You are on page 1of 1128

I

Orhun Yaztlarndan Gnmze Trkiye Trkesinin Sz Varl

YAAR ABAYIR
(den-izz)

4 &

TKEN

mm ran m

lH M t 1 .1 1 5 9

DEN
denie, [Ar. d e n fe (deni:e) {OsT} is. Ayp; ir kin grnen durum, denilik, -i [den-lik] is. Alaklk; bayalk, denilme, [den-il-me] is. Adlandrlma veya syle nilm e eylemi, denilmek, [den-il-mek] edil. f. [-ir] 1. Ad verilmek; adlandrlmak. 2. Sz edilmek; sylenti olarak dolamak. denim, [den-im ? / dn-m] {az} is. B ir gidi ve geli; bir sefer. [DS] deni, [Ar. deni {OsT} sf. Kirli; pasl. deni, [deni > dei > deni] {az} is. Birbirinin ii ni karlkl olarak yapma biiminde uygulanan i yardmlamas. [DS] denim ek1 [degi-mek > den-i-mek] {az} gsz. f . , [-ir] Byyp gelimek; deimek. [DS] denim ek2, [den-i-melc > den-i-mek] {az} gsz. f. [-ir] Bir yerde ileri yapabilmek iin aba sarf et mek; ii dndrmek; yrtmek; yapmak; becer mek. [DS] denitirm ek, [dei-tir-mek > den-i-tir-mek] {az} g l . f [-ir] Deitirmek. [DS] deniz, [eT. ten (gl) > ten-iz [EREN] > deniz > deniz] is. 1. Yeryznn ukurluklarn dolduran geni ve tuzlu su ktlesi. 2. Dnyann yzey olarak drtte n kaplayan su ktlesinin karalar arasn da kalan belli bir paras. 3. gnl. Bu suyun rzgr etkisiyle dalgalanmas durumu. 4. mecaz. Bol m ik tarda bulunan; geni ve usuz bucaksz alan. 5. gnl. D eniz suyu. 6. Deniz kysnda bulunan yer veya ehir; sahil. 7. mecaz. Snrsz genilik. 8. m e caz. Belirli bir tutum sergilemeyen, deiik gr nler sunan, alkantl ey. 9. Ay yzeyinde da larla evrili geni dz alan. S deniz az, {eAT} zool. D eniz anas; medsa. || deniz akbal, zool. Hanigillerden, Karadeniz ve lk denizlerin s ke simlerinde yaayan, diileri yum urtalarn kylar daki bitkilere ve kayalara yaptran, boyu 60 cm.ye kadar ulaabilen, henz daha Akdeniz 'e bile yaylm am bir kemikli balk, (Lucioperca marina). || deniz almana, Denizcilikle ilgili astrono m ik hesaplar yapm aya yarayacak bilgileri ieren zet bilgiler izelgesinin bulunduu kitap.\\ deniz alt, 1. Denizin altnda bulunan veya orada y a p lan. 2. D enizden kyya doru esen rzgrn ve dalgalarn etkisine ak bulunan y e r veya liman. || deniz anas, ri yar kadn.\^ deniz ays, zool. Ok yanuslarda koloniler hlinde yaayan, yum uak uzun tyl postu olan iki metre dolaynda boyu olan bitkilerle beslenen canl (Arctocephalus ursinus). || deniz basmas, K ynn kmesi sonucu su altnda kalmas; transgresyon.\\ deniz bilimci, D eniz bilimi ile uraan bilim adam.|| deniz bili mi, Okyanuslar, denizleri, bunlarn sularn ve

dengesizletirme, [dengesizle-tir-me] is. Dengesiz hle getirme veya dengesini bozm a eylemi, dengesizletirmek, [dengesizle-tir-melc] gl. f. [-ir] 1. Dengesiz hle getirmek. 2. Dengesini bozmak, dengesizlik, -i [dengesiz-lik] is. 1. D engesiz olma durumu. 2. D engesiz olan eyin nitelii. 3. Bir kimsenin tutum ve davranlarnda beklenm edik biimde deimeler bulunm as hli; istikrarszlk, denge, [ten > *tene-mek > tene-] (dehe) {eT} sf. 1. Denk; e. [KB] 2. Ayn yata olan; akran. 3. a da. [Clauson] dengei, [tene- > tene--i > dene--i] (dehei) sf. Kyasla hareket eden. [KB] dengeik, -i [denge-ik] faz} sf. (ki ey iin) bir rnek. [DS] dengemek, [*tene-mek > tene--m ek > dene--mek] (dehemek) {eT} ite, f. [-r] D enklemek; denk gelmek. [DLT] [KB] denggel, [dengel] (denge:l) {eT} is. 1. Parm ak bou mu; eklem. 2. Buday vb. bitkilerin sapndaki bo umlar. dengil, [deng-il] {az} is. Yuvarlanma, dme, dev rilm e bildirir. [DS] S dengil dzen, {az} B ir i iin gerekli olan aralar; avadanlk; takm; dzen. [DS]|| dengil dombalak, {az} Takla. [DS] dengildemek, [dengil-de-melc] {az} gsz. f. [-r] [d(i)-yor] -* dengilmek. [DS] dengilmek, [deng-il-mek / teng-il-mek] {az} gsz. f. [-ir] 1. Yklmak. 2. Devrilmek. 3. Yuvarlanmak. 4. Yaslanmak; yan yatmak; dayanmak. [DS] dengiz, [eT. ten-iz] (deniz) {eAT} is. 1. Deniz. [Yknek] 2. Irmak. [DK] dengkde, [denk-de (denkde) is. E; benzer; kfuv. denglemek, [ten > ten-le-m ek / den-le-m ek Jio J f : ] (denle:mek) {eT} gl. f. [-r] 1. B ir eyi bir baka eye denk klmak; denkletirmek; denklemek. 2. stenilen m iktara ulatrmak. [KB] 3. {eAT} (Haber iin) sormak; toplamak, denglenmek, [ten-le-mek > ten-le-n-m ek > den-le-nmek] (denlenmek) {eT} dnl. f [-r] Kendi kendi ne dnmek; are aramak, denglemek, [ten-le-mek > ten-le--m ek > den-le-mek] (dertlemek) {eT} ite, f. [-iir] Denklemek; denge olumak. [DLT] dengl, [eT. den-lig > ten-l > den-l {eT} {eAT} zf. Denli; kadar, dengsiz, [ten > ten-siz > den-siz (densiz) {eT} {eAT} sf. 1. Saygsz; yakksz; mnasebetsiz. 2. nsafsz; haksz. 3. Fazla; ar. 4. Ei bulunmaz; esiz; emsalsiz. [KB] den, [Ar. den'et (alaklk) > den (deni:) {OsT} sf. 1. Alak, kt; soysuz; baya. 2. is. Soysuz kimse. S deniyyI-tab, {OsT} A lak tabiatl. (defl)

DEN diplerini, denizlerde yaayan bitki ve hayvan orga nizmalarn inceleyen bilim dal; oinografi,|| deniz bindirm ek, Denizden birdenbire frtn a kmak.jj deniz boncuu, {az} Salyangoz, eytanminaresi vb. bcek kabuu. [DS]|| deniz brlcesi, {az} Kazavagillerden, deniz kenarlarnda ve tuzlu topraklarda yetien, 40 cm. kadar boylanabilen, taze gvde ve yapraklar halandktan sonra salata olarak yenilen bir ok yllk bitki; (Salicornia europaea). [DS]|| deniz kmak, Denizde frtn a kmak. || denizde balk, nceden ele geirilip g e irilemeyecei belli olmayan ey. |] denizde kum ... de para, ok zengin olma durumu. \\ denizden bir (damla) avu su, ok olan bir eyden ayrlp al nan ok k k/7ar<7. || denizdeki baln pazarl, H enz gereklememi bir ii iin nceden anla m a yapm ak\\ denizden km bala dnmek, Yeni girilen bir i veya ortamda sknt ekmek; bunalmak.\\ denizden geip ayda boulmak, B y k glkleri at hlde kk bir engel yzn den baarsz olmak.|| deniz depremi, jeol. Deniz dibinde meydana gelen tektonik olaydan dolay deniz yzeyinde grlen su alkants; tsunami.|| deniz dibi, Denizin tabanda toprakla birletii yer.\\ deniz durmak, Denizde frtnann gem esi ve dalgalarn sakinlemesi.\\ deniz derya ayak altn da, D eniz manzaral ve gr alan geni olan yer.\\ denize almak, 1. Kydan ok uzaklamak. 2. Deniz tat ile yolculua kmak.\\ deniz ebesi, /az} Polip. [DS]|| denize kmak, Av veya yolcu luk amacyla kydan ayrlmak.]] deniz devleti, G cn zellikle denizlerde salad stnlkten alan devlet]] denize dkmek, (Dman) yendikten sonra denize kadar srp orada y o k etmek. || Deni ze den ylana sarlr. G durumda kalan her trl areyi dener. || Denize dse gtyle balk tutar. ok ansl olan kimseler olumsuz durumlar dan bile krl kmasn bilir. || Denize girse kuru tur. B ir kimsenin beceriksizlii yznden en olum lu imknlar bile yo k edebileceini ifade etm ek iin sylenen sz; uursuz. j| denize su gtrmek, ok zengin birine kk bir hediye gtrmek]] deniz feneri, dnz. Denizcilere geceleyin y o l gsterm ek amacyla kylarda veya adack zerinde kurulmu, belirli aralklarla yanp snen gl k kayna]] deniz gnll, {eAT} H er eyi ho gren]] deniz hamam, Denize girilen yer; plaj]] deniz haritas, D enizde seyreden gemilerin salkl ulamlarn salam ak zere her trl bilgiyi veren harita. || de niz hyar, zool. Deniz hyarlarndan yuvarlak ve yum uak vcutlu bir derisi dikenli, (Holothurion)]] deniz hyarlar, zool. rnek tr deniz hyar olan derisi dikenliler; holotiiritler, (Holothuroidea)]] deniz hukuku, huk. Denizlerde egemenlik, gem ici lik, sularn ve deniz tabannn kullanm konularn da uzun sreden beri uygulanan yerlem i teaml ler btn]] deniz iklimi, Denizin etkisinin aka grld ky blgelerinde grlen lk ve yal iklim.]] deniz kaplum baas, zool. Denizde yaa yan, ayaklar yzge biimindeki btn kaplumba alarn ortak ad (Chelonia)]] deniz kartal, zool. Esm er tyl, ba, kuyruu ve kanatlarnn bir b lm beyaz, gl ve engelli bir gagaya sahip, ayaklar parm aklarna kadar tysiiz, kanat akl 2.40 m .ye kadar ulaabilen gndz yrtclarnn genel ad, (Haliaets albicella)]] deniz ka, {az} Midye. [DS]|| deniz kaz, zool. rdekgillerden yaz kutuplarda, k lk blgelerde geiren, gagalar ince ve ksa, siyah bacakl bir tr kaz, (Bernicia). j] deniz krlangc, 1. zool. M artgiller den tatl sularn denizlere dkld yerlerde ko loniler hlinde yaayan kk deniz kularnn ge nel ad, (Sterna, Chlidonias, Gelochelidon). 2. zool. K k balklarla beslenen siyah tepeli krmz gagal su kuu; sumr, balkn, (Sterna hirundo).|| deniz kz, 1. Belden aas balk biiminde, bel den yukars kadn grnmnde, kayalklar ze rinde ark syleyen bir m asal yarat. 2. argo. Danimarka paras; kuron]] deniz koyunu, {eAT} zool. Kunduz]] deniz kp, lenm esi kolay ol duu iin biblo tr eya yapm nda kullanlan, beyaz ve gzenekli, doal hidratl magnezyum sili kat; lle ta; Eskiehir ta]] deniz kula, 1. zool. Yass kabuklu, ii sedefli, 10 cm. uzunluunda bir yumuaka, (Haliotis). 2. co. Denizden bir kum setiyle ayrlm ve sonradan g l hline gelm i s koy veya krfez; lagn; {eAT} hali. 3. Karalarn denize uzanan ksm; burun. 4. Kazlan bir yerden hzla fkran su.\] deniz kulunu, {eAT} Efsanelere gre, denizden veya nehirden kt sylenen bir aygrn ksraa amas ile doan tay. [DKJ|| deniz kurdu, Deneyimli, usta ve eski denizci.|| deniz kuvvetleri, as. B ir lkenin silahl kuvvetlerine ba l gem i ve denizle ilgili her trl ara gere, deniz ve kara birlikleri donanmlar ile baz hava tatla rnn tm]] denizler denizi, {eAT} En byk deniz; bahr-i muhit; okyanus.|| deniz limonu, zool. Avru p a kylarnda yalnz yaayan, portakal renkli bir tulumlu hayvan, (Halocynthia papillosa)]] deniz m ahsulleri, Denizden avlanarak karlabilen ba lk ve her trl yenebilir canl]] deniz marulu, bot. S sularda bulunan, ince levhaya benzeyen yap raklar olan yeil su yosunu, (Ulva lactuca)]] deniz mavisi, Yeile alan ak mavi renk]] deniz me nekesi, bot. an ieinin bir tr]] deniz mili, Denizcilikte ve havaclkta kullanlan 1852 m.lik uzunluk ls birimi]] deniz motoru, Motorla alan kk deniz teknesi.|| deniz otobs, Deniz yoluyla ulam salamada kullanlan hzl bir tr tat]] deniz otu, {az} Maydanozgillerden, deniz kylarndaki bataklklarda yetien ve turusu yap lan sivri yaprakl bir ot; deniz teresi, (Crithmum

.1 1 6 1

DEN

d enizalt, -y, -nn [deniz+alt-c] is. Denizaltnda grevli subay ve erlere verilen isim, denizaltclk, - [deniz+altc-lk] is. 1. Denizaltc olma durumu; denizaltcmn grevi ve meslei. 2. Denizalt ile ilgili her trl bilgi ve beceri ii. denizanas, -n, -alar [deniz+ana-s] is. zool. Selen terelerden, yass bir diske benzeyen, saydam, ser beste yzebilen bir deniz hayvan; medz, denizaslan, -n, -nlar [deniz+aslan-] is. zool. ri kulaklgillerden, Byk Okyanus ve gney denizle rinde yaayan, ksa ve kaba kll postlarnn altnda ince kll ikinci bir tabaka bulunan, kvrak yapl bir deniz'm emelisi, (Eumetopias jubatus). denizar, -ya, -s [deniz+ar] sf. Denizlerin te sinde bulunan, denizat, -n, -tlar [deniz+at-] is. zool. Ba at bana benzeyen, suda dik duran, kuyruk yzgeci olmayan, on be santim kadar boyunda bir deniz hayvan; (Hippocanpus hippocampus). {eAT} (ayn) denizci, [deniz-ci] is. 1. Denizde yol almakta ustalam kii. 2. Deniz tatlarnn bakmn yapmak ve ynetmekle grevli kii. 3. Deniz kuvvetlerine bal asker; bahriyeli. 4. Deniz sporlar ile uraan kimse. denizcilik, -i [deniz-ci-lik] is. 3. Deniz yolculuuna ve tamaclna ilikin etkinliklerin tm. 2. D e niz iletmecilii ve gemicilikle ilgili meslek. 3. Deniz kuvvetlerine ait askerlik ilerinin tm. 4. Deniz sporculuu, denizaks, -n, -lar [deniz+ak-s-] is. zool. D e nizlerde kuma dikine gmlerek yaayan iki enetli yumuaka, (Solen). denizdanteli, -ni, -leri [deniz+dantel-i] is. Scak de nizlerde mercan adalarnn olumasna yardm eden kalkerli hidra kolonisi, (Millepora). denizgergedan, -n, -nlar [deniz+gergedan-] is. zool. Kuzey kutup blgelerinde kk srler h linde yaayan, deniz canllar ile beslenen, erkekle rinin st enesinde metreye kadar varan gerge dan boynuzunu andrr bir di bulunan bir tr bali na, (Monodon monoceros). denizgiil, -n, -Heri [deniz+gl-] is. zool. K aya lklara yapk olarak yaayan, on bin metreyi aan derinliklere kadar her blgede yaayabilen pek ok cinsi ve bini akn tr bulunan omurgaszlar tak m; denizakay, (Anemonla sulcata). denizgzeli, -ni, -leri [deniz+gzel-i] is. zool. A tlas O kyanusunun tropikal kesimlerinin hali ve s ky sularnda, durgun akarsularda yaayan tembel, denizalas, -n, -a la n [deniz+ala-s-] is. zool. Tuzlu otul, memeli su hayvanlarnn ortak ad, (Tricsularda yaayan ancak rem e zamanlarnda tatl hechidae). sulara g eden alabalk trlerinin genel ad, denizhyar, -n, -lar [deniz+hyar-] is. zool. De(Salmo trutta). nizhyarlarmdan omurgasz bir derisidikenli hay denizalt, -y, -nn [deniz+alt-] is. as. Dalm du van, (Holothuria). rumda seyretmek zere yaplm sava gemisi. maritimum). [DS]|| deniz oynamak, {eAT} Deniz dalgalanmak.|| deniz rdei, zool. Soua kar dayankl, kn eti ok yal olan sarm trak bal iri bir av kuu; frtn a kuu.\\ deniz rmcei, zool. Yuvarlak ve kaln kabuklu, uzun bacakl bir tr yenge, (Maja squinado).\\ deniz piyadesi, as. Bir karma harektnda kyya ilk varan ve arkadan gelecek olan asl vurucu gc oluturan piyade birliklerine kolaylk salayan deniz kuvvetlerine bal snf.\\ deniz rezenesi, bot. M aydanozgiller den deniz kumsallarnda bol olarak yetien, y a p raklarndan salata ve turu yaplan trl bir bitki; deniz teresi, (Crithmun maritimum) ,\\ deniz sar ma, bot. Sarmakgillerden deniz sahillerinde yetien, yatk gvdeli kk kurt drc mshil olarak kullanlan pem be iekli otsu bir bitki, (Convolvulus soldenalla).\\ deniz seviyesi, Ak deniz yzeyinin yer ald sfr noktas. || deniz s r, {eAT} Bir efsanev hayvan.|| deniz soan, {eAT} Yaban soan. |j deniz suyu, Denizlere zg tuzlu ;.|| deniz tavancl, zool. Balk kartal.|| deniz tekesi, zool. Karides. || deniz teresi, {az} bot. Maydanozgillerden, deniz kylarndaki bataklk larda yetien ve turusu yaplan sivri yaprakl bir ot; deniz otu, (Crithmum maritimum). [DS-]j| deniz tosbaas, {az} zool. D eniz kaplumbaas. [DS]|| deniz ticareti, Bir lkenin ak denizlerde ve kendi i sularnda yapt her trl deniz tamaclna bal ticaret. || deniz tutmas, D eniz tatlarnn sallanmas sonucunda denge organnda meydana gelen uyumsuzluktan doan rahatszlk, mide bu lants.|| deniz tuzu, D eniz suyunun buharlamas ile elde edilen sodyum klorr.|| deniz ua, Su zerinden havalanp tekrar su zerine inebilen ve su zerinde durabilen hava tat. || deniz ss, as. Deniz kuvvetlerine bal gem ilerin ve dier ara gere ile personelin sevk ve idare edildii asker s. || deniz zm, bot. Akdeniz blgesi ile I A na dolu da yetien iki metre kadar ykseklikte, dallar yeil, yapraklar pulsu, bezelye byklnde kr mz meyveleri olan ok yllk bir bitki, (Ephedra majr). |! deniz yeli, Sabahlar karadan denize do ru, leden sonra da denizden karaya doru esen ky rzgr; imbat.\\ deniz ylan, zool. Ylanlar takmndan H int ve Pasifik okyanusunda yaayan, krek biiminde yass kuyruklu, ok zehirli bir y lan, (Hydrophis).\\ deniz yolu, dnz. D eniz tatlar nn izlemek zorunda olduklar yol.\\ deniz yuma, D enizin kyya att deniz hasr (Posidonia) ya p raklarndan meydana gelm i yumak.

DEN

lMHKCtS0M.n62

hlde yaayan derisidikenliler snf, (Crinoidea). denizhyarlar, [deniz+hyar-lar-] is. zool. Okyanus larda baz trleri s, bazlar derin sularda yaayan, Denizli horozu, [denizli + horoz-u] is. t. ri yapl, bin kadar tr bulunan omurgasz derisidikenli siyah gagal, uzun ve dik kuyruklu, orta byklkte hayvanlar snf, (Holothuroidea). bir sakal ve uzun bacaklar olan, uzun sre ve ahenkli t ile tannan Denizli tavuunun erkei. denizsl, [deniz+s-1] sf. (Gne enerjisi iin) ekva tor evresi denizlerin yzey katmannda s olarak D enizli tavuu, [denizli + tavu(k)-u] is. t. Salam depolanan. yapl, iri vcutlu, erkei uzun ve ahenkli ten bir denizsrganlar, [deniz+srgan-lar-] is. Salgladk tavuk cinsi. lar svlar ile insan derisinde srgan etkisi yaratan, denizlik, -i [deniz-lik] is. 1. K ayklarda borday airi medzleri iine alan selentereler snf, (Pelegia, an dalgalarn ieriye girmesini engelleyen eik Chrysaora, Aurelia). tahta. 2. in. Pencerelerin altnda sularn duvara szmasn nlem ek iin yaplm eik ksm. 3. De denizi, [deniz + Ar. -] sf. D eniz renginde, nize girerken kullanlan bir tr mayo, denizinesi, -ni, -eleri [deniz+ine-s-i] is. zool. Vcudu sert levhacklarla kapl, ince ve uzun v denizm aymunu, -nu, -nlar [deniz+maymun-u] is. zool. Tmballar takmndan, vcudu ince uzun, cutlu, boru eklinde uzam disiz bir az olan, byk bal, derin ve byk denizlerde yaayan bir gs ve kuyruk yzgeleri iyi gelimi, M an de nizi, Atlantik okyanusu ve A kdenizde ok rastla balk, (Chimaera monstrosa). nan bir kemikli balk, (Syngnathus acus). denizpalamudu, -nu, -tlar [deniz+palam(t)-u] is. Kylardaki kayalara yapk olarak yaayan, beyaz denizinei, -ni, -kleri [deniz+ine(k)-i] is. zool. Ame kalkerli plaklarla evrili koni biiminde kabuklu rika ve A frikann tropikal ky sularnda yaayan iki metre boyunda deniz memelisi, (Hydrodakk hayvan, (Balanus). malis gigas). denizpelidi, -ni, -tleri [deniz+peli(t)-i] is zool. Ky lardaki kayalara yapk olarak yaayan, beyaz kal denizirmek, [den-iz-ir-mek / den-ez-ir-mek] {az} kerli plaklarla evrili koni biiminde kabuklu k gsz. f. [-ir] Konumaya ve yrmeye ara vermek. [DS] k hayvan, (Balanus). denizkadayf, -n, -flar [deniz+kadayf-] is. bot. denizpiresi, -ni, -eleri [deniz+pire-s-i] is. zool. Esmer su yosunlarndan, Atlas Okyanusunun kaya Kumlu kylarda yaayan, pire gibi uzaa srayabilk kylarnda yetien geyik boynuzunu andrr dal len kabuklu kk bir hayvan, (Talitrus saltator). lanma gsteren, kurutularak yenebilen, boya, apre denizakay, -n, -klar [deniz+akay(k)-] is. ilerinde ve hayvan yemi olarak kullanlan krmz zool. Kayalklara yapk olarak yaayan, uzun ve bir su yosunu; alaria, (Chondns crispus). pek ok dokunac bulanan, iek gibi gzel gr denizkedisi, -ni, -ileri [deniz+kedi-si] is. zool. Atlas nml, renkli polip bei; denizgl, (Anemonia Okyanusu, Akdeniz ve Ege D enizinde yaayan, sulcata). kam biimindeki kuyruunda zehir bezleri bulu denizakayklar, [deniz+akayk-lar-] is. Btn de nan, dikenli uyuturan balgiller ve denizkenizlerde, zellikle gelgit blgelerinden on bin met disigiller fam ilyasndan baz kpek balklarnn reyi aan derinliklere kadar her yerde yaayan, pek genel ad, (Chimaera). ok cinsi ve bini akn tr bulunan omurgaszlar denizkestanesi, -ni, -eleri [deniz+kestane-s-i] is. takm, (Actinaria). zool. Birbirine kaynam saylabilecek kat kat lev deniztara, -m -klar [deniz+tara(k)-] is. zool. ki hacklardan olumu kireten, salam, yuvarlak enetli, kabuklu bir tr yumuaka, (Pecten). kabuklu, kestaneyi andrr grnmde bir derisi deniztavan, -n, -nlar [deniz+tavan-] is. zool. dikenli hayvan, (Echinus esculentus). Az dokunalar geni ve etli, uzun ve plak v denizkz, -n, -zlar [deniz+kz-] is. zool. Solunum cutlu bir deniz yumuakas, (Cyclopterus lumpus). lar hem akcier, hem de solungala olan, arka denizteresi, -ni, -eleri [deniz+tere-s-i] is. bot. 1. ayaklar olmayan amfibyumlar snfndan bir hay M aydanozgillerden ky kumsallarnda yetien, van, (Sirenidae). yapraklar salata ve turu yaplarak yenilebilen, denizkozala, -m , -klar [deniz+kozala(k)-] is. m avi-yeil renkli, etli ve sulu bitki; deniz rezenesi, zool. Koni biiminde bir kabuu olan coms ve (Crithmum maritimum). 2. Turpgiller fam ilyasn conidae fam ilyasn oluturan karmdanbacakl yudan, ky kumsallarnda yetien, iekli dallar idrar muakalara verilen genel ad; deniz klah, artrc, itah ac ve uyarc olarak kullanlan otsu denizkp, -n, -kleri [deniz+kp(k)-] is. min. bitki, (Cakile maritima). Beyazms ve gzenekli, doal hidratl magnezyum deniztilkisi, -ni, -ileri [deniz+tilki-s-i] is zool. Saban silikat, Eskiehir ta; lle ta, bal; ineli vatoz, denizlalesi, -ni, -eleri [deniz+lale-s-i] is. Bir sapla denizyldz, -m, -zlar [deniz+yldz-] is. zool. deniz dibine balanan be ve daha ok kollu, toplu Dnyann btn denizlerinde kayalklar zerinde

IIM

lffM

.1 1 6 3

DEN

yaayan, srt iskeleti a rgs grnml, be kol lu bir derisi dikenli, (Asterias). denizyldzlar, [deniz+yldz-lar-] is. zool. rnek hayvan denizyldz olan iki yzden fazla tr bu lunan derisidikenlilerin be snfndan birisi, (Asteridae). denk, -gi [in. deng (merdiven basama; derece; sra; eit; denk; benzer) => eT. tenli / denk] is. 1. Yk hayvanlarnn iki tarafna ykletilen ykn her biri; ii dolu uval. {eAT} (ayn) 2. {eAT} Birbirine eit iki eyden her biri; e; nazir; benzer; muadil. 3. Yatak, yorgan cinsinden eylerin sarlp balanm a syla meydana getirilen byk boha; balya. 4. me caz. eitli zellikler bakm ndan ayn dzeyde olan kii; emsal. S .fz. Ynleri ayn, destekleri pa ralel, iddetleri eit olan kuvvetler. 6. Eskiden kul lanlan arlk ls mskaln drtte biri. 7. sf. Arlka birbirine eit olan. 8. Byklke birbiri ne eit olan. 9. Nitelikleri birbirine eit olan; ede er. 10. {eAT} Yar. 11. {az} Ayn ya ve ayarda olanlar. [DS] 0 dengi dayanm ak, {az} Parasm en son kuruuna kadar harcamak; elinde avcunda hibir ey kalmamak. [DS]|| dengi dengine, K endi sine uygun deniyle.|| dengine alm ak, {az} D e er ve yaa kendisiyle bir tutmak; em sal saymak. [DS]|| dengine drm ek, {az} Srasn getirmek; tam zam anm bulmak. [DS]|| dengine getirmek, Uygun bir durumu ve zam an bulmak; frsatn y a kalamak; elverili ortamdan yararlanmak.\\ dengiyle karlamak, K endine yaplan bir harekete ayn biim ve yntem le karlk vermek.\\ denk durmak, {az} Uslu olmak. || denk etmek, 1. Bir tutmak. 2. dnz. Yk gem inin dengesini bozmaya cak ekilde dzenli yerletirmek.\\ denk gelmek, 1. Uygun dmek. 2. Rast gelmek, karlamak. 3. {az} E it gelmek. [DS]|| denk getirm ek, 1. Uygun duruma getirmek. 2. Uygun dm esini salamak. 3. Rast getirm ek.|| denk olmak, {eAT} E olmak; ben zer olmak; m uadil olm ak.|| denk ta, {eAT} Ykle rin, terazi kefelerinin veya kayklarn h a fif tarafla rna denkletirmek iin konulan arlk. || denk yapmak, Eyalar toplayp balya hline getirip balamak. denki, [denlc-i] is. Eyalar denk yapan, balayan ve dzenli olarak yerletiren kii. denkda, [denk-da] {eATf sf. -* denkde.

daha ok denklemden oluan ve hepsinin birlikte ve ortak zm istenen denklem grubu. denkleme, [denk-le-me] is. Denk durum a getirme veya denk yapma eylemi, denklem ek, [denk-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Denk duruma getirmek. 2. (Yk iin) balayp denk yapmak. 3. {az} D orusuna gitmek; dolan mamak. denklem iye, [denkleme-y-e > denkle-m(i)-y-e] {az} zf. 1. Tahmin. 2. Rasgele. 3. Bilmeden; kast gt meden. denklenme, [denkle-n-me] is. Denk duruma getiril me veya denk yaplma eylemi, denklenm ek, [denkle-n-mek] edil. f . [-ir] 1. Denk duruma getirilmek. 2. (Yk iin) denk yaplp ba lanmak. denkleme, [denkle--me] is. D enk durum a gelme eylemi. denklemek, [denkle--mek] dnl. f. [-ir] 1. Denk duruma gelmek. 2. Bir yerlerden bulup buluturul mak; temin edilmek; salanmak. 3. {az} Sal dzelmek. [DS] 4. {az} M al durumu dzelmek; salamlamak. [DS] denkletirici, [denkletir-ici] sf. 1. Denkletirmeyi salayan. 2. is. fiz. Bir elektrik devresinde dengeyi salamak iin bir etkiye zt etki ile kar koyan ara. 3. Paratonerin genleme etkisini gidermek iin eitli ksmlarda yer alan krml bakr levha, denkletirm e, [denkle-tir-me] is. Denk duruma gel mesini salamak eylemi, denkletirm ek, [denkle-tir-mek] gl. f . [-ir] 1. Denklemesini salamak. 2. (Para vb. iin) gereken miktar salamak. 3. spor. Bir kouya katlacak ya rmaclarn arlk, zaman veya mesafe anslarn eitlemek, denkli, [denlc-li] {az} sf. Zengin. [DS] denklik, -i [denk-lik] is. 1. Denk olm a durumu. 2. Birbirine uyma. 3. zel retim kurum lan ve y a banc okullar ile resm okullar arasndaki benzer eitim ve snf eitlii. 4. mat. E deerlik, denkserlik, -i [denkser-lik] is. fel. Gerekte var ol duu hlde insanlar, kanunlarla tannmam hakla r elde etmeye ynelten adalet duygusu; hakkani yet. denksiz, [denk-siz / den-siz] {az} sf. 1. (Kadn iin) denkde, [denk-de {eAT} sf. E; benzer; kterbiyesiz. 2. ok konuan; geveze. [DS] denksizlik, [denksiz-lik] is. Denk olmama durumu, fuv; muadil. denklem, [denk-le-mek > denk-le-m] is. 1. mat. in denkta, [denk-ta / denk-te] {az} sf. Denk; eit; kfv; akran; yat; e. [DS] de yer alan baz bilinmezlere uygun deer verildii zaman eitlii salanan cebirsel ifade; muadele, denkte, [denk-ta / denk-te] {az} s f -* denkta. [DS] (1935). 2. kim. Bir yanda tepkim eye giren m adde , ler ve atom olarak miktar, br yannda da mey denlem ek1 [den-le-melc] gl. f. [-er] [-l(i)-yor] (Ku, kmes hayvan vb. iin) yerden tahl tanele dana gelen ve aa kan m addeler ve miktar be rini toplayp yemek; yem yemek. lirtilen eitlik. S denklem ler sistem i, mat. ki ve

DEN d enlem ek2, [din-le-mek > den-le-mek] gl. f. [-r] [l(i)-yor] 1. Gizlice dinlemek; kulak misafiri olmak. 2. Beklemek. 3. A lay etmek; beenmemek, denlenmek, [den-le-n-mek] dnl. f. [-ir] (Tahl vb. iin) tane tutmak; baaklar tane ile dolmak. den li1 [eT. ten (benzer, l) > den-l > den-li] sf. 1. , Davranlar ve szleri ll; arbal. 2. {az} Uslu; terbiyeli. [DS] denli densiz, Saygszca ve geliigzel, | denli densiz konumak, D nm e j den, yersiz ve yakksz szler sylemek.\\ denli dzenli, {az} H er eyi yerli yerinde olan. [DS] denli2, [eT. teng (benzer, l) > ten-lig (ll; msavi) > den-l > denli] {eAT} e. stnlk derece si bildiren bir edat; kadar, denlilik, -i [deli-lik] is. ll ve dikkatli olma durumu. denl, [eT. ten-lig > denl] zf. 1. Kadar. 2. Bir tr ve deer oluturan; deerli. [DK] denlk, - [den-lk ?] {az} is. Ev ynetimi. [DS] denme, [de-mek > de-n-me] is. Ad verilm ek veya sylenmek eylemi, denmek, [de-mek > de-n-mek] edil. f. [-ir] 1. yle adlandrlmak; denilmek. 2. Sylenmek; sz edil mek; denilmek. 3. Bir ey hakknda yargda bulu nulmak. densek, -i [dense-k] {az} sf. Hoppa; hafifmerep. [DS] densem ek, [dan > den-se-mek] {az} gl. f. f-r] [s (i)-yor] Alay etmek. [DS] densinmek, [densi-n-mek] {az} gsz. f. [-ir] nem vermek; sayg gstermek. [DS] densiz, \eT. ten (benzer, l) > ten-siz] sf. Yakk sz ve yersiz davranta bulunan, sz syleyen, densizlenm e, [densiz-le-n-me] is. Densiz davranma durum u ve eylemi, densizlenmek, [densiz-le-n-mek] dnl. f. [-ir] Densiz davranmak; mnasebetsizlik etmek, densizlem e, [densizle--me] is. Densiz duruma gelme eylemi, densizlem ek, [densizle--mek] ite, f. [-ir] Yak ksz ve saygszca davranr duruma gelmek, densizlik, -i [densiz-lik] is. 1. Densiz olma durumu; mnasebetsizlik. 2. Yakksz ve saygsz davran biimi. 3. Densizce davran, densk, - [den-sk > den-sk] {az} sf. Hoppa; hafifmerep. [DS] densz, [eT. ten (benzer, l) > den > den-siz] {az} sf. -* densiz. [DS] denirme, [den-ir-me] is. Bozma, deitirme duru mu ve eylemi, denirm ek, [eT. tegi-m ek (bakalamak) > teg-(i)r-mek > den--ir-mek] gl. f [-ir] 1. kim. Bir bile iin yapsn bozmak, deitirmek. 2. B ir eyin yapsn veya niteliini bozmak; tayir etmek.

IMMtSM.
denye, [Fr. dign] is. B ir dokuma veya dokuma ipliinin 9.000.000 m. uzunluktaki parasnn ar ln gsteren l, denyo, [ing. denilo] is. O taoyununda aptal, srna k ve haylaz bir mahalle ocuunu canlandran tip. denzirm ek, [den-ez-ir-mek > denz-ir-mek] {az} gsz. f. [-ir] 1. L af atmak; sz dokundurmak. 2. Dedirmek; dokundurmak; isabet ettirmek. [DS] deodoran, [Lat. de (gideren) + odor (koku) > Fr. dodorant] is. V cut kokularn bastrarak duyul maz yapan kim yasal rn, deontoloji, [Yun. deon-ontos (zorunlu) + logos (bilim) > Fr. dontologie] is. 1. Yerine getirilmesi gereken devleri konu edinen bilim dal; insanlk grevleri bilgisi. 2. Bir meslei belirleyen ve o m eslekle ilgili kurallarn btn. dep 1, [dab / deb / dep / db / dib / dp (yans.)] is. Patrtl yrmeyi, dzensiz adm atmay, ayakla tepm e veya tepinmeyi; dengesi bozulma, yuvar lanma; km ldanm a ve bu yolla meydana gelen dr tleri anlatan kk. [Zlfkar] dep-e-le-mek, dep-er-tmek, deb-il-mek, dep-mek, dep-re-n-mek, dep-re-m dep2, [dab / dep (yans.)] is. D zensiz ve patrtl konumay, anlalmayan grltleri belirten kk. dep dp, dep dup dem ek depar, [Fr. dpart] is. spor. Bir yarn balama an; k. S depar hakemi, Yar balatan ve doru k yaplm asn salayan hakem. departman, [Fr. dpartement] is. 1. Fransada bir va li ve bir genel konsey tarafndan ynetilen bir yerel ynetim. 2. Bir okul veya niversitenin bir uzman lk dalnda eitim veren alt birim lerinden her biri; blm. depe, [dep-e] {az} is. Topra bellemekte kullan lan tarm arac; bel. depdelek, -i [depdele-k] {az} sf. Elinden i gelme yen. [DS] depdemek, [dep-de-mek] {az} gsz. f. [-r] [-d(i)yor] L af olsun diye konumak. [DS] depderin, [de(p)+de/rin] (de derin) pekt. sf. ok p derin. depdirm ek, [dep-dir-mek] {az} gl. f. [-ir] Bellet mek; bel ile topra iletmek. [DS] depdp, [dep (yans.) + dep+dp] {az} zf. 1. (Ko num ak iin) kekeleyerek. 2. (Yrmek iin) sen deleyerek. [DS] fi1 depdp deyip durmak, {az} 1. Kekeleyerek konumak. 2. Sendeleyerek yrmek; de kalka gitmek. [DS] depdrmek, [eT. tep-m ek > dep-dr-mek {eAT} gl. f . [-r] inetmek; tepeletmek; teptir mek. depd, [dep (yans.) +dep+d] {az} zf. De kalka. [DS S depd gitmek, D e kalka gitmek; sende leyerek yrmek.

0I8M K U .H 6S
depe1 [eT. tp / tp > depe v ] {eAT} is. 1. Tepe. , {az} (ayn) [DS] 2. Ban tepesi, {az} (ayn) [DK] [DS] 3. {az} Ba. [DS] 4. {az} U. [DS] S depe delik, {az} Toprak damlarn zerinden alan te pe penceresi. [DS]|| depen st, {az} Tepesi st ne; ba aa. [DS]|| depesini dmek, {eAT} K afa sn ezmek. [DS]|| depeye kartm ak, {az} ok martmak. [DS] depe2, [eT. tapa
40 ]

DEP ssl bir tr balk; ta. 2. kz yularnn tepe ksm. [DS] depenmek, [tepe-n-mek] {eAT} dnl. f. [-iir] Y r y yapmak; saldrmak. depere1 [tepe-re > depe-re o ^ ] {eAT} zf. 1. Tepeden , aa. [DK] 2. Tepesine; tepesi zerine 3. {az} Ku zeyden esen rzgra K ayseride verilen isim; poy raz. [DS] 0 depere almak, {eAT} Bana vurmak. [DK]|| depere tutmak, {eAT} Tepesi zerine kal drmak. depere2, [dep (yans.) > deper-e] {az} zf. Birdenbire; ani. [DS] deperek, -i [depe-rek] {az} s f Tepemsi. [DS] deperenmek, [eT. tepre-n-mek> deperen-mek] {eAT} dnl. f. [-r] Kmldamak; hareket etmek. deperi1 [depe-ru > depe-ri] {eT} zf. 1. Tepesine , doru. 2. Tepeden. 0 deperi aa, Tepeden aa doru; iniine. deperi , [tep-mek > teper-i > deper-i] {az} is. Rz grn etkisi ile ocakta yanan atein oda iine kan duman. [DS] depertmek, [deper-t-mek / depre-t-mek] {az} gl. f. [-ir] 1. Hareket ettirmek; kmldatmak; sarsmak. 2. Hastal yeniletmek; depretirmek. [DS] deperu, [depe-ru] {eT} zf. Tepesine, depemek, [tep-e-mek > tep-e--mek] {eAT} ite, f . [-r] Karlkl olarak birbirini tepmek; tepimek, depge, -ci [dep-ge] {az} is. 1. Dolma tfekleri s klarken kullanlan ubuk. 2. Tfek tem izlemekte kullanlan ubuk; harbi. [DS] depgi, [dep-gi / tep-ki] {az} is. 1. Topra bellerken ayakla basabilmek iin bel kovannn st ksm n dan sapa geirilen iki yanl aa para. 2. zm ezilen yer. [DS] depgin, [dep-gin] {az} is. 1. Bir yerden batp baka yerden kan su. 2. Bir yerde iyileir gibi olurken baka bir yerden kan ban. [DS] depik, -i [dep-ik] {az}is. 1. Tekme; ifte. 2. Kuru ve ok inenmi toprak. [DS] S depik atmak, {az} Tekmelemek. [DS]|| depik depmek, {az} Tekmelemek. [DS] depiklemek, [depik-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yor] 1. Tekmelemek; tekme atmak. 2. ifte atmak; tepmek. [DS] depilmek, [tep-mek > dep-il-mek d-Ulo] {eAT} edil. f. [-iir] 1. Tepilmek; sokulmak. 2. inenmek; ayak altnda kalmak. [DK] depimek, [dep-i-mek] {az} gsz. f. [-ir] (Az nemli olan ey iin) kurumaya yz tutmak; st kurumak. [DS] depingi, [tep-mek > dep-in-gii > tep-in-gi {eAT} is. 1. Binek hayvannn srtn incitmemesi iin eyerin ve semerin altna konulan ii doldurul-

{eAT} is. Taraf; yn. / Jyr ao] {eAT}

depeck, - [tepe > depe-ck i !

{az} is. Kk tepe; tepecik; toprak ve ta yn. [DS] depedek, -gi [de(p)-e+de/nk] {az} sf. Tamamen eit. [DS] depegen, [tep-mek > dep-egen jSJ /
40 ]

{eAT} sf.

(Hayvan iin) tekme atan; ok tepen; tepen, depek, -i [dep-ek] {az} sf. Sapk, ("deli ile birlik te kullanlr. deli d e p e k ; "Deli misin depek mi sin ? [DS] ) depeleme, [depe-le-mek] {az} z f Tepeleme; iyice dolu. [DS] d ep elem ek1, [tep-e-le-mek > dep-e-le-m ek / dil
40

{eAT} gl. f. [-r] Tepelemek; tekmelemek. [DK.] depelemek2, [eT. tp-le-m ek (bana vurmak) > depe-le-mek dU lo / dli *0 ] {eAT} gl. f. [-r] 1. inemek; ezmek; ldrmek; {az} (ayn). [DS] 2. Bir eyi bir yere doldurmak; ymak. [DS] depelem ek , [tep-mek > tep-e-le-mek] {eAT} gsz. f . [-r] Yol tepmek; koturmak; seirtmek, depelenilmek, [tepelen-il-mek > depelen-il-mek liUJbio] {eAT} edil. f. [-r] ldrlmek; tepelen mek. [DS] depelenmek, [tepele-n-mek > depele-n-m ek {eAT} edil. f. [-ir] 1. ldrlmek; tepelenmek. 2. {az} Yuvarlanmak; debelenmek. [DS] depelenti, [depele-nti] {az} is. 1. oka ayak bas lp inenmeye uygun yer; ayak alt. 2. zmn suyu sklp ras alndktan sonra geri kalan posa s; kspe. 3. sf. Ayak altnda inenen. 4. Arada kalan. [DS] depelemek, [depele--mek dU-iio] {eAT} ite, f [ir] Birbirini ldrmeye almak; m ukatele yap mak. depeleyici, [depele-y-ici {eAT} sf. ldrc. S1 depeleyici au, {eAT} ldrc zehir. depelik1, [debe-lik > depe-lik iUo] {eAT} is. Ftk ol ma durumu; kask yrtkl. depelik2, -i [tepe-lik > depe-lik] {az} is. 1. Eskiden kadnlarn balarna taktklar altn ve gmlerle

DEP mu kee. 2. {az} Bel denilen tarm aracnn ayak la basm aya yarayan yeri. [DS] deping, [tepin-gi > depin-g j&ja] {eAT} is. -* depingi. dcpinmek, [eT. tep-m ek > dep-in-mek liU^o] {eAT} dnl.f. [-r] 1. Tepinmek; rpnmak, {az} (ayn) [DS] 2. iddetle hareket etmek; yry yapmak; saldrmak. 3. {az} Ayak diremek; inat etmek. [DS] depinti, [dep-inti] {az} is. H afif atete piirilerek koyulatrlm koyun st. [DS] depi, [dep-mek > dep-i] {az} is. 1. Skma, tek meleme, ayakla tekrar tekrar basma. 2. Tepmek ey lemi ve biimi. [DS] S depi dp, {az} Skk. [DS] depimek, [eT. tep-m ek > tep-i-mek] {az} ite, f . [-ir] Tepimek. [DS] depit, -di [tep-i-mek > dep-i-mek > depi-t] {az} is. 1. oban kpekleri iin kepekli undan hazrlanarak hafife piirilmi olan ekmek. 2. Vuruk ve berele rin arsn gidermek iin zerine sarlan hafife pi irilmi hamur. [DS] depitm e1 [tep-it-me > dep-it-me] is. Sarsma; km l , datma. depitme2, [tepi-t-me > depi-t-me] {az} is. 1. Ekmek yapm ak zere hamurdan ayrlm kk topaklar; paz. 2. oban kpekleri iin kepekli undan hazr lanarak hafife piirilmi olan ekmek. 3. V uruk ve berelerin arsn gidermek iin zerine sarlan ha fife piirilmi hamur. [DS] depitm ek1, [tep-mek > tep-it-mek > dep-it-mek] {eT} g l.f. [-r] Kmldatmak; sarsmak; depretmek. depitmek2, [tep-i-t-mek > dep-i-t-mek] {az} gl. f. [-ir] Ekmei acele ve geliigzel piirmek. [DS] depki, [dep-ki] {az} is. 1. Elle kullanlan bir tarm arac olan belin ayak basacak yeri. 2. eltik tarlala rnda su yollarnda biriken amurlar atmakta kul lanlan bir ara. 3. Halay. 4. Az dar su testisi. 5. Gm. 6. Taban geni, az dar bakr ya kab. [DS] deplasman, [Fr. dplacement] is. spor. 1. Spor ta km larnn kendi ehirleri dnda ma yapmas. 2. Bir oyuncunun oyun iinde topla veya topsuz ola rak yer deitirmesi. S deplasmana gitmek, (Spor takmlar iin) yabanc bir sahaya maa gitmek. |j deplasman yapmak, Oyun iinde srekli y e r de itirmek. deplasmanl, [deplasman-l] sf. Ayn rakip takmla hem kendi sahasnda hem de kar takmn sahasn da karlam ak deple, [tep(e) + eT. il (n, dou) / tepe-re ?] {az} is. Bir dan kenarndan baknca nndeki bir engel nedeniyle grnmeyen yerleri. [DS] deplek1 -i [Far. tabl-ek => deplek dll-s] {eAT} {az} , is. Kk davul; dmbelek; darbuka. [DS] deplek2, -i [dep (yans.) > deple-k] {az} sf. 1. n

ln HHCE SZLK.
ne bakmakszn dikkatsizce yryen. 2. Hovarda. [DS] depm e1 [tep-mek > dep-me 4 ^ ] {eT} {eAT} is. 1. , Tekme. [DK] {az} (ayn) [DS] 2. {az} Bel denilen tarm arac. [DS] 3. {az} Belin ayakla baslan yeri. [DS] 4. {az} Bir yerden batp baka bir yerden kan ban. [DS] 5. {az} Ynden dokunmu ve keelendirilmi kuma. [DS] 6. {az} Bir tr el doku mas kuma. [DS] S 1 depme urmak, {eAT} Tekme atmak; tekmelemek; tepmek. [DK] depme2, [Ar. debbe
40

=> depme] {az} is. 1. G

m. 2. Bakrdan yaplm az dar taban geni ya kab. 3. 60-70 teneke buday alabilen byk uval. 4. Az dar su testisi. [DS] depmek, [eT. tep-m ek > dep-m ek {eAT} g sz.f. [-er] 1. (Hayvan iin) tepmek; ifte atmak, {az} (ayn) [DS] 2. Saldrmak; hcum etmek. [DK] 3. At zengi ile drterek ileri srmek. 4. {az} Tekme atmak; tekmelemek. [DS] 5. {az} Ayakla ine mek; ezmek. [DS] 6. {az} Bir eyi basa basa dol durmak; tkmak. [DS] 7. (Deerini anlayamad ey iin) geri evirmek. 8. {az} gsz. f. Yeniden ortaya kmak; depremek; nksetmek. [DS] S depe depe kullanmak, Ypranmasna, bozulmas na aldrmadan hoyrata kullanmak. depmk, [tep-mek > dep-m k {eAT} is. Tek me; tepme. depo, [Fr. dpt] (depo:) is. 1. Korunmak, saklan mak veya gerektiinde kullanlm ak zere eya ko nulan yer. 2. Bir maln oka bulunduu veya top tan satld dkkn. 3. inde su, gaz veya yakt biriktirilen zel kap. 4. argo. ok bilgili kimse; konusunu iyi bilen retmen. S depo etmek, Bir eyi korunakl yere ymak, orada biriktirmek; sak lamak. depocu, [depo-cu] is. 1. Depoyu koruyan, depoya ba kan; depodaki m allardan sorumlu kii, 2. Depo memuru. 3. Bir mal depolayan, saklayan kii, depoculuk, -u [depocu-luk] is. Depocunun yapt i ve meslek. depolam a, [depo-la-ma] is. Depo etme veya biriktir mek eylemi. depolam ak, [depo-la-mak] g l.f. [-r] [-l(u)-yor] De po etmek, biriktirm ek; ymak, depolanm a, [depola-n-ma] is. Depo edilmek eylemi, depolanm ak, [depola-n-mak] edil. f. [-r] Depo edil mek; ylmak, depolitizasyon, [Fr. dpolitisation] is. Grup, kurum veya eylemin siyasal niteliini yitirmesi, depozit, [t. deposito] is. -* depozito, depozito, [t. deposito] is. 1. Bir anlamaya bal olarak verilen gvence paras. 2. Geri alnan bir ma ln iade edilen ksm iin nceden alnm olan ve iade srasnda geri denen para.

i m

m o n . 1,67

DER

depozitolu, [depozito-lu] sf. Depozitosu olan, depozitosuz, [depozito-suz] sf. Depozitosu olmayan, deprem, [eT. tep-r-m ek (sarsmak) > dep-re-m] is. 1. Yer kabuunun belirli bir derinliinde meydana ge len krlma, kme ve yanarda patlamalarnn se bep olduu an ve ykc sarsntl hareket; yer sar snts; zelzele, {az} (ayn), (1935). [DS] 2. mecaz. (Toplum veya devlet iin) dzeni alt st eden b yk bunahm.fi 1 deprem bilim ci, Yer sarsntlarm inceleyen, sebeplerini aratran uzm an.\\ deprem bilimi, Depremleri ve topran eitli hareketlerini inceleyen bilim dal; sismoloji. || deprem blgesi, Depremin sarsnt olarak etkisini gsterdii alan. || deprem kua, ou depremlerin olutuu yeryzndeki dar uzun blgeler.\\ deprem merkezi, D ep reme sebep olan toprak olaynn m eydana geldii, sarsntnn balad yerin derinliindeki nokta. depremizer, [deprem+iz-er] is. Deprem sarsntla rnn iddetine uygun olarak bir dizi krk izgi e ken alet; sismograf, depremek, [tepr-mek>depr-mek] (depre:mek) {eT} gsz.f. f-r] -* tepremek. depremyazar, [deprem+yaz-ar] is. Depremlerin, ye rini, sresini ve iddetini tespit eden ok duyarl bir ara; sismograf, deprendirm ek, [depren-dir-mek f. [-iir] Harekete geirmek; kmldatmak, depreni, [depren-i \ jj] {eAT} is. D eprenm ek ey j lemi ve biimi; hareket tarz; kmldan, deprenme, [tepr-mek (kprdamak) > dep-re-n-me] is. 1. K prdanma eylemi. 2. {az} Deprem. [DS] deprenmek, [eT. tepr-m ek (kprdamak) > dep-re-nmek dnl. f. [-ir] 1. Kprdanmak, hareket etmek; yerinden oynamak; sarslmak. 2. {az} D ep remek. [DS] 3. mecaz. K abarmak; kaynamak. 4. (Belirli bir biimde) davranmak; tavr taknmak, depresif, [Fr. dpressif] psikol. sf. Ruhsal knt iinde bulunan; gnl km; mutsuz, depresyon, [Fr. dpression] is. psikol. znt ve kendini sulama eilimiyle beliren zihinsel ve fi ziksel gszlk, isteksizlik biiminde beliren ruh bozukluk; gnl knts, depredrm ek, [depre-dr-mek d U jjjijjj] {eAT} gl. f. [-r] Depretirmek; nksettirmek, depreim, [eT. tepre-m ek > depre-mek > depre-mek > depre--im] is. Deprem, denizalt volkan patlamas ve yer kaymas sonucu oluan sarsntnn yaratt, ak denizlerde alak, kylarda ise 2 0 metreye kadar ykselebilen okyanus yzeyi dalga s; tsunami. depreme, [eT. tepr-m ek (kprdamak) > dep-re-me] is. Yeniden ortaya km a durumu ve eylemi; nksetme. {eAT} gl.

deprem ek, [eT. tepre-mek (kprdamak) > dep-re-mek dnl. f. [-ir] 1. Yeniden ortaya k mak, etkisini gstermek; nksetmek; azmak; de ilmek. {az} (ayn) [DS] 2. {eAT} Hareket etmek; deprenmek. depretirme, [depre-tir-me] is. Yeniden ortaya karm ak eylemi, depretirmek, [depre-tir-mek] gl. f. [-ir] Yeniden ortaya kmasn, depremesini salamak; depre mesine sebep olmak, depretm ek, [eT. tepre-mek > tepre-t-m ek > depre-tmek. 'J-'o.^] {eAT} gl. f. [-r] 1. Kmldatmak; sarsmak; sallamak; kprdatmak; harekete getir mek; tepretmek. 2. Eelemek; kurcalamak, depsermek, [Far. tebsden (atele birlikte kzarklk ve atlaklk) => tebsi-r-mek ? {eAT} g sz .f. [-r] (Dudak, dil, yara, meyve vb. iin) kuruyup burumak. depelek, -i [dep-(i)-elek] {az} sf. 1. Yaramaz; geimsiz. 2. ok konuan. [DS] depter, [Ar. defter] {eT} is. Defter. [EUTS] depiik, [eT. tep-ig / tep-k > dep-k i!jjj] {eAT} is. 1. Tekme; tepik. {az} (ayn) [DS] 2. sf. {az} (Yer iin) zerine ok basld iin sertlemi ve kuru mu. [DS] fi* depke brakmak, {eAT} Tekmelet m ek,|| depk urmak, {eAT} Tekme vurmak; tekm e letmek. depngU, [dep-(i)n-mek > dep-n-g j o ] {eAT} is. -* depingi. depnmek,. [eT. tep-mek > dep-n-mek vigi] {eAT} dnl. f. [-r] Tepinmek, deprcm, [dep-rcm] {az} is. Azarlama; tersle me. [DS] -d e r-1 [-der-] {eAT} yap. e. Geililik yapan b ir fiil , den fiil tretm e ekidir, dn-der-mek, gn-der-mek. -d e r2, [Far. deriden (yrtmak, delmek) > -der ^ -] {OsT} son ek. Sonuna getirildii Farsa kelimelere, "yrtan, delen anlam katarak birleik sfatlar t reten son ek. ciger-der, perde-der, saf-der. der-3, [Far. der- ->>] {OsT} n ek. 1. Farsa kelim e lerden "iinde, -de" anlam lan ile birleik sfatlar yapan n ek. 2. is. Kap. 3. Maara. 4. Kez; defa; kere. 5. Cins; eit; tr; ksm; nevi, fi1 der-gu, {OsT} 1. Kucakta. 2. Kucaklama; sarma.\\ der-gu etmek, {OsT} Kucaklamak; sarmak.\\ der-liye, Ulu kap; stanbul.\\ der-am bar yapmak, {OsT} Stoklamak.\\ der-med, {OsT} 1. E li dolu gelme. 2. Gelir.|| der-n, {OsT} Derhl; hemen; o anda.|| der-bagal klmak, {OsT} K ucaklam ak,|| der-bn, {OsT} Kapc.|| der-bn-felek, {OsT} Gne ve A y.|| der-bee, {OsT} Kap yavrusu; kk kap.\\ der-

DER

I M

I M

best, {OsT} 1. Kapal kap. 2. Susmu; kapanm; kapal. |j der-ceng-i evvel, {OsT} 1. lk hamlede. 2. ilk tedbir olarak. 3. H er eyden nce. j| der-cep et mek, {OsT} 1. Kendi cebine indirmek. 2. Cebe koy mak; kazanmak; almak. || der-dest etmek, {OsT} Yakalamak.\\ der-htr, {OsT} H atr da der-htr etm ek, {OsT} Hatrlamak.|| der-kemn, {OsT} P u suda.|| der-kenr, {OsT} 1. Kenarda. 2. Kenara yazlan yaz; not.|| der-kenr etmek, {OsT} 1. K e nara yazm ak; not etmek. 2. Kucaklamak,|j der-meyn, {OsT} 1. Arada; ortada. 2. Sz arasnda sy leme, ortaya koyma. ' der-miyn, {OsT} Ortada; arada.|| der-niym, {OsT} (Kl iin) klfnda; kmnda.\\ der-pey, {OsT} Ard sra.\\ der-p, {OsT} 1. En nde bulunan. 2. Gz nnde olan. || der-saadet, {OsT} Mutluluk kaps; lstanbul.\\ der-uhde, {OsT} stne alma; yklenme. |j der-zencr (zengr), {OsT} Zincire vurulmu; zincirde. d er1 [eT. ter > der _ ] {eAT} is. Ter. S 1 der olan, , p {eAT} cretle alan gen; uak.|| der tola gel mek, {eAT} Ter iyi gelmek. der2, -rri [Ar. derr j.s] {OsT} is. 1. Kii; kimse. 2. sf. (, eser iin) gzel. derJ, [Far. der _p] {OsT} is. Kap. S der-bn, Kap csfl der-bn- felek, Gne.\\ der-best, Kapal kap .|| der-i bar, {OsT} H kmet kaps; divan kap s.,|| der-i ltf-i yr, {OsT} Sevgilinin l tu f kaps.\\ der-i md, Umut kaps. |j der-i mmd, {OsT} mit kaps. -dera, [Far. -der / -dery l_p / ^ tp ] (dera;) ek. So nuna getirildikleri Farsa kelimelerden durmadan sylenen, drlanan anlamnda birleik sfatlar ya pan son ek. dera, [Far. der ip] (dera;) {OsT} is. 1. Deve gibi hayvanlarn boynuna taklan byk an. 2. Kilise an. 3. Demirci ekici, fi1 der-yi deyr, {OsT} Ki lise an.\\ der-yi kense, {OsT} Kilise an. derahin, [Ar. dirhem > derhim ^ I p ] (dera.him) is. 1. Dirhemler. 2. Paralar; akeler. derakab, [Far. der- + Ar. akab y ^ p ] (d e rakab) {OsT} zf. Hemen arkasndan; hemencecik; derhl; akabinde deraliyye, [Far. der (kap) + Ar. aliyye a J^ p ] {Os T} is. 1. Byk kap; ulu kap; yce kap. 2. stan b u lun adlarndan birisi. deramed, [Far. dermeden (kmak) > dermed -ulp] (dera:med) {OsT} is. 1. Gelir. 2. Eli dolu gelme. deramet, [Far. dermed ? / T. der-mek ?] (dera;met) {az} is. 1. G; kuvvet; kudret. 2, are; ifa. 3. Derleyip toplama; hazrlama. [ D S deramet et S ] m ek, {az} Hazrlamak; salamak; toplamak. [ D

derametlemek, [deramet-le-mek] {az} gl. f. [-r] [l(i)-yor] 1. Hazrlamak; salamak; toplamak. 2. Onarmak; dzeltmek. [DS] deranetli1 [deramet-li] {az} sf. 1. (Yer iin) derli , toplu. 2. (Nesne iin) dzenli, toplu; derli toplu. 3. (Kii iin) dzenli; tertipli; derli toplu. [DS] deram etli , [deramet-li] {az} sf. (Kii iin) dertli; tasal; kederli. [DS] derare, [Far. derre jlp] (dera:re) {OsT} is. Kars nn kt hline gz yuman kimse, derar, [Ar. drr > derr lSjp] (dera.ri;) sf. (Yldz vb. eyler iin) parlak; renkli, deray, [Far. der > dery ^ lp ] (dera;) {OsT} is. n grak. derayende, [dery-ende J-olp] (dera.yende) {OsT} sf. an an eden; laklak. deraz, [Far. derz jlp ] (dera;z) {OsT} sf. Uzun. S derz-nefes, {OsT} 1. Uzun soluklu. 2. mecaz. Ge veze.|| derz-zebn, {OsT} 1. D ili uzun; kavgac. 2. mecaz. Gzel sz syleyen kimse. derban, [Far. der (kap) + ban jljp ] (derba;n) {OsT} is. Kapc; kapya bakan, derbar, [Far. der (kap) + br jU p] td erb a .n {OsT} is. 1. kametgh; saray. 2. Ev kaps, fi1 der-br- devlet-karar, {OsT} 1. Sultann saray. 2. stan bul.|| der-br- saadet-karar, {OsT} 1. Sultann saray. 2. stanbul. derbeder, [Far. der (kap) der-be-der jJ^p] {OsT} sf. 1. Kap kap dolaan. 2. Serseri; dank; avare. 3. Yaay bir kurala uymayan, derbederlik, -i [derbede-lik] is. D erbeder olma durumu; danklk; serserilik; avarelik; isizlik; baboluk. derbend, [Far. der-bend x jp ] {Os T} is. derbent,

derbendat, [Far. der-bendt ol-Lop] (derbenda;t) {OsT} is. Dar geitler; boazlar; derbentler, derbent, -di [Far. der-bend -i^p] {Os T} is. 1. Kap ba. 2. Balanm olan eya veya kii. 3. D ar ge it. 4. Kk kale. 5. lke snr. 6 . Baraj. 7. Deniz kenarndaki al veri merkezi. 8. Dalar zerinde veya geit yerlerinde, boazlarda kurulu gvenlik karakolu, derbent aas, {OsT} 1. Derbentilerin ba. 2. Geit karakolu muhafz.|| derbent az, {OsT} B ir geidin giri yeri.|| derbent muhafz, {OsT} 1. Derbentilerin ba. 2. Geit karakolu mu hafz.}] derbent resmi, {OsT} Derbentlerden gei srasnda denen vergi. derbenti, [derbent-i] is. 1. Geit ve kale bekisi. 2. m paratorluk dneminde dalk blgelerdeki geit ve boazlardan geen yolcularn, kervanlarn g S ] venliini salamakla grevli kimse.

1169

DER

derby, [ng. derby] (d e rbi) is. 1 . ngilterede her yl haziran aynda yandaki atlar arasnda yaplan bir at yar. 2. Drt tekerlekli, ak kasal ve ok hafif bir binek arabas. 3. Ylda bir yaplan nemli futbol karlamas; yllk ma. dere, [Ar. dere r p ] {OsT} is. 1. Arasna sktrma; solana. 2. Yaz tomar. 3. Gazeteye yazma. 4. Hat tatlarn alma yaptklar altrma tomar. 5. N a kl kda yazlm yaz. 6. Toplama; biriktirme. S dere etmek, Toplamak, biriktirmek, kaydetmek, yazmak. ||derc olunmak, Toplanmak, kaydedilmek. dercimek, [ter > de-ci-mek {eAT} gsz. f. [[-ir] ini r] Terler gibi olmak, derikmek, [derci-k-mek ?] {az} gl. f boaltmak. [DS]

vann grlmemesine ilikin taraflardan birinin itirazda bulunmas. derdeik, -i [de(r)+de/-ik] {az} zf. Darmadan; didik didik. [DS] derdikm ek, [Far. derd => derd-ik-mek] {az} g sz.f. [~()-ir] 1. Dertlenmek; dert edinmek. 2. Alamak l olmak; ilenmek. [DS] derdimek, [Far. derd => derd-i-mek] {az} g sz.f. [r] 1. Derdi tazelenmek. 2. lenmek. [DS] derdmend, [Far. derdmend j^o_p] {OsT} sf. 1. Hasta; mustarip. 2. Yoksul, dere, [Far. derre o_p] is. 1. ounlukla yazn kuruyan, kn akan kk akarsu ve bunlarn yata. 2 . ki da arasndaki uzun ukur arazi. 3. atlarda ya m ur sularn toplayarak olua veren st ak kire mit veya inko su yolu, fi dere bieii, {az} B ir ka derenin birletii yer. [DS]|| dere kertm esi, dnz. Byk boy, kurunlu serpme.]] dereden tepe den, (Konuma iin) geliigzel; belirli bir konusu ve amac olmadan.]] dere gibi kan akmak, ok kan akmak, savata ok insan yaralanm ak veya lmek.]] dere kabala, {az} Su kenarlarnda y e ti en, yapraklan kabak yaprana benzeyen yabani bir bitki. [DS]|| dere kayas, {az} zool. Sazangil lerden, karn kanatl, gl ve rmaklarda yaayan, eti yumuak, rengi siyah bir kaya bal azman. [DS]|| dere mc, {az} Byk bir dereden saa sola ayrlan kk derecikler. [DS]|| dere tepe, H er yer; her taraf]] dere tepe amak, Uzn yoldan g el mek.]] dere tepe dememek, H ibir engele aldrm a dan srdrmek.]] dere tepe dz gitmek, Engelleri aarak gitmek.]] dere yrm, {az} Sel yarnts. [DS]|| dereyi grmeden paalar svamak, Ortada henz bir ey yokken hazrlanmak; gereinden ok nceden hazrlk yapmak. derebeyi, [tre (dzen, yasa) + begi > derebeyi] (dere b e i) is. 1. Sahip olduu topraklar zerindeki in y sanlarn kendi klesi olduunu kabul ederek yne ten kimse. 2. mecaz. Zorba, derebeylik, -i [derebey(i)-lik] (derebeylik) is. 1 . Derebeyi olm a durumu. 2. zellikle Bat A vru p a da topra ve zerinde yaayan kylleri tek bir kimsenin mal sayan Orta a siyasi dzeni; feoda lite. 3. Derebeyi ynetimindeki blge. 4. mecaz. Zorbalk. derec, [Ar. derec j-.pj {OsT} is. Dereceler, derecat, [Ar. derece >derect oU-_p] (dereca;t) {OsT} is. Dereceler, f i derect- cennet, {OsT} Cennetin katlar.]] derect- mehkim, {OsT} Mahkemelerin dereceleri. derece1 [Ar. derece (ykselen basamak) *>->>] {OsT} , is. 1. Artmakta veya eksilmekte olan eyin at durumlardan her birisi; basamak; aama; rtbe; mertebe. 2 .fiz . l aletlerinin lek ksmnda b u

derd, [Far. derd jji] {eT} {OsT} is. -* dert. S d ed in, {OsT} Dertten anlayan.\\ derd-engz, {OsT} zc; skc.\\ derde varmak, {eAT} D erde d mek. || derd-i ak, {OsT} Sevgiden dolay ekilen ac.|| derd-i demdem, {OsT} Zaman zam an gelen sknt]i derd-i dern, {OsT} Gnl znts; kalp artsfy derd-i dil, {OsT} Gnl znts; kalp a rs.,|| derd-i hicran, {OsT} Ayrln verdii znt. || derd-i hired, {OsT} A kl derdi. || derd-i nihn, Gizli znt.|| derd-i ser, {OsT} Ba ars. || derd-i ikem, {OsT} tp. Karn ars.|| derd-ke, {OsT} Ac eken; dertlenen.\\ derd-mend, {OsT} Dertli; kaygl; zntl.\\ der-mendn, {OsT} D ert sahip leri; tasallar; kaygllar,|| derd-nk, {OsT} Dertli; kaygl; zntl.]] der-nme, {OsT} ikyet mek tubu.]] derd-perver, {OsT} Ac eken; dertlenen.]] derd-zede, {OsT} Dertli; kaygl; zntl. derda, [Far. derd b_p] (derda;) {OsT} nl. Eyvah; yazk; vah vah! derdala, [der+dala ?] sf. 1. Ba bo; bana buyruk. 2. Hoppa. derdedirgin, [de(r)+de/dir-gin / te(r)+te/dir-gin] sf. akn; budala. S derdedirgin olmak, {az} a rmak; aknlk iinde bulunmak; telaa dmek.
[DS]

derdek, -i [der-de-k ?] {az} is. Dokuma tezghnda masurann sarld kam. [DS] derdeme, [Far. derdeme {OsT} is. g k b. Yedi gezegen. derder, [Erme, derder] {az} is. Ermeni papaz. [DS] derdes, [Far. der-dest derdest, [Far. der-dest {az} s f arabuk, {OsT} is. 1. Elde tut

ma; yakalama. 2. sf. Ele alman; yaplm akta olan, fi derdest etm ek, Yakalayp tutmak; ele geirmek. derdestlik, -i [derdest-lik] is. Ele alnma, yaplm a durumu. S derdestlik itiraz, Ayn konuda dava nn taraflarnca ikinci bir dava alm ise, ilk da

DER

O M H S S D M 1170

lunan blm izgilerinden her biri. 3. kim. Bir zeltinin derimesini lmeye yarar birim. 4. mat. B ir emberin 360ta birine eit a birimi; sembol: (). 5. Scaklk lmeye yarar alet; termometre. 6 . Snav ve spor gibi yarma ve karlamalarda ba ar gstererek ilk sralarda yer alma. 7. e. Kadar; denli. S derece almak, 1. Baar gstererek dl kazanmak. 2. Hastann vcut scakln lmek.\\ derece derece, Yava yava; adm adm; tedricen. || derece-i arz, {OsT} Enlem. || derece-i glzet ve hiffet, {OsT} Kalnlk ve hafiflik derecesi. || derece-i hmziyet, {OsT} kim. A sitlik derecesi.|| derece-i hararet, {OsT} Scaklk derecesi; s derecesi.\\ de rece-i inhilal, {OsT} istk. Dalm derecesi.|| dere ce-i intiz, kim. znme derecesi. \\ derece-i kfi ye, {OsT} Yeter derece. || derece-i mirkd, {OsT} M erdiven basama. || derece-i msavat, {OsT} dbl. Eitlik derecesi.|| derece-i nihye, {OsT} Son dere ce.,|| derece-i saniye, {OsT} kinci derece.|| derece-i sllem, {OsT} Merdiven basama. || derece-i tafdl, {OsT} 1. dbl. Karlatrma derecesi.2. stn lk derecesi.\\ derece-i tl, {OsT} Boylam.|| derecei Ol, {OsT} Birinci derece. || dereceye girmek, B a ar gstererek dl alnacak dzeye gelmek. derece2, [Ar. derre => dere-ce] {az} is. K y evle rinde, ufak tefek eyleri koymak iin kaim duvarla r oymak suretiyle yaplm gz; hcre; delik. [DS] dereceleme, [derece-le-me] is. 1. Derecelere ayrma eylemi. 2. ed. Sz sanatlarnda sralama terim leri nin byyen veya klen bir srada dzenlenmesi, derecelem ek, [derece-le-mek] gl. [-r] [-l(i)-yor] 1 . Derecelere ayrmak. 2. Bir eyin hangi derecede yer aldn belirlemek, derecelendirilm e, [derecelendir-il-me] is. Derecelere ayrlm olmak durumu ve eylemi, derecelendirilm ek, [derecelendir-il-mek] edil. f. [ir] Derecelere ayrlmak, derecelendirme, [derecelen-dir-me] is. 1. Derecelere ayrm ak eylemi. 2. Petrol rnlerinin damtlmas ile bileenlerine blnmesi ilemi, derecelendirm ek, [derecelen-dir-mek] gl. f. [-ir] 1 . Derecelere ayrmak. 2. Pek ok nesnenin her biri nin srasn "belirtecek ekilde say vermek, derecelenme, [derecele-n-me] is. Dereceli durum al m a eylemi. derecelenm ek, [derecele-n-mek] dnl. f. [-ir] Bir durumdan baka bir duruma yava yava, dereceli bir biimde gemek, dereceli, [derece-li] sf. 1. Derecesi olan. 2. Derecele re ayrlm olan; kademeli, derecesiz, [derece-siz] sf. 1. Derecesi olmayan; de rece almam. 2 . llemeyecek kadar fazla. derek1 -i [ter-mek > ter-ek / der-ek] {az} is. 1 . , M utfak dolab. 2. Dolap. 3. Kk kfe.

derek2, -i [Far. der (kap)+-ek (klt, e.) iljj] {OsT} is. Derbenti. derekt, [Ar. derekt olS"_p] (derek.t) {OsT} is. 1. A lt basamaklar. 2. En aa katlar. S derekt- cehennem, {OsT} Cehennemin katlar, tabakalar. dereke, [Ar. dereke j^] {OsT} is. 1. Aa doru inen basamak. 2. En alt derece; en aa kat. dereke-i mirkat, {OsT} Merdivenin aadan birinci basama. derek, [Ar. dereke > derek (dereki;) {OsT} is. Gerileme. derelik, -i [dere-lik] {az} is. 1. Dere olan yer; dere. 2. Su kenarlarnda kadnlarn amar ykamalar iin yaplm kulbe; amarlk. 3. Etei paral kadn elbisesi; etek. derem 1 [der-m ek> der-em] jaz} is. K adnlarn bel , lerine baladklar kuak. [DS] derem2, [Far. derem j*_p] {OsT} is. Para; ake. S derem-gzn, {OsT} Sarraf.|| derem-ser, {OsT} Para baslan yer. deremahya, [Far. dere + mahiye UU_p] {OsT} is. Bir binada, dereyi oluturan damlalk andan mahya ana kadar eik olarak uzanan at iskeleti esi, deremet, [Far. dermed JloIjj] {az} is. 1. (Dn, k, pazar gibi iler iin) nceden hazrlk yapma; derleme toplama; salama; temin etme. 2. Eski el biseleri onarma; elden geirme. 3. Yardm. 4. a ba. 5. Klk ya, peynir. 6 . Hayvanlar sama cre ti olarak verilen ya, peynir, st. 7. are. [DS] S derem et etm ek, {az} Hazrlamak; salamak. [DS] deremetlemek, [deremet-le-mek] {az} gl. f. [-r] [l(i)-yor] 1. (Dn, k, pazar gibi iler iin) nce den hazrlk yapmak; derleme toplamak; salamak; temin etmek. 2. Ya, peynir, lor yapmak. [DS] deremetli, [deremet-li] {az} sf. Derli toplu; dzenli. [DS] deren, [Ar. deren (kirlenme, bulama) j j i ] {OsT} is. 1. Verem. 2. Ur. derence, [Ar. derece (ykselen basamak) / T. dire-nce] {az} is. M erdiven. [DS] derende, [Far. derende Jup] {OsT} sf. Yrtc; yrtan. derene, [Yun. drani] {az} is. Toprak daml evlerde damn toprann dklmemesi iin damn stne konulan ard kabuklar. [DS] dereni1, [Yun. drani] {az} is. Altnda hafif ate yaklarak zerine serilen kabuundan ayrlmam m sr ve ot kurutulan sergen. [DS] dereni2, [Ar. derem / dereniyye / t^ p ] (dereni:) {OsT} sf. Urla ilgili; ilikle ilgili, dereotu, [dere+ot-u] is. bot. M aydanozgillerden, bo arazilerde kendiliinden yetien, koyu yeil ve ince

1171

DER

yaprakl, baz yemeklere konulan ho kokulu bir bitki, (Anelhum). derey, [dere-y ?] is. bot. M aydanozgillerin m eyve sinde kabark izgileri birbirinden ayran aralk, dereyli, [derey-li] sf. (M eyve iin) dereyi olan, dergh, [Far. dergh (kap eii) j->] (derg:h) /OsT} is. 1. Kap yeri; kap n. 2. Bir byn kat, makam. 3. Saray. 4. tasvf. Bir tarikata men sup dervilerin toplanp zikrettikleri, tarikatn tre lerini uyguladklar yer; tekke. S1 dergh- li, (OsT} Padiah kaps. || dergh- li avular, {OsT} Divan- hmayun avularnn dier ad.|| dergh- li kapclar, {OsT} Padiah saray kap clarna verilen ad.|| dergh- lah, {OsT} Tanrnn huzuru.|| dergh- izzet, {OsT} Tanrnn huzuru.|| dergh- M evlana, {OsT} M evlev tekkesi.|| dergh- M evlev, {OsT} M evlev tekkesi. || dergh- mualla, {OsT} 1. Byk kap. 2. mecaz. Saray; p a diah kaps.|| dergh- erif, {OsT} Tekke. dergemek, [eT. *ter-ge-mek > dir-ge-m ek {eAT'} g l.f. [~r] Toplamak; bir araya getirmek, dergenmek, [eT. *ter-ge-mek>der-ge-n-mek dUjiTjj] {eAT} dnl. f. [-r] Toplanmak; birikmek; derlen mek. derge, [eT. ter-ge- j j> ] {eAT} is. Topluluk, dergemek, [eT. *ter-ge-mek > ter-ge--m ek > derge--mek dU -i?ji] {eAT} ite, f . [-r] Toplanmak; bir araya gelmek. dergi1 [eT. ter-gi ? , ji] {eAT} is. Sofra. dergi", [der-mek (toplamak, bir araya getirmek) > der-gi] is. 1. Belirli gnlerde kan, siyaset, bilim, edebiyat gibi konulara arlk veren yazlarn yer ald ok sayfal sreli yayn organ; mecmua, (1935). 2. {az} Trm k denilen tarm arac. [DS] 3. {az}] Hasat zaman. [DS] 4. {az} Kk pekmez veya turu kp. [DS] dergici, [dergi-ci] is. 1. Dergi yaynlamak ii ile u raan kii. 2. Dergilere yaz yazan yazar, dergicilik, -i [dergici-lik] is. Dergi karma ve ya ynlama ii. dergin, [ter-melc > ter-gin > der-gin] {eT} sf. Topla narak dzene konulmu; mdevven. derginlemek, [der-mek (toplamak, bir araya getir mek) > der-gin-le-mek] g l . f [-r] [-l(i)-yor] Da nk hlde bulunan iir, hikye gibi eserleri toplayp bir araya getirmek; tedvin etmek, dergi, [Far. der (deri:) {OsT} is. 1. ok kalabalk; izdiham. 2. Bir tr zerdali, derg, [ter-mek > ter-g > der-g] {eT} is. Eyer ka y; terki ba, dergtt, -c [der-g] {az} is. 1. Yeldirme. 2. Yal kadnlarn giydii manto. [DS]

derhl, [Far. der- (-da) + Ar. hal > derhal (d e rha:l, l ince sylenir) {OsT} zf. Hemen; imdi; acele olarak; abucak, derhast, [Far, der-hvst 1. '.yKp] (derhu:st) {OsT} is. (derderhatr et Dilek; istek. 2. Dileke,

derhatr, [Far. der- (-da) + Ar. hatr ha:tr) {OsT} zf. Aklda; hatrda. 0 mek, Hatrlamak. derhem, [Far. der-hem

{OsT} sf. 1. Birbirinin

iinde. 2. Birbirine girmi; kark; perian; dzen siz. 3. zntl; strapl. S derhem berhem ol mak, {OsT} Karm akark olmak. derhite, [Far. der-hite el akl. derhor, [Far. der-hr gun; mnasip; layk, derhur, [Far. der-hr derhor. derhu, [Far. der-hu {OsT} sf. Uygun; mna sip; layk. d eri1 [eT. teri > deri] is. 1. nsanlarla hayvanlarn , btn vcudunu rten kl, pul gibi maddelerle kapl koruyucu d tabaka. 2 . lenerek kullanlr duruma getirilmi hayvan postu, derisi. 3. Soyulmadan ye nen yemilerin ince kabuu veya kabuk altndaki zar. 4. sf. (Eya iin) ilenerek kullanlabilecek hle getirilmi hayvan derisinden yaplm. 0 deri alt, anat. 1. Derinin altnda bulunan. 2. st deri ile alt derinin altnda y e r alan ve genellikle bir y a doku su ile dolu olan deri tabakas. || deri balamak, tp. (Yara iin) iyilemek, kapanmak.\\ deri deitir mek, Vcudu rten deri katmannn atlarak yerine yenisi olumak. || deri hastalklar, tp. Deride or taya kan iltihap veya ur kkenli olmayan hasta lklarn genel ad; dermatoz. || deri kanat, {az} Yarasa. [DS]|| deri nakli, tp. Vcudun herhangi bir yerinden alnan deri parasnn, baka bir blge deki ya ra veya yan kapatm ak iin aktarlmas.|| derisi dikenliler, zool. Beli bakml, deniz kes taneleri, deniz hyarlar, deniz yldzlar, deniz y lanlar ve deniz lalelerini iine alan deniz hayvan lar dal, (Echinoderma).\\ derisi kemiklerine ya pm ak, ok z a y f olmak.|| derisin karmak, {eAT} Derisini yzmek. || derisine samamak, {eAT} Heyecannn fazlalndan kendini tutamaz olmak; kabna smamak.\\ derisine smaz, ok kibirli.\\ derisine smaz olmak, {eAT} Derisine samamak.|| derisini doldurmak, {az} (Ticari m al iin) deerinden fa zla paraya alc bulmak; deerinden fa zla etmek. || derisini yzmek, 1. D eri sini et ve kaslarndan syrp karmak. 2. mecaz. Birinin btn m al varln elinden almak. 3. B ir (derhu:r) {OsT} sf. -* _p] (derho:r) {OsT} sf. U y {OsT} is. Cmertlik;

DER

l t l

insann derisini hayvan derisi yzer gibi canl canl yzerek ikence ile ldiirmek.\\ deri tuluu, {az} Deriden yaplm yayk. [DS]|| deri yatm alk, {az} (Kii iin) vcudu fa zla yaralanm, berelenmi olan. [DS] deri2, [eT. terig > deri] {az} is. 1. Toplant; dn. 2. Panayr ya da pazarn kurulaca gnden bir gn ncesi. 3. Pazar veya panayr kurulan gn; demek. [DS] deriJ, [der-mek > der-i > dir-i ,_s_p] {eAT} is. 1. Parsa; bahi. 2. Devirme; derm ek suretiyle oluan. deri4, [Far. deri ^j-i] (deri:) {OsT} sf. 1. Saraya ait; padiah sarayna yakr. 2. Zarif; kibar. 3. is. Ak ve doru Farsa; fasih Farsa. 4. Flavas iyi ve ye illii bol olan da etei. d erici1 [deri-ci] is. Derileri ileyerek kullanm a uy , gun hle getiren ve bunlarn ticaretini yapan kii. derici2, [der-mek > der-ici] {az} sf. 1. Derme iini yapan; derme yolu ile geinen. 2. is. Kestane topla yan ii. [DS] dericil, [deri-cil] sf. (M ikrop ve bakteri iin) deriye ilgi gsteren. dericilik, -i [deri-ci-lik] is. 1. Koyun, kei, sr gibi hayvan derilerinin sepilenerek kullanm a uygun hle getirilmesi ilemi. 2. Sepilenmi deri ticareti. 3. Sepilenmi deriden giyecek ve eitli eya yap m. derie, [Far. der (kap) > derie *~_p] {OsT} is. 1. K k kap. 2. Pencere; delik. 3. Oyma kap, deride, [Far. deriden (yrtmak) > deride A>ji] (deri.de) {OsT} sf. Yrtlm; yrtk, derde-dehen, Boboaz. || derde-per, Kanad krk. derig, [ter-mek > ter-ig > der-ig] {eT} is. Demek; toplant. derik, -i [der-ik] {az} is. 1. Birikinti; toplant. 2. M eyve toplamaya yarar sepet. 3. sf. Ypranm. [DS] derilgi, [deril-gi ^ ] {eAT} is. Demek; toplant, derili, [deri-li] sf. 1. Belirtilen nitelikte derisi olan. 2. Deri ile kaplanm olan; deri bulunan, derilm e, [der-il-me] is. 1. Toplanma durumu ve ey lemi. 2. dbl. Bir ok nlnn bir tek nlde veya diftongda toplanmas olay. Kahvealt > kahval t. derilmek, [der-il-mek ^U p] edil, f [-ir] 1. Toplan mak; devirilmek; bir araya getirilmek. 2. {eAT} dnl. f. Toplanmak; bir araya gelmek; cem olmak. [DK.] 3. {az} Derli toplu olmak. [DS] derim 1 [Far. tarm / trem / triim => der-im j>_p] is. , 1. Drt santim eninde ve bir santim kalnlndaki keelerden rg biiminde yaplm kafes. 2 . {az} adrn etrafn koruyan ul siper. [DS] S derim

ban ev, {eAT} Byk adr.|| derim evi, 1. Kafes biiminde tahtadan yaplm geici ev. 2. {eAT} K e e adr. derim2, [? derim p i ] {eAT} is. 1. Ku yemi. 2. {az} Sonbahar ortasnda elm a derme gnleri. 3. Derme; toplama. derim 3, [der-mek > der-im j>>>] {eAT} is. Cemiyet; toplant. derim ek, [der-i-mek] {az} gsz. f. [-r] Gelmek. [DS] derimsi, [deri-msi] sf. Deriye benzeyen; deriyi and ran; deri gibi. derin1 [eT. terin > derin] sf. 1. Dibiyle yzeyi ara , sndaki uzaklk ok olan. 2. Bir hayli ieriye giren, dalan. 3. n yz ile arka yz arasndaki uzaklk ok olan. 4. Younluu, arl ok olan. 5. Sevgi ile belirginleen ve iten, gnlden. 6 . Ayrntlara ok fazla nem vererek yaplan; dikkatle; inceden inceye; etraflca. 7. (Kii iin) Belli bir bilim daln da geni bilgi birikimi olan, bilgili, olgun, etkileyi ci; en kark meseleleri anlayabilecek yapda olan. 8 . mecaz. (Eser iin) ierik asndan anlalmas, kavranm as zor. 9. is. Dip. 10. Belli olmayan uzak yer. 11. z f Ayrntlara inilerek, btn seenekleri gz nnde bulundurarak. 0 derin derin, nceden inceye, ayrntlarna inilerek.\\ derin derin dal mak, ok fa zla dnmek.\\ derin derin dn mek, aresizlik iinde ve zntl olarak dn m ek.|| derin devlet, Ynetimde gz nnde olma yan, devletin karlarn gzetip kollad ne sr len rtl g. || derin dondurucu, B uz retmek veya bozulabilecek yiyecekleri ok dk scaklk larda saklam aya ya ra r buzdolab.\\ derin gz, {az} Dere. [DS]|| derinlere dalmak, K arm ak ve zo r ileri dnmek.\\ derin uyku, 1. Uyanlmast g uyku; ar uyku. 2. Elektroansefalografim y a valad uyku evresi. derin2, [ter-mek > ter-in / der-in] {eT} is. Toplant; meclis; kongre, derince, [derin-ce] sf. Biraz derin, derincek, -i [eT. ter-in-mek > der-in-cek ^U-ji] {eAT} is. Ba rts, derinden, [derin-den] zf. 1 . ncelikle ve ayrntlary la. 2. ten. S derinden derine, Uzaklardan. derindi, [derin-ti] {az} is. Az taneli bozuk salkm. [DS] dermem ek, [derin-e-mek] {az} gsz. f. [-r] [-n(i)yo r] Derinlemek, dering, [terin > derin] (derin) {eT} s f Derin. S derin bilge, {eT} B yk bilgin; derin lim.|| derin r, {eT} Derin ve geni dere. derinlem esine, [derinle-mesine] zf. ok ayrntl biimde; derinliklerine nfuz ederek, derinleme, [derin-le--me] is. Derin duruma gelme eylemi.

1173

DER

derinlemek, [derin-le--mek] dnl. f [-ir] . Derin duruma gelmek. 2. Bir konuda bilgisini genilet mek, kkl ve salam bilgi edinmek. 3. (Ses iin) ses kaynann uzaklamasndan dolay az duyulur hle gelmek. derinletirme, [derinle-tir-me] is. Derin duruma ge tirme eylemi. derinletirmek, [derinle-tir-mek] g l . f [-ir] 1. De rin duruma getirmek. 2. A yrntlarna varncaya ka dar incelemek; derinliine incelemek. 3. Y ounlu u arttrmak. derinletme, [derinle-t-me] is. Derin duruma getirtme eylemi. derinletmek, [derinle-t-mek] gl. f. [-ir] Derin du rum a getirtmek, derinliine, [derinli(k)-i-n-e] zf. ok ayrntl biim de; derinlemesine, derinlik, -i [derin-lik] is. 1. B ir eyin dibi ile yzeyi arasndaki uzaklk. 2. fz. Bir cismin en ve boy d ndaki nc boyutu. 3. Bulunulan yere gre uzakta olan yer. 4. Kysnda bulunulan yerin daha ilerde ve uzaklarda bulunan ksm; kuytu. 5. Bir kimsenin ilk bakta anlalamayan bilgi ve dene yim younluu. 6 . mecaz. Varl henz ortaya karlamam uzak ve bilinmeyen dnem. 7. Bir e yin kapsam; ii. 8 . as. Bir birliin en ndeki ele man ile en uzaktaki eleman arasndaki mesafe. 0 derinlik kayalar, Yer kabuunun derinliklerinde biiyk ktleler hlinde katlam m agma kayalar. derinm ek1, [ter-mek > ter-in-m ek > der-in-mek] {eT} dnl. f. f- r j Kendisi iin dermek, toplamak. derinm ek2, [der-in-mek] {az} gl. f. [-ir] Bir eyi kartrp datmak; eelemek. [ D S ] derinti, [der-mek > der-in-mek > der-inti ^ . p ] is.
1.

derimek, [der-i-mek] gsz. f. [-ir] 1. Bir nokta etrafnda toplanmak; temerkz etmek, (1944). 2. kim. Bir eriyik iindeki su veya sv miktar azala rak koyulamak; teksf etmek. 3. {az} Devam etmek. deriter, [? deriter] {azjis. 1. M ahalle muhtar. 2. Para toplayan. [ D S ] deritirm ek1, [tr-mek > t 6r-i-mek > tr-i-tir-m ek > d 6 r-i-tir-mek] {eT} gl. f. [-iir] Birlikte toplat mak. deritirmek, [deri-tir-mek] {eAT} g l . f [-iir] D er mek; toplamak, derivasyon, [Fr. drivation] is. Bir akarsuyun yata n, rn deitirmek. S1 derivasyon kanal, Su getirmek, sulama yapm ak veya elektrik retmek amacyla yaplan kanal. derk, [Ar. derk i)ji] {OsT} is. 1. Derine inme. 2. Dibe varma. 3. En aa kat; dip. 4. gnl. Anlama; kav rama; idrak. 5. Ele geirme; yakalama. S derk etmek, Anlamak; kavramak; idrak etmek. || derk-i dakik (dekyk), {OsT} nce, alayl ve gln du rumlar kavrama.|| derk-i esfel-i cehennem, {OsT} Cehennemin dibi.\\ derk-i gavmz, {OsT} nce, alayl ve gln durumlar kavrama.\\ derk-i hakik, {OsT} nce, alayl ve gln durumlar kavrama. || derk-i netyic, {OsT} Sonular kavra ma. derkafa, [Far. der- (iinde) + Ar. kafa (ense) Is_p] (derkafa:) {OsT} sf. Hemen arkasnda olan, derkr, [Far. der- (iinde) + kr (i) j\Sji] (derk:r) {OsT} sf. 1. te olan.2. in iinde bulunan. 3. A pa k ortada olan, fi1 der-kr olmak, {eAT} g r mek. derken, [de-mek + r-mek > de-r + i-ken > der-lcen] zf. 1. Tam o anda, o srada; sz edildii anda. 2. ba. Sebep-sonu, kartlk ve tezlik bildiren iki cmleyi birbirine balar; dnlenin tam aksine. S 3. Bu] vesile ile. derkenar, [Far. der-kenr j l ^ j i ] (derkena.r) {OsT} is. 1. Yanda. 2. Yazda yandaki boluklara dlen not ve eklemeler; kma. 3. Kucaa alma; kucak lama. derlegen, [ter-le-mek > derle-gen j O p ] {eAT} sf. ok terleyen. derlem, [derle-m] is. Elence, bilgi edinme veya p a ra kazanm ak iin bir araya getirilip dzenlenmi eya veya para cinsi eyler; koleksiyon, derlemci, [derlem-ci] is. Koleksiyon yapan kimse; koleksiyon merakls, derlemcilik, -i [derlemci-lik] is. Elence, bilgi edinme veya para kazanma amacyla para, pul gibi eyleri bir araya getirme, dzenleme ii; koleksi yonculuk.

Toplant. 2. {az} Geliigzel, uradan buradan toplanm eya. [ D 3. {eAT/ ] Sadan soldan top S lanm insan kalabal; gruh. 4. p yn. 5. {az} Kimlii, seciyesi, ailesi belirsiz kimse. [ D 6. {az} Rzgrn, suyun srkleyip getirdii biri kinti. [ D S ] deridirmek, [der-mek > deri-dir-m ek dUjjuioji] {eAT} g l.f. [-iir] Toplamak; derlemek, deriik, -i [deri-ik] sf. 1. Derimi olan. 2. Birim hacim deki znm m adde oram ok ykseltilmi olan; konsantre; mteksif, m temerkiz . deriiklik, -i [deriik-lik] is. 1. Deriik olma duru mu. 2. Bir eriyiin birim hacminde zelmi hlde bulunan ktle miktar, derime, [deri-me] is. 1. Derimek durumu ve eylemi. 2. kim. Bir cismin bileimindeki suyu kay bederek daha koyu kvam a gelmesi; konsantrasyon, derimek, [ter-mek > ter-i-m ek > der-i-mek] {eT} ite, f. [-iir] Dermekte yardmlamak; birlikte dermek.

DER

H T lffU . dermandegn, [Far. der-mande-gan jl?j-Ljj] (derm andegm) {OsT} is. aresizler, dermansz, [derman-sz] sf. 1. (Hastalk iin) iyile m e im kn olmayan; tedavi edilemeyen. 2. (Vcut iin) gc, takati kalm am; yorgun, zayf; bitkin. 3. aresiz. S1 dermansz dmek, Kuvvetsiz, g sz kalmak. dermanszlama, [dermansz-la--ma] is. Dermansz duruma gelmek eylemi, dermanszlamak, [dermansz-la--mak] dnl. f [r] Gc kalmamak; gsz duruma dmek; g szlemek. dermanszlk, - [dermansz-lk] is. 1. Dermansz olma durumu. 2. Gszlk; bitkinlik; zafiyet. 3. Tedavi edilememe durumu, dermason, [Dermason (N idenin merkez ky)] is. B ir fasulye tr, dermatit, -ti [Fr. dermatite] is. tp. H afif bir kant ile birlikte grlen iltihapl deri hastal; dermit. dermatofit, -ti [Fr. dermatophyte] is. Kellie ve uyuza sebep olan ve deride yaayan mikroskobik mantarlar, (Acherion, Epidermatophyton, Tricho phyton). dermatolog, -u [Fr. dermatologue] is. Deri hastalk lar uzman hekim, dermatoloji, [Fr. dermatologie] is. Deri hastalklar nn tedavisi ile ilgili tp dal, dermatom, [Fr. dermatome] is. Yara ve yanklara kaplanmak zere ince deri paras karmaya yarar ara. dermatoz, [Fr. dermatose] is. Deri hastalklarnn ge nel ad. derme, [der-me] is. 1. Bir araya getirip toplama eylemi. 2. Ayn trden bir araya getirilmi, derilmi eylerin tm. 3. {az} lkbaharda hayvanlar iin toplanan ot. [DS] 4. {az} Bir kilim motifi. [DS] 5. {az} Hasat vakti. [DS] S derme atma, 1. Gelii g zel toplanm, bir araya getirilmi. 2. Aralarnda uyum bulunmayan; dzensiz; ireti. 3. Salam ve kullanl olarak yaplmam ; rk. || derme deirme, {az} uradan buradan toplayp biriktir me. [DS] derm ek, [eJ. ter-melc / tir-m ek > der-mek <iUji] gl. f. [-r] 1. {eAT} Toplamak. 2. Devirmek; derle mek. 3. {eAT} Biriktirmek. 4. {az} Ekini biip har man etmek. [DS] S deribdrmek, {eAT} Toplam olmak. [DK]|| derip devirmek, {eAT} Derleyip top lamak; ymak.\\ derp dttrl grmek, {eAT} D erlenip toparlanmak; hazrlanmak. derm en, [temre-n > demre-n > dermen ^y>jj] {eAT} is. Temren. dermeyan, [Far. der- (iinde)+m eyan (ortada) oWj->] (dermeya;n) {OsT} sf. Ortaya konmu; ortada. S dermeyan etm ek, Ortaya koymak, ileri srmek.

derlem e1 [der-le-me] is. 1. Seerek toplamak eyle , mi. 2. {az} Peynir iin ayrlan katlatrlm st. derlem e2, [der (ter) > der-le-me - jj] {eATI is. Tifo. 1 S derlem e hastal, {eAT} Tifo. derlem ek1 [der-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1 . , Seerek toplamak; bir araya getirmek; tedvin et mek. 2. Deiik yerlerden ve eserlerden alman be lirli konudaki bilgileri bir yazda veya eserde bir araya getirmek. 3. Bakalarndan aktarlan bilgiler le eser yazmak. 4. Dzgn biimde toplamak. S. argo. Kk kt paralarna kopyalk hazrlamak. fi1 derleyip toplamak, D ank olan eyleri bir araya getirip, eki dzen vermek. derlem ek2, [ter-le-mek > ter-le-mek {eAT} g sz.f. [-r] Terlemek, derlem ek , [der-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Sohbet etmek; konumay idare etmek. [DS] derlenme, [derle-n-me] is. Toplu hle gelmek eyle mi. derlenm ek, [derle-n-mek] edil. f. [-ir] 1. Toplu hle getirilmek; bir dzen verilmek. 2. dnl. Kendini toplamak; davranlarna veya giyim kuamna d zen vermek; toplanmak; dzene girmek; {az} (ay n). [DS] S derlenip toparlanmak, Davranlarna ve kendi organlarna dzen vermek; toplanmak; hazr duruma gemek. derletme, [derle-t-me -u Jji] {eAT} is. Tifo. S der letme hastal, {eAT} Tifo. derletm ek1, [der-mek > der-le-t-mek] gl. f . [-ir] Derleme iini bakasna yaptrmak. derletmek2, [derle-t-mek / ter-le-t-mek] {eAT} gl. f. [-r] Terletmek. [DK] derleyici, [derle-y-ici] is. Derleme yapan kii, derleyicilik, [derleyici-lik] is. Derleme yapma ii; derleyicinin yapt i. derli, [der(i)l-i > derli] sf. Derlenmi olan; toplanm. fi1 derli toplu, D ank olmayan; dzenli; toplu hlde. derlik, [ter-lik > der-lik j.s] {eAT} is. 1. Teri emen ince elbise. 2 . stten giyilen ince elbise, derman, [Far. derman jU j^] (derma;n) {OsT} is. 1. B ir hastal iyiletiren ila. 2. Takat, g; mecal. 3. kar yol; are. S derman aramak, Sknt veya hastal giderm ek iin eitli yollara bavurmak.\\ derm n-de, {OsT} Beceriksiz; zavall; ciz.|| der man getirmek, Dayanabilmek.|| derman kal mamak, Takatsiz kalmak; gsz duruma d me)1.1| derman kesilmek, Gsz duruma dmek; gszlemek. derm ande, [Far. der (iinde)+mande (kalm) oJ^j:>] {OsT} sf. aresiz; mitsiz; bitkin. S der-mndegn, {OsT} -* dermandegan.|| der-mnde-g, {OsT} Beceriksizlik; aresizlik; zavalllk.

K H I M f M .1 1 7 5

DER

dermit, -ti [Fr. dermite] is. tp. H afif bir kant ile birlikte grlen iltihapl bir deri hastal; dermatit. derneck, [deme-ck S i- jj] {eAT} is. K k lde demek; demekik. dernek, -i [eT. ter-in-mek (toplanmak) > tem ek > dem ek dkj.>] is. 1. {eAT} Toplant; toplant yeri. 2. Ayn amala bir araya gelen kiilerin meydana ge tirdii topluluk. 3. Elence amacyla yaplan top lant, dn. 4. Pazar veya panayr kurulan gn. S dernek kurmak, huk. Bilgi ve becerilerini srekli olarak birletirerek, en az yedi kii ile tiizel kiilii olan bir kurulu oluturmak. derneki, [demek-i] is. 1. Bir dem ee ye olan kii. 2. D em ek almalarna katlan kii. 3. Bir demee ok bal olan kii. 4. ekon. On dokuzuncu yzyln ilk yarsnda, bireysel enerjilerin daha zgrce geli ebilmesi iin federasyonlar oluturacak kk re tici gruplan kurularak toplum sal evrenin deiti rilmesini savunan bir grup sosyalist, dernekilik, -i [demeki-lik] is. 1. D em ek yelii veya dem ek almalar iinde yer alma ii. 2. D er nek alm alarna iten bal olma, dernekleme, [demekle--me] is. D em ek kurarak g ve alm a birlii salama eylemi, derneklemek, [demekle--mek] ite, f. [-ir] 1. Bir araya gelerek dem ek oluturmak. 2. almalarn dem ek ats altnda yrtmek, dernekli, [demelc-li {eAT} sf. 1. (Kii iin) v cudu derli toplu olan. 2. {az} (Kii iin) derli top lu; dzgn; dzenli. [DS] 3. (Yer iin) derli toplu; dzgn; dzenli, derneklice, [demekli-ce AJSjjj] {eAT} sf. Vcudu derli toplu olan, derneksz, [dem ek-sz hantal. dem em ek, [eT. ter-in-mek > der-(i)n-e-m ek {eAT} g l . f [-r] Toplamak; derlemek, derneecei, [der(i)ne-ece(k)~i {eAT} is. Toplanm a yeri, derneik, -i [der-mek > der(i)n-e-mek] sf. 1. Derli toplu, dzgn. 2. Bir araya toplanm olan. 3. istk. Baz zel deerler kmesini tem sil eden zet top lam byklk; global byklk. dernem ek1, [der-mek > der(i)ne-mek / dir-(i)n-emek dU-iJji] {eAT} ite, f. [-ir] 1. Bir araya toplan mak; bir araya gelmek; toplanmak; {az} (ayn). [DS] 2. {az} Toplu hlde konumak; grmek.
[DS]

dernetirmek, [derin-melc > der(i)ne-tir-mek] {az} gl. f. [-ir] Darmadan olan eyay bir araya top layp dzene sokmak, derngek, [ter-in-mek > ter-(i)n-gek > der(i)n-gek] {eT} is. Su sznts, derpetm ek, [depre-t-mek > derpet-mek] {az} gl. f . [-ir] Kmldatmak. [DS] derpi, [Far. der (iinde) + pi (n) ^ j - 5 (derpi:) ] {OsT} is. 1. ngrme. 2. Gz nnde tutma. 3. A k lndan geirme. 0 derpi etmek, 1. ngrmek. 2. Gz nnde tutmak. 3. Aklndan geirmek. derrace, [Ar. derrce (derra:ce) {OsT} is. 1. Eskiden kale diplerine yaklaabilmek iin kullan lan bir tr sava arabas. 2. Bisiklet. >5 derrcesvr, {OsT} Bisiklet srcs. derrak, [Ar. derk (anlamak) > derrk i! !_ ] (derra:k) ,:> {OsT} sf. abuk anlayan; anlayl, derre, [Far. derre o_p] {OsT} is. ki da arasndaki uzun ukur; dere. S derre-i smn, {OsT} Sam an yolu. derr, [Far. drr (inci) > drrl / d em cSjj] (derri:) {OsT} sf. nci gibi parlayan; parlak; ldak ders, [Ar. ders {OsT} is. 1. retmen tarafndan belli bir konuda ve belli sre iinde rencilere verilen bilgi. 2 . rencilerin renm ek zorunda olduklar bilgi. 3. Bir renim faaliyeti iin ayrlan sre. 4. Bir okul kitabnda belirli srede ilenmesi gereken konular toplam. 5. mecaz. H o olmayan bir olayn insanda brakm olduu gelecei yne lik retici etki; iz. 6 . Bir kiiye yanl davranla rn dzeltmesi iin verilen t; nasihat. 0 ders almak, 1. B ir olaydan deneyim sahibi olmak. 2. Azarlanmak; cezalanmak.\\ ders ara ve gereci, retim iinin etkin ve daha verimli olmas iin retmen ve rencilerin yararland her trl ara ve gerep.|| ders demek, {eAT} D ers vermek.|| ders d, D ers saatleri dnda; okul saatleri d n d a ^ derse kalkmak, Bildii veya hazrlad bir konuyu sz alarak anlatmak.\\ ders-hn, {OsT} Ders alan; renci. || ders-hne, {OsT} Ders yeri; ders verm ek iin ayrlm oda; s n f || ders-i ibret, {OsT} bret dersi; gz aacak ey; akl pay. || ders ii, Dersin konular ilenirken; ders saati iinde; ders sresinin iinde.\\ dersini almak, 1. M esle inde p e k ok rnekler grm olmak; iyice renmek. 2. mecaz. Azarlanmak; paylanmak. 3. in c i tici bir davranla karlamak. j| dersini iyi belle mek, K endisi yle olmad veya yle dnmedii hlde bakalarnn dncelerini kendisininmi gibi aktarmak veya tembih edildii ekilde dav ranmak:.|| (birine) dersini vermek, O kiiye kar bir konuda stnlk kazandn bbrlenerek sy leme.fc.|| ders olmak, Karlalan kt bir olay ve-

{eAT} sf. Biimsiz;

dernem ek2, [dir(e)ni-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1 . Direnmek. 2. Gerinmek; esnemek. [DS] dernetirme, [demetir-me] is. zel nitelikte baz brt verilerin mantksal olarak bir araya toplanm a s.

DER

I M

I M

y a durumla bir daha karlamam ak iin gerekli tedbirleri nceden almak; akln bana almak.\\ ders program, r. 1. Haftalk veya gnlk ola rak bir s n f veya ubede grlecek derslerin ders saatlerine gre dalmn gsteren cetvel. 2. H an g i snflarda hangi konularn retileceini; hangi davranlarn kazandrlacan, zamann ve sre sini belirten program.\\ ders saati, Gnlk zaman izelgesi iinde her derse ayrlan zaman dilimi.\\ ders vekleti, tar. im paratorluk dneminde, med rese rencileri ve bunlarn dersleri ile ilgilenen eyhlislam lk kapsndaki daire. || ders verm ek, 1. retici bilgileri aktarmak; ders ilemek; ders yapm ak 2. mecaz. Azarlamak; haddini bildirmek.\\ ders yapmak, Snfta veya ders iin ayrlm yerde belli bir konuyu ilemek; rencilere retmek. Dersaadet, [Far. der (kap) + Ar. sa'det (mutluluk) (dersaa;det) (OsT) is. 1. Mutluluk kaps. 2. stanbula eskiden verilen unvanlardan biri, (dersha.ne) dershane, [Ar. ders + Far. hne

{OsT} is. 1. retmenin nezaretinde rencilerle birlikte eitli ders aralarndan da yararlanlarak derslerin ilendii, aratrma ve incelemenin yapl d yer; snf; derslik. 2. Resm okullarn dnda cret karl, yetitirm e ve hazrlk amalar ile rencilere konular reten zel retim kuruluu. ders, [Ar. ders! / dersye W (dersi;) {OsT} sf. Dersle ilgili; derse ilikin; derse ait. dersiam, [Ar. ders + mm (genel) > ders-i mm (dersia;m) {OsT} is. 1. Eskiden herkese ders veren mderris (profesr); cami hocas. 2. Es kiden camilere gelen rencilere verilen ders. 3. M edreselerde ders veren mderrislere verilen un van; ordinarys profesr, dersiz, [der-siz] sf. Dank; derli toplu olmayan. S dersiz topsuz, Dzensiz; dank. derslik, -i [ders-lik] is. 1. Ders yaplan yer; snf. 2. sf. Belirli bir sayda dersten meydana gelen, ders, [der-mek > der-i-s-fl batan baa; hep; her tarafta, derrm ek, [eT. ter-i-mek > der-r-mek {eAT} gl. f. [-iir] Derlem ek toplamak; bir araya ge tirmek. dert, -di [Far. derd :>> ] is. 1. Ruhsal sknt; derin _.> znt; tasa. 2. gnl. Sreen hastalk; ar. 3. ban; tmr. 4. Sonuca ulatrmak iin insan ura tran sorun. 5. Yaknma konusu olan ey. 0 derde atmak, Skntya ramak.\\ derde derman, a re. || derde derman olmak, I. Skntlar gidermek. 2. are bulmak; ilala tedavi etmek. || derde dert katmak, Sknty artrmak. || derde dmek, Has talanm ak^ derde girmek, inden klmas zor bir {eAT} zm. Hepsi;

sorunla uramak zorunda kalmak. || derde sok mak, Skntl ve znt verici ilere bulatrmak.|| derdi deprem ek, {eAT} D erdi tazelenmek.]] (biri nin) derdi gn, O kiinin srekli ilgilendii ve bu sebeple evresini de rahatsz ettii konu. || derdin den deli olm ak, 1. K aybettii bir ey iin ok zlmek; kendini helak etmek. 2. Delicesine sevm ek.|| derdine derman olmak, Birisini iine d t skntdan kurtarm ak veya kurtulmasna yar dm etmek.|| derdine dmek, Yaplmas gereken bir ii sonuca ulatrm ak iin abalamak.\\ derdine yanmak, B ir zntden dolay sknt ekmek. || derdini amak, Skntsn y a da derdini anlatmak.\\ derdini ekm ek, B ir konu veya birisi iin kayg duym ak.|| derdini datmak, 1. Birinin kede rini gidermek. 2. iindeki sknty, kaygy gider mek.|l derdini demek, Bir kimsenin unutur gibi olduu derdini yeniden hatrlatp zlmesine sebep olmak.\\ derdini dkmek, Skntlarn anlatmak.\\ derdini M arko Paaya anlatmak, Bo yere ve hi are olmayacak, bir zm bulmaya almayan kiilere derdini anlatmak.\\ derdini tazelemek, Unutulmu ac ve strap veren bir konuyu hatrla tarak zntye neden olmak. || dert amak, Kendi beceriksizlii yznden skntya dmek. || dert an latmak, Skntsn, sorununu anlatmak; iini dk m ek,|| dert anlatamamak, Bir konudaki skntsn kar tarafa iletememek; syleyemem ek veya kar tarafa anlanmak istenmemek.\\ dert bilen, Baka snn derdini, iinde bulunduu sknty anlayan, ilgilenen, yardm c olan kii. || dert bilmez, Baka snn derdini, skntsn anlamayan, acmayan ve gerektii gibi yardm c olmayan kii. || dert ek m ek, 1. znt ve tasalara katlanmak. 2. Ac ve zntden kurtulamamak.\\ dert demek, Kendisini konuturarak birinin skntlarm anlatmasn salamak. || dert dinlemek, Bakalarnn kendi sknt larna ait konumalarn dinleyerek onlarn rahat lamasn salamak.\\ dert dkmek, Skntlarn anlatmak.\\ dert ehli, Kendisi ayn skntlar ekti i iin bakasnn strabn anlayabilen kii.|| dert deil, zlmeye demez.\\ dert edinm ek, B ir du rumu veya sorunu znt konusu etmek. || dert et mek, Kayglanmak; zlmek.]] dert kp, Derdi ok olan. || dert olmak, Sknt vermek; olay kar mak]] dert orta, 1. D ertleri ayn olan kiiler. 2. B ir kiinin sorununu anlatt, srlarn paylat kii.\| dert sahibi, 1. D erdi olan kii. 2. Hastalkl kii.|| dert soa, {az} "H a sta lkg ele! anlamnda ilen sz. [DS]|| dert vermek, Kederlenmesine, zlmesine neden olmak. || (birine) dert yanmak, O kimseye skntlarn aktarmak; iini dkmek; ya knmak. dertlenme, [dertle-n-me] is. zntye kaplma du rum u ve eylemi.

I I I U

1 .1 1 7 7

DER

dertlenm ek, [dertle-n-mek] dnl. f. [-ir] 1 . znt ye kaplmak. 2. Dert sahibi olmak, dertlem e, [dertle--me] is. Karlkl dertlerini bir birine anlatma eylemi, dertlem ek, [dertle--mek] ite, f. [-ir] Karlkl olarak birbirine dertlerini anlatmak; iini dkmek, dertli, [dert-li] sf. 1. Derdi olan; zntl. 2. Hasta. 3. zm belli bir abay gerekli klan. 4. ik yeti. dertlilik, -i [dertli-lik] is. Dertli olma durumu, d erto p , [Far. der (iinde) + T. top sHjkj-3 (d e rtop) ] zf. 1. (Etmek ve olm ak fiili iin) top gibi. 2. Bir araya getirilerek. 3. B zlerek.S d erto p etm ek, Bir araya getirmek; toparlamak; toplamak.\\ d e r top olm ak, Top gibi yuvarlak bir hle gelmek. dertsiz, [dert-siz] sf. Derdi olmayan. S dertsiz bam d erd e sokm ak, H i gerei yokken kendisine dert olacak bir ie girimek. dertsizlik, -i [dertsiz-lik] is. Dersiz olma durumu, d e ru h te, [Far. der + Ar. cuhde {OsT} is. Bir ii zerine alma; stlenme; yklenme. S d e ru h te et m ek, zerine almak; stlenmek; yklenmek. d eru n , [Far. dern j.p] (deru.n) {OsT} is. 1. I; ieri;

zar-g m , {OsT} Kilometre ta.|| dervaze-i nu, {OsT} mecaz. Az. d erv en d , [Far. derbend -Uy>] {eAT} is. Derbent; da geidi. [DK] dervi, [Far. der (kap) + y (arayan) dervi > (OsT} is. 1. Kap kap dolaan dilenci. 2. Yoksulluk iinde bulunan kimse; fakir. 3. tasvf. B ir tarikata girmi ve onun kurallarna sk skya bal kii. 4. gnl. Yoksulluu, ilekelii benimsemi, kanaat sahibi kimse; fakir. 5. argo. Uyuturucu sa tlan yerlerin mterisi, fi1 dervi h rk a s, Mevlevilerin giydii stle verilen ad. || derv-i ab p, {OsT} A ba giymi dervi.\\ derv-i dil-r, {OsT} Gnl yaral dervi.|| derv-i sultan-dil, {OsT} 1. Gnlii geni dervi. 2. Peygamber.\\ d e rv -nihd, {OsT} Dervi ruhlu, alak gnll kim se.|| dervi olm ak, Yoksul dmek; fakirlemek. d erv ian , [Far. dervn j l i ? j w (dervia.n) {OsT} is. p] Derviler. derviane, [Far. dervne 4iUjj_p] (dervia;ne) {OsT} zf. Derviesine; dervilere yakr biimde, dervie, [dervi-e] (d e rvie) zf. 1. Dervilere yakr biimde; hogrl.2. gnl. Kalenderce, dervilik, -i [dervi-lik] is. 1. Dervi olmann ge reklerini yerine getirme; bir tarikata bal bulunma. 2. A lak gnll olma. 3. A lak gnll kiinin nitelii.

i taraf; dahil. 2. mecaz. Gnl; ruh; kalp; yrek, d er n -b n , {OsT} tp. Vcut ii boluklar aydnla tarak muayene etmede kullanlan aygt.\\ derflnd r, {OsT} K in besleyici; kinci. || d e r n - hne, {OsT} E v ii.|| derfln- dilden, {OsT} Gnlden; iten. || d er n - ehr, {OsT} ehir ii.|| der n -n in , d ery a, [Far. dery Uji] (deya;) {OsT} is. 1. Deniz. 2. gnl. Bir eyin bol olduu yer. 3. Bir alanda derin {OsT} Yalnz kalmay seven.|| d e rfln -p erv er, {OsT} 1. Gnl yapc. 2. yi huylu.|| d e r n b ir n , bilgisi olan kii, t? d e ry -b r, {OsT} 1. D eniz gibi coan. 2. Deniz kysndaki kasaba. 3. Deniz; okya {OsT} ve d. nus'.|| d ery -b en d , {OsT} 1. Liman. 2. Tersane.|| d eru n e, [Far. derne (deru;ne) {OsT} is. -* d ery a beyi, tar. m paratorluk dneminde Gelibolu, derun. Arboz, nebaht, Karleli, Mistre, Rodos, Midilli, d eru n i, [Far. dern + Ar. - > dern (derr.ni;) Kocaeli, Biga, Sack sancaklar ile vergisi {OsT} sf. 1. e ait; ile ilgili. 2. ten; gnlden; saliyane olarak toplanan Sakz, Nake, M ehadiye yrekten. 3. Ruhsal, d e r n m rk e b e , {OsT} livalarn kapsayan Kaptanpaa eyaletine bal psikol. ie bak. sancak beylerine verilen unvan. || dery -d il, -* der yadil. || dery-feyz, {OsT} D eniz kadar bereketli. || d erva, [Far. derv (derva;) {OsT} sf. 1. akn; d e ry a gibi, 1. ok bilgili. 2. P ek ok. || d ery-ke, hayran. 2. Ba aa aslm. 3. Gerekli; zarur; la {OsT} ok ien; ayya. || d e ry a kuzusu, ri p a la zm. mut, torik gibi balklarn zelliini vurgulamakta d e rv a h 1, [Far. dervh oljji] (derva;h) {OsT} sf. -* kullanlr,|| d e ry a m isl, 1. D enizi andran. 2. ok derva. bilgili. 3. Pek ok. || dery -n ev l, {OsT} Ba ok olan.|| dery -n ev erd , {OsT} D enizi aan; denizler d erv ah 2, [Far. dervh b_p] (derva;h) {OsT} sf. 1. de dolaan; denizci. || d e ry a n n suyu h an m n h u (Kii iin) hastalktan yeni kurtulmu fakat daha yu, Kadn kaprislerinin okluunu ifade eden sz. || kendine gelememi. 2. Salam; muhkem. 3. Doru; d ery -n , {OsT} ok ien; ayya.|| d ery a o y n a gerek. 4. is. Cesaret. 5. Sertlik; kabalk. 6. Ayp; m ak , {eAT} D eniz oynamak.|| d ery - k h , {OsT} utanma. Korkun; heybetli. || dery -y adem , {OsT} 1. Yok dervaze, [Far. der-vze jb_p] (derva;ze) {OsT} is. 1. luk denizi. 2. mecaz. br dnya; lm. || d ery-y ehir ve kale kaps gibi byk kap. 2. mecaz. a h d r, {OsT} 1. Yeil deniz. 2. mecaz. Gkyz.\\ Gkyz; sema. S derv ze-b n , {OsT} Gardiyan.\\ d ery -y a h z r, {OsT} 1. Yeil deniz. 2. mecaz. d ervze-i g, {OsT} K ulak delii.|| d ervze-i heGkyzii.\\ d ery-y ak, {OsT} 1. A k denizi. 2.

DER

f l t M T lM C E S2IK1178
duvarlarda derzler oluturmak, gzel bir grnm salamak, des, [Far. des {OsT} is. Benzer; e.

tasvf. nsann kapld Tanr sevgisinin yceliini anlatan terim.\\ dery-y b-gern, {OsT} Sonsuz deniz.|| dery-y ebyz, {OsT} Akdeniz.\\ dery-y firavfln, {OsT} Byk deniz.\\ dery-y hmile, {OsT} 1. Gebe deniz. 2. mecaz. nci karlan de niz;|| dery-y hayret, {OsT} 1. aknlk denizi. 2. tasvf. Kulun, Tanr karsndaki bilgisizlik ve yeter sizliini anlatan terim. || dery-y kyr-gn, {OsT} 1. Katran rengi. 2. K aranlk gece. 3. Mrekkepli divit.|| dery-y ll, {OsT} 1. Krmz deniz. 2. m e caz. arap fs. || dery-y nur, {OsT} N ur derya s.|| dery-y rahmet, {OsT} 1. Rahm et denizi. 2. mecaz, tasvf. Tanrnn balayclmn, ycelii nin sonsuzluunu anlatan terim.\\ dery-y sile, {OsT} 1. inden inci kan deniz. 2. ki; arap. || dery-y tecell, {OsT} 1. Grnen gzellikler deni zi. 2. tasvf. Yaratanla yaratlan arasndaki iliik lerde birinin ebed, dierinin sonlu olan varlklar n dnmeyi ve kavramay anlatan terim. || deryy umman, {OsT} Okyanus; ak deniz. deryab, [Far. deryaften (anlamak) > deryb (deya:b) {OsT} sf. Anlayan; anlayl, deryae, [Far. derye *>-1*^] (derya:e) {OsT} is. 1. K k deniz. 2. Gl. deryadil, [Far. dery-dil (derya.dil) {OsT} sf.

desais, [Ar. desise (hile) > desis ^-Jl-o] (desa;is) {OsT} is. El altndan yaplan oyunlar; hileler; al datmalar. S desis-i eytanye, {OsT} eytanca hileler. desakir, [Ar. deskir jS'L.i] (desa;kir) {OsT} is. 1. Kasabalar. 2. Kyler. 3. Dalardaki kaleler. S deskir-g, {OsT} Kasabalar, kaleleri fetheden. desam at, [Ar. d esm t/ dessmt c j U ] (desa;ma;t) {OsT} is. Kapakklar, desame, [Ar. desme / dessme (desa;me) {OsT} is. D am arlarla kalpteki kapakklara verilen ad. desm e-i maaiye, anat. Onikiparmak bar sann ikinci blmnden ince barsaklarn so nuna kadar barsak ii zarnda bulunun bklm ler. desatir, [Far. destur / Ar. dtr > destr / L o ] (desa;ti;r) {OsT} is. Genel kurallar; dsturlar; hkm ler. desdeirmi, [de(s)+de/irmi {eAT} pekt. sf.

Yusyuvarlak, 1. Deniz gnll. 2. Gnl deniz kadar geni olan; desdire, [Far. dest+erre] {az} is. Testere. [DS] h er eyi ho gren; sabrl; gnl geni; ok sabrl; desdm bek, -i [Far. dest + dnbek] {az} is. D ar hogrl; kalender. 3. Denize kar; denizi gren, buka; dmbelek. [DS] deryafet, [Far. der (iinde) + yften (bulmak) > derdesem , [Ar. desem o] {OsT} is. 1. Ya. 2. Pis ya. yfet cJL_p] (derya:fet) {OsT} is. Anlama; kavrama. desem, [Ar. desem (desemi;) {OsT} sf. 1. Y a fi1 deryfet etmek, {OsT} Anlamak; kavramak. a ait. 2. Yaa benzer, deryainas, [Far. dery-ins (derya;idesen, [t. dsegno > Fr. dessin] is. 1. Bir yzeyde na;s) {OsT} sf. Denizi bilen; deniz kurdu, nesnelerin renklerini deil de izgilerini canland deryuze, [Far. deryz / deryze j j j j j / (derran resim; izgi resim. 2. Sadece izgiye dayal re yu;ze) {OsT} is. 1. Dilencilik. 2. Dilenme; isteme. 3. sim sanat. 3. izgilerle ve grafiklerle anlatm. 4. Fakirler iin toplanan yardm. 4. Dilenci. S derKuma, hal, kilim vb. zerindeki ss unsuru ekil yflze-ger, {OsT} Dilenci. || deryze-gern, {OsT} ler. S desen karm a, B ir ss unsurunun kareli Dilenciler.\\ deryflze-g, {OsT} Dilencilik. kt zerine llerine uygun olarak kopya edilmesi. || desene dkmek, Kuma veya hal, kilim derz, [Far. derz jji] {OsT} is. 1. Diki izi. 2. Yiv. 3. zerinde grlm esi istenen eklin izgilerini kareli Delik. 4. Duvarclarn har koymak iin ta veya kt zerinde gstermek. tula arasnda braktklar boluk, derzci, [derz-ci] is. Ta ve tula arasndaki boluklar desenci, [desen-ci] is. D esen sanatyla uraan kii; desen yapan. dardan harla doldurup ekiller vererek duvara desenli, [desen-li] sf. zerinde desen bulunan; desen gzel bir grnm salayan usta, lerle sslenmi olan, derzen, [Far. derzen oj_p] {OsT} is. ne, desensiz, [desen-siz] sf. zerinde desen bulunmayan; derzi, [Far. derzi jji] (derzi;) {OsT} sf. 1. Diki ile sssz; dz. ilgili. 2. Diki ile yiv yapan; terzi. 3. is. {eAT} Terzi, -desi, [-da-s- / -desi / -tas / -tesi] {eAT} yap. e. -* das. derzleme, [derz-le-me] is. Ta, tula veya beton bloklarla oluturulmu kgir duvarlarda derzler o- desi-, [Lat. desem (on) > Fr. dci-] ek. nne getiril luturarak gzel bir grnm salama ii. dii l birim inin onda birini gsteren Latince ek. derzlemek, [derz-le-mek] gl. f [-r] [-l(i)-yor] Ta, desibel, Fr. dcibel] is. fz. Ses iddetini gsteren tula veya beton bloklardan meydana gelen kgir birimin onda biri, ksaltmas dB.

e t

! . 1179

DES

desigram, [Fr. dcigramme] is. Bir gramn onda biri deerinde ktle l birimi; sembol: dg desigrat, [Fr. dcigrade] is. Bir gradm onda biri de erindeki a ls birimi; sembol: dgr desikatr, [Fr. dessiccateur] is. Kurutma kab; kuru tucu. desilitre, [Fr. dcilitre] is. Litrenin onda biri deerin deki hacim ls birimi; sembol: dl desimal, [Fr. dcimale] sf. Ondalk. S desinal sis tem, Ondalklara ayrlarak dzenlemi sistem ; on luk sistem. desimetre, [Fr. dcimtre] (desim etre) is. M etrenin onda biri deerindeki uzunluk ls birimi; sem bol: dm desinatr, [Fr. dessinateur] is. 1. izgi resim yapar kii. 2. Bir evin, bahenin veya bir yerin izgi res mini yapan kimse. 3. Endstri iin model izgi re simleri yapan kii, desinatrlk, - [desinatr-lk] is. Desinatrn ii ve meslei. desise, [Ar. desise 4-~-o] (desi:se) {OsT} is. El altn dan yaplan oyun; hile; aldatma. S desse-bz, {OsT} Hileci; oyuncu; kandrc.|| desse-kr, {OsT} Hile yapan; oyuncu; kandrc]] desse-krne, {OsT} Kandrcya yakr biimde. desiseci, [desise-ci] sf. Hile yapan; aldatan; oyuncu, desiseli, [desise-li] sf. Hileli; aldatc, desister, [Fr. dcistre] is. Odunlarn hacmini l mekte kullanlan sterin onda biri deerindeki hacim ls. deskere, [Far. destgre {OsT} is. 1. ehir veya kasaba. 2 . ki kii tarafndan hasta, ta vb. ykleri tamakta kullanlan tahta ara; teskere, despinis, [Yun. despina] is. argo. Gen bayan; kz;, despot, [Yun. despotes (sahip) > Fr. despote] (d e spot) is. 1. Bizans imparatorlarnn baz kimselere verdii yksek unvan. 2. Bir lkeyi zora dayanarak yneten kimse; mutlak hkmdar. 3. mecaz. evre sinde zora dayanan egemenlik kuran, dedii dedik kii; zorba; tiran. 4. m paratorluk dneminde, im paratorlua bal Ortodoks Rumlarn ruhan bakanlarma verilen isim. 5. mecaz. (Aile iinde) ka zak. despothane, [Yun. despot + Far. hne] (despotha.ne) is. Yunan Ortodoks kilisesinde, despotun grev yapt yer. despotik, -i [Fr. despotique] zf. Despota; mutlak zora dayanarak, despotizm, [Fr. despotisme] is. 1. Ynetim in kendi keyfince ve zora dayanan bir kiinin elinde olduu ynetim ekli; mutlak hkmdarlk; istibdat. 2 . Zorbaca uygulanan idare; zorbalk, despotluk, -u [despot-luk] is. 1. M utlak ve keyf

ynetim. 2. Despot unvann tayan Bizansl prenslerin ynettii devlet. 3. gnl. Zorbalk, dessam, [Ar. dessm j>Ui] (dessa;m) {OsT} is. K a pakk. S dessm- dekkk- ver, {OsT} anat. K r ince kapak.\\ dessm- ikll, {OsT} anat. kili kapakk. || dessm- z-selseti-erfe, {OsT} anat. l kapakk.|| dessm t- sniye, {OsT} anat. Sigma kapakklar. dessame, [Ar. dessme *U ] (dessa.me) {OsT} is. anat. Kapakk, dessas, [Ar. desise > dessas ^L-o] (dessa;s) {OsT} sf. Aldatc; hileci; oyunbaz; dzenbaz, dest, [Far. d esto ~ o ] {OsT} is. 1. El. 2. G; kudret. 3. Zafer; stnlk; galebe. 4. Yarar; menfaat. 5. Tarz; slp. <3 dest-ly, {OsT} Bulak el.|] dest-mz, {OsT} Yavru iken altrlm avc ku; ele alm ku.|| dest-viz, {OsT} 1. Aslan; dayanak; yardm c. 2. Kklerin byklere verdii hediye. 3. Yal varmaar.|| dest-azm, {OsT} Deneme; snam a.|| destb-dest, {OsT} E l ele.|| dest-bz, {OsT} 1. Oyunlar da eline abuk oyuncu. 2. Hokkabaz.\\ dest-bedehn, {OsT} E li aznda; arm. || dest-bedest, {OsT} 1. E l ele; elden ele. 2. Pein sa/z.j.|| destbend, {OsT} 1. E l ba; kelepe. 2. Bilezik. 3. E l ele tutuup oynanan bir oyun. 4. insan y a da hayvan dan olumu halka.\\ dest-ber, {OsT} stnlk, kuvvetlilik,|| dest-ber bla-y dest, {OsT} El, elden stndr.\\ dest-ber-sne, {OsT} Eli gsnde; ie hazr.|| dest-be-ser, {OsT} Eli banda; alk; dalgn; akn.\\ dest-beste, {OsT} 1. E li kolu bal. 2. Cim ri. 3. Hizm ete hazr.\\ dest-bfls, {OsT} E l pen.|| dest-bs, {OsT} E l pme; el .pme treni. || destby, {OsT} Ele srlen gzel kokulu madde.\\ destbrd, {OsT} Kuvvet; stnlk; zafer.|| dest-lak, {OsT} Eline abuk; atik.\\ dest-derz, {OsT} 1. E l uzatma; sarkntlk. 2. Uzun kollu. 3. E l uzatan; tecavz eden; zulm eden.|| dest-efn, {OsT} Tohum gibi alan maddeler.\\ dest-endz, {OsT} 1. E l at c; yankesici. 2. Yama; tecavz. 3. Szge. 4. Engebe. || dest-gh, {OsT} 1. Tezgh; dokuma arac; atlye. 2. Zenginlik.\\ dest-gh-dr, {OsT} A m ele ba; usta; kalfa; tezghtar.\\ dest-gre, {OsT} destgre.|| dest-gr, {OsT} Elden tutan; yardm c.|| dest-giry, {OsT} Zayf; gsz; elimsiz; kuvvet siz]] dest-g, {OsT} Avu aan; dilenci]] destgy, {OsT} E l aclk; avu aclk]] desgzr, {OsT} m dada yetien; yardmc]] destgzn, {OsT} B ir toplantda ba kede oturan]] dest-hat, {OsT} E l yazs]] dest-h, {OsT} Oyun cak]] dest-i henn, {OsT} 1. D em ir el. 2. Kuvvet; g.|| dest- billur, {OsT} Billur gibi el.]] dest-i dil, {OsT} Gnl eli. || dest-i gayb, {OsT} Gizli el; kade rin eli.|| dest-i hafi, {OsT} Gizli el; kaderin eli]] dest-i Hak, {OsT} A lla h n eli]] dest-i istibdd,

DES

O T M r u Cz l n Sl
destan, [Far. dastan

1180

{OsT} Basknn eli; basknn verdii sknt.\\ dest-i izdivacn talep etm ek, {OsTj Evlenme teklifi ya p mak]] dest-i M usa, {OsTj Hz. M u sa nn eli; G ne]] dest-i pr-mahret, {OsTj Becerikli; baarl el.|| dest-i redr, {OsTj Titrek el]] dest-i stdne, {OsT} Becerikli el.|| dest-kr, {OsT} 1. E l ii. 2. i. || dest-ke, {OsT} 1. E l eken; her eyden vaz geen. 2. Eldiven. 3. E l uzatan; dilenci. 4. Kazan. 5. Elde kolaylkla ynetilen jey.|| dest-lf, {OsT} Pazarlk]] des-ml, {eAT} {OsT} Mendil; el bezi.|| dest-m ye, {OsT} Elde bulunan ey; sermaye. || dest-m ze, {OsT} Hediye; armaan. || dest-mzd, {OsT} Bahi; ayak teri.]] dest-nemz, {OsT} Abdest.|| dest-nin, {OsT} 1. taat eden, hkiim altn da bulunan. 2. Birisi tarafndan dikilen fidan. 3. Birinin klavuzluu ile bir ie tayin edilen kimse]] dest-pk, {OsT} 1. E li temiz. 2. Dindar. 3. Yoksul. 4. Mendil]] dest-peymn, {OsTj Damadn geline verdii arlk.|| dest-renc, {OsTj 1. E l ile yaplan i; el emei. 2. Kazan; cret]] dest-res, E l erme; kuvvet ve zenginlik]] dest-res olmak, {OsT} Elde etmek; ele geirmek; kazanmak.|| dest-sz, {OsT} E lle yaplm ey.]] dest-seng, {OsT} Sapan]] destsz, {OsT} E li yakan. ||dest-sflze, {OsTj Nianl kz]] dest-ikeste, {OsTj Geinecek ii ve bir becerisi olmayan kimse]] dest-teng, {OsT} E li dar; yoksul.|| dest girbn olmak, {OsT} Yakasna yapmak]] dest p (pay), {OsT} E l ve ayak,|| dest-vr, {OsT} 1. Baston; oban denei. 2. El gibi; ele benzer. 3. Bilezik]] dest-yb, {OsT} 1. Galibiyet; stnlk; zafer. 2. Frsat]] dest-yr, {OsT} Yardmc.|| destyr, {OsTj Yardm; muavenet.|| dest-zen, {OsTj 1. E l vuran; bir ie balayan. 2. Tutunma. destamaz, [Far. dest-i nemz] {az} is. Abdest. [DS] destan1 [Far. dest (el) > destan oli-o] (desta;n) {OsTj , is. Eller. destan2, [Far. dstn > destan jU -o] (desta;n) {OsTj is. 1. G erek ile olaanst olaylarn kart kah ram anlk olaylarn veya tarihsel bir olay vp y celten uzun ve manzum bir edeb tr; epope. 2 . gnl. K lasik destanlardan esinlenerek ada toplumlar ve sorunlarn ele alan uzun manzum eser. 3. artc kahramanlk olaylar dizisi. 4. k edebiyatm da kom ay andran, ancak drtlk says istenildii kadar arttnlabilen manzum bir tr. 5. mecaz. Uzatlm, bktrc sz. 6. ark. 7. Ku c vlts. 8 . Hile; dzen. 9. Hi bitmeyen dedikodu. S destn-ger, {OsT} H ileci.|| destan gibi, (Sz, yaz veya mektup iin) ok uzun]] destn-ser, {OsT} Destan okuyan; meddah. || destan yaratm ak, Ola anst kahramanlk gstermek]] destn-zen, {OsTj 1. Hikye syleyen. 2. Saz airi; 3. Mzisyen, 4. Hileci; dubarac. destanc, [destan-c] is. Destan yazan, syleyen veya anlatan kii.

(desta.ni:) {OsTj sf. 1.

D estanla ilgili. 2. Destan biiminde yazlm olan. 3. Destan kahram anlarna yarar biimde olan, destanlam a, [destanla--ma] is. Destan durumuna gelme eylemi, destanlam ak, [destanla--mak] dnl. f. [-r] 1 . Destan durum una gelmek. 2. Olaanst nitelikler kazanmak. 3. K ulaktan kulaa yaylmak, destansaz, [Far. destn-sz (desta;nsa;z) {OsT} sf. Y alan eyler anlatan, destans, [destan-s] sf. Destan nitelii tayan; des tana benzer; epik, destans tiyatro, Destans bir anlatm tayan tiyatro tr. destar, [Far. destar jb~o] (desta;r) {OsTj is. Sark. S destr-bah, im paratorluk dneminde askerlere ve memurlara verilen para.\\ destr-bend, {OsT} Sark saran, sarkl.|| destr-bendn, {OsT} Kad, dervi gibi sark saranlar]] destar-e, {OsT} M endil; ya lk]] destr-hn, {OsT} 1. M asa rts. 2. B ir tepsi iinde gnderilmi yemek]] destr- hmyn, {OsT} Padiah sar.|| destr- erf, {OsTj tasvf. Mevlevlerin balarna giydikleri sikkenin zerine sarlan sark.|| destr- Ysuf, {OsT} tar. Sultanla rn sard bir tr sark]] destr-p, {OsTj tasvf. Mevlevilikte giydii sikkeye sark sarmaya yetkili olan kii]] destar suyu, tasvf. M evlanann sandu kas zerindeki destarn ucunun batrld su. destaran, [Far. destr-n jljU -j] (desta;ra;n) {OsTj is. 1. Bahiler; cretler. 2. Sarklar; tlbentler, destare, [Far. destr-e sark. 2. Mendil, destari, [Far. destr ] (desta;ri;) {OsT} sf. 1. > Destarla ilgili. 2. Destar yapan, destaseng, [Far. dest--seng oiU_o] {OsT} is. Sapan. destbrd, [Far. dest (el) + brd (tad) is. Ustalk; stnlk, deste, [Far. dest (el) > dest-e - i ] {OsT} is. 1. Bir avu dolusu. 2. Ayn trden ve birbiri zerine geti rilerek konulm u veya balanm nesneler yn; tutam; ba; balam ; demet. 3. Eyalarn elle tutm a ya yarar yerleri; tutamak. 4. Kl, bak gibi ara larn kabzas. 5. Hz. A linin K erbelada ehit edilen olu Hseyin adna randa yaplan din trenlere katlanlara verilen isim. 6 . Bir kitabn ayn anda krlan pek ok yaprann oluturduu demet. 7. Oyun kd paketi. 8 . spor. Yal gre karla malarnda pehlivanlarn ayrld kategorilerin en alt basama. 9. {eAT} Kat; takm. 10. sf. (Para vb. iin) sayca ok olan. S deste ayak, mim. En az be stundan m eydana gelen ayak; deste stun]] deste ba, {az} 1. B ir tane; esiz. 2. Oyuncularn en yetkilisi ve en sevileni. [DS]|| deste bozan, {azj {OsT} {OsT} is. 1. Kk

01I1IICSM.1181
bot. Hindiba. [DS]|| deste-flb, {OsT} Denek; so p a .|| deste deste, D em et demet; desteler hlinde.\\ deste etm ek, dnz. Gemi halatlarn dm dz germek.|| deste kakn, argo. Giyimi dzgn olmakla birlikte, bulunduu ortama uygun dmeyen. desteci, [deste-ci] is. Deste yapan; desteleyici, destegl, [Far. deste-gl {OsT} is. M evlevi dervilerin hcrede bulunduklar srada giydikleri, ince kumatan yaplma, dmesiz, n ak, kollu yelek. destek, -i [Far. dest-ek (sabann elle tutulan yeri, elcek) Jcc-j] {Os T} is. 1. Kk el; elcik. 2. Bir eyi sabit veya dengede tutm aya yarayan dayak; daya nak. 3. zerine bir ey koym aya veya oturtm aya yarar salam para; hamil. 4. mecaz. Birine yardm eden, koruyan, kollayan kii; yardmc. 5. as. B elir li bir taktik grevi verilm i birlie yardm gnder m ek suretiyle yaplan takviye. 6. as. B ir birliin veya elemann dierine yapt yardm. 7. siy. Par lamentoda bir siyasi grubun katlm ad hkmete, siyasetini benimsedii bir konuda oy vermesi. 8. fz. Bir vektr tayan sonsuz doru. 9. {az} Se net. [DS] 10. Pam uk ve yn eirmekte kullanlan alet; i. S d estek doku , 1. anat. Vcuda destek grevi grdkleri iin ba dokusunun kkrdak ve kemik dokularna birlikte verilen ad. 2. bot. Sert ve kaln eperli hcrelerden olumu, bitkiye diklik ve sertlik veren doku. || destek olm ak, Yardm etmek; yardm c olmak. desteklem e, [destek-le-me] is. 1. Destek olma duru mu ve eylemi. 2. Devlet tarafndan yaplan para yardm; sbvansiyon. 3. in. rtl bir tavan tut turmaya yarayan deme, fi1 desteklem e alm , Bir maln ar retimi dolaysyla fiyatnn belirli bir dzeyden aaya dmemesi iin devlete yaplan alm. desteklem ek, [destek-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Bir eyin salam veya dengede durmasn sa lamak iin destek koymak. 2. mecaz. Bir ite biri nin veya bir kurum un alm a gcn artrmak amacyla yardmc olmak, ara ve gere vermek; para yardmnda bulunmak. 3. as. Bir birlie, ek malzeme ile veya kom u birliin yapt ate veya tuttuu mevzi itibariyle yardm da bulunmak. 4. in. Bir yapy kaz veya onarm srasnda koruyucu destekler yardmyla gvenlik altna almak. 5. Bir konuyu veya fikri savunan kiiye, ayn grleri paylar ekilde kantlar bulm ak ve ne srmek, desteklenm e, [destekle-n-me] is. Destek grme du rum u ve eylemi, desteklenm ek, [destekle-n-mek] ed il.f. [-ir] 1. Gc arttrlmak; salamlatrlmak. 2 .Y ardm edilmek; destek grmek, desteklem e, [destek-le--me] is. Birbirini destekle me durumu ve eylemi.

DES

d estek lem ek 1 [destek-le--mek] ite, f [-ir] Birbi , rine destek olmak; birbirini desteklemek. desteklem ek2, [destek-le--mek] dnl. f. [-ir] D es tek durumuna gelmek, destekleyici, [destekle-y-ici] sf. Grevi desteklemek olan; destekleyen, destekleyi, [destekle-y-i] is. D esteklemek eylemi veya biimi. destekli, [destek-li] sf. 1. Desteklenmi, destek ko nulmu; takviye edilmi. 2. Herhangi b ir ekilde destei, destekleyicisi bulunan. S destekli bte, eko. Uzun vadeli ve fa izli hisse senedi veya tahvil ktlar ile pekitirilm i bte. desteksiz, [destek-siz] sf. Desteklenmemi; destek konulmam; destei olmayan. S 1 desteksiz atm ak , argo. Ar abartmak.\\ desteksiz b ra k m a k , S a t ranta bir ta, baka bir tala savunmaktan vaz gemek. destelem e, [deste-le-me] is. Deste durumuna getirme eylemi. destelem ek, [deste-le-mek] gl. f . [-r] [-l(i)-yor] 1. Nesneleri bir araya getirip balamak. 2. D este du rum una getirmek; deste yapmak. 3. Ellemek; elle tutmak. destelenm e, [destele-n-me] is. Deste durumuna ge tirilme eylemi, destelenm ek, [destele-n-mek] edil. f. [-ir] Deste du rum una getirilmek; deste yaplmak, desteleyici, [destele-y-ici] sf. 1. Deste yapan. 2. is. Biilmi ekini veya baka bitkiyi deste hline geti ren ii. desteleyicilik, -i [desteleyici-lik] is. Deste yapma ii; desteleyici olma durumu, destem el, [Far. destml] {az} is. Mendil. [DS] destepesiz, [de(s)+te/pe-siz] {az} pekt. sf. (Kii iin) dikkatsiz hareketlerde bulunan. [DS] d estere, [Far. dest (el) + erre (bk) >-:>] {OsT} is. 1. Testere; el bks. 2. Bir rg motifi, desteseng, [Far. deste-seng {OsT} is. B o yalar ezmekte kullanlan mermer, cam veya baka kymetli tatan yaplm havan eli eklindeki alet; el ta; havaneli, d estg h , [Far. dest-gh ol-o] (destg;h) is. 1. D o kuma tezgh. 2. Ustann nnde duran i masas; tezgh. 3. K arada ina edilen gemilerin oturmas iin kurulan iskele. 4. Byk alet takm. 5. mecaz. Zenginlik; kudret; iktidar, d e stg h d a r, [Far. dest-gh-dr jJiAli*o] (destg.hta;r) {OsT} is. Ustaba; tezghtar, d estg re, [Far. dest-gre o_,L5^o] (destg;re) {OsT} is. Teskere. destgir, [Far. dest-gr (destgi;r) {OsT} sf. Elinden tutan; yardm eden; koruyucu.

DES

lilM I fllK t S M
desturlanm ak, [desturla-n-mak {eAT} edil. desti-bz, f. [-ur] Kendisine izin verilmek, destursuz, [destur-suz] zf. Sahibinden izin almadan; izinsiz; yasak, destursuzca, [destursuz-ca] (desturs 'z ca) zf. zin al makszn. desturun, [destur-un (iyelik eki)] nl. renilecek veya ayp saylacak bir eyden bahsedilirken sy lenen zr dileme sz, desturunsuz, [desturun-suz siz; destursuz, destuvan, [Far. dest-hvn o\ji- o-.s] (destuva:n) {OsT} is. Sofra bezi, destvan, [Far. dest-vn Eldiven. 2. H amam natr, destvane, [Far. dest-vne (destva:ne) {OsT} is. 1. Savata giyilen dem ir eldiven. 2. Bilezik. 3. Bir toplantnn ba taraf, destvar, [Far. dest-vr jlj^ o ] (destva:r) {OsT} is. 1. oban denei. 2. Baston. 3. Bilezik. 4. sf. El gibi; ele benzer; el kadar, destvare, [Far. dest-vre (destva:re) {OsT} is. -* destvar. -de, [-ta / -da e (yerde, alanda, faaliyette y a da biimde arkada) > -da / -ta / -de / -te] yap. e. -* -da. {eT} {eAT} (ayn). dearj, [Fr. dcharge] is. 1. Boalma. 2. mecaz. Rahatlama; hafifleme. 3. Baraj veya glet suyunu baka yere boaltma; savaklama. S dearj olmak, iini dkmek, rahatlamak. dedetmek, [Far. det + T. et-mek ?] {az} gl. f. [r] Aramak. [DS] dedi, [Far. det > deti ^ i ] {az} sf. Ekilmeyip, topraa kendiliinden den tohum dan biten bitki. [DS] dedirmek, [de-dir-mek iUj_Li:>] {eAT} gl. f [-r] 1. Deldirmek. 2. Yardrmak, dedivan, [Far. det-i bn jl . c^io] {az} is. Ba korucusu; kr bekisi; ky bekisi. [DS] deek, -i [de-k > deek] {az} is. 1. Yatak. 2. K an kanadn tutan aygt. [DS] deeleme, [eT. te-mek > de-ele-me] is. Kk ve tekrarl hareketlerle demeye alma eylemi, deelemek, [eT. te-m ek > de-ele-mek] gl. f. [-r] [l(i)-yor] 1. Yinelenen hareketlerle demeye al mak. 2. (Bakalarnn ilgisini ekmeyen ya da unu tulmas istenen konular iin) tekrar tekrar zerine giderek gndeme getirmek; srarla zerine gitmek; aratrmak; kurcalamak; meydana karmak. 3. {az} Delmek; yrtmak; yara amak. (destva:n) {OsT} is. 1. {eAT} sf. zin

desti, [Far. dest-! L -o] (desti:) {OsT} is. 1. Testi. 2. 5 Bilezik. 3. Elinden tutma; yardm. S (OsT) -* destibaz.. destibala, [Far. dest-i + T. bala < d? k testi. [DS] destibaz, [Far. dest-bz ^y^o] (desti:ba:z) {OsT} is. Bann zerine koyduu testilerle cambazlk gsterileri yapan oyuncu, destimal, -li [Far. dest (el) + ml (srten) JU ^ o ] (destima:l, l ince sylenir) {OsT} is. El silecek nes ne; mendil; yalk; el bezi; evre, destiman, [Far. detibn ol> {az} is. Koru bek isi; korucu; detiman. [DS] destimek, [? destimek] {az} is. Yuvarlak, kk, gzel kokulu bir tr tatl kavun. [DS] destimenci, [Far. detibn => destimen-ci] {az} is. Ekin bekisi; korucu. [DS] destine, [Far. destine (desti.ne) {OsT} is. 1. Bilezik. 2. Kol ba. 3. Elle yazlan mektup. 4. M ahkem e ilam. 5. Padiah buyruu. 6 . M ektubun sonuna konulan im za ve tarih, destlaf, [Far. dest-lf c - o ] {OsT} is. Pazarlk,

j] {az} is. K

destmal, -li [Far. dest-ml J U ^ o ] {az} is. Mendil. destroyer, [tng. destroyer (ykc)] is. zellikle refakat grevinde kullanlan, yksek hzda ve iyi silahlanm orta tonajda sava gemisi; muhrip, destur, [Far. destr (destu:r) {OsT} is. 1. Bir kim seye verilen izin; ruhsat; msaade; icazet. 2 . Genel kural; yasa; det. 3. Bir kural ksaca belirten forml; dstur. 4. ed. Bekta airlerin nefese ver dikleri isim. 5. tasvf. N efes okuyacak derviin ey hinden izin istem ek iin syledii sz. 6 . Zerdt dininde en yksek derecedeki ruhan lider. 7. mpa ratorluk dneminde at ve silah gibi yabanc lkele re satlmas yasak olan mallar iin verilen sat izni. 8 . nl. Yol verin, ekilin!" anlamnda nlem. 9. Cin arpmasn diye bir yere pis su dkerken veya i ederken sylenen sz. 10. tar. Osmanl sarayla rnda hizm etilerin bir yere girdiklerinde sze gir mek iin syledikleri sz. t5 destr- edviye, {OsT} Ha yapm a konularn kurallara balayan kitap; kodeks. || destr- mracaat, Geri dnme izni,j] destr- riyz, {OsT} M atematik forml.\\ destu runu tutamamak, {OsT} 1. Abdestini tutamamak. 2. Altna karmak.\\ destur vermek, {eAT} zin vermek. [DK] desturi, Far. destur! jj^ -o ] (dest:ri:) {OsT} sf. 1. Desturla ilgili. 2. is. Eskiden Antakya ve B ursada dokunan dba eidinden bir tr ipekli kuma.

[DS]

o r m i c t m . 1183 deelenm ek, [deele-n-mek] {az} d n l.f. [-ir] (Ta vuk iin) eelenmek. [DS] degel, [de-gel] {az} sf. (Kii iin) kam i, koca gbekli. deifre, [Ar. sfr (sfr) > t. cifra > Fr. dchiffrer] is. ifreli bir yazy zme, okunur, anlalr hle ge tirme ii. 0 deifre etm ek, 1. Gizli bilgileri aa vurmak. 2. ifreyi zmek. 3. Okunamayan yazlar okumak.\\ deifre olm ak, (Bakalarndan gizli tutu lan bilgiler iin) aa vurulmak. deik, -i [ e l te-k > de-ik] sf. 1. Deilmi; kar trlm. 2. i dna karlm. 3. is. Deilmi yer; ukur. 4. {az} Derbeder giyinen; giyiniine dikkat etmeyen. [DS] 5. {az} iman. [DS] deilm e, [eT. te-mek > de-mek > de-il-me] is. Deme ii yaplmak eylemi, deilm ek, [eT. te-mek > te-il-mek > de-il-mek liU lii] edil. f. [-ir] 1. Yarlarak ii dna karl mak. 2. Kazlmak; yarlmak, {eAT} (ayn) 3. mecaz. Kurcalanmak; kartrlmak. 4. {az} imanlamak. [DS] deinm ek, [de-in-mek] faz} dnl. f. [-ir] Ein mek. deirci, [dev(i)ir-(i)ci] (de:irci) {az} is. Dilenci. [DS] deirik, -i [dev(i)ir-ik] (de:irik) {az} is. Tertip; dzen. [DS] deirm ek, [dev(i)-ir-mek] (de:irmek) gl. f. [-ir] 1. Devirmek; toplamak; {az} (ayn). [DS] 2. Dilenci lik etmek; dilenmek, dem e, [de-me] is. Yarma, kazma veya eeleme suretiyle iini dna karma; demek eylemi.

DET

l.\\ det-neverd, {OsT} lde, krda gezen.|| d et-zr, {OsT} llk; ovalk. dete, [Far. det] {az} is. 1. ekirdekten yetien filiz; srgn. 2. Kra kavun ve msr tarlas, det, [Far. deti u~i->] {az} is. 1. ekirdekten yeti en alanmam fidan. 2. Alanmam, yaban ki raz. [DS] d etim an , [Far. det-bn jL c~i.i] {OsT} is. Kr bek isi. detiye, [Far. det => deti-y-e] {az} sf. 1. (Tarm iin) kuru; susuz. 2. is. Susuz tarlada yeti en msr, dan, pancar. 3. Kavun ve karpuzlarn ie yaramayan kkleri. [DS] dek, [te-mek > te-k / de-k] {eT} is. Delik; deik; boluk; ukur, deklem ek, [te-k > tek-le-mek > dek-le-mek] {eT} gl. f. [-r] Birini obur saymak; a gzl say mak. detirm ek , [der-mek > der(i)-r-mek > der-mek liUjjJii] (de;rmek) {eAT'} gl. f . [-r] Derlemek;

toplamak; bir araya getirmek, det, [de+git] {az} nl. Sus; brak; hadi oradan. [DS] d eta n t, [Fr. dtente] is. Yumuama, detay , [Fr. dtail] is. Bir btn meydana getiren ikinci derecedeki byklklerden her biri; ayrnt; teferruat. detektif, [ng. to detect (ortaya karma) > Fr. d tective] is. 1. ngilterede aratrma ve soruturma grevini yrten polis. 2. gnl. zel soruturma larla grevlendirilen kimse; hafiye, d etektiflik, -i [detektif-lik] is. 1. Detektifin grevi dem ek1 [eT. te-mek > de-mek tiL-ii] gl. f. [-er] , ve meslei. 2. s f Ancak detektifin zebilecei, 1. ini karmak. 2. {az} Kartrmak; kurcala aratrabilecei nitelikte, mak. [DS] 3. Yarp amak; yarmak; delmek, {eAT} d e te k t r, [Fr. dtecteur] is. Radyoelektrik dalgalan, gaz kaaklar, maynlar vb. gizli ve grnmeyen ya {az} (ayn) [DS] 4. (ban iin) patlayp iindeki da duyu organlar ile alglanamayan tehlikeli eyle cerahati akmak. 5. mecaz. Btn akl ile ortaya ri bulmaya ve saptamaya yarayan aygt; arayc; sermek; kurcalamak. 6. {az} Yeri emek; kazmak. bulucu. [DS] 7. {az} Aklamak; amak. 8. mecaz. Unu d e te rja n , [Fr. dtergent] is. Kir skc, temizleyici tulmu kt bir any tekrar hatrlatmak. ve beyazlatc zellikleri yznden ykama ve te dem ek2, [t-mek > t--mek > d^-mek] {eT} ite, mizleme ileminde kullanlan, ou petrol trevi f. [-r] Birbirine sylemek; sylemek. olmak zere sv, toz veya krem hlindeki kimyasal dene, [Far. dene -ui^] {OsT} is. Haner. S dene-i madde; artc, subh, {OsT} Tanyeri. d e te rm in a n t, [Fr. dterminant] is. mat. 1. Yatay denek, -i [de(i)n-ek] {az} is. 1. Kaynak; pnar. 2. satrlardaki eleman says ile dikey stunlardaki ukur. eleman saylar denk bir cetvelde yer alan saylar denik, -i [de(i)n-ik] {az} is. nce kzlck dalla dan, her seferinde her satr ve her stunun birer rndan yaplm bir tr keeci sprgesi, eleman ele alnarak btn yollardan elde edilen arpmlarn cebirsel toplam. 2. Birka bilinmeyen det, [Far. det c~ia] {OsT} is. l; ova; kr; bozkr. li birinci dereceden eitlik sistemlerini zmede S det-bn, {OsT} K r bekisi; detiman.|| det kullanlan yardmc cebirsel ilem, etm ek, {az} Kaybolmu bir eyi aramak. || detgerd, {OsT} lde, krda gezen.|| det-i fena, {OsT} d eterm in asy o n , [Fr. dtermination] is. 1. Belirlenme ii. l.f e l. Belirlenim. Fanilik ovas; dnya.\\ d et-i h a y a t, {OsT} Hayat

DET determ inist, [Fr. dterministe] sf. fel. H er olayn baka olaylarn zorunlu sonucu olduu grnde olan; gerekirci, belirlenimci, determ inizm, [Fr. dterminisme] is. fel. Her olayn baka olaylarn gerekli ve kanlmaz sonucu oldu unu savunan felsef gr; gerekircilik, belirle nimcilik. detire, [Fr. dtir] is. Balede el veya bar yardmyla yaplan bacak yumuatm a hareketi, detmek, [eT. t-mek > t-t-m ek > d-t-mek] gl. f. [iir] 1. Syletmek. 2. Bartmak, detoksikasyon, [Fr. dtoxication] is. M etabolizma dan kan zehirli maddelerin karacier tarafndan daha az zehirli reye dntrlmesi ve bylece bbrek tarafndan atlmas ii; zehir giderme, detone, [Fr. dtonner] sf. miiz. (almak ve sylemek iin) yanl. S detone olmak, mz. Yanl almak veya yanl sylemek. detonik, -i [Fr. dtonique] is. Patlayc maddelerin patlatm a yollarn ve patlama sonucu oluturduklar etkileri inceleyen bilim ve teknik dal, deturne, [Fr. dtum] is. Balede, arkada bulunan ba cak ynnde dnme hareketi, dev. [devirin sembol] ksalt. Bir devir yani 360 lik ann ksaltlm ekilde yazl, fi5 dev/dk, Bir dakikadaki tam dnme sa ys^ dev/sn, B ir saniye deki tam dnme says. d ev 1 [Far. dv ^o] is. 1. M asallarda geen, olaans , t byklkte, insanlar gibi evlenen, oluk ocuu olan, iyi veya kt olabilen yaratk. 2. gnl. Olaa nst irilikte olan insan veya hayvan. 3. mecaz. Dehas ile benzerlerini geen, olaanst baarlar gsteren kimse. 4. Bir alanda gc dierlerinden stn olan irketler, topluluklar, lkeler. 5. sf. ok byk ve iri olan. 6 . ok deerli olan, t? dev ad m, (lerleme, gelime iin) hzl; byk atlm hlinde. || dev adm ile, mecaz. Biiyiik a tln la r h linde,|j dev anas, 1. M asallarda geen dev kars. 2. ri yar kadn. || dev anas gibi, (Kadn iin) iri yar; im an.|| dev-s, (OsT} D ev gibi. || dev ayna s, nsan olduundan daha byk gsteren db key ayna. || dev gibi, P ek biiyk, p ek iri. || dev hortuu, {az} D ev yavrusu; iri ocuk. [DS]|| dev kpek balgiller, zool. Omurgal hayvanlardan balklar snfnn kpek balklar takmnn bir alt familyas.\\ dev yldz, Ikl ve yarap byk olan yldz. dev2, [? dev] {az} is. St. [DS] d eva1 [Ar. deva ljJ] (deva:) {OsT} is. 1. Hastal , iyiletirmeye yarayan ey; ila. 2. Bir sknty, bir sorunu zebilen durum veya eylem; are; tedbir. S dev-npezr, {OsT} yilem esi imknsz olan.|| dev-pezr, {OsT} Tedavisi mmkn olan; iyilee bilir,|| dev-sz, {OsT} 1. are bulan. 2. la y a

OlMIiMSM.
pan; eczac.|| dev-y msekkn, {OsT} Ac gideri ci, yattrc ila; ar kesici. deva2, [Sansk. deva] (de va) is. Hint dinlerinde btn tanrsal varlklara verilen isim, devab, -bb [Ar. dbbe > devbb v b-5 (deva:b) ] {OsT} is. Y k veya binek hayvanlan, devac, [Far. devc ^ b -5 (deva;c) {OsT'} is. Yorgan; ] rtnecek nesne, devah, [Ar. dhiye > devh ^ b ^ ] (deva.hi:) {OsT} is. Baa gelen byle ykmlar; byk belalar; m u sibetler. devahil, [Ar. dhil > devhil J ^ - b 5 (deva.hil, h kaim ] sylenir) {OsT} is. ler; dahiller, devahin, [Ar. dhine > devhin ^ b - 5 (deva:hin, h ] kaln sylenir) {OsT} is. Tten bacalar. devai 1 [Ar. d ev' ^ b - 5 (deva:i:) {OsT} is. ten , ] gelen bir duyguyu krkleyici durumlar, fi1 dev id-dehr, {OsT} Dnya hlleri, devai2, [Ar. dev ^yb^] (deva:i:) {OsT} sf. 1. lala ilgili olan nesneler. 2 . lalara ait. devaim isk, [Ar. devi misk ly b J] (deva.yimisk) is. Dvlm ceviz, fndk ii, bitki kkleri, eker ve misk kartrlarak yaplan bir tr ezme, ekerleme. devair, [Ar. dire > devir (deva:ir) {OsT} is. i . Daireler. 2. Resm kurumlar; daireler. 0 deviri askeriye, {OsT} A skerlik daireleri.|| devir-i bele diye, {OsT} Belediye daireleri.|| devir-i devlet, {OsT} D evlet daireleri.\\ devir-i hususiye, {OsT; zel daireler.|| devir-i mtevzye, {OsT} mat. M erkezleri ayn olan daireler. || devir-i resmiye, {OsT} R esm daireler.\\ devir-i urz, {OsT} co. Ekvatora paralel olarak geen daireler; arz daire leri; enlem daireleri. deval, [Yun. divalon => deval Jb=] {OsT} {az} is. Ar kovannda bulunan ac tortu. [Brhan- K at]
[DS]

devali, [Ar. devl ^ b - 5 (deva:li:) s f 1. (Hastalk ] iin) damarla ilgili. 2. is. tp. Varis, devalib, [Far. dlb > Ar. devllb v ^ b -3 (deva:li:b) ] {OsT} is. Dolaplar. <3 devlb-i ihtiylt, {OsT} H i le dolaplar. devalasyon, [Fr. dvaluation] is. 1. ekon. Mill parann deerinde, esas alman baka bir lke paras karsnda belirli bir oranda isteyerek yaplan indi rim; deer drme. 2 . mecaz. tibar, tevecch ve deer kayb. devale, [Fr. dvaluer] sf. Deeri drlm; ucuz latlm. <5 devale etmek, Deerini drmek. || devale olmak, Deeri drlmek.

DEV

devam, [Ar. devam j-ljj] (deva:m) 1. Srp gitmek,

bitmemek, kesilm em ek olgusu; srme. 2. Bir eyin henz bitmemi olan, sonradan, ardndan gelen b lm. 3. Bir eylemin sonucu, balants. 4. B ir e yin uzants; ek; para; blm. 5. B ir yere veya ie belirli zamanlarda ve belirli artlar altnda gidip gelme. S devam etmek, 1. Balanm bir ii kesin tiye uratmadan srdrmek. 2. Kesintiye uram bir ii kald yerden tekrar srdrmek. 3. Eklemek. || devam ettirmek, 1. Kald yerden srdr mek. 2. Yaz yazarken p a ra g ra f ba yapm adan sa tr sonuna kadar yazmak. devaml, [devam-l] sf. Devam eden; srdren; hi ara vermeyen; srekli, devamllk, - [devaml-lk] is. Srdrmek, ara ver memek durumu, devamsz, [devam-sz] sf. 1. Devam etmeyen; sr meyen; sreksiz. 2. Bulunmas gereken yerde her gn bulunmayan veya gitmeyen. 3. (renci iin) derslere gelmemeyi alkanlk edinen, devamszlk, - [devamsz-lk] is. D evamsz olma durumu.

iin) dncesizce i yapan. 2. Elbise ve eyalarn abuk kirleten veya eskiten. [DS] devdelemek, [Far. deftik => devde-le-m ek ?] {az} gl. f [-r] [-l(i)-yor] ( iin) iyi yapmamak; s tnkr yapmak. [DS] deve, \eT. devey / teve] {eT} is. zool. 1. Gevi getiren memelilerden, boynu uzun, srtnda hrgc bulu nan, iri yapl bir yk hayvan, (Camelus). 2. m e caz. Dikkatsiz, savruk; hantal kii. 3. {az} Ky ocaklarnda kullanlan byk sacayak. [DS] 4. argo. ri yar ve uzun boylu adam. 5. argo. eski. Hamam sorumlusu. <3 deve adm, (Yry iin) geni admlarla, yava ve sallana sallana.\\ deve az, {az} Bakrdan yaplm, az eik srahi. [DS]|| deve bartan, D ik ve tal, yoku yol. || deve bak r, {az) inko bakra. [DS]|| deve batmaz, {az} E t suyu ile yaplm un orbas. [DS]|| deve iei, tp. Kt sonular olabilen bir iek hastal; (Erthema nodosun).|| deve daban, {eAT} 1. B yk iki kadehi. 2. B yk lokma.\\ deve daban pide, {az} K aim yuvarlak pide. [DS]|| deve dar, {az} Sama sapan. [DS]|| Deve deil ki yedi yerinden boazlayasm. B ir i urunda yeteri kadar gayret devan, [Far. deviden (komak) > devan jl jj ] (deva:n) gsterm i bir kiiden daha ounun istenemeyeceini ifade eden sz. || devede kulak, Byk bir m ik , {OsT} sf. 1. Koan; seirten. 2. zf. Koarak; acele tarn yannda ok kk kalan para.|| deve dellal, acele yryerek. S devan devan, {OsT} Koa ko {eAT} Yksek sesle konuan)] deve depii, {az} 1. a; hzla.|| devan olmak, {OsT} Seirtmek; komak. Deve tekmesi. 2. mecaz. Byk bir kimsenin vurdu devanik, -k [Ar. dnik > devnik (deva.nik, k u darbe. [DS]|| deve dikeni, bot. Tyl ve keli kaln sylenir) {OsT} is. 1. M aden paralar; mangr sapl, derin dili ve dikenli, soluk yeil yaprakl ba lar. 2. Bir dirhemin drtte biri, biimindeki m or renkli bileik iekli yksek otsu devaniki, [Ar. devnik! urb'5 (deva.nik:) {OsT} sf. ] bitki; kangal dikeni, kenger dikeni, Meryemana dikeni, (Silybum marianum).\\ deve dii, (Nar, m Bir eyi en kk m angrna kadar hesaplayan; sr ve buday iin) iri taneli. || deve dl, (At iin) cimri. karn ieri ekik. || deve dudakl, Duda sarkk devar, [Ar. devr jlji] {OsT} is. tp. Ba dnmesi. duran.\\ deve elmas, akr dikeni (Eryngium).\\ devarda alam, [Arturo Devarda (talyan kimyac) deve gevii, {az} ( iin) hibir titizlik gster > devarda + alam-] is. t. Yzde krk be almin meksizin yava yava yaplan. [DS]|| deve gevii yum, yzde elli bakr ve yzde be inkodan mey getirmek, {az} (Karn tok olan kii iin) lokmay dana gelen alam, ineyip yutam am ak; lokma aznda byiimek.\\ devasa, [Far. dv + s U T (deva:sa:) {OsT} sf. deve gibi, ok uzun boylu veya hantal.\\ deve gibi lk lk yrmek, (Kabadaylar iin) h a fif ve ak Dev gibi; ok byk, admlarla yrmek.\\ deve gn, {az} Verimsiz, devasz, [deva-sz] sf. Devas olmayan; aresi bu sert ve killi toprak. [DS]|| deve gz, {az} 1. ri ve lunmaz. sert taneli bir tr zm. 2. Bulgur, et ve cevizle y a devat, [Ar. devt o Ijj] (deva:t) {OsT} is. Flokka ve plan bir tr kfte. [DS]|| deve gl, {az} bot. kalemden meydana gelen yaz takm, Hatmi. [DS]|| deve hamuru, Sindirimi g ve m i devata, [Sansk. devata] is. Budaclkta ikinci derece deye arlk veren yiyecek. || deve karncas, {az} deki tanrlara verilen isim, Atl karnca; byk karnca. [DS]|| deve klavuzu, Eek. || deve kini, Srp giden ve hi unutulmayan devatdar, [Ar. devt + Far. -dr (deva:tda:r) kin. || deve kolu, Eskiden yolsuz, arzal ve susuz {OsT} is. Vezir dairelerinde grevli aalardan yaz arazide tama ilerini yrtm ek zere develerden cya verilen unvan; yazc, kurulmu asker ulatrma birlikleri,|| deve kuu, devavin, [Ar. divn > devvn ji jb - 5 (deva:vi:n) ] zool. Afrika nn scak blgelerinde yaayan, kanat {OsT} is. air divanlar, lar umasna yeterli olmayan, koucu iri yapl ve devdala, [deb (yans.) > deb+dal-a] {az} sf. 1. (Kii uzun bacakl bir ku (Struthio cam elus).||D eve ku

DEV

f l D

u gibi yke gelince ku, u m aya gelince deve. H er uygun durumdu olumsuz tutum gsterip terslik karan kiilere sylenir. || deve k uu gibi ban k u m a sokm ak, 1. Tehlike armda ya ra n grlme yecek yollara bavurmak. 2. Yapt hareket ile bakalarn aldattn sanarak kendini avutm ak |) develer d am a km ak, {az} 1. ok glk ek mek. 2 . Olmayacak bir i olmak. [DS]|| devenin n a lb a n d a bakt gibi, 1. B ir eyi ilk defa gr yormuasna. 2. fkeli ve ters ters.|| deve olm ak, (Yiyecek veya eya iin) y o k olmak; kaybolmak; arlmak.|| deve tab an , {eAT'} 1. Byk arap ka dehi. 2. B yk lokma. 3. {az} D rt ke, boha biiminde bir tr tatl. [DS]|| deve tem resi, {az} Egzama. [DS]|| deve tm ar, ( ve bina tamiri iin) batan savna; stnkr,|| deve to p u , {az} D eve lere yedirilen ham ur topac, [DS]|| deve t y , 1. H er yl ilkbaharda ty dkme mevsiminde develer den elde edilen yn. 2. -* devetiyii.]] deve y ap m ak , 1. Kendisinin olmayan bir eyi sahiplenmek; kand rarak veya zorla almak. 2. argo. Almak; almak; ortadan kaldrmak.\\ deveye binm ek, argo. Esrar ekmek.\\ deveye h endek a tla tm a k , 1. Bir kimseye stesinden gelemeyecei bir ii yaptrmak. 2. Anla y kt birini bilgilendirmenin gl.|| deve yeli, {az} Gneyden eser rzgra Aydn da verilen ad. [DS]|j deveyi dizinden v u rm a k , Usta nianc ol m ak.|| deveyi dze k arm ak , Engelleri yenerek ileri yoluna koymak; skntdan kurtlmak,\\ deveyi h av u d u y la y u tm ak , Ar derecede kar sala mak; rvet almak. || deve y rek li, rkek ve kor kak. deveboynu, -nu, -y u n lar [deve+boy(u)n-u] is. 1. S veya U biimli herhangi bir alet veya eya. 2. Scak svlar aktmakta kullanlan borulardaki genleme yi boaltm aya yarar ift dirsekli sistem. 3. {az} Bir kilim motifi. 4. {az} Zambakgillerden, sar iekli, kokusu kt bir ilkbahar iei. [DS] 5. {az} Bakrclarn ve kalayclarn kulland bir tr rs. [DS] 6 . {az} Saban oku ile boyunduruu birbi rine balayan eri aa. [DS] 7. {az} A smalar iin bir aa zerine aprazlamasna ivilenen ikinci bir aa ile yaplan ardak. [DS] 8 . {az} Dokuma tez ghlarnda gc aacnn yanlara gelen ksm lar nn altna konulan aa para. [DS] devece, [deve-ce] (deve ce) {eAT} zf. Deve kadar: deve gibi. [DK] deveci, [deve-ci] is. 1. Deve oban. 2. Kiralk deve veren kimse. 3. Deve kervann gden kimse. 4. Yenieri ocann en itibarl askerleri olup savata siper kazan, sefere gidi ve dnte yenieri aas nn yk ilerini yrten 29. orta. 5. {az} (Kii iin) elinden hibir i gelmeyen. S deveci b ard a , {az} A rm ut biiminde meyvesi olan bir bitki. [DS]|| deveci k u rm a k , {az} (ocuklar iin) el arabala

rn arka arkava balayarak ini aa binmek. [DS] devecik, -i [deve-cik dU-jj] {eAT} is. ekirgeye ben zer bir bcek; kzlar devesi; yer eekii. devecilik, -i [deveci-lik] is. Deve yetitirm e ve deve ile yk tam a ii. d evekerten, [deve+kert-en] {az} is. bot. Demir dikenigillerden, kurak ve sert toprakl yerlerde ye tien, sar iekli ve ok dikenli yaban bir bitki; aptesbozan otu; demir dikeni, (Tribulus terrestris). [DS] devekden, [deve+kt-en] {az} is. bot. -* de vekerten. [DS] devedaban, -n, -n la r [deve+daban-] {az} is. bot. 1. Sar ve beyaz renkte byk kr papatyas. 2. lk baharda krlarda, tarlalarda kendiliinden yetien, pembe iekli taze yumru kkleri yenebilen yaban bir bitki, (Gerinim tuberosum). [DS] devek, [eT. tgek (ip ucundaki halka) > a. tikek > develc ilji] {eAT} is. 1. Asm a kt; asma dal; te vek. {az} (ayn) [DS] 2. {az} zm ba. [DS] 3. {az} zm salkm. [DS] 4. {az} Fasulye, kabak, bostan gibi bitkilerin sebze ve meyvesi alndktan sonra kalan gvde ksm. [DS] S 1 devek atm ak , {az} (Fasulye, kabak, sarm ak vb. iin) filiz ver mek; kol atmak. [DS] deveklik, -i [tevek-lik] {az} is. zm ba. [DS] develik, -i [deve-lik] is. 1. zellikle Gneydou Anadolu'da develerin korunduu veya baland, evlerin alt katnda bir blm; deve ahr. 2 . {az} Byk ev. [DS] 3. {az} Ky evlerinin giri yeri: sahanlk. [DS] 4. {az} K aranlk ve byk oda. [DS] 5. {az} bot. Ebegmeci. [DS] 6 . {az} bot. Hardal. [DS] 7. {azl bot. Develerin yedii dikenli bir ot. [DS] 8 . {az} al. [DS] 0 develik otu, Defne. dev elen m ek 1 [deve-le-n-mek] drl. f . [-ir] Deve , sahibi olmak; deve edinmek, develenm ek , [eve-le-n-mek > (d)eve-le-n-mek ?] {az} dnl, f. [-ir] abuk olmak; acele etmek. [DS] develik, -i [deve-lik] {az} is. Ky evlerinin en geni ve byk blm. [DS] develope, [Fr. dvelopp] is. 1. Fotoraf banyosu yapm a ii. 2. Balede yumuak ve yava hareket; gelitirme. 3. spor. Bir haltercinin om uzlan zerine indirdii halteri, vcudunu hi hareket ettinneden ve dimdik tutarak kol yksekliince yukar kaldr mas. d evelopr, [ng. developer] is. (Fotoraflkta, fo tokopi makinelerinde) ykam a aleti; ykama. developm an, [Fr. dveloppement] is. 1. Fotoraf lkta gizli grnty ak ve kalc hle getimek iin yaplan bir dizi ilem. 2. Bisiklette pedaln bir turunda tekerlein ald yol uzunluu.

DEV

devende, [Far. deviden (komak) > devende ojulja] {OsT} sf. 1. Koan; gezen. 2. is. Koucu, dever, [Fr, devers] is. Tatlarn kaymasn ve dev rilmesini nlemek iin dnemelerde belirli bir eim verilerek yolun d kenarnn i tarafa gre yksek yaplmas; ie eim, deveran, [Ar. deveran oljj-5 (devera:n) {OsT} is. 1. ] Dnme; dolama. 2. Dolam. S d ev eran etm ek, Belirli bir yrngede srekli olarak dolamak.\\ deveran-! dem , {OsT} biy. K an dolam.\\ devern - k eb r, {OsT} biy. Byk dolam.\\ d evern- lenf, {OsT} biy. A k kan dolam. d everan, [Ar. deveran y b j- 5 (devra.ni:) {OsT} sf. ] Dnel. devere, [devir-mek > devere ?] is. . Dokumaclkta zg hazrlam ak iin kullanlan bir tr zg do lab. 2. {az} Bir ok iplii bir araya getirerek sar m akta kullanlan bir aygt. [DS] deve, [deve > deve- (okama bild. ek)] {az} is. ocuklarn karpuz kabuklarn art arda balayarak yaptklar oyuncak. [DS] devetaban, -n, -n la r [deve+taban-] is. bol. 1. Ylanyastgillerden A m erikann tropik blgelerinde iki yz kadar tr yetien, yapraklan m ein gibi kaln ve sert, iekleri koan eklinde ve kokulu, srngen kk sapl aaklar. (Philodedron verrucosum, P. bipinnatifdium, P. giganteum, Monstera) 2. {az} Ktan itibaren yaza kadar iek aan, yapra kt lcukulu bir ot. [DS] 3. {az} N i lfer. [DS] devety, [deve+tiiy-] is. 1. Deve tynn rengi. 2, Sarya alan ak kahverengi. 3. sf. Bu renkte olan; sarya alan ak kahverengi. S devety rengi, Sarms ak kahverengi. devey, [devey / dewey / deve / dewe/ teve / tewe / tevey / tewey / tevi / tewi / tivi / tiwi] {eT} is. Deve. [DLT] devge, [dev-ge] {az} sf. Alk; bn; ahmak. [DS] devha, [Ar. devha is. Byk aa. devh a t z-zeheb, 1. Byk ahin aa. 2. Hz. A li'nin lakab. devim, [*dev-mek > dev-im (Nurllah ta n var saymsal kkten trettii isim) / deb (yans.) > deb im > dev-im (devin- mek < deb-in inek rneinde olduu gibi)] is. fz. Hareket; yer deitirme; dav ranma. S devim bilim i, fz. Dinamik. devim ek, [dev-i-mek] {az} gl. f . [-ir] Kamak. [DS] devim li, [devim-li] s f Hareket eden; devimi olan, devim sel, [devim-sel] sf. 1. Hareket hlinde olan; harek. 2. fel. Hareketi yalnzca fizik kanunlarna bal olmayan, ayn zamanda etkin bir gc, bir amac ieren; dinamik.

devim selcilik, -i [devimselci-lk] is. fel. Ortaya kan ve beliren btn olgularn kendiliklerinden etkin olduklarn, gelimelerini salayan gcn d ardan gelmeyip kendileriyle zde olduunu ileri sren reti; dinamizm, devim sellik, -i [devimsel-lik] is. Hareket eder olm a hli. devim siz, [devim-siz] sf. Hareketsiz; devimi olm a yan. devin, [*dev-mek > dev-in] sf. 1. Hareket eden; kmldayan; rgalanan. 2. is. Hareket ve kmldama, rgalanma eylemi. S devin d u y u m u , fzy. O rga nizmadaki kaslarn kaslmasndan dolay canlnn edindii duyu izlenimi; kinestezi. d evindirm e, [devin-dir-me] is. Harekete geirme ey lemi. d evindirm ek, [devin-dir-mek] gl. f. [-ir] Hareket etmesini salamak; devinmesine sebep olmak, devingen, [devin-gen] sf. 1. Hareketli; mteharrik. 2. fz. Srekli hareket durumunda olan; devinen, devingenlik, -i [devingen-lik] is. 1, Devingen olma durumu. 2. biy. Canllarn bir uyarana kar kendi liklerinden tepki verebilme, hareket edebilme yeti si. devinim , [devin-im] is. 1. Bir cismin uzayda yer de itirmesi. 2. Hareket etme; kprdanma; rgalanma. 3. Hareket. 4, Bir eyin zaman iinde geirdii de iiklik. 5. fel. Bir ruh durumundan baka bir ruh durumuna gei. 6 . fel. Bir dnce srecinin ba lamas. devinim sel, [devinim-sel] sf. 1. Hareket ve km l danmaya bal olan. 2. (Vcut ksmlar iin) hare keti salayan, devinm e, [dev-in-me] is. Hareket etme ii; devinme durumu ve eylemi. S 1 devinm e olay, gk b. D n y a nn dnme ekseninin, tutulum dzleminin nor m al dorultusuna denk diien ortalama konum ev resinde yapt ok yava hareket, d evin m ek 1 [deb-in-mek > dev-in-mek dLsujji] dnl. , f. [-ir] 1. Hareket durum unda olmak; hareket et mek; {eAT} {az} (ayn), (1 9 4 5 'te yeniden kltr diline katld). [DS] 2. Kmldanmak; kprdanmak; rgalanmak, {az} fayn) [DS] 3. Yer deitirmek. 4. {eAT} {az} Uramak; abalamak; didinmek. [DS] 5. {az} Altst olmak. [DS] 6 . {az} Yerinde dura mamak. [DS] d evinm ek2, [deb-in-mek > dev-in-mek] {az} dnl, f. [-ir] Kanmak. [DS] d ev in m ek , [dv-n-mek > dev-in-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. rpnmak; kvranmak; tepinmek. 2. Y a np yaklmak; dert yanmak. [DS] d e v ir1 -vri [Ar. devr jj-s] is. 1. Bir eyin kendi ek , seni etrafnda yapt 360lik dnme, dolanma ha reketi; tam dn. 2. Bir eyin etrafnda balang

DEV

H MCEM

1188

noktasna tekrar gelmek zere dolanmak. 3. Bir eyi bir yerden baka bir yere aktarma. 4. Bir maln mlkiyetini birinden bakasna geirme. S. Bir g revin bir kimseden baka birine gemesi. 6 .fz. Bir olayn gelimesi srasnda, bir bykln yeniden ayn deeri almasna kadar geen sabit zaman ara l. 7. tasvf. nsann dnyaya gelmesi ve tekrar geldii yere dnmesi. 8 . tasvf. Tekkelerde okunan kaside, lah gibi din iirlerin etkisiyle coan der vilerin halka eklinde dnerek zikretmeleri. 9. folk. Bir M slm ann salnda brakt namaz, oru gibi ibadetleri iin fidye olarak ayrd para nn fakir ve yoksullara datm ile ilgili ilem. 10. A rap edebiyatnda aruz ile yazlan 4 -1 0 ktalk bir manzum tr. S devir at, tar. Devirme toplamak la grevli yenieri ocann subaylarndan stanbul aasna, padiah ahrndan ylda bir verilen at. devir2, -vri [Ar. devr jj-i] is. 1. nsanlk tarihinde nemli bir bulu veya bir olaya dayal, kendine zg bir zellik tayan zaman paras. 2 . inde yaan lan zaman; a; dnem. 0 devir amak, Tarihte zellik tayan yen i bir a balatmak. devir3, [dev-ir] {az} is. Balta. [DS] devirge, [devir-ge] {az} is. Sacda piirilen ekme i evirmeye yarayan tahta aygt. [DS] devirli, [devir-li] sf. fz. (Hareket iin) eit zaman aralklar ile ardk olarak tekrarlanan. S devirli kesir, mat. B ir ondalk kesirde virglden sonra hep ayn rakam veya rakam gruplar devam edip giden kesir. devirme, [dev-ir-me] is. 1. D ik duran bir eyi yatk veya ba aa duruma getirmek eylemi. 2. dbl. Bir kelime grubundaki terimlerin yerlerini deitirme. 3. dbl. zneyi cmlenin sonuna getirme. 4. {az} Topra 70-80 cm. derinliinde kazma. [DS] 5. p lak hayvana bir uval veya benzer bir yk iki ya nm a denk gelecek ekilde srtna koyarak yklet me. S devirm e yapmak, Belirli zam anlarda tarla veya bahe topran alt st etmek; kirizma. devirme, -ci [devir-me] {az} is. 1. Yol dnemeci. 2. Yol ya da arazide meyilli yer; yama. [ D S devirmek, [eT. tev-ir-mek (dndrmek; burmak) > dev-ir-mek] gl. f. [-ir] 1. Ayakta veya dik duran bir eyin dengesini bozarak drmek veya yatk duruma getirmek; evirmek; dndrmek. 2 . mecaz. Bir kimseyi bulunduu yer veya makamdan indir mek, atmak; drmek; ynetim gcn zorla elin den almak. 3. B ir eyi yana doru emek. 4. (Bir kitap vb. iin) batan sona kadar okumak. 5. {az} (Tornaclkta) yontmak. 6 . argo. Bir eyin hepsini imek. [ D 7. argo. (Erkek iin) altna alarak cin S ] sel ilikide bulunmak. S devirip dkmek, Btn derdini dkmek; hepsini sylemek. devirtme, -ci [devirt-me] is. 1. Denge durumunda bulunan bir eyin dengesini bozarak devrilmesine

yol aan nesne veya durum. 2. {az} B ir taraf yk sek, dier taraf ukur yol; meyilli yol. [ D S devirtmek, [devir-t-mek] gl. f. [-ir] 1. Devirtmek eylemini yapmak. 2. Devrilmesine yol amak. 3. Devirm esine izin vermek, devit, [Far. devt o j j j ] (devi;t) {OsT} is. Divit; yaz kalemi. devitken, [devit-ken] sf. B ir eyin harekete gemesi ni salayan ey; muharrik, devitme, [dev-it-me] is. Harekete geirme eylemi, devitmek, [dev-it-melc] gl. f. [-ir] B ir eyi hareket durumuna getirmek; tahrik etmek, deviy, -yyi [Ar. deviyy] {OsT} is. N ereden geldii, ne olduu belli olm ayan ve anlalmayan sesler; g rltler; patrtlar, deviyom etre, [Fr. deviometre] is. aln muaye nesinde kullanlan, grm enin dokuz trnde gz eksenlerinin hareketini lmeye yarar gz bilimi aleti. devke, [Slav, deva (kz) + -ka (klt, e.)] {az} is. Kz. [ D S ] devle, [Ar. devlet ji] {OsT} is. Devlet, devleg, [eT. ten-le-m ek (denkletirmek) > ten-lge > devleg p j i ] {eAT} is. -* devlengec. devlek, -i [deble-k > devle-k] {az} is. Darbuka; dmbelek. [ D S ] devlengec, [eT. ten-le-mek (denkletirmek,) > ten-lge > devlenge is. aylak. devleme, [devle--me] is. 1. Dev durum una gelme eylemi. 2. B ir canlnn olaanst irilemesi. 3. Olaanst gelime ve byme, devlemek, [devle--mek] dnl. f. [-ir] 1. (Canllar iin) ar bymek; olaanst irilemek. 2. (Ku rum, irket vb. iin) ar gelime gstermek; b ymek; oalmak, devletirm e, [devle-tir-me] is. Dev durum una ge tirme; devletirmek eylemi, devletirm ek, [devle-tir-mek] gl. f. [-ir] 1. Dev ] durum una getirmek. 2. Ar bymesine, oal masna, gelimesine veya irilemesine sebep ol mak. devlet, [Ar. devlet {OsT} is. 1. Talih. 2. M utlu luk. 3. Kltrel birlii olan ve kurum lam bir ik tidar tarafndan ynetilen millet veya milletler top luluunun, snrlar belirli bir topraa yerlemesi sonucunda m eydana getirdikleri siyasi varlk. 4. Bu ynetimin ekli. 5. H km et ve ynetim kat, ma kam. 6 . K amu glerinin ve organlarnn btn. 7. Byklk; makam. 8 . {eAT} Varlk; zenginlik [DK] 9. argo. Yellenme. S devlet adam, Ynetim iinden anlayan ve lke ynetiminde birinci dere cede rol oynayan kimse. || devlet baba, Devletin vatandalar iin koruyucu ve gven verici zellik-

M U K M . 1189 terini ifade eden sz.|| devlet b a k a m , B elli bir ka mu hizmeti grmeyen, bakanlk kurulu tekilat bulunmayan, bakanlar kuruluna katlmas ngr ln ve danman niteliindeki bakan.|| devlet b a n kas, D evletin sermayesi ile kurulan ve emisyon hakkna sahip banka.\\ devlet b ak an , Hkmdar veya baka anlamda devletin banda bulunan en yetkili kii.\\ devlet b o r la r, D evlet tarafndan l ke iinden veya dardan alnan paralarla veya baka yollardan ykm altna girilerek kii, kuru lu ve devletlere denmesi gereken borlar. || devlet d k n , Varlk ve m utluluk iinde yaarken son radan yoksul dm kii. || devlet ekonom isi, D ev let kapitalizmi.\\ devlet em vali, D evlete alman vergiler, devlete ait nakit paralar, hisse senetleri ve her trl tanr ve tanmaz mallarla bunlarn kira ve gelirlerinden elde edilen kazanlarn btn. || devlet eii, {eAT} 1. Saray. 2. Saltanat yeri. 3. Hkmet.\\ devlet felsefesi, fel. Devletin ve toplum sal hayatn z, douu, anlam, tem el ilke ve bi imleri hakknda gelitirilen retiler.\\ devlet ge misi, D evletin ynetim ii. j| d evlet-hh, fOsT} Ser vet ve makam dkn.]} D evlet-i l-i O sm an, {OsT} Osman Oullar Osmanl) Devleti. || devlet-i aliye, {OsT} Yce devlet, Osmanl Devleti]] devlet-i aliye-i O sm aniye, {OsT} Osmanl Devleti. || devlet iinde devlet, Bir devlet veya topluluk iinde ar zerk duruma gelm i ve kendi bana buyruk toplu luk]] devleti depm ek, {eAT} 1. Mutluluunu kendi eliyle y o k etmek. 2. Kendine yaplan iyilii bilme mek. [DK] 3. K sm etini geri evirmek.|| devleti dnm ek, {eAT} ans ktye gitm ek] ] devleti d m ek, {eAT} Baht dnmek; yldz snmek; yldz kararmak. [DK]|| devlet-i ebed, {OsT} Saltanat ve mutluluu sonsuz olan]] devlet-i ebed -m d d et, {OsT} Egemenlii sonsuz olan devlet]] devlet-i eze l, {OsT} 1. Balangc bilinmeyen byk mutluluk; kut; ikbal. 2. Zenginlik. 3. Biiyk mevki]] devlet-i fahm e, {OsT} Saltanat ve kudret. || d ev let-ik tirn , {OsT} Refah iinde; mutlu]\ devlet-i m ebbet, {OsT} 1. Sonsuza kadar yaayan devlet. 2. Byk mutluluk. 3. ans; talih; kut. 4. B yk makam veya rtbe]] devletini depm ek, {eAT} Mutluluunu ken di eli ile yo k etmek.]] devlet-i ah ad et, {OsT} 1. e hitlik mutluluu. 2. Ahretteki en byiik mutluluk]] devlet iletm eleri, Devletin ekonom ik hayata do rudan karmas ile ortaya kan iletmeler]] devlet kaps, 1. Devlet. 2. R esm daire; devlet ilerinin grld yer.\\ devlet k ap italizm i, eko. Btn retim glerinin devlet elinde toplanmas]] devlet kuu, Beklenmedik, um ulm adk iyi bir durum; ans; talih. || devletler a ra s, Birden ok devleti kapsayan veya birok devletle ilgili olan]] devletler konfederasyonu, Birden ok devletin savunma veya baka bir ama gderek bir araya gelmesiyle oluturduklar devletler topluluu,|| devlet-m eb,

DEV {OsT} H kmdarlar iin kullanlan byklk s n a anlamnda sayg ve hitap szii]] devletm ed r, {OsT} (Hkmdar vb. iin) byklk m er kezi olan.|| devlet-m end, {OsT} -* devletmend.|| devlet m ezarl, A ta t rkn silah arkadalar, devlet bakanlar ve cumhurbakanlar iin A nka r a da yaptrlan mezarlk. || devlet-nin, {OsT} B yklk ve zenginlik grnl.|| d evlet-penah, {OsT} Btn lke halknn sna.|| devlet sek t r , K amu sektr]] devlet srr, 1. Aklanmas veya bilinmesi devlet iin byk zarar douracak bilgi. 2. ok gizli tutulan konu veya bilgi]] devlet tahvili, eko. Devletin orta ve uzun vade ile kart t borlanma belgesi. || devletten dm ek, R ahat ve mutluluunu yitirmek]] devlet ik b l, {OsT} Byklk ve mutluluk]] devlet ik b l ile, {OsT} Bir yolcuyu esenlikle uurlama sz]] devlet-yb, {OsT} Refah iinde; mutlu]] devlet yolu, Devlete yaplan ve bakm devlete salanan yol. devleti, [devlet-i] sf. 1. Devletilikle ilgili; devlet ilie uygun. 2. is. Ekonomik hayatn devlet eliyle yrtlmesini, devletin ekonomik ve toplumsal alanlara mdahalesinin gerektiini savunan ve be nimseyen kii, devletilik, -i [devleti-lik] is. fel. Ekonom ik ve kltrel hayatn tamamen devlet tarafndan yr tlmesini, devletin ekonomik ve toplumsal alanlara mdahalesinin gerekli olduunu savunan reti, devlethane, [Ar. devlet+ Far. hne {OsT} is. Kendisine sayg duyulan bir kii iin onun evinden bahsedilirken sylenen sz. devletle, [devlet+ile > devlet-le] nl. B ir kimseyi uurlarken sylenen M utluluk sizinle olsun! an lam nda esenleme sz, devletlenm ek, [devletle-n-mek] {eAT} dnl. f. [-r] Mutlulua kavumak; saadet bulmak, devletletirilm e, [devletletir-il-me] is. Devlet ilet mesi hline getirilme eylemi, devletletirilm ek, [devletletir-il-mek] edil. f. [-ir] zel mlkiyete ait iletmeler, devlete m al edilmek; kamulatrlmak, devletletirm e, [devletle-tir-me] is. 1. Devlet mlk hline getirme eylemi; kamulatrma. 2. Devlet ta rafndan ynetilmesini salama eylemi, devletletirm ek, [devletle-tir-mek] gl. f. [-ir] 1 . eko. zel mlkiyete ait iletme ve mallar devlete geirmek; kamulatrmak. 2. Devlet tarafndan y netilmesini salamak, devletli, [devlet-li sf. 1. M utluluk ve refah iinde olan; devlet sahibi olan; talihli. 2. tar. Padi ah ve byk rtbeli kim seler iin sylenen sayg sz. 3. Osmanl soyundan gelenlere verilen unvan. 4. {az} zool. Bayku. [DS] devletlu, [devlet-l (devlet-l;) {OsT} sf. 1.

DEV

I M M 1I

M utluluk ve refah iinde olan; devlet sahibi olan; talihli; bahtl. 2. Yce; ulu. 3. Padiah ve byk rtbeli kimseler iin sylenen sayg sz. 4. Osm anh soyundan gelenlere verilen unvan, devletm end, [Ar. devlet + Far. mend (Os T} sf. 1. M utlu; kutlu. 2. Hli vakti yerinde; zengin, devletsiz, [devlet-siz] sf. Devleti olmayan, devletsz, [devlet-sz] {eAT} sf. Uursuz; hayrsz.
[DIC]

d e v lik 1 -i [dev-lik] {az} is. Dev olma durumu. , devlik2, -i [dev-lik] {az} is. Yol, g vb. hazrl. [DS. d evlik -i [dev-lik] {az} is. Drt peli uzun elbise. ,
[DS]

LD S],

devlik4, -i [Ar. develb (dolap) => devlik] {az} is. Su deirmeninin paralarndan biri. [DS] devlikesi, [dev(i)ri-ki-s-i] {az} s f -* devrisi. [DS] devliki, [devir-i-ki > devliki] {eT} sf. (Gn iin) ertesi; bir gn sonras, devlim , [dev-lim ?] {az} is. Yaant; mr. [DS] devlinge, [devlen-ge > devlin-ge j& d ji] (eAT} is. -* devlengec. devlip, -bi [Ar. develb (dolap)] {az} is. 1. Tahl deirmeni. 2. Deirmen ta. [DS] devlisi, [dev-(i)r-i-s-i] {az} sf. -* devrisi. [DS] devliige, [eT. ten-le-mek (denkletirmek,) > ten-lge > devlge {eAT} is. -* devlengec. devlk, -ii [dev-lk] {az} is. 1. Hazrlk. 2. Ev ynetimi; geim. [DS] devlngge, [devlen-ge > devln-ge jj ] (devlhge) {eAT} is. -* devlenge. devm ek, [dev-mek] {az} g l . f [-er] Kamak. [DS] devoniyen, [Fr. devonien] is. jeol. Birinci zamann, elli milyon yl kadar sren, Korbonifer ile Siliryen dnemleri arasnda yer alan dilimi. d e v r1 [Ar. devr j j j] {OsT} is. 1. Devir. 2. Dnp , dolama. 3. Aktarma; nakil. 4. Bir eyi birine tes lim etme. 5. Zaman; a. 6 . Dnemsel bir zamann blmlerinden her biri. 7. Batan sonuna kadar okuma. 8 . tasvf. D nyaya gelme ve tekrar geldii yere dnme hli. 9. muz. l, fi3 d ev r-h n , {OsT} K ur an / batan sona okuyup devreden kimse. [[ devr-i fitb , Gne emberi.\\ devr-i lem , {OsT} Diinya gezisi; dnya turu, [f d evr-i b tl, {OsT} mani. Ksrdng.\\ devr-i cnn, D ner delilik.\\ devr-i dim , {OsT} Srekli dn.|| devr-i devlet, {OsT} M utlulukzam am .\\ devr-i d ilr, {OsT} Gn l ho eden a.|| devr-i ebvb, {OsT} Kap kap gezip dolama.' devr-i esatir, {OsT} M itoloji a.j| dev r-i felek, {OsT} Zaman; ans; talih; kader.\\ d evr-i gusm , {OsT} Bela ve m usibet gnleri d evr-i gl, {OsT} Gl mevsimi.':, devr-i tim a,

Gnein bulunduu meridyenden art arda iki defa geii arasndaki zaman. |j d evr-i ikbl, {OsT} M ut luluk gnleri.\\ d evr-i in h ita t, {OsT} Gerileme, kme dnemi.\\ d evr-i isn -aer, {OsT} On iki hayvanl Trk Takviminde on iki y llk bir devir. || devr-i istib d at, {OsT} Bask dnemi. ]| d evr-i istila, {OsT} stila a.\\ d evr-i k am er, {OsT} I. A y devri. 2. A hir zaman.\\ d evr-i k am er, {OsT} 1. Ayn bir dolanm. 2. On dokuz y llk bir zaman ls,|| devr-i lale, {OsT} Lale mevsimi. | devr- m ihnet, {OsT} D nya.|| d evr-i ra b , {OsT} (Eski takvimlerde belirtilen) uursuz gnler dnemi. |j d evr-i revn, {OsT} Yryp giden devir.|| d evr-i r z g r, {OsT} D nemli rzgr.J d evr-i saadet, {OsT} Hz. Muh a m m ed in yaad a.|| devr-i sabk, {OsT} D a ha nceki a.|| d ev r-i sab k y a ra tm a k , nceki ynetimin hatalarnn hesabn sormak.|| devr-i sal ta n a t, {OsT} B ir hkmdarn hkm srd d nem. |S d evr-i em s, Yirmi sekiz yllk bir zaman ls.\\ d evr-i te frih , {OsT} biy. Kuluka dnemi. |{ d ev r-i tefrik , {OsT} Vcuda giren mikroplarn ku luka dnemi.\\ devr-i te ra k k i, {OsT} lerleme, ge lime dnemi,\\ devr-i tezay t, {OsT} tp. Hastal n ilerleme dnemi.\\ d ev r-i tu ra n , miiz. Trk mu sikisinde yedi zam anl ve ii darpt kk bir usul. | d e v r teslim , B ir sorumluluu bakasna aktar ma. d ev r2, [Far. devr j j i] {OsT} is. 1. Eski dersleri hatr lama. 2. Casus; hafiye. 3. arap kadehi. d ev ralm a, [Ar. devr+T. a!-ma d jj-i] is. Y kml l zerine geirme veya bir eyi teslim alm a ey lemi. d ev ralm ak , [Ar. devr + T. al-m ak j i t jj:>] g l.f. [-r] 1. B ir ykmll kendi zerine geirtmek. 2. Teslim almak. d ev ra n , [Ar. devr (dnme) > devrn j ^ p ] (devra;n) {OsT} is. 1. Dnya; felek. 2. Kader; talih. 3. Zaman. 4. tasvf. Baz tarikatlarda, zellikle Kadirlikte der vilerin halka eklinde birbirine kenetlenip Esma-y hsny zikrederek dnmeleri. S d ev ran srm ek, M utluluk ve refah iinde yaamak. d e v ra n b e r, [Ar. devr-i anber js^ jj^] {az} is. Ay iei. [DS] d e v re 1 [Ar. devre jj-i] is. 1. Dn; dnme. 2. Bir , eyin evresi; frdolay kenar. 3. Birtakm zellik leri olan belli bir zaman dilimi; dnem; a. 4. Aamalandrlm bir dzende evrelerden her biri; dnem. 5. spor. Karlam alarda dinlenme zaman ile ayrlm dilimlerden her biri. 6 . fz. zerinden elektrik akm geen bir elektrik veya elektronik donanm oluturan balant ve bileenlerin tm. 7. tp. Bir hastaln geirdii evrelerin her biri. 8 . Vergi. 0 d ev re ara s, spor. Man iki devresi ara

DEV

sndaki ksa dinlenme zaman. || devreden kar mak, 1. fz. D evredeki bir iletkeni ayrmak. 2. grenlerden birini s a f d brakmak.\\ devre-i ibtidiyye, {OsT} Alt y lh k eski okullarda ilk sn f lara verilen ad; birinci devre.\\ devre-i kasre, {OsT} fz. K sa devre.|| devre-i mutavassta, {OsT} Alt snfl eski okullarda orta snflara verilen ad. || devre mlk, B ir konuttan belirli srelerde yarar lanma hakk tanyan mlkiyet biimi.\\ devreye gir mek, I. B ir konu veya sorun ile ilgilenmek, z mne yardm c olmak. 2. iletm enin dier eleman lar arasna katlmak. 3. (M akine ve aletler iin) dier alanlar rasna katlmak.\\ devreye sok mak, 1. fz. Bir iletkeni devreye dahil etmek. 2. Bil i iin birine arabuluculuk ya p trm a k \\ devre kesi c i , ^ . Devreden geen akmn iddeti belli bir de eri geince bir elemann ergimesiyle devreyi aan aygt. devre , [tev-ir-mek (dndrmek) > tev-(i)r-e > devir-e > dev-re oj^] sf. 1. Devrik. 2. {az} ( ve insan iin) yolunda olmayan; ters; aksilik. [DS] 3. Arka taraf; srt. 4. {az} (Kuma vb. iki yzl bir ey iin) ters taraf; ters yz; arka. [DS] 5. {eAT} {az} Yanl; ters. [DS] Sarld boynuma, alam a deyi; / Hotozum u devre balama deyi, Karacaolan i? devre dvre, {az} Ters tiirs. [DS] devredilme, [Ar. devir + T. e(t)-il-me 4Jj.I jj i] is. Devir iinin yaplma durumu ve eylemi, devredilmek, [Ar. devir + T. e(t)-il-mek edil, fi [-ir] Devir ii yaplmak, devrek, -i [dev-(i)-ek] {az} is. Su evrintisi. [DS] devren, [Ar. devren f,jj] (d e vren) {OsT} zf. 1. Dev rederek; devir suretiyle. 2. M lkiyeti veya mevcut durumu bir bakasna devretmek suretiyle; devre derek. devrent, [Far. der-bend J^ ji] {az} is. 1. Dar geit; boaz. 2 . rmak kenarlarndaki dnemeli ve uu rum lu tehlikeli yollar. 3. Derin ukur; uurum. 4. Da zerindeki konaklam a yerleri. [DS] devretme, [Ar. devr + T. et-me <ul jji] is. Devir iini salamak eylemi, devretmek, [Ar. devr + T. et-m ek j j j] gl. fi [e(d)-e] [e(d)-i-yor] . Dnmek; bir eyin evre sinde dolamak. 2. Bir ma! zerindeki hakk veya mlkiyeti bakasna vermek. 3. Aktarmak. 4. (Ki tap iin) batan sona kadar okumak; bitirmek. devr1 , [Ar. devri (devri:) {OsT} sf. . Dnmekle, dolamakla ilgili. 2, Zamana, aa ait; devirle ilgili. 3. Dnem ler hlinde olan. 4. zf. Zaman zaman. devri2, [dev-(i)r-i] {az} is. Kiremitleri aktarma. [DS] devrici, [devri-ci] {az} is. Dam aktarcs. [DS]

devridaim, [Ar. devr-i daim pJb jji] {OsT} is. Srekli dolama. S devridaim tulumbas, Otomobillerde motoru soutmak iizere suyu harekete geiren pompa. devrihindi, [Ar. devr-i hind (devrihindi:) {OsT} is. mz. Trk musikisinde yedi zamanl be darpl kk bir usul, devrik, -i [devir-mek > dev(i)r-ik] sf. 1. Dik durma hlini yitirmi, yatk hle gelmi olan; devrilmi olan. 2. Katlanp kendi zerine bklm olan. 3. (ktidar iin) darbe ile ynetimden uzaklatrlm olan. S devrik cmle, dbl. Yklemi dier e lerden nce gelen cmle. devrikebir, [Ar. devr-i kebr jji] (devrikebi.r) {OsT} is. mz. Trk musikisinde 28 zamanl 12 darpl byk bir usul, devrikesi, [dev(i)r-i-k-e-s-i] {az} zf. -* devrisi. [DS] devriklik, -i [devrik-lik] is. Devrik olm a durumu; devrilmi durumda bulunma, devrili, [devril-mek > devril-i] is. D evrilmek ey lemi veya biimi, devrilme, [dev(i)r-il-me] is. Devrik hle getirilme eylemi. devrilmek, [devir-mek > dev(i)r-il-mek] edil. fi. [-ir] Devrik duruma getirilmek. d evrim 1 [devir-mek > dev(i)r-im] is. 1. Kkl ted , birlerle ksa zamanda toplum hayatnda var olan yerleik dzeni deitirme ve yeniden biimlen dirme; inklap, (1935). 2. Ayaklanma veya baka yollarla iktidar uzaklatrarak ynetim tarznda yaplan deiiklik; ihtilal. 0 devrim kanunlar, ynet, huk. L aik Trk devrimini gerekletirmek iin karlan ve son anayasada zel bir ekilde koruma altna alnan 430 sayl Tevhid-i Tedrisat, 671 sayl apka ktisas, 677 sayl Tekke ve Zavi yelerin eddine ve Trbedarlklar ile Bir Takm Unvanlarn lgasna dair, 743 sayl Tiirk M eden Kanununun 110. maddesi, 1288 sayl Beynelm ilel Erkamn Kabul, 1353 sayl Trk Harflerinin K a bul ve Tatbiki hakknda, 2590 sayl Efendi, Bey, Paa gibi Lakap ve Unvanlarn Kaldrlmasna da ir, 2596 sayl Baz Kisvelerin Giyilemeyeceine dair sekiz adet kanun. devrim-, [tegi-mi > devrim ?] {az} is. Sofra. [DS] devrimci, [devrim-ci] is. \. Devrimi yapan kim se. 2. Yaplan devrimi destekleyen veya taraftar olan kimse. 3. Toplumun siyasal ve sosyal yapsn dev rim ile deitirmeyi amalayan kimse, devrimcilik, -i [devrimci-lik] is. 1. Toplumun siyasi ve toplumsal yapsn devrim yolu ile deitirmek amacyla kurumlam biimdeki etkinliklerin t m. 2. Byle bir etkinliin iinde bulunan kiinin tutum u ve yapt eylem.

DEV

I M

I M

tM

devrimsel, [devrim-sel] sf. Devrimle ilgili; devrime dayal. devrirevan, [Ar. devr-i revn j l j j jjs ] is. muz. Trk mziinde 14 zamanl ve 6 darpl kk bir usul, devrisi, [devir + irte-s-i] sf. (Gn, hafta, ay, yl iin) bir sonra gelen; ertesi. devriye, [Ar. devriyye is. 1. Dolaarak gven lii salayan gvenlik gc veya grevlisi. 2 . as. Belirli yerlerdeki nbetileri kontrol etmek amacy la grevlendirilen silahl asker. 3. im paratorluk d neminde ilmiye snfnn on iki dereceye ayrlan aamal sistemi. 4. ed. Devir nazariyesini konu edi nen tekke iirleri. S devriye hizmeti, as. Srekli gzetlem e yaplmayan bir kesimde geici olarak yaplan gzetlem e] | devriye kolu, as. Gvenlik ve gzetlem e noktalar arasnda grnmeyen yerleri kontrol eden iki erden kurulu kol.\\ devriye ua, as. Dman deniz kuvvetlerini gzetleyen gemide veya kyda slenen uak. devroiunma, [Ar. devr + T. ol-un-ma -u Jjl j j j] is. D evir olmak ii yaplmak eylemi; devredilme, devrolunm ak, [Ar. devr + T. ol-un-mak jl _> ] j.> edil.f. [-ur] Devir ii yaplmak; devredilmek, devek, -i \eT. > *tevi > teve-mek (birbirine balamak) > deve-k] {az} is. 1. oluk ocuk. 2. Kle. [DS] devenmek, [deve-n-mek] {az} dnl. fi [-ir] 1. Y aram azlk etmek. 2. Debelenmek; rpnmak; k mldanmak. 3. abalamak; uramak; didinmek. 4. Omuzlarn oynatarak kendi kendine kasnmak. [DS] devirikli, [devirik-li ^ { e A T } sf. 1. Ortada bir ey brakmayan. 2. zf. Derli toplu olarak, devirilme, [devir-il-me] is. Toplamak iinin yapl m a durumu ve eylemi; toplanma, devirilmek, [devir-il-mek] edil. fi. [-ir] Toplamak, dzenlemek ii yaplmak, devirim, [devir-im] is. 1. Devirmek, toplamak, dzenlemek ii. 2. Dzen. devirimli, [devirim-li ^ sf. 1. D zenli'olarak derlenmi toparlanm olan; derli toplu; dzgn. {OsT} (aym) 2. Dzenli, devirimsiz, [devirim-siz] sf. 1. Dzenli olarak derlenip toparlanmam. 2. Dzensiz, devirme, [dev-ir-me] is. 1. Toplama, derleme durumu ve eylemi. 2. as. Asker yetitirilm ek zere yenieri ocana ocuk toplama ii. 3. Yenieri ocana bu yolla alman ocuk. 4. M eyveleri topla m a ii. 5. sf. D zensiz olarak oradan buradan der lenip bir araya getirilmi olan, devirmek, [eT. ter-m ek > ter-(i)-r-m ek > terrm ek > devir-m ek d U gl. fi [-ir] [eA T -r] 1.

Toplamak; dermek; bir araya getirmek; {eAT} (ay n). 2. Katlayp dzgn hle getirmek, deviirmek, [eT. ter-m ek > ter-(i)-r-m ek > terrmek > devr-mek liU jy iji] {eAT} gl. fi [-r] Toplamak; devirmek. [DK] devvar, [Ar. devr > devvr jIjj] (devva:r) {OsT} sf. 1. ok dnen. 2. Srekli olarak dnen, devvare, [Ar. devr > devvre ojlji] (devva:re) {OsT} sf. 1. ok dnen. 2. Srekli olarak dnen. 3. is. Pergel. dey, [Sank. dey (yaratan) > Far. dey p ] is, 1. Zerdtlkte A huram azdamn sfatlarndan biri. 2. {OsT} Gne ylnn onuncu ay. 3. Eski ran dinine gre, Gne ylnn onuncu aynda ve her Gne ylnn 8 ., 15. ve 23. gnlerinde yaplacak ileri yneten melek. 4. K. dey, [tey / dey] {az} nl. te; urada; ta! [DS] deyacir, [Ar. d e y c r> deycir _rrk^] (deya:cir) {OsT} is. Karanlklar, deybadin, [Far. deybdln jp L j.j] (deyba:di:n) {OsT} is. 1. H er Gne aynn 23. gn. 2. Eski ran di ninde, bir m elek ad. 3. zl. is. Cenab- Hak. deybazer, [Far. dey-bzer jiLoo] (deyba:zer) {OsT} is. 1. Gne aylarnn sekizinci gn. 2. Eski ran dininde, sekizinci gn yneten melek, deycur, [Ar. deycr (deycu:r) {OsT} is. 1. K a ranlk. 2. mecaz. Derin znt, deyden, [Ar. deyde / deydene uJo.j / ^-io] {OsT} is. Gelenek; usul; det. 0 deydene-i drne, {OsT} Eski usul; eski det. deye, [de-mek > de-y-e] zf. Diye, deyen, [de-mek > de-y-en jry.->] {eAT} sf. 1. Diyen. 2. .... d e n ile n ;... adl, deyende, [de-mek > de-y-en-de i ju:>] {eAT} zf. 1. Dedii zaman; deyince. 2. Tamam olunca, deyenek, [de-enek > dey-enek viblo] {eAT} is. Denek. deyesek, -i [de-mek > de-y-e-se-lt] {az} is. Atas z. [DS] deyeze, [tay + eze] {az} is. Teyze. [DS] deygin, [de-mek > dey-gin] {az} e. likin; ilgili; ait. [DS] deymah, [Far. dey-mh =lo] {OsT} is. K ay. deymum et, [Ar. deymm et (deymu:med)

{OsT} is. Devamllk; sregelme; sreklilik. d eyi1, [de-mek > de-y-u > de-y-i ^.jj] zf. Diye; {eAT} ayn). deyi2, [de-mek > de-y-i] is. 1. dbl. Dil, iaret, sz gibi anlatm aralarnn tm; anlatma gc. 2 . fiel.

l ni m

c e o m s .

1193

DEY

Hristiyanlkta Tanr kelamn insanlara ulatran oul (sa); logos, deyicek, [de-mek > de-y-icek dUr.i] {eAT} zf. D eyin ce; dedii zaman. [DK] deyik, -i [de-mek > de-y-ik] {az} is. Syleni. [DS] deyikli, [deyik-li] {azjis. Nianl kz. [DS] deyilen, [deyi-l-en] {az} sf. Denilen; sylenen. [DS] deyim , [de-mek > de-y-im] is. 1. ounlukla gerek anlamn dnda kullanlarak bir dnceyi dile ge tiren kalplam anlatm; tabir, (1935). 2. {az} Cmle. [DS] 3. {az} Mni. [DS] deyim2, [de-y-im (1. t. kii eki)] {az} imi. Diyeyim. [DS] deyimleme, [deyimle--me] is. Deyim hline gelme durumu ve eylemi, deyimlemek, [deyimle--melc] dnl. f. [-ir] Deyim durumuna gelmek; deyim zellii kazanmak, deyindi, [deyin-di] {eAT} nl, Haydi, deyinmek, [de-y-in-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1 . Kendi kendine sylenmek. 2. Buyurmak. [DS] deyirge, [deyir-ge] {az} is. Fabrika. [DS] deyi, [de-y-i] is. 1. {az} Sz; kelime. [DS] 2. Syleyi biimi. 3. A nlatm biimi; slp.. 4. ed. Halk iirinde trk, destan, koma, tekerlem e gibi trlerdeki eserlerin genel ad. {az} (ayn) [DS] 5. tasvf. Tarikat esaslarna uygun iir. 6 . {azj M a kam. [DS] 7. {az} Beste. [DS] 8 . {az} Karlkl olarak halk iiri syleme. [DS] deyiat, [de-y-i + Ar. -t o l i o ] (deyia:t) {OsT} is. 1. iir. 2. Sz; dedikodu ya da haber trnden laf. 3. {az} Konuma. [DS] 4. {az}Az kavgas; e kime. [DS] 5. {az} Sz gelii. [DS] 6 . {az} Riva yet; sylenti. [DS] 7. {az} Mni, destan; at; vb. [DS] deyiet, [de-y-i + Ar. -t o l i j j ] {az} is. 1. Teker leme. 2. Fkra. 3. Atasz. 4. Adet; gelenek; atadan gelen alkanlk. S. Rivayet. 6 . Mni; destan; at vb. iir. [DS] deyieti, [deyiet-i] {az} is. H alk ozan; k. [DS] deyiik, -i [dei-ik] {az} is. 1. ki erkein birbiri nin kz kardeleri ile karlkl olarak evlenmeleri durumu. 2. H alk inanna gre cinler tarafndan deitirildii sanlan ocuk. 3. Yedek i amar. [DS] deyileme, [deyi-le-me] {az} is. 1. Kafiyeli atas z. 2. Beste; makam, 3. Bir szn, masaln, yk nn anlam. [DS] deyime, [deyi-me] {az} is. 1. Az kavgas; tar tma. 2. Konuma. [DS] deyimek, [de-y-i-mek] {az} ite, f. [-ir] (Halk airleri iin) karlkl trk sylemek. [DS] deylemek, [dey-le-m ek / de-le-melc] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Dinlemek. [DS]

deynemek, [der-le-mek / dey-ne-mek] {az} gl. f. [r] [-r(i)-yor] Toplamak; derlemek. [DS] deymas, [Yun. demosion > Ar. deyms {OsT} is. Zindan. deymumet, [Ar. deym > deymmet] (deymu.met) is. Sreklilik; srme; sregelme, deymus, [Ar. dems] {OsT} is. B ir tr tarm vergisi, deyn, [Ar. deyn ,>o] {OsT} is. Belli bir sre sonra denmek zere alnm para; vadesi belli bor. S deyn-i gayr-i sahh, {OsT} huk. deme yapm aks zn den bor.|| deyn-i hl, {OsT} huk. Baka bir zam ana ertelenemeyen bor. j| deyn-i lazm-i sa hh, {OsT} huk. denmedike dmeyen bor. deyni, [dein] {az} zf. Kadar. [DS] deyr, [Ar. deyr ^..s] {OsT} is. 1. Manastr; kilise. 2. mecaz. Meyhane. 3. tasvf. nsanlk lemi; bu dn ya. fi5 deyr-i mihnet, {OsT} znt, sknt veren dnya. || deyr-i mgn, {OsT} 1. M ecus mabedi. 2. mecaz. Meyhane.\\ deyr-i teng, {OsT} 1. Dar kilise. 2. mecaz. Bu dnya. deyran, [Ar. deyrn (deyra:ni:) {OsT} sf. 1. Manastrla ilgili; manastra ait. 2. is. M anastr adam. deyre, [teg-re > deyre ojjj] {eAT} is. Civar; etraf; ev re. deyrhane, [Ar. deyr + Far. hne {OsT} is. Manastr; kilise, deyr, [Ar. deyr! ^_.o| (deyri:) {OsT} sf. Manastrla ilgili. deys, [? deys] {az} nl. 1. Atlarn yanm a yaklar ken haberdar olmalarn, dolaysyla ifte atm alar n nlemek iin sylenen sz. 2. Kabadayca konu an birine, uyar iin sylenen sz. [DS] dey, [de-mek > de-y _jp] {eAT} {OsT} {az} zf. Diye. [DS] deylmek, [de-mek > de-y-l-mek f. [-iir] Denilmek; sylenmek, deyyan, [Ar. deyyn j l o ] (deyya:n) {OsT} s f 1. Ceza ve mkfat veren; hkim. 2. is. Tanr, deyyar, [Ar. deyyr jUs] (deyya:r) {OsT} is. 1. Tek insan; kii. 2. M anastr yneticisi. 3. M anastrla ilgili kimse. 4. zm. (Olumsuz cmlelerde) hi kim se. deyyus, [Ar. deyys
0 3 ^]

^ i ] (deyrha:ne)

{eAT} edil.

is. kaba. Karsnn veya

bir yakn kadnn iffetsizliine gz yuman kimse (svg sz), dey, [de-mek > de-y- ^.^] {eAT} zf. Diye. [DK] deygrmek, [de-y-+gr-mek tii-ojjS" ^.. 5] {eAT} gl. f [~r] diye srar etmek; deyip durmak. [DK]

DEY deyben, [de-y-ben j ^ ] {eAT} zf. Diyerek; deyip.


[DK]

H R C E H
lanma; km ldanma ve bu yolla meydana gelen dr tleri anlatan kk. [Zlfkar] db--da-n, db--dk, db-r-da-mak, db-l dbl d ib a, [dip / db-a?] {az} is. 1. Kenar; yan. 2. Ke, [DS] dbabiye, [Ar. dbbiye / zbbiye ^U^>] (dba:biye) {OsT} zool. Srngenler, d b a ra , [Far. dbr IjUji] {az} is. ten olmayan sz ve hareketler; kurum; tafra. [DS] d b a ra c , [dbara-c] {az} sf. Y alan sz ve hareket lerle bakalarn kandrm aya alan. [DS] d b d an , [db (yans.) > db(t)-an] {az} is. Dn lerde kzlar oynarken d ef yerine alman tepsinin kard ses. [DS] db d k , - [db (yans.) > db-(t)-k] {az} sf. Kk bir i yaparken bile eli dolaan; elinden i gelme yen; beceriksiz. [DS] dbk, - [Ar. dibk j p ] {az} is. 1. Tatl bula; ral, yapkan madde. 2. Sakz ve am aacndan yaplan ve sere tutmakta kullanlan macun; kse. [DS] S 1 d b k dbk, Yapak yapak. d b k lam ak , [dbk-la-mak] {az} gl. fi [-r] f-l()yor] Yapkan madde srmek; yapkan bulatr mak; yapkanlamak. [DS] dbl, [db (yans.) > db-l] {az} is. 1. Patrtl yr m eyi, dzensiz adm atmay, ayakla tepme veya tepinmeyi; dengesi bozulma, yuvarlanma; km l danma anlatan yansmal gvde. 2. is. Sulu amur. [DS] S1 dbl dbl, {az} I. (Kii y a da hayvan iin) ok yal; iman. 2. B ir svnn kendini kua tan balon gibi yum uak bir zar iinde oynarkenki drmu. 3. Elinden i gelmeyen. 4. Ufak admlarla; tp tp; yava yava. [DS] d b lan ak , [db (yans.) > db-()-la-mak] {az} gsz. f i [-] [-l()-yor] (Sv iin) kendini kuatan zar iinde, zar ileri geri iterek oynamak. [DS] d b r, [Ar. dbr] {az} is. K; makat. [DS] d b rd a m a k , [db (yans.) > db-r-da-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-d()-yor] Acele etmek; komak. [DS] db, [db (yans.) > db-] {az} s f 1. (Kii iin) irkin. 2. Sasz; kel. 3. (Kk ocuk iin) iri ya pl. 4. is. Kk ocuk midesi. 5. Kpek. [DS] S db db, {az} Kiik admlarla; tp tp. [DS] dbk, [dip+ bk ?] {az} is. Elle kullanlan ara larla tahta bierken tahtann kalnln ve testere nin yolunu belirlem ek iin boyal iple yaplan iz gi. [DS] db t, -d [db (yans.) > db-t] {az} sf. Geveze. [DS] dibiz, [db (yans.) > db-z] {az} sf. 1. Sasz; kel. 2. (Kii iin) ksa boylu; bodur. 3. flas etmi; batkm. 4. is. Hile; oyun. 5. nl. Defol. [DS] dbzm ak, [db (yans.) > db-z--mak] {az} gsz. fi. [-r] flas etmek. [DS]

deylm ek, [d-y-l-mek] {eAT} edil. f. [-r] Denil mek. deyze, [day+eze] {az} is. Teyze. [DS] d ezav an taj, [Fr. dsavantage] is. Herhangi bir kaza nm stnl olm ama durumu; yardmc etmen lerden yoksun bulunma; elverililii, stnl, kolayl olmayan durum veya bunlar ortadan kal dran durum; avantaj yokluu, dezenfeksiyon, [Fr. dsinfection] is. Kimyasal veya fiziksel ara ve maddelerle veya ilemlerle mikrop lar belirli bir ortamdan yok etme ii; dezenfekte etmek. dezenfektan, [Fr. dsinfecttant] sf. Mikrop krma zellii olan; dezenfekte edici, dezenfekte, [Fr. dsinfect] sf. M ikroplardan arnd rlm. S dezenfekte etm ek, M ikroplardan temiz lemek; m ikropsuz hle getirmek. dezgindirm ek, [tegzin-dir-mek>dezgin-dir-mek jS 'jj dlojjs] {eAT} gl. fi [-r] evirmek; dolatrmak, dezine, [Far. tzne] {aa} is. Kartal kanad ya da at trnandan yaplma mzrap; tezene. [DS] dg [Fr. dcigramme] ksalt. Ktle (arlk) birimi olan desigramn sembol, d g r [Fr. dcigrad] ksalt. A birimi olan desigradm sembol. -d i1 [-d / -di / -du / -d / -ti / -t / -tu / -t] ek. e. , Grlen gemi zaman kip eki; belirli gemi za man kipi eki; -dili gemi zaman kip eki; uhud-i mazi eki. {eT} {eAT} (ayn) - d r , [-d / -di / -du / -d / -ti / -t / -tu / -t] yap. e. 1. Fiillerden gereklemesi salanm, tamamlanm i ve rn kavramn veren isim ler yapar: girdi, uydu, kt, alnd. 2, Fiillerden yemek adlar yapar: klbast, imambayld, beendi. 3. Fiillerden ara adlar yapar: snd, kaptkat, edi. 4. Fiillerden ii yapan, tam amlayan kavramn veren kelimeler ya par: mirasyedi, psevdi, 5. {eT} Fiilden isim yapma eki. g-di (dl) -dJ, [-d /-di / -du / -d] {eT} yap. e. 1. simden isim yapm a eki. ekin-di (ikinci), ng-di (yasa) 2. Tarz zarflar treten ek. edgii-ti -d-4, [-d-] {eT} ek. simden fiil treten ek. [ETY] ud-mak (uyumak) d 1 [d (yans.)] is. Sylenmeyi anlatan kk. [Zlfkar] , d+d+bd d r , [d (yans.)] is. me ve titremeyi anlatan kk. [Zlfkar] d+d-la-mak d , [d / dm (yans.)] is. Gereinden ok incelemeyi anlatan kk. [Zlfkar] d-d-k-la-mak, d-d-k-l db, [dab / deb / dep / db / dib / dp (yans,)] is. Patrtl yrmeyi, dzensiz adm atmay, ayakla tepme veya tepinmeyi; dengesi bozulma, yuvar-

DI

dbzlam ak, [db (yar.) > db-z-la-mak] {az} gsz. f [~r n (')-y o r ] flas etmek. [DS] dbk, [Ar. dbk j p ] {OsT} is. kseotu, dbkye, [Ar. dbkyye <u&i] {OsT} is. bot. kseotugiller. -d, [-d] {eT} {eATj yap. e. simden isim yapma eki. Kalplam olarak tek rnekte vardr, sa-d. dd, [d (yans.) > d+d] {azj is. Sa rglerinin ucunda rlemeyecek biimde kalm olan salarn ince ince rlerek balanm hli. [DS] d id ik 1 - [d (yans.) > d+d-k] {az} is. 1. Yz; , ehre. 2. Grtlan boaz ve dile bitiik olan ksm. 3. bik. 4. Kesilmi kasaplk hayvann ba, ayak vb. paralan; sakatat. S, ene altndan balanan ba rts. [DS] didik2, - [d (yans.) > d+d-k] {az} sf. plak. [DS] ddk, [d+d-k-] {az} sf. Titiz; g beenen. [DS] ddkam ak, [d (yans.) > d+d-k-la-mak] {az} gl. f M [-l()-yor] Bir eyi gereinden ok incele mek. [DS] ddkl, [d (yans.) > d+d-k-l] sf. abuk karar ve remeyen. ddlam ak, [d (yans.) > d+d-la-rnak] {az} gsz. f [-r] [-l(i) yor] 1. mek. 2. me sebebiyle tit remek. [DS] ddm , [Sod. dldlm] {eT} is. Ta. [EUTS] ddnlg, [ddm-l] {eT} sf. Tal. [EUTS] dfda, -a [Ar. dfda' / zfda' f^xLa] {OsT} is. zool. Kurbaa. dfdaiye, [Ar. dfda'iyye {OsT} is. zool. Kurbaagiller dg , [da / dg / d / dik (yans.)] is. Anlalmayan barma ve konumalar, bu biimdeki eitli g rltleri, telalar; arl, acl olmay ve sknty anlatan kk. [Zlfikar] dg-l dlgl, dg-r-da-mak dg2, [dg / d / dik (yans.)] is. Dme ve yuvarlan ma bildiren kk. [Zlfikar] dg-ra-mak, dg-ra-nmak d g , [dg] {az} is. ekitirme; yenne. [DS] dgan, [dg-an] {az} sf. Boboaz; geveze. [DS] dg, -c [dg (yans.) > dg-] {az} is. Kei. [DS] dgl1 [dg (yans.) > dg-l] {az} is. Halanm kuru , fasulye taneleri. [DS] dgl2, [dg (yans.) > dg-l] {az) is. Anlalmayan barma ve konum alar, bu biimdeki eitli g rltleri, telalan; arl, acl olmay ve sknty anlatan yansmal gvde. [DS] S dgl dgl, {az} (Konuma, mrldanma iin) kendi kendine, evre den anlalmayacak biimde. [DS] dgldanm ak, [dg (yans.) > dglda-n-mak] {az} dnl. fi [-r] (Kk ocuklar iin) kendi kendine

mrldanmak, sylenmek; anlalmaz sesler kar mak. [DS] dg rd am ak , [dg (yans.) > dg-r-da-m ak > dgrda-malc] {az} ite, fi. [-r] Kavga etmek. [DS] dg, [dg (yans.) > dg-] {az} is. Anlalmayan barma ve konumalar, bu biimdeki eitli g rltleri, telalan; arl, acl olmay ve sknty anlatan yansmal gvde. [DS] dg dg, {azj Kei arma nlemi, [DS] d g ran ak , [dg()r-a-mak] {az} gl. fi. [-r] [-r()yo r] Yuvarlamak. [DS], d g ra n m ak , [dgra-n-mak] {az} dnl. fi. [-r] Y u varlanmak. [DS] d 1 [da / dg /d / dik (yans.)] is. Anlalmayan , barma ve konumalar, bu biimdeki eitli g rltleri, telalar; arl, acl olmay ve sknty anlatan kk. [Zlfikar] d d, d-d. d-l dl, d-l-t, d-r-da-n-mak d2, [dg / d / dik (yans.)] is. Dme ve yuvarlan ma bildiren kk. [Zlfikar] d-l dl dnmek, dr-la-n-mak d , [d (yans.)] is. Svlarn ve suyun srekli ak n anlatan kk. [Zlfikar] d-l dl d4, [d / dik (yans.)] is. Tavuk vb. kmes hayvan larn arma nlemi, d d d d, {az} Tavuk arma nlemi, [DS] da, [eT. tge > de > da] {az} is. i. Yan kk gsteren be alt yandaki sr. 2. sf. B ymeyen; clz kalm. [DS] da, -c [d-a] {az} is. Ke. [DS] dan, [Yun. tlghani] {az} is. 1. Ya tavas. 2. St piirilen kk kulplu bakra. 3. Bakr kazan; ka ravana. 4. Tencere. 5. Kenarl derin tepsi. 6. Byle bir tepside yaplan brek; tepsi brei. 7. Suyun hafif topland yer; ukur. [DS] S dan az, {az} Dedikoducu. [DS]|| dan ekm ei, {az} Tep si ekmei. [DS]|| d an koyacak, {az} Tencere altl; nihale. [DS] daz, [d-az ?] {az} zf. Aksine; zddna; ters ola rak. [DS] d d 1 [d (yans.) > d-d] {az} sf. 1. ok. 2. is. , Uzak akraba. 3. Tarla kuu. [DS] S ddm n dds, Uzak akraba. dd2, [eT. tg-m ek (dmelemek) > d-d] is. 1. orap ilmikleri gibi kolaylkla sklen dm. 2. {az} Sa rglerinin ucundaki kk rgler. [DS] 3. rg. 4. plikten rlen ve orab balamaya yarayan ba. d d 1 [d (yans.) > d+d] {az} is. 1. Dediko , du. 2. Kavga edenleri kztrm ak iin sylenen sz. 3. sf. Kavgac, olur olmaz eylere sinirlenen. [DS] dd2, [d (yans.) > d+d] {az} sf. (Kii iin) zayf, kara kuru. [DS] dd, [d (yans.) > d+d-] sf. 1. Konuurken

DI R leri G gibi syleyen kimse. 2. Uzak akraba. 3. {az} Yaban armudu; ahlat, ddk, - [d-d-mak > d-d-k] sf. 1. (Balanan ve dmlenen eyler iin) kolay zlr; sk de il. 2. U zak akraba. 0 ddn dd, Uzak ak raba. ddr, [d-dr] {az} is. Hasta aacn kk kalm meyvesi. [DS] dd, [d-()d-] {az} sf. Sam ok ksa kestirdi i iin ba kel gibi grnen. [DS] d, [d (yans.) d-] {az} is. 1. Kk olak veya kuzu. 2. sf. Cce. [DS] dl, [d-l] {az} sf. 1. Kk. 2. is. Y uvarlak tane. 3. Pimi m sr tanesi. 4. Koyun kei gibi hayvanla rn yuvarlak kat pislii. 5. Kk tane hline gel mi yn. 6. Sk rlm ey. 7. Kvrm. [DS] S dl dl, {az} 1. Tane tane; para para. 2. (Is traptan kvranmak) kvrm kvrm. 3. Zorla; g lkle. [DS]|| dl dl dnmek, {az} Istraptan, acdan kvranmak. [DS]|| dl dl etmek, {az} Yaltaklanmak. [DS]|| dl dl kanamak, {az} (Eller iin) yarlp atlayarak kanamak. [DS] dlck, - [dl-ck / dl-ck] {az} Kk dolu. [DS] dldam ak, [dl-da-mak] {az} g sz .f. [-r] [-d()yor] 1. U fak ilerle uramak. 2. Konumak; kay namak. 3. Geimini dzeltmek; kalknmak. [DS] dldanmalc, [dlda-n-mak] {az} dnl. f. [-r] (Kk ocuk iin) kendi kendine sylenmek; m rldanmak. [DS] dllanmak, [dlla-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Te lalanmak. [DS] dlt, [dmg (yans.) > dl-t] {az} is. Y ksek sesle mrldanma. [DS] dr, [d-r] {az} sf. (Kii iin) ksa boylu; bodur, drck, - [dr-ck] {az} is. Kvrck. [DS] d, [d- ?] {az} sf. (Kii iin) ters; aksi, dmak, [dmg (yans.) > d--mak] {az} dnl. f. [-r] Bir ses duymak; ses iitilmek. [DS] dtmak, [d-t-mak] {az} gsz. f. [-r] Ekin, ot gibi bitkilerin bymesi durmak. [DS] dz, [d-z] {az} sf. Sasz; kel. [DS] dlamak, [tmg (yans.) > d-la-mak] {az} gsz. f . [-r] [-l()-yor] Tnlamak, dl, [d-l] {az} is. 1. Tahl sapndan yaplan ddk. 2. sf. Zayf; elimsiz. [DS] drak, - [ e l tavra-mak > tavra-k > dra-k] {az} is. 1. Erken olgunlaan, sar renkli, ksa sapl bir buday tr. 2. Harman zaman ilk elde edilen rn. 3. Sert ve sk adm. 4. sf. Zamanndan nce gelien. 5. (Giyim iin) gzel, dzgn ve k. 6. Gen. 7. Mert; cesur; kabaday. [DS] dram ak, [d-ra-mak] {az} g sz.f. [-r] [-r()-yor] Artmak; ykselmek. [DS]

nU K C ESM . d h am , [Ar. dahm > dham / zham {OsT} sf. (Nesne iin) iri ve kaim olan, dh, [d- / dh- ?] {az} sf. irkin. [DS] dh k , -ki [Ar. dhk / zhk J ] {OsT} is. Glme. 0 dhk-Sver, {OsT} Gldren; gldrc. -dik, [-dik /-dik / -dk / -duk / -tik / -tk / -tuk / -tk] yap. e. Fiillerden isim ve sfatlar treten ek. Olum lu ve olumsuz fiil kk ve gvdelerine getirilerek isim ve sfatlar yapar: tandk, bildik, tam dk (yz ler), iitilmedik (sz), alm adk (da). d ik 1 [da / dg / d / dik (yans.)] is. Anlalmayan , barma ve konum alar, bu biimdeki eitli g rltleri, telalar; arl, acl olmay ve sknty anlatan kk. [Zlfkar] dk+dk-a d ik 2, [da / dik / dik / dok / dk (yans.)] is. arpma, kalana, vurm a veya kendi kendine arparak, vura rak almay anlatan kk. [Zlfkar] dik dik, dik dem ek d ik 3, [dg / d / dik (yans.)] is. Dme ve yuvarlan ma bildiren kk. [Zlfkar] dk-r-lan-mak S d ik dem em ek, {az} Ses karmamak; tk dememek. d ik 4, [d / dik (yans.)] is. Tavuk vb. kmes hayvan larn arma nlemi, dik dik 0 dik dik, {az} }. K m es hayvanlarn arma nlemi. 2. Koyun ve kei arma nlemi. [DS] d ik 5, [Ar. dkk ja ] {az} is. 1. nce ar; erime hasta l. 2. Verem hastal. [DS] d ik 6, - [Ar. (Sur.) dikk ja ] {az} is. Mangal km rnn tozu. [DS] d k a 1 [? dka] {az} is. 1. Nokta; ufak leke. 2. Cilt , zerine yaplan kk dvme. [DS] d k a 2, [tk-a-mak > tk-a] {az} is. Tka. [DS] dka, [tk-a-mak > tk-a-] {az} is. ie, testi vb. kapa; tpa; mantar. [DS] dk ak 1 - [tk-a-mak > dk-ak] {az} is. Aa ka , pak; tka; tpa. [DS] dkak2, [Ar. dkk jlsa] (dka;k) {OsT} sf. 1. (Nesne ler iin) ufak; krnt; ince. 2. irden, dkalmak, [dk-al-mak] {az} dnl. f. [-r] Utan mak; sklmak. [DS] dkam ak, [tk-a-mak] {az} gl. f. [-r] [-k()-yor] 1. (ie, testi vb. az iin) kapatmak; tkamak. 2. (Sz, konum a iin) sylemesine frsat tanmamak; aznda brakmak. [DS] dkdka1 [dik (yans.) > dk+dk-a] {az} is. Sylen , me; geliigzel konuma. [DS] dkdka2, [dik (yans.) > dk+dk-a] {az} is. Asl; esas. [DS] dkdkac1 [dile (yans.) > dk+dk-a-c] {az} sf. Bir , iin asln, esasn aratran. [DS] dkdkac2, [dik (yans.) > dk+dk-a-c] {az} sf. Lafn bilmez. [DS]

(dha.m)

M I I H S M .1 1 9 7 diki, [eT. tik > diki > dk-m] {az} sf. Biraz; bir para; azck. [DS] dkck, - [dk--ck] {az} sf. Biraz; bir para; azck. [DS] dkk, - [dlc-k] {az} sf. (Kii iin) ksa boylu. [DS] dklmak, [tk-mak > dk-l-m ak {eAT} edil. f. [-ur] 1. Bir eyin iine girmek; dolmak; sokulmak. {az} (ayn) [DS] 2. {az} Hcum etmek; saldrmak. [DS] 3. {az} Dndklerini sylemek isteyip de syleyememek; tutulmak. [DS] dikim, [tk-mak > tk-m > dk-m] {az} s f 1. Biraz; bir para; azck. 2. is. Y enilen eyin aza atlan her bir paras; lokma. [DS] dknmak, [tk-malc > tk-m-mak] {az} dnl. f. [r] Eline geeni zamanl zamansz yemek; tkn mak. [DS] dikir1, [dik (yans.) > dlt-r] {az} is. Dme ve yu varlanma bildiren yansmal gvde. [DS] dikir2, [dk-r] {az} sf. (At vb. hayvan iin) zayf; gsz. [DS] dikir5 [tk-r / dk-r] {az} zf. ( ve durumun gidii , iin) dzgn; yolunda. [DS] dkrlanmak, [dk-r-la-n-mak] {az} gsz. fi [-r] Yuvarlanmak. [DS] dkmak, [tk--mak > dk--mak] {az} ite, fi. [r] Bir yere ok kii dolmak; tkmak. [DS] dktrmak, [tk-tr-mak > dk-tr-mak] {az} gl. fi. [-r] Rastgele doldurmak; sktrmak; soku turmak. [DS] dikiz, [tk-mak > tk-z > dk-z jJip ] {eAT} sf. 1. Tknaz; youn, {az} (ayn) [DS] 2. ok sktrl m; bastrlm; dolu; sk. 3. Skk; dar. 4. is. Havas bask yer. 5. yi pimemi ve kabarmam ekmek. 6. (Yiyecek iin) boazda kalan; kuru ve kat. 7. ok yapkan sar bir toprak. 8. ok nemli toprak. 9. stne baslm sert toprak. 10. Gelii gzel ve zensiz, rasgele yaplm i. 11. elik o mak oyununda on yerine sylenen say. 12. Atn koarken tkanp kalmas durumu. S dikiz gelmek, {az} 1. ok az eksik gelmek. 2. Ucu ucuna tamam gelmek. [DS] dkka, [dk-ka] {az} zf. Ayakta; dimdik; hazr ol vaziyetinde. [DS] S dkka durmak, {az} (Ak kemii iin) dik durmak. [DS] dkk, [Ar. tbk => dkk] {az} is. Ayn; tpk. [DS] dklak, - [dk-la-lc] {az} is. Emzikli testi. [DS] dklm, [tk-()l-m / dk()l-m] {az} zf. Tklma, dolma bildirir. [DS] S dklm dklm, {az} (Dolu luk iin) azna kadar; iyice; tamamen; hi bo yer yok; tklm tklm. [DS] dkmak, [tk-mak / dk-mak] {az} gl. fi [-ar] 1. ok doldurmak. 2. eri sokmak; koymak; tkmak.

DL

3. Kapamak. [DS] S 1 dikip doldurm ak, {az} Tka basa doldurmak. [DS] dknaz, [Yun. tinga (ok dolu) => tm ga (i karn) > dmga-z / tk-n-mak > dk()n-az ?] {az} sf. (Kii iin) orta boylu, salam yapl, toplu ve ar. [DS] dkrnmak, [dk-()r-m-mak] {az} dnl. fi. [-r] Sylemek istememek; sabretmek. [DS] d il1, [tl / dil] {eT} is. 1. anat. Dil; tat alm a organ. 2. Dil; anlama arac; lisan. dil2, [dal / dil] {az} sf. Geen; sona eren; sreksiz. [DS] > dil ikindi, {az} kindi vakti geerek; ikindi vakti sonu; akama yakn zaman. [DS] dil3, -l [Ar. dil1 {OsT} is.-* dili, dlaba, [eT. tilbe] {az} sf. H er eye karan; ok bilmi. [DS] dlacan, [Far. dil-zr (gnl yaralayan) ?] {az} sf. 1. (nsan veya hayvan iin) zayf. 2. (Ot iin) zayf.
[DS]

dlak, - [eT. tl (dil) + k (klt, e.) > dl-k / .jlb 35U] is. 1. Dilcik. 2. Kadnlk organnn st ya nnda yer alan cinsel doyum noktas olan blm; bzr; klitoris, d lan, [dla-n ?] {az} sf. (Kii iin) az byk ve ak olan. [DS] d lar, [Yun. tilari] {az} is. ocuklarn beiklerine konulan ilte. [DS] dldag, [tlt-mak > tld- / tlt- / dld-] (dlda:) {eT} is. Bahane, d ld am ak , [tl-d-mak / tl-t-m ak / dl-d-mak] {eT} gl. f i [-r] Dili kullanmak; konumak; sylemek, dldbz, [dal+db-z] {az} sf. 1. (Kii iin) sa tamamen dklm, ba ak. 2. (Kii iin) d kn; aalk. 3. Yoksul. 4. plak. [DS] d ild ir, [dil (geici) > dl-dr] {az} sf. 1. Hoppa; mark. 2. Yzsz. [DS] d ld rm ak , [dl-dr-mak] {az} gsz. fi [-r] 1. Son bulmak. 2. Geici olmak. 3. N e bulursa giymek; taktrmak. [DS] dl, -l [Ar. dl {OsT} is. mat. 1. Kenar. 2. Yan yz. 3. Karekk. 4. anat. Kaburga kemii. 5. K re de sekment. S d l- kim , {OsT} mat. D ik kenar. |J d F - kzib, {OsT} anat. B ir ucu bota kalan ka burga kemii. \\ d i- m cessem , {OsT} fiiz. B ir cis min kenar.|| d l- sahh, {OsT} anat. Gs kemi ine bitiik yedi kaburga kemii.j) d l- zaviye, {OsT} mat. Ann kenar. dlcan, [? dlcan] {az} sf. 1. Canl; enerjik. 2. (Kk kz ocuu iin) byk insan gibi konuan.
[DS]

dlk1 - [eT. tulun] {az} is. ene. [DS] , dlk2, - [dl-k] {az} sf. Serseri. [DS] dlkmak, [tl > tl-k-m ak > dl-k-mak] {eT} gsz. fi [-ur] Biri ile konumak; sohbet etmek.

le li r a m . dllanm ak, [dlla-n-mak] {az} dnl. fi [-r] Huysuzlanmak. [DS] dlfc, [dl-()k] {az} sf. Utanmaz; yzsz. [DS] dlk, -c [dl-k- ?] {az} sf. (Kii iin) sska; dala imi. [DS] dlk, [di-k- > dlk ? ] {az} sf. -* dlk. [DS] dllam ak, [dl-la-mak] {az} gsz. fi [-r [-l()-yor] 1. Alay etmek. 2. g l . f Savurup atmak. 3. Dala ya da ipe asmak. [DS] dllanm ak, [dlla-n-mak] {az} e d il.fi [-r] 1. Asl mak. 2. Bir yere tutunarak sallanmak. [DS] dilli, [dl-l] {az} sf. Geveze. [DS] d llk 1 - [dl-lk] {az} sf. (Kii iin) yaramaz; ye , rinde duramayan. [DS] dllk2, - [eT. tlak / dllk] {az} is. Kadnn diilik organ. [DS] dilm a, [tl > tl-ma / dl-ma] {eT} is. evirmen; tercman; dilma, d ltan m ak , [tl-t-mak / dl-t-n-mak] {eT} dnl. fi. [-ur] Bahane bulmak. d m 1 [dam / dun / dom (yans.)] is. Su veya baka , sv maddelerin damla damla akn bildiren kk. [Zlfikr] dun dm, dm-()z-r-mak S dm dm , {az} (Su ya da bir svnn ak iin) damla damla. [DS] dm 2, [dm (yans.)] is. Ksa aralklarla hareket etme, zonklam a bildiren kk. [Zlfikar] dm-r dmr, dm+dm-lan-mak, dm-r-da-mak dim a, [eT. tumagu > dima] {az} is. ksrk; nezle; ksrme. [DS] d m ak , - [? dmak] {az} is. Ak kemii. [DS] d m b , [damb / dmb / ditnb / donb / dmb / diimb (yans.)] is. Vurma, arpma, elle alma, alg alma gibi grltl ses karma ve ahenksiz konuma bildiren yansmal kk. dm b-l dnbl, dmb-r-damak, dmb-r-t dm bk, - [dmb-k] {az} sf. 1. Doymu. 2. ikin; gergin. 3. Sebatsz. [DS] d m b l1 [dmb (yans.) > dmb-l] is. Titreme, sallan , ma, oynama bildiren yansmal gvde, fi1 dm bl dm bl, {az} (Kii ve hayvan iin) im anlk belir tisi olarak yrrken elleri sarslan. [DS] dm bl2, [dmb (yans.) > dmb-l] {az} is. A a ya da topraktan yaplm kk yayk. [DS] d m b ld a m a k 1, [dmbl-da-mak] {az} gsz. f i [-r] [d()-yor] 1. Kmldamak; oynamak; sarslmak. 2. (iman kim se ya da hayvan iin) yrrken etleri titremek. 4. (Kap iindeki sv iin) alkalanmak. [DS] d m b ld am ak 2, [dmb (yans.) > dm b-ar-da-m ak > dmb-l-da-mak] {az} gsz. fi. [~rj [-d()-yor] Sy lenip durmak. [DS] d m b ld atm ak , [dmblda-t-mak] {az} gl. f . [-r] Tambur, saz ve cura gibi m zik aletlerini almak. [DS] d rnbr, [dmb-r] is. 1. V urma, alm a sesini bildiren yansmal gvde. 2. {az} is. Sa dklm ba. [DS] d m b rd a m a k , [dmbr-da-mak] {az} gsz. fi [-r] [d()-yor] 1. Sylenip durmak. 2. (Saz, cura, tambur gibi mzik aletleri iin) alndnda ses karmak. [DS] d m b rd a tm a , [dmbr (yans.) > dmbrda-t-ma] is. Bir vurm al ya da telli m zik aletini alma, seslen dirme; dm brdatm ak eylemi, d m b rd a tm a k , [dmbr (yans.) > dmbr-da-t-mak] {az} gl. fi. [-r] (Telli veya vurmal alglar iin) almak; seslendirmek. [DS] d m b rt, [dmbr-t] {az} is. Davul tr alglarn uzaktan duyulan sesi. [DS] d m bilik, -i [dmb (yans.) > dmb-l-k > dmb-il-ik] {az} is. Tef. [DS] d im dik, - [dm-d-k] {az} is. 1. Nokta. 2. sf. Bir tutam. 3. Kendi kendine ok glen. [DS] dm dkz, [d(m)+d/kz] {az} pekt. sf. Son derece tkz. [DS] d im d ik lik , - [dm()dk-lk] {az} is. A k saklk. [DS] d m dm , [dm (yans.) > dm+dm] {az} sf. 1. M z mz; mymnt. 2. is. Mrlt; hafife konuma; sy lenme. 3. Ut. [DS] d m dm , [dm + dm-] {az} is. Suyun tavandan damla damla akt maara; damlata maaras. [DS] dm d rz, [dmdr-z ?] {az} sf. 1. (Kii iin) vcudu zayf karn i. 2. ikin; gergin, 3. iman. [DS] dm d zlak , - [d(m)+d/zlak] (d mdzlak) sf. ve zfi. pekt. 1. rplak. 2. mecaz. Elindeki her eyini, imknlarn yitirmi; malsz mlksz. {az} (ayn) [DS] 3. {az} Y apayalnz; tek bana; kimsesiz. [DS] 4. Bombo. S d m dzlak k alm ak , Elinde avcm da ne varsa her eyini ve imknlarn yitir mek. dim i, [dm-] {az} is. 1. Suyun berrakl; tazelii. 2. Suyun lkl. [DS] S dim isi b atk , {az} (Su iin) lk. [DS]|| dim isi b a tm a k , {az} (Su iin) l maya y z tutmak. [DS]|| dim isi b atm , {az} (Su iin) lk. [DS] || dim isi d k , {az} (Su iin) lk. [DS]11 dim isi kak, {az} (Su iin) lk. [DS] d m k 1 - [dm-k] {az} is. 1. Ak kemii. 2. Ak , kemiinin kesi. [DS] d m k 2, - [dm--k] {az} sf. 1. (Su ve hava iin) lk. 2. Uyumu; szm. 3. is. Mayas az geldii ya da fazla scak olduu iin iyi tutmayan yourt. [DS] d m k, [dmk-] {az} sf. Cimri. [DS] d m l, [dm--1 ?] {az} sf. Parlak. [DS] dm m ak , [dm--mak] {az} gsz. fi. [-r] 1. Uyumak. 2. lmek. [DS] d m r, [dm-r] is. 1. Ksa aralklarla hareket etme, zonklam a bildiren yansmal gvde. 2. {az} sf.

(Kii iin) ksa boylu. [DS] d rn r d m r, {az} (Yara iin) iin iin acma ve zorklay. [DS] dm r, [dm-r] {az} is. stek. [DS] S d im in ek m ek, {az} Cam ekmek; istemek; arzu etmek. [DS] d m rd am ak , [dmr-da-mak] {az} gsz. fi [-r] [d(i)-yor] (Yara, ban iin) szlamak. [DS] d m rm ak , [dm-r-malc] {az} gl. fi. [-ir] 1. Bir eyin ucunu dzeltmek. 2. (Su iin) durgun akmak. [DS] dm k, - [dm-k] {az} sf. Gzel; iyi; uygun. [DS] dm k 1, [Ar. DmkI {az} is. 1. Sert demir; elik. 2. Karyola demiri. 3. Sandk ve paket amba lajnda kullanlan ince sac erit. 4. Sicim. 5. nce ve ksa urgan. 6. ri taneli birka tr zme verilen ad. 7. Al aa; yaban olmayan aa. [DS] dm k2, [Ar. Dmk {az} sf. 1. Gzel; ya kkl; k. 2. Derli toplu. 3. Kibar; zarif. 4. Dz; cilal; parlak. [DS] dm kJ, [db--k > dm-k] {az} is. 1. Km l danma; tprt. 2. Rzgrsz, ak fakat sert hava. [DS] dm klam ak, [dm k1 -la-mak] {az} gl. f i [-r] [l()-yor] 1. Sslemek. 2. (Toprak iin) ap'alamak; dzeltmek. [DS] dm m ak, [dm (yans.) > dm-mak] {az} gsz. fi [-r] 1. Uyumak. 2, Kurulmak; szlmek. 3. (St iin) mayalanacak scakla ve duruma gelmek. [DS] dm tam ak, [dm (yans.) > dm-ta-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-(d)-yor] H areket etmek. [DS] d m trm ak, [dm (yans.) > dm-tr-mak] {az} gl. fi. [-r] Scak suya souk su ekleyerek lk hle getirmek; ltrmak. [DS] d m tm ak 1, [dm (yans.) > dm-t-mak] {az} gl, fi. [-r] 1. Bayltmak. 2. ldrmek. 3. gsz. fi. l gibi hareketsiz kalmak. [DS] d m tm ak2, [dm-t-mak] {az} gl. fi. [-r] (Su iin) biraz stmak; ltmak. [DS] dm z, [dm (yans.) > dm-z] {az} is. Kan st k esi. [DS] dm lm ak, [dm (yans.) > dm -l-m ak / dm()l-mak] {az} gsz. fi. j- ] Biraz snmak; lmak. [DS] dm m ak, [tn-mak > dm-mak] {az} gl. fi. [-ar] nem vermek; tnmak. [DS] dm m am ak, [tl-mak > dm-ma-mak] {az} gl. fi. [z] [-m()-yor] nem vermemek; oral olmamak; tnmamak. [DS] d m ran m ak , [trm a-n-mak>dmran-mak
j i

(Yemek iin) ekimeye yz tutmak; bozulmak. [DS] dm zm ak, [dm()z--mak] {az} gsz. f. [-r] 1. Kavgaya hazr durumda bulunmak; atacak hlde olmak. 2. (Yemek iin) ekimeye balamak; ko kumaya balamak. [DS] d m zrm ak , [eT. tanz-mak > dm()z-r-mak] {avzl gl. fi. [-r] 1. Aktmak; damlatmak. 2. dnl. fi. Akmak; damlamak. [DS] -d m 1 [-dm /-di /-tn / -tin] {eT} {eAT} ek. e. U zak , lama, ayrlma durum ekidir, br-din (kurttan) -din2, [-dm / -din] {eAT} yap. e. 1. sim yapar, ay-dn. 2, Baz kelimelerden zarflar tretir, ng-din. d m ,1 [dan / din / dang / dan / dank / dmg / dnk / ding / dnk / dong / dg / dnk / dnglc (yans.)] is. Yuvarlanma, takla atma; vurma, dme; an y a da vurm al bir alg alma; ileri geri konuma ve m rldanmay bildiren kk. [Zlfkar] dn-d-k-la-mak, din d-z-la-ma, dn-la-mak, dm-l-da-mak, dn-mak din2, [d / dm (yans.)] is. Gereinden ok incelemeyi anlatan kk. [Zlfkar] dn-d-k-la-mak d m 3, [tn > dm <j>i] {eT} is. !, Soluk; nefes. 2. gnl. Ruh; can. 3. {eAT} Ses; seda. dm 4, [Sod. den] {eT} is. Din; mezhep. [EUTS] d m 5, [tin > dn] (d:n) {eT} is. 1. Dinginlik; hareket sizlik. 2. Rahat; huzur. 3. sf. Dinmi. 4. (Kii iin) bir eyle uramayan. 5. (Hayvan iin) bir mddet almad iin tembellemi, hamlam. d m 6, [eT. *tin > dm] {az} is. Gizlice dilenen ko numa. [DS] d m a z 1 [Erme, dnaz] {az} is. 1, Aksi adam. 2. aka. , 3. Alay; elenme; taklit. [DS] S d n aza alm ak, {az} Alay etmek. [DS]|j dm az etm ek, {az} A lay etmek. [DS] d m az2, [Yun. dinas / danas] {az} is. Yn; tnaz. [DS] dsnazna, [dmaz-n-a] {az} zfi. (Konum a ve davra n iin) istenilenin, sylenilenin aksine, zddna. [DS] d nckm ak, [dmc-k-mak ?] gsz. fi. [-r] 1. Bir iten kukulanmak. 2. in sonunu beenmedii iin bozmak; vazgemek; ii kartrmak. 3. Ackl bir haber almca kvranmak. 4. Sklmak. 5. zlmek; gcenmek, 6. Dolu hle gelmek, dm , [tm-mak (dinlenmek) > tn- > dm- gi] {eT} {eAT} sf. Din, dinlik, [d m -lk jJ jpi] {eAT} is. Dinlik, d in d a] r, [Sod. din + Far. -dr] {eT} is. Dindar; ayin o leri idare eden. [EUTS] dindi, [dm-d] {az} is. Huysuzluk; inat. [DS] d m d k 1 - [dn-d-k] {az} sf. 1. Alngan. 2. Sinirli. , [DS] d m d k 2, - [dm-d-k] {az} is. 1. ok kk mutfak

{eAT} y

dnl.f. [-r] Trmanmak, d m rm ak , [dm()r--mak] {az} gl. fi. [-r] Oral deilmiesine grnerek aleyhte alm a yapmak; saman altndan su yrtmek. [DS] dm zkm ak, [dm()z-k-mak] {az} gsz. fi'. [~()r]

DN

IM I R S O M . dmga-z / tk-m -m ak > dk()n-az ?] {az} sf. (Kii iin) ksa boylu, zayf ve kuru yzl; tknaz. [DS] dngdm g1 [dmg+dng] (dindin) {az} is. -* dindin1. , S dngdm g gelmek, {az} nemsiz, deersiz g rnmek. [DS] d n g d m g , [dmg+dmg] (dindin) {az} is. (ocuk dili) saz ve dier alg aletleri. [DS] dingi, [dng-] {az} sf. Snepe; tembel. [DS] dingil, [dmg-l] {az} sf. 1. Patavatsz; mark. 2. is. ki kulplu testi. 3. Kk sepet. 4. Kukonmaz i ei. 5. Bbrek. 6. Kk ocuun erkeklik organ. 7. Erkeklik bezi; husye. 8. Bezelyenin iindeki ta nesi. 9. Smk. [DS] dnglamak, [dngl-a-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()yor] Kmldamak; sallanmak. [DS] dngldak, - [dmglda-k] {az} sf. 1. (Kii iin) sallanarak yryen. 2. is. Koyun, kei, sr gibi hayvanlarn husyeleri; ko yumurtas. 3. ki teker lekli araba. 4. Kpr. [DS] dngldam ak, [dingil (yans.) > dmgl-da-mak] gsz. f i [-r] [-()-yor] 1. Kendiliinden sallanmak; oy namak; kprdamak; tingildemek. 2. U fak tefek i yapmak. 3. {az} Anlamak. [DS] 4. {az} Dinle mek. [DS] 5. {az} Zayflamak; hlsiz dmek. [DS] dingili, [dngl-] {az} sf. 1. (Kii iin) ufak tefek. 2. Azck; bir para. [DS] dnglle, [dmgl-ga > dmglle] sf. Hlsizlikten yorgun den. S dnglle gelmek, (Dven hay vanlar iin) berabere kalmak. dnglm ak, [dmg (yans.) > dng-l-mak] {az} gsz. fi [-r] 1. Takla atmak; tepesi st yuvarlanmak. 2. Devrilmek, dmek. 3. Burkulmak. 4. Yatp uyu mak. 5. Hasta olmak. 6. lmek. [DS] dnglt1 [dmg (yans.) > dng-l-t] {az} is. Hareket , hlinde olan eyin sergiledii sarsnt. [DS] dnglt2, [dmg (yans.) > dng-l-t] {az} is. Az da la; drlt; tartma. [DS] dm gr1 [dmg (yans.) > dng-r] is. Yuvarlanma, takla , atma; vurma, dme; an ya da vurmal bir alg alma; ileri geri konum a ve mrldanmay bildiren yansmal gvde. S dmgr dngr, {az} (Mzik aleti alm ak iin) tngrtl sesler kartarak.\\ dm grna takm amak, {az} nem vermemek; oral olmamak. [DS] dmgr", [dmg (yans.) > dmg-r] {az} sf. (Kii iin) zayf; elimsiz; et tutmayan. [DS] dm gr3, [dmg (yans.) > dmg-r] {az} sf. 1. Kel; sa dklm. 2. is. Uyuz hastal. [DS] dmgr4, [Ar. tennr (frn) / tm g-r > dng-r] {az} is. Ekmek piirilen sac. [DS] dmgra, [Ar. tanbre / dmg (yans.) > dmg-r-a] {az} is. Tambur, balam a gibi mzrapla alnan sazlar. [DS] dngrdamak, [dmgr-da-mak] {az} gsz. f [-t] [-

eyas; kk yem ek kab. 2. Kk, iesiz gaz lambas; idare. 3. Gaga. [DS] dmdklamak, [dndk-la-mak] {az} glf M [l()-yor] 1. Bir eyi gereinden ok incelemek. 2. Eyay evirip evirerek kartrmak. 3. gsz. fi Bir eyle gereinden ok uramak. 4. Yava yava hareket etmek. [DS] dindl, [dnd-1] {az} is. Gurur. [DS] S1 dmdlna demek, {az} Gururuna dokunmak. [DS] dindin1 [dm (yans.) > dm+dn] {az} sf. 1. Mzmz; , mymnt. 2. Anlamsz ve yersiz konuan. 3. Dedi koducu; szleriyle bakasn rahatsz eden. [DS] dindin2, [dm (yans.) > dm+dm] is. (ocuk dili) m zik aleti. dndnk, [dm (yans.) > dm+dm-k] {az} is. Yapma bebek; ocuk oyunca. [DS] dmdrmak, [dm-dr-mak] {az} gl. f i [-rj nem vermek. [DS] dndzlamak, [dmd-z-la-mak / Erme, dmaz > dmazla-mak ?] {az} gl. f i [-r] [-l()-yor] natlk et mek. [DS] dindik, -i [ing. dandik > dm-dik] {az} sf. Bece riksiz. [DS] dndurmak, [tm-mak > tm -dur-mak > / dm-dur-mak] {eT} gl. f. [-ur] Rahat ettirmek; dinlendirmek. [DLT] dng1 [dan / din / dang / dan / dank / dmg / dnk / , ding / dink / dong / dng / dnk / dngk (yans.)] is. Yuvarlanma, takla atma; vurma, dme; an ya da vurmal bir alg alma; ileri geri konuma ve m rldanmay bildiren kk. [Zlfkar] dng-a-la-k, dng-l-t, dng-l-mak, dng--la-mak, dng-a-la-k klmak, dng-l namaz klmak, dng-r, dmg-r-damak, dng-l mngl, dng-r dn-r dmg2, [dm ib ] (din) {eAT} is. Ses; seda, fi1 dm dur mak, {eAT} Skt etmek; ses karmamak. dnga1 [dm-ga] {az} sf. Sasz; kel. [DS] , dmga2, [dn-a] {az} sf. 1. ok bilmi; ukala. 2. Karn i olan; hastalkl. 3. is. Kk testi. 4. K k kulplu testi. 5. Toprak mlek; gve, f*. K k inko kap; marapa. [DS] dmgack, - [dna-ck] {az} z f te; karda; orada. [DS] dngala, [dmgal-a ?] {az} sf. 1. (Kii iin) ar ar hareket eden. 2. Geriden gelen. [DS] dngalak, - [dmgala-k] {az} is. Takla. [DS] B dngalak klmak, {az} Takla atmak. [DS] dngalmak, [dmg-al-mak] {az} gsz. f. [-ir] Ayakta dimdik durmak. [DS] dngana, [dmgan-a ?] {az} is. Kendir dvmekte kullanlan bir tr su dolab. [DS] dmgaz [dng-az] {az} is. Tepe; doruk; u. [DS] dmgaz2, [Yun. tinga (ok dolu) => tm ga (i karn) >

liii 1 1 I

1201

DIR

d()-yor] Srekli olarak yerli yersiz konumak; sylenmek; drdr etmek; mrldanmak. [DS] dmgrdatmak, [dngrda-t-mak] {az} gl. fi. [-r] 1. Tkrdatmak. 2. (Saz vb. iin) almak; seslendir mek. 3. Alay etmek. 4. Atlatmak; aldatmak. [DS] dnglamak, [dm-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-l()yor] (Topa iin) dnerken vmltl ses karmak. [DS] dngrganak, [dmr-ga-mak] {az} gl. fi [-r] [-g()yor] 1. Dikkatle dinlemek. 2. Gizlice dinlemek. [DS] dngrtlk, - [dmgrt-lk] {az} is. Gevezelik. [DS] dng, [dmg-] {az} is. 1. Poaann zerine yap lan ekil. 2. sf. Zayf; elimsiz. 3. Kel; sa dkl m. [DS] dmglamak, [*tn > tm -l-mak > dm-la-mak] (dhla:mak) {eT} gl. fi. [-r] (Sz iin) dinlemek; tut mak; uymak. dnlamak, [tm-l-mak > tm -la--m ak > dn-la-mak] (dfilamak) {eT} ite, fi. [-ur] Birlikte dinle mek; dinlemekte yarmak; dinlemek. dnglatmak, [tn-l-mak > tn-la-t-m ak > dn-l-tmak] (dhlatmak) {eT} gl. fi. [-ur] Dinletmek. [DLT] dngmak, [tm-mak > dm -m ak dngsuz, [dn-suz kin; sakit. dmgsuzcek, [dn-suz-cek AT} zf. Sessizce; yavaack, dngsuzn, [dm-suz-m Sessizce; yava sesle; hafyen. dmgszlk, [dm-sz-lk d J j j - i 'i ] (dnszliik) {eAT} is. Sessizlik; skt, dmlanak, [dm-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()yor] Srekli olarak gerekli gereksiz konumak; sylenmek; mrldanmak. [DS] dnlmak, [tm-mak > tn-l-m ak > dm-l-mak] {eT} edil. f. [-ur] 1. (Sknt vb. den) kurtulunmak. 2. Dinlenilmek; rahata erilmek. [DLT] dnk, [dan / dm / dang / dan / dank / dmg / dnk / ding / dinle / dong / dting / dnk / dngk (yans.)\ is. Yuvarlanma, takla atma; vurm a, dme; an ya da vurmal bir alg alma; ileri geri konum a ve m rldanmay bildiren kk. [Zlfkar] dmk-l, dnk-l-k dnka, [eT. tn > dnlc-a] {az} is. Sylenmesi ge rekm edii hlde sylenen sz. [DS] dnkabak, - [din (ok ar) + kabak] {az} is. 1. Su kab olarak kullanlan ii boaltlm asma ka ba. 2. (Kii iin) sinirli; sert; abuk fkelenen. 3. Salar sfr numara ile kesilmi. 4. Sa dklm; kel. [DS] dnkaz, [Yun. tinga (ok dol) => tm ga (i karn) > dmga-z >:>] {eAT} sf. 1. Tknaz. 2. ri yar. (dnsuzn) {eAT} zf. (dnsuzcek) {e{eAT} gsz. fi. [ur] Ses karmak; sz sylemek; konumak, S] (dinsiz) {eAT} sf. Sessiz; sa

dnklk, - [dnkl-lc] {az} sf. Oynak. [DS] dnklm ak, [dnk-l-mak] {az} gsz. fi [-r] Y kl mak; devrilmek; yuvarlanmak. [DS] dnlamak, [dm-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-l()-yor] 1. Srekli olarak yerli yersiz sylenmek; mrldan mak. 2. (Ar gibi bcekler iin) ses karmak. [DS] dnm ak1 [tm-mak > dln-mak , {eT} {eAT} gsz. fi. [-ar] Ses karmak; sz sylemek; konumak. dnm ak2, [tm-mak > dm-mak] {eT} gsz. fi. [-ar] 1. Dinmek. 2. Dinlenmek. 3. Soluklanmak, dnm amak, [tn-ma-mak > dm-ma-mak {eAT} gsz. fi. [-z] 1. Ses karmamak; sylememek. 2. {az} Aldr etmemek; deer vermemek; tn mamak. [DS] dnsramak, [tin > tm-sra-mak > dm-sra-mak] {eT} gsz. fi. [-r] Nefesi kesilmek; soluk alamamak; can sz olmak. dinsiz, [tn > tm -sz > dm-sz] {eT} sf. Cansz; ruh suz. dntar, [Sod. dm + Far. -dr] {eT} is. 1. Dindar; ayinleri idare eden. [EUTS] 2. Sekin; seilmi; s tn. [EUTS] dpdzlak, [d(p)+d/z-la-k / d(m)+d/z-la-k] {az} sf. 1. rplak. 2. (Yer iin) otsuz ve dmdz. -dr-, [-dr- / -dir- / -dr- / -dur- / -tir- / -tr- / -tur- / tr] yap. e. 1. Fiilden fiil treten ek. in bir baka sna gemesi, birisine yaptrlmas sz konusu olan kavram tayan fiiller tretir: yaptrmak, kaldr mak, bildirmek, tutturmak. 2. Dnl atl fiilleri ettirgen atl klar: bulundurmak, emdirmek, g e indirmek, giyindirmek, sevindirmek. 3. te atl fiillerden ettirgen atl fiiller klar: bltrmek, dvtrmek, attrmak, yaztrmak. -dr, [-dr / -dir / -dr / -dur / -tir / -tr / -tur / -tr] ek. e. 1. simlere, sfatlara ve ekimli fiillere ekle nerek kesinlik veya olaslk anlam katar. 2. Birinci tekil ve oul kii ile ekimlenmi fiillere vnme ve yatknlk kavramlar kazandrr: alkandr, yazardr, gelmitir, alkanmdr, biliyoruzdur. d r1 [dar / dr (yans.)] is. Basn ya da hz nedeni ile , srtnmeyi, gaz ya da akkan nesnelerin kapal bir yerden basnla darya atlmasn, buna benzer konumay anlatan kk. [Zlfkar] dr dr, dr dr etmek, dr+dr-k, dr+dr-la-n-mak, dr-la--mak, dr-gl-da-mak, dr-l-t, dr- dv-k dr2, [dr (yans.)] is. Yar anlalr, yar anlalmaz sylenen sz. dr dr, (Sylenmek iin) srekli ve bezdirecek biimde; durmadan. dr3, -r [Ar. dr' {Os T} is. as. Deri veya telden yaplm sava zrh, dr- postn, Zrh kapl krk. drabza, [Yun. trapeza] {az} is. Masa. [DS] drabzan, [Far. drbzln [EREN] / in. d banqin [Doerfer]] {az} is. Merdiven korkuluu; trabzan. [DS]

DIR

I M Iir e iM . tkl. 3. {az} Kel. [DS] 4. {az} is. ri tlm un. [DS] 5. {az} Dokunuu hatal, przl elbiselik kuma. [DS] 6. {az} nsan gcendirecek sz. [DS] draz2, [Far. drz / derz jl.p] (dra:z) {OsT} sf. Uzun. S drSz-dest, {OsT} E l uzatan; eli uzun. drazi, [Far. drz lSjLp] (dra:zi:) {OsT} is. Uzunluk. draziamak, [Far. derivs / Erme, drgoc => trkaz > trkaz-la-m ak / draz-la-mak] {az} gl. fi [-rj [l()-yor] Kapy srglemek. [DS] drbz, [drb-z ?] {az} is. Ya odun. [DS] drbzan, [Far. drbzm [EREN] / in. d banqin [Doerfer]] {az} is. M erdiven korkuluu; trabzan. [DS] drca, [dr-ca] {az} sf. Herkese kar gelen; itaatsiz; sz dinlemeyen. [DS] e? drca drca, {az} Aa vurmadan; iin iin, [DS]|| drca gelmek, {az} Saygszca karlk vermek; kar gelm ek; kar koymak. [DS] dran, [dr+can > dran] {az} sf. ok zayf. [DS] drk, - [? drk] {az} is. 1. ifte; tekme. 2. Sandalye ve masa aya. 3. sf. (Kii iin) ayana abuk. [DS] drklanm ak, [drtk-la-n-mak] {az} dnl. fi. [-ir] (Hayvan yavrular iin) neeyle oynaarak srayp tekme atmak. [DS] drm, [dr-m ?] {az} sf. Azck; bir damla. [DS] drda, [? drda] {az} is. Kambur. [DS] S drdas kmak, {az} Beli eilmek; kamburu kmak. [DS] drdalamak, [drda-la-mak] {az} gsz. fi [~r] [-l()yor] Beli eilmek; kamburu kmak. [DS] drdbk, - [dr+db--k] {az} is. 1. Dedikodu. 2. A z kavgas; tartma. 3. nemsiz, deersiz ey. [DS] S drdbk karm ak, {az} Geimsizlik et mek; kavga karmak. [DS] drdr, [dr (yans.) > dr+dr] is. 1. Srekli bezdire cek biimde gereksiz yinelenip sylenen sz. 2. sf. Yerli yersiz konuan; geveze. S drdr karmak, ekimeye, geim sizlie y o l amak.\\ drdr etmek, Bezginlik verecek biimde srekli sylenip durmak. d rd r, [dr+d-c] sf. D rdr etme alkanl edin mi olan. drdrclk, - [dr+drc-lk] {az} is. Gevezelik. [DS] drdrk, - [dr+dr-k] {az} sf. Yerli yersiz konu an; geveze. [DS] drdrlanm a, [dr+dr-la-n-ma] is. D r dr sylenme; drdrlanmak eylemi, drdrlanm ak, [dr+dr-la-n-mak] gsz. f i '[-ir] 1. Drdr etmek. 2. G ereksiz yere ok fazla konumak; gevezelik etmek, drdvk, - [dr+db--k] {az} sf. 1. Yerli yersiz ok konuan; geveze. 2. Kavgac. [DS] drdvrak, - [d(r)+d/v-ra-k] {az} pekt. sf. ok uygun; tpatp. [DS]

draf, [Ar. tarrif (bataki atlar en geriye gtr) [Tietze] <-i>] faz} is. Dven srerken iteki kz da, dtakini ieri almak iin yaplan yn dei tirme ilemi. [DS] fi1 draf etmek, {az} Dven sren kzlerden iteki da, dtaki ie gelecek ekilde yn deitirmek. [DS] draga, [Bulg. draka] {az} is. K ara al, (Paliurus spina-christi). [DS] dragon, [Fr. dragon (atl asker) ^ j * ] is. 1. {OsT} H afif svari (2. Abdlham id zamannda kurulan bir svari alay.). 2. Byk ylan; ejderha. 3. spor. Bir yelken yar tr. 4. sf. argo. Parasz; zrt, draan, [Yun. draganos (gevrek)} {az} is. Ge olgunlaan, uzun sapl, pembe renkli, sert bir kiraz tr. [DS] draat, [Yun. dragatis] {az} is. 1. Ba bekisi. 2. K r bekisi. [DS] draunan, [t. dragomanno {OsT} is. 1. Ter cman. 2. Tanzim at ncesi im paratorluk dnemin de tercmanlk yapan grevlilere verilen unvan, drahan, [Far. dirahn j l - j j ] (draha:n) {OsT} sf. Parlak. draht, [Far. diraht {OsT} is. Aa. drak1 - [di-re-k > dr-a-k] (d:rak) {az} is. 1. , abuk hareket edebilme durumu. 2. Kvraklk; e viklik. 3. Nazl, edal yry. 4. Giyilen elbise ve ayakkablarn vcuda tam gelmesi, oturmas. 5. sf. Kat; sert. [DS] drak2, [Ar. daraka > drk jLp] (dra:k) {OsT} is. Deriden yaplm kalkanlar, dram, [Erme, dram] {az}is. 1. Kazlmas zor, sert ve akll toprak. 2. sf. (Kii iin) uyuuk. [DS] d randk, - [Bulg. drmdar (halla)] {az} is. Halla yay. [DS] dran, [Yun. drani] {az} is. Damn dz ksm; tah tabo. [DS] drap, [Rus. trap (asma merdiven)] {az} is. 1. A ra bann yan tahtas. 2. Kannn iskeletini oluturan A eklindeki iki aa. [DS] drav1 [Far.diraht => drav] {az} is. Yokutan i, nerken kanlarn tekerleklerinin nne eklenen ve fren grevi yapan kaim sopa. [DS] drav2, [drav (yans.) is. Silah sesi, d rav, [Krt, direv (yalan)] is. argo. Para, dravac, [Krt, direv (yalan) > drava-c] {az} sf. 1. Palavrac; yalanc. 2. Arsz. 3. Dilenci. 4. Titiz. S. Saman altndan su yrten, dravuzlamak, [Far. derivs => dravuz-la-mak] Za z} gl. f. [-r] [-l()-yor] (Kap iin) srmelemek; dayaklamak. [DS] draz1 [taraz (prz) > draz] sf. 1. ri. 2. Ellendiin , de iri taneler veya katlklar hlinde hissedilen; ptir-

1203

DIR

drlam ak2, [darl-mak > darl--mak] {azj ite, f . [-r] Darlmak. [DS] drldamak, [drl-da-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-d()yor] Yerli versiz ok konumak; gevezelik etmek. [DS] drldanm ak, [drlda-n-mak] {az} dnl. fi. [-r] drgam , [Ar. drm / zrm pL fcj~i>] (dra:m) {OsT} Gereksiz yere ve ok konumak; sylenmek. [DS] is. Aslan. drlt, [dr (yans.) > drl-t] is. 1. Bezdirici bir b i drgame, [Ar. drme (dra.me) {OsT} is. imde sylenme; drdr. 2. ekime; tartma, Aslan. drmak, [tr-mak > dr--mak] faz} gl. f i [-r] 1. Kazmak; syrmak. 2. Tarladaki rn trm kla d rg a z 1 [drga-z] {az} is. 1. Gne grmeyen, , toplamak. [DS] karanlk maara. 2. Toprak iine yaplm ev. [DS] d rg az2, [Far. derivs / Erme, drgoc => trkaz ?] drnga,.[drn-ga ?] {az} s f (p vb. iin) ok gergin. [DS] <5 d rn g ay a gelm ek, {az} ok gerilmek. {az} is. Kapy arkadan kapamaya yarayan dayak; [DS] kap srgs; trkaz. [DS] drgl, [dr-gl / dr-g-1 ?] {az} sf. 1. (Kii iin) d rtk , [dr-t-k ?] {az} sf. (Kuma iin) ince ve dayanksz. [DS] zayf, kuru; elimsiz. 2. zrl; sakat. 3. Alacal; d n tm a k 1 [dire-t-mek > dr-t-nak] {az} gsz. fi [, eit eit renkli. 4. is. Gereksiz, bo sz. 5. am r] 1. Diretmek. 2. Kar koymak. 3. Bandan de dallarnn ucundaki buday byklndeki to fetmek; kovmak. [DS] murcuklar. [DS] d n tm a k 2, [dr (yans.) > dr-t-mak] {az} gsz. fi. [d rgldam ak, [drgl-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [r] Bandan defetmek; kovmak. [DS] d()-yor] Gereksiz yere ok konumak; gevezelik drz, [dr-z] {az} sf. (Kii iin) zayf, kuru ve etmek. [DS] elimsiz. [DS] dra, [eT. diri > drga] {az} is. 1. Dzen; dirlik. 2. d rzlam ak , [drz-la-mak] {az} gl. fi. [-r] [-l()Yiyecek, iecek; erzak. [DS] yor] Germek. [DS] diri, [dr-] sf. (Kii iin) kt kalpli, d in , [Krt, dirij (uzun)} {az} sf. (Kii iin) kuru; d rzlan m ak , [drzla-n-mak] {az} dnl. f. [-r] 1. Gerinmek. 2. imek. [DS] elimsiz; mecalsiz. [DS] drkaz, [Far. derivs => drkaz] {az} is. Ahra b i -dirik, [durmak / turm ak > dur-uk > -dirik / -dirik / tiik ev veya oda. [DS] trk / -tirik / -drk / -duruk / -trk / -turuk] yap. drkazlamak, [trkaz-la-mak] {az} gl. f i [-r] [-l()e. simden isim treten ek. Durduran, tutan anlam yor] Kapy arkadan srglemek. [DS] larnda iin yaplmasn salayan ara isimleri ya drlaan, [dr-la-mak > dr-la-an] {az} sf. Yerli par: boyunduruk, diindirik, akndrk (am sakz). yersiz konuan; geveze. [DS] d irik 1 - [dr-k] {azj sf. Zayf, kuru, elimsiz. , drlama, [dr-la-ma] {az} is. 1. Drlam ak eylemi. 2. [DS] S1 d irik d rsk , {az} Skk, yrtk. [DS] Gereksiz ve geliigzel konuma. [DS] d irik2, - [dr-k] {az} is. shal. [DS] d irik , - [dr-k] {az} is. 1. Yer; toprak. 2. Kk; drlamak, [dr (yans.) > dr-la-mak] {az} gsz. fi'. [r] [l()-yor] Gereksiz ve ok konumak; gevezelik temel. [DS] S d irik tu tm a k , {az} B ir ite sebat etmek. [DS] etmek; sonuna kadar beklemek; tutunmak. [DS] drlanma, [drla-n-ma] is. Rahatszlk verici biimde d irik 4, - [de-ik > dr-k] {az} is. Sincap. [DS] sylenme; drlanmak eylemi, d rk lam ak , [drk-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()drlanmak, [drla-n-mak] dnl. f i [-r] 1. Bakalar yor] shal olmak. [DS] n tedirgin edecek, bezdirecek biimde sylenmek; drk lam ak , [drkla--mak] {az} ite f. [-r] drdr etmek, {az} (ayn) [DS] 2. {az} ok m z (Kadnlar iin) karlkl olarak birbirlerine kt mzlanp alamak. [DS] sz sarf etmek; svmek. [DS] drlama, [drla--ma] is. Kavga etme, drlamak ey d rkm ak, [tur-ulc-mak / dr-k-mak] {az} gsz. f i [lemi. r] 1. Snp yerlemek. 2. Y urt tutmak. 3. Ko drlamak, [drla--mak] ite, fi. [-r] 1. Az dala mak; kamak; seirtmek. [DS] etmek; kavga etmek, {az} (ayn) [DS] 2. {az} D e d in i1, [dr (yans.) > dr-l] is. Yar anlalr, yar dikodu yapmak. [DS] anlalmaz sz sylemeyi anlatan yansmal gvde. drma, [Yun. trimma] {az} is. orbalk kesilmi diril2, [dr (yans.) > dr-l] {az} is. Dere kenar. [DS] hamur. [DS] S 1 drma orbas, {az} Kesilmi ha diril3, [ng. drill] {az} is. A d kaput bezi. [DS] murdan yaplan bir tr orba. [DS] d rlam ak 1 [dr--la--mak] {az} ite, fi [-r] Tar , drma, -c [eT. trm a-mak > dr-ma] {az} is. 1. tmak. [DS] drga, [dr-ga] {az} sf. Titiz. [DS] drgak, - [der-mek ? > dr-ga-k] {az} sf. Derli toplu; dzenli. [DS] drgahk, - [drga-lk] {az} is. G eilemeyecek ka dar sk allk. [DS]

DIR

IM U K C E S E b O K .
drtdrt, [drt (yans.) >drt+drt] {az} sf. (Yiyecek iin) yeteri kadar kaynatld hlde pimemi. [DS] drtlmak, [drt-mak (ekmek) > drt-l-mak] {az} gsz. f. [-r] Darlp bir ie karmamak; ksmek. [DS] drtlak, - [drt (yans.) >drt-la-k] {az} sf. 1. K or kak. 2. Zayf, kura, m ecalsiz (kimse). 3. Kurutul mu zmlerin arasnda kalan yeteri kadar kuru mam taneler. [DS] drtl, [drt (yans.) > drt-l / dert-li ?] {az} sf. 1. Miskin; mzmz. 2. Zayf, kuru dermansz (kimse). 3. Hastalkl. [DS] drtmak, [tart-mak / drt-mak] gl. f. [-ar] 1. {eAT} ekmek. 2. {az} K olay trm anabilmek iin aa gvdesine basam ak eklinde entikler amak, drtmk, - [drt-mk] {az} is. Trmk. [DS] drtmklamak, [drtmk-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] Biilmi ekini trm k ile toplamak. [DS] drvana, [Bulg. drvena] {az} is. 1. Yayk. 2. o banlarn st sadklar iki kulplu inko kap. [DS] drzanlamak, [? drzan-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] A lay etmek. [DS] -da, [-d-sa / -di-se] {eAT} yap. e. Fiillerden zarf fiil tretir, bugnk -nca ilevi ile karlanabilir, dsdbl, [d(s)+d/bl] {az} sf. 1. rplak. 2. Para sz. [DS] dsdvrak, - [d(s)+d/vra-k] {az} [sf. 1. Hafif. 2. is. Hafiflik. [DS] d 1 [d / di (yans.)] is. Przl yzeylere srtnme , srasnda kan sesi anlatan kk. [Zlfkar] d-r dr d , [ta / t / d] is. 1. B ir eyin veya yerin snrlan tesinde kalan yer. 2. Bir eyin grlen, ite bu lunmayan yz. 3. Bir konunun veya kavramn kapsam na girmeyen ey. 4. Bir kimsenin grn teki hl ve hareketleri; fizik yaps. 5. Bireyin znden kaynaklanmayan, birey tesi varlk. 6. sf. Bir yere veya bir eye gre belirlenen snrlar d nda kalan. 7. Birinin veya bir eyin kendi zn den olmayp da baka kii ve ortamlardan kaynak lanan. 8. Yabanc lkelerle ilgili; yabanclara ait. S d a, mat. ki doruyu kesen baka bir dorunun, bu dorularn dnda: kalacak ekilde yapt a.\\ da dnk, /. psikol. K endi duygu ve dnceleri yerine nesnel ve toplumsal evreye ynelmi. 2. bot. iekte da doru sarkan balk biimi, i. ekon. Yabanc sermayenin yurda arlmas, youn teknikler kullanlmas ve d pazar aramaya yne lik (ekonomik politika).|| da dnklk, psikol. K iinin kendi duygular yerine nesnelere ve toplu ma ynelm e durumu. || d akl, (Blge iin) akar sular ak denizlere ulaan.\\ d alulhk, (Blge ler iin) akarsularnn ak denizlere ulamas du rumu.,|| d lem , fel. Bilincimizin kart olarak, algladmz nesnelerin tm. || d alm, tic. Ya

Srtta yk tam ak iin koltuk altlarnda geirilerek balanan yn rg ip. 2. Srta balanarak tanan yk. 3. Ykn sarlp balanarak srta alnabilecek duruma getirilmesi. 4. Ykn srta alnmas. [DS] drm alam ak, [drma-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] Tanacak yk srta skca balamak. [DS] drm alanm ak, [drmala-n-mak] {az} edil. f. [-rj (Y k iin) srta skca balanmak. [DS] drm alamak, [e l . trm a-mak > trm a-la-mak / drma-la-mak] {az} gl. f. [~r] [-l()-yor] 1. Trma lamak. 2. (Kayalk yer, dik yoku iin) emekleye rek kmak. drmalk, - [trma-lk] {az} is. Sk allk. [DS] drraan, [Yun. daimon (cin)] {az} is. 1. Cin. 2. Dev. 3. atda kiremit altna konulan kaim aalar. [DS] d rm a n m a k , [trma-n-mak > drma-n-mak j>}] {eAT'} g sz.f. [-ur] Trmanmak, d rm am ak , [eT. traa-m ak > trma--mak] {az} ite, f. [-ur] 1. Birlikte trmanmak. 2. (Sarmak, asm a vb. iin) sarlmak; trmanmak. [DS] d rm k 1 [eT. tarma-mak > trm(a)-k] {az} is. Tr , mk. [DS] drm k2, - [eT. tarm ak (pene)] {azf is. Trnak yaras; trm alam a sonucunda oluan iz. [TS] [DS] drmk, [drmk-] {az} sf. Sz tayan. [DS] drmnt, [trman-mak > drman-t] {az} is. rn devirme srasnda dklen ve trmkla toplanan dkntler. [DS] drna, [eT. trna > dim a jj-^o] {eAT} is. Trnak; pene, t? drna urraak, {eAT} Pene atmak. drnak, - [eT. trna > dm ak &ji] {eAT} {az} is. Trnak. [DS] S drnak kadar, {az} ok az. [DS]|| drnak yaras, {az} Trnaklarda kna ile yaplan bir tr ss. [DS] drnakl, [tmak-l] {az} is. Bir tr pide. [DS] dr nakz, [tmak-sz] {az} sf. 1. Soyguncu. 2. Dalavereci; dzmeci. [DS] drra, [Ar. drra ).> {OsT} is. 1. Krba. 2. Tura, _ ] drs, [Ar. drs / zrs y ^ ] {OsT} is. Az dii. drsk, - [drs-k / dr()s-k] {az} is. 1. Delik. 2. Eskiyip paralanm; yrtk. 3. Harap olmu; ykk. [DS] drs, [Ar. drs (drsi:) sf. Az dii ile ilgili, -drt-, [-dr-t- / -dir-t- / -dur-t- / -dr-t- / -tr-t- / -tir-t/ -tur-t- / -tr-t-] yap. e. Fiilden fiil treten ek. iin bir bakasna gemesi, birisine yaptrlm as sz konusu olan kavram tayan fiiller tretir; geili yaplan fiillerin geililik derecelerini arttrr, drt, [drt (yans.)] is. Gl bir ekilde srtnme, gaz ve koyu sv maddelerin kapal bulunduklar yerden basnla dar atlmasn anlatan kk. [Zlfkar] drt drt, drt-l-mak, drt-la-k, drt-l / jiU p

D I
banc lkelerden m al alma; ithalat. || d almc, tic. thalat.\\ d almclk, tic. thalat yi.|| d asalak, zool. B ir hayvann zerinde asalak olarak, oun lukla da kan em erek yaayan bcek.\\ d at, spor. Futbolda topun, kar takm oyuncularnca ke ile kale arasndaki izgiden veya kale stn den alan dna karlmas durumunda topun oyu na dahil edilmesi iin yaplan vuru.\\ da vur mak, psikol. D uygularm gizleyememek, belli et mek, || da vurum, psikol. Ruhsal olaylarn dtan gzlenebilir hareket ve ifadelerle yanstlm as du rumu; insan ruhunun alglanabilecek biimde ken dini da yanstmas. || da vurumcu, gz. sntl. Olaylar, varlklar gerekte olduu gibi deil de kendi i dnyasna gre anlatan sanat; ekspres yonist,|| da vurum culuk, gz. sntl. Olaylarn, varlklarn gerekte olduu gibi deil de sanatnn kendi i dnyasna gre anlatlmas anlayna da yanan sanat akm; ekspresyonizm.|| d bakala m, jeol. Magmann sokulmas ile komu kayalarda meydana gelen bakalam.\\ d beslenme, biy. Kendisi iin gerekli maddeleri sentez yoluyla yapam ayp yeil bitkilerden veya dier organizm a larn vcutlarndaki organik maddelerden sala ma d bor, eko. D evlet btesinde, kam u ve .|| zel sektr iin d lkelerle, d lkeler kurum ve kurulularndan salanan bor. || d ekim, sin. Bir film in stdyo dnda yaplan ekimi. || d ev re, psikol. Kiinin dnda olan, kendisinin de bi linli veya bilinsiz olarak tepkide bulunduu uya ranlarn tm.\\ d izgisi, spor. Futbolda ke ile kale arasnda kalan izgi. || d okgen, mat. K e narlar bir dairenin ember izgisi zerine gelen okgen.\\ d deri, biy. Sinir sistem ini ve duyu or ganlarn oluturan, embriyonun d yzn rten tabaka; ektoderme. || d donu, {az} Pantolon. [DS]|| d dnya, 1. lke d. 2. fel. Bilincimizin kart olarak, algladm z nesnelerin tm. \\ d evlilik, sosy. Evlenecek kimsenin eini kendi soy veya boyunun dndan birini sem esi kuralna da yanan evlilik biimi; egzogami.\\ d gebelik, tp. Dllenmi bir yum urtann dl yata dnda ge lim esi^ d gezegen, g k b. Yrngesi y e r yrn gesinin dnda olan gezegen. || d gezi, lke dna yaplan gezi.|| d gler, 1. Ekonomi ve politika asndan gl devletler. 2. co. M ekanik para lanma, kim yasal ayrma; yel, akarsu, akarsu ve buzul etkileri gibi kkeni gne enerjisine dayanan glerin veya etkenlerin tm.|| d hat, 1. Yurt d ulamn salayan yol. 2. Yurt d iletiimi.\\ D eli,, ii beni yakar. D grn ile ssl ve her kesi kskandracak durum da olmasna ramen sa hip olan iin i yz skc ve zc olan eyler hakknda kullanlr.\\ d kalayl, ii alayl, D grnm bakmndan gzel olmasna ramen ii, z kt olan. || dna kmak, Verilen yetki ve ta nnan haklarn snrn amak.\\ (...in) dnda, ... dan baka, ... ayr tutulduunda.|| dnda bra klmak, Ayr tutulmak; hari braklmak,|| (...in) dnda kalmak, (Bir olayn) iinde ye r almamak; karm am ak || d ileri, ynet. B ir devletin baka devletlerle olan ilikileri; hariciye.|| d kapak, ktp. Kitabn korunduu daha kaln ve dayankl malzemeden yaplm kutu biimindeki kapak. || d kapnn mandal, Akrabalk derecesi ok uzak olan. || d kazk, spor. Yal grete elin rakibin kispetinin iine belden sokulmas ile uygulanan oyun.|| d kredi, eko. D evlet btesinde, kamu ve zel sektr iin d lkelerle, d lkeler kurum ve kurulularndan salanan kredi.\\ d kulak, anat. Kulan, kulak kepesi ile d kulak yolundan mey dana gelen blm.\\ d kullanm l ila, tp. D eri nin zerine srlen fa k a t emilmeyen ve organizm a ya nfuz edemeyen ila.|| d kutsal, fel. Kutsallkla ilgisi olmayan; kutsalla ne uygun ne de kart olan. || d lastik, oto. Otomobillerde, daha nazik olan i lastii y o l artlarna kar koruyan, kaln ve olduka dayankl d ksm.|| d merkezli, D merkezlikle ilgili olan. || d merkezlik, mat. Bir elips veya hiperbolde odaklar arasndaki uzakln byk eksen uzunluuna oran.|| d odun, bot. K a bukla olgun aa blmleri arasnda bulunan, tam olgunlamad iin marangozlukta kullanlmas sakncal olan odun blm.\\ d pazar, eko. B ir lkenin m al satabildii yabanc lke.|| d pazar lama, tic. Yabanc lkelere m al satm iy/.|| d pi yasa, eko. lke d ticaret durumu.\\ d plazma, biy. B ir hcre ierisindeki stoplazmann fa rklla m d kat. || d satm, Yabanc lkelere mal sa t ma ii; ihracat.|| d satmc, Yabanc lkelere m al sat yapan tccar; ihracat. \\ d satmclk, D lkelere m al satm a ii; ihracatlk,|| dtan, D a rdan.|| d ters a, mat. ki paralel doruyu kesen nc bir dorunun iki yannda, paralellerin d nda altl stl oluan drt adan her biri. || d trpan, spor. Yal grete ayak ii ile rakibin y a kn duran ayak bileine veya baldrna vurulmak suretiyle yaplan oyun.\\ d yarap, mat. D zgn bir okgenin kelerinden geen dairenin yara p .|| d yz, B ir eyin dardan grnen yan,\\ d zar, bot. Ayn irilikte olmayan ktin durumuna gelmi iek tozu tanecikleri. da, [d-a(r)] (da;) {az} zf. Dar. [DS] S da kmak, {az} Aptes bozmak; tuvalete gitmek. [DS]|| da gitmek, {az} 1. K y dna kmak. 2. (Evli erkek iin) baka kadnlarla iliki kurmak. [DS] dar, [eT. taaru] is. 1. Sz edilen yerin dnda bulunan yer ve nesneler; d evre; d yer. 2. gnl. Kiinin konutundan baka yer. 3. Yurt d; yabanc lke. 4. {azj Sofa. [DS] 5. zf. Da; d evreye. S dar atmak, Kovmak.|| (kendini) dar atmak,

D I
H zla darya kmak.|| dar ayakl, {az} (Kadn iin) baka erkeklerle diip kalkan; kt; ahlaksz. [DS]|| dar kmak, Byk aptes yapm ak.|| (ken dini) dar dar atmak, Tehlikeden kendini glk le zaklatrmak.\\ dar gitmek, {az} Aptes boz mak. [DS]|| dar vurmak, Belli etmek, aa vur m ak. || dardan evlenme, sosy. Evlenecek kimsenin kendi soy veya boyunun dndan birini e olarak sem esi kuralna dayanan evlilik biimi; egzogami. darl, [dar-l] sf. Dardan olan; darlkl; ta ral; tarada yetimi, darlk, - [dar-lk] {az} sf. 1. Dars ile ilgili olan. 2. D arda kullanlan. 3. Elden karlacak olan; bakasna verilecek olan. 4. is. Yabanlk elbi se. 5. B ir kimsenin dardaki tutum ve davranla r; bakalarna kar olan tutumu. [DS] dars, [dar-s-] is. 1. Kapal veya snrl bir yerin tesi. 2. Bulunulan meknn d, tesi, darlak, - [dar()-la-mak > darla-k] is. 1. Bulu nulan ehir veya kasaba d; tara. 2. sf. {az} Da doru knts olan. [DS] darlk, - [dar()-lk > dar-lk] is. 1. Bulunulan ehir veya kasaba d; tara. 2. {az} Sara hastal . [DS] S darlk olmak, {az} Bir akl ve ruh hastalna yakalanmak. [DS] darlkl, [darhk-l] {az} sf. Bulunulan ehre dardan gelen; taral; yabanc; baka memleketli. [DS] dbeslenen, [d+bes-le-n-en] sf. Besinini organik m addelerden salayan; heterotrof. dbkey, [d+bk-ey] sf. Yzeyi tmsek, kk veya ikin olan; tmsekli; muhaddep; konveks, dbkeylik, - [d+bk-ey-lik] is. Da doru kabark olma hli; tmseklik. dk, - [d-k] is. kim. Ergitilen metallerin yze yinde biriken yabanc maddeler; cruf, dks, [dk-s] sf. jeol. Dk gibi kabarckl, sert ve hafif olan. dnl, [dm-l] sf. fel. ze bal olmayan, bir d ncenin aslnda ve kendinde olmayan fakat ona bal kalan; arz olan; z d; gayr- zt, haric. S dnl gd, psikol. Dtan gelen ceza ve dl gibi etkenlerle salanan gd.|| dnl kantlar, ed. K onunun znden karlamayan kantlar. dr, [d (yans.) > d-r] is. Bir yzeydeki ptrler; przler, f? dr dr, Przl hlde; ptrl. dk, [d-k] is. 1. Da atlan ey. 2. biy. Ans yoluyla darya atlan sindirim art; kazurat, (1944). dkcl, [dk-cl] sf. biy. 1. (Bitki iin) dk ze rinde yetien. 2. (Hayvanlar iin) dklarla besle nen. d kl, [dk-1] sf. Dk ile ilgili olan. S dkl dnem, psikol. ocukluk ann ilk yllarnda ka ka yapm aya ilgi duyma biiminde gelien cinsel grntl dnem.

T H I M tM H .
dklama, [dk-la-ma] is. Dknn dklk veya ans yoluyla dar atlmas eylemi, dklamak, [dk-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] Dksn dklk veya ans yoluyla dar atmak, dklk, - [dk-lk] is. biy. Kularda olduu gibi baz canllarda barsak ile sidik ve reme kanalla rnn birleerek da ald yer. dkms, [dk-ms] sf. tp. Barsak tkanmalarnda grlen ve dk kokan kusmuk, dlama, [d-la-ma] is. 1. A raya almama, darda brakm a durumu ve eylemi. 2. psikol. Gerein bir blmnn gz ard edilmesi durumu. 3. fz. Bir atomdaki iki elektron veya protonun ayn kuvantum hlinde bulunam ayacan belirten ilke, dlamak, [t-la-mak > d-la-m ak gl. fi [r] [-l()-yor] 1. Birini aralarna almamak; aralarn dan atmak; onunla ilgilenmemek. 2. Bir eyi dta brakmak; yadsmak. 3. {OsT} Kuanlm eyi karmak. dlanma, [dla-n-ma] is. Darda braklma eylemi; yadsnma. dlanm ak, [dla-n-mak] edil, f i [-ir] Darda bra klmak; yadsnmak, dlatrma, [dla-tr-ma] is. Da vurm a elemi, dlatrmak, [dla-tr-mak] gl. fi [-rj Bir duygu yu, dnceyi da vurmak, dlatmak, [t > tl-m ak > dla-t-mak] {eT} gl. fi. [-ur] Diletmek; srtmak. dlk1 - [d-lk] {az} sf. 1. (Giyecek iin) dar , da giyilen ve kullanlan. 2. Yabanc; ilgisiz. 3. is. Temizlik yaparken giyilen elbise. [DS] dlk2, - [d-lk {eATf is. 1. Bar; sessizlik; dirlik; huzur; nee. 2. yi geinme; geim, fi1 dilii azmak, {az} Cam sklmak. [DS]|j dilii gelmek, {az} Ferahlamak. [DS]|| dilii gelm emek, {az} Cam sklmak; keyifsiz olmak. 2. Huzuru olmamak, [DS]11 dlk vermem ek, {az} Rahat brakmamak; tedirgin etmek. [DS] dlksz, [dlk-sz] sf. 1. Bir yerde durmayan. 2. Dirliksiz. drak, - [dra-k] sf. 1. Gizli olmayan; akta, meydanda olan. 2._/e/..(Bilgi, reti iin) gizli ilim lerde, hibir gizli yn olmayan, herkesin ren mesinde bilmesinde bir saknca bulunmayan; ak retim. draklk, - [dralc-lk] is. Gizli bir doktrinin bakalarna aklanmasna izin verilen blmnn retilmesi. dsal, [d-sal] sf. Dla ilgili; da ait; da ilikin; haric. dtan, [d-tan] sf. fel. (Dnce iin) aslnda ve znde bulunmayan ancak sonradan ve d etkilerle ortaya kan; duyumlar ve d nesnelerle elde edi len.

1207

DZ

dtk, -s [d()t-k] sf. Yabanc; alakasz, dtnmak, [tt-mak > tt-m -m ak > dt-m-mak] {eT} d n l.f [-ur] Yrtlmak, dtmk, - [dt-mk] {az} sf. Pek az; ok kk. [DS] d v 1 [da / dav / dv / div (yans.)\ is. Yrme sra , snda kan grltl ve hrtl sesleri veya buna benzer konumay anlatan kk. [Zlfkar] dv--t, dv- dv, dv-r dvr, dv2, [dv (yans.)] is. Srtnme ve gaz karmay anlatan kk. [Zlfkar] dv-k divik, dv dv dva, [? divan] {az} is. 1. D ank mahallelerden meydana gelen ky. 2. Birka kyn birlem esin den oluan birlik. [DS] d v ar, [Far. divr] {eT} is. Duvar, dvatm ak, [duva(lc) > dva-t-mak] {az} gl. fi. ]-r] Gelini sslemek. [DS] dvdv, [dv (yans.) > dv+dv] {az} is. Kemene. [DS] divik, [dv (yans.) > dv-k] {az} is. Yellenme; osuruk. [DS] 0 divik divik, Srekli yellenerek. dvlck, - [dl ? > dvl-ck] {az} sf. Kk; ufack. [DS] dvldamak, [dv (yans.) > dvl-da-mak] {az} gsz. f M [-d()-yor] (Kk ocuk iin) konumak; sesler karmak. [DS] dvr, [dv (yans.) > dv-r] {az} is. Kk ocuklarmkine benzer konum a veya sesler karmay an latan yansmal gvde. [DS] dvr dvr, {az} (Kk ocuklarn konumas iin) kendi kendine, neeli fa k a t anlalmaz; dgl dgl. [DS] dv, [dv (yans.) > dv- / eT. tab / taw] {az} is. K sa ve yava admlarla yrrken kan sesleri an latan yansmal gvde. [DS] dv dv, (Yr y iin) ksa admlarla, ar ar. dvmak, [dv (yans.) > dv--mak] {az} gsz. f. [r] Kamak; svmak. [DS] dvtamak, [dv-ta-mak] {az} gsz. fi [-] [-t()yor] Yava yava, sessiz sessiz yrmek. [DS] dvt, [tav (yans.) > tav-u / tav- (duygu, km l danma) / dv (yans.) > dv- > dv--t] {az} is. 1. nsan, hayvan veya eya tarafndan karlan hafif ses. 2. H afif grlt; hrt; tkrt; dav. 3. Acele acele gidip gelme; bo yere dolap yorulma. 4. Ayak sesi; dav. [DS] dvrak1 - [eT. tav-ra-m ak (davranmak) > dv-ra-k] , {az} sf. 1. evik, atik. 2. Derli toplu. 3. Ne giyse yakan. 4. (Elbise iin) dar; smsk. [DS] fi1 dvrak yry, {az} D erli toplu dzgn y r y. [DS] dvrak2, - [dv-ralc] {az} sf. Kck; ufack. [DS] dvrk, - [eT. tav-ra-m ak > dvra-k] {az} sf. Hzl; kvrak. [DS] dvrk dvrk, {az} (Kemene ez gisi iin) oynak; kvrak. [DS]

dy, [dy (yans.)] is. Sivrisinek vb. bceklerin kanat seslerini anlatan yansmal kk. dyan, [? dyan] {az} is. Akar su nne aklan kazklara al germek suretiyle yaplan bent. [DS] dydk, - [dy+dk] {az} sf. 1. Aklsz; dncesiz. 2. is. Gereksiz ve yersiz ikram veya iltifat. [DS] dydy, [dy+dy] {az} is. . Sivrisinek. 2. Hindi yavrusu. [DS] dyk, [Ar. dik / t i k j ~ i ] is. dayk. S 1 dyk- nefes, Nefes darl. dymak, [td-mak > dy-mak] {eT} gsz. fi', [-ar] E n gel olmak. dynak, [tr-()n-ak > dy-nak jU o / j o ] {eAT} is. Trnak; pene, dyrak, - [dy-()r-ak] {az} sf. 1. Yzeyi przl. 2. (Hava iin) sert; etin ayaz. [DS] dyyk, - [Ar. dik > dyyk ^~i>] {OsT} sf. -* dayyk. -diz, [-diz / -diz / -dz / -dz] yap. e. simden isim yapan ek: b-dz d iz 1, [daz / diz (yans.)] is. H zlca dnme ve dolama, bu biimde gidip gelmeyi anlatan kk. [Zlfkar] diz diz, dz-, dz-k, dz-r dzr, dz-+ver-mek, dz-tmak, dz-kr-mak S diz diz, {az} (Yry iin) acele; abuk abuk. [DS] diz", [daz / diz / doz (yans.)] is. Gaz karmay ve czrtl yanmay anlatan kk. [Zlfkar] dz-gr-mak. diz3, [diz / doz (yans.)] is. Mzmzl, alayp barr hlde olmay, fkeli oluu anlatan kk. [Zlfkar] diz diz, diz dza, dz-gr-mak, dz-k-mak S diz v e r m ek, {az} Gzn korkutmak. [DS] diz4, [daz > diz] {az} sf. Banda sa bulunm ayan; kel. [DS] dza, [Yun. tza] {az} is. zool. Kene. [DS] dzbarlamak, [dzbar-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [l()-yor] zerinde durmak; direnmek. [DS] dzbar, [Far. dhr] {az} sf. Huysuz; ara bozucu; inat. [DS] dzdk, [diz (yans.) > dz-dk] is. 1. M akat; k. 2. U zak akraba anlamnda dzdn dzd deyi minde kullanlr, dzdn dzd, Uzak akraba. dzdrk, - [diz (yans.) > dz-dr-k] {az} is. D ar ve biimsiz i amar, don. [DS] dzdz, [diz (yans.) + diz] {az} is. 1. Bvelek deni len sinek. 2. Keman. 3. sf. ok alayan ocuk; mzmz. 4. sf. Titiz, huysuz; abuk fkelenen. [DS] dzdzc, [dz+dz-c] is. argo. nsann dikkatini belli bir yne ekerek parasn alan; dolandrc; yanke sici. dzdzclk, - [dz+dzc-lk] is. argo. Yankesicilik; dolandrclk, dzgal, [Yun. daskalos] is. argo. 1. Sakal. 2. Yal adam. dzgall, [dzgal-l] is. argo. D in adam.

DZ

dzgr, [dz-gr] {az} is. ri yar adam. [DS] dzgrm ak1 [diz (yans.) > dz-gr-mak] {az} gsz. fi , [-r] 1. Anne ve babaya kar gelmek. 2. fkelen mek; hiddetlenmek. [DS] dzgrmak2, [diz (yans.) > dz-gr-mak] {az} gsz. fi. [-r] 1. shal olmak. 2. Yellenmek. [DS] dzk, - [dz-k] {az} is. 1. Patavatsz. 2. Hdk. [DS] dzklam ak, [dzk-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-l()yor] Kamak. [DS] dzkm ak1 [diz (yans.) > dz-k-mak / dz-t-mak] , gsz. fi. [-r] 1. Komak; kamak. 2. abuk dav ranmak; acele etmek. dzkm ak2, [diz (yans.) > dz-k-mak] {az} gsz. fi. [-r] 1. Cam sklmak. 2. Olduu yerde ilgisiz ola rak dikelmek. [DS] dzldam ak, [diz (yans.) > dzl-da-mak] is. [-r] [d()-yor] Diz diz etmek; sylenmek, dzlt, diz (yans.) > dzl-t] is. Devaml kan ses; drlt. d zr1 [diz (yans.) > dz-r] {az} sf. 1. Dik. 2. fke , li. 3. Yellenme; osuruk. [DS] > dzr dzr, Dimdik ve evik admlarla.\\ dzr dzr yrmek, Kzarak arkasna bakmadan yryp gitmek. dzr2, [? dzr] is. Hristiyanlarn bayram; paskalya, dzrmak, [diz (yans.) > dz-r-mak] gsz. fi. [-r] Yellenm ek; osurmak, dztmak, [diz (yans.) > dz-t-mak] gsz. fi [-r] Komak; kamak; seirtmek, dzvermek, [dz-+ver-mek] {az} gl. fi. [-ir] a buk getirmek. [DS] dzkr, -c [dzgr-mak > dzgr-] {az} sf. Yoksul ve kimsesiz. [DS] dzlak, - [taz (plak) / diz > dz-la-mak > dz-la-k] sf. Banda sa olmayan; dazlak, dzaan, [dzla-an] {az} is. Isrgan otu. [DS] S dzlaan bcei, {az} Siyah kanatl bir ar eidi. [DS] dzlak, - [dazla-k / dzla-k] {az} sf. 1. Tysz; plak. 2. (Arazi iin) otsuz, plak ve dzlk. 3. is. Kumlu ve orak arazi. [DS] dzlamak, [diz (yans.) > dz-la-mak] gsz. f. f- r ] [l()-yor] 1. JDz sesi karmak. 2. {az} Daha ok barmaya balamak. [DS] 3. argo. Dolandrmak; arpmak. dzlan, [dz-lan] (dzlan) {az} is. Aasz, plak da. [DS] dzm an1 [Far. dman > Krt, dijmin => dzman , ljjj.i] {az} sf. 1. Uzun boylu ve iri yar; iman; cesim. {eAT) (ayn) [DS] 2. (Kii iin) ayana tetik; aceleci. 3. is. Tanm as g eya. 4. Cahil. 5. ey tan. 6. K art teke. dzman2, [diz (yans.) > dz-man] {az} is. M ayasz hamurdan frnda piirilerek zerine yourt dk lp yenilen bir tr peynirli brek. [DS]

dzm ana, [dzman-a] {az} is. M ayal hamurdan yaplan bir tr peynirli rek. [DS] dzm anlk, - [dzman-lk jkU jj.j] {eAT} is. 1. rilik; iri yar olma. 2. Cesamet, dzmr, [Far. dvr > Krt, dijvar] {az} sf. 1. Ara bozucu; kartrc; fitneci; mfsit. 2. Huysuz. [DS] dzmrlk, - [dzmr-lk] sf. ti kak; inatlk, dzzk, - [dzz-k ?] {az} is. ifte; tekme. [DS] dzzk etmek, {az} (Hayvan iin) arka ayaklar ile ifte atmak. [DS] dzzo, [Krt, dzzo] argo. is. Hrsz, di-, [Yun. / Lat. di-] n ek. Yokluk, olumsuzluk eki. -d i1, [-d / -di / -du / -d / -ti / -t / -tu / -t] ek. e./ yap. e. -* -d. {eT} (ayn) -di2, [-d / -di] {eAT} ek. e. -* -di. -di3, [-di] {eAT} yap. e. Kalplam olarak tek rnek te vardr, im-di. d i1, [d-mek > di / din & / ^Lo] {eAT} nl. Haydi; haydi artk; haydin. S din imdi, {eAT} Haydi; hay din; haydi bakalm. d2, [Far. d ep] (di:) is. Dn; dnk gn. fi1 d-eb, {OsT} Dn gece. dia, [Alm. dia / Fr. diapositive] (diya) is. Saydam bir yzey zerine alnm, projeksiyonda kullanlmaya zg, pozitif grnt, slayt, diakustik, [Fr. diacoustique] is. fz. Akustiin ses krlmalarn ve baz ortamlardan geerken uradk lar deiiklikleri inceleyen dal, dialdehit, [Fr. dialdhyde] kim. Birleiminde iki aldehit grubu bulunan madde, dialkol, -l [Fr. dialcool] is. kim. Birleiminde iki alkol grubu bulunan madde; glikol diam , [Ar. di'm / di'm et / c~oUj] (dia:m) {OsT} is. 1. Bir binaya vurulan destek; direk; pa yanda. 2. leri gelen; ba. dian, [Sansk. dhyna] is. 1. Meditasyon; istirak. 2. On erdemden biri; alt erdemden biri. [EUTS] diaspora, [t. diaspora] is. 1. Bir ulusun yurdundan ayrlm kolu. 2. Yahudilerin ana yurtlarndan ayr larak yabanc lkelerde yerleen kollar. d ib 1 [dab / deb / dep / db / dib / dp (yans.)] is. , Patrtl yrm eyi, dzensiz adm atmay, ayakla tepm e veya tepinmeyi; dengesi bozulma, yuvar lanma; km ldanma ve bu yolla meydana gelen dr tleri anlatan kk. [Zlfkar] dib-il-de-mek dib% [eT. tb /dib / dip] {eAT} is. 1. Dip. 2. Temel. 3. Alt; altta olan; taban, {az} (ayn) [DS] 4. Aa. 5. Kazan, mlek, tencere vb. eylerin alt. 6. Suyun alt. 7. Bir aacn alt; kk. [DK] 8. {az} Son; so nu. [DS] 9. {az} eker pancar. [DS] 10. {az} K; makat. [DS] 11. {az} Bekret; kzlk zar. [DS] 12. {az} Kl altndaki kor. [DS] 13. {az} Bir eyin altndaki yer. [DS] 14. {az} sf. En utaki;

O H

R C E S O1I R .

DD dibeli, [eT. tb-le-mek > dibe-li] {az} zf. 1. rnek olarak; rnei. 2. Bsbtn; tamamen. 3. Srekli; daima; devaml. 4. Gerekten. 5. Bir trl. 6. sf. ok. 7. nl. A man sende! [DS] dibelik1 [eT. tble-mek > dibelik , ^ {eAT} zf. -* dibelek. dibelik2, -i [dibe-lik] {az} zf. nadna. [DS] diben, [d-mek / di-y-()ben > diben <>o] (di.ben) {eAT} zf. Diyerek; deyip, dibet, [Tibet (z. ad)\ is. Eskiden erkekler iin krk, kadnlar iin ferace yaplan dayankl bir tr ynl kuma. dibicesi, [dip > dibice-s-i] {eT} zf. Szn ksas; so nucu; neticesi; hsl- kelam, dibidz, [dib-i+dz] {az} zf. 1. Bsbtn; tam amy la. 2. (Svmek iin) ilerisini gerisini dnmeden; uluorta. [DS] dibik, -i [dib-ik] {az} is. 1. Komu. 2. K e bucak. 3. Gzden sakl. [DS] dibildemek, -i [dib (yans.) > dib-il-de-mek] {az} [-r] [-d(i)-yor] 1. Kmldamak. 2. (ocuk iin) y rmeye abalamak, dibiz, [dib-iz] {az} is. Kuru soan. [DS] dible, [dib-le] {az} is. nce doranm taze fasulye ve pirin ile yaplan bir yemek. [DS] diblemek, [dib-le-mek] {az} g l.fi [-r] [-l(i)-yor] 1. Balanlan iin sonunu getirmek; ii sonuna kadar gtrmek. 2. Ke bucak her yeri doldurmak. [DS] dibli', [dib-li] {az} is. 1. Bekrlk. 2. K zlk zar; bekret. [DS] dibli2, [dib-li] {az} is. M akbuz koan. [DS] diblik, -i [dip-lik] {az} is. 1. Dere kysndaki bahe. 2. Kalburdan geen tahl dknts. 3. Y n ve pam uk krnts. 4. Hayvanlan balamaya yara yan zincir. [DS] dibs, [Ar. dibs] {OsT} is. Koyulam zm suyu; pekmez. dibsiz, [dib-siz] {az} sf. (Kz iin) bakire olmayan. [DS] dicac, [Ar. dicc jr W ] (dica:c) {OsT} is. Tavuk, --> dicace, [Ar. dicce / decce *-Uo] (dica:ce) {OsT} is. Tavuk. -di, [-d /-di] {eT} yap. e. -* -d. didak, - [? didak] {az} is. Kolun dirsek ksm. [DS] didaktik, -i [Yun. dadaskein > didaktikos > Fr. di dactique] sf. 1. retime zg; retimle ilgili. 2. (Kitap, eser iin) amac bir bilim veya sanatn ilke lerini retmek olan. 3. ed. Ahlak, din ve teknikle ilgili bilgiler verm ek amacyla yazlan edeb tr. 4. is. retim sanat, didah, [dida-l ?] {az} sf. Zayf; clz. [DS] didan, [Ar. dd > ddn Ijoj] (di.da.n) {OsT} is.

son. [DS] 15. {eAT} zf. Tam olarak; bsbtn. S dibin ala bakmak, {eAT} D ibini ele almak; dibini, kkn sz konusu etmek. [DK]|| dib yrmek, {eAT} Dipten yrmek. [DK] diba, [Far. db (diba:) {OsT} is. . pek saten veya ipek kadife zerine altm ve gm ilemeli ar kuma. 2. mecaz. Sevgilinin yumuak teni. S db-bf, {OsT} pekli kuma dokuyan. || db-yi frenk, {OsT} Frenk canfesi.|| dbyi Hind, {OsT} H indistandan gelen bir tr kaln ipekli kuma.\\ db-yi mnakka, {OsT} Altn veya gm teller kartrlarak dokunmu iekli bir ipekli kuma; snds. dibac, [Ar. dbc ^ L o ] (di:ba:c) {OsT} is. 1. Ar ipekli kuma. 2. Dall, iekli kuma. 3. Bir yaz t r. dibace, [Ar. dbce (di:ba:ce) {OsT} is. 1. K i taplarda balang; n sz; mukaddime. 2. Evveli yat. dibagat, [Ar. dibt o t i l p ] (diba:ga:t) {OsT} is. -* debagat. dibayak, - [dib+ayak] {az} sf. 1. U zak olmayan; yakn. 2. zf. Biraz nce; demin. [DS] dibcek, -i [dib-celc] {az} is. Kazan ve byk tence re altl. [DS] dibcil, [dib-cil] {az} sf. 1. Sonuncu. 2. nl. Birdirbir oyununda ebenin sylediini unutan ocuun sy ledii sz. [DS] dibcik, -i [dip-ik / dib-cik] {az} is. Aa kk. [DS] dibece, [dibe-ce] {az} zf. 1. B ir eyin asl, esas. 2. Akas. [DS] fi1 dibecesine ermek, 1. Sonunu al mak. 2. Esasn renmek. dibek, -i [tg-mek (dvmek) > dv-ek > dvek > dbek / dib-ek [EREN]] is. 1. Ta veya aatan ii oyularak yaplm, iinde buday, kuru biber, kah ve vb. eyler dvlen byk bir havan. 2. {az} Hayvanlarn su im esi iin aa ya da tatan oyula rak yaplm tekne; yalak; eme yala. [DS] 3. {az} Aa yayklarn iindeki uzun aa sopa. [DS] 4. argo. Edilgen ecinsel erkek. S dibek ba, {az} Ky halknn toplanarak grp konutuu yer; ke ba. [DS]|| dibek tas, {az} B yk bakr marapa. [DS] dibekhane, [T. dibek + Far. -hne] (dibekha:ne) is. Dibek imalathanesi, dibelcek, -i [dib+el-cek] {az} is. Dibek tokma. [DS] dibelek, [eT. tb-le-m ek (bir eyin dibine varmak) > dib(e)le-k / dib-e-lik liU^o] {eAT} zf. 1. Bsbtn; tamamyla; ebed. 2. sf. (Kii iin) ksa boylu; i man. 3. is. Bakrdan yaplm bakra. 4. Byk mlek; kpe. 5. Tahta havan.

DD

IM I K S M .
giderken yabanc kim selere grnm emek iin rt len rt. [DLT] dideklem ek, [didek-le-mek] {az} gl. f i [-r] [-l(i)yo r] Gagalamak. [DS] did ik , [dit-mek > di(t)-ik > did-ilc] sf. 1. Para para koparlm; lif lif ayrlm. 2. {az} Hrm. [DS] d id ik didik, 1. iyice paralanm olarak. 2. gnl. yice, ok ince ayrntlarna kadar.\\ did ik did ik etm ek, 1. Bir eyi paralara ayrp koparmak, ayrmak. 2. K arm akark etmek. 3. Incelemek.\\ di d ik d id ik olm ak, Paralara ayrlmak; eskimekten, yrtlm aktan dolay dklmek; lime lime olmak. didiklem e, [dit-mek > didik-le-me] is. Ditilmi hle getirme eylemi, d idiklem ek, [dit-mek > didik-le-mek] gl. f. [-r] [l(i)-yor] 1. ekitirerek veya rseleyerek bir eyi paralamak. 2. (Kular ve kmes hayvanlar iin) gagalan ile vurarak srmak; koparmak. 3. Bir eyi bulm ak amacyla dkp saarak, kartrarak ara mak. 4. {az} K artm nak. [DS] 5. ok soru sora rak birini hrpalamak. 6. {az} Trmalamak. [DS] 7. {az} Gdklamak. [DS] 8. {az} Bir kimseyi rahat sz etmek; zmek. [DS] 9. {az} B ir konuyu iyice incelemek. [DS] didikleni, [didiklen-i] is. Didiklenmek eylemi veya biimi. didiklenm e, [didikle-n-me] is. Didiklenmek eylemi, didik len m ek , [didikle-n-mek] edil. f. [-ir] 1. ekiti rilerek veya rselenerek paralanmak. 2. (Kular ve kmes hayvanlan tarafndan) gaga darbeleri ile srlm ak; koparlmak. 3. (Bir yer iin) bir ey bul m ak amacyla dklp salmak, kartrlmak. 4. Hrpalanacak biimde ok soru sorulmak, didilm ek, [tt-l-mak / dit-il-mek] {eATf edil, f. [-ir] Ditilmek; didik didik edilmek; para para olmak, didin, [dit-mek > dit-im / jOi] is. Ditm ek ey

Kk solucanlar; kurtuklar. 0 dd n - em a, {OsTj Barsak kurtlar. || d d n - haytiye, {OsTj eritler. |j dd- ertiye, {OsT} eritler. d id a r, [Far. diden (grmek) > dldr (di:da:r) {OsTj is. 1. Yz; ehre. 2. Grme; grme. 3. G rn. 4. Gr gc; gz. 5. tasvf. Allah'n tecell si. 6. sf. Ak; meydanda, fi3 d d r- h rriy e t, {OsT} Hrriyetin gizel yzi.\\ d d r- p k , {OsT} Temiz yz. || d id r- y r, {OsT} Sevgilinin yz. did b an , [Far. dde-bn oljJup] (di:dba:n) {OsT} is. Gzc; gzetici. S dd b n - lem , {OsT} Yedi y l dz; yedi kardeler.\\ dd b n - eh r m , {OsT} G ne. || d d b n - felek, {OsT} 1. Satrn gezegeni. 2. Gne. -dide, [Far. dden (grmek)>-dde (di:de) {OsT} son ek. Sonuna getirildii Farsa isimlerden "g ren, grm " anlam nda birleik sfatlar yapan son ek. dide, [Far. dde o-ip] (di:de) {OsT} is. 1. Gz. 2. Gz bebei. 3. Gz ucu. 4. Gzc. S d d e-b n n , {OsT} Gzcler; gzetleyiciler.\\ d d e-b n n - fi lem , {OsT} 1. Yedi gezegen. 2. mecaz. Gezegenler.|| dde-be-rh, {OsT} Gz y o l bekleyen. |j dde-bd r, {OsT} Gzne uyku girmeyen.\\ dd e-d r, Gz c; gzetleyici. || dde-f r z, {OsT} Gz aydnla tan.|| dde-i bin, {OsT} Gren gz.|| ... dde-gn, {OsT} (...) grm ler.|| dde-i gv, {OsT} 1. bot. kz gz. 2. B ir tr iizm. jj dde-i giry n , {OsT} Alayan, yal gz. | dde-i h ak -b n , {OsT} D oruyu gren gz. || dde-i h n -b r, {OsT} Kanl y a dken gz. || dde-i h u r s, {OsT} 1. H oroz gz. 2. mecaz. Krmz arap.|| dde-i m a h m r, {OsT} U yku lu ya da sarholuktan baygn bakan gz; mahmur gz. || dde-i siyah, {OsT} K ara gz. || d d eler ren! {OsT} Gzn aydn, jj dde-niim , {OsT} Gz gibi; gze benzer.|| dde-pfl, {OsT} 1. Gzii kapayan. 2. Rvet.\\ d d e-r b , {OsT} Gz alc.|| dde-ver, {OsT} 1. yi gren. 2. ten anlayan.

lemi; didikleme, f? didim didim , {OsT} D idik di dik. d id im 1 [Fr. didyme] is. nceleri tek bir element , olarak kabul edilen neodim ve praseodimyum kar d id eb an , [Far. dde-bn oU o-io] (di;deba;n) {OsT} is. m nadir toprak. 1. Gzc; gzetici. 2. Eski stanbul'da yalgnlar d id im 2, [Sod. didm / Yun. diadma] {eT} is. Geline grerek haber vermekle grevli yangn kk n gerdek gecesi giydirilen ta. [DLT] betisi yenierilerin unvan. 3. Tanzim at ncesi im paratorluk dneminde gmrk koruma mem urlar didini, [di(t)i-i] is. Didinm ek eylemi ve biimi, didinm e, [di(t)-in-me] is. Glklere ramen srekli na verilen unvan; lcolcu; mubassr, alma durumu ve eylemi, d idebanba, [Far. ddebn + T. ba- u t o-Ij.j] d idinm ek, [di(t)-in-mek] dnl. fi [-ir] ok byk (di:deba:nba) {OsT} is. Tanzimat ncesi impara glkle karlam akla birlikte, ylmadan, paralatorluk dneminde gmrk koruma ba mem urlar m rcasma almak, abalamak. nn unvan; kolcuba. d id in ti, [didin-ti] is. Glk iinde alma ve aba didegh, [Far. ddegh l? o-lo] (di;deg;h) {OsT} is. lam a ii. Gzetleme yeri. didigen, [did-i-gen] {az} sf. Geimsiz; kavgac. [DS] d id e k 1 [dit-m ek> did-ek] {az} is. Gaga. [DS] , didiim , [didi-im] is. fiel. 1. Tartmay, konumay d id ek 2, [Far. ddelc il-ip] (di;dek) {OsT} {eT} is. Gelin

1211

DG

bir ara olarak deil de ama olarak gren yntem; magabe; eristik. 2. Tartm ada karsndakinin fikirlerini mantk oyunlaryla ne olursa olsun r tp onu susturma, didiim ci, [didiim-ci] is. Grnte hakl ve yerinde gibi gelen bir takm yanltc kantlarla karsnda kini zor durum a dren, didiim cilik, -i [didiimci-lik] is. 1. Tartm a sanat ve bu konudaki ustalk. 2. fel. Grnte lakl ve yerinde gibi gelen bir takm yanltc kantlarla kar sndakini zor durum da brakmaya ynelik diya lektik; tartmclk. didiken, [didi-ken] sf. Didimekten, kavga etm ek ten holanan, zevk alan, didim e, [di(t)-i-me] is. Karlkl olarak birbirini ditme eylemi, didim ek, [eT. tt-mak > di(t)-i-mek] ite, f. [-ir] 1. (Kular veya kmes hayvanlan iin) birbirini kar lkl olarak ditmek. 2. Karlkl olarak birbiri ile kavga etmek; birbirini hrpalamak; ekimek. 3. dnl. f i Geimini salamak amacyla zor koullar altnda almak; didinmek; uramak. 4. {az} almak. [DS] didm , [Sod. dldm] {eT} is. Ta. [EUTS] didon, [Fr. dis donc (bana baksana)} is. 1. Eskiden stanbul halknn yabanclara, zellikle de Franszlara verdii isim. 2. gnl. Zppe kimse. {azj (ayn) [DS] 3. {az} s f (Erkek iin) kars kt yolda olan; pezevenk. [DS] fi1 didon sak al, Yalnz enede uza tlm, sivri sakal. didona, [Fr. dis donc (bana baksana)] is didon, didrm ek, [d-mek > di-dr-m ek dLojj:.] {eAT} gl. f. [-Ur] Dedirtmek; syletmek, difana, [Yun. diphana] is. Ortadaki katn gzleri kk, iki yandaki katlarn gzleri byk katl balk a. difenbahya, [Em st Dieffenbach (Alman doa bilim cisi) > diffenbachia] is. bot. Y lan yastgillerden tropikal Amerika'da o kadar tr yetien, ssl yapraklan dolaysyla seralarda zel olarak yetiti rilen aak, (Dieffenbachia). diferansiyel, [Fr. diffrentiel] sf. 1. (Frekanslar farkl iki sesin yan sra duyulan nc ses iin) frekans bu iki sesin frekansnn katlarnn farkna eit olan. 2. (Bobin iin) elektrom anyetik etkileri ters ynde olan ve deiik akm lan geiren iki ayr sargl. 3. is. mat. Fonksiyonda deikenin sonsuz kk artna denk gelen sonsuz kk art. 4. Otomobillerde, ara dnemece girdiinde motor dan gelen dndrme gcn her iki tekerlee farkl hzlarda dnecek ekilde aktaran dili dzeni. S diferansiyel denklem , mat. inde bir deikenin bilinmeyen bir fonksiyonu ve bu fonksiyonun dei kene gre eitli basamaklardan trevleri bulunan denklem.\\ diferansiyel hesap, mat. Deikenlerin

sonsuz kiiiik farklarndaki artma deerlerini bul maya yarayan hesap. d ifraksiyon, [Fr. diffraction] is. fz. (Ses, k, elekt romanyetik ve parack) dalgalarnn karlatklar engellerden ya evresini dolaarak ya da bu engel iindeki bir aklktan balayarak amas olay; k rnm; krmma. d ifteri, [Yun. diphtera (zar) > Fr. diphtrie] is. tp. M ukozalarda, zellikle boaz mukozasnda yalanc zar oluumuna yol aan corynebacterium diphtheria (Klebs-Lffler) basilinin yol at ateli, bulac hastalk; kupalaz, difterili; [difteri-li] sf. Difteriye yakalanm olan, diftik, [Far. tftik / dift-mek => dift-ik d i j ] {eAT} is. Tiftik. diftiklem ek, [diftik-le-mek] {az} gl. f i [-r] [-l(i)y o ] 1. Para para etmek; didiklemek. 2. (Yn, yapa vb. iin) atmak; kabartmak; didiklemek. 3. (Kuma iin) havn elle kabartmak. [DS] S d iftiklenip d u rm a k , {az} B ir ey yaparken oyalanm ak; zam an ldrmek. [DS] d iftiklenm ek, [diftikle-n-mek] {az} d n l f i [-ir] 1. (Kuma iin) tarazlanmak. 2. Seyrelmek. 3. (Kii iin) kanmak; oyalanmak. 4. mecaz. Boa gitmek. [DS] diftim ek, [dift-i-mek] {az} gsz. fi [-r] (Kuma iin) ypranmak; tarazlanmak; erimek. [DS] diftong, [Yun. diphtongos > Fr. diphtongue] is. dbl. Tek hece oluturan yan yana iki nl, d iftonglam a, [diftong-la--ma] is. Diftong durum u na gelme eylemi, diftonglam ak, [diftong-la--mak] gsz. fi. [-r] dbl. (Birbirini izleyen iki nl iin) tek bir ses esi durumuna gelmek, difzr, [Fr. diffuseur] is. 1. B ir svnn basncm ykselterek daha yava akmasn salayan boru. 2. Bir trbin arkndan akan suyun kinetik enerjisinin bir miktarn potansiyel enerjiye dntrmek iin arkn altna konulan boaltma borusu. 3. Parlama y nlemek iin k kaynana yerletirilen dat c. 4. Rzgr tnellerinde deney odasna gnderilen havay dzenleyen aygt. 5. Yangn zerine suyu kk zerrecikler hlinde pskrtm ek iin hortum ucuna taklan zel fskiye. 6. ten yanmal m otor karbratrlerinde hava yakt karm n pskrten para. 7. Radyo alclarnda hoparlr. 8. Pancarn ekerli suyunu karmakta kullanlan aygt, difzyom etre, [Fr. diffsiomtre] is. In yaynm a sn lmekte kullanlan ara, difzyon, [Fr. diffusion] is. fz. Yaynm, dig, [Far. dg ^ o ] {OsT} is. Toprak tencere; mlek. S1 dig-i cn, {OsT} Tam tencere.|| dig-i sevda, {OsT} A k tenceresi; sevgi kazan. dige, [d-mek > di-ge] {eAT} zf. Deyince.

DG

C E H

1212

dier, [Far. dger

{eT} {OsT} (di:ger) sf. Dier;

diren, [Yun. di (iki) + kran (ba) > dikrani => di-

ren OjSV] {eAT} {OsT} {az} is. H armanda saplar baka. [Yiiknek] <3 dger-bar, {OsT} Baka bir de fa . || dger-bn, {OsT} H ep bakalarm dnen; yaym ak ya da toplam ak iin kullanlan ucu atal onlar iin fedakrlkta bulunan.\\ dger-end, aygt; dirgen. [DS] {OsT} H ep bakalarn dnen. || dger-gn, - -dili, [Far. dden (vermek) > dih o] {OsT} son ek. digergn.|| dger-km, {OsT} Hep bakalarn d Farsa isimlerden "veren, verici" anlamnda birle nen,|| dger-riiz, {OsT} Baka bir gn. ik sfatlar yapan son ek. digergn, [Far. dger-gn J^.>] (di:gerg:n) dih, [Far. dh 4 0 ] (di;h) {OsT} is. 1. Ky. 2. K enarlan {OsT} sf. Baka bir biime girmi; deimi, altn veya gm motifli tek renk ipekli kuma, t? diglenmek, [din > dig-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] dih-dr, {OsT} K y aas.|| dih-gn, {OsT} Kyl; Dinlenmek. [DS] ekinci.|| dih-httd, {OsT} K y aas; ky khyas. digmek, [din > dig-mek] {az} g sz.f. [-er] Dinmek. dihan1, [Far. dihn olo] (diha;n) {OsT} is. Krmz [DS] sahtiyan. dignemek, [tm-la-mak > din-le-mek > dig-ne-mek] {az} g l.fi [-r] [-n(i)-yor] Dinlemek. [DS] dihan2, [Far. dhn > dihn jU>] (diha;n) {OsT} is. di, [di / diy (yans.)] is. Srtnmeyi anlatan kk. Srnlecek yalar, [Zlfkar] di-ir diir dihat, [Far. dh > diht U j] (diha;t) {OsT} is. K y dir, [di-r / di-cr jj= r^ ] {eAT} is. Kk ler. tulum; tulumcuk, dihende, [Far. dihende xjo] {OsT} sf. 1. Kendini didirmek, [di-dir-mek] {az} gsz. f. [-ir] 1. (Sv veren. 2. is. Fahie, iin) bir delikten, bir yerden hzla uzaa fkrmak. dih, [Far. dih jyo] (dihi:) {OsT} sf. Kyl; kye 2. (Erkek iin) ayakta iemek. [DS] diek, [a. tik-ek > tevek [EREN] > diek dlSb] {eAT} is. Asma filizi; asma dal; asma kt; te vek. dier, [Far. dger > dier] (di'er) sf. Baka; teki; br; zge. dieri, [dier-i] (di eri) zm. Bakas; br; zgesi, dierkm , [Far. dger-km] (di;erk:m) {OsT} is. ve sf. kar gzetmeksizin bakalarna yardm ve iyi lik etmeye alan; bakalarm dnen; zgeci, dierkm lk, [dierkm-lk] is. Salt iyilik ve yar dm da bulunma; zgecilik, diil, [di (yans.) > di-il] is. Srtnmeyi anlatan yansm al gvde. S diil diil, {az} 1. (Yzey iin) przl; di di; ptrl. 2. (Cilt iin) zerin de ince kabarcklar bulunan. 3. (Yiyecek iin) iin de sert tanecikler bulunan. [DS] diircik, -i [diir-cik] {az} is. Aalarn ilkbahar da tom urcuk veren gzleri. [DS] dinek, -i [dinek > dine-k] {az} is. Mola. [DS] dinem ek, [di-ne-mek] {az} gl. fi [-r] [-n(i)-yor] Dinlemek. [DS] direk1 -i [der-mek > der-ek > direk ?] {eAT} is. , H arm anda biilm i ekin saplarn toplamaya yara yan ucu atall tarm arac; dirgen; diren. direk2, -i [dik > di-rek] {az} sf. 1. Dik. 2. Sert; kat. 3. (Sebze ve meyve iin) sert; diri; taze; gev rek. 4. Yal olduu hlde din ve gl olan. 5. Dzgn; gergin; tl. [DS] direm ek, [di-re-mek] {az} gsz. f i [-r] [-r(i)-yor] 1. (M eyve sebze iin) sertlemek; gevremek. 2. Ayaa kalkmak; ayakta durmak; dikelmek; do rulmak. [DS] mensup. dihibrit, [Fr. dihybride] is. Kaltsal karakter bak mndan ikier zt veya farkl geni olan canllarn aprazlanmas ile elde edilen birey. "Ksa tyl siyah kobayla uzun tyl beyaz kobayn apraz lanmas ile doan yavru dihibrittir." M- Larousse dihim, [Far. dihm **& (di:hi:m) {OsT} is. Ta. .>] dihi, [Far. dihi ^ i ] {OsT} is. Verme; balama; ba. dihkan, [Far. dihn / Ar. dihkn oUo] (dihka;n) {OsT} is. 1. ifti; renber. 2. Ky aas. S dihkn- p r, {OsT} arap. dihkani, [Ar. dihkn ^ L i^ ] (dihka;ni;) {OsT} is. iftilik; renperlik; kyllk, dihliz, [Ar. dihlz / dehliz >Lo] (dihli;z) {OsT} is. Dehliz. dijit-, [Lat. digitus (parmak)] n ek. Parmakla ilgili pek k terimin yapm nda kullanlan Latince n ek. dijital, -li [Lat. digitus (parmak) > ng. digit] sf. 1. Parm akla ilgili; parm aa ait. 2. bsy. (Bilgiler veya saysal byklkler iin) rakam larla veya kesikli iaretlerle gsterilen; saysal. 3. (Teknik ve yntem olarak) bu tr kesikli sistem ile ileyen; saysal, -dik, [-dik /-dik / -dk / -duk / -tik / -tlc / -tuk / -tk] yap. e. -* -dile. d ik1, [da / dile / dik / dok / dk (yans.)] is. arpma, kakma, vurm a veya kendi kendine arparak, vura rak almay anlatan kk. [Zlfkar] dik dik, dik+ dik-len-mek, dik-e-den atmak

0 U llt t C f S 3 I M

. 2i

DK

dik2, [in. chih /d iak / Mo. ike ?/ eT. ting (ayaa kalkma) > dik] sf. 1. Y atay bir eksene gre yer e kimi dorultusunda duran; eik olmayan. 2. (Yol, yama iin) eimi ok az olan; ok yoku. 3. mat. A ralarnda 90 aklk bulunan. 4. Sert. 5. Aksi, ters. 6. z f D ik olarak; dik a yapar biimde. 7. zf. Hrn ve ters biimde. 8. is. mz. Trk mziinde nne geldii perde adn bir veya kom a tiz ya pan terim. 5 1 dik a, mat. Birbirini 90 aklkla kesen iki dorunun meydana getirdii a. || dik ls, H oa gitmeyen bir durumun arln ifade etmek iin kullanlr.\\ dik aa, {az} Yoku aa . [DS]|| dik basm ak, {az} 1. Kim seye aldr et meden kendi bildiini yapmak. 2. iin olmas iin aba harcamamak; yan izmek. [DS]|| dik bal, 1. nat; kendini beenmi. 2. Bildiinden amayan; kendi havasnda giden; dik kafal.|| dik ballk etmek, Syleneni yapm amak; direnmek.\\ dik bi me, mat. Taban bir ayrtna dik olan prizma.\\ dik dik, fkeli ve olduka sert bir ekilde. || dik dik bakmak, Kavga etmek iin sert sert bakmak.\\ dik duru durutmak, {az} nadn yaptrm ak iin evresindekileri zorlamak; zmek. [DS]|| dik du rukluk, {az} natlk; serkelik. [DS]|| dik du rukluk yapmak, {az} natlk etmek; serkelik yapmak. [DS]|| dik duvara trmanmak, ok ya ra m azlk etmek.\\ dik gelm ek, {OsT} {az} Muhalefet etmek; itiraz etmek; kar gelmek; kafa tutmak; kar koymak. [DS]|| dik gitmek, {az} K ar gel mek; kafa tutmak. [DS]|| dik gz, {az} Yiit; ce sur; kahraman. [DS]|| diki dikine, 1. inadna. 2. Btnyle aksine.|| dikine gitmek, 1. {eAT} Aksine davranmak. 2. Biri ile inatlamak.|| dikine tra, Kastl olarak verilen sknt. || dik kafal, Kendi bildiini inatla srdren]] dik kafallk, A ksilik etmek ve bu davranta direnmek. || dik kulak, {az} 1. Kim senin szn dinlemeyen arsz adam. 2. Kurt. 3. akal. [DS]|| dik rzgr, dnz. B ir gem i nin pruvasna kar ynden esen rzgr. || dik ses, Yksek perdeden kan &y.|| dik silindir, mat. E k seni tabanna dik olan silindir.\\ dik sz, Aksi, sert ve kaba sz. || dik szl, Szn esirgemeyen; do rudan doruya syleyen; krc ve incitici szler syleyen.\\ dik turm ak, {eT} D ik durmak. [DLT]|| dik gen, mat. alarndan biri 90 olan gen.|| dik yam uk, mat. Kenarlarndan biri taban na dik olan yamuk]] dik yaz, hat. Yukardan aa veya aadan yukar satrlara d ik olarak yazlan yaz. || dik yukar, {az} Yoku yukar; bayra do ru. [DS] dik, [dik] {az} sf. Tam. [DS] S dik ar, {az} (Tahl iin) en iyi cins; ok iyi; melezlememi. [DS]|| dik le, {az} Gnein tam tepede olduu zaman. [DS]|| dik n, {az} 1. lk nce. 2. En nde. [DS]|| dik yars, {az} 1. Tam ortas. 2. Gece y a r s. [DS]

dik4, -i [Ar. dik iio] (di;k) {OsT} is. Horoz. S dk-i ebyz, Beyaz horoz; cennette bir ku]] dk-efrk, {OsT} atal ibikli horoz.]] dkl-ar, {OsT} Cen netteki meleklere namaz vaktini bildirdiine ve Sidret l-mnteha'da bulunduuna inanlan melek. dik4, [Ar. dk / zk j~ ^ ] (di;k) {OsT} is. D ar olma; darlk. dik5, [Far. dk <ilo] (di;k) {OsT} is. Toprak tencere; mlek. dikak, [Ar. dikk jU^] (dika;k) {OsT} is. ncelmiler; ufalmlar, dikar, [Rus. dikar] {az} is. Kurt. [DS] dikburun, [dik+burun] is. zool. Dev kpek balgillerden, srt yzgeci vcudun n yarsnda bulunan, dilerinin kenar dz ve dipleri kntsz, boyu drt metreyi bulan bir tr kpek bal; (Oxyrhina spallazani). dike, [dik-e] sf. Diklii az olan; biraz dik. dikdrtgen, [dik+drt-gen] is. mat. Bitiik kenarlar birbirine dik olan paralelkenar; dik paralelkenar. dike1 [eT. tik-g / tik: > tik-e > dik-e , Kuba byklndeki et paras. dike2, [dik-e 4Si] {OsT} zf. K ulak kabartarak; dikkatle; dik dik. S1 dike bakmak, {OsT} {az} D ik dik bakmak; dikkatle bakmak; gzn aarak sert sert bakmak. [Kamus] [DS]|| dike dike bakmak, {eAT} -* dike bakmak. [Kamus] dike3, [dik-e] {az} sf. 1. taatsiz; inat; dik kafal. 2. (Kii iin) bata gelen; ileri gelen; stn. 3. Saban demirinin iyi sremeyecek biimde aklnn faz la oluu. [DS] dike4, [dik -e] {az} is. Sarp, dik ve yksek yer. [DS] dikecek, -i [dik-ecek] {az} is. Soan tohumu. [DS] dike, -ci [dik-e] is. 1. Ba ubuu gibi daldan oalan aalan dikmek iin yere delik amaya yarar kazk, {az} (ayn) 2. Kazk; srk; aa u buk. {az} (ayn) [DS] 3. {az} Dallarn altna konu lan destek. 4. {az} Direk. [DS] 5. {az} Kanda n ve arka kplerin zerine dikilen aalar. 6. {az} uval az dikmek iin kldan bklm ip. [DS] 7. D ik boynuzlu manda. 8. sf. Dikey, dikedek, -i [dik-e-dek] (d ikedek) {az} zf. (U yku dan srayarak uyanmak iin) birdenbire. [DS] dikel1 [dik-el] {az} is. 1. Topraa dik olarak batr , mak suretiyle kullanlan bel veya krek. 2. Kk ve ucu sivri kazk. [DS] dikel2, [Yun. dikhelli] {az} is. apa gibi atal bel. [DS] dikele, -ci [Yun. dikhelli] {az} is. Fidan dikiminde kullanlan ucu sivri, tutamakl aa aygt. [DS] dikeleli, -i [dikele-k] {az} sf. taatsiz; dik kafal; inat. [DS] {OsT} is.

DK dikelemek, [dik-ele-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. Azarlamak; kmak. 2. Vurup devirmek. [DS] dikeliverm ek, fdik-el-mek + -i-ver-mek] {az} gsz. f i [-ir] 1. Kar koymak. 2. Birden ortaya kmak. [DS] dikelme, [dik-el-me] is. Dik olarak durm a veya ayakta beklem e eylemi, dikelmek, [dik-el-mek] dnl. fi. [-ir] 1. D ik duruma gelmek; diklemek. 2. Ayaa kalkmak; ayakta dur mak. {az} (ayn). [DS] 3. Sert konumak; kafa tut mak; azarlamak; kar gelmek; dayatmak; dikle mek. {az} (ay) [DS] dikeltici, [dikelt-ici] sf. Dikelmeyi, dik durmay sa layan. dikeme, [dik-em-e] {az} sf. Yoku. [DS] diken, [eT. tik-m ek > *tik-gen > tik-en > dik-en jS'i] is. 1. Baz bitkilerin gvde ve dallar ile baz hay vanlarn derisinde bulunan ucu sivri ve delici sert kntlar. 2. gnl. zeri dikenlerle kapl bitki. 3. mecaz. nsan huzursuz eden sz ve hareket. 4. Ar, akrep gibi hayvanlarn inesi. {eAT} (ayn) 5. anat. Olduka byk kem ik kntlarna verilen ad. 6. zool. Kldan daha sert kntlara verilen ad. 7. {eAT} Klk. S diken diken, 1. Dikeni ok olan. 2. (Sa, kl vb. iin) diken gibi ayaa kalkm durum da.|| diken dutu, Biirtlen.\\ diken seresi, {OsT} al kuu; inkit kuu. [Brhan- K at][| diken s tnde oturm ak, Bulunduu yerde ok kalamaya ca dncesi ile tedirgin olmak. dikence, [diken-ce] is. zool. Tatl sularda yaayan, pulsuz, srt yzgecinin nnde drt tane byk diken bulunan bir tr balk; dikenli balk, (Gasterosteus aculeatus). dikencik, -i [diken-cik] is. 1. Kk diken. 2. B rtlen, gl ve akasya gibi bitkilerde st deride oluan ve koparld zaman yerinde yzeysel bir iz brakan sivri kntlar. 3. Baz derisidikenlilerin derisinde ok sayda bulunan ve gzle zor grlen kk kska, dikene, [diken-e] is. Dikenli baln kk tr, dikenlem e, [dikenle--me] is. Diken durumunu al m a eylemi. dikenlemek, [dikenle--mek] dnl. f. [-ir] 1. Diken durumuna gelmek. 2. Diken gibi olmak, dikenli, [dilcen-li] sf. 1. zerinde dikenleri bulunan. 2. Dikenle kaplanm olan. 3. Diken ad verilen dikenli bitkilerle dolu olan. S dikenli balk, zool. -* dikence. (Gasterosteus aculeatus).\\ dikenli ba lkgiller, zool. Srtnda ve gvdesinde dikenler bu lunan balklar fam ilyas, (Gasterosteus aculeatus, Gasterosteus yungitius, Gasterosteus spinachia).\\ dikenli meyan, bot. Beyazms m or iekli, tys yaprakl, iki metreye kadar boylanabilen ok yllk alms bitki, (Glycyrrhiza echinata); ac meyan.\\ dikenli salyangoz, zool. Hemen her denizde rast

i ie iM i.
lanan, kabuunun zerinde dikenimsi kntlar bulunan bir yum uaka; iskerlet, (Moloch horridus). jj dikenli tel, B ir yeri korum ak iin geii n lem ek amacyla evrilen ve zerinde sivri, batc metal kntlar bulunan tel.j| dikenli yzgeliler, zool. Balklar snfnn kemikli balklar takmnn bir alt takm, (Akanthopterygii). dikenlik, -i [diken-lik] sf. Dikenli bitkileri bol olan yer. dikensi, [diken-si] sf. Dikene benzer; kk bir diken gibi, dikensi knt, Omurlarn srt boyunca alt alta duran kem ik kntlar. dikensiz, [diken-siz] s f Dikeni bulunmayan; dikeni olmayan. S dikensiz gl bahesi, Hi sknt ve sorun olmayan yer'.\\ dikensiz gl olmaz, yi ve gzel olan eyin bile bir kusuru bulunabilir; her nimetin bir klfeti vardr. dikensizler, [dikensiz-ier] is. zool. M ezgitgiller ile uzun kuyruklu balkgilleri kapsayan kemikli balk lar alt takm. dikey, [dik-ey] sf. 1. Kesitii doru ile arasnda dik a meydana gelen; amudi, (1937). 2. Birbirine dik olan. 5 1 dikey gei, 1. Kendi dzeyinde ve st d zeyde kademelemi bulunan bir iletme veya okul dan yukarya doru olan ilerleme veya i deiimi. 2. ki yllk yksek okullardan mezun olanlarn, belirli koullan yerine getirerek fakltelerde oku ma hakk elde etmesi. dikgen, [dik-(k)en > dik-gen] sf. Birbiriyle veya kesim noktasndaki teetleriyle dik a yapan; ortogonal. diki1 [dik-i] sf. (Kii iin) alml. , diki2, [eT. tik > diki] {az} sf. 1. Biraz; bir para. 2. Tane. 3. is. Et paras. 4. Kavurma. [DS] diki3, [dik-mek > dik-i] {az} is. Pam uk iplii. [DS] dikici, [dik-mek > dik-ici] is. 1. Bitkileri topraa dik m e iinde alan kimse. 2. Fide ve fidanlar top raa dikmekte kullanlan makine. 3. Ayakkab di ken veya tam ir eden kimse. 4. Dikii. 5. Kitap cilt leme yerlerinde kitap formalarn birbirine makine ile diken ii, dikici ba, {az} D ikici esnafnn khyas. [DS]|| dikici ustal, {az} Ayakkabclk. [DS] dikicilik, -i [dikici-lik] is. Dikicinin yapt i veya meslek. dikik, [dik-mek (dik olarak yerletirmek) > dik-ik ^ ^ ] {OsT} is. Dik. dikiklig, [tik-mek > tikig-lig] {eT} sf. (Elbise vb. iin) dikilmi olan; dikili, dikil, [Far. dik => dik-il ?] {az} is. Horoz. [DS] dikilgen, [dikil-gen] {az} is. Sanc; yel. [DS] dikili, [dik-mek > dikil-i] sf. 1. Dikilmi olan. "Dikili aa. D ikili elbise. 2. Eilmemi; dik duran. 3. zf. Dikilmi olarak. 4. is. O lduu yerde kuruyup kal

1215 m aa. <3 dikili ta, B ir olay veya bir kimseyi hatrlatmak amacyla kare veya daire kesitli olarak gittike daralan, zeri yazl veya yazsz, uzun ant ta; obelisk. dikili, [dikil-i] is. Dikilme eylemi veya biimi, dikilm e, [dik-il-me] is. 1. Dikili olarak durma eyle mi. 2. {az} Sanc; yel. [DS] <5 dikilm e d u rm a k , {az} Vcudun belli bir yerine sanc girmek, sap lanmak. [DS] dikilm ek1, [eT. tik-m ek > tik-il-m ek > dik-il-mek tiUS'i] edil. f. [-ir] 1. Dikmek eylemi yaplmak, 2. Kendisi hakknda dikmek eylemi uygulanmak. 3. {OsT} Atanmak; tayin edilmek; nasbolunmak. 4. dnl. f. Dik duruma gelmek; diklemek. 5. Ayakta hareket etmeden durmak. 6. Birinin karsna ans zn engel olacak biimde kvermek. 7. (Gzler iin) sabit bir noktaya hareketsiz olarak bakmak. 8. {az} Vcudun herhangi bir yerine sanc saplan mak. [DS] 9. {az} dnl. f. Ayaa kalkmak; do rulmak. [DS] dikilip d u rm a k (kalmak), B ir sre ayn yerde ayakta beklemek. dikilm ek , [dik-il-mek] {az} dnl. f. [-ir] Pike uuu yapmak. [DS] d ik in i1 [dik-im] is. 1. Dikmek eylemi. 2. Bir elbise , nin dikilme biimi. 3. Fidanlktan veya fidelikten alman gen fidanlarn yahut da oaltmaya yarayan elik, yumru, soan gibi paralarn topraa yerle tirilmesi ilemi. S dikim evi, Resm kurulularn amar ve elbise diki ilerinin yapld atlye. dikini2, [eT. tiki > tiki-m / tk-m ak > tk-m > dik-im j ^ i ] {eAT} is. 1. Lokma. 2. {az} Ekmek krnts, ff dikim dikim , {az} Para para; lime lime. dikim 3, [dik-im] {az} is. Bayr; yoku. [DS] dikim hane, [dik-im+ Far. hne <U^.i] (dikimharne) is. Resm kurulularn zellikle silahl kuvvetlerin amar ve elbise diki ilerinin yapld atlye. d ik in 1 [dik-mek > dik-in] {az} is. 1. Giyim eyas. , 2. Diki. [DS] dikin dikm ek, {az} Giyecek dikmek; terzilik yapmak. [DS]|| dikin tu tm a k , {az} (Yaplan i iin) salam olmak; diki tutmak. [DS] dikin2, [dik-in] {az} .zf. D ik olarak. [DS] S dikin st, {az} Ba aa; tepe st; dik aa. [DS] dikine, [dik > dik-i-n-e] zf. 1. D ik olarak; diklemesi ne. 2. nat olsun diye; inadna, fi1 d ikine gitm ek, Karsndakinin istei dnda veya onu kzdracak biimde davranmak; bildiini yapmak. || d ikine t ra, argo. Dinleyeni kzdracak biimde sylenen yalan; ar palavra. dikinm ek, [dik-mek > dilc-in-mek] {az} dnl. f. [ir] 1. Kendisi iin elbise dikmek. 2. (Kendisi iin) elbise diktirmek. [DS] dikirek, -i [dik-e-rek] {az} zf. Dike; biraz dik. [DS]

DK

diki, [dik-mek > dik-i] is. 1. Dilemek eylemi ve biimi; ine iplikle dikme. 2. Biildikten sonra gi yilecek duruma gelinceye kadar kuman geirdii ilem; terzilik. 3. Elbise, anta ve ayakkab gibi eyada dikilmek suretiyle tutturulmu yer. 4, Elde dikilmekte olan veya dikilecek olan kuma. 5. tp. Bir yaralanma sonucu ayrlm bulunan dokularn dikmek suretiyle birletirilmesi. 6. san. ki sacm perinle birletirilmesi. 7. Ciltlenecek kitabn for malarnn eitli tekniklerle birbirine tutturulmas. 8. dnz. Halatn kendi zerinde veya baka bir halat ile zel olarak sarlp balanmas ii. 9. argo. C in sel iliki. S diki a tm ak , tp. Kesilen deriyi zel dikilerle bir araya getirmek.\\ diki inesi, D iki iinde kullanlan bir ucu sivri, dier ucu iplik gee-, cek ekilde kk gzl metal ine. || dikiini a l m ak, tp. D iki yaplm bir ya ra iyiletikten sonra diki ipliklerim veya bu i iin kullanlm zel m a alar karmak.\\ diki iplii, D ikite kullanlan ok katl, yuvarlak ve salam iplik. || diki k alm ak , A z kalmak; neredeyse, hemen hemen olmak. || diki k u tu su , Diki ilerinde kullanlan ine, iplik gibi eylerin konulduu kk kutu; diki sepeti, jj diki okum as, folk. ingene kavgalarnda geen aza alnmayacak biimde szlerle dolu tekerleme. j| d i ki m akinesi, neyle yaplan dikilerde dikii g er ekletiren makine. || diki p ay, D ikilecek kuma kesilirken kenardan dikilecek yere kadar braklan ksm. j| diki pay b ra k m a k , B ir para frsa t ta nm ak.|| diki tu ttu ra m a m a k , B ir ite tutunamamak; becerememek. || diki yeri, D iki dikilirken ipliklerin getii yer.|| diki y u rd u , B iki ve diki eitimi verilen zel kurum. dikii, [diki-i] is. Diki diken kimse; terzi. S dikii usta, Eskiden saraylarda diki ileriyle u raan cariyelerin ba. dikili, [diki-li] sf. Diki yaplm; dikile tutturul mu olan. S dikili cilt, ktp. Sayfalar veya fo r malar elle veya makinede iplik veya tel ile dikilmi olan cilt. dikim ek, [tik-mek > tik-i-m ek > dik-i-mek] {eT} ite, f. [-r] Birlikte dikmek veya birbirine dik mekte yardm etmek, dikisiz, [dild-siz] sf. Dikii olmayan; zerinde diki uygulanmam olan, fi1 dikisiz cilt, ktp. Sayfalar veya form alar srtna tutkal srm ek suretiyle m ey dana getirilen cilt, d ik it1 [dik-mek > dik-it] is. M aaralarda tavandan , damlayan kireli sularn yerde katlam asyla m ey dana gelen dikmeler; stalagmit, (1944). dik it2, [Fr. dickite] is. min. Kaolinite benzer, alm in yumun hidratl doal silikat, d ik ittirm ek , [dikit-tir-mek] {az} gl. f . [-ir] 1, Ayakta bekletmek. 2. Birini ok koturmak, dikiz, [Rumen, dikes (bakma)] is. argo: 1. Bakma; gzetleme; erkete. 2. Gz. f? dikiz aynas, sriicii

DK

I M I M M . dikkel, [Yun. dikhelli] {az} is. apa biiminde atal bel. [DS] dikki, [dik-mek > dik-ki] {az} is. Dikey olarak konulmu her trl srk veya ubuk. [DS] dikleme, [dik-le-me] {az} is. 1. D ik olarak konulan aa vb.; direk. 2. atda ok aacnn altna konu lan dik aalar. 3. zf. Yoku yukar. [DS] diklemek, [dik-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Kar gelmek; kafa tutmak. 2. inde sv bulu nan kab bana dikerek iindekini sonuna kadar imek. [DS] diklemesine, [dikleme-s-i-ne] zf. 1. D ik olarak; di kine. 2. Dosdoru, diklenme, [dikle-n-me] is. 1. D ik durum a gelme ey lemi. 2. Kafa tutma eylemi, diklenmek, [dikle-n-mek] dnl. f. [-ir] 1. D ik du rum a gelmek. 2. mecaz. Kar gelmek; kafa tutmak. {az} (ayn) 3. mecaz. Birine kar ters davranta bulunmak. dikleen, [dikle-en] sf. (Doku ve organlar iin) dik durum a gelebilen; sertleen, dikleme, [dikle--me] is. D ik bir hl almak eylemi, diklemek, [dikle--mek] dnl. f . [-ir] ] 1. Dik du rum almak. 2. mecaz. Kar gelmek; kafa tutmak. 3. mecaz. Birine kar ters davranta bulunmak, dikletirme, [dikle-tir-me] is. D ik duruma getirme eylemi. dikletirmek, [dikle-tir-mek] gl. f. [-ir] 1. Dik du rum a getirmek. 2. Sert hl almasn salamak, diklik, -i [dik-lik] is. 1. D ik olm a durumu. 2. Bir alann, bir yamacn dik bayr. 3. Tabandaki dz lkten itibaren eimli alann doruundaki yksek lii len dik doru. S diklik etmek, A ksilik et mek; zt davranmak. diklinm ek, [dik(i)l-in-mek] {eAT} edil, fi [-r] Di kilmek. diklimek, [tik-mek > tik-il-m ek > tik(i)l-i-mek > dik(i)l-i-mek] {eT} ite, fi. [-r] Birlikte dikmek; dikm ek eyleminde yardmlamak. [DLT] dikm e1 [dik-mek > dik-me] {eAT'} is. 1. Diki yapma , eylemi. 2. sf. Elde dikilmi ve ilenmi. dikm e2, [eT. tik-m ek > tik-me > dik-me -ui.i / ui'j] is. 1. Bir eyi dik olarak yerletirm e eylemi. 2. na etme; yapma; kurma. 3. Direk; kalas. 4. Bitkiyi topraa yerletirm e ii; bu ekilde dikim yaplm arazi ve aalandrlm alan; koru. 5. Dikilip yeti tirilen ey; yetitirilm i olan; fidan. {eAT} {OsT} (ayn) 6. {az} Y eni dikilmi aa; fidan. [DS] 7. dnz. Y k kaldrm akta kullanlan direk ve serenden meydana gelen mauna. 8. Ahap binalarda kuak lar arasna dik olarak yerletirilen balksz direk. 9. Kap ve pencerelerde dey kenarlar meydana getiren paralarn her biri. 10. mat. Bir doru veya dzlemle dik a yapan doru. 11. {OsT} Destek;

argosu. Tatlarda srcnn arkada kalan yolu grm eleri iin n st tarafa konulmu kk ayna; geri grm e aynas.|| dikiz etmek, argo. I. Sezdir meden bakmak. 2. Birinin davranlarn hi gz n ayrmadan gzetlemek. || dikiz gemek, argo. yice gzden geirmek; gzetlemek.\\ dikizleri aynalamak, argo. Gzleri parlamak.\\ dikiz sirkaf, argo. Gzlk. dikizci, [dikiz-ci] is. argo. 1. Gizlice gzetleyen kim se. 2. Hrszlarn koyduklar gzc; erketeci, dikizcilik, -i [dilcizci-lik] is. argo. Gzetleme ii; gzclk. dikizlem e, [dikiz-le-me] is. Bakma, gzetleme eyle mi. dikizlem ek, [dikiz-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] argo. 1. Gizlice gzetlemek. 2. Birinin davranla rn gzden karmadan izlemek, bakmak, dikkat, -ti [Ar. dikkat (incelik) c J i] (OsT) is. 1. ncelik; dakiklik. 2. Doruluk. 3. Dnceyi bir ko nu zerinde youn olarak toplama. 4. nceden in ceye dnme. 5. mecaz. nem verip zerinde dur ma; ilgi gsterme. 6. zerinde alma. 7. iinl. D ikkat ediniz! anlamnda nlem sz. 8. psikol. Bir aba sonucu olarak edinilen duyumlardan veya ynelm elerden, dierlerini nemsemeden veya ta mamen ortadan kaldrarak, bir tanesini ok youn biimde n plana geiren dnsel ilem. S dikkat ekmek, 1. ilgi uyandrmak. 2. Uyarmak; ikaz etmek. || dikkate almak, Gz nnde bulundurmak. 2. H esaba katmak. 3. Gereim yapmak.\\ dikkate deer, lgi eken; ilgi uyandran.\\ dikkat etmek, 1. Bir konuyla btn dikkatini toplayarak ilgilen mek. 2. Uyank durmak. 3. Tetik bulunmak. 4. tina gstermek. 5. Gzne arpmak; ilgisini ekmek.\\ dikkat-i nazar, {OsT} Bak incelii.\\ dikkat ke silmek, B ir sre iin ilgisini d evreden keserek bir noktaya toplamak.\\ dikkat toplam , psikol. Dikkatin srekli olarak bir nesne veya konunun bir yn zerinde toplanmas; konsantrasyon. dikkatle, [diklcat-le] zf. zenle; titizlikle; inceleye rek. dikkatli, [dikkat-li] sf. 1. Dikkat eden; uzun re il gisini datmayan. 2. zen gsteren; titiz, dikkatsiz, [dikkat-siz] sf. 1- Dikkat etmeyen. 2. lgi sini uzun sre bir konu zerinde toplayamayan. 3. Gereince ilgi gstermeyen. 4. nemsemeden ya plan; zen gsterilmeyen; geliigzel, dikkatsizlik, -i [dikkat-siz-lik] is. I. Dikkatsiz olma durumu. 2. Dalgnlk. 3. Savrukluk; zensizlik. 0 dikkatsizlik etmek, Dalgnlk etmek; zen gster memek. dikke1 [dik-m ek> dik-ke] {az} is. ne. [DS] , dikke2, [dik-m ek> dik-ke] {az} is. 1. Fasulye sr. 2. Kanlarda yanlara dikilen srk. 3. Sofalarn al tna konulan direkler. [DS]

s r a i K S E b i . ,217 dayak. 12. {az} Aa direk; kalas. [DS] 13. {az} Fide. [DS] 14. {az} Elle dikilen tohum. [DS] 15. {az} Tohumluk soan; ska. [DS] 16. {az} Fidan lktan km aa; gen aa. [DS] 17. {az} Ye rinden sklmemi aa gvdesi. [DS] 18. {az} elikleme yoluyla dikilen kavaklk ya da stlk. [DS] 19. {az} Budanm palam ut aac. [DS] 20. {az} Yazm koyunlan yatrm ak iin parm aklk ek linde kazk aklarak yaplm al. [DS] 21. {az} Bacak. [DS] 22. {az} B ir ehre veya kye dar dan gelerek yerlilerden kz alan erkek. [DS] 23. {az} gveyisi. [DS] 24. {az} Bir ailenin tek ocuu. [DS] 26. sf. Dikey. 27. Dikilmi olan; dike rek yetitirilmi olan. dikm ek1 [eT. tik (delme, drtme, sokma) > tik-m ek / , dik-melc] g l . f [-er] Biilm i veya yrtlm kuma ve deri gibi malzemelerin paralarn birbirine ine iplik ile birletirmek.

DL

diktac, [dikta-c] is. ve sf. 1. Dikta yanls olan. 2. is. Dikta ynetimini destekleyen kimse, diktafon, [ng. dictate (dikte etmek) > Fr. dictaphone] is. M ektup yazdrmakta kullanlan bir tr ses kayt arac. diktatorya, [Lat. dictator > Fr. dictatoriat] is. Dikta trlk. diktatr, [Lat. dictator > Fr. dictateur] is. 1. Eski R om ada olaanst yetkilere sahip olan ve belli bir sre iktidara gelen mutlak ynetici. 2. Btn yetkileri elinde toplayan kii. 3. mecaz. M utlak y netici; zorba; despot; tiran, diktatrlk, - [diktatr-liik] is. 1. Eski R om ada diktatrlerin ynetim biimi. 2. Mutlak egemen bir siyasi iktidarn veya bir kurulun oluturduu y rtme organ tarafndan, hibir denetime bal ol madan yrtlen siyasi rejim. 3. gnl. Herhangi bir mutlak hakimiyet veya iktidar, dikm ek2, [eT. tik-m ek > dik-melc dUS' j] gl. f. [-er] dikte, [Fr. dicte] is. 1. Bakasnca yazlmas iin 1. Bir eyi bir yere dik olarak yerletirmek. 2. na syleme; yazdrma. 2. Sylenerek yazdrlan ey. S dikte etmek, 1. Birine bir eyi y ksek sesle sy etme; yapma; kurma. 3. Fide veya fidan kkleri leyerek yazdrmak. 2. mecaz. Birine isteklerini zo r ierde kalacak ekilde topraa yerletirmek. 4. Bi la kabul ettirmek. risini beklemesi iin bir yerde grevlendirmek. 5. {eAT} {OsT} Atamak; nasbetmek. 6. argo. inde su diktirme, [dik-tir-me] is. Dikme iini birine yaptrma eylemi. veya iecek bulunan kab ba aa ederek iindediktirmek, [dik-tir-mek] gl. f. [-ir] 1. Dikme iini kini iip bitirmek, bakasna yaptrmak. 2. nat etmek, dikmelik, -i [dikme-lik] is. ve sf. Aa yetitirm ek iin fidan retilen yer; fidanlk. diktirtme, [diktir-t-me] is. Dikme iini bir bakasna yaptrtma eylemi, dikm en1 [dik > dik-men] sf. 1. {eT} ok dik. 2. , {az} is. Koni biimli tepe. [DS] 3, {az} Dalarn diktirtm ek, [diktir-t-mek] g l.f. [-ir] Dikme iini bir doruu. [DS] 4. {az} D ik arazideki, yamataki or bakasma yaptrtmak, man. [DS] 5. {az} Yayla. [DS] 6. {az} Aa gv diktrmek, [tik-mek > tk-tr-m ek / dik-tr-mek] desi. [DS] 7. {az} Su oluklarnn altna dikilmi {eT} g l . f [-r] -* diktirmek, direkler. [DS] 8. Boynuzu dik olan hayvan, dik dikk, [dik-k jSj] {OsT} is. Dikili aa; dikme. men ana, {az} B ir tr yem ek taba. [DS]|| , dikmen kr, {az} Tavan. [DS]|| dikm en sakar, d il1 [eT. tl (sz) > dil J j j / J j] is. 1. anat. Az bo {az} Boynuzlar dik ve arkaya kvrk olan kei. luunda yer alan, arka ksmyla az tabanna ba [DS] lanan, tat almaa, yutkunm aya ve konum aya ya dikmen2, [dik-mek > dik-me-n] is. Dikilerek m eyda rar, izgili kaslardan meydana gelmi, uzun, hare na getirilmi aalk, ketli organ. 2. Bir insan topluluuna zg, sesler dikota, [? dikota] {az} sf. (Kii iin) komut verir den meydana gelmi, kendine gre kurallar olan, gibi sert konuan. [DS] srekli gelien ve deien, bireyler tarafndan ileti im kurmada kullanlan, sistemli gstergelere daya dikse, [Yun. ilcsos => kse] is. Ku avlam ak iin l, toplumsal anlama arac; lisan; zeban. 3. Her aasz alanlarda zerine kse yerletirilerek di insann duygu, dnce ve olay anlatma yetisi. 4. kilmi aa. Bir grubun, meslek m ensubunun veya topluluun diksiyon, [Fr. diction] is. 1. K onuulan dilin ince kendine has terim lerinin ar bast anlatm dizge lenmesi ve kullanlmas. 2. Konum a organlarnn si. H ukuk dili, ocuk dili. 5. Kullanan kiiye v e yatkn ve ilek hle getirilmesi amacyla heceleri ya belirli bir dneme gre tanmlanan sz daarc ve sesleri belirtme, vurgu ve tonlamay yerinde veya zel sz dizimi. 6. mecaz. Szl olmamakla yapma, noktalam aya ve anlama uygun bir syleyi birlikte bildiri grevi yapan her trl iaret ve h a kazanm a gibi alm alar sonucunda elde edilen ko reketler btn. 7. mecaz. Dnce ve duygular numa dzgnl ve sanat; gzel konuma, anlatmaya yarar herhangi bir anlatm arac. 8. mz. dikta, [Lat. dictatium > Alm. diktat] is. yn. Kaba Baz flemeli alglarda titreerek ses karan ince kuvvete dayal olarak kr krne ve kaytsz art metal yaprak. 9. Birok aletin uzun, yass ve hare sz yerine getirilmesi gereken mutlak emir.

DL

I M IM M .
b u rm a k , Kt sz syleyeni korkutmak.]] di! co rafyas, Dillerin yeryznde yayln ele alp in celeyen corafya dal.\\ d il alm ak , }. Baka bir ive ile konumak. 2. Karklk; etrefillik,|| dil k arm ak , Biriyle arszca alay etmek.|| dil k a rt m am ak, {eAT} Haberci kmasna izin vermemek; haber iletilmesini nlemek. [DK]|| dil inem ek, Sz azda gevelemek; tevil iin almak. {eAT} (ayn)|j dil ngelei, {eAT} Konum a tutukluu, rekaket.|| dil d ala, Szl kavga; az kavgas}] dil dem ek, {az} N azar demek. [DS]|| dilden dile, Herkes birbirine anlatarak.]] d ilden dile dola m ak, Gizlice yaygnlamak.]] dilden d rm em ek , H er zam an konumak; szn etmek.]] dil d, D il zellii tamayan seslenm e veya etkenler, j] dil do la, {az} Tekrar tekrar sylenen sz; pelesenk. [DS]|| dil dkm ek, Kandrmak, inandrmak veya kendisinden yararlanm ak iin tatl szler sylemek; yalvarm ak.|| dile aln m ak , Sylemesi ok ayp ve yersiz olmak.|| dile alm ak , Anmak; hatrlamak.|| dile a lm am ak , Bir i veya kii hakknda hi ko numamak; szn etmemek.]] dil ebesi, Ho konu an; iyi sz sylemesini bilen.]] dile d o lam ak , Bir kimse veya eyi tekrar edip durmak.]] dile dm ek, Uygunsuz davranlar sebebiyle kendisi hakknda ok dedikodu yaplmak; dedikodu konusu olmak.]] dile d rm e k , Birinin kt hretini yaymak, || dile gelm ek, 1. Dedikodu konusu olmak. 2. (Ko numa yetisi olmayan bir ey iin) konumaya ba lamak; dillenmek. 3. nceden konumazken ko numaya balamak}] dile gelmez, Szle anlatl maz}] dile getirm ek , i. Konuturmak. 2. Aza al mak, sylemek; anmak. 3. Anlatmak; konumak; ilgili yerlere ve yetkililere haber vermek.|| dile gitm ek, {az} N azar demek. [DS]|| dile koiay, Anlatlmas kolay ama yapm as veya katlanlmas ok zo r olan]] dile p e rh iz etm ek, A z konumak; konutuklarna dikkat etmek]] dile verm ek, Gizli tutulmas gereken eyi aa vurmak; duyurmak]] dile v irt etm ek, H er zam an tekrarlamak; dilden drmemek . j dil felsefesi, fel. Dilin kkeni, z, j anlam ve yaps zerine aratrmalar yapan felsefe dal. || dil gezd irm ek , {az} 1. Gizli bir eyi baka larna sylemek. 2. Sz tamak. [DS]|| dil h ala m as, Suyuna, soan, havu, maydanoz kk, ka rabiber tanesi, defne yapra atlarak kaynatlan sr dili]] dil h u k u k u , Etnik bir aznla kendi dillerini kullanma yetkisinin kanunla verilmesi du rumu]] dil srm ak , B yk bir sz sylendii za man sonucundan korktuu iin dilinin ucunu sr m ak.|] dili alm ak, (Konuamayan biri iin) bir den konumaya ve dzgn ifade etmeye balamak]] dili a r, Konumas ve yazlar g anlalan.|| dili a rlam ak , H astalk sebebiyle zo r konuur olmak. || dili alm ak , B ir sz sk sk kullanmaktan dolay o sz kolay ve abuk syleyebilmek,|| dili

ketli paras. 10. M akaralar iindeki oluklu dner tekerlek. 11. Anahtar. {eAT} {az} (ayn) [DS] 12, co. Denize doru uzanan dar, alak ve kumlu kara paras. 13. Sorguya ekilmek zere yakalanm tutsak ve casus. 14. Ayakkablarda, ayan tmsek blm n rten saya uzants. 15. bsy. Programla ma alannda kullanlan h arf ve sembollerin tm. 16. {eAT} Yass ve uzun ey. [DK] 17. {OsT} D m ann durumu hakknda bilgi edinmek iin yakala nan esir. 18. {OsT} Szleme. 19. {OsT} Krfez; koy. 20. {az} Kilidin iindeki dilcik. [DS] 21. {az} Kap mandal. [DS] 22. {az} Koyun ve sr lara taklan ann iindeki maden para. [DS] 23. {az} Yaz kaleminin ucu. [DS] 24. {az} Ak. [DS] S dil akl, {OsT} Anlalr ve gzel ko numa; fesahat; talakat.\\ dil alm ak, I. (Hasta iin) baygnlktan kurtularak konuabilmek. 2, Durmadan irrete konumak, sylenmek. || dil az verm em ek, {OsT} ok hasta olduundan komamamak. || dil ailesi, dbl. Ayn ana dilden tremi ortak bir kkene balanan dillerin oluturduu kme.\\ dil ak rab al , dbl. Tarihi bilinmeyen a larda bir ana dilden treyen diller arasndaki y a knlk:j| dil alt, anat. D ilin altnda bulunan.]] dil a lt bezleri, anat. Dilin altnda bulunan tkrk bezleri. | j dil alt olm ak, Herhangi bir sebeple bil diini syleyememek. |] dil altn d a n sz alm ak, Gizli bir haberi olmak. || di! atlas, dbl. Dilleri, leh eleri veya dilsel olaylar yayl blgelerine gre gsteren atlas.]] di! avcs, Casus.]] dil av, {az} A v hayvannn seslerini taklit ederek, av kendine ekm ek suretiyle yaplan av. [DS]|| dil ba, {OsT} Syleme gcn engelleyen ey.]] dil bal, zool. D eniz dibinin kumlu yerlerinde sol yanna yatk olarak yaayan, iki gz de sa tarafta bulunan, kk pullu kemikli balk, (Solea vulgaris).|| dil b a strm a k , Korkmu birinin azna parm ak soka rak dilinin stnden bastrmak. || dil belas, Bir kimseye syledii szlerden dolay gelen dert ve skntlar.\] di! bilgisi, dbl. Bir dilin ses, biim ve cmle yapsn inceleyip kurallarn tespit eden bi lim dal; gramer.\\ di! bilim ci, dbl. D il bilimiyle uraan kii.]] dil bilim i, dbl. Dillerin yapsn, ge limesini, dnyada yaylmasn ve aralarndaki ilikileri ses, biim, anlam ve cmle bilgisi bak mndan genel veya karlatrmal olarak inceleyen bilim dal; lisaniyat; lengistik.]] di! bilim sel, dbl. D il bilimiyle ilgili.|| dil bilm ez, {az} Kiik ocuk. [DS]|| dil b ir ik r a r iki, z, sz bir; doru.j| dil b ir k ar, Sulu olduu hlde saygszca karlk veren iin kullanlan ayplama sz.]] dil birlii, 1. dbl. Ayn dili konuan bireyler arasndaki duygusal ve kltrel ballk. 2. Ayn eyleri sylemeyi nce den kararlatrm olarak.|| dil b ozm ak, Terbiye sizce szler sylemek.]] dil b u ra n , {az} 1. (Yiyecek iin) buruk. 2. D ili yakan bir kavun tr. [DS]|| dil

ba lan m ak , Sz syleyemez durumda bulunmak; dili tutulmak, {eATI (ayn)|| dili bal olm ak, Sz syleyemez durumda bulunmak]] dili b ir k ar, Saygsz szler syleyerek gnl kran. || dili b ir k ar d ar km ak, ok yorulm u olmak}\ dili b ir kar d a r sa rk m a k , Komak, yrm ek gibi sebeplerden ok yorgun olm ak veya ok susamak. || dili (baka bir dile) alm ak , Konumas konutuu dilin dnda baka bir dile benzemek]} dili boa zna ak m ak , (az) Korkudan konuamayacak du ruma gelmek. [DS]|j dili bozuk, Ana dilini doru dzgn konuamayan,j| dili b u rn u n a dem ek, {az} Ergenlik am a gelmek; biilua ermek. [DS]|| dili b u rn u n a yetm ek, {az} Ergenlik ana gel mek; bla erm ek [DS]|| dili alk, {az} Yabanc iveli; baka biimde konuan. [DS]|| dili alm ak, {az} Konumas baka bir yerin ya da baka biri nin konumasn andrmak. [DS]|| dili ekm ek, {az} Sylemekten vazgemek. [DS]|| dili zm ek, Syletmek. j| dili zlm ek, Konuamayan biri, anden konumaya balamak]} dili d am a k u ru m ak, ok susamak, az kurumak]} dili d am a n a y apm ak, Susuzluktan az kurumak]} dili d a m a na yetm em ek, {az} Hakkn savunmaktan aciz kalmak. [DS]|| dili datl, {az} H o sohbet; tatl dilli. [DS]|| dili dolam ak , H astalk, heyecan ve sarholuk gibi sebeplerle syleyeceini kartr mak:|| dili dnd k a d a r, Anlatma gc yettiin ce. || dili dnm ek, 1. B ir sz gzel biimde syle . yebilmek. 2. Amacn iyi anlatmak]} dili dnm e mek, 1. B ir sz gzel biimde syleyememek. 2. Am acm iyi anlatamam ak]} dili d u rm a m a k , 1. S rekli konumak. 2. Sylem esi gerekmeyen bir eyi syleyivermek,|| dili dzeltm ek, 1. ive ve lehe bozukluklarn gidermek. 2. K t sz sylemekten vazgemek.|| Dili ensesinden ekilsin! Bktracak kadar ok konuan veya kt sz syleyenler iin ilenmek iin sylenir.|| dili fa re yem ek, H ibir sz syleyememek.]} diii gll, {az} Yze kar iyi ko nuan fa k a t arkadan ktlk yapan; ikiyzl. [DS]| dili h e r eye dnm ek, H er konuda rahata konu abilmek.}} dili sk ar olm ak, {az} ok konu maktan dili kmldamaz hle gelmek. [DS]|| dili kaym ak, Yanl bir ey syleyivermek.|| dili kl tan keskin, ok ac ve ar konuanlar iin syle nir. || dili k rk m a , {az} Srlarn dili zerinde souktan dolay kan siyah kabarcklar,|| dili ksp o tu rm ak , 1. H i sz sylememek. 2. Ses karma mak.I) dili k u rtlu , D edikoducu,|| dili k u ru m a k , 1. ok konumu olmak. 2. {az} (Ilen iin sylenir) konuamayacak hle gelmek. [DS]|| Dili k u ru su n ! ok kt konuanlar iin Sz syleyemez olsun! anlamnda ilenme szii]} d il ile ta r if olunm az, Szle anlatlamaz nitelikte,|| dilin beklem ek, {eAT} Dilini tutmak; sessiz durmak]} dilinde t y bitm ek, Tekrar tekrar sylemekten, hatrlatmaktan bkmak,

usanmak]} dilinden an lam ak , 1. Bir canlnn veya ocuun kard seslerden ne demek istediini anlamak. 2. mecaz. O eyin zelliini, kullanlm bilmek]} dilinden d rm em ek , 1. Srekli olarak ayn eyden bahsetmek. 2. Sk sk anmak]} dilinden gelm ek, {az} Sz sylemede becerikli olmak. [DS]|| d ilinden k u r!u lam am ak , Bir kimsenin s rekli olarak sitem, eletiri ve satamalarna ura mak; yaplmas arzu edilmeyen istekleri ile kar lamak,|| diline dil yetm em ek, {az} H er sze doru yanl cevap vererek konuanlar kzdrmak. [DS]j| diline dolam ak , 1. Ayn eyi durmadan, her yerd tekrar etmek. 2. Bir kimseyi her yerde kt lemek, ekitirmek,|| diline d m dm ek, {az} (Ilen olarak) dilsiz kalmak; konuamaz olmak. [DS]j| diline kl d o lam am ak, Serbest ve dzgnce anlatmak]} diline k ira istem ek, Konumak iin nazlanmak,|| diline pelesenk etm ek, 1. Ayn eyi durmadan, her yerde tekrar etmek. 2. B ir kimseyi her yerde ktlemek, ekitirmek,|| diline salam olm ak, 1. Gizli kalmas gereken eyleri aa vur mamak; sylememek. 2. Kt ve irkin sz syle mekten kanmak]} diline sirk e sarm sak , {az} eytan kulana kurun. [DS]|| diline ta k m a k , I. Ayn eyi durmadan, her yerde tekrar etmek. 2. Bir kimseyi her yerde ktlemek, ekitirmek. || diline v irt etm ek, 1. Avn eyi durmadan, her yerde tek rar etmek. 2. B ir kimseyi her yerde ktlemek, e kitirmek,|| diline yavuz, ok konuan, lafazan]} diline y r k , ok konuan; lafazan]} dilini b a lam ak , Birini sz syleyemez duruma drmek; susm ak zorunda brakmak]} dilini beklem ek, D ili ni tutmak; susmak, {eAT} (ayn)|| dilini bilem ek, {eAT} Konumaya hazrlanmak,|| dilini inem ek, {az} B ir eyi sylemeye balamken eitli neden lerle vazgemek. [DS]|| dilini dedirm em ek, H i yememek]} dilini d ep retm ek , {eAT} Sylemek; ko numaya balamak]} D ilini eek ars soksun! H o a gitmeyen sz syleyen kimseye sylenen ilen szii. || Dilini fa re m i yedi? Niin konum uyor su n ? anlamnda soru]} D ilini kedi m i yedi? N i in konum uyorsun? anlamnda soru.}} dilini kes m ek, {eAT} Susmak]} dilini kesip o tu rm ak , Sus mak]} dilinin a ltn d a b ir ey olm ak, B ir kimsenin sylem ek isteyip de syleyemedii eyler olduunu sezdirm ek,|| dilinin a ltn d ak i b ak lay k arm ak , Gizli kalmas gereken veya kt bir sz dayana mayp sylemek]} dilinin belasn b u lm ak , l sz konumaktan ve kt sz sylemekten dolay sonuta zarara uramak.|| dilinin belasn ek m ek, lsz konumaktan ve kt sz sylemek ten dolay sonuta zarara uramak. || dilinin ceza sn b u lm ak , lsz konumaktan ve kt sz sylemekten dolay sonuta zarara uramak, || dili nin cezasn ekm ek, lsz konumaktan ve kt sz sylemekten dolay sonuta zarara ura

DL

H I t R

S O2; M . i . -

mak.\\ dilinin dn d k a d a r, Syleyebildii ka dar; anlatma gcnn elverdii lde.\\ dilinin u cu n a gelm ek, Syleyecek duruma gelmiken sab rederek vazgemek.\\ dilinin u cu n d a olm ak, H atr lanacak gibi olmasna ramen bir trl hatrlanamayan eyler iin sylenir.|| dilinin ucuyla, Sy lenmi olm ak iin sylenen; iten gelerek deil, yzeysel. || dilini tu ta m a m a k , Sonunu dnmeden geliigzel konumak,|| dilini tu tm a k , Sonunda kiiye zarar verecek szleri sylememeye zen gs termek; irkin konumaktan saknmak.]] dilini y u t m ak , Heyecan sebebiyle konuamaz olmak; ok armak.|| dilini zaptetm ek , 1. D ilini tutmak. 2. Gevezelik etmek. || dilin kem ii olm am ak, 1. D o ru veya yanl her eyi syleyebilir olmak. 2. Bo boazlk etmek. || dilin yettii k a d a r, Sz syleme ustalnn en son snrnda.]] dili olsa d a sylese le r, Hayvanlar ve cansz varlklar iin, konuabilseler nelere tanklk edecekler kim bilir, anlamnda sz.|| dili p ab u k a d a r, Saygszca ve gnl krc biimde karlk veren. || dili tu tu k , Serbeste, ko layca konuamayan. || dili tu tu lm a k , Sevin, korku, aknlk gibi heyecana bal duygusal durumlar dan dolay konuamaz olmak. || dili u cu n a gelm ek, N erede ise syleyivermek.]] dili u cu n d a olm ak, Birdenbire hatrlanamamak. ]] dili u zam a k , H addi ni bilmeden, saygszca konumak.]] dili uzun, Ks tah ve saygszca konuan. || dili v a rm a k , B ir sz sylemeye gnl raz olmak.]] dili v a rm a m a k , Bir sz sylemeye gnl raz olmamak.]] dili y atk n , Yabanc bir dili kolaylkla renme yetenei olan. || dili yitm ek, {eAT} D ili tutulmak.]] diliyle sokm ak, Birine ar ve krc szler sylemek. || diliyle tu tu lm ak , Suunu kendi konumalar ile aa vurmak. || diliyle y ak ala n m ak , Suunu kendi konuma lar ile aa vurmak.]] dili y r k , {eAT} Dzgn konuan. || dili zap tetm ek , Syleyeceklerine hakim olmak.]] dili zifir, Gnl krc szler syleyen; az bozuk. {OsTf {az} (ayn) [Kamus] [DS]|j di! k a p m ak, {az} (Yabanc bir kimse iin) bulunduu ortamn ivesini benimsemek. [DS]|| dil kavgas, Szl kavga; dil dala. |] dil kem ii, anat. skelet ten ayr fa k a t ba ve kaslarla ona bal, grtlan zerinde at nal biiminde duran kk kemik, (hiyoit).]] dil kesm ek, {OsT} Kandrarak susturmak. [Burhan- K atl]|| dil k rm a k , {az} Kendi ivesini brakp stanbul az ile konumaya balamak. [DS]|| dil k o p a rm a k , Korku vererek konumasn nlemek.|| dil k u lak , {az} Makbuz. [DS]|| dil labo ra tu a r, Teyp ve dier sesli eitim malzemeleri ile donatlm yer.\] dille d o n atm ak , Hakknda ar szler sylemek.|| dille ik r a r etm ek, Szle tekrarlamak.\] dillerde destan olm ak, ok n salm ol mak.]] dillerde dolam ak, Her yerde kendisinden sz edilmek.]] dillerde gezm ek, 1. H er yerde kendi sinden sz edilmek. 2. Dedikodu olarak yaylmak.]]

dillere d estan , ok tannmak, nlii olmak.]] dillere d estan olm ak, (Bir olay veya nitelik iin) halk ara snda yaylmak; duyulmak]] d illere dm ek, K en disi hakknda ok dedikodu yaplmak.]] dille ta b ir olu n m am ak , nsann anlatamayaca biimde ol mak.]] dille ta r if o lu n am am ak , 1. Szle anlatlamamak. 2. Mutlaka grlm esi gerekmek. || dille tu tu lm a k , Kendi szleri ile hakszl ortaya k mak.]] dil olan, Eskiden sta n b u ldaki yabanc eliliklerde evirmen olarak altrlm ak zere Trke retilen gen.]] dil otu yem ek, ok konu kan olmak.]] d il bei, dbl. Belirli ltlere gre snflandrmaya tabi tutulan dillerin m eydana ge tirdii kmelerden her biri.]] dil renim i, B ir dili kullanmak zere renme ii.]] dil retim i, D il retme ii.\\ dil pelesengi, K onum a srasnda yerli yersiz tekrarlanan sz. || dil pey n iri, Koyun stnden yaplma, yal ve tuzsuz bir tr peynir. || dil satm ak , Karsndakini bo szlerle oyalamak. || dil sesi, dbl. Dilin bir hareketiyle sylenen sesler; /d/, X, /!/. || d il srm esi, Konuurken szleri y e rinde ve doru olarak syleyememek. j| d il srm e, {az} Kn by azarlamas. [DS]|| dil a k a s, Szl aka. || di! tu ta m a , {az} K onum a sra snda sk sk sz yinelem e; pelesenk. [DS]|| dil tu t m ak, 1. H ibir ekilde konumamak; sylememeye dayanmak. 2. as. D mann durumu hakknda bilgi alabilm ek iin bir dman askeri yakalayarak sor guya ekmek.]] dil tu tu k lu u , 1. D ilin kusurlu a lmasndan m eydana gelen syleme gl. 2. Korku ve heyecan gibi baz duygularn etkisinde kalarak konuma zorluu ekmek.|| dil u c u n d a d o lam ak , Syleyip isteyip de syleyememek.|| dil u cu y n an , {az} D il ucu ile; gnlsz olarak; y a rm azla. [DS]|| dil uzam ak , K t eyler syle mek.]] dil u z a tm a k , B iri veya bir ey iin kt ve aalayc szler sylemek; iftira etmek.]] dil rm ek , 1. Aleyhte bulunmak, 2. {eAT) B irok kii hep bir azdan ayn sz sylemek.]] d! verm ek, 1. {eAT} Konum a gc kazandrmak. 2. {az} B a kasnn aybn ortaya karmak. [DS] 3. {az} Sz tamak. [DS]|| dil vezza, {az} ok konuan; dilli. || dil y aras, Ac ve kt szn yaratt krgn lk.]] dil yenii olm ak, {az} Yalama olmak. [DS]|| dil yetisi, 1. nsann eitli sesli gstergelerle veya doal seslerle anlama yetisi. 2. Kiinin din heye can ile zellikle Hristiyanlkta evresinde bulu nanlarn anlamad birtakm sesler kard ken dinden gem e durumu; glosalali. || dil y u tm a k , 1. Azn ap sz syleyememek. 2. ok armak. || di! y r k l , {OsT} Przsz konuma; talakat. dil2, [Far. dil J:>] {OsT} is. 1. Orta; yan. 2. Gnl; yrek; kalp. 3. tasvf. A llahn byklnn sem bol; tecellisi. S dil-gh, {OsT} K albi uyank; akll.]] d il-r , {OsT} Gnl bezeyici; gnln sev dii gzel.|| d il- r m , {OsT} Gnle huzur verici;

r a n B E E S D H . 1
gnl yattrc; sevgili. || dil-s, {OsTj Gnli ra hatlatan.j| dil-sde, {OsT} Gnl rahat.\\ dil-b, {OsT} 1. Gnle sknt veren. 2. Gnl kartran, znt veren gzel. 3. zlenen. || dil-fte, {OsT} Gnlden vurgun, meftun.\\ dil-ver, -* dilaver11 | dil-vern, {OsT} Yiitler; yrekliler.\\ dil-vz, {OsT} Gnle aslan, gnl eken gzel.|| dil-zd, {OsT} Gnl serbest; gnl bir yere bal olma yan'.|| dil-zr, {OsT} Gnl inciten; kalp kran.|| dil-zrde, {OsT} Gnl incinmi; kalbi krk.|| dil ba, {az} 1. Birini kendine minnettar klm ak iin verilen hediye. 2. Niandan nce kz tarafna erkek tarafnn verdii hediye. [DS]|| dil balam ak, {OsT} k olmak.|| dil-bz, {OsT} Gnl oynatan; gnl elendiren; giizel sz syleyen; gze ho grnen.\\ dil-bend, {OsT} Gnl balayan.|| dil-beste, {OsT} Gnl balam.\\ dil-c, {OsT} Gnln arad; gnl eken; gzel; cazip. || dil-lk, {OsT} H eye canl.|| dil-dade, {OsT} 1. Gnl vermi; k. 2. Erkeklerin balarna baladklar sar mendil\\ dildr, {OsT} Birinin gnln alm; sevgili.\\ dil-dz, {OsT} Gnl delici; znt veren sevgili.\\ dil-dz, {OsT} Gnl alan.\\ dil-dz, {OsT} Gnl alan.|| dil-efgr, {OsT} Gnl yaral. |] dil-efrz, {OsT} Gnl enlendiren.\\ dil-efz, {OsT} ac.|| dil ehli, {OsT} tasvf. A llah ' tanyan; arif.|| dil-ferh, {OsT} Gnl geni; sevinli,|| dil-figr, {OsT} Gn l yaral; k.|| dil-firb, {OsT} G nl aldatc; alml; cazibeli]] dil-frz, {OsT} Gnl enlendiren. || dil-germ, {OsT} 1. Gnl comu; k. 2. Gnl kzm; fkeli.\\ dil-gr, {OsT} 1. Kalbi in cinmi; gcenik; krgn. 2. Gnl tutan; kalbe s knt veren.|| dil-gdz, {OsT} Yrek eriten; gnle ac veren; ackl.|| dil-g, {OsT} I aan; gnl ac; kalbe fera h lk veren. || dil-gde, {OsT} Gnl ferah; yrei rahat. \\ dil-gte, {OsT} Gnl lm; yrei l. || dil-hh, {OsT} Gnln arzu ettii ey; sevilen ey.\\ dil-harb, {OsT} Gnl y kk; kederli; zntl.\\ dil-haste, {OsT} Gnl has ta; zntl]] dil-hr, {OsT} Gnl paralayan; zc.1 dil-ho, {OsT} Gnl ho; sevinli.|| dil1 hn, {OsT} i kan alayan; dertli. || dil-i afte, {OsT} Perian, k olan gnl. || dil-i vre, {OsT} Ne yapacan bilemez hlde olan gnl; serseri gnl. || dil-i b-karr, {OsT} H uzuru olmayan, ka rarsz gnl. || dil-i b-nr, {OsT} H asta gnl. || dil-i derya, {OsT} D enizin ortas, derinlikleri,|| dil-i divne, {OsT} D eli gnl.|| dil-i enhr, {OsT} Ir maklarn derinlikleri,|| dil-i hk, {OsT} Topran alt; mezar.|| dil-i inhr, {OsT} Irmaklarn gnl.|| dil-i mecruh, {OsT} Yaral gnl. || dil-i nln, {OsT} nleyen, dertli gnl.\\ dil-i n-m ihribn, {OsT} M erhametsiz gnl.\\ dil-i nd, {OsT} K e derli gnl.|| dil-i pak, {OsT} Temiz gnl.|| dil-i pare pre, {OsT} Param para olmu gnl.|| dil-i pr-te, {OsT} Ateli, heyecanl gnl.|| dil-i sd-

DL

pre, {OsT) Para para olmu gnl]] dil-i sengn, {OsT} Ta yrekli gnl]] dil-i sevd-nihd, {OsT} Sevdal gnl]] dil-i sevd-nin, {OsT} S ev dal gnl.|| dil-i szn, {OsT} Yanan gnl.|| dil-i eb, {OsT} Gece yars. || dil-i eyd, {OsT} Deli g nl.]] dil-i vrn, {OsT} Ykk yrek]] dil-i yek pare, {OsT} Tek para gnl]] dil-i zar, {OsT} Z a vall gnl; kederli gnl]] dil-i zinde, {OsT} Uya nk gnl.]] dil-ke, {OsT} Gniil ekici.|| dil-kb, {OsT} Gnl zedeleyen. || dil-kte, {OsT} 1. Kalbi lm; duygusuz. 2. H er eyden elini eteini ek mi]] dil-mrde, {OsT} Kalbi lm; duygusuz.|| dil-nin, {OsT} Gnlde ye r tutan; gnl okayc; ho; latif]] dil-niivz (nevz), {OsT} Gnl oka yan; sevgili. || dil-pesend, {OsT} Gnln beendii; gnle ho gelen]] dil-pezr, {OsT} Gnln beendi i; gnle ho gelen]] dil-r, {OsT} Gnl yaral; dertli.|| dil-rb, {OsT} Gnl kapan; sevgili; g zel]] dil-rby, {OsT} Gnl alclk}] dil-rbde, {OsT} Gnl kaplm; gnln kaptrm; k}] dil-sz, {OsT} Gniil yapan; samim. || dil-sr, {OsT} Gz tok.|| dil-sitn, {OsT} Gnl alan; gnl zapteden; kendine meftun eden}] dil-siyh, {OsT} Gnl kara]] dil-shte, {OsT} Yrei yank; keder li]] dil -suz, {OsT} Yrek yakan.]] dil-d, {OsT} Gnl ho; sevinli.|| dil-ikf, {OsT} Gnl delen; ackl]] dil-ikr, {OsT} Gnl avlaycs; sevgili.]] dil-iken, {OsT} Gnl krc.|| dil-ikeste, {OsT} Gnl krk; hznl]] dil-de, {OsT} Gnl g it mi; k.|| dil-kfte, {OsT} Gnl alm; se vinli]] dil-teng, {OsT} Yrei dar]] dil-teng, {OsT} sknts; gnl darl.|| dil-tene, {OsT} Gnl susam; p e k istekli. || dil can, {OsT} Gnl ve ruh}] dil yaras, {OsT} Gnl yaras]] dil-zede, {OsT} Gnl vurgun; k]] dil-zinde, {OsT} Gnl uyank; akll; canl. dil3, [Far. dil Jj.i] (di.l) {OsT} is. 1. Nokta. 2. M and ra; al. dil4, [Far. dl J o ] (di.l) {OsT) is. Gnl; kalp, dilan, [Krt, dilan] {az} is. Gneydou A nadoluda kadnl erkekli oynanan bir halay. [DS] dilatometre, [Fr. dilatometre] is. fz. Istlan m etalle rin genlemesini len ara; genleme ler. dilaver1 [Far. dil-ver jj^:>] (dila;ver) {OsT} sf. Y i , it; cesur. dilaver2, [dil + Far. -ver] (dila;ver) {az} sf. Avukat gibi konuan; sz ustas. [DS] dilban, [dil + Far. -ban o U j] {OsT} is. Tercman. dilbasan, [dil+bas-an] is. tp. 1. Hekimlerin boazn iini grebilm ek iin dili bastrdklar ara. 2. Ecza kartrm akta kullanlan yass ara. dilbaz, [Far. dil-bz jL b ] sf. 1. Gzel konuan; ko nukan. 2. Konumasyla etkileyen; ikna eden.

DL

IMTiiM S M .
dilcilik, -i [dilci-lik] is. Dil zerine aratrma yapma ii. dilcim en, [dilci-men] {az} sf. Hosohbet; tatl dilli. [DS] dilcik, -i [dil-ik] {az} sf. 1. Kolay ve inandrc konuan. 2. ok konuan. 3. Kk tuzaklarn em niyet dzeni. [DS] d ild am ak , [dil+damak] {az} is. S. bot. Aslanaz. 2. sf. Geliigzel konuan; gevezelik eden. [DS] d ldan, [? dildan] {az} s f (Giyim eyas iin) ksa. [DS] dilda, [dil-da] is. Ayn dili konuan kiilerden her biri. dildil, [Far. dildil JjJ^] {OsT} is. nilti; sknt; strap. S d ild il-k n n , {OsT} 1. inleyenler; inleyiciler. 2. Istrap ekenler. d ild irik , -i [dildir-ilc] {az} sf. Oynak; hoppa. [DS] dile, [Far. dile *b] {OsT} is. 1. Gnl sahibi. 2. Gnl. dilebe, [eT. tilbe / dil+ebe-(s)-i] {az} sf. H er eye ok karan. [DS] dileen, [dile-get jS3i] {OsT} sf. ok isteyen; dile yen. dilek, -i [eT. tile-m ek > tile-k > dile-k iUo / liib] is. 1. steme, arzu etme. 2. Dilenen, istenen, arzu edilen ey; istek; arzu; talep; rica; murat. 3. {OsT} efaat. S dilein eylem ek, {OsT} steini yerine getirmek."} dilek b itirm ek , {eAT} {OsT} htiyac g i dermek, arzuyu yerine getirmek. || dilek b u lm ak , {eAT} steine kavumak.]] dilek etm ek, {eAT,1 {OsT} Dilemek; istemek; efaat edilmesini istemek. j| d ilek eylem ek, {eAT} -* dilek etmek.|] dilek kipi, dbl. Dileme, arzu etme kavram veren ve -s e eki ile yaplan kip.

dilbeder, [Far. dilber => dil-be-der ?] {az} sf. M kemmel; noksansz. [DS] dilbend, [dil + Far. -bend jo Jj] {Os T; is. Tercman, dilbent, [dil+ Far. -bend] {az} is. Tercman. [DS] dilber, [Far. dil-ber >b] {OsT} is. Gzel, alml kadn veya kz; sevgili, dilberane, [Far. dilber-ne tiljJj] (dilbera:ne) {OsT} sf. Dilbere, gzele, sevgiliye yakr surette, d ilb erd u d a , [dilber+duda(k)-] is. 1. ekli dudaa benzeyen bir tr ham ur tatls. 2. {az} bot. Sarma k iei. [DS] d ilber, [Far. dilberi lSjJ-i] (dilberi.:) {OsT} is. Dilberlik; gzellik. d ilb erk irp i i, [dilber+kirpi(k)-i] {az} is. Kasmpa tna benzer, eitli renklerde aan bir iek. [DS] diibesek, -i [dil+beze-k] {az} sf. -* dilbezek. [DS] dilbezei, [dil+beze-(k)-i] {az} sf. 1. Tatl dilli; hosohbet. 2. ok konuan. 3. Yerinde sz syle yen. [DS] dilbezek, -i [dil+beze-k] {az} sf. 1. Yerinde sz syleyen. 2. ok konuan. [DS] dilbidir, [Yun. tripitir] {az} is. Kunduraclarn delik delmekte kulland ara; zmba; delge. [DS] d ilb u ran , [dil+bur-an] {az} sf. 1. Tad yznden dilde yakc bir etki brakan. 2. is. ok tatl bir ka vun tr. 3. Mavimsi renkli bir tr yenebilir man tar. [DS] dilcan, [dil-cen / dil-can] {az} sf. Geveze. [DS] dilce, [dil-ce 4-^] (d ilce) {eAT} zf. 1. Dil ile. 2. Dilde.

3. is. Dil; yabanc lisan, d ik e p a rm ak , {az} Sere parmak. [DS] d ilcek 1 -i [dil-cek] {az} sf. 1. Dilsiz. 2, Geveze. , [DS] ^ dileke, [dilek-e a ^ ^ I o ] (d ilekce) {eAT} zf. stee dilcek, -i [dil-cik] {az} is. anat, 1. Kk dil. 2, uygun; arzuya gre; istenildii biimde; dileince. Bademcik. [DS] ^ .j] {eAT} dilcennek, [Far. dil (gniil) => dil-ce-n-mek iU4-->] dileki, [dilek-ci / dileki {eAT} dnl. fi [-r] Gcenmek, dilci, [dil-ci] is. 1. Dil ile ilgili aratrmalar yapan uzman. 2. Dil bilimci. 3. {az} Sz getirip gtre rek ara amaya alan kimse. [DS] dilcik, -i [dil-cik is. 1. Kk dil. {az} (ayn) [DS] 2. {az} Dile benzer kk cisimler. [DS] 3. bot. Budaygillerde, yaprak ayasnn yaprak knn dan ayrld yerde, yapran st yznde bulunan yass, kk, sivri ve saydam uzant. 4. bot. Bile ikgillerden bazlarnda bulunan yar ieklerdeki bir bakml ta. 5. zool. Bceklerin aznda kk dilin n blm. 6. miiz. Nefesli alglarda titreimi salayan kk para. 7. {OsT} Bademcik. 8. {OsT} Terazi ibresi. [Kamus] 9. {az} sf. Geveze. [DS] dilcikli, [dilcik-li] sf. bot. Kk kntl iek k smlar bulunan.

{OsT} sf. Dilee araclk eden; efaati; arac, dileke, [dilek-e] is. 1. Kk dilek. 2. Resm m a kamlardan bir istekte bulunm ak amacyla verilen bir tr i yazs; arzuhl; istida, (1935). dileki, [dilek-i] is. 1. Herhangi bir dilekte bulunan; dileyen; isteyen. 2. D ileke veren kimse; mstedi. 3. {az} Kz istemeye giden. [DS] dilekili, [dileki-lik] {az} is. Evlenm ek iin kzn ailesinden kz isteyi; dnrlk ilemek. [DS] dileklig, [tile-mek > tile-k > tile-k-lik / dile-k-lig] {eT} sf. stekli; dilei olan; arzulu. dilekl, [dilek-lii j K i p / ^K b] {OsT} sf. Bir istei olan; bir ricada bulunan, d ilekszrek, [dileksz-rek J jy S i] {eAT} zf. steme yerek; istemeye istemeye.

1223

DL dilerke, [dile-r-ke / dil+erk-i] {az} is. K z bakmaya giden kadm; grc kadn. [DS] dilemek, [eT. tile-mek > tile--mek > dile--mek dU-ib] {eAT} ite, f. [-r] 1. Birbirinden dilemek. 2. Birlikte dilemek, dileyici, [dile-mek > dile-y-ici] is. ve sf. Dilekte bulunan (kimse); dileyen; isteyen, diley, [dile-y-ii] {eAT} zf. Dileyerek, dilfruz, [Far. dil (gnl) + fiirz] (dilfiiru.z) {OsT} sf. Gnl parlatan; gnl enlendiren, dilge, [til-mek > til-ge] {eT} is. Dilim, dilgem, [dil-ge-m {eAT} zf. 1. Dil biiminde; uzunlamasna. 2. is. Dilim, dilgi, [dil-gi] is. 1. Dilmek iinde kullanlan ara. 2. Tarih ncesi alardan ge yontm a ta devrine ait, uzunluu geniliinin iki katn aan kaya paras, dilgiz, [dil + kz ? / Far. dil-gii] {az} sf. (Kz iin) gzel. [DS] dilgoz, [? dilgoz / tingoz / dingoz] sf. argo. 1. Ser sem; aptal. 2. Enayi, dilgz, [dil+gz] {az} is. Ortas yzk gibi ok byk delikli mavi katr boncuu. [DS] dilg, [eT. tilk > dilg j-s] {OsT} is. Tilki, dilican, [Fr. diligence (zen)] is. Buharl lokom otif ve motorlu tat kmadan nce A vrupada byk kentler arasnda yolcu tam akta kullanlan iki ya da blmeli, belli m esafelerde deitirilen drt veya alt atn ektii araba, dilicek, -i [dili-cek] {az} is. 1. Bademcik. 2. K k dil. 3. s f Geveze. [DS] fi1 dilicei dmek, {az} Bademcikleri imek; anjin olmak. [DS]|| diliceini kaldrmak, {az} H alk hekimliinde, anjin olan birinin tedavi amacyla boazn yukar kaldrm ak y a da daman ba parm akla yukar doru ittirmek. [DS]|| dilicek heybesi, {az} B ir tr heybe. [DS] dilikk, - [dil-i+k-k] {az} is. bot. 1. Aslanaz bitkisi, (Anntirrhinum majus). 2. Salep, (Orchis anatolica). [DS] dilijans, [Fr. diligence (zen)] {OsT} is. -* dilican. dilik, -i [dil-mek > dil-ik] sf. 1. Dilinmi; yrtlm. {az} (ayn) [DS] 2. {az} st duda yukardan aa doru yark olan. [DS] 3. {az} Yrtk; skk. [DS] 4. Uzun bak yaras. 5. {az} Minder. [DS] dilikli, [dil-ik-li] {az} is. K enarlan girintili kntl sahan. [DS] dilim, [dil-mek (dil gibi yapm ak) > dil-im] is. 1. Bir btnden ayrlm yass, uzun, ince para. 2. R ad yatr paralar. S dilim dilim, Para pa ra .|| di lim dilim etmek, Para para etmek; dilimlemek. dilim leme, [dilim-le-me] is. Dilim dilim kesme ey lemi; dilim hline getirme eylemi, dilim lemek, [dilim-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Dilimlere ayrmak; dilim dilim etmek.

dileme, [dile-me] is. steme, arzu etme durumu ve eylemi. dilemek, [eT. tile-m ek > dile-m ek ^11^] gl. f [-r] [l(i)-yor] 1. Sahip olmad bir eyin veya bulun mad durumun gereklemesini istemek; arzu etmek; m urat etmek. 2. Birinden bir eyin yaplm a sn istemek; rica etmek; talep etmek. 3. Biri iin dilekte bulunmak. 4. mecaz. Can istemek. 5. {eAT} Dilenmek. 6. {az} Evlenm ek iin kz ailesinden istemek. [DS] 7. {az} Aramak. [DS] dilemenli, [dil-e-men-li ?] sf. ok konuan; konu kan. dilemma, [Yun. di (iki) + lem ma (cmlecik)'] is. 1. man. Kendisini mutlak olarak kabul ettiren iki nermeden biri doru ise dieri kesin yanl olan iki seenekli nerme. 2. man. "V eya ile birbirine bal, her ikisi de biri doru ise dieri yanl olan iki nermeli byk nerme; ikilem, dilemsinmek, [eT. tile-m ek > *tile-m > tilem-sinmek] {eT} dnl.f. [-iir] -* tilemsinmek. dilenci1, [dilen-mek > dilen-ig-ci / dilen-gi-ci / dilen(i)ci] is. ve sf. 1. Geimini dilenmek suretiyle sa layan (kii); bakalarna el aan; isteyici. 2. mecaz. Bir eyi srarla isteyen (kii), 6= dilenci ana, 'inde her eyden biraz bulunan. || dilenci ana ndan para almak, 1. Yoksulu soymak. 2. are siz kimseden yararlanm aya kalkmak.\\ dilenci deneine dnmek, ok zayflamak; zayflktan kurumak. || dilenci duas, D evaml yalvararak edi len dua.\\ Dilenciye hyar vermiler, eri diye be enmemi. Verilen eye muhta olduu hlde ken disine verilen eyde kusur arayan kiiler iin sy lenir,|| dilenci vapuru, mecaz, dnz. Btn iskelele re urayarak sefer yapan yolcu vapuru. d ilen ci, [dil + in-ici] {az} is. Sokak kaplarndaki mandal kaldrm aya yarayan kk anahtar. [DS] dilencilik, -i [dilenci-lik] is. 1. Dilenci olm a duru mu. 2. Dilenciye zg davran. 3. Sadaka ile gei nen kiilerin durumu. dilencilik etmek, D ilen mek. dilendirme, [dilen-dir-me] is. Birinin dilenmesini salamak eylemi, dilendirmek, [dilen-dir-mek] gl. f. [-ir] Birine dilenme iini yaptrmak; dilencilik yaptrmak, dileni, [dilen-i] is. Dilenme eylemi veya biimi, dilenme, [dilen-me] is. Sadaka isteme durumu veya eylemi. dilenmek, [eT. tile-m ek > tile-n-m ek > dile-n-mek] d nl.f. [-ir] 1. Sadaka istemek. 2. mecaz. Acma duygusu uyandrarak bir ey istemek. S dilenemez dilenci, Yardma muhta olduu hlde dilenmeyen ancak bakalarnn sadakas ile geinen kii.|| dile nip dolanm ak, {az} una buna m innet ederek geinip gitmek. [DS]|| dilenip dnmek, {az} Bakalarna m innet ederek yaamak. [DS]

DL

M M M . dilki, [eT. tilk > dillci ^ i ] {OsT} {az} is. 1. Tilki. 2. {az} Su borular iinde birbirine eklene eklene tilki kuyruu gibi uzayp giden yosun. [DS] dilkicek, [dilki-cek iU~S3.s] {OsT} sf. Dalkavuk; yaltak. dilkiceklik, [dilkicek-lik ^ i ] {OsT} is. -* dilkceklik. dilkicik, -i [tilki-cik] {az} is. 1. Kk tilki. 2. Kanlarda, boyunduruu kan klcna balayan eri balk. 3. Kan zerine yk koymak iin uza tlan tahta kprler. [DS] dilkilik, -i [dilki-lik d lL ib ] s. 1. Tilki gibi olu. 2. {OsT} mecaz. Dalkavukluk; yaltaklk, dilkim en, [dillci-men] {az} is. Zambakgillerden, or manlarda yetien, sarmak gibi aalara sarlarak uzayan, km yapraklarn dken, taze srgnlerin den salata ve yem ek yaplan, al grnnde ok yllk bitki; silcan, (Smilca aspera, S. exelsa). [DS] dilktt, [eT. tilk > dilkii j b ] {eT} {eAT} is. Tilki. S1 dilk zm, {OsT} t zm, (Solantm nigrum). dilkceklik, [dilkcek-lik dS^-jb] {OsT} is. Dal kavukluk; yaltaklk; yaltaklanma. 0 dilkceklik etmek, {eAT} {OsT} Yaltaklanmak; dalkavukluk et mek; tabasbus etmek.|| dilkceklik eylemek, {eAT} {OsT} -* dilkceklik etmek, dilklenm ek, [dilk-le-n-mek d U Jj b ] {OsT} dnl. f. [-r] Yaltaklanmak; dalkavukluk etmek; tabas bus etmek. dilleen, [dille-gen j b ] {OsT} sf. ok ekitiren; dedikoducu; zemmam. dillem ek1 [dil-le-mek ij] {az} gl. [-r] [-l(i)-yor] , 1. Bir kim se hakknda dedikodu yapmak; ekitir mek. {OsT} (ayn) 2. Bir kim senin zenginlii, mal varl, kendisi hakknda konumak. [DS] 3. Bir eyi diline dolayp yaymak. 4. Azarlamak; darlt mak. dillem ek2, [dil-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Kilitlemek. [DS] dillem ez, [dil-le-mez] {az} sf. Dilsiz. [DS] dillendirme, [dillen-dir-me] is. 1. Dil sahibi yapma eylemi. 2. Konuturma. 3. ed. Bir hayvan veya ko num ayan bir varln azndan konuuyormu gibi anlatm da bulunma; intak. 4. Konuma yeteneini kaybetmi veya batan gelimemi kimseleri tekrar konuturmak iin uygulanan yntem lerin tm, dillendirmek, [dilllen-mek > dillen-dir-melc] gl. f. [-ir] 1. Dil sahibi yapmak. 2. Konumasn sala mak. 3. mz. B ir m zik aletini seslendirmek; al mak. 4. ed. Hayvanlar veya cansz varlklar anla tm veya sanat yapma gerei olarak insan gibi ko nuturmak. 5. Birisi hakknda dedikodu yaplmas-

dilimleni, [dilimlen-i] is. Dilimlenmek eylemi veya biimi. dilim lenme, [dilimlen-me] is. Dilimlere blnm ek ii veya eylemi, dilimlenmek, [dilimle-n-mek] edil. f. [-ir] Dilimlere blnmek; dilimlere ayrlmak, dilimleyi, [dilimle-y-i] is. Dilimleme eylemi veya biimi. dilimsinmek, [tilim > tilim-sin-mek] dnl. f. [-ir] -* tilimsinmek. dilinim, [dilin-im] is. jeol. Kayalarda grlen birbi rine paralel tabakalar hlinde yarlma dzlemi, dilinme, [dil-in-me] is. Dilimler hlinde paralara ayrlm a durumu ve eylemi. dilinm ek1 [eT. til-mek > til-in-m ek > dil-in-mek] , edil. fi [-ir] Dilim hline getirilmek; dilmek eylemi uygulanmak. dilinmek2, [til-mek > til-in-m ek > dil-in-mek] {eT} dnl. f. [-ir] Dilim hline gelmek; dilim olumak, dilir, [Far. dilr jJ-s] (dili:r) {OsT} sf. 1. (Kii iin) yrekli, cesur. 2. Kstah, diliran, [Far. dilr-n 01jrJ^] (dilira:n) {OsT} is. Ce surlar; yrekli imseler, fi1 dilrn- nzedr, Mz rakl yiitler. dilirane, [Far. dilrne Y iitesine; mertesine. dilir, [Far. dilr ^jJ^] (dilri:) is. Yiitlik; mertlik; yreklilik. dilirlik, -i [dilir-lik] {OsTf is. 1. Yakksz davra n. 2. Tehlikeli giriim. S dilirlik etmek, {OsT} 1. Kendi hayatn tehlikeye atmak. 2. Kstaha yak ksz davranlarda bulunmak. dili, [dil-i] is. D ilm ek eylemi veya biimi, dilimek, [til-mek > til-i-mek > dil-i-mek] {eT} ite, f [-r] Dilmekte yardm etmek; birlikte di limlemek. dilkanatan, [dil+kanat-an] {az} is. bot. Sarmak gibi byyen, rizomlu, gvdesinde kk dikenler bulunan, kkleri boyaclkta kullanlan ok yllk, sar iekli bir ot; kk boya; boyac kk, (Rubia tinctorum). [DS] dilke, -ci [dil-mek > dil-ge] {az} is. Pirzola. [DS] dilkem, [dil-gi-m ? / dil-ke-mek / dil-ik-mek > dilke-m ?] {az} is. 1. Tarla snr. 2. Tarla ya da bah enin dil gibi uzanan ksm; tarla paras. 3. Byk et paras. [DS] dilkemek, [dil-ke-mek] {az} gl. fi. [-r] [-k(i)-yor] 1- Peine drmek; takip ettirmek. 2. Hayvanlar birbiri arkasna balamak. [DS] dilkemlei, [dilkem-lei] {az} zf. (Yangn, dolu, yamur vb. doal afet zarar iin) dar bir alanda uzayp giderek. [DS] dilkese, [dib+kes-e / dil+kes-i] {az} zf. Tamamyla; bsbtn. [DS] jJ j] (dili.ra.ne) {OsT} is.

m M K E S B U R .ttto na sebep olmak. 6. {az} Gizli kalmas gereken bir sorunu yaymak, duyurmak. [DS] dillenge, -ci [dillen-ge] {az} sf. Dile dolama; di line dolama. [DS] dillenme, [dille-n-me] is. Konumaya balam ak du rumu veya eylemi. dillenm ek1, [dille-n-mek liLuJi] dnl. fi [-ir] 1. Ko numaya balamak; dili almak; sz syler olmak. {OsT} (aym) 2. (Konuma yetenei olmayan varlk lar iin) konumak; dile gelmek. 3. {az} Karsn dakine inat olsun diye konumak, cevap vermek. [DS] dillenmek2, [dille-n-mek] edil. fi. [-ir] 1. Uygun g rlmeyen birtakm davranlar dolaysyla dile dmek; hakknda dedikodu yaplmak, {az} (ayn) [DS] 2. {az} N azar olmak. [DS] dillem e1 [dille--me] is. Dil hline gelm e eylemi. , dilleme2, [dille--me] is. K arlkl sohbet etme ey lemi. dillem ek1 [dille--mek] dnl. fi. [-ir] Dil hline , gelmek. dillemek2, [dille--mek dU-ib] ite, f i [-ir] 1. {eAT} {OsT} Karlkl gzel gzel sohbet etrek;_ konu mak; sylemek. 2. Dil kavgas etmek; drlamak. dilli, [dil-li ^ j ] s f 1. (Kadn ve ocuklar iin) ko nukan. 2. Gzel ve tatl konuan; iyi ve kolay sz syleyen. 3. (Eya ve aralar iin) dil denen hare ketli kk paras bulunan. S dilli bisi, {az} 1. H er duyduunu hemen her yere ulatran kimse. 2. Gzel ve abuk konuan. [DS]|| dilli defter, {OsT} Btn ayrntlar gsterilerek yazlan defter.\\ dilli demir, {az} Ksele kesm eye yarayan ayakkabc ba. [DS]|| dilli dilince, {eAT} Kendine zg bir dille; hl dilince.\\ dilli ddk, 1. Sipsi. 2. ok ko nuan, geveze kimse.\\ dilli ddk etmek, {az} Bir haberi, olay hemen herkese duyurmak; ya y mak. [DS]|| dilli gelin, {az} K arlk vermekten ekinmeyen. [DS]|| dilli toka, {az} H ayvan bal n tutturmaya yarayan kem er tokasna benzer bir toka. [DS]|| dilli toy, {az} zool. Uzun gagal byk bir su kuu. [DS]|| dilli zaar, {az} B ir yerden baka bir yere la f gtrp getiren. [DS]|| dill di lince, H er biri kendi dilince. dillik1 -i [dil-lik] {az} is. 1. Yemek. 2. Kn ar , kovanlarna konulan pekmez. [DS] dillik2, -i [dir-lik] {az} is. -* dirlik. [DS] dilliksiz, [dirlik-siz] {az} sf. -* dirliksiz. [DS] dillileyin, [dilli-leyin] {az} is. Denize doru dil gibi uzanm kara paras; burun. [DS] dillilik, -i [dilli-lik] is. Dzgn ve etkili sz syle me durumu. dill, [dil-l >Uj] {eAT} sf. Cerbezeli; iyi ve kolay sz syleyen. dilllk, - [dill-lk

DL

{eAT} is. Dilli olm a


g - ULi]

durumu; kolay ve akc konuma. dilm a1 -c [eT. tl-ma > dil-mc , is. 1. D il leri ayr iki yabancnn anlamas iin araclk eden kimse; tercman. {eAT} {az) (ayn) [DS] dilma, -c [dil-mek > dil-me] is. Dilik yer; y rt ma. dilmalamak, [dilma-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] eviri yapmak. [DS] dilmalk, -i [dilma-lk] is. Tercmanlk, dilme, [dil-me] is. 1. Dilim hline getirme eylemi. 2. {az}- D rt ke yontulmu aa; ince kalas. 3. { z} Baa sarlan yemeni. [DS] 4. {az} Kk top rak paras; tarlann bir blm. [DS] 5. {az} K k derelerin biriktirme sonucu meydana getirdii kum, ta yn. [DS] 6. {az} zm suyundan ya plarak gnete kurutulmu ve lokum bykln de kesilm i olan paralardan her biri. [DS] 7. Zeyti ni bakla yaralayarak yaplan zeytin salamuras. 8. {az} Koyun veya keinin krek kemii ve boyun evresindeki etli ksm. [DS] 9. sf. Dilmek suretiyle meydana getirilmi olan. dilm e1 -ci [dil-me g ^ p ] {eAT} is. Tercman. , dilme2, -ci [dil-mek > dil-me *4->] {az} is. 1. {eAT} Yrtma; dilik. 2. Yanlar yrtm al etekli elbise. 3. Pantolon ve i amarnn n tarafndaki ilikli ksm. 4. Tarla ya da kara parasnn burun gibi uzanan ksm. [DS] dilmek, [eT. til-mek > dil-m ek d U p ] gl. fi [-er] 1. Dil gibi uzunlamasna kesmek; uzun eritlere bl mek. 2. Dilimlere ayrmak. 3. Yarmak. {eAT} (aym) 4. {az} Kesmek. [DS] dilm en', [dil-men] is. Dilci. dilmen2, [Far. dil-bend] {az} sf. (Kii iin) gzel. [DS] dilrba, [Far. dil-rb] (dilrba:) {OsT} is. miiz. Trk mziinde dura re olan rast, rak ve yegh m a kamlarndan meydana gelen birleik bir makam, dilsel, [dil-sel] sf. 1. Dile ilikin; dile ait olan. 2. dbl. Telaffuz edilirken dilin katlm olduu (nsz ses ler). dilsever, [dil + sev-er] is. Dili seven kimse, dilsiz, [dil-siz j - b ] sf. 1. Konuma organlarnda veya beynin konuma merkezinde bulunan bir bozukluk sebebiyle konuamayan; ahraz. 2. mecaz. Ses karmayan, sessiz; az konuan. 0 dilsiz cariyeler, m paratorluk dneminde saray hareminde gizli kalmas gereken ilerde altrlan kle kzlar.|| dilsiz harita, retim am acyla hazrlanm, ze rinde gerekli isim ve iaretler bulunmayan harita. || dilsiz olmak, {eAT} Ses karmamak; susmak; s kt etmek.

DL

I H I fflM . dimdiklemek, [did-ik-le-mek] {az} gl. f. [-r] [l(i)-yor] 1. Gagalamak. 2. Didiklemek. 3. Yiyece in kenarndan azck yemek. [DS] dimdiri, [di(m)+di/ri] {az} ] (d imdiri) pekt. zf. Dipdiri. [DS] dimdoru, [dim + doru] (di'm doru) zf. (Bakmak iin) doru; dik. dimdoruk, -u [din + doru-k] {az} is. En yksek yer; tepe; u. [DS] dime, [de-mek > di-me ti] {eAT} is. Sz. dimek, [te-mek > de-melc > d-m ek dl<o] {eT} gl. f [-r] Demek; sylemek. 0 dim ediini komamak, {az} Aklna gelen her eyi sylemek; kfretmek. [DS]|| dime gitsin, {az} D em e gitsin! [DS]|| dimek iitmek, {eAT} Karlkl konumak; muha verede bulunmak. dim el, [de-mek > di-me-l ^Up] {eAT} sf. Denilebi lir; denilebilecek, dim en, [Ar. dimne > dimen j<o] {OsT} is. Sprnt lkler. dimi, [Yun. dimito => dimi ,yo] is. 1. Dokumaclk

dilsizler, [dilsiz-ler] is. m paratorluk dneminde sa raydaki gizli grmeler srasnda hizm et eden g revliler; bizebanlar. dilsizlik, -i fdilsiz-lik] is. 1. Dilsiz olm a durumu ve ya nitelii. 2. Ses karmazlk durumu, diltar, [dil + Far. -dar] {az/ is. Tercman. [DS] diitrmek, [til-mek > til-tiir-mek / til-dir-mek / tildr-m ek/ dil-tr-mek] {eT} g l . f [-rj Dildirmek, dil, [dile-mek > dil- _jii] {eAT'} is. Dilek; istek; ar zu. dilk, - [dil-mek > dil-ik] {az} sf. st duda ya rk olan. [DS] dilviyum , [Fr. diluvium] is. jeol. Bugnk rmakla rn drdnc zamandan kalm a en eski ve dnyay kaplayan bir tufana mal edilen kelti hlindeki alvyonlarna verilen ad. d im 1 [dim] is. 1. Dik durmak. 2. {azj Yeni yr , meye balayan ocuun ayakta durmas. 3. Ayakta durmak. [DS] 0 dim durmak, {az} 1. Ayakta durmak. 2. Tay durmak. [DS] dim2, [dim] {az} is. Gevek dm. [DS] dim J, [Far. dm ^p] (di:m) {OsTj is. Yanak; ehre; yz. dima, -a i [Ar. dem 5 (kan) > dim a *lo ] {OsTf is.

ta, ilk srada birinci ve ikinci zg yukarda, nc ve drdnc zg telleri aada; ikinci Kanlar. atkda birinci ve beinci zg telleri aada ve drdnc zg telleri yukarda; nc atkda bi dima, [Ar. dima j_lo] (dima:) {OsTf is. 1. Beyin. 2. Zihin; bilin. "Meclis-i M ebusann nerede top rinci ve drdnc zg telleri yukarda ikinci ve nc zg telleri aada olacak ekilde retilen lanabilecei dimamz igal ediyordu. Atatrk, dokuma tr; serj. {eAT} {OsT} ayn) 2. {az} Drt dim ae, [Ar. dima + Far. -e (dima.e) kat iplik bklerek yaplm yerli dokuma. [DS] 3. {OsTf is. anat. Beyincik, Y nden dokunmu kuma. 4. {az} El tezghlarn da dokunan yorgan ve yatak yz. [DS] 5. Sk do dimai, [Ar. dima ^ L o ] (dima:i:) {OsT} sf. 1. kunan uval. 6. {az} Bez alvar. [DS] 7. {az} Beyin ile ilgili. 2. Aklla ilgili; zihin ile ilgili; zihn; donu. [DS] fikr. dimik, -i [? dimi] {az} is. 1. U. 2. Kova, bakra dimar, [Ar. dim r jlo ] (dim a.r) {OsT} is. Helak; gibi kaplarn kulpunun gvdeye bititii yer. [DS] mahv. dimin, [eT. temin > demin > dimin j p ] {eAT} {az} dimb, [damb / dmb / dimb / domb / dmb / dmb zf. Demin; biraz nce. [DS] (yans.)] is. Vurma, arpma, elle alma, alg alma gibi grltl ses kanna ve ahenksiz konuma dimit, [? dimit] {az} sf. 1. Kt. 2. Zayf; clz. 3. is. Ku ve fare kapanlarnda yiyecein takld yer. bildiren yansmal kk. [Zlflkar] dim b-ilik. dim b-ar [DS] dim barmak, [dimb-ar-mak] {az} gsz. f . [-r] dimiti, [dimit-i] {az} is. Din hizmetlerinde grev imek; kabarmak. [DS] li kimse; hoca. [DS] dim bilik, -i [Far. dnblek dULii] {az} is. Tef. [DS] dim itlemek, [dimit-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)dim dal, [dim+dal] {az} sf. 1. Yalnz. 2. rlplak. yo r] lmek. [DS] [DS] dimdik, -i [di(m)+di/k] pekt. zf. 1. ok dik olarak. dimkiri, [dim(i)k-ir-i] {az} sf. Dimdik; sapasalam. [DS] 2. Hi eilmeden. 3. (Bak iin) dikkatli; srarl; dimmik, -i [? dimmik] {az} s f (amar iin) keskin. 4. Saa sola sapmadan, dosdoru. 5. sf. ykand hlde kiri kmayan; azm. [DS] ok dik; diklemi olan; tamamyla dik. 6. ok sertlemi olan; kaskat. 7. mecaz. Ba emeyen; gururlu. S dim dik durmak, {az} 1. H ibir i yapm adan bou bouna ayakta beklemek. 2. Boyun ememek; yaltaklanmamak. [DS] dim ne1 [Ar. dimne .cjo] {OsTf is. Sprntlk. , dimne2, [Far. dimne ^ j] {OsT} is. . Tilki. 2. Kelile ve D im nenin kahramanlarndan olan akaln ad.

DN

dim nit, [Yun. diminitis] is. Erken olgunlaan bir cins siyah zm. dimyamak, - [dimya-mak] {az} gsz. f. [-r] [m()-yor] Oturduu yerde ya da hayvan stnde uyuklamak. [DS] dimyat, [M srda bir ehir
0

L 0 ] is. Seyrek ve yu

varlak taneli bir tr beyaz zm, B D im yata pi rince giderken evdeki bulgurdan olmak, Daha iyi bir ey umarken eldekini de karmak. dimyeni, [dim+yeni] {az} sf. ok yeni. [DS] -din1 [-dm / -din / -dun / -dn] {eAT} ek. e. -> -dm. , -din , [-din /-din /-tn / -tin] {eT} ek. e. -** -dm. -din, [-dm / -din] {eAT} ya p e. -* -dm. din , [eT. tin (yular, dizgin)} {az} is. 1. H ah zg iplii. 2. rg ilmei. [DS] S din ka, {az} Kopmu orap ilmii. [DS] din2, [eT. ting (dik) > din / dink] {az} is. 1. Bir nesnenin en yksek ve sivri noktas. 2. sf. (Yksek lik ve uzaklk anlam tayan kelim eler iin) arlk anlam verir; ok; ar. [DS] S din doruu, {az} Dan en yksek yeri. [DS]|| din kafa, {az} D ik bal. [DS] din, [eT. tin / dn (rahat, huzur)] {az} is. 1. D in lenme. 2. Durgunluk. [DS] din4, [din / din] {eAT} is. Arkadan ktleme; dediko du. S din dinlemek, {eAT} B ir kimsenin bakasna gizlice ve yava sesle syledii szleri gizlice din lemek; kulak misafiri olmak. [DK] din3, [din] {az} is. Uzun sre kapal kalm ve hava almam kuyu ya da m aara gibi yerlerdeki karbondioksitli pis hava. [DS] din6, [Ar. dn (inan, tre, gelenek) ^ .i] (di:n) is. 1. Gidilen yol; eriat. 2. nsanlarn kendi irade ve se imleriyle dnya ve ahret hayatnda doruya ve mutlulua ulamalar amacyla bizzat Allah tara fndan konulan ve grevlendirdii eliler vastas ile akl sahiplerine tebli edilen, yaama ve inan sistemi. 3. nan, ibadet, ahlak gibi manev konu larda insann tuttuu yol. 4. nsann, kaderini bal grd stn g veya ilkeye inanc. 5. Bir inan sisteminin kapsad dogmalarn ve ibadet ekille rinin tm. 6. K yamette herkesin dnyada iken yaptnn karln almas. 7. Sorumluluk. 8. m e caz. nanlp ar ekilde balanlan dnce; inan; lk. S din adam, M eslei din ile ilgili iler olan kii. || din birlii, 1. Ayn dinden olan toplumlarn oluturduu topluluk. 2. Ayn dine mensup olma durumu. || dinden, imandan kmak, k fkelenmek.|| dinden, imandan olmak, nan cm kaybetmek; kfre batmak. || din d, D inle ilgi si olmayan; ladin.\\ dine davet etmek, D in kabul ettirmek iin ar yapmak. || din erkilik, Dinin ve din kurumlarn toplum yaam nn btn kesimle rinde gl bir yeri olmasn amalayan toplumsal

ve ekonom ik akm; klerikalizm.|| din erki, siy. Y netim biiminin din esaslara gre olm as; teokra si.|| din felsefesi, fel. Dinin ilkelerinin znn ve anlamnn dayanaklarn bulmay amalayan felse fe dal.|| dini bir uruna, slamiyet uruna.\\ dini btn, nanc salam olup dinin gereklerini yerine getiren, gvenilir kimse. || dini gibi bilmek, ok iyi bilmek.\\ dini iman para, Paradan ve m add ka rndan baka hibir ey dnmeyen kiinin zelli;'.|| din iman hak getire, D in inanc olmayan kimse, iin sylenir.|| Dinim e sven bari M sl man olsa! Bende eletirdii kusurlar onda daha ok var.\\ Dinim hakk iin! Yemin olarak kullan lan sz.|| Dinince dinlensin! Mslman olmayan birisi lnce sylenen iyilik dilei. || Dininden d ner, davasndan dnmez. D ncesinde srarc ve inat olan kii iin sylenir.\\ Dinine yandm! argo. Lanetleme sz. || dini yiyip im an srtna vurmak, H er ktl yapabilecek yaratlta ol mak.|| din ncesi, Toplumlarda var olduu sanlan, din inanlarn balamasndan nceki ilkel dnem.|| din-penh, {OsT} Dini koruyan; dine destek olan.\\ din-perver, {OsT) Dine hizmet ve yardm eden.\\ din-iken, {OsT} Dini kran; dine kar koyan. || din yufkalar, {eAT} D ini za y f olanlar. din7, [Sod. den] {eT} is. Din; mezhep. [EUTS] din8, [Far. dn jj-s] (di:n) is. I. Her gne aynn yirmi drdnc gn. 2. Eski ran dininde, bu gn de olup bitenlerden sorumlu olduuna inanlan m e lek. 3. Kalemi korumakla grevli saylan melek. din9, [Fr. dyne] is. fz. Bir gramlk bir ktlenin hzn saniyede bir santimetre artran g birimi, dinam ik, -i [Yun. dinamis (g) > Fr. dynamique] is. 1. fz. Kuvvetler ve bu kuvvetlerin dourduu hareketler arasndaki bantlar inceleyen mekanik blm. 2. fel. Olaylar zaman iindeki geliimine gre deerlendiri; devimsel. 3. mz. B ir algnn verebilecei en kuvvetli sesle en hafif ses arasnda ki iddet farknn desibel cinsinden deeri. 4. sf. Devaml hareket hlinde olan; canl; atlgan; enerji dolu. dinamikleme, [dinamikle--me] is. Atlgan ve canl bir durum alm a eylemi, dinam iklemek, [dinamikle--mek] dnl. f. [-ir] Canl, atlgan ve devaml hareket eder hle gelmek, dinamit, [Fr. dynamite] is. 1. Nitrogliserinden yap lan patlayc madde. 2. argo. Kokain, fi1 dinam it lokumu, K m r tozu, kil gibi maddelere dinamit emdirilmi patlayc tr. dinamiti, [dinamit-i] is. Dinamit hazrlayp pat latma iini yapan kii, dinam itleme, [dinamit-le-me] is. 1. Dinamitle tahrip etme, paralama, ykm a eylemi. 2. Petrol kuyusu nun verimini arttrmak amacyla verimli tabaka hi zasnda dinamit patlatarak ham petroln ak hzn artrma ii.

DN

H M S M . 2 S
dinlemek, [dinle--mek] dnl. f. [-tir] Din du rum a gelmek; dincelmek. dinlik, -i [din-lik l1Wlo] is. 1. Din olm a duru mu; din olan kiinin nitelii; zindelik. 2. Bedenen dayanma gc; mecal. 3. {eAT} Rahat; huzur; g ven; asayi. dindar', [Ar. dn + Far. -dr jJ-oi] (dindar) {OsT} sf. 1. (Kii iin) din inanc gl ve inancnn gerei ni iten ve gerek bir din sevgi ile yerine getiren; mtedeyyin. 2. is. Byle bir kiinin tutumu. dindar2, [Sansk. dintar] {eTj s f (M aniheizm de) sekin; seilmi; stn; mmtaz. [EUTS] [Gabain] dindarane, [Ar. dn + Far. dr-ne 4jljl-Lo:>] (dinda:ra:ne) {OsT} z f Dindar bir kiiye yakr biimde; dindarca. dindarlk, - [dindar-llc] is. Dindar olma durumu, dinda, [din-da] is. 1. Dinleri bir olan kimseler. 2. Birine gre ayn dinden olan dier kii. S dinda olmak, Ayn dinin mensubu olmak. dindik, -i [din+dik] {az} is. Tenekeden yaplm basit kandil. [DS] dindiklemek, [dim-dik-le-mek / din-dik-le-m ek / did-ik-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. (Ku, tavuk vb. hayvan iin) gagalamak. 2. Konuyu ay rntl olarak incelemek. [DS] dindili, [din-dil-i ?] {az} sf. Kk; ufak; minik. [DS] dindire, -ci [din + dire-mek] {az} zf. Ayakta; dimdik. [DS] S dindire durulm ak, {az} Birini ayakta brakmak. [DS] dindirme, [din-dir-me] is. Dinmesini salama duru mu ve eylemi, dindirmek, [din-mek > din-dir-mek] gl. f [-ir] 1, Dinmesini salamak; bitirmek; durdurmak. 2. {az} Avutmak. [DS] 3. {az} dnl. f. lmek; ka lb dinlendirmek. [DS] 4. {az} Dayanmak; kat lanmak. [DS] dindirmemek, [dindir-me-mek] {az} gl. f. [-z] [m(i)-yor] Aldr etmemek; nem vermemek; oral olmamak. [DS] dindon, [ding (yans.) + dong (yans.)] is. 1. {az} Oyuncak. 2. M zikli kap zili. [DS] dindoru, [din + doru(k)] {az} is. Dan en yksek tepesi; zirve. [DS] dindrmek, [de-mek > den-mek > den-dr-mek dU jjii] {eAT} g l . f [-r] Syletmek. dine, [Fr. dner] is. Resm giyimli olarak katlmlan yemek. dinek1 -i [dinmek (sakin olmak) > din-ek] {az} is. , D inlenm ek iin durulan, dinlenecek yer; konak ye ri; menzil. [DS] dinek2, -i [eT. ting (dik) > ting-ek > ding-ek > din ek / dik-ek] {az} sf. 1. (Hayvan iin) dik ve sivri

dinamitlemek, [dinamit-le-mek] gl. f [~r] [-l(i)yor] Dinamitle tahrip etmek, dinamitlenme, [dinamitle-n-me] is. Dinamit kullan larak tahribe uram a durumu ve eylemi. dinam itlenm ek1 [dinamitle-n-mek] edil, f [-ir] Di , nam it patlatlm ak suretiyle tahribe uramak. dinam itlenmek2, [dinamit-le-n-mek] dnl. f. [-ir] D inamit sahibi olmak; dinam it edinmek, dinamizm, [Fr. dynamisme] is. 1. Canl bir varln etkin gc. 2. Davranlar canl ve gl olan kii nin zellii. 3. fel. M add varln iinde zerk ve baka bir eye indirgenemeyen glerin varlm kabul eden sistem; devimselcilik, dinamo, [Fr. dynamo] is. 1. Mekanik enerjiyi elekt rik enerjisine dntren aygt; elektrojeneratr. 2. spor, mecaz. Srkleyici; g kayna. 3. argo. M terisi ok fahie, dinamometre, [Fr, dynamomtre] is. Bir kuvveti veya kuvvet iftini lmekte kullanlan alet; kuvvetler. dinar, [Lat. denarius > Ar. dinar] (di:na:r) {OsT} is. 1. Altn lirann drtte biri (4.25 gram) deerinde eski para birimi. 2. Arabistan, Irak, Suriye, Tunus, Cezayir ve Y ugoslavyann para birimi, dincelme, [din()-el-me] is. Din bir drum alma eylemi; dinlik kazanma, dincelmek, [din()-el-mek] dnl. f. [-ir] 1. Din du rum almak; dinlik kazanmak; dinlemek. 2. {eATj Rahat ve huzura kavumak, dinci, [din-ci] is. 1. Toplumun btn ilevlerinin din kurallara gre dzenlenmesi gerektiini savunan kii. 2. D in bilgisi retmeni. S dinci erki, siy. iktidarn tanrsal olduuna inanan ve bu iktidarn tanrnn yeryzndeki vekilleri tarafndan kullanl d inancna dayanan toplum dzeni; teokrasi. dinbur, -cu [din+bur] {az} is. Doruk; tepe; u. [DS] dincelmek, [din-el-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. Din lenmek. 2. Dinlemek. 3. istei yerine gelmekle huzur bulmak; rahatlamak; feraha ermek. [DS] dincetmek, [dinel-t-mek / din + et-mek] {az} gl. f [-(d)-er] Tarlay nadasa brakmak. [DS] din, [ e l tm -m ak (dinlenmek) > t- > tin- > din- g^.i] sf. 1. (Kii iin) salkl ve gl. 2. Yorgun olmayan; dinlenmi; zinde; tendrst; tvana. 3. {eATj Emin; msterih; sakin; rahat; mutmain. 4. {az} is. Dinlenme; istirahat. [DS] t? din dala, {az} K uvvetli ot yiyen hayvanlarn yakaland bir hastalk. [DS]|| din gemek, {eAT} Huzur ve sk net iinde yaamak.\\ din kuvvet, Hzn karesiyle ktlenin arpm. || din olmak, {eAT} Emin olmak; mutmain olmak. dinleme, [dinle--me] is. Din duruma gelme ey lemi.

1229

DN

boynuzlu. 2. nat; itaatsiz; dik kafal. 3. is. Dallar kurumu aa gvdesi. [DS] dinelek, -i [din-el-elc / dik-el-m ek / dikel-ek] {az} sf. 1. (Kii iin) kendini beenmi; ukala. 2. taat siz; dik kafal; kar koyan; direnen. 3. e giderken ya da ite baka eylerle megul olan; bo vakit geiren; sallanan. [DS] dinelme, [din-el-me / dik-el-me] is. Ayaa kalkma durumu ve eylemi. dinelm ek1, [eT. tin (dik) > tin-el-m ek / dik-el-mek] {az} dnl.f. [-ir] 1. Dik durum a gelmek; dik dur mak; diklemek. 2. Ayaa kalkmak; ayakta dur mak; dik durmak. [DS] dinelmek2, [eT. tng (huzur) > ding-el-mek] {az} dnl.f. [-ir] Dinlenmek, dineltmek, [dinel-t-mek] {az} gl. f. [-ir] 1. (Aa, srk vb. eyler iin) dikmek. 2. Ayaa kaldrmak. 3. Ayakta tutmak. 4. M eydana getirmek; ortaya koymak; yapmak. [DS] dinen, [Ar. dnen ti.i] (di:nen) {OsT} zf. Din bak mndan; din adan; din esaslara gre, dineri, [t. denaro / Yun. dineri] (di'neri) is. skambil kdnda karo da denilen dizi, dinetmek, [din-et-mek] {az} gl. f. [-ir] Ayaa kaldrmak; ayakta tutmak. [DS] dinezimek, [eT. ten-iz-mek (hoplamak) > denez-imek] {az} gsz. f. [-ir] (Y em ek iin) atei az gel dii iin yar pimi yar i durumda kalmak, dinezirmek, [eT. ten-iz-m ek (hoplamak) > denezi-rmek] {az} gsz. f. [-ir] Bilinsizce evreye bak narak gezinmek; i yapm adan ayakta vakit ldr mek. [DS] dinfru, [Ar. dn + Far. fiir] (di:nfru:) {OsT} sf. ki yzl. ding1 [dan / din / dng / dang / dan / dank / dng / , dnk / ding / dinle / dong/ dng (yans.)] is. Yuvar lanma, takla atma; vurma, dme; an ya da vur mal bir alg alma; ileri geri konum a ve mrl danmay bildiren kk. [Zlfikar] ding-il ding-il, ding-il-de-mek, ding-il-mek, ding-il, ding-ir-demek, ding-ir-ik-li ding2, [din / tin ili] {eAT} {OsT} is. Yava sesle ko nuulan ey; gizli konuulan ey; dedikodu, fi1 din dinlemek, {eAT} {OsT} ki kiinin alak sesle ko nutuu eylere kulak vermek. ding3, [Far. ding "i] {az} is. Flayvanla evrilen de irmen. [DS] dinga, [? dinga] (d inga) is. Marapa, t? dinga yo urdu, {az} Ya alnm stten yaplm yourt. dingabak, - [din+kabak] {az} sf. (Kii iin) ba ustura ile tra edilmi. [DS] dingala, [din+kal-a] {az} sf. 1. En geri. 2. En geride gelen. [DS]

dingarga, [din+karga] {az} sf. 1. (Kii iin) ok zayf; kuru. 2. (Kii iin) donmu gibi dimdik du ran. [DS] dinge, [din-e] {az} is. 1. Fidan. 2. Kaim dikme; ta vana dayanan direk; stun. 3. Tepe, u; doruk. 4. Gelinlerin balarna takt ipek rt zerine altn gm ssler taklm balk. 5. Kadnlarn balar na giydii hasr klah. 6. zerine bir tr krmz tlbent sarlm kadn bal. [DS] dingeci, [dinge-ci] {az} sf. Soytar; maskara. [DS] dingedek, -i [ding-e-delc] (d ingedek) {az} zf. Anszn; birdenbire; aniden. [DS] dingel; [ding-el] {az} is. Gelin tac. [DS] dingelek, -i [dingele-k] {az} sf. 1. (M asa, sandalye vb. iin) taban zerinde dengede duramayan; sal lanan. 2. (Y k iin) yksek ve dengesi bozuk; den gesiz. 3. (Kii iin) yersiz olarak sze karan; den gesiz. [DS] dingeleklik, -i [dingelek-lik] {az} is. 1. Dengesiz lik. 2. Hoppalk. [DS] dingelmek, [eT. tin (dik) > din-el-mek dU K o] (di nelmek) {eAT} dnl.f. [-r] Ayakta durmak; ayaa kalkmak; dikelmek, dingeltmek, [eT. tin (dik) > dinel-t-mek dU-S'j] (di neltmek) {eAT} g l . f [-r] Dikmek; dik tutmak, dingelk, - [tinel-lc] {az} sf. Ayakta duran. [DS] dingemek, [den-e-mek > din-e-mek dUS"i] (dihemek) {eAT} g l . f [~r] Dikkatle bakmak; gzetlemek; dik dik bakmak. dingi1, [din- > din-i j p ] {OsT} is. K ulak verme; dinleme. 0 dini dinlemek, {eAT} {OsT} ki kiinin alak sesle yapt konumalara kulak vermek. dingi2, [ding > ding-i] {az} is. 1. Aacn en yksek yeri; aa tepesi. 2. Fidan. [DS] dingi3, [Hint, dingi > ng. dinhy] is. dnz. 1. B ir tr kk ve hafif kayk. 2. Yelkenli veya motorlu k k yar teknesi. 3. havc. Asker uaklarda denize zorunlu ini srasnda iirilebilen kauuk sandal. dingici, [din-c > dini-ci ^^>*-0 ] {OsT} sf. Gizli ko numalar dinleyerek sahibine ileten; kovucu. dingicilik, [dinici-lik ^ . i ] {eAT} is. ki kiinin konumasn gizlice dinlemek. 0 dinicilik eyle mek, {eAT} ki kiinin aralarnda yapt gizli ko numay dinlemek. dingik, -i [ding-ik] {az} sf. Terbiyesiz; edepsiz. [DS] dingil1 [ding (yans.) > ding-il] {az} is. 1. Titreme, , sallanma bildiren yansmal gvde. 2. zf. (Yrmek iin) sallanarak. [DS] 0 dingil dingil, {az} 1. Prsmemi; din ve diri. 2. Sallana sallana; yava yava. 3. (Eya vb. iin) sallanan; gevemi. [DS]|| dingil dingil etmek, {az} 1. Sramak; zplamak;

DN

n c E H .

hoplamak 2. (Hayvan iin) tn sa kalkmak. [DS]jj dingilim atmak, {az} F ink atmak. [DS] dingil2, [ding-il] {az} is. 1. Tepe; u; doruk. 2. Ge linlere taklan altnla sslenmi fes. 3. Kk sepet. [DS] S dingil ba, {az} Takla. [DS]|| dingil ba kurmak, {az} Takla atmak. [DS]|| dingil gibi ye mek, {az} Tka basa yemek. [DS]|| dingil tas, {az} K y gelinlerinin ban sslerken duvan altna konulan silindir eklindeki kt y a da bakr tas. [DS] dingil, [ding-il] {az} sf. 1. Dncesizce ve krc konuan. 2. Geveze. 3. Oynak; hoppa. 4. is. Damat.
[ D S ]

dingil4, [ding-il] {az} is. 1. Omuz. 2. Bacak. 3. Ten cere ve sahan kapaklarndaki tutacak yer. [DS] fi1 dingil ayak brakmak, {az} I. Ayakta tutmak. 2. I, ziyaret gibi sebeplerle rahatszlk vermek. [DS] dingil5, [ding (yans.) > ding-il ?] is. 1. Tekerlek veya ark gibi bir eksen etrafndan dnen elemanlarn ortasna yerletirilen mil. 2. oto. Tekerleklerin orta sndan geen ve tatlarn altna yerletirilen, ii ve gerekli yerleri tatn hareketini salayan dili ve bilyelerle donatlm ve araca ask donanm ile balanan mil. S dingil ba, At arabalarnda dingi lin tekerleklerin merkezinden geen u ksm. |j din gil ba ivisi, {az} Dingilin ba tarafna tekerle in kmamas iin taklan ivi; bir tr pim. [DS] dingildek, -i [ding (yans.) / eT. teng (denk) > dingilde-k] {az} sf. 1. Taban zerinde hareketsiz du ram ayp sallanan; ok sallanan; sarslan; oynak. 2. (Kii iin) hoppa; oynak. 3. Sallanarak yryen. 4. Y ksek ve dengesi bozuk yk. 5. Zplaya zplaya yryen. dingildeme, [ting / ding (yans.) > ting-il > ting-il-deme > dingil-de-me] is. Oynama, sallanma durumu ve eylemi. dingildem ek, [ting / ding (yans.) > ting-il > ting-ilde-mek > dingil-de-mek] {az} gsz. f. [-r] [-d(i)yo r] 1. (Eya vb. iin) sallanmak; oynamak; km l damak. 2. (nsan iin) korku ve an d etkiler kar snda bedenen ksa bir sarsnt, titreme geirmek; sramak. 3. Kukulanmak. 4. Korkudan sramak; zplamak. 5. Hoppalk yapmak. 6. Sendelemek. 7. Oyun oynamak. 8. Yerinde duramamak. 9. (Hay van iin) kom aya balamak; trsa kalkmak. 10. Sendelemek. 11. Birbirine arpmak. 12. Zplamak; hoplamak. [DS] dingildemek, [dingilde--mek] {az} dnl. f. [-ir] Hoplayp zplamak. [DS] dingilek, -i [dengile-k] {az} sf. Korkan; rken. [DS] S dingilek dmek, {az} Uykudan korku ile srayp uyanmak. [DS] dingilemek, [dingil-e-mek] gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] Korkmak; rkmek, dingili, [ding-il-i] is. Tepe; doruk.

d ingilli1 [dingil-li] sf. 1. Dingili bulunan; dingili o, lan. 2, is. Kapakl yem ek kab; sahan. 3. Sahan ve tencere kapa. 4. Tavuk ve kularn tepelii. dingilli2, [dingil-li] s f Uslu durmayan, dingilm ek, [ding (yans.) > ding-il-mek] dnl. f. [-ir] 1. Yklmak, devrilmek; yuvarlanmak. 2. Yatmak, dingimek, [eT. ting (dik) > ding-i-mek] {az} gl. f. [-r] Ban yukar kaldrarak bir eyi kaldrp tepe sine dikerek imek. [DS] dingin, [din-mek > din-gin] sf. 1. Durgun; kmlda mayan; sakin; dalgasz. 2. ok almaktan gc tkenmi; yorgun; takatsiz; bitkin; kuvvetsiz; zayf; yorgun; mecalsiz, {az} (ayn) (1935). 3. {az} D nceli; zgn; tasal. [DS] 4. (Volkan iin) sn m. 5. karmaas kalmam, huzurlu. 6. kim. (Demir gibi oksitlenebilir metaller iin) oksijenli bir aside daldrldktan sonra asitten etkilenmeme zellii kazanm olan; pasif. 7. {az} (eme iin) akmayan. [DS] 8. {az} (Tarla iin) birka yl i lenmeyerek ot kaplam olan. [DS] 9. {az} is. Eko nom ik buhran. [DS] dingincilik, -i [dinginci-lik] is.fel. 1. Tam bir gnl rahatl ile tutkusuzluk iinde btn arzu ve ihti raslardan syrlm olarak, hibir diren gsterme den kendini A llaha ibadete vermeyi ve lah huzu ru bulmay amalayan dnya gr; sekincilik. 2. Dnyadan yz eviren bir yaama tutumu, dinginleme, [dinginle--me] is. Dingin hle gelme eylemi. dinginlemek, [dinginle--mek] dnl. f. [-ir] 1. Din gin duruma gelmek. 2. ok almaktan gc t kenmek; yorgun dmek; mecalsiz kalmak. 3. (Volkan iin) lav pskrtmem ek; snmek. 4. karmaas kalmamak, huzur bulmak. 5. kim. (De mir gibi oksitlenebilir metaller iin) oksijenli bir aside daldrldktan sonra asitten etkilenmeme zel lii kazanmak, dinginlik, -i [dingin-lik] is. 1. Dingin olma durumu; sknet; durgunluk. 2. Metallerin elektro-kimyasal anmadan etkilenmeme zellii. S dinginlik an, D eniz veya akarsu yzeyinin dengesini bulduu an. dingirci, [dnr / dingir-ci] {az} sf. K adn ve erkek arasndaki yasa d ilikilere araclk eden. [DS] dingircilik, -i [dingirci-lik] {az} } is. Sevienler arasmda araclk yapma ii. [DS] dingirlenm ek, [dingirle-n-mek] {az} edil. f. [-ir] (Yuvarlak nesne iin) yuvarlanmak; tekerlenmek. [DS] dingi, [ding-i] {az} sf. 1. (Kii iin) ok uzun boylu ve zayf. 2. Ktrm. 3. (Sr, olak, koyun vb. iin) Boynuzu ksa, ince ve sivri olan. 4. Dik boynuz. 5. Hareketli. [DS] dingiz, [din-iz / diniz] {az} sf. Sessiz; sakin; dur gun. [DS] dingizim ek, [dingiz-i-mek] {az} gsz. f. [-r] (Kar

1231

DN

gaalk, grlt iin) son bulmak; durgunlamak. [DS] dinglemek, [eT. tm -la-m ak / din-le-mek] (dinlemek) {eT} g l . f [-r] Dinlemek; kulak vermek

dinki, [dink-i] is. 1. D ink sahibi. 2. D ink atlyesi. 3. D ink altran ii. 4. {az} Deirmenci. [DS] dinke, [dink-e] {az} is. Srmal pskl. [DS] dinkleme, [dink-le-me] is. Dinkten geirme eylemi; yzeyden keeletirme, dinglence, [dinlen-ce (dinlence) {eATj is. 1. dinklenek, [dink-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Dinlendiren; huzur veren ey. 2. Dinlenme, Tahllarn kabuunu ta deirmende ayrmak. 2. dinglenmek, [dinle-n-mek iL-dS'a] (dinlenmek) {OsT} ayak, aba gibi kabaca dokunmu kumalarn y d n l.f [-r] Snmek, zeyini keeletirmek. 3. amar killi suya bastr mak. dingmek, [din-mek dUS".> / dUSi] (dinmek) (eATj dinkoz, [? dinkoz] {az} is. 1. Bezir kandili. 2. sf. {OsT) gsz. f. [-er] Susmak; sakin olmak; skt (Kii iin) marur. 3. Uar; yaramaz. 4. Zayf; c etmek. [Kamus] lz. 5. Yoksul. [DS] dingoz, [? dingoz / tingoz] {az) sf. 1. Sinirli ve kaba dinleme, [din-le-me] is. 1. Kulak vererek sesleri al adam. 2. Kurnaz. [DS] glamaya alma eylemi. 2. Bir sanat yapsndan ding, [eT. dm (ses) > din-] {azj is. 1. Dinleme. 2. ses alma ii. 3. tp. organlarn ve kan damarlar Gizliden gizliye dinleme. [DS] nn kard seslerden yararlanarak tbb sonu dingiici, [din-ci (diniici) {eATf sf. Konuma karmak zere kulak yardm yla muayene ii. 4. lar gizliden dinleyip ilgilisine bildiren; kovucu. as. Dman faaliyetleri hakknda bilgi edinmek amacyla yaplan her trl ses alma ii. S dinleme dingclk, [diniic-lk dLU-jS'i] {eAT} is. ki kiinin salonu, M zik ve tiyatro eserlerini kaydetmek ze alak sesle yapt konum aya kulak verme, re dzenlenmi salon; stdyo. din, [Ar. dn ^ . i ] (di:ni:) {OsT} sf. Dinle ilgili; dine dinlemece, [dinle-mece] {az) is. M asal; hikye; dayal; dine zg; dinsel. anlat. [DS] dini1 [din-i] is. Dinme eylemi veya biimi." , dinlemek, [eT. tm -la-m ak / tin-le-mek > din-le-mek] dini2, [eT. tn-m ak > din-i] {az} is. K ulak kabart gl. f. [-r] [-(i)-yor] 1. itm ek amacyla kulak mak; dinlemek. [DS] vermek. 2. Birinin dn ve szlerini dikkate alarak istenilen ekilde davranmak. 3. Uymak; ba diniz, [din-iz > din-iz] {az} sf. (Hava iin) sakin; emek; itaat etmek. 4. tp. Kulakla veya dinleme durgun; sessiz. [DS] aletiyle hastay muayene etmek. dinizimek, [diniz-i-mek > diniz-i-mek] {az} gsz. f. , [-r] 1. Dinmek; durgunlamak; yavalamak. 2. Ve dinlence1 [dinlen-ce] is. 1. Dinlenme zaman; tatil. 2. {az} Rahat; huzur. [DS] rim azalmak. [DS] dinizlemek, [dinizle--mek > dinizle--melc] {az} dinlence2, [dinlen-ce] {az} is. Dinlenecek ey; m a sal, hikye. [DS] ite, f. [-ir] ekimek; kavga etmek. [DS] dinlen, -ci [dinlen-] {az} is. Rahat; huzur. [DS] dinizlik, -i [diniz-lik > diniz-lik] {az} is. Sessizlik; dinlendik, -i [dinlen-dik] {az} is. Dinlenme; dindurgunluk. [DS] leni. [DS] S dinlendik trbesi, {az} Yol ura dink1 [dan / dm / dang / dan / dank / dmg / dm k / , olan, sk sk uranlan yer. [DS] ding / dink / dong / dng / dnk / dngk (yans.)] is. Yuvarlanma, takla atma; vurma, dme; an ya da dinlendirici, [dinlendir-ici] sf. Dinlendirme zellii tayan. vurmal bir alg alma; ileri geri konuma ve m dinlendirilmi, [dinlendir-il-mi] sf. indeki tortu ve rldanmay bildiren kk. [Zlfkar] dink dink istenmeyen maddeleri dibe ktrm ek amacyla bir dink2, -gi [Far. ding (soku)] is. 1. Tahllarn kabuu sre bekletilmi olan, nu ayrmakta kullanlan ta deirmen; dibek. 2. Pirin dvmeye yarayan ve hayvanla evrilen b dinlendirme, [dinlen-dir-me] is. Dinlenmesini sa lam a eylemi. yk ta silindir. 3. ayak, aba gibi kabaca dokun dinlendirmek, [dinlen-dir-mek] gl. f. [-ir] 1. D in mu kumalarn yzeyini keeletirm ek iin kulla lenmesini salamak. 2. Durulmaya brakmak. 3. nlan bir tr tokalama arac; apre makinesi. 4. Tarlay nadasa brakmak. 4. {az} (Ik ve ate {az} Kaldra. S dink topra, Baz istlerin ay iin) sndrmek. [DS] 5. tasvf. Tekkelerde ran rmas ile meydana gelen, suda sabun gibi kp sndrlmesini salamak, ren, sulandrlarak iine bastrlan amarlarn dinlengin, [dinlen-gin] {az} sf. Dinlenmi, yorgun kirini ve yan emen toprak; toprak kili. luu gitmi olan. [DS] dink3, -gi [denk / dink] {az} is. 1. Tepe; u. 2. Denk. [DS] S dink st, {az} 1. Tepe iist. 2. dinlenim, [dinlen-im] {az} is. Mola. [DS] dinlenme, [dinle-n-me] is. 1. Dinlenm ek eylemi. 2. Denge durumunda olan. [DS] almayan, kprdamayan bir organizmann veya dinkabak, -i [din+kabak] {az} sf. Avanak. [DS]

DN

S I M IM M

1232

bir dzenein durumu. 3. Uyuyan veya yorgunlu kesilmek, sona ermek; durmak. 4. (alma gc, unu atan bir kimsenin o andaki durumu; istirahat. enerji vb. iin) sona ermek; bitmek; yorulmak, { z} (ayn) [DS] 4. Dinlenmek iin ayrlm (olan). S dinlenme kamp, Kurulularn kendi personelinin tatilini dinm ek, [de-mek > de-n-mek] {az} dnl. f. [-er] 1. Sylemek. 2. Satamak. 3. Sormak. [DS] geirmeleri iin dzenledikleri kamp. || dinlenme salonu, B ir i yerinde veya otellerde bir sre din dinnetirm ek, [dinle-tir-mek] {az} gl. f. [-ir] An lenmek iin ayrlm bulunan salon. lamaya almak. [DS] dinlenm ek', [dinle-mek > dinle-n-mek] edil. f. [-ir] dinozor, [Fr. dinosaure] is. zool. 1. Gnmze fosil 1. Konumalar ve yapt iler dolaysyla kan leri kalm, boyu 20 m ye kadar varan srngen sesler bakas tarafndan dinlemeye alnmak. 2. yaratk, (Saurischia; Ornithischia). 2. yergi. (Kii Duyulmak; iitilmek. 3. tlerine uyulmak; szle iin) a gemi kartlam olduklar halde hl rine kulak verilmek. 4. (Radyo, televizyon vb. iin) reklendikleri yerlerde ahkm kesmeye devam yaynlar alnmak; izlenmek. edenler. dinlenmek2, [dinle-mek > dinle-n-mek] dnl. f. [-ir] dinozorlar, [dinozor-lar] is. zool. Omurgal hayvan 1. Kendini dinlemek. 2. Yorgunluunu gidermek a- lardan srngenler snfna giren soyu tkenmi bir m acyla alm aya ara vermek; istirahat etmek. 3. takm, (Dinosauria). Y orgunluu gitmi, dinginlie kavumu olmak. 4. dinozorlamak, [dinozor-la--mak] dnl. f. [-r] 1. (Yiyecek maddeleri veya sanayi rnleri iin) s Dinozor durumuna gelmek. 2. yergi. a getii, zlme, durulma veya mayalanma gibi ilem ler iin grlerine deer verilm edii hlde kendini hep n bir yerde bir mddet bekletilmek, plnda tutar olmak; kartlamak; kurnazlamak, dinlenmek , [din > dinle-n-m ek dlj_hjp] {eAT} dnl. dinsek, -i [dinse-k] {az} sf. Grltsz, patrtsz yer. [DS] f . [-r] Din sahibi olmak; din edinmek; bir dini ka dinsel, [din-sel] sf. Dinle ilgili; dine dayal; dine z bul etmek. g; din. dinlenmelik, [dinlenme-lik] is. mim. Merdiven basa , maklarnda bir kesinti meydana getiren kk sa dinsik1 i [din-mek > din-se-mek > din-si-k] {az} sf. (Hava iin) rzgrsz, durgun ve skntl. [DS] hanlk. dinleti, [dinlet-i] is. M zik sanatlarnn yaptklar dinsik2, -i [din (tepe) > dinsi-k] {az} is. 1. Gzet leme yeri. 2. Y ksek yer; aa tepesi. [DS] bir mzii seyircilere sunmas ii; konser, dinletici, [dinlet-ici] is. Kulaa yerletirilen elektro dinsiklemek, [dinsik-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yor] 1. Gzetlemek. 2. Dikkatle bakmak. [DS] nik alc. , dinletme, [dinle-t-me] is. I. Dinleme iini yaptrma dinsim ek1 [din-si-mek] {az} gl. f. [-r] Etraf din lemek. [DS] eylemi. 2. Bir sanatnn i almak amacyla mzik yapm a veya hner gsterme ii. dinsimek2, [din-si-mek] {az} gsz. f. [-r] (Yemek dinletmek, [dinle-mek > dinle-t-mek] gl. f. [-ir] 1. iin) bozulm aya, kokmaya balamak. [DS] Birinin dinleme iini yapmasn salamak. 2. D in dinsiz1 [din-siz] sf. 1. Din inanc olmayan; ateist. 2. , lemesine izin vermek. 3. Bir eyi dinlemee zorla mecaz. Acmasz; gaddar; zalim. S Dinsizin hak mak. 4. Sz geirmek; tlerine uymasn sala kndan im ansz gelir. Acm asz birini ancak ken mak. disinden daha acmasz olan birisi yola getirebilir. dinleyici, [dinle-y-ici] is. 1. Sylenen, alman para dinsiz2, [din-siz] {az} sf. (Peynir vb. iin) yasz; lar veya bir konferans vb. dinleyen kimse. 2. Asl kupkuru. [DS] renci olmad hlde sadece dinlemek amacyla dinsizlik, ri [din-siz-lik] is. Dinsiz olm a durumu, derslere dardan devam eden kii, dinsk, - [den > din-sk] {az} sf. Hafifmerep; dinleyicilik, -i [dinleyici-lik] is. Dinleyici olm a du hoppa; oynak. [DS] rumu. dintar, [Sod. dendar] {eT} is. 1. Din ayin yapan. dinleyi, [dinle-y-i] is. Dinleme ii ve biimi. [ETY] {eT} 2. Sekin; seilmi; stn. [EUTS] dinli1 [din-li] sf. Dini olan; din sahibi olan; bir dine dintepe, [din+tepe] {az} is. 1. Y ksek tepe. 2. , mensup olan. Aacn en tepesi; aa doruu. [DS] dinli2, [din-li] {az} sf. Derin. [DS] 0 dinli kuyu, { dintoru, [din+dor-u] {az} is. Dan tepesi. [DS] z} K r kuyu. [DS] dinzimek, [din-(i)z-i-mek] {az} gsz. f. [-ir] Dur dinme, [din-me] is. Dinmek, durmak hli ve eylemi. gunlamak; dinmek. [DS] dinm ek1 [eT. tin-m ek (dinmek) > din-mek > din , d ip 1, -bi [eT. tflb / db > dip v ] is. 1. {eAT} {OsT} mek] dnl. f. [-er] 1. (Ar, sz vb. duyu; znt, Kk. 2. Oyuk veya ukur bir yerin en alt blm. sevin vb. duygular iin) sona ermek; bitmek; 3. Bir kabm taban. 4. Suyun altndaki toprak veya durmak. 2. (Ses iin) kesilmek; susmak. 3. (Kar, sert zemin. 5. Bina, aa gibi dikili duran bir eyin yamur, rzgr ve akp giden, sren eyler iin)

i l l e t M

1233

DP

zemin ile birletii nokta veya evresi. 6. Da, tepe gibi ykseltili eylerin etei. 7. Kapal bir alanda giriin en uzak kesi. D ip bucak. 8. Deniz, rmak, tarla, yurt gibi alan kaplayan eylerin kys, ok yakn; bitiii. Denizin dibinde demirden evler. 9. (Su iin) yzeyin kart; i. 10. Bir kabn en al tnda kalm yiyecek, iecek gibi eyler. 11. Dz olarak dokunduktan sonra zerine altn veya sim ile ileme yaplan bir tr kuma; sade arm. 12. {eAT} {OsT} Kadeh ve sini gibi kaplarn aya. 13. {az} Havu. [DS] 14. {azf Lahana. [DS] 15. {az} Yer elmas. [DS] 16. {az} Pancar ve kk. [DS] 17. {az} am aacnn kk ve ras. [DS] 18. {az} Ttn bitkisinin en dipteki yapraklar. [DS] 19. ar go. K. 20. argo. Diilik organ. S dibe dz y k m ak, Dmdz etmek; yerle bir etmek. || dib i ge m ek, {az} (Tencere, tava gibi kaplar iin) dibi kp ayrlmak. [DS]|| d ib i g r n m ek , (Bir kabn iinde bulunan yiyecek vb. ey iin) tkenm ek veya ok az kalmak.|| dibi kll, {az} Domates. [DS]|| dibi k rm z m um la a rm a m a k , D avetsiz gelen ler iin Gelmeseniz de olurdu; ok sknt veriyor sun. anlamnda istenmezlik sz.|| d ib in d en b u d am ak , Kknden kesmek.\\ d ib in d en tra , K knden kesip temizleme.|| d ibine d a r ekm ek, Ta mamen bitirmek; tketmek]] d ibine gelm ek, ok yaknna gelm ek.|| dibine inm ek, Azalm ak.|| (...in) dibini b u lm ak , indekini bitirmek; tketmek]] dibini grm ek, argo. (Erkek iin) bkmadan uzun sre ok cinsel ilikide bulunmak.]] d ib i tu tm a k , (Pien yem ekler iin) tencerenin dibine yapp yanmak. || D ibi yok. B ir iin sonu ve zm yolu yok, anlamnda kullanlr,|| dip a, D ipteki balk lar avlam ak iin kullanlan bir tr a.]] dip alay, / eAT} Merkez alay.|| d ip ba, {az} Ahrda hay vanlan balamaya yarayan ip. [DS]|| dip bucak , ilk bakta gze arpmayan yer; ky ke. || dip alkam ak, {OsT} Kalalar oynatmak.|| dip dede, {eAT} {OsT} {az) B yk dede; en byk dede. [DS]|| dip deniz, {OsT} Biiyk deniz; okyanus.|| dip d o ru k , Dipten tepeye kadar; batan aa; btn; {az} (ayn). [DS]|| dip grm ez, {az} Ttnn top raa en yakn olan yapraklan. [DS]|| dip g ster m ek, {OsT} Yemei tabakta bir ey kalmayncaya kadar yemek. [Kamus]|| dip kn, {az} A ala rn, zm ktklerinin dibinden kan srgn; pi. [DS]|| dip koan, 1. B ir blm koparlarak ilgili ye verilen m akbuz tr evrakn elde kalan kopyas. 2. {az} Tapu senedi. [DS]|| d ip ten b u d am a k , I. Budama ilemini toprak seviyesinden yapmak. 2. mecaz. Tamamen y o k etmek; kesip atmak. || d ip te vei, {azj zm ktklerinin dibinden fkran srgnler. [DS]|| dip st , {az} Ttn bitkisinin topraa yakn olan ikinci sra yapraklar. [DS] dip, [de-m ek> di-(y-)p] {eAT} zf. Deyip; diyerek. dip3, [dip] {az} s f Pek ok. [DS]

d ip 4, [dip] {az} is. Bekret. [DS] d ip 5, [ng. dip (eiklik)] is. Anne kamndaki bebein kalp atnn yavalamas durumunda elektronik olarak elde edilen kalp frekans erisinin grnm, dipik, -i [dip-cik] {az} is. 1. Yemeni, ark gibi giyeceklerin kesiz tabam. 2. Sigara izmariti. [DS] dipek, -i [dip-ek] {az} is. plik eirme krnn ekseni. [DS] dipik, -i [dip-ik] is. 1. Tanabilir bir silahn nian alnrken omuza dayanan blm. 2. {az} Tarlann srlemeyen killi, kireli ksm. [DS] 3. {az} a yr. [DS] 4. {az} Otuz iki ktla oynanan bir is kambil oyununda son el. [DS] 5. {az} Hayvan y u lar. [DS] dipiklem e, [dipik-le-me] is. Dipikle vurm ak ii eylemi. dipiklem ek, [dipik-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Dipik ile vurmak, dipiklenm e, [dipikle-n-me] is. Dipik ile vurulma durumu ve eylemi, dipiklenm ek [dipikle-n-mek] edil. f. [-ir] Dipikle vurulmak. dipin, [dip-in] {az} sf. 1. (Kii iin) Kuvvetli; grbz. 2. Yaramaz. 3. Filiz. [DS] dipdin, [di(p)+di/n] (di'pdin) sf. ok gl, din lenmi durumda olan, dipdingsz, [di(p)+di/n-sz jS s s s ] (di'pdinsz) {eATj sf. Bsbtn rahatsz olan; huzurunu kaybeden. S dipdiftsz olm ak, {eAT} Bsbtn huzuru kay betmek. dipdiniz, [di(p)+di/n-iz] {az} sf. ok uslu. [DS] d ip d iri, [di(p)+di/ri] (di'pdiri) sf. ok canl, salkl ve hareketli. dipdirilice, [di(p)+di/ri-li-ce 4 (dipdirilice) zf. Dipdiri olarak, dip friz, [ng. deep-freeze] is. B ir soutucunun buz retmeye veya dondurulmu besinleri saklamaya yarayan blm; derin soutucu, d ipgn, [dip-gn / dip-gin] {az} is. Yular ve dizgi nin elle tutulan ksm. [DS] dipi, [eT. tpi > dipi ^.i] {eAT} is. Tipi, dipilem ek, [tip-i-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)yor] Kar frtnas esmek. [DS] d ip k a z a r, [dip+kaz-ar] is. Kuru topra alt st et meksizin yararak derin ileyen tarm arac, dip k in , [dip-kin] {az} is. M ee, karaaa gibi aa larn dzgn ve bilek kalnlndaki fidan. [DS] d ip lary a, [Yun. diplaria (ikizler)] (di'plarya) is. zool. Pisi balnn k, diple, [dip-le] {az} s. ine ceviz, badem konulan bir tr baklava. [DS] diplei, [dip-lei] {az} is. Etsiz lahana orbas. [DS] d ip le k 1 -i [diple-k] {az} sf. (Kii iin) ksa boylu , ve iman. [DS]

DP diplek2, -i [diple-k] {az} sf. Esasl; kkl; temelli. [DS] dipleme, [dip-le-me] is. 1. Dibini buldurm a veya dipten kesm e eylemi. 2. {az} Herhangi bir kaydn ana defteri; ktk; tapu ve nfus kt. [DS] diplemek, [dip-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Bir eyi, bir sv veya kap, kuyu gibi eylerin dibine kadar indirmek; {azf (ayn). [DS] 2. {az} Bitkileri kknden skmek. [DS] 3. B ir kap iindeki svy tam amen bitirmek. 4. Seramikilikte bir kabn ta bann tornada bakla dzeltmek, ekillendirmek. 5. gsz. B ir eyin dibine kadar inmek. 6. {az} Bir eyi dier bir eyin tabanna kadar sokmak. [DS] 7. {az} zm, kiraz vb. konulacak kfenin dibini ot ve yaprakla beslemek. [DS] 8. argo. Bardak ya da iedeki ikiyi sonuna kadar imek. 9. {az} gsz. f . O lduu yerde saymak. [DS] 10. argo. Snfta kal mak. diplen, [diple-n] {az} is. (Kii iin) ksa boylu ve iman. [DS] diplenmek, [diple-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. Yerlemek. 2. Durumunu dzeltmek. [DS] dipleye, [diple-y-e] {az} is. Kesilen aacn toprak stnde kalan blm; dip kt. [DS] dipli, [dip-li] sf. 1. Dibi olan; dibe sahip olan. 2. {az} Kkl. [DS] 2. {az} Soylu. [DS] 3. {az} Oturakl. [DS] 4. {az} Zengin. [DS] S dipli do ruktu, {az} Noksansz; kusursuz; dzgn. [DS] diplik, -i [dip-lik] {az} is. 1. Hayvann yularnn balk ksmna balanan uzunca ip. 2. Dibi eskiyen kaplarn altna geirilen para. 3. Bir makine ve eyann bir yere tutturulacak alt ksm. 4. Aa tes tilerin, kleklerin dibine geirilen aatan, am kabuundan yaplm altlk. 5. Altlk; nihale. 6. kz ve at arabalarnn arka kapa. 7. balk. Sargan bal tutmak iin kullanlan birbirine ekli para ubuun en kaln paras. [DS] diploma, [Yun. diploma (ikiye katlanm ey) > t. diploma] (diplo'ma) is. 1. Eskiden kkeni Hititlere dayanan, tayann sahip bulunduu hak ve imti yazlar belirten, hkmdarlarn ve derebeylerinin verdikleri mhrl resm belge. 2. Herhangi bir eitim kurumunu, i veya meslek eitim ini1 bitire rek sahibine birtakm haklar verilmesini salayan resm belge; icazetname, ahadetname. 3. argo. Fahie kadnlara verilen izin belgesi, diplomal, [diploma-l] sf. 1. Diplomas olan. 2. Yet kisi diploma ile belgelenmi olan. 3. mecaz. Eitim grm, yetimi; bilgisi ve grgs yerinde olan. 4. argo. (Fahie iin) alma belgesi verilmi olan. S diplomal cahil, B ir eitim kurumna devam ederek baar gsterip diploma almasna ramen mesleinin veya iinin gereklerini yerine getirem e yen, bilgisi ve becerisi buna yetmeyen. diplomasz, [diploma-sz] sf. 1. Diplomas olmayan. 2. Yrtm ekte olduu ii veya meslei yapabilmesi

o m m c E S H i.
iin bir eitim kurum unu bitirerek diploma almas gerektii hlde diploma almakszn alan, diplomasi, [Fr. diplomatie] is. 1. M illetler aras ilikileri dzenleyen anlam alar bilimi. 2. Yabanc bir lkede veya milletler aras bir toplantda lkesi ni temsil etme eylemi ve sanat. 3. Yabanc lke lerde lkesini temsil eden kiinin meslei ve gre vi. 4. Bu tr alanlarn m eydana getirdii toplu luk. 5. gnl. Bir lkenin d politikas. 6. mecaz. etin bir grme, tartm a srasnda gsterilen beceriklilik; ustalk, diplomat, [Fr. diplomate] is. 1. Yabanc bir lkede veya uluslar aras grmelerde lkesini temsil et mekle grevli, yetkili kimse. 2. evresindeki iliki lerde ok titiz ve hesapl olan kimse, diplomatik, -i [Fr. diplomatique] sf. 1. Diplom atla ra ve diplomasiye ilikin. 2. is. Resm evrak ve belgelerin alar boyunca geirdii evreleri incele yen bilim. diplomatlk, - [diplomat-lk] is. 1. Diplomatn yap t i veya meslei. 2. Diplom at olm a durumu. 3. mecaz. Diplom ata davran; kurnazlk, dipnot, [dip+ Fr. note] is. B ir yaznn anlatm ak nn bozulmamas iin sayfann altna konulan ak lama, alnt kaynaklar ieren bilgiler, diprenmek, [yipre-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Y p ranmak; eskimek. [DS] dipsiz, [dip-siz] sf. 1. Dibi olmayan. 2. (Kuyu, maa ra vb. iin) dibine ulalma imkn olmayan; dibi yokmu gibi grnen. S dipsiz kile, bo ambar, alp abalamaya ramen ok az kazan elde etme durumu; boa krek ekmek.\\ dipsiz testi, Kazanc yerinde olduu hlde savruk harcamaktan dolay hi m al m lk edinememi kimse; msrif; savurgan. dipek, -i [dipe-k] {az} is. Y ayk kolu. [DS] -dir- , [-dr- / -dir- / -dr- / -dur- / -tir- / -tr- / -tur- / tr] yap. e. -* -dr-. -dir- , [-dir- > -zir-] yap. e. -* -zir-, -dirJ, [-dr / -dir / -dr / -dur / -tir / -tr / -tur / -tr] ek. e. -* -dr. d ir 1 [tir (yans.) / dir _p / _^..> {eATf is. Titreme, sar , ] slm a bildiren yansm a kk. [Zlfkar] S dir dir ditremek, {eAT} {OsT} Tir tir titremek; ok mek; ok korkmak. dir2, [eT. ter (cret) > dir _p] {eAT} is. 1. Geimlik. 2. Yem; gda. d ir, [Far. dr _^.i] (di:r) sf. 1. Uzak. 2. Eski. 3. Ge cikmi. 4. zf. Ge; oktan. S dr-bz, {OsT} Uzun miiddet.\\ dr drz, {OsT} Uzun uzadya.\\ dr ii zud, {OsT} Ge ve abuk. diraatl, [Ar. diryat +. T. -li] {az} sf. Becerikli. [DS]

c 1235

DR

dirah, [Far. dirahlden > dirah {OsT'} is. Pa rlt; k; nur; ziya, dirahan, [Far. dirahn jL-_p] (diraha.n) {OsT} sf. Parlak; parldayan, dirahani, [Far. dirahn is. Parlaklk; parlayclk. dirahende, [Far. dirahende o -ii -jj] {OsT} sf. 1. Parlayan; ldayan. 2. Ikl; nurlu, dirahendeg, [Far. dirahendeg endegi:) {OsT} is. Parlaklk, diraht, [Far. d irah tcJ-ja] {OsT} is. Aa. 0 diraht-i M eryem, {OsT} Hz. Meryem 'in altnda oturduu aa,|| diraht-i m eyve-dr, {OsT} Yemi veren; yem ili aa. || diraht-i V akvak, {OsT} Meyveleri insan kafas olan efsanev aa. dirahtan, [Far. dirahtn Aalar. dirahtistn, [Far. diraht-istn 0 ^ {OsT} is. Aalk yer. diran, [Ar. dr > drn o l (di:ra:n) {OsT} is. Evler, (dirahtista.n) (dirahta.n) {OsT} is. ja - ji] (dirah(diraha:ni.) {OsT}

dircelmek, [dir(i)-ce-l-mek] {az} dnl. f. [-ir] i manlamak. [DS] dircik, -i [dir-cik] {az} is. Krs ve iskemlenin k esi. [DS] dircinti, [dirc-inti] {az} sf. (Kii iin) hastalkl. [DS] diriklem ek, [dirik-le-mek] {az} g sz.f. [-r] (H ay van yavrular iin) neeyle srayp tekm e atmak. [DS] dirilmek, [dir-il-mek] {az} edil. f. [-ir] (Kuma iin) eskiyip iplikleri kmak. [DS] direcen, [dire-cen] {az} is. 1. Duvarlara, meyve ykl aa dallarna konulan destek; dayak. 2. D a yanacak sopa. 3. Arabalarda dingil ucu ile sve arasndaki eri aa. [DS] dire, -ci [Krt, direj] {az} sf. (Kii iin) uzun boylu. [DS] diref, [Far. direfden (dalgalanmak) > diref {OsT} is. Bayrak; sancak, direfan, [Far. direfn (dirafa:n) {OsT} s f 1. Parldayan. 2. (Bayrak iin) rzgrda dalgalanan, direg, [tire-mek > tire-g > dire-g] (dire:g:) {eT} is. Direk; destek; stun, direj, [Krt, direj] {az} sf. -* dire. [DS] direk, -i [eT. tire-mek (dayamak) > tire-k / tire-g > dire-k] is. 1. Aa, metal veya beton gibi m alzem e lerden yaplma dey dorultuda yerletirilen uzun ve kaim destek. 2. dnz. Gemilerin gvertesine diki len, serenlerle yelkenlerin ve armalarn donatld uzun ve yuvarlak kesitli para. 3. mecaz. Bir toplu luk iinde en nemli kimse; temel. 4. {az} ok yaayan kimse. [DS] S direk direk barmak, R ahatsz edecek biimde, y ksek sesle uzun uzun barmak. || direk direk olmak, {az} Direk gibi sra sra dizilmek. [DS]|| direk dikilmek, {az} (Yamur iin) belirli bir blgeye yam ak; m evzi olarak yamak. [DS]|| direk gibi, 1. (Ses iin) ra hatsz edici ve kaln. 2. (Kii iin) salam, iri yapl ve uzun boylu.\\ direk urmak, {eAT} D irekle sa lamlatrmak; direk dayamak; payanda vurmak. [DK] direki, [direk-i] is. dnz. A lamana kayklarnda di ree karak gzclk yapan kii, direkleme, [direk-le-me] {az} is. Saanak hlinde yaan yamur. [DS] direklendirm ek, [direklen-dir-mek] {az} gl. f. [ir] Havaya doru dikmek. [DS] direklenm ek1, [direkle-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. nat etmek. 2. srar etmek. [DS] direklenmek2, [direkle-n-mek] {az} dnl. f [-ir] (Alev, toz, duman vb. iin) ge dora dikey ola rak ykselmek. [DS] direkli, [direk-li] sf. 1. Direi bulunan; bir diree sahip olan. 2. {az} Salam; gl; kuvvetli. [DS]

diraset, [Ar. dirset o - t j i ] (dira:set) {OsT} is. Tahsil. diraverse, [t. diraverce] is. dnz. 1. Frtnal havalar da yelken azaltarak ve rzgr, dalgay ba omuza alarak bekleme. 2. Bir limana girmek mmkn ol maynca liman nnde dolaarak vakit geirme. dirayet, [Ar. dirayet ^ .ja ] (d ira yet) {OsT} is. 1. Zek, yetenek, bilgi ve kavray. 2. Beceriklilik. 0 diryet-mend, {OsT} Dirayetli; zeki; kavrayl. dirayetkr, [Ar. dirayet + Far. -kr jll_p] (dira:yetkr) {OsT} sf. Zeki; bilgili; becerikli; kavray yerinde olan, dirayetkrane, [Ar. dirayet + Far. -krne 4J (dira:yetk:ra:ne) {OsT} zf. Dirayetli olana yakr yolda. dirayetli, [dirayet-li] sf. Zeki; bilgili; becerikli; kav ray yerinde olan, dirayetsiz, [dirayet-siz] sf. Yeteneksiz; beceriksiz, dirayetsizlik, -i [dirayetsiz-lik] is. Dirayetsiz olma durumu; beceriksizlik; baarszlk, diraz, [Far. dirz jlji] (dira.z) {OsT} sf. Uzun. S dirz-dest, {OsT} 1. E li uzun. 2. Mtecaviz.|| dirz etmek, {eAT} Uzatmak; uzun etmek. [DK]|| dirzg, {OsT} 1. Kula uzun. 2. Tavan. dirazgu, [Far. dirz (uzun) + (kulak) (dira:zgu:) {OsT} is. Eek; merkep, dirazi, [Far. derz (dira:zi;) {OsT} is. Uzun luk. dirbi, [? dirbi] is. ki yandaki erkek kei.

DR

rMMWSM.
dik durmasn salamak. 2. Dolu uval, srk veya baka nesneyi bir ucu yukar gelecek ekilde bir yere dayamak. 3. {az} B ir eyi dilcine yerletir mek; dayamak; dik durdurmak. [DS] direm ek2, [eT. tir-e-m ek > dire-mek] {az} gsz. f. [er [-r(i)-yor] 1. B ir eyin arlna dayanmak; ekmek. 2. nat ve srar etmek. 3. gnl. Kar koy mak; engel olmak. [DS] diren, [Yun. dildroni => diren / diren] (di:ren) {az} is. 1. H arm anda sap boaltmak, ot toplamak, kanya yklem ek gibi ilerde kullanlan bir sap ve ucunda drt parm a bulunan ahap veya metal den yaplm a tarm arac; dirence; dirgen. 2. sf. nce uzun. [DS] diren karga, {az} H ibir ey ya p madan, konumadan, hareketsiz olarak ayakta du ran. [DS] ditence, [diren-ce] {az} is. Kol demiri; destek. [DS] direncen, [dirence-n] {az} is. Hayvana yk sararken kullanlan ucu atall dayak. [DS] diren, -ci [dire-n] is. 1. zerine uygulanan gce kar koym a gc; inat, (1935). 2. B ir kiinin yor gunluk, hastalk, alk, susuzluk gibi bedensel veya ruhsal glklere kar koyabilme gc. 3. elkt. Elektromotor kuvveti bulunmayan bir iletkenin ularna uygulanan potansiyel farknn iletkenden geen akmn iddetine oram; R=U/I 4. zel olarak direnlerinden yararlanlan iletkenler dizisi, direnli, [diren-li] sf. 1. Direnci olan. 2.fiz . zerin de diren bulunan, dirensiz, [diren-siz] sf. 1. Direnci olmayan. 2. fiz. zerinde diren bulunmayan, direneli, [diren-ek] sf. 1. D irenm eyi salayan. 2. is. as. M uharebe alannda etraf silah, m evzi ve tah kimatlarla glendirilmi savunma tesisleri. direng, [Far. dreng ^fip] (di:reng) {OsT} is. 1. Bek leme; durma. 2. Gecikme. 3. Dinlenme; istirahat. 4. Yavalk. direnge, -ci [diren-ge] {az} sf. 1. Direnen; kar koyan. 2. is. Duvarlarn yklmamas iin konulan destekler; payanda. 3. M eyve ykl dallarn krl mamas iin altlarna konulan aa destekler. [DS] direngen, [diren-gen] sf, Direnen; kar koyan; inat ; anut. direngenlik, -i [direngen-lik] is. 1. Direngen olma hli. 2. natlk, direngi, [diren-gi] is. 1. psikol. Bir itepiye kar gsterilen irad direni. 2. {az} Kol demiri; destek.
[DS]

direklik, -i [direk-lik] sf. 1. Direk yapmaya uygun olan. 2. orm. aplar on ile yirmi santim etre ve boylan sekiz ile on be metre arasnda deien aalardan meydana gelmi koruluk alan, direksiyon, [Fr. direction] is. 1. M otorlu aralara yn verm ek iin bir sim it ile idare edilen ve tekerlekle rin ynn deitiren dzenek. 2. hav. Uaa yn verm ek zere dmeni eviren ve pilotun ayaklar ile idare edilen yatay ubuk, direksiz, [direk-siz] sf. Direi bulunmayan; direi olmayan. direkt, [Fr. direct (dz)] sf. 1. Doru olarak; doruca. 2. Dolaysz. 3. is. spor. Boksta kolun sert bir bi imde gerilmesi ile vurulan yumruk, direktif, [Fr. directive] is. 1. Emir; talimat. 2. as. Belirli bir harekt ve askerlik konularna ilikin komutann dncelerini belirten, ast kademelerin ancak bu erevede yrtme emirleri verebildikle ri, yksek komuta kademesinden kan genel tali mat. direktr, [Fr. directeur] is. Ynetici; mdr; ynet men. direktrlk, - [direktr-lk] is. Yneticinin grevi veya makam, direlemek, [dir-ele-mek] {az} gl. f [-r] [-l(i)-yor] 1. Sktrmak. 2. Acele ettirmek. [DS] direlm ek1, [diri > diri-l-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. Dirilmek; canlanmak. 2. Glenmek; kuvvetlen mek. [DS] direlmek2, [eT. tire-m ek > tire-l-m ek / dire-l-mek] edil. f. [-ir] Desteklenmek; dimdik ayakta tutul mak. direltmek, [diril-t-mek] {az} gl. f. [-ir] Canlan drmak; diriltmek. [DS] direm ', [? direm] {az} is. 1. Tepemsi, yksek yer. 2. Testi yapmnda kullanlan bir tr killi toprak. [DS] fi1 direm ba, {az} Pencere demiri. [DS] direm2, [Far. direm p j] {OsT} is. 1. Gm para. 2. Dirhem, {az} (ayn) [DS] 3. {az} sf. Azck; bir para. [DS] S direm -gzn, {OsT} Sarraf.\\ diremharde, {OsT} Para ile alnm.j| direm-ser, {OsT} P ara baslan yer. direme, [dire-me] is. 1. Kar koym a ve dayamak durumu ve eylemi. 2. Direk olarak konulmu ey; direk; stun. 3. {az} Tka basa doldurma. [DS] 4. {az} ok yk ykleme. [DS] 5. {az} Kl ya da ynden dokunmu byk uval. [DS] 6. {az} Tah tadan yaplan duvar. [DS] 7. {az} Duvarlarn y klmam as iin konulan destek. [DS] direme, -ci [dire-me] {az} is. 1. Duvarlarn y klmam as iin konulan destek. 2. Meyve ykl aa dallarnn krlmamas iin altlarna dikilen aa destek. [DS] direm ek1, [eT. tir-e-mek (dayamak) / dire-mek] gl. f [-r] [-r(i)-yor] 1. Bir direk veya destek koyarak

direnim, [diren-im] is. 1. Kar koyma; dayatma. 2. fel. M addenin direnme zellii, direni, [diren-i] is. 1. Direnme eylemi ve biimi. 2. B ir kiinin, grubun veya st kademelerin uygulad haksz yaptrm lara kar durma; kar g kul lanma; silahl veya baka yollarla saldrlara giri-

a m

. 237

DR

me. 3. Onaylanmayan bir eylem karsnda ona kar durma; o eylemin yaplmasna engel olma, direnii, [direni-i] is. Direnie katlan kimse, direnlem e, [diren-le-me] is. D irgenle saplar yayma veya atm a ii; dirgenleme. direnlem ek, [diren-le-mek] gl. f [-r] [-l(i)-yor] Harmanda saplar direnle kartrm ak veya topla mak. direnm e, [dire-n-me] is. 1. Direnm ek durum u ve ey lemi. 2. Kar koyma; m ukavem et etme; inat etme. 3. igalciye kar giriilen eylem. 4. Binicilikte atn binicinin isteklerine kar koymas. S. psikol. Psi kanaliz uygulanan insann diren gsterir veya baz yorumlar reddeder gibi grnmesine yol aan ruh sal sre. diren m ek , [eT. tir-e-m ek (desteklemek) > tire-n-mek > dire-n-melc] dnl.f. [-ir] 1. (Dnce veya istek iin) kar koymak; reddetmek. 2. Kendisine zor kullanlarak kabul ettirilmek istenen durumu, d nceyi reddetmek; bu duram a kar koymak. 3. inat etmek; bir eyi kabul etmemek. 4. (Savunma durumunda bulunan bir asker birlik iin) dmann girme ve yarm a harektna iddetle kar koymak. 5. {az} Yrmeye balamak; ayaklanmak. [DS] 6. {az} Ayaa kalkmak; ayakta durmak. [DS] diren ti, [diri > diren-ti] {az} is. 1. Unun iinde ye teri kadar ezilmemi, un olmam iri tanecikler. 2. Saman iindeki iri paralar. [DS] d irep , -b i [Bulg. dreb] {az} is. 1. Yapann tarakta kalan pl ksm. 2. Ar kovannn nnde arlarn yapt yum uak siyah madde; pirebolu. [DS] direken, [dire-ken] is. i ylm adan sonuna kadar gtren; fikrinde srar eden; sebatkr, direkin, [dire-kin] {az} sf. Dayankl. [DS] direm e, [dire--me] is. Sebat etm e durum u ve eyle mi. direm ek, [eT. tire-m ek > tire--melc > dire--mek] d n l.f [-ir] 1. Bir ii sonuna kadar gtrmek iin uramak; sebat etmek; dayanmak, {az} (ayn) [DS] 2. {az} Kar gelmek. [DS] 3. {az} Ayakta durmak. [DS] 4. {az} Sertlemek; katlamak. [DS] 5. {eT} Skntdan yryem ez olmak; ekinmek. 6. {az} ite, f. Karlkl ayak diremek; inatlamak. [DS] 7. {eT} {az} ekimek. [DS] 8. {eT} Kapnn trkazn birlikte takmak; kapy birlikte dayakla mak. diretm e, [dire-t-me] is. nat etme ve zorlama eylemi, diretm ek, [dire-t-mek] gl. f . [-ir] 1. Bir eyi yap makta srar etmek. 2. Zorlamak. 3. {az} Biilmi ekin demetlerini st ste ymak. [DS] direv, [Far. direv {OsTf is. Ekin bime; hasat. S direv-ger, {OsT} Ekin bien; hasat. direy, [dir-ey] is. biy. Belli bir blgede yaayan hay vanlarn tm; fauna.

d irez, [dir-ez] {az} sf. (Un iin) iri tlm; yeteri kadar toz edilmemi. [DS] direze, [Far. dirz (uzun) l dir-ez-e ? j eji] {eAT} is. direzi. direzi, [Far. dirz (uzun) / dir-ez-i ? / LSjji] {eAT} {az} is. 1. Dokumaclkta tezgha uzunlu una gerilen ip; zg. 2. Hal iplii. [DS] S d irezi zm ek, {OsT} D okum ak iin ipi tezgha uzunla masna germek; ip zmek.|| d irezi denei, {az} Dokuma tezghnda arlar ayrmakta kullanlan tahta. [DS]|| d irezi tu h m ak , {az} 1. Bir ie bala mak. '2. Aksilik yapm ak; huysuzluk etmek; ya ra mazlk yapmak. [DS] direzilik, -i [direzi-lik] {az} is. zg olarak kullanlmaya uygun yn ya da pamuk iplii; zg lk. [DS] d irezin, [Far. dirz ? j j j o ,.> {eAT} is. -* direzi. _] dirfil, [Yun. tri () + fllo (yaprak)] {az} is. -* tir fil. [DS] dirge, [der-ge] {az} is. Demet. [DS] d irgem ek, [der-ge-mek > dir-ge-mek iUS"_p] {eAT} gl. f. [-r] 1. Toplamak; biriktirmek; ymak. 2. {az} Havale etmek. [DS] dirgen, [tir-mek (toplamak) > der-mek > dir-gen ? / Yun. dikran [EREN] [Tietze]] {az} is. 1. Harmanda saplar toplamaya, yaymaya veya aktarmaya yarar ucu atall bir ara; diren. 2. atal, d irgende, [tir-mek (toplamak) > der-mek > dir-gen ? / Yun. dikran [Tietze]] {az} is. atal. [DS] dirgenlem e, [dirgen-le-me] is. Dirgenle toplama du rumu ve eylemi, dirgenlem ek, [dirgen-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Harmanda saplar kartrm ak veya bir yere topla mak. d irg e n m ek 1 [dirge-n-mek] {eAT} dnl. f . [-Ur] D a , yanmak; istinat etmek. dirg en m ek 2, [derge-n-mek > dirge-n-m ek jj| {eAT} dnl. f. [-Ur] Toplanmak; birikmek; yl mak. d irg em ek 1 [tir (diri) > dirge--melc] {az} dnl. f. , [-i] 1. Dayanmak; sebat etmek. 2. Kar gelmek. [DS] dirgem ek 2, [derge--mek > dirge--mek dU-iS"jjs] {eAT} ite, f. [-r] Toplanmak; bir araya gelmek, dirgez, [tir (diri) > dirge-z] {az} sf. 1. Az pimi; dirice. 2. Unun iindeki iri taneler. [DS] d irg i1 [tir (diri) > dir-gi] {az} sf. -* dirgez. [DS] , d irg i2, [der-gi > dir-gi ji] {eAT} is. Sofra. dirgil, [tir (diri) > dirgi-1] {az} sf. Diri; iri tanecik. [DS] S d irg il dirgil, Ptr ptr. [DS] dirgili, [tir (diri) > dirgi-li] sf. Az pimi; dirice.

DR

m a n i C E selini. diria, [t. drizza] is. dnz. 1. Bir taraftan br tarafa dnme. 2. Yn deitirme S diria etmek, dnz. Dnmek. diri1, [*tir-mek > tir-ig > dir-ig] {eT'} sf. 1. Canl; diri; yaayan. 2. is. Hayat; canllk. diri2, [Far. diri (diri.) {OsT} is.-* diri,

dirgirmek, [dir-gir-mek dU/"_p] {eAT} g l . f [-r] -* dirgrmek. dirgit1 [dirgi-t] {az} is. Yn eirmekte kullanlan el , arac; kirman. [DS] d ir g it, [tir (diri) > tir(i)g-it] {az} is. erez olarak yenilen halanm msr, nohut ve buday karm yiyecek. [DS] dirgrm ek, [*tir-mek (yaamak) > tir-giir-m ek> dirgr-mek d U / y i / d i /1 {eTj {eAT} {OsT} gl. f. ji] [-r] 1. Diriltmek; canlandrmak; ihya etmek. 2. Yaatmak; sa brakmak; hayatta brakmak, dirhem, [Ar. dirhem {OsT} is. 1. Bir okkann drt yzde biri orannda, blgelere ve lkelere gre arl deien ve stanbul iin 3,207 gram tespit edilen, eski bir arlk ls birimi. 2. Eskiden kullanlan gm para. 3. mecaz. ok az miktar. S (iki) dirhem bir ekirdek, ok k. || dirhem dir hem , Azar azar, ok az miktarda. || dirhem kadar, ok az.|| dirhem -i ceyyid, {OsT} B ozuk ve kark olmayan gm para. || dirhem -i hlis, {OsT} S a f gm p a ra lj dirhem-i mau, {OsT} Baka ma denler kartrlm para; ayar bozuk p ara.|| dir hem -i rf, On alt kratlk gm para. || dirhem-i ryic, {OsT} H alk arasnda tercih edilerek kullan lan gm para .|| dirhem -i er, {OsT} On drt krat (2.0125 gr) arlndaki ve zekt, diyet gibi slm ibadet ve m ahkeme kararlarnda kullanlan gm para.\\ dirhem-i zyf, {OsT/ Bakr veya baka metal kartrlm gm p ara.|| dirhem dnar, {OsT/ Gm ve altn para; servet. diri1, \eT. tir-m ek (yaamak) > tir-ig > dir-i] sf. 1. Yaayan, canl olan. 2. Taze, prsmemi. 3. yi pimem i; i. 4. Gl, din. 5. {az} iman; etli; yal. [DS] 6. {az} Zengin. [DS] 7. is. gnl. nsan. 8. {az} Saman sapnn ve buday taneleri nin irisi. [DS] fi1 diri btn, {az} Canl ve btn olarak. [DS]|| diri diri, 1. Canl olarak. 2. Yeterin ce pim eden.|| diri gezmek, {eAT} Yaamak; hayat ta olmak. [DK]|| diri klmak, {eAT} {OsT} Dirilt mek; ihya etmek.\\ diri komak, {eAT} Yaatmak; sa brakmak.\\ diri odun, Aalarda kabuk ile zek doku arasnda yer alan her y l bir halka ekle yerek gvdenin kalnlamasn salayan beyazms doku.|| diri olmak, {eAT} Yaamak; hayat srmek; canlanmak.\\ diri rt, Orman aalarnn altnda yetien al, yar odunsu veya otsu bitkiler toplulu u. diri2, [der-i > dir-i ^ / j j i ] {eAT} is. 1. Bahi; parsa. 2. Devirme; derinti. 3. {az} Pazar. [DS] 0 diri gn, {az} Pazar gnii. [DS] dirice, [diri-ce <.y i] sf. 1. Biraz diri olan. 2. {eAT} zf. Diri olarak. 3. {az} is. erez olarak yenen ha lanm msr, nohut ve buday karm yiyecek. [DS]

diriga, [Far. diri Ujji] (dir'r.a:) {OsT} nl. -* diria. diriglem ek, [tirig > tirig-le-m ek > dirig-le-mek] {eT} g l . f [-r] Diriltmek; canlandrmak, diriglik, [tir-ig > tirig-lik / dirig-lik] {eT} is. 1. D iri lik. 2. V ar olma; var olu, diri, [Far. diri ._p ] (di. ri., kaln sylenir) {OsT} is. 1. Esirgeme; kyamama; reddedi. 2. Engel ol ma; nleme. 3. nl. Eyvah! Y azk! anlamnda nlem. 0 diri etmek, Vermemek; birinden bir eyi esirgemek. diria, [Far. diri (di:ri:a;) {OsT} nl. Eyvahlar olsun; yazk! -dirik, [durmak / turmak > dur-uk > -dirik / -dirik / trk / -tirik / -drk / -duruk / -trk / -turuk] yap. e. -* -dirik. dirik1 -i [eT. tirig > dirik] sf. 1. Diri; canl; yaa , yan. 2. Az pimi. dirik2, -i [der-mek > dir-ik] {az} is. Sincap. [DS] dirikmek, [diri-k-mek] gsz. f. [-ir] 1. Diri ve canl olmak. 2. (Atlan sopa, denek vb. iin) bir ucu zerinde esneyip zplamak; yerden ykselerek ade ta takla atarcasna yol almak, diriksel, [dirik-sel] sf. 1. Diri ile ilgili; canlla ait. 2. Canllar zerinde canlln belirtisi ile ilgili olan, fi3 diriksel s, b'y. Hayvanlarn vcut ss; diril s. diril1 [diri-1] sf. 1. Diri ile ilgili; canlla ait. 2. , Canllar zerinde canlln belirtisi ile ilgili olan. 3. {az} Ruh. [DS] S diril s, biy. Hayvanlarn vcut ss; diriksel s. diril2, [Alm. drillich / ng. drill] is. 1. Amdrcla destek olarak kullanlan, ilte yz ve gmlek yap lan bir cins pamuklu kaba dokuma; alacal. 2. {az} Yerli dokuma bez. [DS] 3. {az} Keten. [DS] dirildirinilmek, [diri-l-d-ir-in-il-mek d U L j j U {OsT} edil. f. [-r] Diriltilmek, dirildrm ek, [diril-dr-mek] {eAT} gl. f. [-iir] Di riltmek. dirile, [diri-le {eAT} zf. Diri iken; diri diri. dirileme, [dirile--me] is. Diri durumuna gelme, canlanma eylemi, dirilemek, [dirile--mek] dnl. f. [-ir] Solmu, prsm iken diri ve canl hle gelmek, dirilgi, [deril-mek > deril-gi > diril-gi ^ j j i ] {OsT} is. Toplant; demek.

DR

dirilik1 -i [diri-lik d ji / d U ,

is. 1. Diri olm a du

rumu; canllk; tazelik. 2. Beden ve ruh ynnden zindeliini koruma. 3. {eATj Yaay; hayat; salk; geim; mr. 4. {eATj denek; tahsisat. [DS] 5. {az} rilik; byklk. [DS] 6. {az} Akgzlk. [DS] 7. {az} yi geinme; dirlik. [DS] dirilik2, -i [deril-mek > diril-ik] {az} is. Toplant. [DS] dirili, [diril-m ek> diril-i] is. 1. Dirilm ek eylemi. 2. Dirilme biimi, tarz. 3. K yamette btn llerin dirilmesi, yeniden hayata kavumas; basbadelmevt. 4. mecaz. Bir atlm yaparak yeniden gii ka zanma. dirilme, [diri-l-me] is. 1. Yeniden hayat bulma, can lanma eylemi. 2. Gelime. 3. Kyamette llerin tekrar hayat bulmas. dirilm ek1, [eT. *tir-mek (yaamak) > tir-i-l-m ek > dir-i-l-m ek d lijj / dii^.] gsz. [-ir] 1. (lm sa nlan kii iin) diri hle gelmek; canlanmak. 2. (Bitki iin) solmu prsm iken yeniden tazelik ve canllk kazanmak. 3. Glenip canlanmak. 4. (Hasta iin) salna kavumak. 5. (ld sanlan iin) canllk kazanmak. 6. mecaz. Yeniden geerli lik kazanmak; etkin olmak. 7. {eAT} {OsT} Y aa mak; m r srmek. 8. {eAT} {OsT} Geinmek; imti za etmek. 9. {eAT} {OsT} (Bir ey) taslamak; ... davasnda bulunmak. 10. {az} yi geinmek. [DS] dirilm ek2, [eT. ter-m ek > ter-il-m ek > der-il-mek diLjj.i] {eAT} edil.f. [-r] Toplanmak; derilmek. diriltici, [dirilt-mek > dirilt-ici] is. Canllk verici zellii bulunan, diriltme, [diril-t-me] is. 1. Dirilmesini salama, ha yata dndrme eylemi. 2. Yeniden can verme. 3. tp. lm grnen, yani kalbi veya solunumu dur mu bir kimseyi hayata dndrmek, diriltmek, [diril-t-mek] gl. f . [-ir] 1. Dirilmesini salamak; yeniden hayata dndrmek. 2. mecaz. Canllk kazandrmak. 3. Unutulm u grnen bir eyi yeniden gndeme getirmek; geerliliini sa lamak. dirim, [eT. *tir-mek (yaamak) [C. Gerard] > dir-im] is. 1. Yaama, yaay; hayat, (1935). 2. Canl olma durumu; canllk. S dirim aac, Eski Trk adr larn kurm ak ve tutturmak iin epeevre yere a klan aa kazklar.\\ dirim bilim ci, Biyolog. || di rim bilim cilik, fel. Gereklii tek yanl olarak y a l nzca dirim bilim sel adan inceleyen, organik ha yatn kavramlarn, teki gereklik alanlarna da uygulamaya alan gr; biyolojizm.\\ dirim bi limi, Bitkilerle hayvanlarn doma, gelime, iireme gibi yaay evrelerini inceleyen bilim dal; biyolo j i .|| dirim bilimsel, Biyoloji ile ilgili.\\ dirim kan, {eAT} ldrlen birinin yerine, ldreni ldrmek le alnan . [DK][| dirim kann almak, {eAT} l

drlen yaknn cn almak. [DK]|| dirim konisi, Gelime durumundaki fid a n ve yapraklarn ucun daki srgen doku. || dirim kurgu, Canllar dnya sn, zellikle beynin almasn taklit eden elekt ronik aralardan yararlanm ay konu edinen bilim dal.|| dirim kurgusal, Dirim kurguya dayal olan; dirim kurguya ait olan.\\ dirim suyu, enleri lmszle kavuturaca sylenen efsanev su; bengisu, ab- hayat; {az} (ayn). [DS] dirimli, [dirim-li] sf. 1. (Varlk iin) bitki ve hayvan gibi doan, yaayan, reyip len. 2. Dirim sahibi; hayat olan. dirimlik, -i [dirim-lik] is. 1. Dirimle ilgili. 2. D iri min bal olduu durum. 3. Dirilik. 4. {az} Hayat; salk. [DS] 5. {az} M al mlk; gelir. [DS] dirimsel, [dirim-sel] sf. Yaamakla, dirimle ilgili, dirimselci, [dirimsel-ci] sf. 1. Dirimselcilikle ilgili. 2. is. Dirimselcilik taraftar, dirimselcilik, -i [dirimselci-lik] is. fel. lke olarak, hayat fiziksel ve kimyasal olgularla aklayan m e kaniki gre tam kar kan, hem ruhtan hem de organizmadan ayr bir yaam a ilkesinin varln kabul eden reti; yaamsalclk; vitalizm. dirimsellik, -i [dirimsel-lik] {az} is. Egemenlik.
[DS]

dirin, [Far. dr (ge) > dirin / dirine (di:ri:n) sf. 1. Eski. 2. Eski zamanla ilgili, dirincek, [derin-cek > dirin-cek rts.

/ ^.jjp] {eAT} is. Ba

dirine, [Far. dirine ^ o ] (di:ri:ne) {OsT} sf. Eski; t emektar. diringa, [? diringa] {az} is. Bilye. [DS] diringi, [? diringi] {az} is. Yalnz erkekler tarafn dan oynanan tek kiilik oyun havas. [DS] dirinti, [der-mek > der-in-ti ^si^a] {eAT} is. Rasgele insan topluluu; kalabalk, dirisa, [t. drizza] (di'risa) is. dnz. 1. B ir taraftan dier tarafa dnme; dndrme. 2. Rzgrn yn deitirmesi. S dirisa as, dnz. Bir gem inin boy lam ekseni ile gzlenen h e d e f arasndaki yatay a.|| dirisa etmek, dnz. B ir bumbann, bir yarm serenin hareket eden ucunu bir taraftan bir tarafa aktarmak iin bunlar baa, geriye eviren ipleri ekmek. diri, [Krt, direj] {az} is. nce uzun boylu adam.
[DS]

dirit, -di [diri-t] {az} is. 1. Kepei alnm buday. 2. Buday, nohut, fasulyeyi halamak suretiyle ya plan bir tr erez. [DS] diritme, [diri-t-me] {az} is. 1. tlmemi bu dayla yaplan aure. 2. Halanm buday, nohut ve fasulye ile yaplan bir tr erez. [DS] diritmek, [diri-t-mek] g l.f. [-ir] Diriltmek.

DR

I M I R S M .
Eski Trk devletlerinde devlet hizm etinde grev alanlara tahsis edilen geim kayna. 8. Maa; ay lk. {az} (ayn) [DS] 9. {eAT} denek; tahsisat. 10. {az} Bir ailenin yllk yiyecek, iecek ve giyecek lerinin tm. [DS] 11. {az} Hayvan yiyecei; yem. [D S ]0 dirlii alnmak, {OsT} denei kesilmek.\\ dirliini gin eylem ek, {eAT} Bolluk ve hzur iinde yaam asn salamak.\\ dirlik bulm ak, {eAT} H a yata kavumak; canlanmak; dirilmek.\\ dirlik d lk, {az} D irlik dzenlik. [DS]|| dirlik dirilmek, {eAT} {OsT} H ayat geirmek; m r srmek.\\ dirlik dzenlik, Bir arada yaayan kiiler arasndaki uyum.|| dirlik edinm ek, {eAT} Geinmek; yaamak; taayy etmek.\\ dirlik etm ek, {eAT} Geinmek; yaam ak; taayy etmek.|| dirlik ettirmek, {OsT} Yaatmak.|| dirlik eylem ek, {OsT} D irlik etmek.|| dirlik genlii, {eAT} Bolluk ve huzur iinde yaama.|| dirlik otu, {eAT} Oliime kar olduu sanlan ot; salk otu.j| dirlik suyu, {eAT} Ab- hayat.\\ dir lik srmek, {eAT} {OsT} Yaamak; hayat geirmek; m r srmek.\\ dirlik talm ak, {eAT} D irlik bozulmak.\\ dirlik yat, {eAT} Geim yolu; geinm ek iin gerekli olan eyler. || dirlik yz grmemek, Hep sknt ekmek; rahata kavuamamak. dirlik , -i [der-mek > dir-lik] {az} is. Birka kii nin yapt zel toplant. [DS] dirliksiz, [dirlik-siz] sf. 1. Rahat ve huzuru olmayan. 2. Kendisi ile geim zor olan; geimsiz; huysuz. {az} (aym) [DS] dirliksizlik, -i [dirliksiz-lik] is. 1. Dirliksiz olma durumu. 2. Geimsizlik, {az} (aym) [DS] dirlk, [eT. dir (geim, yem ) > dir-lk] {eAT} is. Yaay; hayat tarz; geim; geim tarz. [DK] dirme, [dir-me ?] {az} is. plak tepe. [DS] dirm e, -ci [dil-me > dir-me] {az} is. Elbisenin yrtmac. [DS] dirm ek1 [eT. ter-m ek > der-mek > dir-mek ^ v p ] , {eT} gl. f. [-er] Toplamak; dermek, {az} (aym) [DS] S dirp devirm ek, {eAT} D erleyip topla mak; ymak,|| dirp dirrmek, {eAT} -* dirp devirmek.|| dirp drl grmek, {eAT} D er lenip toparlanmak; hazrlanmak. dirm ek2, [dir-mek] {az} gl. f. [-er] Yrtmak. [DS] dirm ek3, [*tir-mek > dir-mek] {eT} gsz. f. [-r] Canl olmak; yaamak, dirnek, [eT. ter-m ek > ter-(i)n-m ek > dir-(i)n-ek is. 1. {eT} {eAT} Toplant; dernek. 2. Dn. 3. {az} Pazar kurulan gnden bir gn ncesi; der nek. [DS] dirnekli, [dirnek-li JS jy > ] {eAT} {OsT} {az} sf. V cudu derli toplu. [DS] dirnekl, [dimelc-l {OsT} sf. -* dirnekli. dirnenmek, [dime-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] rkil mek. [DS]

diriyle, [diri-le > diri-y-le ^._p] {eAT} zf. Diri iken; diri diri. diriz, [dir-iz] {az} is. Hastalk. [DS] dirk1 [dirk / drk (yans.)\ is. Srama, zplama bildi , ren yansma kk. [Zlfkar] fi1 dirk atl gelmek, {az} Korkuyla birdenbire sramak. [DS] dirk2, -gi [diri-k] {az} sf. A z pimi; biraz i. [DS] dirke, [der-mek > dir-ke] {az} is. Katar. [DS] dirkedek, -i [dirk (yans.) > dirk-edek] {az} zf. Birdenbire. [DS] dirkelemek, [dirke-le-mek] {az} gl. f [-r] [-l(i)yor] Yan yana ya da arka arkaya balamak. [DS] dirkem, [dirke-m] {az} is. Sra da srt; doruk. [DS] dirkeme, [dirke-me] {az} is. Kazklarla yaplan it.
[DS]

dirkem ek1, [dir-ke-mek] {az} gsz. f. [-r] [-k(i)yor] 1. Komak. 2. gl. f. Kovalamak. 3. Birinin arkasna adam drmek; peinden adam gnder mek. 4. Yollamak; gndermek. [DS] dirkemek2, [tir (sebze tarh) > dir-ke-mek] {az} gl. f M [-k(i)-yor] (Sulama grevlisi iin) tarlaya su verilm esine izin vermek. [DS] dirkemekJ, [dir-e-mek > dirg-e-mek ?] {az} g l.f.[r] [-g(i)-yor] Yan yana ya da arka arkaya dizerek balamak. [DS] dirken, [dirke-n] {az} is. A sma ubuu. [DS] dirkenm ek, [dirke-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Sra lanmak; ayakta dizilmek. [DS] dirkes, [dir(i)-k-ez / dirkes] {az} sf. Kat; sert; diri. [DS] dirkeslik, -i [dirkez-lik] {az} is. Katlk; sertlik.
[DS]

dirkem ek1, [dirke--mek] {az} dnl. f [-ir] Di rilmek; sertlemek; katlamak. [DS] dirkemek2, [dirge-mek > dirke--mek] {az} ite. f [ -ir] A rka arkaya tek sra olmak. [DS] dirkemek3, [dirke--mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. (A v iin) harekete gemek; peine dmek. 2. Ni yetlenmek. [DS] dirkez, [dir(i)k-ez] {az} s f 1. Az pimi; diri; i. 2. Unun iindeki iri taneler. [DS] dirkilmek, [dir(i)k-il-mek] {az} dnl. f . [-ir] Kar gelmek; kafa tutmak. [DS] dirkit, -di [dir(i)k-it] {az} is. erez olarak yenilen msr, buday ve fasulye halamasndan oluan yi yecek. [DS] dirlik1 -i [eT. tir (yem, geim) > tir-lik > dir-lik / , trig-lik [Clauson] is. 1. Hayat; yaay. {eAT} (aym) 2. Salk. {eAT} {az} (ayn) 3. Varlk; geim; geinme. {eAT} {az} (aym) [DS] 4. mecaz. Huzur; erin; mutluluk, {az} (ayn) [DS] 5. mecaz, tyi ge inme; uyuma; geimin yolunda gitmesi, {az} (aym) [DS] 6. Y aamak iin gerekli olan nesne. 7.

i l . 1241

Dis

dirneecei, [der-in-mek > deme-ecei l5S ^ 7:> ] {eAT} is. Toplant yeri. dirnem ek1 [der(i)n-e-mek , {eAT} {OsT} {

dirrmek, [dir-gr-mek / dr-r-mek > dir-r-mek ^ j y .- 2 {eAT} gl. f. [-r] Diriltmek; ihya etmek, ] dirvana, [Bulg. drvena] {az} is. Ya ve ayran yap maya yarayan yayk. [DS]

z} ite, f. [-ir] 1. Toplanmak; bir araya gelmek; {OsT} is. Zirve, dem ek oluturmak. 2. Birini hep birlikte ekitir dirve, [Ar. zirve / dirve mek. [DS] disam, [Ar. dism fLo] (disa:m) {OsT} is. 1. ie ka dirnemek2, [dir (diri) > dir(i)n-e-mek] {az} ite, pa; mantar vb. 2. anat. Kapak; kapakk. f. [-ir] Karlkl ayak diretmek; birbiri ile inatla -disar, [Far. -disr jU\s-] (di:sa:r) son ek. Eklendii mak. [DS] Farsa kelimelere bolluk ve okluk anlam katar; dirnetirmek, [deme-tir-mek] {az} gl. f. [-ir] merhamet-disar (ok merhametli). Toplamak. [DS] dirsek, -i \eT. tirsgek > dirsek] is. anat. 1. K ol ile disar, [Ar. dsr jlj] (di.:sa:r) {OsT} is. 1. Giyim, st n kolun birletii blge. 2. Kol kemiinin alt ucu ba. 2. Y atak araf. 3. stlk. ile dner kemik ve dirsek kemiinin st ularndan -dise, [-d-sa / -di-se] {eAT} yap. e. -* -da, oluan eklem. 3. gnl. Elbise kolunda dirsee rast dise, [Far. dise (di:se) {OsT} is. Kii; ahs. layan ksm. 4. Ke; a. 5. B oru gibi eylerde k disik, -i [Yun. diskos > Lat. discus > Fr. disque] {aeli para. 6. Bir aa veya direi salamlatrmak z} is. Pulluk. [DS] iin yanma konulan eik destek para; makas. 7. M akineleri evirmeye yarayan, ortasndan boumlu disimetri, [Fr. dissymtrie] is. Simetri bozukluu; bakmszlk, kol. 8. {az} Buday, arpa, m sr vb. bitkilerin sap larnn sert ksmlar; boum. [DS] 9. {az} Arpack disimilasyon, [Fr. dissimilation] (di'similasyon) is. dbl. B ir kelimede yan yana veya birbirine yakn denilen gz hastal. [DS] S dirsek gmrmak, bulunan ayn veya yakn seslerden birinin deiik {az} nce verm ek istedii hlde sonradan ver lie uramas; benzemezlik; bakalama; ayrm, mekten vazgemek. [DS]|| dirsek kemii, anat. n disiplin, [t. disciplina > Fr. discipline] is. 1. Toplu kolun i blmnde bulunan uzun kemik. mun veya bir topluluun, yasalara ve dzenle ilgili dirsekleme, [dirsek-le-me] is. Dirsekle vurm a veya yazl veya yazsz btn dzenlemelere titizlikle itme durumu ve eylemi, uymas durumu. 2. Kiilerin iinde yaadklar to p dirseklemek, [dirsek-le-mek] l . f [-r] [-l(i)-yor] 1. luluun genel dnce ve davranlarna uymalarn Dirsekle vurmak. 2. Dirsek ile ittirmek, salamak amacyla alman nlemlerin tm. 3. Bir dirseklenme, [dirsekle-n-me] is. Dirsekle vurulma bilimsel metodun veya ahlak davrann sk bir veya itilme eylemi, ekilde kurallara balanmas. 4. retim konusu dirseklenmek, [dirsekle-n-mek] edil f. [-ir] 1. Dir olan ve olabilecek bilgilerin btn; bilim dal. 5. sekle vurulmak. 2. D irsekle itilmek. 3. dnl. f. as. A sker kanunlara, dzene ve stlere mutlak ita (Boru vb. iin) dirsek yapmak; bklmek. 4. (Elbi at, astn ve stn haklarna riayet etme, sayg gs se kollar iin) dirsek izi belli olmak, terme. S disiplin amiri, Emri altnda bulunanlara dirseklik, -i [dirsek-lik] is. 1. D irsek dayanan yer. yasalara gre disiplin cezas verme yetkisi tayan 2. Dirsek yapm aya uygun boru. 3. M erdiven trab grevli.|| disiplin cezas, yn. D isiplin sular say zan. 4. K oltuk ve koltuklu sandalyelerin yanlarn lan davranlardan birini ileyenlere, eylemin ar da, dirsek dayamaya m ahsus ykseke ksm. 5. lk derecesine gre verilen cezalardan biri.|| disip Ceket, kazak gibi giyeceklerin dirseklerini koru lin kurulu, yn. Disiplin suu ileyenlere, bu su mak iin bu ksmlarn zerine dikilen daha daya un ilendiim tespit ederek kanunda belirtilen ce nkl kuma veya deri paras. 6. {az} Ocan iki zalardan birisini vermeye yetkili kurul. || disiplin tarafna yaslanm ak iin yaplan tahta arkalk. [DS] suu, yn. Kanunda ve ynetm elikte yaplm am as dirsgek, [eT. tirsgek > dirs-gek] {eT} is. Dirsek, gerektii belirtilen davranlar. dirsik, -i [dr-()s-k > dir(i)s-ik] {az} is. Kk disiplinli, [disiplin-li] sf. 1. Disiplin altna alnm delik. [DS] olan. 2. Disiplin iinde olan, dirrmek, [der-mek > dir(i)-r-mek d lo j^ ji] gl. disiplinsiz, [disiplin-siz] sf. 1. Disiplin altma alna mam olan. 2. Disiplin iinde olmayan. 3. (Yer, f. [ iir] Toplamak; derlemek; bir araya getirmek, kurum iin) disiplin kurallarna uyulmayan, -dirt-, [-dr-t- / -dir-t- / -dur-t- / -dr-t- / -tr-t- / -tir-tdisiplinsizlik, -i [disiplinsiz-lik] is. Disiplinsiz olma / -tur-t- / -tr-t-] yap. e. -* -drtdurumu. diruz, [Far. drz j j j p ] (di:ru:z) {OsT} is. Dn; disk, [Yun. diskos > Lat. discus > Fr. disque] is. 1. dnk gn. Y uvarlak ve yass nesne; teker; tekercik. 2. spor. dirm, [eT. *tirim / tirm] is. Hayat. Eski a olimpiyat oyunlarnda kullanlan yuvar

i l t l ii M

nasl deyeceini belirtm ek iin yaplan ilem. 2. lak, yass ve ar kaydrak; teker. 3. spor. Olimpi lgili taraflarn m terek bir avaryada kendilerine yatlarda kullanlan erkekler iin iki, bayanlar iin dn paylar ve ykmllkleri ayrntl olarak bir kilogram arlnda, etraf metal bir ember ile gsteren belge, sarlm tahta arak. 4. anat. Omurlar birbirine birletiren, iki taraf dbkey, omurlarn eklem y dispei, [dispe-i] is. Dispe iiyle uraan uzman, zeylerine tamamen uyum salayan ara madde, fi1 disprosyum, [Yun. dysprositos (eriilmesi g) > Fr. disk atma, spor. Atletizm sporunda disk ad verilen dysprosium] (di prosym) is. kim. A tom numaras s arl frlatm a yarm as; teker atma. 66, atom ktlesi 162.50, younluu 8.54 olan ve diskalifiye, [ng. to disqualify > Fr. disqualifier] s f 1500Cde eriyen, ak yeil renkte zeltiler veren, K urallara aykr davrantan dolay bir yartan, nadir toprak grubundan bir element; sembol: Dy. koudan veya matan karlm bulunan. S1 diska distorsiyon, [Fr. distorsion] is. fz. Elektromanyetik lifiye etmek, spor. Bir oyuncu veya yary kural dalgann yaylm a srasnda bozulmas; bozulma, lara aykr davranndan dolay bir yartan, ko distribtr, [Fr. distributeur] is. Datc; datmc udan veya matan karmak. | j diskalifiye olmak, distribtrlk, - [distribtr-lk] is. Datc ve spor. Kurallara aykr davrantan dolay bir yar datmcnn yapt i; datclk; datmclk, tan, koudan veya matan karlm bulunmak. di', [d / di (yans.)\ is. Przl yzeylere srtnme diskaro, [ng. disk harrow] is. tar. Srlm topra srasnda kan sesleri anlatan kk. [Zlfikar] di-ir ufalamak iin kullanlan, iki ve daha fazla disk s diir ras bulunan ve diskleri birbirine gre deiik a larda ayarlanabilen, bir asi zerine yerletirilmi di2, [eT. ti > di ^ io ] is. 1. anat. ene kemiklerinin zerine dizili, koparp srmaya ve inemeye yarar bir tr trmk, beyaz ve sert organlardan her biri. 2. gnl. ark, diski, [disk-i] is. D isk atan sporcu; telcerci. testere gibi entikli aletlerdeki kntlar. 3. (Sarm disket, [Fr. disquette] is. bsy. Bilgisayarlar tarafndan sak, karanfil vb. iin) tane. 4. biy. Omurgal hay bilgi depolam akta kullanlan kk manyetik yu vanlarn enelerinde ve baz ilkel yapl omurgal varlak; tekercik, larn grtlak ve azlarnda bulunan kemiksi sert diskimsi, [disk-imsi] sf. Disk biiminde olan; teke kntlar. 5. Baz dantel ve sslemelerin kenarla rim si. rndaki yuvarlak veya sivri blm. 6. bot. Bitkiler diskinmek, [a. tiz-gin-mek] (az) dnl. f. [-ir] 1. deki girintili kntl organlarn kk ve sivri Korkmak; rkmek. 2. Korkudan sramak. 3. uzantlarndan her biri. 7. Yaba veya dirgenin sivri renmek. 4. Bkmak; usanmak. 5. stememek. [DS] ularndan her biri. 8. Bir dilinin hareketi iletmeye diskjokey, [Ame. disc-jockey] is. Radyoda veya bir yarayan kntlarndan her biri. 9. {az} Sarp ya elence yerinde alnacak bantlar seen ve sunan m alarla evrelenmi da doruu. [DS] 0. {az} grevli; tekeralarc; tekeralar srcs, Tahl ykanrken su stnde kalan ii bo taneler. diskli, [dislc-li] sf. Diski bulunan; tekerli. [DS] 11. {az} Dantel, yn ii rmeye yarayan i. disko, [Fr. discothque > disco] is. ksalt. 1. Dans [DS] 12. {az} Kannn okuna taklan ve mazmm mzii slbu. 2. ok canl renklerle prlanta ve dnmesini salayan kazklardan her biri. [DS] 13. parlak pullarla ssl giyim tarz. 3. sf. Diskoya ili argo. N fuzluluk; gllk. 14. sf. argo. Bir s kin. nrdk. S di aartmak, {az} Srtmak. [DS]|| di diskotek, -i [Fr. discothque] is. 1. T asnif edilmi ars, D ilerde oluan bir iltihaptan dolay duyu plak koleksiyonu. 2. Bir plak koleksiyonunu diz lan ar, ac. || di a, {az} ocuklarn, ilk diini m eye yarar mobilya. 3. dn plak veren veya sa kard zam an buday, bakla, fa su lye ve nohut lonunda dinlettiren kurulu. 4. Bir eyler yiyip ii halanarak yaplp ocuklara datlan yiyecek. lerek dans edilen ve banttan mzik dinlenilen yer. [DS]|| di atmak, {az} 1. Isrmak. 2. Yemek. 3. diskur, [Fr. discours] is. Uzun konuma; nutuk; tahla yemek. [DS]|| di bademi, Kabuu ince ol sylev. S diskur gemek, argo.l. Nutuk eker duu iin di ile krlabilen badem tr.|| di ba, gibi konumak; uzun konumak. 2. Skc tlerde tp. Dilerde m eydana gelen kaymalar gidererek bulunmak. yerinde sabitletirm ek iin diler arasna taklan aygt.|| di bilemek, 1. {eATf {OsT} tahlanmak; dispanser, [Lat. dis-penso, autus (tartyla datmak) > ng. dispensary / Fr. dispensaire] is. Parasz veya tamah etmek. 2. Birine ktlk yapm ak iin frsa t kollamak; cn alm ak iin uygun bir durumu kol ok az bir cretle muayene, tedavi ve bakm yapan lamak. 3. H ncm gsterir tavr iinde buhmmak.\\ kurulu; salk evi; salk oca, di bizlengici, {az} Bir bitkinin krdan olarak dispe, -ci, [ng. dispatch] is. dnz. 1. M terek bir kullanlabilen kurumu gvdesi. [DS]|| di boluu, avaryada, deniz kazasnda zarara urayan kiilere Bir testerede art arda gelen iki diin ular arasn denecek olan, bunlarn uradklar zararlar ve daki uzaklk.|| di buday, folk. ocuun ilk dilebunlar iin yaplan masraflar kimin, ne kadar ve

B llilffg ili

, 1 2 4 3 ___________________________________________

________________________________D
r u f || diine dem em ek, (Yiyecek) az gelm ek.|| d i ine gre, Gcnn yetebilecei bir dunmda.\\ diin lgdu glm ek, {eAT} Tebessm etmek; du daklar arasndan dileri grnecek biimde gl mek..|| diini tm ak, {eAT} 1. Diini gstermek. 2. Dilerini gstererek glmek.\\ diini say d rm ak , {az} Z a a f gstermek; birine kar gevek davran mak. [DS]|| diini skm ak, Darla, skntya da yanmak; katlanmak; sabretmek. || diini skm ek, Ktlk edemeyecek duruma getirmek.\\ diinin kovuuna bile gitm em ek, (Yiyecek iin) ok az gelm ek. ; diini trn a n a ta k m ak , Btn gcn kullanmak,\\ diin srtm ak , {eAT} {OsT} Dilerini gstermek; di gsterirken dudaklarn amak. || dii sakzl, {az} Bir sz ya da konuyu gereksiz yere uzatan, [DS]|| di kam ak, {az} rg rer ken ilmek kamak. [DS]|| di k ra n ekeri, {az} Akide ekeri, [DS]|| di ksm ak, {eAT} D udakla sus iareti vermek. | | .di kiras, 1. Eskiden saraylarda ve zengin konaklarnda ziyafetten sonra konuklara verilen armaan. 2. altrlan bir kiiye cretin den ayr olarak verilen para veya armaan. || di koym ak, {eAT} Di geirmek; srmak.\\ di koy u rm ak , {eAT} D i geirmek.|| di k urdas, {eAT} {OsT} Krdan; di kartraca. || dileri d k l m ek, Yalanmak; ihtiyarlamak. || di m acunu, D i leri temizlemede kullanlan zel form ll macun. || di otu, bot. akll ve orak topraklarda yetien, odunsu gvdeli, yapraklar sert ve dalgal, 40-100 cm. boyunda, meyve saplan krdan olarak kullan lan, krmz veya beyaz iekli koyu yeil bitki; di hilali; lltan; klr; kni; krdan otu; M sr ana sonu, (Ammi visnaga).|| di otugiller, bot. st overli iki enekli bitkiler familyasndan, kk sapla rnda kk yapraklan bulunan ot veya aaklar; kurun otugiller.\\ di z, aat. Dilerin katlgan doku, damar ve sinirlerden olumu i blm.\\ di srt, Bir testerede diin kesme ynne ters yanda yer alan yz.\\ di tab ab e ti, tp. Az ve di bakm ve hastalklar ile ilgili tp blm; di hekimlii. | di tab ib i, tp. Di ve az hastalklar konusunda uzmanlam hekim; di hekimi. || di tac, anat. Dilerin di eti dnda kalan blm; kuron. || di ta, anat. D i diplerinde meydana gelen kire ta bakas; kefeki. || diten a rtrm a k , Yiyecek giderle rini ksarak pa ra biriktirmek.\\ di ucu, Testerenin keserken tala kopartan sivri yeri.\\ di u m a k , {eAT} {OsT} Yemek; inemek.jj di nsz, dbl. Dil ucunun st di etlerine dokunmas ile oluan nsz; di, /t/, /d , //.|| di v u rm ak , Yemek; ine mek; di urmak. d ib u d ak , - [di+budak] is. bot. Zeytingillerden 35 metre kadar boylanabilen, olduka dz ve przsz gvdeli, sarms beyaz renkli ve dayankl kerestesi olan 200 yl kadar yaayan bir orman aac, (Fraxinus exelsior).

ri ktnda yaplan tren ve bu nedenle datlan, zerine eker ve dvlm ceviz ekilen buday ha lamas,|| di bulguru, /azf Di a. [DS]|| di akm ak, faz} (Kpek iin) kendisini k o n m a k ya da savunmak iin dilerini gstermek. [DS]|| di ekm ek, argo. 1. Birini dverek dilerinin krlma sna neden olmak. 2. Ateli biimde pmek. 3. Avanta istemek. ', di k arm ak , (ene kemikleri iinde bulunan diler iin) di etini delerek az boluunda yerini almak.\\ di ekim i, rm ve tbben tedavisi mmkn olmayan bir diin yerinden sklp alnmas ileni.\\ d i-d am ak nsz, dbl. D il ucunun st di etleriyle n damaa dokunma sndan oluan nsz: lel, //, /z/, /s/, //, Ijl, //; di eti dam ak nsz. || di di, 1. Die benzer knt lar olan. 2. kntl bir biimde. || di diem ek, {az} (ocuk iin) di deitirmek. [DS]|| did u d a k nsz, dbl. Alt dudan st dilere do kunmasyla oluan dudak nszleri: /fl, tvt, dieti dudak nsz.\\ di d u rm a k , {az} Rahat durmak. [DS]|| di d u tm ak , {az} (Bitkiler iin) tane tut mak. [DS]j| di dzm ek, {OsT} Arka arkaya di karmak, I] die ta d o k u n m ak , {az} 1. Birini ez meye alrken ekinmeyi gerektirecek bir durum ortaya kmak. 2. Sert gelmek; dile ezmek g gelmek. 3. Ezilmemek; baskya kar koymak. [DS]|| die di, Kendine yaplan bir ktle ayns ile karlk verme; ksas. || die d o k u n u r, e yarar; deerli. || di eti, Di kklerini kaplayan kaln ve krmzms renkli et.|| di eti-d am ak nsz, dbl. D il ucunun st di etleriyle n damaa dokunma sndan oluan nsz: fc/, i/, zi, /s/, M , j , i; didamak nsz.|| di eti-d u d ak nsz, dbl. A lt dudan st dilere dokunmasyla oluan dudak nszleri: Ifl, /v/, di-dudak nsiiz.\\ di eti n s z, dbl. D il ucunun di etine dokunmasyla oluan nsz: /jf, //.\\ di fras, Dileri temizlemekte kul lanlan sapl kiik fra. || di g arg u su , {az} K r dan. [DS]|| di geirem em ek, Gc yetmemek. || di gcrd atm ak , 1. Karlkl dileri birbirine iddetle srtmek. 2. fkesini davranlaryla belli etmek. || di gs, Testere diinin kesm e ynndeki yiiz.\\ di gsterm ek, {eAT) 1. Srtmak. 2. B ir ii yapt rabilmek iin zor kullanmak; korkutmak. 3. Sald rya geebileceini belli etm ek; tehdit etmek, || di hedii, {az} Di a. [DS]|| di hekim i, tp. Di ve az hastalklar konusunda uzmanlam hekim; di tabibi; dii,\\ di hekim lii, tp. Az ve di bakm ve hastalklar ile ilgili tp blm; di ta babeti; diilik.\\ dii dklm ek, {az} Ar veya souktan diler szlamak. [DS]|| dii k a rn n d a , {az} iinden pazarlkl; dmanln gizleyen; kinini belli etmeyen. [DS]|| dii kesm ek, {az} G c yetm ek; hakkndan gelmek. [DS]|| diinden tr nana k a d a r, Batan aa. || diinden trn a n dan a rtrm a k , Harcamalar ksarak yaplan tasar-

i ie i M ts s z b ii.
dienm ek1, [die-n-mek dU-Lio] edil, f [-ir] 1. Di emek ii yaplmak. {OsT} (ayn) [Biirhan- K at] 2. {az} Gereksiz yere glmek; srtmak, [DS] 3. {az} Demir keski ile bir ey yontulmak. [DS] 4. dnl. f. (Kendisi hakknda yaplan dedikoduyu duyan kii iin) kzmak. dienm ek2, [die-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. (Uzun sre dinlenen ve beslenen hayvan ya da in san iin) geici olarak azgnlk yapmak; takn ha reketlerde bulunmak. 2. Y aramazlk yapmak. 3. Durup dururken olay karmaya kalkmak. 4. (Hayvan iin) iemek. [DS] dienti, [dien-ti] {az} is. Deirmen diendikten sonraki ilk tm ede deirmen ta krklar kar m un. [DS] dieri, [Yun. dio (iki) + heri (el) > diheri] {az} sf. ki avu dolusu. [DS] dietmek, [tie-mek > tie-t-m ek / die-t-mek] {eT} g l.f. [-r] D iem ek eylemini yaptrmak, dievi, [di+ev-i] {az} is. Dven talarnn yerleti rildii oyuklar; akmak ta yuvas. [DS] dieyli, [dii + Ar. ehl-i] {az} is. Kadn. [DS] dii, [eT. t / tii > dii is. 1. Dllenebilir hc reler reten ve bu dllenmi yumurtalar iinde ba rndran birey. 2. Kadm. 3. sf. Kadna zg. 4. (M e tal iin) yum uak ve kolay ilenebilir. 5. Genellikle marangozluk ilerinde birbirine gemeli iki unsur dan m eydana gelen paralardan ii oyuk veya gi rintili para. 0 dii bakr, Kolay ilenebilir yum u ak bakr.\\ dii demir, Yumuak demir.\\ dii dii, {az} (Yer iin) przl. [DS]|| dii doruk, {az} Sakz aac; kknar am. [DS]|| dii ehli, {eAT} Kadn; kadm cinsi. [DK]j| dii galek, {az} 1. K a dn. 2. Kadn ii; kadn hizmeti. [DS]|| dii kalayk (dii halayk) {az} 1. Kadn. 2. K adm i i; kadm hizmeti. [DS]|| dii kii, {OsT} Kadn.\\ dii klie, matb. Yazy ve resmi koyu bir zemin zerinde beyaz olarak basmaya yarayan klie.\\ dii organ, biy. ieklerde yum urtal iinde tayan ve dllenmeden sonra m eyve veya tohumlar mey dana getiren organ. diice, [dii-ce] {az} (d iice) zf. 1. Diiye yakr biimde; dii gibi. 2. is. Dme delii; ilik. [DS] diikivermek, [diik-i+ver-mek] {az} gsz. f. [-ir] Kouvermek. [DS] diil, [dii-1] is. dbl. Baz dillerde ekim ve szdizimi bakm ndan zel biimleni gsteren kelime eidi; mennes, (1944). diileme, [diile--me] is. Dii nitelikleri kazanma durumu ve eylemi, diilemek, [diile--mek] dnl. f. [-ir] Diiye zg davranlarda bulunmak, diiletirme, [diile-tir-me] is. Dii nitelikleri verme eylem.

dii, [di-i] is. 1. Di ve az hastalklar konusun da uzmanlam hekim; di hekimi. 2. argo. D vte hasmmn dilerini kran kimse. 3. argo. Ak artrmalarda, pey srerek ekilmek iin avanta iste yen kimse. diilik, -i [dii-lik] is. Az ve di bakm ve hastalklar ile ilgili tp blm; di hekimlii, diece, [die-ce] {az} is. Trnan kenarndaki etler. [DS] diei, [dien-g > dien-gi > di-e-i is. 1. Bir az dili, dier az dz iki keskin azl ta veya sva yzn taraklamaya, deirmen tan diemeye yarar bir tr ta ekici; diengi. (eAT) {OsT} {az} (ayn) [DS] 2. Yeni dienmi, dileri yeni alm deirmen ta, dieileme, [diei-le-me] is. Diei ile diler mey dana getirme eylemi, dieilemek, [diei-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Deirm en tann daha iyi tmesi iin di amak, die, [di-e- jS'Lso] {eAT} {OsT} is. Diei, diehleti, [dii + Ar, ehil ?] {az} is. Kadn. [DS] diehli, [dii + Ar. ebl] {az} is. Kadn. [DS] diek, -i [ti-e-mek > ti-e-k > di-e-k] {eT} sf. 1. St dilerini dkm olan. 2. yandan daha b yk koyun; iek. 3. {eAT} {az} Bir az dili, di er az dz iki keskin azl ta veya sva yzn taraklam aya, deirmen tan diemeye yarar bir tr ta ekici; diengi. [DS] diekli, [diek-li] {az} sf. (Deirmen ta iin) yeni dilenmi. [DS] dielmek, [ti-e-mek > tie-l-m ek > die-l-mek] {eT} edil.f. [- rj Dienmek; keskinletilmek. dieme, [di-e-me] is. 1. Di meydana getirme duru mu ve eylemi. 2. St dileri dklerek yerine yeni lerinin gelmesi durumu. 3. {az} Y rk kadnlar nn bellerine taktklar zeri di di ssl bir tr kemer. [DS] diemek, [eT. ti > ti-e-mek > di-e-mek gl. f M H (0 -y o r ] 1. Deirmen tam a di amak. {eT} {eAT} {OsT} {az} [DS] (ayn) 2. (Orak, testere vb. iin) dilerini keskinletmelc. 3. {eT} {az} St dilerini dkp yenilerini karmak. [DS] 4. {az} Di geirmek; srmak. [DS] 5. {az} Dvenin tala rm deitirmek. [DS] diemek, [di-e-mek] {az} g l . f [-r] -(i)-yor] Kar boamak. [DS] diengi, [die-n-gi {OsT} is. 1. Deirmen tan diemekte kullanlan eki; diei. 2. {az} Deir men tann krntlar karm tal un. [DS] diengi, -ci [dien-gi] {az} is. 1. siz gsz olup bakalarm el ve dil akalaryla oyalayan; bobo az. 2. is. erez. [DS] dienli, [dien-li] {az} is. Deirmen talarnda stte bulunan ve dneni. [DS]

H T M C f m

. 1246

DT

diiletirmek, [diile-tir-mek] gl. f [-ir] biy. D ii de grlen ikincil cinsel karakterlerin erkekte be lirmesini salamak, diilik, -i [dii-lik] is. 1. Dii olm a durumu. 2. D i inin nitelikleri. 3. mecaz. K adnlara zg cinsel davran ve tavr, diillik, -i [diil-lik] is. dbl. Diil olma durumu, diimek, [di-i-mek] {az} gsz. f. [-r] (ocuk iin) di karmak. [DS] diindirik, -i [diin-dirik iijjj-ii] {eAT} {az} is. pe ilmik atlarak at veya eek gibi hayvanlarn azla rna vurulan bir tr gem. [DS] diir, [di (yans.) > di-ir] sf. 1. Prz; prtk; kn t. 2. M sr koannda tane boluklar bulunmas durumu. S1 diir diir, ok przl, ptrl. dilek, -i [dile-mek > dile-k / di +Far. leng] sf. 1. ene kemii ve dileri da doru kk olan. 2. mecaz. Szn geirten; dilediini yaptrabilen. S dilek dar, {az} ri taneli msr. [DS] dileme, [dile-me] is. 1. Di geirerek srma eyle mi. 2. Di biimi verme eylemi. 3. {az} Yemek atal. [DS] dilemek, [eT. t > ti-le-m ek > di-le-mek tiL-Uo] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. B ir eyi dileri ile srarak koparm ak veya di izleri belli olacak ekilde sr mak. 2. Diiyle tutmak; diiyle yakalamak. 3. De irmen tan diemek. 4. {eAT} Yemek; srmak, dilen, [di-lelc / di + Far. leng] {az} sf. (Kii iin) dileri dar doru kk olan. [DS] dilenme, [dile-n-me] is. Dili hle getirilme; di sa hibi olm a eylemi. dilenm ek1, [ti-le-mek > dile-n-mek] edil. f. [-ir] 1. Dili hle getirilmek. 2. (Deirmen ta, orak, testere vb. iin) dienmek. 3. Di ile srlmak, ko parlmak. dilenmek2, [ti-le-mek > tile-n-m ek > dile-n-mek] dnl. f. [-ir] [eT. -r] 1. {eT} (ocuk iin) dii kmak. 2. mecaz. Glenmek, dediini yaptrr duruma gelmek. 3. (Taneli bitkiler iin) tane ba lamak. diletme, [dile-t-me] is. Dili hle getirtme eylemi, diletmek, [eT. ti > ti-le-m ek > tile-t-m ek > dilet-mek] gl. f. [-ir] 1. Testere gibi aletlere di atr mak. 2. Bir eyi veya kendini kpek gibi bir hay vana srtmak. {eT} (ayn) dili, [di-li] sf. 1. Dileri olan. 2. mecaz. Szn geiren; dediini yaptrabilen. 3. is. Dileri olan ark. 4. {az} K aya bal. [DS] 5. {az} Ayakkab clarn sayay kalba ekmek iin kullandklar bir tr kerpeten. [DS] 6. {az} zool. Karagz bal. [DS] S dili krek, {az} ile alt arasnda dii bulunan bir tr krek. [DS]|| dili tekerlek, {az} Terzilerin kulland bir tr kopya arac. [DS]|j di li trnakl, 1. Saldrc olan. 2. Szn geiren.

dilice, [dili-ce] {az} is. 1. Yemek atal. 2. Yedi ya da dokuz dili trmk. 3. Dizgin yerine ata tak lan ip. 4. oban kpeinin boynuna taklan m ah muzlu halka. [DS] dilik, -i [di-lik] is. 1. Boks m anda dileri ve dudaklar korum ak iin azn iine yerletirilen kauuk koruyucu. 2. Atlarda dizgin yerine taklan bir ip. 3. oban kpeinin boynuna taklan, sivri ular bulunan metal tasma, disiz, [di-siz] sf. 1. Dii olmayan. 2. Dilerinin tamam veya byk bir blm dklm olan, disizlik, -i [disiz-lik] is. 1. Disiz olm a durumu veya disiz olan eyin nitelii. 2. Di yokluu, diti, [Rus. dlo (araba oku) {az} is. Kannn n taraf. [DS] ditir1 [Yun. distrion] {az} is. Dourmam kei. , [DS] ditir2, [Yun. dastria] {az} is. Hal ve kilim dokur ken ipleri sktrmaya yarayan bir tr tarak; kirkit. [DS] dirmek, [eT. tev-m ek (dizmek) ? > devir-m ek / der(i)-r-melc > dir-mek i U {eAT} gl. f. [r] Dermek; toplamak, ditdirivermek, [dit-dir-i+ver-mek] {az} gl. f. [-ir] Tarlay geliigzel srmek. [DS] dterme, [dit-er-me] {az} is. ark srm. [DS] ditim, [tt-mak > tit-im] {eT} is. nat; sebat; azim. [KB] ditimlig, [titim-lig] {eT} sf. nat. [KB] ditiramp, -b [Yun. dithyrambos > Fr. dithyrambe] is. 1. Eski Yunanllarn Dionysos erefine okuduk lar tren arks. 2. Lirik iir, ditme, [dit-me] is. Paralara ve liflerine ayrma ey lemi. ditmek, [eT. tt-mak (didiklemek) > dit-mek] g l . f [er] 1. Yn, pam uk gibi elyafl eyleri lif lif ayr mak, taramak; kabartmak. 2. {eAT} Bir eyi para para koparmak; datmak; paralamak; lime lim e eylemek. [DK] 3. {az} Demek; deelemek. [DS] fi5 didim didim, {eAT} D idik didik. ditmik, [dit-mik {OsT} is. Ditilmi olan; didik. S ditmik ditmik, {OsT} D idik didik. ditmiklemek, [ditmik-le-mek] {az} gl. f. Ayklamak; didiklemek. [DS] ditregen, [dit(i)re-gen / tit(i)re-gen ok titreyen. ditregenlik, [ditregen-lik dJJbS" /*] {eAT} is. ok titrer _ olma durumu, ditreme, [ ditre-me '-vi] {eAT} is. Titreme, ditremek, [eT. titre-m ek > ditre-m ek dloj ] {eAT} {OsT} g sz.f. [-r] Titremek, ditremeklik, [ditremek-lik dUSUyi] {eAT} is. Titreme durumu. [-r]

{eAT} sf.

I I H

I M

ditremek, [eT. titr-mek> ditre--mek d U iy j] {eAT} ite, f [-iir] Titremek. ditretme, [ditre-t-me < /j] {OsT} is. Titretme. ditretmek, [titr-mek > ditre-t-mek] {eT} g l.f. [-iir] -* titretmek. ditreyek, [ditre-y-ek i] {eAT} sf. Titrek,

nemi,|| divan saz, mz. Balama ailesinden iri gvdeli bir alg; r, meydan saz. || divan airi, ed. Divan edebiyat kurallar erevesinde eserler veren air. divan2, [Far. dv > dvn Ol^o] (di;va:n) {OsT} is. 1. Devler. 2. Y ksek dereceli devlet adamlarndan olumu byk meclis. 3. Yce bir varln huzuru, kat, makam. 4. slam devletlerinde, devlet ileri nin grlp karara baland kurul. 5. eitli devlet ileri iin kurulan devlet daireleri. 6. Yksek dzeydeki devlet adamlarnn kurduklar meclis. 7. Padiahn huzurunda davalarn grld meclis; divan- hmayun 8. Resm kaytlarn tutulduu devlet daireleri. 9. Halifeler devrinde vergi ve ma liye kurum larm a verilen genel ad. 10. mparatorluk dneminde bir ksm kylerden kurulu kk dar ve mal birim; bugn de lkemizin orta ve bat Ka radeniz blmnde, dalk kesimlerde grlen ta rma dayal seyrek krsal yerleme tipi, f? divana kmak, {eAT} Toplantya gelmek; meclise katl mak; toplantda bulunmak. [DK]|| dvan medcisi, Sadrazama gelen mektuplardan sorumlu memur.\\ divan balanmak, {eAT} Byk meclis kurulmak; meclis toplanmak.\\ divan buyurmak, {eAT} Top lant emretmek. [DK]|| divan avuu, D ivan- h mayuna arlmalar gerekenleri getirmekle grev li yrtm e kuvveti emrindeki atl s n f mensbu.\\ divan direi, {az} (Kii iin) ok uzun boylu. [DS]|| divan durmak, 1. Sayg gsterilmesi gerekli biri karsnda el kavuturup ayakta durmak. 2. Byle bir kiiden verilecek emre hazr olarak bek lemek.|| divan efendisi, Sadrazamlarn, beylerbey lerinin ve vezirlerin ya z ilerine bakan memurlarn am iri.|| divan- n, {OsT} Halkn da katld mec lis. || divn- l, {OsT} Yce kurul. || divn- riyaset, Bakanlk kurulu.\\ divn- lh, {OsT} Ahretteki hesap gn.\\ divan kalemi, Divan- hmayunda alnan kararlarla ilgili evrak ilgili yerlere ulat ran daire.|| divan srlmek, {eAT} Toplant olmak; divan toplanmak; meclis kurulmak. divanJ, [Far. dvn ol^a] (di:va:n) {OsT} is. Tahta veya somya kerevetler zerine eitli rt ve ssler konularak yaplan sedir, divane, [Far. dvn-e Kk divan; kk iir kitab, divane, [Far. dvne -l^j] (di:va:ne) {OsT} sf. 1. Deli; kak; budala. 2. B ir eyin ok dkn. S dvne-rev, {OsT} Delicesine; deli gibi.|| divaneye dnmek, N e yapacan bilemeyecek kadar ok zlmek, armak. divanegi, [Far. dvneg ^ I j p ] (di:va:negi:) {OsT} is. Delilik; divanelik, divaneleme, [divanele--me] (di:va:neleme) ok arma; zlme durumu ve eylemi. is. (di:va;ne) {OsT} is.

ditreyik, [titre-y-ik d k / j ] {eAT} is. Kpe, ditsingen, [titsin-gen > dit-si-n-ge j&~.5] {OsT} sf. renen; tiksinen; her eyden tiksinen. [Kamus] ditsinmek, [tisk-in-mek iU_u^':>] {OsT} {az} g l.f. [ir] [-r] Tiksinmek; nefret etmek. [DS] ditr, [dit-mek > dit-r- j j j j ] {eAT} zf. Dikkatle, diretik, -i [Fr. diurtique] sf. tp. drar sktrc. direz, [Fr. diurse] is. 1. Bbrein idrar karmas. 2. tp. Bir gn iinde salglanan idrar veya baka maddelerin miktar. div1, [da / dav / dv / div (yans.)] is. Yrme sra snda kan grltl ve hrtl sesleri veya buna benzer konumay anlatan kk. [Zlfikar] div-il divil, div-il-de-k div2, [Far. dv jjj] (di:v) is. 1. Masallarda geen olaanst byklkte insanlar gibi evlenen, oluk ocuu olan, iyi veya kt olabilen yaratk. 2. ey tan; ifrit. 3. Cin. 4. {az} Byk ba; koca kafa. [DS] S dv-i henin-beden, {OsT} D em ir gvdeli dev. || dv-sa, {OsT} D ev gibi; devasa.|| dv-bd, {OsT} 1. iddetli rzgr. 2. Delilik.\\ div-bee, {OsT} D ev yavrusu. || dv-bend, {OsT} Dev bala yan!.|| dv-gr, {OsT} 1. Cin arpm. 2. Cinle ura an; cinci.|| dv-lh, {OsT} Cinleri ok olan yer; mecenne. ]| dv-sz, {OsT} 1. Dev gibi. 2. Korkun grnml; kt yaradll. divJ, [? div] {az} is. Evin bir kesi. [DS] div4, [div] {az} is. Para; dilim. S div div, {az} 1. Para para. 2. D idik didik. [DS] diva, [t. diva (tanra)] is. 1. Yetenei ve saygnl yla nl opera arkcs kadn. 2. Kadm sinema yldz. dival, -li [Far. dvl / dvl JI_jo / Fr. toile ?] (di:va:l) {OsT} is. 1, Kadife, atlas gibi kaim kumalar zerine motife uygun olarak kesilmi mukavva ve ya mein stnden klaptan veya simle, sarma tek nii ile yaplm, kabark grnm l bir tr ileme. 2. {az} Srmayla ilenmi kadife kuma. [DS] divan1 [Far. devan > Ar. dvn 0 1 ^ ] (di:va:n) {OsT} , is. ed. 1. Divan edebiyatnda airlerin, belirli bir sra ile iirlerini topladklar kitap. 2. Halk iirinde aruz ls ile yazlan nazm ekillerinden biri. S divan edebiyat, ed. On nc ile on dokuzuncu yzyllar arasnda Arap ve ran edebiyatnn etkisi altnda doan ve gelien Trk edebiyatnn bir d

.1 2 4 7

DV

divanelem ek, [divanele--mek] (di:va:nelemek) dnl. f. [-ir] zntden ok armak; akna dnmek; deli gibi olmak, divanelik, -i [divane-lik] (diva:nelik) is. Kaklk; delilik. divanhane, [Ar. dvn + Far. hne (di:va:nha:ne) {OsT} is. 1. Geni sofa. 2. Kubbealt. 3. D i van toplantsnn yapld daire, salon. 4. Eski Trk evlerinde ikinci kata kan merdivenin ald blm; hanay; hayat; sofa, d iv an h an e ivisi, Eskiden, deerli talardan yaplm irice bir ss inesine verilen ad. divanli, [Far. dvn - + Ar. cl (di:va:na:li:) {OsT} is. 1. Yce divan. 2. mparatorluk dneminde yksek dzey devlet grevlilerinin yar gland mahkeme, d iv an h arp , -bi [Far. dvn- + Ar. harb (di:va:nharp) {OsT} is. A sker mahkeme, d iv anhm ayun, [Far. dvn- hm yn ljjj] (di:va:nhma:yu:n) {OsT} is. 1. mparatorluk d neminde her gn sabah namazndan sonra padia hn bakanlnda toplanp nemli devlet ileriyle halkn ikyet ve dileklerinin dinlendii ve i iin gelenlerle birlikte le yemei yendikten sonra da lan yksek dzey devlet grevlilerinden meydana gelen kurul. 2. (Tanzimat sonrasnda) Sadaret bn yesinde bir kayt brosu olarak ismen devam etm i tir. divanm uhasebat, [Far. dvn- +Ar. muhasebat L.L{j U^p] (di:va:nmuha:seba:t) {OsT} is. 1. tar. m paratorluk dneminde, devlet harcamalarn padiah adna denetleyen yksek kurul. 2. (Cumhu riyet dneminde) Saytay, divani, [Far, dvn (di:va:ni:) {OsT} is. 1. Divana ait; divanla ilgili. 2. hat. m paratorluk d neminde, Trkler tarafndan bulunduu sylenen, divan kaleminden km olan ferman ve berat gibi belgelerde kullanlan, sola eik, i ie gemi bir yaz tm . S d ivan k rm as, hat. D ivan yaznn biraz daha basitletirilmi, ya z kurallarna ve g zellik llerine ou zam an dikkat edilmeden y a zlan bir tr yaz, divar, [Far. dvr jtjji] (di:va:r) {eAT} is. Duvar. S d ivara u rm a k , {OsT} Tutup atmak; terk etmek. divarger, [Far. divrger Duvar ustas; duvarc, divcame, [Far. dv (dev)+cme (giyim) uU -jp] {OsT} is. Giyenleri heybetli gsterdii iin savalarda gi yilen aslan veya kaplan postu giysi, dive, [Far. dv-e (di:ve) {OsT} is. 1. zool. Aa kurdu; gve. 2. Slk. 3. bot. Kadn tuzluu; karamuk, (Berberis crat.ae.gina). 4. Srt kaas. (diva.rger) {OsT} is. OL*.-5 ]

d iv d ar, [Sansk. devadaru] je'T} is. ama benzer bir aa. [EUTS] divdilem ek, [div (yans.) > div-di-le-mek] {az} gsz. f [-f] l-IlJh yo ] Kendine i g kararak ayak al tnda dolamak, divdiv, [div (yans.) > div + div] {az} is. zool. K er kenez kuu, (Falco tinnunculus). [DS] dive, [Far. dve (di:ve) {OsT} is. pekbcei. (di:vek) {OsT} is. Aa

divek, -i [Far. dvek kurdu; gve.

divel, [Far. duvl Jlj-5 {az} is. zengi kay. [DS] ] diver, [Far. dver j^ o ] (dkver) {OsT} is. Ev sahibi, d iverm ek, [de-y-i+ver-mek] (di. vermek) {az} gl. f . [-ir] Flaber vermek; syleyivermek. [DS] div, [Far. dv (dev) > dv lSjp] (di:vi:) {OsT} sf. 1. Devle ilgili. 2. Deve ait. divik, -i [div (yans.) > divik] {az} sf. Acele; abuk. fi1 div ik divik, {az} Telal olarak. [DS] divik, -i [?divik] is. zool. Scak blgelerde yaayan, ahap, elbise ve yiyecekleri akl almaz bir hzla yiyerek afet hline gelen, yuvalarnda gerek bir i blm ve kast bulunan, bir tr karnca; ak karnca; termit, (Termes). [DS] divil, [div (yans.) > div-il] {az} is. Y lan gibi hzl hareket eden eylerin kard ses. [DS] S divi! divil, (Hareket iin) sessiz ve hzl hareket. divildek, [div (yans.) > divilde-k] {az} sf. !. Y erin de duramayan. 2. Sessiz ve yava bir ile uraan. [DS] divildem ek, [div (yans.) > divil-de-mek] {az} gsz. f M [-d(i)-yor] 1. Kmldanp durmak. 2. Sessiz ve yava gezinmek. 3. (Bcek iin) kmldanmak; gezinmek. [DS] divile, [? divile] {az} is. Raf. [DS] divin, [div (yans.) > div-in] {az} sf. Yaramaz. [DS] divina, [? divina] {az} is. Bir tr ku; kerkenez (?). divini, [? divini] {eTj is. lahe; tanra. [EUTS] divinim ek, [dev-in-i-mek] {az} dnl. f. [-r] O y namak; kmldamak. [DS] divinm ek, [dev-in-mek > div-in-mek] {az} dnl. f . [-ir] abalamak; uramak; didinmek. [DS] d iv it1 [div (yans.) > div-it ?] {az} is. Didinme, , gayret ve abukluk belirten yansmal gvde. [DS] fi1 div it divit, {az} I. (Urama iin) dikkat ve gayret. 2. (Ik iin) oynak, [DS] divit2, [Ar. devt => divit] is. ine yaz kalemleri ve mrekkep hokkalar konulan beldeki kuaa sarla rak taman yaz takm. divit3, [? divit] {az} is. Tahtadan yaplma byk ambar. [DS] divitin, [Fr. duveti] is. Bir yznde zg, dier yznde atk etkisi grlen bir armrle dokunmu ve atkl yz havlu grnmnde bir tr dokuma.

DV

l i e
(divitta:r) {OsT}

T M C E S D M

145

divittar, [Ar devat +Far. -dar

is. 1. Yaz takmlarna bakan kimse; yazc. 2. m paratorluk dneminde vezir dairelerinde grev ya pan ktip. 3. M em lklarda bir mem ur unvan, divle, [div-le ?] {az} is. 1. Raf. 2. Toprak tencere.
[DS]

divlek, -i [eT. tg-m ek (dmlemek) / a. tkele-k > dloilek > dle-k > divlek ij.s] is. 1. Kaim kabuklu bir tr kavun. 2. {eAT} Olmam kavun; ham kavun. 3. {az} Olgun, kk kavun. [DS] 4. sf. Ham. divlim , [dil-im > divlim ?] {az} is. 1. Dilim. 2. Kabak, kavun vb. meyvelerin kabuundaki atlak ya da yarklar. 3. Tepelerin yalar yznden di lim dilim anm yerleri. [DS] S 1 divlim divlim, {az} (Elbise iin) para para; lime lime. [DS] divm e, [div-me ?] {az} is. Koyun gbresi. [DS] divrek, -i [dik > di-re-k / div-re-k] {az} sf. 1. Salam; evik. 2. Din. [DS] divreki, [dek > direk-i / divrek-i] {az} s f 1. (Yal iin) salam; ypranmam. 2. Gayretli; alkan; hamarat. 3. Yaramaz. 4. evik; canl; kvrak; din. [DS] divri, [dik > di-ri / div-ri] {az} sf. Salam, evik. [DS] divrik1 -i [dik > di-re-k / divrik] sf. Salam, yp , ranmam. divrik2, -i [tev(i)r-ek > divrik sf. 1. {OsT} Yuvarlak; deirmi; mdevver. [Kamus] 2. Da te pesi. divringi, [dire-mek > divrin-gi] {az} sf. 1. (Yal iin) ypranmam; salam. 2. evik; canl; kvrak. 3. Cesur. [DS] divrinmek, [eT. teg-r-n-mek > devr-in-mek > divrin-mek] {az} dnl. f. [-ir] Aratrmak; ara mak. divirm ek1, [div (yans.) > div(i)-ir-mek] {az} gsz. f [-ir] Yerinde duramamak; hareket etmek. [DS] divirmek2, [derr-mek > der-mek > divr-mek dlo^ijj] {eAT} g l . f [-r] -* divrmek. divrmek, [derr-mek > der-mek > divr-mek U lojijj] {eT} {eAT} gl. f. [-r] Toplamak; devir mek. divrkl, [divrk-l {OsT} sf. Ortalk ta dank bir ey brakmayan; derli toplu. [Kamus] divrml, [divrm-l ^ > i j a ] {OsT} sf. Derli toplu; dzgn. [Kamus] divtmek, [dift-mek > divt-mek] {az} gl. f. [-er] (Tavuk, ku vb. hayvan iin) gagalamak; dtmak; ditmek. [DS] diy, [di / diy (yans.)] is. Srtnmeyi anlatan kk. [Zlfkar] diy-ir diyir

d iya1, [diy] (diya:) {az} nl. Acma, ama bildiren nlem. [DS] diya2, [d+ya] (di:ya) {az} nl. te orada! [DS] diya, [Alm. dia / Fr. dia-positive] is. Slayt, diyabaz, [Fr. diabase] is. jeol. Feldspatlardan bir plajiyoklaz ile ojitten olumu yeil renkli kaya, diyabet, [Yun. diabainein > Fr. diabte] is. tp. ok su imeye ve ok idrar karmaya neden olan has talklarn genel ad; eker hastal, diyabetik, -i [Fr. diabtique] sf. tp. 1. eker hasta l ile ilgili. 2. is. ekeri olan hasta, diyabetit, -di [Fr. diabtide] is. tp. Diyabet hastala rnda grlen deri ve mukozadaki ban, kan ba n, irpene, kangren gibi deri enfeksiyonlar, diyafram, [Yun. diaphragma (blme) > Fr. diaphrag me] is. 1. anat. Gs boluu ile karn boluunu birbirinden ayran kas-kiri karm ndan oluan blme biimindeki yass kas. 2. Fotoraf makinesi ve benzeri grnt kaydeden makinelerde k de metini snrlamaya yarayan dzenek, diyagonal, -li [Fr. diagonal] is. 1. mat. Kegen. 2. tekst. Kenarna gre eik dokunmu izlenimi veren kuma. diyagram, [Fr. diagramme] is. Belirli bir olay tespit etmeye yarar grafik ekil; grafik, diyak, [Yun. diakos] {OsT} is. Papaz naibi, diyaka, [diyak-a] {OsT} is. Latince, diyaklaz, [Fr. diaclase] is. jeol. Y er altndaki basm ve gerilim dolaysyla topran ve kaya ktlelerinin yer deitirmeden atlamas, diyakoz, [Yun. diakonos (hizmeti) > Lat. diaconus] (diyakoz) is. 1. Katoliklerde papazlk rtbesinin bir alt kademesi olan papaz yardmclna ulam din adam. 2. Protestanlarda hastalar yoklayan, halktan yardm paras toplayan, kilise paralarm halka yar dm iinde kullanan grevliler, diyakroni, [Fr. diachronie] is. dbl. Zaman iindeki evrimleri asndan incelenen dil olaylar; art za manllk. diyakronik, -i [Fr. diachronique] sf. dbl. Art za manl. diyalaj, [Fr. diallage] is. Piroksen cinsinden doal kalsiyum, m agnezyum ve demir silikat, diyalekt, [Fr. dialecte] is. Lehe, diyalektik, -i [Yun. dialegesthai (karlkl konu ma) > Fr. dialectique] sf. 1. Karlkl konuma ile ilgili olan. 2. is. fel. Dnce kartlklarn ve fark larn iinde tayan ve bir senteze ynelmi olan akl yrtme; eytiim. 3. Bir dnceyi kabul et tirmeyi veya bir sorunu btn ynleriyle ortaya koymay salayan, kantlarn sralanmas sanat. S diyalektik m ateryalizm, sos. fel. D oal ve top lum sal olgularn olumlama, olumsuzlama ve daha sonra bu kartlarn birlemesi (tez-antitez-sentez)

T M

IK IM

.1 2 4 9

DY

srasna uygun bir srete evrim geirdiini savu nan fe lse fi gr; eytiimsel zdekilik. diyalektiki, [diyalektik-i] is. 1. Diyalektii uygu layan kii. 2. Kendi ileri srd dncelerin ge erliliini gstermek yerine, akl yrtmelerine olumlu/olumsuz elimesini temel alan bir biim vererek, kendisine kar ileri srlen grleri geersizletirmeye alan kii, diyalektolog, -u [Fr. dialectologue] is. Lehe bilimi uzman. diyalektoloji, [Fr. dialectologie] is. Lehe bilimi, diyalel, [Fr. diallle] is. man. Bir tezi yine bu teze dayanarak ispatlama yntemi; ksr dng, diyaliz, [Yun. dialysis > Fr. dialyse / ng. dialysis] is. kim. Kimi cisimlerin, baka maddelere gre gze nekli zarlardan daha kolay gemesi esasna daya nan arlatrma veya kim yasal zmleme yntemi. S diyaliz aygt, tp. Bbrein grevini yapam ad durumlarda diyaliz yntem iyle kan iindeki ze hirli maddelerin temizlenmesine yarayan alet. diyalog, -u [Yun. diagolos > Fr. diologue] is. 1. Karlkl konuma. 2. Bir tiyatro eserinde oyuncu larn karlkl konum alarnn btn. 3. Bir edeb eserdeki karlkl konum a tr anlatmlar. 4. Bir filmde oyuncular arasnda sylenecek szler iin kaleme alnan metin. 5. Siyas gruplar veya kart rgtler arasnda bir anlam a veya uzlam a sala mak amacyla yaplan grme; mzakere, diyam antin, [Fr. diamantine] is. 1. Billrlam alminden yaplan parlatm a tozu. 2. tekst. nce a mar retiminde kullanlan yumuak ve parlak, ok sk dokunmu pam uklu merserize bez. diyam anyetik, [Fr. diamagntique] sf. Bir manyetik alanda her zaman zayf olarak mknatslanan ve bu alann indklemesini azaltan, m knatslar tarafn dan itilen (maddeler), diyan, [Sask. dhyna] {eT} is. stirak. [EUTS]

d iy ar, [Ar. dar (ev) > diyar jU.^] (diya:r) {OsT} is. 1. lke, memleket; il; vatan; belde. 2. Yabanc evler. fi1 d iy a r d iy a r dolam ak, P ek ok y e r gezmek, grm ek.|| d iy r- a h a r, {OsT} Baka memleket.|| diy ar- g u rb et, {OsT} Yabanc yer.\\ d iy r- k fr, {OsT} Halk Mslman olmayan yerler. || d iy r- R m , {OsT} Anadolu topraklar,|] d iy r- ta h a ss r, {OsT} zlenen memleket. d iy are, [Yun. diarrhoia (akma) > Fr. diarrhe] is. shal. d iy asp o ra, [Yun. diaspora] is. Bir lcavmin dnyaya yaylmas. diyastaz, [Yun. diastasis (ayrma) > Fr. diastase] is. 1. imlendirilmi arpadan karlan ve niastay maltoza eviren enzim. 2. gnl. Canl organizmada bulanan glusit, protit, ve lipitleri deersizlendiren, ykseltgenme-indirgenme olaylarn hzlandran, canl hcrede kimyasal tepkimelere yol aan ve suda znen fermentlerin eski ad; enzim, diyastol, -l [Fr. diastole] is. ine kan dolmas iin iki kaslm a arasnda kalp karncklarnn genile mesi. d iyat, [Ar. diyet > diyt L j] (diya:t) {OsT} is. D i

yetler. diyatom e, [Fr. diatome] is. zool. Yeryznn btn sularnda rastlanan yalnz veya koloniler hlinde yaayan tek hcreli bir su yosunu, (Bacillriophyta). d iyatonik, [Fr. diatonique] sf. mz. (Gam ve skala iin) be tam ton ve iki yarm tondan oluan, diyaza, [day+eze] {az} is. Teyze. [DS] d iy d ab an , [diy (yans.) + taban] {az} sf. 1. Dztaban. 2. Aya uursuz. [DS] d iy d irm ek , [di-dir-mek > diy-dir-mek] gsz. f [-ir] 1. (Sv iin) hzla fkrmak. 2. emek, diye, [d-mek > dey / deyi / diy / diyi > diye] zf. 1. ki cmleyi sebep bildirerek birbirine balar. A n nem gelecek diye yollara dt. 2. A ma ile arac diyanet, [Ar. dn > diyanet c ^ lo ] (diya:net) {OsT} is. birbirine balar; "Para diye kendini paralad. 3. 1. Dindarlk; din emirlere uyma. 2. Din. d iya Flerhangi bir yargya vararak; niteleyerek; sanarak, net ileri, D in ile ilgili iler. diyerek. 4. ba. Denilen; adl. S diye diye, D iye rek; demekten.\\ diye koya, {az} 1. Konua konu d iyanetkr, [Ar. diynet+Far. kr jlS^Up] (diya:neta. 2. Konuup anlaarak. [DS] k:r) {OsT} sf. Dindarlkta gayret eden, diyecek, -i [d-mek > d-y-ecek] is. Sylenecek diyanetli, [diyanet-li] (diya:netli) sf. Dindar; diyanet sz. ? diyecek yok, Eletirilecek, beenilmeyecek kr. bir yan yok; sz yok. diyan, [Ar. diynl ,yLo] (diya:ni:) {OsT} sf. Diya diyegrm ek, [de-mek+gr-mek] {az} gsz. f. [-r] netle ilgili. S d iyan tesis, D iyanet ileriyle ilgili 1. Sylediinde direnmek. 2. Tekrar tekrar syle kurulu. mek. [DS] diyapazon, [Yun. dia pason > Lat. diaposon] is. 1. diyek, -i [de-mek > diy-ek] {az} is. Annesini Bir ses skalasnda bir sesin bal ykseklii. 2. emmemesi iin buzann burnuna taklan sivri u Titreimleri belirli ykseklikte ses karan 1 bii ,1 lu burunsalk. [DS] mindeki elik ara, diyeke, [Ar. dk > diyeke aSi] {OsT} is. Horozlar, diyapozitif, [Fr. diapositive] is. Saydam bir tabaka zerine alnm ve perdeye yanstm ak iin kullan diyen, [d-mek > d-y-en / di-y-en jw i] {eAT} sf. D e nen; sylenen. lan resim; slayt; diya.

DY

M IM M . diyi, [de-mek > di-y-i {OsT} is. Kelam; sz;

diyer, [Ar. dar > diyer ^ j] {OsT} is. Evler. diyesen, [d-mek > di-y-e-sen] {az} z f 1. Galiba. 2. Sanki. [DS] diyesin, [d-mek > di-y-e-sin j- U i] {OsT} zf. Sanki; gya; sanlr ki; sanasn; sanasn ki. diyerek, [d-mek > d(e)-y-erek] z f Diye, diyeet, -di [d-mek de-y-i + Ar. -t ? > diyeet] {az} is. 1. ller iin sylenen at; mersiye. 2. sf. Gzel szler syleyen. [DS] diy et1 [Ar. diyet c~o] {OsT} is. huk. ldrlen veya , yaralanan iin ksas mmkn deilse bunu yapann demesi gereken bedel; kan bedeli. 0 diyet-i k mile, {OsT} huk. Adam ldrmelerde adam ld renden veya yakn erkek akrabalarndan alman tam diyet. || diyet-i m ugalaza, {OsT} huk. Kastl ldrme sz konusu ise deve ile alnan, ancak say s arttrlmadan iyi cins develerden yaplan deme. diyet2, [Lat. dieta > Fr. dite] is. t. Kamuya ait konu larn tartld siyasi meclis. 2. Baz tarikatlarn toplants. 3. Benediktenlerde kk rahip meclisi. diyet-5 [Yun. diaita > Fr. dite] is. Perhiz; rejim. S , diyet peyniri, Ya alnm stten yaplan tuzsuz peynir. diyetetik, -i [Fr. dittique] is. tp. Y em ek dzenini kiilerin zel ihtiyalarna gre dzenlemeyi arat ran tp dal ve salk bilgisi, diyetisyen, [Fr. ditticiene] is. tp. Salam bir kim senin yam a ve iine gre veya bir hastann duru muna gre ihtiyacna uygun beslenme dzenini ayarlamakla grevli uzman; beslenme uzman; di yet uzman. diyeyding, [d-mek > di-y-e-y-din (diyevdin) {eAT} e. Sanki; gya; sanlr ki. diyez, [Yun. diesis > Fr. dise] is. muz. Geici ya da srekli olarak kromatik yarm ton, Trk mziinde ise 1, 4, 5, 8 kom a tizletirilmek istenen notann veya portenin o notaya ayrlm izgi veya aral na konulan iaret. diyeze, [day+ezej -uj] {eAT} is. Teyze. diyi, [d-mek > de-y- > di-y-i ^ . j ] {eAT} zf. Diye. diyil, [diy (yans.) > diy-il] is. Srtnme ve srk lenme ifade eden yansmal gvde. S diy diyil, {az} Zorla, adeta srklemesine. [DS] diyince, [d-mek > di-y-ince a^o] {eAT} zf. (Belirti len sayda) olunca; o kadar kez olduunda, diyir, [diy (yans.) > diy-ir] is. . Srtnme ve srk lenm e bildiren yansmal gvde. 2. {az} Trahom hastal. [DS] S d iyir d iyir, 1. (Yzey iin) ok przl. 2. inde ve zerinde kabarcklar, tanecik ler bulunan. 3. (Ayva ve hurma tr yiyecekleri y e dikten sonra) aza burukluk veren. 4. (Cilt iin) zerinde ince kabarcklar bulunan.

deyi. S diyi d u rm a k , {eAT} Syleip durmak. dyiat, [de-mek > di-y-i + Ar. t] {az} is. Szler; konumalar. [DS] S diyiat itm ek, {az} A z kav gas yapm ak; ekimek. [DS] d iy n e k 1 -i [Yun. dekaniki / de-m ek > de-enek > , diynek] {az} is. Denek; sopa. [DS] t? diynek atla m a k , {az} folk. K t alkanlklardan vaz gem ek iin byk ant imek. (Okunmu ve flen mi bir denek kalem boyunda kesilmi ubuklar zerine iki ucundan konularak yem in eden kimse zerinden bir ileri bir de geri atlatlr, sznde durmazsa bu denek gibi yatp leceine inanlr.) [DS] d iynek, -i \eT. tn-m ak (dinlenmek) > din-mek > dn-ek] {az} is. . Tatil; dinlenme. 2. sf. (Tarla iin) dinlenmi, tava gelmi. [DS] diyn en k , - [din-le-n-ik > diynenk] {az} sf. Dinlenmi. [DS] d iy o p tr, [Yun. dia + optesthai > Fr. dioptre] is. fz. I krm a gleri farkl iki saydam ortam birbi rinden ayran yzey, diyo p tri, [Fr. dioptrie] is, fz. Hipermetrop veya miyop gz kusurlarnn dzeltilmesinde kullanlan gzlk camlarnn yaknsaklk veya raksaklk bi rimlerini belirtmekte kullanlan, krlm a indisi 1, odak uzakl 1 m. olan bir optik sistemin yakn sakl 1 olarak kabul edilen birim; sembol: 5. diyorit, [Yun. dioridzein > Fr. diorite] is. min. Asit bir plajyoklaz, amfibol ve mikadan olumu pltonik taneli kaya. diyot, [Fr. diode / ng. diode] is. fz. Akm dorultucusu olarak kullanlan, anot ve katot adl ular bu lunan lamba. diyotik, -i [Yun. diotus > Fr. diotique] sf. H er iki kulak iin eit uyarl veya zde iitme duyumlu, diyre, [di (u) > diy-re] (di:yre) {azj zm. u yer; ura; bura. [DS] diyrecik, [diyre-cik] (di.yrecik) zm. urack, diy rek , [diy (yans.) > diy-(i)r-e-k] {az} sf. 1. (Sebze ve meyve iin) diri; taze; prsmemi. 2. Sert; kat. 3. rselenmi; tazeliini kaybetmi. [DS] d iy rem ek , [diy (yans.) > diy-(i)r-e-mek] {az} gsz. f M [-r(i)-yor] (Sular, amurlu yerler vb. iin) souktan donmaya, katlamaya yz tutmak. [DS] diyirm ek, [teg(i)-r-mek > deyir-mek] {az} gl. f f i ] Deitirmek. [DS] diy rm ek , [der(i)-r-mek > diyr-mek {eAT} g l . f [-r] Toplamak; biriktirmek; ymak, diy, [de-mek > di-y- jo ] {eAT} z f Diye; dey. diylm ek, [de-mek > di-y-l-mek d lly i] {eAT} edil. f [-r] Denilmek. -diz, [-diz / -diz / -dz / -dz] yap. e. -* -diz.

DZ

diz1 [e l . tz > diz ji] is. 1. U yluk ile baldr ke , miklerini birletiren eklem yeri. {eT} {eATj (ayn) 2. Oturulunca uyluun st yan. S diz ara, D iz kapa kemii. {OsT} {az} (ayn) [DS]|| diz ba, I. D iz kapa kem iini balayan kaslar. 2. D iz hiza snda orap tutturmaya yarayan ba.|| diz ba nian, ngiltere nin en eski ve en biiyiik valyelik nian. |j diz bezi, {az} Trkmen kadnlarnn giy dii alvar. [DS]|| diz boyu, 1. D iz hizasna kadar. 2. ok fazla, ar. || diz ar, {OsTj Ksa alvar. | diz akr, Yenierilerin giydii belden dize kadar ve baldrlar plak brakan uha alvar. \\ diz k m ek, 1. Dizlerini yere koyarak oturmak. 2. Ba emek, boyun emek; kabul etmek. || diz d em iri, Saralkta deriyi vurarak yum uatm aya ve ekil lendirmeye yarayan bir dem ir aygt; mta. || diz dize, D izleri birbirine deercesine. || diz d o n u , 1. Yal grelerde greilerin giydii deri p a n to lon; kispet. 2. {OsT} {az} donu. [DS]|| dize d ir sek dikm ek, {OsTj D irsei dize koymak. |[ dize gel m ek, Direnip kar koymaktan vazgeerek boyun emek, kabul etmek.\\ dize getirm ek , Kendisine kar geleni yenerek emrini yerine getirecek duru ma drmek. || dize yetm ek, {eAT} Dize kadar gelmek; diz boyu olmak. [DK]|| diz gelm ek, {az} melmek. [DS]|| diz gz, {OsT} anat. D iz kapa nn iki yanndaki ukurluklardan her biri,|[ dizin basm ak, {eAT} Diz kmek. [DK]|| dizin km ek, {eAT} {OsT} D izi zerine oturmak; diz kmek. dizin dizin, 1. {eAT} {OsT} D izleri stnde ilerleye rek. 2. {az} D izleri iistimde; dizleriyle. [DS]j| dizin dm ek, {eAT} {OsT} D iz zerine oturmak; diz kmek.|| dizine dm ek, Yalvarmak. || dizine k a p an m ak , Birine ok yalvarmak; pimanln ifade etmek. || dizini dvm ek, ok pim an olmak. || dizi nin dibi, ok yakn; yan ba. || dizinin d ibinden ayrlm am ak , Birinin yanndan hi ayrlmamak; hep beraber bulunmak.\\ dizin o tu rm a k , {eAT} {OsT} D iz kmek; dizinin zerine oturrUk. || dizi zerine kertm ek, {eAT} D ize getirmek; yere ykmak; bastrmak. [DK]|| dizi zerine km ek, {eAT} D izini bkerek oturmak; dizi zerine otur mak. [DK]|| dizi zerine gelm ek, {eAT} D iz k mek; yere kapanmak; yalvarm ak iin yere kapan mak. [DICJI diz kapa, Dizin n tarafnda ve diz kapa kemii ile kapl olan bliim.\\ diz kap a kemii, Dizin n tarafnda bulunan kapak biimin deki yass ve oynak kemik.\\ diz kr, {az} (Kpek iin) sert ve gl. [DS]|| diz ksm ek, {az} D iz kmek. [DS]|| dizleri kesilm ek, Dizlerinde der man, g kalmamak; yrm e gcn kaybetmek.\\ dizlerine k a p an m a k , ok yalvarmak. || dizlerinin ba zlm ek, K orkudan ayakta duramayacak hle gelmek. || dizleri tu tm a m a k , Ayakta duracak gc kalmamak.\\ diz st, D izler zerinde durabi len veya dizler zerine konduunda altnlabilen

ar a.\\ diz st bilgisayar, Bilgisayarn her trl donanm He kltlerek tanabilir hle getirilmi biimi.jj diz to n u , {eAT} {OsT} donu. diz2, [Far. diz ji] {OsT} is. Kale; sur. dizJ, [Far. diz ji-s] (di.;z) {OsT} is. Renk. diz4, [Erme, tiz] {az} is. Kene. [DS] d izan teri, [Fr. dysenterie] is. tp. Arl ve kanl ishalle beliren, barsakta yaralara yol aan, bula c, salgn hastalk, dizanterili, [dizanteri-li] sf. Dizanterisi olan; dizante riye yakalanan, d izar, ,[Far. dzr / ddr jl io ] {OsT} is. -* didar. dizayn, [ng. design] is. 1. nsanlarn kulland her trl eya ve yaad ortam ile evre arasnda bir uyum getirmeyi amalayan bilim dal; tasarm. 2. Tasarmla ilgili izim; tasarm, dizban, [Far. dizban {az} is. eytan. [DS] dizk, [diz-iik] {eAT} is. Dizcik. 2. Diz ba; dizlik. [DK] d izd ar, [Far. diz-dr jb jj] (dizda.r) {OsT} is. 1. Kale muhafz; kale bekisi. 2. mparatorluk dneminde ikinci dereceden bir asker grev olarak kale m er kez kumandanna verilen unvan, dizd arlk , - [dizdar-lk] (dizda.rlk) is. Dizdarn grevi. dizdik, -i [diz (yans.) > diz-dik] {az} is. 1. U. 2. Kuyruk. [DS] dizdirm e, [diz-dir-me] is. Dizme iini yaptrm a eylemi. dizd irm ek , [diz-dir-melc] g l.f. [-ir] Dizme iini bi rine yaptrmak. dize, [diz-e] is. 1. ed. iirdeki satrlarn her biri; msra, (1969). 2. {az} Tahta trmk. 3. {az} m lek. [DS] dizek, -i [diz-mek > diz-ek] {eAT} is. 1. Sra. 2. {az} Yaz satr. [DS] 3. {az} Kadnlarn fesleri nne yerletirilen altn dizisi. [DS] 4. {az} Hzar la biilmi tahta. [DS] 5. {az} Hayvanlarn yatmas iin yaplm ta deme. [DS] S dizek dizek, {eAT} Sra sra. dizekm ek, [*diz-e-mek > diz-e-k-mek] {eAT} gl. f. [-r] Dizilmek, dizel, [R udolf Diesel (Alman mhendis 1858-1913) > diesel] is. 1. Sktrlm hava iine pskrtlen ar yaktlarla alan motor. 2. argo. Cinsel iliki ye eilimli, hafifmerep kadn, dizelem ek, [diz-mek > diz-ele-mek] g l . f [-rj [-l(i)yor] Dizivermek. dizelletirm e, [dizelle-tir-me] is. Dizel hline ge tirm e eylemi. dizelletirm ek, [dizelle-tir-mek] gl. f. [-ir] Dizel durumuna getirmek.

DZ

O lM I M tS M . i

dizem, [diz-mek > diz-em] is. ed. ve mz. Bir dizede dizgin, [eT. tiz-m ek (dizmek, sraya koymak) > tizgin > diz-gin] is. 1. {eT} Sraya sokmaya, dzenle veya notada vurgu, uzunluk veya ses zelliklerinin, duraklarn dzenli bir biimde yinelenmesinden meye yarayan ey. [Clauson] 2. Binek hayvanlarnn doan ses uyumu; ritim; tartm, gemine balanan ve hayvan ynetm eye ve y neltmeye yarayan kay. {eT} (ayn) 3. {az} Biil dizeme, [diz-e-me] feAT} is. 1. Ba, bahe etrafna mi ekin veya ot demeti. [DS] dizgin d ay ak , kam ya da aatan yaplm it; aa parmaklkl {az} (Yrmek iin) gsz, bitkin durumda. [DS]|| it; tahta perde, {az} (ayn) [DS] 2. {azf Oda bl melerindeki apraz aalar. [DS] 3. {az} zerine dizgin d ep retn ek , {eAT} A t harekete geirmek.\\ tavan veya taban aklan aa direkler. [DS] 4. dizgin etm ek, H zla atlmak.\\ dizgine v u rm ak , {az} Ahap binalarda aa atmalarn arasna ker Durdurmak.\\ dizgin eylem ek, {eAT} Atn dizginini pi ve tula konularak yaplan duvar. [DS] 5. {az} kasp drt nala kaldrmak; a t kaldrmak; at kopar Normal boyundan daha kk olan kerpi. [DS] mak.|| dizginine a rp m a k , Sinirine dokunmak.\\ dizem ek, [diz-mek > *diz-e-mek] gl. f. [-r] [-(i)dizginini ekm ek, Birinin ar davranlarna en yor] Dizmek, g e l olmak.\\ dizginini k sm ak , zerindeki basky artrmak. || dizginleri ele alm ak , Ynetimi eline dizemli, [dizem-li] sf. Dizemli olan; tartml; ritimli; geirmek. || d izginleri gevetm ek, 1. Elle dizginle ritmik. rin skln gevetmek. 2. mecaz. Birinin zerin dizge1 [diz-mek > diz-ge] is. 1. Bir btn olutura , deki basky azaltmak.\\ d izginleri k o p a rm a k , Her cak ekilde karlkl birbirine bal elerin tm; trl ba ve baskdan kurtulmak.\\ d izginleri sal sistem; manzume, (1942). 2. fel. Bilimsel bir b v erm ek , Babo bralcmak.\\ dizginleri ele v e r tnlk ya da bal bana bir reti oluturacak bi m ek, Bakasnn ynetim ini kabullenmek.\\ dizgin imde birbirine bal olarak rgtlenmi dnce u zatm a k , {eAT} A t serbest brakmak; bam saller, bilgiler, retiler, ilkeler btn; sistem; m an vermek. || dizgin v u rm a k , D izgin takmak. zume. 3. K endi iinde kapal ve dzenli bir btn. 4. Birbirine bal bilimsel ya da felsef dnceler dizginlem e, [dizgin-le-me] is. Dizgin takm ak eylemi, birlii. 5. {az} Kadnlarn boyunlarna taktklar dizginlem ek, [dizgin-le-mek] g l.f. [-r] [-l(i)-yor] 1. altn gerdanlk. [DS] 6. Nazm, (1935). Dizgin takmak. 2. Y rtm ek iin dizginle vurmak. 3. mecaz. Buyruu altna almak. 4. mecaz. Takn dizge2, [diz > diz-ge & .> {eAT} is. 1. Diz ba; }> ] ln nlemek, kontrol altnda tutmak. 5. {az} dizlik, {az} (ayn) [DS] 2. {az} Dize kadar uzanan Eitmek. [DS] uzun konlu orap. [DS] 3. Diz kapan geen o rap. 4. orap ba. 5. Drt be santimetre eninde dizginlenm e, [dizginle-n-me] is. Dizgin taklm a veya dizginleme eylemi yaplm a durumu, dokunmu kadn kemeri, dizgeli, [dizge-li] sf. B ir dizge iinde bulunan; dizge d izginlenm ek, [dizginle-n-mek] edil f. [-ir] 1. Ken disine dizgin taklmak. 2. (Yrtlmek iin) diz si olan; sistematik; sistemli, ginle vurulmak. 3. mecaz. Buyruk altna alnmak. dizgesel, [dizge-sel] sf. 1. D izge ile ilgili; sistemli; 4. mecaz. Taknlk yapm asna frsat verilmemek, sistematik. 2. Belli bir dizgeye gre dzenlenmi olan. dizginleyiverm ek, [dizginle-mek+ver-mek] {az} gl. f. [-ir] 1. Kouvermek. 2. (ok yk yklenen dizgesiz, [dizge-siz] sf. Dizgesi olmayan; bir dizge iinde bulunmayan; bir dizgeye bal bulunmayan; hayvan iin) dizlerini bkerek yrmek. [DS] sistemsiz. dizginsiz, [dizgin-siz] sf. 1. Dizgini olmayan. 2. dizgi, [diz-mek > diz-gi] is. matb. Kitap, gazete, mecaz. Hibir engel tanmayan, davranlarnda dergi vb. baslacak, oaltlacak eyler iin sayfa ar ve lsz olan, oluturmak zere harfleri, kelimeleri, ekilleri, re dizi, [eT. tiz-m ek (sra sra yapmak, dizmek) > tiz-ig simleri yerletirme ve dzenleme ii; tertip, . diz > diz-i] is. 1. Bir iplie veya tele sralanm nesne gi yeri, Basmevlerinde veya ayr yerlerde bu dizgi lerin m eydana getirdii btn. 2. A rt arda veya yan ilerinin yapld yer veya blm; mrettiphane. yana sralanm nesneler btn. 3. Birbiri ardnca dizgici, [dizgi-ci] is. matb. 1. H urufat kasalarnda gelen eyler. 4. as. S af hlinde duran bir ktann bulunan harfleri alarak baslacak metni hazrlayan, birbiri arkasnda duran erlerine verilen ad. 5. Tra dzeltmelerden sonra dizgileri yeniden elden gei fikte art arda ve ayn yne doru seyreden tatlarn ren, sayfa dzenlemesini yapan, bask kalplarnn meydana getirdii sra. 6. Birlikte manevra yapan hazrlanmas iin sayfalan formalardaki yerlerine vagonlarn meydana getirdii grup. 7. dbl. B ir dilin gre sralayan ii; mrettip. 2. M etince youn olan kelime hzinesine giren dil unsurlarnn tm. 8. sayfalarn dzenlenmesinde uzmanlam grafik mat. D eim esiz bir kurala bal olarak, her biri tasarmc. 3. Bilgisayar sisteminde klavyeyi kulla kendisinden sonra geleni verecek ekilde art arda narak metnin dizgi ve yklem e ilemini yapan kii, sralanm saylar. 9. mz. zel kurallara uygun ve dizgicilik, -i [dizgici-lik] is. Dizgicinin ii ve mesbir m zik sistemine temel olan belirli perdelerin lei; mrettiplik.

1253

DZ

sralan; gam; skala. 10. {az} K adnlarn boyun larna taktklar altn kordon. [DS] 11. {az} M ein den yaplma fieklik. [DS] 12. {az} Toprakta sa banla alan ark; izi. [DS] 13. sf. (Birok olay veya nesne iin) birbirini izleyen, birbiri ile balantl olan. dizi dizi, Sralanm olarak; p e k ok dizi hlinde.\\ dizi film , Birok blmden oluan ve her blm birbirine bal olmakla birlikte belli bir zaman aral ile yaynlanan film . || dizi dengi, {az} Sicime dizilerek kurutulmu ttnlerden sap lar darya gelm ek zere st ste konularak ya p lan denk. [DS]|| diziye gelm ek, {az} nattan vaz geerek doruyu kabul etmek; yola gelmek. [DS] dizici, [diz-ici] is. Dizgici. dizig, [tiz-mek > tiz-ig / diz-ig] {eT} is. Dizi; sra; saf. diziglig, [tizig > tizig-lig / dizig-lig] {eT} sf. Dizili; sralanm; bir izgi boyunca yerletirilmi, dizikm ek, [diz-ik-mek] {az} gsz. f. [-ir] D iz k mek. [DS] dizildrk, [tiz-il-mek > tizil-drk / diz-il-drk] {eT} is. edik, mest gibi giyeceklerin ucuna taklan pullar. dizilem e, [dizi-le-me] is. Dizi hline getirme eylemi, dizilem ek, [dizi-le-mek] g l.f. [-r] [-l(i)-yor] Diziler hlinde sralamak, dizili, [dizi-li] sf. Dizilmi, sralanm olan, dizili, [dizil-i] is. Dizilmek eylemi ve biimi, dizilme, [diz-il-me] is. D izilm ek eylemi, dizilm ek, [eT. tiz-m ek > tiz-il-m ek > diz-il-melc] edil. f. [-ir] 1. Dizili duruma getirilmek. 2. dnl. Sraya, diziye girmek, dizim, [eT. tiz-m ek > tiz-im > diz-im] is. 1. {eT} Dizi; sra. 2. Dizilmek ii; dizme. 3. dbl. Sz zinci rinde birbirini izleyen ve belli bir birim oluturan eler birleimi; sentagma. 4. {az} plie dizilen eyler. [DS] S dizim dizim , {eAT} D izi dizi; sra sra. dizim ek, [dizi-melc] {az} gl. f. [-r] Dizmek. [DS] dizimsel, [dizim-sel] sf. dbl. 1. Dizimle ilgili. 2. Sz zinciri iinde grnen; sentagmatik. dizin, [diz-mek > diz-in 0j:>] is. 1. Dizi; sra. 2. Bir kitabn veya derginin kii, konu, yer ad vb. bakm lardan iindekileri yer num arasyla belirten ve ese rin arkasnda yer alan alfabe srasna gre dizilmi liste; fihrist; indeks, (1955). 3. Belli bir konuda kan yazlarla ilikiyi salayan ve ayr bir kitap veya sreli yayn eklinde baslan eser. 4. Kitaplk veya ariv vb. yerler iin dzenlenmi belli bir bil ginin veya belgenin bulunduu yeri gsteren d zenli liste. 5. bsy. Bir programda, bir dngnn her yineleniinde arttrlan parametre. 6. {az} zm sucuu. [DS] 7. {az} plie dizilerek kurutulmu sebze ya da meyve. [DS] 8. {az} plie dizilen ey ler. [DS] fi1 dizin altn , {az} sral altn ger

danlk. [DS]|| dizin dizin, {eAT} {OsT} D izi dizi; sra sra. dizin, [diz-in] zf. Dizleri stnde. S dizin dizin, (Yrmek, ekilmek vb. iin) diz stnde. dizinlem ek, [dizin-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Bir belgenin baln, ieriini zmleyerek ayrt edici birka zelliini belirleyen kelimeyi kar mak. 2. bsy. B ir bilgisayar komutunda ilenenin gerek adresini elde etmek iin bir dizin kt ieriini komutun adres blgesi deerine eklemek gerektiini belirtmek, dizinm ek, [tiz-mek > tiz-in-mek > diz-in-mek] {eT} dnl. f. [-r] Kendisi iin dizmek; kendi kendine dizmek. d izirlenm ek, [dizirle-n-mek] {az} edil. f. [-ir] D i zilmek. [DS] dizisel, [dizi-sel] sf. nsanlar arasndaki ayrma ili kin; dizisellikle ilgili, dizisellik, -i [dizisel-lik] is. fel. nsanlar arasndaki sezgisel bir bant durumunda yoksun klan, grup lama biimi ne olursa olsun birbirinden uzaklat ran ve onlann herhangi bir say dizisi gibi birlikte yaamalarna yol aan ayrlma durumu, dizi, [diz-mek > diz-i] is. Dizmek eylemi veya bi imi. dizim ek, [tiz-mek > tiz-i-m ek > diz-i-mek] {eT} ite, f. [-] Birlikte dizmek iini yapmak; diz mekte birbirine yardm etmek, dizlek, -i [diz (yans.) > diz-le-k] {az} sf. 1. H azr cevap. 2. nat. [DS] dizlem e, [diz-le-me] is. 1. Diziyle basm a eylemi. 2. {az} Diz orab; uzun orap. [DS] 3. {az} Tozluk. [DS] 4. sf. {az} Diz boyu. [DS] dizlem ek, [eT. tiz > tiz-le-mek > diz-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Diziyle bastrmak; diziyle ezmek. {eT} {az} (ayn) [DS] 2. gsz. (Su, amur, kar iin) dize kadar ykselmek; dize kadar batmak. 3. {az} Diz st dmek. [DS] 4. Dizleri stnde yrmek. 5. Dizleri stnde kaymak, dizlem elik, -i [dizleme-lik] {az} sf. (Yn iin) tozluk, orap yapm na uygun. [DS] dizletm ek, [tz > tiz-le-mek > tiz-le-t-m ek > diz-le-tmek] {eT} gl. fi [-ir] Bir eyi birine diziyle ezdirt mek; dizi altna aldrtmak, dizlig, [tiz > tiz-lig / diz-lig] {eT} sf. Dizli; gl kuvvetli. dizlik, -i [diz-lik dUji / dJJjj.i] is. 1. D iz eklemini korum ak iin kullanlan esnek iplikten dokunmu, yum uak sarg. 2. Belden dize kadar uzanan don. {OsT}{az} (aym) [DS] 3. Dtnde dizinin para lanmamas iin atm dizine taklan deri paras. 4. izmenin dizi rten paras. 5. Tulumbaclarn giydii ak bezden yaplm, bol al ksa ve dar paal klot pantolon. 6. Kimi sporlarda kullanlan

DZ

D M W M . d o b ak , - [top / tom > dob-ak ? / domb-ak] (az) is. 1. Topak; kesik. 2. Dallar kesilmi aa; direk; tomruk. 3. Sasz ba. 4. sf. Ba ak; ba plak. 5. Tamam; btn. [DS] S d o b ak kei, {az} Boy nuzsuz kei. [DS] d o b alak , - [top / tom > dob-al-ak ?] {az} sf. 1. Eni boyu birbirine eit olan; iman. 2. is. Kk m lek. [DS] d o b alan , [top / tom > dobal-an] {az} is. 1. Kabuu ile piirilmi yum urta ya da patates. 2. Budaksz ve dzgn tomruk. 3. Domalan denilen mantar. [DS] do b alm ak , [top / tom > dob-al-mak / dom-al-mak] {az} dnl. f. [-r] N am az secdesine benzer ekil de kmek; vcudunun bir yerini da kmak. [DS] d o b altm ak , [top / tom > dobal-t-mak / dom-al-tmalt] {az} gl. f. [-r] Birini secde eder gibi k trmek. [DS] dobi, [? dobi] {az} is. Gayrim slim ocuklarna ve rilen ad. [DS] dobi, -ci [bodu > dobu] {az} s f (Kii iin) ksa boylu; tknaz. [DS] d o b ra , [Bulg. dobro (iyi)] is. A k olmak; aka sylemek. S1 d o b ra d o b ra , ekinmeden; aktan aa; saknmadan. d o b ra n , [dob-ra-n] {az} sf. 1. Yz glmeyen. 2. Kibirli. [DS] d o b ra n c a , [Slav, obramnica] {az} is. Sakalarn su tamakta kullandklar omuz sopas; terazi; eindirik. [DS] dobu, -cu [top / tom > dob-u] {az} is. 1. am bar dak. 2. Aatan yaplm kova. [DS] d o b u ra , [Slav, dobro (iyi)] {az} sf. (Sylemek iin) aka. [DS] S1 d o b u ra d o b u r, {az} (Gerei sy lem ek iin) dolambal yollara sapmadan; olduu gibi; dosdoru. [DS] d o b u rcu k , -u [top / tom > dob-ur-cuk] {az} is. ri taneli yamur damlas. [DS] doce, [t. doge (babu)} (do'ce) {OsTj is. Venedik Cumhuriyetinin bakan, doent, [Lat. docere (retmek) > docens (reten) / Alm. dozent] is. niversitede derecesi asistan ile profesr arasnda olan retim grevlisi, doentlik, -i [doent-lik] is. 1. Doent olma duru mu. 2. Doentin grevi, d o d an , [? dodan] {az} s f 1. iman; gbekli. 2. is. Siyah ve krmz renkli, zehirli byk bir ar. [DS] d o d a rm a k , [dod-ar-mak ?] {az} gl. f. [-r] Tahak km etmek. [DS] doddi, [? doddi] {az} sf. nsanlar birbirine dren. [DS] S d o d d i ba, {az} Onun bunun arasn bu lan. [DS] d o d d iri, [dad (yans.) > dad-dir-i > doddiri] {az} is. alvar. [DS] dod, [Gre, toti] {az} is. Aynn el gibi kulland n aya. [DS]

dizi korum aya mahsus dzenek; diz ba. 7. Panto lonlarn dize gelen yerini korum ak iin stten ya ptrlan veya dikilen kuma veya deri paras. 8. alvar. 9. nl. 10. {az} Tozluk. [DS] 11. {z} Diz orab. [DS] 12. {az} nlk; petamal. [DS] 13. {az} Pantolon; alvar. [DS] 14. {az} Ka dnlarn giysi stne baladklar ssl kuak vb. [DS] 15. {az} Zeybek pantolonu. [DS] dizlinm ek, [tiz-il-mek > tiz(i)l-in-mek > diz(i)l-inmek] {eT} e d il.f [-t] Dizilmek, dizm an, [diz (yans.) > dz-man] {az} is. iman ve uzun boylu; iri yapl. [DS] dizm andk, - [dizman-lk] {az} sf. -+ dizman.
[DS]

dizm e, [tiz-mek > tiz-m e / diz-me] is. 1. Sralama ve ya ipe geirme eylemi. 2. {az} Evin nndeki caml knt; balkon. [DS] 3. {az} Tahta blme; bu blmelerde kullanlan tahtalar. [DS] 4. {az} zerine tavan veya taban tahtas aklan aa di rekler. [DS] 5. {az} Oklavaya sararak yuvarlatl m ince yufkay i ie halkalar eklinde tepsiye deyip piirdikten sonra zerine kaynatlm er bet dkerek yaplan tatl. [DS] 6. {eT} alvarn u kurluu, torbann az ba vb. ukurluk yaplarak iinden ip geirilen eyler, dizm ek, [eT. tiz-m ek / diz-mek] gl. f. [-er] 1. Yan yana veya st ste sralamak. 2. Boncuk veya tes pih tanelerini bir iplie veya bir tele sra sra ge irmek. 3. matb. Basmevinde harfleri yan yana getirerek sayfa dzenlemek, dizm elik, -i [dizme-lik] {az} sf. (Tahta iin) blme yapmaya yarayan veya uygun olan. [DS] dizm en, [diz-men] is. Dizgici, dizri, [Fr. dysurie] is. tp. eme zorluu, dizst, [diz+st-] zf. Dizleri yere gelecek ekilde, dizyem , [Fr. dixime] is. Scaklklerde derecenin onda biri. dk [Ar. dakika] is. ksalt. Zaman birimi olan dakika nn ksaltlm, dm [Fr. dcimtre] is. ksalt. Desimetrenin ksaltl m. dm h [Fr. dci-milenium hour] is. ksalt. Bir saatin on binde biri olan zaman birimi; 0.36 saniyelik zaman birimi. DNA [ng. deoxyribonucleic acid] is. ksalt. Hcre ekirdeinin, kromatinin ve kromozomlarn bilei minde bulunan ve kaltmn madd temelini mey dana getiren kromozomlar oluturan madde olan, dezoksiribo nkleik asidin ksaltmas, do, [Lat. dominis (tanr) > do (nceleri ut iken ilk defa G. M. Bononcini 1 6 7 3 te kullanmtr)} is. mz. 1. Do gamnn ilk derecesi olan sesin ad. 2. Bu sesi gsteren nota. S do a n a h ta r, mz. Porte nin zerine izilen ve o izgideki notaya adm ve ren anahtar.

1255

DO

dodrgan, [eT. td-mak (doymak) > dod-r-gan (do yuran) / dodur+gn] {az) is. 1. Bolluk; bereket. 2. Ziyafet. [DS] dodik, -i [Gre, toti] /azj is. 1. ocuk aya. 2. Kesilmi koyun kei aya. [DS] dodil, [? dodil] {az) sf. (Kii iin) az kavgas yapan. [DS] dodiri, [? dodiri] {az) sf. 1. Ksa. 2. is. Kk gaz lambas. [DS] dodmak, [td-mak > dd-mak] {eT) dnl. f. [-r] Doymak. dodora, [? dodora] {az) is. Taze soann yum ru k k. [DS] dodoy, [? dodoy] {az) is. M ert adam. [DS] dodoylu, [dodoy-lu] {az} sf. Gzel yzl ve iyi huylu. [DS] dodu, [? dodu] {az) is. Manken. [DS] doduk, -u [Gre, toti] {az} is. 1. nsan ve hayvan aya. 2. Barts; atk. 3. Kesilmi kei ve koyun aya. 4. sf. Pis; fena; kt. [DS] dodul, [? dodul] {az} ] is. Pestil yaplacak meyvele ri ezmekte kullanlan aa aygt. [DS] doduldanmak, [dod (yans.) > dodulda-n-mak] {az) dnl. f. [-ir] Kzarak homurdanmak; mrldanmak; sylenmek. [DS] dodunmak, [td-mak (doymak) > tod-un-mak > dodun-mak] {eT} dnl. f [-ur] 1. Doyunmak; doymak. 2. Doymu grnmek. [DLT] dodurdanmak, [dod (yans.) > dodurda-n-mak] {azf dnl. f. [-r] -* doduldanmak. [D] dodurga, [eT. tut-ur-m ak (ele geirmek) > dodur-ga] {az) sf. 1. Y urt almay ve korum ay bilen. [DS] 2. tar. 24 Ouz boyundan birinin ad. dof, [? dof] {az} is. Sr; kafile. S dof dof, {az} 1. Sra sra. 2. Blk blk, i. Akn akn. [DS] doga, [eT. to-a (hastalk) > doga] {az) is. 1. Ku laksz koyun ya da kei. 2. Baba hindi. [DS] dogma, [Yun. dogma (iyi olan, fikir) > Fr. dogme] is. fel. 1. D oruluu snanmadan kabul edilen, bir di nin veya felsef retinin veya ideolojinin temeli saylan nokta; sav; nas. 2. gnl. Kesinliine ve do kunulmazlna inanlan fikir. 3. Hristiyanlkta tanr adna kilisede ileri srlen, reddedilemez, an cak kaynaklan ve nitelikleri incelenebilir retiler. 4. Bir felsefe okulunda benimsenen, doru diye ileri srlen reti, dogmac, [dogma-c] sf. 1. Dogm acla ilikin. 2. is. Kesin dorular ileri srebileceine inanan kimse. 3. Kiliselerin dogmalarn benim seyen kimse, dogmaclk, - [dogmac-hk] is. fe l. ne srlen retileri snamadan, eletirmeden doru olarak kabul eden; benimsedii var saymlardan kat yn temlerle nerm eler reten anlay; dogmatizm, domak, [to-mak / do-mak] {eT} gsz. f [-ar] Dmdz ynelmek; bir eye veya yere dorulmak.

dogmalatrma, [dogmala-tr-ma] is. Bir gr ve kanaati dogma hline getirme eylemi, dogmalatrmak, [dogmala-tr-mak] gl. f. [-r] Bir inanc, bir kanaati veya bir gr dogma hline getirmek. dogmatik, -i [Fr. dogmatique] sf. 1. fe l. (Dnce biimi iin) deney bilgisini, deneye dayanan kant lar hie sayarak, savlarn inan retilerinden karan. 2. is. Felsefe ve din dogmalarnn bilimsel bir mantkla ve sral bir yolla ortaya konulmas. S dogmatik felsefe, Deney, eletirme ve kukuculu un tersine, her tiirl kuku ve inkrn stnde tu tulan birtakm ilkeleri benimseyen felsefe. dogmatizm, [Fr. dogmatisme] is. 1. fe l. Birtakm ilkeleri, kurallar, fikirleri her zaman iin geerli deimez dorular olarak kabul eden dnce tarz; dogmaclk. 2. tp. Hastaln ana sebeplerini d nce yoluyla bulmaya alan eski hekim lik sis temi. doramak, [tor-mak] {eT} gl. f. [-r] Doramak. [DLT] dogralmak, [tor-mak > tora-l-mak] {eT} edil. f. [ur] Doranmak. [DLT] doranmak, [tor-mak > tora-n-mak] {eT) dnl. f. [-ur] Kendisi iin doramak; doranmak. [DLT] dogramak, [tor-mak > tora--mak] {eT) ite, f. [-ur] 1. Birlikte, yardmlaarak doramak; doramak. [Clauson] 2. dn. f. (Elbise vb. iin) para lanmak. [DLT] doratmak, [tor-mak > tora-t-mak] {eT) gl. f. [ur] Doratmak, dogrumak, [to-ur-mak [Clauson] > tour-u-m ak > dor-u-mak] {eT) ite, f. [-ur] Birlikte yola git meye kalkmak; yola dzlmek; yola gitmekte yarmak. [DLT] doun, [dn-mek > dn ? / doun] {az} is. Karlan frsatlar iin duyulan znt. [DS] dounu, [to-ur-mak > to-ur-u > dog-ur-u] {eT} sf. 1. Doru; dz; dimdik. 2. Drst. 3. Gerek. [DLT] d o1 [? do] {az} is. 1. Araba tekerlei. 2. Halka. , [DS] S do kaz, {azf Kannn n kpn oka balayan kazk. [DS] do2, [do] {az} is. Anne baba bir ya da yalnz baba bir kardeler. [DS] do', [eT. to-a (hastalk) > do] {az} is. 1. K ulak sz kei veya koyun. 2. Keilerin kulaklarndaki kvrmlar. 3. Ak kemiinin ensiz olan yzlerinden ikince olan. 4. Aalar birbirine balam ak iin deriden ya da ya aatan yaplan ba. [DS] fi1 do koyun, {az} K k kulakl koyun. [DS]|| do ku lak, {az} Kiik kulakl davar. [DS] d oa1 [do-mak > do-a] is. 1. Evreni oluturan so , mut varlk ve nesnelerin tm; tabiat, (1942). 2. Fiziksel evreni dzenleyen, denensellik yasalarnn egemen olduu alan. 3. nsan eliyle deiiklie u

DO

O l M IltfSM . doa, -c [do-mak > do-a] is. ed. Hi dnme den, birdenbire, aklna geldii gibi iir ve sz sy leme; hazrlksz; irticai, doalam a, [doa-la-ma] is. 1. ine doduu gibi sz syleme eylemi. 2. Bu ekilde ortaya konulan szl eser. 3. m z. nceden hazrlanmadan ve bir notaya dayanmadan, iinden geldii gibi annda a lman mzik paras. 4. tiy. nceden kararlatrlm bir diyalog ve hazrlanm drama olm adan sahne nin akna ve o anda ie doan bulgulara gre oy nanan oyun. d oalam ak, [doa-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] nceden herhangi bir hazrlk yapm akszn iine doduu gibi sz, iir retmek, do atan , [doa-tan] zf. nceden tasarlanmadan, o anda iinden geldii gibi; irticalen, doal, [doa-1] sf. 1. Doaya ilikin; doada var olan; tabi. 2. Tabiatn dzenine ve gereklerine uy gun; tabi, (1942). 3. nsan tarafndan hibir dei iklie uratlmam; yaratld gibi; olduu gibi. 4. kim. D oada bulunan; insan emeiyle sentezlenmemi. 5. Olagelen, allm. 6. B ir kiinin veya nesnenin gerek yapsna uygun den. 7. Bir kii nin dnce yapma uygun gelen. 8. min. (M etal ler iin) toprakta birlem emi durumda bulunan; nabit. & doal ay k lan m a, biy. D a n vin 'e gre, doada ve toplumda canl trlerin arasndaki var olma ve ayakta kalma savanda, en gllerin ve evreye en iyi uyum salayabilenlerin hayatlarm srdrdkleri; zayflarn ve evreye uyum sala yam ayanlarn y o k olduklarn; canllar ve insan topluluklar arasnda bu kanunun hkmn yrt tn savunan gr.\\ doal gaz, Yeraltndan kan metan ve etan gibi birtakm hidrokarbonlar dan olumu yanc gaz. || doal hl, Maddelerin iinde bulunduklar bileiklerden ayrlma veya or taya ktklar ortamdaki durumlar.\\ doal hay at, Doada bitki ve hayvanlar iin insanlarn herhangi bir giriim i olmadan srp giden hayat,\\ doal k, fel. 1. nsann iinde var olan ve bilgi elde et meye olanak salayan k. 2. Akln dorulara do laysz ve. apak varmasn salayan, Allah n in sana verdii bilme yetisi.|| doal k o ru m a alan, evr. iinde bulunan bitki ve hayvan trlerini ko rum ak amacyla av ve dier faaliyetlere kapatlm bulunan coraf kesim. || doal say lar, Saymakta kullanlan saylar; saym a saylar. doalc, [doal-c] is. gzl. sntl. Gerein doaya uy gun olarak yanstlmasn amalayan sanat; natralist. doalclk, - [doalc-lk] is. 1. Doay gerek olarak yanstmay am alayan sanat akm; natralizm. 2. fel. Gerein yalnz doaya uygun ve doa ile aklanmasn savunan felsef gr; natralizm. doallam a, [doalla--ma] is. Doallamak eylemi.

ramam doal gzelliklerini koruyan ounlukla yerleim birimi dndaki kesim. 4. Bir eyi benzer lerinden ayr klan ayrc z; bir bireyin kendine zg niteliklerin tm. 5. B ir nesne veya olgu ile birlikte var olan i zorunluluk. 6. nsann koyduu kltr, sanat, teknik gibi kurulular ve biimlerle kartlk iinde, kendi kendine olan, biimlenen. 7. Duyulur, anlalr ve alglanr olan d nesnelerin tm. 8. Miza. (1935) S doa bilgisi, biy. Doada var olan canl ve cansz varlklar hakknda edinilen genel bilgi; tabiat bilgisi. || doa bilim ci, Hayvan lar, bitkiler dnyasn yerinde gzlemleyip incele yen bilim adam; natrist. || doa bilim cilik, Hay vanlar ve bitkiler lemini yerinde gzlemleyip ince leme iyi. H doa bilim leri, Fizik, kimya, biyoloji, jeoloji, astronomi, paleontoloji, ekoloji, oinografi gibi doay ve bunlara ait olaylar ele alan bilim dallarnn tm.\\ doa d, Doaya ve doada var olan yasalara aykr,\\ doa felsefesi, fel. Doa zerine, doann zii, biimleri ve gerekleri zeri ne y a da doa bilimlerinin ana kavramlar ve te m elleri zerine ynelen felsefe dal.\\ doa tesi, fel. 1. Duyularmzla alglayamadmz varlklarn sebeplerini ve temellerini aratran felsefe; fizik tesi; metafizik. 2. A kl ve sezgi yoluyla elde edilen ilk ilkeleri veya m utlak bilgiyi konu alan felsefe.\\ doa yasas, Doa olaylarnn bal bulunduu yasa. doa2, [eT. to-a (hastalk) > do-a] {az} is. 1. Ku laksz kei veya koyun. 2. Baba hindi. 3. A k ke miinin st ve dz olan yan. [DS] doaca, [eT. don (souk, buz) > doaca] {az} is. 1. At, eek gibi hayvanlarn souktan ya da ok terli iken su imekten dolay yakalandklar hastalk. 2. sf. irkin. [DS] do ac1 [doa-c] is. Yaay biiminin ve toplumsal , kurulularn doaya dnk olmasn savunan kii; natrist. doac2, [do-mak > do-a-c / Ar. du > duac ?] {az} is. folk. Yeni doum yapan bir kadn tebrike gidenlere verilen ad. [DS] doac3, [eT. don (souk, buz) > doac] {az}'is. -* doaca. ? doac olm ak, {az} mek; souktan etkilenmek. [DS] doaclk, - [doac-lk] is. 1. Yaama biimi, beslenme vb. konularda kent ve sanayi ortamlarn dan uzak durarak doay izleme gereini ama edi nen reti; natrizm. 2. fel. Doay aan, yaratc veya dzenleyici bir nedenin varlm kabul etme yen ve doann kendiliinden var olduunu; dzen leyici bir ilke varsa bunun da doann kendi iinde bulunduunu savunan gr. 3 .fe l. Tanrnn dnya ilerine kartn kabul etmeyen gr. 4. fel. Sosyal gelimeyi doa yasalaryla aklayan sosyal kuram.

ioifm .1257
doallamak, [doalla--mak] dnl. f. [-r] Doal duruma gelmek; doal hlini kazanmak; tabiile mek. doallatrma, [doalla-tr-ma] is. Doal durum al masn salamak eylemi, doallatrmak, [doalla-tr-mak] gl. f . [-r] 1. Doal durum almasn salamak. 2. Doal duruma getirmek; tabiiletirmek, doallk, - [doal-lk] is. Doal olma durumu; ta bilik. doallkla, [doallk-la] (doall kla) zf. Doal ola rak. doan, [ e l toan > doan jU ^k] is. zool. 1. Kk kulan ve fareleri yiyerek beslenen, yetitirilerek ku avnda kullanlan bir tr yrtc ku, (Falco peregrinus). 2. Gndz yrtcsgillerden circus cin sinden ayr doan, step doan, kzl doan, gk doan ve kartalgillerden ise fa lco cinsine giren, doan, avc doan, kutsal doan, kerkenez, g vercin doan, bozdoan, kk kerkenez, kzl ba cak kerkenez gibi yrtc kularn ortak ad. 0 do an burunlu, {OsT} Yumru ve toparlak burunlu; ahin burunlu. doanak, - [eT. toku / toa (toka) > toanak] {azj is. 1. Y k ve denk sarlacak iplerin ucuna geirilen aa halka. 2. Hayvanlarn n ayaklarn topukla rndan birbirine balayan kay ya da ip. [DS] doancas, [toan-ca-s- ur-* {OsT} zf. (o cuklar iin) doanlarn hepsi, doanc, [doan-c] is. 1. Doan yetitiren ve doan la avlanan kii. 2. m paratorluk dneminde padia hn avc kularm yetitiren, bunlara bakan ve av trenlerinde yardm eden grevlilere verilen unvan. S doanc ba, Saray hizmetlerinden biri olan Enderun doanclarnn amiri. doar1 [davar > doar] {az} is. Koyun ve kei; da , var. [DS] doar2, [do-ar] {az} is. yam a gelip yavrulaya cak duruma gelmi dana. [DS] doar , [eT. do-m ak (dmdiiz ynelm ek) > do-ar] {az} is. Sabah. [DS] S doar namaz, {az) Sa bah namaz. [DS] doast, [doa+st-] sf. 1. D oa yasalarna uym a yan; deneme ve snama alannn dnda kalarak olaan dnyaya uymad kabul edilen. 2. Doay ve doann tad gc aan. 3. Bilinen doa ya salaryla aklanamayan. 4. A llahn ltfuyla ger ekleen, dzenlenen, yaratlan ve ortaya kan, dostc, [doa+st-c] sf. 1. Doast olayla rn kabul eden ve savunan. 2. Doastclk yan ls olan; srrealist, doastclk, - [do-a+st--c-lk] is. 1. fel. Doa yasalaryla aklanamayan olaylarn ve ger eklerin varlna inanm ak gerektiini savunan g

DO

r; srrealizm; tabiat stclk. 2. Akln vahiy yoluyla yardm grp desteklendiini ve bylece yetkinletiini ileri sren gr. 3. Protestan A l m anyasnda on sekizinci yzylda gelimi olan doastnn varlm kabul eden zel bir aklclk, doca, [eT. ton (souk) > doca / douca] {az} is. Zatrrie. [DS] doda, [do-mak > do-da] {az) is. ocuk doduu zaman yaplan elence. [DS] dodac, [do-mak > do-dac jt-l ] {eAT} sf. D o an; domu olan, doda, -c [do-mak > do-da] {az} is. 1. Yeni doan bebek. 2. sf. Anadan doma; doutan. 3. Dourma kabiliyeti bulunan. [DS] doda, [do-mak > to-da sf. 1. {eAT) Ayn zamanda doanlardan her biri. 2. {az} Anadan doma; doutan. [DS] 3. {az} Yeni domu o cuk. [DS] dodu, [do-mak > to-d lS -^ ^ ] {OsT} is. Lousa cemiyeti. [Brhan- K at] S doduya gitmek, {az} Yeni doum yapan kadn tebrike gitmek. [DS] doduk, [eT. to-mak (hastalk bulmak) > do-duk ?] {az) is. Keinin drt aya. [DS] dodurma, [do-dur-ma] is. Doar hle getirme eylemi. dodurmak, [do-mak > do-dur-mak] gl. f. [-ur] 1. Doar hle getirmek. 2. (Gne, ay ve yldz iin) domasn beklemek; douncaya kadar ge cikmek. 3. Doar klmak. dogu, -cu [do-gu] {az} is. ocuu doanlara hediye gtrerek yaplan ziyaret. [DS] dokuru, [eT. to-m ek (dmdz ynelmek) > dokur-u] {az) zf. Dmdz; doru olarak. [DS] dolamak, [don-mek > do-la-mak] {az} gsz. f. [r] [-l(u)-yor] Buz tutmak. [DS] dolu, [do-mak > do-(u)l-u] {az} is. Deve yavru su. [DS] doma, [do-ma] is. 1. Domak durumu ve eylemi. 2. Bebein ana vcudundan ayrld doumun son evresi. 3. sf. (Bir kadn ad sylenerek; o kadndan) domu olan. 0 doma byme, B ir yerde doa rak orada yetim e; balangtan beri. domaca, [do-maca] sf. (ocuklar iin) ayn anne ve babann evlad olan; z olan, domak, [eT. tu-m ak / to-m ak (dmdz yksel mek) > do-mak] gsz. f. [-ar] 1. Dnyaya gelmek. 2. (Gne, ay ve yldz iin) ufukta grnmek, yk selmek. 3. mecaz. Ortaya kmak; belirmek; olu mak. 4. Sonucu olmak. 5. Belli bir yetenekle dn yaya gelmek. 6. (Yeni fikir iin) zihinde sentezlenme yoluyla olumak. S doa durmak, {eAT} D omak zere olmak.|| doduuna pim an, 1. Ya amaktan bezmi; bezgin. 2. Tembel.|| doduuna

DO

im id ik c e h

pim an etm ek, B ir kimseye hayat yaanm az hle getirmek; canndan bezdirmek.\\ doup k o p tu k y er, {eAT} B ir kimsenin doup byd yer; meskat- re 's. donuk, -u [eT. tokfl / toa (toka) > dou-n-uk ?] jaz} is. Y k balanan iplerin ucuna taklan aa engel. [DS] d o rak , - [eT. don (buz) > do-rak] {az} sf. (Hava iin) sakin olm asna ramen ten, donduran. [DS] doram , [dora-m] is. Dorama sonucu meydana ge len para, {az} (ayn) [DS] d oram a, [do-ra-ma] is. 1. Keserek blme ve par alama eylemi. 2. D oranmak suretiyle meydana getirilmi para. 3. Kap, pencere gibi aa, plastik ve metalden yaplm eyler. 4. Kesme ve bime ilemleri ile inaatta kullanlabilen ahap kereste, plastik ve metal rnler. 5. {az} Para etli kabak yemei. [DS] S d o ram a kalem i, {az} 1. D o ramaclarn kulland elik kalem. 2. Ee. [DS]|| d o ram a t k t re n , {az} Aceleci ve titiz. [DS] doram ac, [dorama-c] is. Bir binann kap, pence re, panjur, lambri gibi sabit paralarm yapan ma rangoz veya souk demirci, doram aclk, - [doramac-lk] is. Doramacnn yapt i ve meslek, doram a, [dora-ma] {az} is. 1. Yada kzartlan ekm ek paralar. 2. Doranm ekmek zerine st, ayran ya da yourt dkerek yenilen yemek. [DS] do ram ak , [eT. to-r-m ak> do-ra-mak] g l . f [-r] [-r(u)-yor] 1. Keserek paralara ayrmak; parala mak. 2. U fak ufak kesmek veya blmek, d o ran m a, [dora-n-ma] is. Dorama suretiyle par alara blnme eylemi, d o ran m ak , [dora-n-mak] edil. f. [-r] 1. Kesilerek paralara ayrlmak. 2. dnl. Paralanmak, bln mek. 3. ( organlar iin) kesilir gibi armak, d o ratm a, [dora-t-ma] is. Dorama iini yaptrma eylemi. d o ratm ak , [dora-t-mak] g l.f. [-r] Dorama iini bir bakasna yaptrmak, doray, [dora-y-] is. Dorama eylemi veya bi imi. do ru , [eT. tour-mak > tour- > do ru] sf. 1. B ir noktadan dier noktaya kadar hi ei lip bklmeden, yn deitirmeden, dmdz uza nan. 2. mecaz. Geree uygun olan; elikisiz ve yalansz; sahici. 3. A kla ve manta uygun den; dnme yasalarna uygun olan. 4. Hakl; yerinde; isabetli. 5. mecaz. Namuslu, drst; kendine gve nilir; yasalara ve ahlak kurallarna bal olan. 6. is. B ir eyin asl; gerei olan ey. 7. mat. ki nokta arasn birletiren en ksa izgi. 8. zf. Titizlikle ve geree uygun olarak. 9. Yanlsz ve yalansz ola rak. 10. Ynelmi olarak. 11. (Zaman belirtmek iin) yaklak olarak. 12. Hi sapmadan. S doru

a, 1 8 0 lik a.|| d o ru ak m , letken bir devre zerinde yn deitirmeden hep ayn yne doru geen akm.\\ do ru b a rsa k , anat. Kaln bar san makada birleik olan dz ksm. || do ru boy, {eAT} Diizgiin beden.|j d o ru b ulm ak, Yerinde ve ygm grmek. || d o ru km ak, B ir gr veya iddiann gerek olduu anla lmak.\\ d o ru d a n d o ru y a, D olaysz olarak; resen. || d o ru do ru d o sd o ru , iin gerei udur k i anlamnda kul lanlan sz. || do ru d u rm a k , 1. D ik durmak. 2. Uslu ve sakin olmak.|| d o ru d r st, Yanlsz, doru, dzenli olarak. || d o ru eylem ek, {eAT} Dorultmak.|| d o ru gelm ek, {eAT} D oru k m ak,|| d o ru h a re k e t, g k b. Gk cisimlerinin g rnrdeki gnlk hareketinin ters ynnde yapt hareket. || d o ru h k m , huk. Hukuka uygun ola rak verilmi adl karar.\\ d o ru kl, Geni azl, dz kl.|| d o ru o tu rm a k , Uslu durmak; ya ra mazlk etmemek.\\ d o ru p a r a s, mat. B ir doru nun zerinde alnan iki nokta ile snrlandrlm ksm. || d o ru posta, dy. Hi durmadan giden tren. || d o ru ro ta , dnz. ik i liman arasna izilen tek dorudan ibaret rota. || d o ru seslendirm e ilemi, Syleyi hatalarn dzeltm ek iin yaplan ilem.\\ do ru sze can k u rb a n , Doruluu kabul edilen szler iin beenme, takdir etme anlamnda kulla nlr,|| do ru szller dem , {eAT} D oru szl adamlar.\\ d o ru yol, H er trl ktlkten uzak olan tutum ve davran. d o ru ca, [doru-ca] sf. 1. D oruya yakn. 2. (do ruca) zf. Hibir yne sapmadan; dorudan doruya; dolamadan. d o ru can a, [doru-ca-n-a] {az} zf. Dosdoru. [DS] d o ru cu , [doru-cu] sf. (Kii iin) her eyin doru sunu sylemeyi ve yapm ay alkanlk edinmi, d o ru cu D avut, H er eyin dorusunu sylemeye merakl kimselere taklan ad. d o ru cu lu k , -u [dorucu-luk] is. 1. Doruyu sy leme; doru yapma alkanl. 2. Dorucu olma durumu. 3. fel. Bir insann sz ve davranlar ile kanaat ve inancnn, dnce yapsnn uyumas; fileri ile zikrinin birbirine uygunluu, d o ru k , -u [eT. to-m ak (amak) > to-ru-k] {az} is. Tepe; zirve; u. [DS] d o ru la m a , [doru-la-ma] is. 1. Doru olduunu belirtme durum u ve eylemi; teyit; tasdik; geerleme. 2. fel. Bir varsaymn doruluunu denetlemek iin deney ve m antki tantlama yoluyla yaplan ilemlerin tm, d o ru lam a k , [doru-la-mak] g l.f. [-r] [-l()-yor] 1. B ir eyin doru olduunu belgeler, kantlar, destek ler ortaya koyarak ispatlamak. 2. Doru olduu hakknda tanklk etmek; teyit etmek; tasdik etmek; geerlemek; konfrme etmek. 3. fel. Bir nermenin doru olup olm adn belirlem ek amacyla ara-

DO

trma ve incelemede bulunmak. 4. (Belirtilen bir yer iin) doruca oraya gitmek, dorulamasna, [dorul ama-s--n-a] zf. Dorudan doruya; doruca, dorulanma, [dorula-n-ma] is. D orulanm ak eyle mi. dorulanmak, [dorula-n-mak] edil. f. [-ir] 1. Do ruluu kabul edilmek. 2. Aratrlarak doru oldu u anlalmak, dorulatrmak, [dorula--tr-mak] g l . f [-r] mat. Bir yayn uzunluunu bulmak, dorulma, [dorul-ma] is. Doru hle gelme veya ayaa kalm a eylemi, dorulmak, [eT. tour-m ak > do-(u)r-ul-mak] edil, f. [-ur] 1. (Eik bir ey iin) dz duruma gelmek; dzelmek. 2. (Yatan veya oturan bir kimse iin) ayaa kalkmak; toparlanmak; dikelmek. 3. Bir tara fa ynelmek; bir tarafa gitmek. 4. mecaz. Yeniden glenmek; kendini toparlamak; kalknmak; d zelmek. 5. Para kazanmak, salanmak. 6. {az} (Kiiler arasndaki gerginlik iin) kalkmak; dzel mek. [DS] dorultma, [dorul-t-ma] is. Dorulmasn salama eylemi. dorultma, -c [dorult-ma] is. 1. A lternatif akm doru akma eviren ara; redresr. 2. Y er drbn lerinde grnty dzeltmeye yarayan dzenek. 3. Dz bir arazinin eik kliesinden yararlanarak bu arazinin doru ve tam grntsn elde etmeye yarar zel fotoraf cihaz, dorultmak, [dorul-t-mak > I] gl. f. [-ur] 1. Dorulmasn salamak. 2. Eri bir eyi doru hle getirmek. 3. Eik duran bir eyi dik veya dz du ruma getirmek. 4. Bir yere veya kiiye doru y neltmek; tevcih etmek, {eAT} (aym) 5. Para kazan mak; para tem in etmek. 6. Yn bulmak. 7. Doru olduu kanaati edinmek, dorultman, [dorult-man] is. mat. 1. Bir nokta veya izginin hareketine yn vererek bu hareketi yne ten ey. 2. K onik yzeyleri, koni ve silindir gibi dzenli yzeyleri tanm lam aya yarayan eri, dorultu, [dorult-u] is. 1. Bir kii veya eyin gittii yn; taraf; istikamet, (1944). 2. Tutulan, izlenen yol. 3. mat. Paralel olmayan iki sonsuz doruyu birbirinden ayran ey veya sonsuz bir dorunun belirttii tek yol. dorultucu, [dorultu-cu] is. fiz. ki ynl akm doru akm hline getiren dzenek, dorulu, [doru-lu] sf. 1. Dorusu bulunan; doruya sahip olan. 2. mat. Bir doru boyunca olan; m sta kim. doruluk, -u [doru-luk] is. 1. Doru olma duru mu. 2. Doru olana yakr davran; drstlk. 3. Yalan sylemeyen drst bir kim senin nitelii. 4. fel. Dncenin gerekle uyumas; dncenin

kendi kendisi ile uyum iinde olmas; yarg ve nermelerin geree uygun olmas. 5. Bir l sonu cunun gerekle tiimesi veya gerek olarak d nlen deere yaknl. 6. Bir l aletinin, ayn nesneyi deiik lmelerde elde edilen ortalamaya yakn deerde, lme durumu, dorulum, [dorul-um] is. 1. Dorulma, ynelme eylemi. 2. biy. Ynelim, dorusal, [doru-sal] sf. 1. Bir doruyu izleyen. 2. Bir doru boyunca meydana gelen. 3. Bir doru grnmnde olan, dorusallk, - [dorusal-lk] is. I . Doru biiminde olan nesnelerin zellii. 2. mat. Dorusal olma zellii. 3 .fz. Dorusal bir dzenein ya da bir ola yn nitelii. dorusu, [doru-s-u] zf. Gerei sylem ek gerekir se; gerek u k i anlamnda cmle bana getirilen cmle d ge. dorutmak, [eT. tour-mak > to(u)r-ut-mak] {eAT} g l . f [-ur] Eriliini gidermek; dorultmak. doarm ak1 [do(u)-ar-mak ?] {az} gsz. f. [-r] , Ayakta durmak; dikilmek. [DS] doarm ak2, [tau-ar-mak ?] {az} gsz. f [-r] Kulak kabartmak; dinlemek. [DS] dou1 [eT. toa / tua (illetli) > dou / dou-] is. 1. , Ufak kulakl kei veya koyun. 2. Kulaksz koyun veya kei. 3. Siyah koyun veya kei. 4. Uzun ve kvrk kulak. S dou kei, {az} Boynuzsuz kei. [DS] dou2, [eT. tu-mak > do-u] is. 1. Gnein ufuktan grnd, doduu, ykseldii taraf; gn dousu; ark; mark. 2. Bulunulan yere gre gnein do duu yanda kalan blge; douya bakan. 3. A vru p aya gre A sya lkeleri. 4. zl. is. Trkiyenin douda kalan blgesi. 5. sf. Gnein doduu yn de bulunan, fi1 dou bilim ci, Dou lkelerinin dil lerini, tarihlerini, kltrlerini ve trelerini incele yen uzman; arkiyat; oryantalist; msterik.\\ do u bilimi, Do lkelerinin dillerini, tarihlerini, kltrlerini ve trelerini inceleyen bilim dal; ar kiyat; oryantalizm.\\ dou bloku, Varova P akt( 14 M ays 1955-1 Haziran 1991 aras yrrlkte kal d) na ye lkelere verilen isim.\\ dou grgeni, bot. Akgrgen, (Carpinus orientalis),|| dou kay n, bot. Kn yapran dken, yapraklarnn ke narlar girintili, oval ve ular sivri, kkleri orta derinliklere kadar inen, yedi-sekiz y zyl yaayabi len, atlaksz ince bir kabuk ile sarl, yuvarlak in ce gvdeli, kerestesinden yararlanlan bir orman aac olan kaynn lkemizde yetien tiir, (Fagus orientalis).\\ dou noktas, g k b. Gnein tam 21 m art ve 23 eyllde doduu nokta. dou", [do (araba tekerlei) > do-u] {az} is. Kany durdurmaya yarayan kazk. [DS] douca, [eT. ton (souk, don) > don-mak > dou-ca /

DO

1 M I 1 C I S 1260 0 M

doucu / dong-ucu / donuca / don-ucu] {az} is. 1. A t ve eeklerde souk almaktan ileri gelen bir has talk. 2. Zatrrie. [DS] S douca olmak, {az} (Hayvan iin) souk algnlndan hasta olmak. [DS] doucu, [eT. ton (souk) > doucu] is. -* douca, doulu, [dou-lu] sf. 1. Dou taraftan olan; douya ait. 2. Trkiyenin dou blgeleri halkndan olan. 3. Dou lkeleri halk. 4. Dou lkeleri uygarlm benim sem i; dou kltr ile yetimi. 5. (Kymetli talar iin) yksek kaliteli, douluk, -u [dou-lult] {az} is. Doum sonras gtrlen hediye. [DS] doululuk, -u [doulu-luk] is. 1. Doudan olma. 2. D ou lkeleri halkndan olma durumu. 3. Trki y e nin dousu halkndan olma durumu. 4. mecaz. (Bat kltr ve yaama biimi esas alndnda) dou lkeleri yaay, kltr, ahlak, gelenek ve g reneini benim sem e durumu; arkllk, doum, [do-mak > tog-um > do-um] is. 1. Dnya ya gelmek, domak eylemi; tevellt; veladet. 2. Bir canlnn, anne karnnda geliimini tamamladktan sonra d dnyada hayatn srdrmeye balamak zere dar kmas. 3. gnl. Bir kiinin doduu yl; tevellt. 4. Dourma, dnyaya getirme. 5. m e caz. Bir i, bir eser meydana getirirken ekilen s kntlar; glkler, t? doum bilimi, Gebelik ve doum tekniklerini inceleyen tp dal.\\ doum evi, Doum yaplan salk kuruluu. |j doum gn, Bir kimsenin doduu gn; o gnn y l dnmleri.\\ doum ilmhaberi, D oum belgesi. || doum kontrol, tp. Doumlarn snrlandrlmas veya istemeden gebe kalmann nlenmesi amacyla uy gulanan tekniklerin tm. |j doum odas, tp. Sa lk kurulularnda doumun gerekletirildii zel donanml oda. || doum oran, sos. Bir toplumda belli bir sre iinde meydana gelen doum says nn genel nfusa oran. || doum sancs, 1. tp. D o um yaparken annenin duyduu sanc. 2. mecaz. Yeni bir duruma geilirken duyulan skntlar.\\ do um tarihi, B ir kimsenin dnyaya geldii, dodu u tarih. 1 doum yapmak, Dourmak]] doum | yeri, Bir kimsenin doduu, dnyaya geldii yer. doumcalk, - [doumca-lk] is. Koyun, kei ve inek yavrulad zaman obana verilen bahi,

urm a yetenei bulunan; dourabilen. 3. mecaz. ok eser veren; velt. dourganlama, [dourgan-la--ma] is. Dourgan durumuna gelme eylemi, dourganlam ak, [dourgan-la--mak] dni.f. [-r] Dourgan duruma gelmek, dourganlatrm a, [dourganla-tr-ma] is. Dour gan durum a getirme eylemi, dourganlatrm ak, [dourganla-tr-mak] gl. f. [r] Dourgan duruma getirmek, dourganlk, - [dourgan-lk] is. 1. ok dourma yetisi. 2. Dourma yoluyla reyebilme yetisi. 3. Dourucu hayvanlarn rem e biimi. S dourgan lk oran, sos. B ir toplumdaki belirli bir grup kad nn yllk doum yapm a oran. dourma, [do-ur-ma] is. D oum yapm a ii; dour mak eylemi. dourmak, [eT. to-ur-m ak / tu-u-m ak / tuhurm ak / do-ur-mak] gsz. f. [-ur] 1. Yavru dnyaya getirmek; doum yapmak. 2. mecaz. Ortaya kma sna yol amak; sebep olmak; meydana getirmek, dourtm a, [dour-t-ma] is. 1. Dourmasn sala m ak eylemi, l .f e l . Sokratm karsndakine sorular sorarak onun ruhunda sakl olan tinsel g ve bilgi leri ekip alm a yntem ine verdii isim, dourtm ak, [dour-t-mak] gl. f. [-ur] Dourmasn salamak; dourm asna yardm etmek, dourtucu, [dourt-ucu] sf. psikol. arm yoluyla zihinde sakl olanlar ortaya karan, dourucu, [dour-ucu] {az} sf. Hamile; gebe. [DS] dou1 [do-u] is. 1. Doma, dnyaya gelme. 2. , Ortaya kma; meydana gelme; belirme; grnme. 3. Bir kiinin veya bir eyin herhangi bir ekilde var olm aya balamas. 4. (Ay, Gne vb. iin) ufuktan belirme. dou2, [eT. to-a (illet) > dou] {az} is. Kulaksz kei veya koyun. [DS] doulu, [dou-lu] {az} sf. Soylu; asil; temiz; karakterli; necip. [DS] dousuz, [dou-suz] {az} sf. Soysuz; cibilliyetsiz. [DS] doutan, [dou-tan] zf. 1. Doumdan kaynaklanan. 2. nsann yaratlnda var olan; insann doasna bal olarak var olan; ftr. 3. is. psikol. Sonradan doumhane, [do-um+ Far. hne a;U- p-tj.s] is. Do renilmeyen, insann douu ile birlikte getirdii, yaratltan var olduu savunulan kavram, bilgi ve umevi. fikirler. doumlu, [doum-lu] sf. Belirtilen ylda veya yerde doutanc, [doutan-c] sf. 1. fel. Zaman, mekn domu olanlar, ve A llah kavram larnn doutan olduunu ileri doumsal, [doum-sal] sf. 1. Doumla ilgili. 2. sren; nativist; fitriyeci. 2. Doutanclk tarafls. D outan gelen; irs; kaltsal. 3. D oumdan kay 3. D outancla ilildn. naklanan. douranlar, [douran-lar] is. zool. Hayvanlarn doutanclk, - [doutan-c-lk] is. fel. Zaman, mekn ve Allah kavramlarnn doutan olduunu yavru dourmak suretiyle reyenler snf, ileri sren felsefi gr; nativizm; ftriye. dourgan, [dour-gan] sf. 1. ok douran. 2. Do

l OM

I l S

g M 1261 f

DOK

douzluk, -u [eT. ton (souk) > tonguz-luk] (az) is. 1. Baz evlerin zemin katnda braklan boluk. 2. Su deirmenlerinde arkn bulunduu ve dnd yer. [DS]

d o k k u k , -u [? dokkuk] {az} is. Lale. [DS] d o k k u z, [tokkz / tokuz > dokkz] {eT} is. Dokuz, d oklam ak, [dokla--mak] {az} ite f . [-r] K a vumak; grmek. [DS] d oksan, [eT. tokuz + n > dokson] is. 1. Seksen do doha, [dha] (do:hc) nl. Srlar durdurm a nlemi, kuzdan sonra gelen say; dokuz kere on. 2. Bu sa -dok, [eT. -dok / -dk] {eT} yap. e. Fiillerden gemi ynn ad ve bu sayy gsteren rakam: 90; XC. 3. zamana ynelik sfat fiil tretir. [ETY] bar-dok B ir futbol kalesinin iki st kesinden her biri. 4. (varm olan) sf. Bu sayda olan. 5. argo. Kadn ve kzda bacak d o k 1 [da / dik / dik / dok / dk (yans.)] is. arpma, , aras; kask. S d o k san a g irm ek, argo. Bir kadn kakma, vurm a veya kendi kendine arparak, vura veya kzn bacak arasn, kasklarn ellemek. || d o k rak almay anlatan kk. [Ziilfikar] dk-u-malc, san k ap n n ipini ekm ek, B irok yere uramak. dok-t-mak, dok-u-mak dok-u, dok-u-ma-c, dokd o k sa n a r, [doksan-ar] sf. 1. Doksan say sfatnn un-ma, dok-un-a letirme biimi. 2. H er birine doksan tane decek dok2, [ng. duck] {az} is. Keten bez. [DS] biimde. 3. H er seferinde doksan bir arada olan, dok3, [Ar. tavl / (Sur.) tk J_jU] {azf is. Gm ka d oksannc, [doksan-mc] sf. 1. Doksan saysnn sra dn gerdanl. [DS] sfat. 2. Sralama yapldnda yeri doksan say dok4, [Holl. doclce (havuz) > ng. dock] is. dnz. 1. snda olan. Gemilerin ykleme ve boaltm a yapmas iin rh d oksanlk, - [doksan-lk] sf. 1. Doksan birimden, tmlarla evrili havuz. 2. Rhtm larda ticar m alla doksan taneden oluan. 2. (Kap vb. iin) doksan rn konulmas iin yaplm ambarlarn tm. 3. birim veya doksan tane alabilen. 3. Doksan yalar Mallar boaltmaya, aktarmaya, tanzime yarayan dolaynda olan, depo; hangar; istif yeri. S d o k iisi, dnz. Gemile dokson, [toklcuz / tokkz + n] {eT} is. Doksan, rin yklem e ve boaltlmasnda alan ii. d o k tam ak , [tok-ta-mak / dok-ta-mak] {az} gsz. f. dokalam ak, [doka-la-mak ?] {az} g l.f. [-r] [-l()[-r] [-t(u)yor] Durmak. [DS] yor] Kovalamak. [DS] d o k to r, [Fr. docteur] is. 1. Hekim. 2. Bir yksek dokam ak, [doku-mak] {az} gl. f. [-r] [-k(u)-yor] okulu veya faklteyi bitirdikten sonra, belli bir bi Dokumak. [DS] lim dalnda en yksek renim basam ana vard dokan ak, - [dolcun-mak > dok-an-ak] is.jeo l. Fay, n, geirdii bir zel snavla ve bilim sel bir eserle yrtlma fay, bindirme, srklenme biiminde veya gsterenlere verilen bilimsel unvan. 3. Din alann katmanlar dzeniyle ilgili iki oluum arasndaki da bilgin olan, retiye ilikin konular halka re balant. ten kimse. 4. Skolastiin ustalarndan balcalar. 5. dokanakl, [dokun-mak > dokanak-l] {az} sf. Et K ilisenin kabul ettii retilere ballklar, b ir aziz kili; dokunakl. [DS] gibi yaamalar ve eserlerinin nemi nedeniyle ba d o k an d rm ak , [dokun-dur-mak] {az} gl. f. [-r] lca din bilginlerine gelenek gerei veya papalk Dokundurmak. [DS] kararyla verilen unvan. 6. Yahudilikte Torah ze rine uzman ve yetkili yorumcu, dokanm ak, [eT. tok--m ak > dok-an-mak / d o k to ra , [Fr. doctorat] (d o ktora) is. 1. Doktor un {eAT} {az} dnl. f [-r] Dokunmak. [DS] vann alabilmek iin verilen snav. 2. Y ksek li dokam ak, [eT. tok--m ak > dok-a-mak] {az} sans diplomas alndktan sonra, bir bilim dalnda dnl. f. [-r] 1. Dokunmak; ellemek. 2. Rahatsz snav veya bilimsel bir eserle eriilen en yksek etmek. [DS] kademe. S d o k to ra tezi, Doktora alabilm ek iin dokdok, -u [dok (yans.) > dok+dok] {az} is. Testi. hazrlanan tez. [DS] d o k to ral, [doktora-l] sf. Bir bilim dalnda doktora doklm ak, [tok-I-m ak> tok-l-mak] {eT} ed il.f. [-ur] yapm olan. -* toklmak. d o k to rasz, [dolctora-sz] sf. B ir bilim dalnda dokto dokm ak, [tok-mak > dokl-m ak / J * . ^ ] (do ra yapmam olan, kum ak) {eT} {eAT} g l . f [-r] -* tokmak. d o k to rlu k , -u [doktor-luk] is. 1. Doktorun yapt i ve meslek; hekimlik; tabiplik. 2. Doktor olma dok, [tok-mak > tok-] {eT} is. -* tok, durumu ve payesi, dolam ak, [tok-mak > tok--mak] {eT} ite, f. [ur] -* tokmak. d o k trin , [Lat. doctrina > Fr. doctrine] is. 1. Din, felsefi ve siyasi bir retim sistemindeki dogma ve doktlm ak, [tokl-mak > tok-t-l-m ak > dok-t-lkavram larn tm; reti. 2. Belirli bir konu ile mak] {eT} edil.f. [-ur] -* toktlmak. ilgili dogma ve kavramlarn tm. 3. Bir filozof, doktm ak, [tok-mak > tok-t-mak > dok-t-mak] gl. bilgin vb.nin dncelerinin tm. 4. gnl. Dn f. [-ur] -* toktmak.

DOK

liM IlffiS M .
rek veya dvme yoluyla elyaf birbirine tutturarak elde edilen kuma, triko, hah, kee vb. eyler; mensucat; tekstil. 3. Bir kuma vb. eyleri olutu ran ipliklerin birleme ve birbirine balanm a bii mi. 4. Renkli pam uk ipliinden dokunan ve minder rts, yatak klf gibi eyler iin kullanlan bir eit bez. 5. mecaz. Herhangi bir eserin ileme bi imi. 6. {az} Evin evresine ya da duvarlarna a klan ince aa. [DS] 7. sf. Tezghta dokunarak elde edilmi olan. S d o k u m a tezgh, D okunacak ip liklerin, ilenecek kuma ve kanavielerin zerine geirilip gerildii tezgh. dokum ac, [dokuma-c] is. 1. Tezghta veya maki nede kuma dokuyan kii; dokuyucu. 2. Bir doku m a kuruluunu ileten sanayici; tekstilci, fi1 d o k u m ac kuu g iller, zool. Scak blgelerde srler hlinde yaayan, yuvalarn bitki dallarndan ve eitli liflerden rdkleri bir koni iine yapan, b cek ve tahl taneleri ile beslenen, yaklak iki y z elli kadar tiirii bulunan tc kular fam ilyas, (Ploceidae ploceus). dokum aclk , - [dokuma-c-lk] is. 1. Kuma vb. dokuma ii, sanat veya ticareti. 2. Dokuma sanayii; tekstil, d o k u m a h a n e , [dokuma + Far. hne **jl=] (do ku m a h a n e) is. Dokuma tezgh veya makinelerinin bulunduu ve altrld yer. d o k u m a k 1 [tok (yans.) > eT. tok-kl-m ak (vurmak) > , doku-mak l j * i > ] gl. f [-r] 1. {eA T} V ur mak. 2. {eAT} Birbirine geirmek. 3. {eAT} {O sl} akmak; kakmak. 4. Atk ve zg ipliklerini bir tezgh veya baka bir arata birbiri arasndan d zenli bir biimde geirmek suretiyle kuma vb. retmek. 5. mecaz. Bir eseri, en ince noktalarna kadar zen gstererek ortaya karmak. 6. {az} Kusurlu bir mal, kusurunu gizleyerek satmak. [DS] d o k u m a k 2, [tok (yans.) > eT. tok-k-m ak (vurmak) > doku-mak] gl. f. [-r] {az} Aataki meyveleri srkla vurm ak suretiyle yere drerek toplamak.
[DS]

ce, fikir. 5. Hukuku aklama ve yorum lam a konu sunda hukuk biliminin kaynaklarndan birini olu turan almalarn tm. d o ktrinci, [doktrin-ci] sf. 1. Sistem doktrinlerine ait. 2. Doktrinlerle ilgili. 3. is. Bir doktrinin hazrlan masnda, anlalr duruma gelmesinde birinci dere cede emei geen kii. 4. Bir sistemin nazariyats. doku, [tokl-mak > doku] is. 1. biy. Bir vcudun veya organn yap elerinden birini oluturan, anatomi bakm ndan bir btnlk gsteren hcre ve lifler den m eydana gelmi balant ve atklarn tm; nesi, (1935). 2. Vcudun herhangi bir blmn oluturan liflerin birbirine gemesi ile oluan zel rg. 3. mecaz. Bir btnn yaps ve o yapy oluturan zellikler. 4. ed. Bir edebiyat eserinin mal zemesini oluturan elerin, zelliklerin tm. 5. Bir talam a tanda yer alan andrcnn hacim olarak yzdesi. 6. Taneciklerin byklkleri bak mndan topran tm fiziksel zelliklerini belirle yen kil, mil, kum, akl gibi eitli elerin toprak bnyesindeki dzeni ve birleimi. 7. Bir dokuma nn santimetre kareye den atk, zg iplii veya dm says. 8. Bir kayataki minerallerin dze nini, hacim sel veya uzaysal konumlarn belirleyen ayrt edici zelliklerin tm, doku bilim ci, D o ku bilimi uzm an.|| doku bilim i, biy. Canllardaki dokularn oluum, geliim ve birleimini inceleyen bilim dal; histoloji.|| doku bozukluu, tp. Yara, darbe, yang, ur gibi sebeplerle bir organda ortaya kan bozukluk; ypranma; lezyon.|| doku erim esi, B ir bitki y a da hayvann yaam srasnda herhangi bir dokusunun bir hastala bal olmakszn bozulmas. || doku eritici, Bir dokuyu eritebilen madde. || doku hcresi, biy. D estek dokularnda aman hcrenin yerini alan yeni hcreler.\\ doku uyu m azl, tp. Bir doku grefnin reddine sebep olan antijen zelliklerin tm.|| doku uyuum u, tp. ki dokudaki antijen zelliklerin birbirine benzeme derecesi. dokucu, [eT. tok-m ak > dok-cu / dk-c] {az} is. Aatan srkla vurarak kestane, ceviz dken kim se. [DS] doku, [eT. tok--m ak (vurmak) > tok-u] {eAT} is. amar tokma; toka. d o k u m 1 [tokl-mak > tokum / dokum] {eT} is. Kesi , lecek kasaplk hayvan. d o k u m 2, [tok-mak > doku-mak > doku-m] is. Vcu dun bir ksmn meydana getiren liflerin birbirleri ne birleme, girime, karma dzeni; dokunu. dokum a, [dok-u-ma] is. 1. plikleri belirli desenleri oluturacak biimde birbiri arasndan geirmek su retiyle kuma, hal, kilim vb. m eydana getirme ii ve eylemi. 2. Eirme veya baka biimde iplik h line sokulabilir her cins maddeden dokuyarak, re

d o k u n a, -c [dokun-a] is. zool. 1. lkel hayvanlarn av yakalamaya yarayan uzantlar. 2. Omurgasz hayvanlardan pek ounun banda bulunan, do kunmaya, tutunmaya yarayan hareketli uzant, d o k u n asal, [dokuna-s] sf. 1. Dokuna gibi. 2. (Or gan iin) dokunaca benzer, d o k u n ak , - [dokun-ak] is. Dokunan, etki eden olay veya durum. do k u n ak l, [dokunak-l] sf. Etkileyen; insan duygu landran, insann iine ileyen; messir, d o k u n ak llk , - [dokunakl-lk] is. Dokunakl olma durumu. d o k u n ca, [dokun-ca] is. nsan iin ktl olan veya saln bozan ey; zarar.

1263

DOK

dokuncal, [dokunca-l] sf. nsan ve evre sal iin ktl ve zarar olan; zararl, dokuncasz, [dokunca-sz] sf. nsan ve evre sal iin herhangi bir kt etkisi ve zarar olmayan; za rarsz. do k u n d u rm a, [dokun-dur-ma] is. 1. Dokunmasn salama durumu ve eylemi. 2. ma etme, d o k u n d u rm ak , [dokun-dur-mak] gl. f [-ur] 1. Bir eyin baka bir eye dokunmasn salamak; temas ettirmek; dedirmek. 2. mecaz. Bir eyi birine st kapal biimde hatrlatm ak; tariz etmek; ima etmek. 3. Dokunmasna izin vermek, ses karmamak. d o k u n m a1, [doku-n-ma] is. 1. El, ayak, baka bir or gan veya vcudun bir taraf ile bir yere, bir eye veya bir kim seye bastrma, deme biiminde etkide bulunma durumu ve eylemi; temas. 2. Bir eye do kunarak etkilenme; lemis. S d o k u n m a duyusu, anat. D eri ve mukoza zerine yaplan deme, vur ma, bastrma, ekme gibi m ekanik etkileri alan du yu. d okunm a2, [doku-n-ma] is. Dokum ak eylemine u rama; tezghta retilme. d o k u n m ak 1 [eT. tok-m ak (vurmak, dvmek, sok , mak) > doku-n-mak j i j j i ] dnl.f. [-ur] 1. Bir e ye, bir kim seye eliyle veya vcudunun herhangi bir yeriyle demek; temas etmek; hafife srnmek. 2. {eAT} sabet etmek; rast gelmek. 3. {eAT} Kar koymak; kar durmak. 4. Ele almak. 5. Dzenini bozmak; kartrmak. 6. Alp kullanmak; el srmek. 7. Satamak, rahatsz etmek; tedirgin etmek. 8. Saln bozmak; salk iin zarar olmak. 9. m e caz. Duygulandrmak; etkilemek; iine ilemek. 10. lgisi olmak; ilgilendirmek; ilikin olmak. 11. H a fife demek. 12. A nlay ve onur asndan uyu mamak. 13. (yilik, ktlk, yardm vb. iin) ol mak; bulunmak. dok u n m ak 2, [doku-n-mak] edil. f. [-ur] (Kuma, hal, kilim vb. iin) dokumak eylemi yaplmak; tezghta retilmek, dokunsal, [dokun-sal] sf. 1. evremizdeki nesnelerin scaklk; soukluk; sertlik, yum uaklk gibi nitelik lerinin derimiz yoluyla alglanmasna ilikin olan. 2. Dokunma duyusuna konu olan; lems. dokunulm a, [dokun-ul-ma] is. Dokunma eylemi yaplmak durumu; temas edilme, dokunulm ak, [dokun-ul-mak] edil. f. [-ur] D okun ma eylemi yaplmak; tem as edilmek; deilmek, dokunulm az, [dokunul-maz] sf. 1. liilip el srle mez nitelikte olan. 2. mecaz. Hibir ekilde eletirilemez; yaptklarndan hesap sorulamaz; masun, dokunulm azlk, - [dokunulmaz-lk] is. 1. Dokunu lamaz, el srlemez, karlamaz ve eletirilemez olma durumu; masuniyet. 2. Yasak; tabu. 3. A na yasa ve uluslar aras gelenekler gereince baz kii lere tannan hukuk asndan iliilemez ve ayrca lkl olma durumu.

d o k u n u m , [dokun-um] is. biy. evremizde bulunan varlklarn scaklk, soukluk, katlk, yumuaklk gibi niteliklerini derimiz araclyla bildiren du yarlk yetenei; dokunma duyusu; lamise. d o k u n u ', [dokun-u] is. Deme, temas etme eylemi veya biimi. d o k u n u 2, [dokun-u] is. 1. Tezghta dokumak ey lemi ve biimi. 2. Dokuma ipliklerinin birbiri ara sndan geirili biimlerine dayanan eitlilik. 3. Dokunmu olan eyin nitelii veya biimi. 4. ed. Bir eserin paralar ve eleri arasndaki dzen, ba ve ilgi. d o k u rcu m , [tokur-cum] {az} is. 1. Ahenk; uyum. 2. Gidi. [DS] d o k u rc u n , [tokuz (r / z) + Mo. -cun > dokur-cun (dokuz balamdan oluan)] is. 1. Dokuz balam dan olumu ot veya ekin yn; tokurcun. 2. Y ir mi drt haneli bir tabla zerinde dokuz tala oyna nan bir oyun. 3. Yollu ayak. S d o k u rc u n u d z gn olm ak, {az} Geliri yerinde olmak. d o k u rcu n lu , [dokurcun-lu] {az} sf. (Kuma iin) dokuma hatas olan. [DS] d o k u rm ak , [eT. tok-mak > doku-r-mak] {az} gl. f. [-ur] Aataki meyveleri toplam ak iin srkla vurarak drmek. [DS] d o k u m ak , [eT. tok-m ak > tok--m ak /

jA-isji] {eAT} {OsT} ite, f. [-ur] arpmak; m sademe etmek, d o k u tm a, [doku-t-ma] is Dokuma iini yaptrm a ey lemi. d o k u tm ak , [doku-t-mak Jjojisjk] gl. f . [-ur] 1. Do kum ak eylemini bir bakasna yaptrmak. 2. {eAT} aktrmak. doku y u cu , [doku-y-ucu] sf. Dokuma iini yapan; dokumac. dokuyucu, [doku-y-ucu] {az} is. Aataki meyvele ri srkla vurarak drmek. [DS] dokuyu, [doku-y-u] is. Dokuma eylem i veya bii mi. dokuz, [eT. tokz / tokkz > dokuz jjl] is. 1. Se kizden sonra gelen saynn ad. 2. Bu sayy gste ren rakam: 9; IX. 3. sf. Says dokuz tane olan, dokuz ayn a ra m b a s b ir a ra y a gelm ek, Birok skk iin bir araya gelip skmas]] dokuz b a b a l, 1. Babas belli olmayan. 2. P ek ok erkekle evli lik d cinsel ilikide bulunan kadndan doan o cuk]] dokuz bal, bot. Rizomlar hayvanlardaki parazitleri ldrmekte kullanlan, bir metre kadar boylanabilen, kazk kkl ve yeilim si beyaz iekli ok yllk otsu bir bitki; ak pleme; au kunduzu; beyaz pleme; omak; kk enfiye, (Veratrum albm) || d okuz canl, ok salam; dayankl; kolay kolay lmeyen]] d okuz d o u rm ak , Merak, heye

DOK

i M i flie m o n .
dol2, [Far. dol] {az} is. Sr derisinden yaplm torba. [DS] d o la b 1 [Ar. dlb ^ j j ] (do:la:b) {OsT} sf. 1. De , reden; dnen. 2. is. Kuyudan su karmaya yarayan ark. 3. ine eya konulan rafl gzler. 4. Bedesten iindeki kk dkknlar. 5. Eski konaklarda ha rem lik ile selaml birbirinden ayran duvarda yer alan kk turnike. 6. Hile; dzen; dek. d o lab 2, [Far. dulb v ^ J-5 (dola.b) {OsT} is. Bir idrar ] yolu hastal, dolab, [Ar. dlab + Far. - (dolabi:) {OsT} is. 1. Eskiden B ursada dokunan kumalardan biri. 2. ta sv f M evlev derghlarnda yem ek kaplarnn ko nulduu dolaptan sorumlu kii. 3. tar. m paratorluk dneminde saray bahelerinin sulama ilerine ba kan bahvanlara verilen unvan. dolad, [t-la-mak > dolad l P ' ^ ] {Os T} zf. zellik le; bilhassa. dolaaz, [Far. dl (deri torba) + az ?] {az} sf. Serseri; isiz gsz. [DS] dolak, - [eT. tol-m ak > tol-ak / tol- > dol ak] is. 1. Ayak bileinden dize kadar tozluk yerine dolanan ensiz ayak yahut aba. {az} (ayn) [DS] 2. Ba rts; tlbent; yazma, {az} (ayn) [DS] 3. Bo yun atks, {az} (ayn) [DS] 4. {az} Makara. [DS] 5. {az} A rabann tekerleklerine yaparak teker lekle birlikte dnen amur. [DS] 6. {az} Eskiden ark giymeden nce ayaa sarlan bez ya da yn sarg; tozluk. [DS] 7. {az} orap eskisi; paavra. [DS] dolak, [dolak-] {az} is. Eski orap gibi ynl paralar toplayan eskici. [DS] dolal, [dola-l] {az} sf. Dolanm. [DS] dolam , [dola-mak > dola-m] is. 1. Dolamak eylemi nin her defas. 2. Bir kez dolanacak miktarda, dolam a, [eT. tol-mak > dola-ma I 4 jt] is. 1. B ir eyi baka bir eyin etrafna evirerek sarma eylemi. 2. {eAT} Sarlm bir eyin her kat. 3. tp. Trnak dolaylarnda kan iltihapl ve arl yara; et yaran; kurlaan. 4. Elbise stlerine giyilen n ak bir tr stlk. 5. Helezonlu dallar veya ieklerle meydana getirilen barok veya rokoko slbu ss leme motifi. 6. {OsT} A var kadnlarnn giydii, lacivert eteklik. [DK] 7. {eAT} Yenierilerin uha elbisesi. [DIC] 8. {eAT} {az} Ba rts. [DK] [DS] 9. {eAT} {az} Gmlek; mintan. [DK] [DS] 10. {eAT} {az} Sark. [DK] [DS] 11. {az} Eteklik. [DS] 12. {az} nlk; petamal. [DS] 13. Sedir yastklar zerine rtlen dokuma rt, yayg. 14. {az} D neme. [DS] 15. {az} A sma yapraklarndan yap lan sarma. [DS] 16. {az} Oklavaya sararak yuvar latlm yufkay tepsiye i ie halkalar eklinde d edikten sonra piirilen brek. [DS] 17. {az} Yuf

can ve sabrszlkla beklemek.|| d okuz d olanm ak, 1. {eAT} B ir eyin evresinde dokuz defa dolamak. 2. ok istedii bir eyden ayrlamamak; elde etmek iin her yolu d en em ek\ d okuz d m alt, yice saklanm.\\ dokuz dm altn d a, (Para iin) cimrice saklanan.\\ dokuz k, siy. Milliyeti Ha reket Partisinin program nda ye r alan milliyetilik, lkclk, ahlklk, toplumculuk, ilimcilik, hrri yetilik ve ahsiyetilik, kyclk, gelim ecilik ve halklk, endstricilik ve teknikilik prensiplerine verilen ad.|| dokuz k r n b ir denei, Birok ki inin tek yardmcs, tek dayana.\\ d okuz kyden kovulm a, Geimsizlii veya ahlaksz davranlar yznden birok yerden atlan.\\ d o k u z on, Yakla k olarak dokuz veya on dolaynda.\\ d okuz y o r g an eskitm ek, 1. ok yaamak. 2. H astalk veya baka sebeplerden strap iinde lmek. dokuza, [dokuz-a {eAT} is. Aralk ay; birinci knun; knunuevvel, dokuzan, [dokuz+on > dokson / dokuzan] {azf is. Doksan. [DS] d o k u zar, [eT. tokkz > tokuz-r / dokuz-ar] s f 1. Dokuz saysnn letirme biimi. 2. Her birine do kuz tane den. 3. H er grubu dokuz taneden oluan. 4. Her seferinde dokuzu bir arada olan, dokuzgen, [dokuz-gen] is. Dokuz as, dolaysyla dokuz kenar bulunan okgen, dokuzlam a, [dokuz-la-ma] is. Eski Trklerde dokuz ve dokuzun katlar saysnca verilen hediye, balk ya da ceza miktar, dok u zlatm ak , [tokuz-la-t-mak {eAT} gl. f [-ur] Dverek cezalandrmak, dokuzlu, [dokuz-lu] sf. 1. Dokuz birim ieren. 2. is. zerinde dokuz iareti bulunan iskambil kd. 3. ed. Dokuz heceli iir. 4. Gaziantep evresinde da vul zum a eliinde, kadn erkek birlikte oynanan, ritm i dokuz vurulu bir tr halay, dokuzta, [dokuz+ta] is. ki kii arasnda dokuz tala oynanan ve ta bir hizaya getirmeye daya nan bir oyun; dokurcun, dokuzuncu, [dokuz-uncu] sf. 1. Dokuz saysnn sra belirtme biimi. 2. Sralamada yeri dokuz olarak belirlenen. dokuzun, [tokkz > tokuz-un > dokuz-un] {eT} sf. Dokuzuncu. d okm an, [Fr. document] is. Bilgi edinmeye ya da kant olarak sunmaya yarar yaz; belge, dokm antasyon, [Fr. documentation] is. 1. Bir inceleme ve aratrma iin gerekli belge arama ve salama. 2. Belgelere dayandrma; belgeleme, d o k m an ter, [Fr. documantaire] sf. Belgelere daya nan; belgesel. dol1 [? dol] {az} is. Bir ksm arazi; vatan paras. , [DS]

f fiM tS M

1265

DOL

kann iine ceviz koyup tepsinin iine rekleme dizerek yaplan bir tr tatl. [DS] 18. {az} Helezon eklindeki oban sopas. [DS] fi1 dolam a beik, {eAT} rts altn srm alarla ilenmi beik. [DK]|| dolam a otu, Eskiden dolama tedavisinde kullan lan, kk beyaz veya yeil iekli, karanfilgiller den bir yllk otsu bitki, (Paroncychia serpilifolia).\\ dolam a otugiller, bot. rnek bitkisi dolama otu olan ve iine kak otunu da alan karanfilgillerin alt fam ilyas, (Paroncychioideae). dolam a, [eT. tol-m ak > tola-ma ^ ] {eT/ is. 1. Dolamba. 2. {az} Dneme; viraj. 3. sf. Dolambal; eri br; kark, dolam ak, [eT. tol--m ak / tl-m ak > dola-mak] gl-fi M [-i(v)-yor] 1. Tel, erit, iplik gibi nesne leri bir eyin zerine dndrerek sarmak. 2. Sar mak, kavuturmak. 3. mecaz. A r ve g bir ii veya iinden klmas zor bir durumu bir bakas na ykletmek, dolay dolay, {az} D ne dne.
[DS]

d o lan d rlm a 2, [dolandr-l-ma] is. Kandrlmak, aldatlmak eylemi. d o la n d rlm a k 1 [dolandr-l-mak] edil, f i [-r] 1. , Dolatrlmak, gezdirilmek. 2. Bir eyin etrafnda evrile evrile sarlmak. d o lan d rlm a k 2, [dolandr-l-mak] edil, fi [-r] Kan drlarak elinden paras veya mal alnmak. d o la n d r1 [dolandr-] is. (Bir eyi veya hayvan) , dolatrarak gezdirmek eylemi ve biimi. d o lan d r2, [dolandr-] is. Kandrmak, aldatmak eylemi veya biimi. d o la n d rm a 1 [dolan-dr-ma] is. Bir eyi veya hay , van dolatrmak eylemi. d o la n d rm a 2, [dolan-dr-ma] is. Birini aldatmak eylemi. d o la n d rm a k 1 [dolan-dr-mak , ^.j^jj] gl. fi [-r] 1. {eAT} Dolatrmak; gezdirmek. 2. Etrafn e virtmek. 3. {az} Devleti ynetmek. [DS] d o la n d rm a k 2, [dolan-dr-mak] gl. fi [-r] Hileyle birinin parasn veya maln elinden almak, dolanga, -c [dolan-ga] {az} is. 1. Helezon. 2. D neme; viraj. [DS] dolan g an , [dolan-gan] {az} sf. Helezon biiminde olan. [DS] dolanlm ak, [dolan-l-mak {eAT} edil, f i [ur] Dolanmak eylemi yaplmak; dolalmak, dolanm , [dolan-m] is. 1. Elden ele geme; dolam; tedavl. 2. Bir uzaysal cismin, ktlesi daha byk bir cisim etrafnda belli bir yrngede dnme ey lemi. dolan, [dolan-] is. Dolanmak eylemi veya biimi, dolank, - [dolan-k] {az} is. Geim; idare; maiet. [DS] dolanl, [dolan-l] sf. Hileli. >5 d olanl iflas, huk. Hileli iflas. d o lan m a, [dolan-ma] is. Dolanma durumu ve eyle mi. 2. g k b. Bir gk cisminin balang noktasna dnmek zere yapt elips eklindeki hareket. 3. Balk ann veya oltann kendi zerine sarlmas ii. d o la n m a k 1 [eT. tola-n-m ak > dolan-mak , dnl. fi [-r] 1. Bir eyin evresinde dnmek sure tiyle sarlmak. 2. Gelii gzel gezinmek; gidip gelmek. 3. Bir eyin evresinde dnmek; tur atmak. 4. (plik, sa, tel vb. iin) karmak, zlemeyecek biim de birbirine girmek. 5. B ir yere baka bir yer den dolaarak varmak. 6. {OsT} Dolamak. 7. {az} Meyil gstermek; kur yapmak. [DS] d o lan m ak 2, [eT. tola-n-mak > dola-n-mak] edil, fi [-r] 1. Dolama eylemi yaplmak. 2. Sarlmak; sarmalanmak. d o lan m ak 3, [dolan (hile) > dolan-mak] edil. fi. [-r] Aldatlmak; kandrlmak; dolandrlmak.

dolam an, [domal-an] {az} is. Domalan mantar.


[DS]

dolam ba, [dolan-ma / dola-mba ?

{OsT} is. 1.

Dolak yol. 2. {az} Dneme; viraj. 3. {az} Sa lncak. [DS] dolam ba, -c [dolan-ma > dola-mba] is. 1. Dne dne uzanan yolun kvrm l yeri; dneme. 2. kula m eydana getiren ksm larn tm, dolam bal, [dolamba-l] sf. 1. Dolambac olan. 2. mecaz. inden zor klr, stesinden zor gelinir, dolam basz, [dolamba-sz] sf. 1. Dolambac olm a yan. 2. Dorudan doruya ve ak olan. 3. Amaca dorudan ynelik, dolam k, - [dola-mk] is. A biiminde yaplm, av etrafna dolanarak yakalayan bir tr avc tuza. dolan1 [dol-mak > dol-an] sf. Dolu hle gelen; dol , mu olan. dolan2, [dola-n] is. Hile; aldatma; desise (yalan ile birlikte kullanlr). dolan3, [dolan (tescil edilmi isim)] is. tekst. Akrilik elyafn ve ipliklerin ticar ad. dolan4, [Yun. doleros] is. jeol. M ineralleri gzle grlebilen benekli ve yeilim trak renkli gabro ile bazalt aras pskrk ktle; dolerit. dolandrc, [dolandr-c] sf. Bakalarn aldatarak mal veya parasm alan kimse, dolandrclk, - [dolandrc-lk] is. Hile yaparak birinin mal veya parasn alma ii; aldatma. dolandrl1, [dolandrl-] is. Dolatrlmak, gezdi rilmek eylemi ve biimi. dolandrl2, [dolandrl-] is. Dolandrlmak eyle mi ve biimi. dolandrlm a1, [dolandr-l-ma] is. Dolatrlmak, gezdirilmek eylemi.

DOL

M IH K M .
dolalm a, [dola-l-ma] is. Dolalm ak eylemi; ge zilme. d olalm ak, [dola-l-mak] edil, f [-r] 1. Dolamak eylemi yaplmak. 2. Birlikte gezmek; gezilmek, dolam , [dola-m jJ=] is. 1. D olam a eylemi. 2. Kapal bir devre iinde bulunan svnn bir pompa araclyla srekli yer deitirmesi; devr-i daim, (1944). 3. Kalbin srekli kaslp gevem esi ile kan ve lenfin damarlar iinde srekli yer deitirmesi, devretmesi; deveran. 4. Bir eyin veya insann bir yerden baka bir yere gidip gelmesi. 5. Bir rnn veya maln alcnn eline geinceye kadar farkl pazar ve piyasalarda grd aktarma ilemi; teda vl. 6. {OsT} sf. Dolak, dolam a, [dola-ma] is. Dolam ak ii ve eylemi, d o lam ak , [eT. tola--m ak > dola--m ak / jL

d olanm alk, [dolanma-lk] is. mim. Bir yapnn ev resinde dolamaya yarar alak alan, d olap, -b [Far. dlb > Ar. dlb] is. 1. Ahap veya metalden yaplm, genellikle gzlerine eya konu lan kapakl mobilya. 2. Dnerek aadan yukarya su eken ark veya krk. 3. mecaz. Bir kimsenin amacna ulamak iin uygulad yolsuz fakat usta ca dzenlenmi yntem; oyun; hile; kurnazlk. 4. (Eski stanbul kk dkkn. 5. Byk saatlerin da) ve kollu alglarn kutusu. 6. tekst. zg hazrla m ada kullanlan birbirinin iine girebilecek biim de talardan yaplm iki dikdrtgenden oluan tezgh. 7. {az} Dokumaclkta iplik sarmakta kul lanlan ara. [DS] 8. {az} Kuyu kr. [DS] 9. {az} Pencere. [DS] S d o lab a girm ek , Aldatl m ak,[| (birini) dolaba sokm ak, H ile yapmak, al datmak]] d olab bozulm ak, Kurduu dzen anla lmak; iler yrm ez hle gelmek. || d o lab dn m ek, leri yolunda gitmek; ii tkrnda olmak, || d olap beygiri gibi dn p d u rm a k , D ar bir yerde bo yere dnp durmak.\\ dolap evirm ek, Hile yapm ak.|| dolap dolap, {eAT} D olu dolu; bol bol.|| dolap dolap a s t, {eAT} Memeden bol miktarda gelen st; bol st. [DK]|| (bir ite, bir yerde bir) do lap dnm ek, H ileli iler yaplmak]] d olap k u r m ak , Birine kar hile yapmak; tuzak kurmak. || do lap m araz, {OsT} drarn tutamama hastal. dolapa, [? dolapa] {az} sf. Tembel. [DS] S dolap a d o lapa, {az} Tembelce; tembel tembel. [DS] dolap, [dolap-] is. 1. Dolap yapan ve satan kimse. 2. {az} Su dolab yapan usta. [DS] 3. sf. mecaz. lerini hile ve dzenle yrtmeye kalkan; hileci; dzenbaz. dolapl, [dolap-h] {az} sf. (Kuma iin) kareli. [DS] d o lar, [ng. dollar / Alm. thaller] is. A merika Birle ik Devletleri ve K anadann para birimi; sembol:

dnl. f. [-r] [eAT-ur] 1. Gezmek; gezin mek. 2. Kestirme gitmeyip baka yerlerden geerek yolu uzatmak. 3. Dnp baka bir yoldan gelmek. 4. Kapal devre iinde akmak. 5. Pek ok kimse tarafndan sylenmek. 6. mz. Gezinmek. 7. mecaz. Belirmek. 8. gl. Bir yeri bir amala gezmek. 9. {eAT} Devretmek; cevelan etmek. [DK] 10. {eAT} Engel olmak; mdahale etmek; karmak. [DK] 11. {eAT} limek; satamak. 12. Bir yeri denetlemek amacyla gezmek. 13. ite. (Tel, iplik, sa vb. iin) birbirine karmak, dolanmak, d o latrlm a, [dolatr-l-ma] is. Dolatrm a iinin yaplm a durumu ve eylemi, d o latrlm ak , [dolatr-l-mak] edil f. [-r] Dola trma ii yaplmak, d o latrm a, [dola-tr-ma] is. Dolatrm ak eylemi, d o latrm ak , [dola-tr-mak] gl. f. [-r] 1. Dola m ak iini yaptrmak. 2. Oradan oraya gtrmek. 3. Sylemek istediini ak ve dorudan deil de do layl yollardan sylemeye almak, dolav, [Far. dulb => tolv lap. [DS] dolay, [dola-mak > dola-y / ts~ij t ] is. 1. B ir ye ri saran veya evreleyen yerlerin tm; evre, ha vali, etraf; muhit. {eAT} {OsT} (aym) 2. sf. epeev re; frdolay. S dolay k u tu p sa l, co. Kutuplara yakn olan; kutup evresi]] dolay k u tu p sa l yldz, g k b. Gzlem yeri srekli ufkun stnde kalan, hi domayan ve batmayan kutup dolaylarnda gr len yldz. dolay, [eT. tola-m ak > tola-yu > dola-y / ^ ^ {eAT} {az} is. Do

$
dola, [dol-az ?] {az} is. 1. Helva. 2. Pekmezli pelte. [DS] dola, [dola-] is. Karlkl birbirine dolanmak bi imi ve eylemi, dolak, - [dola-k] sf. 1. (p, tel, sa vb', iin) birbirine dcrtam, karm olan; kark. 2. (Yol iin) kestirme ve ksa olan deil de ok dolamay gerektiren. 3. ( ve olay iin) kolay zmleneme yecek, iinden klam ayacak biimde olan. 4. An lalmas ve kavranmas g. 5. mecaz. Amac do rudan verm ek yerine dolayl olarak sezdiren. 6. {az} (Kii iin) dzensiz; beceriksiz. [DS] 7. {az} (Kii iin) kirli iler yapan. [DS] 8. {az} Kendirin demet yaplamayan kalnts. [DS] dolaklk, - [dolak-lk] is. Dolak olma durumu; karklk. dolaksz, [dolak-sz] sf. Dolak olmayan; kolay zlebilen.

is. 1. Etraf; evre; dolay. {eAT} {OsT} (aym) 2. ed. tr; yznden; sebebiyle. S dolay yan, {eAT} evre yan; etrafta komu olan yerler. dolaym , [dola-y-m] is. 1. Dolama ii. 2. Dolama says. 3. Diyalektikte veya akl yrtmede iki ge arasnda ba kurulmas sonucunu veren sre.

1267

DOL

dolaysz vergi, mal. Ykmls ismen bilinen, n dolaymlamak, [dolaym-la-mak] is. fel. Nesneye, ceden tespit edilmi ve dorudan doruya alman akl yrtmenin araclyla ulamak, vergi. dolayml, [dolaym-l] sf. fe l. Akl yrtme sonucu dolayszlk, - [dolaysz-lk] is. 1. Dolaysz olma elde edilen. durumu. 2. Bir devletin baka bir devletle, arasnda dolaymz, [dolaym-sz] sf. fel. Sezgi yoluyla elde nc bir devletin aracl olmadan yapt ba edilen. S dolaymsz nerme, man. Kendisinden lant. nce hibir nerme bulunmayan nerme. || dola ymz veriler, man. B ir sezgi sonucu elde edilen dolayu, [dola-yu {OsT} is. Dolay. S dolayu veriler. almak, {eAT} evresini kuatmak.]] dolayu gez dolaymszlk, - [dolaym-sz-lk] is. 1. Dolaymsz mek, {eAT} B ir eyin evresini dolamak; dolaa olma durumu. 2. fel. Dolaym sz bir bantnn ni rak gezmek. telii. dolaz1 [dol-az ?] is. 1. Kesilen stten yaplan ke , dolaysyla, [dolay-s- + ile > dolay-s--y-la] (dolalek. 2. {az} Peynir suyunun kestirilmesi ile elde ys la) zf. 1. Bal olarak; dorudan doruya ol y edilen bir tr kelek; lor. [DS] 3. A nadolunun madan. 2. e. Sebebiyle; yznden; -den tr, deiik yrelerinde deiik biimlerde un, st, bal dolaylama, [dolay-la-ma] is. 1. ed. Bir duyguyu, ve ya ile yaplan tatl ve yemeklerin genel ad. 4. dnceyi dorudan doruya ve her zaman duyu {az} Yasz bulama. [DS] 5. {az} Kavrulmu un lur, bilinir biimde deil de, asl terimi kullanm a ile yaplan bir orba. [DS] 6. {az} Yal ham ur dan, zarif, ince ve ssl szlerle anlatma sanat; tatls. [DS] 7. {az} Kaymakla yaplan helva. 8. ssl, sanatl edeb sz. 2. Snr izme. 3. {az} {az} ncir tatls. [DS] 9. {az} kelek. [DS] 10. Snrlar belirten kroki veya kt, {az} Yada kavrulmu un zerine pekmez, bal ya dolaylamak, [dolay-la-mak] g l . f [-r] [-l()-yor] 1. da eker dkerek yaplan helva; un helvas. [DS] Bir yerin veya eyin etrafnda dolamak. 2. Bir e 11. {az} Sabunun st ya da yumurta ak ile kayna yin etrafn evirmek, tlm asyla elde edilen bir tr merhem. [DS] dolayl, [dolay-h] sf. Dorudan doruya deil de dolaz2, [Far. dl (deri torba) + az ?] {az} sf. (Kii bakas araclyla olan; vastal, (1944). fi1 dolay iin) serseri; isiz gsz. [DS] l anlatmak, Dorudan sylemeyerek sezmesini dolba, [Far. dl (deri torba) > dolba ?] {az} is. 1. salayacak biimde anlatmak; antrmak; ima etHayvan yemi konulan torba. 2. Daarck. [DS] mek. || dolayl belgeleme, ncelenen toplumsal dolba, -c [? dolba] {az} sf. Cmert. [DS] olaylarla dorudan ilgisi olmayan ancak birer ip dolcan, [Far. dil+cn] {az} is. Gen kz. [DS] ucu olabilecek nitelikteki bilgileri salama.\\ dolay dlce, [t. dlce (yumuak)] zf. miiz. Tatl bir biim l iliki, Bireyler arasnda bir nc kii veya bir de. haberleme arac sayesinde kurulan etki leim.\\ dola, [Far. dl-a (kk deri torba)] {az} ] is. 1. dolayl zne, dbl. Edilgen atl filli cmlede tm Su barda; marapa. 2. Toprak marapa. 3. Kepe. le olarak bulunan kelimede sakl bulunan gerek [DS] yapc ve olucu durumda bulunan zne; szde zne. doldu, [dol-du] {az} is. ki gaz tenekesi (40 litre) devler retm en tarafndan kontrol edildi. "|| tahl alan bir lek. [DS] dolayl tm le, dbl. Fiilin anlamn tamamlayan ve doldurma, [dol-dur-ma] is. 1. Dolmasn salama cmlede ynelm e (-e), kalma (-de) ve kma (-den) durumu ve eylemi. 2. Dolu hle getirme. 3. ed. Bir durumlarndan birinde bulunan veya edat alan metni aklamalarla gelitirme. 4. {az} Kerpi ve tmle.\\ dolayl vergi, mal. Ykmls nceden tula ile yaplan duvar. [DS] 5. sf. Gereksiz eylerle belli olmayan ancak m al ve hizmeti satn alandan doldurulmu olan; iirme, alman vergi; tketim vergisi. doldurmak, [eT. tol-tur-m ak > dol-dur-mak dolaysz, [dolay-sz] sf. 1. Araya herhangi bir arac gl. f. [-ur] 1. {eAT} Dolgunlatrmak. 2. girmeden, dorudan doruya olan; vastasz; bila vasta, (1955). 2. ed. Dorudan doruya konuyla Dolmasn salamak; dolu hle getirmek. 3. (Ateli ilgili olan. 3. fel. Dorudan doruya olann nitelii, silah iin) iine mermi srmek. 4. {eAT} (Yay kirii arasz. B dolaysz anlatm , ed. B ir kimsenin sz iin) sonuna kadar ekmek; gerginletirmek. 5. lerini olduu gibi trnak iine alarak aktarma y o (izelge, belge vb. iin) ilgilinin durumuna ve kim luyla yaplan anlatm. || dolaysz bilgi, fel. A kl y liine gre bo braklm yerlerini yazmak, ile rtme katlmakszn, dorudan doruya sezgi y o mek. 6. Yln tamamlamak, yam bitirmek. 7. me luyla edinilen bilgi. || dolaysz bulama, tp. D o caz. Birine bakas hakknda kt dnecek bi rudan dokunma ile bulama.\\ dolaysz kant, man. imde szler sylemek, onun aleyhine ikna etmek. Tmevarmlar ve kesin olmayan durumlarn verdi {az} (ayn) 8. (Ses ve koku iin) yaylmak; kapla i bilgiler dnda kalan gerek ve kesin kant.|| mak. [DS] 9. Bir m ekna canllk ve hareket getir

DOL

MiilCSM.

M idesi bulanmak; rmek. 4. shal sancs ile kv mek; canlandrmak; neelendirmek. 10. A lak ve ranm ak ve tuvaletini yapmak, verimsiz topraklarn nne set yaparak sel sular tarafndan getirilen milli topran birikmesini sa dolgarmak, [tol-mak > tola-r-mak > dolga-rlamak. 11. Yelkenleri rzgrla iirmek. 12. tp. mak] {eT} gsz. f [-ur] Midesi bulanmak; tiksin r olan bir diin rk ksmm oyarak boluu mek. [DLT] bir dolgu maddesi ile kapatmak. 13. fz. Elektrik dolgamak, [tol-mak > tolga--m ak > dola-bataryasn yklemek. 14. Bir nesnenin bo yerleri mak] {eT} ite, f. [-ur] 1. Birlikte dolamak; yar ni sslemelerle kapatmak. 15. (Dizgin iin) ek dmlaarak dolamak. 2. Dolamak, mek; germek. 16. argo. D onuna byk aptesini dolgatmak, [tol-mak > tola-t-m ak > dola-t-mak] yapmak. S1 doldurm al etmek, {eAT} D olacak du {eT} gl. f. [-ur] Bir ar veya acya sebep olmak; rum a gelmek. artmak. doldurmak, [doldurma-l] sf. 1. inde doldurma ve dolgu, [dol-gu] is. 1. Bir oyuun, kovuun iine iirme eyler bulunan. 2. dbl. (Cmle iin) hibir doldurulan madde. 2. B ir ukur veya alann dze ek getirmeden dntrme uygulanm olan. Se yini ykseltm ek iin toprak doldurma ilemi. 3. im ler yaplyor. "Seimlerinyapm.. > Yaplan bu tr doldurma ilem inin sonucu. 4. tp. doldurm alk, - [doldurma-lk] is. 1. Doldurma Diilikte, rk diin rk yerini temizleyerek iinde kullanlan ey. 2. Fotoraf stdyolarnda uygun malzeme ile tamamlamak, fi1 dolgu yap makineye her seferinde bir film sren, iinde on iki mak, 1. Doldurmak. 2. tp. rk dileri temizleyip veya on sekiz adet film bulunan kutucuk. uygun malzeme ile doldurmak. doldurtma, [doldur-t-ma] is. Doldurma iini yaptr dolgulu, [dolgu-lu] sf. 1. Doldurulmu olan. 2. inde m a eylemi. dolgu maddesi bulunan, doldurtmak, [doldur-t-mak] gl. f. [-ur] Doldurma dolgun, [dol-gun] sf. 1. Dolu olan. 2. i yn, pamuk iini bir bakasna yaptrmak, vb. eylerle doldurularak iirilmi, yuvarlatlm doldurucu, [doldur-ucu] is. 1. Doldurmak eylemini olan. 3. (Kii iin) imana yakn, balk etinde; yapan aygt. 2. Bir kapta bulunan herhangi bir sv imanca. 4. (cret iin) tatmin edici miktarda; y baka kaplara aktarp doldurmaya yarar otomatik ykseke; oka. 5. mecaz. (fke, krgnlk vb. makine. iin) bu tr duygularla dolu, bu duygular ar basar dolduruk, -u [doldur-uk] {az} sf. Doldurulmu. hlde. [DS] doldurulma, [doldur-ul-ma] is. Dolu hle getirilme dolgunca, [dolgun-ca] sf. Dolgun bir halde; biraz iman; imanca; tombulca, eylemi. dolgundurm ak, [dolgun-dur-mak J] {eAT} doldurulmak, [doldur-ul-mak] edil. f. [-ur] 1. Dolu hle getirilmek. 2. mecaz. Bakas hakknda kt gl. f [-ur] ok kzdrmak; fkelendirmek.; tehev dnecek hle getirilmek; kkrtlmak, vre kaptrmak, dolduru, [doldur-u] is. 1. Doldurma eylemi veya dolgunlama, [dolgunla--ma] is. D olgun hle gelme biimi. 2. argo. vg dolu szlerle kandrma; al eylemi; tombullama; imanlama, datma. <5 doldurua gelmek, argo. Kandrlmak, dolgunlamak, [dolgunla--mak] dnl. f. [-r] 1. aldanmak.\\ doldurua getirmek, argo. Birini kan Dolgun bir hl almak; imanlamaya balamak; drmak, aldatmak. tombullamak. 2. {az} Olgunlamak. [DS] dolerit, [Yun. doleros (aldatc) > Fr. dolerite] is. dolgunluk, -u [dolgun-luk] is. Dolgun olma duru min. Gabro ailesinden, benekli ve yeilimtrak mu; tombulluk, renkte, orta taneli ktle; dolan ta, dolgunm ak, [dol-gun-mak {eAT} dnl. f. [] dolgag, [tol-mak > tol- > dol-] (dola:) ur] fkelenmek; fkeden ne yapacan bilemez {eT} is. 1. Dolanlan ey. 2. Tak; kpe. 3. Sknt; hle gelmek. ar; ac; sz; lculun; burlcuntu veya bulant. 4. Bir merkez veya eksen etrafnda girdap gibi dnme. dol, [tol-mak > tol-I > dol-] (dolv) {eT} is. Ya bi imi olan dolu, [Clauson] 5. K ar frtnas; tipi. 6. Dolak; tozluk; getr. dollg, [tol > tol-lg > dol-lg] {eT} sf. (Ya dolgamak, [tol-mak > dol-mak] (dola.mak) biimi olarak) dolulu; dolusu bulunan, {eT} gl. f [-ur] 1. Dolamak; sarmak; bkmek. 2. dolikosefal, -li [Yun. dolikhos (uzun) kephale (ba) Tak takmak; taknmak. 3. (Karn iin) armak; > Fr. dolichocphale] is. Kafatasnn nden arkaya burulmak. olan ap enlemesine olan apndan daha byk dolganmak, [tol-mak > tola-n-m ak > dolga-nolan; uzun kafal, mak] {eT} dnl. f. [-ur] 1. Kendisine dolamak; do dolikosefallik, -i [dolikosefal-lik] is. Uzun kafal lanmak. 2. Ar ve sanc yznden kvranmak. 3. olma durumu; dolikosefal kafa biimi.

i m

l e

s i

1269

DOL

dolkuk, [tol-mak > tol-uk-m ak > to!-(u)k--uk > dol(u)k-k] {eT} is. iirilmi deri kap; tuluk, dolkuklanmak, [tolkk > tolkulc-la-n-mak > dolkukla-n-mak] {eT} dnl.f. [-ur] Tulum gibi imek, dolkumak, [dollcu-mak] {az} gsz. f. [-r] K am a olduu hlde yorgunluk vb. etkisiyle doymu gibi olmak. [DS] dolluk, -u [dol-luk] {az} is. 1. Mide bozukluu ve mide ikinlii eklinde beliren hastalk. 2. Bebe in vcudunda kp kaybolan sivilceler. [DS] dolma, [eT. tl-m ak > dol-m ak > dol-ma] is. 1. Dolu hle gelme eylemi. 2. Tavuk, hindi gibi hayvanlarla lahana, asma yapra, kabak, patlcan gibi yaprak ve sebzelerin iine kyma, pirin, soan, baharat karm har doldurmak suretiyle yaplan yemekle rin genel ad. 3. argo. Yalan; hile; dalavere. 4. ar go. Esrarla kartrlarak sarlm sigara. 5. Ahap yaplarda kuak aralar amur veya tula ile doldu rulmu duvar. 6. Akarsularn getirdii maddelerin birikimi. 7. {az} Kerpi ve tula ile yaplan ahap duvar. [DS] 8. {az} Rhtm. [DS] 9. {az} Zemin doldurularak yaplan bina. [DS] 10. {az} Topra som adan doldurulmu yer. [DS] 11. sf. Doldurula rak yaplm olan. 12. argo. (skambil kd iin) oynayan kazandracak biimde dizilmi, fi1 dolma biber, D olm a yapm aya uygun bir tr byk biber. || dolma demiri, {az} Patlcan oyaca. [DS]|| dol ma dudak, {az} Azna kadar dolu; dopdolu. [DS]|| dolma gibi, Kabark, ikin.|| dolma ii, {az} nce bulgur. [DS]|| dolm a kalem, ine m rekkep doldurularak kullanlan yaz kalemi.\\ dol ma oda, {az} Evlerin y e r odas. [DS]|| dolma ye mek, argo. Yalana, hileye kanmak.|| dolm ay yut mak, argo. Yaplan hilenin fa rkn a varmadan al danmak; kandrlmak. dolmac, [dolma-c] is. 1. D olm a yapan; dolma yemei yapm akta ustalam kii. 2. Dolma yem e ini ok seven. 3. argo. Hileci, yalanc, dolma, [dol-ma {eAT} sf. 1. Doldurulmu; dolmu. 2. {az} Yastk. [DS] 3. {az} Toplant ye ri. [DS] dolmak, [eT. t-mak (dolmak, kapanmak) > tl-m ak > dol-mak ji j^ ] dnl.f. [-ar] 1. Dolu hle gelmek. 2. Bir eyin iine birikerek boluu ortadan kal drmak. 3. B ir eyle batan baa kaplanmak. 4. Bir yerde pek ok kii toplanmak; kalabalklamak. 5. (Sre iin) tam amlanmak; bitmek; tam am olmak. 6. Bir duygu ile batan ayaa kaplanmak; kendini bir duyguya kaptrmak. 7. mecaz. Sabr kalmamak; dayanamayacak hle gelmek. 8. {eAT} Patlayacak hle gelmek, fi1 dola gelmek, {eAT} 1. dolmaa balamak. 2. Dol dolu olmak. || dola kalmak, {az} Yla kalmak; bollamak; dolup tamak. [DS]|| dolup tamak, Gereinden ok olmak.

dolmalk, - [dolma-lk] sf. Dolma yapmaya uygun olan. dolman, [dol-man ?] {az} sf. a. [DS] dolmen, [Kelte. dolmen > Fr. dolmen] is. ki bata ki dikili, ncs stne kapak olarak rtlm byk tatan olumu lk a yaps, dolm, [dol-mak > dol-m {OsT} is. ki ile doldurulmu kadeh, dolmu, [dol-mu sf. 1. D olu hle gelmi olan. 2. (Yay iin) ekilmi. 3. is. K ent iinde belli g zerghlarda sefer yapan, dolduka yola kan k k toplu tam a arac. S1 dolmu dura, D olm u larn bekleme yapt, yolcu indirip bindirdii du raklar. || dolmu ok, {eAT} Atlmaya hazr ok; e kilmi ok. || dolmu yapmak, 1. Dolmu ad veri len, oturma yerleri dolduka sefere kan arala yolcu tamak. 2. Birka kii birleerek ortaklaa bir tat tutmak. || dolmu uak, D zenli sefer y e ri ne yolcu dolduka kalkan uak. dolmuu, [dolmu-u] is. Dolmu ileten kimse, dolm uuluk, -u [dolmuu-luk] is. 1. Dolmu iletmecilii. 2. Dolmuunun yapt i. dolo, [tol-mak > tol- / dl] (do;lo:) {eT} sf. -* tolu / dolu. dolomit, [Fr. dolomite] is. min. M ermer, talkl ist ve bakalam kayalarnda rastlanan doal kalsiyum ve m agnezyum ift karbonat, dolp, [eT. tl-m ak > tol-()b] {eAT} is. 1. Yn; kme. 2. zm. Hepsi; btn; tamamyla, dolturmak, [eT. tl-m ak > tol-tur-m ak / tol-dur-mak / dol-dur-mak] {eT} g l . f [-ur] Doldurmak. [DLT] dolu1 [eT. t-m ak (doldurmak, kapatmak) > tl-m ak , > tol- / dl- > dol-u / y t ] sf. 1. i tamamen dolmu bulunan. 2. ok miktarda bulunan. 3. Alan olarak her yeri kaplanm olan; hibir delik veya i boluu bulunmayan. 4. Bo zaman bulunmayan; ok megul. 5. ( vb. iin) ok olan. 6. (Ateli si lahlar iin) namlusunda atelenmeye hazr mermisi bulunan. 7. (Yay iin) ekilerek gerilmi ve ata hazr durumda. 8. (Atclkta vuru iin) isabet eden. 9. (Torna malzemesi iin) delik almam. 10. mecaz. Etkili bir duygu iinde bulunan; kafa snda pek ok dnce tayan. 11. Geni bir bilgi birikimi bulunan. 12. (Dizgin iin) gergin. 13. Ge reinden ok; fazla; bol. 14. {eAT} {OsT} is. ki konulm u kadeh. 15. mek veya sunm ak iin ka dehe konulm u rak. 16. Atlan mermi. 17. argo. i esrarl sigara. 0 dolu ay, {eAT} {OsT} Dolunay; bedir.|| dolu bakmak, {eAT} Gl saymak; za y f olarak deerlendirmemek,|| dolu dolu, {OsT} Dolu olarak. || dolu duvar, mim. zerinde hibir delik bulunmayan duvar.\\ dolu gzle bakmak, {az} yice tanmak; alc gzle bakmak. [DS]|| ... dolusu, ... dolduracak kadar.\\ doluya dutmak, {eAT} ok

DOL iki iirip kendinden geecek hle getirm ek.]| Do luya koydum alm ad, boa koydum dolm ad. K ararszlk ve aresizlik anlatan sz; zmszlk ifadesi.\\ doluyu ekm ek, arap kadehim birden dikip imek. dolu2, [tl-mak > tol] (do lu) zf. Gereinden ok; fazla; bol. doIuJ, [eT. t-m ak (kapatmak, doldurmak) tol- / tolu > dol-u] is. Atmosferin st katlarnda ar sou un etkisi ile buz hlinde katlap eriyemeden yere ulaan ya ekli. S dolu y am ak, Yamur dam lalar yerine buz paralar yamak. d o lu ca1 [dolu-ca] {az} is. Bulgurcuktan iri kar ta , nesi. [DS] doluca2, [eT. ton (souk, don) > don-mak > dou-ca > doluca] {az) is. 1. At ve eeklerde, terli iken tmekten ileri gelen bir hastalk. 2. Tetanos has tal. [DS]

IMMCESM. do lu lu k 2, -u [eT. tulun (akak) > tulun-luk > dolu luk] {az} is. Yeni doan bebein yzndeki sivil celer. [DS] dolum , [dol-um] is. Doldurma ii, dolu n ay , [dol-un+ay] is. Ayn gnee bakan yar kresinin dnyaya tamamen dnk ve tam bir daire biiminde grnd evre; ayn on bei; bedir, d o lu n d u rm a k , [dolun-mak > dolun-du-mak] {eT) g l.f. [-r] 1. Gizlemek. 2. Gstermemek. d o lu n m a k 1 [eT. tol-un-m ak > dol-un-mak ,

{eAT} dnl. f. [-ur] (Ay iin) dolunay olmak; bedir hline gelmek. d o lu n m ak 2, [dol-un-mak] {az} dnl. f. [-ur] ok sevinmek. [DS] d o lu n m a k 3, [a. tul-un-mak > dol-un-mak] {az} dnl. f. [-ur] 1. Gzden kaybolmak; gr alan dna kmak. 2. (Gne, ay vb. iin) batmak. [DS] d o lu n tu , [dol-un-tu] {az} is. 1. Toplanm, dolmu, dolucah, [dolu-cah {eAT} is. iy tanesi; eb birikm i olan eyler. 2. Dolma, toplanma, birikme nem; jale. hli. [DS] S1 d o lu n tu olm ak, {az} Gzlerde ya dolucak, - [dolu-cak] {az) is. Dolu tanesi. [DS] birikmek; gzleri yaarm ak; gzleri dolmak. [DS] doludizgin, [dol-u+diz-gin] sf. 1. (Binek atlar iin) dolu, [dol-u] is. Dolma eylemi veya biimi, son hzla. 2. mecaz. nne geilemeyecek biimde; dolum a, [dol-u-ma] is. Birlikte dolma eylemi, ok olarak. S doludizgin gitm ek, 1. Son hzla dolum ak, [dol-u-malc] ite, f. [-ur] Bir yere dol komak. 2. mecaz. nne geilem eyecek biimde mak; bir araya gelmek, olmak. dolyan, [dol-gan] {az} sf. 1. Dolan; dolu. 2. Bol; d o lu k 1 -u [dolu-k ?] {az} sf. Belirsiz. [DS] , ok miktarda. [DS] fi1 dolyan p az a r, {az} ok d o lu k 2, -u [eT. tulun (akak)] {az} is. Avurt; ya bol; bolluk iinde. [DS] nak. [DS] d o m 1 [dam / dm / dom (yans.)] is. Su veya baka , doluka, [dol-uk-a] (az) zf. (Doymak eylemi iin) sv maddelerin damla damla akn bildiren kk. tka basa. [DS] [Zlfkar] dom-la d oluklam ak, [doluk-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [l()~ dom 2, [dom] {eAT} sf. Metanetli; sarslmaz. S 1 dom yor] Alayacak duruma gelmek; gzleri yaarmak. d u rm a k , {az} 1. Ayakta durmak; dikilmek. 2. [DS] (Bebek iin) yrm ee balamak; ilk admn at dolukm a, [dol-uk-ma] is. 1. Alama durumuna gel madan nce ayakta durmak; tay durmak. [DS]|| m e eylemi. 2. {az) Yorulma, heyecanlanma gibi dom y re i oy n am ak , {eAT} Metanetli yrei oy sebeplerle oluan nefes darl. [DS] namak. [DK] d olukm ak, [dol-mak > dol-uk-mak jL / j^jlU] dom 3, [eT. tm > dom (yans.)] {az} is. Davul. [DS] gsz. f. [-ur] 1. ok dolmak; tamaya hazr olmak. dom 4, [Rus. dom (ev)] {az} is. Al. [DS] 2. Gl bir duygusal etki altnda kalarak alaya d o m 3, [Yun. domi] {az} is. Tavan tahtas yapmak cak duruma gelmek; alamakl olmak, {az} (ayn) iin am aacndan balta ile yarm ak suretiyle ayr [DS] 3. {eAT} {OsT} (Gz. iin) yala dolmak; ya lan kalplar. [DS] armak. 4. {eAT} {OsT} fkelenmek; kzgnlktan ne d o m a 1, [*dom (yuvarlak knt) > doma] (d o ma) yapacan armak. [DS] 5. {az} eitli sebep {az} is. . Topa. 2. Ebe tarafndan yuvarlak bir lerden nefes alamaz hle gelmek; gc kalmamak. ta, bir sopayla yuvasna sokulmaya allrken, [DS] 6. {az} Komaktan ya da yorgunluktan vcu dier oyuncularn buna engel olmas biiminde oy dun bir yeri armak. [DS] nanan bir ocuk oyunu. 3. Bu oyunda kullanlan doluksam ak, [dol-mak > doluk-sa-mak] gsz. f. [-] yuvarlak ta. 4. Ur. [DS] [-s()-yor] (Gz iin) yala dolmak; yaarmak, d o m a2, [Yun. doma] {az} is. 1. Evlerin dam ve dolulam ak, [eT. tl-mak > tol- > tol--l-mak > duvarlarna konulan aa direk. 2. Kuyu kr. dol--l-mak] {eT} g l.f. [-r] Doldurmak. [DS] d o lu lu k 1 -u [eT. tl-mak > tol- > tol-u-lulc > dol- dom a, [*dom (yuvarlak knt) > dom-a] {az} is. , 1. Srlarn ak kemii. 2. Ask kemii ile oyna u-luk _j=] is. 1. Dolu olma durumu. [K.B] 2. {eAT} nan bir oyun. [DS] Ay m dolunay hli.

1271

DOM

domak, - [*dom (yuvarlak knt) > dom ak ?] {az} is. Ocaa konulan ana ktk. [DS] domal, [*dom (yuvarlak knt) > dom-al] {az} is. Tepe. [DS] domala, [*dom (yuvarlak knt) > dom-al-a

domat, [M eksika d. tomatto / Yun. ntomta] {az} is. Domates. [DS] domatan, [Yun. ntomta] {az} is. Salep. [DS] domata, [Yun. ntomta] {az} is. Patates. [DS] domate, [Meksika d. tomatto / Yun. ntomta] {az} is. Domates. [DS] gKjk] {&AT} is- I- Tmsek; kambur; yumru. 2. domates, [M eksika dili, tomatto / Yun. ntomta] is. Yoku, domala gzl, {eAT} F rlak gzl. bot. 1. Patlcangillerden, ana yurdu Orta Amerika domalak, - [*dom (yuvarlak knt) > domal-ak] ve A nd dalan yresi olan, ok dall ve yumuak {az} sf. 1. Yumru veya bir tm sek oluturmu; gvdeli, yapraklar birleik, tyl ve zgn koku domalm olan. 2. is. Y er elmas. 3. Patates bii salgl, meyvesi krmz, etli, sulu otsu bir sebze minde yenilebilir bir mantar. [DS] bitkisi, (Lycopersicum esculentum). 2. Bu bitkinin domalan, [domal-mak > domal-an] sf. 1. i ve etli, sulu ve krmz meyvesi. S domates orbas, kabark bir hlde duran; knt yapan. 2. Ba ileri mutf. Domatesten yaplan bir tr sebze orbas. || de, dizleri bkk ve gerisi kk hlde km bu domates ekisi, {az} mutf. D omates salas. [DS]|| lunan. 3. is. bot. Genellikle meelik alanlarda top domates salas, mutf. D omatesin etli ksmnn de rak altnda yumrular hlinde yetien yenilebilir iik usullerle suyunun azaltlmas ile yem eklerde mikorizli askl mantar, (Terfezia). 4. {az} Y um ur ta. [DS] 5. {az} Yastk. [DS] 6. {az} Zehir. [DS] 7. kullanlmak zere hazrlanm sala. {az} B ir tr msr hastal. [DS] domatis, [Meksika d. tomatto / Yun. ntomta] {az} is. Domates. [DS] domal, [domal-mak > domal- is. 1. Kam dom b1 [damb / dmb / dimb / domb / dmb / dmb , bur; tmsek; yumru. 2. Yoku. S domal olmak, (yans.)] is. Vurma, arpma, elle alma, alg alm a {eAT} 1. Yumrulamak; tmseklemek. 2. Frlak gibi grltl ses karma ve ahenksiz konuma olmak; prtlamak. bildiren yansmal kk. [Zlfikar] dom b-ul dombul, domal, [domal-] is. Domalm ak eylemi veya bi domb-ur-da-mak imi. domali, [domal- {az} sf. (Gz iin) fr domb2, [damb / domb / dmb / dnb / dumb (yans.)] is. Yuvarlanma, takla atma ve dme bildiren kk. lak; patlak. [DS] S domali gzl, {eAT} Patlak [Zlfikar] domb-a-dak, domb-a-dan, domb-al-ak, gzl. domb-al-mak domalma, [dom-al-ma] is. Domalm bir durum al dombadak, - [domb (yans.) domb-a-dak] (do 'mma eylemi. badak) {az} zf. Anszn, birdenbire. [DS] domalmak, [eT. *tm-mak (imek, kabarmak) > tom -al-mak / *dom (yuvarlak knt) > dom-al- dombadan, [domb (yans.) domb-a-dan] (d o mbadan) {az} zf. Anszn; birdenbire. [DS] mak jb] dnl. f. [-r] 1. B ir yan tm dombadz, [domb (yans.) > domb-adz ?] {az} sf. 1. sek bir biimde kmak. 2. Arkasn karp ba (Kii iin) iman. 2. (Kii iin) ok zengin. [DS] ileride dizleri bkl melmek; secde eder gibi dombadiz, [? dombadiz] {az} is. H asr otundan durmak. 3. {eAT} {OsT} Y usyumru kabarmak; tm yaplm iki kiilik kk sal. [DS] sek oluturmak. 4. {az} lmek; gebermek. [DS] 5. dombak, - [domb (yans.) > domb-ak] {az} sf. 1. {az} fkeli ve dargn durmak; somurtmak. [DS] 6. Yuvarlak. 2. Ba ak; plak. 3. is. Tomurcuk. 4. {azj Anlamsz bir yzle hareketsiz durmak. [DS] 7. {az} Oturmak. [DS] 8. {az} Kabarmak; do- Sasz ba. [DS] murmak. [DS] 9. {az} (Aalar iin) tom urcuk dombalak, - [dombal-mak > dombal-ak] {az} is. 1. Takla. 2. iman ocuk. 3. Zatrrie. 4. Domalan karmak. [DS] 10. {az} Yere batmak. [DS] mantar. [DS] dombalak amak, Takla atmak.\\ domaltma, [domal-t-ma] is. Domalm asn salama dombalak atmak, Takla atmak.\\ dombalak kl eylemi. mak, Takla atmak. domaltmak, [domal-t-mak / j^jJloj] gl. f. dombalaku, [dombal-a+k / dombal-ak+u ?] {a[-r] 1. Domalmasn salamak; secde eder gibi z} iz. Ayaklar havada olmak zere srt st duru ktrmek, {az} (ayn) [DS] 2. mecaz. Ortalk yere, mu. [DS] ayak altna gze batacak ekilde koymak. 3. {eAT} dombalamak, [dombal-a-mak / domba-la-mak] {a{OsT} Yumrulatrmak. z} g sz.f. [-r] [~l()-yor] (Deve iin) komak; s domana, [? domana] {OsT} is. Sark, ramak. [DS] domarmak, [dom-ar-mak] {azf gsz. f. [-r] (Aa dombalan, [dombal-an] {az} sf. 1. Y er elmas. 2. iin) tomurcuklanmak. [DS] Domalan mantar. [DS] domartlak, - [dom-ar-t-lak] {az} is. Olmam dombalmak, [domb (yans.) > domb-al-mak] {az} meyve; ham meyve. [DS]

dom

I M1I K 0M S

dnl. f. [~r] Secde eder gibi yere kerek arkasn karmak. [DS] dombaltmak, [dombal-t-mak] {az} gl. f. [-ir] 1. Takla attrmak. [DS] 2. Birini secde eder gibi k trmek. 3. Gze batacak ekilde ortalkta brakmak, dombay, [Kafkas, dil. domba / dombay is. 1. zool. Asya, Afrika ve A vrupann scak blgelerin de yaayan, ou yaban, siyah derili, uzun seyrek kll, gevi getiren memeli hayvan; manda; {OsT} (ayn), (Bbals bubalus). 2. Kk ve yuvarlak bir tr hyar. 3. Dolma; sarma. 4. An dik gelmesi durumu. 5. sf. (Kii iin) ksa boylu ve iman. S dombay bal, {az} zool. H enz bakalam ge irmemi kuyruklu kurbaa yavrusu. [DS]|| dom bayna dkmek, {az} Tutumsuzluk etmek. [DS]|| dombay inei, {az} D ii manda. [DS]|| dombay kz, {az} E rkek manda. [DS] dom baz1 [domb-az / tmbz ?] {eAT} is. 1. rmak , larda ileyen alt dz kayk. 2. stnde kpr kum lan kayk biiminde duba. dombaz2, [domb-az ?] {az} is. 1. Siyah kuru zm ve erik kurusu karmndan yaplan hoaf. 2. M i rasyedi. [DS] dombil, [domb-il] {az} is. 1. Ban orta yerinde uzatlm sa; kkl. 2. Tavuk ve kularn tepesin deki ssl ty. [DS] dombra, [Ar. tanbr > tam bura > dombra ?] is. mz. Kazak Trklerinin kullandklar iki telli, gvdesi gen veya oval, uzun kollu alg. dom bul1 [domb (yans.) > domb-ul] is. Yuvarlanma, , takla atma ve dme bildiren yansmal gvde. S dom bul dombul, {az} (Yrmek eylemi iin) y a va yava. [DS] dom bul2, [domb-ul] {az} is. 1. Omuz. 2. Sulama suyunun ayrld ana bent. [DS] dombulu, [domb-ul-u ?] {az} is. A lt ayla kadar deve yavrusuna verilen isim. [DS] domburdadan, [domb-ur-dat-an] {az} sf. (Kii iin) yellenen. [DS] domdan, [dom-dan] {az} sf. Kendini beenmi. [DS] dom dom 1, [dom+dom] {az} is. 1. Davul. 2. sf. (Ko num ak eylemi iin) kaba ve ters; aksi. [DS] domdom bcei, {az} zool. Austos bcei. [DS]|| domdom helvas, {az} 1. Azda ubuk eriyen bir tr helva. 2. H er zam an sylenen sz. [DS] domdom2, [Bengal dili, damdamo => domdom / dumdum] is. lk defa Bat B engalin banliys olan Dum D um da imal edilmi olan, ekirdei ha bi iminde entilen ve byk yaralar aan, kullanm 1899 Lahey antlamas ile yasaklanan tfek m er misi. S1 domdom kurunu, Bat B e n g a lin banli y s olan Dum D u m imal edildii iin bu ad da alan, ekirdei ha biiminde entik tfek mermisi.

domdom adan, [dom+dom-a-dan] {az} zf. Kendili inden. [DS] domik, -i [Rus. dom (ev) + -ik (klt. e.)\ {az} is. Bostan ya da bahe kulbesi. [DS] dominant, [Fr. dominante] sf. 1. Benzerleri arasnda gc ve nemi stn olan; bata gelen; baat; h kim. 2. mz. eken, domino, [Lat. domino (efendi, rahip)] is. 1. zeri dz ve eitli sayda noktalarla iaretlenmi yirmi sekiz adet ta ve bu tala oynanan oyun. 2. Maskeli balolarda giyilen n ak, kukuletal uzun elbise. 3. Eskiden Hristiyan din adamlarnn beyaz stlk lerinin zerine giydikleri klk elbise, bugn ise koro yerinde din adamlarnn giydikleri pelerin. 4. elkt. Yum uak ve esnek kablolar sert kablolara balam ak iin kullanlan domino grnmndeki ekleme nitesi, dominyon, [tng. dominion (mlk)] is. ngiliz millet ler topluluuna ye bam sz lke, domruk, -u [eT. tom -ur-mak (yuvarlaklatrmak) > tomru-k] {az} is. Tomruk. [DS] domrun, [dom-(u)r-un] {az} is. Tomruklar dz gnce yerletirerek yaplan kp. [DS] domak, - [tom-u-mak > dom-(u)-ak] {az} sf. 1. Durgun; zgn. 2. Ask suratl; somurtkan. [DS] domuk, -u [Rus. domik (evcik)] {az} is. 1. Avcla rn kn yaptklar av beklem e yeri. 2. ok souk yer. [DS] domur, [dom (yuvarlak knt) > dom-ur] sf. 1. Kabarck. 2. Kabark. 3. is. Tomurcuk. S domur domur, 1. Kabark kabark. 2. (Ter iin) damla damla. domuram ak, [domur-a-mak] {az} gsz. f. [-r] [r(u)-yor] fkeli fkeli kendi kendine konumak. [DS] domurcuk, [domur-cuk] {az} is. Tomurcuk. [DS] domurlanmak, [domurla-n-mak] dnl. f . [-r] (Gz ya, ter, kan vb. iin) damla eklinde kabarmak. dom urm ak1 [dom (yuvarlak knt) > dom-ur-mak] , {az} gsz. f. [-ur] 1. (Aalar iin) tom urcuklan mak. 2. Bir yerden damla eklinde su ya da bir sv kmak. 3. Kabarmak. 4. (Su iin) kaynaktan kay nayarak kmak. 5. (Kan iin) kesilen yerden yava yava kmaya balamak; deri stnde damla olu turm aya balamak. [DS] domurm ak2, [dom (yuvarlak knt) > dom-ur-mak (yuvarlaklatrmak)] {az} gl. f. [-r] Aalar k sa ksa keserek kerestelik hle getirmek; tomruk hline getirmek. [DS] dom urtm ak, [domur-t-mak] {az} gl. f. [-ur] Fidan ya da iein tepesini koparmak. [DS] domumak, [dom (yuvarlak knt) > dom-u-mak] {az} dnl. f. [-ur] 1. Kskn olarak yaplan ie ve sze karmadan durmak; somurtmak. 2. Srt mak. 3. (nsan ve hayvan iin) m ekten dolay

I C E 2 M

.1 2 7 3

DOM

bzlmek; bzlerek oturmak. 4. melmek. [DS] fi1 domuup kalmak, {az} Souktan dolay bizl hlde uzun sre durmak. [DS] domuuk, -u [domu-uk] {az} sf. Suratm asm olan; somurtkan; ask suratl. [DS] domuz, [eT. ton (iman, yal) > ton-uz > donuz > domuz [EREN]] is. zool. 1. Dom uzgiller familyas nn rnek tipi, btn eski dnyada eti, ya ve deri si iin beslenen toynakl, memeli hayvan; hnzr, (Sus scrofa domestica). 2. mecaz. Aksi, inat, ters ve hain adam. S domuz ara, bot. Yumrulu pem be veya beyaz iekli, yum rular zehirli ok yllk otsu bitkiler, (Cyclamen).\\ domuz arabas, ok ar ykleri yakn bir yere tamak iin kulla nlan alak, kiik tekerlekli dz araba.\\ domuz ayrk otu, bot. Budaygillerden tarma zararl bir ot, (Cynodon dactylon), byk ayrk otu.|| domuz baklas, bot. B ir yllk, tylii, beyaz ve mavi iekli, tohum lan zehirli otsu bitki eitleri; termiye; ac bakla; camuz baklas; delice bakla; gvur baklas; yahdi baklas, (Lupinus).|| domuz bal, bot. Yu nus balgillerden souk ve lk denizlerde ya a yan memeli bir hayvan, (Phocaena).\\ domuz ba, {az} insan, hayvan ve bitkilerde gzle grlebilen byklkteki ilik; ur. [DS]|| domuz kelten, {az) K uzey ve kuzeydoudan esen ok souk ve id detli riizgr. [DS]|| domuz kerten, {az} Kuzey ve kuzeydoudan esen ok souk ve iddetli rzgr. [DS]|| domuz melten, {az} Kzey ve kuzeydo udan esen ok souk ve iddetli rzgr. [DS]|| domuz dam, 1. M aden kuyularnda kme tehli kesine kar her taraf dikmelerle rlen boluk. 2. {az} ay ve rmaklarda ta ve aa pa ra la n ile yaplan bent. [DS] 3. {az} Sel basknna engel ol m ak iin dere kenarlarna yaplan korkuluk. [DS] 4. {az} Suyun kt kaynak ve evresi ile zeri ka pal havuz. [DS]|| domuzdan bir kl ekmek, Se vilmeyen ve cimri birinden bir ey alabilmek.\\ do muz derisi, anta ve ayakkab yapm nda kullan lan bir tr salam deri. || domuz dikeni, bot. 1. A k deniz blgesinde yetien tohumlar ok zehirli bir aak, (Anagyris). 2. D alk blgelerde yetien, yapraklar tyl, iri iekli, p e k ok eidi bulunan otsu bitkiler, (Carlina).\\ domuz erii, {az} Yaban erii. [DS]|| domuz eti, Yahudilikte yasaklanan, Mslmanlkta da haram saylan domuzdan elde edilmi et.\\ domuz gibi, 1. K t huylu ve hain. 2. yice, adamakll.\\ domuz gibi yemek, Oburcasna ok yemek.\\ domuz gzl, {az} (At iin) gzleri kk ve donuk. [DS]|| domuz grd, {az} Domuzlarn iftleme zaman ve iftlemeleri. [DS]|| domuz kula, {az} ocuklarn ceketlerine aslan bir tr ss. [DS]|| domuz kurunu, {az} Yaban hayvanlarn avlamakta kullanlan iri bir tr kur un. [DS]|| domuz lnn kr, {az} K y odala rnda zerine ktk dayam ak iin ocan arka tara

fn a konulan, ayakl ve deve boyunlu dem ir sa cayak. [DS]|| domuz ptra, {az} bot. B ile ik gillerden, sa p la n dikensiz, tohumlarnda ine gibi dikenleri bulunan bir tr yaban otu, (Xanthium strumarium). [DS]|| domuz rezenesi, bot. Paral yaprakl, beyaz veya sar renkli, emsiye biiminde iekli y z kadar tr bulunan ok yllk otsu bitki, (Peucedanum longifolum).\\ domuz srt, D ik bir yam ata daha yum uak iki katman arasndaki sert yapl bir katmann meydana getirdii engebe bi imi,|| domuz topu, 1. Kollar bacaklara sarlarak yere oturma biimi. 2. Elleri ve ayaklar bal bir kimsenin ayaklarn elleri arasndan geirerek tos toparlak yapm a biiminde uygulan bir ikence t r. 3. Hayvanlarn drt ayann bir araya getirile rek balanm hli. 4. Hayvanlarn arkalarn dmana kar dnerek bir araya toplanmak bii m inde birlikte uyguladklar savunma. 5. Eli aya birbirine karrcasna hzl yrm e ve kom a.|[ domuz topu balamak, {az} B ir kimsenin elleri ni ve ayaklarn baladktan sonra ayaklarn elleri arasndan geirerek ikence uygulamak. [DS]|| do muz topu yapmak, {az} D om uz topu balamak. [DS]|| domuzuna, 1. nadna. 2. Adamakll; iyice.|| domuzun gok dedii yer, ok uzak mesafe.|| do muz ya, Domuzun vcudunun boyun, gvde ve sar blgelerinden ayrlan, yem eklik olarak kulla nlan hayvansal ya. domuzaya, -n, -klar [domuz+aya(k)-] is. Dolma tfeklerde namludan sky karmak iin kullanlan ucu engelli denek, domuzcuk, -u [domuz-cuk] is. 1. Kk domuz. 2. {az} ocuklarn sokakta oynadklar bir oyun, domuzgiller, [domuz-gil-ler] is. zool. Domuzlarla Gney A m erikadaki yaban domuzlarm kapsayan familya. domuzlak, - [domuz-la-k] {az} sf. 1. (Kii iin) hli vakti yerinde. 2. (Kii iin) iini bilen. 3. (Kii iin) her eyde baarl olan. [DS] domuzlan, [ton-uz-lan > domuz-lan] is. zool. Km kanatllardan, ba ve bacaklar krmz, tehlikeye dt anda pis bir koku karan bir bcek, (Brachynus crepitans). domuzlanma, [domuzla-n-ma] is. Domuzluk etme eylemi. dom uzlanmak, [domuzla-n-malc] dnl. f. [-rj 1. Domuzluk etmek; haince davranmak. 2. Domuz sahibi olmak; domuz edinmek, domuzlama, [domuzla--ma] is. Hainlik etme, aksi davranma durumu ve eylemi, domuzlamak, [domuzla--mak] dnl. f . [-r] H ain lik, aksilik etmek, domuzluk, -u [domuz-luk] sf. 1. Kt huylu olma; hainlik. 2. Kt huylu olan kimsenin davran. 3. Su deirmeninde arkn bulunduu ve dnd

DOM

I M IM M . zlmek. 2. (Ekin iin) don kesmesi sonucu k mamak. [DS]|| don zlm esi, Scakln artmas ile donmu olan eylerin katln kaybetmesi,| don dm ek, /az} evrede, zellikle toprakta buzlanma balamak. [DS]|| don havas, Svlarn donmasna sebep olacak souk ve kuru hava.|j don kesm ek, {az} Souk ve buz yznden bitkilerin lmesi. [DS]|| don tu tm a k , Buz tutmak, donmak.\\ don v u rm a k , {az} Yeni filizlenm i bitkileri souk almak. [DS]|| don ya, I. N orm al scaklkta kat hlde bulunan i yann eritilmesi ile elde edilen hayvansal ya. 2. Souk ve sevimsiz kimse. || don ya dolm as, {az} (Kii iin) souk; somurtkan. [DS]|| don ya gibi, H areketsiz ve konumayan kimse. || don y a p m a k , (Hava iin) svlar ve iinde sv bulunduran cisimleri dondurm ak.)) don yzl, {az} (Kii iin) sok; somurtkan. [DS] don , [Lat. dommu (bey)] is. spanyol soylularna verilen bir unvan. S don ju a n , Srekli yeni aklar peinde koan tip; hovarda; zampara; psevdi. dona, -c [don-a] is. H ayvanlarn souk almas, d onaa, [don+aa] faz} is. 1. Souun iddetin den slak amarlarn donmu durumu. 2. B ir kim senin korkudan l gibi hareketsiz bir durumda olmas. [DS] d o n a k 1 - [eT. ton--m ak > ton-a-k > don-a-k , 1] = {az} is. 1. {OsT} Ss; bezek; ziynet. 2. Gelin elbi sesi; kadn elbisesi. 3. eyiz. 4. Gelin evi. 5. Yeni yaplan evin kap, pencere, tavan, deme gibi k smlar. 6. Tren. [DS] S d o n ak evi, {az} Gelin evi. [DS] d o n ak 2, - [eT. ton (buz) > ton-ak] {az} is. Souk tan buz tutma. [DS] d o n ak alm a, [don-mak + kal-mak] is. arma hli ve eylemi. d o n ak alm ak , [don-mak + kal-mak] gsz. f. [-ir] Beklenm edik bir durum veya olay karsnda ne yapacan, ne syleyeceini bilemez hle gelmek, d o n ak h , [donak-l] {az} sf. Ssl. [DS] d o n altm ak , [dona-l-mak > donal-t-mak {eAT} g l . f [-ur] Elbise giydirmek; donatmak, donam , [eT. ton--mak > don-a-mak > don-a-m] is. 1. Bir evin kap, pencere, tavan gibi sslemeye el verili blmleri. 2. dnz. Gemi ve sandallarn ss lenmesi amacyla kullanlan her tr donat, d o n am a, [eT. ton--m ak > don-a-mak > don-a-ma] is. Ssleme; tezyin, d o n am ak , [eT. ton--mak > don-a-mak] gl. f [ - r ] [n(u)-yor] Sslemek, donatmak; tezyin etmek, d o n an , [eT. ton--m ak > don-a-n] {az} is. Yeni el bise giyinme. [DS] donang, [donan-mak > donan-g] {az} is. Yeni gi yilen elbise. [DS] donangl, [donang-l] {az} sf. Ssl. [DS]

yer. {az} (ayn) [DS] 4. {az} D emenin altna konulan aa direk. [DS] 5. Tandr kepenginin s tndeki aralk, fi1 dom uzlu k etm ek, 1. H ainlik et mek; haince davranmak. 2. inatlk etmek. d o m u ztrn a , -n, -k la n [domuz+trna(k)-] is. Pa langann taklmas iin kullanlan, bir yan atal biiminde ift trnakl, br yan halkal dem ir kan ca. dom uzuna, [domuz-una] zf. 1. nadna. 2. yice; adamakll. d o n 1 [eT. tn > don , / o^] is. 1. Belden aa ya giyilen i amar. 2. {eAT} {OsT} {az} Elbi se; klk kyafet; biim. [DS] 3. {az} amar. [DS] 4. {az} Kadn elbisesi. [DS] 5. {az} Gelinlik. [DS] 6. {az} Pantolon. [DS] 7. {az} alvar. [DS] 8. {az} Beyaz bezden yaplm a pijama. [DS] 9. {az} Tavuklarn ayana iaret olarak balanan bez. [DS] 10. {az} Saman tamak iin kanlarn yanlarna konulan kl dokuma. [DS] 11. {az} Aalarn yap raklanmas. [DS] S don bim ek, {eAT} Elbise kesmek.|| d o n d an dona girm ek, {eAT} I. ekilden ek le girmek; srekli biim deitirmek. 2. Dilden dile dnmek.|| don deim ek, {az} lmek. [DS]|j don defirm ek, {eAT} K yafet deitirmek; tebdil-i kyafet etm ek.j| don eylem ek, {eAT} Elbise yapmak. || don gm lek, Sadece i amarlarn giyin mi vaziyette.|| donn y rtm a k , {eAT} (Yas tutar ken) elbisesini paralamak; yaka yrtm a k.' don kazan, {az} amar kaynatma kazan. [DS]| don kestirm ek, {eAT} Elbise bitirmek,|| don paa, zerinde zm paal dondan baka bir ey bulun madand d o n u n a etm ek (yapmak), I. K k veya biiyk pisliini donunu karmadan yapm olmak. 2. ok korkm ak veya korkudan iini veya pisliini tutam ayarak karmak. \| d o n u n a k arm ak , Elinde olmayan sebepler yznden pisliini donuna yapm ak.|| d o n u n aarsn, {az} amar ykayanlara Kolay g elsin ! anlamnda sylenen iyi dilek szii. [DS]|| don u n u n u k u ru n u b a lay a m am ak , Bece riksiz olmak; kendi iini kendi grememek.\\ don ta, {az} zerinde amar ykanan yass ta. [DS] ( don2, [eT. tn > don o jj] is. A t ve srlarda ty rengi. {OsT} (ayn), fi1 donu b ozuk olm ak, {az} Rengi irkin olmak. [DS]|| d o n u dnm ek, {az} ekli bozulmak. [DS]|| don idnm ek, {eAT} Alkan lk edinmek. donJ, [eT. ton / don > don] is. 1. Hava scaklnn sfrn altna dmesi ile doada bulunan suyun ve su bulunduran cisimlerin buz tutmas; buz. 2. sf. Donmak suretiyle katlam olan. 3. {az} (Kii iin) somurtkan; iine kapank; souk. [DS] S do n a ekm ek, (Hava iin) her eyi donduracak kadar soumak. || don alm ak, {az} D on kesmek. [DS]|| don atm ak , {az} 1. Donmu olan topran buzu

1275

DON

donangu, [tona-mak > tona-n-m ak > tona-u > donan-u] {eT} is. Giyim eyas; giyecek; elbiseler, donanm , [donan-mak > donan-m] is. 1. Giriilecek bir i iin gerekli olan her trl ara ve gerecin t m. 2. Bir faaliyetin, iin ortaya konulabilmesi iin gerekli olan her trl malzeme, bilgi ve becerinin tm. 3. bsy. Bir bilgi ilemde yazlm dnda ka lan, giri-k dzenekleri, balant eleri, bellek, ilem devresi gibi fiziksel elerin tm, donanm l, [dnamm-l] sf. Bir i veya giriim iin gerekli olan her trl ara, gere, bilgi ve beceriye sahip olan. d o nanm a, [donan-mak > donan-ma is. 1. Giyinmi, kuanm ve donanm durumda olma eylemi. 2. Bayramlarda ss ve klandrm a yoluyla yaplan enlik. 3. B ir devletin hak ve karlarn korum ak iin deniz ara ve gereleri bakm ndan savaa hazr olan deniz kuvvetleri gc. 4. {az} Btn vcudu kaplayan, krmz benekler hlinde beliren ve sonra sulu yaraya eviren bir cilt hastal . [DS] 5. {az} V cutta beliren ilikler. [DS] 6. {az} iek hastal. [DS] 7. {az} Dolama hasta l. [DS] 8. {az} Kap, pencere, dolap vb. eylerin kilit, mentee, kol gibi paralarnn tm. [DS] 9. {eAT} Donanm; tehiz edilmi; sslenmi, donanm ak, [eT. ton--mak > ton-a-n-m ak > don-an-m ak j i b j t ] dnl. f. [-ir] [eAT. -ur] 1. {eT} Ken di kendini giydirmek; giyinmek; sslenmek. 2. Gi yinip kuanmak. {eAT} {OsT} (ayn) 3. Ssl biim de giyinmek; sslenmek. {eAT} {OsT} {az} (ayn) [DS] 4. {eAT} Silahlarn kuanmak; silahlanmak. [DK] S, Bir yeri, yaylp kaplamak. 6. edil. f. (Yer iin) klarla bezenerek sslenmek; kl duruma gelmek. 7. {az} folk. Dn gn gelin kmadan nce damad meydana kararak el pme treni ya plmak. [DS] donaray, [don-ar+ay {az} is. Ocak ay. [DS] donatan, [eT. ton--mak >donat-mal< > don-a-t-an] is. Ticaret gemisi ileten kimse; armatr, donata, [donat-] {az} is. 1. zeri ilemeli yorgan yz. 2. Sedirlere serilen bir tr kuma. [DS] donat, [donat-mak > donat-] is. 1. Donatmaya yarar eylerin tn. 2. Betonarme inaatta kullanlan de mirlerin tm. 3. Yelkenli gemilerde yelkenleri kullanmak iin gerekli olan her trl alet ve gere, donatl, [donat-l] sf. Donats olan, donatz, [donat-sz] sf. Donats olmayan, donatlm a, [donat-l-ma] is. Donanm hle getirilme eylemi. donatlm ak, [donat-l-mak] edil f. [-] Donanm hle getirilmek; donatm ak eylemi yaplmak, donatm , [donat-m] is. 1. Bir kiiyi, b ir kuruluu veya bir yeri gerekli ara ve gere ile donatma ii. 2. Birine gerekli malzemeyi salama. 3. Bir kim se

ye yapaca i ile ilgili gerekli malzemeyi verme ii. 4. Bir sanat eserinde vazgeilemeyen fakat asl esere gre ikinci derecede nemli olan ayrntlar, donatm c, [donatm-c] is. tiy. Tiyatroda gerekli aksesuarlar hazrlayan ve bulunduran kii, donat, [donat-] is. Donatma eylemi veya biimi, d o n atm a, [donat-ma] is. Giydirme, ssleme eylemi, d o n atm ak , [eT. tn > ton--mak > ton-a-t-m ak > don-a-t-malc g l.f. [-r] [eA T -ur] 1. Birinin giyim ve kuam iin gerekli olan eyleri salamak; giydirmek. 2. {eAT} Gerekli eylerle giydirip k u atmak. [DK] 3. Gz alc eyler kullanarak ilgi ve dikkat ekici hle getirmek; sslemek. {eAT} {OsT} (ayn) 4. Birinin veya bir i yerinin gerekli alm a y yapabilmesi iin her trl ara ve gereci hazr bulundurmak. 5. argo. Svp saymak. 6. {eAT} {OsT} Silahlarn takmak; silahlandrmak; tehiz etmek. [DK] 7. {eAT} {OsT} Bir kimseyi kt szler le batrmak. d o n a ttrm a, [donat-tr-ma] is. Donatma iini baka birine yaptrma eylemi, d o n a ttrm a k , [donat-mak > donat-tr-mak] is. D o natmak eylemini bir bakasna yaptrmak, d o n b alak , - [domb (yans.) > domb-al-ak] {az} is. Takla. [DS] d o n b a lak dnm ek, {az} Takla at mak. [DS] d o n b alan , [dombal-an] {az} is. Domalan. [DS] d o n b alm ak , [domb-al-mak] {az} dnl. f. [-r] Dombalmak. [DS] d o n b altn ak , [dombal-t-mak] {az} gl. f. [-r] Dombaltmak. [DS] donbay, [Kafkas dil. domba > dombay] {az} is. Dombay. [DS] do n b u l, [tomb-ul] {az} sf. 1. Tombul. 2. Grbz; toplu. [DS] d o n c a k 1 - [eT. ton > don-cak] {az} (d o ncak) zf. , 1. zerinde yalnzca i amar kalm olarak. 2. sf. plak; donsuz. 3. Belden aas plak. 4. is. amarlk. [DS] d o n cak 2, - [eT. ton > don-cak] {az} is. Kn yerlerin donmu olma durumu. [DS] d o n cu k m ak , [eT. tonulc-mak (boulmak, sklmak)] {az} gsz. f. [-ur] 1. Utanmak. 2. Phtlamak. [DS] d o n d u ra , -c [dondur-mak > dondur-a] is. Derin dondurucu; deep friz, d o n d u rm a , [don-dur-ma] is. 1. Donma iini yaptr ma eylemi. 2. St veya meyve suyunu dondurmak suretiyle meydana getirilmi yiyecek. 3. Bir al may, giriimi veya faaliyeti durdurarak ara verm e sreci. 4. {az} Beton. [DS] 5. {az} Ka doru ekilen tohum. [DS] 6. {az} Koyun yourdu. [DS] 7. {az} Stla. [DS] 8. {az} Kadife zerindeki srma ileme. [DS]

DON

dondurmac, [dondurma-c] is. 1. Dondurma reten kimse. 2. D ondurma satlan yer. dondurmaclk, - [dondurmac-lk] is. Dondurma retm e ve satma ii. dondurmak, [eT. tun (souk, buz) > don-dur-mak] g l-f. [-ur] 1. Bir eyin donmasn salamak. 2. Bir eyi deitirilemez durumda bulundurmak; sabit tutmak. 3. {az} B ir ey hakknda kesin bir yargya varmak. [DS] 4. {azf Unutulmu bir eyi hatrla mak. [DS] 5. (az) Peynir yapm ak iin ste maya katmak. [DS] 6. (az) Organlardan birinin duyusu nu iptal etmek. [DS] dondurucu, [dondur-ucu] sf. 1. Dondurma iini ya pan; donmay salayan. 2. ok souk; insanda me hissi veren, dondurulm a, [dondur-ul-ma] is. Donma durumuna getirilm ek eylemi, dondurulm ak, [dondur-ul-malc] edil. f. [-ur] 1. D ondurma eylemi yaplmak. 2. Deim ez hle ge tirilmek. 3. Deim ez durumda bulundurulmak, dondurulmu, [dondurul-mu] sf. 1. Donmas sa lanm olan. 2. Donmu hlde korunan. 3. Soukta katlatrlm olan. S dondurulm u yiyecek, Uzun sre bozulmadan saklayabilmek iin dondu rulmu yiyecekler. done, [Fr. donne (verilen, ortaya konan)] is. Veri, dong, [dan / din / dang / dan / dank / dng / dinle / ding / dink / dong / dng / dnk / dngk (yans.)] is. Yuvarlanma, takla atma; vurma, dme; an ya da vurm al bir alg alma; ileri geri konum a ve m rldanm ay bildiren kk. [Zlfkar] dong-ul-da-k, dong-ur-da-k dongaba, [Az. donga (kambur) + ba] (az) sf. Ka ln kafal; avanak. [DS] dongirik, -i [dong-ir-ik] (az) is. Kk ve az ka pal kuzu ngra. [DS] dongma, [don-ma] (donma) {az} is. Tula tozu ve kire karmndan yaplan har; horasan. [DS] dongra, [eT. tonra] (donra) (az) is. 1. Kalnlaarak bir tabaka oluturmu kir. 2. Kir, s, su ve gne etkisi ile el ve ayaklarda meydana gelen siyah at laklklar. 3. Kalnlam, sertlemi ban. 4.'Nasr.
[DS]

dongur, [dong-ur] {az} is. Kat ve yuvarlak yn, pam uk paralar. [DS] dongurak, - [dongura-k] {az} is. Srnn nnde giden hayvana taklan kaln ve gr sesli an. [DS] dongurca, [dongur-ca] {az} is. Geceleri a gelen bal arsndan byk, ift kanatl bir bcek. [DS] dongurdak, - [donk (yans.) > don(g)urda-lc] is. 1. Kaln bakr sacdan yaplm deve veya davar an. 2. {az} alayan. [DS] donguz, [eT. ton-uz jjS 'ji / / j^J] (donuz) {eAT} {OsT} is. Domuz. S donuz ara, {eAT} 1. Yer elmas. 2. algam. || donuz bal, {OsT} Yunus bal. \\ donuz otu, {OsT} Erelti otu. || donuz topu, {eAT} 1. D om uz srsii(?) 2. Vcutlar top hlinde (?)donguzlan, [donuz-lan o'j^S i] (donuzlan) {eAT} {OsT} is. . B okbcei. 2. Domuzlan, donguzluk, -u [donguz-luk] (donuzluk) {az} is. Domuzluk. [DS] d on k 1 [donk (yans.)] is. arpma sonucu kan ses. , donk2, -u [don] {az} sf. (Kii iin) Somurtkan, iine kapank; souk. [DS] donkiotluk, -u [sp. don quijote => donkiot-luk] sf. Gereksiz yere kahram anlk taslama; dnyay dzeltmeye alma, donkuz, [ton+kuz] {az} is. Gece ayazyla donan slak topran sabah gneiyle tekrar yumuamas.
[DS]

donlg, [tn > ton-l > don-l] {eT} sf. Giyimli; donlu. donluk, [tn-luk > don-luk jJ u jt / jb>>] {OsT} is. 1. Elbiselik. 2. {az} amarlk. [DS] 3. {az} Ensiz ve uzun izgili dokuma. [DS] 4. {az} tki adet ba rts olabilecek byklkte ipekli ya da sade pa muklu dokuma. [DS] 5. {az} Maa. [DS] 6. {az} Hayvana ykletilen eyann balanm asnda kulla nlan ipin ucuna bal aa engel. [DS] S donluk iplik, {az} Dokumada kullanlan kilo veya ile ile satlan beyaz p a m u k iplii. [DS] donluku, [donluk-u] {az} is. amar ykayan; amarc. [DS] donma, [don-ma] is. 1. Buz tutma katlama durumu ve eylemi. 2. Souun bir organ veya vcudun bir blm zerinde lezyon etkisi. 3. fz. Bir cismin sv hlden kat hle gei evresi. O donma dere cesi, fiz. Svlarn katlamaya baladklar termo metre gstergesi. || donma noktas, fiz. Petrol t revlerinin ayrmaya baladklar scaklk noktas. donmak, [eT. ton-male > don-mak > don-mak] gsz. f. [-ar] 1. Souun etkisi ile katlamak; buza d nm ek {eT} (ayn) 2. (nsan iin) ok mek, v cudunun bir blm souktan kan dolamn sa layam az olmak; lezyon olumak; katlamak. 3. (Canllar iin) souktan lmek. 4. (Bitkiler iin)

dongral, [donra-l] (dohral) sf. (Kii iin) el ve ayaklar kirli olan, donguca, [eT. ton (souk, don) > donuca] (donuca) (az) is. -* dongucu. [DS] dongucu, [eT. ton (souk, don) > don-mak > dn c] (az) is. 1. A t ve eeklerde souk almaktan ileri gelen bir hastalk. 2. Zatrrie. [DS] donguldak, - [don (yans.) > don-ul-da-k] {az) is. Srnn nnde giden hayvana taklan kaim ve gr sesli an. [DS] dongun, [don-gun] {az} sf. Kat; sert; donmu. [DS]

S M

12 7 7

DOR

souktan dolay yararlanlamaz durum a gelmek. 5. (nsan iin) an heyecan veya beklenm edik bir olay karsnda ne yapacan armak; hareketsiz kalmak. 6. Kimyasal bir tepkime sonucu katla mak. S1 donmu sebze, Derin dondurucularda ok dk scaklkta dondurularak korunan sebzeler,|| donup kalmak, armak, hareketsiz kalmak. donra, [eT. tonra] {az} is. 1. Donmu bataklk. 2. Souk etkisi ile elde ve ayakta oluan atlaklar. 3. Kalnlaarak bir tabaka oluturmu kir. 4. Sa ke pei. [DS] donruk, -u [? donruk] {az) is. H ayvana yk yk lemekte kullanlan, ucuna aa kanca taklm ip. [DS] donsuz, [don-suz] sf. 1. Donu olmayan veya giyme mi olan. 2. mecaz. Yoksul, hi giyecek bir eyi bulunmayan. donucu, [don-mak > don-ucu] (dohuca) {az} is. -* dongucu. [DS] donuun, [dn + Far. ti + T. gn] {az} zf. Her za man. [DS] donuk, -u [don-mak > don-uk] sf. 1. Parlakl ol mayan; mat. 2. Canl ve gsterili olmayan; dur gun; cansz. 3. (Gzler iin) canln yitirmi; fer siz. 4. Akc olmayan; durgun; uyuuk. 5. {eAT} Kederli. 6. {eAT} is. Kederlilik; keder, 0 donuk donuk, Cansz ve uyuuk; hareketsiz bir biimde.\\ donuk yaz, Parlak olmayan siyah a t donu. donuklama, [donukla--ma] is. D onuk durum a gel me eylemi. donuklamak, [donukla--mak] dnl.f. [-r] Donuk duruma gelmek, donuklatrma, [donukla-tr-ma] is. Donuk duruma getirme eylemi, donuklatrmak, [donukla-tr-mak] gl. f. [-r] Donuk duruma getirmek; matlatrmak, donukluk, -u [donuk-luk] is. 1. Donuk olma duru mu. 2. Donuk olan eyin nitelii, donuksamak, [donuk-sa-mak] {az} gsz. f. [-r] [s(u)-yor] Alamakl olmak; zlmek. [DS] donuksu, [donuk-su] sf. (Gzler iin) mat; fersiz, donulmak, [don-ul-mak] {az} dnl. f. [-ur] D on mak. [DS] donumak, [don-u-mak] {az} dnl. f. [-ur] 1. Hayrette kalmak; dona kalmak. 2. Somurtmak. 3. (Hasta iin) iyilemeye balamak. [DS] 0 donuup durmak, {az} 1. Ortalkta biimsiz bir ekilde kalmak. 2. Srtmak; sn ta kalmak. [DS] donuuk, -u [donu-ulc] {az} sf. (Kii iin) uyu uk. [DS] donuz, [ton-uz] {eAT} is. Domuz, fi1 donuz dam, 'eAT} Domuz ahr. [DK]|| donuz bal, {az} zool. Tatl sularda yaayan, siyah renkli, toparlak bal, yuvarlak gvdeli bir balk. [DS]|| donuz ba, {az} Vcutta beliren ilik; ur. [DS]|| donuz batran,

{az} Geilmesi zor amurlu yer; bataklk. [DS]|| donuz dam, {az} (Yer iin) souk. [DS]|| donuz dam olmak, {az} Kendisinin olmad ortamda sylenen kt eyleri duyunca kzp fkelenmek. [DS]|| donuz erii, {az} bot. Yabani erik. [DS]|| donuz kran, {az} Kuzeybatdan esen souk ve iddetli rzgr. [DS]jj donuz oyunu, {az} Aatan yaplm domuz ad verilen kk bir topu ebe u kura sokmaya alrken dier oyuncularn engel olmaya alt bir ocuk oymu. [DS]|| donuz lenli, {eAT} Ziyafetlerinin ba yem ei domuz eti olan. [DK.] donuzlan, [donuz-lan] {az} is. zool. Hamam bcei, (Periplaneta). [DS] doo, [doo] (do:) {az} nl. M anda ve kz durdurma nlemi. dopdoru, [do(p)+do/ru] (d o doru) pekt. sf. p Tamamen doru; dosdoru, dopdolu, [dop+do/lu] (do'pdolu) pekt. sf. Azna kadar dolu; tamamen dolu; ok dolu, iyice dolu, doping, [ng. doping] is. Bir sporcunun yarma srasnda gcn geici olarak artrm ak zere ald uyarc etkili ila. 0 doping politikas, eko. Ekonomiye canllk kazandrm ak veya istihdam artrmak amacyla devlete baz tedbirlerin uygu lanmas..|| doping yapmak, 1. Geici g artrm iin ila vermek. 2. Uyarc etkide bulunmak. doptulmak, [Mo. doptul-mak] {eT} gl. f. [-ur] 1. inemek; ayaklar altnda ezmek. 2. Ayaklaryla kirletmek. 3. Tepinmek; komak, saldrmak. 4. (Svari iin) hcum etmek; im ha etmek. 5. (ehir ve lke iin) yamalamak. [Nevy] dopuk, [eT. tobk > topuk > dopuk j o ] {eAT} is. Topuk. dor1 [eT. tr] {az} is. Balk a. [DS] , dor2, [? dor] {az} is. Sra; kuyruktaki yer. [DS] dor3, [eT. toru > doru / dr] {az} sf. (A t rengi iin) dom. [DS] dorak, - [torak > dorak J l j j t ] {eAT} {OsT} is. 1. Szlm yourt. 2. kelek. 3. {az} Yourt ve kaymaktan yaplan bir tr yal peynir. [DS] 4. {az} Yumuak tatan yaplma yourt szgeci. [DS] 5. {az} ine yourt konulan ii oyuk ta. [DS] 0 dorak otu, {az} D ere otu. [DS] doraklk, - [dorak--lk] {az} is. Yourt sz mek iin tatan szge yapm a ii. [DS] doran, [? doran] {az} sf. 1. (Kii iin) boylu boslu. 2. Yiit. 3. is. M sr iei. [DS] 0 doran atmak, {az} (Msr bitkisi iin) iek amak. [DS]|| doran baca, {az} atda bulunan ve dama kmaya y a rayan delik. [DS] dorang, [doran-g] {az} is. Dallar kesilmi dikili aa. [DS]

DOR

I M IM M .

dorgama, [dora-ma] {az} is. Ekili patlcan yem e i. [DS]

doruklam ak, [doruk-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] Bir kab tepeleme doldurmak; zerinde tmsek oluturmak, {az} (ayn) [DS] dorgu, [eT. to-ur- / to-ur-u > toru > doru doruklayn, [doruk-laym] {az} zf. Y ukardan beri; {eAT} s f Doru, tepeden aa doru. [DS] dorguas, [doru-ca-s-] {az} zf. Dorusu. [DS] doruktuk1, -u [doruk-luk] {az} is. Genellikle am, dorlak1 - [tor-la-k > dor-la-k] {az} sf. 1. (Kpek , kknar, ard fidanlarndan meydana gelmi or iin) ksa boylu ve iri vcutlu. 2. Tembel. 3. D on man; fidanlk; koruluk. [DS] suz. [DS] dorukluk2, -u [doruk-luk] {az} is. Marurluk. [DS] d o rla k 2, - [tor-la-k > dor-la-k] {az} is. 1. Delikan l. 2. On be yandan aa kz ve erkek ocuk. 3. dorukmak, [dur-mak > dur-uk-mak > doruk-mak] {az} gsz. f . [-ur] 1. Birikmek; oalmak; toplan Kk ocuk. 4. Yavru. [DS] mak. 2. Taklp kalmak; taklmak. [DS] dorrnurmak, [tom-ur-mak > dor-mur-mak I ( y y }= dorulamak, [doru-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l(u)y>jj] {eAT} gsz. f. [-ur] Tomurcuklanmak, yor] Ymak. [DS] dorok, -u [dor-u-k] {az} is. En yksek yer; tepe; dorum, [eT. torum > dorum] {az} is. 1. Deve yav u; zirve. [DS] rusu. 2. Havut geirme ama gelmi deve yavru dort, [Far. drd] {az} is. 1. Tortu. 2. Pislik. [DS] su. [DS] dorum bardan, {az} Deve ynnden dortu, [Far. drd] {az} is. 1. Tortu. 2. Ayrann kay yaplan kilim. [DS]|| dorum dorum atmak, {az} natlmas ile elde edilen sar renkli kelek. 3. sf. Abartmak. [DS]|| dorum sahibi olmak, {az} Yap K sa boylu; tknaz. [DS] mad hlde su stnde kalmak. [DS] doru , [eT. tor / tor > doru] sf. 1. (At donu iin) dorun, [? dorun] {az} is. ban. [DS] gvdesi kzl kahve, yelesi, kuyruu ve ayaklan dos, [Far. dost] is. Dost. siyah olan. 2. is. Bu renkteki at; doru at. dosa1 [? dosa] {eT} is. V cudun temel unsuru; vcut , doru2, [doru-k / lSjjH {eAT} {OsT} {az} is. Te iksiri. [EUTS] dosa2, [? dosa] dnz. skele tahtas, pe; zirve; doruk. [DS] dorug, [toru / doru] {eT} sf. (At iin) doru. dosdoru, [do(s)+do/ru] (do'sdoru) pekt sf. 1. ok doru; drst. 2. zf. Saa sola sapmadan; do doruk 1 -u [? doruk , is. 1. Da, tepe gibi yer ruca. yz ykseltilerinin en yksek ucu; tepe; zirve; u. s {az} (ayn) [DS] 2. Aalarn en yksek dalnn dosdolay, [do(s)+do/lay] (do dolay) pekt. zf. e peevre. ucu. 3. {az} Aalarn en kaim dallar. [DS] 4. {az} Ttn bitkisinin en st yapraklar. [DS] 5. doslamak, [tos-la-mak / dos-la-m ak ?] {az) gsz. f. [-r] [-l(u)-yor] 1. Boa kmak; bo yere gitmek. 2. Birok kademelere blnm snflamada en st Darlmak. [DS] aama. 6. tp. Ar ya da hastalk belirtilerinin en yksek noktaya ulat dnem. 7. {OsT} Aa te dost, [Far. dst o-o-s] (do:st) {OsT} is. 1. Sevien k i pesindeki krpe filiz, fi1 doruk izgisi, Yksek da i; sevilen kimse. 2. kar beklem eden sevilen ve larn en u noktalarn birletiren sanal izgi.\\ do gvenilen yakn arkada. 3. yi grlen kimse. 4. ruk noktas, 1. B ir kiinin veya durumun varabile A ralarnda iyi ilikiler bulunan kimseler. 5. Bir e cei, ulaabilecei en u. 2. Bir sra da ktlesinin ye ar ilgi duyan, dkn olan kimse. 6. Evlilik doruklar iinde en yksekte olan.|| doruk toplan d ilikide bulunan kadn ve erkein beraberlik ts, siy. Devletin en st kademelerindeki yetkilile durumu. 7. gnl. (Hayvanlar iin) insanlara sevgi rin katld toplant; zirve toplants.j| doruk ucu, duyan ve balanan. 8. iini. Sevilen ve tandk birine {az} Ttn bitkisinin en son u yapra. [DS]|| do seslenme sz. 9. tasvf. Gerek sevgili; Allah. S ruk ste gitmek, {az} Dalarn zerindeki dzl dosta dm ana kar, Herkese kar, bakalarn e gitmek. [DS] da gz nne alarak.|| dosta gl, dmana diken, doruk2, -u [? doruk / torok] {az} is. 1. Tomruk. 2. D ost kabul edenlere dosta, dman sayanlara da Byyememi aa. 3. am, ard, katran, kknar dmanca.\\ dost bana, yi eylere dostlarn da vb. aa fidan. 4. Ladin aac. [DS] sahip olmas dilei. || dost bandan uzak, Kt bir doruk , -u [tor > doruk] {az} sf. 1. Kibirli. 2. K a durumdan sz edilirken, onlarn balarna byle baday. 3. Bir ie balayp baaramayan. [DS] bir eyin gelm em esi dilei. || dost canl, nsanlarla doruku, [doruk-u] {az} is. Dalk blgelerde ya hemen kaynaabilen.\\ dost-dr, {OsT} Dost tutan, ayan kyller. [DS] sevgili edinen.\\ dost dman, Herkes.\\ dost edin doruklam a, [doruk-la-ma] is. 1. Tepeleme doldurma mek, D ost olmak, dost kazanmak.\\ dost gecesi, eylemi. 2. zf. Tepe oluturacak biimde. 3. {az} Dostu olan kadnlarn erkekleri evlerine kabul et Tka basa. [DS] 4. {az} Aac tepesinden krma tikleri gece. || dost ii, Yabanc birinin stlenmeyeveya kesme. [DS]

M liC f S E M .

129 7

DOY

cei ancak dost bir yaknr yapaca .|| dostkm , {OsT} D ost meraml.\\ d o st-k n , fOsT} 1. D ost meraml. 2. Byk kadeh. || dost-k n , {OsT} 1. Dostlarla iilen iki. 2. B ir toplantda bulunanlara arap sunma. 3. Byk kadeh.\\ d ost kaz, D ost sanlan birinden gelen ktliik.\\ d o stla r al v eri te grsn, Gsteri yapm ak iin; yle sanlsn. || d o stlar b an d an ra k , Kt bir olay y a da du rumdan sz edilirken, bizden uzak olsun anlamnda sylenen sze giri cmlesi. |j d o stla r ehit, biz ga zi, Tehlikeli ileri bakasna brakp kenara ekilen kiileri yerm ek iin sylenir. || d o st olm ak, A rala rnda sevgi ve yaknlk olmak.\\ dost tu tm a k , (Er kek iin, bir kadnla; kadn iin bir erkekle) evlilik d ilikide bulunmak.[[ d o stu n u d m an n bil m ek, evresini iyi tanmak.\\ D ost v a r, d m an var. Bakalar hep iyi dnp iyi sylemez, arala rnda kt olanlar da vardr. dostan, [Far. dst-n lar. dostane, [Far. dstne (dostne) {OsT} z f Dosta yakr biimde; dost gibi; dosta, dosta, [dost-a] (do'sta) zf. Dosta yakr biimde; dost gibi; dostane, dosti, [Far. dost (dosti:) {OsT} is. Dostluk, dostlam a, [dost-la--ma] is. D ost edinme eylemi, dostlam ak, [dostla--mak] ite, f. f-r] D ost edin mek. dostluk, -u [dost-luk] is. 1. Cinsellie, aile balar na ve hibir kar ilikisine dayanmakszn kiilerin birbirlerine kar duyduklar ballk. 2. Karlkl olsa da olmasa da bir kiinin birine kar duyduu yaknlk; ballk. 3. lkeler arasndaki iyi komu luk ve ibirlii ilikileri. 4. fel. Eflatuna gre ak dnda iki ruhun birbiri ile uyum as, yaklamas. S dostluk etm ek, Birine kar iten, candan ve dosta davranmak,|l d o stlu k k u rm a k , Arkadalk, yaknlk kurmak. dostsuz, [dost-suz] s f Hi dostu olmayan; dost edi nememi olan, dosya, [Fr. dossier] is. 1. Ayn konu, kii veya ayn ile ilgili belgelerin tm. 2. Bu tr belgeleri bir araya getirip toplam aya yarayan karton kap. S dosya am ak, Yeni bir dosya dzen!emek\\ dosya y k ap am ak , Uzam, gecikmi bir sorunu bitir mek, sonuca ulatrmak. dosyalam a, [dosya-la-ma] is. Dosyaya yerletirme eylemi. dosyalam ak, [dosya-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] 1. Yazlar, belgeleri bir dosya iinde toplamak, yer letirmek. 2. D osya dzenlemek, dosyalanm a, [dosyala-n-ma] is. Dosya dzenlenme eylemi. dosyalanm ak1 [dosyala-n-mak] edil. f. [-r] Dosya , iine yerletirilmek; dosyaya konulmak. (dosta:n) {OsT} is. D ost

d o syalan m ak 7, [dosyala-n-mak] dnl.f. [-r] Dosya sahibi olmak. do, [do] {az} is. 1. Taa sarlm bir tr sarmak. 2. Tarlann iindeki ta ve aa yn. [DS] doam a, [do-a-ma] {az} is. ark yamas. [DS] d o a m a k 1 [? do-a-mak] {az} gsz. f. [-r] [-(u), yor] Ypranmak; eskimek. [DS] d o am ak 2, \eT. tu-a-mak] {eAT} {az} gl. f [-r] [(u)-yor] Ksteklemek; duaklamak. [DS] doang, [do-an] (doan) {az} sf. (Giyecek iin) kullanlm olmasna ramen hlen kullanlabilir; eski; mstamel. [DS] do an m ak , [tua-n-mak > doa-n-mak] {az} edil. f . [-] Ksteklenmek; duaklanmak. [DS] d o arn a k , [do-ar-mak] {az} gl. f. [-r] I. V ur mak. 2. B yklk taslamak; alm satmak. [DS] dogil, [do-gil] {az} sf. Ksa boylu ve iman; g bekli. [DS] d o g u rm ak , [to-mak > to-gur-mak > do-gur-mak] {e l} g l.f. [-ur] Doldurmak. d o tn a k 1 [t-m ak> to --m ak > do--mak] {eT} g l.f. , [-ur] 1. Doldurmak. 2. Doyurmak. do m ak 2, [do-mak] {az} gsz. f. [-ar] Barmak. [DS] dou, [d-u] {az} is. Kk ve yuvarlak kulakl kei. [DS] d o u rm ak , [te-()-r-mek > dur-mak] (d o y u r mak) {az} g l.f. [-ur] Devirmek; toplamak. [DS] d o tri, [? dotri] {az} is. Yasa d erkek kadn iliki lerine araclk eden kimse; pezevenk. [DS] d o ttiri, [? dottiri] {az} is. Bir tr kadn alvar. [DS] dotto, [? dotto] {az} sf. (Kii iin) dik bal; sert. [DS] dova, [Ar. duc] {az} is. Dua. [DS] dovaca, [eT. ton (souk, don) > don-mak > dou-ca / doucu] {az} is.-*- doucu. [DS] dovac, [dua-c > dova-c] {az} is. Duac. [DS] dovan, [tavan] {az} is. Tavan. [DS] dovucu, [eT. ton (souk, don) > don-mak > dou-ca / doucu] {az} is. doucu. [DS] doy, [eT. t / toy] {az} is. Toy; ziyafet. [DS] S doya d k m , {az} ok bol. [DS]|| d o y d u r d n d r, {az} "Bol bol yararlanm a frsa t dom utur an lamnda kullandr. [DS]|[ doy dn, {az} ok p ara harcam ak suretiyle yaplan dn. [DS] doyasya, [doy-mak > doy-a-s-y-a] zf. Doyuncaya kadar. doydoy, [doy+doy] {az} sf. Serseri; aklsz. [DS] doyduk, -u [doy-(u)d-uk ?] {az} is. Kulplu kk testi. [DS] d o y d u rm ak , [toy-dur-mak > doy-dur-mak ^ j j j t ] {eAT} g l . f [-ur] Doyurmak, doyga, [tod-a > toy-a] {az} is. A rpa unundan yaplan naneli bir yourt orbas. [DS]

DOY

I M I l M f S u S l K .
doyulma, [doy-ul-ma] is. Aln giderilme durumu ve eylemi. doyulm ak, [doy-ul-mak] edil. f. [-ur] 1. A lk gide rilmek; tokluk salanmak. 2. Yeterli grlmek, doyum, [doy-um p jjj- / pJ] is. 1. Doyma, kanma; yeter grme. 2. H er trl ihtiyacn giderilmesi du rumu. 3. psikol. Bir gdlenm enin sfra indirilmesi sreci ve bu sre sonunda duyulan honutluk. 4. Eskiden verilen bir ziyafetten sonra yaplan yama. 5. {eAT} {OsT} Ganimet; mal; yama. [DK] 6. {eAT} Bolluk. [DK] 7. {eAT} {az} Dmandan ele gemi olan ganimet. [DS] 8, {eAT} sf. Ganimet alm. 9. {eAT} Doymu, doyum a, {az} H ayr yemei. [DS]|| doyum evi, Gsterisiz ve kk lokanta; a evi.|| doyum eylemek, {eAT} Ganimete kavutur mak; zengin etmek.|| doyum olmak, {eAT} {OsT} 1. Ganimet almak. 2. Zengin olmak.|| doyum olm a mak, B ir eyden ne kadar ok yararlanlrsa y a rarlanlsn bir trl bkknlk duymamak; tatminsiz kalmak. doyumluk, -u [toy-um-luk > doy-um -luk / jL y jjj] is. 1. Ancak doymaya yetecek miktarda, {az} (ayn) [DS] 2. Bir kerede yiyip bitirilecek mik tarda yiyecek. ,3. {eAT} {OsT} Eskiden sava veya aknda elde edilen ganimet; apul. 4. {OsT} Ziyafet; bahi. 5. {az} Geim; yaama; hayatn srdrme. S doyum luk deil tadmlk, kram edilen yiyece in az olduunu ifade iin sylenir. doyumsuz, [doy-um-suz] sf. Doyuma ulamam; tatmin olmam, doyumsuzluk, -u [doy-um-suz-luk] is. 1. Doyuma ulaam am a hli; tatminsizlik. 2. psikol. Genellikle cinsel birlemede doyuma ulaamama veya yeterli haz duyamama hli, doyunca, [doy-unca] {eAT} zf. Doyasya kadar, doyunma, [doy-un-ma] is. D oym a hli ve eylemi, doyunmak, [doy-mak > doy-un-mak jijt] dnl. f. [-ur] 1. Yeteri kadar yemi olmak; doy mak. 2. {eAT} {az} Kendini doyurmak. [DS] doyuran, [doyur-an] sf. 1. Doyurma, yemek yedirme iini yapan. 2. kim. Bir zcy doyurma zellii olan. 0 doyuran buhar, Kendisini meydana geti ren sv ile denge hlinde bulunan buhar. doyurma, [doy-ur-ma] is. 1. Doymasn salama eylemi. 2. kim. Bir maddeyi doymu bir zelti el de edene kadar bir svda zmeye dayanan ilem, doyurmak, [doy-mak > doy-ur-mak] gl. f. [-ur] 1. Doymasn salamak. 2. Birinin yem ek ihtiyacn karlamak; yedirmek. 3. (Aile vb. topluluk) zorun lu giderlerini karlamak; geinmelerini salamak; iae ve ibate etmek. 4. mecaz. Birini kandrmak, inandrm ak iin yeterli olmak. 5. mecaz. Rvet vermek. 6. B ir madde iine baka bir madde kata rak kimyasal veya fiziksel adan bir denge sala mak.

doygu, [doy-gu] {az} is. Yaamay salayacak ka dar yiyecek; azk; rzk. [DS] doygun, [doy-gun] sf. 1. Doymu hlde ola. 2. Her trl ihtiyacn gidermi olan; doymu, doygunluk, -u [doy-gun-luk] is. H er trl ihtiyacn gidermi olma durumu; doygun olma durumu, doyla, [doy-la / doy-ra] {az} is. Killi orak toprak. [DS] doylamak, [toy-la-m ak> doy-la-mak] {eAT} g l . f [r] 1. Toy ekmek; toylamak. 2. {az} Doyurmak. [DS] doylan, [? doy-lan] {az} sf. 1. Gzel. 2. nl. Gzel olmu; iyi olmu! [DS] doyma, [doy-ma] is. 1. Al giderme durumu ve eylemi. 2. Doymu olma durumu. 3. Yeterli bulma; kanma; tatmin olma. 4. kim. Bir zc iinde bir maddenin en st seviyede erimi olmas. S doyma kua, co. Geirimli bir arazide btn boluklar su ile dolu olan y e r alt kua. || doyma noktas, fiz. Bir zeltide znenlerin doygunlua ulatk lar nicelik. doym ak1 [eT. td-m ak > toy-mak > doy-mak] dnl. , f. [-ar] 1. Aln gidermek; tok duruma gelmek. 2. Bir ihtiyacm ve isteini elde ederek kanmak; tatmin olmak. 3. (Olumsuz biimde) bkmamak; daha istemek. S doya doya, Doyasya; doyunca. doymak2, [eT. tz-m ek > dy-mek] {eAT} gsz. f. [ar] 1. (Hararet iin) tahamml etmek; dayanmak; katlanmak. [DK] 2. Kaadir olmak; takat getirmek. [DK] 3. Ganimet almak. [DK] doymamak, [dy-me-mek] gsz. f. [-z] Dayanamamak; katlanamamak. doymam, [doy-ma-m] sf. 1. Henz a durumda bulunan. 2. kim. Doygunluk durumuna erimemi. 3. (Ya asitleri iin) molekllerinde en az iki ift ba bulunan. doymaz, [doy-maz] sf. Doymak nedir bilmeyen, doymazlk, - [doy-maz-lk] is. Doymak nedir bil meme durumu, doymu, [doy-mu] sf. 1. Aln gidermi; tok. 2. stekleri yerine getirilmi, ihtiyac giderilmi; tat min olmu. 3. fiz. (Gaz, sv, elektromknats iin) doyma durum una gelmi olan. 4. kim. znen maddelerin en kk bir parasn dahi zem eye cek duruma gelmi zelti. 5. jeo l. Feldspatms ienneyen magma kayac. S doymu buhar, fiz. K endi sv evresi ile dengede olan buhar.\\ doymu yalar, kim. Erime noktalar yksek olan kat ya lar. doymuluk, [doy-mu-luk] is. 1. Doymu olma du rumu. 2. kim. Doymu bir maddenin kimyasal ola rak doymam bir maddeye dnmesi, doyra, [donra > doyra] {az} is. Damlara sermekte kullanlan, elenmi killi orak topran irisi. [DS] doyran, [doy-ra-n ? ] {az} is. Ayran. [DS]

M 1281 .

DG

doyurucu, [doyur-ucu] sf. 1. D oyurma zellii ta yan. 2. mecaz. Beklenen inandrmay salayc zellikte olan. 3. is. Kimi svlar gazlarla doyur may salayan ara, doyurulma, [doyur-ul-ma] is. D oyurma iinin ya plmas eylemi, doyurulmak, [doyur-ul-mak] edil. f. [-ur] 1. Al giderilmek. 2. nandrlmak. 3. Gdsel ihtiyalar giderilmek; tatmin edilmek, doyuru, [doyur-u] is. Doyurma eylemi veya bii mi. doyu, [doy-mak > doy-u] is. D oyma eylemi veya biimi. doyuma, [doy-u-ma] is. Karlkl doyuma ulatr ma durumu ve eylemi, doyumak, [doy-u-malc] ite, f. [-ur] Karlkl doyum salamak; birbirini tatmin etmek. doz1 [daz / diz / doz (yar.)] is. Gaz karmay ve , czrtl yanmay anlatan kk. [Zlfkar] doz-ur-da-k, doz-ur-(r)a-dak doz2, [diz / doz (yans.)] is. M zmzl, alayp ba rr hlde olmay, fkeli oluu anlatan kk. [Zlfkar] doz doz, doz+doz-luk S doz etmek, {az} A nla mak; sezmek. [DS] doz3, [Yun. dosis (verme) > Lat. dosis > Fr. dose] is. 1. lacn bir defada alnmas gereken miktar. 2. Bir birleime giren maddelerin her birinin miktar. 3. Bir eyin miktar, ls. 4 .fz . Nkleer etkide ka lan belli bir blgenin nma sresince emdii n larn miktar, doz lm, 1. N kleer mmada sourulan dozu belirleme. 2. Bu belirleme iin g e rekli olan ara, gere ve tekniklerin tm.\\ dozun da almak, ly karmadan yeteri kadar al mak}] dozunu karm ak, ly karmak; gere inden fa zla uygulamak; ar gitmek. dozaj, [Fr. dosage] is. 1. Dozu ayarlama; lsn belirleme. 2. B ir birleie girecek madde miktarn belirlemek. dozdoz, [doz (yans.) > doz+doz] {az} sf. 1. Kibirli; gururlu. 2. Y ardm a muhta olduu hlde kabada ylk taslayan kimse. 3. is. Kiraz kurdu. [DS] dozdozluk, -u [doz+doz-luk] {az} is. Kabadaylk. [DS] dozer, [ng. bulldozer] is. Toprak dzeltmede kulla nlan paletli i makinesi, dozirik, -i [doz (yans.) > doz-ir-ik] {az} is. 1. ki yuvarlak nesneyi ya da dmeyi bir iplie geire rek yaplan oyuncak. 2. Geceleyin uarken dozzz sesi kararak uan bir kelebek. [DS] dozimetre, [Fr. dosimetre] is. 1. Bir nlamay veya baka bir bykl lmeye yarar alet. 2. tp. In tedavisi uygulanan hastann uygulam adan nce ve sonra verilen n miktarn len alet; dozler. dozlak, - [doz (yans.) > doz-la-k] {az} is. Yke gelmeyen deve. [DS]

dozler, [doz+l-er] is. 1. Bir nlamay veya ba ka bir bykl lmeye yarar alet. 2. tp. In tedavisi uygulanan hastada, uygulam adan nce ve sonra verilen n miktarn len alet; dozimetre. dozurdak, - [doz (yans.) > doz-ur-da-k] {az} sf. 1. Yellenmeyi det edinmi kimse. 2. Kibirli ve gu rurlu kimse. [DS] dozurradak, - [doz (yans.) > doz-ur-ra-dak] {az} zf. (Y ellenmek eylemi iin) sesli olarak. [DS] dozurtdak, - [doz (yans.) > doz-ur-t-dak] {az} zf. (Yellenmek eylemi iin) sesli olarak. [DS] dbelmek, [dmel-mek / dmb-el-m ek > dbel-mek] {az} d n l.f [-ir] Secde eder gibi kerek arkas n karmak; domalmak. [DS] dbeltmek, [dbel-mek > dbel-t-mek] {az} gl. f. [-ir] Bir kimseyi k yksekte kalacak ekilde diz ve elleri zerine ktrmek. [DS] dden, [gden > dd-en ?] {az} is. Kaim barsak; gden. [DS] dden, [a. dd-en] {az} is. 1. Dden. 2. sf. B uda la. [DS] ddl, [dr(d)-l (kare) I dd-l ?] {az} is. Kaln direk. [DS] ddll, [dr(d)-l-l] {az} is. Kare biiminde olan yer. [DS] dge, -ci [d-e] {az} is. amar ykam akta kul lanlan tokmak; toka. [DS] dgi, [tg-mek > tg-I > dg-I] (dgi:) {e l} is. D v lerek kabuu karlm msr ya da pirin. [DLT] dgilmek, [dg-il-mek] {eAT} edil. f. [-r] 1. D vlmek. 2. Vurulmak. 3. alnmak, dgime, [dg-i-me] {eAT} is. 1. Dvme. 2. Vu ruma. 3. Sava, dgimek, [dg-i-mek] {eAT} ite, f. [-r] 1. D vmek. 2. Vurumak. 3. Cenk etmek; savamak, dgme, -ci [dg-me] {az} is. zerine eker dk lerek yenilen yada kzartlm ekmek doramas.
[DS]

dgmek, [tg-mek / dg-mek / dv-mek] {eAT} gl. f. [-er] 1. Dvmek. 2. Vurmak; ezmek. 3. (Deirmen, havan vb. ile) tmek, dgnemek, [tgn > tg()n-e-mek] {eT} gl. f. [-r] 1. Damgalamak; dalamak. 2. Tedavi amacyla dalamak; yakmak. [DLT] dgn, [tg-mek > tg-n > dgn] (dg:n) {eT} tgn. dgn, [dg-n] {az} is. 1. Tedavi amacyla kol ve ayakta alan yara. 2. Yak. 3. Vcudun eitli yer lerine ine ya da barut ile yaplan ekil; dvme.
[DS]

dgmek, [tg-mek > tg--m ek > d5g--mek] (d:mek) {eT} ite, f. [-r] Dvmek, dgmen, [dg--men] {az} sf. 1. Kavgac. 2. is. Sava. [DS]

DO

I B tiiIM ll.
ve eker ile kartrarak yaplan bir yemek. 8. ze rine eker dklerek yenilen yada kzartlm ek mek doramas. 9, Kavrulmu fnd ekerle dve rek yaplan tatl. 10. Y kanm ak zere slatlm ve st ste ylm amar. [DS] dm ek, [eT. tg-melc > d-m ek / dL S ji] {eAT} gl. f . [-er] 1. Ezmek. 2. Topa tutmak; bom bardman etmek. 3. Baskn yapmak; basmak. 4. {az} (Kap vb. iin) almak; vurmak, tokm akla mak. [DS] 5. {az} (Erkek hayvan iin) enemek. [DS] S de grm ek, {eAT} 1. Dvvermek. 2. Ezivermek; ezmek. dm el, [d-me-1] {az} is. Atee dayankl odun. [DS] dm eli, [d-me-li] {az} is. Sim ilemeli ipek kuma. [DS] dm elik, -i [d-me-lik] {az} is. Y arm a yapla cak buday. [DS] dnek, -i [d-()n-ek > dnek] {az} is. ze rinden ok geildii iin yol gibi sertletirilmi yer. [DS] dnel, [d-()n-el] {az} sf. I. (Toplu olarak bu lunan eyler iin) en iyi ve en kalnlar. 2. Salam. [DS] dnem ek, [d-()n-e-mek] {az} gsz. f. [-r] [()-yor] 1. Bir i iin bir kimseye tekrar tekrar ba vurmak. 2. zmlemek; sindirmek; sahip olmak. 3. Ayakta kalmak; ayakta oka beklemek. 4. Kazl m topra ayakla ineyerek sertletirmek. 5. (Yamur iin) bir yere arparak yamak. 6. (Top tfek at iin) ayn yere defalarca isabet eden at yapmak. [DS] dnem ek, [d-()n-en-mek d U ^ ja ] {OsT} e d il.f. [-iir] 1. Dvlmek. 2. inenmek. 3. Pekitirilmek, dnem ek, [d-()-n-e-mek] {az} ite, f. [-ir] 1. ekierek pazarlk etmek. 2. ekimek. [DS] dnk, - [d~()n-k] {az} is. Vcudun eitli yerlerine yaplan dvme. [DS] dnnek, [d-()n--mek] {az} gsz. f. [-r] K mldamak; debelenmek. [DS] d rm ek , [eT. ter-(i)-r-m ek > devir-m ek > dr-mek d j j ] {eAT} {az} gl. f. [- rj Top lamak; dermek; ymak. [DS] dii, [d-] {az} is. Deirmende ekilerek krl m msr. [DS] diilcek, -i [eT. tg-mek > tg-l (tomurcuk) > dl-ck > dlcek] {az} is. nce bulgur. [DS] dlm ek, [d-l-mek dUJLS'ji] {eAT} edil, f i [-r] 1. (Davul vb. iin) alnmak; vurulmak. 2. Dvl mek. dlm eklik, -i [dl-mek-lik dlSUlS'a] {eAT} is. V urularak yasslatrlmak; dzletirilmek. [DS] d lk, - [dl-k] {az} is. kz. [DS]

dd, [tg-mek > tg-di > d-d > d-d j J S.ja] {eAT} {az} is. Kazma, keser, balta vb.nin sap gei rilen yerindeki ivi vb. akmaya yarayan kntl ve ekicimsi yeri; ddii. [DS] decek, -i [d-ecek] {az} is. 1. Tahtadan yapl ma havan ve havaneli. 2. Sert taneleri ezmekte kul lanlan tahta tokmak. 3. Msr vb. tahln dvlerek kepeinin karld yer. 4. amar dverek y kamakta kullanlan tahta tokmak; toka. [DS] de, [d-mek > d-e gSja] {eAT} is. 1. H avane li. {az} (ayn) [DS] 2. Havan, {az} (ayn) [DS] 3. {az} amar tokac. [DS] 4. {az} zerinde et kylan ve dvlen kaim tahta ya da ktk. [DS] den, [Yun. toukhani / eT. tg-m ek > d-en ?] {az} is. Harman dvmekte kullanlan tarm arac; dven. [DS] S den srt, {az} Dveni hayvana balayan aa ubuk. [DS]|| den yldz, {az} Yaz ve gz mevsiminde batdan doup yatsdan sonra batan parlak bir yldz. [DS] denek, -i [d-enek] {az} is. 1. Nasr. 2, ze rinden ok geildii iin sertlemi yer. 3. Yatan da alkalanarak akan su. [DS] der, [Yun. dokari] {az} is. Direkten daha kaln ve uzun aa kiri. [DS] dge, -ci [d-ge / d-e] {az} is. 1. Ykamak iin slatlarak st ste ylm amar. 2. amar tokma; toka. 3. Tahtadan yaplma havan ve ha vaneli. [DS] dgel, [? dgel] {az} sf. 1. (Kii iin) endam dzgn. 2. (plik, dokuma vb. iin) kalnca; kabaca. [DS] dgii, [d-g ?] {az} is. Topraktan yaplma, bahe duvar. [DS] dgiim, [d-gn] {az} is. 1. Urak yeri. 2. ze rinde ok gezilen yer. [DS] dlenpe, [d-le-n-me > dlenpe] {az} is. 1. Ayan altnda, ayakkab vurmasndan oluan yara. 2. Elde zorlama sonucu olan yara. [DS] dm e, [d-me] {az} is. 1. Dvlp kabuu kar tlm buday; yarma. 2. Kabuu kartlm bu daydan yaplan pilav. 3. Tokmakla ezilerek'kuru tulmu armut, ahlat vb. 4. Ceviz, dut kurusu, fn dk, pestil ve ekeri kartrp dvmek suretiyle ya plan bir tr erez. 5. Kadnlarn yzlerinin iki ya nm a taklan altn ss. [DS] S dm e a, {az} Kekek. [DS] dm e, -ci [d-me] {az} is. . Dvlp kabuu kartlm buday; yarma. 2. Ceviz, dut kurusu, fndk, pestil ve ekeri kartrp dvmek suretiyle yaplan bir tr erez. 3. Doranm ekmei yumur taya bulayp yada kzartlarak yaplan yiyecek. 4. Sade ya iine doranm ekmek. 5. Yufka, peynir ve soan yada kzartarak yaplan yiyecek. 6. Yumurta salatas. 7. Scak etmek iini tuzsuz ya

t l u t l l ll m n . t j a c u t l i s 1 2 8 3

________ DK

rk saman. 3. Hayvanlarn altna serilen ot, aa dal vb. 4. Hayvanlara yedirilmek iin toplanan aa yapra. 5. M isafire yaplan ikram. 6. Rvet. dn, [eT. tg-n (dvme) > d-n {eAT'} [DS] {OsT} is. 1. Dalamakla alan yara; yak. 2. Vcu dkkn, [dk-kn] {az} is. 1. Bcek ve ku dks. dun bir yerine ineler batrarak ekil yapldktan 2. Meltem. [DS] sonra zerine ivit, barut gibi eyler dklmekle dklk, - [dk-lk] {az} is. Rvet olarak verilen deri zerinde meydana gelen sabit boyal iz; dv odun. [DS] me. 3. Dvnme; matem. 4. {az} Bacaktaki ary dklnmek, [eT. tk-m ek > tk-l-mek > dk-()lgidermek iin nohut yaks ile alan yara. [DS] S n-melc] {eT} d n l.f [-r] Dklmek. [DLT] dn komak, {eAT} Dalamak; da basmak.\\ dklnt, [dk()liin-t] {az} is. Yere dklm, dn otu, {az} Yara iletmekte kullanlan, dut ylm, dalm eya; dknt. [DS] gibi meyveleri olan yapraksz bir bitki, [DS]|| dn urmak, {eAT} Yara amak; da basmak.|j dklmek, [tk-mek > tk-l-m ek > tk-()l-mek] {eT} dnl. f. [-r] (Svlar iin) dklmek; dn vurmak, {eAT} -* dn urmak. akmak. [DLT] dnd, [d-iin-d {OsT} is. Dalga, dkme, [dk-me] is. 1. Sv veya taneli eyleri ka dr, [eT. tngr > dnr-c] {az} is. Kz iste bndan boaltm ak eylemi. 2. {eAT} Tepe; knt. meye giden kiiler; dnrc. [DS] [DK] 3. {az} Tavan ve tabanda kullanlan aa d, [eT. tg > d- {eAT} is. Dv. S kiri. [DS] 4. {az} Denizin dibindeki kayalar. [DS] 5. Hayvanlara yem olarak verilen ot. 6. {az} in d tala, {eAT} K avga; dalama. ko tabak. [DS] 7, {az} Yirmi kuru. [DS] 8. sf. Kap dge, [dii-ge] {az} is. 1. Silah. 2. sf. ok iinde olmayan. 9. B ir kalp iine dklmek sure ve iyi dven; dv. [DS] tiyle imal edilmi olan. 10. {az} (Elbise iin) yeni. dgen, [d-gen] {az} sf. Dvken. [DS] [DS] S dkme imento, H azr beton yapm a yerle dkn, [d-kn] {az} sf. Kavgal; nizal. rinde kullanlmak zere torbalanmadan zel ara [DS] larla tanan imento.|| dkme demir, Karbon dmek, [d-mek] {az} ite, f. [-r] Dv oran yzde iki buuktan yksek olan ve dem ir cev mek. [DS] S dp battkmak, {az} Dvp herinden sv hlde, dorudan elde edilmi demir durmak; dv srdrmek. [DS] karbon alam; fo n t.|| dkme gaz, Yakt olarak -dk, [-dok / -dk / -tok / tk] {eT} yap. e. Gemi kullanlmak zere konutlardaki veya i yerlerindeki zaman kavram l sfat fiiller treten ek. ille-dk depolara doldurulan svlatrlm gaz. |j Dkme (kurduu), krm e-dk (grlmemi), u-dok-ta (ve su ile deirmen dnmez. Bakalarndan gelecek fa t ettiinde) yardm veya kiik katklarla byk iler baarla dk, [dk] {az} is. 1. Yn eirmekte kullanlan maz,|| dkme yk, H erhangi bir am balaj m alzeme ara. 2. Hindi. [DS] si kullanlmadan dorudan doruya buday, gbre, dkdrmek, [dk-dr-mek] {eAT} gl. f. [-r] D k eker vb. olarak yklenen yiik. trmek; aktmak. [DK] dkmece, [dk-mece] {az} is. Bir tepsiye ekmek dkermek, [dk-er-mek] {az} gl. f. [-ir] Yaray ufa zerine ceviz ii ve erbet, ya dklerek ya demek. [DS] plan bir tr tatl. [DS] dkek, -i [dk-ek] is. 1. Dkme iinin yapld yer. dkmeci, [dkme-ci] is. 1. Dkm yapan usta; d 2. {az} Zeytin ya karmak iin zeytinin dkl kmc. 2. m paratorluk dneminde Topu Ocan d havuz. [DS] da grevli top dkm ustas. 3. {az} Sergi aarak dkg, [dk-g] is. 1. D klm ey. 2. {az} Kuru sat yapan; iportac. [DS] yemi; erez. 3. Hayvanlara boazna dkm ek su dkmecilik, [dkmeci-lik] is. . Dkmclk. 2. retiyle iirilen ila. [DS] Denizde sr hlinde gezen balklarn etrafn a ve dkgn, [dk-gn] sf. 1. (Domates, karpuz, baklagil kayklarla evirip tutm a ii. vb. iin) rn verm i olan; ok dken. 2. {az} dkmek, [eT. tk-mek > dk-m ek gl. f . [-er] (rn iin) verimli. [DS] 1. B ir svy veya taneciklerden olumu bir eyi dkilmek, [eT. tk-l-m ek > dk-il-mek] {eAT} edil. bulunduu kaptan baka bir yere boaltmak. 2. Bir f [-r] Dklmek, kap iinde olan nesnenin kaptan boalmasna sebep dkkel, [dk-ke-1] {az} sf. 1. (rn iin) verimli; olmak. 3. B ir kab, iindekileri boaltarak bo hle ok dken. 2. (Patates, soan vb. iin) dolgun ve getirmek. 4. (Sa iin) brakmak, sallandrmak. 5. cinsi iyi. [DS] (Dnce) anlatmak; ortaya koymak. 6. (Bitki iin) dkk, [dk-k] {az} is. 1. K ylerde ocaklarn ar yapraklarn drmek. 7. (Hayvan iin) tylerini kasna dklerek kurutulan hayvan gbresi. 2. drmek. 8. (nsan iin) salarn kaybetmek. 9. Yakmak iin ocaa dklen hayvan gbresi ile ka

dmlk, - [d-m-lk] {az} is. Dayanma gc; sabr; tahamml; kudret. [DS]

DK

I M I H E S 84 M

, Deride kzarklk ve sivilce oluturan bir hastala d k lm ek 1 [eT. tk-m ek > tk-l-m ek > dk-lmek] edil. f. [-r] 1. Dkme eylem i yaplmak. 2. yakalanmak. 10. B ir metali eriterek kalpta eya D kmek eylemine uramak. imal etmek. 11. Cvk hamuru kzgn yaa atarak piirmek. 12. (Konuma iin) baka yne evir d k lm ek 2, [eT. tk-m ek > tk-l-m ek > dk-lmek; deitirmek; saptrmak. 13. (Dert, sknt iin) mek] dnl. f. [-r] 1. (Sv iin) kabndan akmak, bakalarna anlatmak; bu ekilde rahatlamak. 14. boalmak; yaylmak. 2. K alabalk bir yere toplan Pek ok renciyi baarsz duruma drmek. 15. mak. 3. (Yaprak, sa, di; pul, dme, sva iin) Bir yere ok sayda insan vb. tamak. 16. Bedelini bal bulunduu yerden veya organdan kopup demek; vermek. 17. {azf (Tat, zevk vb. iin) dmek. 4. Sallanmak; sarkmak. 5. (Akarsular iin) vermek. [DS] 18. {az} (Sebze iin) rn vermeye suyunu denize, gle veya baka byk bir akarsuya balamak. [DS] S dke dke, D km ek eylemini boaltmak. 6. Eski ve ypranmlktan dolay sk sk yapa yapa; dkerek. j| dke saa, 1. Dklmesine bozulmak. 7. (nsan ve beden iin) yorgun ve bit sebep olarak. 2. zensiz bir ekilde yaparak. 3. kin olmak. 8. {az} ok m ekten szlamak; Datarak. 4. Ziyan ederek. || d k p sam ak, Zi donmak. [DS] 9. {az} (Oynayan kim se iin) vcu yan etmek; isra f etmek; datmak. dunun herhangi bir ksmn fazlaca titretmek. [DS] 10. argo. (Birka kii iin) ayr ayr fakat ayn anda dktnel, [dkme-1] {az} sf. 1. yi. 2. Gzel. [DS] gelmek. 11. argo. (Toplu tam a arac yolcular dkm elik, -i [dkme-lik] {az} is. Hayvanlara iin) ksa aralklarla teker teker inmek. 12. argo. yedirmek iin biilm i taze yonca. [DS] Srrn aklamak; ifa etmek. 0 D kle kal! {az} dkm en, [dk-men] {az} sf. Gzel; yakkl. [DS] l, g eb er!" anlamnda ilen sz. [DS]|| dklp dknek, -i [dk-()n-ek] {az} [w. Dalardan ko salm ak, zerindekilerin bir ksmn kararak pup gelerek eteklerinde birikip ylm irili ufakl fa zla ca ak olmak. ta paralar. [DS] d k l, [dk-l-] is. D klm ek eylemi veya dknekli, [dk-()n-ek-li ?] {az} sf. (Ses iin) ruha biimi. ve kulaa ho gelen; dokunakl. [DS] d klm ek, [dkl---mek] {az} ite, f. [-r] dknei, [dk-()-el] {az} sf. 1. Oturakl. 2. Ar. 3. Toplu olarak gitmek; mek. [DS] Gsterili. [DS] d ktrm e, [dk-tr-me] is. Dkme iini yaptrmak d k m , [dk-m] is. 1. Dkmek eylemi; dkmek ilemi. 2. Bir maddeyi erimi hlde iken bir kalba eylemi. dkerek bir nesne retm e ii. 3. Dkme yoluyla d k t rm ek , [eT. tk-m ek > tk-tr-mek > dk-trretim yapm a yntemi. 4. Elbisede kuma veya mek] g l . f [-r] 1. Dkme iini bir bakasna yap kesimden kaynaklanan bolluk, rahatlk ve dkl. trmak. 2. Dklmesini salamak. 3. mecaz. Beceri 5. B ir meseleyi ayrntlar ile ortaya koymak. 6. gerektiren bir ii, bakalarm etkileyecek kadar g (Bitkilerde yaprak, hayvanlarda ty) dklme za zel yapmak. man. 7. etd. Bir btnn tm paralarn bir araya dkc, [dk-cii] sf. 1. Dkme iini yapan. 2. C getirme, sayma sanat. 8. Kantlamay gerektiren m ert; eli ak. 3. Kurun dkc. 4. is. Bakrdan konum a ve yazlarda sonutan nce kantlarn s yaplm a ibrik. raland blm. 9. bsy. Bilgisayarda bellek ieri dkUk, - [eT. tk-m ek > tk-k > dk-k] sf. 1. inin, hata aratrmak amacyla durdurulduu anda Dklm. 2. Sarkm, sallanm. 3. ok eski; es elde edilen yazl grnt. 10. siy. Oylama sonula kimekten elle tutulacak hli kalmam olan. 4. rnn ktlara geirilmesi ilemi. 11. {az} Ky (Kuma iin) dkml. 5. {az} Da eteinde yu imecesine ilikin verilen para ve maln listesi. [DS] karlardan kopup gelerek birikmi irili ufakl ta 12. {az} Tavan ve taban kirileri. [DS] 13. {az} yn. [DS] S atl a. karlan mallarn pazarda ylm hli. dkklg, [tk-mek > tk-k-lg > dk-k-lg] {eT} [DS] 14. Bostan, sebze ve tahln verimi, S dkm sf. Dklm olan; dkiil. d k m , {az} ok bol. [DS]|| d k m evi, 1. M etal d kklk , -, [eT. tk-mek > tk-k-lk > dk-klerin veya alamlarn eritilerek biimlendirilmek lk] is. Dkk olm a durumu, zere zel kalplara dkld atlye. 2. Sv mal dklegom ak, [dk-l-mek + e-ko-mak] {az} gsz. zemeden eya reten fabrika.\\ d k m sam , {az} f M [-(y)-uyor] Dklekalmak. [DS] D armadank; dzensiz. [DS]|| d k m v akti, d k lekalm ak, [dlcl-mek + e-kal-mak] gsz. f. [{az} Ekim ve kasm aylar. [DS]|| d k m yeri, r] 1. Dklp salmak. 2. ok dklmek. 3. Hal {az} Yaylaya gtrlen ykn indirildii yer. siz dmek. [DS]|| d k m zam an , {az} M eyve ve sebzelerin bol m iktarda bulunduu mevsimler. [DS] dklgen, [dk-l-gen] sf. 1. ok dklen; dkl m eyi alkanlk edinmi olan. 2. {az} is. K ayalk d k m c , [dkm-c] is. Dkm iiyle uraan ve larn sk sk paralanp dklen yerleri. [DS] bunu m eslek edinmi kimse, dklm e, [dk-l-me] is. Dklmek eylemi. d k m c l k , - [dkmc-lk] is. 1. Dkmcnn

lM

I E f f lil.1 2 8 5

DL

ii ve meslei. 2. M etalleri ve alamlar eritme ve dkerek eya retm e yntem i ve teknikleri, dkmhane, [dk-m + Far. hane] (dkmha:ne) {OsT} is. 1. M etallerin veya alamlarn eritilerek biimlendirilmek zere zel kalplara dkld atlye. 2. Sv malzemeden eya reten fabrika, dkml, [dkm-l] sf. 1. Dkm olan. 2. Akc kuma veya dkm verecek biimde kesilmi elbi se. 3. {az} (Kuma iin) yum uak ve burumaz. [DS] 4. {az} (rn iin) verimi bol olan. [DS] 5. {az} (Kii iin) eli ak; cmert. [DS] dknme, [dk-n-me] is. Kendi kendine dkmek eylemi. dkttnmek, [eT. tk-m ek > tk-n-m ek > dk-nmek] dnl.f. [-Ur] Kendi zerine dkmek, dknt, [dlc-nt ^ J ^ ] is. 1. Dklm, salm, dank duran eyler. 2. e yaramaz, bozuk veya eski ey. 3. Dalan bir topluluktan geriye kalanlar; yolculukta, yarta en geridekiler. 4. Cilt zerinde ortaya kan sivilce tr hastalk. 5. yapm a gc ve becerisi olmayan; ayak takm. 6. Yamalarda ufalanarak yuvarlanan kaya paralarnn eteklerde birikmesi ile oluan ynlar. 7. D eniz yzeyine yakn veya biraz zerinde olan kaya paralan. 8. {az} Rzgr ya da olgunluk yznden dalndan den meyveler. [DS] 9. sf. e yaramayan, k m k dkk veya eski. 10. {eAT} Bol bol dklen; bol akan. S dknt ova, {az} Yamur ve sel sular nn getirdii topraklarla dolan gl ve deniz para lar. [DS] dkntlii, [dknt-l] sf. 1. Dknts olan. 2. {az} Ayrntl. [DS] S dkntl hastalk, Ciltte hem kabarck hem de ate yapan hastalk. dkr, [dk-] is. Dip. dkmek, [tk-mek > tk--m ek > dk--mek] {eT} ite, f. [-r] Birlikte dkmek veya birbirine dkmekte yardm etmek, dktrmek, [dk-tr-mek] gsz. f . [-iir] 1. Seyreke ve acele olarak dkmek. 2. {az} (Ya mur iin) serpitirmek; serpelemek. [DS] dkk, - [dk-k] {az} sf. e yaramaz; bozuk. [DS] dl1 [eT. tl > dl Jj-s] is. 1. {az} Canllarda re , meyi salayan tohum; sperma. [DS] 2. rem e so nucu ortaya kan yeni birey veya bireyler; zrriyet. 3. Yavru; evlat; ocuk. {eAT} {OsT} (ayn) 4. {eT} {eAT} {OsT} {az} Nesil; soy; soyun devamn salayan ocuk. [DS] 5. {eAT} Irk. [DK] 6. {eAT} Tenasl. [DK] 7. {eAT} Ev bark. [DK] 8. {az} Pi. [DS] 9. {az} nek, koyun, kei, kpek gibi hayvan larn yavrular. [DS] 10. {az} Kuzu ve olak sr s; topluca gdlen kei ve koyun yavrulan. [DS] 11. {az} Kavun, karpuz, kabak ve hyar gibi bitki lerin henz iei dmemi meyveleri. [DS] 12. {az} Koyun ve keilerin yavrulama zaman. [DS]

13. {az} Delikanl; erkek. [DS] S dl al, {az} Kuzu ve olaklarn otlatmaya gtrlmeden nce toplandklar al. [DS]|| dl almak, 1. y i cins dii veya erkek hayvandan yararlanarak iyi cins yavru almak. 2. (Dii iin) gebe kalmak. || dl atmak, {az} (Gebe hayvan iin) yavrusunu drmek. [DS]|| dl ay, Hayvanlarn yavrulam a zam an; mart ve nisan aylar. || dl ba, {az} Srde ilk doan yavru. [DS]|| dl kmak, {az} Bir srde doacak olan btn yavrular domu almak. [DS]|| dlden kalmak, {eAT} D ourmaz olmak.|| dl dkmek, {eAT} {az} 1. (Koyun, kei iin) yavru lamaya balamak. [DS] 2. {az} (Kavun, karpuz, kabak ve hyar bitkileri iin) meyve vermeye ba lamak. [DS]|| dl dkm, {eAT} Hayvanlarn do urm a zaman; ilkbahar.\\ dl d, {eAT} 1. ocuk lar ve torunlar. 2. {az} Soy sop; nesil. [DS] 3. {az} oluk ocuk. [DS]|| dl dek, {az} (Koyun, inek vb. hayvan srs iin) yavrulamaya bala mak. [DS]|| dl dme zaman, {az} Koyun, kei vb. hayvanlarn yavrulama zaman. [DS]|| dl d ei, {az} Rahim. [DS]|| dl ei, Etene, son, meime. || dl bozuk, Soysuz.|| dl kesilmek, K sr lamak; ihtiyarlamak.|| dl verm ek, 1. Yavru do urmak; remek. 2. (Bitki iin) rn vermek. || dl yata, anat. Memelilerde yavrunun ana karnnda iken iinde bulunduu organ; rahim.\\ dl yolu, anat. D l yatandan da alan yol. dl2, [dl] {az} is. Topraktaki nem; tav. [DS] dl3, [Far. dl] {az} is. Marapa. [DS] dlcek1, -i [Far. dl => dl-cek] {az} is. Kuyudan su ekmeye yarayan kova. [DS] dlcek2, -i [dl-cek] {az} is. Kuzunun doduunu mjdeleyen obana verilen hediye. [DS] dlctt, [dl-c] {az} is. Kuzu ve olak srsn gtmek zere tutulmu oban. [DS] dle, [dle] {az} is. Boynuzu kmas gerektii hlde boynuzu kmam koyun ya da kei. [DS] dle, [Mo. tle- gJj:>] {OsT} is. M ahzen; izbe, dlerek, -i [eT. tle-k > dle(k)-rek] {az} sf. Dzms. [DS] dlek', -i [eT. *tle-mek > tle-k > dle-k {eT} sf. 1. Skn ve asayi iinde; itaatli; sakin; hu zurlu. {eAT} {az} (ayn) [DS] 2. Davranlar hesap l ve arbal olan; temkinli; uslu; uysal. {OsT} {az} (ayn) [DS] 3. Flareketsiz; dingin. 4. {eAT} {az} A lak gnll; mtevaz. [DS] 5. {az} G zel; iyi. [DS] 6. {az} (Kii iin) boyu bosu gzel olan; endaml. [DS] 7. {az} Doru; dzgn; dz. [DS] 8. {eAT} Sabit; kararl; baki. [DK] 9. {eAT} {az} Gvenilir; drst; cidd; mert. [DK] [DS] 10. {OsT} Elverili; uygun. 11. {OsT} Usta; kurnaz. 12. is. {az} Engebesiz, dz arazi; tepe etei. [DS] 13. {az} Tarlann dz ve verimli ksm. [DS] 14. {az} Ekilen sebzeleri kolay sulayabilmek iin yaplm

lM
kvrml ark. [DS] 15. {az} (Kii iin) orta yal. [DS] 16. {az} Irmak ve aylarn yava akntlar. [DS] 17. Yamur ve sel sularnn dz bir yerde yap t glck. [DS] t? dlei yeyni, {eAT} evik hare ketli; tez canl; lak.|| dlek basmak, {az} D ik katle yrmek; tkezlemeden gitmek. [DS]|| dlek durmak, {az} Uslu olmak; terbiyesizlik etmemek. [DS]|| dlek olmak, {eAT} Temkinli, sakin ve itaatli olmak. || dlek turmak, {az} D lek durmak. [DS] dlek2, [eT. tl > tl-e-m ek > tl-e-k > dl-e-k] sf. ok dl veren; ok rn veren, dlek , -i [eT. dlk > dlek] {az} is. Toprak tencere; gve. [DS] dleke, [Far. dl => dl-e-ke] {az} is. Byk ma rapa. [DS] dleklemek, [dlek-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yo r] Dzlemek; dzeltmek. [DS] dleklemek, [dlelcle--mek] {az} d n l .f [-ir] 1. Uslanmak. 2. Yerleip rahata kavumak. 3. (Yer iin) dzlemek. [DS] dlekli, [dlek-li] {az} sf. Uslu. [DS] S dlekli dekli, {az} Arbal; olgun; temkinli. [DS]

lK S M

d lertm ek , [eT. *tle-mek > dler-t-mek] {az} gl. f. [-ir] Dzeltmek; tesviye etmek. [DS] dlem ek1 [eT. *tle-melc > dle--mek] {az} , dnl. f. [-ir] 1. Dzelmek; yoluna girmek. 2. Hasta olan bir kimse tekrar salm kazanmak. 3. Rahat etmek. 4. Rahat durmak; sessiz durmak. 5. Denge de durmak; yerlemek. 6. Kalabalk iinde bir yer bularak skp oturmak. [DS] dlem ek2, [dle--mek] {az} ite, f. [-ir] U yu mak; anlamak. [DS] dletirm ek, [eT. *tle-m ek > dle-tir-mek] {az} g l.f. [-ir] Dzeltmek. [DS] dlet1, [eT. *tle-m ek> dle-t] {az} sf. Dz. [S] dlet2, [dl-et] {az} is. Yeni doum yapan kadnn datt erez. [DS] dletmek, [eT. *tle-m ek > dle-t-mek] {azj gl. f . [-ir] 1. Y oluna koymak; dzeltmek. 2. g sz.f. Alay etmek. [DS] dlgen, [dl-gen] {az} is. Tohum. [DS] dllek, [dl-le-k viUJjj] {eAT} is. Koyunlarn kuzula

d yer. dlleme, [dl-le-me] is. 1. Erkek reme hcrelerinin dii reme hcresine konmas; dllemek eylemi. 2. dleklik, -i [dlek-lik viUSja] {eAT} {OsT} is. 1. {az} Soyun devamn salayan ocuk; soy. [DS] 3. Temkinli hareket; temkin. 2. Vakar. 3. taat, {az} Yaramaz ocuk. [DS] 4. {az} Pi. [DS] dlemek, [dl-e-mek {eAT} gsz. f. [-r] (Haydllemek, [dl-le-mek] gl. f. [-r] [-l()-yor] 1. van iin) yavrulamak, Erkek reme hcresini dii reme hcresi ile birle dlenbek, -i [dolan-mak ? > dlenbe-k] {az} is. tirmek; ilkah etmek. 2. gsz. f. {az} ocuk do Topa. [DS] urmak. [DS] 3. {az} (Hayvan iin) yavrulamak. [DS] 4. {az} (Aalar iin) meyve vermek. [DS] dlendirmek, [dlen-dir-mek {eAT} {OsT} dllen, [dlle-n ?] {az} sf. Cmert. [DS] gl. f. [-ir] [eA T - r] 1. Sabit klmak; tespit etmek. 2. Rahata, skna, huzura kavuturmak. 3. Yerle dlleni, [dllen-i] is. Dllenm e eylem i veya biimi, tirmek. 4. {az} Bozulmu bir eyi dzeltmek; d dllenme, [dlle-n-me] is. Dii reme hcresinin erkek reme hcresiyle birlemesi eylemi. zene koymak. [DS] 5. {az} Dorultmak. [DS] 6. , {az} Rahat ve doru yrmeyi retmek; altr dllenm ek1 [dlle-n-mek] dnl. f. [-ir] 1. (Dii reme hcresi iin) erkek reme hcresi ile birle mak. [DS] 7. {az} Yattrmak. [DS] mek. 2. {az} iftlemek. [DS] 3. {az} Sebze, dlendrmek, [dlen-dr-mek dU jjjJji] {eAT} {OsT} meyve vb. bitkiler rn vermek. [DS] g l . f [-iir] -* dlendirmek. dllenmek2, [dl-le-n-mek ?] {az} ] dnl. f. [-ir] dlenge, -ci [eT. ten-le-mek (denkletirmek, havada Y ksek bir yere tutunarak ayaklarn yerden kesip dengesini salamak) > ten-l-ge] {az} is. aylak. sallanmak. [DS] [DS] dllenmesiz, [dllenme-siz] sf. Dllenme geirme dlenm ek1, [eT. *tle-mek > dle-n-melc / iUjJjj yen; dllenmeksizin. <5 dllenmesiz reme, Ger ek dllenme olmadan; meyoz blnme olmadan {eAT} {OsT} dnl.f. [-r] 1. Yatmak; ka ilkel cinsellik biimlerinin tiim. rar klmak; huzura kavumak; sknet bulmak. 2. dlleyici, [dlle-y-ici] is. Yapay dllenmeyi salayan {az} Bir yere doru ynelmek. 3. {az} Dola kii. mak. [DS] 4. {az} Bir yere dzgn biimde yer lemek. [DS] 5. {az} (Bozulmu bir ey iin) d dll, [dl-l] sf. Dl olan; dl sahibi, fi1 dll dl, {eAT} oluklu ocuklu; oluk ocuk sahibi. zelmek, iyilemek. [DS] 6. {az} (Hayvan srs dllk, - [dl-lk] {az} is. 1. Koyun ve keilerin iin) bir yere dzenli olarak dalmak. [DS] S yavruladklar yer. 2. sf. (Hayvan iin) damzlk. dlenip denm ek, {az} 1. Olgunlaarak uslan [DS] mak. 2. Rahat ve huzura kavumak. [DS] dlenmek2, [dl-le-n-mek] {az} dnl. f . [-ir] o dlsz, [dl-sz] sf. 1. ocuu olmayan. 2. Yavrusu olmayan. 3. (Erkek iin) ksr. almak. [DS]

mm i k ara vsv

________________

_______ _________

_______

____________ DN

dlk1, [? dlk / dlek] {eT} is. 1. Krk testi; az krk saks; krk testiden yaplm saks. [DLT] 2. p. 3. Gece krl (?). [Clauson] dlk2, - [dl-lk > dtil-k] {az} is. 1. Hayvan. 2. Hergele. 3. Ksrak. [DS] dlm , [dn-m] (az) is. -* dnm. [DS] dlt, [dl-t] is. Geliimini tam olarak bitirmemi olmakla birlikte trnn zelliklerini alm olan yavru; cenin, (1955). dm b1 [damb / dmb / dimb / domb / dmb / dmb , (yar.)] is. Vurma, arpma, elle alma, alg alma gibi grltl ses karma ve ahenksiz* konuma bildiren yansmal kk. [Zlfkar] dmb-ek, dmbl-de-k, dmb-el-ek dm b2, [damb / domb / dmb / dnb / dumb (yans.)] is. Yuvarlanma, takla atma ve dme bildiren kk. [Zlfkar] dmb-e-dek, dmb-el-ek, dmb-l-dek dm be, -ci [dn-me / dmbe] {az} is. Su evri mi; anafor. [DS] dm bedek, -i [dmb (yans.) > dmb-edek] (d mbedek) {az} zf. Birdenbire; anszn. [DS] dm bek, -i [dmb-ek / Far. dnbelc] {az} is. I. Darbuka. 2. Eskiden hahatan toplanan afyon sa kznn konulduu koni biimindeki kap. 3. sf. Pat, lak; kk. [DS] dmbel, [dmb-el] {az} is. Topraa atlan tohumun yeni srm filizi. [DS] dmbele, [dmbel-e] {az} sf. Sznn nereye vara can bilmeyen. [DS] dm belek1 -i [Far. tunbek / dmb (yans.) > dmb, el-ek] {az) is. 1. Orta byklkte ramazan davulu. 2. Darbuka. [DS] dm belek2, -i [dmb (yans.) > dmb-el-ek] {az} is. Takla. [DS] S dm belek a tm a k , {az} Takla atmak. [DS] dm belekJ, -i [dmb (yans.) > dmb-el-ek] {az} is. 1. Bbrek. 2. Kelebek. [DS] dm beleki, [dmbelek-i] {az} sf. Szne ve hareketlerine gven duyulmayan. [DS] dnbez, [dmb (yans.) > dmb-ez] {az} is. Toprak ynndan oluan kk tepecikler. [DS] dm bldek, -i [dmbl-de-k] {az} is. 1. Develere taklan byk an. 2. Tef. 3. iftenara. 4. Su ka barc. [DS] dm bldem ek, [dmb (yans.) > dmb-l-de-mek] {az} gsz. f. [-r] [-d(ii)-yor] 1. (Eya iin) denge sini bulamayp sallanmak. 2. ki tarafa sallanarak yrmek; dengesiz yrmek. 3. Debelenmek. [DS] dm e1 [d-mek (dvmek) > dm-e] (d.me) {az} , is. Yayk. [DS] dme", [*dom > dom-a > dm-e] {az} is. Kk te pe. [DS] dm ek1, -i [*dom (yuvarlak knt) > dm-e-k ?] {az} is. K k tepe. [DS] t? d m ek av, {az} Aramadan, hazr bulunan av. [DS]

dm ek2, -i [? dmek] {az} is. Anapara; sermaye. [DS] dm ek3, -i [eT. tu-mak ? > dmek] {az} is. A hr larda gbreyi dar atmakta kullanlan kk delik. [DS] dm elm ek, [dom (yuvarlak knt) l dmb (yans.) > dm-el-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. Ayakta dur mak. 2. Oturmak. 3. Secde eder gibi kerek kn ykseltmek. 4. knt yapmak. [DS] dm elti, [dmelt-i] {az} is. Gre engel olan ykselti. [DS] d m eltm ek, [dmel-t-mek] {az} gl. f. [-ir] Y uvar lak bir knt yapar duruma getirmek; tmseklendirmek. [DS] d m en, [dom (yuvarlak knt) > dm-en] {az} is. D an sivri ve plak tepesi. [DS] dm ifnal, -M [Fr. demifnale] is. spor. Yar final, dm ivole, [Fr. demi vole] is. spor. Topun yere arpp tam havalanaca srada yaplan vuru, dm n, [dm-n?] {az} is. Mahzen. [DS] dnb, [damb / domb / dmb / dnb / dumb (yans.)] is. Yuvarlanma, takla atma ve dme bildiren kk. [Zlfkar] dnb-l-de-mek d n b ab a , [dn+baba] is. bot. 1. Tumagagasgillerden, bahelerde ss iin yetitirilen, meyvesinde bulunan klk havann nemine gre hareket eden, yapraklar ovulduunda iddetli bir koku veren, iekleri dzenli, pek ok eidi bulunan otsu bitki; turnagagas, (Erodium). 2. Sslemede kullanlan iek biimindeki motif, d nbek, -i [dmb-ek / Far. dnbek] {az} is. D ar buka. [DS] dnbele, [dnb (yans.) > dnb-el-e] {az} sf. (Kii iin) kalp krc; patavatsz. [DS] dnb ld em ek , [dnb (yans.) > dnb-l-de-mek] { z} gsz. f. [-r] [-d()-yor] Dengesiz yrmek. [DS] dncnm ek, [dn-cn-mek] {az} dnl. f. [-r] Bir eyin evresinde dnmek. [DS] dndelek, -i [dn-mek > dn-der-ek > dndele-kl {az} is. Frldak denilen oyuncak. [DS] dnderge, -ci [dndr-ge > dnder-ge] {az} is. Dndrge. [DS] dnd erlem ek , [dnder-le-mek] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] Bir eyin altn stne getirmek; dndr mek. [DS] d n d erm e, [dn-der-me] {az} is. 1. Dndrmek eylemi. 2. Az geni bir tr sepet. 3. M ayasz ha murdan yaplma ve yada kzartlm pide. 4. Kuru yufkadan yaplan brek. 5. Birinin gnderdii ya da bir yerde smarlayarak yapt ikrama verilen karlk. 6 .fo lk. Bar oyunlarnda ilk kiinin sy ledii trky az sonra baka bir kiinin tekrar lamas. [DS] S d n d erm e tavas, {az} Byk ta va. [DS]

DN

r u H lK S M .
dnegen, [dn-egen ^ {eAT} sf. ok dnen. dnee, -ci [dn-ee] {az} is. Hortum; kasrga. [DS] dneen, [dn-een] {az} sf. 1. ok dnen. 2. Su evrintisi; anafor. 3. Sznde durmayan. 4. Hayvan yular ile bal arasnda bulunan bir tr dner halka. [DS] dnek, -i [dn-mek > dn-ek ^ j ^ ] sf. 1. Dnen;

dnderme, -ci [dnder-me] {az} is. Akla oyna nan bir oyun. [DS] dndermek, [eT. tn-der-mek>dn-der-melc dlj-Uji] {eAT} gl. f [-r] 1. Dndrmek; evirmek; {az} (ayn). [DS] 2. Tercme etmek. 3. {az} Birinin yap tna karlk yapmak. [DS] 4. dare etmek; ynet mek. dndertme, [dnder-t-me] {az} is. Isrgan otu ile yaplan bir yemek. [DS] dndirek, -i [dndr-ek] {az} is. Topa. [DS] dndn, [dn+dn] {az} [sf. 1. (Kii iin) kararsz; dnek. 2. is. Topa. [DS] dnd, [dn-d] {az} sf. 1. Gittii yerden geri ge len. 2. is. Din deitiren kimse; dnme. 3. Henz evlenmemi kz. [DS] dndre, -ci [dndr-e] {az} is. -* dndrge. [DS] dndrek, -i [dndr-ek] {az} is. 1. Topa. 2. F rldak. 3. Dndrge. [DS] dndrge, -ci [dndr-ge] {az} is. Sacda yufka piirilirken yufkay alt st etmeye yarar kl bii minde uzun, ensiz ve yass ara. [DS] dndrme, [dn-dr-me] is. 1. Bir eyin dnmesini salama eylemi; dnk hle getirme. 2. {az} Isr gan otu ile yaplan bir yemek. [DS] 3. {az} Kabak tan yaplan bir tatl. [DS] 4. {az} Kaim barsak. [DS]

dnmeyi huy edinen. 2. (Yer iin) dnlen. 3. Ka rarlarndan abuk vazgeen. 4. Verdii szde dur mayan; kalle; kaypak. 5. {az} is. ift srerken bir seferde boyuna gidilebilecek kadar uzunlukta olan yer; evlek. [DS] 6. {az} Su arklar ile ayrlm ev lekler. [DS] 7. {OsT} {az} Uarken takla atan g vercin. [DS] 8. {az} Snfta kalan renci. [DS] 9. {az} Dneme. [DS] 10. {az} Su evrintisi; ana for. [DS] 11. {az} Y ollarda yam ur ve kar suyu nun yapt amurlu su birikintisi. [DS] 12. {az} Topa. [DS] 13. {az} Dner halka. [DS] S dnek a, Kiiiik balk tekneleri ile akam atlp sabah toplanan a.\\ dnek ba, ift srerken geri dn len yer; ift srmeye balanlan yer. || dnek yeri, Harman yeri. dneke, [dn-ek-e] (d'neke) zf. 1. Dnek birine yakr biimde. 2. sf. Dnee zg, dneklik, -i [dn-ek-lik] is. 1. Dnek olm a durumu. 2. Dnek birinin yapabilecei tutum ve davran, dndrmek, [don-mek > dn-dr-mek gl. dnel, [dn-el] sf. (Alet ve makine iin) dnme hareketi yapan, dnel yzey, mat. Biim i de f. [-iir] 1. Dnmesini salamak. 2. Dnk hle ge imeyen bir izginin bir eksen etrafnda dnme tirmek. 3. B ir eyin ynn deitirmek; evirmek. siyle elde edilen yzey. 4. Altn stne getirmek. 5. B ir durumda olan eyi dnelek, -i [dn-ele-k] {az} is. Bir kimsenin zel baka bir duruma sokmak; baka biime sokmak; durumu. [DS] S dnelei dnmek, {az} Felakete deitirmek. {eAT} (ayn) 6. ( yeri vb. iin) ilet uramak; aznn tad bozulmak. [DS] mek, yrtmek. 7. Verdii szden caydrmak. 8. dnelem e, [dn-e-le-me] is. Dolap durm a eylemi, Yolundan alkoymak, geri evirmek 9. argo. Snf ta brakmak. 10. {eAT} Bir dilden baka dile evir dnelem ek, [dn-ele-mek] {az} gsz. f. [-er] [-l(i)yo r] 1. Dolap durmak; dne dne gezinmek; d mek; tercme etmek. 11. {eAT} Reddetmek; kabul np durmak. 2. A cele ve telala bir i yapmak. [DS] etmemek. 12. argo. Esrarl sigaray sra ile imek. dnelge, [dnel-ge] {az} is. 1. Hortum; kasrga. 2. 0 dndr etmek, {eAT} Tekrarlamak. Dneme. 3. Ev. [DS] dndrmeli, [dndrme-li] sf. 1. Dndrme suretiy dnelm e, [dn-el-me] is. Bir hareketin en yksek le yaplan; olan. 2. Dkmclkte dner paral noktaya vardktan sonra tekrar alalmaya balamas kalplarn yapm nda kullanlan yntem, durumu ve eylemi, dndrc, [dndr-c] sf. 1. Dndrme iini ya dnelm ek, [dn-mek > dn-el-mek] dnl. f . [-ir] 1. pan. 2. Dndrme zellii olan. 3. Dndren, Dnelemek. 2. En yksek noktaya ktktan sonra dndrlme, [dndr-l-me] is. Dnk hle getiril alalmaya balamak, me eylemi; evrilme, dnem, [dn-em] is. 1. Belli bir zellik tayan dndrlmek, [dndr-l-mek] edil f. [-r] Dn zaman paras. 2. Hayatn belli bir paras. 3. Belli drm e eylemi yaplmak; dnk duruma getirilmek, bir etkinlie ve zellie bal zaman dilimi. 4. Bir dndr, [dndr-] is. Dndrme eylemi veya sanat dalnda belli slplarn yaygn olarak ilendi biimi. i zaman. 5. Sanatnn belli bir gr ve slpta dne, [dn-e] {az} is. Kar ziyaret. [DS] eser verdii zaman. 6. Trkiye Byk M illet Mec dne, -ci [dn-e] is. fz. Dalgal akml dinamo ve lisinde iki seim arasnda kalan sre. 7. Birbirini elektrik motorlarnda hareketli ksma verilen ad; btnleyen retim sresi. 8. Dnemsel bir olayda rotor. deimez zaman aral; periyot.

M l t g M M . 1 2 8 9

DN

dnembe, -ci [dn-e-me / dn-e-mbe] {az} is. Dneme. [DS] dneme, -ci [dn-e-me] is. 1. Y olun kvrld, dnd nokta; viraj, {az} (ayn) [DS] 2. mecaz. Yeni bir aama. 3. iftinin sabam veya pulluu dndrd ve srlmeden brakt tarla kenar, dnemek, [dn-e-mek] {az} gl. f. [-r] [-n()-yor] 1. Engel olmak. 2. Durulmak. [DS] dnemez, [dn-e-mez] {az} is. Kasrga. [DS] dnemli, [dnem-li] sf. 1. D nemler oluturan. 2. Belli aralklarla dzenli olarak tekrarlanan; periyo dik. dnemsel, [dnem-sel] sf. 1. Belli aralk sonunda ye niden ortaya kan veya beliren. 2. nceki hareketi bir zaman sonra yapan, dnemsiz, [dnem-siz] sf. 1. Dnem oluturmayan. 2. (Hareket veya olay iin) ayrt edici bykl, bir salnm yapmadan giderek bir snra doru yak laan. dnen, [Mo. dnen] {e l} is. 1. Drt yanda olan erkek at. {az} (ayn) [Nevy] [DS] 2. {az} ya n geen at veya deve. [DS] dnence, [dn-en-ce] is. ast. co. Gnein bir yl bo yunca yer kre zerinde en te dik olarak, geldii iki noktadan geen paraleller, (1944). dnencel, [dnence-1] sf. Dnence ile ilgili, S d nencel ay, Ayn ilkbahar noktalarndan art arda iki geii arasndaki sre (27 gn 1 saat 43 dakika).|| dnencel yl, Gnein ilkbahar noktalarndan art arda iki geii arasndaki sre (365 gn be saat 48 dakika 46 saniye) [yldz ylm a gre 20 dakika 23 saniye daha ksadr], dnenceli, [dnence-li] sf. Dnencesi olan; m nave beli. dnenceli yl, Gnein ilkbahar noktala rndan art arda iki geii arasndaki sre (365 giin be saat 48 dakika 46 saniye) [yldz ylna gre 20 dakika 23 saniye daha ksadr], dnendirmek, [dnen-dir-mek] {az} gl. f. [-ir] dare etmek; ynetmek. [DS] dnelime, [dn-en-me] is. B ir yerde veya bir eyin etrafnda dnp durma durumu ve eylemi. dnenmek1, [dn-mek > dn-en-mek] dnl. f. [-ir] 1. Geri dnmek; tersyz olmak. 2. Olduu yerde veya bir eyin evresinde dnp durmak; {az} (az). [DS] 3. {az} B ir daire izerek dnmek. [DS] 4. {az} Amacn gerekletirm ek iin frsat gze terek bir eyin evresinde dolamak. [DS] dnenmek2, [dona-mak > dona-n-mak] {az} dnl. f [-ir] Giyinip kuanmak. [DS] dner, [dn-er] sf. 1. Dnme zellii tayan. 2. D nen; dnme iini gerekletiren. 3. Dnecek biim de dzenlenmi veya ayarlanm olan. 4. is. Dner kebap. 5. {az} Toplu tabanca. [DS] 6. {az} D o kuma tezghlarnda dokunan kuman sarld yu varlak aa. [DS] S dner ayna, gk b. Gk cisim

lerini gzlemleyebilmek iin y e r eksenine paralel bir eksen etrafnda yerin dnme hznn yarsna eit bir hzla dnen kark yapl bir tr gzlem aynas.|| dner deici, fz. Radyo teknikte eitli ayar devreleri tayan dner bir silindirden oluan komtatr.\\ dner kap, Byk binalarda souk girmem esi iin dey bir eksen etrafnda dnen birden ok blmlerden meydana gelm i giri. || dner kak, balk. Yava hareketli balklarn av lanmasnda kullanlan parltl olta.|| dner kebap, mutf. Harl ate karsnda dndrlebilen uzun bir ie denmi yaprak eklindeki etlerden yaplan bir tr kebap. || dner kemik, anat. n kolun d ksmnda y e r alan ve dirsekle eklemlenen uzun ke mik]] dner kule, B ir eksen etrafnda dnebilecek biimde yaplm kule. || dner sahne, tiy. zel bir dzenek ile kendi ekseni etrafnda dndrlebilen taban olan sahne.|| dner sermaye, ilet. 1. Kamu mliyesi alannda bir amacn elde edilmesi iin genel bteden bir kurulua azaltlmamas art ile verilen sermaye. 2. Bu tr sermaye ile alan i letme.,|| dner yem, balk. E til balklar avlam a y a yarayan bir eksen etrafnda suyun hareketi ile dnen bir kk kakktan oluan olta. dnerce, [dner-ce] {az} is. Tek demirli basit pul luk. [DS] dnerceli, [dnerce-li] {az} s f Sznde durmayan. [DS] dnerci, [dner-ci] is. Dner kebap yapp satan kimse. dnercilik, -i [dnerci-lik] is. Dnercinin yapt i ve meslek. dnerge, [dner-ge] {az} is. 1. ark. 2. Arabann mazs. 3. Bir i yerini evirmekte kullanlan para; anapara. 4. Su evrintisi; girdap. [DS] deye, [dn-een / dn-e-y-en] {az} is. Tekerlek leri birbirine balayan ve dnmesini salayan aa; mil. [DS] dnge, -ci [dn-ge] {az} is. 11 Pervane. 2. Tem el siz evlerde evin dt kesine konulan ve temel grevini gren ksa direkler. [DS] dngel, [dn-mek + gel-mek / tng > dng-el] is. 1. bot. Glgillerden hamken kekremsi, olgunlanca mayho, esmer renkli, kremsi, be ekirdekli meyvesi olan yabanisi dikenli, bahelerde yetitiri leni dikensiz, be metre kadar boylanabilen aa k; mumula; bebyk, (Mespilus germanica). 2. {az} M eyvesi hafif sulu ve eki bir tr brtlen. [DS] 3. {az} Zaman gstergesi; saat. [DS] 4. {az} sf. Sznde durmayan. [DS] 5. {az} Dzgn olm a yan; eri. [DS] S dngele etmek, {az} Geri e virmek. [DS]|| dngel orucu, Srekli olarak a kal ma. dngele, [dngel-e] {az} is. Bozkrda biten b ir tr diken. [DS]

DN

m n w m s z l k .
{eAT} (ayn) [DK] 5. Durum u ve nitelii deimek; tahvil olmak. 6. Bir eye veya kiiye benzemek. 7. Andrmak; benzemek. (eAT) (ayn) 8. Din ve gr deitirmek; ihtida etmek. 9. (Hava iin) ak ve gneli iken ya ve frtnaya dnmek; bozmak. 10. ( yeri veya ev iin) ynetilm ek; ekip evril mek; ihtiyalar karlanmak. 11. Ayrlm olduu bir i veya alm aya tekrar balamak; greve ye niden gelmek. 12. mecaz. Gizli tuzaklar kurulmak, dolap evrilmek. 13. (renci iin) snfta kalmak. 14. (Dilek, dileke iin) reddedilmek; istei kabul grmemek. 15. {eAT} Bir durumdan baka bir du ruma gemek; deimek; bozulmak; inklap olmak. 16. {eAT} Vazgemek; feragat etmek. 17. {eAT} evrilmek; tercme olunmak; naklolunmak. 18. {az} (iftletirilmi inek iin) gebe kalmayarak tekrar iftlemek istemek. [DS] 19. {az} (Mide iin) alt st olmak; bulanmak. [DS] 20. {az} Bir kim seden nefret edip yz evirmek; soumak. [DS] S dn b a b a m dn, Srekli ayn i ve ilemlerin yapldn ifade eden bkknlk sz.\\ dne dne, 1. Dnerek, evrilerek, kvrlarak. 2. {eAT} Tekrar tekrar.|| dne gelm ek, {eAT} 1. Geri gelmek; dnp gelmek. 2. Yolunu armak.\\ D neydi ola m ? {eAT} Acaba dner m i?|| d n p dolam ak, Uzun sre gezmek; ok dolamak. d n k , - [dn-iik] sf. 1. Yz veya bir taraf dn m hlde olan; tersine evrilmi, {az} (ayn) [DS] 2. Ynelmi durumda olan. 3. Bir tarafa kaym, yamulmu; eri; erilmi, {az} (ayn) [DS] 4. me caz. Bir kitle veya kiiden yana olan. 5. {az} ir kin. [DS] 6. {az} (Kii iin) klksz; kyafetsiz. [DS] 7. {az} Yaramaz. [DS] 8. {az} Szne gve nilmeyen; sznde durmayan. [DS] 9. {az} Huy suz ve ask suratl. [DS] 10. {az) Din deitirmi kimse; dnme, [DS] 11. {az} is. Czam hastal. [DS] 12. {az} Ayak altnda ezilmekten meydana gelen yara. [DS] 13. {az} Hastalk sebebiyle renk sararmas. [DS] d n k l k , - [dnk-lk] is. 1. Dnk olma duru mu. 2. {az} Geri gidi; irtica. [DS] d n k m ek , [dn-k-mek] {az} g sz .f. [-Ur] 1. Bir i zerinde ok uramak. 2. Kendini ie canla ba la vermek. [DS] dnlm e, [dn-l-me] is. Dnlmek eylemi. dnlm ek, [dn-l-mek] edil. f. [-r] Dnme eylemi yaplmak. dnm , [dn-m] is. 1. Dnme eylemi. 2. Gidip de geri gelme eyleminde geri dnn balad yer. 3. Gidip gelme yoluyla yaplan ilerin her bir sefe ri. 4. Belli aralklarla yinelenen hareketin balang noktas. 5. B in m etre karelik alan ls. 6. Eski den kenarlan krkar adm veya arn olan kare ala n. 7. {az} sf. Defa; kez; sefer. [DS] fi1 dnm noktas, Srmekte olan bir i veya olayda gei salanan yeni bir durum; nemli bir aama.

dngitm ek, [tn-it-mek / dn-it-mek / dn-id-mek] (dnitmek) {eT} g sz.f. [- rj Eilmek; dnmek, dngz, [dn-mek > dn+gz] {az} sf. 1. a. 2. (Kii iin) gzleri ok hareket eden. [DS] dng, [dn-mek > dn-g] is. mat. mant. Bir ilemi, olay veya akl yrtmeyi balangtaki duruma getiren sreler btn, (1955). dngldek, -i [dngiil-de-k] {az} sf. (Kii iin) zayflk ya da yallk yznden ba dm, omuzlar kalkm durumda yryen. [DS] dngldem ek, [dng-l-demek] {az} g sz.f. [-rj [d(ii)-yor] 1. (Suyun zerinde yzen cisim iin) ileri geri hareket etmek. 2. Dengesini kaybederek ileri geri sallanmak. 3. Decek hle gelmek. [DS] dngldevik, -i [dnglde-(k)-ik ?] {az} sf. (Kii iin) kararsz; ikilli. [DS] dngldeyk, - [dnglde-y-k] {az) sf. (Kii iin) dengesiz; ileri geri sallanan. [DS] dnglem e, [dng-le-me] is. bsy. Geri besleme ve ya saysal bilgi aktarm eklinde bir sistemin girii ile k arasnda balant kurm a ii. dngl, [dng-l] sf. bsy. 1. D ngs bulunan. 2. (Sistem iin) dng uygulanm olan, dngn, [dn-gn] {az} sf. 1. Dargn. 2. Bir tarafa dost grnerek oradan ald bilgileri kar tarafa gtren; satlm. 3. (Yemek iin) tad deimi; ekimi. 4. (Kii iin) hastal iyilemeye yz tut mu. 5. Sznde durmayan; dnek. [DS] dnm e, [dn-me] is. 1. Bir durumdan baka bir du rum a geme eylemi. 2. Dinini deitirip M slman olan kii; miihtedi. 3. Cerrahi ilemlerle cinsiyetini deitirerek kadn olmu erkek. 4. gk b. B ir gk cisminin her noktas bir ember izecek biimde hareket etmesi. 5. {az} Su evrintisi; girdap. [DS] 6. argo. Aralara ak sak cinsellik tayan sah neler ekleyerek piyasaya srlm film. 7. sf. D nen; dnm, fi1 dnm e dolap, 1. Bayram ve e lence yerlerinde yukardan aaya doru bir eksen etrafnda sallanan oturma yerleri bulunan elence arac. 2. Eskiden biiyiik konaklarda ve saraylarda bir yerden baka bir yere yem ek aktarmak iin du varlara yerletirilm i dnebilen dolap.|| dnm e ekseni, //z. Dnen bir cismin her noktasnn izdii emberin merkezinden geen doru. dnm ece, [dn-mece] {az} is. 1. Aatan yaplm pulluk. 2. Pimanlk. [DS] dnm e, -ci [dn-me] {az} is. 1. Ke ba. 2. Suyun dolanarak akt yer. [DS] dnm ek, [eT. tn-m ek > dn-mek dnl. f. [er] 1. Ekseni etrafnda daire izecek ekilde hare ket etmek; dolanmak; devretmek. {eT} {eATj (ayn) [DKJ 2. Gittii yerden ilk kt yere tekrar gel mek; geri gelmek. {eATj (ayn) [DK] 3. Gidi yn n deitirmek; sapmak. 4. Konumunu olduu yer de deitirmek; ban evirip bakmak; ynelmek.

1291

DR

dntrc, [dntr-c] sf. 1. Dnmesini dnml, [dnm-lti] sf. Dnme yetenei olan, salayan; dntren. 2. elkt. Transformatr, dnmlk, - [dnm-lk] sf. 1. Dnm olarak be lirtilen miktarda alan olan. 2. D nm olarak belir dntrlme, [dntr-l-me] is. Dnme sa tilen miktardaki alana yetecek kadar olan. 3. Gidip lanmas eylemi, dnme says belirtilen kadar olan, dntrlmek, [dniitr-l-mek] edil. f. [-r] D dniimsz, [dnm-siiz] {zf sf. Beceriksiz; sakar. ntrmek eylemi yaplmak, [DS] dntrm, [dntr-m] is. Dntrmek eyle dn, [dn-ti] is. . Dnme eylemi veya biimi. 2. mi; tahvil. Geldii yere geri gitme eylemi; avdet. 3. Gidilen dnk, - [dnii-k] {az} is. Babadan kalan yerden geri geli iin yaplan yolculuk. 4. Y olcu tarlann kardeler arasnda dnml olarak ekilip luktan veya gidilen yerden dndkten sonra ilk biilmesi. [DS] yerde bulunm a olgusu. 5. bale. Dansnn olduu dnl, [dn-l] sf. (Scaklk derecesi iin) bir yerde iki aya zerinde dnerek yapt hareket. 6. ar iletkende ald anda iletkenliin kayboldu spor. Basketbolda oyuncunun ayam yerden kes u; kritik. meden yapt dnme hareketi; pivot. 7. spor. Y dnm, [dn-m] is. 1. Bir biimden baka bir zcnn dn duvarna geldiinde el ve ayaklarn biime girme olgusu; dnme eylemi. 2. biy. G dedirerek yapt yarm ember izme hareketi. S revinin deimesi yznden bir organda ortaya dn bileti, B ir yolcunun geri dnm ek iin ald kan deime. 3. dbl. retici dilbilgisinde derin ya ulam arac bileti.\\ dn etmek, {az} Geri gel plar yzeysel yaplara evirme sreci. 4. kim. e mek. [DS]|| dn olm ayan yol, P ek i ac ol itli zorlayc etkenlerle bir elem entin baka bir mamakla birlikte baka seenei olmayan i veya elem ent hline gelmesi. 5. psikol. Bilin altna iti durum.|| dn yapmak, 1. almak zere gidilen len duygularn, istemlerin tam kart olarak bilin yabanc lkeden, bir dala gitm em ek zere kesin alanna ykselmesi, olarak geri gelmek. 2. Zararl olaca anlalan bir dnmc, [dnm-c] is. 1. D nmclk iten vazgemek. yanls olan kii. 2. biy. eitli bitki ve hayvanlarn dnl, [dn-l] sf. 1. Dn olan; dnen. 2. zincirleme olarak birbirinden trediini ileri sren dbl. Yapt i kendi zerine ynelen. <3 dnl kii. 3. dbl. retici dilbilgisinde trev ad, sfat ve at, dbl. Fiilin belirttii eylemin zneye dnd fiillerin tabanda yer almadn, sonradan dnn belirten at.|| dnl fiil, dbl. znenin yapt msel birleence tretildiini ileri sren varsaym, iin yine znenin kendi zerine yneldiini belirten dnmclk, - [dnmcii-llc] is. biy. Y aa fiil ats.|| dnl zamir, dbl. Kii, kavram m p e yan canllarn yaln biimlerden karmak biimlere kitirmekte kullanlan kendi kelimesi. doru birbirinden zincirleme ve evrim yoluyla geli dnllk, - [dnl-liik] is. Dnl olma erek ortaya ktn ileri sren gr, nitelii. S dnllk eki, dbl. Fiil kk ve gvde dnml, [dnm-l] sf. 1. Birbirinin yerini sra lerinden dnl at kurmaya yarayan (-n, -l, -) ile alan; yer deitiren. 2. zf. Sra ile, deierek, ekleri. dnme, [dn--me] is. Bir biimden baka bir bi dnmsel, [dnm-sel] sf. Dnmlerle ilgili olan. S dnmsel birleen, dbl. retici dil bil ime geme eylemi, gisinde sz diziminin derin yapdan yzeysel ya p dnmek, [dn--mek] ite f [~r] 1. Hep birlikte ya geiini salayan blmii. dnmek. 2. dnl. f. Bir durumdan baka bir duru dnn, [dn-n] {az} zf. Dnnce. [DS] ma veya biime gemek; hl deitirmek; ekil de itirmek; tebdil etmek, (1942). 3. Dnmek eyle dniitmek, [dn-tit-mek ? ] {az} gl. f. [-r] Uy gunluk salamak; yaktrmak. [DS] mini yinelemek. 4. (Hasta iin) iyilemeye yz tutmak; nekahet devresine girmek. 5. {az} Ser dpiyes, [Fr. deux-pices] is. 1. Uygun bir etek ceket veya pantolon ceketten ibaret kadn elbisesi. 2. sf. beste dnp dolaabilmek. [DS] 6. {az} Serbest i st ve alt olmak zere iki paradan ibaret olan, yapmak; ufak tefek i yapmak. [DS] dnsz, [dn-sz] sf. D n olmayan; dnl dr, [? dr] {az} is. 1. Kyn dnda koyun salan meyen. dzlk yer. 2. Eski evlerde byk odann oturulan ksm. 3. Konuk odas. [DS] dntrme, [dn-tr-me] is. D nme iini ger ekletirme eylemi, drder, [dr(t)-er] sf. 1. D rt saysnn letirme dntrmek, [dn-tr-mek] gl. f . [-r] 1. D biimi. 2. Her seferinde drt adet olm ak zere. 3. nmesini salamak. 2. mat.. Belli bir kurala gre Her birine drt tane dmek zere, bir ekli baka bir ekle evirmek. 3. bsy. Program drdl, [dr(t)-l J^ p ] is. 1. Kenarlar ve alar lar yeni bir programa uyarlamak. 0 dntrp birbirine eit olan drtgen; drt keli yzey; kare; durmak, Durumunu deitire deitire zam an ge murabba. {eAT} {az} (ayn) [DS] 2. ed. Ruba. 3. irmek.

DR

1282

dbl. Kimi dillerde drtl bir bei ifade eden dil bilgisel say. 4. A rapada drt nszden meydana gelen kk. 5. {az} boytu da eit cisim; kp. [DS] 6. {az} Kesiti kare olan aa paras. [DS] 7. {az} Taneleri drt sra olan arpa. [DS] drd! dzen, {az} Bir ev iin gerekli olan eyann t mnn hazr bulunmas durumu; tam tekmil. [DS] drdn, [dr(t)-n] is. Ay diskinin yarsnn grn d evre; yarm ay; terb. drdnc, [dr(t)-nc] sf. 1. Drt saysnn sra sfat. 2. Sra bakmndan yeri drtte olan. S d r dnc a, jeol. Buzullamann deniz yzeyinde nemli deimelere y o l at ve insann yaratld , yeryznn iki veya milyon y l sren a. drdz, [dr(t)-z] sf. 1. Drd bir arada. 2. Bir batnda dnyaya gelen drt karde. S d rd z yum rucuklar, anat. Beyinle beyincik arasnda bu lunan grm e ve iitme duyularnn yo lla n zerinde bulunan drt kabart; drdz tmsekler. drdzleme, [dr(t)-z-le-me] is. Eski Yunan tiyat rosunda trajedi, sonuncusu yerme dram olarak dzenlenen sahne eseri, drek, -i [eT. *tr-mek (emek) > dr-ek ?] {az} sf. 1. (ocuk iin) yaramaz. 2. is. D omuzlarn bu runlar ile etikleri yer. [DS] drelenmek, [eT. *tr-mek > drele-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. Olduu yerde saa sola dnp durmak. 2. Y erinden dnerek frlayp kalkmak. 3. Bou bouna oyalanmak. 4. Ke buca konu mak. 5. (Tavuklar iin) plkte eelenmek. [DS] drez, [dr-ez] {az} is. Yrtk. [DS] drinmek, [dr-in-mek] {az} dnl. f. [-ir] (Tavuk iin) einmek. [DS] drmek, [eT. *tr-m ek> dr-mek] {az} g l.f. [-r] 1. (Domuz iin) yeri burnu ile kazmak. 2. (Tavuk iin) yeri eelemek. 3. Toplamak; devirmek. 4. Bimek. 5. g sz.f. Yaramazlk yapmak. 6. Dolap durmak. [DS] drmelemek, [drme-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [l(i)-yor] (ocuk iin) emeklemek. [DS] drmlemek, [drme-le-mek] {az} gsz. f [] [l()-yor] Gezinip durmak. [DS] drnemek, [tr-mek > drin-mek > dr(i)n-e-mek] {az} gsz. f. [-r] [-n(ii)-yor] 1. inemek; ezmek. 2. Ykmak. [DS] drp, [eT. trpi-m ek > trpi-g > drp / ^j-s] {eAT} {az} is. Trp. [DS] drpsz, [drp-sz] {az} sf. (Kii iin) kaba; terbiyesiz. [DS] drt, -d [eT. trt / drd > drt] is. 1. ile be arasnda yer alan saynn ad. 2. Bu sayy gsteren rakam: 4, IV. 3. sf. Says ile drt arasnda bulu nan. 4. Hep; btn; tamamen. S1 drt al, D rt as olan okgen. || drt admlk yer, ok y a k n \

drt ayan bir yere getirmek, Fazla gayret gs termek.|| drt ayak, 1. D rt ayakl hayvan. 2. Elle ri de ayak gibi kullanarak yere k. 3. Roma devri dou ehirlerinde ana kavaklardaki drt aklkl revak. || drt ayaldi, Hayvan. || d rt ayak llar, biy. Srngenlerin ve memelilerin de arasn da bulunduu drt ayakl hayvanlar snf. || drt ayak olmak, argo. Domalmak. || drt ayak stne dmek, Tehlikeden zarar grmeksizin kurtulmak; ansl olmak. || drt bah, kim. B ir organik bilei in form lnde drt karbon atomuna bal bir kar bon atomu. || drt ba mamur, 1. H ibir eksii olmakszn; eksiksiz; kusursuz. 2. ileri yolunda, rahat yerinde. || drt bal, anat. Yapmas drt ba araclyla olan uyluk kaslarndan birisi. || drt be, Yaklak olarak drt veya be civarnda olan.\\ drt bir taraf, H er yam.\\ drt bucak, H er ta ra f her yer.\\ drt deerli, kim. Birleme deeri drt olan element. || drt dilimli, mim. Gotik sana tn en nemli elerinden biri olan, birbirlerine teet drt ember yayndan meydana gelm i mima ri motif. || drt dolanmak, {az} 1. Telala are aramak. 2. D rt dnmek. [DS]|| drt dnmek, 1. Telal hareketlerle koturarak gidip gelm ek veya dnerek aranmak. 2. Bir eyi elde etmek iin ok gayret s a r f etmek. || drt drtlk, I. mz. Birlik. 2. mecaz. Tam, kusursuz. || drt duvar arasnda kalmak, Evde kapal kalmak; gezintiyapamam ak.\\ drt elle sarlmak, 1. Bir ie isteyerek ve canla bala girimek. 2. Btn gnlyle balanmak.\\ drt giden, {az} D rt ana yn. [DS]|| drt gz, Gzlkl kimse.\\ drt gz bir evlat iin, Anne ve babann ocuklar iin yaptklar fedakrl anla tan sz.|| drt gzle beklem ek, Byk bir sabrsz lk ve zlem iinde beklemek.\\ drt gl, {az} D rt ke; drt kenarl. [DS]|| drt halife, isi. Hz. Muham m edin lmnden sonra halife seilen Hz. Ebubekir, Hz. mer, Hz. Osman ve Hz. Ali. || drt heceli, H er msras drt heceden olumu manzu me. || drt ilem, mat. Toplama, karma, blme ve arpmadan ibaret aritmetiin temel ilemleri.\\ drt kanall, ki ynde de iki hatt olan iki kanall balant.\\ drt kanatl, ik i ift kanad olan bcek.|| drt kap, tasvf. Bektailikte geilmesi gereken drt eitim merhalesi olan eriat, tarikat, marifet ve hakikat mertebeleri,|| drt kal, 1. K aim ve gr kal. 2. By yeni kmaya balayan delikanl,|| drt katl, zgs drt iplikten olan ipek erit. || drt kemer, {az} Yorganclkta bir tr diki ad. [DS]|| drt kl, {az} D rt ayakl mangal. [DS]| drt kolluya binm ek, Tabutla tanmak, lmek.\\ drt ke, K are biimli.\\ drt ke olmak, ok keyiflenmek. || drt kutuplu, fz. H er biri bir u iftinden oluan iki eriimli elektrik a. || drt m ezhep, isi. sla m iyetin drt ana mezhebi olan Hanef, afi, M aliki ve H anbel mezhepleri.\\ drt

f l T O H U H C E S m 1293

D drtnal, [drt+nal-(a)] is. 1. Atn en hzl kom a biimi. 2. Bir ii abuk ve acele olarak yapma. 3. zf. D rt nala koarak. S drtnal salnts, D rtnal koan atn yapt hareket.\\ drtnal sesi, Kalp yetm ezlii sebebiyle kalbin norm al iki sesine bir de geveme srasnda duyulan nc sesin eklenmesi. drtnala, [drtnal-a] zf. ok hzl koarak. S drt nala kaldrmak, At drtnal koturmaya bala mak]| drtnala kalkmak, (At iin) drt nal ko maya balamak. drter, [drt-er ji-s>jj] {eAT} sf. Drder. drttek, [drt+tek] is. dnz. (Krek yarlar iin) drt krekli yar teknesi, drt, [dr-t-] {az} is. Ekmek hamurunun zerine srlen sulandrlm yumurta. [DS] drnm ek1 [dr-n-mek] {az} dnl. f. [-r] Pi , man olmak. [DS] drnm ek , [dr-n-mek] {az} dnl. f. [-r] 1. (Hayvan iin) yatt yerde yuvarlanmak; anamak; debelenmek. 2. (Tavuk vb. iin) einmek. 3. (o cuk iin) ayaa kalkarak yrmeye abalamak. [DS] drm ek, [dr--mek] {az} dnl. f. [-r] aba lamak. [DS] d, [eT. to > d j i j i ] is. 1. Kaburga alt; bo b r; karn boluu, {az} (aym) [DS] 2. Gs; sine; bar. {eAT} {OsT {az} (aym) [DS] 3. {az} Ger } dan. [DS] 4. {az} Kaba etler; kala. [DS] 5. K asap lk hayvanlarda yal ve lezzetli olan gsn yukar ve n ksm. 6. {eAT} Arkadan gelen kuak; nesil. 7. {eAT} Aile. 8. {az} Kucak. [DS] 9. {eAT} Kar; mukabil. 10. {eT} D a eteinden bir para yukar ksm; yamacn aa ksm; yama; bayr, {az} (ayn) [DS] [Nevy] 11. {az} n taraf. [DS] 12. {az} Koyun buduna pirin doldurarak frnda k zartlmak suretiyle yaplan pilavl kebap. [DS] S d ba, {az} Kasaplarn et paraladklar b y k bak. [DS]|| d kemii, {eAT} anat. Gsn tam ortasnda birbiriyle bitien yum uak kemikler.\\ d kolan, {az} Devenin karnnn altndan gei rilen kolan. [DS]|| d gm, {az} mutf. Pastrm a clkta, srn n iki baca ile gbek arasnda ka lan etten yaplan pastrm aya verilen ad. [DS]|| d doru, {az} (Kii iin) doruluktan ayrlmayan. [DS]j| dn vermek, {eAT} 1. Barn yaslamak. 2. K arar klmak. 3. Konaklamak.|| d verm ek, {eAT} 1. Barn yaslamak; yaslanmak. 2. Yanna almak; yan vermek. 3. Karar klmak; konaklamak. ddk, - [d-lk] {az} is. Kadnlarn i yapar ken giydikleri nlk. [DS] dek, -i [eT. t-e-mek > t-e-k > d-e-k tiLijj] is. 1. Yatak, ilte. 2. {OsT} Tohum ekilen, fidan ye titirilen yer. [Brhan- K at] 3. baynd. B ir ey zerine yaplan kuru ta kaplama. 4. {az} Hal;

motorlu, havc. D rt m otor veya drt trbo je t ile donatlm uak.\\ drt renkli, Sar, krmz, mavi ve siyah renklerle yaplan bak. || drt taraftan, Her yandan.\\ drt teker, argo. Otomobil.\\ drt tekli, {az} K are biiminde olan. [DS]|| drt ucunu brakmak, lgilenmemek; ii brakmak.\\ drt u lu, Drt ucu olan elektrikli aygtlar.|| drt onda, {eAT} Onda drd.\\ drt st, m urat st, i yo lunda. || drt yan deniz kesilmek, aresizlik iin de kalmak.\\ drt yanndan tutm ak, Kaytsz art sz buyruk altna almak. || drt yaprak, mim. B ir bakm m erkezi evresinde yerletirilm i d rt m z rak ucundan meydana gelm i m im ar motif.\\ drt yol, D rt tane yolun birletii kavak. || drt yol ayrd, {az} D rt y o l kava.\\ drt yol az, ki yolun kesitii, drt kl yer; kavak ii. || drt yzl, mat. 1. D rt yz olan ok yzl. 2. Taban gen olan piramit. drtcihar, [drt + Far. cihar (drt)] is. Tavlada her iki zarn da drt olarak gelmesi; drt drt, drtegii, [trt > trt-eg / drt-eg] (drteg:) {eT} sf. 1. Drd birden; her drd. 2. Drder drder. 3. Drtl olarak. drten, [drt+en] {az} is. Drt en kum atan yapl m bir tr gmlek. [DS] drtgen, [drt-gen] is. 1. mat. D rt kenarl okgen ekil; drtkenar, (1937). 2. sf. Drtgen biimli, drtgil, [trt > trt-gil / drt-gil] {eT} sf. Drtgen, drtgl, [eT. trt-gil] {az} sf. Drt ke. [DS] drtkenar, [drt+kenar] is. 1. Drt kenarl okgen ekil; drtgen. 2. sf. Drtgen biimli, drtleme, [drt-le-me] is. 1. Drde tam amlama eylemi. 2. {az} Tarlay drt kez srme. 3. ed. Falk iirinde drt msral bentlerden oluan iirlerin ge nel ad; terbi. 4. {az} A tn drt nala komas. [DS] 5. {az} U cunda drt tane fndk bulunan fndk dal; drtl. [DS] drtlemek, [drt-le-mek] gl. f. [-r] [-l()-yor] 1. Bir eyin saysn drde karmak; drt adede ta mamlamak. 2. {az} ift atl arabaya hayvanlar desteklemek amacyla bir ift at daha komak, drtmek, [dr-t-mek ?] {az} gl. f. [-er] Ekmek dilimlerinin stne ya da arasna ya, kaymak, re el vb. eyler srerek sandvi yapmak. [DS] drtl, [drt-l] sf. 1. D rt kiiden meydana gelen. 2. Drt birimden oluan. 3. is. ed. Her ktas drt msradan olumu manzume. 4. mtiz. D rt partili ola rak dzenlenmi m zik eseri. 5. Drt mzilciden oluan topluluk. 6. zerinde drt iareti bulunan iskambil kd, drtlk, - [drt-lk] is. 1. Drt birim den oluan. 2. Drt birim alabilen kap vb. 3. ast. Birbirine dik iki ap ile drde blnm daire paralarndan her bi ri. 4. ed. D rt m sradan olumu nazm birimi. 5. mz. Bir sekizliin iki kat, bir ikiliin yars dee rinde olan nota.

iM iffleffln. [DS] 11. {az} Hamam bohas; hamam takm. 12. {az} Hal; kilim; ul. [DS] 13. {az} Direk; kiri. [DS] 14. {az} Kayn belinden geen eri aalar. [DS] 15. Taban ve tavan tahtas. 16. {az} Evlerin ve ahrlarn taban. [DS] 17. {az} Arabann taban tahtalar. [DS] 18. {az} Pirin ve bulgurla piirilen sulu sebze yemei. [DS] !9. {az} Prasa yemei. [DS] 20. {az} Lahana yemei. [DS] 21. {az} Ten cerenin dibine denen halanm, ditilmi tavuk eti zerine pirin ve tekrar tavuk eti konulm ak su retiyle yaplan pilav. [DS] 22. {az} Bir yerin snr larn gsterir belge. [DS] 23. {az} Yama. [DS] S dem e ivisi, K oltuk kanepe gibi eyalarn yzle rini iskeletine tutturmak iin kollanlan kare kesitli, byiik bal, kiik boylu ivi; karaba ivi. || de m e k ap lam as, B ir yerin tabann rten ahap, ka ro, mozaik, marley vb. eyler. dem eci, [deme-ci] is. Koltuk, kanepe gibi eya larn yz rtsn yapan veya tam ir eden kii, dem ecilik, -i [demeci-lik] is. 1. Koltuk, kanepe cinsi eyalarn yz rtsn yapma veya onarma ii; dem ecinin ii ve meslei. 2. argo. Bir filmde oynayan kadn oyuncunun rolleri arasna baka ki ilere ait ak sak veya cinsel iliki sahneleri ek leyerek yeni film oluturm a ii. dem ek, [eT. t > t-e-m ek > d-e-mek dU / g l.f. [-r] [-()-yor] 1. Bir eyi ap yere veya bir eyin zerine yaymak; sermek. 2. Bir yeri uygun malzeme veya ara ile rtmek, kaplamak. 3. Bir evi veya i yerini oturulabilir, kullanlabilir du rum a getirm ek iin gerekli eya ve malzeme ile donatmak; tefri etmek. 4. (Elektrik devresi, su bo rusu vb. eyler iin) kurmak, balamak, takmak. 5. {eAT} Yaygn hlde vermek, sunmak. 6. {eAT} {OsT} Sermek; yaymak; amak, dem eli, [de-me-li] sf. Denmi olan; demesi bulunan. dem elik, -i [deme-lik] sf. 1. (M alzeme iin) deme iinde kullanlan. 2. is. M obilyalarn kap lamasna uygun olarak yaplm kuma, dem esiz, [deme-siz] sf. Denmemi olan; d emesi bulunmayan, dengi, [den-gi] {az} is. Hah; kilim; ul. [DS] denilm ek, [den-il-mek {OsT} edil, f [r] Denmek; yaylmak; serilmek, deni, [den-i] is. Denme eylemi veya biimi, denm e, [de-n-me is. 1. Deme iinin yaplma durumu ve eylemi. 2. {eAT} sf. Denmi. d en m ek 1 [eT. te-m ek > te-n-m ek > de-n, mek / tiJi edil. f. [-i] 1. Demek eylemi yaplmak. 2. mecaz. Kk d rc ve aalayc szlerle kmak; verip veritirmek. 3. mecaz. (Gazeteci iin) uzun bir yergi yazs yazmak. 4. {eAT} Demek; yere

kilim; ul. [DS] 5. {az} arn iine konulan bez ya da kee paras. [DS] 6. {az} Dvlmek iin harman yerine serilen ekin saplan. [DS] 7. {az} Bir harm anlk ekinin yars. [DS] 8. {az} ok dz ve tasz tarla. [DS] 9. {az} ki taraf ukur, ortas yksek yer. [DS] 10. {az} Birka yl dinlendiril mi, ekime elverili tarla; eltik tarlas. [DS] 11. {az} Deirmen tann tabann oluturan alttaki yuvarlak ta. [DS] 12. {az} Deme tahtas. [DS] 13. {az} Kannn yk konulan tahta ksm. [DS] 14. iaz} Arabann n ve arka tekerlekleri zerine konulan tahta. [DS] 15. {az} Kalafatlkta tekne nin altna ve omurgaya balanan eri aalar. [DS] 16. {az} Karada ve suda kereste tam ak iin yap lan yol. [DS] 17. {az} Az miktarda yaan ilk kar. [DS] S dee dm ek, 1. Hastalanmak. 2. {eAT} Yatalak olmak.\\ dee u zan m a k , Yatmak.|] dek esiri, {eAT} Yatalak, dek hastas, Yatmay se ven. || dek kom ak, {eAT} Yatak yapm ak; yatak sermek. || dek salm ak, {eAT} Yatak sermek. deki, [dek-i] {eT} is. Dek yapan veya satan, dekli, [dek-li] sf. 1. Dei olan; dei bulunan. 2. Oturakl; yerinden oynamayan. 3. {az} (Hayvan ve insan iin) iri y an ve kuvvetli. [DS] 4. {az} En li; geni; yass. [DS] 5. is. dnz. Yalpas az, yayvan yapl gemi. deklig, [te-k> te-k-lig] {eT} sf. Dekli; dek sahibi olan. deklik, -i [dek-lik] {eT} s f 1. (Kuma iin) dek yapmaya uygun. 2. {az} is. Y atak yz. [DS] 3. Y atak konulan yer. deli, [de-li] s f Denmi olan; mefru. delnek, [te-mek > te-l-mek > de-l-mek] {eT} edil.f. [-ir] Denmek, dem , [de-m] is. 1. Belirli bir i iin gerekli olan aletlerin kullanma uygun biimde konulmas ile mi; tesisat. 2. Bu aletlerin tm, dem ci, [dem-ci] is. Bir yerde veya bir ite kulla nlacak olan ara ve gereleri yerine koyan, kuran kii; tesisat, dem cilik, -i [demci-lik] is. Demcinin yapt i veya meslei; tesisatlk, dem e, [de-me] is. 1. rtme, kaplama duram u ve eylemi. 2. Binalarda zemini rten tahta, plak veya beton; zerinde gezilen yer; taban. 3. Bir binann iini kullanlr hle getirmek iin kullanlan her trl eya, malzeme; mefruat; oda takm; mobil ya. {az} (ayn) [DS] 4. Koltuk, kanepe cinsi eyala rn st blmleri. 5. Bir tatta ayak baslan yere yaplan kaplama. 6. Halk hikyelerinin banda sylenen kafiyeli bir tr tekerlemeli ksm. 7. Stabi lize yollarda dzgn ve geni talarn denmesi ile m eydana getirilmi bir tr kaldrm. 8. {az} Yaya yolu; kaldrm. [DS] 9. {az} Ham ipekten yaplm yol yol renkli barts. [DS] 10. {az} araf.

1295

DV

yazmak. 4. {eAT} Demek; yere yaymak; sermek. dteryum, [Fr. deuterium] is. kim. Flidrojenin, atom 5. {eAT} Serilmek; yaylmak. 6. {az} B tn gc numaras 1, ktlesi 2.0148 olan izotopu; ar hidro jen, sembol: D. n vermek. [DS] 7. {az} Can ekimek. [DS] 8. {az} steini etraflca ap anlatmak. [DS] dvd, [dv-d ?] {az} is. Arazinin en yksek yeri. [DS] denmek2, [eT. te-mek > te-n-m ek > de-ndvdrgen, [dvdiir-gen] {az} sf. (Kadn iin) fa mek dnl. f. [-r] {OsT} Dknlk gs hie; kt. [DS] termek; kendini vermek, dvdrme, [dv-dr-me] is. Dvme iini bakasna denti, [de-nti] {az} is. Direk; kiri. [DS] yaptrm a eylemi, detilme, [det-il-me] is. Detilm ek eylemi, dvdrmek, [dv-dr-mek] gl. f. [-iir] 1. Dvme detilmek, [det-il-mek] edil f. [-ir] Detmek ii iini birine yaptrmak. 2. Dvmesine izin vermek yaptrlmak; detmek eylemine uramak; hakkn veya gz yummak, da detmek eylemi uygulanmak. dvdrtme, [dvdr-t-me] is. Dvdrme iini birinin detme, [de-t-me] is. D emek iini yaptrma; araclyla bakasna yaptrma eylemi, detmek eylemi, dvdrtm ek, [dv-dr-t-mek] gl. f. [-iir] D vdr detmek, [eT. te-m ek > te-t-m ek > de-t-melc] me iini birinin araclyla bir bakasna yaptr g l.f. [-ir] Dem ek iini yaptrmak, mak. deyici, [de-y-ici] is. 1. D emek eylemini yapan. dvdrtlme, [dvdrt-l-me] is. Dvdrlmek ey 2. Binalarda elektrik, su borusu gibi eyleri bala lemi. yp kuran kii, dvdrtlmek, [dvdrt-l-mek] edil. f. [-i'r] D v deyi, [de-y-i] is. Deme eylemi veya biimi, drme ii bir bakasna yaptrlmak, dgm, [d+gm-] is. Pastrma yapmnda kul dvdrlm e, [dvdr-l-me] is. Dvme iinin ba lanlan, kasaplk hayvannn n iki baca ile g kas tarafndan yaptrlma durumu ve eylemi, bei arasndaki et. dvdrlmek, [dvdr-iil-mek] edil. f. [-iir] Dvme dlemek, [t > t-le-mek > d-le-mek] {eT} gl. ii baka birisine yaptrlmak, f. [-r] Gsne vurmak; dne vurmak, dvecek, -i [dv-ecek] {az} is. 1. Dvme aygt. 2. Yayk. 3. krk kolu. 4, Havan ve havaneli. [DS] dletmek, [t-le-mek > t-le-t-m ek > d-le-tdve, -ci [d-mek > d-e / dv-e] is. 1. Aa mek] {eT} g l.f. [-ir] Birinin gsne vurdurtmak, havan ve eli. 2. {az} Y uvarlak ta. [DS] dliik, - [d-lk] {az} is. 1. (ocuklar iin) dvek, -i [dv-ek] {az} is. Krba. [DS] nlk; gslk. 2. Koyun budu. [DS] dven, [Yun. doukhani [EREN] [Tietze] ? / d-mek dmek, [der--mek > d-mek {OsT} dnl. (dvmek) > d-en > dv-en] s f 1. Dvme eylem i f. [-iir] Toplanmak, ni yapan. 2. is. Harmanda ekin ve saplar birbirin dmeldek, -i [d-me-l-de-k] {az} s f (Kii iin) den ayrmak iin ezme inceltme iinde kullanlan, orta boylu ve gbekli. [DS] alt akmak talar ile donatl, hayvanla ekilerek dmen, [d-men] {az} is. Kulaklar kvrk koyun kullanlan ahap ara. 3. {az} Bez dokuma tezg ya da kei. [DS] h. [DS] 4. {az} Tokmak. [DS] S dven dii, D dnek, [ten-mek > t(e)n-ek > d(e)n-ek] {eT} venin altna boylamasna aklan keskin yiizlii silis is. 1. Yatak; yer yurt; dek. 2. mecaz. Mezar, esasl akmak ta.|| dven otu, {az} Yak. [DS]|| dven srmek, H armanda sa p la n ezmek, taneleri dek, -i [d-ek] {az} is. -* dek. [DS] baaktan karmak iin hayvanlar ile dveni dola deme, [d-e-me] {az} is. -* deme. [DS] trmak. demek, [d-e-mek] {az} gl. f. [-er] [-()-yor] dvenci, [dv-en-ci] is. 1. Dven yapan veya satan -* demek. [DS] kii. 2. Harman zamannda dven srmek amacyla dr, [? diir] {az} is. Gne batarken oluan tutulan ii. kzllk. [DS] dver1 [Yun. dokar] {az} is. at ortasna uzatlan , dm, [? dm] {az} is. Midye. [DS] kaln ve uzun aa kiri; dver. [DS] drmek, [derr-mek > dr-mek > dr-mek dver2, [Ar. dvel (devletler)] {az} is. Devlet. [DS] ? {OsT} Derlemek; toplamak; biriktirmek; dviz, [Fr. devise] is. 1. Bir lkedeki yabanc paralar. ymak. 2. B ir propaganda veya tantm amacyla bir yere drc, [dr-c] {az} is. 1. Dilenci. 2. Deii aslm veya birka kii tarafndan taman bez ze toplu olan; becerikli; dzenli. [DS] rindeki yaz. S dviz dengesi, eko. Bir lkenin drkl, [devir-mek > dr-k-l] {az} sf. 1. ithal ettii mallar karln kazand dvizle (Kii iin) derli toplu olan; dzenli olmay seven. deyebilmesi durumu.\\ dvize evrilebilir m ev 2. Becerikli. [DS] duat, bank. Gerek ve tzel kiilerin yurda getir

DV

o n v

buu

m ek zorunda olmayarak bankalarda atrdklar yabanc lkeler paras karl hesap. \\ dviz ka rmak, huk. Yurt dna izinsiz olarak yabanc p a ra karmak.\\ dviz kuru, bank. Yabanc p a ra nn m ill para karl olan deeri. || dviz piyasa s, eko. Yabanc parann m ill paraya veya mill parann yabanc paraya evrilebildii piyasa. || d viz rezervi, eko. Elde bulundurulan yabanc p ara larn miktar. dvizzede, [dviz+ Far. zede] is. Dviz karl yapt borlanmay, dvizdeki ar arttan dolay deyemez duruma gelmi olan kii, dvlet, [Ar. devlet] {az} is. Devlet. [DS] S dvlet guu, {az} Bayku. [DS]|j dvletini depmek, {az} ok yararl bir eyi geri evirmek. [DS] dvletli, [dvlet-li] {az} is. Bayku. [DS] dvme, [dv-me] is. 1. Herhangi bir eyin zerine sopa ile vurm a veya dayak atma eylemi. 2. ne veya boya gibi eylerle vcudun herhangi bir ye rinde cilt zerine yaplan silinmez resim, yaz veya ss. 3. Dibeklerde dvlmek suretiyle kabuu kartlm buday; aurelik, {az} (ayn) [DS] 4. {azf Dvlm budaydan yaplan yemek. [DS] 5. sf. (Metal eya iin) dvlerek biim verilmi. 6. (Ayran, dondurma vb. iin) dvmek suretiyle m ey dana getirilmi. S dvme altunu, {az} Kuyum cu larn iki altn birletirip mecidiye byklnde rettikleri zeri nakl ss altn. [DS]|| dvme pekmez, {az} Bulama. [DS]|| dvme yapmak, ne veya boya gibi eylerle cilt zerine silinmez resim, yaz veya ss yapmak. dvmeci, [dv-me-ci] is. Dvme resim yapan kii, dvmecilik, -i [dv-me-ci-lik] is. Dvme resim yapm a ii veya meslei, dvme, -ci [dv-me] {az} is. 1. Fndk, dut kuru su, fstk gibi erezleri havanda dvmek suretiyle yaplan bir tr yiyecek. 2. Peynir, ekmek ve soan dorayp yourarak yaplan bir tr yiyecek. 3. Taze ekmei tereyama dorayp bal ve yum urta ile pii rerek yaplan bir eit yemek. [DS] dvmek, [eT. tg-mek > dg-mek / dv-mek] gl. f. [-er] 1. Herhangi bir eyin zerine sopa, eki, tokm ak vb. ile vurm ak veya dayak atmak. 2. Hal, kilim gibi eyleri tem izlemek amacyla bir sopayla vurmak. 3. (Harman iin) taneleri ayrmak iin sap larn zerinden dven gezdirmek. 4. Taneli eyleri toz hline getirmek; tmek. 5. Atete kzdrlarak yumuatlm metale eki ile vurm ak suretiyle ekil vermek. 6. (Dalga vb. tarafndan) tekrarlanan darbeler vurmak. 7. (Yumurta vb. iin) kap iinde rpmak, kartrmak. 8. Topa tutmak; art ardna top mermisi atarak ykmak, yakmak. 9. {az} Yenmek. [DS] 10. {az} (Kap vb. iin) vurmak; almak. [DS] 11. {az} (Koyun, kei vb. iin) idi etmek. [DS]

dvmel, [dv-me-1] {az} sf. 1. Yararl. 2. Salam. 3. Kullanl. [DS] dvnel, [? dvnel] {az} s f Kullanl. [DS] dviirmek, [devir-mek] {az} gl. f. [-ir] Devir mek; toplamak. [DS] dvlebilir, [dv-l-e+bil-ir] sf. D vlmek suretiyle ekil verilebilen; dvlgen. dvlebilirlik, -i [dv-l-e+bil-ir-lik] is. Bir meta lin dvlebilir nitelikte olmas durumu; dvlgen lik. dvlgen, [dv-l-gen] sf. 1. D vlmek suretiyle e kil verilebilen; dvlebilir. 2. (Dv horozu vb. hayvanlar iin) srekli dvlerek yenilen; dv bilmeyen. dvlgenlik, -i [dv-l-gen-lik] is. B ir metalin dvlebilir nitelikte olmas durumu; dvlebilirlik. dvlm e, [dv-l-me] is. Dvme eylemine urama; dvlm ek eylemi, dvlm ek, [dv-l-mek] edil. f. [-r] zerinde dv me eylemi uygulanmak, dvl, [dv-l-] is. Dvlme eylemi veya bii mi. dvm 1 [dy-m / d-m] {az} is. Sabr; taham , ml; gayret; direnme gc. [DS] dvm2, [dv-m] is. 1. Dvmek eylemi ve sonucu. 2. {az} sf. (Y ourt iin) yaykta bir seferde dvlebilecek miktar. [DS] dvnme, [dv-n-me] is. Kendi kendini dvme ey lemi veya durumu, dvnm ek, [dv-mek > dv-n-mek] dnl. f [-r] 1. Ar znt ve pimanlk gibi sebeplerle r pnmak; dizlerini elleriyle vurmak eklinde znt sn belli etmek. 2. mecaz. ok piman olmak; zlmek, {az} (ayn) [DS] 3. {az} Didinmek; u ramak. [DS] dvn, [dvn-] is. Dvnme eylemi veya bi imi. dv, [eT. tg-ii > dv-] is. 1. Karlkl birbirine yumruk, tokat, tekme vurm a eklinde olan kavga. 2. Sava. 3. Dvme eylemi veya biimi, dv, [dv-] sf. 1. ok dven; iyi dven; dvken. 2. is. Sava, dvgen, [dv-gen] {az} sf. -* dvken. [DS] dvken, [dv-ken] sf. 1. Dvmeyi seven; ok dven. 2. (Hayvan iin) iyi dven, gl; raki bini dvte her zaman yenen, dvkenlik, -i [dvken-lik] is. Dvken olma durumu; dvken olann nitelii, dvm e, [dv-me] is. Karlkl birbirini dvme, birbirine vurm a eylemi. dvm ek, [eT. tg--m ek > dv--mek] ite, f. [r] 1. (ki veya daha ok kii) birbirine karlkl olarak vurmak. 2. Savamak; atmak.

o ir a r i r a i ) ! .

1297

DRE

dvtrme, [dv-tr-me] is. Dvmelerini sa lama eylemi. dvtrmek, [dv-tr-mek] gl. f. [-r] Dv melerini salamak, dydl, [dy-mek > dy-(t)-l ?] {az/ is. Duvar salamlatrmak iin enlemesine konulan aa; ha tl. [DS] dygel, [dy-ge-l] /azj sf. 1. Dayankl. 2. e yarar. [DS] dyme, -ci [d-me / dy-me] {az} is. Taze ekmei tereyama dorayp bal ve yumurta ile pii rerek yaplan bir tr yemek. [DS]

m eydana getirilmi hap. 2. eker ile kaplanm fn dk, badem ii gibi yiyecekler, dram, [Yun. drama (eylem) > Fr. drame] (dram ) is. 1. nsan hayatta zor durumda brakan her trl olay. 2. Ackl duygusal olaylar konu alan oyun, film. 3. mecaz. Ackl olay; kiilerin hayatnn teh likeye girdii durum. 4. Kiileri birbirine dren kt olay veya olaylar dizisi, drama, [Yun. drama (eylem) > Fr. drame] (d'ra'ma) is. 1. Ackl duygusal olaylar konu alan tiyatro oyunu. 2. Tiyatro nitelii tayan televizyon yayn. 3. Televizyon iin yazlm sinema ve tiyatro kar m bir oyun tr, dymek, [eT. tz-m ek ? > dy-m ek {eAT} dramatik, -i [Fr. dramatique] (dramatik) sf. 1. {OsT} {az} gsz. f. [-er] Dayanmak; taham ml et Dramla ilgili, drama zg. 2. (Olay, durum iin) mek; katlanmak. [DS] kt sonulanabilecek; tehlikesi ve zc yanlar dynek1, [eT. tun > tuy-n-ak (at trna)] is. 1. olan; korkun; trajik. 3. Duygular harekete gei M sr koannn stndeki yapraklar. 2. A t ve eek ren; coturan. lerin trnaklar; toynak. dramatize, [Fr. daramatiser] (dram atize) is. Dram dynek2, [d-()n-ek] {az} sf. 1. (Yer iin) ok biimine getirilen. S dramatize etmek, 1. Bir geilerek inenm i ve katlam yer. 2. (Yer iin) edeb eseri sahne oyunu hline getirm ek veya tele ok ilek olan; fazla girilip klan. 3. Rzgrn ok vizyon ve sinemaya uyarlamak. 2. mecaz. Bir olay tuttuu yer. [DS] olduundan daha abartl ve duygusal etkide bra dynel, [dy-()n-e-l] {az} sf. Orta kalnlkta; ka kacak biimde ortaya koymak. lnca. [DS] dramaturg, [Yun. dramaturgos > Aim. dramaturg] dynemek, [dy-()n-e-mek] {az} gsz. f. [-r] [(dramaturg) is. 1. Dram yazar. 2. Tiyatro oyunu n()-yor] 1. Telal bir ekilde dolamak. 2. Bou zmleyicisi. 3. Tiyatroda oyun seimi ve evirisi bouna gezip dolamaktan yorulmak. 3. Srekli ha iin yardmc uzman, reket hlinde olmak. [DS] dramaturgi, [Aim. dramaturgie] (d'ramaturji) is. 1. dynemek, [dy-()n-e-mek] {az} ite, f. [-ir] Oyun yazarl sanat. 2. Tiyatro eserlerinin ideolo Ylp kaynamak. [DS] jisi, ifadesi, akcl ve anlam rgs zerine yap lan inceleme. 3. Oyun yazma zerine inceleme. 4. dym, [dy-m?] {az} is. Bereket. [DS] Aklamal oyun katalogu, dyml, [dy-m-l] sf. 1. Sabrl; tahammll. 2. dramlatrma, [dram-la--tr-ma] (dram latrm a) is. Salam; dayankl, Dram biimine getirme, dynmek, [d-n-mek] {az} dnl. f. [-r] d dramlatrmak, [dramla--tr-mak] (dramlatrm ak) vnmek. [DS] gl. f. [-r] 1. Dram durumuna getirmek. 2. Dram Dr. [doktor] ksalt. Doktorun ksaltmas, durum una sokmak; dramatize etmek, dra, [Fr. drap] (d'ra) is. S af yn, pam uk veya sente drape, [Fr. drap] (drape) is. Ssleme amacyla bir tik elyaftan retilen sert tutumlu kuma, kuman btn veya yarm verevinden elde edilen dragoman, [Ar. tarum n > Yun. dragomanos / t. pililerin tm, dragoman / jl o ^ lj i] (d 'ragoman) is. 1. dren, [Fr. drain] (dren) is. 1. Hendek; aka. 2. tp. {OsT} Yerli tercman. 2. {az} Ekin bierken orak A meliyat sonras veya bir yarada bulunan aknty larn banda giden usta orak. [DS] dar aktmakta kullanlan bklgen tp. dragon, [Fr. dragon] (dragon) is. 1. Korkun gr drenaj, [Fr. drainage] (d'renaj) is. 1. Tarlada biriken nml, kanatl, ylan kuyruklu bir efsanevi hayvan. suyu tabandan hendekler veya gzenekli borular 2. as. Batda on altnc yzylda dv iin yetiti vastasyla toplayp aktmak ilemi; akalama. 2. rilmi asker. 3. dnz. Bir tip yat. tp. V cut iindeki bir yaray, iltihabn dar akta drahmi, [Yun. drakhme] (d 'rahmi) is. Yunan para rak kurutm a ilemi, birimi. dretnot, [ng. which dreads nought (hibir eyden drahoma, [Yun. drakhoma] (d 'rahoma) is. Hristi korkmayan) > dreadnought] (dretnot) is. dnz. ngi yan ve Musevilerde gelinin damada getirdii mal liz deniz kuvvetlerinde 1906da hizmete giren, o veya para cinsinden eyiz, gnn artlarnda pek ok stnl bulunan ancak draje, [Fr. drage] (draje) is. 1. ecz. Alnmas g kinci Dnya Savanda uaklarn devreye girmesi olan ilalan zel bir madde ile kaplam ak suretiyle ile stnln kaybeden bir zrhl sava gemisi.

DRE

M KE X U .
duayen, [Lat. decanus (onba) > Fr. doyen] is. 1. B ir meslekte yaa ve kdem ce bata gelen kimse; kdemli; aksakal. 2. B ir lkede grevli diplomatik temsilcilerden misyon efi olarak o lkede en uzun sredir bulunan temsilci, dub, [? dub] {az} sf. Yalanc. [DS] duba, [Rum. dubas. duba] (du'ba) is. 1. Y k tama da veya kpr kurm ada kullanlan, alt dz ii bo sac veya ahaptan yaplm deniz tat. 2. i bo, dipten sabit ve su zerinde yzen byk amandra. 3. Gemilerin m a ile balandklar kk amand ra. 4. sf. mecaz. (Kii iin) ok iman. S duba gibi, Ar iman. duba, -c [? duba] {az} is. Az geni, sapl su kab. [DS] dubak, - [Srp, dubak] {az} is. Bir metre boyunda kesilm i aa. [DS] duban, [Far. tnbn => tuman] {az} is. Kadn al var. [DS] dubar, [? dubar] is. zool. Kefalgillerden 30-40 cm. boyunda, lezzetli bir balk tr, (M ugil cephalus). dubara, [Far. dbre] (du'bara) {OsT} is. 1. Katlama; iki kat etme. 2. Tavlada her iki zarn da iki gelmesi durumu; iki iki. 3. argo. Hile, oyun; aldatmaca. S dubaraya dm ek, argo. Kandrlmak. dubarac, [dubara-c] sf. Oyun ve hile ile i gren; dzenbaz; hileci, dubaraclk, - [dubara-c-lk] is. Aldatma; kandr ma; hile yapma; oyunculuk, dublaj, [Fr. doublage] is. 1. sin. Sessiz olarak ekil mi bir filmin seslendirilmesi; seslendirme. 2. Ya banc dilde ekilmi bir filmin konumalarnn ev rilmesi ilemi, dublajc, [dublaj-c] is. Seslendirici; szlendirici. dublajclk, [dublaj-c-lk] is. Seslendirme ilemi; szlendiricilik. duble1 [Fr. doubl] is. ve sf. Bilinen bir bykln , veya miktarn iki kat. duble2, [Fr. doubler] is. 1. Bir giyecee daha iyi grnm kazandrmak iin dikim ncesi baka bir kuma paras geirme ii. 2. Bu i iin kullanlan kuma paras; tela. 3. Pantolon paalarnn ste kvrlmasyla oluturulan kat. 4. Ceket, gmlek, tayyr gibi giyeceklerin kol, yaka veya cep kenar larndaki tersine kvrntlar. S duble etmek, Bir giyecein, kol, p a a ve cep az gibi yerlerini ter sine kvrma veya dzgn durmas istenilen yerine yapkan bir astar geirmek; telalamak. dubleks, [Fr. duplex] sf. 1. ift katl. 2. ki yanl. 3. elktr. ift kanall. S 1 dubleks daire, B ir i merdi venle birletirilmi iki kattan oluan ev. dublelemek, [duble-le-mek] gl. f. [-r] [-(i)-yor] 1. Elbisenin paalarm astarlayp kumala birlikte dikmek. 2. Pantolonun paasn ste kvrarak kat oluturmak.

drezin, [Fr. draisine] (drezin) is. Demir yolu bak mnda ulam ve tam aclk amacyla kullanlan hafif rayl tat, dril, [ng. drill] is. Burgu; dner delgi, dripling, [ng. dribbiing] (d'ripling) is. spor. Futbol, basketbol gibi oyunlarda kontroll ve hzl olarak top tamak. S dripling yapmak, Top srmek. drosera, [Fr. drosera] (d 'ro'sera) is. bot. Topuz biimindeki yapraklarnn st yzeyinde bcekleri yakalayan yapkan tyler bulunan otsu bir bitki; bcek kapan, (Drosera rotundifolia). droseragiller, [drosera-gil-ler] (d roseragiller) is. bot. ki eneklilerden rnek bitkisi drosera olan bitki familyas; bcek kapangiller. -d u 1 [-d / -di / -du / -d / -ti / -t / -tu / -t] ek. e. -* , -d. -du2, [-du / -d I -ta. I -t] {eT} yap. e. Yer durumu iin kullanlan isimden isim yapma eki. -du3, [-du / -d] {eAT'} yap. e. Geisiz fiillerden alet ismi yapar, dg-dii, sn-du. du, -u i [Ar. d / z < k. dua, -a i [Ar. d u '5 (arma) *Ua] (dua:) {OsT} is. -* dua. dua, [Ar. d u ' (arma) *1] (dua:) {OsT} is. 1. Birini arma; bir yere gnderme. 2. Bir ey iste m ek, yardm dilemek. 3. badet. 4. K tlklerden korunmak, eytandan saknmak, gnahtan arnmak iin A llaha yalvarma; yakarma. 5. Bir dilein ger eklemesini, bir eyin olmasn veya olmamasn A llahtan kendi gszln ifade ederek isteme. dua etmek, A lla h a yalvarmak, yakarmak.\\ du-g, {OsT} D ua eden; duac.|| du-gy, {OsT} Duaclk; dua edicilik. || du-i hayr, {OsT} Hayrl dua.|| du-y mstecb, {OsT} K abul edilen dua.|| duasn almak, Yaplan bir iyilik dolaysyla iyilik sahibi iin Allah 'tan iyi dilekte, istekte bulunmak. duac, [dua-c] (dua:c) is. 1. Biri iin A llaha dua eden kimse. 2. mparatorluk dneminde, bayram ve trenlerde padiah ata binerken dua eden grevli. duahan, [Ar. "du'5 + Far. -hvn (okuyan) j l ji - l ] (dua:ha:n) {OsT} is. Din trenlerde cemaata duada nderlik eden kii. duahan, [Ar. d u '5 + Far. -hvn ni.) {OsT} is. Dua okuyuculuk. dualamak, [du'-la-m ak j l l ] g sz.f. [-r] Dua etmek, duaname, [Ar. d u ' 3 + Far. nme -uL; Uo] (dua na:me) {OsT} is. Birinin hayr duas yazl mektup, duat, [Ar. d ' > d u't
Im]

(du:) {OsT} is. Aydnlk;

Uo] (dua:ha:(dua:lamak){eAT)

(dua:t) {OsT} is. I. Dua

edenler. 2. D avet edenler.

1299

DUD

dubleli, [duble-li] sf. (Elbise iin) duble edilmi, dublelik, -i [duble-lik] is. Duble iinde kullanlan astar kuma, dublesiz, [duble-siz] sf. Duble edilmemi, dublr, [Fr. doubleure] is. Bir oyuncunun yerine teh likeli sahneleri oynayabilecek oyuncu, dublrlk, - [dublr-lk] is. Dublrn yapt i ve meslek. dubun, [? dubun] {az} is. Yanak zerine gelen ss ler. [DS] dubur, [dub-ur ?] {az} sf. (Kii iin) ksa boylu.
[ D S ]

dd-geh, {OsT} Baca. || dd-hne, {OsT} 1. Ev du man. 2. Hanedan; kabile; soysop.\\ dd-hr, {OsT} 1. Klhanc. 2. A. 3. Nargile ien kimse.\\ dd- ah, {OsT} Beddua]] dd- cier, {OsT} I. Yrekten kan ah. 2. A h ve inleme.|| dd- er, {OsT} Lamba w;.|| dd- dil, {OsT} Yrekten kan ah.|| dd- dima, {OsT} Gurur; kibir; azamet.\\ dd- ham, {OsT} Ya odunun yanm asndan kan youn duman.|| dd-mn, {OsT} Soysop; kabile; ocak. || dd-mn- Osmn, {OsT} Osmanl hanedan. dudack, [duda(k)-ck {OsT} is. Sevimli du dak; dudakk. dudak,, - [eT. totak / tdak / tut-m ak > tut-ak ? > dud-ak] is. 1. Azn d ksmnda dileri rten ve her biri alt ve st enelere bal, darya doru hem alttan hem de stten knt oluturan kaim ve etli organ. 2. Omurgal hayvanlarda az akl nn kenarlarndan her biri. 3. Kadn cinsel organ nn d ksmm oluturan st ste iki deri kvrm. fi1 dudan bkmek, Alayacakm gibi olmak.\\ dudan srmak, B ir durum veya olay karsnda armak]] dudann ucuna gelmek, Hemen syleyiverecekmi gibi olmak; dilinin ucuna gelmek. || dudak benzemesi, dbl. D udak nszlerinin veya yuvarlak nllerin dz nlleri etkileyerek yu va r laklatrmas.|| dudak boyas, Dudaklar boyamak ta kullanlan, kokulu, renkli makyaj malzemesi; ruj.|| dudak bkmek, B ir eyi beenmediini du daklarn kvrm ak suretiyle belli etmek; um ursa mamak; hor grmek]] dudak ukuru, st dudan ortasndaki oyuk}] dudak dudaa gelmek, p mek; sevim ek,|| dudak elemesi, Sinemada oyun cunun dudak hareketlerine uygun seslendirme yapmak]] dudak srtmak, 1. Hayran brakmak. 2. Hayrete, aknla drmek}] dudaklarn srt mak, {eAT} Glerken dileri grnmek]] dudaklar tebsermek, {eAT} Hararetten dudaklar kabarmak; kuruyup atlamak; uuklamak. [DK]|| dudaklar uuklamak, ok korkmak.]] dudak pay brak mak, ki ve iecek bardaklarn tamamen doldur mayarak dudak deecek kadar boluk brakmak}] dudak sarktmak, Somurtmak,|| dudak tiryakisi, tii sigarann dumann iine ekmeyerek dar ya fleyen kii. || dudak nsz, dbl. Ses yolundan gelen havann kapal hldeki dudaklar birden a lnca darya kmasyla meydana gelen nszler; dudaksl: /bt, /p/, /m/, /v/, Ifl || dudak yar, st dudakta doutan oluan yarklk; tavan duda, dudakdemez, [dudak+demez] is. Saz iirinde /b/, lfl, mi, pi, Ivl dudaksl sesleri kullanlmadan sy lenen kom a tr; lebdemez. dudaksl, [dudak-sl] sf. dbl. Boumlanma noktas dudaklarda olan ses. dudaksllama, [dudak-sl-la--ma] is. Baz kelim e lerde dz nllerin yuvarlaklamas, nszlerin de dudak nszlerine dnmesi olay.

-duca, [-du-ca() / -dcei] {eAT} yap. e. -+ -d. ducalamak, [duca-la-mak ?] {az} is. Bir eyi iki avu arama alarak skp ovmak. [DS] duccak, - [tut-acak > duccak] {az} is. Ocaktan tencere indirmekte kullanlan bez tutacak. [DS] ducret, [Ar. ducret / zucret o y ^ \ {OsT} is. skn ts; yrek darl. 0 ducret-ver, {OsT} Skntl. duar, [Far. dr (du:a:r) {OsT} sf. Kt bir duruma uram; yakalanm; tutulmu. S1 dflr- hayret ztrb, {OsT} Sknt ve aknla ura ma. due, [t. duce (bakan)] (du'e) is. Faizmin lideri Mussolini'nin unvan. dud1 [Ar. dd , (du:d) {OsT} is. Kurt; bcek; trtl. fi1 dud- artal, {OsT} B arsak kurdu. ]\ dd- ha ds, {OsT} zool. Krizalit.\\ dud- hn, {OsT} Ya odunun yanm asndan kan youn duman.\\ dd- harr, {OsT} zool. pekbcei.\\ dd- ibriim, {OsT} Barsak kurdu. || dd- kebed, {OsT} Koyun karacierinde yaayan asalak kurt. || dd- mkeyyes, {OsT} zool. Tenyalarn geliimlerinin ikinci evrelerinde aldklar biim.\\ dd- msellah, {OsT} zool. Sr er idi.\\ dd- mstakim , {OsT} zool. Sivri kuyruk.|| dd- remel, {OsT} zool. Kum iinde yaayan ve balk avlarken oltaya taklan kurt.\\ dd- sabbaga, {OsT} zool. Krmz renk elde edilen bcek; krmz bcei.]| dd- a'ri, {OsT} zool. Domuz etinde grlen kurt. || dd- erid, {OsT} zool. Tenya.|| dd- stvn, {OsT} zool. Yuvarlak solucan.|| dd- vahid, {OsT} zool. Tenya .|| ddl-kazz, {OsT} Barsak kurdu.\\ d dlkebed, {OsT} zool. Koyun karacierinde yaayan asalak kurt. || ddl-kilye, {OsT} zool. K pek ve kurt bbreinde yaayan solucan. || ddlMedne, {OsT} ip lik gibi ince uzun solucan; iplik kurdu. dud , [Far. dd (du:d) {OsT} is. 1. Duman; ttn. 2. Ac; gam; keder. 3. Soluk; nefes. S dd-ld, {OsT} Dumanl.\\ dd-efgen, {OsT} Sihirbazlarn buu yaparak cin davet ettikleri blm.\\ ddendd, {OsT} 1. s svayc, 2. Kara alc; iftirac.|| dd-gh, {OsT} Duman kan yer; ocak; baca.\\

DUD

le i ito M . -dundan, [-du-n-dan / -dinden] {eAT} yap. e. 1. -diktan. 2. -d. -dunleyin, [-du-n-leyin / -dinleyin] {eAT} yap. e. 1. -d; -d zaman; -dmda; -r -rmaz. 2. -d gibi. duran, [Yun. dikranos] {az} is. ki kulplu toprak yayk. [DS] duum, [tu-mak > tu-um] {eT} is. 1. Doum. 2. Tohum -duumca, [-du-um-ca / -dmce] {eAT} yap. e. dm; -dm srece; ben ... -dka. -duunca, [-du-un-ca / -dnce] {eAT} yap. e. -d srece; -dka. -duunguzdan, [-du-un-uz-dan/-dnzden] {eAT} yap. e. Siz ... -diktan, duua, [duy-mak > duyu-mak > duyu-ak] {az} sf. Olup biten eyleri herkesten nce renen; ku la delik. [DS] duh1, [Far. duh jo ] {OsT} is. 1. Kz. 2. Hava fiek. duh2, [Far. dh j ^ ] (du:h) {OsT} sf. 1. Bitki rts {OsT} sf. 1. Eski olmayan arazi; plak yer. 2. Yapraksz ve meyve siz aa. 3. Tysz, plak ba ve yz. 4. bot. Hasr otu; hasr saz, duha, [Ar. duh {OsT} is. 1. msaktan gne batm caya kadar geen zamann drtte biri. 2. Ku luk vakti; gnein dou ufkunda b ir mzrak boyu ykseldii an. 0 Duha Suresi, Kur'an- Kerim'in 93. suresinin ad. duhan, [Ar. duhn uU-^] (duha:n) {OsT} is. 1. Du man. 2. Ttn, duhn-m , {OsT} Ttiin ien; duman yutan.\\ duhn-fttr, {OsT} Ttn satan.|| duhn gmr emini, Ttn gm rk vergisini toplayan kuruluun ba.|| duhn- te, {OsT} Ate duman. || duhn-n, {OsT} Ttn ien; duman yutan. || Duhn Sresi, K u r an- K erim in 14. sure sinin ad. duhanc, [duhan-c] is. Yenieri aalarnn ttn ve ubuklarm hazrlayan grevli. duhani, [Ar. duhn (duha:ni;) {OsT} sf. 1. Ttnle ilgili. 2. kim. Sisli, duhma, [tut-ma] {az} is. Uak; hizmeti. [DS] duhne, [Ar. duhne 4^ 0 ] {OsT} is. 1. Tek tane; tohum tanesi. 2. Dar, duht, [Far. duht c J -i] {OsT} is. Kz ocuu; kerime. S 1 duht-ender, {OsT} 1. vey kz. 2. Kadn esir.|| duht-i rez, {OsT} 1. Asm a kz. 2. arap. duhte, [Far. dhten (dikmek) > dhte 4^ 0 ] (du.hte) {OsT} sf. 1. ne iplikle dikilmi olan. 2. Salm, duhter, [Far. duhter p - s \ {OsT} is. Kz; kz ocuu. S duhter-i fitb, {OsT} Gnein kz; arap. || duhter-i hum, {OsT} I. K p kz. 2. mecaz. arap.||

dudam, [dden / duda-m] {az} is. Y ukardan akan suyun kuyu gibi oyduu yer. [DS] duda, [eT. td- / tut-u / tut-a > duda {eAT} sf. 1. Srekli deen; bitiik; komu olan. 2. Megul olan; uraan. & duda etmek, {eAT} {OsT} Karlatrmak; kar karya getirmek. || duda olm ak, {eAT} 1. Karlamak; rastlamak. 2. Yaklamak; mukarir olmak. 3. M egul olmak; a lmak. dudcak, - [tut-acak] {az} is. Tutacak. [DS] dude1, [Ar. dde o .^] (du:de) {OsT} is. 1. Kk kurt, solucan veya bcek. 2. Kurtcaz. dude2, [Far. dde oiji] (du:de) {OsT} is. 1. Soy, sop; oymak; ocak. 2. Mrekkep yaplan ra isi. dudgun, [tut-kun] {az} sf. Sadk; bal. [DS] dudhane, [Far. ddhne is. Aile; hanedan; soy. dud, [Ar. dd Pj.>] (du;di) {OsT} sf. Bceklerle ilgili. dudu 1 [Far. tt (papaan) , den bayan, hanm yerine kullanlan unvan. 2. is. Y al Ermeni kadn. 3. {az} Hanm. [DS] 4. {az} Abla. [DS] 5. {az} Kk karde. [DS] S1dudu burnu, 1. Papaan gagas rengi, krmzya alan sar. 2. Rengi krmzms sar olan elbise. || dudu dilli, Konukan ve tatl dilli kadn\\ dudu kuu, Papaan. || dudu nine, {az} Kaynvalide. [DS] dudu2, [tut-u > dudu ?] {az} is. Baa balanan ye meni. [DS] dudulanm ak, [dudu-lan-mak] {az} dnl. f. [-r] (Barts iin) rtnmek. [DS] duetto, [t. duetto] is. mz. 1. ki sesle sylenen arya. 2. ki tek alg iin yazlm mzik, dufayda, -a [Ar. dufayda' riba. dug, [Far. d jja ] (du:) {OsT} is. Ayran, dugd, [Far. dud Jio] {OsT} is. Gelin, dugmak, [tu-mak / du-mek] {eT} gsz. f [-ar] Domak. dugturmak, [tu-mak > tu-tur-mak / du-tur-mak] {eT} g l . f [-ur] Dodurmak; dourtmak, duguk, -u [dug (yans.) + guk (yans.)~\ {az} is. Bay ku. [DS] dugurmak, [tu-mak > tu-ur-mak] {eT} gl. f. [-ur] Dourmak; dnyaya getirmek. [DLT] dua, [? dua] {az} is. Ispanakl yourt orbas. [DS] duan, [duan] {az} is. Karde. [DS] -du, [-du / -di] {eAT} yap. e. ... olduu; ... idii. -dunda, [-du-n-da / -dinde] {eAT} yap. e. -d zaman; -d. {OsT} is. zool. (du:dha:ne) {OsT}

o ie i t s M

1301

DUL

mu birleik ektir. Dkenmegi yokdur belki varduka artar. MiftahT-Cenne. -dukda, [-duk-da / -dk-de] {eAT} yap e. 1. Fiilden zarf fiil treten ek; grlen gemi zaman kipi ze duhteran, [Far. duhtern 01jo] (duhtera:n) {OsT} is. rine bulunm a hli eki gelerek olumu birleik ek Kzlar. tir, bu gnk -d zaman, -dmda.. eklerinin duhtere, [Far. duhtere ojo] {OsT} is. Kzlk; bekr ilevi ile karlanabilir; olumlu tabanlarda esas fiil lk. ile zarf fiilin belirttii eylemin e zamanl yapld n bildirir. Yedinci kat gge iridiikde Sidret 7duhter, [Far. duhter cSj^--5 (duhteri:) {OsT} is. ] mnteha aacn grdm. Tbb- Nebevi. 2. Olum Kzlk; bekrlk, suz tabanlardan esas fiili, zarf fiilin yaplm olm a duhul, -l [Ar. duhl (duhu:l) {OsT} is. 1. eri s artna balar. Nitekm su bulun-ma-dukda te girme; giri. 2. ine girme; sokulma, duhl-i yem m m abdest yerine geer. MiftahT-Cenne. muzafferne, {OsT} Muzafferce giri.|| duhl -dukdan, [-duk-dan / -dk-den] {eAT} y a p e. -diktan hurc, {OsT} eri girip kma. sonra. duhuliye, [Ar. duhuliye aJy -] (duhu.liye) {OsT} is. dukkuk, -u [duk+kuk (yans.)] {az} is. 1. Bayku. 2. Blbl. [DS] Giri creti. S duhuliye kart, Giri belgesi; y a kadaki kimlik.\\ duhuliye resm i, Eskiden satlm ak -duklaryla, [-duk-lar--y-la] {eAT} yap. e. -malar zerine. zere ehirlere getirilen mallardan alnan vergi. duhur1, [Ar. duhr (duhu;r) {OsT} is. Aalk; -dukleyin, [-duk-leyin] {eAT} yap. e. -d anda; -d zaman; -d gibi. zillet; hakirlik. -dukta, [-dukta /-dkte / -tulcta / -tkte] {eT} yap. e. duhur2, [Ar. duhr j . ^ ] (duhu;r) {OsT} is. Defetme; Z arf fiil (ula) eki. Sfat fiil eki olan -duk / -dk / kovma; uzaklatrma, tuk / -tk ile bulunma durum eki olan -de / -da ek lerinin birlemesi ile meydana gelmitir, ay--tduhye, [Ar. duhye / zuhye {OsT} is. Kuluk tukta (sylediinde) vakti kesilen kurban. -dukungda, [duk-un-da / duk-um-da / -duk-unuz-da] -duk1 [-dik /-dik / -dk / -duk / -tik / -tk / -tuk / , {eAT} yap. e. -* -dukda. tk] yap. e. -* -dik. -duk2, [-duk / -dk] {eAT} yap. e. 1. Gemi zaman dukur, [duk-ur ?] {az} is. Sar. [DS] ifadesi tayan ve Trkenin btn devrelerinde dul, [eT. tl > dul] sf. Einden ayrlm veya ei lm kadn veya erkek, t? dul avrat ocuu, kullanlan bir sfat fiil ekidir; ilek bir sfat fiil eki {az} Babasz byd iin terbiyesiz ve grgsz olmasna ram en az da olsa -m ak mastar ekine olan ocuk. [DS]|| dul eksik, {az} Kocasz kadn. yakm anlamda kullanlmtr. K adr suresi in-dg[DS]|| dul kalmak, Eini kaybetmek.\\ dul kar bes ine sebeb nedr? M iftahl-Cenne. 2. Fiillerden, ledii, {az} Terbiyesiz ocuk. [DS]|| dul kar o grlen gemi zaman sfat fiili yapan ilek bir ek cuu, {az} 1. Terbiyesiz ocuk. 2. Pi. [DS]|| dul tir. H er birimiiz gr-diig-i di disng. A k Pa lar yaz, {az} Sonbaharda az sren scak gnler; a. 3. {eT} Grlen gemi zaman anlam veren pastrm a yaz. [DS]|| dul maa, huk. Emekli Sand isim fiiller (orta) treten ek. Teklik iyelik ekleri na bal kimsenin lmnden sonra lenin eine, ile birlikte kullanlr, sk-dk--m (svdm) lenin alaca maan yzde ellisi orannda bala duk, [t. duka] is. 1. Eskiden kullanlan, oturacak iki nan aylk. || dul mant, {az} Kym asz tatar brei. yeri, nde ve arkada uaklar iin de yer bulunan, [DS]|| dul yam a, folk. Eskiden dul kadnlarn lks atl araba. 2. Siyah-kahverengi alacal inhinrtnd biryamak.\\ Dul yam a bama! Sen dinde yaayan bir tr maymun; giyimli, de dul kalasn! anlamnda beddua sz. (Semnopithecus nemaeus). duka1 [t. duka] (du'ka) is. Venedik veya Cenova dul2, [dul] {az} is. 1. Taraf. 2. Evin arka ve yan ta , raflar. 3. Yamur, rzgr ve gne etkisinden uzak cumhuriyetinin seimle i bana gelen yneticisi; dk. kuytu yer. 4. Siper. 5. Gnein ok stt duvar kenar. [DS] dka2, [t. ducato] (du'ka) M.Venedik altn parasna dulaca, [dula-ca] {az} sf. Yaramaz. [DS] verilen isim. dulak, - [dula-k / dola-k ?] {az} is. Pee. [DS] duka', [? duka] {az} is. 1. Hindi. 2. sf. Aptal. [DS] dukalk, - [duka-lk] is. V enedik ve Cenovada dulaptal otu, [dul+aptal + ot-u] is. t. bot. Kuzeydou duka grevi. Anadolu dalarnda yetien iekleri gzel kokulu aak, (Daphne mezereum). S dulaptal otugil-dukca, [-duk-ca / dk-ce] {eAT} yap. e. Fiillerden ler, bot. rnek bitkisi dulaptal otu olan tasz iki hl zarf fiili yapan ek; -duk gemi zaman sfat fiil eneklilerden bir fam ilya. eki zerine eitlik hli eki getirilm ekle oluturul duhter-i rez, (OsT} 1. Asm a kz. 2. arap.|| duhter-i rflzigr, {OsT} Rzgrn kzlar; zamann g e tirdikleri; dnya olaylar.

DUL

I M IM M
dulluk1 -u [dul-luk] is. Dul olma durumu. , dulluk2, -u [dul-luk] {az} is. 1. Ke; ke ba. 2. Saak. 3. Duvar dibi. [DS] dulp, [eT. tl-m ak > tol-up > dulp (btn; tam)] {eAT} is. 1. Top. 2. Yn; kme. 3. Takm, dulu, -u [Ar. dil > dulc / zul (dulu:) {OsTj is. Kenar. duluk1 -u [eT. tulun > duluk] is. 1. Yz; ehre. 2. , akak. 3. Yzn akakla ene arasndaki blm; yanak. 4. {az} Avurt; yanak ve yanak ii. [DS] 5. {az} Gerdan. [DS] 6. {az} Nefes borusu. [DS] 7. {az} Kulak arkas. [DS] 8. {az} ene kemikleri; ene st. [DS] 9. {az} akaklardaki sa; yanaa braklan sa; zlf. [DS] duluk altn, {az} Kadnlarn balarna taktklar tepeliin yanlarna konulan kenar inci ilemeli altn. [DS] duluk2, -u [dul-uk] {az} is. 1. Saak. 2. Ke ba; ke. 3. Duvarn glge olan taraf. [DS] duluk5 -u [tl-m ak > tul-ku-k > duluk jJ ji] {eAT} , is. Tulum. duluklamak, [duluk-la-mak] {az} gl. f [-r] [-l(u)yo r] M ncklayarak sevmek. [DS] dulukmak, [dur-uk-mak / dul-uk-mak ?] {az} gsz. f . [-ur] (Hareket hlindeki bir cisim iin) bir yere taklp kalmak. [DS] d ulum 1 [eT. tulun / dulun] {eAT} {az} is. 1. akak , taki zlf; turra; kkl. [DK] 2. Kala kulak arasn daki yer; akak. [DK] [DS] dulmundan aar mak, {eAT} akaklar aarmak; akaklarna ak dmek. [DK] dulum2, [dul-um] {az} is. 1. Y akn evre; komu. 2, Kare. [DS] dulun1 [eT. tulun > dulun j j b / , {az} is. 1. {OsT} akak. [Kamus] 2. ene kemikleri. [DS] dulun2, [dul-un] {az} is. 1. Kuytu yer; siper. 2. Yan taraf; yan. [DS] dulunacak, [dulun-acak 3 ^ ^ ] {eAT} is. Bat; marip. dulundurm ak, betmek. [-ur] Islat dulung, [eT. tulun > dulun (dulun) {eAT} is. akak, dulunkaba, [dulun+kaba] {az} is. Kabakulak hasta l. [DS] dulunkabas, [dulun+kaba-s-] {az} is. 1. Kabaku lak hastal. 2. Souktan oluan yz ve boaz ii. [DS] dulunm ak1 [tulun-mak / dulun-malc , {eAT} {OsT} dnl. f. [-ur] 1. Grnmez olmak; kaybolmak, {az} (ayn) [DS] 2. (Gne iin) bat mak; gurub etmek, {az} (ayn) [DS] 3. {az} (Ay [tulun-dur-mak / dulun-dur-mak

dufavrat otu, [dul+avrat + ot-u] is. t. bot. Kuzey ve dou Anadolu dalarnda ekilmemi alanlarda yeti en mor iekli, kk idrar artrc, geni yaprakl ok yllk otsu bitki, (Arctium tomentosum). dulaz, [dul-az] {az} sf. 1. (Kii iin) bilmedii hlde her ie burnunu sokan. 2. Yaramaz. 3. Yetim. [DS] dulcuk, -u [dul-cuk] {az} sf. 1. (Kz iin) yama gre bilgi ve grgs fazla olan. 2. Davranlarnda serbest olan. [DS] dulda, [Mo. dalda > dulda is. 1. Dik bir ya m ata yukardan sarkan kayalar tarafndan korunan kk bir maara azn andrr korunakl yer. 2. Yamur, gne ve rzgrn etki edemedii kuytu yer. 3. {az} Snlacak, saklanlacak, korunulacak yer; korunak; smak; glge. fOsT} (ayn) [DS] 4. Esirgeme; himaye. {OsT} (ayn) 5. {az} Bir eyin arka taraf. [DS] duldalama, [dulda-la-ma] is. Koruma altna alm a ey lemi. duldalamak, [dulda-la-mak] {az} gl. f . [-r] [-l()yo r] 1. Korum a altna almak. 2. Bir siper altna ekmek. [DS] duldalanma, [dulda-la-n-ma] is. Korunmak amacy la siper altna girme eylemi, duldalanm ak, [dulda-la-n-mak / / ji's!

{az} dnl. f. [-ir] Korunmak, bir si

per altna girmek; snmak; iltica etmek. {eAT} (ayn) [DS] duldal, [dulda-l] sf. Duldas olan, duldalk, - [dulda-lk] {az} is. 1. Yamur, gne ve rzgrn etki edemedii yer. 2. Siper. 3. emsi ye. [DS] duldasz, [dulda-sz] sf. 1. Duldas olmayan. 2. {az} mecaz. Kimseye yarar dokunmayan. [DS] duldul, [dol+dol?] {az} sf. Etine dolgun; grbz. [DS] dulgar, [dul-gar] {az} is. Akntsz su; aya olama yan durgun su. [DS] dulkum ak, [? dul-ku-mak] g sz.f. [-ur] Islanmak, dulkuk, \eT. tl-m ak > tl-k-k > tulkuk > dulkuk {eAT} is. Tulum. dulkutmak, [dulku-t-malc] {az} gl. f mak. [DS]

ji. / jajjojy] {eAT} gl. f. [-ur] Gzden kay

dulm, [eT. tulun > dulun > dulm ^j:>] {eAT} is. a kak. [DKJ dullama, [dul-la-ma] {az} is. 1. Boanm kadn. 2. Geveze. [DS] dullamak, [duru-la-mak ?] {az} ] gl. f. [-r] [-l(u)yor] 1. Ykamak; temizlemek. 2. Ykanan amar souk sudan geirmek; durulamak. [DS] dullanmak, [duru-la-n-mak] {az} dnl. [-r] Y kanmak; temizlenmek. [DS]

1303

DUM

ve gne iin) tutulmak. [DS] 4. {az} Ykselmek; kaybolmak. [DS] 5. {az} Suya dalmak. [DS] 0 dulnmalca olmak, {OsT} B atm ak zere olmak. d ulunmak , [dul-un-mak] {az} dnl. f. [-ur] 1. Dinlenmek. 2. (Hasta iin) gzleri donuklamak. [DS] dlup, [Yun. touloupa / eT. tl-m ak > tol-up / tolp (btn; tam) v 'j k ] {eAT} is. 1. Top edilmi ey; yumak, {az} (ayn) [DS] 2. Yn; takm. 3. {az} Atlarak erilmeye hazrlanm yn ya da pamuk. [DS] 4. Krklm, taranm kei kl. 5. {az} Hal la. [DS] S dlup atmak, {az} Yn y a da pam uu halla yay ile kabartmak. [DS]|| dlup etmek, {OsT} ile hline getirmek; kelep yapmak.\\ dulup olmak, {OsT} Yumak hline getirilmek. dum 1 [tum / dum] {eT} sf. Souk. , dum2, [? dum] {az} is. Kilim. [DS] Duma, [Rus. duma] is. R usyada arlk dneminde parlamentoya verilen isim. duma1 [duma] {az} is. 1. Nezle; grip; bronit. 2. , ksrk; bomaca ksr. [DS] duma2, [? duma] {az} is. kinci evliliinde de duvak takan kadn. [DS] duma3, [eT. tom > dum-a ?] {az} is. 1. Tmsek; knt. 2. Y uvarlak ta; doma. [DS] dumalamak, [dum-a-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] Tanacak yk srta balamak. [DS] dumagu, [tum > *tum--mak > tum -- > dum-g] (duma:gu:) {eT} is. -* duma, duma, [eT. tum (souk) > tum -a-u > dumau > duma O ^ ] {eAT} {OsT} is. Souk al gnl; nezle, dumau, [eT. tum (souk) > tum --u > dumau > dumau {eAT} {OsT} is.-* duma. duman, [eT. tuman / duman] is. 1. Yanan cisim ler den kan, iinde ok kk kat zerrecikler bulu nan ve bu yzden saydamlm kaybeden gaz ve toz karm. 2. Havadaki sis; pus. {az} (ayn) [DS] 3. Hayvan topluluunun, aralarn hzl hareketi veya baka etkilerle yerdeki ince toz zerrelerinin havaya kalkmas yznden oluan glgeli karart. 4. {az} Gz ak. [DS] 5. {az} Gze inen perde; katarakt. [DS] 6. argo. Perianlk. 7. argo. Esrar. 8. sf. argo. ( ve durum iin) gelip geici; kalc ol mayan. 0 duman atmak, {az} 1. Korkmak. 2. Oflielenmek. 3. Atta hedefi vuramamak; karavana atmak. 4. B ir kimseyi aldatmak; oyun etmek. 5. Bir eyi abuk yapp bitirmek; ksa srede sonu al mak. 6. Kasp kavurmak. 7. A r basmak. 8. stiin gelmek. [DS]|| duman attrmak, argo. 1. Gz a trmamak. 2. Birini yldrmak, korkutmak. 3. Kt duruma sokmak.|| duman bal, {az} zool. Pala mut bal. [DS]|j duman iek olmak, {az} (Aa iin) btn ieklerini am olmak. [DS]|| duman

etmek, argo. Datmak; perian etm ek.|| duman bana vurmak, flcelenmek.\\ duman doru, {az} (Kii iin) namuslu; drst. [DS]|| Duman doru ksn! Yaplan i yanl olsa da kurallara uygun yaplmas gerektiini belirten sz.\\ duman stnde, ok taze; yeni pimi.\\ duman kurmak, {az} Evlenmek. [DS]|| duman olmak, ok ktii duruma dmek; perian olmak; ii bozulmak, sa r slm ak,|| duman otu, {az} D avn otu. [DS]|| du man rtmesi, {az} Mutfak. [DS]|| duman rengi, Koyu gri; fm e. || duman yapmak, A z bir para ile ok i grmek. dumanc, [duman-c] sf. Az para ile ok kazanan oyuncu; kumarc, dumanlama, [duman-la-ma] is. Duman verme eyle mi. dumanlamak, [duman-la-mak] gl. f [-r] [-l()-yor] 1. Dumanl hle getirmek. 2. Duman vermek. 3. Dumanda tutmak. 4. argo. Sarho olmak; kartr mak. dumanlanma, [dumanla-n-ma] is. Dumanl hle gel me eylemi. dumanlanmak, [dumanla-n-mak] edil. f. [-r] 1. Dum anda tutulmak; duman verilmek. 2. dnl. f. Dumanl hle gelmek. 3. mecaz. Bulanmak; kar mak. 4. {az} Gze beyaz perde inmek; katarakt olmak. [DS] dumanl, [duman-l] sf. 1. Duman bulunan. 2. D u man kan. 3. Sisli, sisle rtl. 4. mecaz. Skntl, bulank. 5. argo. Esrik; sarho. 0 dumanl yalak, {az} Vapur. [DS] dumans, [duman-s] sf. 1. Dumana benzer; duman gibi. 2. Duman rengini andran, dumanslk, - [dumans-lk] {az} sf. (Hava iin) hafif sisli. [DS] dumansz, [duman-sz] sf. Duman olmayan; duman karmayan. d u may, [eT. tum (tm) > dum-a-y- ?] {az} zf. Bsbtn; tamamen. [DS] dumb, [damb / domb / dmb / dnb / dumb (yans.)] is. Yuvarlanma, takla atma ve dme bildiren kk. [Zlfkar] dumb-a-dak dumbadak, - [dumb (yans.) > dumb-adak / dmbedek] {az} zf. Anszn; birdenbire. [DS] dumbak, - [dumb-ak] {az} is. Kestane meyvesi. [DS] dumban, [Yun. tombano] {az} is. Davul. [DS] dumbi, [Yun. tumbi] {az} is. Kk tepe; tepecik. [DS] dumbilli, [dumbi-l-li] {az} sf. stnde tepecikler bulunan alan. [DS] dumbul, [dumb-ul ?] {az} is. Erkeklii iyi gideril mem i ko. [DS] dumbuz', [dumb-uz / gumb-uz ?] {az} is. Yumruk. [DS]

DUM

IM

U K C E S Z ll.

dumbuz2, [Yun. tumbuzi] {az} is. Dzlk yerlerin ortasndaki kk tmsekler. [DS] dum buzlamak, [dumbuz-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l(u)-yor] Yumruklamak; yumruun alt yan ile vur mak. [DS] dumcuk, -u [dum-cuk ?] {az} is. Bulutlu hava. [DS] dumcukm ak, [dun-cuk-mak > dum-cuk-mak] {az} gsz. f. [-ur] 1. Bunalmak; sklmak. 2. marmak. [DS] dumdalk, - [dulda-lk] {az} is. Yamurdan koru nacak st kapal yer. [DS] dumdum, [Bengal dili, damdamo > ng. dum-dum bullet] is. lk defa Bat B engalin banliys olan Dum D um da imal edilmi olan, ekirdei ha bi im inde entilen ve byk yaralar aan, kullanm 1899 Lahey antlamas ile yasaklanan tfek mer misi. S dumdum helvas, {az} ( iin) zo r oldu u hlde kolay samlan. [DS]|| dumdum kurunu, Bat B engal'in banliys olan Dum D u m da imal edildii iin bu ad alan, ekirdei ha biiminde entik tfek mermisi. dumdum a, [dum+dum-a] {az} is. Kaynatlm ve szdrlm zm suyu. [DS] S dumduma havas esm ek, {az} B ir yerde hissedilir derecede sessiz lik olmak. [DS] dumduru, [du(m)+du/ru / du(p)+du/ru] (d u mduru) {az} zf. 1. ok temiz. 2. ok beyaz. [DS] dumlak, - [dumla-k] {az} is. Tepenin arkas. [DS] dumlg, [tm > tumll-mak > tum-l / dum-l] {eT} sf. Souk. dum lu', [eT. tum-l- (souk, soukluk) > dum-lu] sf. Souk. dumlu2, [Dumlu (tfek retilen yerin ad)] is. Bir fiek alabilen tek namlulu tfek. S dumlu martin, {az} Tfek. [DS] dummak, [dum-mak] {az} gsz. f. [-ar] Suya dal mak; suya batmak. [DS] dumsaymak, [dum-sa-y-mak] {eT} gsz. f. [-ur] Burun kvrmak; darlmak; hmlanmak. [Nevy] dumru, [eT. tmrg > dumru jy o ] {eAT} {OsT} is. Tef. dumsuklamak, [dum-su-k-la-mak] {az} gl. f . [-r] [-l(u)-yor] tmek; kakmak. [DS] dumu, -u [Ar. dem c > dum ' (dumu:) {OsT} is. Gzyalar, dumuk, -u [dum-uk] {az} sf. Az; biraz. [DS] dumulmak, [dum-ul-mak] {az} dnl. f. [-ur] Suya dalmak; suya batmak. [DS] dum ur1 [dom-ur] {az} sf. Kabarm; kabarck , oluturmu. [DS] S dumur dumur, {az} (Ter iin) damla damla. [DS] dumur2, [Ar. dumr j_yo] (dumu.r) is. Grevi olm a yan bir organn zamanla krelmesi hli, dumu ra uramak, Krelmek.

dumur3, [Ar. dum ur / zum ur j y ^ ] (dumu.r) {OsT} is. 1. Hastalktan dolay bir organn kurumas. 2. Zayflktan dolay hayvann karnnn ieri kmesi, dumurmak, [dom-ur-mak] {az} gsz. f. [-ur] (Su iin) kabarmak. [DS] dumumak, [dom-u-mak] {az} dnl. f. [-ur] So murtmak; surat etmek. [DS] -dun, [-dm / -din / -dun / -dn] {eAT} ek. e. -* -dm. dun, [Ar. dn Ojj] (du:n) {OsT} sf. 1. Alt; aa. 2. Alak; aalk; kt. 3. Altta; aada. 4. (Kii iin) alak, soysuz. 0 dn-himmet, {OsT} stek siz-.|| dn-perver, {OsT} K tleri koruyan. dunak, - [dona-mak > dona-k] {az} sf. (Kii iin) giyimi derli toplu olan; yakkl. [DS] dunan, [Ar. dn + Far. -n jUj:s] (du:na:n) {OsT} is. A lak ve aalk kimseler, dunbak, - [eT. tn-mak (kapanmak) > dun-mak ?] {az} is. Kestane meyvesi, dunbul, [domb > dunb-ul] {az} is. Kulplu ya kab; klek. [DS] duncuklam ak, [duncuk-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [l(u)-yor] Gpta etmek; imrenmek. [DS] duncukmak, [eT. tn-m ak (kapanmak) > ton--kmak>tunu-k-mak> duncuk-m ak jj] {eAT} {OsT} gsz. f. [~()-ur] 1. Havaszlktan bu nalmak; nefes alamamak, {az} (ayn) [DS] 2. {az} Utanmak. [DS] 3. {az} Sklmak; bunalmak. [DS] 4. {az} Genze su kamak. [DS] 5. {az} Alayacak gibi olmak. [DS] 6. {az} (Hayvan iin) fazla yem yemekten ya da ahrda ok kapal kalm aktan dolay dar knca haarlk etmek; hoplayp zplamak. [DS] 7. {az} (Ergenlik ama yeni girmi kz iin) kvraklamak. [DS] 8. {az} (Havasz ve nemli yer de bulunan bitki iin) kzmak. [DS] duncukturm ak, [tunu-k-tur-mak / dunu-k-tur-mak {eAT} {OsT} gl. f. [-ur] N efes aldrma mak; nefesini kesmek; bunaltmak, duncumak, [duncu-mak] {az} gsz. f. [-r] Kabna smamak; yaram azlk yapmak. [DS] dundu, [dun-du ?] {az} is. Scak ve durgun hava. [DS] -dung, [-dun / -dun / -dng / -dn] (dun) {eAT} ek. e. Grlen gemi zaman teklik ikinci kii eki. Bilr misin nin geldiih cihana. arhname. dungun, [tun-mak > dun-gun {OsT} sf. 1. (Ki i iin) durgun; hareketsiz; ie yaramaz. 2. {az} zgn; dnceli. [DS] -dunguz, [-dun-uz /-dun-uz /-dn-z /-dn-z] {eAT} ek. e. Grlen gemi zaman okluk ikinci kii eki. "Siz yitrdiingz o olan. eyyad Hamza. duniyet, [Far. dn > dniyyet] (du:niyet) {OsT} is. Aalk olm a hli; alaklk.

l li 1 M

. 1305

DUR duradur, [Far. dur-a-dur jj-sLj-s] (du:ra:du:r) {OsT} zfi 1. Uzaktan uzaa. 2. Uzun uzadya; ok uzun, duragomak, [dur-mak + ko-mak] {az} gsz. fi. [-r] 1. Sabretmek; bir olay ve durum karsnda souk kanl davranmak. 2. Olduu yerde durmak; bekle mek. [DS] duraan, [dur-aan] sf. Yerini deitirmeyen; sabit; ayn yerde* kalan. duraan nfus, B ir y e r ve zam anda mevcut geim kaynaklarnca ihtiyac kar lanabilecek sayda olan nfus. duraanlama, [duraanl--ma] is. Duraan hle gelme eylemi, duraanlamak, [duraanla--mak] dnl. fi [-ir] Sabit hle gelmek; duraan olmak, duraanlk, - [duraan-lk] is. Duraan olma hli; sabitlik. durak, - [tur-mak > tur-ak / dur-alc / jljjl] is. 1. Durma; dinlenme; alm aya ara ver me. 2. Toplu tam a yapan aralarn durup yolcu aldklar veya yolcu bekledikleri yer. 3. Cmle so nuna konulan nokta. 4. ed. M sralarn dzenli bir biimde kelime sonlarnda durulan yerleri. 5. Trk halk iirinde hece kalplar iindeki durm a yerleri. 6 . mz. Trk mziinde dizinin son sesi veya bir makamn karar verilen son perdesi. 7. mz. Trk tasavvuf mziinde bir makam. 8. Yerleilen yer; durulan yer; yurt; makar. {eAT} {OsT} (ayn) 9. {az} Gney. [DS] 10. {az} Dirlik; dzenlik; gvenlik. [DS] 11. {az} Avn nn kesme. [DS] 12. {az} Tatan yaplm szge. [DS] 13. {az} Oturup din lenilecek, durulacak yer. [DS] 14. {az} Okunan bir kitabn okunmasna ara verildii yere konulan kt paras. [DS] S durak ard, {az} Cephe gerisi. [DS]|| durak eylemek, {eAT} Durmak, karar kl mak}] durak otu, {OsT} Dere otu; rezene.|| durak n, {az} Cephe ilerisi. [DS]|| durak tutmak, {eAT} {OsT} Yerlemek; ikamet etmek. durakalm ak, [dur-mak + kal-mak] gsz. b. fi. [-tr] Durup beklemek; durmak yznden geri kalmak, duraklama, [durak-la-ma] is. 1. K sa bir sre durma ve bekleme eylemi. 2. Tereddt etme. 3. as. H are ket hlindeki bir birliin plansz olarak bir yerde beklemesi. 4. tp. Hastalk belirtilerinin hemen he men deimeden durduu devre, duraklamak, [durak-la-mak] gsz. f i [-ar] [-l()-yor] 1. Ksa bir sre iin harekete veya yaplan ie ara vermek; beklemek. 2. Tereddt etmek. 3. mecaz. Ksa bir sre susmak; konumamak, duraklanm ak', [durakla-n-mak] edil fi. [- 11] Durak lam a eylemi yaplmak. duraklanm ak2, [durakla-n-mak] dnl. f i [- 11] Y er edinmek; kendine duracak yer salamak; yerle mek. duraklatma, [durakla-t-ma] is. 1. Hareket veya

dunlu, [dun-lu] {az} is. Ay; kamer; hilal. [DS] dunmak, [eT. t-n-mak (kapanmak, sklmak) > dunmak] (az) dnl. fi. [-ur] 1. Kederlenmek; dn mek. 2. {eAT} (Gz iin) kamamak. [DS] dunuk, -u [tun-mak > tun-uk / dun-uk / jA ] {eAT} {OsT} sf. 1. Kederli. 2. {az} Donuk; mat; bulanka. [DS] 3. {az} Rengi bozuk. [DS] 4. is. Keder; kederlilik. 5. {az} Gne tutulmas. [DS] dunuklu, [tun-uk-lu / dun-uk-lu Parlak olmayan; donuk; bulank, dunukmak, [ton-uk-malc / dun-uk-mak /
3%

^ ] {eAT} sf.

jAjijt] {eAT} {OsT} gsz. f. [-ur] (Gne, ay iin) tutulmak. dunukutmak, [dun-uk-ut-mak {eAT} gl. f i [ur] In azaltmak; donuklatrmak, dunulmak, [dun-ul-mak] {az} dnl. fi. [-ur] 1. (Ay ve gne iin) batmak. 2. (Gne ve ay iin) tutul mak. 3. Gzden kaybolmak; grnm ez olmak. [DS] duo, [t. duo] (du'o) is. 1 . mz. ki ses. 2 . mz. ki mzik. 3. mz. Karlkl iki kii tarafndan syle nen ark. duodnum, [Lat. duodecem > Fr. duodnum] is. anat. Onikiparmak barsa, dupduru, [du(p)+du/ru] (du'pduru) pekt. sf. 1. ok duru; ar saf, temiz. 2. {azf ok berrak. [DS] dupduru, [dur-up + dur-u] {eAT} zfi. Ayak st; ayakta durarak; dik durarak. -dur-, [-dr- / -dir- / -dr- / -dur- / -tir- / -tr- / -tur- / tr\ya p . e. -* -dr- {eT} {eAT} (ayn). -dur, [-dr / -dir / -dr / -dur / -tir / -tr / -tur / -tr] ek. e. --dr. dur1 [Far. dr jj i] (du:r) {OsT} sf. Uzak. S 1 dr-, dr, {OsT} Uzak uzak; uzaktan uzaa; uzun uzad ya.|| dr-bn, {OsT} -* durbin.|| dr-bnne, {OsT} leriyi grerek. || dr-dest, {OsT} Eriilmesi g ey.|| dflr-end, {OsT} Gelecei dnen.|| drend, {OsT} lerisini dnme; tedbirlilik.\\ dr etmek, {OsT} Uzaklatrmak,|| dr-nm , {OsT} Uza gsteren. || dr-nvis, {OsT} -* dumvis.|| dr-end, {OsT} -* durenid.|| dr drz, {OsT} Uzun uzadya; ok uzun. dur2, [Ar. dr > dr jj^] (du:r) {OsT} is. 1. Evler. 2. Blgeler. dura, [Ar. turre o J*] {az} is. 1. atnn saa. 2. Kapnn zerindeki rtme. [DS] dura1 -c [dur-a] is. Heykel veya stun gibi eyle , rin zerine konulduu ayak. dura2, -c [Ar. durrc ^1._p] {az} is. Slne benzer gzel bir av kuu; il kuu; tura, (Francolinus francolinus).

DUR

M M E SO M .
duramak, [dur-a-mak] {az} is. Durma; duru. [DS] duran1 [dur-mak > dur-an] sf. Durmak eylemini , yapan; hareketsiz. S duran top, spor. At yapm ak iizere bekletilen ve hareketsiz olan fu tb o l topu. duran2, [Slav, d rvena ? => duran] {az} is. Toprak tan yaplm yayk. [DS] duran3, [? duran] {az} is. Da yolu. [DS] duravarmak, [dur-mak + var-mak] {az} gsz. f. [r] 1. nat etmek; direnmek. 2. Sk sk ve srekli olarak vurmak. 3. Yorulmak. 4. Oluvermek. [DS] duravay, [dur-a+vay] {az} e. yle mi? [DS] durba, [Far. dr (uzak) + ba (ol) j ^ j i ] (du:rba:) {OsT} 1. Uzak dur! 2. is. Eskiden devlet adamla rnn nnde halkm iinde yol amak iin grevli lerin saa sola salladklar sopa, durbaan, [Far. drbn j U l ^ ] {OsT} is. Halk datan yasaklar, durbin, [Far. drbn ju_>j->] (durbi:n) {OsT} sf. 1. Keskin grl. 2. Uza gren; ileriyi gren; anla yl. 3. is. Uza gstermeye yarayan alet; drbn, durdabak, - [dur+da+bak] {az} is. Bir tr fesle en. [DS] durdur, [Yun. turtura] {az} is. zool. veyik. [DS] durdurma, [dur-dur-ma] is. Durmasn salama ey lemi. durdurmak, [dur-dur-mak] gl. f. [-ur] 1. Hareket hlindeki bir eyi hareketsiz durum a getirmek; durmasn salamak.; dunnasm a sebep olmak. 2. Herhangi bir makine veya otomobilin dnme, y rme. hareketine engel olmak. 3. Bir eyin ilerleme sini engellemek. 4. almay brakmak, durdurtma, [durdur-t-na] is. Durdurmasna sala mak eylemi; engelleme, durdurtm ak, [durdur-t-mak] gl. f . [-ur] Durdurm a sna yol amak; durdurmasn salamak; engel ol mak. durdurulam ayan, [durdur-ul- + a-ma-y-an] sf. Dur durulmas mmkn olmayan; nne geilemeyen; engel olunamayan, durdurulm a, [durdur-ul-ma] is. D urdurm a iinin yaplma durumu ve eylemi; engellenme durdurulm ak, [durdur-ul-mak] edil f. [-ur] 1. Dur durm a ii yaplmak. 2. Durm asna sebep olunmak; engellenmek. durduru, [durdur-u] is. Durdurma eylemi veya biimi. durendi, [Far. dr (uzak) + end ^ .jjljj.] (du:rendi:) {OsT} sf. 1. Gelecei dnen. 2. Uzak g rl; ileriyi dnr, durgak, [tur-mak > tur-k / dur-k] (durga:k) is. 1. Srekli duran; bekleyen. 2. Nbeti; beki; as ker. (du:rba:a:n)

alma durumundaki bir eyin veya birinin al masn, hareketini bir sre durdurma eylemi. 2. K sa sreli engelleme, duraklatmak, [durakla-t-mak] gl. f. [-r] Bir eyin duraklamasn salamak, duraklamasna sebep ol mak. duraklay, [durakla-y-] is. Duraklama eylemi ve ya biimi. durakl, [duralc-l] sf. 1. Dura olan. 2. Durak sahibi olan. 3. fz. Hep ayn yerde kalan, ayn yerde tek rarlanan. S durakl dalga, fz. Btn noktalar ayn anda, zt ve ayn fa zl titreimler yapan dalga; kararl dalga. duraksam a, [durak-sa-ma] is. N e yapaca, ne sy leyecei konusunda karar verememe yznden bi raz bekleme durumu ve eylemi; tereddt, duraksam ak, [durak-sa-mak] g sz.f. [-r] [-s(u)-yor] N e yapmak ve ne sylemek gerektiini kestirememelcten dolay duraklamak; tereddt etmek, duraksam al, [duraksama-l] s f 1. Duraksamas olan. 2. Duraksayan; tereddtl, duraksam asz, [duraksama-sz] sf. 1. Duraksamas olmayan. 2. Duraksamayan; tereddtsz, duraksay, [duraksa-y-] is. Duraksama eylemi ve y a biimi. duraksz, [durak-sz] sf. 1. Dura olmayan. 2. (e hirler aras otobs seferleri iin) hibir yerde mola vermeden; molasz; non stop. 3. {az} Sebatsz; dnek. [DS] 0 duraksz hece vezni, ed. H ece vez ninin geleneksel duraklarn kullanmadan hece l s ile yazlm olan. dural, [dur-al] sf. 1. Hi deiiklik gstermeden hep bir durumda kalan; statik. 2. Duraan, duralak, - [durala-k] sf. 1. Hareketsiz; sakin. 2. Yerine yapk, duralama, [dur-ala-ma] is. Durur gibi olma, duraklar gibi davranma eylemi, duralamak, [dur-ala-mak] gsz. f. [-r] [-l()-yor] 1. Durur gibi olmak, yavalamak. 2. mecaz. armak. .3. {az} Ayrlmak; dalmak. [DS] duralamak, [durala--mak] {az} ite, f. [-r] 1. Satamak. 2. dnl. f. Balamak. [DS] dural, [dura-l / durul-] sf. Sabit, duralk, [dur-u-l- > dur-a-lk] {eT} is. Ev. durallk, - [dural-lk] is. Dural olm a durumu, duralmak, [duru-l-mak / dur-al-mak] {az} dnl. f . [-r] 1. Durulmak, tortusu dibe kp arlanmak. 2. Uslanmak; durgunlamak. [DS] duralmin, [lk yapld yer ad olan Dren > Fr. duralumin] is. Yzde 94,5 alminyum, % 4 bakr, %05 manganez ve %05 magnezyum ve ok az miktarda demir ve silisyumdan meydana gelmi, mekanik direnci yksek hafif bir alam, duram, [dur-am] {az} is. Erek; ama. [DS]

1307

DUR

durgalamak, [durga-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()yor] Tespit etmek. [DS] durgu, [dur-gu] is. 1. O lmakta devam eden bir eyin birden kesilmesi; sekte. 2. mz. Bir mzik cmle sinde biti etkisi gsteren armonik zincirlemeler btn. durgun, [eT. tur-mak > tur-uk-m ak > tur-(u)lc-un / dur-(u)k-un / dur-gun] sf. 1. H areket etmeyen; du ran. 2. alkantsz; akntsz. 3. mecaz. Canl olm a yan; neesiz; dnceli. 4. Hareketsiz; snk. S durgun olmak, {az} Midesi bozulmak. [DS]|| durgun su, Aknts olmayan birikinti hlindeki ot.|| durgun ikinlik, eko. Ekonomide durgunluk ile enflasyonun birlikte yaanm as; stagflasyon. durgunlama, [durgunla--ma] is. Durgun, hareket siz hle gelme durumu, durgunlamak, [durgunla--mak] dnl. f. [-r] 1 . Durgun duruma gelmek; sakinlemek. 2. Canllk ve neesini yitirmek, durgunlatrm a, [durgunla-tr-ma] is. Durgun hle getirme eylemi, durgunlatrmak, [durgunla-mak] gsz. f. [-r] 1 . Durgun hle getirmek. 2. Durgunlamasna sebep olmak. durgunluk, -u [durgun-luk] is. 1. Durgun olma hli. 2. Hareket, kprt yokluu. 3. Cansz veya snk olma hli. 4. Neesizlik; keyifsizlik. 5. Zi hinsel adan yeteri kadar gelimemilik. durgurnak, [eT. tur-m ak > tur-ur-mak > dur-gurmak / j j i j / J^ A p ] {eAT} {OsT} gl. f. [-ur] 1. Ayaa kaldrmak; ayakta tut mak. 2. Dikmek; bina etmek. 3. Tketmek; zayf latmak. 4. Hareketten alkoymak; durdurmak. 5. Meydana getirmek; ortaya karmak. 6 . Gstermek, durgut, -du [dur-gut] {az} sf. Aptal. [DS] S durgut olmak, {az} Aptallamak. [DS] durgutmak, [tur-ut-mak / dur-ut-m ak /

durkuglanm ak, [tur-uk-mak > tur-(u)k-u (utanma, ekinme) / durku-la-n-mak] dnl. f. [-ur] Utan mak; ekinmek, durkun, [eT. tur-mak > tur-uk-m ak > tur-(u)k-un > dur-(u)k-un] {eT} sf. Durgun, durlak, - [dur-la-k] {az} sf. (Kisi iin) asalak. [DS] durlamak, [duru-la-mak > durla-mak] {az} gl. f. [r] [-l(u)-yor] (Ykanm amar ve kap iin) temiz sudan geirerek durulamak. [DS] durlan, [durla-n] {az} sf. Berrak; lekesiz. [DS] (krlang, -c [durla-n-g] {az} is. Durulmu sv; berrak sv. [DS] durlank, - [durla-n-k] {az} sf. (Sv iin) duru; durulmu; berrak. [DS] durlanm ak, [durla-n-mak] {az} dnl. f. [-r] 1 . Durulmak; berraklamak. 2. Du yapmak. 3. edil. f . alkalanmak; duru sudan geirilmek. [DS] durluk, -u [dur-luk] {az} is. Durulacak yer; durak. [DS] durma, [dur-ma is. 1. Hareketsiz kalm a durum ve eylemi. 2. Bir hareket veya iin kesintiye ura mas; beklemesi. 3. {eAT} {OsT} zf. Durmadan; s rekli olarak. durma, [dr-me > dur-ma ? ^Lj^] {eAT} is. 1. pekli kuma; al. 2. Srta yk yklem ek iin kulla nlan ynden ya da kldan yaplm ip. durmalamak, [durma-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] 1. B ir eyi yklenmek. 2. ocuu sarp srtnda tamak. [DS] durmalanmak, [durmala-n-mak] {az} edil. f. [r] (ocuk iin) durma denilen iple srta balan mak. [DS] durmadan, [dur-madan] zf. 1. Srekli olarak, aralk sz. 2. Duraklama yapmadan. durm ak1, [eT. tur-mak (ayaa kalkmak; dikilmek) > dur-mak / J_p] gsz. f. [-ur] 1. H a reketsiz olmak; kmldamamak. 2. Bir yerde biraz oyalanmak; elemek; tevakkuf etmek. Biraz d u rabilir miyiz? 3. lememek, almamak. Saat durmu. 4. Sona ermek; kesilmek; dinmek. R zgr bir ara durur gibi oldu. 5. Varlm srdrmek; yaamak; devam etmek. O maaza hl duruyor mu? 6 . Beklemek; dikilmek. Kapnn nnde yle ce durdum. 7. Birinin mal olarak bulunm aya de vam etmek; eski hlini korumak. Baba mlkii evle rimiz hl duruyor. 8 . V ar olmak. Ben daha duru yorum. 9. Bir yerde olmak; bulunmak. Bunca rezil likten sonra neden hl mdrlkte duruyor, anla myorum. 10. Belli bir durumda olmak. Biraz eik duruyor ama varsn olsun. 11. Bir grevde bulun mak; birinin hizmetine girmek. /azj (ayn) [DS] B ir apartmana kapc durmu. 12. (Olumsuz bii miyle) srekli almak. Durmadan ya z yazdm.

{OsT} gl. f. [-ur] 1. Durdurmak. 2. Ayakta durdurmak, durguz, [dur-gu-z] {az} sf. Uyank. [DS] S durguz gelmek, {az} Uyanmak. [DS] duri, [Far. dr- lSjj^] (du.ri.) {OsT} is. Uzaklk. durk, [turk / durlc] {eT} is. Bir eyin uzunluu; uzun luk. durkala, [dur+kal-a] {az} zf. A z kalsn; hemen he men. [DS] durkaru, [turk > *turk-ar > durkar] (durkaru:) zf. Aralksz; srekli; durmadan, durknmak, [tur-uk-mak > tur-(u)k-n-m ak > dur(u)k-n-mak] {eT} dnl. f. [-ur] ekinmek; utan mak; duraksamak, durklamak, [turk > turk-l-m ak > durk-l-mak] {eT} gl.f. [-r] Bir eyin enini boyunu lmek.

DUR

T M M M dursunm ak, [dur-sun-mak durenid, [Far. dr-end

1308

13. Bir konuyla ilgilenmek; stne dmek. Neden b kadar insan haklarnn zerinde durduu anla ld. 14. Dayanmak; direnmek; sabretmek; sebat etmek; karar etmek. Bunca aclardan sonra nasl durulur?. 15. {eAT} Kar koymak; kar durmak. 16. {eAT} {OsT} A yaa kalkmak. 17. {eAT} Kalmak. 18. Sakin olmak. 19. {eAT} Vazgemek; geri dur mak. 20. {eAT} Erimek; yerlemek. 21. {OsT} Ku rulmak; yaplmak. 22. {eAT} {OsT} Balanmak; kendini vermek. 23. {eAT} {OsT} Meydana gelmek; ortaya kmak; kopmak. 24. ok yaamak; yaa mak. 25. (Yiyecek vb. ile) ondan baka bir ey ye mem i ve imemi olmak. 26. Brakmamak; terk etmemek. Sznde duruyor mu? S dur, Bana geldii cmlelere, biraz zam an gesin hele, anlam katar.|| dura dur, {eAT} Biraz bekle; bekleye dur.|| dura de, {eAT} De kalka.|| duras yer, {eAT} D uracak yer; mekn; makam. || durduu yerde, 1. H i emek harcamakszm. 2. H i gerei yokken. || durduklayn durmak, {eAT} Eskisi gibi kalmay srdrmek; durumunu korumak. || dur durak, {az} Dinlenme; istirahat.\\ dur durak yok, Hi dinlenmeyok.\\ durmak oturmak, {eAT} {OsT} D p kalkmak; lfet etmek.\\ durmu oturmu, 1. Olgun; davranlar tutarl. 2. Arla kamayan. || durmuluk oturmuluk, Olgunlua ulam olm a hli.|| duru durmak, {eAT} Durmay srdr mek; durmak.\\ duru gelmek, {eAT} {OsT} Ayaa kalkmak; kyam etm ek.|| duru kalmak, {eAT} {OsT} D ikilip kalmak.\\ durup dinlenmeden, A ra verme den, srekli; arka arkaya.|| durup dururken, 1. H i gerei yokken; gereksiz yere. 2. Anszn.\\ du rup oturmak, {OsT} D p kalkmak.\\ duru var mak, {eAT} {OsT} 1. Birden kalkp gitmek; kendini ileri atmak. 2. Boa gitmek. durmak2, [tur-mak > dur-mak] yard. f. [-ur] Sonuna geldii fiillere srerlilik anlam katar; ....-yi sr drmek. gidedurmak, yapadurmak. durmakszn, [durmak-szm] zf. Hi durmadan, durmam acasna, [durma-maca-s--n-a] zf. Hi dur madan. durmaszdan, [durma-sz-dan] {az} zf. Durm aks zn; hi durmadan. [DS] durmu, [dur-mu] sf. 1 . lemeyi, almay brak m olan; ilemeyen; almayan. 2. ok bekletil m i; bayat. S durmu oturmu, 1. Uslanm; oturaklam. 2. Dengeli; dzenli. durna1, [eT. turna] {az} is. zool. Turna. [DS] t? durna gz, {az} A z yem ek alan kk kap. [DS] durna2, [Ar. turra (kuma kenar) ?] {az} is. 1. apka siperi. 2. Dam saa. [DS] durnvis, [Far. dr-nvs is. Uzaktan yazar; telgraf, durral, [Ar. turra > + T. -h] {az} is. Kasket. [DS] (du.rnvi.s) {OsT}

_ ] {eAT} dnl. f [,:> (du:reni:d) {OsT}

ur] Korku, ekinti yznden duraklamak. [DK] is. Uzaktan iitir; telefon. -durt-, [-dr-t- / -dir-t- / -dur-t- i -dr-t- / -tr-t- / -tirt- / -tur-t- / -tr-t-] yap. e. -drtdurtm ak, [durt-mak] {az} g l . f [-ar] tmek. [DS] durtunm ak, [durt-un-mak] {az} dnl. f. [-ur] Olay karmaya almak; birisine atmak. [DS] durtut, [dur+tut] {az} is. Sk dzen; disiplin. [DS] duru1, [eT. tur-u>tur-/tur-u>dur-u sj? -Sjj-KI sf 1* Saydam; saf, temiz; bulank olmayan; berrak. {eAT} {OsT} (ayn) 2. Durgun; sakin. {OsT} (ayn) 3. {az} (Ayran, orba, urup vb. iin) suyu ok olan; koyu olmayan; sulu. [DS] 4. {az} (Yiye cek iin) kat deil sv hlde. [DS] 5. {az} (Patl can, bamya, domates, fasulye yemekleri iin) sulu. [DS] S duru beyaz, (Ten iin) ak renkli ve p rzsz.\\ duru blla, {az} Gzel kz. [DS]|| duru kesim, dnz. Denizlerde n az ok szabildii drt y z metreye kadar olan derinlik. duru2, [dur-u] {az} is. Hediye; bahi. [DS] duru3, -u [Ar. dr > dur xp] (duru;) {OsT} is. Zhlar. durub, -bu [Ar. darb > durb / zurb (duru. b) {OsT} is. arpmalar; dvmeler; vurmalar. 0 durb- emsal, {OsT} Ataszleri. duruca, [duru-ca] {az} sf. Suluca; biraz sulu. [DS] durucak, - [duru-cak] {az} is. Sidik. [DS] durucu, [tur-u > dur-ucu] sf. Bir yerde srekli kalan; durm ay i edinen; duran, durug, [tur-mak > tur-u > dur-u] {eT} is. 1. Duru lacak yer. 2. Dalarda snm a yerleri, duruglag, [tur-u > * tur-u-l-m ak > tur-u-l- > dur-u-l-] (turula;) {eT} is. Durulacak yer. durugsam ak, [turu > turu-s-mak > duru-smak] {eT} g sz.f. [-r] Durm ak istemek -duruk, [durmak / tum ak > dur-uk > -dirik / -dirile / -trk / -tirik / -drk / -duruk / -trk / -turuk] yap. e. -* -dirik. {eAT} (ayn) duruk, -u [eT. tur-uk / tur-ug > dur-uk] is. ve sf. 1. Olduu durumu koruyan; deimeyen; durmu. 2. Deiim gstermeyen; sabit; duraan; statik. 3. Dalarda snlacak yer. 4 .fz. Kuvvetlerin denge lenmesi ile ilgili. 5,fz. Hareket etmeyen cisimlerin zerindeki kuvvet dengeleri ile ilgili bilim dal; statik. 6 . fiz. Dalgal akm motor veya reteleri zerinde bulunan hareketsiz blm; stator. 7. {az} Boy atmam; gelimemi. [DS] 8. {az} Yutulamayan; boazda kalan yiyecek. [DS] 9. {az} Y o urt konulan ta kap. [DS] durulduk, -u [tur-uk-luk > dur-uk-luk] is. 1. Duruk olma hli. 2. Durgunluk; clzlk.

M litil S O M . 130 9

DUR

durukmak, [eT. tur-m ak > tur-uk-m ak > dur-uk-mak / jA ji] {eAT} gsz. f. [-ur] 1. Duraklamak.

2. Karar klmak; durmak; dinmek; {az} (ayn). [DS] 3. {az} Kmldamamak. [DS] 4. {az} (Atlan, den ya da suda hareket eden nesne iin) nne gelen engele taklmak. [DS] 5. {az} (Yiyecek iin) boazda kalmak; yutulamamak. [DS] 6 . Karar ve duruluk, -u [tur-u-luk > dur-u-luk jJ_p] is. 1. Duru rememek; tereddt etmek. 7. Dnceye dalmak. 8 . olm a hli; safiyet; berraklk. {eAT} {OsT} (ayn) 2. Durgunlamak; mahzunlamak. 9. Yaramazl b Duru olan eyin nitelii. 3. (Anlatm iin) kolay rakmak; uslanmak. anlalr olma; sadelik; yalnlk. 4. nci, elmas gibi deerli talarn saydaml. 5. {az} Durulam a su duraksam ak, [duruk-sa-mak] {az} gsz. f. [-r] [s(u)-yor] (Akan svlar iin) durulur gibi olmak. yu. [DS] [DS] durum ', [eT. tur-mak > tur-um > dur-um] is. 1. duruksun, [duruk-sun] sf. Karar veremeyen; karar Belirli bir zaman kesiti iinde bir eyi belirleyen sz; mtereddit, nitelik ve artlarn tm; hl; vaziyet; keyfiyet, durukturmak, [durulc-tur-mak] {az} gl. f. [-ur] 1 . (1935). 2. Bir eyin genel grnm; bulunm a ve Karar vermek. 2. Pazarlkta uyuam ayan iki kiiyi durma biimi; konum; duru biimi. 3. Bireyin top anlatrmak. [DS] lum iindeki ilikileriyle belirlenen konumu. 4. dbl. durul, [duru-1] {az} is. Tortu. [DS] sim ve isim soyundan kelimelerin birbirleriyle v e durulama, [duru-la-ma] is. Duru hle getirme eyle ya fiillerle olan ilikilerini belirleyen zel biim; mi. fi5 durulama suyu, amarn ykand en son hl. 5. Bir kiinin fiziksel grnm. 6 . Davran, duru su. davran biimi; tavr; hl. 7. ekon. Bir ticari ilet m enin belli bir tarihteki varlklarn kalem kalem durulam ak1 [duru-la-mak] gl. f . [-r] [-l(u)-yor] 1 . , gsteren cetvel; dkm listesi; envanter. 8 . fel. Bir Durulmasn salamak. 2. amar ykarken ze insann iinde yaad doal, sosyal ve tarih o r rinde bulunan tem izlik maddelerinden arndrmak. tamla somut ilikilerinin tm. 9. huk. Bir kiinin 3. El ykama srasnda elde bulunan sabunlar suyla toplumda ve aile iindeki niteliini, uyrukluunu, gidermek. meden hlini, hsmln, adn, ikametghn ve durulamak2, [duru-la-mak] gl. f. [-r] [-l(u)-yor] ehliyetini belirten niteliklerin tm. 10. bsy. Bir Y ourttan ayran yapmak, bilgisayarn zel alma hli. 11. {eT} sf. Bir adam durulanma, [durula-n-ma] is. D uru hle getirilme boyu. S durum almak, 1. Belli bir duru biimine eylemi. gemek. 2. B ir olay karsnda belli bir tavr ta durulanmak, [durula-n-mak] edil. f. [-r] 1. (ama knm ak.|| durum belirteci, dbl. -* durum zarf.|| r vb. iin) duru sudan geirilerek zerindeki te durumdan ders karmak, inde bulunulan art mizlik maddesi artklarndan arndrlmak; duru lar deerlendirerek yanl adm atmamak.\\ du sudan geirilmek. 2 . dnl. (nsan iin) ykanm a rum dil bilgisi, dbl. Cmleyi bir eylem, isimleri bu sonunda zerinde bulunan sabun vb. kpklerini eyleme belli bir anlam ilikisi ile bal dizimler gidermek iin temiz su dknmek. olarak ele alan ve bu anlam ilikileri arasndaki durulama, [durula--ma] is. Duru hle gelme eyle bantlar derin yapda inceleyen dil bilimi kura mi. m'.|| durum eki, dbl. sim ve isim soyundan kelime durulamak, [durula--mak] dnl. f. [-r] Duru hle lerin birbirleriyle veya fiillerle olan iliki biimle gelmek; durulmak, rini gsteren belirtme (-i), ynelm e (-e), kalma (duruldurmak, [turul-dur-mak > durul-dur-malc] {eT} de), kma (-den) ve tamlayan (-in) ekleri; hl eki. || gl. f. [-ur] D uru hle getirmek; durultmak. durum fiili, dbl. Cmlede znenin belirli bir du durulma, [dur-ul-ma] is. 1. D urgun ve duru hle gel rumda olduunu bildiren fil.\\ durum komedisi, me eylemi; bulanklktan kurtulma. 2. kim. Bir s ed. Komiklii karakterden deil de durumdan ka vda sspansiyon hlindeki kat maddenin, kendi ran komedi tr. || durum ortac, dbl. Geni zam an hline braklnca ayrlmas, kavram iinde sfat olarak kullanlan fiil; durum durulmak, [eT. tur-mak > tur-ul-m ak > dur-ul-m ak sfat fiili.\\ durum tanmlam as, Birey y a da km e edil. f. [-ur] 1. (Sv iin) bulankl git nin, karlat yeni durumlar gem i hayat dene mek; duru hle gelmek; durulamak. {eAT} (ayn) 2. yim lerinin etkisi altnda alglayp tanmlamas,|| (Karklk, rzgr, frtna vb. iin) dinmek; sakindurum tm leci, dbl. B ir eylemin hangi artlarda lemek. 3. (Kii iin) uslanmak; sakinlemek; bk gerekletiini belirten tmle.\\ durumu bozul mak; usanmak. 4. {eT} Usanmak; bkmak, mak, leri yolunda gitmemek; parasal skntya durultma, [duml-t-ma] is. Durulm asn salama dm ek.|| durumu dzelm ek, leri yolunda git eylemi. mek; parasal sknts kalmamak.\\ durum ulac,

durultmak, [durul-t-mak] gl. f. [-ur] 1. Duru hle getirmek; durulmasn salamak. 2. Bir svy keltisinden ayrmak iin baka kaba aktarmak. 3. A k bir hle getirmek. 4. arap retiminde maya lanma balamadan nce ray tortusundan ayr mak. 5. {az} Kat bir eyi sv hle getirmek.

DUR

II1 M T O S M .

dbl. Hem balama hem de z a r f grevi yklenen fiilim si; hl z a r f fiili. |j ... d u ru m u n d a olm ak, ... zorunda olmak; ... zorunluluunu duymak.\\ d u ru m yeri, {eAT} D urak yeri; tevakkuf mahalli.\\ d u ru m zarf, dbl. Fiillerin anlamlarn durumlar bak mndan etkileyen zarflar. d u ru m , [Lat. durum (dz, salam)] is. Bir buday tr. d u ru m a k , [tur-mak > dur-u-mak {eAT} gsz. f . [-r] Durup dnmek; teemml etmek, d u ru m c u lu k , -u [durum-cu-luk] is. fel. 1968 renci hareketlerine kaynaklk eden, her trl top lum dzenini ve tasarsn alaya almay, gelenek hline gelmi her trl arball gln duruma drmeyi amalayan felsefe, d u ru m sal, [durum-sal] sf. Duruma ilikin; durumla ilgili. d ru m sam ak , [durum-sa-mak] gsz. f. [-r] [s(u)yor] 1. N e diyeceini veya ne yapacan kestirememelc; beklemek; duraklamak; duraksamak. 2 . {az} Tartmada son sz sylemeyip sz azn da kalmak. [DS] d u ru m su n m a k , [dur-umsun-mak] {az} dnl. f. [ur] 1. D urur gibi olmak. 2. (Su iin) durulmaya yz tutmak. [DS] d u ru m su z, [durum-suz] {az} sf. 1. Yerinde dura mayan; hareketli; haar; yaramaz. 2. (Kii izin) m nasebetsiz; cidd olmayan. 3. Yoksul. [DS] d u ru n d u , [durun-du] {az} nl. Dur hele. [DS] d u rn d u rm a k , [turun-dur-mak > durun-dur-mak J jijjjjjt] {eAT} gl. f. [-ur] Durmasna olanak sa lamak. d u ru n m a k , [tr-mak > tur-un-m ak > dur-un-mak] {eT} dnl. f. [-ur] Dayanmak; diretmek; dayatmak, -d u ru r, [-dur-ur / -tur-ur] {eAT} ek. e. -dr; - dur. Bu gece su nevbeti senh durur (enindir). Yz Hadis Tercmesi, d u ru r , [tur-ur / dur-ur j j j t ] {OsT} sf. Durgun; sakit. d u ru rm a k , [tur-ur-mak > dur-ur-mak {eAT} gl. fi [-ur] 1. Durdurmak; hareketine engel olmak. 2. Bir grev vermek. 3. Ayakta durdurmak; durdurmak; sabit klmak. d u ru , [tur-u > dur-u j.J?] is. 1. Durma eylemi veya biimi. 2. V cut arlm en dengeli biimde tayabilm ek iin ayak ve bacaklarn almas gere ken zel durum. 3. spor. Atletizm de yara balama ncesi atletlerin almak zorunda olduklar vaziyet. 4. {eAT} Direnme; kar koyma. S d u ru verm ek, {OsT} Mukavemet etmek; kar koymak; direnmek. d u ru m a , [dur-u-ma] is. 1. Karlkl olarak birbiri ne vaziyet alacak biimde durma eylemi. 2 . hk. Davac ve daval taraflarn yarg nnde hazr bu lunduklar yarglam a evresi; muhakeme, (1935). 3.

{az} klarn karlkl olarak birbirlerine sz atmalar. S d u ru m a d a n v areste tu tu lm a, San n durumaya katlm ama isteinin uygun grl mesine ilikin m ahkemece verilen karar.\\ d u ru m an n akl, M ahkemede yaplan yarglamann herkese ak olmas ilkesi. d u ru m a k , [eT. tur-u-m ak (yzlemek) > dur-umak J^A ^] ite, fi [-ur] 1. {az} almak; u ramak; sebat etmek; direnmek. [DS] 2. {OsT} Kar karya gelmek. 3. Dmanca davranlarda bu lunmak; muhasamaya girimek; arpmak; mca dele etmek. 4. {az} Dediinde direnmek. [DS] 5. {a:} fkesi geip yumuamak. [DS] d u ru tm a k , [tur-ut-mak > dur-ut-m ak Jjoj.p] {eAT} gl. fi. [-ur] Durdurmak; kaim klmak. d u rzu l, [Sansk. trisla] {eT} is. Y abaya benzer parmakl bir ara. [EUTS] dust, [Far. d s tc jj ] (du:st) {OsT} is. Dost. d u 1, [eT. t / d] {eAT} is. 1. Yan. 2. Karda bulunan yer; kar. 3. Yz yze; mukabil. 4. Tesa df. 5. {az} Dorultu; yn; istikamet. [DS] 6 . {az} Oyunda kale. [DS] 7, {az} Rzgr tutmayan yer; kuytu. [DS] i? du denk, {eAT} Eler; akran lar,|j du olm ak, {eAT} 1. Rastlamak; rast gelmek; tesa d f etmek. 2. Uramak; mptela olmak; girif tar olmak. 3. M azhar olmak; nail olmak. 4. Ynel mek. 5. {az} B ir yere balanmak. [DS] d u 2, [Far. d J ^ ] (du:) {OsT} is. 1. Omuz; srt. 2. Dn; gece. 3. Rya. S d azm ak, {OsT} Ryada ihtilam olmak.\\ d -be-d, Omuz om uza.j| db er-d , {OsT} Omz omuza.\\ d-i g ayret, Gay ret, tahamml omuzu; katlanma, dayanma; m ill onur, itibar. d u J, [Fr. douche] is. 1. Temizlik veya tedavi ama cyla vcuda su veya baka bir sv pskrtme ii. 2. Bu tr pskrtmeyi salayacak biimde yaplm aygt. 3. gnl. Banyo. S du y ap m ak , Pskrtme su ile ykanm ak; ykanmak. du ab , [Far. db (du:a:b) {OsT} is. zm veya hurm a pekmezi. du ak , - [eT. t (toka; kopa) > tu-mak (kstek lemek) > tu-a-u / dua / dua-k j U j i / j^ o] is. 1. At, eek gibi hayvanlarn iki n ayan bir iple balamak suretiyle yaplan bir trl serbest hareke ti nleyici kstek, {az} (ayn) [DS] 2. {az} Hay vanlarn ayaklarm balam ak iin zel olarak yn den yaplm ip. [DS] 3. {az} atall aatan ya plm a kstek. [DS] 4. {az} mecaz. Ayak ba olan ey. [DS] 5. {az} Dven kanatlarn birbirine tuttu ran aa. [DS] 6 . {az} B ir eyin dmemesi iin yaplan aa destek. [DS] 0 d u a k kesm e, {az} Yeni yrm eye balayan ocuklarn dmesine en-

1 C M

.1 3 1 1

DUT

gel olaca dncesiyle yaplar, ocuklarn ayak lar arasna balanan kurdeleyi kesme treni. [DS] d uaklam a, [duak-la-ma] is. D uak balama, takm a eylemi. d uaklam ak, [tuak-la-mak > du-a-k-la-mak g l . f [-r] /-K u-yorJ 1. A t veya eek gibi yk hayvanlarnn n ayaklarn birbirine yakn bir biimde iple balamak; ksteklemek. {eAT} {az} (aym) [DS] 2. mecaz. yapanlara, alanlara engel olucu davranlarda bulunmak, d uaklanm ak, [duakla-n-mak] {az} dn. f. [-f] Ayak ta ya da bir engele taklarak dmek. [DS] d uam ak, [eT. tu-m ak (ksteklenmek) > dua-mak] (az) g sz.f. [-r] [-(u)-yor] Beklenmeyen bir ey le anszn karlamak. [DS] duanm ak, [eT. ta-m ak > tu-a-n-m ak / du-a-nmak jiL ijk ] {eAT} edil. f. [-ur] Balanmak; ks teklenmek. d u ara, [Ar. dur IjLa] (dua:ra:) {OsT} is. Put perest Araplardan N abatlerin tanrs, duenti, [d-nt > duenti ?] {az} is. Dnce. [DS] duge, [? duge] {az} is. Yumruk. [DS] dugelnek, [eT. tu-mak (tahmin etmek) > du+gelmek] {az} gsz.f. [-ir] Tahmin etmek. [DS] duguluk, -u [du-gu-luk] {az} is. Sersemlik; ga fillik; budalalk, d ugurm ak, [tu-mak > tu-ur-m ak > du-ur-mak] {eT} g l . f [-ur] Karlatrmak; rast getirmek. [DS] duin, [Ar. dn / dne oA s -5 ! -As-5 (du:i:n) ] {OsT} f. D n gece ile ilgili, duize, [Far. dze >>>] (du:i:ze) {OsT} is. 1. El dememi kz; bakire. 2. mecaz. Prl prl, terte miz. duizegn, [Far. dzegn {OsT} is. Gen kzlar; bakireler, duizeg, [Far. dzeg (du:i:zegi:) {OsT} is. Bakirelik; kz olan kz olma, duka, [duka] {az} is. 1. Yz; ehre; yzn ene ksm; avurt. 2. sf. Aklsz; dncesiz; sersem.
[DS]

dulasn ak, [dula--mak] {az} dnl. f. [-n] Sa tamak. [DS] duluk, -u [du-luk] {az} is. Rahat. [DS] d un ak , [eT. tu-mak / d-mak] gsz. f . [-ar] 1. {eT} {az} Rast gelmek; rastlamak. [DS] 2. {az} Yakalanmak; tutulmak. [DS] d u ta, [Sansk. dust] {eT} is. Kt ruh. [EUTS] d u u k tu rm a k , [duuk-tur-mak] {az} gl. f. [-ur] 1. Birbirine drmek. 2. Angarya i yaptrmak. [DS] d uu, [du-ul] {az} sf. (Kii iin) sarsak. [DS] d u u n a, [duu-n-a] {az} zf. 1. Rast gele. 2. Faydasz yere; bouna. [DS] d u u n am , [duuna-m] {az} zf. stemeden; istem eye rek. [DS] d u u rm ak , [tu-mak > tu-ur-mak > du-ur-mak] {eT} g l.f. [-ur] 1. Karlatrmak; rast getirmek. 2. Kavuturmak, d u u m ak , [tu-mak > tu-u-mak > du-u-mak] {eT} ite, f. [-ur] Karlamak; kavumak; rast gelmek. d u t, [Far. tt / td ' I o y ] is. 1. Kuzey yarm k renin lman blgelerinde yetien, yapraklan sarmal dizili, testere gibi dili, meyveleri birleik, iekleri iki eeyli, pek ok tr bulunan bir aa, (Morus alba, Morus rubra, Morus nigra). 2. Bu aacn be yaz, krmz veya kara olan meyvesi. 3. argo. ok sarho. <3 d u t gibi. ok sarho. || d u t gibi olm ak, 1. ok sarho olmak. 2. Utantan dolay kzar m ak.|| d u t k u ru su , 1. mutf. Kurutulmu dut meyve si. 2. mecaz. Z a y f ve clz kadn. |j d u t pekm ezi, mutf. D ut meyvesinin suyu ile yaplan koyu kvaml bir tatl yiyecek.\\ d u t pestili, m u tf Ezilmi ve p e k mez topra ile kaynatlm dut meyvelerim ince tabakalar hlinde gnete kurutmak suretiyle elde edilen pestil.\\ d u t u ru b u , tp. Kara duttan ya p lan, az yaralarn tedavi amacyla kullanlan an tiseptik urup.|| d u t yem i B u lg ar gtne d n m ek, argo. 1. (Konuma iin) dr dr konuup dur mak. 2. (Kii iin) gevezelik etrnek.\\ d u t yenmi b lble dnm ek, 1. Neesini ve konukanln yitirmek; susmak. 2. Cevap vermemek. d u ta 1, [tut-a > dut-a -j^] {OsT} is. . Rehin. 2. Sara hastal. d u ta 2, [tut+a > dut+a sa] {eAT} iinl. Tutsan a! S d u ta elm a, {az} Dalndan elle koparlarak topla nan elma. [DS] d u ta c a k 1 - [tut-acak > dut-acak , / jij^ ] {eAT} {az} is. Ate zerindeki tencereyi tutup in dirmeye yarayan bez paras. [DS] d u ta c a k 2, - [tut-acak > dut-acak] {az} is. Maya. [DS] d u tag u n , [duta-un] {eT} is. Gnahlardan arnm ve kurtulmu kimse. [EUTS]

(du:i:zeg:n)

dukulu, [duku-Iu] {az} sf. Tetikte olan; uyank.


[DS]

d u k u rar, [Sansk. dukaracary] {eT} is. Istrap. [EUTS] dulam ak, [eT. tu-mak (tahmin etmek) > du-lamak] {az} gsz. f [-r [-l(u)-yor] 1. Rastlamak; rast gelmek. 2. (Bir i iin) grmeden, el yordam ile yapmak. 3. Acele etmek. [DS] dulanm ak, [dula-n-mak] {az} dnl. f. [~r] Bir eyin zerine dmek; o eyi kendine i edinmek; dadanmak. [DS]

DUT

f l l M 0l K S M .
dutgal, [tut-mak > a. tut-ar > tutkal] {az) is. Tutkal; zamk; yelim. [DS] dutge, -ci [tut-mak > tut-ge] {az} is. Tutacak. [DS] dutgiller, [dutgil-ler] is. bot. rnek bitkisi dut olan dnenceler arasndaki lman blgelerde yetien dut, incir gibi bitkiler familyas, (Moraceae). dutgun, [tut-mak > tut-un > dut-un / jj 'ja

dutaan, [dut-aan l'ji] {OsT} sf. 1. Skca tutan; iyi tutan. 2. (arap iin) sarho eden. dutak1, ftut-ak > dut-ak j l t j j ] {eAT} is. Dudak. dutak2, [tut-ak > dut-ak Jlja] {eAT} {az} is. 1. Saban ynetm ek iin elle tutulan yeri; tutamak; tutacak; kulak. 2. Keser, testere, burgu gibi aygt lar. 3. Sulu bir kimsenin affedilmesine sebep ola cak ey. 4. sf. (Kii iin) ona buna sataan. 5. Scak tencereyi tutmaya yarayan bez paras; tutacak. [C.S] dutalak, - [dut-ala-k] {az} is. 1. fke; hiddet; kin. 2. Sara nbet. [DS] S dutala dutmak, {az} 1. Hiddetlenmek. 2. Sara nbeti tutmak. dutalga, [dutal-ga] {az} is. -* dutalak. [DS] dutalk, - [duta-hk] {az} is.^> dutalak. [DS] dutalkl, [dutalk-l] {az} sf. fkeli; sinirli. [DS] dutam, [tut-mak > tut-am] {az} is. Elle tutulabilen miktar; tutam. [DS] dutam ak1 - [tut-mak > tut-a-mak] {az} is. 1 . , Tutacak. 2. Sap; kulp. 3. Delil; kant. 4. Sebep; ve sile; neden. 5. Frsat. 6 . Tutunacak, dayanacak kimse veya yer. dutamak2, - [tut-mak > tut-a-mak] {az} is. 1. Ana para. 2. Rehin. [DS] dutamak3, - [tut-mak > tut-a-mak] {az} is. Atei tututurmakta kullanlan kolay yanabilen paralar. [DS] dutamk, - [tut-mak > tut-a-mk] {az} is. Tutacak ey. [DS] dutam lanmak, [tut-mak > dut-am-la-n-mak {OsT} edil. f. [-ur] Avula tutulmak; avu iine alnmak; tutamlanmak, dutar, [Far. d (iki) + tr (tel)] (duta:r) {OsT} is. muz. D ut aac gvdesine barsaktan iki tel gerilen ve Krgz, zbek ve Taciklerde kullanlan bir tr telli saz. dutarak, [tut-mak > tutar-k / dutar-ak J tjliji] {OsT} is. Sara nbeti. S dutara dutmak, {az} 1. H id detlenmek. 2. Sara nbeti tutmak. [DS] dutarga, [tut-mak > tutar-ga] {az} is. Sara.nbeti. [DS] S dutargas dutmak, {az} 1. Hiddetlenmek. 2. Sara nbeti tutmak. [DS] dutargal, [tut-ar-ga-l] {az} sf. Saral; sara hastal olan. [DS] dutark, [tut-mak > dut-ar-k] {eAT} is. Sara nbeti, duta, [eT. tut-u / tut-a] {eAT} sf. 1. Srekli deen; bitiik; komu olan. 2. Megul olan; uraan. 3. {az} Tank. [DS] fi1 duta olmak, {eAT} 1. K ar lamak; rastlamak. 2. Yaklamak; mukarin olmak. 3. M egul olmak; almak. duta, [tut-ca] {az} is. amur. [DS] dutuluk, -u [dutu-luk] is. 1. Dut aac yetitirme ii. 2. Dut meyvesinden yararlanm a ii ve teknii.

jjA jk] {eAT} sf. 1. Esir; tutsak; mahpus. 2. (Flava iin) yam ur ya da kar yaacak gibi olan; kapal, duthun, [tut-mak > tut-hun uio] {eAT} sf. Esir; tut sak; mahpus. dutkal, [tut-mak > a. tut-ar] {az} is. Tutkal. [DS] dutkun, [tut-mak > dut-kun jj a ] {eAT} sf. Esir; tutsak; mahpus, dutkunluk, -u [dut-kun-luk] {az} is. Ballk. [DS] dutlamak, [tut(u)l-a-mak] {az} ite, f. [-ir] Kav ga iin birbirine saldrmak; kavgaya tutumak. [DS] dutluk, -u [dut-luk] is. D ut aac bahesi; dut aa larnn oka bulunduu yer. dutma, [tut-ma / dut-m a 4 5.5 / <db] {OsT} is. 1. Tut mak eylemi. 2. Hizmeti; ii; uak; yanama. {az} (ayn) [DS] 3. {az} Srtma. [DS] dutma, -c [tut-ma + a / tut-ma] {az} is. mutf. 1 . nce ince kesilm i hamurdan yaplm a orba. 2. K k kk kesilmi hamur suda halandktan sonra pimi m ercim ek ve sarmsakl yourt ile yaplan bir yemek. 3. Dvlm budaydan yaplan bir yemek. [DS] dutmak, [eT. tut-mak / dut-mak j i j a / j j j ] {eAT} {OsT} gl. f. [-ar] 1. Elle kavramak; tutmak. 2. {eAT} Sabit klmak. 3. {eAT} {OsT} Farz etmek; yle saymak; addetmek; kabul etmek. 4. {eAT} Yapmak; amel etmek. 5. {eAT} Saklamak; korumak; gizle mek. 6 . {eAT} stila etmek; zaptetmek; kaplamak. 7. {eAT} {OsT} Kapamak; seddetmek. 8 . {az} Hazr lamak. [DS] 9. Elde etmek; ilzam etmek; ihtiyar etmek. 10. {eAT} {OsT} Gitmesine engel olmak; b rakmamak; alkoymak. 11. {OsT} Kullanmak. 12. {OsT} Karsna koymak. 13. {az} (ok yal ya da tatl olan yiyecek iin) tkamak; kesmek. [DS] 14. {OsT} (Dii hayvan iin) iftletikten sonra yav ruya kalmak; dllenmek. 15. Alevlenmek; yanmak; t u t u m a k . duta gelm ek, {eAT} Yannda getirmek; alp gelm ek.|| duta gitmek, {eAT} Tutup gitmek; alp gtrmek.\\ duta komak, {eAT} Alkoymak; brakmamak; te v k if etmek. || duta toplamak, {az} Meyveyi rselenmemesi iin elle toplamak.\\ dutup duravarmak, {az} H i unutmamak; fik ri sabit hle getirmek. [DS]|| dutup durmak, {az} 1. D e vam etmek; srekli olmak. 2. Srekli olarak birini korumak. [DS]

i m

c e s m

1313

DUV dutum, [tut-um] {az} is. Tutum. [DS] dutum lu, [tut-um-lu] {az} sf. Tutumlu. [DS] dutum suz, [tut-um-suz] {az} sf. Tutulmayan; rabet grmeyen; tutunmayan. [DS] dutunm ak, [tut-un-mak > dut-un-mak ^ j ^ ] {eAT} dnl. f. [-ur] 1. Edinmek; telakki etmek; ittihaz etmek. 2. Tutulmak. 3. {az} Sebat etmek; tutun mak. [DS] 4. {az} Sevmek; beenmek; holanmak. [DS] 5. {az} Kendini sevdirip itibar kazanmak. [DS] 6. {az} Rabet etmek. [DS] duturuk, [tut-ur-uk > dut-ur-uk {eAT} is. 1. Ate .tututurmaya yarayan r p. 2. {az} sf. Kullanlm; tutulmu. [DS] 0 duturuk etmek, {az} B ir kabn iine az bir yiyecek koyarak bo yere igal etmek. [DS] dutu, [tut-u / dut-u j m ] {eAT} is. Davran; hl; hareket; tavr, dutumak, [tut-mak > tut-u-malc j * - ^ ] {eAT} ite.

dutra, -c [tut(u)r-a] {az} is. Bakra, m arapa vb. eylerin kulpu. [DS] dutrak, [dut(u)r-alc > dutrak 3y 3 ^\ {eAT} is. Ate tu tuturmaya yarayan r p. dutruk, [dut(u)r-ak / dutrak / dutruk {OsT} is. Ate tututurmaya yarayan r p. dutsak, [tutsa-k > dut-sa-k jL-ij / J l jj] {eAT} {OsT} is. Esir; tutsak, dutsaklk, [tutsak-lk > dutsal-lk {eAT} is. Esaret; klelik, dtsu, [dut-su] sf. Dut biiminde olan. 0 dutsu meyve, Birbirine yar yarya yapk sulu kk taneciklerden oluan meyve. dutturmak, [dut-tur-mak] {az} gl. f . [-ur] 1. Uy durmak. 2. Benzetmek. 3. litirmek. [DS] dutu1 [tut-u > dutu jii] {eAT} is. 1. Gven belgesi , olarak verilen nesne; rehin, {az} (ayn) [DS] 2. {az} potek. [DS] 3. {az} Alverite verilen pey. [DS] 4. {az} N ianllarn birbirine vermi olduu hediyeler. [DS] 5. {az} Hediye. [DS] 6. {az} Dul kadnn evlenmek iin sz verdiini bildirir hediye. [DS] 7. {az} ar. [DS] 8. {az} Belirti; iz; im. .[DS] 0 dutu komak, {eAT} Rehin olarak brak mak.|| dutuya durmak, {eAT} Rehin koyarak ba lamak,|| dutuya komak, Rehin brakmak. {eAT}

f [~ur] Tutumak, dutuz, [tut-mak > tut-uz] {az} sf. Tutulan; elde bulunan. [DS] 0 dutuz etmek, {az} 1. Oyalamak; m egul etmek. 2. dn alnan bir eyi gereinden ok uzun sre alkoymak. [DS] duty free, [ng. duty free] is. Baz vergilerden m uaf olarak satlan mallar; vergisiz; gmrksz, dutu2, [tut-u / dut-u ^ j i ] {OsT} {az} is. Sara nbeti. duv, [duv (yans.)] {az} is. kiyi yudumladktan sonra karlan ses. [DS] [DS] duvak, - [eT. t-m ak / t-malc (kapamak, rtmek) > dutucu, [tut-ucu] {az} is. 1. Pinti. 2- Tutumlu. [DS] tu- (rt, kalpak) + -ak (klt. e.) > tu-ak > du dutuk1 [eT. t-m ak / t-m ek (kapamak) > tu-t-uk > , vak] is. 1. Gelinlerin balarn ve yzlerini kapatan dutuk j i ] {eAT} {OsT} sf. 1. Kapal; rtl. 2. is. ssl rt. 2. {az} Kp, baca, tandr gibi eylerin Perde; pee; yamak; duvak. yass ve yuvarlak tatan yaplm kapa. [DS] 3. dutuk2, [tut-uk > dut-uk ^j-s] {eAT} is. Rehin kar {az} Topraktan yaplm tencere, mlek veya kp kapa. [DS] 4. {az} Baca zerine dikilen yas l verilen para. s talar. [DS] 5. {az} Kiremit paras. [DS] 6. dutuk3, -u [tut-uk] {az} sf. 1. (Hava iin) yaacak {az} M ukavva klah. [DS] 0 duvaa girmek, durumda; kapal. [DS] Gelin olmak.|| duvana doymamak, Yeni gelin dutuk4, -u [tut-uk] {az} sf. (Kii iin) utanga. ken kocasn kaybetmek veya kendisi lmek.\\ du [DS] vak ama gn, {az} G erdek gecesinin sabah. dutuk5, -u [tut-uk] {az} sf. (Kz iin) kzlk zar [DS]|| duvak dn, {az} Duvak gn. [DS]|| ameliyatsz alamayan. [DS] duvak dkn, 1. (Kadn iin) yeni gelinken dul dutulga, [tutul-ga] {az} is. 1. Sara nbeti. 2. Bu kalan. 2. Evlenmee ok hevesli olan. || duvak g day tarlalarnda yetien tohum u zehirli yaban bir n, {az} Gerdek gecesinin ertesi gn yeni evlile bitki; mrdmk, (Lathyrus sativus). [DS] rin evinde yaplan elence. [DS] dutulmak, [tut-ul-mak > dut-ul-m ak / j* -^ ] duvak, [duvak-] is. Duvak yapan ve satan kimse, {eAT} {OsT} edil. f. [-ur] 1. {eAT} M ahkm olmak. duvaklam a, [duvak-la-ma] is. Duvakla rtme eyle 2. Zan altna dmek. 3. {eAT} D urdurulmak; zapt mi. edilmek. 4. {eAT} {OsT} D onuklamak; kararmak. 5. duvaklam ak, [duvak-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] Sklmak. 6. {eAT} Sesi km az olmak. 7. {eAT} Birinin ban duvak ile rtmek, (Kap kacak iin) kullanlmak. 8. {eAT} A lkonul duvaklanma, [duvakla-n-ma] is. Duvak rtnme ey mak; bulundurulmak. 9. {eAT} {OsT} Kapanmak; lemi; gelin olm a durumu, kapatlmak; tkanmak, dutuluk, -u [tut-ul-uk] {az} sf. 1. (Elbise iin) duvaklanm ak, [duvakla-n-mak] dnl. f. [-r] 1. Duvak rtnmek. 2. Gelin olmak. giyilmi. 2. (Eya iin) kullanlm. [DS]

DUV

IMIliMtSM.
duver, [Yun. dokar] {az} is. Kap kasas. [DS] duy, [Fr. douille] is. elkt. Bir elektrik lambasnn ta kld, lambann besleme devresi ile ilgisini kuran pirin yuva, t? duy piriz, Hem lamba taklan hem

duvakl, [duvak-h] sf. 1. Bana duvak takm olan. 2. Yz duvakla rtl olan. 3. (Bebekler iin) do arken banda zar bulunan; perdeli. duvaksz, [duvak-sz] sf. Duva olmayan. duvar, [Far. dvr] (duva:r) is. 1. Bir yapnn d yanlar. 2. B ir yapy d etkenlere kar koruyan, i blmelerini birbirinden ayran, genellikle ta, tula gibi malzemeden yaplm dikey dzlemlerden her biri. 3. Bir arsa veya baheyi darya kar snrla yan, ta, kerpi veya benzer kat malzemeden ya plm dzgn yapdaki engel. 4. mecaz. nsanlar arasnda anlama ve iletiim engeli. 5. mecaz. Duygusuz ve heyecansz kimse. 6. Sonusuz, sonu verm eyen yer. 7. spor. Voleybolda, kar oyuncu nun a zerindeki vuruuna kar koyma. 8. argo. Sar, f? duvar aya, Binalarda ss olarak yap lan duvara yapk yukardan aa yivleri olan y a rm ayak. |j duvar ekmek, B ir yere duvar rerek blm ek veya dar ile ilgisini kesmek. || duvar da ya, Duvarn yklmamas iin eik olarak konulan dayak.\\ duvar dii, ileride duvar rlebilecei d nlerek eski duvara iyi kaynamas iin braklan tula veya kerpi kntlar.|j duvar gazetesi, D u var zerindeki bir panoya aslan, ounlukla elle veya yaz makinesi ile yazlm okul veya dernek gazetesi. || duvar gibi, H ibir ey duymayan; ok sar.|| duvar hals, D uvara ss iin aslan hal.|| duvar ilan, 1. Sokak ve caddelere bakan duvarla ra yaptrlarak veya aslarak yaplan duyuru. 2. ehir meydanlarnda byk binalarn duvarlarna yanstlarak yaplan duyuru.|| duvar kd, Du varlar ssleyip gzelletirmek iin zerlerine y a ptrlan zel olarak yaplm desenli veya dz k t.,|| duvar pas, spor, iki oyuncunun rakip takm oyuncularna topu kaptrmamak iin karlkl bir birlerine atmalar ve bylece alan kazanmalar.\\ duvar resmi, D uvar zerine eitli teknikler kulla nlarak yaplan resim. [| duvar saati, D uvara asla rak kullanlan saat. || duvar sarma, bot. Yaprak dkmeyen, gvde yapraklar sapl, st yz koyu, alt yz ak yeil, sert ve derimsi, kk iekli, bezelye iriliinde meyvesi olan bir bitki, (Hedera helix) .|| duvar sedefi, bot. Ballbabagillerden, A k deniz ve evresinde yz kadar eidi bulunan, uya rc, glendirici ve yara iyiletirici zellikleri bu lunan odunsu bitki; dalak otu; ksa mafmut otu; yer meesi; y e r palam udu (Teucrium chamaedrys). || duvar takvimi, D uvara aslarak kullanlan takvim. || duvar yapmak, spor. Futbolda, kaleye ya p lan vurular nlemek iin oyuncular tarafndan kale nn kapatacak biimde sralanmak,|| duvar yazs, Duvarlara yazlar, genellikle po litik ierikli slogan. duvarc, [duvar-c] is. Bir binann duvarlarn ren usta kii. duvarclk, - [duvar-c-lk] is. Duvar rme ii.

de elektrik akm alnan piriz.


duyaan, [duy-aan ji- ajjL] {Os T} sf. ok duyan. duyan1 [duy-mak > duy-an] sf. 1. iten. 2. Flisse, den. duyan2, [Sansk. dhyna] {eT} is. Teemml; istirak; kendinden geme. [EUTS] duyanlag, [duyan-la] {eT} sf. stirakl; istiraka ait olan. [EUTS] duyar, [duy-ar] sf. 1. Beden zerinde uyarc etki yapldnda hzl ve gl tepkilere yol aan. 2. Duygulu; duygun; hassas. 3. {eAT} Duygu; duymuluk; haber. S duyar kat ,fot. Film tabam ze

rinde yer alan ve a kar duyarl olan gm bromiirl ila tabakas; emlsiyon. duyarga, [duyar-ga] is. Eklem bacakllarda ban n
ksmnda bulunan duyu alm aya yarar uzant; lamise; anten, (1944). duyargallar, [duyargal-lar] is. zool. Bir ift duyar gas olan bceklerle ok ayakllar iine alan ek lem bacakllar topluluu, duyarlatrm a, [duyarla-tr-ma] is. 1. Duyarl hle getirme. 2. Kt, kuma gibi maddeleri a kar duyarl hle getirme ilemi. 3. Genel ve kromatik duyarln arttrmak zere bir duyarlatrcnn, duyarlkl bir yzeye uygulanmas, duyarlatrm ak, [duyar-la--tr-mak] gl. f. [-r] Duyarl hle getirmek; hassaslatrmak, duyarl, [duyar-h] sf. 1. Duyabilen. 2. D etkenlere ve olaylara kar duyarl olan; hassas, duyarlk, - [duyar-lk] is. 1. Duyarl olma hli; hassasiyet, (1935). 2. Canl organizmann madd izlenim ler alabilme yetenei. 3. En zayf izlenimle ri duyabilme yetenei. 4. Z ayf bir fizik etkiye kar tepki gsterebilen aletin nitelii. 5. Bir radyo elektrik alcsnn en az veya ok az sinyalleri, ye terli bir ekilde alabilme yetenei. 6. Bir patlayc maddenin arpma, srtme ve scaklk gibi etkiler karsnda gsterdii tepki derecesi. 7. fel. nsanda bilgiyi salayan, bilgiyi oluturan nesnelere ait iz lenim yetenei, duyarlkl, [duyarlk-l] sf. Duyarl olan, duyarllk, - [duyarl-lk] is. Duyarl olma hli, duyarsz, [duyar-sz] sf. 1. Duyamayan. 2. D etken lere ve olaylara kar duyarl olmayan, duyarszlam a, [duyarszla--ma] is. Duyarsz hle gelm e eylemi, duyarszlam ak, [duyarszla--mak] dnl. f. [-r] Duyarsz hle gelmek; duyarl olma yetenei kal mamak. duyarszlatrm a, [duyarszla-tr-ma] is. 1. Duyarsz

_______

________ __________________ DUY

hle getirme eylemi. 2. Ia kar duyarl olan bir tabakay iinde duyarszlatrc bir madde bulunan banyoya daldrarak duyarlln gidermek. 3. tp. Baz kiilerin baz maddelere kar olan ar duyar lln gidermek iin uygulanan tedavi, duyarszlatrmak, [duyarszla-tr-mak] gl. f. [-ir] Duyarsz hle getirmek; duyarl olm a yeteneini kaldrmak. duyarszlk, - [duyarsz-lk] is. Duyarsz olma hli, duydurmak, [tuy-dur-mak / tuy-gur-m ak > duy-dur-

denbire gl bir duygu etkisinde kalmak; m te hassis olmak. duygulu, [duygu-lu] s f 1. Duygusu, duyarll ok olan; ili. 2. Kolay ve abuk duygulanan; hassas, duygululuk, -u [duygulu-luk] is. 1. Duygulu olma hli. 2. Duygularnn etkisinde kalarak davranma. 3. abuk ve kolay heyecanlanma eilimi. 4. U ya rmlar almadaki incelik. duygun1 [duy-gun] sf. 1. Duyarl olan. 2. Duygu , lu; hassas. mak {eAT} gl. f. [-ur] ittirmek; duyur duygun2, \eT. tuy-kun > duy-gun] {az} is. zool. Doan. [DS] mak; sezdirmek, duygunlama, [duygunla--ma] is. D uygunlam ak duygu, [duy-gu] is. 1. Duyularla alglama. 2. Bir eylemi. olayn, bir nesnenin veya bir kiinin insann i dn duygunlamak, [duygunla--mak] dnl. f. [-r] Du yasnda uyandrd izlenim. 3. A hlak ve gzellik yarl hle gelmek; duygulu olmak; hassasiyet gs konusu eyleri deerlendirme ve onlara balanm a termek. yetenei. 4. nsann akln devre d brakan, iyi duygunlatrc, [duygunlatr-c] sf. 1. Duygun h veya kt eylere kar duyulan eilim. 5. Kolayca le getiren. 2. tp. Kan serumuna deneysel yolla gi etkilenme eilimi. 6. n sezi, ff duygu uyandr ren bir antijene kar meydana gelen antikor, mak, B ir duyg oluturmak,|| duygu uyanmak, Bir duygu olumak.]] duygularyla davranmak, duygunlatrm a, [duygunla-tr-ma] is. 1. Duygun hle getirme. 2. tp. Bir organizmaya bir antijen Akl bir kenara iterek duygularn etkisi ile davran sokulmasyla meydana gelen olay, mak. duyguda, [duygu-da] is. 1. B ir konuda duygular duygunluk, -u [duy-gun-luk] is. 1. Duygulu olma hli; teessriyet. 2. Duyu organlarnn tm, ortaklaa olan, duygular akanlardan her biri. 2. Bir parti veya kurulua ye olmad hlde onlara duygusal, [duygu-sal] sf. 1. Duygu ile ilgili. 2. D uy gulara dayanan. 3. (Eser iin) duygunun ar bast gnlden bal olan; sempatizan, veya duygunun ar etkiledii. 4. Rom antik bir duygudalk, - [duyguda-lk] is. 1. Duyguda duygululuu olan. S duygusal dnme, Bilgiye olma durumu. 2. psikol. Bir konuda birlikte duygu dayandrlma yerine duygusal yaam dan karlan lanma, bir duyguyu birlikte yaama, birlikte duy ve onunla belirlenen dnme. || duygusal yansz ma; bakasnn duygularn paylama, lk, D uygular snrlamay, bastrmay gerekli klan duygulamak, [duygu-la-mak] gl. f. [-r] [-l(u)-yo] grev yapm a kurallar. Duygu uyandrmak; duygu vermek, duygulandrma, [duygulan-dr-ma] is. Duygulanm a duygusallk, - [duygusal-lk] is. 1. Duygusal olma durumu. 2. Duyumlarn ve duygularn insan etki sn salama eylemi, leyecek biimde ar basmas durumu. 3. Duygula duygulandrmak, [duygulan-dr-mak] gl. f. [-r] 1. rn, cokularn etkisi ile davranma durumu, Duygulanmasn salamak. 2. D uygulanmasna duygusuz, [duygu-suz] sf. 1. D uygusu ve duyarll sebep olmak. olmayan; hissiz. 2. mecaz. Kat yrekli; um ursa duygulanm, [duygulan-m] is. 1. Duygu alm a eyle maz; hissiz. mi; duygulanma durumu. 2. psikol. Anlk ve isten duygusuzluk, -u [duy-gu-suz-luk] is. 1. Duygusuz ten ayr olarak, duygusal tepkiler gsterme duru olm a hli; hissizlik. 2. Duygusuzca davran, mu. 3. fel. Duyarln harekete geii. 4. fel. D sebeplerle bir ruh durumunun deimesi. 5. fel. duyma, [duy-ma] is. itme eylemi, Tutkudan daha dzenli, am a daha gsz olan se duymak, [eT. tuy-m ak (tanmak, hissetmek) / duy mak] gl. f. [-ar] 1. Bir sesi iitmek. 2. Bilgi edin kin bir eilim, mek; haber almak, renmek. 3. mecaz. Sezmek; duygulan, [duygulan-] is. Duygulanmak eylemi fark etmek; hissetmek. 4. Dokunma, koklam a vb. ve biimi. duyularla nesnelerin soukluk, scaklk, sertlik, duygulanma, [duygula-n-ma] is. 1. yi ve beenilen yumuaklk, arlk gibi durumlarn alglamak. 5. olaylar karsnda etki altnda kalm a durumu ve Heves, zevk, sayg, yaknlk, ballk, acma gibi eylemi. 2. psikol. Trl etkiler altnda i salg bez bir ruhsal durum ve duygu iinde olmak, leri de dahil olm ak zere duygusal tepkide bulun duynak, [eT. tun > duynak j ^ ] (eAT) is. 1. Tr ma. duygulanmak, [duygula-n-mak] dnl. f. [-r] Bir olay, bir grnm veya bir durum karsnda birnak. 2. Toynak, duysal, [duy(u)-sal > duy-sal] sf. 1. Duymakla,

DUY

O I M IM E S M .
rimizin kaynann duyumlardan ibaret olduunu, duyu alglarna dayandm ileri sren gr; ihsasiye; sansalizm. 2. Duyularn salad hazlara dknlk. du y u m lu , [duyum-lu] sf. Duyumu olan; duyum edin mi. duyumler, [duyum+ler] is. Derinin duyarlln lmeye yarar alet, duyumsal, [duyum-sal] sf. 1. D uyumla ilgili. 2, Du yum a dayanan, duyumsama, [duyum-sa-ma] is. Duyular araclyla bir varl alglama durum u ve eylemi, duyumsamak, [duyum-sa-mak] gl. f. [-r] [-s(u)yor] Bir varl duyular yardm ile kavramak, alg lamak, sezmek, duyumsamazlk, - [duyumsamaz-lk] is. 1. fel. Yeterli duyum salayamad iin az veya yava tepki gsteren, bunun sonucu olarak duygulandrc sebeplere kar ilgisiz kalan insann nitelii. 2. psikol. eitli durum larn harekete getirdii alla gelen ve bilinen ilgi ve duygulardan yoksun olma durumu. duyumsatma, [duyumsa-t-ma] is. Duyular aracl yla bir varl alglatma durumu ve eylemi duyumsatmak, [duyumsa-t-malc] gl. f. [-r] Birine bir varl duyular yardm ile kavratmak, alglat mak, sezdirmek, duyumsuz, [duyum-suz] sf. D uyumu olmayan, duyumsuzlam a, [duyumsuz-la--ma] is. Duyarln yok edilmesi; duyarsz hle gelme, duyumsuzluk, -u [duyumsuz-luk] is. Duyumsuz ol ma durumu. duyunmak, [tuy-mak > tuy-un-mak > duy-un-mak] {eT} dnl. f. [-ur] 1. Bilgilenmek; bilgi edinmek. 2. Alglamak. 3. Farknda olmak, duyurma, [duy-ur-ma] is. Duymasn, iitmesini sa lama eylemi. duyurm ak, [duy-ur-mak] gl. f. [-ur] 1. Duymasn salamak; duyma eylemini yaptrmak. 2. mecaz. Sezdirmek. duyuru, [duyur-u] is. Herhangi bir olguyu, haberi, bir ii veya bir durum u halka bildirm ek iin yaym lanan yazl veya szl ileti; ilan, (1969). t? duyu ru tahtas, D uyuru yazlarnn asld zel tahta. duyurucu, [duyur-ucu] s f 1. Duyurma zellii bu lunan. 2. is. Bir bildiriyi veya haberi duyurmaya veya iletmeye yarayan alet, duyurulm a, [duyur-ul-ma] is. Duyurma, iittirme iinin yaplma durum u ve eylemi, duyurulm ak, [duyur-ul-mak] edil. f. [-ur] 1. Duy mas salanmak. 2. Duyulmasn salamak. 3. Du yuruda bulunulmak; ilan edilmek, duyusal, [duyu-sal] sf. 1. Duyu ile ilgili olan. 2. fel. Duyularla alman hazlara ilikin olan. 3. fel. En k k bir uyarm a tepki gsteren. S duyusal du

duyularla ilgili. 2. Duyu yoluyla alglanan. 3. {az} (ICii iin) duygulu; ili. [DS] duysukraak, [tuy-mak > tuy-suk-m ak > duy-sukmak] {e l} g l . f [-ur] 1. D uyar gibi olmak. 2. (Hi leyi, dzeni) anlar gibi olmak; sezmek, duysumak, [duy-su-mak] {az} gl. f. [-r] Duyar gibi olmak; kulana alnmak. [DS] duyturmak, [tuy-mak > tuy-tur-mak] {eT} gl. f. [ur] 1. Duyurmak; iittirmek. 2. T arif etmek. duyu, [eT. tuy-u / duy-u is. 1. nsan ve hayvan larn d dnyaya ait uyaranlar duyma, grme, koklama, dokunma, tat alma organlar ile alglama durumu ve bunu salayan yetenek; hassa, (1935). 2. {OsT} Duygu; his. duyucu, [tuy-ucu > duy-ucu {OsT} sf. D uy gulu; hassas. duyugsuz, [tuy-mak > *tuy-u > tuy-u-suz > duyu-suz] {eT} sf. draksiz; anlaysz; alglamas ye tersiz. duyuk, -u [duy-uk] {az} is. Haber. [DS] duyuku, [duyuk-u] {az} is. Haberci. [DS] duyulak, - [duy-ul-ak] {az} sf. Duymu olan; iitmi. [DS] 0 duyulak olmak, {az} K ulak dol gunluu olmak; nceden duymu olmak. [DS] duyulma, [duy-ul-ma] is. itme, alglama durumu ve eylemi. duyulmak, [duy-ul-mak] edil. f. [-ur] 1. itilmek. 2. Alglanmak. 3. renilmek. 4. Bilinmek, tann mak; nl olmak, duyulmam, [duyul-ma-m] sf. Hi karlalmam olan; o zamana kadar bilinmeyen; alacak, duyulur, [duyul-ur] sf. Duyularla alglanabilir; iiti lebilir. S duyulur duyulmaz, 1. (Ses iin) ancak iitilebilecek kadar; ok alak. 2. (Olay, haber iin) renilir renilmez; hemen. duyum, [duy-um] is. 1. Duyular aracl ile edinilen izlenim; ihsas, (1935). 2. Be duyu organ, kaslar, i organlar gibi alc bir duyu organna etkide bulu nan bir uyartnn sinirler yoluyla sinir merkezine iletilmesi ile meydana gelen fizik nitelikli izlenim. 3. Edinilen izlenimlerden kaynaklanan duyu' veya fizyolojik yan ar basan ruhsal durum; manev izlenim. S 1 duyum alc, anat. M ukozolarda veya derinin iinde yer alan sinirselyap.\\ duyum eii, psikol. B ir uyarmn alglanabilecei en az mikta r,|| duyum ikilii, psikol. B ir uyarmn ayn za manda baka bir duyumu da artrmas; sineste zi,|| duyum yitimi, tp. Uyuturucu bir ilala vcu dun btnnde veya bir blgesinde duyularn yok olmas. duyumcu, [duyum-cu] is. Bilgilerimizin kaynann duyumlara dayandm savunan veya bu grten yana olan kii; sansalist. duyumculuk, -u [duyumcu-luk] is. fel. 1. Bilgile

I . 1 3 1 7

DB

yum lar,/e/. Grme, iitme, koklama, tat alma, do kunma, basn, s duyumlar, hareket ve durum du yumlar, ac ve organ duyumlar. duyuuz, [tuyu-suz / duyu-suz j - ^j-s] {OsT} sf. Duygusuz; hissiz, duyu, [duy-u] is. 1. Duymak ii veya biimi. 2. mecaz. Sezi. 0 duyu vermem ek, {eAT} 1. D uy mazlktan gelmek. 2. nem vermemek. duyust, [duyu+st-] sf. fel. 1. Duyularla verile meyen. 2. fel. A lglam a yoluyla deil de dn mekle kavranabilen. duyuzmak, [tuy-mak > tuy-uz-mak > duy-uz-mak] {eT} g l . f [-ur] 1. Duyurmak. 2. Farknda olmasn salamak. 3. Anlamasna, sezm esine izin vermek. duz1 [eT. tz] {az} is. Tuz. [DS] S duz da, {az} , zerinde kaya tuzu ezilen ta. [DS]|| duz lbesi, {az} Tuz kutusu; tuz kab. [DS] duz2, [Far. dz jj-s] (du:z) {OsT} sf. Diken; dikici, duzah, [Far. dzah j\jji] (du:zah) {OsT} is. 1. Ce. hennem. 2. tasvf. Dnya zevklerine dkn olanla rn toplu olarak bulunduklarna inanlan yer. S1 dzah-makar, {OsT} D ura cehennem olan; k fir]] dzah-mekn, {OsT} Yeri cehennem olan; kfir]| dzah-nin, {OsT} Oturduu y er cehennem olan; kfir. duzah, [Far. dzahl ^ j j ^ ] (du:zahi:) {OsT} sf. 1. Cehennemle ilgili; cehenneme ait. 2. is. Zeban, duzahiyan, [Far. dzahiyn jL i-jjj] (du:zahiya:n) {OsT} is. Cehennemdeki azap melekleri; zebaniler, duzak, - [eT. tuzak] {az} is. Tuzak. [DS] dzene, [Far. dzene lijjj] (du:zene) {OsT} is. Ar ve sivrisinek gibi hayvanlarn inesi, duzi, [Yun. duzis / t. dose] {OsT} is. Venedik Cum huriyeti bakan, duziko, [dz + Yun. -iko > Yun. duziko] is. Rak, duzknga, [tz-kya / tuz-kma] (tuzlana) is. -* tuzkya. duzla, [tuz-la] {az} is. 1. Tuz karlan yer. 2. Sr ye tuz yedirilen yer. [DS] duzla, [tuz-la] {az} is. Hayvanlara tuz yedirilen yer. [DS] duzlak, [tuzla-k / duzla-k {eAT} is. Tuz retim yeri; tuzla. duzlama, [tuz-la-ma] {az} is. Kaynatlm m sr ve ya buday. [DS] duzlug, [tz-lu / dz-lu] {eT} sf. Tuzlu, duzluk, -u [tuz-luk] {az} is. 1. ine tuz, nane, sarmsak konulmu yourt. 2. Ya alndktan son ra tuz ile kartrlm yourt. 3. obanlarn srye verecekleri tuzu tadklar torba. [DS] duzsuz, [tuz-suz] {az} sf. 1. (Kii iin) baya; ben cil. 2. B ir tr tuzsuz rek. [DS]

duzsuzluk, -u [tuz-suz-luk] {az} is. Bayalk; yavanlk; bencillik. [DS] -d 1 [-d / -di / -du / -d / -ti / -t / -tu / -t] ek. e. -* , -dl. {eT} {eAT} (ayn) -d2, [-d / -di / -du / -d / -ti / -t / -tu / -t] ek. e. yap. e.-* -d. {eT) d 1 [d (yans.)~\ is. Soluk basks ile bir aletten kan , sesi anlatan kk. [Zlfkar] d+d-k d2, [eT. t > d jj ] {eAT} is. Ty; kl; yn. dJ, [d] {az} is. Duman. [DS] d4, [Far. d ji] {OsT} sf. ki. S d-lem, {OsT} ki dnya; bu diinya ve ahret. || d-te, {OsT} Sevgili nin iki duda. [| d-bl, {OsT} 1. ki kat. 2. E bcet hesabyla tarih drmede tarihin iki katn vere cek ekilde dzenlenmi olan. || d-br, {OsT} kiye katlama; katmerleme.|| d-beyt, {OsT} ed. ki beyit ten oluan ruba.|| d-cihn, {OsT} k i dnya; bu dnya ve ahret.\\ d-dde, {OsT} ki gz.|| d-dil, {OsT} 1. ik i gnll. 2. iki tarafa da sevgi besleyen. 3. Mnafk.\\ d-dil, {OsT} Kararszlk; tereddt.|| d-gne, {OsT} I. ift; iki tane. 2. kiz. 3. ki rekt namaz.[| d-m y, {OsT} Sana sakalna kr d m.,|| d-nm, {OsT} 1. ki para. 2. kiye ayrlm; bolnm]] du {OsT} ki ctyckl/. j du {OsT} pa, ru, k iy zl ; riyakr.|| d-rz, {OsT} (Zaman iin) iki gnlk; ksa.|| d-h, {OsT} 1. atal aa; atal tomruk. 2. Eskiden sulularn boyunlarnn kstrl d atal aa.|| d-ak, {OsT} kiye ayrl; ikiye blnme]] d-t, {OsT} 1. ki kat olmu; bklm; kamburu km. 2. ed. Ebcet hesab ile tarih driilrken asl tarihin, kan saynn ikiye blnme siyle elde edilii]] d-vist, {OsT} ki y zl ]] dfflvm, {OsT} kinci]] d-zebn, {OsT} ki dilli. dal, [Fr. dual] sf. kili. diialist, [Fr. dualiste] s f fel. (Kii iin) birbirinden ayr, birbirinden bamsz, birbirine geri gtrlemeyen, birbirinin yannda veya karsnda bulunan iki ilkenin varlm kabul eden; ikici, dalizm, [Fr. dualisme] is. fe l. Birbirinden ayr, birbirinden bamsz, birbirine geri gtrlemeyen, birbirinin yannda veya karsnda bulunan iki ilke nin varln kabul eden felsef gr; ikicilik. d b 1 [eT. t:b / db] {eT} is. Dip. , db2, -bb [Ar. dbb l_o] {OsT} is. Ay. <3 dbb- asgar, {OsT} K k ay]] dbb- ekber, {OsT} B ykay]] dbb- imal, {OsT} K uzey ays; Rsya. dbara, [Far. d-br bks-5 (dba:ra:) {OsT} is. 1. ] Tavla zarlarnn ikisinin de iki benekli gelmesi du rumu. 2. Yalan dolan; hile; dolap; dzen, dbbe, [Ar. dbbe <o] {OsT} is. 1. Dii ay. 2. {az} ok iman kadm. 3. Keser ve nacan arkadaki dz ksm; taban. [DS]

DB dbbiye, [Ar. dbbiye 4^ ] {OsT} is. zool. Aygiller. dbdz, [d(p)+d/z (d bdz) {eAT} sf. Bt

H R C E S M
dcye, [Ar. dcye ^ . j ] {OsT} is. Karanlk. ddek, -i [dd-ek] {az} is. 1. Aalarn, ieklerini dktkten sonra grlen kk meyveleri; ham meyve. 2. Ham incir. 3. Kzl aa meyvesi. 4. M e e ve am palamudu. [DS] dden, [a. dden / dden j-i-s] is. co. 1. Deiik boyuttaki knt tabannda yer st sularn kay bolduu ukurluklar, {az} (ayn) [DS] 2. {eAT} {az} Su kayna. [DS] 3. {eAT} Bataklk. 4. {eAT} {az} Girdap; su evrisi. [DS] 5. {az} inde gir dap bulunan su. [DS] 6. {az} Kuyu. [DS] 7. {az} Doal boluk; doal lm. [DS] 8. {az} Derin ve geni su birikintisi. [DS] 9. {az} Kam. [DS] 10. {az} Mide. [DS] W . {az} sf. Obur. [DS] 12. {az} Fena. [DS] S ddeni deilmek, {az} tah al mak; oburluu tutulmak. [DS] ddenlik, -i [diiden-lik] {az} is. Tarma elverili olmayan toprak. [DS] dd, [d (yans.) > d+d lPj-3 {eAT} is. Ddk. S ] dd memmi, {az} Klbk. [DS] dd, -c [dd- ?] {az} is. Keser. [DS] ddk, - [eT. ttek / d (yans.) > d-d-k -staja] is. 1. flendii veya herhangi bir ekilde iinden ba snl hava geirildiinde tiz sesler karan ara. 2. nce sesli kk flt, kaval; boru. 3. Bu tr arala rn kard ses. 4. argo. Anlay kt kimse; ah mak. 5. Boaz; grtlak, {az} (ayn) [DS] 6. {OsT} Ney. 7. {az} Islk. [DS] 8. {az} Boru. [DS] 9. {az} Kaval. [DS] 10. {az} ncik kemii. [DS] dde koyup frm ek, {az} H er tarafa duyur mak; herkese yaymak. [DS]|| dttd almak, 1. ok istedii eye ulamak. 2. Baarmak. 3. Elde etmek.|| ddk as, {az} Kalem as. [DS]|| d dk av, {az} K ar altnda kalan tavann nefesiyle kar erittii yerleri grerek yaplan tavan av. [DS]|| ddk alc, {OsT} Neyzen.|| ddk gibi, (Elbise iin) dar; sk.\\ ddk gibi kalmak, 1. Yalnz ve desteksiz kalmak. 2. ok zayflamak.\\ ddk m akarnas, argo. Aptal, aklsz, anlaysz; sersem. ddk, [ddk- is. 1. Ddk yapan ve satan kimse. 2. {eAT} Neyzen, ddk bak, {Os} Yan gzle bak. ddklem e, [ddk-le-me] is. argo. 1. Cinsel iliki de bulunma eylemi. 2. {az} Kar altnda kalan tav ann nefesi ile kar eriterek delik amas. [DS] ddttklemek, [ddk-le-mek] gl. fi [-er] [-l()-yor] 1. argo. (Erkek iin) kar cinsle cinsel ilikide bu lunmak; rzna gemek, {az} (ayn) [DS] 2. argo. Birisini kandrmak; hile ile aldatmak, ddkl, [ddk-l] sf. 1. Dd bulunan; dd olan. 2. Ddkl tencere. 3. {az} A z yanam a yacak kadar dar olan ve ancak kam ile suyu iile-

nyle; hepsi; kamilen, dbek, -i [eT. tb (dip) > db-ek / dibek] {az} is. 1. inde bulgur ve kahve dvlen oyuk ta; ta havan. 2. Tahta havan. 3. Yayk. [DS] dbelek, [deple-k / db-ele-k ? dllp] {eAT} is. Kk davul; dmbelek, dbelik, -i [eT. db (dip) > db-e-lik] zf. Srekli; devaml. dber, [? dber] {az} is. yandaki erkek kei. [DS] S dber olm ak, {az} rselenmek; buru mak. [DS] dbe, [Far. d + T. be] is. Tavlada her iki zarn da be gelmesi durumu. dbeyt, [Far. d + Ar. beyt {OsT} is. ed. ki beyit; drtlk; rbai. dbez, [db (yans.) > db-ez] {az} sf. Sersem; akn. [DS] S dbez dbez yrmek, {az} l. Gece karanlkta sarho gibi sendeleyerek yrmek. 2. Ayaklar dolaarak yrmek. [DS] dbr, [Ar. dbr / dbr _^] {OsT} is. 1. Arka, geri taraf; k; ans. 2. Bir iin sonu. 3. Bir eyin gerisi; arkas. 4. {az} ki yandaki erkek kei. [DS] db, [db-ii] {az} is. K k ocuun midesi veya kam. [DS] dbz, [db (yans.) > db-z] {az} is. Hzl kay. 0 dbz olmak, {az} Birdenbire kaymak. [DS] dca, -ai [Ar. dc3 L>-j] (dca:) {OsT} is. Karan lk. dcac, [Ar. diicc / dcce / *=-Uo] (dca:c) {OsT} is. 1. Tavuk. 2. gk b. Gkyznn kuzey yarm kresinde ok parlak birka yldzdan ibaret bir bur; Cygnus. dcaciye, [Ar. dcciye ^L-:>] (dca:ciye) {OsT} is. zool. Tavukgiller, dcce, [Ar. dcce
4= 0

] {OsT) is. ok karanlk. S

dcce-i lcce, {OsT} Denizin engin karanl: -dcei, [-du-ca() / -dcei] {eAT} ya p e. -* -ducaidci, [Ar. dcye > dc ^ . 1] (dci:) {OsT} is. Karan lklar. dcne, [Ar. dcne pal hava. dcc, [Ar. dcc ^>o] {OsT} is. Tavuk, horoz, civ civ, pili cinsi hayvanlar topluluu, dcnne, [Ar. dcnne 4^ 0 ] {OsT} is. 1. Kat kat ol ma. 2. Bulut. 3. Y am ur yama. 4. Karanlk, dciir, [Ar. dcr yr->] {OsT} is. bot. Brlce. {OsT} is. 1. Karanlk. 2. Ka

1319

bilen kaynak. [DS] 0 ddkl tencere, B uhar ba sncna bal olarak yksek scaklkta yem ei a buk piiren tencere. ddklk, - [ddk-lk] {az} is. 1. ncik kemii. 2. Kalbin sol karncndan kan tem iz kan ta yan damar. [DS] ddl, [? ddl] {az} is. Kulaklar kk ve kvrk kei. [DS] ddll, [ddl-l] {az} sf. T. Serseri. 2. (Hayvan iin) zayf. [DS] dd, [? dd] {az} sf. irkin. [DS] dello, [Lt. duellum > t. dello] is. 1. Birbirine dman iki kiinin tanklar nnde vurumas, d vmesi. 2. mecaz. Rakip irket ve kurulular ara sndaki ekonomik yar ve atma. 3. mecaz. Siya s veya ideolojik gruplar arasndaki atma. 4. ki kii arasndaki tartma, atma, dellocu, [dello-cu] is. 1. Dello yapan kiiler. 2. Dello yapmak iin frsat kollayan kimse, det, [t. duetto] is. mz. 1. ki sesle sylenen arya. 2. ki tek alg iin yazlm mzik, dfa, [tefe / dfa / dfe] {az} is. Dokuma tezghla rnda tara tutan ve m ekik ipliklerini sktrmaya yarayan aygt. [DS] dfuf, [Ar. d e ff> dff ojsa] (dfu:f) {OsTj is. Tef ler. dgh, [Far. d (iki)+ gh (kere) cifi] (dg:h) {OsT} is. 1. ki defa. 2. mz. Trk mziinde saba m aka mna, zengule makam ile dgh. (l) perdesine ta nm segh dizisinin kimi sesleri eklenerek olu turulmu birleik bir makam. 3. Trk mziinde orta sekizlideki l sesinin ad. 0 dgh-bselik, {OsT} Trk mziinde dgh makamnn buselik drtls veya belisi ile sona eren bir birleik ma kam biimi. || dgh- acem, {OsT} Trk m ziin den on yedinci yzyldan nce kullanlm, bugne rnei ulamam bir makam.\\ dgh- kadm, {OsT} Trk mziinde bugnk dgh makamna benzer uak makamna on yedinci yzyldan ba layarak verilen ad.|| dgh-m ye, {OsT} Trk m ziinde dgh perdesinde sona eren maye makam. dge, [eT. tge > dge >de] {az} is. -* dve. [DS] dgek, [tg-mek > tg-ek] {eT} is. 1. Halka. 2. Yk sarlrken yk sktrmakta kullanlan ipe takl aa halka. dgeli, [tkel-i / dgeli] {az} zf. Her; hep. [DS] dglmek, [tg-mek > tg-l-m ek > tg-()l-mek > dg-()l--mek] {eT) dnl. f . [-r] D mlenmek; dolamak; karmak, dme, [eT. tg-m ek > tg-m e > dg-me] {eAT} is. 1. Dme; kopa. [DK] 2. Ykseklik; ycelik, dmek, [eT. tg-m ek > dg-mek] {eAT} g l . f [-er] 1. Balamak; dmlemek. 2. Ykselmek; kalk mak; yukar frlamak.

dmelenmek, [tg-mek > tg-me > tg-me-le-nmek] {eT} dnl. f. [-r] Dmelenmek, dgk, [tg-mek > tg-k / dg-k] {eT} sf. D m l. 0 tgk yz ag sz, {eT} Ask surat, ac sz.
[ K B ]

dglek, -i [dg-l-ek] {az} is. Yeni bymeye balam kabak meyvesi. [DS] dglm ek, [tg-mek > tg-l-mek > dg-l-mek] {eT} edil. f. [-iir] Dm yaplmak; balanmak; dlmek. dn, [eT. tg-mek (balamak) > tg-n > dg-n] {eAT} is. Dn. [DK.] dgn'mek, [tg-mek > tg-n-mek] {eT} dnl. f . [r] (Dm vb. iin) dmlenmek; dm ol mak. tgnk, [tgn > tgfln-k > dgn-k] {eT} is. a drn en tepesinde yer alan duman delii, dgr, [eT. tn-r] {az} is. Dnr. [DS] dgmek, [tg-mek > tg--m ek > dg--mek] {eT} ite, f . [-r] Birlikte dm atmak; yardm la arak balam ak veya dm atmak, d, [d] {az} is. 1. Sulu kar. [DS] 2. nce bulgur. 0 d a, {az} nce bulgurdan yaplan orba. [DS]|| d pilv, {az} nce bulgurdan yaplan pilv. [DS] dd, [eT. tg-mek (dmlemek) > tg-d > dd / j-iS"jj] is. 1. {eAT} {OsT} Keser, balta gi bi aralarn kazk veya ivi akmaya yarar dz y zeyli topuz ksm. 2. {az} Kk ve tek tepe. [DS] 3. {az} Ku gagas. [DS] 4. {az} A z krelmi kesici alet ve balta vb. [DS] 5. {az} sf. Yumru. [DS] dd, -c [dd-] {az} is. Sarmsak dvecei. [DS] dd, [dd-] {az} is. 1. Kazma ve keserin ivi ve kazk akmaya yarar dz ve topuz ksm. 2. Denein kaln taraf. [DS] ddlemek, [ddle-mek] {az} g l . f [-r] [~l()~ yo r] 1. ivi akmak. 2. Gagalamak. [DS] ddrm ek1, [tg-mek (dmlemek) > tg-drmek > d-dr-mek d lo jj^ ji] gl. f [-r] 1. {az} Acele ettirmek. [DS] 2. {eAT} {OsT} Y ukarya doru frlatmak; ykseltmek. 3. {az} Drtklemek. [DS] ddrmek2, [d-dr-mek] gsz. f. [-r] Frlayp yukar kmak; ykselmek, de, [eT. tge > de ^j-s] {eAT} {OsT} is. 1. ki yandaki dii dana; dve. 2. {az} Henz boaya gelmemi iki yandaki dii dana. [DS] 0 de yzl, {az} Yal olduu hlde gen grnen kim se. [DS] delek, -i [eT. tg-mek (dmlemek) / a. tkelek] {az} is. 1. yi cins ham kavun. 2. Kk bir kavun tr. [DS]

M M EEM .
{eAT} zfi. Hep; btn; hepsi.

dmeci, [dme-ci] is. 1. D me yapan veya satan kimse. 2. Dme, fermuar, iplik vb. satlan dkkn. 3. argo. A k tif anal iliki dkn; sodomist; lt. den, [Yun. toukan ? / dv-en] {az} is. 1. Dven. dmecik, -i [dme-cik] {az} is. 1. Kk d 2. Bir tr dokuma tezgh. [DS] den yldz, me. 2. Ekinlerin iinde biten, yapraklar oval bi {az} Gndz doup gece saat yirm i birde batan imde olan, mavi renkli iek aan bir ot. 3. Kayk parlak bir yldz. [DS] larda, dmende inecik denen demirlerin getii denci, [dven-ci] {az} is. 1. Dven yapp satan delik. [DS] kimse. 2. Yalnz harm an zaman dven srmek iin dmecilik, -i [d-me-ci-lik] is. Dme yapm a ve tutulan ocuk. [DS] satma ii. dencilik1, -i [dven-ci-lik] {az} is. Dven yapp dme, -ci [tg-mek > d-me] is. Eritilmi yaa satma ii. [DS] scak msr ekmei ufalandktan sonra kzartlarak dencilik2, -i [Far. dkkn + T. -c-lk] {az} is. yaplan bir tr yemek. Dkknclk. [DS] dm ek1 [eT. tg-m ek > d-m ek , {eAT} denlemek, [dken-le-mek / den-le-m ek dlaJbSji] {OsT} gl. f. [-er] 1. Dmlemek; dm yapmak. {eAT} gl. fi [-r] 1. Aramak; aratrmak. 2. Tefti {az} (ayn) [DS] 2. Bkmek; burkmak. etmek. dm ek2, [tg-mek > d-m ek liUSjj] {eAT} {OsT} densilik, -i [dve-si-lik] {az} is. Dven oku. gsz. f i [-er] Ykselmek; yukar doru frlamak; [DS] frlayp yukar kmak, der, [Yun. dokar / jS jj] {eAT} {az} is. Ya dmeleme, [dme-le-me] is. Dmeyi iliine plarda kullanlan kaln direk; mertek; kiri. [DS] geirme eylemi; ilikleme, dese, [de-se] {az} sf. (Kii iin) yal olduu dmelemek, [dme-le-mek] gl. f i [-r] [-l(i)-yor] hlde gen grnen. [DS] Dmeyi ilie geirmek; iliklemek, desimek, [de-si-mek dL--* A'ji] {OsT} gsz. fi [- dmelenme, [dmele-n-me] is. 1. Dme sahibi olm a durum u ve eylemi. 2. Dmesi takl hle r] (nek iin) tosun istemek. [Kamus] gelme eylemi. dgn, [d-gn] {az} sf. Kabz. [DS] dm elenm ek1 [eT. tg-m e-le-n-m ek > dmele-n, -di, [-di] {eAT} yap e. -* -du. deli, [tk / dk (birok; ok) > tk-e-li / dkeli JtS s / -dinden, [-di-n-den] {eAT} yap. e. -* -dumdan. -dindi, [-di-n-de] {eAT} yap. e. -* -dunda. -dinleyin, [-di-n-leyin] {eAT} yap. e. -* -dunleyin. dlek, -i [eT. tg-mek (dmlemek) l a. tkele-k > d-le-k liUS'jj] is. 1. {az} Kavun. [DS] 2. {eAT} {OsT} Ham kavun; kelek. 3. {az} Kabuu benekli uzunca bir kavun. [DS] 4. {az} Ebucehil karpuzu. 5. Kk bir kavun tr. [DS] 6. {az} A raba tekerleinde tekerlek parmaklarnn takld balk. [DS] 7. sf. Byk, dlemek, [eT. tg-mek (dmlemek) > d-lemek] {az} gl. f. [-r] [-l()-yor] Balamak; d mlemek. [DS] dlenmek, [eT. tgle-n-m ek > dle-n-melc viU-JS'j] {eAT} dnl.f. [-r] Dmlenmek, dme, [eT. tg-m ek (dmlemek) > tg-me > d me is. 1. Giyeceklerin birbirine kavumas, kapanmas, iliklenmesi iin konulan metal, kemik, ta veya sert plstikten yaplm kk paralar. 2. B ir elektrik devresini ap kapatmaya yarar oynak para. 3. Vcutta st deri altndaki ya doku veya kkrdaktan oluan ilik; yumru. 4. {az} Tomur cuk; gonca. [DS] 5. {OsT} Kap ve sandklarda bu lunan demir halka. [Brhan- K at] 6. {az} am lardan kan yuvarlak reine. [DS] mek d U J jsS'i] dnl. fi. [-ir] 1. Dmesi takl hle gelmek; iliklenmek. 2. edil. Dmesi ilie geiril mek. 3. {eAT} Tomurcuklanmak; tomurmak. dm elenm ek2, [dme-le-n-mek] dnl. fi. [-ir] D me sahibi olmak; dme dikilmek, dmeli, [d-me-li] sf. 1. Dmesi bulunan. 2. D mesi ilie taklm olan; ilikli. S dmeli ot, {az} Gelincik. [DS]|| dmeli yldz, {az} K ilim lerde kenar ss ile orta gbek arasnda yer alan bir tr desen. [DS] dmesiz, [dme-siz] sf. 1. Dmesi bulunmayan. 2. Dmelenmemi olan; iliklenmemi, dm k, - [d-mk] {az} is. D m [DS]. S dm k atmak, {az} D m atmak; balamak; dmlemek. [DS] dmklemek, [dmk-le-mek] {az} gl. fi. [-r] [l()-yor] Dmlemek; dm atmak. [DS] dnelem ek, [d()n-e-le-m ek liU-hS'i] {eAT} gl. fi [-r] Toplamak; bir araya getirmek, dnem ek, [d()n-e-mek] {az) gl. fi. [-r] [-n()yor] Einerek bulunduu yeri bozmak; karm akar k etmek. [DS] drmek, [d-r-mek] {az} gsz. fi [-r] Birik m e sonucu kat bir katm an olumak. [DS] d, [tg-mek (dvmek) > tg / dg / d / d jS 'ji] {OsT} {az} is. 1. Elendikten sonra alttaki en

O T u M I B S f f i l i i K 1321

D tiyatro eserlerinde olayn temel esi olan entrika nn kart, aprak bir hl ald, sonutan nce ki kark durum, l.fiz . Titreen bir cisimde genlii sfr olan nokta. 8. bot. Bir bitkide yaprak, dal gibi yan organlarn baland nokta; budak yeri, {az} (ayn) [DS] S dm aras, Bitki sapnda iki d m arasnda kalan aralk.\\ dm atmak, D m yapacak ekilde balamak.\\ dm canna, {az} Maallah. [DS]|| dm almak, {eAT} D m lem ek,|| dm dm, 1. st ste dm atlm; skca balanm. 2. zerinde ok sayda dm ler bulunan.\\ dm noktas, B ir meselenin sonuca ulaabilmesi iin zlmesi gereken g lk.|| dmn zmek, Karm ak bir meseleyi halletmek; problem i gidermek.|| dm stne dm atmak, Paray harcamakta ok cimri dav ranmak.]| dm vurmak, 1. Dm balamak. 2. Parasn cimrilik ederek harcamamak. dmatar, [dm+at-ar] is. Balya makinelerinin, balya evresine geirilen ipi veya teli dmleyen paras. dmboan, [dm+bo-an] is. tp. U r kkne yerletirilen iplii derece derece skmakta kullan lan alet. -dmce, [-d-mce] {eAT} ya p e. -* -duumca. dmc, [dm-c] is. 1. plik fabrikalarnda ko pan iplikleri balam akla grevli ii. 2. {az} sf. Bakalarn kandran. [DS] dmck, - [diim-ck] is. 1. Kk dm. 2. anat. Beyinciin alt ucundaki ilik, dmleme, [dm-le-me] is. Dm yapma duru mu ve eylemi; balama, dmlemek, [dm-le-mek] g l . f [-r] [-l(i)-yor] 1. Dm yaparak balamak. 2. Dm meydana getirmek. 3. {az} (Mahkeme iin) karar vermek, dmlenme, [dmle-n-me] is. Dm hline gelme eylemi; balanma, dmlenmek, [dmle-n-mek] dnl. f. [-ir] 1. Kendi kendine dm olmak. 2. Skmak. 3. m e caz. Btn sorunlar bir yerde toplanp birlemek. 4. edil. Dm yaplmak; balanmak. 5. {az} Tkan mak. dml, [dm-l] sf. 1. Dmlenmi olan. 2. zerinde dmler bulunan. 3. (Aa iin) budak l. dmsz, [dm-sz] sf. 1. Dmlenmemi olan; dm olmayan. 2. (Aa iin) budaksz. dn1 [eT. t-mek (balamak)> t-n jS":>] {eAT} , is. Dm; yumru; ukde. dn2, [eT. t-m ek (balamak) > t-n] is. Ev lenme veya snnet dolaysyla yaplan byk e lence. S dn alay, Dnlerde olan evinden kz evine alg eliinde giden kalabalk.\\ dn bayram etmek, 1. ok sevinmek. 2. Topluca neelenmek. || dn iei, bot. Aalk ve allk y e r

ince ve kk taneli bulgur; dciik. 2. Pirin elentisi. 3. Pirin. 4. Kzl dar; kum dar. 5. nce ezilmi budayla zm rasndan yaplan bir tr tatl. 6. Ecza. 7. Zehir, dcek, -i [d-cek] {az} is. 1. Kn souk ve sert havalarda yaan sert ve yuvarlak taneli kar. 2. Kk dolu. [DS] dck, - [d-ck] {az} is. 1. yi cins bulgur. 2. Kaynatlm ve dvlm bulgur. 3. Ekin sapla rnn ek yerleri. 4. Sert ve yuvarlak kar taneleri. 5. Kk dolu. [DS] dcklenmek, [dck-len-mek] {az} dnl. f . [-ir] 1. (Hamur iin) iyi kartnlam am aktan un topaklar kalmak. 2. orba, muhallebi vb. iinde karmam topaklar kalmak. [DS] dl, [eT. t-mek > d-l JS ja] is. 1. {eAT} T o murcuk. 2. {az} Elek altna geen ince bulgur ve ya i yarma. [DS] 3. {az} M sr yarmas. [DS] 4. {az} kse otu. [DS] 5. {az} Topran en kk paras. [DS] 0 dl a, {az} nce bulgurdan yaplan orba. [DS] dlce, [tgl-ce is. 1. {OsT} {az} Bulgur biiminde yaan kar. 2. {az} Kk dolu. [DS] dlcek, -i [dl-cek] {az} is. 1. Sert ve souk havalarda yaan kat ve yuvarlak ince kar. 2. K k dolu tanesi. 3. nce bulgur. [DS] dlck, - [tgl-ck dli-jS'i] {OsT} is. 1. {OsT} Tomurcuk; gonca. 2. {OsT} Boum. 3. {az} Kk dolu tanesi. 4. {az} nce bulgur. 5. {az} orba, helva, muhallebi piirilirken iinde kalan topaklar. [DS] dlemek, [d-le-mek] {az} gel. f. [-er] [-l(ii)yor] Dmlemek; balamak. [DS] dlm ek1 [eT. t-mek (dmlemek) > tg-l, mek > d-l-mek dUAS'a] edil. f. [-iir] 1. {eAT} {OsT} {az} (plik iin) dmlenmek. [DS] 2. {az} Bir noktada toplanmak; merkezlemek. [DS] 3. {az} (Yemek borusu, barsak gibi organlar iin) boumlanarak iinden bir ey gememek; tkan mak; boulmak. [DS] 4. {az} M emede st pht lamak. [DS] dlmek2, [d-l-mek] {az} edil. f. [-r] 1. (Ha vada uan ku iin) birden yere inmek. 2. Dadan mak. [DS] dm, [eT. t-mek (dmlemek) > tg-m > d m > d-m] is. 1. ki ip, tel veya buna benzer eyi dolayarak birbiri arasndan geirmek suretiyle yaplan balam a yeri. 2. B ir ipi kendi zerinde do lamak suretiyle yaplan ba. 3. inden klmas, kavranmas ve anlalmas zor durum. 4. inden sv akan bir borunun ak engelleyecek biimde boumland nokta. 5. M arangozlukta bir dii z vanaya, iki paray birlikte yerletirm ek suretiyle elde edilen birletirme. 6. ed. Roman, hikye ve

I M I M tM .

lerde yetien zehirli, kk yum rulu lkemizde sek drck, - [eT. tg- (pirin) > dgi / d > d-r-ck] is. 1. Elendikten sonra alttaki en ince sen kadar eidi bulunan ok yllk otsu bitki; ba ve kk taneli bulgur; dtick. 2. {azj Kn sur otu; stleen, (Ranunculus belladona, R. acer, souk havalarda yaan ince, sert ve yuvarlak kar R. asiaticus). {OsT} (ayn) || dn ieigiller, tanesi. [DS] 3. {az} Kk dolu tanesi. [DS] 4. Tm iek ksmlar ayr olan, basit iekli, iki e{az} Tomurcuk. [DS] 5. {az} Dm. [DS] 6. nekli bitkiler fam ilyas, (Ranunculaceae).\\ dn {az} Sivilce. [DS] 7. {az} orba, helva ve muhal orbas, Dn trenlerinde piirilm esi det olan lebi gibi yiyecekler iinde kalan kk un topakla iine kiik para etler konulmu, un, yum urta sa r. [DS] rs, st ve yourtla piirilen ve zerine kzgn ya dklerek sunulan orba.\\ Dn deil, bayram drcklenm ek, [diirck-le-n-mek] {az} dnl. deil; enitem beni niye pt? Gsterilen yaknl f i H r] 1- Tomurcuklanmak. 2. (orba, helva, m u n ve iltifatn gizli bir sebebi olmal. || dn der hallebi vb. iin) iinde kk topaklar olumak. nek, 1. Elence. 2. Evlenme trenini kutlama.\\ d [DS] n dernek hep bir rnek, H ibir deiiklik gs dr, [tnr-] {az} sf. 1. M isafirleri dne termeyen durum. || dn dilei, {az} Niandan aran. 2. Kz grmeye giden kimse; dnr. 3. Kz sonra, kz evinde yallarn dn giinnii karar istemeye giden kimse. 4. Dn alay. [DS] latrmasn dne gider gibi, Sevinle.|| dn drlem ek, [dnr-le-mek] {az} g l.f. [-r] [-l()evi, Diin yaplan ev.\\ dn evi gibi, K alabalk yor] Kz babasndan istem ek iin birka kii ile ve giirltl.\\ dn hamam, Dnden bir gn birlikte gitmek. [DS] nce gelin ve yaknlarnn elentilerle hamamda drlemek, [dnr-le--mek] {az} ite, fi [-ir] ykanm alar,|| dn hediyesi, Evlenen iftlere (Evlenecek kz ve olan taraflar iin) birbiri ile verilen hediye.\\ dn okuyucu, {az} Misafirleri tanmak. [DS] dne davet eden kimse.\\ dn pilv, Dn drmek, [dnr-mek] {az} gsz. fi. [-r] Kz is lerde piirilm esi det olmu zerine kzartlm et temek. [DS] konulan p il v.|| dn pilv ile misafir arla dr, [dnr-c] {az} is. 1. Evlenenlerin ana ve mak, Bakasnn kesesinden ikramda bulmmak.\\ babalan. 2. Gelin alm aya gelen kiiler. [DS] dn salonu, K iralanarak iinde dn yaplan d, [dnr-c] {az} is. 1. Gelinin giyinmesine salon.|| dn sofras, H er eit yiyecekle dona yardm eden kadn. 2. Gelin almaya gelen kimseler. tlm sofra.|| dn yemei, Dn treni dolay [DS] syla gelen davetlilere verilen yemek. dz, [d-z ?] {az} sf. Kuvvetli; salam. [DS] -dnce, [-dnce] {eAT} yap. e. -* -duunca. dnc, [dn-c] {az} is. 1. Evlenecek olan o dhat, [Ar. deh (yksek zek) > dhi > dht o l ] (diiha:t) {OsT} is. Akll ve bilgili kimseler; deha lana kz arayan kadnlar. 2. Dn alayna katlanlar. lar. [DS] dnck, - [diin-ck] {azj is. Hediye. [DS] dhen, [Ar. dhen ^yjo] (dheni:) {OsT} sf. Kaypak, -dngzden, [-dti-nz-den] {eAT} yap. e. -* dudhenk, [Ar. duhn (dumanlk) > Far. duhnek ^Ui-i] unguzdan. {OsT} is. 1. Duman yeri; baca. 2. Hamam klhanla dnlttk, - [din-lk] is. Dn ile ilgili olan. rnda yanan atein dumannn deme tabanm S dnlk basmak, {az} K z istemek. [DS] stmas iin denmi knk borular. dnlk, [dnlk-] {az} is. Erkek tarafn dhn, [Ar. dhn jjo ] {OsT} is. Sv ya. dan kz tarafna gnderilen erkek eli. [DS] dnsz, [dn-sz] zf. Dn olmadan; dn dhn, [Ar. dhn ^yjo] (diihni:) {OsT} sf. Sv yala yaplmadan. ilgili. dr1 [dnr] {az} is. 1. Kz grmeye giden kim , se; grc. 2. Kz istemeye giden kimse; eli. 3. dhur, [Ar. dehr > dhr j_^o] (dhu:r) {OsT} is. 1. Evlenenlerin anne ve babalar; dnr. 4. Bacanak. Zamanlar; anlar. 2. Dnyalar, [DS] S dre gitmek, {az) 1. Kz grmeye g it dhl, [Ar. dhl uUo] {OsT} is. Davul. S dhlmek. 2. K z istemeye gitmek. [DS]|| dr gitmek, bz, {OsT} 1. D avul alan; davulcu. 2. D oancla {az} D re gitmek. [DS] rn ku avlarken kular kaldrmakta kullandklar dr2, [d-r] {az} sf. 1. Kaln; przl. [DS] 2. kiiiik davul.\\ dhl-derde, {OsT} 1. Davulu y r is. Bir nesnenin zerindeki kk kabarck; prz. tk. 2. Utanma ve sklmas olmayan. 3. Bulgur. S dr bez, {az} adr bezi. [DS]|| -dk, [-dik /-dik / -dk / -duk / - tik ! -tk / -tuk / -tk] dr dr, {az} Diri diri. [DS]|| dr dr yap. e. -* -dik. {eAT} (ayn) olm ak, {az} 1. Boum boum olmak. 2. Yumak yum ak olmak. 3. Hamur, muhallebi, orba iinde d k 1, [da / dik / dik / dok / dk (yans.)] is. arpma, kakma, vurma veya kendi kendine arparak, vurakk un topaklar olumak. [DS]

fllfltl liipw lt ;!.

1323

________________________________________

DM

ak almay anlatan kk. [Zlfkar] {eT} (ayn), dk-iir-de-mek, dk-r-de-t-mek, dk-r-d 0 d k atm ak, {az} 1. (Ak, glle atma gibi oyunlarda) hedefe dedirmek. 2. Baarmak. 3. Bir kim seyi hile ile kandrmak; kazk atmak. [DS]|| d k u rn a k , Ymnu ile yavaa vurmak. [DLT] dk3, [dk] {eT} sf. kadar; birka. [DLT] d k ming, Binler aras; birka bin. [DLT] dk3, [Lt. dux > Fr. dc (ef)] is. 1. Prensten sonra gelen en yksek soyluluk unvan; duka. 2. Bir dk l idare eden kii. 3. st ak, drt kiilik lks araba. diikn, [Far. dknjlS 'i] {eAT} is. Dkkn. -dke, [-duk-ca > -dk-ce] {eAT} yap. e. -* -duka. dke, [dk-e] {az} sf. (Yn, pam uk vb. iin) bir tutam; bir miktar; bir para. [DS] -dkde, [-dk-de] {eAT} yap. e. -* -dukda. -dkden, [-dk-den] {eAT} yap. e. -* -dukdan. dkel, [eT. tke-m ek > tiik-el JSb] {eAT} zf. Hep; b tn; hepsi. dkelc, [dkel-c/dkel-i-c LSj^JS'i] {eAT} 5 zf. Hepsi; btn, dkeli, [eT. tke-mek > tk-el / ttikeli ^JS*] {eAT) z f Hep; btn; hepsi, dkelic, [dkel-c > dkel-i-e {eAT} zf. Hepsi; btn, dkenlem ek, [a. tgel (denetim) > tgel-le-m ek > dken-le-mek {eAT} gl. f [-r] 1. Aramak; aratrmak 2. Yoklamak; tefti etmek, diikennek, [eT. tke-mek (bitirmek) > tke-n-mek > dke-n-mek kiLjSji] {eAT} {OsT} dnl. f. [-r] Tkenmek; bitmek, dketm ek, [eT. tke-mek (bitirmek) > tke-t-m ek > dke-t-mek dlo-iS^s] {eAT} gl. fi [-Tr] Bitirmek; tketmek. dkkn, [Far. dkkn (dkk:n) {OsT} is. 1. Perakendeci veya toptanc esnafn mal satt veya kk zanaatkarn mesleini icra ettii yer. 2. argo. Kumarhane. 3. argo. Genelev. S d k k n am ak, Ticarete balamak; alveri yapmak}] d k k n am ak, H rszlk yapmak. dkknc, [dkkn-c] is. Dkkn ileten kii, dkkne, [Ar. dkkn + Far. -e] (dkk.ne) {OsT} is. Kk dkkn; dkknck. -dkleriyle, [-dk-ler-i-y-le] {eAT} yap. e. -* dklaryla. -dkleyin, [-dk-leyin] {eAT} yap. e. -* -dulcleyin. dklk, - [dk-lk] is. 1. D k olm a durumu; dukalk. 2. Dk unvanl birine bal topraklarn ve senyrlklerin tm. -dkte, [-duk-ta > -dk-te] {eT} yap. e. -* -dukta.

d lb end , [Far. dlbend JnJa] {OsT} is. Tlbent, d lb e n d d a r, [Far. dlbend-dr jb -u J j] (dlhendda:r) {OsT} is. Eskiden, saraylarda sark vb. giyim lerin ince bezleri ile uraan kimse; i olan; tl bent aas. d lcinm ek, [? dlci-n-mek] {eAT} dnl. f i [-r] Er kek erkee cinsel ilikide bulunmak, d ld k , - [? dldk] {az} sf. (nsan ve hayvan iin) ok zayf. [DS] d ld l1 [Ar. duldul (kirpi) J-ib] {OsT} is. 1. Kirpi. 2. , Hz. A liye, Hz. M uhammet tarafndan hediye edi len katrn ad. 3. argo. Kt at. 4. argo. Otomobil. 5. {az} Bardak erii. [DS] 6. {az} Z ayf hayvan. [DS] 7. {az} Eek. [DS] 8. {az} Kk ve hzl yryen eek. [DS] d ld l2, [Far. drbn jnjj*] {az} is. Drbn. [DS] d le k 1 [dle-k] {eT} is. Az krk saks veya testi. ,
[DLT]

d iek 2, -i [eT. tg-mek (dmlemek) / a. tkele-k / dklek] (d. lek) {az} is. 1. Kavun; iyi cins kavun. 2. Karpuz. 3. Olmam kavun ve karpuz; kelek. 4. Yeil kavun. 5. Kk ve toparlak bir tr kavun. 6. Armut gibi ve zehirli meyvesi olan bir bitki. 7. Tekerlek bal. [DS] d lek 3, [eT. tle-k > dle-k] {az} is. D z yer. [DS] d lek4, -i [tne-k ? > dlek > dlek] is. dnz. Eski gemilerde, direk tepesindeki gzetleme yeri, t? d lek yelkeni, dnz. Gabya yelkeni. dlg er, [Far. durd-ger / drgar] {OsT} is. 1. Binala rn ahap ve at ilerini yapan usta. 2. {az} Balta. [DS] S d lg e r bal, zool. Akdeniz ve Atlas okya nusunun orta derinliklerinde yaayan, kocaman azl, gvdesi yanlardan baska, lezzetli bir ba lk; peygam ber bal, (Feus faber). dlg erlik , -i [dlger-lik] is. Dlgerin ii ve meslei, dlgz, [? dlgz] {az} sf. Kvrk. [DS] dllenm ek, [dinle-n-mek] {az} dnl. f i [-ir] Din lenmek. [DS] dll, [dl-l] {az} is. Denek. [DS] S dll (dilli) d d k , {az} 1. Oyuncak ddk. 2. Stten ya p lan ddk. [DS] dllce, [dil-li-ce > dll-ce] {az} is. 1. Oyuncak ddk. 2. Oyuncak kaval. [DS] d ll k 1 - [dl-lk] {az} is. 1. elik omak oyu , nu. 2. elik omak oyununda ksa denek; elik. [DS] d ll k 2, - [dl-lk] {az} is. M ercimek unu. [DS] d l k , [Ar. dlk -4>b] (dlu.k) {OsT} is. G nein bat. d l k , - [dl-k] {az} is. Dere ve ay kenarlarn da sularn oluturduu derin yarklar. [DS] d m 1 [dm (yans.)] is. 1. Vurma, alm a ve yumruk , lamay anlatan kk. [Zlfkar] di'm dm, dm-sik.

dm

unu

1324

dm-sk-le-mek 2. i bo nesnelere vurulunca kan ses; tutuk bir gm sesi. 3. mz. Trk musiki sinde usuln kuvvetli darbm gstermekte kullan lan ve davulun tokma ile karlan veya sa elle tutulan tempo. dm 2, [eT. tm (dz) > dm j*jj] sf. 1. {eAT} Btn; tamam; tam; batanbaa. [DK] 2. (At iin) tek renk li. 3. Yumru; toparlak. 4. Byk; ulv; kudretli. 5. Kabarm; kabark. 6. Konveks. S d m k a ra p u sa rk , {eAT} Gz gz grm ez kaln sis; kr dum an.|| dm yrei oynam ak, {eAT} Yrei azna gelmek; yrei sarslmak; yrei kopmak. dm 3, [Far. dm jo] is. 1. Kuyruk. 2. {az} Ak oyu nunda an izgi zerinde kalmas. [DS] S dm b rd e, /OsT) Kuyruu kesik. |j d m -g h (geh), {OsT} Kuyrukyeri.\\ dm -i g rg , {OsT} 1. K urt kuy ruu. 2. Sabahn erken saati; alaca karanlk. dm 4, [dm] {az} sf. Eli ie yatkn. [DS] S1 dm olm ak, {az} Eli ie yatkn olmak. [DS] dm a, [tm+ak] {az} sf. Bembeyaz. [DS] dm ay, [tm-a-y- ?] {az} zf. Bsbtn; tamamen. [DS] dm b, [damb / dmb / dimb / domb / dmb / dmb (yans.)] is. Vurma, arpma, elle alma, alg alma gibi grltl ses karma ve ahenksiz konuma bildiren yansmal kk. [Zlfkar] diimb-ek, dmb-iik, dmb-l+d-diik, dmb-r-de-t-mek dm bal, -li [Far. dmbl JU o ] (dmba.l) {OsT} is. Kuyruk. dm bek, [Far. dnbek dLij / T. dmb (yans.) > dmb-e-k ?] is. mz. 1. Testi biiminde bir toprak kap zerine deri geirilmek suretiyle yaplan bir usul algs; dmbelek. 2. {az} imi kk o cuk kam. [DS] dm beki, [Far. dmb (kuyruk) + -ek (klt, e.) > dnbek (diinbeki:) {OsT} is. Kuyruklu sark taktklarndan, bilginler iin kullanlan bir alay s z; kuyruklu. dm belek, -i [Ar. tabi (davul) + Far. -ek (klt, e.) > deblek / dmb-el-ek] {OsT} is. mz. 1. Kse bii minde az deri kapl bir usul algs. 2. {az} Tef. [DS] 3. argo. Anlaysz; sersem. 4. argo. Edilgen ecinsel erkek. S dm belee gitm ek, {az} R a mazan geceleri davulla gezip bahi toplamak. dm beleki, [dmbelek-i] is. 1. D mbelek alan kimse. 2. Dmbelek yapan veya satan kimse, d m b k , - [Far. dnbek (dmbelek) / T. dmb (yans.) > dmb-k] sf. 1. Fena; kt; irkin, {az} (ayn) [DS] 2. Pezevenk, deyyus anlamnda ar bir svg sz, {az} (ayn) [DS] 3. {az} Kars kt yolda bulunan kimse. [DS] 4. argo. Fuhu aracs erkek. dm b ld ek , -i [dmb (yasj>dm b-l-de-k] {az}

sf. 1. Hi yerinde duramayan; kprdam ay alkan lk edinmi. 2. is. Dmbelek. [DS] d m b ld em ek , [dmb (yans.) > dmb-l-de-mek] {az} gsz. f . [-rj [-d(ii)-yor] Kprdayp durmak. [DS] d m b lek , -i [dmb-l-ek] {az} is. Dam doruu. [DS] d m b ll , [dmb-l-l] {az} sf. 1. Kt kimse; fena. 2. Pezevenk. [DS] d m b r, [dmb (yans.) > dmb-r] is. Grlt; a mata; yaygara. S d m b r d d k , Dedikodu; yay gn sylenti}] d m b r d d k etm ek, B ir srr herkese yaym ak; bakalarna duyurmak. |j d m b r d d k olm ak, B ir kimseye ait srrn herkes tara fn d a n duyularak dedikodusu yaplmak. d m b iird e k , [dmb (yans.) > dmb-r-de-k] {az} is. Aatan ii oyulmak suretiyle yaplm bir tr yayk. [DS] d m b rd e tm e k , [dmb (yans.) > dmbrde-t-mek] {az} gl. f. [-ir] 1. Tef, dm belek gibi ii bo ey leri almak. 2. mecaz. Kala gz arasnda hallet mek; stesinden gelmek. [DS] d m b rt , [dmb-r-t] {az} is. 1. Dn; elen ce. 2. Def, dmbelek sesleri. [DS] dm e, [Far. dm-e] {OsT} is. Kuyrukuk; kk kuyruk. d m d a r, [Far. dm (kuyruk) + -dr (tutan) (dmda:r) {OsT} sf. 1. K uyruk tutan. 2. is. as. O r dunun arkasndaki kuvvet veya arlklar tayan grevliler; art, d m d ttd k , - [d(m)+d/dk] (d mddk) sf. (Kol, paa vb. iin) ok dar; boru gibi, dtim d m c , [dm (yans.) > dm+dm-c] {az} sf. Palavrac. [DS] d m d z, [d(m)+d/z] (d mdz) sf. pekt. 1. Ar dz; ok dz; dpedz. 2. mecaz. Kendi hlinde, uysal; basit. 3. mecaz. Bilgisi, grgs ok dar s nrlar iinde kalan ve tekdze hayat yaayan kimse. 4. mecaz. Akln yitirmi; bunak. S d m d z git m ek, argo. ok ar biimde ok fa zla kfr etmek. d m el, [Ar. dmel J-o] {OsT} is. Byk kan ban. d m elek, -i [dm / dom (yuvarlak knt) > dmel-ek] {az} sf. 1. melmi. 2. Yz koyun. 3. Dmelik. [DS] dm en, [t. timon] is. 1. D eniz tatlarnn ynlendi rilm esini salayan dzenek. 2. B ir hava tatnn havada istedii yne gitmesini ve dengede kalm a sn salayan dzenek. 3. mecaz. Ynetim; idare. 4. argo. Hile; dzen; dalavere; yalan. S d m en be deni, dnz. D men boazn oluturmak zere boy dan boya konulan tek para. || d m en boaz, dnz. Dmenin, dmen yelpazesinden yukar doru dara larak uzanan, zerinde dmeni dndrme gcnn uyguland blm; dmen anas.\\ dm en e

M M C I M .1 3 2 5

DN

virm ek, {az} E v idare etmek. [DS]|| d ilm en do ru ltm a k , {OsT} Ynelmek.|| d m en e gem ek, ar go. (Cinsel sapk iin) kalabalk tatlarda birisinin arkasna geerek srtnmek. || d m en evi, Dmen evinin gem esi iin k bodoslamann st ucuna ve teknenin kmbet olan ksmna alm olan d e lik || d m eni eri, I. argo. Yan yan giden. 2. {az} K uy ruunu yana atan at. [DS]|| d m en i k rm a k , argo. Kamak; ekip gitmek. j| d m en in e b a k m a k , art lar ne olursa olsun, evresindekiler ne yaparsa yapsn sadece kendi karm gzetmek. || d m en k rm ak , 1. Yn deitirmek. 2. mecaz. Fikir dei tirm em dm en ku llan m ak , argo. Bir ii kurnaz lkla halletmek.\\ dm en neferi, mecaz. Geride olan; tembel. || dm en suyu, dnz. H areket hlindeki bir gem inin yolu zerindeki suyu kartrmas so nucu geride brakt kpkl iz. || d m en su y u n d a gitm ek, mecaz. Birine baml olmak; her iinde birine uyarak davranmak.\\ d m en tu tm a k , dnz. Teknenin gidecei yn gzleyerek dmeni ynlen dirmek; dmeni kullanmak.]] d m en y a p m a k , ar go. H ile yaparak birini kandrmak; aldatmaya kal kmak. dm enci, [dmen-ci] is. 1. dnz. Gemilerde dmeni kullanan, gemiyi ynlendiren kimse. 2. argo. En geride olan; sonuncu; tembel. 3. argo. Bakalarn aldatarak geinen kimse; dalavereci; dzenbaz; hi leci. 4. argo. Yankesicinin yardmcs, dm encilik, -i [dmen-ci-lik] is. 1. dnz. Gemilerde dmeni kullanma, gemiyi ynlendirm e ii. 2. argo. En geride olm a durumu; sonunculuk; tembellik. 3. argo. Bakalarn aldatarak geinme durumu; dala verecilik; dzenbazlk; hilecilik, dm ensiz, [dmen-siz] sf. Dmeni olmayan, dm erlem ek, [driim-le-mek > dmer-le-mek] {az} g l . f [-r] [-l(i)-yor] 1. Drmek; sarmak. 2. Avulamak. [DS] dm etm ek, [Far. dm (kuyruk., arka) > dm-etmek] {az} gl. fi. [-ir] B ir ii takip etmek; stne dmek. [DS] dm gh, [Far. dm-gh] (dmg. h) {OsT} is. Kuyruk yeri. dm lek, -i [dm-le-mek > dm-le-k ?] (d;mlek) {az} is. Dm. [DS] dm rg, [tm (yans.) > tmrg] (t:mr:g) {eT} is. Tef. d m rk, - [tm (yans.) > eT. tmrg > dmrk] {az} is. Silindir biiminde olan ey. [DS] dm sk, [dm (yans.) > dm-sk] {az} is. 1. Y um ruk. 2. Dirsekle vuru. [DS] dm sklem ek, [dmsk-le-mek] {az} g l . f [-r] [l()-yor] Dirsekle vurmak. [DS] dm m ek, [tm (baan baa) > dm()--mek ?] {az} gsz. f i [-] zerine tam oturmak; olmak; uygun dmek; uymak. [DS]

d m tek , [dm (yans.)+ tek (yans.)] is. miiz. 1. Trk halk mziinde kuvvetli ve hafif vurular belirt mek iin halk arasnda kullanlan deyim; usul. 2. argo. Cinsel iliki, dm teklem ek, [dmtek-le-melc] gl. fi. [-r] [-l(i)yor] argo. Irzna gemek, dm uy, [Far. d (iki) + m y (sa) Lyja] {OsT} sf. Salar iki renk olan; salarnn baz ksmlar k rarm olan. dttm tt, - [Ar. dem ' > dm c ^<o] (dm:) {OsT} is. Gz yalar, d m g n , [tm-()+gn ?] {azf zf. H er zaman. [DS] d m k , [Mo. dm-mek > dm-g (yararl) > dm k -iljjyi] {eAT} is. 1. g; megale. 2. {az} Bir kimseye veya ie kar duyulan balant; alka. [DS] 3. {az} Hrs. [DS] 4. {az} Dnce. [DS] S d m k etm ek, {az} Oyalamak. [DS]|| d m k olm ak, {eAT} Bir ile yakndan ilgilenmek; bir i zerine dmek. d m k d rm e k , [dmk-dr-mek Joj.aS'^jj] {eAT} g l.f. [-r] B ir ile uramasn salamak, d m k d r lm ek , [dmkdr-l-mek {eAT} ed il.fi [-iir] Bir ile uramas salanmak, d m k m ek , [dmk-mek dU5^j:>] {eAT} {az} gsz. fi. [-iir] Bir ile uramak; kendini o ie iyice ver mek; oyalanmak; ilgilenmek. [DS] d m k s z, [dmk-sz] {az} sf. Dncesiz. [DS] d m rlem ek , [eT. tmrg / tmrg / tm ri > dmrle-mek] {az} gl. fi [-r] [-l()-yor] Drmek; sar mak. [DS] d m m ek , [dm--mek] {az} dnl. fi. [-r] B zlp durmak. [DS] d m k , - [Mo. dm-mek > dm--k / dm--g] {az} is. g. [DS] d m tm e k 1 [Mo. dm-mek > dm-t-mek] {az} , gl. fi [-iir] Frsatlardan yararlanarak, aldatarak i becermek. [DS] d m tm e k 2, [dm (yuvarlak) > dm-t-mek] {az} gsz. fi. [-] Dizlerini dikip sessizce oturmak. [DS] -d n, [-dm / -din / -dun / -dn] {eAT} ek. e.-*- -dm. d n 1 [eT. tn (gece) / dn jj] is. 1. inde bulun , duumuz gnden bir nceki gn. 2. Y akn gemi. 3. sf. Bir nceki gne ait. 4. zf. nceki gnde. 5. K sa bir sre nce; yalcn gemite. 6. {eAT} {OsT} Gece, S d n ar, {az} ki gecede bir. [DS]|| dn atei, {az} Nereden kt, kimin yakt belli ol mayan ate.]] d n b askn, {eAT} {OsT} Gece bas kn.]] d n b ask u n u , {eAT} [OsT} Gece baskn.]] d n b ir, bugn iki, Balayal ksa bir zam an ol duu hlde.]] d n b u uu, {eAT} {OsT} Gece y a r s.]] D n cin olm u, b u g n ad a m arp y o r. inde

DN

i m ra M . diinekiik, -i [dnek-lik] {az} is. Tnek. [DS] d n em ek , [eT. tn-e-mek. / diin-e-mek dU 4iji] {eAT} g sz.f. [-r] 1. Tnemek. 2. Geceyi geirmek; gece lemek. 3. {az} Barnmak. [DS] 4. {az} Uyumak. [DS] 5. {az} zerinden bir gece gemek. [S] d n e n 1 [dn-en] {az} zf. Bir gn nce. [DS] , d n e n 2, [dn-en ?] {az} is. yan bitirmi at. [DS] d n erig , [tn-er-mek > tn-er-ig > dner-ig] {eT} is. Karanlk. d n eir, [dne--ir ?] sf. (Kii iin) tembel; pis; pasakl. dneyin, [dne+gn] {az} zf. Bir gn nce; dn. [DS] -dng, [-dun / -dun / -dng / -dn] {eAT} ek. e. -* dung. d n g , [dan / dm / dang / dan / dank / dmg / dnk / ding / dinle / dong / dng / dnk / dngk (yans.)\ is. Yuvarlanma, takla atma; vurma, dme; an ya da vurmal bir alg alma; ileri geri konuma ve m rldanmay bildiren kk. [Zlfrkar] dng-iir dngr (dim-(n)r), dng-r-de--mek (diin-(h)r-de--mek d n g e r, [dng-er] {az} is. Glck. [DS] d n g k , [dan / dm 7 dang / dan / dank / dng / dnk / ding / dink / dong / dng / dnk / dngk (yans.)] is. Yuvarlanm a, takla atma; vurma, dme; an ya da vurmal bir alg alma; ileri geri konuma ve m rldanmay bildiren kk. [Zlfkar] dngk-l-de-mek (dhk-l-de-mek) d n g l , [dng-l-] {az} ] is. elik omak oyu nu. [DS] d n g r, [eT. tnr > dnr (diinr) {eAT} {az} is. Dnr. [DS] d n g rc , [dngr-c] (diinrc) {az} is. 1. Kz grmeye giden kimse; grc. 2. Kz istemeye gi den kimse; eli. [DS] d n g rlem ek , [tnr > tnr-le-mek / tnr-le-mak (tnrle;mek) {eT} gl. f. [-r] Birini kendisine d nr saymak; dnrle nispet etmek, d n g iirlen m ek , [tiinr-le-mek > tniir-le-n-mek > dnr-le-n-mek] (dhrlenmek) {eT} edil. f. [-rj Birisi tarafndan dnr saylmak; kendisi dnrle nispet edilmek, d n g i k , - [dnr-lk (dnrlk) {eAT}

ustalamadan hile yapm aya balam.|j d n d en , B ir nceki gnden.\\ d n d en bugne, 1. nceki gnden bu gne kadar. 2. A z zamanda; ksa bir srede,|| d n d en hazr, B ir teklifi hemen kabul eder durumda olan. |j dnden lm , alma iste i kalmam; bezgin.\\ d n d en raz, Bir teklifi ka bul etmeye hazr; gnll.|| d n d u lp u , {eAT} {OsT} Gece vakti; geceleyin; btn gece. || d n e gn, {eAT} {OsT} Dnk gn.|| d n dnei, {az} Ev. [DS]|| dn gibi, ok zaman getii hlde yeni ol mu gibi zihinlerden silinmemi. || d n gn, {eAT} Gece gndn.|| d n iin, {eAT} Gece ortas; gece vakti; geceleyin.|| dni gn, {eAT} Gece gndiiz.\\ d n k atm ak , {eAT} Gece yrm ek; geceyi iine almak.\\ d n nam az, {eAT} Geceleri klman nafile namaz; tehecct namaz. || d n rt s , {az} Yor gan. [DS]|| d n gn, {eAT} Gece gndz.|| d n gndz, {eAT} Gece gndz,|) d n gn, {eAT} Gece gndz; geceli gndzl.\\ d n yars, {eAT} {OsT} Gece yars.j| dn yeli, {az} Yaz geceleri batdan esen rzgr. [DS] dn", [dn (yans.)\ {az} is. Geceleri "diin, dn!" diye ten bir ku. [DS] d n b , [Far. dnb / dnbe {Os T} is. Kuyruk,

d n b al, [Far. dnbl / dnble JU / JL ] {OsT} is. Kuyruk. S 1 d n b le-d r, {OsT} Kuyruklu.\\ d n b le-rev, {OsT} Kuyrukta giden; arkadan giden; ar kas sra takip eden; uyan. d nbek, [Ar. dnbek dija] {OsT} is. 1. Beki davulu. 2. Dmbelek, dnbelec, [dnb-ele-] {az} sf. (Kii iin) ok i man. [DS] d n b u re, [Far. dnbre / dnbre br.re) {OsT} is. Tambura, d n d a r, [Far. dm-dr jI-lo > jJ^] (diimda:r) {OsT} is. -* dmdar. d ne, [dn-e] {azf is. Az bklm iplik. [DS] dnegen, [dne+g] {az} zf. Bir gn nce; dn. [DS] dneen, [tn-e-en] {az} sf. 1. (Ku iin) tnemeyi seven. 2. H er zaman tneyen. [DS] dnein, [dne+gn] {az} zf. Bir gn nce; dn. [DS] d n e k 1 -i [tn-e-me-k > tn-e-k > dn-e-k , / jj] (diin-

is. Dnrlk; evlilikten doan akrabalk, {eT} {eAT} is. 1. Kmes hayvanlarnn stnde t nedikleri aa paras; tnek; in. {az} (ayn) [DS] dngge, [Far. / Genek. dnge] {eT} is. tngge. 2. {az} Ev. [DS] 3. {az} Geceleyecek, yatacak -dngz, [dn-z] ek. e .-* -dunguz. yer. [DS] 4. {az} Yatak. [DS] 5. {az} Kmes. [DS] 6. {az} Kekliklerin toplu olarak bulunduu yer. d n in , [dn-in] {eAT} zf. Geceleyin. S d n in gnin, {eAT} Gece ve gndz; btn gn. [DS] 7. {az} Mayalandktan sonra zerinden bir gece gemi ve uyumu yourt. [DS] d n it, [Yeni Z elendada yer, Dun-maintains > Fr. dunite] is.jeol. Temel maddesi olivin olan iri taneli d n e k ', -i [tiine-k] {az} is. 1. Dinlenme; istirahat. kay a. 2. Huzur. [DS]

KHMCE SM . 132?________________________

____________________________________________ DN zj Kz istem ek iin giden kiiye verilen hediye. [DS] 4. Kz taraf ile sz kesm ek iin yaplan top lant. d n r , [dniir-c] {az} is. 1. Evlenenlerin anne ve babalar; dnr. 2. Gelin almaya giden kadnlar. 3. Gelinin yannda bulunan yenge. [DS] d n , [eT. tnr > tn] is. Kaynanalar, dnge, [dn-ge ?] {eT) is. Siilkl pancar deni len sebze. [DLT] d n y a, [Ar. d e n f (alak) > denet (alaklk) > dn y (alak yer) (dnya;) {OsT} is. 1. (Ba harfi byk) Gne sistemine bal gezegenlerden ze rinde yaadm z gk cismi; yer kre; Yer. 2. Bu gezegenin d yz; yeryz. 3. Yeryznde yaa yan insanlarn hepsi; insanlk. 4. V ar olan, algla nan nesnelerin, maddesi olan her eyin, canl yara tklarn tm; lem; evren; kinat. 5. Herkes; el gn. 6. nsann evresini oluturan ve kendi dn daki her ey; ortam. 7. ok byk kara paras. 8. ok byk kalabalk. 9. nanlar ve toplumsal faa liyetleri ortak olan lkeler topluluu. 10. Dzenleri bakmndan dierlerinden ayrlan lkeler topluluu. 11. Belli bir i veya gruplamay m eydana getiren insanlar topluluu. 12. nsanlar tarafndan bulunup gelitirilen ve iletilen sistemler veya soyut kav ramlar. 13. zel bir bak as iinde toplanan ve ya yaayn ona gre dzenlemi olan kiiler. 14. M anev hayat dnda kalan yaay. 15. H er ey, pek ok ey. 16. Duygu, dnce ve hayale bal soyut ortam. 17. Birbiriyle yasal balants olan, bir dzenle belirlenmi tek eylerin ve olaylarn bt n. 18. Ayn yasalar ve ayn dzene bal olan nes nelerin, varlklarn oluturduu btn. S d nya adam , Yaamann, rahat etmenin yolunu bilen kimse; almalarn ve dikkatini yaad ann iyi gemesine ynlendiren kimse.|| D n y a a h re t k a r deim olsun. Kar cinsten birine kardelik duygu sundan baka bir gzle baklmadn ifade eden sz.\\ d n y a lem , Herkes, btn insanlar.\\ d nya bam a d a r olm ak, Byk bir sknt iinde bunal mak; ok sknt ekmek. || d n y a ban a yklm ak, Byk bir felkete urayp umutlarn ve mutlulu unu yitirm ek.|| d n y a b ir a ra y a gelse, 1. Btn insanlar aksi tezle kar ksa bile... 2. En olmaz ey olsa bile...\\ d n y ad a, H ibir zaman; asla.\\ d n y ad a olm az, Kesinlikle olmaz; hi mmkiin deil.\\ d n y a d an elini eteini ekm ek, 1. Toplum yaam na katlmamak; bu hayatla ilgili ok az ey le yetinmek; inzivaya ekilmek. 2. lmek.\\ d n y a d a n gem ek, Hayatla ilgisi kalmamak.\\ d n y ad an h a b e ri o lm am ak, evresinde olup bitenlerden ha bersiz olmak; etraf ile ilgilenmemek.\\ d n y a -d r, {OsT} Dnya ileriyle urap servet yapan kimse. || d n y a d u rd u k a , Sonsuza kadar; ebediyen.|| D nya d u rd u k a du rasn ! ok yaam asn dileme

dnk, [dnk (yans.)] is. Sert bir nesneye vurulunca veya art arda yrnrken kan ses. dnk, [dn-ki] sf. 1. Bugnden bir nceki gnle ilgili. 2. Bir gn nce gereklemi veya olmu olan. 3. Yakn gemite olan; yalcn gemile ilgili. 4. mecaz. Toy, tecrbesiz; yeni. S d n k ocuk, Deneyimi az; tecrbesiz; toy; acemi. dnkldem ek, [dnk (yans.) > dnkl-de-mek] gsz. fi [-r] [-d()-yor] 1. Hzl hzl komak. 2. Sert bir nesneye vurarak ses kartmak. 3. Bu ekilde kar tlm sesleri dinlemek, duymak, diinkldem ek, [dnk (yans.) > dnk-l-de--mek] ite, fi [-r] 1. Birlikte hzl hzl koumak. 2. Bir likte sert bir nesneye vurarak ses kartmak. 3. Bu ekilde kartlm sesleri birlikte iitmek, dnkldetm ek, [dnk (yans.) > dtink-l-de-t-mek] ite, f [-r] 1. Sert bir nesneye vurarak ses kart mak. 2. Bir eye kuvvetli ve serte vurmak, dnle, [dn-le -diji] zf. 1. {eATj {OsT) Geceleyin. 2. {az} Sabah erkenden; gn aarmadan. [DS] dnlece, [dnle-ce {eATj zf. Geceleyin,

dnleler, [dnle-ler ) LUji] (eATj zf. Gece vakitleri; geceleri. dnlk, [eT. tgfln-lk > dn-lk i ! {eAT} is. 1. Pencere. 2. Baca. 3. adrn pencere, baca ve ocak gibi delikleri. 4. Salon. [DK] dnn, [eT. tn (gece) > tn-n > dn-n js] {eT} zf. Geceleyin; gece vakti. S d n n g n n , {eAT} Ge ce gndz; geceli gndzl. d n r, [eT. tn-r > dnr is. 1. Evlenen elerin anne ve babalarnn veya yaknlarnn bu evlilik dolaysyla kazandklar akrabalk durumu; shr yaknlar. 2. {azf K z grmeye giden kimse; gr c. [DS] 3. {az} Kz istemeye giden kim se; eli. [DS] S d n r an a, {az} K z istemeye giden olan annesi. [DS]|| d n r ba, {az} K z istemeye g i denlerin ba. [DS]j| d n r balk, {az} K z iste meye giden kimseye verilen hediye. [DS]|| d n r dm ek, B ir kz birisi iin istemek. || d n r gez mek, Evlenme andaki olan iin kz aramaya kmak.\\ d n r gitm ek, B ir erkek iin kz istemeye gitmek.|| d n r pidesi, {az} Nianllarn birbirine gnderdikleri ekmek. [DS] dnrc, [dtinr-c] {az} is. 1. Kz istemeye giden kimse; eli. 2. Gelin grm ek iin kz evinden olan evine giden kadn. [DS] dnrlem e, [dnrle--me] is. ocuklarn evlenme si dolaysyla akraba olm a durumu, dnrlem ek, [dnrle--mek] ite, f. [-ir] ocuk larn evlenmesi dolaysyla akraba olmak, dnrlk, - [dnr-lk] is. 1. D nr olma duru mu. 2. Evlenme dolaysyla kz ve erkek aileleri arasnda meydana gelen akrabalk; shriyet. 3. {a-

DN

C E S M .

sz. || d n y a evi, Evlilik. || d n y a evine g irm ek, Evlenmek. || d nya grm , ok gezmi, ok yer grm ve ok yaam kim se.|| d n y a g r , 1. Kiinin dnyay kavray ve alglay biimi. 2. fel. Kinatn yaratln ve varln; hayatn anlamn, amacn, deerini; insann varln, var olu gaye sini ve davranlarn btnyle kavramaya alan genel dnce.|| d n y a gzyle, Salnda; y a arken; lmeden.|| d nya gzne zin d an olm ak, Byk bir karam sarlk ve umutsuzluk iine d mek]] d n y a gzeli, ok gzel.|| d n y a k a d a r, P ek ok.|| d n y a kelm , D in inan ve A lla h n indirdii ayetlerden baka sylenen szler. || d n y a kelm etm ek, Olup bitenlerden, gnlk ilerden konumak. || d n y a la r (benim, onun) olm ak, ok sevinmek.]] d nya m al, 1. Varlk; servet. 2. insa nn huzurunu salayacak ve houna gidecek ortam ve artlarn tm. || d n y an n , Pek ok; ar; he sapsz.]] d n y an n ivisi km ak, nsanlarn akl alm ayacak kadar ktlkler iinde bulunduklar bir ortam olumak.]] d n y an n d rt buca, Yer yznn her yeri; her taraf.]] d n y an n ka b u c a k olduunu gsterm ek, 1. Dnyada insann bana ne gibi ktlkler ve glkler gelebileceini retmek. 2. iy i bir ders verecek ktlk yapmak. 3. Gerekli cezay uygulamak.]] d n y an n k a b u c a k olduunu an lam ak , Grd veya yaad kt bir deneyim ile iyi bir ders almak.]] d n y an n b r ucu, ok uzakta olan veya gidilm esi mmkn ol mayan yer.f] D nyann ucu u z u n d u r. 1. nsan y a adka ok deiik olaylarla karlar. 2. nsan yaptnn karln muhakkak grr]] D n y ann yedi h arik as, lk ada yaplm bulunan ve o zam ana kadar daha by ve muhteemi yapla mam bulunan M sr piramitleri, B a b ilin asma baheleri, Zeus heykeli, Efes teki Artem is tapna, Rodos heykeli, skenderiye fen eri ve Halikarnas taki mozole. || d n y a nim eti, 1. Varlk; servet. 2. nsann huzurunu salayacak ve houna gidecek ortam ve artlarn tiim.]\ d n y a penceresi, mecaz. Gz. || d n y a-p erest, {OsT} 1. D nyaya tapan. 2. Hrsl; m al dkn.]] D nya varm ! Skntdan kurtulup rahata eren kiinin mutluluk ifadesi.|| d nyasn deim ek, {eATj br dnyaya gmek; lmek.]] dnyasn derm ek, {eAT} lmek.|| dnyaya gelm ek, D om ak.|| dn y ay a getirm ek, D ourmak.|| d nyaya gzlerini k a p a m a k , l mek.]] d nyaya k azk akm ak, I. lmeyecekmi gibi almak. 2. Uzun mrl olmak. || dnyay anlam ak, H ayat deneyimleri kazanmak.]] dnyay bana d a r etm ek, Birini ok skntl bir duruma so lm a k.|| d nyay gz g rm em ek, znt, ka ramsarlk veya fke yznden davranlarn kont rol edemez olmak.]] dnyay h a ra m etm ek, Bir yeri veya ortam ekilmez, yaanm az duruma ge tirmek; eziyet etmek.]] D nya yklsa u m u ru n d a

deil! H ibir eyle ilgilenmez; sorum luluk duymaz; tasasz; kaygsz.]] dnyay toz pembe grmek, Hayatn glklerim, zc yanlarn ho karla yp gelecee daima iyimser gzle bakmak. || dnya y yutm ak, P ek ok m al miilk edinmek; yaylmak; her yeri ele geirmek. || dnyay zindan etmek, Birinin hayatn ekilmez, yaanlm az hle getir mek; eziyet vermek.]] dnya yz grmemek, 1. Srekli kapal bir yerde kalm ak veya yle bir yerde almak. 2. M utsuzluk iinde yaamak. dnyack, [dnya-ck {eAT} is. Dnyalk; pa ra pul. dnyada, [dnya-da] (dnya;'da) zf. (Olumsuz fiil lerle) hibir zaman; asla, dnyalk, - [dnya-lk (dnya:lk) is. 1. Bu dnyaya ait. 2. Servet; zenginlik; mal mlk. 3. {az} Sahur yemei. [DSJS1 dnyal dorult mak, Hayat boyunca kendine yetecek kadar para ve m al edinmi olmak. dnyevi, [Ar. dnyev (dnyevi:) {OsT} sf. 1. Dnya ile ilgili. 2. Dnya ilerine ilikin. 3. D n yada gerekleen, dofon, [Yun. do (iki) +phon (ses)] is. Bir bina iinde veya yakn yerlerde haberlem ek iin kulla nlan hoparlr m ikrofon olarak da kullanlabilen bir tr telefon. d p 1, [dab / deb / dep / db / dib / dp (yans.)] is. Patrtl yrm eyi, dzensiz adm atmay, ayakla tepme veya tepinmeyi; dengesi bozulma, yuvar lanma; km ldanma ve bu yolla meydana gelen dr tleri anlatan kk. [Ztfkar] dp-l-d, diip-r-demek 5 1 dp dp, Yrek arpnts sesi. dp2, [eT. tb / db v-S-5 {eATj is. 1. Merkez; orta. 2. ] Asl. 3. Dip; kk. [DK] S dpe depmek, {eAT} M erkeze saldrmak; orta yere at srmek. 2. At hzl srmek; trs gitmek. [DK] d p , [? dp] {az} sf. 1. ri yar. 2. (Kii iin) ba bo. [DS] dpa, [Far. d-p Lj:>] (dpa:) sf. ki ayakl. dpe, [dp-e] {az} is. Balta, kazma, keser gibi aralarn arka ksm. [DS] dpdz, [d(p)+d/z j-Lo] (d'pdz) {eAT} pekt. sf. 1. Dmdz. 2. zf. Batan baa; tamamyla, dpdzgn, [d(p)+d/zgn] pekt. sf. Btnyle dz; tam am en dzgn; dmdz; przsz, dpedz, [d(p)-e+d/z] (d'pedz) pekt. zf. 1. ok doru ve dz biimde. 2. Dmdz olarak. 3. mecaz. Baka bir ama gtmeden; aktan aa; gerek ekliyle; dolaysz olarak. 4. sf. Yaln; basit; sssz. dplk, - [Far. debl-ek] {az} is. Kk davul.
[DS]

dpsz, [tb > tb-sz] {eT} sf. -*-tpsz.

o T ffiliI M M

1329

DR d rd , [Far. drd / drde .sp / ip] {OsT} is. Bir sv iinde dibe ken maddeler; tortu; kelik. S d rd -m , {OsT} arap tortusunu ien; kalen der.|| d rd - h r (hor), arab son damlasna kadar ien; arap ien.\\ d rd -k e, {OsT} arap tortusu ien; kalender. d rd a n e , [Ar. drr + Far. dne >ob_p] (drda:ne) {OsT} is. 1. nci tanesi. 2. Sevgili; deerli; kymetli, d rd a riy e , [Ar. drdriyye 4ijb.p] (diirda:riye) {OsT} is. bot. Karaaagiller, d rd e , [Far. drd > drde <o.p] {OsT} is. Dibe ken ey; tortu. d rd , [Far. drd p p ] (drdi:) {OsT} is. knt; tortu. d rece, [Ar. drece {OsT} is. Merdiven. d re k , -i [dr-ek ?] {az} sf. 1. Beceriksiz. 2. K or kak. [DS] d re k o m a k , [dr-mek + -e-ko-mak] {az} g l.fi [-r] Derleyip toparlamak. [DS] drelem ek , [dre-le-mek] {az} g l.f. [-r] [l(i)-yor] 1. Katlayarak kaldrmak; sarmak. 2. Yuvarlamak. [DS] d relen m ek , [drele-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. rkerek, srayarak ayaa kalkmak. 2. (Yatan ya da oturan bir kimse iin) bir by gelince topar lanmak. 3. Yatmak. 4. Uyumak. [DS] d rem ek , [eT. tr-mek / tr-mek > tri-mek / tre mek > dre-mek {eAT} {OsT} gsz. f. [-r] [r()-yor] 1. Ortaya kmak; m eydana gelmek; t remek. {az} (ayn) [DS] 2. {az} Domak; olmak. [DS] 3. {az} Bymeye balamak. [DS] d re n 1 [dr-en] {az} is. 1. Taze ekin ve asmalarn , yapraklarn sarartp kurutan bir hastalk. 2. Bitkile rin taze srgn ve yapraklarna dadanan, onlarn kvrlarak kurum asna yol aan bir hastalk. [DS] d re n 2, [Fr. durene] is. Bitkisel dkntlerin ymasndan olumu, krlma yzeyinin m at grn m ile belirginleen, kmrn balca birleenle rinden birisi. d re r, [Ar. drre > drer jji] {OsT} is. Byk inci ta neleri. 0 d re r-b r, {OsT} 1. nci yadran. 2. nci gibi sz syleyen. d retm e k , [tre-t-mek / dre-t-m ek dLijp] {eAT} {OsT} g l.f. [-r] Tretmek; peyda etmek; icat et mek. d rg e, [dr-mek > dtir-ge] {az} is. 1. kierli yufka ekmein katlanm hli. 2. Drlerek konulmu herhangi bir ey. 3. Deste. 4. plik ve yn ilesi. [DS] d rg e r, [Far. drger ] {OsT} is. Binann tahta ksmlarn yapan usta; dlger.

dpldem ek, [dp (yans.) > dp-l-de-mek] {az} gsz. f. [-r] [-d(ii)-yor] 1. (Yrek iin) heyecanla arpmak. 2. Grlt yapmak. [DS] dplt, [dp (yans.) > dpl-t tS-Ay*] {eAT} {OsT} {az) is. 1. Y rek arpnts. 2. Gmbrt; grlt patrt; arpnt, dpttrdem ek, [dp (yans.) > dpr-de-mek] {az} gsz. f. [-r] [-d()-yor] 1. Grlt yapmak; ayak sesi ile grlt karmak. 2. (Yrek iin) heyecan dan arpmak. [DS] d p rt , [dp (yans.) > dp-r-t p y ji] {az} is. 1. Grlt; patrt. 2. Heyecandan ileri gelen yrek arpnts. [DS] -dr-, [-dr- / -dir- / -dr- / -dur- / -tir- / -tr- / -tur- / tr-] yap. e. -* -dr- {eT} {eAT} (ayn). -dr, [-dr / -dir / -dr / -dur / -tir / -tr / -tur / -tr] ek. e. -* -dr. dr, -rri [Ar. drr _ > {Os T} is. 1. nci. 2. ed. Divan )] edebiyatnda sevgilinin dileri, teri, n gz ya lar, airin szleri, yam ur taneleri dr inci sz ile ifade edilir. S d rr- n , {OsT} nci toplayan.\\ drr-efan, {OsT} 1. evresine inciler saan. 2. mecaz. ok gzel szler syleyen.\\ d rr -i g irn mye, {OsT} D eerli ve iri inci tanesi.|| d rr-i gftr, {OsT} Sz incisi.|| d rr -i ho-b, {OsT} yi inci. || d rr-i istifa, {OsT} Seilmi inci; sekinlik incisi. || d rr-i m eknfln, {OsT} Korunm u parlak inci.|| d rr-i n ab , {OsT} Parlak ve beyaz inci.|| d rr-i n-sfte, {OsT} 1. D elinmemi inci. 2. Kz olan kz.|| d rr-i nzm , {OsT} Dizilmi inci.|| d rr-i nefd, {OsT} D izi inci; inci dizisi. || d rr-i sedef-nin, {OsT} Sedefinden kmam inci. || d rr-i sem n, {OsT} Kym etli inci.|| d rr -i sirb , {OsT} ri inci.|| d rr-i eh-vr, {OsT} Padiahlara lyk (iri) inci.\\ d rr -i yegne, {OsT} Ei bulun maz, tek inci.|| d rr -i y ek-dne, {OsT} Tek para iri taneli inci. || d rr-i y ek ta, {OsT} E siz inci.|| d rr-i yetim , {OsT} 1. Sedefinden tek para olarak kan inci. 2. Hz. Muhammet. drb n , [Far. dr (uzak) + bin (gren) is. fiz. Uzaktaki cisimlerin grntlerini byterek yakn daym gibi gsteren b ir dizi yaknsak mercekten olumu alet. S d rb n n tersiyle b a k m a k , 1. Olaylar gerek ynyle deil de tam tersi ile, k lterek deerlendirmek. 2. Kmsemek. d rbnl, [drbn-l] sf. 1. Drbn bulunan. 2. zerine drbn taklm olan. dr, [Ar. drc / diirce y* / a-p] {OsT} is. -* drce. drce, [Ar. drc > drce _p] {OsT} is. 1. Kk ku

tu; hokka. 2. M cevher kutusu. 3. Hokka gibi k k az. S1 d rc-i d r, {OsT} nci kutusu. || d rc-i teg, {OsT} 1. D ar hokka. 2. Sevgilinin az.|| d rc i zer, {OsT} Altn kutusu.

DR

O
ak bir tr stlk; ferace,

I U

d rg , [dr-mek > dr-g jS jji] {az} is. 1. Drl m ey. 2. Kefenlenmi l. 3. {OsT} Elbise veya kuman bklm yeri. 4. Drlm biim; kat. 5. Tomar. [DS] d rim ek , [eT. tr-mek / tr-mek > tri-m ek > dri-m ek tiMUja] {eAT} gsz. f. [-r] Ortaya kmak; m eydana gelmek; tremek, d rim ek , [eT. tur-u-mak (yzlemek) > dur-u-mak / dr-i-mek / dr--mek dUjiojjj] {eAT} dnl. f. [-r] 1. almak; abalamak; mcadele etmek. 2. ite, f. Karlam ak; kar karya gelmek; savaa tutumak. d rid rm e k , [diiri-dr-mek] {eAT} gl. f. [-iir] 1. Derleyip toplamak. 2. Katlamak; katlayp bkmek; drmek. 3. Ytrmak. [DK]

d rra a , [Ar. d rr'a 4*l_p] (drra:a) {OsT} is. n d rra c , [Ar. drrac g}j*\ (drra:c) {OsT} is. zool. Eti gevrek keklik cinsinden bir av hayvan; tura, (Francolinus francolinus). d rra c e , [Ar. drrce ^-Lp] (drra:ce) {OsT} is. zool. -* drrac. d rr a t, [Ar. drre > drrt o lji] (drra:t) {OsT} is. Byk inci taneleri, d rre , [Ar. drre o_ ] {Os T} is. 1. nci tanesi. 2. Tek p inci. 3. Gzel sz. 4. Gzya damlas, d rr, [Ar. drr- lija] (drri:) {OsT} sf. nci gibi par

layan; parlak; parltl, d rsin m e k , [drsi-n-mek ?] {eAT} dnl. f. [-r] 1. d ritm ek , [eT. tr-mek / tr-mek > tri-m ek / tekinmek. 2. Korkmak. re-m ek > dri-t-melc il-^_p] {eAT} gsz. f. [-r] -d rt-, [-dr-t- / -dir-t- / -dur-t- / -dr-t- / -tr-t- / -tirt- / -tur-t- / -tr-t-] yap. e. -* -drtTretmek. d rl , [eT. tr-lg > dr-l] {eAT} sf. Trl; eitli; d rt, [drt (yans.)] is. K uvvetle drtme ve bastrarak srtmeyi anlatan kk. [Zlfkar] drt-ek, diirt-e-leeit. mek, drt-mek, diirt-, drt-k-le-mek. d rm e, [dr-me] is. 1. Katlama, toplam a eylemi. 2. {az} Lahana. [DS] 3. {az} ine peynir, soan, d rte k , -i [drt-ek] {az} is. 1. Sivri ulu frn k kym a vb. konarak katlanm drlm yufka. [DS] rei. 2. Drtme; vurarak itme. [DS] 4. {az} B ir tr gzleme. [DS] 5. {az} Sarma. [DS] d rtek lem ek , [drt-ek-le-mek] {az} gl. f. [-r] [6. {az} Ham ur orbas. [DS] 7. {az} Gnete ku l(i)-yor] Drtp durmak. [DS] rutulduktan sonra kyma yaplan ve kn kullanlan d rtelem ek , [drt-ele-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)i et. [DS] 8. {az} Koyun etinin pastrm a gibi yo r] Pe pee drtmek. [DS] karlarak tuzlu deri iinde terbiye edilmii. [DS] 9. d rtlen g i, [drtelen-gi] {az} is. Hayvanlan drt {az} Kurumu koyun veya sr eti. [DS] 10. {az} mek iin kullanlan ucu ivili sopa; vendire. [DS] Biilen otlar st st koyarak yaplan yn. [DS] d rtm e , [drt-me] is. 1. B ir nesne veya elle kuvvet d rm ece, [drme-ce] is. zool. Ba yapraklarna, to lice dokunmak, uyarm ak durumu ve eylemi. 2. murcuklarna, salkmlarna zarar veren, trtll ye {az} ine badem konularak kurutulmu kays. ilimsi enine izgili bir trtl ve bu trtln kelebei, [DS] 3. {az} Ucu sivri, arkas geni el testeresi. (Sparganothis pilleriana). [DS] d rm e, -ci [drme+a > dr-me] {az} is. 1. ine d rtm ece, [drt-mece] {az} is. 1. D rtm ek eylemi. katk konularak, sarlm yufka ekmei. 2. Bir ok 2. i, ivi, ubuk gibi bir eyle drtlm ek suretiyle pam uk demetinin bir araya sarlmasndan oluan ekirdei karlarak kurutulm u kays. [DS] yn. [DS] S d rm e hay r, {az} ine etli pilav d rtm e, [drt-me] is. Gaga, konularak datlan yufka. [DS] d rm ek , [eT. tr-m ek (bkmek, toplamak, svazla d rtm e k , [eT. trt-m ek (srmek, svamak, svazla mak) > drt-mek >^_p] gl. f. [-er] 1. Birini elle mak) > dt*-mek gl. f. [-er] 1. Bir eyi kendi stne kvrarak silindir biiminde sarmak; tom ar hline getirmek. {eT} {eAT} {OsT} (ayn) 2. Bir eyi dzgn biimde st ste getirerek kvrp kat lamak. {eAT} {az} (ayn) [DS] 3. {eAT} {az} Derle yip toplamak; devirmek. [DS] 4. {az} Katlamak. [DS] 5. {az} Ortadan kaldrmak; saklamak. [DS] drm eklenm ek, [tr-mek > drmekle-n-mek] dnl. f [-ir] Drm yaplmak, d rm en m ek , [drme-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Yataktan yuvarlanp kalkmak. [DS] d rp lt , [dp (yans.) > drp-l-t] {eAT} is. 1. G rlt; gmbrt; patrt. 2. arpnt. veya bir eyle hafife dokunarak uyarmak. 2. Elin deki eyin ucu ile hafife itelemek. 3. Hayvanlan yrtm ek iin sopann sivri ucunu veya ivisini hayvann srtna batrmak. 4. mecaz. Birine bir i yaptrm ak iin veya onu harekete geirmek iin uyarda bulunmak; ikaz etmek. 5. {eAT} {OsT} Sr mek; srtmek. 6. {az} Gagalamak. [DS] d rtm ek lem ek , [drtmek-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Drtp durmak. [DS] d rtm elem ek , [drtme-le-mek] g l . f [-r] [-l(i)-yor] Birini parmakla drtmek, d rt , [drt-] is. l.f e l. nsan bir ey yapmaya iten

B l l i H C t E 1l3 l3 i1_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _
eilim veya duygu. 2. Duygulanma bal sebep; muharrik, (1942). d rt k , [drt-k {eAT} is. 1. opurluk. 2. aparlk. drtklem e, [drt-ikle-me] is. Tevik ve tahrik et me eylemi. drtklem ek, [drt-kle-mek] gl. f. [-r] [-l(ii)-yor] 1. Drtme ilemini birka kez yinelemek. 2. Sivri bir eyle, bir hayvan yrtm ek iin birka defa dokunmak. 3. Birini uyarm ak iin eliyle veya par mayla birka defa drtmek. 4. mecaz. Birine bir eyi yaptrmak iin tevik etmek; tahrik etmek, drtlm e, [drt-iil-me] is. Drtme eylem inin yapl ma durumu. drtlm ek, [trt-mek > trt-l-m ek > drt-l-mek] edil, fi [-r] 1. Drtme eylemi biri tarafndan ya plmak. 2. {az} lmek. [DS] 3. {az} Cinsel iliki de bulunmak. [DS] 4. {eTf Srlmek, d rtnm ek, [drt-n-mek dU-ji] dnl. f. [-r] 1. {eAT} {OsT} Koku ve krem gibi eyler srnmek. 2. Bir ey sormak, renmek iin iten ie kurulmak; dnmek. 3. {az} B ir ile uramak. [DS] 4. {az} Bitini ayklamak. [DS] 5. {az} Bel kar mak. [DS] 6. {az} Szle satamak. [DS] drt, [drt-] is. Drtme eylemi veya biimi, drtlem e, [drt-le-me] is. Sk sk uyarma duru mu ve eylemi, drtlem ek, [drt-le-mek] {az} gl. fi [-r] [l()-yor] 1. st ste birka kez drtmek. 2. Sk sk uyarmak; ikaz edip durmak. [DS] drtm e, [drt--me] is. Karlkl birbirini drtme durum ve eylemi, drtm ek, [drt--mek dU -jj] ite, fi. [-r] 1. Karlkl olarak birbirini drtmek. 2. {eAT} Birbiri ne kar silh kullanmak, d rttrm e, [drt-tr-me] is. Ksa aralklarla drtme durumu ve eylemi, d rt t rm ek , [drt-tr-mek] gl. fi [-r] Ksa aralklarla, gl darbelerle drtmek. S d rt t re kom ak, El birlii ile hemen itivermek. d r1 -u [Ar. dr' > dr' , Zrh gmlekler. d r 2, [Far. d-r j j (dr:) {OsT} sf. ki yzl, (dr:) {OsT} is. d ru g e r, [Far. drger Dlger. d ru g e r, [Far. drger is. Marangozluk, d ru g , [Far. drg lanla ilgili. d ru s, [Ar. ders > drs d ru y , [Far.,d-ry yzl.

DR

(dru:ger) {OsT} is. (dru:geri:) {OsT} (dru.gi:) {OsT} sf. Y a (dru.s) {OsT} is. j:>] (dru.y) {OsT} sf. ki

Dersler. S d r s- nfa, {OsT} Yararl dersler.

d ru z 1 [Far. d-rz j j j ji] (dr.z) {OsT} is. 1. ki , gn. 2. sf. (Zaman iin) ksa. d ru z 2, [Ar. drz > drz jj ji ] (dru:z) {OsT} is. Drziler. d ru z e, [Far. d-rze (dru.ze) {OsT} is. -* druz1. d r 1 [dr-mek > dr-] {az} is. 1. Drlm ey. , 2. Hediye, armaan. 3. Gelinin olan taraf yaknla rna, damadn da gelin taraf yaknlarna verdikleri hediyeler; dn armaan. 4. Gelin eyizi. 5. a mar. 6 .fo lk. Gelin olacak kzn elbiselerinin kesi lip biilme, dikilme gn ve treni. 7. Paket. 8. Dne arlanlara gnderilen hediyeler; okuntu. [DS] S d r gnderm ek, {az} 1. Hediye g n dermek. 2. D ne davet etmek. [DS] d r 2, [eT. tr] {az} is. 1. Kazma; apa. 2. Bel. 3. Trpanla ekin bien adamn bir gidite bitii ge nilik. [DS] d r d rm ek , {az} B ir gidite biilen saplan dzgn bir biimde sralamak. [DS] -d r k , [durmak / turmak > dur-uk > -dirik / -dirik / -trk / -tirik / -drk / -duruk / -trk / -turuk] yap. e. -* -dirik. d r k , [dr-mek / dr-mek > dr-lc] {eAT} sf. 1. Buruuk suratl; eki yzl; abus. 2. {az} (Yz iin) ask; atlrri; dargn. [DS] 3. {az} Drlm olan. [DS] 4. {az} (Kii iin) sulu; kabahatli. [DS] 5. is. {az} Bklm. [DS] 6. {az} Kulaklar kk kei. [DS] 7. {az} Torba; kn. [DS] S d r k yzl, {eAT} A sk suratl; eki yzl. d r k l k , - [drk-lk dUS"^] {eAT} is. atklk. d r lem ek , [diir-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l()yor] apalamak. [DS] d r lg en , [drl-gen] {az} is. 1. Lhana. 2. Y ap raklar iyi gelimi lhana. [DS] d r lm e , [dr-l-me] is. Drl hle gelmek eylemi, d r lm e k , [eT. tr-mek > tr-l-mek / dr-l-mek d lljji] dnl. f. [-r] 1. Drl hle gelmek. 2. {eAT} (Ka iin) atlmak. 3. {az} Bklmek. [DS] 4. {az} Toplanmak. [DS] 5. {az} Katlanmak. [DS] 6. {az} (Lhana iin) yapraklar kvrlarak top h line gelmek. [DS]

drud, [Far. drd jjjj] (dru.d) {OsT} is. 1. Dua. 2. Selm ve sayg ile anma. 3. Ekin bime. 4. Y on tulmu aa; kereste, fi1 d r d o k u m ak , Namazda dua ya da selam szn sylemek. drg, [Far. dr (dru:) {OsT} is. Gerek olmayan sz; yalan. S d r g - b f r g , {OsT} B a yayalan.\\ d r g - m aslah atm iz, {OsT} Bir kar iin sylenen yalan; bir ii halleden yalan. || drg-zen, {OsT} Yalanc.|| d r g -zen , {OsT} Ya lanclk.

DR d r l 1 [dr-l] sf. D r hline getirilmi olan. , d r l 2 [d-l-] sf. Drlm, kvrlm, katlanm olan, {eAT} (ayn) d r l k , -ii [dr-lk] {eAT} sf. (Kuma iin) d n hediyesi olacak; hediyelik, d r l , [diirl-] is. Driilme eylemi veya biimi. d r m 1 [dr-m] {el} is. ; muhteva; ierik. , d r m 2, [dr-m f j p ] is. 1. Silindir biiminde kvr ma, drme durumu veya eylemi. 2. {az} Yufka veya pidenin iine kyma, peynir vb. katk konula rak kvrlm, drlm ekli. [DS] 3. {az} Temiz lenmi ve taranm yn veya pam uk yumann meydana getirdii yn. [DS] S d r m d r m , 1. K at kat kvrlm, drlm olarak. 2. {eAT} Bk lm bklm; drlerek; dnerek.\\ d r m d r m d rm ek , K at kat kvrmak, katlamak.\\ d r m d r m d rz , Drzlne snr izilmez.\\ d r m topa etm ek, {az} amar vb. eyleri dzensiz bir ekilde toplamak. d r m 3, [dr-m ?] {az} sf. Sersem, d r m e, [tre-me > dr--me] {az} sf. K endiliin den reyen. [DS] d r m e k 1, [eT. tr-mek / tr-mek > tri-m ek > dri-mek {eAT} gsz. f. [-r] 1. Ortaya k mak; meydana gelmek; tremek. 2. {az} Domak; olmak. [DS] 3. {az} Bymeye balamak. [DS] d r m e k 2, [dr-mek > dr--mek] {az} gl. f. [-r] Drmek; toplamak; sarmak. [DS] d r m e k 3, [dur-u-mak] {az} gsz. f. [-iirj Durul mak. [DS] d r m lem e, [drm-le-me] is. Drm hline getir me eylemi. d r m lem ek , [drm-le-mek] gl. f. [-r] [-l()-yor] Drm biiminde sarmak, kvrmak, d r n m ek , [dr-n-mek] {az} dnl. f. [-r] 1. zerine ald eye sarnarak rtnmek. 2. Kendisi iin yufka ekmeinin iine katk koyarak drm yapmak. [DS] d r st, [Far. drst c~p] {OsT} sf. 1. Doru, yan lsz; przsz. 2. Sznde ve davranlarnda doruluktan ayrlmayan; onurlu; erefli; namuslu. 3. eref, drstlk ve doruluktan kaynaklanan. 4. eref, doruluk kavramlarna uygun olan. S. zf. Drst olarak, drst bir biimde. S d riist-a yr, {OsT} M kem mel doruluk.\\ d r st-h vn, {OsT} Okuyuu doru ve dzgn olan] | d r s t oyun, K u rallarna uygun, gzel ve z a r if olarak yaplan spor karlamas. d r st, [Far. drst! j ^ j * ] (drst) {OsT} is. D o ruluk, salamlk, dzgnlk, d r stl k , - [drst-lk] is. 1. Doru, erefli olan kimsenin davran. 2. Doruluk.

o ia i T O M .
d r m e, [dr-me ^ j p ] {OsT} is. alma; aba; gayret. d r m e k 1 [tr-mek > ttir--mek / dr--mek] , {eT} ite, fi [-iir] Birlikte drmek; drmekte yar dm ve yar etmek. d r m e k 2, [eT. tur-u-m ak (yzlemek) > dur-um ak / dr-i-mek / dr--m ek {eAT} {OsT} {az} dnl. fi. [-r] 1. almak; abalamak; gay ret etmek. 2. ite, fi. Kar karya gelmek; savaa tutumak; arpmak; mcadele etmek. [DS] d r t, [Far. drt p ] {OsT} sf. 1. Kaba; kaln. 2. Gcendirici; krc. 3. Sert; hain. 4. Acmasz; kat, d r t, [Far. drt ^ ^ ip ] (drti:) {OsT} is. 1. Kabalk; kaimlik. 2. Sertlik; katlk. d r tm e k 1 [dr-t-mek] {az} gl. fi [-iir] 1. Karar , vermek. 2. Asl olmayan bir eyi uydurmak; yalan sylemek. [DS] d r tm e k 2, [eT. tr-t-mek > dr-t-mek] {az} gl. fi. [-r] 1. M eydana getirmek. 2. Yetitirmek; b ytmek. [DS] d r tm e k 3, [duru-t-mak] {az} gl. fifi r ] (amar, bulak vb. iin) souk suda alkalayarak durula mak. [DS] D rz, [Ar. drz jjp ] (drzi:) {OsT} zl. is. 1. Su riyenin Havran blgesinde yaayan Fatm halifesi H akm bi-Em rillahn kurduu kendilerine has si yas nitelikli bir mezhepleri bulunan Arap toplulu u. 2. Lbnanl, d rz , [Ar. drz j j p > drz] sf. A r bir aalama ve hakaret sz olarak kullanlan kfr; svme. d se 1, [Far. d (iki) + se () p ] is. Tavlada her iki zarn da gelmesi durumu; . dse2, [Fr. dsser] is. Yapay iplik ekmek iin kulla nlan iinden erimi veya zelti hlinde polimer geirilen ince boyutlu delikleri bulunan ara, d stu r, [Ar. dstur j> ^ j] (dstu.r) {OsT} is. 1. Genel kural; kaide; kanun. 2. Vezir; mir. 3. Byk def ter. 4. En nemli kural; esasl kaide. 5. Bir yl iin de yaynlanan kanun, tzk, devletin taraf olduu uluslar aras anlamalarn yaynland kaim kitap lar. S d st r- m k e rre m , {OsT} mparatorluk dnem inde sadrazam unvanlarndan birisi. || d s t r l-am el, {OsT} Hkmlerine uymak zorun luluu olan yrrlkteki kanunlar.\\ d s t r ledviye, {OsT} l katalogu; kodeks. d stu r, [Ar. dstri rala uygun olan; kurall, d su m , [Ar. desem > dm p - o ] (dsu.m) {OsT} is. Yalar. d su r, [Ar. dr j_j.>] (dsu:r) {OsT} is. Hibir be lirtisi kalm amacasna yok olu; mahvolma. S d(dstu:ri:) {OsT} sf. Ku

S M

. 1333

sflr n-nefs, {OsT} H er eyi abk unutma durumu. d r, [Ar. disr > dr y s \ {OsT} is. 1. ste giyilen elbiseler; kaftanlar; stlkler. 2. Y atak araflar. d 1 [eT. tfl / d jija ] is. 1. U ykuda iken zihinde , beliren ve uyannca da ksm en veya tam amen hatrlanabilen bir ruhsal olay; rya. {eAT'} {OsT} (ayn) 2. Gerek d ey; hayal; imge. 3. Gerekletirilmesi iin zihinde oluturulan tasarmlar. 4. Gerekle mesi mmkn olmayan fakat gerekleecekm i gibi zerine varsaymlar ve tasarlar kurulan d nceler; ham hayal; bo hayaller. S d azm ak , {eAT} {OsT} {az} htilm olmak.|| d azm as, Uy kuda iken ryaya bal olarak sperma boalmas; ihtilm olmak.|| d grm ek, 1. H ayal grmek. 2. Rya grmek.\\ d gc, Bir eyi zihinde canlan drp tasarlayabilme yetenei; hayal gcii; muhayyile. || d krkl, Olmas iin ok byk mitler beslenen hayallerin gereklem emesi zerine duyu lan znt; hayal krkl. || d k u rm a k , H ayal gcn kullanarak bir eyi zihninde canlandrmak, ekillendirmek; hayal kurmak.\\ d m d r ola m? {eAT} Rya m gryorum?\\ d y erine gelm ek, {eAT} Rya doru kmak.\\ d y o rm ak , {eAT} R ya tabir etmek. d2, [eT. t > d] {eAT} is. 1. Yolculukta ara ver me yeri ve zaman; mola; elek; durak. 2. Kuluk. fi1 d k o n ak olm ak, {az} Oturup m isafir olmak.|| d verm ek, {eAT} M ola vermek. d3, [d / t / tu J i ji ] {eAT} is. Yn; cihet; yol. S d de, {eAT} T araf taraf.|| d olm ak, {eAT} Ynelmek.|| d tu tm a k , {eAT} B ir sem te ynelmek. d4, [eT. t (eit; denk) > du / d J iy ] {eAT} sf. 1. Denk; akran; ayn derecede olan. 2. {az} Belli ol mayan; bilinmeyen. [DS] 3. {az} is. Rastlant. [DS] d d u rm a k , {az} R ahat durmak; yaram azlk etmemek. [DS]|| de gelm ek, {eAT} 1. H emen geli vermek; birdenbire gelmek. 2. Rast gelmek; karlavermek.|| d eylem ek, {eAT} 1. Kar karya getirmek; rast getirmek. 2. Uratmak; mptel klmak. 3. H avale etmek.\\ d gelm ek, {eAT} Rast gelmek; karlamak; tesa d f etmek.\\ d olm ak, {eAT} 1. R ast gelmek; karlamak. 2. N ail olmak; erimek. 3. Uygun gelm ek.|| d n e km ak, {eAT} Karsna kmak. d5, [? d] {az} is. le vakti. [DS] dbudak, [di+budak j b j i j ^ ] {eAT} is. Dibudak, d, [d-] is. 1. D kurmay seven ve sk sk d kuran kii. 2. Gereklerden kaarak kurduu d leminde yaayan kii, dlk, - [d--lk] is. 1. D olm a duru mu. 2. Gereklerden kaarak, hayal leminde ya ama olgusu. 3. psikol. G rntl hayal ve sanrla rn ortaya km asna yol aan zihn faaliyet hli; rya hezeyan; onirizm.

deen, [d-een

{eAT} {OsT} sf. ok d

en. d e k 1 -i [d-elc] {az} is. 1. Birka yl dinlendiri , lerek ekime elverili hle gelmi tarla; eltik tarla s. 2. Sel sularnn dzledii yer. 3. Sel sularnn yollarda oluturduu bataklk. [DS] dek", -i [d-elc] {az} is. 1. Yatr olduuna ina nlan kim selerin yatt yer ve ta ynlarndan oluan mezar. 2. Vurulan kimsenin dp ld yer. 3. Vurulan bir kimsenin vurulduu yeri belir lemek amacyla ta ynlar ile yaplm belirlilik. 4. ehitlik; ehit mezar. 5. Vurulan av hayvannn lp kald yer. [DS] d ek 3, -i [d-ek] {az} is. Frsat; kelepir. [DS] delek, [eT. t (meyve, kazan) > d-e-lek lillip ] {eAT} is. Kazan; pay hisse; haslat, delge, [d-el-ge] {az} is. 1. Bllen veya pay lalan eylerden bir kimsenin payna den para; hisse; pay. 2. dev. [DS] d elik 1 -i [d-e-lik dlLiji] {az} is. 1. M em urlara , ayrlan aylk. 2. Mirastan den pay; hisse. [DS] 3. {eAT} -* delek. delik2, -i [d-e-lik] {az} is. Dinlenm e yeri; u ranlacak, kalnacak yer. [DS] dem ek, [t > t-e-melc > d-e-mek] (de:mek) {eT} g sz.f. [-r] D grmek, den, [d-en] is. m paratorluk dneminde atama yaplmam grev; bo grev; ak kadro, den b ih , [Far. d-enbh vA sa] (denbi:h) {OsT} is. Pazartesi gn, d en k , -gi [denk] {az} is. Sra; dizi. [DS] d er, [d-er yij-i] {eAT} is. Yaplmas gereken, y a kan i veya davran, d erce, [d-er-ce] {az} is. -* derge. [DS] derge, [d-er-ge] {az} is. Pay; miras pay, d erlik , -i [d-er-lik] {az} is. 1. Pay; miras pay. 2. dev. [DS] des, [Fr. duchesse] is. 1. Dkn ei. 2. Bir dkl n kadn hkmdar. dUeslik, -i [des-lik] is. Des olma durumu, de, [Far. d (iki) + e (alt) ^sA v] is. 1. Tavlada her iki zarn da alt gelmesi durumu; alt alt. 2. mecaz. Umulmadk bir zamanda ortaya kan iyi durum; iyi ans. 3. argo. amar. S de atm a k , Umulmadk bir baar kazanmak. dey, [d-ey] sf. Y er ekimi dorultusunda olan; akuli, (1937). S dey em ber, Bir yerin deyi ni snrlayan ember.\\ dey d aire, gk b. Gk kresinin, gzlem yerinin deyini ieren byk daire. || dey dzlem , B ir yerin deyini snrla yan dzlem.

I M I M E S M .

deyazma, [d-e+yaz-ma] is. Decekmi gibi ol m a durumu ve eylemi, deyazm ak, [d-mek+yaz-mak] gsz. b. f. [-ar] D ecekmi gibi olmak, deylik, -i [dey-lik] is. 1. Yer ekimi dorultu sunda olm a durumu. 2. Y er ekimi dorultusunda olan bir cismin zellii, dgele, [d+gel-e] {az} zf. Bilmeyerek; rastgele. [DS] dgelmek, [d+gel-mek] gsz. fi [-ir] Rastlamak; tesadf etmek, dgn, [t-mek > t-gn > d-gn] {eT} is. Di kenli kitre aac. [DS] dgnlenm ek, [t-gn > t-gn-le-n-mek > dgn-le-n-mek] {eT'} drl. fi [-r] (Da iin) kitre aalar olumak; aalanmak, din, [Far. dn / dme -u-AS'5 / ovAj-1 (di:n) ] {OsT} zf. D n gece, dk, [d-k] is. Grevin veya meslein dnda severek yaplan dinlendirici, oyalayc ura; hobi, dkn, [d-kn] sf. 1. Birine veya bir eye kendi sini ar verm i veya ona ok balanm olan; mptel, bal. 2. mecaz. Eskiden var olan deerini veya onurunu yitirmi olan. 3. Byk bir geim sknts iine dm bulunan. 4. Y oksulluk sebe biyle huzur, rahat ve mutluluunu yitirmi bulunan. 5. Yallk, sakatlk gibi sebeplerle alma gcn yitirmi bulunan; hlsiz; zayf, {az} (ayn) [DS] 6. tasvf. Baz tarikatlarda zellikle Bektailik ve Ale vlikte tarikatn adap ve erknna uymad iin birtakm haklardan mahrumiyet cezasna arptrl m olan. S dknler evi, alma gcnden yoksun, herhangi bir kazanc olmayan yoksul kii lerin barndrld toplumsal bir yardm kuruluu; darlceze.|| dknler yurdu, alma gcnden yoksun, herhangi bir kazanc olmayan yoksul kii lerin barndrld toplumsal bir yardm kuruluu; dariilceze.\\ (birine veya bir eye) dkn olmak, 1. ok deer vermek, nem vermek. 2. Ar bal olmak; ok ilgi gsterm ek.|| (bir ey) dkn, (O eye kar) ok deer ve nem veren; ar ballk gsteren. dknleme, [dknle--me] is. Dkn duruma gelme eylemi, dknlemek, [dkn-le--mek] dnl. fi [-ir] Dkn duruma gelmek, dknlk, - [dkn-lk] is. 1. Birine veya bir eye kar ar ballk gsterme durumu; iptil. 2. eitli sebeplere bal olarak srekli gsz olma durumu. 3. Yoksulluk, dlem, [dle-m] is. 1. Hayal gcnn zgrce ileyii. 2. psikol. Gereklerden kaarak bastrlm olan istekleri hayal etkinliklerle doyurm aya yne lik zihinsel faaliyet. 3. Gerek bir karl olmayan hayal tasarm; fantezi. S dlem gc, 1. Yapc

ve retici hayal tasarm gc. 2. H ayal kurma. 3. Alglardan, ite derin izler m eydana getirecek bi imde youn olarak etkilenme durumu. dleme, [d-le-ue] is. 1. Bir eyi zihinde canlan drma ve tasarlama durumu ve eylemi. 2. psikol. Doyurulamayan bastrlm istekleri zihinde hayal olarak canlandrm a suretiyle doyuma ulama, dlemek, [d-le-mek] g l.fi [-r] [-l()-yor] 1. ok arzu edilen bir eyin gerekletiini dnerek ha yal kurmak. 2. Zihni srekli bir ey ile megul et mek; srekli o eyle megul olmak, dlenmek, [dle-n-mek dU-Juiji] {OsT} dnl. f i [r] zerine dmek; ok ilgilenmek, dleik, -i [dle--ik] {az} sf. Dknlemi; zayflam; ie yaramaz. [DS] dlem ek, [dle--mek] {az} dnl. [-ir] 1. Da danmak; almak. 2. Bir ey zerinde direnmek. [DS] . dttl, [d (denk, e) > d-l] {eAT} sf. Rastgele. S1 dl dne, {eAT} Rastgelen tarafa; beendii yne. dlk, - [d-lk] {az} is. Hayal; olmayacak i. [DS] dman, [Far. dman jU -ia] (diima.'n) is. 1. eitli sebeplerle birinin ktln isteyen veya ona za rar vermeye alan kimse; ya; hasm. 2. Birine kar kin ve nefret duygulan ile dolu olan kimse; ya; hasm. 3. Birbiri ile aralarnda atmaya va racak derecede anlamazlk bulunan taraflardan her biri. 4. Birbiri ile savaan devletler ve bu devletle rin uyruu olan kiiler. 5. mecaz. Baz eylerden nefret eden, tiksinti duyan kimse. 6. Bir eyin ya ayp gelimesini, barnmasn engelleyici; zararl. 7. mecaz. Baz eyleri ok byk miktarda kullanp tketen kimse. S dman az, 1. D mann uy durduu sz. 2. iftira; karalama.|| dman bana, stenmeyen kt durumlarn dostlardan uzak olma sn dilem ek amacyla sylenen sz.\\ dman at latm ak, 1. Dmanlarn veya rakiplerini kskan drmak. 2. K endisi iin sonu iyi olacak bir i yapnak.|| Dman dm ana Yasin okumaz. D mandan iyilik beklenmez.|| dman kesilmek, 1. Dmanca davranmak; dman gibi davranmak. 2. D man olmak.|| dmanla i birlii, ounlukla kendi devleti zararna fa k a t dman devlet yarar na giriilen her trl fa a liyet.|| dman olmak, Kin beslemek; dmanlk gstermek.\\ dman ta pas, {eAT} Dman glnc; dmann sevinci. dm anca, [dman-ca] (dma'nca) sf. 1. Dman lk edecek derecede kin ve nefret ykl olan. 2. zf. Dman gibi; dmana yakr biimde, dm anlam a, [dmanla--ma] is. Dman hline gelme eylemi, dm anlam ak, [dmanla--mak] dnl. fi [-ir] Dman hline gelmek.

im im . 13 if 35
dmanlk, - [dman-lk] is. 1. Dman olm a du rumu; yadk; husumet; hasmlk. 2. Birine kar duyulan kin ve nefret. 3. D manca davran. S dmanlk etmek, 1. D m anca davranmak. 2. Ktlk etmek. dme, [d-me] is. 1. Dmek eylemi. 2. Bulundu u veya bulunmas gereken yerden daha aa bir seviyede bulunma durumu. 3. nme; azalma. 4. dbl. Vurgusuz orta hece nlsnn yok olmas. dir(i)lik > dirlik. 5. ed. Trk halk iirinde hece l sn tutturm ak amacyla nl ile biten bir kelim e den sonra nl ile balayan bir baka kelime geldi inde ilk kelimenin son nlsnn sylenmemesi durumu. Karac olan der, n eyleyip n 'etmeli? " 6. Tesadfi olarak bulunma; rastlama. 7. huk. Zaman iinde talep edilmeyen bir hak veya borcun ortadan kalkmas durumu, dmek, [eT. tii-mek (inmek; oturmak) > d-mek

kalmak; ans eseri ona rastlamak. 27. (Teklif veya nergeler iin) onaylanmamak; kabul edilmemek; onay grmemek. 28. Frsat kmak; uygun ve elve rili bir durum veya ortam olarak belirmek. 29. B e raber yrmek; yardm etmek; yol gstermek. 30. Snmak; yardm talep etmek; yalvarmak; a f dile mek; bavurmak; intisap etmek. (eAT) (ayn) 31. Zaman iinde ele alnamad iin zaman amna uramak; deerini ve nemini yitirmek; eskimek; kadk olmak. 32. {eAT} {OsT} nmek; varmak; konmak. 33. {eAT} Uramak. 34. {eAT} sabet et mek. 35. {eAT} Olmak; vukua gelmek; olabilmek. 36. {eAT} {OsT} Yakmak. 37. {eAT} Payna, hisse sine verilmek. 38. {eAT} Yakalanmak; ele gemek. 39. {eAT} Kendini brakmak; yere atmak. 40. {eAT} Atlmak. 41. {eAT} Yenilmek; malp olmak. 42. {eAT} (Hastalk vb. iin) bulamak; sirayet etmek; mstevli olmak. 43. {eAT} {OsT} zerine yrmek; hcum etmek. 44. {OsT} (ehit iin) lmek; savata gsz. f. [-er] 1. (Nesneler iin) kendi arl lmek. 45. {OsT} Bavurmak; girmek; kapanmak; nn etkisi ile yukardan aa doru hzla inmek. snmak. 46. {eAT} Atlamak; girmek. 47. {eAT} 2. (Ayakta bulunan kii iin) dengesini kaybederek Yklmak. 48. {eAT} {OsT} ciz ve aresiz kalmak; yere yklmak. 3. D urduu yerden ayrlarak, kopa sefil olmak. 49. {az} Dadanmak. [DS] 50. gl. f . rak dklmek; dalmak; salmak. 4. Sokaa veya karm a ilemi yapmak; eksiltmek. 51. {az} herhangi bir yere, meydana kmak. 5. M add ba (yard.f.) vedilik bildiren yardmc fiil. [DS] S d kmdan varln kaybederek skntl bir duruma e dura, {eAT} De kalka.\\ de kalka, Glk ve girmek; ok yoksul veya gsz durum a gelmek. 6. skntlar iinde; iyi kt; glkle.\\ de tura, Bir eyin etkisinde kalmak; kaplmak; uramak. 7. {eAT} D e kalka.\\ dm olmak, huk. (Kanun mecaz. Bir eye kar ar ilgi duymak; ok ilgi veya resm kurumlara yaplan mracaatlar iin) lenmek; ar sevgi gsterisinde bulunmak. 8. argo. zam annda tamamlanp sonulanamad iin g e Anszn ve tesadfen gelmek; kagelmek; damla ersiz saylmak; kadk olmak.\\ d nme etmek, mak; avlanmak. 9. (Siyas kii veya partiler iin) i {eAT} nne katm ak.|| (biriyle) dp kalkm ak, 1. bandan veya grevden uzaklatrlm ak veya e Evlilik d cinsel ilikide bulunmak ve birlikte y a kilmek zorunda kalmak. 10. (ocuk iin) vakitsiz amak. 2. ok yakn arkadalk etmek. ve l domak. 11. (Yamur ve kar iin) yamak. dmeli, [dme-li] {az} sf. Dme yolu ile; dle 12. mecaz. Birdenbire iyi bir durum dan kt bir rek. [DS] S dm eli ak, {az} Kaybedenin a duruma gemek. 13. mecaz. Beklenm edik ve kt n verm esi esasna dayanan bir oyun. [DS] bir durumla karlamak; istenm eyen ve ho kar dm emek, [d-me-mek] {az} gsz. f. [-z] yi lanmayan bir ortam a girmek zorunda kalmak. 14. gelmemek; yaramamak. [DS] (Savunulan kale, ehir veya yer iin) dman eline {OsT} is. Dman, gemek. 15. Uygun gelmek; yakmak. {eAT} {OsT} dmen, [Far. dmen (ayn) 16. mecaz. Belirli bir zamana rastlam ak; yle dttmenan, [Far. dmenn (dana:n) is. denk gelmek. 17. (Hisse, pay iin) ayrlmak; letiDmanlar. rilenlerden bir blmn almaya hak kazanmak. 18. Hz, deeri etkisi veya gc azalmak; nceki dnam, [Far. dnm j*L^] (dna:m) is. Svme; durumdan veya norm alden aa seviyeye inmek. azarlama; svp sayma, 19. Yansmak; vurmak; demek; aksetmek. 20. dnek, -i [d-()-n-ek] {az} is. K eklik vb. hay teAT Konmak; inmek; nzul etmek. 21. (Hava ta } vanlar av yerine altrmak iin dklen yem. [DS] tlar iin) kaza ve baka sebeplerle yere dnk, - [d-()n-k] {az} is. 1. Dnce. 2. sf. kontrolsuz bir ekilde inmek; aklmak. 22. (Yaz Yoksul. 3. Zayf. [DS] vb. iin) bir ksm yer eksik olmak; atlanmak. 23. drk, [t-r-mek > t-()r-k / d-()r-k] {eT} mecaz. Kendisini bir eye veya birine brakmak; s f Dizilmi; dizili, tutkunu olmak; m ptel olmak. 24. Grevi ve so drm, [t-mek > t-r-mek > t-()r-m > drumluluu iinde bulunmak; grev dalmnda ()r-m] {eT} is. Erilmi ip yuma, onun payna ayrlm olmak. 25. (Yer veya bina dsel, [d-sel] sf. 1. Dle ilgili olan. 2. Hayal iin) bir yerde, veya yanda bulunmak; ynde bu rn olan; hayal; imgesel. lunmak. 26. Biri ile birlikte bulunm ak durumunda

r a iu M M . dm, [d-m] is. 1. Dme. 2. Ak tahl ynla rnn zerine alnp alm madm anlamak iin kalbur, yaba gibi aralarla nceden izilen ekiller; damga. 3. alan bir makinede bota iken meyda na gelen gerilme ile ykl alrken meydana ge len gerilme arasndaki fark. 4. Enerji dnmle rinde girdi ile kt arasndaki fark. 5. dbl. sim e kim durumlar; ismin hlleri, dm delik, -i [dmde-lik] is. fel. Birka ola yn ayn anda grlmesi durumu, dttmdemek, [dm-de-mek] gsz. f. [-ir] (Bir ka olay iin) ayn anda grlmek, dn, [eT. t-m ek > t-n > d-n] is. 1. Duyu lar dnda, zihinde tasarlanp biim verilen, can landrlan olay veya nesne; fikir; ide, (1935). 2. {eT} Yolculukta gece kalnacak yer; han; konak yeri; durak, t? dn devim sel, Hem dnce hem de hareket elerini bnyesinde bulunduran]] d n yap, fel. B ir millet, s n f meslek veya din herhangi bir toplumsal grubun yaayna yn ve ren ve kendi iinde uyumlu bir dzen oluturan d nce, inan ve beklenti biimlerinin tm; fik ri yat; ideoloji. dnce, [dn-mek > dn-ce] is. 1. Dnme sonucunda elde edilen gr; bili; mtala; fikir; mlhaza; ide. 2. nsann d dnyadan edindii bilgiler nda bir senteze varmas, olaylar arasn da balantlar kurarak yeni bir bilgiye ulamas s reci. 3. D dnyann insan zihnine yansmas. 4. Dnm e gcnn kapsad her trl etkinlik; her trl zihinsel etkinlik. 5. Bireyin ya da toplumun bir olay veya durum karsnda ortaya koyduu yarg; kamuoyu; rey; oy. 6. Gelecee ynelik tasa rm; niyet. 7. B ir parti, grup veya kiiye ait dnya gr btn; ynetici sav; reti; ilke. 8. Kayg, tasa; sknt; endie. 9. Okunan bir yazdan veya dinlenilen bir konum adan elde edilen zl bilgi; gr, fi1 dnce al verii, Karlkl gr bil dirme; birbirinin dncesini, grlerini renme dnce alm ak, 1. Uzun uzun dnmek. 2. Endie etmek]\ (bir) dncedir alm ak, Kayg du yulan bir konuda zm yolu bulmaya almak.|| dnce zgrl, huk. 1. Kiinin serbeste fik ir edinebilmesi, edindii fik ir ve kanaatlerinden dola y knanmamas ve bunlar serbeste aklayabil me, savunma, bakalarna anlatma, yaym a ve be nimsetmeye alma, telkin ve tavsiyede bulunma hakk ve olana; fik ir hrriyeti; aklama zgrl ; sz ve basn zgrl. 2. Kiinin dnme gcnn d basklardan kurtulmu olmas; bask dan ve bask etkisinden uzak dnme eylemi]] d ncesini amak, D ndklerini veya grn bildirmek.]] dncesini okumak, Birinin belirli bir konuda ne dndn anlamak, sezm ek.|| d nce suu, huk. B ir ideolojinin, dnya grnn veya retinin bakalarna aklanmasnn, benim-

dsellik, -i [dsel-lik] is. psikol. Bir bunalm hlinde iken ortaya kan, gl bir biimde yaa nan duyumsal hezeyanlar, ds, [d-s] s f 1. De dayanan. 2. D gibi; d e benzer. dsl, [d-s-1] sf. Gerekten var olmayan; hayal, dsz, [d-sz] sf. D olmayan, dt, [d-t] {az} is. Cenaze gmlrken kadnla rn tarlalardan topladklar talar alayarak bir ke nara ymalar. [DS] dk, - [eT. t-mek > t-k > d-k] sf. 1. Dme eylemine uram olan; dm olan. 2. Bulunduu yerden daha aa indirilmi, sarktl m olan. 3. Bilmen llere gre daha az deerde olan; deersiz. 4. (Para iin) alm gc azalm. 5. mecaz. Yaay iinde bulunulan toplumun ahlk kurallarna ters olan; onurunu ve saygnln yi tirmi; baya; ad; aalk, {az} (ayn) [DS] 6. {az} (Kadn iin) ahlk, yasa ve trelere kar ili kide bulunan; fahie. [DS] 7. {az} (Kii iin) du rumu, davranlar ve giyinii ho olmayan; biim siz; dzensiz. [DS] 8. dbl. (Cmle iin) szdizimi kurallarna uygun olmayan. 9. (Siyas liderler iin) iktidardan dm veya drlm. 10. (Metal para veya ziynet eyalar iin) deerli m aden oran bilinenden daha az olan. 11. is. tp. Geliimi ta mamlanmadan l olarak doan ocuk; cenin-i skt; bu ekilde yaplan doum; skt. 12. {az} Or m anda ryerek yklm aa veya odun. [DS] 13. {az} Aa kt. [DS] 14. {az} Tandrda pier ken kle den ve orada pien ekmek veya ekmek paras. [DS] S dk ayar, (Altn veya gm gibi kymetli madenlerden yaplan p a ra ve ziynet eyas iin) kymetli maden orannn az olmas du rumu]] dk don, {az} (Kii iin) giyiniine zen gstermeyen; dank kyafetli. [DS]j| dk etek, (Kadnlar iin) temizlie gereken zeni gsterm e yen; pasakl]] dk kapasite ile alma, eko. Bir ara veya iinin var olan imknlarnn daha altn da bir verim ile almas durumu.|| dk kemer, Pantolon ve etek gibi giyeceklerde kemerin bel y e rine kala zerine gelecek biimde dikilmesi bii mi]] dk retim, eko. Yetersiz retim.|| dk yapmak, tp. Geliimini tamamlayamam l o cuk dourmak; ocuk drmek. dklk, - [dk-lk] is. 1. Dk olma durumu veya biimi. 2. mecaz. inde yaanlan toplum ku rallarna gre uygunsuz saylan davranlar iinde bulunma; adlik; bayalk; ahlkszlk; basitlik. 3. ed. (Sz veya yazda) kurallara uymam a durumu; yanl dzenleme; bozukluk. 4. N icelik veya deer bakm ndan azalma, eksilme durumu. 5. M etal pa ralarda veya ziynet eyalarnda deerli maden ora nnn bilinenden daha az olmas durumu, dlmek, [d-l-mek] edil. f. [-r] karlmak; eksiltilmek.

__________________________________________ D

nmeye, akl yrtmeye yol aan. 2. mecaz. Kayg setilmeye allmasnn veya vlmesinin kanunda aka yasakland ve aksi hlde ceza uygulama verici ve zc sonular douracak nitelikte olan, snn getirilmi olduu durum .|| dnce tarz, Bir dndrk, - [diin-drk] {az} sf. 1. (Kii olay veya durumu deerlendirme biimi.\\ dn iin) sersem. 2. Dalgm. [DS] ceye dalmak, evresinden habersizmiesine derin dnek, -i [dn-ek] {az} is. Dnme [DS] derin dmnek.\\ dnceye varmak, 1. D n dttnekli, [dnek-li] {az} zf. Dnerek; akllca. mek. 2. Bir griie ulamak; bir kanaat sahibi ol [DS] mak. dngen, [dn-gen] sf. Dnceli. dncel, [dnce-1] sf. 1. Gerekte mevcut olm a dng, [dn-g / dn] {az} is. 1. Dnce. yp yalnz dncede tasarm olarak var olan; ideal; 2. znt; can sknts. [DS] iftikr. 2. Dnmeyle ilgili olan; iftikr. 3. D dngl, [dng-l] {az} sf. Skntl; kederli. nme yoluyla kavranabilen. 4. Dncenin kavra [DS] yabilecei yetkinlikleri bir araya toplayan, dnme, [dn-me] is. 1. Dnmek durumu ve dnceli, [dnce-li] sf. 1. Dncesi olan; dn eylemi; tefekkr. 2.fe l. Zihni bir konu ile ilgili k ce sahibi. 2. Dnerek, ll ve dikkatli davra larak birletirme, ayrtrma ve sonular karma nan. 3. Anlay sahibi. 4. Dikkatli, ll ve anla sreci; kafa yorma. 3. Bir yargda bulunurken acele yl davran tarz. 5. mecaz. Kaygs, endiesi ve etmeden, kiisel zaaflara kaplmadan, ksa vadeli ya tasas olan. 6. zf. ll, anlayl biimde; d hesaplardan uzak durarak sonuca ulam a ii. *3 nerek. dnme zgrl, huk. Dnmenin d bask dncelilik, -i [dnceli-lik] is. Dnceli olma ve yasaklarla snrlandrlmadan bamsz ve y a l durumu. nz kendinden sorumlu oluu.|| dnme yasalar, dncellik, -i [dncel-lik] is.fel. 1. Dncel ol fel. Doru dnmenin belli artlarn ve nasl g er ma nitelii. 2. Nesnel gereklik durum unda deil eklemesi gerektiini belirleyen kurallar: a) z de sadece aklda ve zihinde var olan eyin durumu delik ilkesi, b) elimezlik ilkesi, c) ncnn veya nitelii; salt dnce, olamazl ilkesi, ) Yeterli neden ilkesi. dnceme, [dn-ceme] {az} is. Dnme. [DS] dnmek, [eT. t-m ek (derinliine ermek) > dn-melc] gl. fi [-r] 1. Olaylar ve durumlar kar dncemeli, [dn-ceme-li] {az} sf. (Kii iin) snda eldeki bilgilerden yararlanarak yeni bir gr dnen; yol yordam bilen. [DS] ve bilgi karmak; dnce retmek; muhakeme dncesiz, [dn-ce-siz] sf. 1. Dncesi olmayan. etmek. 2. Zihn yetiler oluturmak. 3. zme 2. Bir dnceye, bir gre, bir kanaate sahip ol ulamak amacyla dikkati ve dnceyi bir konu mayan. 3. mecaz. Hibir kayg ve tasas olmayan. 4. Yaptklarnn sonunu hesaplamadan, dnm e zerinde younlatrmak. 4. B ir eyi veya bir kim seyi hayalinde canlandrmak; gz nne getirmek; den geliigzel davranan; vurdum duymaz; dikkat aklndan geirmek; hayal etmek. 5. Srekli hatrda siz. 5. Anlay sahibi olmayan; anlaysz, tutmak. 6. Birini veya bir eyi dikkate almak; pay dncesizlik, -i [dn-ce-siz-lik] is. Dncesiz latrma annda hesaba katmak; sorumluluk hisset ce davranma durumu. S dncesizlik etmek, mek; gzetmek. 7. Bir eyi yapm ak niyet ve tasar Yaptklarnn sonucunu hesaplamadan, dnme snda bulunmak; tasarlamak. 8. Bir ey veya kimse den hareket etmek. hakknda sanda bulunmak; yle veya byle bir dttnda, [dn-da] is. Ayn dnceyi savunan; gr sahibi olmak; zannetmek. 9. nceden kes ayn grte olan; hemfikir, tirmek; tahmin etmek; akl etmek. 10. D eerlen dndrme, [dn-dr-me] is. Dnmesini sa dirmek; ayrntlarn iyice gzden geirmek. 11. lamak eylemi, gsz. Tasalanmak; kayg duymak. 12. gsz. Farz dndrmek, [dn-dr-mek] gl. f. [-r] 1. Bir etmek; yle saymak. 13. gsz. nsana zg zek ve kimsenin belli bir biimde dnmesini salamak; anlaya sahip olmak. 14. gsz. Soyut kavram lar ve istenilen biimde karm da bulunm asn salamak. dnceler retebilmek. 15. gsz. nceleyerek, l 2. Birinin dnmesine yol amak. 3. mecaz. Tasa p bierek zihninde gelitirmek, olgunlatrmak. landrmak; kayglandrmak, 16. gsz. Konuma veya yaz ile ifade edilebilecek dndrtme, [dndr-t-me] is. Dnmesine yol bir eyi iinden geirmek; kendine saklamak. S atrmak eylemi, dnmeden, D ikkat etmeden, m ekanik bir biim dndrtmek, [dndr-t-mek] gl. fi [-r] 1. Bir de.|| dnp dttnmek, {az} D np tanmak. kimsenin belli bir biimde dnmesini salatmak; [DS]|| dnp tanmak, Bir konu hakknda iyice, istenilen biimde karm da bulunmasn salat ayrntlar ve sonular hakknda aratrma y a p a mak. 2. Birinin dnm esine yol atrmak. 3. me rak, akl yrterek, zihnini yorarak karara ve ka caz. Tasalandrtmak; kayglandrtmak. naate varmak. dndrc, [dndr-c] sf. 1. zerinde d- dnsel, [dn-sel] sf. 1. Dnceyle ilgili. 2.

lMIlffSM.
at alanndaki su seviyesini eitli pompalama tek nikleri ile azaltmak ilemi, drm ek, [eT. t-mek > t-r-m ek > d-r-mek siUpjj] gl. fi [-r] 1. Dmesine yol amak veya sebep olmak. 2. Dmesini salamak. 3. (Ta, so lucan vb. iin) vcuttan atmak. 4. Deerini, fiyatn indirmek; ucuza satmak; ucuzlatmak. 5. Azaltmak. 6. Deerli bir eyi ucuza almak. 7. Uratmak. 8. Z ayf brakmak; gcn azaltmak. 9. dbl. Sonu n l ile biten bir kelimeden sonra nl ile balayan bir kelime gelince ilk kelimenin son nlsn sy lememek. ne olur > n olur, ne eyler > n eyler. 10. {eAT} Kesip koparmak. 11. Sokmak; koymak; tkmak. 12. {eAT'} Uratmak. 13. {eAT} Avlamak; vurup yere sermek. 14. {az} B ir kimsenin yalan veya kusurunu bulmak. [DS] drtmek, [dr-t-mek] gl. fi. [-r] 1. Drme sine yol amak veya sebep olmak. 2. Drmesini salamak. drc, [dr-c] sf. 1. Drme zellii ta yan. 2. is. Drme iinde yardmc olarak kullan lan eyler. 3. tp. ocuk drmekte kullanlan il vb. eyler. drlme, [dr-l-me] is. Dme iine uratlma eylemi. drlmek, [dr-l-mek] edil f i [-r] 1. Dme sine sebep olunmak. 2. Drme eylemi yaplmak, drm, [dr-m] is. tic. 1. D rm ek eylemi. 2. Belli bir rn d pazarlarda i pazardan daha ucuza satmak. 3. Bir maazadaki mallar daha kap saml bir ekilde fiyat drerek satmak; damping. 4. mat. st derecelerdeki bir denklemi, her kade mede bir aa dereceye indirm ek suretiyle zme yntemi. d, [d-] is. Dme eylemi veya dme bii mi. dt, [d-t o y i j j / is. 1. Gelimesini ta m am lam adan nce doan ocuk; dk; cenin-i skt. {eAT} {OsT} (ayn) 2. {az} Deerli bir kim se nin ld yere yaplan ant veya mezarnn bulun duu yer. [DS] 3. {az} rn. [DS] 0 dt b rakmak, {az} ocuk drmek. [DS]|| dt d rm ek, {eAT} ocuk drmek. dvar, [Far. dvr (dva:r) {OsT} sf. G; zor. 0 dvr-ger, {OsT} Da; dalk.|| dvrpesend, {OsT} G beenir; mklpesent. dvar, [Far. dvr cSjL ^] (dva:ri:) {OsT} is. Glk; zorluk, dt, [dt (yans.)\ is. 1. Ddk veya kom a sesi. 2. (ocuk dilinde) otomobil. 3. {az} spor. A yak to punda ut. [DS] 4. {az} Kaleye top girme; say; gol. [DS] dtm ece, [drt-mece] {az} is.-* drtmece. [DS]

Dnceye dayanan. 3. Dnce sonucu ortaya kan; dnceden kaynaklanan; fikr. 0 dnsel devimsel, psikol. Hem dncenin hem de hareke tin zelliklerini tayan sre.|| dnsel rnek, Herhangi bir olayn veya olgunun sadece temel zelliklerine gre tanmlanm veya seilm i rnek; ideal tip; tefekkr-i enmze. dnselletirm e, [dnselle--tir-me] is. fel. Baz toplumsal olgu ve olaylarn en belirgin zelliklerini temel alarak yasa kurucu bilimsel zmleme ii; idealize etme; idealizasyon. dnt1 [dn-t] is. l.fe l. Tasavvur. 2. Soyut ve , anlalmaz dnce. 3. Konuyu saptrarak bo yere konuma; speklsyon. 4. {az} Dnce. [DS] 5. {az} znt; can sknts; keder. [DS] dnt2, [d-mek > d-nt] {az} is. Savata ehit olan kim senin sava alanndaki mezar. [DS] dntiil, [dnt-l] sf. 1. (Dnce iin) soyut ve anlalmaz. 2. (Konuma iin) konuyu saptrmak amacyla sylenen bo szler tayan; spekltif. dn, [dn-] is. Zihinde tasarlanarak biim verilen dnce; dn; fikir; ide. dnk, - [dn-k] {az} sf. 1. Dnceli; iyi, doru dnen. 2. is. Dnme. 3. Sayg. [DS] dnksz, [dn-k-sz] {az} s f (Kii iin) saygsz. [DS] dnlme, [dn-l-me] is. Akla getirilme; deer lendirilme durumu ve eylemi, dnlmek, [dn-l-mek] edil, fi [-r] 1. Akla getirilmek. 2. yice incelenip deerlendirilmek. 0 dnlr dnya, Madde dnyasndan ayr ola rak ayn zam anda akim varl bakmndan insann iinde bulunduu zgrlk ve ahlk dnyas. dnm, [dn-m] is. Zihinde tasarlanarak biim verilen dnce; dn; fikir; ide. dnml, [dnm-l] sf. fel. (Bilin iin) ken dini nesne olarak ele alan, dnr, [dn-r] is. Genel konular ve felsef konular zerine yeni ve kendine has dnce geli tiren kimse; mtefekkir, dnrlk, -, [dnr-lk] is. Dnr olma durumu. dn, [dn-] is. 1. Dnme eylemi; tefek kr. 2. Dnme biimi. 3. fel. nsann davran ve hareketlerine yn veren ahlk tutum u veya d nme biimi. S dn ahlk, fe l. A hlk ey lemlerin deerlendirilmesinde baary deil de dn esas alan gr. drg, [t-mek > t-r-mek > t-r-g > dr-g] {eT} is. 1. ayn rmaa dklen az. 2. Deirm enin bir rmaa olan sava, drgn, [t-r-mek > t-r-gn > d-r-gn] {eT} is. Kitre aac, drm e, [d-r-me] is. 1. Dmesini salamak ve ya dmesine sebep olmak eylemi. 2. baynd. na

SIMI

1339

DV k kavun. 5. Araba tekerleinin ortasndaki dingil yata. 6. At sineine benzer bir tr sinek. [DS] dvelgin, [divel-gin ?] {az} sf. (Kadm iin) ocuk dourma yetisi kalmam; ya gemi. [DS] dveli, [Ar. dveli J j a ] (dveli:) {OsT} sf. Devlet lerle ilgili. dveliye, [Ar. dveliye -LJja] (d veliye) {OsT} sf. Devletlerle ilgili. dven1 [Rum. toukhana ? / t-mek (vurmak; dv , mek; sopa ile vurmak) > d-mek > d-en > d ven] is. 1. Altna keskin talar aklm, hayvanlar tarafndan ekilen, harmanda saplarn sam an hline getirilmesine ve tanelerin baaklardan dklmesine yarar, kzak biiminde ahap harm an dvme arac. 2. {az} Bez dokuma tezgh, dven dii, D venin altna aklan keskin akm ak talar. || dven eei, {az} Harman dverken dvenin zerine ko nularak oturulan oturak. [DS]|| dven ka, {az} Dvenin ucu kalkk olan n taraf. [DS]|| dven kayarlam ak, {az} Dvenin bozulan y a da den talarn tekrar yerine akmak. [DS]|| dven sr mek, H armanda saplar saman hline getirmek, taneleri baaktan ayrmak iin hayvanlar dvene koulu olarak dolatrmak; dven dvmek. dven2, [Far. dkkn] {az} is. 1. Dkkn. 2. Frn. [DS] dvenci, [dven-ci] is. 1. Dven yapan usta veya satan kimse. 2. Harmanda dven srmek zere c retle tutulan ii, dvenselik, -i [dven-se-lik] {az} is. 1. Dveni boyundurua balayan ara; dven oku. 2. Boyun duruk aacn dvene balayan zincir. [DS] dvensi, [dven-si] {az} is. Dvenle oku birbirine balayan atal aa. [DS] dver1 [Yun. dokar] {az} is. 1. Binalarda kiri , yerine kullanlan kaim aa; mertek. 2. Uzun ve kaln direk; mertek. 3. Kapnn iki yanm a dikilen kaln aa ya da ta stun; sve. 4. ap yirmi san time ulam am aac. [DS] dver2, [Ar. dvel] {az} is. Yabanc devlet. [DS] dverlek, -i [dver-lek] {az} is. 1. Dven. 2. A raba tekerlei. [DS] dverm ek1 [tg-mek > dver-mek] {az} gl. f. [, ir] tip kakmak. [DS] dvermek2, [de-mek + -i-ver-mek] {az} gl. f. [-ir] 1. Sylemek. 2. Gstermek. [DS] dvesime, [dve-si-me] is. Boalarn iftlemek iin dii sr isteme durumlar, dvesimek, [dve-si-mek] gsz. f. [-r] (Boa veya herhangi bir erkek sr iin) iftlemek arzusu ile dii sr aranmak, dvet, [be-t ? > dvet] {az} is. Kuyu. [DS] dvist, [Far. d-vst is. ki yz. dvlek, [eT. tg-m ek (dmlemek) / a. tkelek

dtm ek, [eT. tt-e-mek (buhar ve duman salmak) > tt-mek > dt-mek kilija] {eAT/ gsz. f. [-er] Tt mek. dts, [tt-s > dt-s ^ ' j a ] {eAT} is. Tts. S dts sakss, {eAT} Buhurdan. dtsdan, [T. dt-s + Far. -dn j b j - j a ] {OsTj is. Buhurdan. dtsden, [T. dt-s + Far. -dn jb ^ - ja > dtsden {eAT} is. -* dtsdan. dttr, [diit (yans.) > dt-tr- ?] (d'ttr) sf. 1. Giyimi ok garip olan; cidd bir kl olmayan. 2. Dar ve ksa giysi, dttr gibi, (Elbise iin) darack ve ksack. || dttr Leyl, Tuhaf, ksa ve dar giyinmi olan. dt, [tt-mek > dt- y a] {OsT} is. 1. Duman. 2. Ttsleme, dt verm ek, {eAT} Ttslemek; duman vermek. dtn, [eT. tte-m ek > tt-n > dt-n j i ] {eAT} {OsT} is. 1. Duman. 2. {az} Ttn. [DS] dtnlk, [ttn-lk > dtn-lk tiU y ja / dllja] {eAT} is. Duman delii; baca, dtzdrmek, [dt-z-dr-mek viUj-ijja] {eAT} gl. f. [-r] Tttrmek, dtzmek, [eT. tte-m ek > tt-z-m ek > dt-z-mek {eAT} gl. f. [-iir] 1. Koku verm ek iin bir ey yakp tttrmek; ttslemek. 2. Hafife yak mak; gymek. dval, -li [Far. dvl J lji] (dva.l) {OsT} is. Tasma; kay. dvazdeh, [Far. dvzdeh ajlja] (diiva:zdeh) {OsT} sf. On iki. dvazdehm, [Far. dvzdehm ^ a jlja ] (dva:zdehm) {OsT} sf. 1. On ikide bir. 2. On ikinci, dvd, [tg-mek > d-d > diivd] {az} is. Y k sek yer; tepe. [DS] dve, [eT. tge > de > dve] is. B ir yandan b yk fakat henz doum yapmam dii sr, dvek, -i [tv-ek ?] is. 1. Ta oyuu; kak. 2. H ay vanlarn amurda brakt izlerin kurumu hli. dvel1, [dv-el ?] {az} is. mat. Y am uk (geometrik ekil). [DS] dvel2, [Ar. dvel J j^j {OsT} is. Devletler. S dvel-i muazzama, {OsT} B yk devletler.|| dvel-i m utelife, {OsT} Anlam, uyumu devletler.|| dvel-i mttefika, {OsT} Birlemi devletler.|| dvel-i sai re, {OsT} D ier devletler. dvelek, -i [a. tkelek / eT. tg-m ek (dmle mek) > d-e-le-k > dv-e-le-k] {az} is. 1. A ltn ba denilen bir tr kavun. 2. Kokusuz, tatl bir tr kk kavun. 3. K rkaa kavunu. 4. Olmam k

DV

dJJjj] {OsT} faz} is. 1. Altnba denilen bir tr ka vun. 2. Olmam ham kavun; kelek. 3. yi cins ka vun. 4. K aln kabuklu bir tr kavun. [DS] dvlem ek1 [tg-mek > dv-le-mek] {az} g l . f [-r] , [-l()-yor] Balamak; dmlemek. [DS] dvlem ek'', [dv-mek > dv-le-mek] {az} gl. f. [r] [4()-yor] Kovmak. [DS] dv, [tg-mek > dg- > dv] {az} is. 1. nce bulgur. 2. Dvlm kum dans. [DS] dvl, [tg-mek > dv-iil] {az} is. zm salkmn daki kk salkm aklar; ngl. [DS] dvlcek, -i [tg-mek > tv-l-cek] {az} is. N ar aacnn iei. [DS] dvlck, [tg-mek (dmlemek) > d-til-ck {eAT} {az} is. 1. Kk bulgur tanesi. 2. N azarlk takm ve kab. [DS] dvlek, -i [tg-mek > dv-l-ek] {az} is. Teker lek bal. [DS] dvn, [dn > dvn jjj ] {OsT} is. Dn. 3 dvn gn, {OsT} Gelin gtrme gn. dvr, [dnr] {az} is. Dnr. [DS] fi1 dvr git mek, {az} 1. K z grmeye ve istemeye gitmek. 2. Gelin almaya gitmek. [DS] dyd, [tg-mek > d-d > dy-d] {az} is. -* dd. [DS] dydy, [tg-mek > d+d-] {az} is. Ense kk; ense. [DS] dye, [de > dye] {az} is. 1. Dii dana. 2. Yk eken dii deve. [DS] dyek, [Far. d (iki) + yek (bir)] {OsT} is. 1. ki bir. 2. mz. Trk mziinde sekiz zamanl, be vurnlu kk bir usul, dyep, [? dyep] {az} is. Grg. [DS] dyun, [Ar. deyn (bor) > dyn 0 ^ ] (dyr.n) {OsT} is. Borlar. S dyn- dime, {OsT} Srekli borlar.\\ dyn- muhkeme, {OsT} I. Tediye edilmeyen borlar. 2. Vadesinde denmeyen bor lar. 3. deme zam an belli olmayan borlar.\\ dyn- mtemevvice, {OsT} H er gn azlp oalan borlar; deiken borlar.\\ dyn- ummiye, {OsT} Osmanl mparatorluunun d borlar ve bunlarn tasfiyesi iin kurulan idare. dyunat, [Ar. dyn > (oulun oulu olarak) dynt o U jjj] (dyu.na. t) {OsT} is. Borlar. S dynt- atka, {OsT} Eski borlar. dy, [tg-mek > dy] {az} is. 1. nce bulgur. 2. Kabuu soyulmu msr veya buday yarmas. 3. Pirin. [DS] dyl, [tg-mek > dy--1] {az} is. nce bulgur ta nesi. [DS] dylck, - [dr-ck > dyl-ck] {az} is. K k tane. [DS] S dylck olmak, {az} Un vb. suda erimeyerek kk tanecikler hlinde kalmak. [DS]

dylemek, [tg-mek > d-le-mek > dy-Iemek] {az} gl. f. [-r] Balamak; dmlemek. [DS] dylmnek, [tg-mek > d-l-mek] {az} edil. f. [r] (Para para olan eyler iin) belli olacak bi imde bir araya toplanmak; dlmek. dym, [tg-mek > diiy-m] {az} is. Dm. [DS] dyne, [tg-mek > dyn-e] {az} is. ine, orap, orap yamas vb. konulan kare biimli k k boha. [DS] -d z1 [-dz] yap. e. -* -diz. , -dz", [-tz / -dz] {eAT} yap. e. Zaman bildiren kelimeden zaman zarf yapar, tek rnekte grlr. giin-dz. dz1, [eT. tz } dz jjii] sf. 1. Y atay durumda olan; dik veya eik olmayan. 2. Y zeyinde girintisi knts, inii yokuu olmayan; przsz; mstev. 3. Eri ve arpk veya kvrml olmayan; doru; dz gn; {eAT} (aym). 4. Ssleme amacyla herhangi bir eklentisi olmayan; sade; yaln; sssz. 5. Devrik veya kvrk olmayan. 6. Taban ksmnda knts olm ayan veya knts ok az olan; yayvan. 7. (Ayakkab iin) ksa keli veya kesiz olan. 8. (Sa iin) kvrck veya dalgal olmayan. 9. izgisiz; desensiz veya tek renk olan. 10. {eAT} Eit; birbirine denk; msav. 11. {eAT} Sade. 12. {az} Uygun. [DS] 13. {eAT} Geree uygun; doru. 14. Katksz; ar; saf. 15. is. Engebesiz ve geni arazi; dzlk yer; ova; kr; yaz. {eAT} {az} (ayn) [DS] 16. {az} Kazanlarn yapm ve onarm srasnda kullanlan bir tr eki. [DS] 17. {az} Kepekli un. [DS] 18. zf. Hibir yere sapmadan; dosdoru; dm dz; dz olarak, dz ayak, (Ev iin) tek katl.\\ dz bask, 1. Dz plk zerinde baslacak yerleri asitle boya em ecek ekilde duyarlatrma yntem i ne dayanan bask teknii. 2. {az} Demircilikte demire perdah vermekte kullanlan bir aygt. [DS]|| dz cmle, dbl. Yklemi dier elerden sonra gelen cmle tr; kurall cmle.\\ dz deimece, ed. Bir kavram, neden-som, ierik-ieren, ii y a panla ara, nesne ile kkeni gibi zorunlu ilikilere bal olarak baka bir kavram belirten szlerle ifade etme sanat; mecaz- mrsel. || dzde kalmak, {az} Kimsesiz ve akta kalmak. [DS]|| dz diki, Eklenecek iki kuma parasn srt srta getirdikten sonra tersten yaplan diki tr. || dz duvara tr manm ak, G ileri baarmak.|| dz dnya, B tn dnya; lem. || dze kmak, Skntl bir du rumdan kurtulmak; rahatlamak,|| dze inmek, E kyalktan, isyan ve ete faaliyetlerinden vazge m ek,|| dz etmek, {eAT} Dzeltmek; dzlemek.\\ dz gidi, Yeryznde iki noktay birbirine bala yan en ksa izgi. || dz halay, folk. Urfa ve evre sinde oynanan bir karlama tr halay. || dz ho ron, folk. Artvin ve evresinde erkekler tarafndan oynanan horon tipi bir halk oyunu; varagele. || dz

I T

1 .1 3 4 1

DZ

kafiye, ed. Manzumelerde bir ktadaki kafiyelerin hepsinin ayn olmas biimi. || dz kanatllar, zool. Uzunlamasna kvrlm geni alt kanatlar, dar ve sert st kanat ile rtlm olan ve bin y z kadar tr ieren bcekler takm, (Orthoptera).\\ dz mni, ed. Yedier heceden kurulu, drt msral, kafiyeleri cinassz mni. || dz nefes almak, argo. Becermek; stesinden gelmek. || dz olmak, {eAT} Dzelmek; yoluna girmek. || dz oyun, fo lk. Ege blgesinde kna geceleri kadnlar tarafndan oyna nan karlama tr bir oyun. || dz silmek, {az} Torna ile tesviye etmek. [ D dz tekne, dnz. S S ] | | sularda kullanlan alt dz olarak yaplm ve s tnde fa zla yap bulunmayan deniz tat. || dz tmle, dbl. Geili fiillerle kurulan cmlelerde hlde bulunan tmle; belirsiz nesne. || dz nl, dbl. Dudaklarn gerilip dzlemesi ile m eydana gelen nl; /a/, /e/, h/Ji/. || dz yaz, ed. Herhangi bir l ve kafiye gibi manzum yaz zellikleri ta mayan, dnld gibi yazlan yaz; mensur; nesir.\\ dz yer, {eAT'} Ova. dz2, [dz] {az} is. Ayna. [ D S ] dz3, [Siav. duz] is. inde anason, sakz gibi kokulu maddeler olm ayan zm raks; dziko. C dz ra k, inde sakz, anason gibi kokulu maddeler bu lunmayan zm raks; dziko. dzara, [dz+ara] {az} zf. A ra verm eden; srekli.
[ D S ]

Dzmek eylemini yaptrmak. 2. {eAT} Yaptrmak; imal ettirmek. 3. Dzenletmek; tertip ettirmek. 4. {az} M innet altnda kalmay gerektiren bir i yap trmak. [DS] 5. argo. Kendisine cinsel iliki uygu lanm asna izin vermek. dze1, [Alm. dse] is. Basn altndaki bir boruda de biyi snrlandran kk apl delik. dze2, [tz (oran) > tz-mek > tz-e > dz-e ojji] is. 1. kim. Bir maddenin bir bileie, bir karma gi ren veya girmesi gereken miktar; doz. 2. {OsT} s lp; tarz. dzeban, [Far. d-zebn j:>] (dzeba.n) is. ki dilli. dze, -ci [dz-e] is. 1. Bir yzeyin eikliini anla mak iin kullanlan alet; tesviye aleti; nivo. 2. B ir buhar kazannda srekli olarak haznede bulunan su seviyesini gsteren cam boru. 3. Su terazisi, dzeleme, [dze-le-me] is. 1. Farkl ykseltideki yerleri ayn dzeye getirme eylemi; tesviye etme. 2. Yzeydeki ykseklik farkllklarn lerek yk seltme ve in d im e miktarlarn belirli noktalar ze rine aklm kazklara yazma; nivelman. 3. jeol. Bir yerin deiik noktalardaki yksekliklerini deniz yzeyi gibi belirli bir yatay dzleme gre belirle mek iin yaplan i ve ilemlerin tm. dzelem ek, [dze-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Dze yardm yla yataylk durumunu lmek. 2. Farkl ykseltideki yerleri indirme veya ykseltme yoluyla ayn dzeye getirmek; tesviye etmek, dzelme, [dz-el-me] is. 1. Dz hle gelme eylemi. 2. yiye doru gitmek; iyilemek; yoluna girmek. 3. Bir hastalktan veya kazadan sonra doku ve organ larn eski ilevine kavumas, dzelm ek, [dz-el-mek] dnl. f. [-ir] 1. Dz hle gelmek; girintisi knts kalmamak. 2. Erilii veya yanll ortadan kalkmak. 3. Dzenli bir hl almak. 4. (Hasta vb. iin) iyilemek; salna ka vumak. 5. (Hava iin) ya ve souktan sonra snmak; almak; gneli hle gelmek. 6. Olumsuz huy ve alkanlklardan vazgemek. 7. ( iin) is tenilen biime gelmek; yoluna girmek, dzelti, [dzelt-i] is. 1. Dzeltm ek ii; dzeltme; tashih. 2. Baslmakta olan bir eserin provalar ze rinde dizgi yanllklarm zel iaretlerle belirtme ilemi. dzeltici, [dzelti-ci] sf. 1. Dzeltme iini yapan. 2. Dzeltm e iinde kullanlan. 3. Sraya koyup dzen leyen. 4. is. B ir hatay gidermeye, dzeltmeye ya rayan alet. 5. is. Baslmakta olan bir eserin provala r zerinde dizgi yanllklarm zel iaretlerle be lirten kii; dzeltmen; musahhih. S dzeltici jim nastik, Gnmz insannda alma artlar dola ysyla meydana gelen vcut bozukluu veya organ rahatszlklarn giderm ek iin uygulanan zel be den eitimi.

dzayak, -, [dz+ayak] sf. 1. M erdiveni veya inilip klacak yeri olmayan; sokak ile ayn seviyede olan. 2. {az} is. Srlm, zerinden trm k e kilmi ve ekime hazrlanm tarla. [DS] dzbast, [diiz+bas-t] {az} is. 1. Srlm, zerin den trm k ekilmi ve ekime hazrlanm tarla. 2. zf. Genel olarak; her tarafa; eit dalml olarak. [DS] dzber, [Far. dil-ber ? > dzber] {az} sf. Gzel.
[ D S ]

dzce, [dz-ce] sf. Olduka dz; dze yakn zellik te. dzd, [Far. dzdiden (almak) > dzd aja] {OsT} is. Hrsz. dzdaban, [dz+taban] {az} is. M arangozlukta yiv amak iin kullanlan bir tr rende. [DS] dzdan, [Far. dzdn bj:>] (dzda:n) {OsT} is. H r szlar. dzdane, [Far. dzdne bji] (dzda.ne) {OsT} zf. Hrsz gibi; hrszcasna, dzdem, [tz-dem > dz-dem] {eT} sf. Orantl; mnasip. dzdi, [Far. dzd tpj.5] (diizdi:) {OsT} is. Hrszlk, dzdide, [Far. dzdde o-b.>j:>] (dzdi:de) {OsT} is. alnm eyler, dzdrmek, [dz-dr-mek d U jjijji] gl. f. [-r] 1.

DZ

M IltfS M . Bir karm istenen orana gre ayarlama eylemi. 2. Doz belirleme, dzenek, [eT. tz-m ek > tz-e-m ek > dz-e-mek] gl. f [-r] [-z()-yor] kim. 1. Bir karm istenilen orana gre ayarlamak; doz belirlemek. 2. Karmn orann belirlemek, dzen, [dz-en jjj^ ] is. 1. Bir btn meydana geti ren birok ge arasnda zaman, yer, mantk, gzel lik, ahlk vb. alardan kurulmu uyum lu balant; dzgnlk. 2. Nesnelerin belirli bir amaca gre yerletirilii; tertip; nizam; intizam. {eAT} (ayn) 3. Evreni m eydana getiren ileyiin btn. 4. Bir devletin veya toplumun organlar arasndaki ileyi i dzenleyen kanunlar ve kurulular sistemi; yurt talarn uymas gereken kurallar toplam; devletin ynetimde tuttuu yol; ynetim biimi; rejim. 5. Tutarl ve dengeli bir ileyi sergileyen yasa ve ku rallar btn. 6. mecaz. Hile; dolap. 7. {az} Bir i iin gerekli olan ara, gere takm. [DS] 8. {az} Evlerde kurulu olan kk dokuma tezgh; tezgh. [DS] 9. as. A razide birliklerin, havada sava uak larnn, denizde sava gemilerinin eitim, manevra veya sava amacyla alm olduklar tertip. 10. miiz. Trk halk m ziinde seslendirilecek parann ses zelliine gre m zik aletlerine verilen ayar; akort. {eAT} {OsT} (ayn) 11. {eAT} Tedbir. 12. {OsT} {azf Ev bark. [DS] 13. {OsT} Yaradl; tynet. 14. {eAT} Takm. 15. {az} Pln; tasar. [DS] 16. {az} Ufak tefek; te beri. 17. {az} Ta duvar rlrken dz gn olmas iin en st sraya konulan dzgn ve yass talar. [DS] 18. {az} Gelin elbisesi. [DS] 19. {az} Elbise. [DS] 20. {az} Giyini. [DS] 21. {az} Ss. [DS] 22. {az} Geim; uyuma; dzenlik. [DS] 23. {az} Alveri. [DS] 24. {az} amar yka m akta kullanlan kll su. [DS] 25. {az} Atlye. [DS] 26. {az} Dz daml ky evi. [DS] S dzen aklamas, tiy. Bir tiyatro eseri metninde dekor, giysi, oyuncularn tavr ve hareketleri gibi konu larda yaplan aklama.|| dzen aac, {az} Araba ya da kanya ot, ekin demeti yklendiinde teker lee dem emesi iin stlerine konulan tahta. [DS]j| dzen akesi, im paratorluk dneminde yenierili e alnma srasnda zorunlu giderleri karlamak zere yenieri adayna verilen iki altn lira. || dzen ba, Disiplin; dzence.\\ dzen balamak, {eAT} D zene koymak; tertibe koymak; intizam vermek. || dzen dakan, {az} 1. E v eyas. 2. Alet; aygt. [DS]|| dzen dzmek, {eAT} 1. Tertibat almak; i dzenlemek. 2. E v bark kurmak; ev yapmak. || d zene koymak, Dzenlemek; danklktan kurtar mak; dzenli, derli toplu hle getirmek.\\ dzene sokm ak, Dzenlemek; danklktan krtarmak.\\ dzen hakk, {az} Gelini ssleyen kadna verilen bahi. [DS]|| dzen idinmek, {eAT} Ev bark sahibi olm ak.|| dzen ipi, {az} 1. Gelinin eyizini sergi lemekte kullanlan ip. 2. B ez dokunurken bir ucu bezde, dier ucu tezghn arkasndaki kancaya ta

dzelticilik, -i [dzeltici-lik] is. 1. Dzeltici olma durumu. 2. Dzelticinin grevi ve ii; musahhihlik, dzeltilme, [dzelt-il-me] is. Dz ve doru hle ge tirilme eylemi, dzeltilmek, [dzelt-il-mek] edil. f. [-ir] 1. Dz ve doru hle getirilmek. 2. Dzeltm ek ii yaplmak. fi1 dzeltilmi veriler, statistikte ham verilerin yanltclna y o l aabilecek etmenleri hesaba ka tarak elde edilmi veriler. dzeltim, [dzelt-im] is. 1. Daha iyi duruma getir m ek iin yaplan kurulu deiiklikleri; reform; slahat; tanzimat. 2. On altnc yzyln ilk yarsn da A vrupada kilise ve derebeylik saltanatna kar giriilen toplumsal eylem; reform hareketi; reformasyon. dzeltme, [dzel-t-me] is. 1. Doru ve dzgn hle getirme eylemi. 2. Bozukluu giderme; onarma; tamir. 3. Yanll giderme. 4. Baslmakta olan bir eserin provalar zerinde dizgi yanllklarn zel iaretlerle belirtme ilemi; dzelti. S dzeltme iareti, dbl. Kaln nllerden nce gelen /gf, /k/, III nszlerini ince syletmek, yabanc dillerden gir m i uzun heceleri belirtmek veya yazllar ayn, syleni ve anlamlar ayr kelimeleri belirtmek iin nller zerine konulan (A iareti; inceltme iare ) ti; uzatma iareti; apka. dzeltmek, [dzel-t-mek d U jJjji] gl. [-ir] 1. Doru ve dzgn hle getirmek. 2. Bozukluu ve aksakl gidermek; eski duruma getirmek; onarmak; ta m ir etmek. 3. Yanll gidermek; yanllarn yeri ne dorular getirerek hatay gidermek; kurallara uygun ve doru olan biimi vermek. 4. Yerinde olmayan eleri dzene sokmak; yerine koymak; dzenlemek. 5. Anlam azl gidererek kiiler veya gruplar arasndaki uzlamay salamak. 6. Zorluu ortadan kaldrarak ileri yoluna koym ak ve normal akna yneltmek. 7. Baslmakta olan bir eserin provalar zerinde dizgi yanllklarn zel iaret lerle belirtmek. 8. {eAT} Yapmak; imal etmek, dzeltmeli, [dzel-t-me-li] sf. Dzeltme ilemi uygu lanm olan. 0 dzeltmeli gdm, Havaclkta art arda yrnge dzeltmeleri uygulanarak yaplan gdm teknii. dzeltmen, [dzelt-men] is. Baslmakta olan bir eserin provalar zerinde dizgi yanllklarn zel iaretlerle belirten kii; dzeltici; musahhih, dzeltmenlik, -i [dzeltmen-lik] is. 1. Baslmakta olan bir eserin provalar zerinde dizgi yanllkla rn zel iaretlerle belirtmek ii; dzelticilik; m u sahhihlik. 2. Dzeltmenin ii ve grevi veya m es lei. dzem, [tz-mek > tz-e-m > dz-e-m] is. kim. Bir maddenin bir bileie, bir karma giren veya gir mesi gereken miktarn belirtme ii; dozaj, dzeme, [tz-mek > tz-e-me > dz-e-me] is. kim. 1.

m m n js M .1 3 4 3

DZ

kl ip. [DS]|| dzeni yerinde olmak, {az} i y o dzeng, [dz-en] (dzen) {az} is. 1. Y ksek dala lunda olmak. [DS]|| dzen koan, {eAT} Btiin ev rn zerindeki dzlkler. 2. Dalarn az meyilli eyas. || dzen kurmak, 1. B ir i iin gerekli ara olan yzeyleri. 3. ki tepe arasndaki dzlk ya da ve gereci salamak. 2. Huzurlu ve dzenli bir y a yayvan vadi. [DS] ay ve ynetim i salamak. 3. mecaz. Birini zor dzenge, [dzen-ge] is. 1. Bir akkann veya duruma drmek iin hileye ba vurmak; tertip akmn belirli bir lde gemesini salayan dze kurmak; dolap evirmek. 4. {eAT} E v bark y a p nek; dzenleyici; reglatr. 2. Sulama ilerinde mak]] dzen takan, {az} 1. Gelinin eyizini sergi kullanlan kanallardaki suyu ayn seviyede tutmaya lenmek iin ipe asan kadn. 2. A let takm. 3. Ev yarar yap. 3. Otomobillerde motorun dnme hzn eyas. [DS]|| dzen takt, {az} Dzen. [DS]|| d ayarlayan alet. 4. Elektrikli alet ve makinelerde zen teker, M akinelerde hareketin hzn sabit tut akm ihtiyaca gre sabit tutmaya yarayan aygt, maya ve almay dzenlemeye yarayan byk dzenlem e, [dzen-le-me] is. 1. Dzenli bir duruma apl ark; volan.|| dzen tutmak, {az} 1. Gein getirm eylemi; tanzim etme; dzene sokma. 2. mek; uyumak. 2. D zene girmek; yolunda gitmek. Nesneleri, bir btn oluturan eleri belirli bir 3. Bir sanatla ilgili aygtlar edinerek bir i yeri dzene sokm a ii; sraya koyma. 3. N esne ve amak. 4. amar ykam adan bir gn nce gerekli elerin dzene sokulmu biimi. 4. Sanat deeri malzemeleri hazrlamak; zellikle ertesi gne ka tayan bir eserin eitli oluturucu elerini arala dar kmesi iin kll suyu hazrlam ak [DS]|| d rnda bir uyum salayacak biimde seme, yerle zen verm ek, 1. Dzenlemek; danklktan kurtar tirme ilemi ve sanat. 5. ed. B ir edeb eserde veya mak. 2. (M zik aleti iin) akort etmek; {OsTf (ayn). konum ada dncelerin yerletirili biimi; kuru 3. {az} H er tr aygt iler hle koymak. [DS] lu. 6. mz. Belli ses, alg veya topluluklar iin dzenbaz, [dz-en + Far. bz (oyuncu)] sf. Hile ve yazlm bir eseri deiik seslere, alg ve topluluk dolap evirerek karsndakini aldatan, kandran; lara gre uyarlama ii; aranjman, hileci; kandrc; oyunbaz; dzenci; dessas, dzenlem eci, [dzenleme-ci] is. Dzenleme iini dzenbazlk, - [dz-en + Far. bz (oyuncu) T. -lk] yapan kii; aranjr. is. Hile ve dolap evirerek karsndakini aldatma, dzenlem ek, [dzen-le-mek] gl. f i [-r] [-l(i)-yor] 1. kandrma; hilecilik; kandrclk; oyunbazlk; d Dzenli bir duruma getirmek; tanzim etmek; dze zencilik; dessaslk, ne sokmak. 2. Nesneleri, bir btn oluturan dzence, [dzen-ce] is. 1. Toplum un veya bir toplu eleri belirli bir dzene sokmak; sraya koymak; luun, yasalara ve dzenle ilgili yazl veya yazsz dzeltmek, {az} (ayn) [DS] 3. N esne ve eleri btn dzenlemelere titizlikle uymas durumu; di istenen biimde dzene sokmak; dzeltmek, {az} siplin; sk dzen. 2. Kiilerin iinde yaadklar (ayn) [DS] 4. Sanat deeri tayan bir eserin eitli topluluun genel dnce ve davranlarna uym a oluturucu elerini aralarnda bir uyum salaya larn salamak amacyla alnan nlemlerin tm; cak biimde semek, yerletirmek. 5. ed. Bir edeb disiplin; sk dzen. 3. Bir bilim sel m etodun veya eserde veya konum ada dnceleri amaca uygun ahlk davrann sk bir ekilde kurallara balan biimde yerletirmek. 6. mz. Belli ses, alg veya mas; disiplin; sk dzen. 4. retim konusu olan topluluklar iin yazlm bir eseri deiik seslere, ve olabilecek bilgilerin btn; bilim dal. 5. Aske alg ve topluluklara gre uyarlamak; aranje etmek. r kanunlara, dzene ve stlere mutlak itaat, astn 7. {azj M zik aletlerini akort etmek; dzen ver ve stn haklarna riayet etme, sayg gsterme; di mek. 8. gnl. Bir etkinlii ayrntl bir biimde ta siplin; sk dzen, sarlayp gerekletirmek; yapmak; tertip etmek; dzenci, [dzen-ci] sf. 1. Hile ve dolap evirerek organize etmek. 9. {az} Bozuk bir arac iler hle karsndakini aldatan, kandran; hileci; kandrc; getirmek. [DS] 10. {az} Hazrlamak. [DS] 11. oyunbaz; dzenbaz; dessas. 2. {az} is. Gelin ola {az} Sslemek. [DS] cak kz ssleyen kadn. [DS] dzenlenm e, [dzenle-n-me] is. Dzenli duruma ge dzencilik, -i [dzenci-lik] is. Hile ve dolap evire tirilm e eylemi, rek karsndakini aldatma, kandrma; hilecilik; dzenlenmek, [dzenle-n-mek] edil, fi [-ir] 1. D kandrclk; oyunbazlk; dzenbazlk; dessaslk, zenli ve tertipli duruma getirilmek; tanzim edilmek. dzenda, [dz-en+da jilj jjj] {OsT} sf. B ir d 2. Yaplmak; tertip edilmek, zende; bir nizamda; ayn seviyede, dzenleik, -i [dzenle-ik] sf. 1. Dzenleri birbiri dzenek, -i [dz-enek] is. 1. Bir aleti veya aygt ne uygun olan. 2.fiel. Bir snflamada ayn dzen ve oluturan ve birbirine baml olarak ileyen ksm srada olup altta bulunan, larn tm; m ekanizma; {az} (ayn), (1944). 2. D dzenleim, [dzenle-im] is. 1. fiel. Ayn sradaki zenlenmi, hazrlanm ey. 3. {az} Plan; tasan. nesne ve kavramlarn birbirinin yannda oluu; e [DS] dzen. 2. Bir snflamada ayn srada bulunan iki ve dzenekl, [dzenek-l] {eAT} sf. Bir dzende; bir daha ok kavram n birbiri ile olan ilgisi; bants. nizamda; ayn seviyede.

DZ dzenlem e, [dzenle--me] is. man. zde bir cin sin iki tr arasndaki bant, dttzenlem ek, [dzen-le--mek] dnl. f. [-ir] (Ba ntl nesneler iin) arasnda dzen kurulmak, d zenletirm ek, [dzenle-tir-mek] gl. f. [-ir] Bantl nesneler arasnda dzen salamak, dzenleyici, [dzenle-y-ici] is. 1. Bir akkann veya akmn belirli bir lde gemesini salayan dze nek; dzenge; reglatr. 2. Sulama ilerinde kul lanlan kanallardaki suyu ayn seviyede tutmaya yarar yap. 3. Otomobillerde motorun dnme hzm ayarlayan alet. 4. Elektrikli alet ve makinelerde akm ihtiyaca gre sabit tutmaya yarayan aygt. 5. Sinema veya televizyonda dekoratr yardmcs. 6. sf. Herhangi bir ii veya kuruluu gerekletirerek dzenli sonu alnmasn salayan kimse; dzenle yen; dzene koyan; tanzim eden; organizatr, dzenleyi, [dzenle-y-i] is. 1. Dzenleme eylemi. 2. Dzenleme biimi, dzenli, [dzen-li] sf. 1. Dzen iinde bulunan; muntazam. 2. eleri yerli yerinde, dzgn olan; tertipli. 3. Belirli zaman aralklar ile gerekleen; deimez bir ritme bal olan. 4. (Kii iin) dzen ve pln erevesinde yaayan; bulunduu yeri ve yapt ii temiz ve dzen iinde tutan. 5. mz. (Ses iin) kulaa ho gelen. 6. {az} (Kii iin) geimli. 7. {az} (Kii iin) yalanc, dzenlik, -i [dzen-lik is. 1. Dzen iinde yaama. 2. {eAT} {OsT} Rahatlk; asayi; barklk; dirlik; intizam. 3. {az} Uyuma; geim. [DS] S d zenlik etm ek, {eAT} {OsT} yi geinmek; uyu mak. dzenlilik, -i [dzenli-lik] is. 1. Tabiat kurallarna uygun olan eyin nitelii. 2. Eit aralklarla ortaya kan veya tekrarlanan olayn durumu. 3. Kanunla ra ve kurallara uygunluk. 4. Bir dzen iinde bu lunm a hli. dzenm ek, [diiz-en-mek / dz-n-mek] {eAT} {az} dnl. f. [-ir] 1. Sslenmek; dznmek. 2. Dzene girmek. [DS] dzensiz, [dzen-siz] sf. 1. Belirli bir dzen iinde olmayan; kark; dzeni bozuk; tertipsiz; intizam sz; gayr-i muntazam. 2. Sistemsiz. 3. (nsan iin) dzenlemeyi beceremeyen; dank, dzensizlik, -i [dzensiz-lik] is. 1. Dzen, uyum yokluu; tutarszlk. 2. Danklk. 3. Ritim yoklu u. 4. Dzenlemeyi beceremeyen kiinin zellii, dzerek, -i [dz-e-rek] {az} sf. Dzms. [DS] dzerlem e, [dz-er-le-me] {az} is. 1. (Bozuk bir ey iin) onarma; iler hle getirme. 2. (Trk iin) armonize etme; dzenleme. [DS] d z e rm e k ', [tz > tz-er-mek > dz-er-mek] {eTj gsz.f. [-r] Dzelmek; dz hle gelmek. d zerm ek 2, [dz-er-mek] {az} gsz. f. [-ir] Maya lanmak; ekimek. [DS] dzetm ek, [dz-et-mek dlo:>j:>] {eAT} {OsT} {az} gl.

n n c E S H .

> -

f. [-ir] 1. Yoluna koymak; tanzim etmek; tertip et mek. 2. Dzeltmek; tesviye etmek. 3. Yapmak; kurmak; ina etmek. [DS] dzevk, [Fa. d (iki) + Ar. zevki] (dzevk:) {OsT} sf. ki zevkli; hem kadndan ham de erkekten zevk duyan. dzey, [dz-ey] is. 1. Bir eyin veya yerin seilen yatay bir dzleme gre tad ykseklik; yksek lik derecesi; seviye, (1935). 2. Deim eler bak mndan derece; seviye. 3. Bir kimsenin, kabul g ren davran ve durum lara gre tad deer; de rece; seviye. 4. H iyerarik toplum dzenlerinde kiinin tad konum; iinde bulunduu katman. 5. dbl. Bir dilin, ses birim i, anlam birimi ve szdizimi gibi anlatm ve bildirim katm anlarnn her bi ri. 6. dbl. Toplumsal katm anlama bakmndan bir dilin kullanlma biem lerinden her biri. 7. {az} Dzlk yer. [DS] dzeyli, [dzey-li] sf. Dzeyi, derecesi yksek olan; seviyeli. dzeyler, [dz-ey+l-er] is. B ir kapal kap iin deki svnn yksekliini lmekte kullanlan aygt; hidrometre. dzeysiz, [dzey-siz] sf. Dzeyi, derecesi dk olan; seviyesiz; ad; baya, dzge, [dz-mek > dz-ge] {az} is. Ss. [DS] dzge, -ci [dz-mek > dz-ge] {az} is. Kalemt ra. [DS] dzgen, [dz-gen] {az} sf. Dzenli; dzgn. [DS] d zg erm ek , [tz > tz-ger-m ek > dz-ger-mek] {eT'} gl. f. [-iir] A rmaan vermek, d zg, [dz-mek > dz-g .jS'jj-] is. fel. 1. Deer lendirme ve yarglam ada rnek veya kural olabilen nerme; l; kaide; numune; emsile; paradigma. 2. U yulm as gereken kural; norm. 3. dbl. Hem bil diri oluturm ay hem de bildiriyi doru olarak zmleyip yorum lam ay salayan saymaca nitelikli simgeler ve birleim kurallar sistemi. 4. {OsT} A y na. 5. {az} st ba; kyafet; giyim. [DS] 6. {az} eyiz. [DS] 7. {az} Tasar; plan. [DS] 8. {az} Bi nalarn kap, tavan, dolap gibi dorama, tahta ks m. [DS] dzg, -c [dz-mek > dz-g] {az} is. Kalemt ra. [DS] dzglenm ek, [dzg-le-n-mek] {az} edil. f. [-ir] (Binann tahta ksm lar iin) yaplmak. [DS] d zgl, [dz-g-l] sf. 1. Dzgye uygun; normal. 2. {az} Ssl. [DS] dzgn, [dz-gn OjSjj-i] sf. 1. Yzeyi dz, przsz olan. 2. Hibir girinti ve knts, erilii olmayan; muntazam. 3. Hibir eksii olmayan; iyi dzen lenm i olan; kusursuz. 4. Her eyi yerli yerinde ve dzenli olan; rabtal; muntazam. 5. Biimi ve da l oranl olan; insicaml. 6. zf. Kurala uygun ve dzenli olarak. 7. is. Cildi gergin tutmas iin yze srlen bir krem; allk. {OsT} {az} (ayn) [DS] 8.

DZ

noktalar iin) ayn dzlem zerinde bulunan; e {OsT} Ss; ziynet. 9. {eAT} Tertip; dzen; dzenli dzlemli. 2. (Ynl dorular iin) ayn dzleme durum. 10. {az} Gelin elbisesi. [DS] S dzgn paralel olan. okgen, mat. Btn yzleri ve alar eil olan okgen.j| dzgn dzm ek, {eAT} Diizen kurm ak; dziem delik, -i [dzlemde-lik] is. ki veya daha tertibat almak; tuzak kurmak. d zg n etm ek, ok eklin veya mekanik sistem elemanlarnn veri {eAT} Tertip almak; tertiplenmek,j| d zgn h a re len bir anda ya da bir dn srasnda ayn dzlem ket,/iz. Sabit hzl, hareket; bir biimli hareket. de bulunma zellii, dzgnc, [dz-gn-c] is. 1. D zgn yapan ve dzlem e, [dz-le-me] is. 1. Dz hle getirme eylemi; satan kimse. 2. Eskiden gelinlerin makyajn yapan tesviye. 2. {az} Dz yer; dzlk. [DS] 0 dzlem e kadn. ta, {az} Ham derileri dzeltmeye yarayan aygt. [DS] dzgnlem ek, [dz-gn-le-mek] gl. fi. [ -r j [~l()~ yor] Dzgn srerek makyaj yapmak, dzlem ek, [diiz-le-mek] gl. f i [-r] [~l()~yor] 1. Dz dzgnlenm ek, [dz-gn-le-n-mek] edil. fi [-ir] 1. hle getirmek; tesviye etmek; dzeltmek; {azj Dzgn srlmek. 2. dnl. Dzgn srnmek; (ayni). [DS] 2. Keskin veya andrc bir alet ile bir dzgn ile boyanmak, yzeye przsz durum kazandrmak. 3. {az} Bir dzgnl, [dz-gn-l] sf. Yzne dzgn srnm eyin ucunu yontarak sivriltmek. [DS] 4. {az} Ha olan. <9 d zgnl etm ek, {eAT} Sslemek; beze karet etmek; rezil etmek. [DS] mek. dzlem lik, -i [dzlem-likj is. Dzlem olm a hli, dzgnlk, - [dz-gn-lk] is. 1. Dzgn ve mun dzlem sel, [dzlem-sel] sf. 1. Dzlemle ilgili. 2. tazam olma durumu. 2. mat. Dzgn olan bir ek D zlem niteliinde olan, lin, cismin veya ilem in temel zellii. 3. Dzgn dzlem sellik, -i [dzlemsel-lik] is. Belli bir anda ekmek iin kullanlan malzeme veya bunun ko veya bir gelime srasnda bir eklin veya bir m e nulduu kutu. 3. {az} A llk ve pudra gibi makyaj kanik sistemin btn elem anlarnn bir dzlem ze malzemesi. [DS] rinde bulunm as durumu, dzgn, [dz+gn-] {az} is. Gerdek gecesinden dzlenm e, [diizle-n-me] is. D z hle getirilme eyle nceki gn; dnn son gn, mi. dzgsel, [dtizg-sel] sf. fel. Diizg ile ilgili; yasa dzlenm ek, [dzle-n-mek] edil, fi [-ir] 1. Dz hle veya kural olat; normatif, getirilmek. 2. {az} dnl. fi Sslenmek. [DS] 3, dzgsz, [dzg-sz] s f fel. Dzgye uygun olm a D zene girmek; dzelmek, yan; anorm al. dzlem e, [dzle--me] is. 1. D z hle gelme eylemi. dziko, [Slav, duz / T. dz + Yun. ikos] is. inde 2. Dzlk, dzgnlk kazanma. 3. dbl. Baz etk en anason, sakz gibi kokulu m addeler bulunmayan lerle yuvarlak (/o/, fl, /u/, /ti/) nllerin dz (lal, zm raks; dz. /e/, ll, /i/) nl hline gelmesi, diizilmek, [dz-mek > dz-il-mek] {eAT} e d il .f [-r] dzlem ek, [dzle--mek] dnl. fi [-ir] 1. Dz hle 1. Tertip ve tanzim edilmek; dizilmek; sralanmak; gelmek. 2. Dzlk, dzgnlk kazanmak. 3. D o dzlmek. 2. Bitirilmek; baarlmak. 3. Sslenmek. rulmak. 4. dnl. fi Anlamak; barmak; bir araya gelmek; d zletirici, [dzletir-ici] s f 1. Dzletirme iini birlemek. yapan. 2. Yzeyi dzgn bir hle sokan m akinele dzine, [t. dozzina] (dzi'ne) is. 1. Ayn cinsten rin genel ad. nesnelerin on ikisini bir arada bulunduran kme. 2. dzletirm e, [dzle-tir-me] is. Dz hle getirm e zf. mecaz. ok; pek ok. eylemi. dzlek, -i [dzle-m ek > dzle-k] sf. 1. Dz gr d zletirm ek , [dzle-tir-mek] gl. fi [-ir] 1. Bir eyi nml; dz olan. 2. {az} is. Dz yer; dzlk. [DS] dz hle getirmek; dzlemesini salamak. 2. dbl. dzlek yap, Yatay durulu tabakalarn geni Y uvarlak nlleri, dudaklar biraz dz hle getire yer tuttuu dzlk. rek sylemek, dzlem , [dz-le-m] is. 1. Dz yzey. 2, zeri girinti siz ve kntsz olan, kre veya silindir nitelii ta dzletici, [dzlet-ici] s f 1. Dzelten; dz hle geti ren. 2. is. M adenleri dz hle getirmeye yarayan mayan yass yzey. 3. m a t U zayda ayn doru eki, merdane gibi aralarn genel ad. 3. San zerinde bulunm ayan nokta yahut kesien veya keratinire etki ederek dz hle gelmesini salayan paralel iki doru ile belirlenen dz yzey, (1937). sv veya krem, 0 dzlem geom etri, mat. Konusu dzlem iinde kalan ekillerin incelenmesi olan geom etri dal.\\ dzletm e, [dzle-t-rne] is. Dzleme iini yapma; d zeltmek eylemi, dzlem k re, Yerin, g k krenin veya herhangi bir gk cisminin iki yar kresini ayr izdm dzle dzletm ek, [dzle-t-mek] gl. f i [-ir] 1. D zlem e ii ni yapmak. 2. Dz olmasn salamak. 3. Saralkta minde gsteren harita.\\ dzlem yzl, Yzleri birlikte dikilmi derilerin ayn boyda olmasn sa dzlem olan. lam ak iin kntlar kesmek. dzlende, [dz-le-m-de] sf. mat. 1. (Doru ve

DZ dzlk, - [dz-lk] is. 1. Dz olma hli. 2. A a sz, dz arazi; dalk ve tepelik olmayan yer. dzlnmek, [tz-mek > tz-l-mek > tz-()l-nmek > dz-()l-n-mek] {eT} dnl. fi [- rj Dzel mek. dzme, [dz-me is. 1. Tamamlama ve bir dze ne sokma eylemi. 2. {eAT} Dzen; hile; uydurma sz. 3. {az} Mani; trk. [DS] 4. {az} M zik alet lerinde akort. [DS] 5. {az} Deme kirii. [DS] 6. s f A slna benzetilerek uydurulan; sahte; uydurma; yalan. 7. Suni; yapma. 3 dzme mant, {az} Ta tar brei. || dzme ta, {az} Temel zerine ko nulan yontulm u ta; ap ta. [DS] dzmece, [dz-me-ce] sf. 1. Gerek olmayan; dz me; sahte. 2. Hakk olmayan bir grevde usulsz olarak bulunan. S dzmece papa, Usulsz olarak atandklarndan Rom a Kilisesince tannmayan p a pa adaylarna verilen ad. dzmeci, [dz-me-ci] is. Dzme eyler yapan veya syleyen; yalan uyduran; yalanc; sahteci; sahtekr; {az} (ayn). [DS] dzmecilik, -i [dz-me-ci-lik] is. 1. Dzmeci olma durumu. 2. Dzmecinin yapt i; sahtekrlk, dzmek, [eT. tz-m ek / diiz-mek liUjj] g l.f. [-er] 1. Dzeltmek; gereksiz ve irkin yerlerini atmak. 2. htiya duyulan birok eyi birbirini tam amlayacak ekilde bir araya getirmek; dzen tutmak; eya top lamak. 3, Birok paralardan bir btn oluturmak. 4. Dzene sokmak; sraya koymak; elverili ve kul lanl durum a getirmek; tanzim etmek; tertip et mek; tedvin etmek. {eT} {az} (ayn) [DS] 5, M ey dana getirmek; retmek. 6. (Yalan iin) uydurmak. {az} (ayn) [DS] 7. {eAT} Ynetmek; idare etmek. 8. {eAT} {az} Dizmek; iplie geirmek. [DS] 9. {eAT} {az} Eksikleri gidermek; yapmak; meydana getirmek; tertip ve tanzim etmek. 10. {eAT} {az} Hazrlamak. [DS] 11. {eAT} (iir, nazm iin) telif etmek; nazmetmek. 12. {eAT} Dzeltmek; tashih etmek. 13. {eAT} mz. Dzen vermek; akort etmek. 14. {eAT} {az} Sslemek; donatmak. [DS] 15. {az} Bir i yeri amak iin o i ve sanatla ilgili ara ve gereleri salamak. [DS] 16. {az} (Aa iin) yontmak; yontarak biim vermek. [DS] 17. {az} ki kiinin arasn bulmak; dzeltmek. [DS] 18. {eAT} A rac olarak salamak. 19. {eAT} (Birini bir eye) tevik etmek. 20. argo. (Erkek iin) biri nin rzna gemek; cinsel ilikide bulunm ak 21. {az} gsz. f . imanlamak. [DS] t? dzm ek ko m ak, {eAT} 1. Tertip ve tanzim etmek. 2. yice ss lemek. 3. Naketmek; resmetmek.]] dzp komak, {eAT} D zm ek komak. dzsiz, [tz > tiiz-siz > dz-siz] {eT} sf. Dzensiz; intizamsz. dztaban, [dz+taban] sf. 1. Doal ayak kemerinin yokluu biiminde yapsal bozukluu olan; ayak tabannn kubbesi km olan. 2. mecaz. Uursuz.

IMIMJESM

1346

3. is. M arangozlukta lmba amak, kordonlarn dz blmlerini tem izlemek gibi ilerde kullanlan dar tabanl bir tr rende, dztabanlk, - [diiz+taban-lk] is. Doal ayak kemerinin yokluu durumu; dztaban olma duru mu. dzc, [dz-c] {az} sf. 1. Yalanc. 2. (Kadn iin) gelini ssleyen. [DS] dzlm e, [dz-l-me] is. 1. Dzme iinin yaplma durumu ve eylemi. 2. Dzen kurulma. 3. Btn oluturulma. 4. Uydurulma. 5. Kandrlma. 6. argo. Irzna geilme, dzlmek, [eT. tz-mek>tz-l-mek>dz-l-mek dlLjjj / diLji] edil. f. [-r] 1. Dz hle getirilmek; sraya sokulmak; dizilmek; yaplmak; tertip ve tan zim olunmak; hazrlanmak. {eAT} {OsT} (ayn) 2. Birok paralardan bir btn oluturulmak. 3. D zene ve sraya konularak elverili ve kullanl du rum a getirilmek. 4. htiya duyulan birok ey, bir birini tam amlayacak ekilde bir araya getirilmek; dzen tutulmak; eya toplanmak; salanmak. 5. M eydana getirilmek; retilmek. 6. Uydurulmak. 7. argo. Irzna geilmek; kendisi ile cinsel ilikiye girilmek. 8. mecaz. Kandrlmak; aldatlmak, {az} (ayn) [DS] 9. T elif olunmak. 10. dnl. f. {eAT} {OsT} Dizilmek; sralanmak. 11. {eAT} {OsT} D zelmek; intizam a girmek; eski hline dnmek. S dzlp koulmak, {eAT} Gzelce sslenmek. dzm, [dz-m is. 1. Dzm ek eylemi ve so nucu. 2. {eAT} Dizi. S dzm dzm, .{az} D izi dizi; dizim dizim. [DS] dzn, [tz-mek > tz- / dz-n] (dz:n) {eT} sf. Uslu; terbiyeli, dzttngii, [diizn-g] {az} is. Ayna. [DS] dznlk, [tz-n > tz-n-lk > dz-n-lk] {eT} is. Y umuak huyluluk. dznmek, [dz-n-mek > dz-en-mek d jj] {eAT} {OsT} {az} dnl. f. [-r] Sslenmek. [DS] S dz nmek kounm ak, {eAT}{OsT} Gzelce sslen mek]] dznp kounm ak, {eAT}{OsT} {az} Ss lenmek. dzm ek1 [tz-mek > tz--m ek / dz--mek] , {eT} ite, f i [-r] Bir eyi dzeltmekte birbirine yardm etmek; birlikte dzeltmek, dzmek^, [dz--mek] ite, f i [-r] argo. Kar lkl cinsel ilikide bulunmak; iftlemek, dzttrmek, [dzt-tr-mek dU {eAT} g l . f [r] 1. Kurdurmak; tesis ettirmek. 2. Tanzim ettir mek; dzenletmek. 3. Yaptrmak. Dy. [Yun. dysprositos (eriilmesi g) > Fr. dysprosium] (di'sprosyum) is. kim. Atom numaras 66, atom ktlesi 162.50, younluu 8.54 olan ve 1500Cde eriyen, ak yeil renkte zeltiler veren nadir toprak grubundan bir element olan dispros yum un sembol.

lO B U C t

S ill

e, [E / e] is. 1. Latin asll yeni Trk alfabesinin altnc harfi. 2. dbl. Azn n blm nde .teekkl eder ve dudaklar dz hlde, az akl fazla iken sylenir; ince, dz, geni nldr. 3. Tam srala mada altncy; yazlmad zaman ise beinciyi gsterir. 4. Elektronun sembol. S -e hli, dbl. smin ynelm e durumu. -e-1 [-a- / -e-] yap. e. -> -a- {eAT} (ayn). , -e-2, [-a- / -e- / -- / -i- Au- / --] {eT} yap. e. -* -a-, -e1 [-a / -e / - / -i / -u / - / -y-a / -y-e / -y- / -y-i / -y, u / -y-] >ap. e. -* -a. {eAT} (ayn). -e2, [-a / -e / -y-a Ay-e] e e. -* -a {eT} {eAT} (ayn). -e3, [Ar. -e _- / L ] /s7y som eA Arapa kelimelerin :. diilini yapan son ek. E, [E] is. 1. Anglosakson ve Germenlerde mi notasnn karl. 2. Tmel, olumsuz nerme sembol. e 1 [e] (e:) ed. 1. Cmle bana getirildiinde "yle , olunca, mademki yle , kabl, yle o lsu n anlam verir. e2, [e] (e:) nl. 1. Tonuna gre cmleye deiik duy gusal anlamlar katar. 2. Soru cmlelerinde ise a ma, merak bildirir. 3. Soru cmlelerinde, cevap isterken pekitirme amacyla kullanlr; yani; nasl. E, sen ne ya p tn ? 4. {az} arm a nlemi. [DS] 5. {azl renme, tiksinme bildir. [DS] 6. {az} Efendim, yle m i anlam nda kullanlr. [DS] 7. {az} Devam et; so n ra anlamnda kullanlr. [DS] S e etkisi, psikol. Karanlkta ba 2 8 - 4 5 derece eilmiken ban eik bulunduu tarafn karsnda grnen dikeyin y e r deitirmesi olay. e3, [e / a] {eT} nl. Seslenme nlemi. [ETY] Beglerim e l (Ey beylerim!) eacib, [Ar. u'cbe > e'cb (ea:ci:b) {OsT} s f 1. alacak eyler. 2. V cutta oluan anorm al likler. fi3 ecb-i d eh r, {OsT} Dnyann alacak eyleri. Ecim, [Ar. 'acem > e'cim (*-=-^0 (ea:cim) {OsT} z. is. 1. Arap olmayanlar. 2. Acemler; ranllar.

ead, [Ar. 'advv>e'd p U l] (ea:di:) {OsT} is. D manlar; basmlar; yalar, e al, [Ar. a'l > e'l JU-I] (ea:li:) {OsT} is. Pek yk sek olanlar; an ve eref sahibi kimseler, eam , [Ar. e'am m p*\] {OsT} sf. En genel; en umumi; pek mull. ea n z , [Ar. ard > e'rid (ea:ri:z) {OsT} is. 1. ed. iirde vezinden bahseden bilim dal. 2. Arap edebiyatnda beytin birinci msrasnn son ksmla r. E rib , [Ar. arab > e'rb lde yaayan Araplar. e sir, [Ar. i'sr > er iddetli rzgrlar; kasrgalar, e az, -zzi [Ar. 'aziz > e'azz jU t] (ea:z) {OsT} sf. En aziz. S eazz-i ehib b , {OsT} Tandklarn en azizi. eazn, [Ar. a'zam (byk) > e'zm jJiUl] (ea:zm) {OsT} is. Byk adamlar; ulular. S ezm - ehibb a, {OsT} Tandklarn en by.|| ezm - m illet, {OsT} M illet bykleri.\\ e zm - rical, {OsT} D ev let adamlar iinde en byk olanlar.\\ ezm - deb , {OsT} Edebiyatlarn en by. eazze, [Ar. 'izzet (deerlilik, byklk) > e'azze jUl] {OsT} nl. Aziz etsin! e b 1, [eb (yans.)\ is. Deersiz, yararsz olm a durum u nu anlatan kk. [Zlfikar] eb-ir cbr eb2, [eb (yans.)\ is. Rastgele yaplan, dzensiz hare ketleri anlatan kk. [Zlfikar] eb-e-le-k sebelek e b , [eb / eb / ew / iiw / y / y] {eT} is. 1. Ev. [EUTS] [ETY] [KPy.] [Gabain] 2. Oturulan yer; yurt. [ETY] 3. adr. [KPy.] [Gabain] [ETY] 4. Karargh; or dugh; kamp yeri. [ETY] [Tekin] [KPy.] S eb b a rk , E v bark. eb4, [Ar. eb ^\]{OsT} is. Baba. S eb en cet, {OsT} Babadan oula. || eb-i m fik, {OsT. efkatli ba ba.\\ eb cet, {OsT. Baba ve dede. (ea:si:r) {OsT} is. (ea:ri:b) {OsT} is.

EB

I ffiH I lIB C f S Z L K . 1.550


e b b a r, [Ar. ebbar jl l] (ebba.r) {OsT} is. neci. ebbaz, [Ar. ebbz jU ] (ebba:z) {OsT} is. 1. rkme. 2. Kama. 3. rkek karaca. ebbed-A llah, [Ar. ebbed-allh (ebbedalla.h) {OsT} nl. Allah, daim eylesin anlamnda iyi di lek sz. S eb bed-A llah m ecdhu, {OsT} Allah onun an ve erefini srekli klsn. ebbeh, [e + pek / e + bak] ( e bbe:h) {az} iinl. 1. ama bildirir. 2. Tela bildirir. 3. M aallah an lam nda kullanlr. ebced, [Ar. elif, be, cim, dal > e-b-ce-d i ;r v * ] {OsT} is. -* ebcet. S ebced-hn, {OsT} E bcet oku yan; okula yeni balayan; acemi. ebcet, -di [Ar. elif, be, cim, dal > e-b-ce-d ^ < 0 _j {OsT} is. H er harfi bir sayy karlayan Arap harf leri ile yazl sekiz kelimeden meydana gelen bir hesap sistemi; (ebced, hevvez, hutti, kelemen, sa fe s , karaet, sahhaz, dazg-len). S ebcet hesab, ed. Arap harflerinin say deerlerinden yararlana rak bir sayy veya tarihi ortaya karma sistemi, (elif: 1, be, (pe):2, cim, (im): 3, dal: 4, he: 5, vav: 6, ze, (je): 7, ha: 8, t: 9, ye: 10, kefi (kaf-i nun): 20, lm: 30, mim: 40, nun: 50, sin: 60, ayn: 70, fe : 80, sad: 90, kafi 100, re: 200, n: 300, te: 400, se; 500, h: 600, zel: 700, dat: 800, z: 900, gaym:

eb5, -bbi [Ar. ebb ^ ] {OsT} is. 1. Otlak. 2. Otlar, eba, [Far. eb ti] (eba:) {OsT} is. Yemek; yiyecek, ebabil, [Ar. ebabil J ^ ^ '] (eba:b:il) {OsT} is. zool. 1. D a krlangc. 2. Keisaan. 3. gnl. Bir sra h linde uan ku srs. 4. Denizin zerinde sr hlinde uan kular. 5. Efsanevi kular. eba d 1 [Ar. bud (uzaklk)>eb d jU.1] (eb-a:d) {OsT} , is. -* ebat. S ebad - b-nihye, {OsT/ Sonsuz uzak lklar.\\ ebad- selse, {OsT} boyut (genilik, derinlik, ykseklik). eb ad 2, [Ar. bud (uzaklk) > eb'ad JjuI] {Os T} sf. En uzak, e b ad- ih tim alt, {OsT} Olaslklarn en uza; uzak bir ihtimal. ebadid, [Ar. ebdd JujUI] (eba:di:d) {OsT} sf. Da nk; mteferrik, ebaenced, [Ar. eben + an (-dan) + cedd (dede) eskiden beri; bildik bileli, ebaet, [Ar. eb eto iL l] (eba.et) {OsT} is. 1. Kamlk. 2. Kam. ebah, [e + bak > ebah] (e:bah) {az} nl. Oh ne gzel! ebaid, [Ar. eb'ad > eb'id (eba:id) {OsT} is. 1. En uzak yerler. 2. Yakn olmayan hsm ve akraba lar. ebalis, [Ar. iblis > ebls / eblse eytanlar; iblisler, ebanet, [Ar. ibne > OsT. ebnet o ill] (eba:net) {OsT} is. Edilgen ecinsellik. e b a rik 1 -k [Ar. ebrik jU ] (eba:rik) {OsT} is. 1. , Kumlu, balkl yer. 2. Alaca atlar. e b a rik 2, -k [Ar. ibrll > ebrik J j j U] (eba:rik) {OsT} is. Su kaplar; ibrikler, ebat, -d [Ar. b u 'd (uzaklk) > eb 'd (eba:t) {OsT} is. Boyutlar, ebatl, [Ar. bati (boa kma) > btl (anlamsz,ey) > ebtl / ebtil J-UUl] (eba:tl) {OsT} is. Anlamsz ey ler. ebatih, [Ar. ebtah > ebtih ebatil, [Ar. ubtle > ebtl (eba:ti:h, h kaim (eba:til) {OsT} is. 1. sylenir) {OsT} is. Kumlu dereler ve rmaklar, Bo ve yararsz eyler. 2. Bo inanlar, ebazir, [Ar. bezr > ebzlr j ^ l] (eba:zi:r) {OsT} is. Baharatlar. ebbal, [Ar. ebbl JU ] (ebba:l) {OsT} is. Deve oban, ebbale, [Ar. ebbl <JU] (ebba.le) {OsT} is. 1. Halk; ahali; cemaat. 2. B ir yk odun. {OsT} is. U (a ba:anced) {OsT} zf. Birka nesilden beri;

1000)
ebcel, [Ar. ebcel J l] {OsT} sf. (Kii iin) iri yapl, ebcer, [Ar. ebcer >l] {OsT} sf. (Kii iin) kam b yk ve kk olan; iman, ebcim , [? ebcim] {az} sf. 1. Eli ie yatkn; becerikli. 2. mark; hoppa. [DS] ebcit, [Yun. apsida] {az} is. Kan tekerleinin aa ksm. [DS] ebi, [eb-i] {eT} is. E; zevce; kar; kadm. [EUTS] [ETY] eb d a, -a [Ar. bed'et (gzellik) > ebd fjul] (ebda:) {OsT} sf. En ok gze arpan; en gzel, ebd al, [Ar. bedel (karlk) > bedii (karlayan) > ebdl] (ebda:l) {OsT} is. 1. Karlklar. 2. Yerine oturanlar. 3. Aptal; akn. 4. sf. Kendini A llaha vermi; Allah sevgisi ile dolu. ebdal, [Ar. ebdl J '- ^ '] (ebdli:) {OsT} is. 1. A l laha balan; dervilik. 2. Aptallk. e b d a n 1 [Ar. beden > ebdn jJ^I] (ebda:n) {OsT} is. , Bedenler; gvdeler. e b d a n 2, [Far. ebdn ol-bl] (ebda:n) {OsT} is. 1. K a vim; kabile. 2. Layk, ebdel, [? ebdel] {az} sf. ok byk, gekince olan. [DS] eb e1, [eT. apa (ata) / epe (abla) > ebe <ul] is. 1. Do

1351

EBE

um yaptran kadn. 2. ocuk oyunlarnda oyunun ykn tayan veya lider durum unda olan kii. 3. Byk anne; nine. {eAT} {OsT} (az) (aym) [DS] 4. {az} Abla. [DS] 5. {az} Teyze. [DS] 6. {az} D nlerde geline verilen arm aanlar toplayp sergi leyen kadm. [DS] 7. {az} Ar beyi. [DS] 8. {az} Kk ocuklar korkutmak iin sylenen hayal korkun bir varlk; c. [DS] 9. {az} Ham eriklerin arasndan, dierlerinden nce olgunlap yenebilen eki erik. [DS] 10. {az} Dii koyun. [DS] 11. {az} Budanm asma dallarnn bir veya iki ylda uzam ksmlar. [DS] 12. {az} arap, sirke, turu vb. ze rinde zamanla toplaarak kaln bir tabaka oluturan tortu; por. [DS] 13. {azf sf. ok konuan; geveze. [DS] 0 ebe geti, {eAT} Birdirbir oyunu.|| ebe ku la, {az} Salyangoz. [DS]|| ebenin rekesi, Yok, yle deil, anlamnda itiraz sz.\\ ebe ylan, {az} 1. Yeil kertenkele. 2. (Kii iin) saman al tndan su yrten. [DS] ebe2, [ebe] (e:be:) {az} nl. 1. Bkknlk, can skn ts, yorgunluk bildirir; yeter artk! 2. am a bildi rir. [DS] ebebe, [ebe+(e)be ?] {az} is. 1. Oyunda eleba. 2. Salyangoz. [DS] ebebulguru, [ebe+bulgur-u] is. Bulgur iriliinde tane tane yaan kar. ebec, -cci [Ar. ebecc j^l] {OsT} is. (Kii iin) patlak gzl. ebece, [ebe-ce] {az} is. K k kavun veya karpuz, ebecelik, -i [ebe-ce-lik] {az} is. Doum da ebeye verilen hediye ya da bahi. [DS] ebeck, - [ebe-ck] {az} is. Byk insanlar gibi konuan ocuk; akll ve i bilir ocuk. [DS] ebe, -ci [ebe-] {az} is. Fide. [DS] ebed, [Ar. ebed J^l] {OsT} is. -* ebet. S ebed-bd, {OsT} 1. Sonsuz dnya. 2. H ibir zaman; asla.|| ebedAllh, {OsT} Allah daim eylesin" anlamnda iyi dilek sz]| ebedAllh mecdhu, {OsT} B ykl sonsuz olsml\\ ebedel-bd, {OsT} 1. Sonsuz dnya. 2. H ibir zaman; asla. || ebedelebed, {OsT} 1. Sonsuz diinya. 2. H ibir zaman; asla.|| ebed-gh, {OsT} M ezar.|| ebed-hne, {OsT} Mezar. || ebed-kym, {OsT} Sonsuz; sresiz. || ebed-mddet, {OsT} Sonsuz; sresiz. ebed, [Ar. ebed > ebed Jol] (ebeda:) {OsT} zf. A s la, hibir zaman; hi bitmeyecek bir ekilde, ebeden, [Ar. ebed > ebeden 0*1] (e b e den) {OsT} zf. Asla, hibir zaman; hi bitm eyecek ekilde, ebed, [Ar. ebed (sonsuz zaman) > ebed / ebediye S-bl / -b_bl] (ebedi:) {OsT} sf. Sonsuz; son bulmayan; lmsz; srekli kalc olan. S ebed ittifak, {OsT} Sre konulmam anlama.|| ebediyd-devm, {OsT} Sonu gelm ez biimde srecek olan.

ebedleme, [ebed-le--me] (ebedilem e) is. Srekli kalc olma durumu, ebedlemek, [ebed-le--mek] (ebedilem ek) dnl. f . [-ir]. Srekli kalc olmak; lmszlemek; ebed durum a gelmek, ebedletirme, [ebed-le--tir-me] (ebediletirm e) is. 1. Srekli kalc duruma getirme; ebedletirmek eylemi; lmszletirme; sonsuzlatrma. 2. gnl. Eserler sayesinde hatrlanma, unutulmama, ebedletirmek, [ebed-le--tir-mek] (e b ed iletir mek) is. 1. Srekli kalc duruma getirmek; lm szletirmek; sonsuzlatrmak, 2. gnl. Unutturm a mak; srekli hatrlatmak; unutulmaz durum a getir mek. ebedlik, -i [ebed-lik] (ebedi.Tik) is. Ebed olma du rumu; sonsuzluk; lmszlk; beka. ebediyen, [Ar. ebed > ebediyyen Ujul] (ebediyen) {OsT} zf. 1. Sonsuzlua kadar. 2. (Olumsuz cm le lerde) hibir zaman; asla. 3. Hi deimeksizin; hep ayn olarak; daima, ebediyet, [Ar. ebedi > ebediyyet oj-U ] {OsT} is. 1. Sonsuzluk; snn olmayan gelecek. 2. Ebed olm a durumu; lmszlk; beka, ebegar, [ebe+kar] {az} sf. Bilgilik taslayan. [DS] ebegedi, [ebe+ge-di lSjl? 4*1] {OsT} is. Birdirbir oyunu. [Brhan- Kat] ebegmeci, [ebe+gme-i] {az} is. -* ebegmeci. [DS] ebeg, [eyeg / ebegii] {eT} is. Kaburga, ebegmeci, -ni, -leri [ebe+gme()-i] is. bot. Ebegmecigillerden, iekleri ila, yapraklar sebze olarak kullanlan, almak yaprakl m or iekli, ok yllk otsu bitki; develik, (Malva). ebegiimecigiller, [ebe+gme()-i-gil-ler] is. bot. r nek bitkisi ebegmeci olan, iki eneklilerden ayr ta yaprakl, yapraklan almak, sekiz yze yakn cinsi bulunan bitki familyas, (Malvaceae). ebegmeleri, [ebe+gme-ler-i] is. bot. ki bin kadar tr bulunan, rnek bitkileri hlamur, ebeg meci, pamuk, kakao aac, baobap, bamya vb.nin oluturduu, iki enekli ayr ta yaprakl, iekli bitkiler takm, ebeh, [e + be + eh] (e: beh) {az} nl. 1. ama bil dirir. 2. Birini korkutm ak iin sylenir. 3. Seslenme nlemi. ebek1 [e-beh] (e: bek) {az} nl. 1. Korku bildiren , nlem. 2. Birini korkutmak iin sylenir. [DS] ebek", [bek > ebek] {az} is. 1. Toprak ve gbre karm yn. 2. Ev enkaznn yn. 3. Etraf ak ve yksek yer. [DS] ebek3, [ebek] {eT} is. (ocuk dili) ekmek. [DLT] ebekula, -m, -klar [ebe+kula(k)-] {az} is. Sal yangoz. [DS]

EBE ebekua, -n [ebe+kua(k)-] is. Gkkua; ebem kua; alkm, ebel, [eb (yar.) > eb-el] {az/ sf. Bn; aptal; sersem. [DS] fi3 ebel ebei, (Bak iin) bn bn; aptalca. ebeiek, -i [eb (yans.) > eb-elek] (az} sf. Dzensiz; rastgele. [DS] <5 ebelek gbelek etm ek, {az} Sama sapan konumak. [DS]|| ebeiek giibelek, {az} (Kii iin) herhangi bir ii sonulandramayan; beceriksiz. [DS]|| ebelek sebelek, {az} 1. (Yrmek iin) de kalka. 2. (Sz iin) sam a sa pan; abuk sabuk; anlamsz; ipe sapa gelmez. [DS] ebelem e, [ebe-le-me] is. Ebe yapma; ebelemek ey lemi. ebelem e sobelem e, 1. Kandrma. 2. Biri nin zerine ykma. ebelem ek1 [ebe-le-mek] g l . f f-r] [-l(i)-yor] Oyun , da ebe olmasn salamak; ebelii devretmek iin gerekli olan hareketi yapmak, ebelem ek", [ebe-le-mek] {az! g l . f [-r] [-l(i)-yorJ 1. Bir kimseye iyi bakmak; bakmna zen gster mek. 2. ocuu olmayan kadn ebeye muayene et tirmek. 3. Drtmek; dokunmak. <5 ebelem ek cibelem ek, {az} Nazlandrmak. [DS] ebelenm ek, [ebe-le-n-mek] edil. f. [-ir] 1. Oyunda ebe tarafndan yakalanarak ebe yaplmak. 2. dnl. (Y iyecek iin) kflenmek, paslanmak. 3. (M eyve ler iin) iek iken yeteri kadar tozlama olmad iin dllenememek. ebelem ek1, [ebe-le--mek] {az} ite, f. [-ir] E lemek; taraflamak. [DS] ebelem ek2, [ebe-le--mek] {az} dnl. f. [-ir] K k lemek; yerlemek. [DS] ebeleyi, [ebe-le-y-i] is. Ebelemek eylemi ve biimi, ebeli, [ebe-li] s f 1. Ebesi olan. 2. Oyunda ebelenmi olan. 3. is. /az} Kkl asma ubuu. [DS] 4. {az} Y erelm as. [DS] e b elik 1 -i [ebe-lilc] is. 1. Ebenin ii veya meslei. 2. , Ebe olma durumu. 3. ocuk oyunlarnda ebeye ya kalanarak ebe olma durumu. 4, {az} Doum yapt ran ebeye verilen armaan. [DS] ebelik2, -i [evelik / evelek] {az} is. bot. 1. Yabani pancar. 2.Yaralara sarlan ve yaray yumuatmaya yarayan geni yaprakl bir bitki. [DS] ebem , [ebe-m] {az} is. 1. Arkada. 2. Byk anne; nine. S 1 ebem ekm ei, {az/ ki taraf yalanm yufka ya da bazlama. [DS]|| ebem ekisi, {az} Ku zukula. [DS]|| ebem evi, /az} ocuklarn nemli topraktan yaptklar kk yaplar. [DS]|| ebem gm eci, {az1 Yaban pancar. [DS]|| ebem in g m kua, \az} Gkkua. [DS]|| ebem in yeil kua, {az} Gkkua. [DS] eb em b u ig u ru , [ebe-m+bulgur-u] {azj is. Bk zm; brtlen. [DS] ebengm eci, [ebe-m+gmec-. bot. -* ebegmeci. ^l] {eAT} is.

m a m a m . eb em k a r, [ebe-m+kar] {az} is. Kocakar. [DS] ebem kua, -n, -k la r [ebe-m+kua(lc)-] is. Gk kua; ebekua; alkm, eben, [? eben / emen] {az} is. emen. [DS] ebenced, [Ar. aba + an (-dan) + cedd (dede) j^-] ( a ba.anced) {OsT} zf. -*> ebaanced. ebenene, [ebe+nie] {az} is. ok bilgili kadn. [DS] ebenlem ek, [eb (yans.) > eb-en-le-mek] {az} gsz. f [-(0~yr] G lk ekmeden gitmek. [DS] eber, - r r i [Ar. eberr ^t] {OsT/ sf. Hayrl; erefli, eb erd iv erm ek , [eber-t-mek + -i-ver-mek] {az} gl. f. [-ir] Alvermek; veri vermek. [DS] eb eriv erm ek , [eber-mek + -i-ver-mek] {az} gl. f. [-ir] 1. Getirivermek. 2. anverm ek. [DS] e b e rm e k 1 [eT. ap ar-m ak > eber-mek] {az} g l.f. [, ir] 1. Getirmek; vermek. 2. Almak. 3. Bulmak. [DS] e b e rm e k ', [eber-mek] {az} gl. f. [-ir] Baarmak; becermek; yapmak. [DS] eb erm ek J, [eber-mek] (az) gl. f. [-ir] Gizlemek. [DS] e b e rtm e k 1 [abart-mak > ebert-mek] {az} g l . f [, ir] Kabartmak. [DS] e b ertm e k 2, [eber-t-mek] {az} gl. f. [-ir] Elde et mek; karmak. [DS] ebes, [Ar. abes > ebes ijl] {az} sf. 1. evreden ho grlmeyen; abes; ayp. 2. irkin. 3. Siyah, [DS] ebesili, [? ebesi-li] {az} sf. 1. Kurnaz; eytan gibi, 2. Hep kendim dnen; bencil, ebesiz, [ebe-siz] sf. 1. Ebesi olmayan. 2. zf. Ebe olmadan. ebest, [ebe+sit] {az} is. Yal stle yorulmu hamurdan yaplan ekmek. [DS] eb e1 [ebe-] {az} s f 1. (Kii iin) ya ile uygun , sz sylemeyen. 2. Her eyi bilirim diyen. 3. Ko nuurken heceleri tam syleyemeyen; kekeme. [DS] ebe2, [ebe-] {az} sf. 1. (Kii iin) iman; gbekli. 2. Koca kafal; irkin. [DS] ebeJ, [Ar. ebre] {az} sf. 1. (kz ve at iin) gzle rinin n krmzya alar, kuyruu, yelesi kr ve sevimsiz. 2. Alaca; benekli. [DS] ebet, -di [Ar. ebed Jul] {OsT} is. 1. Sonu olmayan za man; sonsuz. 2. tasvf. leriye, sonsuza doru sren zaman. ebeta, [ebe+ta-] az} is. ocuklarn kaydrak oy nadklar kk ve yass ta. [DS] eb etm ek, [eber-t-mek / ebe-t-mek] {az} gl. f. [-ir] Getirtmek. [DS] ebeveyn, [Ar. ebeveyn j ^ l ] {OsT} is. Anne ve baba; iki ata. ebgaz, [Ar. abad j t ] {OsT} sf. En ok nefret edi len. Ut

flFl lffit IM S

1353

EBL

ebhai, -li [Ar. buhl > ebhal J3-I] (ebha.j) /OsT,1 sf. Pek cimri; daha cimri; en cimri, ebhar, [Ar. bahr (deniz) > ebhr jlAl] (eb h a .j (OsT} is. Denizler. S ebhr- vsia, {OsT} Geni deniz ler. ebhas, [Ar. bah (konu) > ebh oU ,l] (ebha:s) {OsT/ is. Konular; sz edilen eyler. S ebhs- arnika, {OsT} Derin konular.|| ebhs- cedide, {OsT} Yeni konular.\\ ebhs- mkile, {OsT} G konular. ebhem, [Ar. ebhem ^ 1 ] {OsT} sf. (Kii iin) sz sy lemeye gc yetmeyen; dilsiz, ebher, [Ar. behr (gzellik) > ebher j^ l] {OsT} sf. 1. En parlak. 2. anal. Atardamar, ebhire, [Ar. buhar > ebhire oy?-l] {OsT} (h, kaln sy lenir) is. Buular; buharlar; dumanlar, ebhur, [Ar. b a h r> e b h u r ^ l] {OsT} is. Denizler. ebi1 [Ar. eb (baba) > eb / eb ^ ] (ebi:) {OsT} is. A , rapa isimlerden "... in babas anlam nda birleik kelimeler yapan isim. ebi2, [? ebi] {az} is. Hindi. [DS] ebibk, - [? ebiblc] {az} is. Gelincik iei. [DS] ebice1 [eT. aba (baba) + ee / aa (aabey) > ebice , ^ l ] is. 1. Amca, {az} (ayn) 2. {eAT} Evliya; veli. 3. {az} Kardelik. [DS] ebice2, [ebi-ce] {az} is. Halla tokma. [DS] ebici, [ebici (ocuk d.)] {az} is. Ekmek. [DS] ebicili, [ebici-li] {az} sf. akn; budala. [DS] ebiciugil oca, [ebi+cin-gil+oca(k)- ?] {az/ sf. (Yer iin) alt stne gelmi; karmakark. [DS] ebiculluk, -u [ebicul-luk ?] {az} sf. 1. (Kii iin) elbisesi eski, st ba yrtk prtk. 2. Bakasnn szne uyan. [DS] ebimek, [ebi-mek] {az} gl. f. [-er] ocuu srtna almak; srtlamak. [DS] ebidnya, [ebi+dny] {az} sf. Pek ok. [DS] ebigat, [avukat > ebiat] {az} is. Avukat. [DS] ebik, -i [? ebik] {az} is. Pislik. [DS] ebilbil, [bil-bil > e-bil-bil ?] {az} nl. Tavuk, hindi vb. kmes hayvanlarn arma nlemi. [DS] ebilcan, [ebil-can ?] {az} is. Yozlam karpuz to humlarndan oluan portakal byklndeki kar puz. [DS] ebile, [e + bu + ile / e + byle] {az/ e. Byle; yle. [DS] cbilemek, [ebi-le-mek] {az} gl. f i [->] [-l(i)-yor] 1. Arzulamak; istemek. 2. zlemek. 3. Dikkat ve zenle bakmak. [DS] ebil gubul etmek, [ebil + gubul + etmek] {az} dey. Bozmak. [DS] ebil kbul olm ak, [hbil (Hz. dem 'in olu) + kabil

(Hz. Adem 'in dier olu) + olmak] {az} dey. ok samimi olmak; itii su ayr gitmemek. [DS] ebilobut, -du [? ebil+obut] {az} sf. 1. Kaln kafal; ahmak; sersem. 2. ri yan ve opur yzl. [DS] ebin, [ebin / evin] {eT} is. 1. Tane. [EUTSj [DLT] [KES] 2. Tohum. [EUTS] 3. ekirdek ii. 4. Evin. [EUTS] ebir',.[o+bir] {az} sf. br. [DS] ebir2, [Far. ebr y] {OsT} is. Bulut, ebire, [e+ bire] (e bire) {az} nl. Yahu. [DS] ebirmek, [eb-ir-mek / ev-ir-mek] {eT} gl. f i [-r] 1. Etrafn evirmek; dolanmak. [ETY] 2. Evirmek; dndrmek. [Tekin] S5 ebir barmak, Dolanp gitmek. ebir cubur, [o bir (br) + b / bik (p) > br > abur cubur] is. -* abur cubur, ebir cbr, [o bir (br) + b / bik (p) > br > abur cubur] is. -* abur cubur, ebis, [Yun. opis] {az} is. Geri, ebimek, [ap-mak ? > ebi-mek] {az} gl. fi [-ir] ocuu srtna almak; srtlamak, ebiti, [ebit-i ?] {az} sf. 1. Cimri. 2. Tutumlu. [DS] ebizem zem, [Ar. b- zemzem] {az} is. Gkkua. [DS] ebkr, [Ar. bikr (kzlk) > ebkr jl5yl] (ebk.r) {OsT} is. 1. Kz olan kzlar; bakireler. 2. gnl. Daha nce kullanlmam eyler. S ebkr- efkr, {OsT} D a ha nce hibir kimse tarafndan dnlmemi, ortaya atlmam fikirler. ebkem, [Ar. bkm (sessiz) > ebkem ^ 1 ] {OsT} sf. Dilsiz; konumayan; sessiz. S1 ebkem-ii, {az} Aklsz eek; ahmak; aklsz. ebkem, [Ar. ebkem ^ y ^ l] (ebkeni:) {OsT} is. D il sizlik; konumazlk. ebkemiyet, [Ar. ebkemiyyet c ^ j I ] {OsT} is. D ilsiz lik; konumazlk. S ebkemiyet-i mutlaka, {OsT/ Tam dilsizlik. ebla, [Ar. belagat > beli (ak, anlalr, gzel) > ebl fJbl] (ebl:) {OsT/ sf. Sz tam yerinde kul lanan; en beli, eblak, - [Ar. eblak jJul] {OsT/ sf. 1. A laca bulaca. 2. Renk renk. 3. is. (At iin) ala bacak. 0 eblak-svr, {OsT/ (Kii iin) 1. (Kii iin) ata binmi. 2. mecaz. Sava yiit. eblec, [Ar. eblec gU] {OsT} sf. 1. Ak kal. 2. m e caz. Parlak; nurlu, ebled, [Ar. ebled -iLI] {OsT} sf. Kaln kafal; aptal; ahmak. ebleh, [Ar. belhet (aptallk) > ebleh Jul] {OsT/ sf. Aklsz; budala; bn. eblehane, [Ar. ebleh + Far. ne ^l+lul] (ebleha:ne)

EBL {OsT} zf. Aklszca; aptalca; budalaca; ahmakas

e iiM M .1 3 5 4
ebonit, [Lat. ebenus (abanoz) > ng. ebony (abanoz) / Fr. bonite] is. kim. Y z ksm kauuun otuz iki ksm kkrtle scakta ilenm esinden elde edilen, elektrik yaltkan sert plastik madde, ebo, [Fr. bauche] is. mim. hey. 1. Sanat eserinin ilk durumu. 2. Gelitirilmem i, kaba saba i. ebr, [Far. ebr jjl] {OsT} is. Bulut. S1 ebr-ald, {OsT} Bulutlu.\\ ebr-i bahr, {OsT} B ahar bulutu. || ebr-i brn, {OsT} Yamur bulutu.\\ ebr-i ihsn, {OsT} Ba bulutu.|| ebr-i mrde, {OsT} 1. l gibi bu lut. 2. Siingerimsi bulut.|| ebr-i nisan, {OsT} Nisan bulutu.\\ ebr-i rahmet, {OsT} 1. Ba bulutu. 2. Yamur bulutu.\\ ebr-i snblgn, {OsT} 1. Smbl renkli bulut. 2. K ara bulut.|| ebr-kr, {OsT} akn; sersem; ne yapacan bilmez.\\ ebr-ve, {OsT} Bu lut gibi. ebrac, [Ar. bur > ebrc ^y)] (ebra:c) {OsT} is. Burlar; kaleler, ebrak, -k [Ar. berk (parlaklk) > ebral j^ l] {OsT} sf. 1. ok parlak. 2. Kumlu; balkl. 3. ki renkli. 4. (At iin) alacal. ebrar, [Ar. b e n (hayr ileyen; doru szlii) > ebrr y\] (ebra:r) {OsT} is. 1. Hayr ileyenler; hayr sa hipleri. 2. yi insanlar. 3. Doru syleyenler. S ebrr- mmet, {OsT} mmetin hayrl insanlar. ebras, [Ar. abra ^yy)] {OsT} sf. 1. Czaml. 2. Alaca hastalna tutulmu, ebra, [Ar. bera (leke hastal) > ebra J-jjl] {OsT} sf. Vcudunda yer yer leke bulunan; abra, ebrec, [Ar. ebrec ^y\]{OsT} sf. (Kii iin) gznn ak ok fakat gzel gzl, ebred, [Ar. ebred i^1] {OsT} sf. 1. D aha souk; pek souk; ok souk. 2. is. Dolu yadran frtna bulu tu.

na. eblehiyet, [Ar. eblehiyyet c ^ U ] {OsT} is. Aklszlk; aptallk; bnlk, eblehleme, [ebleh-le--me] is. A klsz duruma gel me; eblehlemek eylemi, eblehlemek, [ebleh-le--mek] dnl. f . [-ir] Ebleh durumuna gelmek; akliszlamak; ahmaklamak; bnlemek. eblek, -i [Far. eblek dlU] {OsT} sf. A laca renkli. S eblek-i cihn-tz, {OsT} 1. Gece ve gndz. 2. D nya ve zam an.\\ eblek-i eyyam, {OsT} Gece ve gndz; D nya ve zam an.|| eblek-i erh, {OsT} Ge ce ve gndz; Dnya ve zaman. eblem, [Ar. eblem JU] {OsT} sf. (Kii iin) kaln dudakl. eblem, [Ar. eblem + T. (eek durdurma n lemi, eek)] sf. 1. Aptal; eek kafal; eek. 2. (Kii iin) aalk; adi. ebleme, [Ar. ebleme
{OsT} is. bot. Scak lke

lerde yetien baklagillerden bir ot. eblemek, [eb-le-mek / ev-le-mek] (eble:m ek) {eT} gl. f . [-r] Evlendirmek. [ETY] eblek, - [eble--k] {az} is. Kalayclarn kenar sz kaplan ocakta tutmak iin kullandklar dz azl kska. [DS] eblu, -cu [Far. ebl eker. ebluk, -u [Far. eblk - ^ 1 ] (ebl:k) {OsT} is. 1. ki yzl adam. 2. M nafk. 3. arlatan, ebmek, [eb-mek / ev-mek] (e:bmek) {eT} gsz. f. [er] Acele etmek; ivmek. [ETY] ebna, [Ar. ibn (oul) > ebn5 UjI] (ebna:) {OsT} is.
(ebl:) {OsT} is. Toz

1. Oullar. 2. nsanoullar. S ebn-y dem, {OsT} Ademoullar.\\ ebn-y beer, {OsT} nsano- ebrehe, [Far. ebrehe ^1] {OsT} is. zool. Da krlan gc veya gvur krlangc denilen ok kk bir ullar.|| ebn-y cins, {OsT} Ayn cinsten olanlar.|| ku. ebn-y dehr, {OsT} Kendi karm gzetenler; zam ana uyanlar.|| ebn-y hilkat, {OsT} lnsanlar.\\ ebrencen, [Far. ebrencen ji-y\] {OsT} is. Bilezik. S ebn-y vatn, {OsT} Vatann evlatlar.\\ ebn-y ebrencen-i dest, {OsT} E l bilezii; halhal. zaman, {OsT} iinde bulunulan an insanlar. ebre, [Ar. bere (benekli olma) > ebre J^y\] {OsT} ebniye, [Ar. bina (yap) > ebnye 4^1] (ebni.ye) {OsT} is. Benekli at; abra. is. Binalar; yaplar. S ebnye-i liye, {OsT} Yksek eb ri1 [Far. ebr (bulut) > ebr! ?] {az} is. nce do , yaplar.\\ ebnye-i atka, {OsT} Eski yaplar.\\ eb kunm u bir tr kuma; krep [DS]. nye-i hssa, {OsT} Hkmdara ait yaplar.\\ ebn ye-i mriye, {OsT} Beylik yaplar. || ebnye-i mrte- ebri2, [Far. ebr! ^ 1 ] (ebri;) {OsT} is. zool. Snger, fi1 ebri-khen, {OsT} Snger.\\ ebri-mrde, {OsT} fi, {OsT} Yksek binalar.|| Ebnye-i Sultniye Snger. Emni, {OsT} tar. Padiaha ait binalarla ilgilenen ebrik1 -i [eT. op-ra-mak > ep-ri-m ek > ep-ri-k] , grevli. {az} sf. 1. (Kar, ya vb. iin) erimeye yz tutmu. E.B.O.B. [en byk ortak blen] is. ksalt, mat. 2. (Yemek iin) azda dalveren; yumuak. 3. Birden ok saynn hepsini de blen saylarn en (Elbise iin) ypranm, eskimeye yz tutmu. [DS] by.

I IIt I I M .1 3 5 5

EBU

S ebrie baslmak, jaz} Birisi iin hazrlanm bir yem ek ya da ziyafete, tesadfen orada bulunan bir bakas katlmak. ebrik2, -i [? eprik] {azj is. am ar ykandktan sonra geriye kalan az kirli ve kpkl su. [DS] ebrim, [ebri-mek > ebri-m] {az} is. Bklm. [DS] S ebrim ebrim, {az} l. Biikliin bklm. 2. B it kinlik; perianlk; iten ie eriyi. [DS] ebrimek, [eT. opra-m ak> epri-mek] {az} gsz. f. [r] -* eprimek. [DS] ebrinik, -i [ebri-n-ik] {az} sf. (K t iin) slaklk yznden burumu. [DS] ebriim, [Far. ebrim / ebrum /v-iijjt] (ebrii:m) {OsT} is. 1. pek iplik; ibriim. 2. Saz teli, ebriimn, [Far. ebramn ,>jjl] (ebri:imi:n) {OsT} sf. 1. pekli. 2. pekten yaplm, ebrim, [Far. ebrim / ebrum {OsT} is. -* ebriim. ebrkr, [Far. ebr-kr j ^ l ] (ebrk:r) {OsT} sf. (Kii iin) arm; ne yapacan bilemeyen; yerinde duramayan. ebru1 [Far. ebr (bulut) > ebr (bulut gibi) , (ebri.m)

ebruli, [Far. ebr => ebru-li / ebrull [Tietze] (ebru. li:) sf. zerinde gitgide alan ayn desende deiik renkler bulunan, ebrulu, [ebru-lu] (ebru.h) sf. (Kt ve kuma iin) zerine ebru yaplm; ebru yaplarak sslenmi, ebruvan, [Far. ebr-vn Oby'] (ebru:va:n) {OsT} is. Kalar. ebrk, - [epri-mek > ebrk] {az} sf. -* eprik. ebrm 1 [ebri-mek > ebr-m] {az} is. -* ebrim. [DS] , ebrm2, [? ebrm] {az} sf. iman. [DS] ebrmek, [eT. opra-mak > ebri-mek ? ebr-mek] {az} gsz. f. [-r] eprimek. [DS] ebsar, [Ar. baar (gz) > ebr jU^I] (ebsa:r) {OsT} is. Gzler. ebtah, [Ar. ebtah jJajI] {OsT} is. Kumlu dere veya r mak. ebter, [Ar. betr (kesmek) > ebter jI] {OsT} sf. 1. (Hayvan iin) kuyruu kesik; kuyruksuz. 2. Ksr; zrriyetsiz; enenmi. 3. {az} Yararsz; deersiz; yaramaz. [DS] 4. is. ed. Drt heceden iki heceye indirilmi kelime; "filtn ( - - - ) a 3lr (> f

(eb -) gibiru:) {OsT} is. X. Kt zerine yaplan renkli hare. Ebteriye, [Ar. ebteriyye -vjl] {OsT} is. Hz. M uham2. Kitap ciltlerinin i kapaklarn hareli boyama m edden sonra halifenin Hz. Ali olmas gerektii usul. 3. Ciltli kitaplarn kenarlarn veya cilt ile hlde kendi isteiyle Ebu Bekir ve m ere devret rinde kullanlan deri ve ktlar m ermer damarla tii iin bu ikisinin halifeliinin geerli olduunu rn andrr ekillerde ssleme. S ebru ebru, (Ya savunan ve i Zeydiyye mezhebinin kollarndan nak iin) dalga dalga krmz.|| ebru kd, Kitre, birisi. kola gibi yaptrc maddelerle younlatrlm su zerine yalboya dkerek hazrlanan ss ve desen ebtine, [Ar btn > ebtine ^Jajl] {OsT} is. ukur veya zerine kt yatrlarak elde edilen resim. kuytu yer. ebru2, [Far. ebr j_*l] (ebru:) {OsT} is. Ka. 0 ebr- ebu, [Ar. eb (baba) > eb / eb ^1] {OsT} is. Babas. ferh, {OsT} Gler y z.|| ebr-ferh, {OsT} Gler yzlliik.\\ ebr-yi dilfirlb, {OsT} Gzel ka. ebrucu, [ebru-cu] (ebru.cu) is. Renkleri kartrarak ss ktlar zerine elle m erm er damar eklinde ssler hazrlayan kimse, ebruculuk, -u [ebru-cu-luk] (ebru:culuk) is. Kt veya deri zerine ebru yapm a ii ve sanat, ebrumig, [Far. ebrm j>jjjl] {OsT} is. Kara bulut. ebrul, [Yun. apriles > Erme, april] {az} is. Be ni sanda esen frtna. [DS] ebrulama, [ebru-la-ma] (ebru:lama) is. Ebru ile ss leme; ebrulamak eylemi, ebrulamak, [ebru-la-mak] (ebru damak) g l . f [-r] [l(u)-yor] 1. Ebru ile sslemek. 2. tekst. Bir kuma deiik renkteki boyalara daldrm ak ya da deiik renkteki ipliklerle karm ak bir renk dokusu ortaya kacak biimde dokumak, ebrulanmak, [ebru-la-n-mak] (ebru.lanmak) dnl. f [-u ] tekst. (Kuma iin) boyam a srasnda eitli nedenlerden tr akl koyulu hl almak. fi3 ebfi-eyyb, {OsT} Sabrn babas; deve.|| eb laceb, {OsT} 1. Sihirbaz; hokkabaz. 2. Talih; baht; ans.|| ebl-beer, {OsT} nsanlarn babas; Hz. A dem .|| ebl-burun, {OsT} Byk burunlu kimse.\\ ebl-enbiy, {OsT} Peygamberlerin babas; Hz. Jbrahim.\\ ebl-feth, {OsT} Fethin babas; Fatih Sultan M ehmet Ha.\\ ebl-iber, {OsT} Utanmaz.\\ ebl-vakt, {OsT} Prensip sahibi adam .|| ebnnevm, {OsT} l. Uykunun babas. 2. Haha.|| eb-ikem, {OsT} 1. Gbek babas. 2. Obr.\\ ebtrab, {OsT} Topran babas; Hz. A linin lakab.|| ebz-zeheb, {OsT} Altn babas; ok zengin adam. ebucehil, [Ar. eb cehl J ^ ^ l ] {OsT} is. 1. Cehlin, cahilliin babas. 2. s f Tm cahil. ebucehil kar puzu, bot. Kabakgillerden, srngen gvdeli sar iekli, paral yaprakl, elma byklnde ac meyveleri m shil olarak kullanlan ok yllk otsu bir bitki; ac karpuz; ac elma; ac hyar; it hyar, (Citrullus colocynthus). ebulhevl, [Ar. eb (baba) + hevl (korku) > ebl-hevl

EBU

{OsT/ is. 1. Korkunun babas. 2. M srdaki

I M

Sfenks heykelinin eski ad. ebune, [Ar. ebu (peder) > ebn (pederimiz) Ujl] {OsT) nl. (Papazlara hitap iin) pederimiz, ebselik, [Ar. ebu-selik dLL^I] (ebu:selik) {OsT/ is. miiz. Buselik makamnn eski ad. ebk gbk, [ebk+gbk] {az/ ikile. (Sz iin) asl astar olmayan. [DS] ebttlyoskop, -bu [Lat. ebullire (kaynamak) + Yun. skopein (gzetlemek) > Fr. ebulluoscope] is. Cisim lerin kaynama scakln tespit etmeye yarayan cihaz; hurubin. ebr cbr, [ebr + cbr] {az} ikile. Yararsz; de ersiz; sam a sapan, ebrnnk, - [obur + nnk] {az/ sf. Obur. [DS] ebrrebi, -i [Ar. eb (baba) + rebi' (bahar) > ebiirrebic {OsT} is. 1. Baharn babas. 2. zool. avukuu; ibibik, ebrm , [Far. ebriim] {az/ is. pek. [DS] ebvab, [Ar. bb (kap) > ebvb vJjjI] (ebva:b) {OsT/ is, 1. Kaplar. 2. Kitap blmleri. 3. A rapa fiil e kim kalplar. & ebvb- irtikb, {OsT/ rtikap ka p lar,|| ebvb- mzehheb, {OsT} Yaldzl, ssl kaplar.|| ebvb- rahmet, {OsT/ Rahmet kaplar. ebyan, [Ar. ebyn oW ] (ebya:n) {OsT} sf. 1. (Kii iin) eli ak; cmert. 2. (Kii iin) yemekten tiksi nen. ebyat, [Ar. beyt (ev) > ebyt o U ] (ebya:t) {OsT} is. ed. ki msradan meydana gelen manzume parala r; beyitler. ebyaz, [Ar. beyaz > ebyaz ebyaziyet, [ebyaziyyet Beyazlk; aklk; temizlik ebz, [Ar. ebz y] {OsT/ is. 1. rkme; kama. 2. Ani lm. ebza-, [Ar. bezr > ebzr jlyl] (ebza:r) {OsT/ is. Ye meklere konan baharlar, ebzfin, [Ar. ebzn jy l] {OsT/ is. 1. inde ykanlan kk havuz. 2. Kvet, ecahil, [Ar. echel > echil JjU-I] (eca:hil) {OsT/ is. En bilgisiz olanlar; pek bilgisizler; ok bilgisizler, ecanire, [Ar. ecmire (eca:mire) {OsT/ is. nsan gruplar; takmlar; taifeler, ecanaz, [? ecanaz] {az} sf. 1. Huysuz. 2. Kurnaz. [DS] ecanib, [Ar. ecnebi (yabanc) > ecnib (eca:nib) {OsT} is. Yabanclar, ecbe, [Ar. e c b e ^ l ] {OsT/ sf. (Kii iin) geni alnl. {OsT} sf. ok beyaz, (ebya:ziya:t) {OsT/ is.

ecce homo, [Lat. ecce homo] (ekse homo) nl. 1. te adam! 2. Plotinusun elinde kamtan bir asa, ba nda dikenden bir ta bulunur hlde Hz. say gsterirken syledii sz. 3. is. Hz. say banda dikenden ta, elinde kamtan asa ile gsteren re simlere verilen ad. eccim, eccim] {az} sf. Giriken; becerikli. [DS] ecdad, [Ar. cedd (dede)> ecdd M-M] (ecda:d) {OsT} is. -* ecdat. ecdas, [Ar. cede > ecds iA-l] (ecda.s) {OsT} is. Kabirler; mezarlar. S ecds- ecdd, {OsT} A tala rn mezarlar. ecdat, -d [Ar. cedd (ata) > ecdd jI-M ] (ecda:t) {OsT} is. Atalar; dedeler; byk babalar, ecder, [Ar. ecder uygun; pek uygun. ece1, [eT. ee / e (abla) > ece is. 1. {az} Gzel kadm. [DS] 2. Kralie. 3. Ana. 4. {az} Aa bey ve abla. [DS] 5. htiyar kadm. 6. {az} Yakn akrabadan olan byk erkek. [DS] 7. {az} Baba. [DS] 8. {az} Babaanne. [DS] 9. {az} Kadn. [DS] 10. Samimi arkada; dost. 11. {az} Ak sakall ih tiyar. [DS] 12. {az} Aa. [DS] 13. Hala ocuu. 14. {az} Yenge. [DS] 15. {eAT} Reis; ileri gelen; ulu. 16. zl. is. M asallarda korku salan irkin ccenin ad. ece2, [ece] {az} nl. Seslenme nlemi. [DS] -ecegin, [-aca-m / -eceg-in / -y-aca-m / -y-eceg-in] {eAT} ek e. -* -acagm. -ecek1 [-acak / -ecek / y-acak / -y-ecek] {eAT} ek. e. , -* -acak. -ecek2, [-acak / -ecek / -y-acak / -y-ecek] ek. e. yap. e. -* -acak. -eceksiz, [-acak-sz / -ecek-siz / -y-acak-sz / -y-eceksiz] {eAT} ek e. -* -acaksz. ecel1 [Ar. ecel J l] {OsT} is. 1. Hayatn sonu. 2. , Alnda yazl olduuna inanlan lm vakti; kiinin kaderine bal olan lm an. 3. huk. Bir borcun denmesini gerektiren veya bir szlemenin orta dan kalkmas sonucunu douran sre. 4. huk. Ta raflarca belirtilmi ve ileride vuku bulacak olay, t? ecel aman verirse, miir yeterse, lmez sa olur sam .|| ecel beii, ok tehlikeli binit veya geit. || ecelden aman olursa, lmedike; hayatta olundu u mddete.\\ Ecele are bulunm az. lmden baka her i iin bir are bulunabilir,|| Ecel geldi cihana, ba ars bahane. lm herkes iin ka nlmaz bir sondur.\\ Eceli gelen kpek cami duva rna siyer. H erkesin deer verdii bir eye zarar veren kimse sonucuna katlanr. || eceli gelmek, lm kanlm az olmak.|| ecel-i kaza, {OsT} Kaza sonucu olan lm. || ecel-i m evut, {OsT} D oal liim.\\ ecel-i ngehn, {OsT} A ni lm.\\ eceline {OsT} sf. Daha uygun; en

I M T I C t S1357 ? ;
susamak, liim arzularm gibi ok tehlikeli ile re girim ek.|| eceliyle lmek, Herhangi bir kaza veya katil suretiyle deil de olaan saylan biimde lmek.\\ ecel-resde, {OsT} Eceli gelmi.\\ ecel er beti imek, lmek.\\ ecel teri dkmek, 1. ok korkmak. 2. ok sklmak, bunalm geirmek. ecel2, -ili [Ar. cell (byklk) > elil > eceli J-I] {OsT} sf. En byk; ok byk. S 1 ecell-i m ah iti kat, Yaratklarn en biiyii. ecele, [Ar. acele => ecele] {az} zf. Acele, ecelem, [ecele-m ?] {az} is. Szn ba. [DS] eceli, [ecel-l jlM ] {OsT} sf. Eceli gelen; eceli gel mi. ecemi, [ece-mi] {az} sf. 1. ok bilmi. 2. Olgun. [DS] ecemrne, [Ar. ecemme ^-1] {OsT} is. 1, Etli kemik. 2. M zraksz adam. 3. Boynuzsuz ko. ecemsi, [ece-msi] sf. M asallardaki korkun cceye benzer; ece gibi, ecemk, - [ece-miik ?] {az} sf. Zayf; clz. [DS] -ecen, [-a-can / -e-cen / -can] yap. e. -* -acan. ecene, [Far. jene] {az} is. 1. Ta ya da marangoz larn kulland keski; dem ir kalem. 2. Ayakkab yaplan derileri delmek iin kullanlan dik a azl bir tr zmba. 3. ocuk oyunca. 4. sf. Ksa boylu; cce. [DS] ecenez, [? ecenez / ecenaz] {az} sf. 1. Huysuz. 2. Yeteri kadar gelimemi, bymemi; zayf; clz. 3. is. Verilen sz bozm ak iin uydurulan zr. 4. vendirenin ucunda bulunan amur syrm aya ya rayan metal para. [DS] ecer, [Ar. a'cer \ => ecer] {az} sf. Yeni. [DS] ece, [ece-] {azf nl. K endinden kklere seslen me sz. [DS] ecet, -di [Ar. iddet => ecet ?] {az} is. Dul kadnn yeniden evlenebilm ek iin beklem ek zorunda oldu u sre. [DS] ? ecet becet, {az} Grlmemi bir ekilde. [DS] ecevit, [Ar. ecved ?] {az} sf. 1. evik. 2. alkan. 3. A k fikirli. 4. Akgz. 5. Yaramaz. 6. Fitne, ecfan, [Ar. cefi (gz kapa) > ecfan oIjM] (ecfa.n) {OsT} 1. Gz kapaklan. 2. Kirpikler. 3. A sm a u buklar. ecfs, [Ar. ecfiin ,>M] {OsT} is. -* ecfan. echel, [Ar. cehl > echel J ^ - '] {OsT} sf. -ehel. ecber, [Ar. echer _ ^ \] {OsT} sf. 1. (Kadn iin) son derece gzel. 2. (Kii iin) gndz iyi grmeyen; gz kamaan, echere, [Ar. echere _,-^=-i] {OsT} is. Ptrak dikeni. eci, [eT. ei] {az} is. 1. Byk kz karde; abla. 2. Byk erkek karde; aabey. 3. Bykanne. 4.

EC

Saygdeer yal kadn. 5. Yenge. [DS] S eci bc, {az} Krda yetien yenebilir bir ot. [DS] ecicik, -i [az--ck] {az} zf. ok az; az; biraz. [DS] eci, [Ar. yecc ? / ece (masal ccesi) [Tietze] > eci] sf. Yakksz; arpk. S eci bc, arpk ur puk; eri br. ecik 1 -i [az--ck] {az} zf. -* ecicik. [DS] , ecik2, -i [? ecik] {az} is. Kask. [DS] ecik3, -i [? ecik] {az} is. 1. Y amurda slanm tahl. 2. Kk ocuk. 3. Kpek yavrusu. 4. Trpa nn sapnda elle tutulacak para. [DS] S ecik bon cuk, {az} oluk ocuk.|| ecik ck, {az} 1. K k:2. Ezik; rk. [DS] eci]1 [? ecil] {az} is. Kei. [DS] fi1 eci! ecivat, {az} , (Kii iin) boya ya da hastalk yznden benzi de ien. [DS] ecil2, [Ar. ecil J ^ l ] (eci.'I) {OsT} sf. 1. Geciktiren; sonraya brakan. 2. Geciktirilmi (ey), ecilik, -i [eT. ei > eci-lik] is. Sadlk, erille, [Ar. cell (byklk) > elil > ecille -tM] {OsT} is. Y ksek mevki sahibi ve saygdeer kiiler. S1 ecille-i ricl-i devlet, {OsT} D evlet adamlarnn bykleri.\\ ecille-i deb, {OsT} Yazarlarn byk leri. erim 1 [eT. ei > eci-m] {az} is. 1. Byk kz kar , de; abla. 2. Byk erkek karde; aabey. 3. K en disine sayg duyulm aya deer kadm. ecim2, [? ecim / eccim] {az} sf. Becerikli; giriken. [DS] ecim 3, [ecim] {az} is. Bor. [DS] S ecim ekimek, {az} 1. Dediinde direnmek. 2. Bahse girimek. 3. Lades tutumak. [DS]|| ecim duvar, {az} B ir o cuk oyunu. [DS]|| ecim ecim, {az} 1. Birbirinin sere parm aklarn engel gibi birbirine takarak girilen bir ocuk bahsi. 2. Lades kemii. [DS]|| ecim ecim kemii, {az} Lades kemii. [DS] ecim4, [Ar. ecim ^ 1 ] {OsT} is. 1. Bir eye ok devam etmekten usan gelme. 2. Birini holanmayaca bir duruma getirme. 3. (Su iin) kirlenme; tem izli ini yitirme. erim ek, [eci-mek] {az} gsz. fi [-r] Bahse girmek; lades tutumak. [DS] ecin, [Ar. ecinni / ectinn] {az} is. Cin; peri; eytan vb. ecinni. [DS] ecine, [Far. jene] {az} is.-* ecene. [DS] ecinli, [Ar. ecinni] ,azf sf. Zeki fakat yaram az ocuk. [DS] ecinne1 [Ar. cenin > ecinne <u-l] {OsT} is. Ceninler. , ecinne2, [Ar. cinn > ecinne > ecinni L^-I] {OsT} is. -* ecinni. ecinni, [Ar. cinn > ecinne > ecinni (ecinni:) {OsT} {az} is. 1. Cin; cinler; peri. 2. {az} -*

EC

O TM I0m S M .i358 ecm ain, [Ar. cem (toplanma) > ecm a > ecm a'n (ecma:i:n) {OsT} zf. Hepsi; tm, ecm al, [Ar. ecmel > ecml JU^-t] (ecma.i) {OsT} is. Erkek develer, ecm at, [Ar. ecme > eemt oU -l] (ecma:t) {OsT} is. Ormanlar, ecme, [Ar. ecme 4*^-1] {OsT} is. Orman, ecmeb, [? ecmeb] {az} sf. (Kii iin) nazik. [DS] ecmel, [Ar. ceml (gzellik) > ecmel J^=-l] {OsT} sf. En gzel; pek gzel; daha gzel, ecnab, [Ar. cenb > ecnb Yan taraflar; yanlar; kanatlar, ecnad, [Ar. ciind (asker) > ecnd aL^-l] (ecna:d) {OsT} is. Askerler; taburlar. ecnas1, [Ar. cins > ecns ^b*-!] (ecna:s) {OsT} is. Trler; cinsler; eitler. S ecns- muhtelife, {OsT} eitli cinsler. ecnas2, [? ecnas] {az} is. Deerli ta; mcevher. [DS] ecneb, [Ar. cenb (uzaklatrma) > ecneb {OsT} sf. 1. Uzaklatrlm. 2. Yabanc. 3. (At iin) sert bal. ecnebi, [Ar. ecneb (uzaklatrlm) > ecnebi / ecne biye / 4~^-l] (ecnebi:) {OsT} sf. 1. Yabanc olan; baka mem leketten gelmi. 2. is. Baka devlet uyruundan olan kii. 3. Baka devlet, ecnebilik, -i [ecnebi-lik] is. 1. Yabanc olma duru mu; yabanclk. 2. Baka devlet uyruundan olma durumu. ecnebiye, [Ar. ecneb > ecnebiye u ^ l] (ecnebi:ye) {OsT} sf. 1. Yabanc olan. 2. Yabanc devletten olan. ecnebiyet, [Ar. ecneb > ecnebiyyet c^-l] (ecnebi:yet) {OsT} is. Yabanclk, ecnef, [Ar. ecnef t-i^-l] {OsT} s f 1. (Kii iin) beli eri. 2. Haktan uzaklam, ecnez, [? ecnez] {az} sf. -* ecenez. [DS] ecniha, [Ar. cenah (kanat) > ecniha *^>-\] {OsT} is. Kanatlar. ecr, [Ar. ecr y>-\\ {OsT} is. -* ecir2. S e c r -i misil, {OsT} Sahibinin izni olmadan kullanlan bir ey iin bilirkiilerce takdir edilip yarg organnca ka bul edilen cret. ecram, [Ar. cirm > ecrm '] (ecra.m) is. Cansz cisimler. S ecrm- sem aviye, Gk cisimleri; y l dzlar.]| ecrm- ulviye, gk b. Yldzlar. ecras, [Ar. ceres > ecrs anlar. y>-\\ {OsT} (ecra:s) is. (ecna:b) {OsT} is.

ecinli. [DS] 6> ecinniler top oynamak, (az) Bo, ssz yer. [DS] ecir', [Ar. eer > ecir j^-l] (eci.r) {OsT} sf. Yalnz belli bir i ve zaman iin alan kii; ii. S ecr-i has, {OsT} Yalnzca szleme yapt kiinin iini yapan kii; ii.|| ecr-i mterek, {OsT/ Szleme yapt kii dnda baka bakalarnn da iini gren kim se. ecir2, -eri [Ar. eer _^-l] {OsT} is. 1. Bir i veya hizm et karlnda verilen ey; cret. 2. Sevap. 3. M k fat; dl. 4. Ceza. 5. {az} A n glk ve sknt. 6. {az} Gnah. [DS] 7. {az} alma; . [DS] 8. {az} Kt alm yazs; ile. [DS] 9. {az} Ksmet; pay. [DS] 10. {az} Bereket. [DS] 11. {az} s f Ye rinde; uygun; doru. [DS] S ecirini karmak, {az} Yerini doldurmak; karlamak; eksiini ta mamlamak. [DS]|| ecirini vermek, {az} Yardm et mek. [DS]|| ecir sabr dilemek, Ba sal dile mek. ecirJ, [? ecir] {az} sf. Aziz; sevgili. [DS] ecir4, [Ar. acr => ecir] {az} is. -* acur. [DS] eci, [Ar. yecc ? / ece (masal ccesi) [Tietze] > eci / eci] {az} sf. eci. [DS] <5 eci bc, 1. H ibir yan dzgn olmayan; eri biirii; arpk. 2. irkin grnml. 3. Deersiz. || eci meci, {az} Cin p eri cinsinden olan. [DS] eeit, [Ar. yecc ? / ece (masal ccesi) > eci / ecit] {az} sf. -* eci, [DS] S ecit mecit, {az} 1. Anor m al denecek kadar irkin. 2. Korku yznden insan yznn ald korkun ve anormal biim. [DS] ecl, [Ar. ecl J-l] {OsT} e. ... sebebiyle; .. yznden. 0 ol ecilden, {OsT} Bu sebepten; bundan dolay. ecla, -a [Ar. ecla ^ M ] {OsT} s f 1. (Kii iin) ksa dudakl. 2. Miskin; beceriksiz, ecla, [Ar. cel > eel ,_yM] (ecl;) {OsT} sf. ok belli olan; pek belli; ok ak, eclad, [Ar. cild > eeld a^M ] (ecl:d) {OsT} is. H ay van derileri. eelaf, [Ar. cilf (rezil) > eelf -U-l] (ecl:f) {OsT} is. A yak takmndan olanlar; reziller, eclah, [Ar. eclah ^ M ] {OsT} sf. 1. (Kii iin) ba kel. 2. is. Araba ya da deve stne yaplan glgelik; mahfel. eelef, [Ar. cilf > eelef >-=-t] {OsT} is. Daha edepsiz; en edepsiz; ok edepsiz, eelik, -i [? ec-lik] {az} is. Duvar yapmnda iri ta lar arasna konulan kk talar; moloz. [DS] ecma, -a [Ar. cem (toplanma; topluluk) > ecm a' (ecma:) {OsT} sf. ok toplanm; fazla birik mi.

u t t u , i

EE

ecreb, [Ar. ecreb v jrO {OsT} sf. (nsan veya hayvan iin) uyuz olmu, ecred, [Ar. ecred jyri] {OsT} sf. 1. (Kii iin) henz sakal by kmam; gen; tysz. 2. (Yer iin) otsuz. ecribe, [Ar. cirb > ecribe ecsad, [Ar. cesed > ecsd '] {OsT} is. Bez ya da (ecsa:d) {OsT} is. 1. deriden yaplm antalar; daarcklar, Cesetler. 2. Bedenler. 3. Cisimler; maddeler; ktle ler. S ecsd- seba, {OsT} Yedi madde (altn, g m, kalay, kurun, demir, bakr ve harini). ecsam, [Ar. cism > ecsm (ecsam) {OsT} is. Cisimler. S ecsm - felekiye, {OsT} Gk cisimle ri,|| ecsm - sbiha, {OsT} fiz. Yzen cisimler.|| ecsm- sem aviye, {OsT} g k b. Gk cisimleri. ecsem, [Ar. ecsem p ^-1] {OsT} sf. Gvdesi byk olan; pek iri. ecuc, [Ar. ecc <rj=-'] {OsT} (ecu:c) sf. Ik saan; parlayan. ec, [ec / c] {az} is. (ocuk dilinde) umac. [DS] eciick, - [azck] {az} sf. -* eck. [DS] ec, [Ar. yecc ? / ece (masal ccesi) [Tietze] sf. -* eci. S ec bc, Eci bc.|| ec mec, -* eci meci. eck1, - [azck] {az} sf. 1. ok az; azck; az. 2. Biraz. 3. Kck. [DS] S eck bttck, {az} K k ocuklara verilen sfat. [DS]|| eck cck, {az} B ir arada bulunan birka kk ocuk. [DS] eck2, - [? eck] {az} is. Kala. [DS] ecvad, [Ar. cd > ecvd mertlikler. ecvaf, [Ar. cevf > ecvf Oyuklar; kovuklar, ecved, [Ar. cd (iyilik) > ecved *y>-\] {OsT} sf. 1. Da ha iyi; pek iyi; en iyi. 2. Pek eli ak; cmert, ecved-i mensuct, {OsT} Dokumalarn en iyisi. || ecvedn-ns, {OsT} nsanlarn en iyisi; Hz. Mhammed. ecvef, [Ar. cevf (boluk) > ecvef >-9y>-l] {OsT} sf. 1. Kof; ii bo. 2. mecaz. Bilgisiz. 3. is. dbl. Arap dil bilgisine gre harfli kklerden ikinci harfi vav ya da y e olan fiiller, f? ecvef-i vav, {OsT} 1. dbl. l kknn ortas vav olduu iin kelimenin or tasnn bo olmas durumu. 2. mecaz. Kafas bo; bo beyinli. ecvibe, [Ar. cevb > ecvibe ^ ^ l ] {OsT} is. Cevaplar; yantlar, fi1 ecvibe-i mskite, {OsT} Susturucu ce vap. ecyad, [Ar. cd > ecyd boyunlular. (ecya.d) {OsT} is. Uzun (ecva:f) {OsT} is. (ecvad) {OsT} is. C

ecyaf, [Ar. cfe > ecyaf -iL-l] (ecya:f) is. {OsT} Leler. ecyal, -li [Ar. cl > ecyl JL=r'] (ecyad) {OsT} is. 1. Milletler; uluslar. 2. Kabileler. 3. Soylar; nesiller, ecyed, [Ar. ecyed J ^ l ] {OsT} sf. (Kii iin) uzun boyunlu. ecza, [Ar. cz (para) > ecza * l_^-l] (ecza:) {OsT} is. 1. Paralar; ksmlar. 2. Ciltlenmemi kitap parala r. 3. Boya, kimya ve ila sanayiinde kullanlan birleiklerin genel ad; kimyevi maddeler; kim ya sallar. 4. la. 5. mat. Askat. fi1 ecza dolab, ine ilk yardm malzemelerinin konulduu kiiiik dolap; ilk yardm antas.\\ ecz-ir, {OsT} Aruzun filn, fuln, mefiln, m stefiln, filtn, mefaletn, m e fultn ve m tefiltnden ibaret sekiz asl paras. || ecz-y nriye, {OsT} Yanc maddeler.\\ ecz-y erife, {OsT} K u ran- K e rim in czleri.|| ecz-y tbbiye, {OsT} la yaplan maddeler.|| ecz-y unsuriyye, {OsT} Esas meydana getiren paralar. eczac, [ecza-c] (ecza:c) is. la yapan ve satan dip lomal uzman. S eczac ana, Fayanstan ya p l ma silindirik gvdeli ve konik kapakl anak.\\ ec zac ra, Kalfa vasfn kazanmam eczanelerde alan yardmc. || eczac kalfas, Ecznelerde en az be y l alm yardmc.\\ eczac muavini, Ec zane sahibinin veya sorumlu mdrnn gzetim ve denetiminde alan diplomal yardmc. eczaclk, - [ecza-c-lk] is. 1. la hazrlama ii. 2. lalarn hazrlanmas ile uraan uygulamal bilim dal. 3. Eczacnn ii ve meslei, eczahane, [Ar. ecza5 + Far. hne -U-Ij^-I] (ecza:ha:ne) {OsT} is. lalarn yapld ve satld yer; ec zac dkkn. eczal, -li [Ar. cizl > eczl J '> r'] {OsT} is. 1. Aa kkleri. 2. Tomruklar, eczal, [ecza-l] (ecza:l) sf. Kimyasal yoldan ilem grm olan. S eczal pam uk, Steril hle getiril mi pansum an ilerinde kullanlan pamuk. eczane, [Ar. ecza5 + Far. hne] {OsT} is. -* eczahane. eczasz, [ecza-sz] sf. Eczas olmayan. eczem 1 [Ar. czam > eczem f-M ] {OsT} sf. 1. (Kii , iin) czaml. 2. Eli ya da parmaklar kesik. eczem 2, [Ar. eczem j>=-l] {OsT} sf. Burnu kesik. -e1 [-a / -e / - / -i / -u / -] yap. e. -* -. , -e2, [-a / -e] yap. e. -* -a. {eT} (ayn) e e, [e e / he he] {eT} nl. Atlar gayrete getir mek iin, sktrmak iin kullanlan sz. [DLT] ee1 [ee / eke / eze] {eT} is. 1. Byk kz karde. , [DLT] 2. Aabey; byk karde, {az} (ayn) [EUTS] ee2, [? ee] {az} zf. Kadar. [DS]

I M I T O tM .
eer, [? eer] {az} is. 1. Aevi; mutfak. 2. Oda. [DS] ehel, [Ar. cehl (bilgisizlik) > chil > echel] {OsTj is. ok bilgisiz; kara cahil, ei, [e / e / e u / i] (ei:) {eT} is. 1. Amca. [ETY] [Gabain] [Tekin] [KPy.'J 2. Aabey; byk erkek karde, {az} (ayn) [ETY] [Gabain] [Tekin] [EUTS] [DS] 3. is. H anm nine. [DLT] 4. sf. (Kadn ve erkek iin) yal; ihtiyar, einmek, [ei-n-mek / ei-n-mek] {eT} gsz. f. [-iir] Bata bulunmak; doyumluk vermek; kerem kl mak. [ETY] eki, [eT. ek] (az} is. Kei. [DS] ekii, [ek] (ekii:) (eT) is. Kei. [DLT] [Gabain]
[EUTS]

cak teki kelime veya kelime gruplaryla anlam ilikisi kurm aya yarayan, anlam ayn balamdaki br birim lerle belirginleen ekimsiz kelimeler; ilge. S edat grubu, dbl. B ir isimle bir son ekim edatnn meydana getirdii kelime grubu]] edt- haber, dbl. Koa. || edat tm leci, dbl. Cmlenin hibir esiyle dorudan ilikisi olmayan, cmleye eitli anlam ilgisi kazandran, gr ve duygular zerine dikkati eken, iinde edat olabilen kelime ler bulunan tmle. edatl, [edat-l] s f dbl. inde edat bulunan. S edatl tm le, dbl. Edatla kurulmu tmle. eddai, [Ar. d > e d-d ^ I jJ I ] (edda:i.:) {OsTj zm. 1. Duacnz; size dua eden. 2. m paratorluk dne minde bilginler snfnn m hr veya imzalarnn zerine koyduklar kalplam ifade. Eddeberan, [Ar. e d-debern j'^ jJ t] (eddebera.n) {OsT) is. g k b. Boa burcunun en parlak yldz. ed e1 [ede tol] {ocuk d.} is. 1. Byk erkek karde; , aabey. {OsT} {az} (ayn) [DS], 2. (Kimi yrelerde) dede. 3. {az) Baba. [DS] 4. {az} Byk kz kar de; abla. [DS] 5. {az) Elinden i gelir byk adam. [DS] 6. {az) Anne. [DS] 7. {az} Amca. [DS] 8. {az} Yirmi yam a kadar olan ocuk. [DS] 9. {az} Kendisine sayg gsterilen byk. [DS] ede2, [? ede / edi] {az} nl. Dinle! anlamnda kullanlr. [DS] ede3, [? ede] {az} is. ingene. [DS] edeb, [Ar. edb (davet; yem ee arma) > edeb ^o!] {OsT) is. -* edep. ? edeb-i sanat, {OsT} 1. Sanat terbiyesi. 2. Szde ve yazda edebiyat sanatnn ustalklarm hissettirmeden k u lla n a b il m e k edebperver, {OsT} 1. yi yetitirilmi. 2. Edepli; terbiye li,|| edebl-bahs, {OsT) man. Belli bir konu ze rinde konuurken tutulacak yolu gsteren mantk dal. edeb, [Ar. edeb (terbiye)>edeb / edebye / ^ jI] (edebi:) {OsTj sf. 1. Edebiyatla ve edebiyat et kinlikleriyle ilgili olan; yaznsal. 2. (Dil iin) m ille tin yazl kltrne uygun. 3. Edebiyatn kendine ait teknik ve nitelikleriyle ilgili olan. 4. Edebiyat sanat bakm ndan deer tayan. S edeb dil, ed. Yazl eserlerde kullanlan ve konuma dili karl olan kiiltiir dili.\\ edeb eser, ed. Edebiyat sanat bakmndan deer tayan ve insandaki gzellik duygusuna hitabeden eser.|| edeb sanatlar, ed. Edeb eserlerde, kelimelerin ounlukla gerek anlamlarnn dnda baka anlamlara gelm ek ze re eitli yollarla kullanlmas suretiyle elde edilen sz hnerleri. edebikelam, [Ar. edeb-i kelm v-ol] (edebikelm) {OsT} is. ed. H oa gitmeyen, sylenmesi ayp ve irkin saylan eyleri mecazlarla, eretilemelerle anlatma sanat; yumuatma; rtmece.

e, [e / e] (e:) {eT} is. Ata; atalar; ecdat; eslaf. [Gabain] [Tekin] [ETY] [EUTS] S e apa, Atalar; ecdat. -ed-, [ad-mak (baka olmak; fa rk l olmak) > -ad- / ed- / -d-] {eT} yap. e. -* -ad-. ed1 [ed (yans.)] is. Dedikodu etmeyi anlatan kk. , [Zlfikar] ed-ir kudr ed2, [ed (yans.)] is. Yoksulluk durumunu anlatan kk. [Zlfikar] ed-il ddiil edJ, [ed] (e:d) {eT} is. 1. retilmi mal. [Clauson] 2. Madde; ey; cevher. [ tigsizler] [EUTS] [Gabain] 3. Mal; mlk; deerli ey; servet.[ETY] [EUTS] 4. pekli kuma vb. cinsten sanat eseri olan her trl dokuma; kuma. [DLT] 9 ed tavar, Tanabilir mal ve canl hayvanlar. eda', -a -y [Ar. eds bl] (eda:) {OsT} is. 1. Verme; deme. 2. (Namaz ve dier din vecibeler iin) kl mak; yerine getirmek; icra etme. 3. Bitirme. S eda etmek, (OsT) Vermek; demek; grevini yerine getirmek] \ ed-y deyn, {OsTj Bor deme. || ed-y itizr, (OsT) zr dileme.\\ ed-y salt, {OsT} Namaz klma. eda2, [Far. eda W] (eda:) {OsT} is. 1. ve; naz; cilve. 2. Tavr. 3. ed. fade tarz; anlatm biimi. S eda etmek, {OsT} Anlatmak; ifade etmek. edac, [Ar. edac jjoI] (ed-ac) {OsT) sf. 1. (Kii iin) kara ve byk gzl. 2. (Nesne iin) pek siyah, edak, -kk [Ar. dakik > edakk Jl] {OsT} sf. 1. En da kik; pek dakik; daha dakik. 2. Pek ince. 3. ok nemli. S edakk- umur, {OsT) lerin en nem li si. edam, [Ar. edam ?bl] (eda:n) {OsT) Hrl. Srdrsn! edm-Allah, {OsT} Allah srdrsn. edal, [eda-l] s f veli; nazl; cilveli, edani, [Ar. dem (alak; aalk) > edan ni:) {OsT} is. Aalk kiiler; baya insanlar, edat, [Ar. edt (alet) o b l] {OsT} is. 1. Alet; ara. 2. dbl. Ek olmayan ve tek bana anlam olmayan, an (eda

EDE

edebiyat, [Ar. edb (davet; yem ee arma) > edeb > edebiyyt oL ol] is. 1. {OsT} yi eitim grm kimsenin durumu; okumuluk. 2. (19. yy. sonras) Sanat deeri tayan yazl eserlerin tm; yazn. 2. Yazma sanat ile ilgili kurallarn btnn ve bu kurallara uygun eserleri iine alan disiplin. 3. ed. Dnce, duygu ve hayallerin ses ve yaz ile gzel ve etkili bir biimde anlatlmas sanat; yazn. 4. Bu sanatn kurallar ve rnleriyle uraan bilim dal. 5. Bir milletin, bir lkenin, bir an edeb eserleri nin tm. 6. mecaz. ten olmayan, yapmack, bo ve ssl szler. 7. gnl. Bir bilim kolunun eitli konular zerine yazlm yaz ve eserlerin tm; literatr, ff edebiyat bilimi, ed. E deb eserleri tek nik ve sanat deeri bakmndan deerlendiren, bir sz veya yaznn edeb eser saylabilmesi iin g e rekli bilgi ve kurallar ieren bilim dal. || edebiyat tarihi, ed. Tarih sre iinde edeb eserleri ince leyen bilim dal.\\ edebiyat yapm ak, mecaz. B ir konu hakknda gereksiz ve bo szler sylemek. edebiyat, [edebiyat-] is. 1, Edebiyat ve edeb eserlerle uraan kimse. 2. Edebiyat dersi okutan retmen. 3. Edebiyat renimi gren renci. 4, mecaz. Gereksiz yere ve ssl konuan kimse, edebiyatlk, - [edebiyat--lk] is. 1. Edebiyat olma durumu. 2. Edebiyatnn ii ve meslei. 3. mecaz. Palavraclk, edebiyun, [Ar. edebiyyn jsjil] (edebiyu:n) {OsT} is. Edebiyat ile uraanlar, ededmek, [ed-ed-mek] {eT} d n l.f. [-er] 1. M adde lemek; madde olmak. [EUTS] 2. Bymek; geli mek; iyiye gitmek. [EUTS] [Gabain] edeen, [et-mek > e(d)-een {eAT} {OsT} sf. Eden; edici; ok eden. -edek, [-a-da-k / -e-de-k] yap. e. -* -adak, edemik, -i [ede-mik] {az} is. am sakz. [DS] eden, [etmek > e(t)-en] is. dbl. Cmlede fiilin dile getirdii eylemi yapan varlk veya nesne; etken biimde olua katlan ge; fail. S3 eden ad, dbl. Fiilin dile getirdii eylemi yapan varlk veya nes nenin ad. || eden tm leci, dbl. Etken cmlede zne durumuna geen edilgen bir fiilin tmleci. edep, -bi [Ar. edb (davet; yem ee arma) > edeb {OsT} is. 1. Halk arasnda egemen olan en iyi ahlak; toplum tresine uygun davran; kabalktan kanma; terbiyeli davran. 2. nsan ktlkten sakndrp iyilie ynelten yeti. 3. Gzel huy ve iyi davran. 4. Utanma. 5. ncelik. 6. Edebiyat bilgisi. edep beklemek, {eAT} Edebe, usule uymak.\\ edebini taknmak, Edepli davranmaya balamak]] edep etmek, Utanmak.\\ edep erkn, {OsT) Uyul mas gereken yol; yntem .|| Edeptir sylemesi. Sylemesi, bu ortamda ayp der. anlamnda zr dileme sz; affedersiniz.|| Edep yahu! "U-

tan, terbiyeni ta kn ! anlamnda uyar szii.\\ edep yeri, Karnn alt tarafnda bulunan ve ergenlik a nda lallanan genimsi blm. edepleni, [edep-le-n-i] is. Edeplenmek eylemi veya biimi. edeplenm e, [edep-le-n-me] is. Terbiyeli ve nazik olma; edeplenmek eylemi; uslanma, edeplenmek, [edep-le-n-mek] d n .f. [-ir] 1. Edepli duruma gelmek. 2. Kibar ve terbiyeli olmak, edepli, [edep-li] sf. 1. Edep sahibi olan. 2. nce, kibar ve terbiyeli. 3. zf. Toplum tresine ve grg kural larna uygun biimde. S edepli edepli. Uslu uslu, terbiyeli biimde. edepsiz, [edep-siz] sf. 1. Edep sahibi olmayan. 2. Utan verici ileri aktan ve byk bir ustalkla ya pan; utanmaz; terbiyesiz; haysz. 3. Ar bir yz szlkle karsndakini yldrmaya alan; irret. 4. zf. Toplum tresine ve grg kurallarna aykr ola rak S edepsiz edepsiz, Edepsize yakr biimde; utanmadan sklmadan; terbiyesizce.|| edepsiz mh, {az} Uzun ve kalr dem ir ivi. edepsizce, [edep-siz-ce] (edepsi ce) zf. Edepsiz bir z kim seye yakr biimde; terbiyesizce; hayszca; utanmazca; irrete, edepsizlem e, [edep-siz-le--me] is. 1. Edepsiz dura ma gelme; edepsizlemek eylemi. 2. Edepsizce davranlarda bulunma, edepsizlemek, [edep-siz-le--mek] dnl. f. [-ir] 1. Edepsiz duruma gelmek. 2. Edepsizce davranlar da bulunmaya balamak, edepsizlik, -i [edep-siz-lik] is. 1. Edepsiz olan k i inin nitelii. 2. Edepsizce davran; utanmazlk; irretlik. ed er1 [eder] {eT} is. Hayvan eyeri; eyer. [DLT] , eder2, [etmek > e(t)-er] is. Satlan bir maln para olarak deeri; fiyat; tutar. eder3, [Ar. eder _pl] {OsT} sf. (Kii iin) kas yark, ederfen, [Far. ederfen ^>>'] {OsT} is. tp. Tuzlu bal gam denilen cilt hastal; egzama, edergen, [ed-er-gen] {eT} sf. 1. Hakkn arayan. 2. ok arayan; ok izleyen. [DLT] ederlemek, [eder-le-mek] {eT} g l . f [-r] Eyerlemek. [DLT] ederlennek, [et-mek > e(d)-er-le-n-mek dU-Jj-ul] {eAT} dnl. f. [-iir] Eder gibi davranmak; yapar grnmek. ederlig, [eder-lig] {eT} sf. Eyerli; eyeri olan. [DLT] ederlik, [eder-lik] {eT} is. zerine eyer konulan aa veya sehpa; eyerlik. [DLT] edermek, [ed-er-mek] {eT} gl. f. [-iir] 1. Aramak. [DLT] [EUTS] [Yknek] 2. Takip etmek; kovala mak; arkasn brakmamak; izlemek. [EUTS] [DLT] [KB]

EDE

E K U

I 1362

edemek, [eyit-mek > eyd-i-mek > ede-mek] {az} ite, f. [-ir] 1. Tartmak; sz atmak. 2. Bykle rin szne saygszca karlk vermek, edet, -di [Ar. det] {az} is. 1. Gelenek; det. 2. Yor dam; usul; kural, edevat, -t [Ar. edat (ara) > edevat oljal] (edeva:t) {OsT} is. 1. Bir ii yapmak iin arac olan eyalar; takmlar; aletler. 2. dbl. Edatlar; ilgeler. S 1 edevt- kitabet, {OsT} Yaz aralar.|| edevat- lahi ka, {OsT} dbl. Sona gelen edatlar; son ekler.|| edevt- raptiye, {OsT} dbl. Balam a edatlar. edeyan, [Far. edeyn jlo l] (edeya:n) {OsT} sf. (Hayvan iin) ok koan, edfa, [Ar. edf ^ j I ] (edfa:) {OsT} sf. (Kii iin) beli bklm. edfak, [Ar. edfak ^ l ] {OsT} sf. (Kii iin) beli b klm. edfan, [Ar. defin > edfan jtiil] (edfa:n) {OsT} is. Defineler. edfer, [Ar. edfer jSJ] {OsT} sf. ren kokulu. edgermek, [ed-ger-mek] {eT} gsz. f . [-iir] 1. Geli mek. [ETY] 2. gl. f. yi grmek; iyi bulmak. 3. Ku lak asmak; dinlemek. 4. Dzeltmek. [DLT] edg, [ed (deer) > ed-g / eyg] {eT} sf. 1. yi; en iyi. [DLT] [KPy.] [EUTS] [Yknek] [ETY] 2. stn vasf. [ tigsizler] 3. is. Kr; kazan; yarar. [ETY] [Tekin] 4. yilik; stnlk. [Gabain] B edg gli, {eT} Dost.\\ edg yavlak, {eT} yi kt. [DLT] edglem ek, [edg-le--mek] {eT} dnl. f. [-r] 1. yilemek. 2. Geinmek, edgli, [edg-li] {eT} sf. 1. yi; stn. [EUTS] 2. yi lik. [EUTS] edglg, [edgu-lg] {eT} sf. 1. yi; stn vasfl; s tn. [EUTS] [ tigsizler] [Gabain] 2. Mnasip; uy gun. [EUTS] 3. is. yilik. [Gabain] [EUTS] edglk, [edg-lk] {eT} is. yilik. [DLT] [EUTS] edgn, [edg-n] {eT} zf. yilikle, edgrek, [edg-rek] {eT} zf. yice; biraz iyi. edgti, [edg-t] {eT} zf. yice; adam akll.1[Tekin] [ETY] [EUTS] edhan, [Ar. edhn jUM] {OsT} sf. Srnlecek gzel kokulu yalar, edhem , [Ar. edhem p-nl] {OsT} is. K ara yaz at. edhine, [Ar. duhn (duman) > edhine {OsT} is.

edi3, [edi] {az} is. By. [DS] edi4, [ede / edi] {az} nl. Dinle! anlam nda syle nir. [DS] edi5, [Ar. edi jjI ] (edi:) {OsT} is. 1. Kk kap. 2. sf. (Kii iin) kk fakat belal, edib, [Ar. edb / edbe e-o l / 4~ot] (edi. b) {OsT} sf. -* edip. edibane, [Ar. edb + Far. -ne (ediba:ne) {OsT} zf. 1. Terbiyeli ve nazik olarak. 2. B ir yazara yak r biimde. ediben, [et-mek > ed-iben] {az} sf. Yapan; eden. [DS] edig, [ed-ig / it-ik] {eT} is. 1. Hazrlk. 2. Dzen; usul. 3. Durum; hl. 4. Ss. edigey, [Tatar, edigey] {az} is. Amca. [DS] ediglig, [etig-lig / edig-lig] {eT} sf. -* etiglig. edigsiz, [etig-siz / edig-siz] {eT} sf. -* etiksiz. ed ik 1 -i [eT. etk > edik sS\{eAT} {OsT} is. 1. Yu , muak ve renkli sahtiyandan yaplm, sokaa karken veya yolculukta giyilen ksa konlu izme; kyl izmesi. 2. Kadn ayakkabs. 3. {az} ocuk ayakkabs; patik. 4. {az} Mest. S. {az} Ksa konlu yn orap. 6. {az} Kyl yemenisi; pabu. 7. {az} Terlik. 8. {az} Ayakkab. 9. {az} Fotin. 10. {az} K arda yrm eye yarayan ayakkab, edik bam ak, {eAT} Edik.\\ edik ddk, 1. te be ri; ne varsa. 2. Kk. 3. Beceriksiz. edik2, -i [? edik] {az} is. Arlarn ayanda topla nan sar renkli mum; polen, ed ik , -i [Erme, hedig => hedik > edik] {az} is. M sr yarmas. [DS] edik4, -i [et-mek > ed-ik] {az} is. lgi. [DS] ediki, [edik-i j ?^So^l] {eAT} {OsT} is. Ayakkabc; _ mesti; kundurac, ediklem ek, [edik-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i) -yor] 1. Salacak hayvann memelerini ovuturmak. 2. (Buza veya kuzu iin) anasn emerken burnu ile drtklemek. 3. Salan inek veya koyunu ikinci kez bir daha samak. 4. nei samadan nce veya biraz sadktan sonra buzasn emzirmek. [DS] edikm ek, [ed-ik-mek] {eT} gl. f. [-r] 1. Baarmak. [EUTS] 2. Elde etmek; retmek; husule getirmek. [Gabain] [EUTS] 3. dnl. f. M eydana getirmek; hu sule gelmek. [Gabain] [EUTS] 4. Gelimek; by mek. [DLT] 5. yi hlde olmak. [Clauson] edikt, [Lat. edictum > Alm. Edikt] is. 1. Resm ka rarname. 2. Skynetim emri, ediktirmek, [edik-tir-mek] {az} gl. f. [-r] -* ediklemek. [DS] edilgen, [et-mek > e(t)-il-gen] sf. 1. Edilme duru munda bulunan. 2. Olaylar tepkisiz karlayan. 3. K endi kararyla deil de bakasnn etkisi ile ey lemde bulunan; pasif. 4. (Kii iin) bir giriimde

Dumanlar. -edi, [-ad / -edi] {eAT'} ek e. -* -ad, ed i1, [edi] {eT} zf. 1. Hi; asla. [ETY] 2. Tamamyla. [ETY] edi2, [eT. et-m ek > et-ig / et-ik > e(t)-i] {az} is. 1. B ir i yapma. 2. Yaplan i. 3. Yapl; yapm a bi imi. [DS]

a m

s u t . im

ED

etkin olarak rol almayan. 5. dbl. (zne iin) cm lede eylemi yapmasna ram en belli olmayan; mehul. S1 edilgen by, folk. Zararl d etkileri uzaklatrmaya, bu zararlara kar savunm aya ve y a bunlardan kanmaya yn elik biiy. || edilgen at, dbl. -il" veya -in ekleriyle kurulan, zne nin yaplan iin etkisi altnda kaldn belirten fiil ats.\\ edilgen fiil, dbl. Edilgenlik eklerini alm olan, znesi belli olmayan fiil. edilgenleme, [edilgen-le--me] is. 1. Edilgen duru muna gelme. 2. dbl. Etken bir biim in edilgen bi ime gemesi, edilgenlemek, [edilgen-le--mek] dnl. fi [-ir] 1. Edilgen durumuna gelmek. 2. dbl. Etken biimde iken edilgen biime gemek, edilgenletirilmek, [edilgenle-tir-il-mek] edil, fi [ir] 1. Edilgen durumuna getirilmek. 2. dbl. Etken biimde iken edilgen biime geirilmek, edilgenletirmek, [edilgenle-tir-mek] gel. fi', [-ir] is. 1. Edilgen duruma getirmek. 2. dbl. Etken biimde iken edilgen biime geirmek, edilgenlik, -i [edilgen-lik] is. 1. Edilgen olm a du rumu. 2. Olaylar tepkisiz karlayan kiinin tutu mu. 3. Bir ite giriken veya bizzat yapa olmama durumu. edilgi, [et-mek > e(t)-il-gi] is. Dtan gelerek bir ey zerinde deiiklie yol aan etken; infial, edilgin, [e(t)-il-gin] sfi 1. Etkin ve yapc deil de alc durum da olan; mnfail. 2. Bir edilginin etki sinde kalan. edilginlik, -i [edilgin-Iik] is. 1. Edilgin olm a duru mu. 2. Bir edilgi etkisinde kalm a durumu, edille, [Ar. delil (sebep; klavuz) > edille (OsT) is. 1. Klavuzlar; deliller. 2. Bir konuyu veya dava y ispat etmeye yarayan belgeler; sebepler. S edille-i akliye, {OsT} Akla, kanuna uygn, salam deliller.\\ edille-i asliye, {OsT} isi. slam hukuku nun, K u r an, snnet, icma-i mmet, kyas- fukahadan ibaret olan drt ana dayana; edille-i e r iye.\\ edille-i eriye, -* edille-i asliye, edilme, [etmek > e(t)-il-me] is. Edilm ek eylemine urama; yaplma, edilmek, [etmek > e(t)-il-mek] yard. edil. fi. [-ir] Et mek eylemine uramak; etm ek fiiline konu olmak; yaplmak. edim', [et-mek > e(t)-im] is. 1. Yaplm, gerekle mi i; amel; fiil; performans. 2. luk. Alacaklnn talep edebilecei, borlunun da demek zorunda olduu davran. 3. fiel. Gerekleme durum unda anlam kazanan ve kavranr olan, insann bilinli olarak yapt tek tek davranlar; amel; fiil. 4. dbl. Kullanm. S 1 edim bilim i, Konumacnn edimde kulland gdleme, tepki, etkileim gibi olgular inceleyen bilim dal; pragm atik. || edim sz, dbl. Bir konumacnn dinleyiciyi etkileyen; olum lu ve

y a olumsuz tepki vermesine (edimde bulunmasna) y o l aan szleri. edim 2, [Ar. edimme (deri) > edim jh.jI] (edi:m) {OsT} is. 1. lenmi deri. 2. Yz; sath. S edm-i arz, Yeryz. edimci, [e(t)-im-ci] is. 1. Edimde bulunan kii veya grup. 2. Toplumsal etkileimde bulunan bireyler den her biri; fail; aktr, edimek, [edi-mek] {eT} g sz .fi [-r] Yksekte olmak. [KPy.] edim lem e, [e(t)-im-le--me] is. fiel. 1. Erkten edime geme durumu. 2. G durumundan gereklie ge i. edimli, [e(t)-im-li] sfi. 1. Edimi olan; edim sahibi olan. 2. Edime dayanan; amel; uygulamal. 5> edimli olarak, Edime dayal olarak; fiil; bilfiil. edimme, [Ar. edimme -col] {OsT} is. Derinin ikinci tabakas. <5 edim me-i dahil, by. deri. edimsel, [e(t)-im-sel] sfi. 1. Edim niteliinde olan. 2. Gerek olarak var olan; somut; bilfiil; fiil. 3. dbl. Bir konumacnn sylediklerinden dinleyiciyi etki leyen; yapma eylemine yneltici (edimde bulunm a sna neden olucu) nitelik tayan; gerekletirici. 4. fiel. Gereklemi olan; fiil. S edim sel bileen, dbl. Konumac ile gstergeler arasnda banty gerekletiren bileen; kullanm sal bileen. edim selletirme, [e(t)-im-sel-le--tir-me] is. fiel. Olabilir durumdaki bir olguyu geree evirme; gerekletirme; uygulama; edimsel klma, edin, [ad-m / edin] {eT} zfi. Baka; bundan baka; d nda. [DLT] edin, -ci [et-mek > e(t)-in-] is. Edinilen ey; mktesebat. edindirmek, [edin-dir-mek] {az} gl. fi. [-ir] -* ediklemek. edinilm e, [et-mek > e(t)-in-il-me] is. Sahip olunma; edinilmek eylemi, edinilm ek, [et-mek > e(t)-in-il-mek] edil. fi. [-i] Edinm ek eylemi yaplmak, edinim, [et-mek > e(t)-in-im] is. 1. Edinme ii; sahip olma. 2. Kazanma; iktisap. 3. bsy. Bilgisayarda y rtlecek bir ilem iin gerekli olan bilgileri alma. 4. dbl. Bir dili konuan kiiye bu dili baar ile kul lanabilmesi iin gerekli beceri ve bilgiyi kazand ran faaliyetlerin tm, edinme, [et-mek > e(t)-in-me] is. Sahip olma, kazan ma; edinm ek eylemi, edinm ek, [eT. et-mek > et-in-m ek > ed-in-mek iliil] gl. fi. [-ir] 1. Herhangi bir yolla sahip olmak; ka zanmak. 2. Kendine salamak; kendini o nesneye sahip klmak; iktisap etmek. 3. {eAT} Yapnmak, edinsel, [edin-mek > edin-sel] sfi. Sonradan edinilmi olan. S edinsel hastalk, Kaltm veya bir organik

ED

M IiiM S M
l dualar. |j| ed iye-i m esure, {OsT} 1. Hz. Muham m ed (sa) ve dier slam byklerinden aktar larak gelen dualar. 2. H adislerdeki dualarn okun ma artlan ve ka defa okunacaklarn aklayan kitaplar. ediz, [edz] {eT} sf. 1. Yce; yksek. [EUTS] [KPy.] [DLT] 2. Geni; engin; [Yknek] 3. is. Y ksek yer; her eyin yksei. [DLT] 4. Ouz boyundan bir ko lun ad. [EUTS] B ediz tag, {eT} Geit vermeyen yksek da. [DLT] edizlenmek, [ediz-le-n-mek] {eT} dnl. f [-r] Engel grmek; sarp saymak. [DLT] edizlik, [ediz-lik] {eT} is. Ykseklik. [DLT] edlelmek, [ed-le-l-mek] {eT} edil. f. [-r] 1. Islah olunmak. [DLT] 2. Aratrlmak. [DLT] edlem, [Ar. edlem jbl] {OsT} s f (Kii iin) kara yaz; siyah. edlem ek1 [ed-le-mek / ey-le-mek] {eT} gl. f. [-r] 1. , Topra ilemek; ift srmek; ekmek. [Yknek] 2. Kurmak; yapmak; eylemek. edlem ek2, [ed-le-mek] {eT} gl. f . [-r] 1. Deer vermek; ehem m iyet vermek. [DLT] 2. A kim a ge tirmek. [DLT] 3. lk hline getirmek. [DLT] 4. Tesir etmek. [DLT] edlemek, [ed-le--mek] {eT} ite, f. [-r] 1. Sayg dolaysyla birbirini aramak, sormak. 2. Birbirine karlkl ikramda bulunmak. [DLT] edletmek, [ed-le-t-mek] {eT} gl. f. [-iir] yiletir mek; slah ettirmek. [DLT] edlig, [ed-lig] {eT} sf. 1. M reffeh; varlkl; servet sahibi; zengin. [EUTS] [Gabain] 2. Deerli; kymetli. [ETY] [Gabain] 3. Yararlanlan; yararl. [DLT] edligsiz, [ed-lig-siz] {eT} sf. Deersiz; kymetsiz. [EUTS] [Gabain] edm, [Ar. edm jO] {OsT} is. ki nokta veya nesne arasn birletirme, edinen, [Far. edmen <yol] {OsT} is. Katksz misk, edmek, [et-mek / ed-mek] {eT} gl. f. [-r] -* etmek, edmiga, [Ar. dim a > edmia ^ M ] {OsT} is. Beyin ler. edm, -m [Ar. dem > edm <oi] {OsT} is. Gzya lar. edna, [Ar. den (alak)> edn UM/ ^.sl] (edna:) {OsT) sf. 1. En alak; en aa. 2. En baya; en adi. 3. ok kk; ok az. ednas, [Ar. edns ^U jl] (edna:s) {OsT} is. 1. Pislik ler. 2. sf. (Kii iin) apknlar; aalk olanlar, ednetm ek, [adn--t-mak > edne-t-melc] {eT} gl. f. [r] Bulunduu hlden baka bir durum a getirmek; deitirmek. [DLT] edometre, [Fr. ffidometre] is. Topran skma duru munu lmeye yarayan alet.

bozukluk olmadan edinilen hastalk.\\ edinsel ba klk yetersizlii, ADS. edinti, [edin-mek > edin-ti] is. Edinilmi, kazanlm ey. edip, -bi [Ar. edeb > edb y*-3'] {OsT} sf. 1. Edepli; terbiyeli. 2. yi eitilmi. 3. Edebiyatla uraan. 4. is. Edeb eser meydana getiren; yazar; air. 5. /az} Kurul. [DS] edipyatmak, [et-mek+ yat-mak] {az} gl. f [-ar] Yapp durmak; srekli yapmak. [DS] edir, [?edir] {az} sf. Zayf; hastalkl. [DS] edirem, [er-dem / edirem] {eT} is. 1. Erkeklik; erkek kalitesinde; kuvvet; kabiliyet; g. [EUTS], [Gabain] 2. Fazilet, erdem. [Gabain] [EUTS] [EUTS] edirgudur, [edir+gudur] {az} sf. Karklk. [DS] edirm ek, [ad-r-mak / edirmek / drmek] {eT} gl. f. [~r] Seip ayrmak; ayrmak. [DLT] edirtmek, [edir-t-mek] {az} gl. f. [-ir] -* ediklemek. [DS] edisyon, [Fr. dition] is. Basm. B edisyon kritik, Tenkitli basm. ed i1 [et-mek > ed-i] is. 1. Etm ek eylemi ve biimi. , 2. ; faaliyet; eylem; hareket. edi2, [edi / idi] (idhi) {eT} is. Kap kacak; anak mlek. [EUTS] ediJ, [et-i / ed-i ?] {az) is. Grlt. [DS] edietm ek, [e(t)-i-et-mek] {az} gl. f [-ir] Yans lamak; benzetlemek. [DS] ediken, [eyit-mek > eyit-i-ken > edi-ken] {az} sf. Fler sze cevap veren; hibir szn altnda kalm a yan. [DS] edim ek1, [et-mek > e(d)-i-mek] ite, f. [-ir] 1. Birlikte yapmak; yapma etme iinde yardmlamak. 2. Karlkl birbirine yapmak. 3. {az} Cinsel ili kide bulunmak. [DS] edim ek , [eyit-mek > eyi(t)-i-mek > edi-mek] {azj ite, f. [-ir] 1. Sz atmak; tartmak. 2. B yklerin szne saygszca karlk vermek. 3. (Kadnlar iin) aralarnda ekimek. [DS] editlemek, [edit-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. (Kuzu, buza vb. iin) anasn yalancktan em mek. 2. Yavrusu lm hayvan oyalayarak stn samak. [DS] editmek, [edit-mek] {eT} gl. f. [-r] 1. Yapmak; et mek; kurmak. 2. {az} Buzay ok nceden em dirmek. [DS] editr, [Lat edere (karmak, yaymak) > Fr. diteur] is. 1. Yaymlayc; nair. 2. Basmc; tabi, editrlk, -ii [editr-lk] is. 1. Editrn ii. 2. Y a ymclk. edittirm ek, [edit-tir-mek] gl. f. [-ir] -* ediklemek. ed iye, [Ar. du > ediye -ut^l] (ed-iye) {OsT} is. D u alar; yalvarmalar. B ediye-i hayriye, {OsT} Hayr

l i l MCE S M . 16 35
edra, -a [Ar. edra' >sl] jOsT} s f 1. (Hayvan iin) ba kara, vcudu beyaz. 2. Hecin, edred, [Ar. edred ^j^i] {OsT} sf. Disiz. edrek1, -i [Far. edrek i_pl] {OsT} is. Taze zencefil. edrek2, -i [? edrek] {az} is. K alayc ve demircile rin atei kartrm akta kullandklar demir ubuk. [DS] edrem 1 [er-dem / edirem] {eT} is. 1. Erkeklik; erkek , kalitesinde; kuvvet; kabiliyet; g. [EUTS]. [Gabain] 2. Fazilet, erdem. [Gabain] [EUTS]. 3. zf. Erkeke. edrem2, [Ar. edrem p>l] {OsT} sf. 1. (Kii iin) dileri dklm. 2. (Nesne iin) dmdz. edrem3, [Far. edrem pal] {OsT} is. Eyer altna konu lan kee. edremlig, [ed-(i)r-em-lig] {eT} sf. Erdemli; muktedir; faziletli, [Gabain] [EUTS] edreng, [Far. edreng <>>'] {OsT} is. Sknt; musibet, edriye, [Fr. trier] is. -* etriye. edsak, - [Ar. edsak azl. edsem, [Ar. edsem (il] {OsT} sf. (Nesne iin) pek yal. edser, [Ar. eder jil] {OsT} sf. (Kii iin) gafil. edsiz, [ed-siz] {eT} is. 1. Cisimsizlik; cisman olm a ma; m add olmama. [ tigsizler] 2. sf. Yararsz; faydasz; istifadesiz. [ETY] [EUTS] 3. Gereksiz; l zumsuz. [EUTS] edk, - [et-k / ed-k il-l] {eT} {eAT} {OsT} {az) is. 1. Ayakkab; pabu. [ETY] [DS] 2. -* edik. S edk ddk, {az} 1. Ufak tefek eyler; te beri; u bu. 2. Kk. 3. Beceriksiz. edldemek, [edik-le-mek / edk-le-mek] {az} g l . f [-r] [-l()-yor] 1. Ediklemek. 2. (Buza iin) an nesinin mem esinden azar azar st emmek, edlddl, [? edil+ddl] {az} s f Geim sknts eken; yoksul; fakir. -edr, [-ad u r/ -edr] {eAT} ek. e. -* -adur. edrkudr, [? edr+kudr] {az} is. Dedikodu, edz, [dz / ediiz] {eT} sf. 1. Yce; yksek. [EUTS] 2. Ouz boyundan bir kolun ad. [EUTS] edva, -ai [Ar. d> edv (-b-5'] (edva:) {OsT} is. Dert ler; hastalklar; illetler, edvar, [Ar. devr > edvar jIjjI] (edva:r) {OsT} is. 1. Devirler; zamanlar; alar; asrlar. 2. Daire. 3. D o u musikisi kurallarn inceleyen eser, edvr- sabka, {OsT} Gemi zamanlar.\\ edvar musikisi, {OsT} mz. Trk halk mzii. edve, [Ar. edve manl. {OsT} sf. (Kii iin) gz du {OsT} sf. (Kii iin) byk

EFA

edviye, [Ar. deva > edviye ^.jj!] {OsT} is. lalar, fi1 edviye-i mukvviye, {OsT} Kuvvet uruplar.\\ edviye-i messire, {OsT} Etkili i!alar.\\ edviye-i nebatiye, {OsT} Bitkisel ilalar. edyak, - [Ar. dik > edyk iSla!] (edya:k) {OsT} is. Horozlor. edyan, [Ar. dn > edyn o M ] (edya:n) {OsT} is. D in ler. edyar, [Ar. deyr > edyr jM ] (edya:r) {OsT} is. K i liseler; manastrlar, ee, [ee / ee] (e -e) {ocuk d.} is. 1. Byk aptes; kaka; bok. 2. sf. Kt; irkin; berbat. e f1, [ef (yans.)] is. Esinti, fleme, yanm a gibi hare ketleri, yrek arpntsn anlatan kk. [Zlfkar] efel-ek, ef-ele-mek, e f i l efil, efil-ti, ef-ir, ef-ir efr, ef-ir-de-mek, ef-ir-ik-li, ef-ir nefir, ef-ir fr S ef kaf i yapmak, {az} Batan savma i yapmak; stnkr i yapmak. [DS]|| efef etm ek, {az} 1. Gereksiz yere harcamak. 2. H ar vurup harman sa vurmak. ef2, [eb / eb / ew / w / y / y] {eT} is. Ev. [DLT] et a, [Ar. e f ^ 1 ] (ef-a;) {OsT} is. 1. Engerek ylan. 2. sf. mecaz. (Kii iin) kt yaradll, efadl, [Ar. fazl > efazl / efadl J-*el] (efa.dl) {OsT} is. -* efazl. efahim, [Ar. fahm et (ululuk) > efahim ^ l i l ] (efa;him, h kaim sylenir) {OsT} is. En bykler, efahis, [Ar. ufhu > efah (efa.hs, h kaln sylenir) {OsT} is. Kaya kovuklarndaki ku y uva lar. efai, [Ar. e f (engerek ylan) > efa' ^ l ] (efa:i:) {OsT} is. Engerek ylanlar, efaik, [Ar. efike > efaik aJuUI] (efa:ik) {OsT} is. Y a lanlar; uydurma szler, efail, [Ar. fi'l (i) > e fle > ef'l (efa.i.i) {OsT} is. Yaplan iler. S efil ve tefil, {OsT} I. ed. N azm da hecelerin uzun y a da ksa olmas iin sem bol olarak kullanlan kelimelerden ikisinin ad. 2. mecaz. Aruz ls kullanarak iir yazm a; aruz veznini kullanma. efakil, [Ar. efkel > efakil J^lii] (efa.kil) {OsT} is. T it reyenler; titrekler, o f al, [Ar. fi'l (i) > e f l JUsl] (ef-a:l) {OsT} is. 1. Fiiller; iler; hareketler; eylemler. 2. dbl. Fiiller; eylemler. S efl-i aklye, {OsT} Akla dayal iler; akim ileri.|j ePl-i hasene, {OsT} yi hareketler; iyi iler; gzel davranlar,|| ePl-i muzrr, {OsT} Zararl iler.|| efl-i seyyie, {OsT} K t iler. efenin, [Ar. fhn > efann j^Ul] (efa;ni:n) {OsT} is.

EFA

a e

i i M

13S6

1. Sarmak gibi birbiri iine girmi aa dallan. 2. Deiiklikler; yeni i, durum ve artlar, efarit, [Ar. ifrit > afarit o+jlip] (efa:ri:t) {OsT} is. 1. eytanlar. 2. Helekrlar; kurnazlar. 3. Hain cin ler. efatih, [Ar. efath jJ'lil] (efa:ti:h) {OsT} is. Mantarlar, efavic, [Ar. efavic jlii] (efa:vic) {OsT} is. Blkler; takmlar. efavik, [Ar. fuvk > efavik jjjlil] (efa:vi:k, k kaln sylenir) {OsT} is. Hkrklar, efaviye, [Ar. efaviye ajjI] (efa:viye) {OsT} is. Y e mee konulan baharat, efayik, -i [Ar. efke > efayik is. Yalanlar; uydurma szler, efazl, [Ar. fazl (erdem)>efddal> efazl / efadl J->UI] (efa:zl) {OsT} is. ok stn, kmil olanlar. S efzil-i ukal, {OsT} Aklllarn en bilinenleri. efci, [ev > ev-ci > efci] {az} sf. (Erkek iin) kadm gibi i gren. efcik, -i [ef (yans.) > ef-cik] {az} sf. nemsiz; deersiz; bo. S efcik kefcik, {az} e yaramayan eyler; gereksiz ve bo eyler. efdah, [Ar. fadh > efdah *sl] {OsT} sf. Daha rezil; pek rezil; en rezil. efdal1 [Ar. fazl / fadl (erdemli) > efdal , {OsT} sf. 1. En fazla; en stn. 2. En erdemli; daha er demli. efdal2, [Ar. fazl > efdl JU I] (efdad) {OsT} sf. 1. yilikler; ihsanlar. 2. Fazlalar; fazla olanlar. 3. s tn zellikler; erdemler. efdal3, [Ar. efdal] {az} sf. 1. Ucuz. 2. Kolay. [DS] efdaliyet, [Ar. efdaliyyet cJu isI] {OsT} is. Daha fa ziletli olma; stnlk; erdemlilik, efder, [Far. efder jjil] {OsT} is. 1. Amca. 2. Amca, hala, teyze ocuklar. 3. Yeenler, efdik, -i [eT. evdi-mek > e f (yans.) > ef-dik / ef-tik] {az} is. 1. eftik. 2. aba; heves. [DS] efdiklemek, [eT. evdi-mek / e f (yans.) > efdik-lemek] {az} gsz. f. [~r] [-l(i)-yor] - eftiklemek. [DS] efe, [Yun. ephevos (yiit; delikanl) ? / efendi [Tietze]] is. 1. Yiit; gen erkek; kabaday. 2. Ege bl gesinde ky yiitlerine verilen unvan. 3. Kylerde efendi, bey yerine kullanlan hitap sz. 4. Aabey. 5. Zeybeklerin yiitlik gsterenlerden kendilerine setikleri bakan. 6. mparatorluk dneminin sonla rna doru Bat A nadoluda ortaya kan ete reis lerine verilen isim. 7. {az} Aabey. [DS] 8. {az} Dede. [DS] 9. {az} oban kpei. [DS] 10. {az} (efa.yik) {OsT}

s f Evsiz barksz; isiz gsz. [DS] 11. {az} iinl. Kadnlarn erkeklerini am akta kullandklar seslenme nlemi. [DS] 12. {az} Kadnlarn kayn biraderini armakta kulland seslenme nlemi. [DS] S efe yry, Atn ban dikerek gsterili bir biimde yrmesi. efece, [efe-ce] (e fe ce) zf. Efe gibi; efeye yakr biimde. efedi, [ef (yans.) > ef-ed-i] {az} is. nce, saydam k t. [DS] efedik, -i [eT. evdi-mek > e f (yans.) > ef-ed-ik / ef dik] {az} is. Zaman geirmek iin gereksiz ve nemsiz bir ile urama; oyalanma, elenme. [DS] efek 1 -i [ef (yans.) > ef-ek] {az} is. 1. Toz gibi , yaan kar. 2. Saman kd. [DS] efek2, -i [Yun. efekhi] is. bot. 1. Yem bitkisi olarak yetitirilen bitki; fi, (V id a sativa). 2. Hayvan ye mi olarak yetitirilen yarm metre kadar boylu, pembe iekli ok yllk otsu bitki; korunga, (Onobrvchis viciifolia). S efek otu, {az} Korunga. [DS]' efekt, [ng. effect] is. 1. Sonu; netice. 2. Bir sanat eserinde yaratlm ak istenen etki; tesir. 3. Radyo ve televizyon yaynlarnda, tiyatro oyunlarnda, film seslendirmelerinde hareketlere bal olan seslerin doal kaynaklar dnda eitli kaynaklar yardmy la yapay olarak gerekletirilmesi ilemi, efektif, [Fr. effectif] is. 1. N akit para; hazr para. 2. Bir kurumun kadrosunda fiilen alanlarn says. 3. ekon. ek ve benzeri tahsil edilebilen senetlerin dnda kalan nakit kt ve maden para. 4. eko. Dviz ilem lerinde eitli ticar senetler dndaki kt ve maden yabanc para miktar. efelek 1 -i [ef (yans.) > ef-e-le-k] {az} sf. 1. Herke , sin sylediini yapan. 2. ltifattan holanan. 3. Ace leci; ok telal. 4. Deli gibi davranan. efelek2, -i [Erme. avel => avel-lik > efelek] bot. Yapraklarndan sebze olarak yararlanlan, baz tr lerinin tohum lar ay gibi hazrlanarak iilen, pek ok eidi bulunan ok yllk otsu bitkiler; labada; gm, (Rumex alpinus, Rum ex conglomerats, Crispus, Rmex olym picus). efelekli, [ef (yans.) > efele-k-li] sf. Aceleci; telal; delice davranan, efelemek, [ef (yans.) > ef-ele-mek] {az} gsz. f. [-rj [-l(i)-yor] 1. (Rzgr iin) esmek. 2. gl. f i Yka mak. [DS] efeleni [efe-len-i] is. Efelenmek eylemi veya bii mi. efelenme, [efe-le-n-me] is. Diklenme; kafa tutma; efelenmek eylemi, efelenmek, [efe-le-n-mek] dnl. fi. [-ir] Diklenmek; kafa tutmak. efeleme, [efe-le--me] is. Efe durumuna gelme; efe lemek eylemi.

M lK tf f iI .1 3 6 7

EFH

efelemek, [efe-le-mek] dnl.f. [-ir] Efe durumuna efendim, [efendi-m] (efe'ndim) nl. 1. Bir sesleni gelmek; efe gibi olmak. veya arl karsnda "buradaym , "buyur anlam nda cevap; ne istiyorsun; ne yapmam isti efelik1 -i [efe-lik] is. 1. Efe olm a durumu. 2. Kaba , yorsun. 2. A nlalm ayan bir sz tekrarlatmak, da daylk. S efelik etmek, Kabadaylk etmek; kaba ha ok aklama istemek iin kullanlr. 3. K ar daylk taslamak.|| efelik taslamak, Diklenip kafa sndakinin ne dndn sormak iin sylenir; tutmak; kabadaylk etmeye kalkmak. ne diyorsun; sylediklerim doru mu, vb. 4. N eza efelik2, -i [ef (yans) > ef-e-le-k] sf. efelek, ket ve sayg iin sze eklenir, efem, [efe + -m] iinl. Efendim! efendimiz, [efendi-miz] is. Hz. M uhammet, padiah efemine, [Fr. effemine] is. 1. Grn ve davran ve yol gsterici olarak kabul edilen tarikat eyhle bakm ndan kadna benzeyen erkek. 2. sf. (Erkek irinden bahsederken kullanlan sayg sz, in) kadnlara zg davranlar olan; erkek ilerin efenk, -gi [Yun. efekhi] {az} is. bot. Kurutulup k den uzak kalan; hanm evlad. n hayvanlara yedirilen bir tr yabani burak otu, efen1 [ef (yans.) > ef-en] {az} sf. (Kii iin) ok , (Viciaperegrina). [DS] gdklanan. [DS] efer, -rri [Ar. eferr _^l] {OsT} sf. Pek kac; ok ko efen2, [Ar. ehven] (e.fen) {az} sf. Kolay. [DS] an. efendi, [Yun. authentes (sahip) > efentis => efendi] (efe ndi) {OsT} is. 1. Eskiden ehzadeler, din adam efervesan, [Fr. effervescent] sf. (la iin) kabaran; kaynayan. lar, eitim grm kim seler iin bay" anlamnda kullanlan unvan. 2. Bugn iin olduka yal kim efetufa, [ef (yans.) > efe+tufa] {az} is. Sigara. [DS] seler iin kullanlan b a y anlam nda kullanlan efeyik, -i [veyik] {az} is. Kumru. [DS] unvan. 3. Sahip; iye. 4. (Kadn iin) bey; koca. 5. effaf, [Ar. effaf ^UI] (effaf) {OsT} is. 1. (Kii iin) (Hizmetiler ve uaklar iin) evin alan erkei; ok o f eken. 2. Skntl; kederli. hizmeti grlen adam. 6. sf. Kibar; saygdeer; ter effak1 [Ar. effak jlsl] (effak, k kaln sylenir) {OsT} , biyeli; nazik; ince; elebi. 7. nl. (Erkekler iin) seslenme sz. S efendi adam, Dzenli, derli top sf. (Tccar iin) btn dnyay gezen. lu ve evresine saygl kimse.\\ efendi ahlak, Ni- effak2, -ki [Ar. ifk > effak JU!] (effa.k) {OsT} sf. A etzsche nin egemen, hr ve gl insana ait olan r iftirac. kk ve deersiz eyleri hesaba katmama, aldr efgaf, [ef (yans.) + gaf] {az} is. teberi. [DS] etmeme gibi yaam a tutumuna verdii ad.\\ efendi biimi, Daha ok okumu kesimlerce tercih edilen efgan, [Far. figan > efn OUsl] (efga.n) {OsT} is. A c bir fe s tr. || efendi daim iz, {OsT} tar. m parator ile barma; strapla inleme, luk dneminde padiahlarn eyhlislamlara hitap efgne, [Far. efgne ^\Ss\] (efg:ne) {OsT} sf. (Cenin sz.\\ efendi efendi, Uslu uslu; terbiyeli olarak.|| iin) dk. efendi gibi yam ak, Rahat ve huzur iinde yaaak. || efendiden bir adam, Efendi grnl bir efgr, [Far. efgr jlSil] (efg.r) {OsT} sf. 1. Yaral; adam; kibar erkek.|| efendi kaps, Yenieri ktibi incinmi; ktrm; mustarip. 2. Yorgun. 3. is. nin yannda alan yazclar.\\ Efendiler gtr znt; tasa; efkr, fi1 efgr etmek, {OsT} Yarala sn! arld zam an E fendim !" diye cevap ve mak; zmek. || efgr- mey, {OsT} ok sarho; iki rip de gitmeyen kiiye sylenen l! anlamnda nin etkisi ile arlam.|| efgr olmak, {OsT} Yara beddua sz.|| Efendim e syleyeyim! Konuurken, lanmak; incinmek. sylenecek sz bulamaynca vakit kazanmak iin -efgen, [Far. efkenden > -efken / -efgen jil] {OsT} sylenir.|| Efendim nerde, ben nerdeyim. Ben ne sf. 1. Dren; ykan; deviren. 2. son ek. Farsa sylyorum, siz ne anlyorsunuz? anlamnda y a isimlerin sonuna gelerek den, dren; ykan, knma sz. ykc anlam nda birleik sfatlar yapan son ek. efendibaba, [efendi+baba] (e fe ndibaba) {OsT} is. Eskiden baz ailelerde ocuklarn babalar, gelinle efgende, [Far. efkenden > efkende / efgende oj-dl] {OsT} sf. 1. Yklm; ykk. 2. mecaz. aresiz; d rin de kayn babalar iin kullandklar ifade, m. 3. mecaz. lc. efendicazm, [efendi-ceiz-im] nl. Konum a sra snda, uzun aklamalar yaplrken beklem ek zo efgendeg, [Far. efgende-g! J f-t&i] (efgendegi;) runluluu duyulunca zam an kazanm ak iin cmle {OsT} is. Dknlk, ler arasna sokuturulan ara sz; azizim; mirim, efha, [Ar. feh > efh *U*st] (efha:) {OsT} is. Y e efendice, [efendi-ce] (efe'ndice) zf. Efendi gibi; meklere eni vermek iin konulan ot tr baharat efendiye yakr biimde, lar. efendilik, -i [efendi-lik] (efe ndilik) is. 1. Efendi ol e fh an 1 [Ar. fahmet (ululuk) > fahm > efham p^il] , ma durumu. 2. Efendiye yakr davran.

EFH

IMIMtSM. eilti, [ef (yans.) > ef-il-ti] {az} is. 1. Y rek arpn ts. 2. Serin serin ve hafiften esen rzr. [DS] e tin 1, [ef (yans.) > ef-in] sf. Danklk, karklk bildiren yansmal gvde. efin tefin, {az} 1. Harap: bitik; yok. 2. Darmadank: karmakark. [DS]j| efin tefin etm ek, {az} D arm adank et mek; altst etmek; dkp samak; karmakark etmek. [DS]jj efin tefin olm ak, {az} Harap olmak; bozulmak. |j efin tofu n , {az} ok yorgun. efin2, [Ar. kefen => ketin > efin ?] {aa} is. Kefen. [DS] e f in \ [Ar. efyn] {az} is. \ . Haha tohumu. 2. A r d meyvesi. [DS] efin4, [Ar. ef jj f ] (efi:n) {OsT} sf. 1. (Kii iin) bo kafal. 2. (Ceviz iin) rk, efir, [e f (yans.) > ef-ir jil] {az} is. Nefes; soluk. [DS] 0 efir efir, {az} (Rzgr iin) hafifi hafifi serin serin esme durumu. [DS]|j efir k fiir, {az} Rastgele; ne gelirse; dnmeden. [DS]|| efir k f r etm ek, {az} Kzgnlkla azna geleni sylemek; kfretmek; svmek. [DS]j| efir nefir, {az} (Rzgr iin) karla kark. [DS]|| efir n e fir etm ek, Kzgn lkla azna geleni sylem ek.j| efir f r, {az} 1. Hava akm. 2. A b u k sabuk. [DS] 3. {eAT} Rastgele eyler; te beri. efirdem ek, [ef (yans.) > ef-ir-de-mek] {az} gsz. fi [-r] [-d(i)-yor] (Rzgr iin) hafif hafif esmek. [DS] efirge, [efir-ge] {az} is. Aalarn iekleri dk lnce grnen kk meyvecikler. [DS] efirikli, [ef (yans.) > ef-ir-ik-li] {az} sf. I. Aceleci. 2. Dncesiz. [DS] efirti, [ef (yans.) > ef-ir-ti] {az} is. 1. Yrek arpn ts. 2. Serin serin esen rzgr, efi nefi, [ef+nefi] {az} is. K uru veya taze olarak eitli yemi. [DS] efiyen, [Ar. efyn] {az} is. 1. Haha tohumu. 2, Ttn tozu. [DS] efjl, [Far. efjl usjsl] (efj:l) {OsT} is. 1. Kkrtma. 2, sfi Dank. efk r- fu k a ra , {OsT} Yoksullarn en e fk a r1, [Ar. fakr > efkar-jUsi] {OsT} s f En fakir; ok yoksul. S yoksulu.

{OsT} sf. 1. En onurlu. 2. En yce; en ulu. 3. ok nl. efham 2, [Ar. fehm > eflm pLjit] (efha:m) {OsT} is. Anlaylar; idrakler, efhas, [Ar. fahs > efhs d>Uj(] (efha:s) {OsT} is. N es nelerin i boluklar, efhaz, [Ar. falz > efhz U il] (eftacz) {OsT} is. Ya kn hsmlar; akrabalar, efhem , [Ar. fehm > efhem ~$sl] {OsT} sf. ok abuk anlayan; en anlayl, e f i, [Ar. e f i /' e f a {OsT} is. 1. Engerek ylan. 2. mecaz. Ylan gibi; kt huylu kimse, ff e f i- i m celcel, {OsT} zool. ngrakl ylan.|j e fi-i m n ak k a, {OsT} Alaca renkli engerek ylan. efid, [Ar. efid Jil] {OsT} sf. 1. vc; methedici. 2. (Nesne ve durum iin) alas; alacak, e f ide, [Ar. fud > e f ide o_ui\] (efiide) {OsT} is. K alp ler; yrekler; gnller. <5ef ide-i hlise, S a f kalp ler; temiz gnller. efiji, [Fr. efgie] is. M etal para ve madalyalar zerin de bulunan insan resmi, S efiji h ak k , Herhangi bir kimseye para zerine resmini koyma yetkisini veren hak. efika, [Ar. efka JI] (efv.ka) {OsT} sf. Fena; kt, efike, [Ar. efike^SLil] (efr.ke) {OsT} is. Yalan; iftira. efil!, [ef (yans.) > ef-il] is. Esme, dalgalanma, acele etme, tela bildiren yansmal gvde, S efil efil, {az} 1. (Yanma iin) cayr cayr. 2. Acele ile; te lala. 3. Salkm saak. 4. (Rzgr iin) h a fif h a fif ve tatl tatl esi. 5. Sa, giysi gibi eylerin rzgr da dalgalanma biimi; ifl ifil. [DS]|| efil efil es m ek, (Rzgr iin) yazn serin serin ve h a fif h a fif esmek. || efil efil etm ek, {OsT} Rzgrda dalgalan mak]] efil ttfttl, {az} 1. Oyunda rakibin ansn krm ak iin sylenen bylii sz. 2. Yalan sz. [DS] efil2, [Yun. fillon] is. 1. ok kk ve taze bitki yap ra. {az} (ayn) 1. sf. (Bitkiler iin) birdenbire byyverm i olma. 3. Temiz; parlak. 4. Gzel; eki ci. S efil efil, {az} 1. Temiz; parlak. 2. Gzel; ekici. 3. (Bitkiler iin) lzl bir ekilde dal budak salm a ve bymesi durumu.. [DS] efildem ek, [ef (yans.) > ef-il-de-mek dUjJil] gsz. fi [-r] [-d(i)-yor] 1. Titremek; {OsT} (ayn). 2. Korku ve heyecan sebebiyle yrek arpmak, efilem ek, [ef (yans.) > ef-il-e-mek] {az} gsz. f i [-r] [-l(i)-yor] 1. (Y rek iin) korku veya sevin y znden arpmak. 2. (Bitki ve dallar iin) hafif esen rzgrn etkisi ile dalgalanmak. 3. (Rzgr iin) hafif hafif esmek. [DS] efilenm ek, [ef (yans.) > ef-il-le-n-mek] {az} dnl. fi. [-ir] Korku yaylmak. [DS]

e fk r2, [Far. efgr (yara)jlsl ] (eflc:r) {OsT} is. 1. Kuruntu; znt; tasa. 2. Kayg; endie; merak. 3. ki imee gtren ruhsal durum. S efk r d a tm ak, znty gidermek; neelenmek,|| e fk r etm ek, {OsT} Endielenmek; kayglanmak. e f k r , [Ar. filer > efkr jlSil] (efkr) {OsT} is. F i kirler; dnceler. S efk r- liye, {OsT} Yiice f i kirler]] e fk r- sah h a, {OsT} Doru dnceler. efk ru m u m iy e, [Ar. efkr- ummyye v > j j l S l ]

raiiKsm.1369
(efkrumu:mi:ye) jOsT} is. Bir konu zerinde hal kn gr ve dncesi; kamuoyu, efkrlan , [efkr-la-n-] is. Efkrlanm ak eylemi ve biimi. efk rlan m a, [efkr-la-n-ma] is. Kayglanma, tasa lanma; efkrlanmak eylemi, efk rlan m ak , [efkr-la-n-mak] dnl. f [-r] Tasa lanmak; kayglanmak; kuruntuya kaplmak; z l mek. efkrl, [efkr-l] sf. 1. Tasalanm; tasal, 2. Kaygl; kara dnceli. 3. zgn, efkelem ek, [ef-ke-le-mek / ev-ke-!e-mek] {az} gl. f M [-l(i)-yr] Hrpalamak; ezmek; altna almak, -etken, [Far. etkenden > -efken / -efgen j l ] {OsT} sf. -efgen. efkende, [Far. efkenden > efkende / efgende {OsT} s f-* efgende. efker, [Far. efgr jlSsI] {az} is. fke; kzgnlk. [DS] efkere, [ev + ger-i ?] {az} is. Evlerin nnde bulu nan etraf evrili birka dnmlk toprak paras. [DS] eflah, [Ar. eflah ^Ail] {OsT} sf. 1. En ok kurtulua eren; kurtulua ok eren. 2. N im ete en ok kavu an; nim ete daha ok ulaan, e il ak. -k [Ar. felek > eflk (efl.k) {OsT} is. 1. Felekler; gkler; semalar. 2, mecaz. Talihler; baht lar. S eflak-i klliye, {OsT} Yeryzn evreleyen biiyiik kreler.\\ eflke ser ekm ek, ok yksek olmak; ba gklere ermek.\\ eflk-ins, {OsT} Ast ronomi bilgim; g k bilimci. E flak, [Slav, vlah iiUsl] (efl:k) {OsT} is. 1. Balkan larda, Latin kkenli bir dil konuan bir kavim . 2. m paratorluk dneminde Rom anya topraklarna verilen ad. 3. Bugnk Rom anyann bir ksm olan bir Osmanl vilayeti. E flakn, [Slav, vlah > Ar. eflk-n j'.S'tAil] (efl:ka:n) {OsT} is. Orta ada eitli istilalar srasnda dalara ekilen, Osmanh fetihleri ile kylere inen ve yerleen Srbistan, M akedonya ve Bulgaris tanda yaayan bir ksm halk, eflak, [Ar. eflk (efl.ki:) {OsT} s f 1. G kle re mensup. 2. is. Melek, eflakiyan, [Ar. eflkiyn OU'^sl] (efl:kiya:n) {OsT} is. Melekler. eflatun, [Yun. platon (eski Yunan filozofu) > Ar. ef ltun jj]5li!] (efl:tun) {OsT} is. Leylak ile erguvan aras, ak m or renk; eflatuni. eflatun!, [Ar. efltn Eflatun renginde olan. eOec, [Ar. eflec gl] {OsT} sf. 1. (Di iin) seyrek. 2. (Kii iin) omuzlar geni; kollarnn aras ak. (efl:t:ni:) {OsT} s f

EFR

eflek, -i [ef (yar.) > ef-le-k] {az} sf. akn; kor kak. [DS] efles, [Ar. efles ^ Jil] {OsT} is. Daha zrt; en z rt; pek zrt. rd. efles-i ns, nsanlarn en z

eflud, [Ar. efld ijJit] (fel.d) {OsT} sf. (ocuk iin) yetikin, gzel ve grbz, efnad, [Ar. fened > efid abil] (efna:d) {OsT} is. h tiyarlktan bunam olanlar; bunaklar, efnan, [Ar. fenn > efnn OUl] {OsT} is. Cinsler; trler; eitler. S efnn- elvan, Renk eitleri. efniye, [Ar. fn > efniye V1 {OsT} is. Avlular, ] efor, [Fr. effort] is. Zihin ve bedence ortaya konan aba; gayret; emek, efra, -a [Ar. etra f> l] {OsT} sf. 1. (Kii iin) ku runtulu; vesveseli. 2. siz gsz, efirad, [Ar. ferd > efrd M _,si] (efra.d) {OsT} is. -* efrat. e frah , [Ar. ferh > efrh j-^UI] (efrad) {OsT} is. 1. Pililer. 2. (nsan ve bitki iin) piler, efrah , [Ar. ferah > efrah ^1^sl] {OsT} is. Sevinmeler; i almalar. efrah te, [Far. efrhten (ykseltmek) > efrahte -u^lyl] (efra.hte) {OsT} sf. 1. Yukar kaldrlm; ykseltil mi. 2. Ykselmi, efrak , [Ar. efrak 3 ^ '] {OsT} sf. Pek ayrk; pek atal. e fran , [Ar. efrn olJ\] (efra.n) {OsT} sf. Neeli; se vinli; keyifli, efras, [Ar. feres (at) > efrs .j^lyl] (efra:s) {OsT} is. Atlar; beygirler. E frasiy ab , [Far. efrsiyb / afrsiyb siya:b) {OsT} is. Alp Er Tunga. efrate, [Far. efrate 4^1^51] (efra.te) {OsT} sf. Y u kar kaldrlm; ykseltilmi; efrahte. e fra t, -d [Ar. ferd > efrd iljil] (efra:d) {OsT} is. 1. Bireyler; fertler. 2. Rtbesi olmayan askerler; erler. 3. tasvf. Manevi dereceleri ve mertebeleri am ve saylar ok az olan (Hzr, Murtaza ve Abdullah ibn-i Abbas) kiiler, efrd - aile, {OsT} Aile bi reyleri.|| e frd - askeriye, {OsT} Rtbesi olmayan askerler; neferler; erler.|| efrd - beer, {OsT} n sanln bireyleri.\\ efrd-s m stebdele, {OsT} M u vazzaflk sresini tamamlayan askerler. j[ efrd - ns, {OsT} Halk, avam. || e fra d n cam , a y arn m n i, {OsT} (Tanm iin) ayn zellie sahip olan larn hepsini iine almakla birlikte fa rkl olanlar darda brakan; eksiksiz ve fazlasz.\\ e frd -i re dife, {OsT} im paratorluk dneminde nizamiye hiz ^ '] (efra:-

EFR

H M I fflitE S M .
rlerek anlatlan hikye. 2. Eski alardan beri sy lenegelen ve olaanst olay ve kahramanlar konu alan hayal hikyeler; sylence: mitolojik hikye. 3. mecaz. Geree dayanmayan, aslsz sz ve hi kyeler. 0 efsne-e, {OsT} 1. Efsane arayan. 2. Bo vakitlerini geirm ek isteyen.{|| efsne-cy, {OsT} efsane-cu.|| efsne-cy, {OsT} Efsane * araycl.|| efsne-g, {OsT} 1. M asal syleyen. 2. Sama sapan konuan. |j efsne-gy, {OsT} -* efsne-g.|| efsne-gflyn, {OsT} Efsane anlatanlar; m asal anlatanlar; hikye anlatanlar.\\ efsne-gy, {OsT} Efsane anlatcl.\\ efsne-nvis, {OsT} M a sal yazar.|| efsne-perdz, {OsT} 1. M asal uydu ran; m asal yazan. 2. Meddah. 3. Baya romanc. || efsne-perdz, {OsT} 1. M asal uyduruculuu. 2. Baya rom anclk,|| efsne v efsn, {OsT} 1. M a sal ve by. 2. mecaz. Bo sz. efsanelem e, [efsane-le--me] (efsa:neleme) is. Ef sane durum una gelme; efsanelem ek eylemi, efsanelem ek, [efsane-le--mek] (efsa'.nelemek) dnl.f. [-ir] 1. Efsane durumuna gelmek. 2. Az dan aza sylenmek, efsaneletirilme, [efsane-le--tir-il-me] (efsa n ele tirilme) is. Efsane durum una getirilme; efsaneleti rilm ek eylemi, efsaneletirilm ek, [efsane-le--tir-il-mek] (e fsa n e letirilmek) edil. f. [-ir] Efsane durumuna getiril mek. efsaneletirme, [efsane-le--tir-me] (efsaneletirm e) is. Efsane durumuna getirme, efsaneletirmek ey lemi. efsaneletirmek, [efsane-le--tir-mek] (efsa n ele tirmek) gl. f. [-ir] Efsane durum una getirmek; ef sane nitelii kazandrmak, efsaneli, [efsane-li] (efsa n eli) sf. Efsanesi olan, efsanevi, [Far. efsnev ^ L i l ] (efsanevi;) {OsT} sf. 1. Efsaneye ait. 2. Efsane ile ilgili. 3. Efsaneye ko nu olacak kadar yaygn ve olaanst, efsar, [Far. efsr jl-l] (efsa:r) {OsT} is. Yular, efsarduzan, [Far. efsr (yular) + dzn (diken) j l j j ij L i l] (efsa:rdu:za:n) {OsT} sf. Yularclar; yular yapanlar. 0 efsr-dzn- hassa, {OsT} Saray at larnn yularlarn yapan ustalar. efsecek, -i [evs-mek > efs-ecek] {az} is. Tahl toprak, ta ve kaln samanlarndan ayrmakta kulla nlan bir tr tahta elek. [DS] efsed, [Ar. efsed j-] {OsT} sf. Pek kt; ok bozuk; en fena. efselemek, [evs-mek > efs-ele-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] -* evselemek. [DS] efsemek, [efs-e-mek] {az} gl. f. [-r] [-s(i)-yor] evselemek. [DS] efsene, [? efsene] {az} sf. Akl kt; dengesiz; budala. [DS]

metini bitiren erlere verilen isim. || efrd- mmet, {OsT} B ir toplulua dahil olan yeler. -efraz, [Far. efraten / efrhten (ykseltmek) > -efrz / -frz jly] (efra:z) {OsT} son ek. Sonuna gerildii Farsa isimlere ykselten, ykseltilm i anlam katarak birleik sfatlar yapan son ek. efrenc, [Ar. efrenc g j/l] {OsT} is. Avrupal; Frenk, efrenci, [Ar. efrenc! / efrenciye (ef-

renci:) {OsT} sf. 1. Avrupa ile ilgili. 2. Frengi has tal olan. efrenciyun, [Ar. efrenciyyn {OsT} is. Avrupallar. efrencmg, [Ar. efrenc + Far. mg is. bot. Fesleen; reyhan, efrend, [Far. efrend JJ>I] {OsT} is. 1. Ss: bezek. 2. an; eref; debdebe, efrez, [Ar. efrez jjl] {OsT} sf. (Kii iin) srt kam burumsu. efrikli, [ef (yans.) > ef-(i)r-ik-li] {az} sf. -* efrikli.
[DS]

>1] (efrenci:yu:n) ^ j\] {OsT}

efrug, [Far. efr Kjyl] (efru.) {OsT} is. Ik; ziya; nur. -efruhte, [Far. efrhten (parlatmak; yakm ak) > efrhte <ui-jj3] (efru:hte) {OsT} son ek. 1. Sonuna ge rildii Farsa isimlere .. i yanm, ..i parlatlm " anlam katarak birleik sfatlar yapan son ek. 2. sf. Yanm; parlatlm. efrue, [Far. efre vas. -efruz, [Far. efrhten > efrz (efru:z) {OsT} son ek. 1. Sonuna gerildii Farsa isimlere "-i aydnla tan, -i p a rla ta n anlam katarak birleik sfatlar yapan son ek. 2. Sonuna eklendii Farsa isimlere ...-/ tututuran, ...-iy a k a n anlam katan son ek. efruz, [Far. efrhten > efrz jjjil] (efru:z) {OsT} is. Parlt; yalm, efsa, [Far. efs / efsy Lil] (efsa:) {OsT} is. Byc; efsuncu. efsah, [Ar. fesahat (dil akcl) > efh j^tsl] {OsT} sf. Daha akc; daha dzgn; daha fasih. 0 efsh- deb, {OsT} Yazarlarn en ak dille yazan. efsak, [Ar. efsak j - i l ] {OsT} sf. En bozguncu; pek fask. efsal, -li [Ar. fesi > efsl J L il] (efsa:l) {OsT} is. A l aklar; aalk kimseler, efsane, [Far. fesne / efsne <uLjl] (efsa:ne) {OsT} is. 1. Halkn gznde ve anlatann hayal gcnde bi im deitirerek ve olaanst niteliklere brnd (efru.e) {OsT} is. Un hel

S O

. 7 1

EFT

efser, [Far. efser j-il] {OsT} is. Flkmdarlarm bala rna taktklar deerli m adenden yaplm, mcev herlerle ssl balk; ta. S efser-dh, {OsT} Ta giydiren. efsermek, [evs-er-mek ? efs-er-mek] {az} gl. f [ir] Evselemek. [DS] elsim ek, [evs-mek > efsi-mek] {azj gl. f. [-r] -* evselemek. [DS] efsin, [ev-sin / av+sin > efsin / efsn] {az} is. -* evsin. [DS] efsinti, [evs-mek > evs-inti] {az} is. -* evsinti. [DS] efsmek, [evs-mek > efs- mek] {az} gl. f. [-er] -evselemek. [DS] efsun, [Far, efsn (efsu:n) {OsT} is. By; sihir. S efsn-ger, {OsT} By yapan; sihirbaz.|| efsn-ger, {OsT} Byclk; frklk.|| efsnperdz, {OsT} Byc; afsuncu. || efsfln-perdz, {OsT} Byclk; afsunculuk. efsunkr, [Far. efsn-kr jlSo^-il] (efsunk:r) {OsT} sf. Byl; sihirli, efsunlama, [efsun-la-ma] is. Byleme; by yap ma; bylem ek eylemi, efsunlamak, [efsun-la-mak] gl. f. [-r] [-l(u)-yor] Bylemek; by yapmak; afsunlamak, efsunlanma, [efsun-la-n-ma] is. Bylenme; by yaplma; bylenmek eylemi, efsunlanmak, [efsun-la-n-mak] edil. f. [-r] By lenmek; by yaplmak; afsunlanmak, efsunlu, [efsun-lu] sf. 1. By yaplm olan; by lenmi. 2. Byl; sihirli; afsunlu, efsus, [Far. efss (efsu.s) {OsT} nl. Yazk; eyvah! efsn, [? efsin / efsn] {az} is.-*- efsin. efsrde, [Far. efsrde {OsT} sf. 1. Donmu; donuk. 2. Duygusuz, t? efsrde-dil, {OsT} Yrei donmu; duygusuz.\\ efsrde-dil, {OsT} D uygusuz luk; gnl donukluu.\\ efsrde-dim , {OsT} Bey ni donmu; dnem ez olm u.\\ efsttrde-dim, Beyin donukluu; yeteneksizlik.\\ efsrde-gn, {OsT} -* efsrdegn.|| efsrde-g, {OsT} -* efsrdeg.|| efsrde-htr, {OsT} N eesi krk; keyfi kam. || efsrde-maz, {OsT} Beyni donuk; yetenek siz; beyinsiz. || efsrde-maz, {OsT} Beyin donuk luu; yeteneksizlik,|| efsrde-mizc, {OsT} Yarad ltan souk. efsrdegn, [Far. efsrde-gn s] (efsrdeg. n) {OsT} is. Souk, duygusuz kimseler, efsrdeg, [Far. efsrde-g ^ .s ^ s l] (efsrdegi;) {OsT} is. Duygusuzluk; gayretsizlik, efal, -li [Ar. feil > efl J liil] (efa;l) {OsT} is. K or kaklar; cesaretsizler; yreksizler.

-efan, [Far. efanden (serpmek) > -efan jLsil] (efa:n) {OsT} son ek. Sonuna gerildii Farsa isimle re "saan, serpen; datan anlam katarak birleik sfatlar yapan son ek. efan1 [Far. efanden (serpmek) > efn jlis l] (ef, a;n) {OsT} sf. Saan; datan; serpen. efan2, [Far. ab-efn] {az} is. 1. eme. 2. Sidik, efanc, [Far. efn => efan-c ^ L is l] {OsT} is. K tlar, kitap sayfalarn naklarla ssleyen usta, efar, [Far. efrden (skmak) > efr jl l] (efa:r) {OsT} f. 1. Sklm. 2. is. imdiklenme, efe, [Far. efe t^il] {OsT} is. Bulgur, efun, [Far. ef n o ^iit] (efu:n) {OsT} is. Yaba. efrde, [Fer. efrde o^yiil] {OsT} sf. Sklm; p o sas karlm, efre, [Far. efre oyisI] is. z su; usare, fi1 efre-i engflr, {OsT} zm suyu. eftamintokofti, [Yun. evdominda kfte (yetmiinci kez)] is. argo. Yalan; uydurma, eftan, [Far. eftn jbsl] (efta:n) {OsT} sf. 1. Den. 2. zf. Derek. eftar, [Ar. ftr > eftr jLal] (efta:r) {OsT} is. Ba p ar makla iaret parm ak aralar, eftef, [ef (yans.) + tef) {az} sf. Gereksiz; aslsz. [DS] eften, [e f (yans.) > ef-ten / ek-ten [Tietze] {az} zf. Aslsz; dayanaksz; zayf; rk. S1 eften pften, {az} 1. Batan savma yaplm; dayanksz; derme atma; rk; deersiz. 2. Yalan yanl; aslsz. [DS] eftik1 -i \eT. evdi-mek / e f (yans.) > ef-tik / ef-dik] , {az} is. 1. Zam an geirmek iin kk bir eyle urama; kendini eleme. 2. Deersiz, kazansz ura. 3. Can skntsnn verdii dnceli durum. 4. Acele; tela. S eftii artmak, {az} Tela art mak; ar aba gstermeye balamak. [DS]|| eftii daralmak, {az} Can sklmak. [DS]|| eftik etmek, {az} 1. Zaman geirm ek iin oyalanmak; elen mek. 2. Uramak abalamak. [DS] eftik2, -i [em-mek > em-dik > eftik] {az} is. H er hangi bir koyuna emdirilen ksz kuzu. [DS] eftiklem ek, [eT. evdi-mek > eftik-le-mek] {az} g sz.f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Zaman geirmek iin oya lanmak; elenmek. 2. Telalanmak; acele etmek. 3. Biraz korkmak; heyecanlanmak; heyecandan k v ranmak. 4. Herhangi b ir ey iin endielenmek. 5. Uram ak abalamak. 6. gl. f. nce eleyip sk do kumak; inceden inceye aratrmak. [DS] eftiklenmek, [eT. evdi-mek > eftik-le-mek] {az} dnl. f. [-ir] Zaman geirmek iin oyalanmak; e lenmek. [DS]

EFT

l M T O M . )m efzar, [Far. efzar jlyl] (efiza:r) {OsT} is. 1. Ayakkab. 2. Yelken. 3. U stalarn ii gerei kulland aralar; alet edevat. 4. Yemeklere konulan bahar, efzayi, [Far. efzden (arttrmak) > -efzyi jij.'yl]

eftileme, [eT. evdi-mek > e f (yans.) > efti-le-me] { z} is. Kendi kendini oyalama. [DS] efun1, [ef (yans.) > ef-un] sf. Danklk, karklk bildiren yansmal gvde, f i efun tfun, {az} -* efm tefin. [DS] efun2, [Ar. kefen => kefn > efin / efun] {az} is. -* efm. [DS] efur, [Ar. efur jy l] (efu:r) {OsT} is. Srayp seirt me. efn, [ef (yans.) > ef-n] sf. Danklk, karklk bildiren yansmal gvde, f i efn yefn olmak, {azf arp kalmak; neye uradn bilememek. [DS] efr, [ef (yans.) > ef-r] sf. Danklk, karklk bildiren yansmal gvde, fi efr sefr, {az} 1. Olabildii kadar; olabildiince; mmkn olduu kadar. 2. stnkr. 3. Acele olarak. [DS]|| efr tefr esmek, {az} (Rzgr iin) h a fif hafifi, tatl tatl esmek. [DS] efvac, [Ar. fevc (blk) > efvc jrly '] (efva:c) {OsT) is. Blkler; ksmlar; kmeler, efvaf, [Ar. efvf ^ ly l] (efva:f) {OsT} is. nce kum a lar; nazik kumalar, efvag, [Ar. efva jy I ] {OsT} sf. (Kii iin) byk azl. efvah, [Ar. fevh (az) > efvh [y] (efva;h) {OsT} is.

(efiza.yi) {OsT} is. Artma; oalma; fazlalama, efzon, [Yun. euznos (kemeri gzel) / evznas (hafif evik)] is. Krmz fes, krmz yakal siyah ceket, beyaz fistan ve gmlekten ibaret geleneksel Yunan giysilerini giymi hafif piyade askerine on doku zuncu yldan beri verilen isim; ksa etekli Yunan askeri.
-efzud, [Far. efzden (arttrmak) > -efzd jjjsI] (efi-

zu:d) {OsT} son ek. Sonuna gerildii Farsa isimle re artran, oaltan anlam katarak birleik sfat
lar yapan son ek. efzud, [Far. efzden (arttrmak) > -efzd jjjsI] (efi-

zu.d) {OsT} sf. Artran; oaltan.


efzun1, [Far. efzden (arttrmak) > -efzn jj y l] (ef-

zu:n) {OsT} s f Fazla; ok; akn. efzun2, [Yun. euznos (kemeri gzel) / evznas (hafif evik)] is. -* efzon.
efzuni, [Far. efzden (arttrmak) > -efzn ^ jy I ] (efi-

zu:ni:) {OsT} is. okluk; fazlalk; artklk, f i efzn-yi nr, mriin okluu.

1. Azlar. 2. Menfezler; delikler, fi efvh- n- efzunter, [Far. efzden (arttrmak) > efzn-ter jjyl] (efizu;nter) {OsT} sf. Daha ok; daha fazla, riye, {OsT} Ateli silahlar)] efvh- ns, {OsT} H alk az; halkn dili. egal, [Ar. ikl => agel > egal] {az} is. Barts, efvahi, [Ar. efvh ( s*ljsl] (efva;hi:) {OsT} sf. (Halk egale, [Fr. galer] is. Eitleme, _ sz iin) aslsz, nemsiz, efveh, [Ar. efveh y] {OsT} sf. (Kii iin) n dileri uzun ve az byk, efvek, -i [Ar. efvek ilyl] {OsT} sf. Yalanc, efyal, -li [Ar. fil > efyl J t il ] (efya:l) {OsT} is. Filler, efyun, [Ar. efyn jjl] (ejyu:n) {OsT} is. Afyon, fi efyn-ke, {OsT} Afyon kullanan kimse; afyona alm. efyuni, [Ar. efyn ^y^il] (efyu:n) {OsT} is. Afyon kullanan kimse; afyon tiryakisi. -efza, [Far. efzden (arttrmak) > -efz / -feza yi] (efiza;) {OsT} son ek. Sonuna getirildii Farsa isim lere artran, oaltan anlam katarak birleik sfatlar yapan son ek. efza, [Far. efzden (arttrmak) > -efz / -feza yi] {OsT} sf. Arttran; oaltan, efzah, [Ar. fadh > efdah / efzah *al] {OsT} sf. Daha rezil; pek rezil; en rezil, efzal, [Ar. fazl / fadl (erdemli) > efdal / efzal J-isI] {OsT) sf. -* efdal1. egalit, [Ar. ulte > elt JaJU-l] (ec.li.t, t kaln

sylenir) {OsT} is. nsan yanltacak szler; yanltmacalar. egan, -nm [Ar. eann ji-l] {OsT} sf. Burnundan ko nuan; hmhm, egan, [Erme, ean (yaba)] {az} is. Ekini harmanda yaymak iin kullanlan bir tarm arac, [DS] egani, [Ar. uniye (ark) > en ^L tl] (ea.ni;)

{OsT} is. arklar; nameler,


egare, [Far. ere _> (ea:re) {OsT} is. Kandrma; lfcl] kkrtma. egarib, [Ar. erib l-ijU-I] (ega:rib) {OsT} is. 1. Ayr lk zaman. 2. Sava zaman, egavlam ak, [Erme, ega (geldim) => egav-la-mak] gl. fi [-r] [-l()-yor] argo. 1. Yakalamak. 2. A l mak. edi, [egd] (edi:) {eT} is. -* egd. egdiletmek, [ikt-le-t-mek / egdi-le-t-mek] {eT} gl. fi. [~r] Terbiye etmek; bytmek; eitmek. [EUTS] egdi, [egdi] {eT) is. Kap kacak; anak mlek. [EUTS]

1373

EG f. [-r] 1. evirmek; kuatmak. [Gabain] 2. Eir mek. [Gabain] [EUTS] 3. Takip etmek. [Gabain] [EUTS] egerti, [Erme, erti] {az} is. bot. ri yaprakl mee aac, (Salix aegyptica). egemek, [ege--mek] {eT} ite, f. [-r] 1. Eele mekte birbirine yardm etmek; birlikte eelemek. [DLT] 2. (Boa, kpek vb. iin) arpmak; bou mak; srmak. [DLT] 3. {az} ddialamak. [DS] eget, [eg-et] {eT} is. 1. Gerdek gecesi gelin iin gn derilen hizmeti kadn. [DLT] 2. az. G erdek gece si iin gelini bilgilendiren, ona yardmc olan ka dn; yenge. S egetlik kara ba, {eT} Gerdek gecesi gelinle birlikte gnderilen hizmeti kadn; sad kadn. [DLT] egetlemek, [eget-le-melc] (egetle:mek) {eT} gl. f. [r] Gveyin evine hizmeti gndermek; cariye gn dermek. [DLT] egetlenmek, [eget-le-n-mek] {eT} dnl.f. [-iir] (G e lin iin) kendisi ile birlikte gnderilen cariyeye sa hip olmak. [DLT] egetlig, [eget-lig] {eT} sf. (Gelin iin) cariye sahibi olan. [DLT] ei1, [ei] {eT} nl. Kz ocuklar iin sevgi ifadesi olarak zeki kz anlam nda kullanlan sz. [ETY] ei2, [e-mek > eg-i / e-i] {az} is. -* ei, egidm ek, [yeg (en iyi) > yeg-(i)d-mek > egi-d-mek] {eT} gl. f. 1. Beslemek; yetitirmek; bakmak. [KPy.] 2. zen gstermek. [KJPy.] 3. Terbiye etmek; bytmek; ykseltmek. [EUTS] egilgen, [eg-il-gen] {eT} sf. Daima eilen; eilebilen. [DLT] eilmek, [eg-il-mek] {eT} dnl. f. [-r] Eilmek. [Yknek] [DLT] eim, [eg-im / enim] {eT} is. 1. Ksm; para; ayrm. [EUTS] 2. Balang. [EUTS] 3. Prensip. [EUTS] 4. sf. Ksml; paral; tek kat. ein, [eg-mek > eg-in / enin / ann] {eT} is. 1. Srt; omuz; ein; eyin. [DLT] [ETY] [EUTS] {az} (ayn) 2. adr ats; dam. [ETY] 3. Eni bir buuk kar; uzunluu drt arn gelen bez. [DLT] S ein ein g eydrm ek, {eATf Birka kiiye giyecek vermek. einti, [eT. ege-mek > ege-nti / ee-nti / einti] {az} is. Ee tozu; eenti. e ir1, [Yun. akaron [Tietze] > eir / eyir / ekir] {eT} is 1. Kk karn arsn iyiletirmek iin kullanlan bir bitki; eir; ar otu, (Acorus calamus). [DLT] [EUTS] eir2, [Ar. aker _p] {az} is. Pirebolu; eir. [DS] 0 eir mumu, {az} Arlarn kn kovanlarnn d e liklerini kapattklar ho kokulu madde; pirebolu. [DS] egirgen, [eg-ir-gen] {eT} sf. ok eiren. [DLT] egirg, [eg-ir-g] {eT} s f Eiren; eviren. [EUTS]

egd, [eg-dti] (egd:) {eT} is. Eri bak. [EUTS] [DLT] [Gabain] ege1 [eT. idi > ige (sahip) > ege] is. Sahip; bir nes , neyi elinden bulunduran kimse; iye. ege2, [eT. eget] is. 1. Gerdek gecesi iin gelini bilgi lendiren, ona yardmc olan kadn; eget. 2. gnl. Bir ocuu koruyan, yetitiren, bakmn stlenen kim se; veli. 3. Y ol gsterici. ege3, [eT. eke > ege / ee] is. -* eke2. ege4, [ege] {azj is. 1. K endinden yaa byk olan kii. 2. nl. Hey, bak anlam nda seslenme sz. [DS] eece, [ege-ce ?] {az} is. Kadnlarn yalnzca bala rm ykamalar. [DS] ege1 -ci [ege-] {azj is. Abla. [DS] , ege% -ci [e-mek > eg-e / e-e] {az} is. Tarlann bayrms ve eimli yeri. [DS] egef, [eT. eeg > egef / e ef / eyef] {az} is. -* eyef. egek, [eT. ennek] {az} is. ene. [DS] egelmek, [al-mak +gel-mek>egel-m ek ?] (e: gelmek) {az} gl. f. [-ir] Getirmek; alp gelmek; celbetmek. [DS] eeme, [ege-me] (ee:me:) is. Kopuz. [DLT] egemek, [ege-mek] (ee:mek) {eT} gl. f [-r] 1. Ee lemek; trplemek. 2. Di gcrdatmak, egemen, [eT. ige (sahip) > ege-m en / Yun. hegemn [Tietze]] sf. 1. Ynetimini hibir kstlam a ve dene time bal olmakszn srdren; bamsz; hkm ran; hkim, (1935). 2. mecaz. Szn geiren. 3. stnlk kazanan; baskn. S egemen dil, fo lk. A y n blgede bulunan iki dilden, dierinin zerinde etkin olan; hkim dil. || egemen gelenek, folk. D e iik geleneksel dzenler iinde stn olan gele neksel elerin tm.|| egemen grenek, folk. D e iik greneksel dzenlerde egemen olan greneksel eler; hkim anane. || egemen ton, res. Bir resimde baskn olan renk. egemenlik, [egemen-lik] is. 1. Egemen olm a duru mu; buyruunu yrtme. 2. M illetin ve onun tzel kiilii olan devletin tad yetkilerin tm; h kmranlk; hkimiyet, eemi, [? eemi] {az} sf. (Kii iin) herhangi bir i, sanat veya meslekte acem ilik devresini geirmi olan. [DS] -egen, [-a-an / -e-gen / -y-a-an / -y-e-gen] / -een / -aan]yap. e. -*--agan. {eT}{eAT} (ayn). egen aac, [e-mek > eg-en + aa()-] is. Huysuz hayvanlarn azlarna taklan aa. eger1 [eg er/ eder] {eT} is. Eyer. [Yknek] , eger , [Far. eger / ger \ \ {OsT} e. -* eer, egeri, [Far. eger-i e. Her ne kadar; geri.

egerem, [Far. eger + T. -em / -im [Tietze] {az} e. Eer; ayet. egermek, [eg-er-mek / eirm ek / engirmek] {eT} gl.

EG

IM R S M .,374
eme, [eg-me] {eT} is. Evin kemeri. [DLT] emece, [eg-me-ce] {az} is. Dan aa doru sark m ksm; yama. [DS] egmecek, -i [eg-me-cek] {az} is. Aa dallarn emekte kullanlan ucu eri srk. [DS] emek, [eg-mek] {eT} gl. f. [-er] Emek. [DLT] [EUTS] [Yknek] egmen, -ci [eg-mek > eg-me] {az} is. -* egmecek. egmi, [egmi] {eT} is. Zevce; e; kar. [ETY] egni, [Far. egni {OsTf is. Bina yapm; inaat. ego, [Lat. ego] is. 1. Ben. 2. psikol. Kiinin bulundu u evre ile atm a hlinde bulunan kiinin z benlii; z benliin derin eilimleri ve istekleri. 3. Yalnz kendini dnme; benbenlik. egoculuk, [ego-cu-luk] is. 1. Benci olm a durumu; kendini dnme. 2. fel. Btn ahlak kurallarnn ve insan davranlarnn tem elinde kendini sevme igdsnn yattn savunan gr. 3. fel. Kendi benini, kendi karlarn hayatn mutlak ve tek ilke si sayan anlay; bencilik, egoist, [Lat. ego > Fr. ego'ste] sf. 1. Yalnz kendini dnerek, kendi karlarn bakasndan stn tu tan; bencil; hodbin; hodkm. 2. Felsefede bencilik retisine bal olan, egoistlik, -i [egoist-lik] is. 1. Bakalarnn karn hie sayarak yalnzca kendi karlarna uygun dav ranlar sergileme durumu; bencillik. 2. Bencil ol m a durumu. egoizm , [Lat. ego > Fr. egosme] is. 1. Bakalarnn karn hie sayarak yalnzca kendi karlarna uy gun davranlar sergileme durumu; bencillik; hod binlik. 2. Bencil olm a durumu; kendini dnme. 3. fel. Btn ahlak kurallarnn ve insan davranlar nn tem elinde kendini sevme igdsnn yattn savunan gr. 4. fel. K endi benini, kendi karla rn hayatn mutlak ve tek ilkesi sayan anlay; bencillik. egosantrik, [Fr. gocentrique] sf. Beniincilik yanls olan; ben merkezci, egosantrizm, [Fr. gocentrisme] is. fe l. Bireyin ben liini evrenin merkezi sayan dnya gr; ben merkezcilik. egotizm, [Fr. gotisme] is. 1. Her konuda, hep ken dini ne srme ve kendinden bahsetme durumu. 2. Kendi benliinin geliimini btn davranlarnn ilkesi yapan kiinin nitelii; benlikilik. 3. ed. Bir yazarn kendi kiiliini sergilemek amacyla yapt zmsel inceleme. 4. Benliini ykseltmeyi amalayan ahlak retisi. 5. Bireyci mkemmellii arama abas, egrek, [eT. eg(i)r-mek > egre-mek > egre-k] {az} is. Y azn koyunlarm glgelenip dinlendikleri yer. egrelmek, [egre-l-mek] {eT} dnl. f. [-r] (Su iin) birikmek.

eiri, [egir-mek > eg-ir-i / eg-(i)-ri] {eT'} sf. 1. Eri; arpk. [ETY] 2. (Deve iin) hrgl. [ETY] eirmek, [eg-ir-mek / enirmek / egennek] {eT} gl. f [-r] 1. evirmek; kuatmak; sarmak; muhasara etmek. [ETY] [EUTS] [Gabain] 2. Yn bkp iplik yapmak; eirmek, {az} (ayn) [Gabain] [EUTS] [DS] 3. Takip etmek. [EUTS] [Gabain] 4. Sevk etmek; gndermek. 5. Dndrmek. [DLT] egirsem ek1, [eg-ir-mek > eg-ir-se-mek] gl. f. [-r] 1. Eirmek istemek. 2. Kuatmak istemek. egirsemek2, [egir-se-mek] {eT} gsz. f. [-r] la ola rak eir kullanmak istemek. [DLT] egirtme, -ci [eg-ir-t-mek > egir-t-me] {az} is. Y n eilmekte kullanlan ara; kirmen. [DS] eirtmek, [eg-ir-t-mek] {eT} g l.f. [-iir] 1. plik bk trmek; eirtmek, {az} (ayn) [EUTS] 2. edil. f. Ta kip et(tir)mek. [Gabain] egis, [? egis / ees] {az} is. Sitem. ei1, [ege-mek (eelemek) > eg] (ei.) {eT} is. 1. Maden eritildiinde kan pislik; cruf. [DLT] 2, {az} Bknn azndan dklen toz; testere tala. ei2, [eT. eg-mek (emek) > e-i / ei] is. -* ei. S ei bgU, {az} Yamuk yum uk; dolambal; eri br. eimek, [ei-mek] {az} dnl. f. [-ir] Sarkntlk etmek. eit1, [eg-it] {eT} is. Hizmeti kadn. [ETY] eit2, [eg-it] {eT} is. N azar dememesi iin ocukla rn yzne srlen safran katlm bir tr ila. [DLT] eitmek, [al-mak + git-m ek > egit-melc [Tietze]] {az} g l.f. [-(d)-er] Gtrmek, elek, -i [eg-le-k] {az} is. Durak; durma yeri. [DS] elem ek, [eg-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. D ur durmak. 2. Geciktirmek; oyalamak. 3. {az} gsz. f. Beklemek. elence, [eg-le-n-ce / eg-le-n-c] is. -* elence, elenm ek, [eg-le-n-mek] {eT} dnl. f. [-ir] 1. D ur mak. {az} (ayn) 2. Vakit geirmek; oyalanmak. 3. {az} Avunmak; elenmek. 4. {az} Acele etme mek; yavatan almak. elem ek1, [eg-le--mek] {eT} ite, f. [-r] 1. Birbi rine uyup durmak. 2. Bir eyi ayakla birlikte i nemek. [DLT] elem ek2, [eg-le--mek] {az} dnl. f. [-ir] -* e lemek. eletmek, [eg-le-t-mek] gl. f. [-ir] Bekletmek; e letmek eglik, [eT. ig (hastalk) > ig-lig (hasta) / eg-lig / eglik] sf. -* elik. eglog, [Lat. ecloga / Yun. ekloge (seme) > Fr. eglogue] is. etd. 1. K sa oban trks. 2. Kr yaam n konu alan manzume. 3. Doa iiri. 4. Diyalog veya m onolog eklinde yazlm ksa ak iiri.

l i e

M E M

1375

EGZ

egremek, [eg-i-r-mek > eg-(i)r-e-mek] gl. f. j- r j Kuatmak. egren, [egre-n] {az} is. Suyun derin yeri. [DS] ereti, [Ar. ariyet] {az} sf. reti; emanet. [DS] egrica, [eri-ce] {az} is. -* erice'5. [DS] eri, [eg-ir-mek > eg-(i)r-] {eT} sf. 1. Eri. [ETY] [DLT] [EUTS] 2. (Deve iin) hrgl. [ETY] 3. {az} Kt yollara sapm olan. eri tebi, {eT} E ri deve; hrgl deve. [DLT] erice1 [eri-ce] {az} is. Srlara dadanan, eri , belli, boz renkli bir sinek; bvelek. [DS] egrik, [eg-ir-mek > eg-(i)r-ik] {eT} is. 1. Burga; su anaforu; girdap. [KPy.] [Gabain] 2. Erilen ip; e rilmi ip. [DLT] egrikelmek, [eg-(i)r-ik-(i)-el-mek] {eT} gsz. f. Fr fr dnmek; her ynde girdaplar oluturmak. [KPy.] egrile, [eri-l-ce] {az} is. -* erilce1. [DS] erilik, [eg-(i)r-i-lik] {eT} is. Erilik. [Yknek] erilmek1, [eg-(i)r-il-mek] {eT} edil. f. [-r] (Kale iin) kuatlmak; sarlmak. [DLT] erilmek2, [eg-(i)r-il-mek] {eT} edil. f. [-r] (p iin) erilmek; bklmek. [DLT] erim1 [eg-ir-mek > eg-(i)r-im] {eT} is. 1. Dden. 2. , Suyun toplanp dnerek akt yer. [DLT] erim2, [egri-m] {az} is. Domates. [DS] erimlenmek, [eg-(i)r-im-le-n-mek] {eT} dnl. f. [r] 1. (Su iin) gllerde ereklenmek. 2. Kaynar ken veya akarken dnmek; girdap oluturmak. [DLT] egrinmek, [eg-(i)r-in-mek] {eT} dnl. f. [-r] 1. Kendisi iin eirmek. 2. Eirir gibi grnmek. [DLT] egrimek, [eg-(i)r-i-mek] {eT} ite, f. [-r] 1. Bir yeri kuatmakta, sarmakta yardmlamak; birlikte kuatmak. 2. B ir ipi birlikte eirmek; eirmekte yardm etmek. [DLT] egsemek, [eg-mek > eg-se-mek] {eT} gl. f. [-r] E mek istemek. [DLT] esi, [ensi / esi / esi / esevi] {az} is. Yars yanm odun; ucu ateli odun. [DS] egsidmek, [eksi-d-mek / egs-t-mek] {eT} gl. f [r] Eksiltmek; azaltmak. [EUTS] egsilmek, [egs-l-mek / eksi-l-mak] {eT} gsz. f [r] Eksilmek. egsimek, [eksi-mek / egs-mek] {eT} gsz. f. [-r] Eksilmek. [Yknek] egsiren, [Yun. ksisterin (kazyc)] {az} is. -* esiseren. [DS] egsg, [egs-g / eks-k / egzig] {eT} sf. Eksik. [Ga bain] egsk, [egs-mek > eks-k / egs-g] {eT} sf. Eksik. [ tigsizler] [ETY] [DLT] [EUTS] S eksk yar mak, {eT} Eksik para; deeri dk para. [DLT]

egsklttg, [egs-k-lg / eks-k-ig] {eT} is. Eksiklik. [EUTS] egsksz, [egs-k-sz / eks-k-sz] {eT} s f Eksiksiz; noksansz. [EUTS. [ tigsizler] egsm ek, [egs-mek / eks-mek] {eT} gsz. f [-r] Eksilmek; azalmak. [Gabain] [ETY] [EUTS] [DLT] egsn, [egsii-n / elcs-n] {eT} sf. Eksik, egstmek, [egs-t-mek / eks-t-mek] {eT} gl. f. [r] Eksiltmek; azaltmak. [Gabain] [EUTS] [ tigsizler] egtrmek, [eg-mek > eg-tr-mek] {eT} gl. f. [-r] Edirmek. [DLT] egu, [? egu] {az} is. 1. Yz illi ingene. 2. Aptal. [DS] egul, -lii [Far. el Jji-I] (eu.l {OsT}) is. Kzgnlkla ters ters bakma; yan yan bakma. -eg 1 [-eg] {eAT} yap. e. Belirsizlik zamiri yapar, , tek rnekte geer, bir-eg (biri, birisi) -eg2, [-u / -g / -ku / -k / -a-u / -e-g] {eT} yap. e. -* -gu. eg, [e-mek > eg-] {az} is. Ate krei. [DS] egnn, [? egnn] {az} is. Sofa. [DS] egrgen, [gr-mek > gr-gn / egr-gen] {eT} is. Yenilen bir tr taneli bitki. [DLT] egval, -li [Ar. ul > evl Jl^il] (eva.l) {OsT} is. 1. Byk felaketler; byk kazalar. 2. Trl ekil alan periler; eytanlar. 3. Gulyabaniler. egvar, [Ar. avr > evr jl^tt] (eva:r) {OsT} is. 1. Dipler. 2. ukurlar, egzama, [Yun. ekzema (kaynama) > egzama] (e zag ma) is. tp. st deride birdenbire ortaya karak kzarklk, kant, sulanma ve kabuk balam a gibi dokusal bozukluklarla ortaya kan yaygn bir deri hastal; mayasl, egzersiz, [Fr. exercice] is. Teorik olarak renilenleri pratik hle getirebilmek iin yaplan uygulamal tekrarlar; altrma; temrin; idman, egzibisyonizm, [Fr. exhibitionnisme] is. Soyunmak ve cinsiyet organlarn bakalarna gstermek ek linde beliren marazi itepi; tehir hastal, egzig, [ek-s-g / eg-s-g / eg-z-k] {eT} sf. Eksik. [Gabain] egzistansiyalist, [Fr. existentialiste] is. ve sf. A ln yazsnn domadan nce belirlenmi olmadn, bizzat kiinin kendi hr iradesiyle belirlediini; kii kendini ne duruma getirmise o durumdan bt nyle kendisinin sorumlu olduunu savunan felsef gr yanls; varoluu, egzistansiyalizm, [Fr. existentialisme] is. fel. 1. A ln yazsnn domadan nce belirlenmediini, kiinin bizzat kendi hr iradesiyle belirlediini; kii kendi ni ne durum a getirmise o durumdan btnyle kendisinin sorumlu olduunu savunan felsef g r; varoluuluk. 2. V ar oluun zden nce geldi

EGZ ini ve z srekli olarak yarattm ileri sren fel sefe retisi. egzogam i, [Fr. exogamie] is. Evlenecek olan kiinin eini kendi soy veya boyunun dndaki bir boy veya soydan semesini zorunlu klan evlilik; d evlilik; dtan evlenme, egzom orfizm , [Fr. exomorphisme] is. M agmann araya sokulmasyla veya bir i kayaya deen komu kayalarm urad deiim; d bakalam; de m e bakalam, egzos, [Ing. exhaust] is. -* egzoz, egzosfer, [Fr. xosphre] is. Y aklak olarak 100 km. zerinde uzanan atm osfer tabakas; d yuvar, egzoterm ik, -i [Yun. eks (d) + therm on (s) > Fr. exothermique] sf. Is veren, egzotik, -i [Yun. eksotikos (yabanc) > Fr. exo tique] sf. 1. Yabanc lkelere ait olan; yabancl. 2. Bu lkelerden getirilmi, dolaysyla ilgi ekici. 3, Uzak lkelerle ilgili, egzotizm , [Fr. exotisme] is. 1. Yabanc lkelere ve oradaki yaam a duyulan hayranlk. 2. ed. Bir eser de uzak ve yabanc lkelerle ilgili olaylar, kiileri ve yresel grleri yanstma ii; yabancllk. egzotoksin, [Fr. exotoxine] is. Bakterilerin d orta m a braktklar zararl madde, egzoz, [ng. exhaust] is. 1. Bir sl motorda yakt art gazlarn veya buharl bir makinede genleen buharn dar atlmas. 2. Bu gaz veya buharn atl masn salayan dzenek. 3. Bir fzede, yama odasnda m eydana gelen gazlarn borularla dar atlmas. egzozcu, [egzoz-cu] is. ten yanmal motorlardaki egzoz dzenini yapar veya onaran kimse, egzost, [ng. exhaust] is. -+ egzoz. e 1, [eAT. en > e] {az} is. 1. Eklem yerleri. 2. Parm ak boumu. e2, [esen / i] {az} is. Dingil; i. [DS] e3, [? e] (az) is. Etek. [DS] e arb eri, [anar+beri > egeberi / eeberi] {az) is. teberi; ufak tefek. ebe, [Ar. = aybe > T. hegbe > heybe <^i] {OsT} is. -> heybe. e b e r1 [? eber] {az} is. Geimsiz; aksi; budala. , [DS] eber2, [e-mek > eber ?] {az} sf. Eri; biimsiz. [DS] ebez ebez, [? ebez+ebez] {az} ikil. Blk blk; kafile kafile; kme kme. [DS] edem ir, [ee+demir-i (ounlukla sert elik olduu iin eski eeden yaplr) / eidemir ?] {az} is. M a rangoz ve talarn oymak ve delmek iin kullan dklar kalem. edi1 [eT. eg-d > e-di l?-^'] {az} is. 1. Aa oy , makta kullanlan oluklu alet. {eAT} {OsT} (ayn) 2.

T M M tS M .
Ucu eri aa; gelberi. {eAT} (OsT) (ayn) 3. Sebze diplerindeki otlar kesm eye veya sebzelerin dibini kabartmaya yarayan bir tr apa. 4. Y ksek dallar daki meyveleri toplam aya yarayan atal aa. 5 Kak oymaya yarayan zel bak. 6. Peteklerden bal almakta kullandklar su omuzluu. [DS] edi2, [? edi] {az} is. Sakalarn su tarken omuzla rna aldklar uzun srk. [DS] ediem ek, [edi-le-mek] {az} gl. fi [-r] [-l(i)-yorj Eirmek; bkmek. [DS] ed ilenm ek, [eT. ig (hastalk) > e-di-le-n-mek] {az) dnl.f. [-ir] Zayflamak; incelmek. [DS] ediri, [e-mek > e-dir-m ek > e-dir-i] is. Edir me eylemi veya biimi. e d irm e 1 [e-dir-me] (az} is. Bartsnn kenar , larna geirilen oya. e d irm e2, [e-mek > e-dir-me] is. 1. Eik duruma getirtme. 2, Eik durum almasn salama, 3. {az} Eriltme; bkme. [DS] e d irm ek 1 [e-mek > e-dir-mek] gl. fi. [~v.r] 1. Bir , yana doru eik durum a getirtmek. 2, Eik durum almasn salamak. e d irm ek 2, [ev-dir-mek] {az} gl. fi [-ir] Acele ettirmek. [DS] ee1 [eT. ege-mek (andrmak) > ee] is. Madenleri, , tahtay vb. srterek andrm ak veya dzeltmek iin kullanlan przl yzeyli veya kk dili ubuk hlinde, sert elik ara, f i ee d em iri, {az} de mir. [DS] ee2, [eT. eye-g / iye-gii > ee tS'I] is. 1. anat. Gs kafesini oluturan, arkadan omurgaya, nden de gs kemiine eklenen uzun, yass ve eri kemik lerden her biri; kaburga. 2. (OsT) Kazanda piiril mi kaburga yemei. 3. (az) drtz. M otor ya da ka yk iinde bulunan blme tahtalar. [DS] f i eesi a r, {az} Davranlarnda yava .olan; ar kan l; hantal. [DS]|| eesi be p a rm a k , {az} (Kii iin) kaba ve inat. [DS] ee3, [eT. idi > ige (sahip) > ege] {az} is. 1. Sahip; koruyucu. 2. Aabey. [DS] ee4, [ee] (e e :) {az} nl. 1. Hey; eve! 2. ama bildirir. [DS] ee5, [e-mek > e-e / e-e-ce] {az} is. (Kadn ii) sadece ba ykama. [DS] eeberi, [anar+beri] (az) is. teberi; ufak tefek eyler. [DS] eece, [e-mek > eece] {az} is. (Kadn ii) sadece ba ykama. [DS] eecen1 [ee-cen] {az} is. Eklem,. [DS] , eecen2, [ee-cen / ei-l-ce] (az) is. Bvelek. [DS] ee, -ci [eg-e / e-e] {az} is. Tarlann bayrms ve eimli yeri. [DS] fi ee biie, {az} Eri b r. [DS] eef, [eT. eeg > egef / eef / eyef] {az} 1. Saban

sim l i r a s . 1377
okunu boyundurua balayan aatan bklm ara. 2. Arabalarda ykleri balarken ipin kolay balanmasn salayan aa halka. 3. Kanya ekin yklerken ba iplerini skmakta kullanlan ara. 4. Bez dokuma aygt. 5. mecaz. Beli bklm ihti yar. [DS] eegi, [eT. eye-g > iye-g] is. -* ee2, eek, -i [eT. enek (ene) > eek] {az} is. 1. Saba nn elle tutulan ksm; tutamak. 2. Sabann demir taklan biraz da topraa giren ksm; ke. 3. Saban demirinin takld, aatan yaplm (L) eklindeki eri para; kenin st ksm. 4. A lt ene kemii, eeleme, [ee-le-me] is. Ee ile dzeltme veya an drma; eelemek eylemi, eelemek, [ee-le-mek] g l.f. [-r] [-l(i)-yor] Ee ile dzletirmek, andrmak; keskinletmek. eelenmek, [ee-le-n-mek] edil. f . [-ir] Ee ile d zeltilmek veya andrlmak, eelemek, [iyi-le--mek ?] {az} dnl. f. [-ir] B ymek. [DS] eelik, -i [ee-lilc] {az} is. ine ee konulan tor ba. [DS] eelik2, -i [ee-lilc] {az} is. ocuu olmayan ka dnlara, ocuu olmas iin yaplan ila. [DS] eelmek, [ei-l-mek] {az} dnl. f. [-ir] Eilmek. [DS] eem ek1 [ene-mek] {az} gl. f. [-r] [-(i)-yor] 1. , di etmek; enemek. 2. Asmann dallarn buda mak. [DS] eemek2, [ege-mek] {eT} gl. f. [-r] 1. Di gcrdat mak. 2. Metal bir eyi eelemek. -een, [-a-an > -e-gen / -een / -aan] yap. e. -* agan / -aan. een1, [ein / eyin] {az} is. 1. Beden; vcut. 2. Omuz. 3. Giyecek elbise; st ba. 4. Kadn elbise sinin etek ksm. [DS] een, [e-en] {az} is. Eziyet. [DS] eenk, -ngi [enek / eek] {az} is. -* eek. [DS] eens, [? eens] {az} is. ift srerken sabann tarla da at iz. [DS] eenti, [eT. ege-m ek > ee-nti / e-in-ti] is. Eelenen malzemeden dklen toz veya tala, eenz, [anz > eenz] {az} is. Ekin biildikten sonra tarlada kalan kkl saplar. [DS] eer1, [Far. eger < 1 ( e er) e. 1. art ifadesini ] g kuvvetlendirmek iin cmle bana getirilen edat; ayet; ister. {eAT'} {OsT} (ayn) 2. ba. Yahut; veya. {eAT} (ayn) 0 eer ... eer, {eAT} Gerek .. gerek; is te r... ister; olsun ... olsun... eer2, [eT. eder] {eAT} is. -* eyer. S eer belli, {az} -* eyer belli.|| eer ka, {az} eyer ka.|| eer tapkuru, {OsT} Kolan. eer [Ar. acyr => eer] {az} is. Ayar. 0 eer et mek, -* ayar etmek. [DS] eeri, [Far. eger-i ^ X 1 {OsT} zf. Geri, ]

eerek, -i [? eerek] {az} is. Keten tohumu. [DS] eerem, [Far. eger + T. -im] {az} ba. Eer; ayet. [DS] eerem ek1 [Far. eger + T. -emek] {az} ba. -* ee , rem. [DS] eerem ek2, [e-(e)r-e-mek ?] {az} g l.f. [-r] [-r(i)yor] Scakta koyunlan bir glgede toplayp dinlen dirmek. [DS] eerim, [Far. eger + T. -im] {az} ba. -* eerem. [DS] eerime, [Far. eger + T. -im] {az} ba. -* eerem. [DS] 1 eerlemek, [e-mek > e-er-le-mek] gl. f. [-r] [l(i)-yor] Emek: meyillendimek. eerlenmek, [eder-le-n-melc> eer-le-n-mek dUjJ/ 1 ] {OsT} dnl. f. [-ir] -* eyerlenmek, eerleyim, [Far. eger + T. -leyin / -leyi(m)] ba. Eer; ayet. [DS] eerlik, [eyer-lik] {az} is. Eyere benzeyen kaya v e ya da srtlar. [DS] eermek, [eger-mek / egir-mek] {az} gl. f. [-ir] -* eirmek. [DS] ee, [e-e / e-i / e-i] {az} is. Teknedeki ham u ru kazmaya yarayan ara. [DS] eelemek, [ee--le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yor] Bir eyi srte srte kesmeye almak. [DS] eemek, [ege > ee--mek] {az} ite, f. [-ir] 1. B ir iin yaplmasn kar taraftan bekleyerek inat et mek. 2. Yarmak. 3. akalamak. 4. B ir iin y a plmasn emretmek. 5. Gvenmek. 6. Sz etmek. [DS] eey, [eeg > eey] {az} is. anat. Bir ucu bota bulunan kaburga kemikleri. [DS] eez1, [? eez] {az} is. Derin ve ukur maara. [DS] eez2, [Yun. almos (solgun)] {az} sf. -* enez. [DS] eeze, [Yun. ahnos (solgun)] {az} sf. -* enez. [DS] egel, [e-mek + gel-mek] {az} is. Eri srk. [DS] egi, [e-mek > e-gi] {az} is. Tahta kak oymakta kullanlan eri azl bir tr bak; eri bak. [DS] -ei, [-a- > -a / -ei] ya p ek. Fiillerden isim yapar, ei, [e-i / i] {az} is. Arabalarn zek demiri. [DS] ei, -ci [eT. eg-m ek (emek) > e-i / ei] {az} is. 1. Aatan yemi koparm ak iin dallar emeye yarar ucu eri sopa. 2. Kovandan bal alm aya yarar ucu eri bir tr kak. 3. Ekmei tandrdan almakta kullanlan bir ucu eik, dier ucu yass demir ara. 4. Kazan ya da teknedeki hamuru kazmak, kesm ek iin kullanlan bir ara. 5. Ucu kvrk dem ir para s. 6. Sebze fdelerinin diplerini hafife eeleyip yumuatmak iin kullanlan ucu eri demir. 7. Sa bann amurlarm kazm ak iin vendirenin bir ta rafna taklan genim si metal para. 8. Tandr ate ini kartrm ak ya da dzelm ek iin kullanlan

I IH M iM

78

demir ara. 9. Ocaklarda, tencerelerin oturtulmas iin enlemesine konulmu demir ubuklar. [DS] eidemir, [ee+demir-i / eydemir] {az} is. demiri; iskarpela. [DS] eik, -i [e-mek > e-ik] sf. 1. Yatay bir izgi veya dzlemle a oluturacak biimde olan; mail; me yil; ev. 2. Bklm, eilmi durumda olan. 3. is. mat. Dik veya paralel olmayan doru. 4. zf. Eilmi ve bklm olarak. S eik bime, mat. Ekseni tabanna dikey olmayan bime. || eik biik, Eri br.\\ eik bzk, {az} 1. (Sebze iin) prsiim. 2. (Eya iin) eilmi, krlm. [DS]|| eik izgi, Yatay ile a meydana getiren ve dik olmayan izgi.\\ eik dzlem, A r ykleri tamak iin y a tayla bir dar a meydana getirecek biimde ko nulmu dzlem.\\ eik silindir, Ekseni tabanna dikey olmayan silindir. || eik yaz, izgileri satr lara eit olacak biimde yazlm yaz; italik. eiklik, -i [e-ik-lik] is. 1. Eik olma durumu; eim; meyil; yamukluk. 2. Eik olan eyin nitelii. 3. g k b. B ir dzlem zerinde hareket eden bir gk cisminin, tutuluma bak dorultusuna dik dzleme veya belirtilmi herhangi bir dzleme gre yapt a. eil1, [e-il-mek > e-il] {az} nl. A ksilik yapma! [DS]

eilmek, [e l . eg-mek > e-m ek > e-il-m ek dLSl]

dnl. f. [-ir] 1. Eik bir durum almak. 2. (nsan iin) belinden ne doru bklerek durmak. 3. m e caz. Bakasnn egemenliini benimsemek; bask sn kabul etmek; boyun emek. 4. mecaz. Bir eye nem verip ilgilenmek; dikkatle incelemek. 5. {az} Kurnaz olmak; kurnazlk etmek. [DS] 6. edil, f . Em ek eylem ine konu olmak; kendisine emek eylemi uygulanmak. 7. {eAT} Sapmak; inhiraf et mek. 8. mecaz. Y ola getirilmek; ikna edilmek. S eilip bklm ek, Birine kar duyulan minnettar l abartl davranlarla veya eziklik iinde ifade etmek. eiltmek, [e-il-t-mek] g l . f [-ir] 1. Birini fikrinden vazgeirmee almak. 2. {az} Birini yola getir mek; kandrmak; inandrmak. eim 1, [e-mek > e-im] is. 1. Eilmi, ynelmi ol ma hli. 2. Bir yzeyin yatay dzleme gre a ya pacak biim almas; eiklik; meyil. 0 eim l m, B ir yzeyin veya katmann yatay bir dzleme gre eimini lmek; klinometri. eim2, [e-im] {az} is. Bir insanda doutan gelen zellik; yetenek; istidat; anldk; hner. eim li1, [e-im-li] sf. 1. Eim i olan; meyilli. 2. Bir eye kar gl bir istek duyan; ona ynelen; meyyal; meyilli; mtemayil; eilimli. eil2, [Ar. aker (ya tortusu) => eir] {az} is. -* eimli2, [eim-li] {az} sf. Hnerli; istidatl; kabili yetli. eir1, t? eil mumu, {az} E ir mumu. eil3, [? eil] {az} is. Develerin kamasn nlemek eimler, [e-im+l-er] is. Bir yzeyin, yolun ya tay bir dzleme gre eim asn lmeye yarar iin dizlerine balanan ip. [DS] alet; klinometre. eilba, [eil+ba] {az} is. Testi. [DS] eimsiz, [e-im-siz] sf. Eimi olmayan; dz; meyil eilcan, [eil-cen] {az} is. -* erilce. [DS] siz. eilce, [eil-ce] {az} is. -* erilce. [DS] eilcen, [eil-cen] {az} is. -* erilce. [DS] eilic, [e-il-mek > e-il-i / e-il-i ^KT] {OsT} is. Kvrnt; bknt. S eilic eilic, {OsT} 1. Bklm bklm. 2. Kvrm kvrm. 3. Eri br. eilim, [e-il-mek > e-il-im] is. 1. Eilme, ynlen m e belirtisi. 2. B ir eyin gelimesi veya gelime yn. 3. B ir eyi sevmeye, istemeye veya yapmaya iten ynelme; meyil; temayl, (1935). 4. Bir top lumsal kmenin ounluunun aksine fikir veya ynelm e belirleyen aznln tutum ve davran, eilimli, [e-il-im-li] si. Bir eye, bir ey yapmaya ynelen veya o i iin istekli olan; eilimi olan; meyyal; mail, eili, [e-il-i] is. Eilmek eylemi veya biimi, eilme, [e-il-me] is. 1. Eik bir durum alma; eil m ek eylemi. 2. (nsan iin) belinden ne dora b klerek durma. 3. mecaz. Bakasnn bask veya egemenliini benimseme; basksn kabullenme. 4. mecaz. Bir eye nem verip ilgilenme; dikkatle in celeme. 5. mat. B ir dorunun baka bir doruya veya dzleme gre eik durmas. ein 1, [e-mek > e-in jS"l] sf. Biraz eik duran; eik olan. S ein verm ek, {eAT} Bklmek; eilmek. ein2, [eT. enin / ein / eyin jSI] is. anat. 1, Boyun dan bele kadar olan vcut blm; srt; arka. {eAT} {az} (ayn) [DS] 2. nsan bedeni; vcut. 3. Boy bos; endam, {az} (ayn) [DS] 4. {az} st ba; el bise; kyafet. [DS] t? enine bana, {eAT} stne bana.|| enine akal salmak, {eAT} Zrh giyin mek. einba, [ein+ba] {az} is. st ba; giyecek; kya fet. [DS] einbele, [ein+bele ?] {az} zf. K olay kolay; kolay lkla; kolayca; hemen. [DS] ein, -ci [Erme, ei] {az} is. bot. Isrgan otu. [DS] eindi, \eT. ege-m ek > ee-nti / e-in-ti] {eAT} is. -* eenti. eindirik, -i [ein-dirik ilj-uSI] is. 1. Baz elbise lerde omuzlar ve srtn st blm n rten geni ve dkml yaka. 2. Kirlenmemesi veya ypran mamas iin baz gmleklerin yakasna konulan kuma paras. 3. {OsT} abuk eskimemesi iin

\ m

sd

1379

giyeceklerin omuz ksm na boydan boya konulan astar. [Kamus, Brhan- K at] eindirlik, -i [ein-dirik > eindir(ik)-lik] {az} is. -* eindirik. [DS] eind, [eT. ege-mek > ee-nti / e-in-d jJ ^ I ] {OsT) is. -* eenti. [Kamus Ter.] einek, -i [e-in-mek > ein-ek] {az} is. Bada kurulan adr. [DS] einik, -i [e-in-mek > e-in-ik] sf. 1. Eik olan; eilmi durumda olan; mail. 2. Bir eyi sevmi, istemi veya yapmak iin iten arzu duymu olan, einli, [ein-mek > ein-li J jSI] {OsT} sf. Eilmi; meyillenmi; erilmi, einme, [ein-me] is. Bir eyi yapm ak iin iten arzu etme; einmek eylemi, einmek, [ein-mek] dnl. f. [-ir] 1. Bir eyi elde etmek, gerekletirmek iin iten ilgi duymak; y nelmek. 2. Bir eyi sevmeye iten ynelmek. einti1 [eT. ege-mek > ee-nti / e-in-ti j \ \ {eATj , is. -* eenti. einti2, [e-in-ti] is. 1. Meyil; eilme; eiklik. 2. Bakasna yk olma durumu. S einti olmak, Iaz} Bakasnn srtna y k olmak. [DS] eir1 [Ar. caker (ya tortusu) s- => eir] is. A rla , rn kn kovanlarnn deliklerini kapatm ak iin i eklerden topladklar sar m addeden rettikleri zel bir salg; pirebolu. eir mumu, {OsT} A r larn kovan deliklerini svadklar bir tr mum; ar reinesi; pirebolu. [Brhan- Kat] eir2, [Yun. akaron [Tietze] / eT. eir / eyir / ekir > eir / jftS"!] bot. Ylan yastgillerden, dere ve durgun su kenarlarnda yetien, erit yaprakl, tkz baak iekli, yaln sapl, kkleri terletici ve spazm zc olarak halk hekim liinde kullanlan ok yllk otsu bitki; Azak eyeri; andz, (Acorus calamus). {eAT} {OsT} (ayn) [Kamus Ter.] [Brhan- Kat] S eir kk, E ir bitkisinin, halk hekim li inde gaz sktrc, terletici ve spazm giderici olarak kullanlan kurutulmu kk. eircek, -i [eir-mek > eir-(e)cek] {az} is. Yn eirmekte kullanlan ara; kirmen. [DS] eirge, -ci [eir-ge] {az} is. -+ eircek. [DS] eirici, [e-ir-mek > e-ir-ici] is. 1. Kozalarn lifini eken ii. 2. Halat bkm ekte kullanlan makine, eirme, [e-ir-me] is. 1. K endi evresinde dndrme, bkme; eirmek eylemi. 2. Yn, pam uk gibi mad delerin liflerinden i veya kirm en yardm ile iplik yapma ii. eirme, -ci [eir-me] {az} is. -+ eircek. [DS] eirmek1 [eT. eg-ir-m ek (dndrmek)] g l.fi [-ir] 1. , Bir eyi kendi evresinde dndrm ek; bkmek. 2. Yn ve pamuk gibi lifli m addelerden i veya kir men yardm ile bkerek iplik yapmak. 3. Hayvan

lar bir araya toplamak. S eirip sarm ak, {az} A z veya ok bir kazan elde etmek iin abalamak; bo durmayp almak. eirmek2, [eg-ir-mek / e(i)r-e-mek] {az} gl. f. [ir] Koyunlar scakta glge bir yere toplayarak din lendirmek. [DS] eirmen, [e-ir-men] is. plik bkm ekte kullanlan ara; kirmen. eirek, -i [eir-(e)cek / arak > eirek] {az} is. -* eircek. [DS] eirtme, [e-ir-t-me] is. Eirme iini yaptrma; eirtmek eylemi. eirtme, -ci [eir-t-me {eAT} is. p bkmek te kullanlan ara; eirme arac. eirtm ek1 [e-ir-t-mek kiljSI] g l.fi [-ir] 1. Eirme , iini yaptrmak. 2. Eirmesini salamak. 3. {eAT} {OsT} Kuatmak; muhasara etmek. eirtmek2, [eT. ek-ir-t-mek] gl. fi. [-ir] 1. B art mak. 2. g sz.f. {az} (Kpek iin) havlamak. [DS] eistiren, [Yun. ksisterin (kazyc) > eistiren {OsT} is. Hamur kazmaya, kesmeye yarayan ara. ei1 [e-mek > e-i] is. Emek eylemi veya bii , mi. fi1 ei b, {az} ok eri; eri br; y a m uk yumuk. [DS]|| ei b olmak, {az} E ri br olmak; ok yamrulmak. [DS]|| ei y, {az} Eri br. [DS] ei2, [e-mek > e-i / ei ^ 1 ] {az} is. 1. Ucu engelli demir. {OsT} (ayn) 2. Ham ur bulan tekneden kazm aya yarayan ara. {OsT} (ayn) 3. Ekmei tandrdan almak iin kullanlan, demirden yaplma, bir ucu eri dier ucu yass ara. 4. H a m ur kesmekte kullanlan ara. 5. Sebze fidelerinin diplerini eelemekte ve kabartmakta kullanlan ucu eri demir ara. 6. vendirenin ucunda bulunan amur syrmaya yarayan para. 7. Kovandan bal almakta kullanlan dem ir ara. [DS] eiJ, [-mek > > ei] {az} is. 1. Sellenmeye yol amayacak biimde yava yava yaan yamur. 2. Sert ve kk tanecikler hlinde yaan kar. [DS] ei4, [? ei] {az} is. 1. Tahl ve bostanlar sulamak iin sabanla alan ark. 2. Bostan ekm ek iin yap lan ift izi. [DS] eiik, -i [e-i-mek > ei-ik] {az} is. Yaplacak bir ii, yapmakla sorumlu olan kiilerin birbiri ze rine havale etmeleri. [DS] eime, -ci [ei-me] {az} is. Bostanm su yolu. [DS] eim ek1, [e-i-mek] {az} dnl. fi. [-ir] 1. K skan mak. 2. natlamak. [DS] eimek2, [e-i-mek] {az} gl. fi. [-ir] Emanet et mek. [DS] eit1 [? eit] {az} is. Kemene. [DS] ,

ia iiiiM b i.
> egid-melc > eit-mek] gl. f . [-ir] 1. Eitim yo luyla yetitirmek. 2. Bireyin fiziksel ve moral g leri zerinde etkide bulunarak eitli davran yat knlklar, bilgi ve grg alayarak, nceden belir lenmi amalara gre gelimesini salamak; terbiye etmek, (1935). 3. (Hayvan iin) arzu edilen davra nlar kalc olarak edindirmek. eitnsek2, [al-mak + git-mek] {az} gl. f. [-(d)-er] -* eitmek. eitmen, [eit-men] is. 1. Eitim ileriyle uraan kimse; mrebbi. 2. Asl meslei retmenlik ol mam akla birlikte ksa bir kurs grerek ky ret menlii yapm ak zere yetitirilen kimse, eitmenlik, -i [eit-men-lik] is. 1. Eitim ii. 2. Eitmenin yapt i ve meslek, eitsel, [eit-sel] is. Eitimle ilgili; terbiyevi. eitsellik, -i [eit-sel-lik] is. Eitimle ilgili olma durumu; eiz, [e-mek > e-iz] {az} sf. Baskya uram; ezilmi. [DS] S eiz buuz, {az} 1. Sknt. 2. kence. [DS] elek, -i [e-le-mek > e-le-k] is. 1. Y olculukta bir sre durma, dinlenme, eleme yeri. 2. Yolcularn geceyi geirdikleri yer; konak; han. 3. Koyunlarn yazn scaktan korunduklar glge ve serin yer; erek. elem e, [e-le-mek > e-le-me] is. Birini yolundan ve iinden alkoyma; elem ek eylemi. elem ek1 [e-le-mek dUS"!] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. , Birini yolundan ve iinden alkoymak; engel ol mak; durdurmak, {az} (ayn) [DS] 2. Hareket ha lindeki bir cismi durdurmak. 3. Oyalamak; avut mak; hoa vakit geirtmek. {eAT} {OsT} (ayn) 4. Brakmak; park etmek. 5. {az) kram ederek al koymak. [DS] 6. {eAT} Geciktirmek; vakit geirt mek. elem ek2, [e-le-mek] {az} [-r] [-l(i)yor] Ham de riyi ilemek, elenc, [ele-n- > elenc] is. Zevk; safa, elence, [eT. egil-en-ce] is. 1. Elenm ek eylemi. 2. Elendirerek vakit geirten ey. 3. Hoa vakit ge irilen toplant; ho vakit geirme. 4. mecaz. Kolay i. elencek, -i [elen-mek > elen-(e)cek] is. Oyalan. elenceli, [elence-li] sf. Elendiren; hoa giden, elencelik, -i [elence-lik] sf. 1. Elence ile ilgili; elenceye ait. 2. is. H oa zam an geirmek ama cyla yenilen kuru yemi, ekirdek vb. eyler, elencesiz, [e-le-mek > e- le-n-ce-siz] s f Elencesi olmayan. elendiri, [e-le-mek > e-le-t-dir-i] is. Glmece; mizah. elendirici, [e-le-mek > e-le-n-dir-ici] sf. Elen dirme nitelii olan; elendiren.

eit2, [yiit > eit] {az} is. Kabaday. [DS] eitJ, [eT. en-mek (armak) > e-it] (az) sf. a kn; zihni karm. [DS] S eit m eit olmak, {az} dey. Hayrete dmek; armak. eitici, [eit-ici] sf. 1. Eitime yarayan; eiten; ei tim yn bulunan. 2. is. Eitimle uraan kemse. 3. ocuk eitimi ile uraan kimse; mrebbi. eiticilik, -i [eit-ici-lik] is. 1. Eitici olma durumu; eitime yarama. 2. Eitici olan kimsenin meslei veya ii. eitilme, [eit-il-me] is. 1. Eitim e tabi tutulma; eitilmek eylemi. 2. Eitim grme; terbiye edilme, eitilmek, [eit-il-mek] edil. f. [-ir] 1. Eitime tabi. tutulmak. 2. Eitim grmek; terbiye edilmek, eitim, [eit-im] is. 1. Eitmek ii ve sreci. 2. Belli bir konuda, bir bilgi ve bilim dalnda yetitirme ve gelitirme; eitme ii. 3. ocuklarn ve genlerin toplum hayatnda yerlerini alabilmeleri iin gerekli bilgi, beceri, teknik, kltrel beceri yannda iyi bir ahlak anlay edinmelerine, kiilik gelitirmelerine yardmc olm a ii; terbiye. 4. Kiinin belli bir yeti sini gelitirme amacyla yaplan almalarn tm. 5. as. Bir erin sava gc ve teknii ile ilgili her trl bilgi, beceri ve pratiin kazandrlmas iin yaplan etkinliklerin tm. 0 eitim aralar, et. Eitim ve retim iinde kullanlan eitime ya r dmc olan aralarn tm.|| eitim bilimi, et. J. Eitim ve retimi belirli kurallara balayan bilim . dal; pedagoji. 2. retmenlik sanat ve meslei iin gerekli olan bilgi ve becerilerin tm.\\ eitim dnemi, eit. Herhangi bir konuda bilgi ve beceri leri gelitirm ek iin ayrlan sre. || eitim enstit s, eit. Eskiden orta dereceli okullara dal ret m eni yetitirm ek amacyla kurulmu olan yksek okul. || eitim kurum lan, eit. ocuklarn, genle rin veya yetikinlerin eitilmesi amacyla kurulmu olan okul ve kurslarn btn.\\ eitim program, eit. Belirli bir seviyede veya snfta ya da okulda retilecek konularn btn.\\ eitim sistemi, eit. renim yoluyla insan yetitirm ede izlenen y o l ve tekniklerin btn. eitimci, [eit-im-ci] is. Eitim iiyle uraan kim se; terbiyeci; mrebbi. eitimcilik, -i [e-it-im-ci-lik] is. 1. Eitme ii ve meslei. 2. Eitimci olm a durumu. 3. Eitimcinin grevi. eitimli, [eit-im-li] is. 1. Eitim grm; eitilmi. 2. Terbiyeli, uslu, eitimsel, [eit-im-sel] sf. Eitimle ilgili; eitime yatkn ve yardmc, eitimsiz, [eit-im-siz] sf. Eitim grmemi; eitil memi. eitme, [eit-me] is. Eitim verme; eitmek eylemi; terbiye etme. eitm ek1 [eT. yeg (en iyi) > yeg-(i)d-mek / igid-mek ,

f l t TM E M

1381

EM

elendiri, [e-le-melc > e-le-n-dir-i] is. Elendir mek eylemi veya biimi, elendirme, [e-le-mek > e-le-n-dir-me] is. Elen mesini salama; elendirm ek eylemi, elendirmek, [e-le-mek > e-le-n-dir-mek] gl. f. [ir] 1. Elenmesini salamak. 2. Elenm esine yol amak. 3. Hoa vakit geirtmek. 4. Durdurmak, bekletmek; oyalamak, elenilme, [e-le-mek > e-le-n-il-me] is. Elenil mek eylemi. elenilmek, [e-le-mek > e-le-n-il-mek] edil. f. [-ir] 1. Elenmek ii yaplmak. 2. Hoa vakit geiril mek. 3. Durdurulmak, bekletilmek; oyalanmak. 4. Alay edilmek, eleni, [e-le-mek > e-le-n-i] is. Elenme eylemi ve biimi. elenme, [e-le-mek > e-le-n-me] is. 1, Elenm ek eylemi. 2. Hoa vakit geirme; neelenme. 3. O ya lanma. 4. Alay etme, elenmek, [e-le-mek > e-le-n-m ek liU-dS'I] dnl. f [-ir] 1. Bir yerde durmak; beklemek; tevakkuf et mek; kalmak. {eAT} {OsT} (ayn) 2. Gecikmek; ge kalmak; oyalanmak. {eAT} {OsT} (ayn) 3. Geimini salamak; geinmek. 4. Birinin kusuru veya ho olmayan davranlar ile alay etmek. 5. (19. yy. dan sonra) N eeli ve hoa vakit geirmek. 6. {eAT} {OsT} Durup dinlenmek, elenti, [ele-mek > ele-n-ti] is. 1. N eeli ve hoa vakit geirilen toplant; elence. 2. kili, algl elence. eleik, -i [e-le-mek > e-le--ik] sf. 1. Bir yerde eleen; vakit geiren. 2. Oturan; ikam et eden, eleme, [e-le-mek > e-le--me] is. Elem ek ey lemi. elemek, [e-le-mek > e-le--mek] dnl. f. [-ir] 1. Bir yerde durmak; oturmak, yaamak; ikam et et mek. {az} (ayn) 2. Oyalanmak; vakit geirmek; tevakkuf etmek, {az} (ayn) 3. D p. kalmak; oturmak. 4. {az} (... in kapsnda) hizm etilik yap mak; birinin ilerini yaparak geim ini salamak. 5. {az} (Biri ile, birine) O na satamak, eletirmek, [e-le--tir-mek] gl. f. [-ir] Kalmasna izin vermek; tutmak; m isafir etmek, eletmek, [ele-t-mek] {az} gl. f. [-ir] Bekletmek; alkoymak; oyalamak. [DS] elik1 [eT. ig (hastalk) > ig-lig (hasta) 1 eg-lig / , elik] sf. 1. Zayf; clz. 2. Hastalkl. 3. Perian, elik , [e-lik] {az} is. Beklenilen, durulan yer; e leme yeri. [DS] eliki, [e-lik-i] {az} is. B eik sallayan. [DS] elim1 [e-(i)l-im] {az} is. 1. M eyil; eim. 2. A l , tnda barnlacak kadar byk ve eik olarak uza nan ta. [DS] S elim aac, {az} Tek atl araba larda, hayvann iki yanndaki oklar tutmak iin

hayvann zerinden geen eri aa; kvrk aa. [DS]|| elim elim, {az} Salkm salkm. [DS] elim2, [e-(i)l-im / e-im] {az} is. nsanda dou tan gelen yetenek, beceri. [DS] elim3, [erim > elim] {az} is. Domates. [DS] elimli, [elim-li] {az} sf. Eli ie yatkn; becerikli. [DS] emalack, - [e-me + ala-ck (adr)] (ema:lack) {az} is. Yaylaya kanlarn am dallarn e mek suretiyle yaptklar basit barnak. [DS] em e1 [e-me] is. 1. Eik duruma getirme, arptma , veya kvrma; emek eylemi. 2. Baa eik olarak geirilen balk; eriba. 3. {az} Yazn eilmi aa dallar ile yaplan ve zerine ul rtlm ba rnak. [DS] 4. {az} Eilerek duvar zerine yatrl m al. [DS] 5. {az} Dven ile srt denilen ksm n birbirine balayan eilmi ince aa. [DS] 6. {az} Glgelik kaya alt. [DS] eme2, [e-me] {az} is. Alt okka buday alan aa lek. [DS] eme, -ci [e-me- / eyme] is. 1. Eilmi, yay hlini alm nesne; kavis. 2. {az} Kvrnt; viraj. [DS] 3. {az} Lo tann yay biimindeki aa sa p. [DS] 4. {az} Meyve toplamak iin aa dallar n emekte kullanlan ucu eri srk. [DS] 5. {az} Ku tutmak iin kullanlan sepetlerin azna taklan yay gibi aa paras. [DS] 6. {az} Baston. [DS] 7. {az} zerinde cibinlik konulan aatan yaplm ara. [DS] 8. {az} Tek atl arabalarda hayvann boynuna geirilen hamut. [DS] 9. {az} B ir akarsu yun kvrnt yeri. [DS] 10. {az} Kuyudan su ek mek iin kullanlan ucu eri aa. [DS] 11. {az} Eklem yeri. [DS] emeli, [e-me--li] sf. Eilmi, eme hlini alm olan; kavisli. em ek1, [eT. eg-mek > e-mek dUS'I] gl. f. [-ir] 1. D z duran bir eyi eik hle getirmek; arptmak; meylettirmek. {eAT} (ayn) 2. Dz duran bir eyi bkmek; yamultmak; yay biimine sokmak; kvr mak. 3. (Gz iin) evirmek. 4. Bir kim senin kara rn deitirtmek; ikna etmek. {eAT} (ayn) S eip bmek, {az} zr bulmak; kaam ak yapmak. [DS]|| eip bkmek, 1. Emek. 2. Kararndan vaz geirmek. emek2, [eT. ev-mek > e-mek] {az} gl. f. [-er] Acele etmek; ivmek. [DS] emel, [e-me-1] s f 1. Eilmi; yay hlini alm. 2. Bir tarafa eilmi; yamulmu. 3. {az} is. Toprak tabakalarnn gmesi sonucunda bir tarafa doru meyletmi byk kaya paralar, emelik, -i [eme-lik] {az} is. Bakm sz orman. [DS] emenmek, [e-men-mek] {az} [-ir] Utanmak; s klmak; ekilmek.

EM

0 IM R C E S O M . s

emir, [e-mir / ey-mir] {az} is. Kan tekerleinin dingil geecek yerine oturtulan demir halka. [DS] enehan, [ein-e + Far. hn -> enehan] {az} sf. Boazna dkn; obur. [DS] enel, [ene-mek > ene-r / eynel / enel] {az} is. Bir takm iiden her birine den tarla paras. [DS] fi1 enel ba, {az} Ekin biilen tarlada iileri idare eden kimse.|| eneline dnmek, {az} Birisine isteince hizm et etmek. enemek, [ein / eyin > e(i)n-e-me / eyn-e-mek] {az} gl. fi [-r] [-n(i)-yor] 1. Omuzlamak. 2. Pal to, ceket vb. giyecei giym eyerek srtna alvermek. 3. zerine almak; yklenmek, enenmek, [ein / eyin > e(i)n-e-n-mek / eyn-e-nmek] {az} dnl. fi. [-ir] 1. Omuzlamak; omuzuna almak. 2. Palto, ceket vb. giyecei giym eyerek sr tna almak. ener, [ene-mek > ene-r / eynel / enel] {az} is. -* enel. [DS] enik, -i [e(i)n-ik] {az} sf. Oyalanan; geciken. [DS] eniksiz, [enik-siz] {az} sf. (Kii iin) sylemeyi gerektirmeden eksiksiz i yapan. [DS] enimek, [eri-mek > eri-n-mek ?] {az} gsz. f. [-ir] (Kuma iin) erimek; akmak; eskimek. [DS] eran, [Yun. khreno] {az} is. -* eren2. [DS] erat, [Ar. riyet (dn) => erat] {az} is. mece. [DS] eratlk, - [erat-lk] {az} is. meceye katlanlar topluluu. [DS] ere1, [Yun, aura] {az} is. Kanda maznn yerinde durmasn salayan eri aa. [DS] ere2, [Yun. akra (u, ky)] is. Toprak daml evlerin saa. erek, [eT. eg-(i)r-e-mek (kuatmak) > ere-k J jS\] is. 1. Koyunlarn toplanp biriktii, yatt yer; sr hayvanlarnn dinlendii yer; avla. {eAT} {OsT} {az} (ayn) [Brhan- Kat] [DS] 2. Suyun nne r p gelmesi durumunda birikip arktan tat yer; su birikintisi. {eAT} {OsT} (ayn) 3. Su birikintisi; havuz. 4. {az} Dinlenme yeri. [DS] 5. {az} Hay vanlarn topland yer. [DS] 6. {az} Av hayvanla rnn toplu olarak durduklar su ba. [DS] 7. {az} K k ba hayvanlarn gece yattklar yer; al. [DS] 8. {az} K y meydan; mahalle meydan. [DS] 9. {az} Elence yeri. [DS] 10. {az} Akarsu yatak larndaki girinti ve kntl yerler. [DS] 11. {az} M isafir odas. [DS] ereklemek, [erek-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yor] K uluk sonras koyunlar erek yerine getirip yatrmak. [DS] erelti1, [ere-mek > ere-l-mek > erel-ti] sf. 1. Erilmi durumda olan. 2. {az} Yklmak zere olan. [DS]

erelti, [eg-re-l-mek (su birikmek) > egre-l-ti] {eT} is. Su birikintisi. <3 erelti otu, bot. Damarl ieksiz bitkilerden kumlu alanlarda yetien, barsak kurt larn drmek amacyla halk hekimliinde kulla nlan ok yllk otsu bitki, (Driopteris filix-m as). erelti2, [ireti / erelti] {az} zf. imdilik; geici olarak. [DS] eremek, [eT. eg-i-r-mek > eg-(i)r-e-m ek > eremek] gl. f. [-r] [-r(i)-yor] 1. Bir eyin iki ucunu bir araya getirip toplamak. 2. {az} Koyunlar top lanma yerine gtrp yatrmak. [DS] eren1 [eT. egir-mek > e(i)r-en] {az} is. 1. Su , evrintisi; dneen; girdap. 2. Akarsu kylarnda kum, akl, mil vb. birikintilerden olumu toprak lar. 3. Toplanm a yeri. [DS] eren2, [Yun. khreno] {OsT) is. bot. Kzlck. [Brhan Kat] erenmek, [ere-mek > ere-n-mek] dnl. f. [ir] (Sr iin) toplanmak; bir araya birikmek, eret, [Ar. ariyet] {az} is. Belirli bir zaman iin bakasndan tekrar geri verilm ek zere alman eya; dn alman ara. [DS] ereti, [Ar. riyet (dn) > ariyeti => ereti] sf. 1. Salam ve kkl olmayan; temelli olmayan; geici. 2. Bir eyin yerine geici olarak kullanlan; m u vakkat. 3. leride geri verilm ek zere alman ey; kendi mal olmayan; dn alnm. 4. leride geri alnm ak zere verilen ey. 5. stenildii zaman s klp taklabilen; tam olarak yerlememi. 6. (M cevher iin) yalanc. 7. ( iin) geliigzel yaplan.8. Yerine, yuvasna tam oturmam durumda. 9. zf. Snrl bir sre iin; geici olarak, f? ereti al mak, iini grm ek zere geici olarak almak. || e reti gelin, Beyzadeleri cinsel konuda eitmek iin F ra n sa daki metres rneine benzer tutulmu ka dn]] ereti oturm ak, Hemen kalkm ak niyetiyle ilimek. || ereti verm ek, dn vermek. || eretiye almak, B ir binann alt blmn onarmak zere st ksmn destekler zerine oturtmak. eretiden, [ereti-den] zf. Ereti olarak; muvakkaten, eretilem e, [ereti-le-me] is. ed. Bir varla, bir kav ram a asl ad deil de, benzedii bir baka varln adnn sylenmesi ile yaplan edeb sanat; istiare; metafor. eretilik, -i [ereti-lik] is. Ereti olm a durumu; mu vakkatlik. eretmek, [ere-mek > ere-t-mek] gl. f. [-ir] le scanda koyun srsn glgelik yere toplayp dinlendirmek, erez, [ere-mek > ere-z] is. zool. 1. Sazangillerden lkemizdeki tatl sularda, zellikle Eirdir Glnde yaayan, pek fazla ekonomik deeri olmayan bir tr balk; iek bal, (Vimba vimba). {az} (ayn) 2. {az} sf. Clz. [DS]

n jM lM t S M . 18 ______________________ 33
eri ieT- egir-mek (evirmek, bkmek)>egir-i/eg(i)r-

__________________________________________ ER e ric e 1, [eri-ce] sf. 1. Biraz eri olan. 2. zf. Biraz

i > e-ri tjS sf. 1. Doru ve dzgn olmayan. 2.


Herhangi bir noktasndan bklm, yn deitir

eri biimde.
e ric e 2, [eri-ce

/ eri-l-ce ?] is. 1. zool. Sr

mi durumda olan. 3. Yay biiminde olan; kavisli. 4. Bir doru veya dzleme gre eik duran; yere doru eilmi; mail. 5. mecaz. Sz ve hareketleri gven vermeyen. 6. mecaz. Yanl; kt. 7. Aldat c; samimiyetsiz. 8. {az} is. Bak. [DS] 9. Bozuk yer veya i. 10. Yerinde ve gerek veya salkl olmayan ey. 11. mat. Hibir paras doru iermeksizin uzanan izgi; mnhani. 12. Birinci derece dndaki fonksiyonlarn koordinat sistemindeki izimlerine verilen isim; belli bir kurala gre yer deitiren noktann birbiri ardnca bulunduu ko numlarn geometrik yeri. 13. Birbirinden farkl fa kat aralarnda balant bulunan iki olaya ait nicelik lerin bir koordinat sisteminde ortaklaa izledikleri yol. 14. gnl. Bir olayn geliimini gsteren izgi. 15. {OsT} Ucu baston gibi eri denek; evgen. 16. Ktlk, fenalk; hyanet. 17. zf. arpk durumda; yanl. S e ri a a , {az} I. Tek hayvanla ekilen arabalarda, hayvann iki yanndaki oklar hayva nn stnden aarak birbirine balayan ya y bii mindeki aa. 2. Evirge. [DS] || e ri b a c a k , Ba caklar eri olan kimse. || e ri b a k m a k , 1. B ir eye, kt dncelerim belli edecek biimde bakmak; kzgnlkla ve alrcasna bakmak. 2. H or bak mak.\\ e ri b a k , {azj 1. B yk bak; saldrma. 2. Pala. [DS]|| e ri b r , arpk; doru yan ol mayan; ok eri. || e ri e h re , Srekli ask veya sert yz ifadesi.|| e ri e k m e k , {eATj (Klavuz iin) yanl yola gtrmek. || e ri izgi, B ir olayn azalp oalmasn belirli bir lye gre gsteren izgi.|| eri d o m a, {eAT'} {az} -* eridoma. [DS]|| e ri d o m a r, {eAT} -* eridomar.|| e ri g e m i d o ru se fer, Uygun olmayan aralara ramen elde edilen iyi sonu.\\ e ri i n e, {az} B ir tr nak. [DS]|| e r i iye, {eAT} Kaburga kemii; ee kemii.\\ e ri k azk , {az} Hal dokum a tezghnda haly sk trmaya yarayan eri kaldra. [DS]|| e ri k e sta n e , {OsT} Havlcan. [Brhan- Kat]|| e ri o k u m a k , {eAT} Yanl okumak; bozuk okumak.\\ e ri o lm a k , {OsT} Sapm olmak; aksine davranmak.\\ e ri o tu ru p d o ru k o n u m a k , H er an gerei sylemek; dorudan yana olmak. j| e ri p a k , {az} E ri b ak. [DS]|| e risi d o r u s u n a g e lm e k , Olduka ok glk ve olumsuzluk olmasna ramen sonuta iyi bir baar elde etmi olmak.\\ e ri s y le m e k , {eAT} Yalan sylemek; yanl sylemek; doru sylem e me'/c.|| e ri sz, K tleyici s z. || e ri s n k , {eAT} Kaburga kemii; ee kem ii.|| e ri y a v a n , {az} Lavanta iei. [DS]|| e ri y e l, {OsT} ki ana y n lerden esen rzgrlarn arasndan esen rzgr; yldr rzgr. || e ri y z , Srekli ask veya sert y z ifadesi.

sineigiller fam ilyasndan 2 cm. boyunda, tknaz gvdeli, ksa ve gl hortumu ile srlarn derile rini delerek kan emen, nokra ad verilen hastala sebep olan bir tr sinek; sr sinei; bvelek; b e; nokra sinei; gm sinei; (Hypoderma dia na). {eAT} {OsT} {az} (ayn) [DS] 2. {az} zool. Su sinei. [DS] 3. {az} Bir tr koyun hastal. [DS] e ric e 3, [Yun. agi-Georgs (Aziz Yorgus; 23 Nisan gn)\ {az} is. 1. Hdrellez gn. 2. Nevruz. e ric e 4, [eri-ce] {az} is. Kan ya da arabalarda tekerlekler arasnda maz zerine konulan yay b i imindeki aa. [DS]
e ric e 5, [eri-ce

{OsT} {az} is. 1. Davarlarn

arka ayaklarnn dirseindeki sinir denilen yer; ail veteri. [Kamus Ter.] [DS] 2. {az} Butlarn topak etlerinden yaplan pastrma paras. [DS] e ri , -ci [eri-] {az} sf. Eri. [DS] e rid o m a , [Yun. ekhro doma (duvarn st kysnda ki knt) Ui I] {OsT} is. Dam kenarlarna uzun luuna konan aalar tutan ubuk ya da korni ta lar; kap saa, e rid o m a r , [Yun. ekhro doma (duvarn st kysn daki knt) jU i ^jSI] {OsT} is. -* eridoma.
e rig e z, [eri-g-ez jS.jS'j] {OsT} sf. Erimsi; erice. e r ik 1, [eg-mek > eg-(i)r-ik] {eJ} is. 1. Su evrintisi;

anafor; girdap. 2. {az} Koyunlarn erendii yer.


e r ik 2, -i [eir-mek > e(i)r-ik] {az} is. Bklerek

ip hline getirilmi pam uk ya da yn; eirmek su retiyle oluturulmu ip veya iplik, e rik m e k , \eT. egri-mek > eri-k-mek] {az} dnl. f. [-ir] (Su iin) birikmek. [DS] e rilc e 1, [eg ri-ce/ eril-ce] {az} is. Bvelek. [DS] e rilc e 2, [Yun. agi georgios (aya yorgi)] {az} is. 1. Hdrellez gn. 2. Hayvan yavrularnn kusursuz domas dileiyle kadnlarn 16 ubat gn duvara aktklar ivi. [DS] e rilc e 3, [eri-l-mek > eri-l-ce] {az} is. Yamur etkisi ile bozulan erik alas. [DS] e rilc e 4, [eri-l-ce] {az} is. Kk, sar bir ku. [DS] e rile m e sin e , [eri-le-me-s-i-n-e] zf. Eri olarak, e rili, [eri-li] sf. Erisi bulunan; eri yeri olan, e rilik , -i [eri-lik] is. 1. Eri olma durumu. 2. K tlk; hyanet. {eAT} (ayn) 3. {az} Hrszlk. [DS] e rili, [eri-l-i] is. Erilmek eylemi veya biimi, e rilm e , [eri-l-me] is. 1. Eri duruma gelme; eril mek eylemi. 2. as. Bir ateli silahta namlu ekseni nin merkezden sapmas. e r ilm e k 1, [eri-l-mek] dnl. f. [-ir] Eri duruma gelmek; arpklamak; bklmek; sapmak. S e r ilm e k b r lm e k , Durmadan kvrlmak.

ER

I M IM M .

erilmek2, [eir-mek > e(i)r-il-melc] edil. f. [-ir] 1. Eirmek eylemi yaplmak. 2. Eirm ek eylemine konu olmak; eirmek eylemine uramak, erilm ek, [eT. egir-mek > egir-il-mek] (eAT} dnl. f. [-ir] Birikmek; toplanmak, eriltme, [eri-l-t-me] is. Eri duruma getirilme; e riltmek eylemi, eriltmek, [eri-l-t-me] gl. f. [-ir] Eri duruma ge tirmek; meylettirmek. erim 1 \eT. egir-mek (evirmek) > eg-(i)r-im > eri , ni] is. Su evrintisi; girdap; burga. 0 erim brm, {az} Yamuk yumk; eri biirii; dolam bal. [DS] 1 erim erim, Bklm bklm; kvrm 1 kvrm. erim 2, [eT. edrim > erim] {eAT} is. Atn srtn vur m asn diye eyer altna konulan kee, erim , [eir-mek > e(i)-im] {az} is. Erilmek zere hazrlanm yn tutam. [DS] erim 4, [egri-m] {az} is. Domates, erimad, [? erimad] {az} is. Aatan yaplm atal dirgen. [DS] erimboz, [Yun. gripos (arpk; iki bkliim)] sf. (Ki i iin) eri ayakl; arpk yryl. erimli, [e-ir-mek > e-(i)r-im-li] {az} sf. 1. Sr mal gelin elbisesi. 2. Kolayca erilen yn ya da pamuk. [DS] erirek, -i [eri-rek] sf. Biraz eri; erice, erisel, [eri-sel] sf. 1. Eri nitelikte olan. 2. Eri izgi zellii tayan, erisin, [eri-s-in] {eAT} zm. Eriliini; ktln; fenaln. eritme, [eri-t-me] is. Eri duruma getirme; erit m ek eylemi. eritmek, [eri-t-mek] gl. f. [-ir] Eri duruma ge tirmek; emek, esan, [Yun. aksoni] {az} is. -* esen. [DS] esem ek, [eksi-m ek> ese-mek dU_ST] {eAT} {OsT} g sz.f. [-r] Eksiltmek, esen, [Yun. aksoni] {az} is. Araba dingili. [DS] esenm ek, [ese-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Alay etmek; elenmek. [DS] eser, [? eser j~ S I] {OsT} is. -* eseri1. S1 eser kakmak, {OsT} -* eseri kakmak, eseren, [Yun. ksisterin (kazyc)] {az} is. -> esiseren. eseri1 [eser / eseri / iseri / yeseri ^ j-S \] {eAT} , {OsT} is. ivi; demir ivi, fi1 eseri kakmak, {eAT} {OsT} ivi akmak. eseri2, [Ar. ekseri] {az} is. ounluk; ekseriyet, esran, [Yun. ksisterin] {az} is. -* esiseren. [DS] esi1 [eT. egsg > esi ^r-S"'] {eAT} {OsT} is. 1. Ucu , yanm odun; ksei. 2. {az} Km r mars. 3.

Ocaktaki atei kartracak ara. 4. {az} Sandalla rn iskeletlerini meydana getiren aalar. esi2, [eski > esi] {az} sf. Eski. [DS] esilmek, [eksi-l-mek > esil-mek] {az} edil. f. [-ir] Eksilmek. esin im, [e-sin-im] is. psikol. Srkleyici eilim, esinmek, [e-sin-mek dlco~S"l] {eAT} dnl. f. [-ir] Eilim gstermek; mail olmak; tem ayl gstermek, esiran, [Yun. ksisterin] is. -* esiseren. [DS] esiren, [Yun. ksisterin (kazyc)] is. -* esiseren. [DS] esiseren, [Yun. ksisterin (kazyc) u l L ~S'I] {OsT} 5 {az} is. Kurumu hamuru tekneden kazmakta kullanlan ara. [DS] es, [eT. egsg > esi / es j-S I] {eAT} {OsT} is. -* esi. esk, - [eT. egsg > eksk] {az} sf. -* eksik. [DS] ei, [eki > ei] {az} sf. 1. Baz yemeklere eni verm ek iin ekilen eki m eyvelerden yaplm sos. 2. Eki. 3. Turu. [DS] S ei hamur, {az} Ekm ek mayas. [DS] eileme, [eki-le-me] {az} is. Ku eti ve soanla yaplan bir tr yahni. [DS] ezi, [eT. egzig > ezgi / ezi] is. -* ezgi. e h 1 [eh (yans.)] is. 1. Kk ocuklar byk aptese , tutarken sylenen sz. [Zlfikar] eh eh, eh gel-nek 2. {az} renme bildirir. [DS] 3. {az} Kk o cuk pislii. [DS] eh2, [eh (yans.)] is. Kk ocuklarn dvme srasn da syledikleri sz. [Zlfikar] eh eh etm ek S eh etmek, {az} (ocuk dilinde) Dvmek. e h , [eh] iinl. 1. "O labilir" veya P eki" anlamnda kullanlr. 2. aresizlik ifadesi. 3. Yar memnunluk ifadesi; iten olmayan, yarm azla kabul etmeyi bildirir; Fena deil". 4. Bkma, bezginlik ifadesi; "Yeter a rtk . 5. "Alacan o lsu n anlamnda kul lanlr. eha, [eh+a] ( e ha) nl. "Peki, kabul, olu r" anlam n da kullanlr. ehab, -bb [Ar. habb > ehabb v ^ 1 {OsT} sf. Daha ] ok sevilen; en ok sevilen; pek sevilen. S ehabb- ehibb, {OsT} D ostlarn en sevgilisi.-}, ehabb- em val, {OsT} Mallarn ok sevileni. ehac, [Ar. ehacc ^ 1 ] {OsT} sf. Pek kat; ok sert, ehaci, [Ar. ehc ^ L ^ l] (eha:ci:) {OsT} is. Bilmece ler; bulmacalar; yanltmacalar. ehad1, [Ar. ehad
J

{Os T} lis. ] -* ahad. S ehadl^

hd, {OsT} Teklerin teki; esiz; emsalsiz.\\ ehad l-uhadeyn, {OsT} Teklerin teki; esiz; emsalsiz. ehad2, -ddi [Ar. hadd > ehadd -b-l] {OsT} sf. Daha keskin; pek keskin; en keskin. 0 ehadd-i lt-

f i

S M_ _ . _ 1385 _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _

__________________________________________ EHL

kata, {OsTj Kesici aletlerin en keskini.|| ehadd-i syf, {OsTj Kllarn en keskini. ehadis, [Ar. hads > ehd is.-* ahadis. ehadiyet, [Ar. ehadiyyet {OsTj is. 1. Birlik. 2. Allahn birlii. S ehadiyet-i rabbniye, {OsTj A llahn birlii.|| ehadiyetl-ayn, {OsTj tasvf. G rn birlii.|| ehadiyetl-cem, {OsTj tasvf. Birlik te okluk.\\ ehadiyetl-kesret, {OsTj tasvf. oklu un birlii.|| ehadhiim, {OsTj kiden biri. (eha:di:s) {OsTj

etmekte kullanlr. S ehem hm, H afife ksr me sesi. ehem2, -m mi [Ar. mhimm > ehemm ,*1] {OsTj sf. 1. En nemli; ok mhim. 2. ok deer verilen. ehem3, [aha-m] {azj nl. te a l" anlam nda kulla nlr. [DS] ehem4, [? ehem] {azj s f Dargn. [DS] ehemlik, -i [ehem-lik] {azj is. Dargnlk. [DS] ehemm iyet, [Ar. ehemm > ehemmiyet {OsTj

is. nem; nemli olma; nemlilik, ehemmiyetli, [ehemmiyet-li] sf. 1. nemli; mhim. ehaf, -ff [Ar. hafif > ehaff _=-l] {OsTj sf. -* ahaf. 2. Deerli. ehak, -kk [Ar. hakk > ehakk {OsTj sf. -* ahak. ehemmiyetsiz, [ehemmiyet-siz] sf. 1. nemsiz. 2. ehal, -li [? ehal] {azj is. Orta yal kimse. [DS] Deersiz. ehali, [Ar. ehl (mensup) > ehl JL'] (aha.li:) {OsTj ehenk1 -ngi [Far. ahenk] /azj is. 1. Uyumluluk; , ahenk. 2. Seyir; elence. [DS] {azj -* ahali. [DS] ehalil, [Ar. ihll > ehll J-JU-I] (eha:li:l) {OsTl is. ehenk2, -ngi [eT. enek (ene)] {azj is. Saban demi rinin takld eri aa; enek, Erkeklik organlarnn delikleri, eher, [eT. eder (eyer)] {azj is. Binek hayvanlarnn ehan, -nn [Ar. ehann ^ 1 ] {OsTj sf. (Kii iin) ge srtna vurulan eyer, nizden konuan; hmhm, ehey, [e-hey / eh-hey] nl. Hayranlk bildirir; m aal lah. ehar, -rr [Ar. hararet > aharr _^\] {OsTj sf. -* ahar. eht, -d [ak-t-mak > ak-t] {azj is. ok kaynama ehas1 -ss [Ar. ha > eha , {OsTj sf. -* ahas. . sonucunda olumu koyu eker ya da pekmez a das. [DS] ehas2, -ssi [Ar. hasis > ehass {OsTj sf. -* ahas. ehasin, [Ar. ahsen (ok gzeli) > ehsin sin) {OsTj sf. ok gzel olan (eyler)., ehaveyn, [Ar. aha (karde) > ehaveyn ki karde. ehbab, [Ar. ahbb u U I ] {azj is. -* ahbap, ehbin, [? ehbin] {azj is. Ekin. [DS] ehdab, [Ar. hdb > ehdb v 1 ^ ] (ehda:b {OsTj) is. '-1 Kirpikler. ehdaf, [Ar. hedef > ehdf (ehda:f) {OsTj is. 1. Hedefler; nian alnacak yerler. 2. Amalar; istek ler. 3. Yce ve yksek eyler, ehdeb, [Ar. ehdeb uJjiI] {OsTj s f (Kii iin) sk ve uzun kirpikli, ehdi, [ e l ikt] {azj is. -* ekti. [DS] ehdiyarrak, - [Ar. ihtiyar + T. -rak] {azj zf. h tiyarca; biraz ihtiyar. [DS] chdiyat, [Ar. ihtiyat] (ehdiya.t) {azj is. 1. Sknt. 2. Tedbir; ihtiyat. [DS] ehe, [ehe] ( e he) {azj nl. 1. Konuma, grme, tartma vb. durum larda peki, evet, kab u l" anla mnda kullanlr. [DS] chck, -i [? ehek] {azj is. Al. [DS] ehelli, [Ar. ehl] sf. Uslu. ehem1 [eh (yans.) > ehem] nl. 1. ksrk taklidi , ses karmay bildiren yansmal gvde. 2. Alay {OsTj is. (eha:ehibba, [Ar. habb > ehibbc *L*I] (ehibba:) {OsTj s f 1. Dostlar; sevgililer. 2. Tandklar; bildikler. eh il1 -hli [Ar. ehl Jl] {OsTj is. 1. Kiiler; adamlar. , 2. Topluluk; cemaat; zmre. 3. Kar kocadan birine gre dieri; e; zev; zevce. 4. Sahip. 5. B ir ii yapmak iin kendisinde ustalk ve yetki bulunan kimse; erbap; usta; deneyimli; tecrbeli; i bilir. 6. huk. Hak sahibi olabilen; bor yklenebilen; ceza dan sorumlu tutulabilen kii. ehil2, [Ar. ehil] {azj sf. 1. (Kii iin) yumuak; dur gun; yava. 2. is. Alanm meyve aac. 3. Kesta ne, ceviz, karaaa gibi dayankl kerestesi olan aa. [DS] ehl, [Ar. ehl Jl] {OsTj is. -* ehil1. S ehl-i ba, {OsTj I. Aba ehli. 2. A ba halk. 3. Hz. Muhammet ve aile si.|| ehl-i adi, {OsTj Vatandalk borcunu drstlk le yerine getiren kii; devlete ba kaldrm ayan,|| ehl-i hiret, {OsTj ller.\\ ehl-i lem, nsanlar}] ehl-i aruz, {OsTj iir kurallarn bilenler]] ehl-i arz, {OsTj 1. Yer ehli. 2. Cin, peri, eytan gibi y a ratklar]] ehl-i bdiye, {OsTj l adamlar; bede viler]] ehl-i basiret, {OsTj Saduyu sahipleri,|| ehli bagy, {OsTj I. Bir blgeyi zorbalkla eline gei renler; kuvvet sahipleri; zorbalar. 2. Devlete toplu isyanda bulunanlar.]] ehl-i btn, {OsTj 1. ze va k f olan. 2. Tanrsal srra ermi olanlar; sofiler}] ehl-i beyt, {OsTj -* ehlibeyt.|| ehl-i b id t, {OsTj 1. D in konularda, zellikle akaitte Peygambere ve ilk

EHL

l W

1386

Mslmarlara aykr tutum izleyenler; sapknlar. 2. slam iyetin genel kurallarna ve artlarna uy mayan kim se veya toplulk.\\ ehl-i bytt, {OsT} Tannm kabilelerden olanlar.\\ ehl-i cehennem, {OsT} Gnahkrlar.\\ ehl-i cehl, {OsT} Cahiller; bilgisizler.\\ ehl-i cennet, {OsT} Cennete girebile cek nitelikte olanlar.\\ ehl-i cihd, {OsT} D in uru na, din iin savaanlar.|| ehl-i cnn, {OsT} 1. Cin sahipleri. 2. Deli, ldrm.\\ ehl-i dikkat, {OsT} D ikkat sahipleri.\\ ehl-i dil, {OsT} -* ehlidil.|j ehl-i dny, {OsT} I. Dnya nimetlerine dkn olanlar; ahreti dnmeyenler. 2. Varlkl kimseler; zengin ler.|| ehl-i ehv, {OsT} D in ve mezhep ayrl yaratanlar.|| ehl-i emnet, {OsT} Emaneti iyi koruyan; hakszlk etmeyen kii.|| ehl-i emsr, {OsT} ehir ve kasaba halk.|| ehl-i fesat, {OsT} 1. Bozgunculuk yanllar. 2. Hilebaz; dzen bozucu; anarist. || ehl-i hak, {OsT} 1. Mslman olanlar. 2. Ehl-i snnetten olanlar. 3. Kendini A lla h a vermi, gznde ve gnlnde Allah tan baka bir ey olmayan, diinya ilerine deer vermeyen kimse. || ehl-i hl, {OsT} Cokulu kimse.|| ehl-i harabat, {OsT} Meyhane dknleri.\\ ehl-i hamet, {OsT} Gsterili, heybet li kimse.|| ehl-i hev, {OsT} 1. Haylaz kimseler. 2. Ahlakszlar; sefhler.\\ ehl-i heyet, {OsT} Gk bili m i ile uraanlar,|| ehl-i hred, {OsT} Akll uslu olanlar.\\ ehl-i href, {OsT} I. Kuma dokuyan sa natkrlar. 2. Sanat sahipleri.\\ ehl-i hibre, {OsT} ehlihibre.|| ehl-i hikmet, {OsT} H ikm et sahipleri; filozoflar,|| ehl-i hner, {OsT} H ner sahipleri; ustalar.|| ehl-i rz, {OsT} Namuslu, temiz, drst, saygdeer kimseler. || ehl-i idrk, {OsT} D nce sahipleri; her eye akl erdirenler. || ehl-i iffet, {OsT} Namuslu kim se.|| ehl-i im n, {OsT} nan sahibi.\\ ehl-i irfan, {OsT} Bilge; bilgili kii.|| ehl-i slam , {OsT} slam toplumu.\\ ehl-i ittika, {OsT} Sofu, dindar.\\ ehl-i kalem, {OsT} Yaz yazan; y a zar,|| ehl-i kanaat, {OsT} Kanaatkr.\\ ehl-i karye, {OsT} K yl.|| ehl-i kebir, {OsT} Gnah sahipleri; gnah ileyenler. || ehl-i kelam, {OsT} Gzel sz syleyenler; hatipler.\\ ehl-i kerem, {OsT} yilik sahibi, eli ak kim seler.|| ehl-i keyif, {OsT} Keyfi ne, zevkine dkn kimseler.\\ ehl-i kble, {OsTf 1. K ble sahipleri. 2. Miislmanlar.\\ ehl-i kyam, {OsT} 1. Ayaklananlar; ayaa kalkanlar. 2. Yeni yetim ekte olan hocalara zo r sorular sorarak bu naltan ve sonra topluca kalkp giden grup. || ehl-i kitap, {OsT} 1. Kitap sahipleri. 2. slam lk ncesi kendilerine peygam berleri araclyla kitap gelmi olan kavimler. || ehl-i kubur, {OsT} ller. || ehl-i lgt, {OsT} Szlk sahibi; szlk yazan.]| ehl-i maher, {OsT} Kyamette dirilecek olanlar.|| ehl-i mansp, {OsT} Mevki, makam sahibi. || ehl-i m arifet, {OsT} Hnerli, yetenekli kim seler.|| ehl-i merakip, {OsT} Binecek bir eye sahip olarak g e zenler. || ehl-i m ide, {OsT} Midelerine dkn kim

seler.|| ehl-i muhasebe, {OsT} Muhasebeci.|| ehl-i nam , {OsT} Cennette oturanlar.|| ehl-i nmus, {OsT} Namuslu ve drst insanlar.|| ehl-i nr, {OsT} Cehennem likler^ ehl-i nazm, {OsT} Nazm ustalar; airler.|| ehl-i nifak, {OsT} A ra bozanlar; bozguncular,|| ehl-i ncm , {OsT} Yldza bakan lar; mneccimler.\\ ehl-i rf, {OsT} 1. huk. Yasa lardan daha ok r f ile i gren ynetici. 2. im pa ratorluk dneminde medreseden yetien din bilgin lerine verilen unvan.|| ehl-i perde, {OsT} Pee ta knm kadn,\\ ehl-i rey, {OsT} Oy sahibi; hkimlik eden, gr sahibi. || ehl-i rm, {OsT} Bizans ve Rom a topraklarn feth ed en Trklere, zellikle Os manlIlara verilen unvan.|| ehl-i sbka, {OsT} lk Mslmanlar.\\ ehl-i safa, {OsT} Temiz kalpli.\\ ehli salah, {OsT} Namuslu, doru ve drst olan kim seler.|| ehl-i salb, {OsT} 1. H a sahipleri. 2. Hristiyanlar; Hallar.|| ehl-i servet, {OsT} Servet sahibi kimseler.|| ehl-i suff, {OsT) 1. Sofa mda vimleri. 2. H icret sonrasnda evleri olmad iin mescidin avlusunda barnan yoksul ve kimsesiz Mslmanlar.\\ ehl-i sk, {OsT} I. ar halk; es naf. 2. A a tabakadan olanlar. || ehl-i slk, {OsT} B ir mezhep m ensubu olan kimse.\\ ehl-i sn net, {OsT} -* ehlisnnet.|| ehl-i syf, {OsT} K l sahipleri; askerler.|| ehl-i ek, {OsT} Soyguncular; vurguncular; akler.\\ ehl-i er, {OsT} Ktlk y a pabilecek nitelikte olanlar.\\ ehl-i i, {OsT} Hz. Ali taraftarlar; iler.\\ ehl-i ikem, {OsT} Midesine dkn olanlar.|| ehl-i taaddi, {OsT} Saldrgan olanlar. || ehl-i tahkik, {OsT} Aratrmac; doktor, filo z o f vb. olanlarn genel unvan.|| ehl-i ta lb, {OsT} Takip edenler; geriden gelenler.|| ehl-i takv, {OsT} D indar kimse. || ehl-i tark, {OsT} B ir ta rikata girmi kimse; dervi.\\ ehl-i tasavvuf, {OsT} Tasavvufla uraan kimse; mutasavvf.|| ehl-i ted bir, {OsT} Tedbirli kim se.|| ehl-i tefrit, {OsT} K e y e ekilmi, ibadetle megul olan kimse. || ehl-i televvn, {OsT} Dnek, iki yzl kimse.|| ehl-i temkin, {OsT} A r bal.|| ehl-i tertb, {OsT} Farz olan be vakit namaz hi kazaya brakmakszn dzenli olarak klan kimse; sahib-i tertip.\\ ehl-i teslis, {OsT} I. leme sahipleri. 2. Hristiyanlar.|| ehl-i tevrih, {OsT} Tarihi.\\ ehl-i tevhit, {OsT} Mslman.\\ ehl-i ukubet, {OsT} huk. Yasalarn verdii cezay uygulama asndan herhangi bir engel bulunmayanlar; akl bali olanlar.|| ehl-i vefa, {OsT} Szne bal; sadk. || ehl-i vera, {OsT} Dindar.\\ ehl-i vezaif, {OsT} huk. 1. V akf gelirle rinden yararlanabilecek olan kimseler. 2. cretle alan memurlar, hizmetliler,|| ehl-i vukuf, {OsT} -* ehlivukuf-H ehl-i vcud, {OsT} Varlk sahipleri; insanlar.\\ ehl-i zevk, {OsT} -* ehlizevk. || ehl-i zim m et, {OsT} Mslman bir devlete tabi olan ve vergi verdii iin can ve mal korunan kitap ehli uyruklar.|| ehl-perver, {OsT} D eerli insanlar ko-

OTilt l f l m f f S K M 1387

EHN

ryan.|| ehl yl, {OsT} 1. Ev halk; evli ift. 2. oluk ocuk; aile.|| ehll-farz, {OsT} h u k Birinci dereceden varis. ehlen ve sehlen, [Ar. ehlen ve sehlen j {OsT} nl. Ho geldin, sefalar getirdin! anlam n da kullanlan karlama sz, ehles, [Yun. ahnos] sf. -* ehez. ehlez, [Yun. ahnos] {az} sf. -* ehnez. ehlezimek, [ehlez-i-mek] {az} gsz. f. [-r] I. G ve kuvvetten dmek. 2. Kuvvet bulmak; derman kazanmak. [DS] ehl, [Ar. ehl > ehl / ehliye LrfUI / 4-UI] (ehli:) {OsT} sf. 1. Eve ait; aileye ilikin. 2. Evcil; vahi olm a yan. 3. Yerli.

lik; uzluk; i bilirlik. 2. Bir kimseye belirli bir alanda yeterli bilgi ve beceriye sahip olduunu bel gelemek zere verilen belge. 3. darla. Src bel gesi. 4. huk. Bir kimsenin hak sahibi olma, haklar kullanma ve ykmllkten sorumlu tutulabilm e durumu. 5. si. Bir kiinin din ve hukuk haklara sahip olmas ve baz ykmllkleri yerine getire bilme yetkesi, ehliyetli, [ehliyet-li] sf. 1. Ehliyeti olan. 2. Bir konu da usta ve beceri sahibi olduunu belirten belge sahibi.. ehliyetname, [Ar. ehliyet + Far. -nm e uh^UI] (ehli

ye tn a m e ) {OsT} is. 1. Yeterlilik belgesi. 2. Src belgesi. ehliyetsiz, [ehliyet-siz] sf. 1. Yeterli beceri ve ustal ehlibeyt, [Ar. ehl-i beyt J-*l] ( e hlibeyt) {OsT} is. olmayan. 2. Bir ii yapmak iin gerekli olan ye terlik belgesi bulunmayan, 1. Ev halk. 2. Bir kim senin babas, babasnn ba bas gibi akrabalar. 3. Hz. M uham m edin kz, da ehliyetsizlik, -i [ehliyet-siz-lik] is. 1. Ehliyetsiz ol ma durumu. 2. huk. B ir kimsenin kanunun ngr mad ve torunlarndan ibaret ev halk; Al-i aba; d hak ve yetkileri kullanma yeterliine sahip Penc l-i aba. 4. gnl. Peygamber ailesi; Hz. M u hammedin eleri, ocuklar, torunlar Haan ve olamamas durumu; yetersizlik, Hseyin ve damad Hz. Ali. 5. A llah iyice anla ehliz, [Yun. ahnos] {az} sf. Uslu; arbal; sakin. [DS] m kimseler. ehlidil, [Ar. ehl-i + Far. dil J:> Jj'] ( e hlidil) {OsT} is. 1. Gnl eri. 2. M aneviyata nem veren kimse, ehlihibre, [Ar. ehl-i hibre J-&I] (ehlihibre) {OsT} is. 1. Bilirkii; eksperler. 2. Sanat eletirmeni, ehlileme, [ehli-le--me] (ehli.Teme) is. nsana al ma; ehlilemek eylemi, ehlilemek, [ehli-le--mek] (ehli.lemek) dn. f. [ir] nsana almak, evcillemek, ehliletirilme, [ehli-le--tir-il-me] (ehli:/etirilme) is. Evcil duruma getirilme; evcilletirilmek eylemi, ehliletirilmek, [ehli-le--tir-il-mek] (ehliletirilm e) edil. f. [-ir] Evcil durum a getirilmek; insana alt rlmak. ehliletirme, [ehli-le--tir-me] (ehli:letirme) is. Ev cil duruma getirme; ehliletirmek eylemi; insana altrma. ehliletirmek, [ehli-le--tir-mek] (ehliletirm ek) gl. f. [-ir] Evcilletirmek; insana altrmak, ehlisalip, -bi [Ar. ehl-i alb {OsT} is. Hallar, ehlisnnet, [Ar. ehl-i snnet o-u J*l] (e hlisnne) {OsT} is. 1. Snnete bal olanlar. 2. K uran ve Hz. M uham m edin szlerini esas alan itikad m ez hepler. ehlivukuf, [Ar. ehl-i vukuf J-l] (e hlivukuf) {OsT} is. 1. Deneyim sahibi, iinin ustas olmu kimseler. 2. huk. Bilirkii, ehliyet, [Ar. e h l> ehliyyet cuJul] {OsT} is. 1. Ustalk gerektiren bir ii yapabilme bilgi ve becerisi; yeter Jj>'] (ehlisali.p) ehlizevk, [Ar. ehl-i zevk Jj!] (e hlizevk, k, kaim ) {OsT} is. 1. Zevk sahibi. 2. Gzel ve irkin ayrt edebilen; gzel ve iyi eylerden zevk alabilen kii; zevkine dkn olan kimse, ehlnnazar, [Ar. ehliin-nazr ^ I JaI] ( e hlnnaza:r) {OsT} sf. 1. Bakta usta olanlar. 2. tasvf. Ba klar ile bakalarn etkileyen tasavvuf erbab. 3. isi. N akle deil de akl ve gzlem sonuncunda elde edilen bilgilere nem veren slam filozoflarna ve rilen ad (Kind, bni Sina, Farab). ehlssuffa, [Ar. ebl-uffa JaI] ( e hlissuffa:) {OsT} is. Hicretten sonra M edinede yaplan Mescid-i N ebevnin Suffa veya Zuffa denilen bl mnde barnan yoksul, kimsesiz fakir gmenlerle, M edinede evi bulunmayan renciler, slamiyeti renmek iin gelen yabanclar, ehmar, [? ehmar] {az} is. Yemlik. [DS] ehme, [Far. ehme <u^l] {OsT} sf. 1. Eksik; noksan. 2. is. Bulunu. ehmediye, [Ar. ahmediye 4 j.j^ I] {az} is. 1. B ir tr sark. 2. Eskiden kadn feslerinin evresine sarlan al. ehname, [Far. ehnme <uLaI] (ehna:me {OsT}) is. 1. Sevgi; ak; sevda. 2. Kendine eki dzen verme, ehnez, [Yun. ahnos (hastalklj] {az} sf. 1. Zayf; clz. 2. Snmeye yz tutmu; ypranm. S ehnez kalm, {az} (Ekin iin) baak balayamam; z a y f kalm. ehnezik, -i [ehnez-i-mek > ehnez-i-k] {az} sf. 1.

EHN

(Gnein scakl ve iin) etkisiz. 2. (Ate iin) snmeye yz tutmu. 3. Ypranm. ehnezim ek1, [ehnez-i-mek] {az} gsz. f. [-r] 1. A lktan, besinsizlikten zayf dmek; zayflamak. 2. ok ackmak; ii gemek. 3. Kuvvetsizlikten, can szlktan esnemek. 4. Gc, dayankl azalmak. 5. A z yorulmak. 6. Tkanmak. [DS] ehnezim ek2, [ehnez-i-mek] {az} gsz. f. [-r] 1. Aya taklmak; tkezlemek. 2. Eskimee yz tut m ak. [DS] ehnezlemek, [ehnez-le--mek] {az} dnl. f. [-ir] (Vcut iin) kuvvetten dmek; zayflktan kt lemek. ehniz, [Yun. alnos] {az} sf. -* ehnez. [DS] S 1 ehniz hniiz, (az) Clz; zayf; gsz. [DS] ehram 1 [Ar. herem (piramit) > ehram j-lys.1] (ehra:m) , {OsT} is. 1. Piramitler. 2. M srda bulunan piramit biimindeki eski yaplardan her biri. 3. mat. Pira m it biimindeki ekiller, cisimler. S ehrm- gyr-i muntazam, {OsT} mat. D zgn olmayan piramit.\\ ehrm- kaim, jOsT} mat. D ik piram it.|| ehrm- mail, {OsT} mat. E ik piram it.|| ehrm- muntazama, {OsT} mat. Dzgn piramit.\\ ehrm- m urabba, {OsT} mat. Kare piramit. || ehrm- m sellesi, {OsT} mat. gen piramit. || ehrm- nks, {OsT} mat. K esik piram it.|| ehrm- z kesrlvch, {OsT} mat. okgen piramit. ehram 2, [Ar. ihram (hac kyafeti) f '^ l ] (OsT) is. Dou A nadoluda baz kadnlarn sokaa karken sarndklar ynl rt. ehramen, [Far. ehrmen 1. eytan. 2. Dev. Iy*l] (ehram.mi:) {OsT} sf. Pi ehram, [Ar. ehram! y*l] (ehra:men) {OsT} is.

eht, [Ar. ahd] {az} is. K endi kendine sz vererek b ir ii zerine alma; ant. ehta, -c [Ar. ihtiy] {az} sf. Muhta. [DS] ehte, [eT. ilct (elde beslenen) > ehte ?] {az} is. di edilmi at. [DS] ehteriya, [Ar. attr > attriyye] {az} is. teberi; . ev eyas. [DS] ehti, [eT. ikt] {az} is. -* ekti. [DS] ehtibehti, [Ar. ehl-i beyt + T. -i) {az} is. Btn ev halk. [DS] ehun, [Far. ehn Oj^l] {OsT} is. Toprakta oluan yark veya delikler, ehva, [Ar. hev > ehv *'yl] (heva:) {OsT} is. s tekler; arzular; yneliler; hevesler, ehval, -li [Ar. hevl (korku) > ehvl Jly&l] (ehva:!) {OsT) is. 1. Korkular. 2. Zulmler, ehvan, [Ar. ehven] {az} sf. Ucuz. [DS] ehvar, [Far. ehvr jIjj'] (ehva:r) {OsT} sf. (Kii iin) akn; alk; sersem, ehvec, [Ar. ehvec r j l] {OsT} sf. (Kii iin) uzun boylu ve ahmak, ehvel, [Ar. hevl (korku) > ehvel J_j*t] {OsT} sf. Daha korkun; ok korkun; en korkun. S ehvel-i heykil, {OsT} Heykellerin en korkuncu. ehven, [Ar. ehven (mlyin) Oy>l] {OsT} sf. 1. Ucuz. 2. Tercih edilebilir; daha az kt, ehven-i er, Ktnn iyisi.|| ehven kurtulmak, Ucuz kurtul mak. ehvenim ek, [ehven-i-mek] {az} gsz. f. [-r] 1. Azalmak. 2. Yavalamak. 3. Hafiflemek. [DS] ehvenier, [Ar. ehven-i er (Far. tamlama) jy>l] ( e hvenier) {OsT} is. K t olanlarn iinden daha az kt olan, ehveniyet, [Ar. ehveniyyet c~oyl] {OsT} is. 1. Fiyat dkl; ucuzluk. 2. K tler iinde daha az kt olm a durumu, ehver, [Far. ehver jyl] {OsT} sf. Sevgili, ehviye, [Ar. hev > ehviye ^.y l] {OsT} is. stekler; arzular.. S ehviye-i latife, {OsT} Gzel m zik hava lan. ehya, [Ar. ihy] {az} is. 1. Tarlalara ok yararl, toprak altndan kt an yumuak, beyazms, yal bir tr tebeir kaya. 2. H er tr gbre. 3. Top ra derince srerek altm stne getirme; topra havalandrma; kirizma. [DS] S1 ehyasna ermek, {az} Em ek vererek yetitirdii bir eyden yarar lanmak; hayrn grmek. [DS] ehyahk, - [ehya-llc] {az) is. Gbrelenmi toprak. [DS] ehyeb, [Ar. ehyeb v ^ " 1 {OsT} sf. Daha heybetli; pek ] heybetli; en heybetli.

ram it biiminde olan; piramidimsi. ehram ka vak, bot. Piram it kavak. ehrem, [Ar. ihram (hac kyafeti) f l_H] {OsT} is. ehram2. ehremen, [Far. ehremen / ehrimen / ehramen ^ y>l] {OsT} is. 1. Kt ruh. 2. eytan. 3. Zerdtlkte ktlk tanrs. ehren, [Far. ehren (eytan) jy.l] {OsT} is. Yabanc bir dinde yksek rtbeli rahip, ehrenlik, [ehren-lik] is. Rahiplik, ehrez, [Ar. ahras] {az} sf. Dilsiz; konuma ve iitme zrl. [DS] ehsa, -ai [Ar. ehs *l_l] (ehsa:) {OsT} sf. (Kiiler iin) am; aakalm, ehsan, [Yun. aksoni] {az} is. -* esen. [DS] ehsas, [Ar. hiss >ehss (ehsa:s) {OsT} is. His ler; duygular. S ehss- rakka, {OsT} nce duygu lar.

ehyef, Ar. ehyef {OsT} sf. 1. (Kii ii) ince belli yakkl. 2. (At iin) elimli. ehzab, [Ar. hizb > ehzb v Lr- '] (ehza:b {OsT}) is. Blkler; ksmlar; taifeler; hizipler, eimme, [Ar. imm > eimme 41] (OsT) is. mamlar. S eim me-i din, {OsT/ D in i konularda sz geen bil gin kiiler.\\ eim m e-i e rb a a, {OsT} D rt byiik imam: (mam Eb Hanife, m am afi, mam M alik ve mam Hanbel).\\ eim m e-i izam , {OsT} Din imamlarnn bykleri,|| eim m e-i m ah allt, {OsT} Mahalle imamlar.\\ eim m e-i n u h t, {OsT} dbl. Sz dizimi bilginleri. einne, [Ar. inn > e'inne *c-\] {OsT} is. Dizginler. einstenyum , [Fiz. E insteinm adndan] (ayntanyum) is. kim. Atom says 99 olan kritler ailesinden 253 ktle sayl yapay bir radyoaktif element; sembol; Es. eizze, [Ar. 'azz > e'izze y>\] {OsT} is. 1. Erenler; azizler. 2. Saygn kiiler; muhterem ahslar. S eizze-i n a sr, {OsT} Hristiyan evliyas. ejah, [Far. ejeh j-jl] {OsT} is. Siil, ejdaha, [Far. ejdeh laojl] (ejdeha:) {OsT} is. Ejder ha. ejdef, [Far. ejdef^iijl] {OsT} is. I. Al. 2. Kzlck. ejder, [Far. ejder _pjl] {OsT} is. 1. Kanatlar ve kuy ruu ylan biiminde, azndan alevler pskrten, aslan peneli bir m asal kahraman hayvan. 2. B yk ylan. 3. mecaz. fkeli, cesur ve merhametsiz kimse. S1 e jd er-d eh n , {OsT} 1. D ev azl. 2. B yk top.|| ejd er-i k a h ir, {OsT} lm ejderhas.\\ ejder-i m iinakka, {OsT} Alaca derili byk ylan. ejderha, [Far. ejderh U p jl] (ejderha:) {OsT} is. Ej der. ejeh, [Far. ejeh j-jl] {OsT} is. Sivilce. ejektr, [Fr. ejecteur] is. 1. Fkrtc. 2. Akkanlar, belli bir hzla hareket eden baka bir akkan ile boaltmaya yarayan alet, ejeyif, [Ar. acib > ejeyif ?] {az} sf. akn. [DS] S ejeyif g alm ak, {az} am ak; armak. [DS] ejgehan, [Far. ejgehn jl$5jl] (ejgeha:n) {OsT} sf. Tembel. ejgn, [Far. ejgn jl?jl] (ejg:n) {OsT} sf. Tembel. ejhan, [Far. ejhn jU jl] (ejha.n) {OsT} s f Tembel. ejir, [Far. ejr ^ jl] (eji.r) {OsT/ sf. (Kii iin) akll ve uyank. -ek, [er. -gak > -k / -ak / -ek] yap. e. -* -k. (eTj {eAT} (ayn) [ETY] ek , [ek (yans.)] is. Kekelem eyi bildiren kk. [Zlf-

kar] ek-e-le-mek 0 ek b en t olm ak, N e diyeceini armak; drakalmak. ek2, [eT. en (mafsal, boum) > eng / enk > ek] is. 1. Bir nesnenin eksiini gidermek iin bititirilen par a; ilave. 2. B ir eyin biim ve hacminde byltme yapmak iin balanan veya katlan nesne. 3. Bir kitap veya baka yayndaki bilgileri tam amlamak veya desteklemek iin konulan blm veya sayfa lar. 4. Sonradan katlan, balanan ya da yaptrlan parann belli olan balant yeri; eklenti yeri; ek yeri. 5. ki borunun birbirine birletii yer. 6. dbl. Kelime tretmek veya kelimenin grevini belirle mek iin kullanlan ekil verici ses veya sesler. 7. {az} Eklem; ek yeri. 8. sf. Eklenmi; katlm.. S ek bilezii, iki boruyu birbirine balamakta kulla nlan para; manon.\\ ek b te, Bteye y l iinde artaca tahmin edilen blmlerden acil ihtiya duyulan blmlere denek eklemek suretiyle mey dana getirilen yeni bte. || ek dola olm ak, Rahat sz edecek kadar evresinde bulunmak; musallat olmak.|| ek eylem (ek fiil), dbl. sim, sfat, zam ir gibi isim soylu kelimelerin cmlede yklem olarak , kullanlmasn salayan ve kk (i-mek) kaybolmu sadece eklerden meydana gelm i bir yardm c fi il .|| ek grev, D evlet dairelerinde bir kimsenin asl g revi dnda yrtt ikinci zji.|| ekini belli et m em ek, 1. B ir maln kusurlu yanlarn gizlemek. 2. Eksiini belli etmeyecek biimde iini dndrm ek,|] ek kk, bot. Baz bitkilerde ana ve ya n kklerden baka gvde sapnn yanlarndan kan ve zam anla asl kk sistemini oluturan ince kkler.\\ ek ola ra k , ncekinin iistiine, ondan baka da. || ek oy lum , mim. Cami gibi byk kubbeli yaplarda i alan geniletm ek iin kubbenin yanlarna yarm veya eyrek kubbeler eklemek suretiyle yaplan ha cim geniletme eklemeleri.\\ ek den ek (ek tahsi sat), Bir kamu harcamas iin ayrlan denein yetersiz kalmas durumunda gnderilen fazladan para. || ekte, B ir yazya veya esere eklenmi ola r a k ekten p k te n , Derme atma; uyduruk.\\ ek v u rm a k , Ekleme yapm ak.|| ek yok, {az} Kim se siz; yalnz; garip. ekab, -b b [Ar. ekabb *_il] {OsT} sf. (Kii iin) ince belli. ek b ir, [Ar. kebir (ula) > ekbir ^IS-!] (ek:bir) {OsT/ is. 1. Grg, erdem ve makam bakm ndan byk olanlar; ileri gelenler; daha bykler; devlet byk leri; bir st tabaka insanlar. 2. argo. Kendini be enmi, zppe. S e k b ir kap s, {OsT} tar. m pa ratorluk dneminde byk devlet adamlarnn ma kamlar iin kullanlan deyim. || e k b ir kulu, {OsT} tar. m paratorluk dneminde byk devlet adamla rnn yannda alan kiiler.|| e k b ir zahm eti, {OsT/ tp. Siyatik.

EK

TM T
(ek:bira:-

I W

1390

ekbirane, [Ar. ekbir + Far. -ne

ne) {OsT} sf. Ulu kiilere yakr biimde, ekadih, -h [Ar. kidh > ekdh g itfl] (eka:di:h) {OsT} is. Oklar. ekahi, [Ar. ukhuvn > ekh Papatyalar. ekal, -li [Ar. ekall JSI] {OsT} sf. En az; en aa. B ekall-i murabbat, {OsT} mat. En kk kareler yntemi. ekalim, [Ar. iklim > eklm |* ^ '] (eka:li:m) {OsT} is. Dnyann blgeleri; lkeler; memleketler; diyarlar; iklimler. S eklim-i bride, {OsT} Souk iklimli blgeler.|| eklim -i hrre, {OsT} Scak iklimler.\\ eklim -i seba, {OsT} Yedi iklim. ekalliyet, [Ar. ekall > ekalliyyet cJsI] {OsT} is. 1. Bir toplulukta sayca az olan. 2. Dil ve din bakmndan farkl egemen bir devlet iinde yaayan kk top luluk; aznlklar, ekanim, [Ar. uknum > eknim / aknim (eka:nim) {OsT} is. Asllar; temeller. S eknim-i selse, {OsT} din. Hristiyanlkta Tanr kavramn baba, oul ve kutsal ruh eklinde belirleyen esas. ekarib, [Ar. akreb > ekrib sjjI'] (eka:rib) {OsT} is. Y akn akrabalar; hsmlar, ekrim, [Ar. kerem > ekrem > ekrim p is-!] (ek:rim) {OsT} sf. Pek cmert kiiler, ekris, [Far. ekris (ek:ris) {OsT} is. bot. Ye nilebilir mantar, ekarte, [Fr. carter (kt kamak)] sf. 1. Bir kenara atlm; uzaklatrlm. 2. Dansta bir bacan yere gre eik biimde kaldrlmasyla geilen duru. 0 ekarte etm ek, Bir kenara atmak; uzaklatrmak; karmak. ekasr, [Ar. aker > ekr s] (eka:sr) {OsT} is. Daha ksa olanlar; pek ksa olanlar; en ksa olanlar, ekas, [Ar. ak (uzak) > ek ^ ^ ] (eka:s:) {OsT} sf. Daha uzak olanlar; pek uzak olanlar; en uzak o1anlar. ekasim, [Ar. ksm > eksm p^-lsl] (eka:s:m) {OsT} is. 1. Ksmlar; aksam. 2. Ksmetler; paylar; nasip ler. eksire, [Ar. kisr > eksire o^lS'I] (ek:sire) {OsT} is. ran hkmdarlar, kisrlar. S eksire-i Acem, Iran hkmdarlar. ekati, [Ar. kat > ekt ^ ] (eka.ti:) {OsT} is. Ko yun srleri. ekavil, [Ar. kavi > ekvl JjjISI] (eka:vi:l) {OsT} is. Szler; lakrdlar; kelimeler. 0 ekvl-i btla, (eka.hi:) {OsT} is.

{OsT} Geersiz szler.|| ekavl-i kzibe, {OsT} Ya lan szler; uydurma szler. ekzib, [Ar. kzbe (yalan) > ekzb zi:b) {OsT} Yalanlar, uydurulmu szler, ekba, -a i [Ar. lcib > ekb fLS"l] (ekba:) {OsT} is. Sprntler. 0 ekb-yi etrika, {OsT} Sokaklarn spriintleri.\\ ekb-yi matbah, {OsT} M utfak sp rntleri. ekbad, [Ar. kebed > ekbd itS I] (ekba.d) {OsT} is. anat. Karacierler, ekber, [Ar. kibr (byklk) > ekber _*.!] {OsT} sf. En byk; daha byk; pek byk. S ekber evlat hakk, {OsT} tar. Osmanl hanedannda saltanatn en byiik erkek evlada gem esi kural. Ekberiye, [Ar. ekberiyye Z\] {OsT} is. M uhiddin-i Arab tarafndan kurulmu bulunan sofi tarikat, eke, [ek-e] ( e ke) zf. 1. Ek olarak; eklenmi ola rak. 2. Eke gre. 0 eke kke, {az} nceden in ceye; titizlikle. ekdar, [Ar. keder (znt) > ekdr jl-iSl] (ekda;r) {OsT} is. 1. zntler; kederler. 2. Bulanklklar, ekdas, [Ar. kds > ekds (ekda;s) {OsT} is. Hurmalar. ekde, [eT. ikt] (ekde) {azf is. 1. -* ekti. 2. (Kii, hayvan vb. iin) istenm edii helde pee taklarak gelen; glge gibi takip eden. 3. nl. Kei vb. hay vanlar arma nlemi. [DS] ekdi1, [egd] {eT} is.-*- egd. ekdi2, [eT. ikt > ekdi (j-iS-'] {az} sf. 1. ekti. 2. Pi. 3. ksz. 4. ki yzl; yze glc. 5. Kurnaz; akgz. 6. is. Olak. 7. Y etim ocuk. 8. Yanama. 9. Anas baka bir kocaya gidince babasnn yann da kalan ocuk. [DS] S1 ekdi kuzu, {az} obana alk kuzu. [DS]|j ekdi olak, {az} obana alk olak. [DS] ekdizon, [Fr. ecdysone] is. zool. Bcek kurtuklar nn salglad hormon, ekdolak, - [ekdi+olak] (ekdo.jak) {az} sf. Birinin peine taklp dolaan, ekd, [ekd / eg-d] {eT} is. -* egd. ek e1, [ek (yans.) > ek-e] is. Kekeleme bildiren yan smal gvde, fi1 eke meke, 1. Kekelem e sesi. 2. Kekeleyerek. eke2, [eke / ee / eze] {eT} is. 1. Byk kz karde; abla. [Tekin] [ETY] [EUTS] 2. Kocann veya karnn kendinden byk kz kardei. [DLT] 3. Hala. [Gabain] 4. {az} Byk erkek karde; aabey. [DS] 5. {az} Kk karde. [DS] 6. {az} Yal ve de neyimli oban. [DS] 7. {az} Sry ekip gtren ba hayvan. [DS] 8. {az} Yal ve olgun hayvan. [DS] 9. {az} sf. Byk; yetikin; olgun; kart. [DS] (ek:-

m n B in tsM K .1 3 9 1 10. {az} Kurnaz; akgz. [DS] 11. {az} Tecrbe li; usta. [DS] 12. {az} (ocuk iin) ya kk ol duu hlde ii ve sz byk olan. [DS] 13. {az} ok konuan; geveze; ukala. [DS] ekebe, [Yun. enkope] {az} is. D a yollarnda mer diven gibi klan sarp yerler. [DS] ekebir, [Ar. ekbir] {az} sf. Kibirli; gururlu. [DS] ekece, [eke-ce] {az} sf. 1. (ocuk iin) ya kk olduu hlde byk gibi sz syleyen ve i yapan. 2. Kendini sevdirecek ekilde konuan; aka yapan. 3. Orta yal. [DS] ekecek, -i [ek-mek > ek-ecek] {az} is. Tohum. [DS] ekecik, -i [eke-cik] {az} is. 1. Toprak tencere; g ve. 2. Reel kavanozu. [DS] eke, [eke-] {eT} is. Byklk belirtisi gsteren k k kz; akll kk kz. [DLT] ekeg, [elce-g / ekke-g] (ekeg:) {eT} zf. ki para. [ETY] ekek, [eke-k] {eT} sf. 1. Utanlacak bir i yapan. 2. (Kadn iin) ortaya dm; fahie. [DLT] S ekek iler, Ortaya dm kadn. [DLT]|| ekek ilerlik, Kadnn arszl; yzszl. [DLT] ekek2, -i [eT. en-ek] {az} is. ki ene kemiinin birletii yer. ekek3, -i [ek-mek > ek-ek] {az} is. Ekin ekme ay gt. ekeklemek, [ekek-le-mek] {eT} gl. f. [-r] Ortala dm kadn; orospu" anlam nda svmek; kt le nispet etmek. [DLT] ekeklik, [ekek-lik] {eT} is. 1. Utan verici, yz kzar tc durum. 2. Fahielik; orospuluk, ekele, [Ar. eki (yemek) > kil (okyiyen) > ekele aKI] {OsT} is. ok yem ek yiyenler; obur kimseler. ekelemek1, [eke-le-mek] {eT} gl. fi [-r] A bla diye armak, seslenmek; abla demek. [DLT] ekelemek2, [ek-mek > elc-ele-mek] {az} gl. fi. [-r] [-l(i) yor] 1. Serpmek; eker gibi samak. 2. Aralkl olarak ok sayda dkmek, drmek. 3. Yemee tuz, biber vb. eyleri ekmek. 4. Tohumu seyrek ola rak samak. 5. Tohumlar tarlaya geliigzel dik mek. ekelemek3, [eke-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. (Bir kiiyi) batan savmak. 2. Aldatmak. [DS] ekelemek4, [iki-le-mek] {az} gl. f i [-r] [l(i)-yor] 1. Tarlay ikinci kez srmek. 2. Tohum ekmeden nce tarlay ekime hazrlamak. [DS] ekelemek5, [eke-le-mek] {az} gl. fi. [-r] [-l(i)-yo] 1. Hafifletmek. 2. Deitirmek. 3. Bildii bir eyi sylememek. [DS] ekelenmek, [eke-le-n-mek] {az} dnl. fi. [-ir] 1. Bymek; gelimek; tam olgunlamak. 2. Yalan mak. 3. Kibirlenmek; gururlanmak. 4. Bilgilik tas lamak. [DS]

EKF

ekelemek, [elce-le--mek] {az} dnl. fi. [-ir] 1. Vcuta glenmek; olgunlamak. 2. Deneyim, grg sahibi olmak. 3. Bir ite usta olmak; pimek. 4. (Av hayvan iin) avcya yanam amak. [DS] ekelge, [ek-mek > ek-el-ge / eke-l-m ek > ekel-ge [Tietze] {az} is. 1. Tarm yaplan, ekilen yer; tarm sahas. 2. Ekin. [DS] ekelmek, [eke-l-mek] {az} dnl. fi. [-ir] 1. By mek; yetimek. 2. Deneyim ve grg sahibi olmak. [DS] ekem e1 [ege-mek > ekeme / ileme / eeme] , (ekerme) is. Eski bir tr telli alg. [DLT] ekeme2, [Ar. ekeme ^ l ] {OsT} is. Yksek, talk tepe. ekemen, [eke-men] {az} sf. Kibirli; gururlu. [DS] ekemi, [eke-mi] {az} sf. 1. (Kii iin) hareketleri ya ve durumuyla badamayan. 2. (Kadn iin) bilgi. 3. Her eyde karn ar dnen. [DS] ekemsiz, [eke-m-siz] {az} sf. Fazla etkisi olmayan gne . [DS] ekenek1, -i [ek-mek > ek-enek] is. 1. Dzenli olarak ekin ekilen yer; mezra. 2. Ekilecek yer; tarla. 3. {az} Ekilmeye elverili yer. 4. {az} Tohum. [DS] ekenek2, -i [eT. en-ek] {az} is. Saban demirinin geirildii aa. [DS] eker, [Yun. akaron / eir] {az} is. Eir; pirebolu. [DS] eker mumu, {az} M hr mumu. [DS] ekercek, -i [eir-mek > eircek / eker-cek] {az} is. Yn eirme arac; kirmen. [DS] ekerek, -i [ek-er-ek] {az} is. Ekin. [DS] ekerge, [ek-er-ge] {az} is. Tarla. [DS] ekeik, -i [eke--ik] {az} sf. B ir ii dierinin zeri ne atan. [DS] ekem ek1, [eke--mek] {az} dnl. fi [-ir] 1. D ene yim ve grg sahibi olmak. 2. Birinin yapt ii aynen yapmak; rakip kmak. [DS] ekemek2, [eke--mek] {az} dnl. fi. [-ir] 1. Erkek lemek. 2. Kartlamak; ihtiyarlamak. 3. (Kanatl hayvanlar iin) yavruluktan kp ana hline gel mek. [DS] ekemi, [eke--mi] {az} sf. Kurnaz; akgz. [DS] ekeviil, [? ekevl JjlSI] {OsT} is. Dven. [Naima] ekfa, -ai [Ar. kfv > ekfa1 ^LiS'I] (ekfia:) {OsT} 1. E ler; denkler; msaviler; eitler. 2. Benzerler; uy gunlar. ekfal1 -li [Ar. kifl > ek ftl JUT] (ekfia.l) {OsT} is. 1. , Nasipler; paylar. 2. Zayflk hlleri. 3. Kilim para lar. ekfal2, -li [Ar. kefel > ekfal JUTI] (ekfia:l) {OsT} is. H er eyin gerileri, ekfa, [Ar. kefen > ekfn jl if l] (ekfa:n) {OsT} is. Kefenler.

EKH

I M I M M . ekin baaklarn tarladan bimek. || ekin biti, zool. Yarm kanatllardan vcudu yeil, ba siyah, 2-3 mm. boyunda, depolanm hububat ve makarna, biskvi gibi besinlere zarar veren bir bcek; bu day biti, (Stophilus granarits),\\ ekin havz, {az} Ya, pekm ez erbeti ve undan yaplan muhallebi gibi h a fif bir helva. [DS]|| ekini gevremek, {az} ok yalanm ak; liim hli gelip atmak. [DS]|| ekin iti gibi, Ban dik tutup herkesi kk grerek; m arur.|| ekin kargas, zool. Tyleri parlak siyah parltl bir tr karga; ekin kuzgunu, (Corvus frugilegus).\\ ekin kellesi, {az} Baak. [DS]|| ekin sap ars, zool. Larvalar ekin saplarnn ilerini kem irerek baaklarn dklmesine sebep olan ip likti duyargal, gs siyah, karn bask, uzun zar kanatl bir bcek, (Cephus pygmaeus).\\ ekin sttn, {OsT} Buday, arpa gibi bitkilerin boumlu saplar; kesmik.\\ ekin tarlas, 1. Ekin ekilmi tarla. 2. Ekili toprak.\\ ekin yelvesi, zool. Erkei alt yedi tane dii ile ilgilenebilen, ok eli, ayr ve tarla larda yaayan, kahverengi izgili tyl bir yelve eidi, (Emberizidae). ekinci, [ek-in-ci !AT} {OsT} {az} is. Ekin i is. Ekin ekip bi leriyle uraan kimse; ifti. [DS] ekincilik, -i [ek-in-ci-lik me ii; tarm; iftilik. {eAT} (ayn) ekin1 [eki-n] {eT} sf. kinci, , ekin-, [ek-in-mek > ek-in-] is. Ekin, ekini, [ekin-i] {az} is. Ekinci; ifti. [DS] ekinderef, [ein-dirik ?] {az} is. -* eindirik. [DS] ekindi1 [eki-n-d! / ekkint / ikintl] {eT} {az} sf. -* , ekkinti. [DS] ekindi, [ek-mek > ek-in-mek > ek-in-di] {eT} sf. Ekilen; ekilmi olan; ekinti. fi5 ekindi targ, Ekilen tohum. [DLT] ekindirek, [ein-dirik] {az} is. Elbisenin koltuk al tna dikelen genim si para, ekinivermek, [ekin-mek + -i-vermek] {az} g l.fi [ir] Getirivermek. ekinli, [ekin-li sf. Ekini olan; ekilmi olan, t? ekinli biimli, {OsT} Ekilir biilir. ekinlig, [ek-in-lig] {eT} sf. Ekinlik; ekilen. [ETY] ekinlik, -i [elc-in-lik dU is. 1. {eAT} i zerinde arpa, buday gibi eyler bitmi olan yer; ekin ekilmi yer; tarla, {az} (ayn) [DS] 2. {eAT} {OsT} iftlik; mezra. 3. {eAT} sf. ... kez ekecek ka dar. 4. {az} Evlerin nndeki kk ieklik. [DS] ekinmek, [ek-mek > ek-in-mek] {eT} dnl. f. [-r] Kendisi iin ekmek. [DLT] ekinne, [Ar. kinn > ekinne ^ 1 ] is. 1. Koruyucu per deler, kaplar; mahfazalar. 2. Evler; odalar; adrlar, ekinnege, [ekin-lei ?] {az} is. Da aralarnda, te-

E.K .G . [Fr. lectro-cardio-gramme] is. ksalt. Kalp atlar ile m eydana gelen elektrik akmn byterek zerine kalp atlarnn izgiler hlinde kayde dildii erit ekhal, -li [Ar. khl > ekhl JU-LS"!] (ekha.l) {OsT} is. Gze ekilen srmeler, ekhel, [Ar. khl > ekhel {OsT} s f 1. ok srme kullanan. 2. Gz yaradltan srmeli, eki, [k-i / kk / kke] (e:ki) {eT} sf. ki; 2. [ETY] [Gabain] [Tekin] [EUTS] eki, [an (o) + ki > o ki / eki] (e:ki) {az} zf. 1. O. 2. Yanndaki. [DS] ekici, [ek-ici] is. Herhangi bir tarm rnn ekip reten kimse; ifti; retici, ekid, [Ar. ekid / ekide vetli. 2. Salam; kati; muhakkak, ekiden, [Ar. ekiden l-^l] {OsT} zf. 1. Kuvvetli ola rak. 2. Kesin olarak. 3. Tekrar olarak, ekilce, [? ekilce] {az} sf. Yoksul. [DS] ekile, [Ar. eki > ekle (eki:le) {OsT{ sf. (Yiyecek iin) yenmi; yenilmi, ekilge, [ek-mek > ek-il-ge] {az} is. 1. Tarla. 2. To hum. [DS] ekili, [ek-il-i] sf. 1. Ekilmi olan; mezra. 2. Ekim ya plm olan, ekilme, [ek-il-me] is. Ekilmek eylemi, ekimay, [ek-im + ay] {az} is. M ays ay. [DS] ekilmek, [ek-mek > ek-il-mek] edil. f. [-ir] 1. (To hum iin) ekmek ii yaplmak. {eT) (ayn) 2. argo. K endisine verilmi olan bir sz tutulmayarak alda tlmak. 3. argo. (Takip eden ya da beraber olunma s gereken kii iin) kendisinden kurtulunmak; or talkta brakarak kaybolmak, ekim, [ek-im] is. 1. Ekmek eylemi. 2. Ekim zaman. 3. Yln otuz bir gn sren onuncu ay; ilk terin; terin-i evvel. 4. {eT} sf. (Yer iin) bir ekimlik; bir kerede ekilecek kadar. [DLT] ekim makinesi, Tohum ekmeye yarar makine; mibzer. || ekim za m an, Ekime en elverili olan zaman. ekimoz, [Fr. ecchymose] is. tp. Bere. ekin1 [k-in] (e:kin) {eT} sf. ki. [Tekin] [ETY] , ekin2, [ek-mek > ek-in jS l / j ^ l ] is. 1. Tohum atma ii; ekme ii. 2. Tarlaya ekilen bitkilerin hasat so nuna kadar aldklar durum. {eT} (ayn) [Gabain] 3. Kltr; hars. 4. {eTj iftlik; ekin ekilen yer. [DLT] [EUTS] 5. {eAT} {OsT} Buday, t? ekin ambar b cei, zool. Gve trtllarn ve hortumlu knkanatl larn larvalarn y o k eden, larvasna deirmenlerde ve evlerde oka rastlanan knkanatl bir bcek; siyah krm a bit, (Tenebroides mauritaniens) . || ekin ba, D emet hlinde balanm ekin. || ekin ba, {eAT} Buday baa.|| ekin biin, {eAT} Ekip bi me ii; ziraat; ekim.|| ekin bimek, Olgunlam {OsT} sf. T. Kuv

M MCE SKM. 1393____________________________________________ UAI

___ ______ _______ ______

____

____

EKL

peler zerinde ya da yamalarda yer alan dzlk ve verimli araziler. [DS] ekinnik, -i [ekin-lik / ekinnik] {az} is. Evlerin nndeki ieklik. [DS] ekinti, [ekin-ti] {az} is. Ekilen ey; ekin. [DS] ekinokok, [Yun. elchinos (kirpi) + kokkos (yuvarlak yemi) > Fr. chinocoque] is. tp. Etoburlarn bar saklarnda asalak olarak yaayan bir tr eridin (Taenia echinococcus) insanda karacier, akcier, deri ve bbreklerde sulu kistler oluturarak hasta lklara sebep olan kurtuu, ekinoks, [Lat. aequus (eit) + nox (gece) > Fr. qu inoxe] is. Gece ve gndzn eit olmas durumu, ekinti', [kki-n-t] (ekinti:) {eT} sf. -* ekkinti. ekinti2, [ek-in-ti] is. 1. Ekilen, ekimi yaplan ey. 2. argo. Verilen sz tutulm ayarak aldatlma; aldatl; terkedili. ekint, [ki-n-t] (ekintii:) sf. -* ekkinti. ekip, -bi [Fr. quipe] is. 1. Ayn grevde ileri b lm olan kiiler topluluu; takm; kol. 2. i takm grubu. ekipman, [Fr. quipement] is. Bir kurulu veya i letme iin gerekli olan eya, ara. ekir1 [Yun. akaron [Tietze] > eir / eyir / elcir] {eT} , is. -* eir. ekir2, [Ar. alcer s- => eir / ekir] {az) is. 1. Sz len eritilmi yan geride kalan tortusu. 2. Pislik bi rikintisi. [DS] ekirde, [an (o) > an-ra-da > ekir-de] (e.kire) {az} zm. Orada; yannda. [DS] ekire, [an (o) > an-ra > ki-re] (e:kire) {az} zm. Oraya; yanma. [DS] ekiresi, [an (o) > anra-s- > ekire-s-i] (e:kiresi) zm. Oras; yan. ekirtmek, [an-r-mak > ekir-t-mek] {eT} gl. fi [-iir] Bartmak. [EUTS] ekis, [Ar. 'aks > alcs => akis / aksi] /az} is. 1. Sz dokundurma; sitem. 2. Kt; fena; ters; aksi. [DS] ekismek, [ekis-melc / eksi-melc] gsz. f . [-r] Azal mak; eksilmek. ekister, [Yun. ksistrin (kazma arac) {eAT} is. -* eistiren. eki, [Erme, agi => eki / eyi] {az} is. Ate krei. [DS] S eki beki, {azI ok eri; erilikleri ok olan; eri br. [DS]|| eki bk, {az} Eki beki. [DS]|| eki kU, {az} Eki beki. [DS] ckimek, [ek-mek > ek-i-mek] {eT} ite, fi. [-r] Birlikte ekmek; ekmekte yardm ve yar etmek. [DLT] "O manga tar ekid. (O bana ekin etmekte yardm etti.) ekit, [? ekit] {az} is. Pekmez vb. tatllarn koyula m hli; kat. [DS]

ekilmek, [ek-it-mek] {eT} gl. fi. [-r] Ektirmek. [DLT] "Ol tar ekitt. (O tohum ektirdi.) ekiz, [eT. kki-z] {az} is. 1. Ayn doumda dnyaya gelen iki kardeten her biri; ikiz. 2. ok samimi, ilikileri ileri derecede candan iki arkada; dost. [DS] ekkf, -f [Ar. ekkf ^JIST] (ekk:f) {OsT} is. Semerci; eyerci. ekkl, -li [Ar. eki > ekkl Jl?l] (ekk.T) {OsT} sfi'. 1. ok yemek yiyen; obur. 2. (Yara iin) etrafndaki etleri rten. 3. is. kim. Andrma. S ekklssuht, {OsT} ok haram yiyen. ekken, [ek-ken] {eT} zf. Olup; iken [Gabain] ekki1 [kkl] (ekki:) {eT} is. ki. [KPy.] , ekki2, [ekki / eke] {az} sf. Kurnaz; akgz. [DS] ekkiJ, [ek-mek > ek-ki] {az} is. Ham derileri koru mak, yayk tulumlarn piirmek ve korum ak iin zerlerine ekilen am kabuu tozu, ekkig, [ekki-gfl] (ekkig:) {eT} zf. kisi bir arada; ikisi birden. [KPy.] ekkiley, [ekki+ula-yu > ekki-le-y] {eT} zf. Bir kez daha; ikinci kez; yeniden. [KPy.] ekkin, [ek-kin ?] {az} is. rmcek. [DS] ekkinti, [ekki-nti] {eT} sf. 1. kinci. [KPy.] [ETY] [Gabain] 2. zf. kinci olarak. [ETY] [Tekin] 3. br; teki; dier. [EUTS] [DLT] eki, [Ar. eki JS1] {OsT} is. 1. Yiyecek yeme; yenilme. 2. Yutma. 3. Zimmetine geirme; rvet alma. S eki etmek, {OsT} I. Yemek yemek. 2. Yutmak. 3. Zimmetine geirmek.\\ eki urb, {OsT} Yeme i me. eklampsi, [Fr. clampsie] is. tp. Gebe ya da doum yapan kadnlarla kk ocuklarda grlen baygn lk hli; havale. -ekle-, [-ak-la- / -ekle- / -kla- / -ikle- / -ukla- / -kle]yap. e. -* -akla-, eklef, [Ar. eklef {OsT} sf. 1. (Kii iin) yz illi. 2. is. Koyu renkli aslan, eklektik, -i [Fr. clectique] sf. 1. Baz eylerin iin den yalnzca iine gelen ve beendii eyleri seen. 2. Semecilik yanls; semeci. 3. sosy. Sadece rak, kalfa ve usta derecelerini sayan ve bu dere cenin dnda kalan btn dier yksek dereceleri reddetmem ekle birlikte yararsz bulan dzenin ad. eklektisizm, [Fr. clectisisme] is. Baka alarn sa natlarndan, sluplarndan seilen eleri yeni tasa rmlarda kullanma ii. eklektizm, [Fr. clectisme] is. fel. Kurulmu olan sis temlerden kendisine uygun olan seip almak ve kendi retisinde birletirmek yntemi; bu ekilde alan filozoflarn retisi; semecilik; intihabiye. eklem, [ek-le-mek > ek-le-m] is. 1. anat. nsanda ve omurgal hayvanlarda iki kemiin birletii yer;

EKL

r M H f f lf t f S M . 9 4

mafsal, (1944). 2. bot. Baz bitkilerde grlen ve paralara ayrlmay kolaylatran halkams boum lar. 3. zool. Eklemli hayvanlarn vcudunda eitli blgelerin birleme yeri. 4. jeol. Kayalarn b lnmeye elverili yzeyi. S eklem kapslleri, E k lemleri saran ve eklem yzeyleri yaknnda kem ik lere yapan telsel dokulu klf. \\ eklem bacakllar, zool. Birbirine eklenmi halkalardan oluan bcek ler, rmcekler, kabuklular ve ok ayakllar gibi blmlere ayrlan hayvanlar snf. ekleme, [ek-le-me] is. 1. Eklem ek eylemi; katma; ilave etme. 2. sf. Eklenmi. 3. dbl. Kelime sonla rnda sylenmesi zor olan nsz bir som aki keli menin bandaki nlye balayarak syleme. 4. D uvar veya tavana bir para ilave etmek suretiyle m eydana getirilen ksm. 5. {az} Ayakkab pene si; alt yama. [DS] S ekleme dii, mim. Bir duvara ek duvar yapabilm ek iin braklan yarm tula boyundaki kk kntlar.|| ekleme otu, bot. Bir tr atkuyruu, (Equisetum arvense). || ekleme nl s, dbl. Sylenii kolaylatrmak iin gvde ile e kim eki arasna konan nl. eklem ek', [ek-le-mek / ik-le-mek / irk-le-mek / erkle-mek] {eT} g l . f [-r] Ayak altna alp inemek; basmak. [DLT] eklemek2, [en > ek > ek-le-mek jU l^I] gl. f [-r] [l(i)-yor] 1. Bir eyi ek katarak btnlem ek veya bytm ek; stne katmak; ulamak; ilave etmek. 2. B ir eyi ek olarak kullanmak. 3. Birbirine katmak; birletirmek. 4. argo. Tokat atmak; yumruklamak; dvmek; vurmak. S. {az} Dank eyleri bir araya getirip toplu bir grn vermek; toplamak; dzene koymak. [DS] 6. {eAT} Bititirmek; yaptrmak, eklemeli, [ek-le-me-li] sf. 1. Eklemesi olan. 2. dbl. Bitiken. S eklem eli diller, dbl. Bitiken diller. eklemic, [? eklemic j ^ '] {OsT} is. Sarmak otu. eklem lem e, [ek-le-m-le-me] is. 1. Eklemle birletir me eylemi. 2. dbl. Bir cmle veya kelimede her birinin birletii yer. 3. Bu tr birlemeyi salayan kelime; bala, eklem lem ek, [ek-le-m-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Eklem araclyla birletirmek. 2. Kemikleri eklem ilikilerine gre birletirmek, eklem lenm e, [ek-le-m-le-n-me] is. Eklem aracly la birletirilme; eklemlenmek eylemi, eklem lenmek, [ek-le-m-le-n-mek] edil. f. [-ir] 1. Eklem araclyla birletirilmek. 2. dnl. f. zool. (Bcek ve kabuklularn vcut halkalar iin) birbi rine bitimek, eklemli, [ek-le-m-li] sf. 1. Eklemi olan. 2. dbl. eitli eleri, birleimi aklamaya yarayan szdizimi balaryla birbirine eklenen cmle, eklemliler, [ek-le-m-li-ler] is. zool. Eklem bacakllar, eklemlilik, -i [ek-le-m-li-lik] is. Eklemli olm a du rumu.

eklem siz, [ek-le-m-siz] sf. Eklemi olmayan, eklemsizler, [ek-le-m-siz-ler] is. zool. Kolsu ayakl lardan, kavk enetleri arasnda eklem olmayan bir tr snf. eklenm e, [ek-le-n-me] is. Ekli hle getirilme; eklen me eylemi. eklenmek, [ek-le-n-mek] ed il.f. [-ir] 1. Ekli duruma getirilmek. 2. Ek ile tamamlanmak. 3. dnl. f. Kendini bir yere eklemek; kendini katmak, eklenti, [ek-le-n-ti] is. 1. Bir eye eklenmi kk ve nemsiz ksm. 2. dbl. Bir sonraki kelimeye bitie rek tek bir kelime m eydana getiren vurgusuz keli m e veya ge. eklentiler, [ek-le-n-ti-ler] is. Herhangi bir ana yapya gre ayr birer grevi bulunan blm ler veya yap lar; mtemilat, ekleik, -i [ek-le--ilc] sf. 1. Bitiik. 2. is. Akrabalk; kan ve hsm ba, ekleikli, [ekleik-li] {az} is. 1. Akrabadan birisi. 2. lgili. [DS] ekleme, [ek-le--me] is. Ek durumuna dnme; ek lemek eylemi, eklemek, [ek-le--mek] dnl. f. [-ir] 1. Ek duru muna dnmek; ek hlini almak. 2. {az} Eklenmek; katlmak. 3. {az} Birinin bana tebelle olmak; satamak. [DS] 4. {az} Birbirine demek; yana mak; yaklamak. [DS] 5. {az} (Kpekler iin) ift lemek. [DS] ekletirm e1 [elc-le--tir-me] is. Ek hline dndrme; , ekletirmek eylemi. ekletirm e2, [ek-le--tir-me] is. Vurma; dvme. ekletirm ek1 [ek-le--tir-mek] gl. f. [-ir] 1. Ek , hline getirmek. 2. reti olarak birletirmek veya eklemek. ekletirm ek2, [ek-le--tir-mek] gsz. f. [-ir] Tokat veya yumruk vurmak, ekletme, [ek-le-t-me] is. Ekleme iini yaptrm ak ey lemi. ekletmek, [ek-le-t-mek] gl. f. [-ir] Ekleme iini yaptrmak. -ekli, [-ak-l / -ekli] yap. e. -* -akl, ekli, [ek-li] sf. Eklenmi olan; eki bulunan. 0 ekli pkltt, ok eki olan; yam al ve dzensiz. eklimetre, [Fr. eclimetre] is. 1. Eimleri lmeye yarayan topografya aleti. ekm am 1 -m m [Ar. km m > ekmm f ^ l ] (ekma.m) , {OsT} is. Elbise yenleri. ekm am 2, -m m [Ar. kimm > ekmm j ^ l] (ekma.m) {OsT} is. Aa ieklerinin kapklar; tomurcuklar, ekme, [elc-me] is. Tohum u topraa atma; ekmek eylemi. S ekme sovan, {az} Tohum olarak kulla nlan arpack soan. ekmeh, [Ar. ekmeh kr. {OsT} sf. A nadan doma

OHM t

1395
{OsT} is. A na

EKM

ekmehiyyet, [Ar. ekmehiyyet dan doma krlk.

ekmek1 [ek-mek dUSI] gl. f [-er] 1. B ir tohum u , bitki yetitirm ek zere topraa gmmek. {eT} {eAT} (ayn) [DLT] 2. Bir topra bitki yetitirm ek zere srmek, ilemek. 3. Biber veya tuz gibi eyleri serpmek; dkmek; samak; serpitirmek. {eAT} (ay n) 4. argo. Birini uydurm a sebeplerle aldatarak brakp kamak. 5. Y arta geride brakmak. 6. (Pa ra vb.) bo yere harcamak; telef etmek. {eAT} (ayn) 7. Vurmak, dvmek; ard ardna vurmak. 8. argo. (Okul, i yeri vb. iin) gitmemek; devam etmemek. 9. mecaz. B ir eyin balam asna yol aacak sebep leri hazrlamak. B ekip bimek, Tarm yapmak. || ekmeden biilm ez, E m ek vermeden iyi bir sonu almak mmkn deildir.\\ ekmediin yerde bit mek, stenmeyen bir kii ile istenm edik bir durum da ve umulmadk bir yerde karlamak. || ekmek gtrmek, {eAT} Ekip bimek; tarm yapm ak; zi raat etmek. || ektiini bimek, Yaptklarna veya davranlarna gre sonu almak. ekmek2, -i [eT. et-m ek / ekm ek / epmek / tmek] is. 1. Tahl unlarnn su, tuz ve maya ile yorulduktan sonra frn, sa, tandr gibi yerlerde piirilmesi ile elde edilen yiyecek. {eT} (ayn) [EUTS] 2. nsan geindirecek i veya kazan. 3. Hayat srdrmeye, i grmeye yarayan yiyeceklerin sembol. 4. Ye mek, a. S ekmeiyle oynamak, Birinin geim kaynan ve iini bozmak; tehlikeye drmek.\\ ekmeinden etmek, inden olmasn salamak; iinden karmak; kazan yerini bozmak.]| ekme inden olmak, Geim salad iten zorunlu ola rak ayrlmak.|| em eine gz koymak (dikmek), Birinin geim kaynan ele geirmeye almak.\\ ekmeine kan doram ak, Birine ac verip gz yalar dktrecek davranta bulunmak. || ekme ine ko, Sofras herkese ak; cmert; konukse ver.|| Ekmeine kuru, ayranna duru mu dedik? Seni kk drecek bir davranta m bulun duk? anlamnda yaknm a sz.|| ekm eine ya srmek, istem edii hlde birinin iine yarayacak biimde davranmak.\\ ekm eini ayayla tepmek, Beceriksizlik yznden bir frsa t deerlendirememek. |] ekmeini eline alm ak, Geimini salayabi lecek kadar bir i sahibi olmak; almaya bala mak; meslek sahibi olmak.\\ ekmeini it, yakasn bit yemek, Beceriksizlik veya cim rilik yznden yoksulluk ehvek.\\ ekm eini kana doramak, Byk bir sknt ve zntye kaplmak.\\ ekmeini kazanmak, Geimini salamak.\\ ekm eini sa lamak, Geimini salayacak kadar bir i yapmak; almak.|| ekmeini tatan karmak, E n olumsuz artlarda bile geim ini salam a becerisini gster mek:.|| ekmeini yem ek, 1. Birinin iinde alarak

kendi kazancn salamak. 2. Geim ynnden biri sinden yardm grmek. || ekmeiyle oynamak, Bir kimsenin geim ini salad iini tehlikeye sokm ak veya iten atlmas iin giriimde bulunmak.\\ ek mek aac, Dutgillerden scak lkelerde yetien, meyvesinin d unlu gibi olan, piirilerek yenen gvdesi kt sanayiinde kullanlan bir aa, (Artocarpus incisa).\\ ekmek aslann aznda ol mak, Geim salam ak veya yaam ak iin para ka zanm ak zorlam olmak.|| ekmek a, {az} K uru mu ekmek paralarn soan, bulgur y a da kyma ile kavruklayarak zerine sarmsakl yourt dk m ek suretiyle yaplan bir yemek. || ekm ek ayvas, Gevrek ve sulu bir tr ayva.|| Ekmek B edirin, su H drm; yiyin kudurun, iin kudurun! Bakala rnn kazanc ile geinmelerine ramen alm ak yerine huzursuzluk yaratanlara sylenir.\\ ekmek bcei, zool. Niastal bitkilere ve besin maddele rine zarar veren, tehlike karsnda ayaklarn kar nna ekerek l taklidi yapan bir bcek, (Stegobium paniceum).\\ ekmek arpsn, K ar sndakini inandrmak iin bundan sonra rzknn kesilmesi zerine yaplan yem in .|| ekm ek kar mak, B ir iten kazan salamak.\\ ekm ek drttm, {az} Yufkann iine peynir, soan vb. ey koyarak bkmek suretiyle hazrlanm azk.|| ekm ek d man, Ailede sadece tketici durumunda olan aile yeleri iin sylenen aka sz. || ekmek elden, su glden, K endisi almayp da bakasnn kazanc ile geinme durumu. \\ ekmek i t e i {az} Sofra. [DS]|| ekmek evi, {az} Yemek yaplan y a da y e n i len yer. [DS]|| ekmek kadayf, Yuvarlak ekm ek eklindeki kadayfa scak erbet em dirm ek suretiyle yaplan bir tr tatl.|| ekmek kapa, {az} Sacda piirilen ekmekleri evirmekte kullanlan tahta ara.|| ekmek kaps, B ir kimsenin geim ini sala d kazan yeri. || ekmek kartrm ak, {az} D nden bir hafta sonra kz evinden el pm ek iin olan evine gitmek. [DS]|| ekm ek kavgas, Geimi ni salam ak iin yaplan alma, mcadele; geim mcadelesi.|j ekmek kaygs, Geim derdi.|| ekmek kelar, {az} Kertenkele. [DS]|| ekmek kf, biy. D oal olarak ekmek ve p eynir zerinde oluan askl mantar, (Pnicillium crustacem).\\ ekmek m a yas, Ekm ek yaplacak hamurun kabarmas iin konulan maya.\\ ekmek mendili, {az} ine yufkc ekmei konulan kare eklindeki bez. [DS]|| ekmek paras, Geim iin gerekli olan para, kazan.|| ekm ek tahtas, zerinde ekm ek alan ara. || ek mek sepeti, 1. Eskiden kemerde taman ve iinde yo llu k bulunan yiyecek antas. 2. Evlerde servis iin iine ekm ek konulan kk kap. || ekmek tatl s, Dilimlenmi ekmekler yumurtal, ste bulanp yada kzartldktan sonra, aralarna bal ve tarn konulm ak ve zerine erbet dklm ek suretiyle y a

EKM

I H I H K C ta li.
ekne, [eT. enin] {az} is. Ense. [DS] eknun, [Ar. eknn oySI] (eknu.n) {OsT} zf. u anda; imdi; elan. ekograf, [Fr.chographe] is. tp. st ses dalgalaryla organlardan yansyan grntlerin incelenmesini salayan tbb ara, ekografi, [Fr. chographie] is. tp. st ses dalgalary la organlardan yansyan grntlerin incelenmesiy le hastalk tansn salayan tbb yntem. E .K .O .K . [en kk ortak kat] is. ksalt, mat. Birden ok saynn herbirinin de kat olabilen saylarn en k. ekol, -l [Yun. shol (dinlenme) / Lat. schol > Fr. cole] is. 1. B ir bilgin ya da sanatnn kurduu ve rencilerinin de izledii alma dizgesi; okul. 2. Ayn slup kapsam nda olup da bir blge ya da kentte yaygnlaan ve ora zelliklerini tayan eser ler veren sanatlar topluluu, ekolali, [Yun. ekho (yank) + lalein (ses karmak) > Fr. colalie] is. psikol. B ir bakasnn syledii szleri hem en tekrar etme; yankca, ekolayzr, [ng. equaliser] is. Ses retim, iletim veya kayt ilemlerinde genellikle elektriksel iarete belli bir bandn btn frekanslarna eit bir iddet ykle yerek istenen frekansta bir ses elde etm ek iin kul lanlan elektrikli donanm; eitleyici. ekoloji, [Yun. oikos (mesken; ev^l+logos (bilgi) > Fr. cologie] is. Canl varlklar yaadklar doal or tamla ilikileri bakm ndan inceleyen bilim; evre bilimi. ekolojik, -i [Fr. cologique] sf. Ekoloji ile ilgili; evre bilimsel, ekolojist, [Fr. cologiste] is. Ekoloji uzman; evre bilimi uzman; evre bilimci, ekonometri, [Fr. conomtrie] is. Ekonomik olayla rn aklanmasnda, ok sayda deikeni gz n ne alarak veya aralarndaki banty bularak elde edilen teorik bilgileri deneylerle dorulamaya al an matematie dayal yntem, ekonomi, [Yun. oikos (ev) + nomos (kural) > Fr. conomie] is. 1. B ir lkede veya toplumda, bireyle rin yaayabilm ek iin retme ve rettiklerini pay lama biimleri ve bu faaliyetlerden doan ilikile rin tm; ktisad faaliyet. 2. Bu ilikileri inceleyen bilim dal; iktisat. 3. B ir evi iyi ynetme sanat. 4. gnl. H arcam alarda tutumlu davranma. S ekonomi politik, Toplumdaki m add refahn datmn ve insanlar arasndaki ekonomik ilikilerin geliimini konu alan bilim dal.\\ ekonomi yapmak, Tutumlu davranmak; ta sa rru f yapmak. ekonom ik, -i [Fr. conomique] sf. 1. Ekonomi ile ilgili olan. 2. Harcamalar dikkatli, az ve tutumlu olan; hesapl; kazanl; ktisad. t5> ekonomik b tnleme, iki ve daha ok lkenin karlkl eko nom ik kar salamak amacyla yaptklar birleme

plan bir tr tatl. || ekmek ufa, Ekm ek krnts.|| ekmek umas (omas), {az} Ufalanm ekmei yada kzartarak yaplan bir yemek. [DS] ekmeki, [ekmek-i] {az} is. An toka taraf. [DS] S ekmeki ra, {az} An ukur taraf. [DS] ekm ekik1 -i [ekmek-cik] {az} is. Kk beyaz , ekmek. [DS] ekm ekik2, -i [ekmek-cik] {az} is. bot. Ebegme ci. [DS] ekmeki, [ekmek-i] is. 1. Ekmek reten ve satan kii. 2. Ekmek satlan dkkn. 3. {az} Karnn do yurm ak karlnda bir erkekle yaayan kadn. S ekmeki krei gibi (dil), Byne ok karlk veren kimse. ekmekilik, -i [ekmek-i-lik] is. 1. Ekmekinin ii ve meslei. 2. Ekmek yapm ve satm ile ilgili ilerin tm. ekm eklem ek, [ekmek-le-mek] {az} gl. f. f-r] [l(i)-yor] Ev halkna ve misafirlere yem ek hazrla yp ikram etmek; doyurmak. [DS] ekmeklik, -i [ekmek-lik] is. 1. ine ekmek konulan torba veya kap. 2. argo. Oyunda sk sk yenilerek arkadalarnn kazanm asna sebep olan kii. 3. sf. (U n veya buday iin) ekmek yapmaya uygun olan. 4. Ekmek yapm ak zere ayrlm bulunan. 5. {az} Srlarn gerdanndan sarkan ksm. [DS] 6. {az} B nl yznden bakalarna alay konusu olan adam. [DS] ekmekl, [ekmek-l] {eAT} sf. (Kii iin) gerdan sarkm ya da ok ikin; sakald, ekmeksiz, [ek-mek-siz] sf. 1. Ekmei veya yiyecei olmayan; yoksul. 2. ( iin) kazan salayamaya cak nitelikte; kr getirmeyen. 3. zf. Ekmei olmak szn. 4. Ekmeksiz, yiyeceksiz olarak, ekmel, [Ar. kmil > ekmel J ^ l ] {OsT} sf. (nsan iin) hi kusursuz; en mkemmel; en uygun. S ekmel-i enbiy, Peygamberlerin en mkemmeli; Hz. M u h a m m ed i ekmel-i mahlkt, {OsT} Yaratlmla rn en stn; insan. ekm elane, [Ar. ekmel + Far. - n e b^US'l] (ekmel:ne) {OsT} zf. Kusursuz ve mkemmel olana yakr biimde. ekmeliyet, [Ar. ekmel-iyyet o -U il] {OsT} is. Olgun luk; kusursuzluk; mkemmellik; noksanszlk, ekmnezi, [Fr. ecmnesie] is. tp. Kiinin gemiiyle ilgili baz olaylar imdi oluyormuasma yaad durum. eknaf, [Ar. kenef (kenar, yan) > eknf jbS"l] (ekna:f) {OsT} is. 1. Yanlar, ynler. 2. Snacak yerler. 3. Evin ortalar. eknan, [Ar. kinn > eknn obSl] (eknan) {OsT} is. 1. Muhafazalar. 2. Perdeler. 3. Evler; odalar; adrlar.

O lM I K tlW .1 3 9 7

EKS

ve ibirlii; ktisad btnleme.^ ekonom ik b yme, lke ekonomisinin bir y l iinde salad gayrisaf art. || ekonom ik davranmak, Gereksiz yere harcamada bulunmamak; tutumlu davranmak; ktisad davranmak.\\ ekonom ik gerileme, E kono m ik adan geri kalma; ekonom ik ilikilerin iyice yavalamas veya durmas ile ortaya kan sre; ktisad gerileme.\\ ekonom ik kalknma, G elir d zeyi dk lke veya herhangi bir blgenin ekono mik alanda salad kalknma; ktisad kalknma.\\ ekonomik kriz, Ekonom ik alanda ticar ilikilerin bozukluu, durgunluu, retim yokluu veya azl, .rn satm ve datm beklentilerinin gerekle memesi, isizlik, p ara dolam durgunluu, alm gc dkl, talep yokluu vb. biimlerde gr len beklenmedik olumsuzluk; ktisad kriz. || eko nomik model, B ir lkenin kabul ettii ekonomi an lay, uygulama biimi vb. dzenlemelerin tm. |j ekonomik sistem, Bir toplumda ekonom ik kaynak larn mlkiyeti, dalm ve ilikiler dzeni ile ilgili ilke ve yntem lerin tm. ekonomist, [Fr. conomiste] is. Ekonomi uzman; ik tisat. ekonomizm, [Fr. conomisme] is. 1. H er eyin eko nomik sebeplerle belirlendiini ve ii snfnn mcadelesinin sadece ekonomik bir mcadele ol duunu savunan dnce akm. 2. 20. yy. bala rnda Rus Sosyal Dem okrat Partisi iinde ihtilalci Marksla kar kan akm, ekopraksi, [Yun. ekho (yo7?fe)+praksis (eylem) > Fr. chopraxie] is. tp. Bakalarnn hareketlerini he men ve aynen taklit etm ek biiminde grlen bir tr ruhsal bozukluk, ekose, [Fr. cossais (skoyal)] sf. eitli renklerde geni kareler meydana getirilerek dokunmu (ku ma). ekosid, [Fr. cologique gnocide] is. evre katliam; ekolojik katliam. Ekrad, [Ar. krd > Ar. ekrd aljSI] (ekra. d) {OsT} is. Krtler. ekran, [Flem. scherm (paravana) > Fr. cran] is. 1. zerine k yoluyla grnt drlen dz ve say dam olmayan cisim; grntlk. 2. Sinema perdesi; beyaz perde; grntlk. 3. Televizyon vb. cam, ekrazit, [Fr. crasite] is. Temel maddesi pikrit asit olan ok dayankl bir patlayc, ekreh, [Ar. kerahet > ekreh o^l] {OsT} sf. En iren. S ekreh-i mahlkat, {OsT} Yaratklarn en iren

ekremane, [Ar. ekrem + Far. -ane uUjS'I] (ekrema:-

ne) {OsT} zf. ok cmert olana yakr biimde; en


cmerte. ekrem, [Ar. ekrem ^ . / l ] (ekremi:) {OsT} sf. C mert ve iyiliksever bir kimseyle ilgili, ekremiyet, [Ar. ekremiyyet c~*jS] {OsT} is. Cmert olm a durumu, ekrut, [? ekrut] {az} sf. M iskin; tembel; uyuuk; gevek. [DS] ekr, [Fr. cru] is. 1. Doal rengini koruyan iplik ve ya kuma. 2. Piirme ilemine tabi tutulmam ipek iplii veya bu iplikle dokunmu kuma. 3. Henz beyazlatlmam kt hamuru, eksa, [Ar. eks Lr-?l] (eksa:) {OsT} sf. (Kii iin) st ste kat kat giyinen, eksan, [Yun. aksoni] {az} is. Araba, kan dingili. [DS] eksantrik, [Fr. excentrique] sf. 1. D merkezli; m er kez d. 2. mecaz. Allagelmi tre ve davranla ra aykr tutumu olan; ayrks; acayip; garip. 3. is. Dzgn dairesel hareketi dorusal gidip gelme ha reketine dntren dzenek. 4. Mzikhol komii. fi1 eksantrik mili, Baz makine elemanlarnn a

lmasna kumanda eden yuvarlak kam mili.


eksark, [Yun. eksarkhos > Fr. exarque] is. 1. Dou Roma imparatorlar adma talya ve A frikada ku manda eden adam. 2. Ulusal Bulgar K ilisesinin bakanmm unvan. 3. Bir eksarklm banda bulu nan ruhani lider, eksarkhane, [Fr. exarque + Far. -hne] (eksarkha:ne) {OsT} is. mparatorluk dneminde bamsz Bulgar kilisesine verilen ad. eksarklk, - [eksark-lk] is. 1. B ir eksark tarafndan ynetilen blge veya il. 2. Eksarkm rtbesi. 3. Bir eksark ruhani lider tarafndan ynetilen kilise ev resi. ekselans, [Fr. excellence] (ekselns) is. Bakan ve el iden itibaren cumhurbakanna kadar isimlerin nne konulan sayg unvan, ekselek, -i [? ekselek] {az} sf. Cmert. [DS] eksem, [Ar. eksem ^ l ] {OsT} sf. (Kii iin) byk karnl ve iman, eksemek, [eksi-mek / ekse-mek dU~5"l] gsz. f. [-r] -* ekimek. eksemi, [Yun. eks (d) + haim a (kan) > Fr. exmie] is. tp. Kan plazm asnn damarlardan olaan d olarak hcre d aralklara gemesi biiminde g rlen rahatszlk, eksen, [Yun. aksoni] is. 1. A t veya kzle ekilen arabalarda iki ucunda tekerleklerin dnd dingil; mil; i. 2. zerinde dik dorultuda dairesel dnme meydana gelen doru. 3. Bir cismi iki eit paraya blen gerek ve 3'a sanal izgi; mihver. S eksen

ci.
ekrem, [Ar. kerem > ekrem f_/!] {OsT} sf. En cmert; en erefli; daha cmert; pek cmert, fi1 Ekrem lekremn, {OsT} Cmertlerin en cmerdi; Allah.|| ekreml-mem, {OsT} mmetlerin en ereflisi;

Mslmanlar.

EKS

n m n u c E s u f 1398

oyuncu, Basketbolde hcum ettii embere srtn eksibe, [Ar. kesib > eksibe * ^ \] {OsT} is. Kum y dnm olarak oynayan ve ele geirdii topu, bir nlar; kumul. S eksibe-i bahriye, {OsT} Gelgit ayam sabit tutarak yapt dnme hareketiyle olan kylarda oluan kum ynlar.\\ eksibe-i ber potaya yollayan hcum oyuncusu.\\ eksen lke, riye, {OsT} Karasal kumullar. A sker ve ekonom ik bakmdan stratejik nemi bu eksidmek, [eksi-d-mek / egs-t-mek] {eT} gl. f. [lunan ve kendisine bu sebeple birka lkenin ba r] Eksiltmek; azaltmak. [EUTS] m l bulunduu lke; mihver devlet. eksik, -i [eT. egsii-mek > elcs-k / egs-g / eksi-lc eksenel, [eksen-el] sf. Eksenle ilgili; eksene ait. dL-S"!] sf. 1. Bir eyin tam olabilm esi iin gerek du eksenli, [eksen-li] sf. 1. Belli bir ekseni bulunan. 2. yulan. 2. Btne gre tam olmayan; bir blm B ir eksen etrafnda dnen, bulunmayan; daha az; naks. 3. Mkemmel olm a eksenlilik, [eksen-li-lilc] is. 1. Eksenli olma durumu. 2. mz. M zikte kullanlan sesler imtiyazl bir no yan; kusurlu; muallel; sakat; natamam 4. htiya duyulan; olmas lazm gelen. 5. zf. Tamamlanma taya gre geliiyorsa, bu notadan hareketle meyda m ekilde. 6. is. Bulunmayan ey; olmas gereken na gelen tm m zik ilemlerinin durumu; tonalite, yerde olmayan nesne. 7. Kusur; hata. 8. {az} Ka eksensiz, [eksen-siz] sf. . Bir ekseni bulunmayan. 2. dn; eksik etek. [DS] 9. {az} (Yavru iin) zaman mz. Atonal. gelmeden doan. [DS] S eksii deil, {OsT} Onu eksensizlik, [eksen-siz-lik] is. 1. Ekseni bulunmama ilgilendirmez; nesine gerek. || eksiini bitirmek, durumu. 2. mz. Atonalite. {eAT} Eksiini gidermek; tamamlamak.\\ eksiini ekser1 [Ar. kesret (okluk) > ekser j&\] {OsTj sf. En , tutmak, {OsT} Birinin kusurunu yakalamak, j| eksik ok; en fazla. artk, 1. Aa yukar; yaklak olarak. 2. Eksikler le ve ilavelerle.\\ eksik kmak, Belirtilen veya an ekser2, [? engser > ekser] is. Byk ivi; enser. lalandan daha az sayda olmak; tam gelmemek. || ekser3, [Ar. ekseri] {az} zf. Ara sra; ounlukla; eksik domak, (Bebek iin) gnnden nce veya ekseri. [DS] organlarndan bazs gelimeden domak. j| eksik ekseri, [Ar. ekser > ekseri lS ^ O (e kseri:) {OsT} sf. doldurmak, Bir eksiklii veya boluu giderm ek) 1. Pek ok. 2. En ok. 3. zf. Pek ok kere; genellik eksik etek, {az} argo. Bedensel veya zihinsel ye le. tersizlik hkm edilerek kadnlar iin sylenen aa ekseriya, [Ar. ekseriyy U ^ l] ( e kseriya:) {OsT} zf. layc bir sz; kadn. [DS]|| eksik etekli, {az} K a dn. [DS]|| eksik etmek, Mahrum brahnak.\\ eksik ou zaman; ounlukla; ou kez; okluk; ok etm emek, 1. Bir eyi srekli olarak yannda ta lukla; ok defa. mak. 2. Bir ihtiya maddesinin yokluunu hisset ekseriyet, [Ar. elcseriyyet ojjiS l] {OsT} is. 1. oun tirmeyecek ekilde tamamlamak, bulundurmak,|j luk; okluk; yardan daha ok olma durumu. 2. Sa eksik gedik, 1. nemsiz saylabilecek kk eksik yca fazla olma durumu. 3. Bir niceliin sayca en lik veya kusurlar. 2. Tamamlanmam. 3. htiya byk grubu. & ekseriyet-i r, {OsT} Oylarn lar. || eksik gedik kapamak, Kk ihtiyalar g i okluu; yardan fa zla oluu.|| ekseriyet-i m utla derm ek.|j eksik gelm ek, istenilenden veya gere ka, {OsT} Toplam iiye saysnn yardan en az bir kenden daha az miktarda olmak; yetm em ek.|| eksik fazlas oy. gzetm ek, {eAT} 1. Eksik grmek. 2. Z a yf bul eksev, [eT. egsg > esi / es / isi / esgi ?] {az} mak]] eksik i, {az} Ayp saylacak ya da bir ku is. -* esi. suru bulunan i ve davran. [DS]|| Eksik olma! ek si1 [ek (azalma; deime) > ek-s-mek / eg-s, Sa ol, ok y a a " anlamlarnda teekkr sz.|] Eksik olma, bayr turpu! Yardm etmedii hlde m ek > ek-s > ek-si j-S"l] is. 1. mat. karma i yardm etmi gibi davrananlara kandramayaca leminde kullanlan ( - ) iareti; nks; zait, (1937). 2. n ifade etm ek iin sylenen sdz.|| eksik olmamak, Bir iin olumsuz veya eksik yn. 3. {eAT} sf. Ek H er zam an el altnda ve bulunabilir durumda bu sik; noksan. 4. mat. fz. Sfrdan kk ve nnde (lunmak,|j Eksik olmasn! Yardm dokunan birisi ) iareti bulunan say; negatif; nks. S eksi say, iin Sa olsun, Allah raz olsun. anlamnda te mat. Sfrdan kk say; n eg a tif say. |j eksi u ,J'z. ekkr szii.\\ eksik olsun, 1. stemem, gerei D oru akm veren bir retete akm eken u; ka y o k " anlamnda reddetme sz. 2. Olmamas, ol tot; negatif kutup. masndan iyidir. anlamnda kullanlr. 3. lsn eksi2, [eT. e g s > eksi L *S'I] is. -* esi. {eAT} (ayn) S anlamnda beddua. eksi3, [eski / eksi ) s sf. 1. {eAT} Eski. 2. {az} Ba eksiklemek, [eksik-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)_ S"t] yor] Srme ya da tkezleme sebebiyle vcudun yat. 3. Kullanlm eya. [DS] herhangi bir yerini incitmek. [DS] eksi3, [Ar. aks] {az} sf. (Kii iin) aksi; ters; kt; fena. [DS] eksikli, [eksi-k-li sf. 1. Kendisinde eksiklik

M B E M

1399

EKS

bulunan; kusurlu; zrl; kemter. {eAT} {OsT} (ayn) [Brhan- Kat] 2. H ayal krklna uram. 3. Muhta; fakir; ciz. {eAT} {OsT} (aym) 4. {OsT} is. Eksik etek; kadn. [Vsf] S eksikli eksikli dur mak, {az} Sulu sulu durmak. [DS] eksiklik, -i [eksi-k-lik dU dL^I] is. 1. Eksik olma durumu. 2. Eksik olan miktar; noksan; naksa; fk dan. 3. Kusur. S eksikliine kalm amak, {eAT} Kusuruna bakmamak. eksikrek, [eksik-rek / eksk-i-rek JjS^S\] {eAT} sf. Daha eksik; ok eksik; kemter. eksiksiz, [eksi-k-siz] sf. 1. Eksii bulunmayan; ta mam; tam. 2. zf. Tamamen; btn olarak, eksilen, [eksi-l-mek > eksi-l-en] sf. 1. K endisinde bir eksilme meydana gelen. 2. mat. karma ilem in deki ilk say. eksili, [eksi-l-mek > eksi-l-i] sf. Eksilme ii veya biimi. eksilme, [eksi-l-mek > eksi-l-me] is. Eksiklie ura ma durumu; azalma; tenakus, eksilmek, \eT. egs-mek > eksi-l-mek] edil. fi [-ir] 1. Azalmak; az duruma getirilmek. {eT} (ayn) 2. dnl. f. Gzden kaybolmak; bulunm az hle gel mek. 3. (Olumsuz) srekli bulunmak; olmak; var olmak. 4. {az} Onurundan, karakterinden bir ey ler kaybetmek. [DS] eksilti, [eksi-l-ti] is. dbl. Baz cmlelerde, dikkat ekmek veya daha baka amalarla, ana fikir dn daki eleri veya kelimeleri atm a ii. eksiltili, [eksi-l-ti-li] sf. Eksiltisi olan. S eksiltili cmle, dbl. H eyecan veya baka sebeplerle bir ksm sylenmemi cmle. eksiltilme, [eksi-l-mek > eksi-l-t-il-me] is. Eksik hle getirilme; eksiltm ek eylemi; azaltlma, eksiltilmek, [eksi-l-mek > eksi-l-t-il-mek] edil, fi [ir] Eksik hli getirilmek; azaltlmak, eksiltme, [eksi-l-mek > eksi-l-t-me] is. 1. Eksik hle getirme eylemi. 2. Bir ii kim in daha ucuza yapa can belirlem ek iin istekliler arasnda yaplan fiyat indirimine dayal bir tr pazarlk. S eksilt meye karmak, B ir ii kimin daha ucuza yapaca n belirlemek iin bir tr pazarla karmak. eksiltmek, [eksi-l-mek > eksi-l-t-mek] gl. fi [-ir] Eksik hle getirmek; azaltmak, ekimek', [eT. egs-mek > eksi-mek dL~-S"!] {eT} gsz. f. [-r] 1. Eksilmek. [Yknek] 2. {eAT} {OsT} gl. fi. Eksiltmek. ekimek2, [eksi-mek dL-~ST| {eAT} {OsT} gsz. fi. [-ir] Eskimek. eksin1 [eksi-n] is. kim. N egatif elektrikle ykl iyon; , anyon. eksin2, [Fr. exine] is. bot. iek tozu taneciinin d katman.

eksin3, [? eksin] {az} sf. 1. Yal; ihtiyar. 2. (Kii iin) yallk ya da bir hastalk yznden bunam. [DS] eksiran, [Yun. ksistrin] {az} is. -* esiseren. [DS] eksi, [eksi- {OsT} is. Eksilti.

ekitmek, [eksi-t-mek dUjL-S'l] {eAT} gl. f i [-r] Eskitmek. eksiye, [Far. eksiyye v-S"!] {OsT} is. Boza, ekskavatr, [Lat. excavare (oymak) > Fr. excavate ur] is. Eklemli bir kol zerinde hareket edebilen kepe ile kaz yapan motorlu makine; kaz m akine si; kazaratar; kazma, ekslibris, [Lat. ex libris] is. 1. ...nin kitaplndan. 2. Kitapseverlerin kendi ktphanelerine ait kitaplarn kapaklarnn iine yerletirdikleri zel arm a veya ad yazl etiket. 3. Bir kitabn ounlukla i kapa na konulan yaynevi simgesi, eksostoma, [Yun. ex (dnda) + stoma] is. bot. Y u murtacn tepesinde bulunan ve yumurtack d zarndan oluan delik, eksper, [Lat. expertus (deneyimli; bilgili) > Fr. ex pert] is. 1. Edindii bilgi ve deneyime dayal olarak bir ite sz sahibi olan ve bu yetkisine dayanlarak dnce ve kanaatlerine bavurulan kii; bilirkii. 2. Baz sanat eserlerinin doruluunu ve deerini tespit etm e ii ile uraan kii, eksperimantalizm, [Fr. experimentalisme] is. D e neyselcilik. eksperlik, -i [eksper-lik] is. Eksperin grevi; bilir kiilik; uzmanlk, ekspertiz, [Fr. expertise] is. Eksperler tarafndan yaplan keif, inceleme ii; keif; muayene. S eks pertiz raporu, Eksperin kendisine havale edilen konularda hazrlad ve anlamalarda hukuk g e erlilii olan rapor. ekspoze, [Fr. expos] is. Bir yere sunulan bildiri zeti, fi1 ekspoze etmek, Sergilemek. ekspozisyon, [Fr. expositione] is. 1. Sergileme. 2. Sergi; fuar; panayr, ekspres, [Fr. exprs] is. 1. ok hzl giden ve belli bal duraklarda duran tren, uak, otobs, vapur gibi tat aralar. 2. sf. gnl. Acele ve abuk yap lan. 3. Posta ile yollanan ancak yerine hzla ula mas istenen. 4. ok iyi; fevkalade. S ekspres yol, Tatlarn hzlarn drmeden gidip gelebilecek leri genilikte yaplm, blnm yol. ekspresyon, [Fr. expression] is. Anlatm; ifade, ekspresyonist, [Fr. expressioniste] is. fe l. Olaylar, varlklar gerekte olduu gibi deil de kendi i dnyasna gre anlatan sanat; ekspresyonist; d avurumcu; anlatmc, ekspresyonizm, [Fr. expressionisme] is. fe l. O layla r, varlklar gerekte olduu gibi deil de sanat nn kendi i dnyasna gre anlatmas anlayna

EKS

O B U R C E SE M D
taneli bir tr zm. 2. Siyah, sulu ve eki karadut. [DS]|| eki kiraz, Vine.|| eki kulak, {az} Kuzu kula, (Rumex acetosella). [DS]|| eki maya, K en diliinden mayalanm hamura taze ham ur eklemek suretiyle elde edilen ekm ek hamuru.\\ eki mumu la, Al. || eki skm ak, {az} 1. Can skmak. 2. K rc szler sylemek. 3. ok konuarak yanndakilerin ban artmak. [DS]|| eki sz, {OsT} Tatsz sz; ters sz; ac sz. || eki su, 1. Gdericilerit, deriyi yum uatm ak iin kullandklar asitli sv. 2. {az} Maden suyu. [DS]|| eki surat, Ksknlk, honutsuzluk etkisi brakan y z ifadesi. || eki yon ca, bot. Gney Afrika ve Am erika da yetien, yap raklarnda kuzukula asidi bulunan, iki eneklilerden baz trlerinin kk yum rular halk hekimli inde kullanlan ok yllk otsu bitki, (Oxalis acetosella).\\ eki yoncagiller, rnek tr eki yonca olan, iki eneklilerden bin kadar tr bulu nan, Afrika ve Gney A m erika da yetien ok yllk bir otsu bitki fam ilyas, (Oxalidaceae).\\ eki yz, Ksknlk, honutsuzluk etkisi brakan y z ifadesi. ekig, [ek-m ek > eki-g] {eT} sf. Eki. [DLT] ekikulak, - [eki+kulak] is. bot. Yarm metre kadar ykseklikte, sebze olarak i veya piirilmek suretiyle eki yapraklan yenilebilen ok yllk otsu bitki; kuzukula, (Rumex acetosella, R. chalepensis, R. scutats, R. tuberosus) ekileme, [eki-le-me] is. 1. Eki hle getirme; eki koyma; ekilem ek eylemi. 2. {az} Ham ur kftesi, ekilemek, [eki-le-mek] gl. fi. [-r] [-l(i)-yor] Ekili hle getirmek; eki koymak. ekilenm ek1 [eki-le-n-mek] edil.fi. [-ir] Ekili hle , getirilmek; eki konulmak. ekilenm ek2, [eki-le-n-mek] dnl. fi. [-ir] Eki edinmek; eki sahibi olmak, ekili, [eki-li] sf. 1. Ekisi bulunan; eki olan. 2. ine eki tat veren bir madde katlm bulunan. 3. {az} is. Turu. [DS] 4. {az} Buday ununa eki mi m aya katarak yaplan ekmek. [DS] 5. {az} Doranm ekmein zerine, halanm eki meyve koruklar ve ya ya da kavurm a dkerek yaplan bir tr yemek. [DS] 6. {az} Sirke, soan ve may danoz ile piirilen balk tavas. [DS] 7. {az} Eki mi, bozulm u yemek. 8. {az} Kaynatlm yemlik denilen ot zerine ekimi yourt dkerek yaplan yemek. [DS] ekilik, -i [eki-lik] is. 1. Eki olm a durumu. 2. Eki tat. 3. Eki konulan kap. ekime, [eki-me] is. 1. Eki duruma gelme; maya lanma; bozulma. 2. Honutsuzluk, ekimek, [eT. eki-mek] gsz. fi. [-ir] 1. Eki duruma gelmek; ekilik kazanmak. {eT} (ayn) [KPy.] 2. Mayalanmak. 3. argo. Utanmak; mahcup olmak; bozulmak. 4. argo. M usallat olmak; srarla iste mek; srarc davranmak; srnamak. 5. mecaz. Surat

dayanan sanat akm; ifadecilik; davurumculuk; anlatmclk. ekstra, [Lat. exra (dnda, hari) > Fr. extra] sf. 1. Allandan daha fazlas; fazladan. 2. Sra d. 3. is. Bir eyin en ar derecede iyisi. 4. En iyi cins, ekstrafor, [Fr. extra-for] is. Elbisenin etek ucuna, kol ve yaka kenarlarna geirilen bir eit ince erit, ekstrasistol, -l [Fr. exstrasystole] is. tp. Kalp ve damarlar arasnda normal iki kaslm a arasnda faz ladan meydana gelen baka bir kaslma, ekstre, [Fr. extrait] is. 1. z; zt; hlasa. 2. Hesap zeti. S ekstre karmak, Bir ticari defterin sure tini, zetini, durumunu karmak; hesap zeti karmak. ekstrem, [Fr. extrme] is. 1. En u; snr; en son. 2. ok ar; mfrit, eks, [eksi / eks y S \ ] jeAT} sf. Eksik; noksan, ekscek, -i [eks-cekdU-_?~S'l] {eATj zf. Eksike, eksg, [egs-g / eks-g] {e l} sf. Eksik. [Gabain] eksk, [eks-k dL^I] {eT} {eATj sf. Eksik; noksan. [ tigsizler] [DLT] [EUTS] eksiin bittirmek, {eATj Eksiklerini tamamlamak,|| eksk yarmak, {eT} Eksik para; deeri dk para. [DLT] ekskirek, [eksi-k-rek / eks-k-i-rek i)J j - \ ] {OsT} s f Daha eksik; ok eksik; kemter. ekskl, [eks-k-l jlS"j~ S \ / ^K-S"l] {eAT} sf. Ek sikli. eksklg, [egs-k-lg / eks-k-liig] {eT} is. Eksiklik. [EUTS] eksksz, [egs-k-sz / eks-k-sz] {eT} sf. Eksiksiz; noksansz. [EUTS] [ tigsizler] eksmek, [egs-mek / eks-mek tiL {eT} {eAT} S"!] gsz. f. [-r] Eksilmek; azalmak. [EUTS] [DLT] eksn, [egs-n / eks-n] {eT} sf. Eksik, ekstmek, [egs-t-mek / eks-t-mek] {eT} gl. f. [r] Eksiltmek; azaltmak. [EUTS] [ tigsizler] ekem, [Ar. ekem p-iS-!] {OsT} sf. 1. Doutan ku surlu olan. 2. is. Pars. 0 ekem suratl, {OsT} E k im i suratl. eki, [eT. ek-lmek > ek-g > eki-g > eki ( y^S'l] s f _ 1. Azda buruk, keskin, kekre bir duyum brakan tat; limon veya sirke tad. 2. (Yiyecek ve iecekler iin) m ayalanmaya yz tutmu. 3. (Koku vb. iin) ok sert ve ar. 4. (Yiyecek iin) tad bozulmu. 5. (Y z iin) ksknlk belirtisi gsteren; somurtkan; ask. 6. is. T ad buruk ve kekre olan ey. 7. {az} Domates salas. [DS] 8. {az} Limon. [DS] 9. {az} Eki zmden yaplan bir tr pekmez. [DS] t? eki bki, {az} Eki ve tuzlu eyler.\\ eki orba, Sarholarn mahmurluk giderm ek iin itik leri orba.\\ eki hamur, {az} H am ur mayas. [DS]|| eki kara, {az} 1. Byiik, siyah, sulu ve iri

I M

I I C

t M

. 1 4

EK

asmak; ksknlk gstermek; honutsuzluunu belli etmek. {eT} {az} (ayn) [KPy.] 6. {eT} Kz mak. [KPy.] 7. {eT} Ac duymak. [iKPy.] ekim ik1, -i [eki-mik] is. 1. Ya alnm stten ya plan peynir veya kelek. 2. M aya mantarlarnn stteki laktozu laktik aside dntrmesi ile kesilen st kaynatarak elde edilen bir tr kelek. ekimik2, -i [eki-mik] {azf is. bot. Kuzukula, (Rumex acetosella). [DS] ekimik3, -i [eki-mik] {az} is. Sucuk. [DS] ekimsi, [eki-msi] sf. Ekiye alan; tad biraz eki olan; ekimtrak, ekimtrak, [eki-mt (ekimsi) > eki-mt-rak] sf. Ekiye alan; tad biraz eki olan; ekimsi; bir par a eki. ekimti, [eki-mti {OsT} sf. Ekimsi; ekiye alar; ekimtrak. [Kamus Ter.] ekimiik, - [eki-mk] {az} is. -* ekimik. [DS] ekinmek, [eki-mek > eki-n-mek] dnl. f. [-ir] Honut olmamak; sklmak, ekitilme, [eki-t-il-me] is. 1. Eki bir durum a geti rilme; ekitilmek eylemi. 2. M ayalandrma, ekitilmek, [eki-t-il-mek] edil. f i [-ir] Eki duruma getirilmek; ekimesi salanmak, ekitme, [eki-t-me] is. 1. Eki duruma getirme; mayalandrma. 2. {az) Ylan yast denilen bitki ekitilip mayalandrlarak yaplan bir lapa. [DS] 3. {az} Hamur mayalama. [DS] 4. {az} Mayann tavn geirme. [DS] 5. {az} Yourdu tulumda ek ittikten sonra yaykta dverek yan alma ilem lerinin tm. [DS] 6. {az} Y z glmez insan. [DS] 7. {az} Honutsuzluk. [DS] 8. {az} B ir eyin doal biiminin deimesi. [DS] ekitmek, [eki-t-mek] gl. fi. [ir] 1. Eki duruma getinnek; ekimesini salamak. 2. M ayalandrmak, ektad, [Ar. ektd ibS'I] (ekta:d) {OsT} is. 1. Cemaat lar. 2. Kalabalklar. 3. Blkler; takmlar. 4. rnek ler; misaller. ektaf, [Ar. kitf / ketif > ek tf ^ibS"l] (ekta:f) {OsT} is. Omuzlar; omuz ba kemikleri; omuz kemikleri. ektar1 [Ar. keter > ektr] (ekta:r) {OsT} is. 1. Haysi , yetler; erefler. 2. M ertebeler; dereceler. 3. H asep ler; nesepler. ektar2, [Ar. kutr > ektr jUSI] (ekta:r) {OsT} is. Ta raflar; yanlar. ekte, [eT. ikt (elde beslenen) > ikti / ekte] {az} is. ekti. ektem, [Ar. ektem ^ 1 ] {OsT} sf. 1. En ok sr sak layan; pek ok sr saklayan. 2. (Kii iin) kam b yk. ekti, [eT. ikt (baklan; elde beslenen) > ikti / ekti / ekdi ^ 1 ] is. 1. Anas ld iin baka bir koyuna altrlan veya elde beslenen kuzu. 2. {az} H iz

meti. [DS] 3. {az} Metres; kapatma. 4. sf. Her eyi can eken. 5. Bakalarnn srtndan geinen; tufeyli; asalak; dalkavuk. /eAT} {OsT} {az} (ayn) [Brhan- Kat] [DS] 6. {az} ini bilen; uyank. [DS] 7. Alkn. {OsT} (ayn) [Kamus Ter.] 8. {az} Cimri; pinti; grmemi. [DS] 9. {az} Arsz; yz sz; grgsz. [DS] 10. {az} Dilenci tabiatl. [DS] 11. {az} Obur. [DS] 12. {az} (ocuk iin) anasz, babasz. [DS] 13. {az} (ocuk iin) atlm; bra klm. [DS] 14. {az} Dank; dzensiz. [DS] 15. {az} (ocuk iin) bym de klm; ya ile badamayan szler syleyen. [DS] 16. {az} (Er kek iin) yolsuz birlemelere araclk eden; peze venk. [DS] S ekti ekti konum ak, {az} (Kk ocuk iin) bykler gibi her eye akl erdirerek konumak. [DS]|| ekti pktler, B ir yere dadanan asalak kimseler. ektilenmek, [ekti-le-n-mek dUjl5"l] {eAT} dnl. fi [r] A salak olmak; tufeyli olmak. [Kabusname] ektilem ek, [ekti-le--mek] {az} dnl. f i [-ir] 1. (Kk ocuk iin) byk kimse gibi her eye akl erdirerek konumak. 2. Tok gzl iken dilenci tabi atl olmak. [DS] ektilik, -i [ekti-lik] is. 1. Ekti olm a durumu. 2. {az} Asalaklk. [DS] 3. {az} D ilenci tabiatl olma durumu. [DS] ektiolak, - [ekti+olak] {az} is. nne gelen ko yunu emen kuzu. [DS] ektirme, [ek-tir-me] is. Ekmek eylem ini yaptrma; ektirmek eylemi, ektirmek, [ek-tir-mek] gl. fi. [-ir] Ekmek iini yap trmak. ektoderm, [Fr. ectoderme] is. biy. D deri. ekt, [eT. ikt > ekt ^ 1 ] {eAT} is. -* ekti, fi1 ekt olmak, {eAT} 1. arlmadan gitmek. 2. Kendini eklemek. ektrmek, [ek-melt > ek-tr-mek] {eT} gl. fi [-r] Ektirmek. [DLT] ekul, [Ar. ekele > ek J I] (ek.T) {OsT} sf. ok y i yen; obur; pisboaz, ekulane, [Ar. ekl + Far. -ne rfjS"!] (ek:la:ne) {OsT} zfi. Oburcasna, ekuli, [Ar. ekl + Far. -I JjS 'I] (ek:li:) {OsT} sf. Oburluk. Ek, [ng. Eurepean Currency U nit > ECU] is. ksalt. Avrupa Birliinin, Avrodan nceki para birimi. ek1, [ek] {eT} is. Boum; mafsal; eklem; ek. [EUTS] ek2, [Fr. ecu] is. 1. Orta ada savalarn kullan d bir tr kalkan. 2. B ir yznde hkm darlk armas bulunan altn veya gm Fransz paras, ekge, [iki > ek-ge] {az} is. Su yollarnn blnme yeri.

EK

ekttmenik, -i [Fr. cumnique] sf. Evrensel, ekmenizm, [Fr. cumnisme] is. Evrensellik, ekn, [ek-n] {eT} zf. 1. kisi birden. [Gabain] 2. ift; iki. [EUTS] eknttt, [ek-mek > ek-nt / ek-inti] {az} is. Ekilen ey; tohum. [DS] eltri, [Fr. curie] is. Bir kouda ayn at sahibi adna koan atlarn tm; bir kiinin ahr, ekson, [Fr. cusson] is. ecz. Kullanlaca srada reetesine uygun biim ve byklkte hazrlanan yak.

-el, [-1 /-al / -el] yap. e. -* -1 {eT} (eAT}(aym). el-, [Ar. el Jl] {OsT} h a r fi tarif. A rapa kelimelerin

bana getirilerek ismin anlamn belirlemeye ve aklam aya yarayan biimbirim. S el-aceb, {OsT} alas ey; acayip nesne. || El-acelet m ineeytn v et-teenn m m er-rahmn. {OsT} Acele etm ek eytandan, dnerek yapm ak Allah 'tandr. || El-adl essl-mlk. {OsT} A dalet mlkn temelidir.|| el aman, {OsT} 1. Yardm edin; ESOS! 2. Bktm; usandm; illallah!\\ el-amn-hh, {OsT} Yaka silken; aman dileyen,\\ el-anysiye, {OsT} bot. degiller.\\ el-azmetii lillh, {OsT} Tanrnn ulu ekvab, [Ar. kb > ekvb (ekva:b) {OsT} is. luunu tekrarlamak; onun kudretini anmak. || ElByk su kaplar; kpler. S ekvb- erb, {OsT} bd azlm. {OsT} Balayan, sebep olan haksz arap kpleri. dr. || el-basr, {OsT} (A lla h n isimlerinden) her ekvah, [Ar. kh > ekvh ^IjS-!] (ekva:h) {OsT} is. eyi gren.|| El-cnfln fnfin. {OsT} D elilik eit Kam tan yaplan penceresiz kulbeler, eittir; bin trl delilik var.\\ El-emr emrkm. {OsT} Em ir sizin emrinizdir; ba stne!|j El-emr ekvam, [Ar. kme > ekvm pljS'O (ekva:m) {OsT} is. fevkal-edeb. {OsT} E m ir terbiyeden stndr.|| elKmeler. S1 ekvm- bzeyriye, {OsT} bot. Man ftih, {OsT} Fatiha okumaya davet sz.|| eltar sporlar. firk, {OsT} A yrlk sz; esenleme.|| el-garz, ekvan, [Ar. kevn (varlk) > ekvn oljS'I] (ekva:n) {OsT} Amacm u ki...|| el-gz, {OsT} Bilmeceler; {OsT} is. 1. Varlklar. 2. Alemler; dnyalar, bulmacalar. || el-gz- mkle, {OsT} Zor bilmeceekvar, [Ar. kevr > ekvr jljS-!] (ekva:r) {OsT} is. 1. ler.|| el-gbta, {OsT} Gbta ederim.|| el-hac, {OsT} H ac.|| el-hakk, {OsT} Gerekten; dorusu.|| el-hl, Devirler; dnler. 2. Bir eyi sarmalar. 3. Ar ko {OsT} u anda; imdiki hlde; henz; hl. || elvanlar. 4. Demirci ve kalayc ocaklar, hlet hzihi, {OsT} Henz; imdi; imdiki; hl.|| ekvas, [Ar. kevs > ekvs oljS'I] (ekva:s) {OsT} is. el-hamd lillh, {OsT} A lla h a ham d olsun.|| elYamaklar. hased, {OsT} H aset olunur.\\ El-hasd l-yesd. ekvator, [Lat. aequus (eit) > Fr. quateur] is. Yer {OsT} H aseti doym ak bilmez.|| el-hsl, {OsT} S yuvarlann eksenine dik olarak geen ve iki eit zn ksas; zet olarak.|| el-hazer, {OsT} Sakn; sa paraya bld varsaylan en byk ember; e knalm /|| El-hkm lil-glib. {OsT} H ak gllek. nndr. || El-hkm lillh. {OsT} Hkm Alekvatoral, -li [Fr. quateurial] sf. co. 1. Ekvatorla lah'ndr.\\ El-hkm limen galeb. {OsT} H ak s ilgili; eleksel. 2. is. gk b. Yldzlarn alm ve tn gelenindir.\\ El-yz billh. {OsT} Tanrya ykselim ini lmekte kullanlan zel drbn, krler o lsu n anlamnda dua sz.|| el-ihsn b it-temam, {OsT} yilik hakknca yaplmal. \\ elekvaz, [Ar. kz > ekvz jljS" 1 (ekva:z) {OsT} is. Ka ] insf, {OsT} n s a f edilmek gerekir.|| El-kanaat dehler; kseler; bardaklar, kenzn l yenf. {OsT} K anaat tkenmek bilmez ekyal, -li [Ar. keyl > ekyl JU fl] (ekya:l) {OsT} is. bir hazinedir.|| el-kssa, {OsT} Anlatlanlardan an Tahl lekleri; kileler, laldna gre; szn z.|| El-m innet lillhi. {OsT} Minnet ancak A lla h adr.\\ el-ved, {OsT} ekyas, [Ar. ks > ekys ^L^Sl] (ekya:s) {OsT} is. Para A lla h a smarladk.\\ el-yevm, {OsT} Bugn; imdi; keseleri. hl. ekyes, [Ar. ekyes ^ ^ 1 ] {OsT} sf. (Kii iin) pek be e l1, [eT. elig > el] is. 1. anal. Kolun bilekten itibaren cerikli; en zeki; pek usta, parm ak ularna kadar olan ve tutmaya, i yapma ekzeb, [Ar. kizb > ekzeb v S'I] {OsT} sf. Pek byk ya, dokunmaya uygun blm. 2. Baz eyalarn tutacak yerleri. 3. Sahiplilik; sahip olma. 4. A rac yalan; en byk uydurma, lk ve yardm etme ii. S. Kez, defa. 6. Kt oyun ekzemek, [? ekze-m ek / engze-mek dlojS'I] {eAT} gl. larnda oynam a sras. 7. Kt oyunlarnda bir ki f. [-r] 1. A lkanlk kazanmaya almak. [Kabuside bulunan ktlarn tm. 8. Ateli silahlarda name] 2. Kendisine rakip saymak; kskanmak, ate etme says birimi. 9. ocuk oyunlarnda baz ekzi, [eT. egzig > ezgi (z-g gm.)] is. mz. -* ez larnda ebe olm a durumu, {az} (aym) [DS] 10. Se g i1. bep olma, {az} (aym) [DS] ll.Y n etim ; bask; etki. ekzotermik, -i [Fr. exothermique] is. kim. Is veren, 12. {az} lgi. [DS] 13. Eylemi bakm ndan gz -el-, [-al- / -el-] yap. e. -* -1- {eT} {eAT}(aym). nnde bulundurulan nesne veya kimse. 14. {az}

0 I H C E B 0 1 .1 4 O 3

EL

Irgatn bir seferde bitii ekin bl; eynel. [DS] 15. {az} Evlek boyunca tohum saarak bir gidi veya geli. [DS] 16. {az} Ttn iinde, ayn cins yapraklarn bir arada toplanmas. [DS] 17. sf. Bu organ ile yaplm olan; el iilii veya bedensel etkinliin fazla olduu (i). 18. Elde tanabilecek veya elle kullanlabilecek zellikte olan. S el a mak, 1. Dilenmek; avu amak. 2. Kt oyunlar nn bazlarnda eldeki btin ktlar ap gster mek; oyunu kazanm ak.|| el aac, 1. {eAT} {OsT} Baston; asa. 2. {az} D okuma tezghlarnda zeri ne bez sarlan yarm metre boyundaki aa; selmin. 3. {az} Ekin ve ot sarlan arabalarda halat lar gerdirmekte kullanlan aa.|| el azda, {az} lk defa; ilk kez; ilk azda. || el az vermem ek, {az} ok perian bir durum da olmak. || el alkan l, B ir ii veya hareketi birok kez yaparak elde edilen ustalk; beceri; maharet.\\ el almak, {eAT} {OsT} Birbirinin elini tutmak; el tutumak.\\ el al mak, 1. Kalfann ustadan, usta olma hakkn ve iznini almas. 2. {eAT} {OsT} tasvf. Tekkelerde der vilerin eyhten, tekke ama hakkn ve iznini elde etmeleri. 3. {eAT} {OsT} tasvf. (M rit iin) bakala rna y o l gsterm ek iin mridinden izin almak. 4. Soydan gelen birinin ocakldan hastalklar iyi et me iznini almas. 5. {eAT} {OsT} Elden tutmak; ya r dm etmek. 6. {az} zin almak. [DS] 7. Birine ba lanmak; izini takip etmek. 8. {az} Skntya den bir kimseye yardm da bulunmak. [DS]|| el alt, {az} 1. (Kii iin) her eye karan. 2. Araclk eden. 3. Yap ilerinde yardm eden ii. 4. {az} Yaz yazlrken kdn altna konan altlk; smen. [DS]|| el altnda, Gerektiinde kullanlm ak zere hazr bulundurulmak,|| el altnda, {eAT} E l altn da bulunanlar tebaa; maiyet.\\ el altndan, K im se nin haberi olmadan; gizliden.|| el arabas, 1. Elle srlen, iki tekerlekli kk araba. 2. Bisiklet.\\ el arabasna binmek, argo. Elle cinsel doyuma ulamak; m astrbasyon yapmak.\\ el arkasn yere komak, {OsT} Pes ederek aczini itira f etmek. || el arkas yerde, {eAT} A czini itira f etmek; p es etmek. || el atmak, 1. B ir kiinin iine karmak; mdahale etmek; yardm c olmak. 2. Yeni bir ie girimek; balamak. 3. {az} Skntya den bir kimseye yardmda btlunmak.\\ el av, {az} E l yordam.\\ el atmak, 1. {OsT} B ir eyi kavramak. 2. Elle sarknt lk etmek. 3. B ir eye dardan karmak.\\ el ayaa dmek, {az} (Yal iin) bakalarnn yardm na muhta hle gelmek. [DS]|| el ayaa kavum ak, {az} (Kadn iin) dourmak. [DS]|| el ayak, {az} Kk ocuklarn beden eitimi. [DS]|| ele ayak balamak, grem ez duruma getirmek. || el ayak balanmak, grm ez hle gelmek. || el ayak buz kesilmek, ok heyecanlanmak]] el ayak ekilmek, 1 Geceleyin ortalkta kim se kalmamak, 2. evrede kimse kalmamak; sszlamak,|| el ayak gevemek,

i. Fazla heyecanlanmak. 2. Korkmak]] el ayak pmek, 1. ok yalvarmak. 2. Kendini daha ok aalatmak]] el ayak ta, {az} E l ve aya ov makta kullanlan ta; topuk ta]] el ayak titre mek, ok armak; ar heyecanlanmak,|| el ayak tutmadan kalmak, ok souk sebebiyle el ve ayakta uyumalar olumak]] el ayak tutmamak, Gten dmek.|| el ayak urmak, {eAT} E l ve ayak la srarc hareketler yapmak.]] el ayak zangr zan gr titremek, Ar fkeden dolay kendini tutama m ak.|| el ayas, anat. Elin bilekle parm ak balan glar arasnda kalan i blm.]] el balam ak, Sayg ifadesi olarak birinin karsnda ellerini g s veya gbek zerinde kavuturarak durmak]] el barda, {az} Aatan oyularak yaplm 2-3 kg lk testi. 1 el basm ak, K utsal bir ey zerine elini 1 koyarak yem in etmek]] el ba, 1. Yol gsteren; yneten; eleba. 2. Oyunda ba olan]] el bebek gl bebek, (ocuk iin) el stnde tutularak nazl bytlm.|| el becerisi, Ustalk; uzluk; eliyle i yapabilm e yetenei]] el beli, {az} elik om ak oyununda, atlan eliin kar taraftaki oyuncu ta rafndan yakalanm as durumu. [DS]|| el bende, 1. Tekrarlanan oyunlarda, oynama sras b en im anlamnda sz. 2. ocuklarn birbirlerine el vurup kaarak oynadklar bir oyun]] el bende kuak, {az} Byk kzlarn oynad bir oyun. [DS]|| el benden ifas (sebep) A llahtan, B ir hastann iyi lemesi iin edilen duadan sonra sylenir; asl i fa y Allah verecektir.|| El benim etek senin. {OsT} Eteinden tuttum, brakmam]] el bermek, {az} Alp getirivermek; alvermek]] el besi, {az} Elden yiyecek vererek beslenen hayvanlar. [DS]|| el beik, {az} 1. Saatilerin kullandklar bir tr kska. 2. Bebeklerin alt aylk oluncaya kadar iinde ya ttk lar kk beik. [DS]|| el beik, gl beik, {az} (ocuk iin) nazl bytlm. [DS]|| el bezi, Gn lk ilerde kurulama ve temizleme amacyla kulla nlan bez.|| el bir etmek, {eAT} {OsT} {az} Yap lacak ite birlik olmak; elbirlii yapm ak; birle mek; ibirlii etmek; ittifak etmek. || el bir eylemek, {eAT} -* el bir etmek]] el birlii, Bir i yapm ak iin bir araya gelme; birlik olma; birleme; dayan ma.|| el birlik etmek, {az} ki taraf anlatrmak; uzlamalarn salamak. || el bir olm ak, {az} birlii yapmak; birlik olmak; birlemek. [DS]|| el bombas, Elle atlan ve atldktan sonra belli bir m ddet geince patlayan p a ra tesirli silah; el humbaras.|| (birine) el bulmak, Yenmek; stn gelmek; galip olmak.]] el abukluu, K im seye sez dirmeden, aktrmadan yaplan hile veya oyun.\\ el abukluuyla, Yapt hileyi kimseye sezdirmeden; anlalmadan,|| el a, {az} Elle iplik sarmakta kullanlan bir tr krk. [DS]|| el almak, {az} Elini birbirine vurarak alk tutmak. [DS]|| el an tas, E lde tanan kk anta.]] el ekmek, Zarar

EL

404

grlen bir ii, alkanl yapm aktan vazgemek; bralcmak.\\ el at, {az} A r bir yk kaldrm ak iin iki kiinin ellerini kenetlemeleri durumu. || el atlatmak, {eAT'} Elini eline vurarak alk tutmak.|| el ek, {az} Vazge! [DS]|| el ekm ek, {az} Vaz gem ek^ el ektirmek, 1. Bir ii yapm aktan vaz geirmek. 2. Grevine son vermek. || el pbas, {az} H am uru elde alarak tandrda piirilen bir tr ekmek. [DS]|| el rpm ak, 1. Alklamak. 2. ki elini birbirine vurarak uak, hizmeti vb. armak. 3. Tempo tutmak.\\ el iti, {az} Mendil. [DS]|| el itisi, {az} Mendil. [DS]|| el orab, {az} Eldiven; ellik. [DS]|| el dam arl yaprak, E l ayas biiminde olan yaprak.|| el dartmak, {eAT} E l ekmek; vaz gemek; feragat etmek. || el da (ta), 1. Haha srtlen kk ta. 2. E l deirmeni. || elde at, Bini cinin isteklerine uygun yryen veya koan at. || elde avuta bir ey kalmamak, Parasn ve mal larn tketmek.\\ elde avuta, Btn var olan; hep si.,|| elde avuta ne varsa, M add varlk olarak p a ra, mal m lk olarak bulunanlarn hepsi. || elde bir, Kesin olarak gereklemi veya gereklem esi ke sin olan.|| elde bulunan, O anda temin edilebilmi olan; hazrda; m evcut.\\ elde etmek, 1. B ir eyi edinmek, ona sahip olmak; herhangi bir yoldan sahip kmak. 2. Birini taraftar olarak kazanmak; oylamada kendi yannda olm ak zere ikna etmek. || elde galm ak (kalmak), {az} (Satlk rn iin) satlmam ak,|| el deitirmek, 1. B ir eya veya ara cn bir kiiden baka birine gemesi; sahip dei tirmek. 2. Oyunlarda ktlar bir baka biimde sralamak. 3. K k ocuklarn kol ve bacaklarn aprazlayarak beden eitimi yaptrmak.\\ el deir meni, E l gcyle alan ve baharat, kahve gibi eyleri tmekte kullanlan kk deirmen; {az} (ayn). [DS]|| el dememi, 1. H i kullanl mam; ilk haliyle duran. 2. Bakir veya bakire; kz olan kz. 3. ilenmemi, tarm yaplmam. || el denei, {eAT} Baston; asa.\\ elde kalmak, 1. (Mal iin) alc kmamas yznden satlamamak; {az} (ayn). [DS] 2. Harcananlardan sonra bir miktar geriye kalan para veya mal. 3. Ynetim ve kollama ii birine ait olmak; ondan bakas sorum luluk st len m em em el demiri, {az} M arangoz ve tala rn kulland ucu keskin kalem; skarpela. [DS]|| elden aza, Elinin emei ile geinmek. || elden aza dm ek, {az} alamaz duruma dmek; sknt ekmek. [DS]|| elden aza yaam ak, Kazand o gnk ihtiyalarn karlayacak kadar olmak.\\ elden almak, 1. B ir mal satcsndan deil de sa hibinden almak. 2. {az} Kurtarmak. [DS]|| elden avca (avuca) kalmak, {az} nceleri zengin iken sonralar yoksul dp bakalarnn yardm ile geinmek. || elden avtan (avutan) kmak, (Has ta iin) nbetin etkisi ile kendinden gemek.\\ elden ayaktan dm ek (kesilmek), Hastalk veya yallk

sebebiyle kendi iini grem ez veya yryem ez du ruma gelmek; {eAT} (aym).\\ elden ayaktan gitmek, {eAT} {OsT} Eli aya tutmaz olmak; eli aya ke silmek; fenalam ak. [Brhan- Kat]|| elden ayaktan varm ak, {eAT} - elden ayaktan gitmek.|| eden ayaktan vurmak, {eAT} -* elden ayaktan gitmek.|| elden karmak, 1. B ir eyi satarak kurtulmak. 2. Kaybetmek. || elden km ak, B ir mal, m lk veya eya satlarak baka birine gemek; bakas kulla nyor olmak. || elden dutm ak (tutmak), {az} Para yardm yaparak kalkndrmak.\\ elden dme, Bir bakas tarafndan kullanldktan sonra satn al nan.|| elden dm ek, {eAT} E li tutmaz olmak.|| el den ele, 1. B ir kiinin elinden baka birisine ge me. 2. Birinin mlkiyetinden bakalarna gee gee.|| elden ele dolamak, 1. P ek ok kii tarafndan kullanlm veya ellenmi olmak. 2. P ek ok kiiye sras ile satlmak; gezmek.\\ elden ele gemek (gezmek), Srasyla birden ok kiinin elinde bu lunmak; birinden bir bakasna gemek. || elden geirmek, 1. Bir eyi iyice kontrol ederek eksikle rini tamamlamak, kusurlarm gidermek. 2. Tamir etmek.|| Elden gel!, argo. 1. "Paray hemen ver." 2.. "Aferin ok iyi bildin. anlamnda tebrik ve to kalam a,|| elden geldiince, Yaplabilecek olan eylerin en iyisini yaparak.\\ elden gelmemek, 1. Kendini tutamamak; sabredememek. 2. Yapmaya gc yetmemek.\\ elden gitmek, 1. Sahip olunan bir eyi satm ak suretiyle bakalarna devretmek; yoksun kalmak. 2. Zamannda tedbir alamamaktan dolay veya giriim eksikliinden dolay frsa t ka rmak. 3. {eAT} {OsT} Kendini kaybetmek. 2. {OsT} M ahvolmak,|| elden karmak, 1. mknlar yete rince deerlendirememek. 2. Bir eyden yararlan m ak ok kolayken eitli sebeplerle yararlanam az olmak.|| elden komak, {eAT} {OsT} Elden brak mak; terk etmek; ihm al etmek. || elden koymak, {eAT} Elden brakmak; terk etmek; ihmal etmek.\\ Elden ne gelir? Yaplabilecek bir ey y o k !" an lamnda aresizlik ifadesi olan bir sz.|| elden sal mak, {eAT} {OsT} Brakmak; terk etm ek.|| elden varmak, 1. Ellerinden olmak; elsiz kalmak. 2. {eAT} {OsT} Elden gitmek; zayi olmak; mahvol m ak,|| elde olm ak, Yakalanmak; tutulmak.\\ elde olm amak, Kendi iradesi dnda gelimek; yapa cak bir ey bulamamak.\\ elde tutm ak, 1. Sahip olduu bir mal veya eyay satamayarak srekli kullanr olmak. 2. Kendisinin olmayan bir mal kendisininmi gibi kullanmak. 3. Bir irketin hisse senedi veya tahvil gibi ticar ilemlerini destekle m ekti eldeki, Mevcut olan; kullanlan; ok iyi ol m amakla birlikte i gren.\\ el duu, Ykanrken elde tutulan su pskrten ara. || elde renmi, {eAT} -* ele renmi.\\ el dey meni (deirmeni), {az} M sr vb. tm ek iin iki kk yuvarlak tatan yaplm elle dndrlen deirmen. [DS]|| el

m SM. 1405
dan, {az} Kk tava. [DS]|| el dymek, {az} 1. (El iin) scak ve soua dayanmak. 2. (Scak veya souk iin) el dayanacak derecede olmak. [DS]|| el dutama, {az} Rvet olarak verilen hediye; hediye ad altnda verilen rvet. [DS]|| el dutmak, {OsT} Yardm etmek.|| el dutumak, {eAT) Birbirinin elini tutmak.\\ ele alnr, yi ve ie yarar bir yan bulunan. || ele alnmaz, ok kt ve ie yarar bir yan bulunmayan.\\ ele almak, B ir eyi incelemeye, aratrmaya balamak.|| ele avuca smamak, 1. K ural ve l tanmamak. 2. ok yaramazlk ve haarlk etmek; taknlkta bulunmak.|| ele ayaa dmek, ok yalvarm ak,|| ele ayaa kapanmak, ok kltc biimde yalvarmak. || ele ayaa sarlmak, Kendini kk dren bir davranla srarc bir ekilde yalvarmak, || ele bakmak, Avu iindeki izgilerle fa la bakmak. || ele binmek, A ta binme ekillerinden, ba ne ee rek arl eller zerine verm ek suretiyle binmek. || ele dolamak, (az) Skca sarlmak. || ele dmek, {eAT) Ele girmek; yakay ele vermek; yakalanmak.\\ ele geirmek, 1. Kamakta olan birini yakalamak; tutmak. 2. Frsatn bulmak; ok arzulad bir eyi elde etmek; bulmak. 3. B ir eye sahip olmak. || ele gemek, 1. Yakalanmak. 2. (Bir eya iin) kaza nlmak; sahiplenilmek. || ele gelm ek, 1. (rn iin) veni yeni yetimeye, gelim eye balamak. 2. (ocuk iin) elle tutulur, kucaa alnabilir hle gelmek. 3. Elle tutulmak, yakalanmak. 4. {eAT} Elde edilmek; husul bulmak. 5. {OsT} Yakalanmak; derdest olunmak.|| ele getirm ek, 1. {eAT} {OsT} Yakalamak; ele geirmek. 2. Elde etmek; kazanmak.\\ ele getrmek, fOsT} -* ele getirm ek.|| ele girencesi, {OsT} Ele geen miktar; net kazan.\\ ele girmek, 1. {eAT} {OsT} Yakalanmak; ele gemek. 2. E lde edilmek.\\ el elde, ba bata, 1. H ibir ey olmadan; bir p bile olmakszn. 2. B ir i iin gerekli olan btn parann harcandn ifade eden sz. |j el ele, 1. Birbirinin elini tutarak. 2. Glerini birletirmek suretiyle; birlik olarak; beraberce.\\ el ele almak, {eAT} {OsT} E l ele tutumak; el ele vermek.|| (biriy le) el ele gitmek, O kimsenin eliinde olmak. || el ele smarlamak, {eAT} Eliyle em anet etmek.|| el ele vermek, 1. Birbirinin elini tutmak. 2. Glerini birletirmek; birlik olmak; dayanma iinde bu lunmak; yardmlam ak.|| el eli ebem eli, {az} El stnde kimin eli var oyunu. [DS]|| el elmas, {az} (Kii iin) el stnde tutulan; ok sevilen. || el eme i, 1. Elle yaplan; elde retilen. 2. M akine kullanmakszn yaplan. 3. Bu tr almalarn karl olan cret.|| ele renmi, {OsT} (Hayvan iin) ele alm; ele gelmeye, elde yem yem eye alm. \\ el erimi, ok uzak olmayan; kolay ulalabilir,|| El ermez, g yetmez. G yetirilem eyecek kadar zor veya pahal.\\ ele sarlm ak, {az} Para yardm yaparak skntsn giderm ek.\\ el etek ekilmek, 1.

EL

Geceleyin ortalkta kimse kalmamak, 2. evrede kimse kalmamak; sszlamak.|| el etek ekmek, 1. Zararl olan eyden artk uzak durmak; bir daha yapmamak. 2. Dnya ilerini brakp kendisini iba dete verm ek.|| el etek pmek, 1. B ir ii yaptrabil m ek iin yalvarmak; rica ve minnet etmek. 2. B iri ne yaltaklanarak ho grnmeye almak; dalka vukluk etmek.\\ el etmek, Birini gelm esi iin el ile armak; iaret etmek; el sallamak}] ele tutmak, {az} D zenbazlk yapmak; hile yapmak. [DS]|| ele varmak, {az} E l pmek. [DS]|| ele verm ek, Kaak birinin bulunduu yeri gvenlik glerine haber vererek yakalanmasn salamak]] el eylemek, {eAT} {az} Eliyle gel iareti yapm ak; eliyle ar mak; armak. [DS]|| el fab, Elin iindeki kvrm larna baklarak yaplan fa l yorumu. || el feneri, Geceleri bir yere giderken elde tanabilen kk aydnlatma arac]] el freni, B ir arac durduu y e r de tespit etmeye yarar elle kumanda edilir m ekanik fren. || el gatm ak (katmak), {az} Araya girmek; ie karmak. [DS]|| el genlii, {OsT} Zenginlik]] el ginlii, {OsT} Zenginlik.|| el glgelii, {az} 1. K o ruma; yardm. 2. Tezkere; mektup. [DS]|| el gtr mek, {eAT} {OsT} 1. E l kaldrmak. 2. Ellerini ge doru amak; el amak. 3. Vazgemek; el ekmek. 4. {az} Yalvarmak; yakarmak]] el gurtaran, {az} ncinen ele lapa hlinde sa n lan, yapra tr y a p rana benzeyen bir eit bitki. [DS]|| el havlusu, Elleri kurulamakta kullanlan havlu}] eli ak, C mert. || eli ar, 1. Hzl ve abuk i retemeyen. 2. Dayakla cezalandran ve olc iddetle vuran. || eli azma demek, {az} H lini dzeltmek. [DS]|| eli azna gitmek, {az} P ara kazanacak hle gelmek. [DS]|| eli azma uyar, (Kii iin) yakkl ve bece rikli}] eli zna uygun, {az} Geim sknts ekmeyecek kadar varlk sahibi olan; hli vakti yerinde. || eli azma varmak, {az} D urumunu d zeltmek. [DS]|| eli azna varmamak, {az} 1. B ir ii arabuk yapp bitirmek. 2. znt dolaysyla hibir i yapam az olmak. 3. Yoksul dmek; yoksul luk yznden alamamak. [DS]|| eli azna yet mek, {az} P ara kazanr hle gelmek. [DS]|| eli almak, 1. B ir ite ustalk kazanmak; uzluk. 2. B ir davran alkanlk hline getirmek; det edin mek.]] eli arun, {az} E li ie yatkn olmayan; be ceriksiz}] eli ardna varmak, {az} Geride kalanla ilgilenmek]] eli armut devirmemek, Kendisine vuran veya ktlk yapana ayn ile karlk verme hakk domak. || (birinin) eli aya, O kimsenin nemli bir yardm cs,|| eli aya balanmak, grm ez hle gelm ek.|| eli aya bal olmak, are sizlik iinde olmak; kar y o l bulamamak]] eli aya buz kesilm ek, Anszn ald kt bir haber d o laysyla hareket gcn yitirmek; donup kalmak]] eli aya dolamak, Tela veya heyecan yznden ne yapacam bilememek; karm akark iler y a p

EL

O M

I R M

1406

mak; telalanmak.\\ eli aya dzgn, 1. Bedensel hibir kusuru bulunmayan; gzel vcutlu. 2. Elin den i gelir; i grebilir.\\ eli aya gevemek, Korku ve scak gibi sebepler yznden hlsiz kal mak; i yapm a gcn yitirmek. || eli aya ksa, {az) Kadn. [DS]|| eli ayana dolamak, Tela veya heyecan yznden ne yapacan bilememek; karm akark iler yapm ak; telalanmak.|| (birinin) eli aya olmak, O kimsenin ilerinde yardmc olmak; yallk veya daha baka sebeplerle birinin yapam ad ilerde yardm c olmak. || eli aya a rmak, {az} N e yapacan bilememek; telaa kaplmak.\\ eli aya titremek, Heyecan ve korku gibi sebeplerle fiziksel olarak vcudun sakin olarak i yapam amas durumu; ok heyecanlanmak.\\ eli aya tutar, Gc kuvveti yerinde.\\ eli aya tut mak, alabilecek, i yapabilecek durumda ol mak]] eli aya tutmamak, alamayacak du rumda olmak; yallk veya hastalk gibi sebeplerle gten dmek.\\ eli aza varmam ak, B ir eyi gere inden ok alm ak veya vermek alkanlnda ol mak}] eli bana demek, {eAT} 1. Vakit bulmak; fr s a t bulmak. 2. H uzur bulmak. 3. {az} sahibi olmak. 4. {az} Bulu ana ulamak. [DS]|| eli bana ermek, {az} 1. Kimseye ihtiyac olmaya cak kadar kendi kendini geindirebilecek duruma kavumak. 2. Yapmakta olduu ii bitirmek. 3. B u lu ana ulamak. [DS]|| eli bana yetmek, {az} Bulua erip kendini idare edecek hle gel mek. [DS]|| eli bayrakl, evresinde utanmaz, edepsiz ve saldrgan olarak tannan; edepsiz; ir ret]] eli belinde, {az} 1. B ir kilim deseni. 2. Ahap evlerde direk zerindeki aalarn kaymasn n lem ek iin sonradan konulan para. || eli beratl, {az} 1. Halkn kt grd ve su sayd ilerde ok becerikli. 2. (Kadn iin) ahlak bakmndan dkn. [DS]|| eli bol, 1. E li ak; cmert. 2. Yaa m ak iin gerekli olan paras, mal mlk ok olan. 3. B ir ite kullanlacak malzemeyi fazlasyla harca yan; msrif.|] eli bollamak, Geimlik p ara veya m lk artmak; zenginlemek.]] eli bo, 1. alacak ii bulunmayan; isiz. 2. B ir yere hediye gtrme yen. 3. Am acna ulaamayan; gittii yerden umdu unu elde edemeden dnen. 4. {eAT} {OsT} Yoksul. [Kamus Ter.] 5. {az} e yaram az; kt]] eli boy nunda kalmak, Tela veya heyecan yznden ne yapacan bilememek; karmakark iler yapmak; telalanmak,|| eli brnde, {az} 1. Erilmi du varlarn altndan uzatlan aa destek. 2. (Kii iin) kimsesizlik yznden boynu bkk duran. 3. B ir kilim motifi.|| eli brnde kalmak, Tela veya heyecan yznden ne yapacan bilememek; kar m akark iler yapm ak; telalanmak,|| eli byk, {az} Yardmsever. [DS]|| eli cebe atmak, Cebin den bir ey karmaya davranmak]] eli cebine varm am ak, B ir i iin p ara harcamaktan kan

mak; cim rilik etmek]] eli abuk, 1. abuk i y a p an; hzl alan ve dolaysyla ok i reten. 2. {az} H rsz.|| eli akal, {az} Hrsz. [DS]|| eli a kr, {az} Hrsz. [DS]|| eli alk, {az} Hrsz. [DS]j| eli ap, {az} Hrsz. [DS]|| eli orlu, {az} (Kii iin) elinden i gelmeyen; beceriksiz. [DS]|| eli dar, Para sknts eken. || eli darda olmak, Para sknts ekmek. || eli demek, B ir ii yapm aya an cak gc yetm ek veya henz zam an bulabilmek.|| eli deli, {az} Tutumsuz; savurgan. [DS]|| eli dene li, {az} (Kii iin) ka ile gz arasnda bir yerden bir ey almay alkanlk edinmi. [DS]|| Eli dursa aya durmaz. Yerinde durmayan, ok hareketli; afacan]] eli eim li, {az} Elinden i gelen; bece rikli; usta. [DS]|| eli eintili, {az} Elinden i g e len; becerikli; usta. [DS]|| eli eri, {az} Hrsz. [DS]|| eli ekm ek tutmak, Kendi geim ini salaya cak kadar bir ite almak; p a ra kazanyor ol mak]] eli emirl, {OsT} Elinde yazl bir buyruk bulunan]] eli ermek, {eAT} 1. Vakit bulmak; {az} (ayn) 2. Frsat bulmak, {az} (ayn) 3. Gc yet mek; meydan bulmak; olanak bulmak]] eli garncal (karncal), {az} (Kii iin) ka ile gz arasnda bir yerden bir ey almay alkanlk edinmi. [DS]|| eli geni, Geim iin gerekli paras veya mal yeterinden fa z la olan; zengin; p ara skn ts ekmeyen]] eli genilemek, Zorunlu harcama larndan ok p a ra kazanmak; bol paraya kavu mak.]] eli gin, {OsT} 1. Zengin. 2. Cmert.|| eli git mek, B ir eyi tutmak, yakalam ak; ellemek. || eli gitmemek, B ir eyi yapm ak veya tutmak, ellemek iin isteksiz davranmak,|| eli hafif, Ustal dolay syla ine vururken veya snnet, ya ra pansum an gibi hllerde ac ektirmeyen,|| eli ie yatm ak, Bir ii yapabilecek beceri ve yetenee sahip olmak.]] eli ite, gz oynata olm ak, B ir i yaparken yapt ii deil de baka eyleri dnyor olmak]] eli kalem tutmak, 1. Gzel ya z yazabilmek. 2. Bir eyi gerei gibi yazl olarak anlatabilmek,|| eli kefinli, {az} On ayaklarndan birisi beyaz olan at. [DS]|| eli kesik, {az} B ir kar boyunda, kuru ba ubuu. [DS]|| eli krk, {az} Elinden i gelen; becerikli; usta. [DS]|| eli krlmak, B ir ii yapabil me becerisini kazanmak]] eli karncal, {az} (Kii iin) ka ile gz arasnda bir yerden bir ey alma y alkanlk edinmi. [DS]|| eli kolu bal, eitli engeller yznden istediini yapam az durumda olan. || eli kolu bal kalm ak, eitli engeller y znden, yapm as gereken ii veya yardm yapam az olmak; aresiz kalmak]] eli koynunda, Kimsenin iine karmayan; kimseye yardm dokunmayan kendi hlinde]] eli koynunda kalmak, Bakalar nn yardm ile gerekletirilecek bir ii iin hi yardm alamamak; aresizlik iinde bulunmak]] eli kulanda olm ak, (mezzinin ezana balama ha reketinden) 1. B ir olay veya durumun gereklem e

t M

. 1407____________________________________________

__________________________________________ EL

si ve ortaya kmas ok yakn olmak. 2. Balamak zere olmak. || eli kurusun, Kt bir i yapan iin Eli tutmaz o lsu n anlamnda beddua.\\ el ilam, Resimli, kk, yazl tantma kd.\\ el ile koy mu gibi bulmak, ok aramaya gerek kalmakszn buluvermek.\\ eli mahkum olmak, B ir ii yapm ak veya yerine getirm ek zorunda bulunmak; yapm ak tan baka aresi bulunmamak,|| eli maal, evre sine fiili saldrda bulunan; dven. || elim avcum, jaz} Varm youm ; her eyim; btn servetim. [DS]|| elim bamda, {az} ocuk oyunlarnda bir ey sylemek ve ebe tarafndan yakalanm am ak iin sylenen sz. [DS]|| eli elim pelek, {az} B ir o cuk oyunu. [DS]|| elim yal, {az} 1. ocuklar ta rafndan oynanan bir komaca oyunu. 2. ocukla rn oyun srasnda birka dakika oyun dnda ka malar. [DS]|| elim yalak, {az} Kertenkele. [DS]|| elin almak, {eAT} {OsT} elini almak.|| elin aya n krlsn! (El ile vuran, imdikleyen, sarkntlk eden kimseye kar) sylenen ilen sz. || elinde avcunda, B ir kimsenin her trl m add varlnn tm.\\ elinde (bir eyi) bulunm ak, O ii yapar; gc yeter. anlamnda kullanlr. || elinde kalmak, 1. Mal satlmamak. 2. Kim se ilgilenmedii iin o anda kim ilgileniyorsa ona kalm olmak.\\ elin dek dutmak, {OsT} Elini kaldrmamak; elini kmldatmamak. || elinden bir kaza km ak, stemeden, hata ile bir kazaya sebep olmak.\\ elinden bir ey gelmemek, 1. Beceriksiz olmak; bir i yapamamak. 2. Bir i yapm ay bilmemek. 3, Bir i yapm a yete nei bulunmamak,|| elinden dirlikti, {az} K t ka naat geinen. [DS]|| elinden drm em ek, 1. S rekli elinde tamak; bulundurmak. 2. ok ilgilen mek; srekli ayn ii yapmak.\\ elinden geleni ar dna koymamak, Yapabilecei ktlklerin tm n yapmak.\\ elinden geleni yapm ak, l. B ir ii y a pabilmek iin btn gcn ve yeteneini kullan mak. 2. Gc neye yetiyorsa o kadarm yapmak. || elinden gelmek, Yapabilmek; becermek.|| elinden gelmemek, zm retecek, yapacak bir hlde bulunamamak; aresizlik iinde bulunmak.\\ elin den hibir ey kurtulmamak, 1. ok becerikli olmak; hemen her iten anlar olmak. 2. Azim li ol ma.k.\\ elinden i km amak, Hzl retim yapa mamak; oyalanmak; eline ar olmak. || elinden iyi i gelmek, becerikli olmak; ok i retmek. || elin den kurtulmak, 1. Birinden kamay baarmak. 2. Birinin yanndan uzaklamak.|| elinden tutmak, Birinin ilerlemesine yardm c olmak; destek olmak. || elinde olmak, B ir ii istedii an yapabilecek durumda olmak. || elinde olm amak, 1. stek ve ar zusu dnda gereklemek; iradesi dnda kalmak; istemeden yaplmak. 2. Yoksun olmak. || elinde tutmak, 1. Bir mal satm ayarak kendi mlkiyetinde bulundurmak. 2. B ir mal satmas gerekirken satmayp bekletmek.\\ eline ar, abuk i yapam a

yan; i yaparken yava davranan. || eline almak, B ir ii veya bir yerin denetimini kendi zerine al mak; dorudan ilgilenmek.|| eline ayana ka panmak, Dileinin yerine getirilm esi iin birine ok yalvarmak.\\ eline ayana dmek, Dileinin yerine getirilm esi iin birine okyalvarm ak.\\ eline ayana sarlmak, Dileinin yerine getirilm esi iin birine ok yalvarm ak.|| eline bakmak, Birinden yardm ummak; onun yardm veya kazanc ile gei nir olmak.|| eline abuk, abuk i yapan; hzl lan ve dolaysyla ok i reten.|| eline domak Yakt bir aile dostu tarafndan kklnden beri bilinir, tannr olmak.|| eline dmek, 1. Kendine acmasz bir kini veya hrs bulunan birinin emri altna girmek; onun eline bir frsa t gem i olmak. 2. Yakalanmak; tutulmak. 3. Frsat kollayan birine muhta duruma gelmek. 4. Rastlamak; tesa d f etmek.\\ eline erkek eli demem i olmak, (Kz iin) erkeklerle hi ilikisi olmamak; namuslu olnak; bkir olmak. || eline eteine doru olmak, H em alma hem de namus ve ahlak ynnden drst olmak. || eline gemek, 1. Para kazanmak; kazan elde etmek. 2. Salamak; bulmak; temin etmek. 3. Yakalanmak; tutulmak.\\ eline gtrm ek, {eAT} Eline almak; eliyle tutmak.|| eline kalm ak, Bir ki inin yardm ve bakmna muhta olmak; ondan baka kimsesi olmamak.\\ elin eline almak, {eAT} -* elini almak.|| elin eneine urtak, {eAT} Elini enesine dayamak. || eline salk, Beenilen bir i yapana teekkr ve dua mahiyetinde sylenir.\\ eli ne su dkemem ek, Karlatrlan iki kiiden biri nin dierinden ok stn olduunu ifade iin sy lenir sz.|| eline tututurmak, B ir eyi birine d nmeye frsa t vermeden verivermek. || Eline vur ekmeini al. Birinin beceriksizliini anlatmak iin sylenen sz; beceriksiz, psrk; hakkn koruya maz. || eline yandurmak, Eline tututurmak; eline sokuturmak; vermek. || elin gzn hayrna, {az} Allah akna anlamnda kullanlan dilenci sz. [DS]|| elini almak, {eAT} {OsT} 1. Elinden tutmak; elinden yapmak. 2. Yardm etmek. || elini alnna vurmak, Birden bir eyi hatrlayvermek.\\ elini altna salmak, {az} Bunamak. [DS]|| elini ayan ekmek, B ir yere gidip gelm ez olmak; ilikiyi kes mek,|| elini ayan kesmek, B ir yere gidip gelm ez olmak; ilikiyi kesmek. || elini ayan pmek, ok yalvarmak.\\ elini belli etmek, Kt oyunlarnda, elindeki deerli kd bakalarna sezdirecek bi imde oynamak.|| elini beline atmak, Silah ekmek iin davranmak,|| elini brakp ayan, ayan brakp elini pmek, 1. ok yalvarmak. 2. ok sevindiini gstermek. || elini cebine atmak, Para karmak zere hareket etmek; p a ra vermek iste m ek.|| elini abuk tutmak, 1. Bir ii abuk yapp bitirmek. 2. D ier kiilerden daha hzl davranmak.|| elini dilemek, {eAT} Elini srmak; pim an

EL

IMTMtSM.

olmak. || elini eteini ekm ek, nceden yapt bir iten ilgisini kesmek; artk hi ilgilenmez olmak. || elini k arm ak , {OsT} Elini ekmek; elini sakn m ak]| elini k albine k o y a ra k , Doruluktan ayrl madan; iin gerei ne ;se.|| elini k a n a b u lam ak (bulatrmak), Cinayet ilemek; adam ldrmek veya yaralamak]] elini k irletm ek , Yasal olmayan veya ahlak d ilerle uramak]] (birinin) elini kolunu b a lam ak , (O kiiyi) aresiz brakmak; hibir kar yol bulam ayacak hle drmek]] elini kolunu sallaya sallaya gelm ek, 1. Yapmas veya almas gereken bir eyi yapm adan gelmek; eli bo dnmek. 2. B ir misafirlie veya ziyarete bir hediye almadan gitmek. || elini k olunu sallaya sallaya gezm ek, (Gizlenmesi, saklanmas veya utanmas gereken birisi) korkusuzca ve ekinmeden dola mak.,|| elini k ulana atm ak , 1. (Mezzin iin) ezan okumaya balamak. 2. (arkc, trkc iin) gazel veya uzun hava ekm ek iin elini kulak kepesine gtrmek; gazele balamak]] elinin a ltn d a ol m ak, Gerektiinde kullanmak zere bir eyi hazr bulundurmak,|| elinin h a m u ru y la e rk e k iine k a rm ak , (Kadn iin) bilemedii veya baarmasnn mmkn olmad aka belli olan, gcnn ok stnde bir ii yapm aya kalkmak]] elini ovm ak, /eATj 1. Elini ovuturmak. 2. N e yapacan ar mak]] elini o ynatm ak, Gerekli olduu bir srada p a ra vermek; harcamaktan kanmamak; paray esirgememek.|| E lini sallasa ellisi, ban sallasa tellisi. Bir kiinin istedii zaman kar cinsten biri ni e olarak bulmakta sknt ekmeyeceini ifade iin sylenen sz.]] elini scak su d a n souk suya so k m am ak , Evde hemen hemen hibir i yapm a dan rahat bir ekilde yaamak]] elini srm em ek, 1. H i dokunmamak. 2. Yaplmas gereken bir ie hi balamamak. 3. Bir ii kendine yaktram a mak; tenezzl etmemek. 4. B ir kadn veya kzn na m usuna zarar getirici davranta bulunmamak,|| elini u rm a k , {eATj {OsT} 1. E l atmak; el uzatmak. 2. Yapmak; dokunmak; el srmek]] elini u z a t m ak, Birine yardm etmek; destek olmak; koru mak; yardm c olmak]] elini veren k o lu n u alam az, Birinin ok arsz, yzsz olduunu veya az bir ey isteyip de arkasn brakmayan kiinin durumunu ifade iin sylenen sz. || elini v icd an n a koym ak, D orusunu sylem ek veya yapm ak: gerekten ay rlm am ak.|| elini yeninde tu tm a k , {OsT} Hibir eye dokunmamak,|| elini y k am ak , Yapmakta ol duu kt bir iten temelli vazgemek; akllca sy rlp kmak; tvbekr olmak]] elini y u m ak , So rumluluu zerine almamak.]] elinizin art , {az} Yaplan yem ein ok gzel olduunu belirtmek iin sylenen sz.|| elinizin (elinin, elin) beendii, {az} Sevilen hoa giden.|| elin koynuna salm ak, {OsT} Elini koynuna sokmak]] elinle ver, ayanla a ra , dn ald nesneleri geri getirm eyerek mal

sahibini gerekli olduu zam anda skntya sokan kiinin tutumu iin sylenen yaknm a sz]] elin tu tm a k , {eAT} Elinden tutmak; yardm da bulun mak]] eli olum , {az} Elinden hemen her i g e len]] (bir ite) eli olm ak, Kt veya sakncal bir ie karm olmak; kanunsuz bir iin dzenleyici veya uygulayclarndan biri durumunda olmak; parm a olmak]] eli lm , {az} Elinden hemen her i gelen. [DS]|| eli p a ra grm ek, Eline bol para gemek; cebi para grmek]] eli pek, 1. Cimri; eli sk, {az} (ayn) [DS] 2. {az} Eli ar. [DS]|| el irim ek, {eAT} G yetm ek; yapabilm ek,|| eli sa k a r, {az} Hrsz. [DS]|| eli sebepli, {az} (Kii iin) tuttuu her iten baar ile kan; uurlu. [DS]|| eli selek, {az} 1. E li ak; cmert. 2. B ir ii tam baaramayan; beceriksiz. [DS]|| eli sk, ok tutumlu; cimri]] eli sidikli, {az} Uursuz. [DS]|| eli silah tu ta n , Silah kullanma yam a gelm i olan herkes; yu rt savunm asnda grev alabilecek her kes]] eli sinan, {az} Yalanc; hilekr. ]] eli sopal, 1. D ayak atmaktan ekinmeyen. 2. Sert ve krc yaratll olan. 3. Zorba.|| eli sulu, {eATj E li ie yatkn; elinden i gelir; becerikli; maharetli]] eli ak a n d a, 1. D ncelere dalm durumda. 2. Tasa ve znt dolaysyla ok dnceli bir hlde duran]] eli a p a k v u rm a k , {az} Alklam ak,|| el iilii, E l emei ile yaplan ij.|| el ii, 1. Makine ile deil de elle yaplm, dikilmi olan. 2. Nak, ine, rg gibi elle yaplan iler. 3. Okullarda el alkanl kazandrmak amacyla yaplan kesme, yaptrm a gibi etkinlikler, 4. {az} Kanavie ii. [DS] 5. {az} E liyle belini getirme. [DS]|| el ii k d, Okullarda rencilerin el ii derslerinde kul landklar renkli ktlar.]] eli ta a ltn d a kalm ak, {OsT} htiya iinde kalmak; zarurete dmek]] eli te razili, Usta, becerikli]] eli uz, {eAT} {OsT} 1. Bir ite ustalk kazanm olan; eli hnerli; becerikli ve usta. 2. {az} Hrsz. [DS]|| eli u zlu lu k etm ek, {OsT} Yaplacak iin yntem ini bilip kolaylkla yapm ak.|| eli u zu n , Frsatn bulduunda almak tan ekinmeyen.]] eli st n , {eAT} {OsT} stn du rumda olan; galip]] eli st n olm ak, {eAT} G kudret sahibi]] eli v a r, {az} 1. "Haberi v a r an lamnda kullanlr. 2. Rolii var. [DS]|| eli v a rm a m ak, B ir ii yapm aya ii elvermemek; can yapm ak istememek.|| eli vergili, {OsT} E li ak; cmert. || eli y aram a z, {OsT} E li uzun; hrsz. || eli y atk n , B ir ii yapm akta eli ustalam veya o i iin yetenei olan. || eli y a tm a k , B ir ii yapm ak iin gerekli el becerisini kazanm olmak]] eliyin (elinin) art, {az} 1. E l ucu. 2. Para. [DS]|| eli y o rd am , {az} Gece karanlnda grm eksizin elinin yardmyla. [DS]|| eli y o rd am l, {az} Elinden i gelir; becerik li. [DS]|| eli y u fk a, {OsT} E li dar; yoksul.|| eliyle, Birinin yardmyla; araclyla; onun tarafndan.|| eliyle koym u gibi b u lm a k , B ir eyi ok aratr

M M E S O M . 140

EL

madan, kendisine ta rif edilen ekilde abucak bul m ak,|| eli y o rdam l, Eline i yakr; i yapm aya yatkn drumda.\\ eli y re i b an d a, {azj Korku iinde. || eli yreinde, {az} Kaygl. [DS]|| eli y z dzgn, ok gzel almasa da irkin denem eye cek yakkllkta olan.|| eli yz yalam a, {az} zeri pulsuz bir kertenkele tr. [DS]|| el k a d a r, ok kk; mini mini.|| el k a k m a k , {eAT} Ellerini rparak ses karmak; alklamak; el karsmak; aya karsmak. || el k a ld rm a k , 1. Bir toplantda ko numak iin sz istem ek zere elini yukar kaldr mak. 2. Birini dvm ek istemek.\\ el k an d ili, {az} Keser ve balta gibi aralar atee tutarak stmakta kullanlan bir tr demirci maas. [DS]|| el k a n ta r, Cisimlerin arln dereceli bir gsterge zerinde al bir ok yardm yla belirleyen bir tart arac. || el karsm ak, {eAT} Elleri ile alk tutmak.|| el k a t mak, {eAT} Karmak; yaplm asna yardm c ol mak; mdahale etmek.|| el k a v u rm a k , {eAT} {OsT'} El kavuturmak; el pene divan durmak. || el k ay a s, {OsT} E l ile atlan kk ta; el ta; avu kayas;.|| el keseri, M arangozlukta ivi akma, yontm a gibi ilerde kullanlan el aleti.\\ el kesm ek, {eAT} El ekmek; fera g a t etmek. || el k lavuzu, B ir m aki nenin kullanm ve bakm iin srekli ba vurulabi lecek kitapk.\\ el knas, {az} K na gecesi. [DS]|| el ksa olm ak, {eAT} G yetm em ek; ciz kalmak. || el kiri, l. Elde kalmayan; abuk braklabilir; at labilir; terk edilebilir. 2. {az} Para. [DS]|| el k ita b, 1 H erkesin yararlanabilecei biimde hazr lanm ve kolay tanabilir kitap. 2. B ir aracn, ma kinenin bakm ve kullanmn aklayan kitap.|| el komak, {OsT} E l ekmek; vazgemek.|| el koyun, {az} 1. obanlarn geceleyin yatarken baladk lar koyun. 2. Srnn ban eken erkek koyun. [DS]|| el k u rta ra n , {az} K k vene benzer, efla tun iekli, lapa yaplarak banlar oldurmakta kullanlan bir bitki. [DS]|| el k u u , {az} 1. D eer li; sevgili; saygn. 2. H er zam an bakalarndan ikram bekleyen. 3. aresiz; zavall. 4.. Eldeki yem e altrlm her tl ku. || eller y u k ar! H ibir olumsuz davranta bulunmadan ellerini yukarda tut!; teslim ol!|| ellerde gezm ek, 1. Elden ele gez mek. 2. ok beenilmek, tutulmak. 3. ok sevil mek.]| eller eller, {az} Allah iin, elinden iyi i de gelir ya. anlamnda sitem sz. [DS]|| E llerim yanma gelecek. Bu davranmn br dnyada hesabn vereceimi bildiim iin doru syl yorum, anlamnda yem in sz.|| elleri n a sr b a lam ak, Ellerini yp ra tm a sn a g ve zo r ilerde almak. || E llerin d e rt grm esin. Yaplan bir yardm veya iyilikten dolay Allah salk ve shhat versin! anlamnda hayr dua.|| elle tu tu la c a k ta raf kalm am ak, 1. Salam yan kalmamak; ok eskimek; ypranmak. 2. B ir kiinin ar gvensizlik yaratmas sonucu, kendisine arka klacak yan

bulunmamak,|| elle tu tu lu r, ok somut; besbelli; apak; gerek. || elle tu tu lu r, gzle g r l r, ok somut; besbelli; apak; gerek. || el m a h are ti, B ir eyi elle dzgn olarak yapabilm e yetenei; el h neri; el becerisi. || el o alam ak, {az} Minnet et mek; bakasndan bir ey istemek; dilenmeye ben zer tavr taknmak. [DS]|| el o v u tu rm a k , 1. Syle yecei eyi bilememek; armak; ne yapacan kestirememek. 2. Bir kiinin iine dt kt du rum karsnda sevincini belli etmek.\\ el oyunu, {OsT} E l abukluu ile yaplan aldatma.\\ el celem ek, {az} Minnet etmek; bakasndan bir ey istemek; dilenmeye benzer tavr taknmak. || el renci, {az} Nak, oya vb. el ii yapan kim sele rin ilk yaptklar i. [DS]|| el rencei, {az} E l renci.|| el pe, {az} Dn ertesinde gelinin, gelen misafirlerin elini pmesi treni. [DS]|| E l penlerin ok olsun! Sayg iin elini pen birisine Sana da byle sayg gsteren ok olsun. anla mnda iyi dilek ve teekkr sz.|| el pm e, {az} folk. Dnden bir hafta sonra kzn babas tara fn d a n dam at ve akrabalarna verilen ziyafet. [DS]|| el pm ek, Sayg gerei birinin elini pmek.|| el pm elik, {az} folk. Gelin y a da gveye kayn ba ba ve kaynana tarafndan verilen armaan. || el p m l k , {az} E l pmelik. [DS]|| el pene d iv an d u rm a k , Yetkili birinin karsnda saygl bir hlde durmak; divan durmak. || el perevi, argo. Elle y a plan sarkntlk. || el sab u n u , E l ykam akta kullan lan sabun. || el sallam ak , {az} Vazgemek; el ek mek. [DS]|| el salm ak , {eAT} {OsT} 1. E l dokundur mak; el uzatmak. 2. E l ile iaret etmek; el salla mak,|| el sa n a tla r, K k tezghlarda, el emei harcanarak meydana getirilen sanat eserleri veya iler.|| el serp m ek, {eAT} stememek; vaz gem ek.|| el sk m ak , Vedalamak, karlamak veya selam lamak amacyla bir bakas ile ellerinin ayalarn birbirine kavuturarak parm aklarn dardan ka vuturma,k.\\ el silkm ek, {OsT} stememek; fa r i olmak. || el szl, E lde tanabilen sk sk bavu rulabilecek kk szlk.\\ el su n m ak , {eAT} {OsT} 1. E l uzatmak. 2. {eAT} Cesaret etmek; cret etmek.|| el s rm ek , Demek; ellemek; kullanmak.\\ el s rm em ek , 1. Yaplmas gereken bir ie hi ba lamamak; dememek; dokunmamak. 2. ilgi duy mamak; eline almamak. 3. H i kullanmamak. 4. (Kz veya kadna) cinsel yaklam da bulunmamak.\\ el s v a r olm ak, {OsT} Yapt el iine yatknlk kazanm olmak; melekeli olmak.|| el akas, Birini kzdrmak veya gldrmek iin elle yaplan aka yollu hareket. || el ta h ta s, {az} Leblebi kavurur ken kartrmaya yarayan yarm daire eklindeki tahta ara.|| el ta ra , {OsT} K k tarak; sa tara.|| el ta rtm a k , {eAT} E l ekmek; fera g a t etmek. || el tas, iinde el ykanan kk kap. || el ta, {az} 1. Tabaklanm derileri parlatm akta kullan

EL

a n

c E

lan ara. 2. Be ta oyunu. 3. K k ta paras. [DS]|| el tazelem ek, Bir ite alan birini dinlen dirmek iin yerine baka birini koym ak; kuvvet y e nilemek.'^ el telsizi, ilet. Elde tanarak kullanlan telsiz alc verici cihaz.|| el to p u , spor. Yedi veya on birer kiilik iki takm arasnda oynanan ve topu elle kar takmn kalesine atma esasna dayanan bir top oyunu; hentbol. || el tu ta c a k , {az} K ayk kreinin tutulacak yeri. [DS]|| el tu tm ak , 1. ok oyalamak; zaman almak. 2. {az} B ir eyhten zikir, tespih ekm ek vb. iin izin almak. [DS] 3. Daralan bir kimseye yardm etmek. 4. K efil olmak. 5. H er hangi bir pazarlkta satc ile alc tokalaarak fiyat, zerinde anlamak.\\ el tvi, {az} Ya eritilen k k el tavas; ya dan. [DS]|[ el uciyle, {OsT} e nem vermeyerek; gnlsz olarak.\\ el uciyle g r m ek , jfeATf A z grmek.|| el uciyle tu tm a k , {eAT'} ie nem vermemek; gnlsz davranmak.|j el ucu, {az} 1. Sofrada kalan son lokma y a da ekm ek paralar. 2. Ba parm ak hari drt parm ak tutumu kadar. 3. Ya, tahsil, para vb. bakmlardan biiyk olan kimseye duyulan sayg. [DS]|| e! ucuynan (ucu ile), {az} P ek az; azck.\\ el ula (ula), (a uzun sylenir) Ailede ufak tefek ileri yapan kim se.|| el ula, I. {OsT} Kk ilerde kul lanlan hizmeti; yardmc; yamak. 2. E l iine ekle nen har.|| el ulakl, Yamaklk; yardm clk.|| el u rm a k , {eAT} {OsT} I. E l atmak; el uzatmak. 2. E l srmek; dokunmak. 3. Yapmak.|| el u ru m a k , {eAT} E l tutumak.\\ el ua, {az} Hizmeti ocuk. || e! u zatm ak , 1. Bir ii yapm ak iin yardmc olm ak zere giriimde bulunmak. 2. Daha nce verilmi veya var olan bir hakk geri alm ak zere giriim de bulunmak; gasp etmek. 3. Mahremiyeti giderecek ekilde davranmak; namusunu kirletme y e yeltenmek.\\ el uzluu, B ir ii veya hareketi bir ok kez yaparak elde edilen ustalk; el alkanl; beceri; maharet.]] el st n d e tu tm a k . Ar dere cede birine sayg gstermek; ok ilgilenmek.|| el rm ek , {OsT} E l birlii yapmak.\\ el zm ek, {az} mitsiz duruma dmek. || el v ere, {OsT} Olur ki; belki; mmkn ki.|| el verim ek, {eAT} Bakas nn eline yapmak; el ele tutumak. || el verm ek, I. {eAT} {OsT} {az} Bir ite yardmc olmak; yardm etmek. [DS] 2. eyh tarafndan derviine eyhlik yapabilm e hakk ve izni tannmak. 3. folk. Okuma, fleme yoluyla yaplan halk hekimliinde tannm olan ocakl tarafndan bir bakasna ayn yetkileri kullanma iznini vermek. 4. Kt oyunlarnda kar tarafn stnlk salamasna izin vermek. 5. {eAT} Teslim olmak. 6. {az} Yetmek; yeterli olmak. [DS]|| el verm em ek, 1. {az} Bir oyunda rakibine hi frsa t tanmamak. 2. Dargn ve kskn olduu biri ne barmak iin elini uzatmamak veya elini pme sine izin vermemek. [DS]|| el virm ek , {az} zin vermek. [DS]|| el v u rm a k , {az} G doumlara el

ile yardm etmek. [DS]|| el v u rm a m a k , Yaplmas gereken bir ie henz hi balamam olmak; el srmemek. || el yal, {az} Mendil. [DS]|| el y a ra n , {az} Sulak yerlerde yetien dikenli ve zehirli bir ot.|| el y atknl, B ir ii veya hareketi birok kez yaparak elde edilen ustalk; el alkanl; be ceri; maharet.\\ el yazs, Elle, kalemle yazlan y a z. || el yazm as, M atbaa bulunmadan nce elle y a zlarak oaltlm eser; elle yazlm kt, kitap vb. || el yenisi, {az} Bahi. [DS]11 el yeri, {az} Kiler. [DS]|| el y etitirm ek , {az} mkn bulmak. [DS]|| el y kam ak , Eskiden yapt ve zararn gr d ile ilgisini kesmek.\\ el y o h am ak , {OsT} El srmek; dokunmak]] el yo k am ak , {eAT} {OsT} El srmek; dokunmak.]] el y o rd am , E lle yoklama; tahmin etme; lp tartmadan yaplan.]] el y o rd a m yla, D ier duyu organlarm kullanmadan elle riyle yoklayarak; lp tartmadan, tahm in ola rak.]] el y u m ak, 1. {eAT} {OsT} {az} Vazgemek; el ekmek. 2. {az} Bitirmek; sona erdirmek. [DS]|| el zm bas, Levha hlindeki m etal gereleri belli bir ap veya biimde kesmeye, dilmeye yarar elle alr ara. el2, [eT. el / el / il / el] (6:1) is. 1. Yaknlarn dnda kalan kimse; yabanc; bakas. {eAT} {az} (ayn) 2. Kabile; oba; airet; kavim. {eT} {eAT} (ayn) [ETY] 3. Bir yerde oturanlar; halk; ahali. {eT} {eAT} {az} (ayn) 4. lke; yurt; memleket. {eAT} {az} (aym) 5. {eT} Devlet; imparatorluk; hkmdarlk. [KPy] [Gabain] [EUTS] [ETY] 6. {eT} lke; eyalet; vilayet. [ETY] [DLT] [Tekin] 7. {eT} ki bey arasndaki bar. [DLT] 8. {eT} Aklk; bolluk. [DLT] 9. {eT} At an latan bir isim. [DLT]. 10. {eAT} Hsm akraba; ya banc olmayan; dost; yr. fi1el adam , Yabanc kimse; bildik, tandk olmayan.]] el az, {az} Ba kalarnn syledii; bakalarnn sz. [DS]|| el a zna b a k m a k , {az} Bakalarnn sylediklerine kaplarak baz davranlarda bulunmak; kendi ira desini kullanmamak. [DS]|| el azyla o rb a im ek, Bakasnn szleri ile kendi fik ri imi gibi konu m ak veya davranmak.]] el lem , Herkes; yabanc lar; bakalar; el gn. || el ar, {az} Bakalarndan utanma; onlarn knamasna neden olan davran. [DS]|| el a r, d m an g ay re ti (kr), D ost ve d mana kar kk dm emek iin. || el ba, {eT} I. Vilayetin ba yneticisi; vali. [DLT] 2. A t bakcs; seyis. [DLT]|J el b ay d an , {az} 1. Cmert; gz tok. 2. Zenginmi gibi davranan; gereksiz harca malarda bulunan; savurgan. [DS]|| El beenm ezse y e r beensin! Beenilip takdir edilmeyen bir kimse olmaktansa lm ek daha iyidir. || ei b iri, {az} Bir kadnla erkek arasnda sz gtrp getiren kimse. [DS]|| el b o lm ak , {eT} Barmak; sulh olmak.|| el den ay rk s, {az} K im seye benzemeyen. [DS]|| E l den vefa, zeh ird e n ifa! Zehirden ifa bekleneme yecei gibi elden de yardm ve ballk beldene-

1411

ELB

mez.\\ ele dmek, {azj (Kadn iin) ortaya d mek. || ele gne kar, D ostlar zlmesin, dman lar sevinmesin diye; yabanclara kar.\\ el ekmei, {az} Bakasnn iinde boaz tokluuna alarak yaamn srdrme durumu. [DS]|| el eline b akas, {az} "Bakalarna muhta olas anlamnda ilen. [DS]|| E l elin aynasdr. nsann davrann kendisinden daha ok bakalar grr ve deerlen d iriri el eliyle ylan tutmak, Tehlikeli bir ie ken disi girim eyerek bakasn ne srmek.|| el erki, Demokrasi.\\ el glgelii, (az) K z ocuu. [DS]|| el glgesi, {az} Tavsiye mektubu y a da sz. [DS]|| el g, {az} Bakalar. [DS]|| el gn, 1. Bakalar; yabanclar. 2. Btn ahali. 3. ekitirenler; dedi koducular. || el gn maskaras, {az} (Kii iin) bir kiilii olmayan; herkese maskara olan. [DS]|| El ile gelen dn bayram. Bakalarnn da katlad bir skntdan dolay yaknm akyersizdir.\\ el ka ps, 1. Kzn gelin gittii ev. 2. alma karl kazan salanan bakasna ait i yeri. \\ el kapsna dmek, Yabanclara muhta olmak.\\ el kazanyla orba (a) kaynatm ak, Baka birinin hazrlad imknlardan yararlanarak kendi hesabna i e virmek, kazan salamak. || El kesesinden sulta nm, develer olsun kurbanm! Bakalarna ait para ile bol bol harcayarak hava atmak.\\ el kz, 1. Gelin. 2. Zs.|| el krgesi, {az} 1. Tavsiye mektubu. 2. Yardmyla i bitirilecek kimse. [DS]|| ellere ka las, {az} 1. "Kimsesiz, ksz kalasn anlamnda ilen. 2. Birisine, nianlsnn bakalarna kalmas dileiyle edilen ilen. [DS]|| ellere kalasca, {az} Kimsesiz, ksz kalasn" anlamnda ilen. [DS]|| El mi yaman, bey m i yaman? 1. Ynetici ne ka dar gl grnrse grnsn, halkn daha gl olduunu ifade eden sz. 2. "Ksa zam anda baka larnn m yoksa bal olduun erkin mi daha gl olduunu anlarsn anlamnda kullanlan tehdit szii. || el olu, 1. Yabanc; bakas. 2. Damat, 3. (Kadn iin) kocas. 4. H erhangi bir erkek. 5. H alk iinden bakalarn ekitiren tipik bir kimse.\\ el n, {az} Dnde, aramba gn dzenlenen kna gecesi. [DS]|| El yahi biz yam an, el buday biz saman. Yabanclarn yerlilerden daha iistiin tutulduunu ifade etm ek iin kullanlan sz. || e! yumak, ekilmek; terk etmek; vazgemek; brakmalc. || el yzl, {az} Bakalarna olduundan da ha iyi grnen; olduu gibi grnmeyen. [DS] el3, [el] (el) {e l sf. Kt; deersiz. [DLT] S el ku, } Kartala benzer alacal bir ku. [DLT] el4, [Mog. el (geimli)] sf. Yenilmi; boyun een; malup; ram; muti. 0 el ellii, D ostluk antlamas; musalaha. el5, [el / il] {eATf is. Yel. ela1 [eT. ala > el] (el:) is. 1. Sarya alan ak kes , tane rengi. 2. sf. (Gz iin) sarya alan ak kes tane renginde.

ela2, [Far. el VI] (el:) nl. Hey. elado, [Yun. la d (buraya gel)] nl. argo. Gel. elaem, [l+ Ar. lem] (el.lem) is. Kiinin dnda kalan herkes; yabanclar; bakalar; el gn. elaman, [Ar. el-amn (beni affedin) jU lll] (el-ama:n) {OsT} iinl. Kt bir durumdan veya can skc kii lerden usanma bildiren sz. fi1 elaman armak, aresiz kalmak; yalvarm aya balamak. || elaman ekmek, {OsT} Bkp usand bir kimseden yaknr olm ak.|| elaman demek, B ir kimseden veya bir durumdan usanmak; yaka silkmek. elan, [Ar. el-n o^l] (el-a:n) zf. u anda; imdi; im diki durumda; daha; henz, elasa, [eya+yisa (Akdeniz gemicilerinin krek eker ken tempo tutturmak iin syledikleri sz) > elsa] (elsa) nl. (Coturmak iin kullanlan) haydi; ha maallah! elastik, [Fr. lastique] sf. 1. ekince veya bir kuvvet uygulaynca uzayabilen; esnek. 2. ed. ok anlaml. elastik, [Fr. lastique + Ar. - tiki:) {OsT} sf. Esnek olan, elastikiyet, [Fr. lastique + Ar. -iyyet c ^ S ^ I ] {OsT} is. Esneklik; esnek olma durumu, elastisimetre, [Fr. lasticimtre] is. Esneklik ler, elastomer, [Fr. lastomre] is. Kauuk gibi esneklik gsterebilen ve kauuk yerine kullanlan doal ve ya sentetik polimer. elavay, [ele + ah + vay > elvay ?] {az} sf. 1. Her eye alayan, baran aran. 2. Sz gtrp geti ren; dedikoducu. [DS] elavayc, [elvay-c] {az} sf. elavay. [DS] elbab, -bb [Ar. lbb (akl) > elbb {OsT} is. Akllar, elbaki, [Ar. el-bk ^ U l] (elba:kf, k kaln sylenir) {OsT} is. 1. Sonsuz. 2. A llahn sfatlarndan; son suz kalc, fi1 El-bk hvel-bk. {OsT} Tek son suz kalc odur. elbasan tava, [Arnavutluktaki Elbasan kentinden] is. Soan ve az su ile piirilm i kemiksiz kuba etlerin zerine yourt, un, et suyu ve yumurtadan meydana gelen sos dklerek frnda kzartmak suretiyle yaplan bir tr yemek. elbasir, [Ar. el-bar (elbasi:r, s kaln syle nir) {OsT} sf. (A llahn sfatlarndan) her eyi g ren. elbed, -ii [Ar. el-bedf (elbedi:i) {OsT} sf. En gzel yapan; A llahn sfatlarndan. elbete1 [? elbeti / elbete / enbeti] {az} is.-* , elbeti. [DS] elbete2, [? elbete] {az} is. 1. Elinden i gelmeyen. 2. Erimi; peltelemi. [DS] i] (elba:b) (els

ELB

I M I M E S M 1412

elbeti, [? elbeti / elbete / enbeti] {az} is. 1. Deri terbiyesi srasnda derilerin brakld zel amur. 2. Bu amurun konulduu kap. [DS] elbet, [Ar. el-bette J l / c~JI] (e'lbet) {OsT} zf. 1. Kukusuz; phesiz; mutlaka. 2. Eninde sonunda; er ge. elbetleyin, [elbet- + T. -leyin] {az} zf. Elbette. [DS] elbette, [Ar. el-bette Jl] (elb ette) {OsT} zf. 1. Ku kusuz; phesiz; mutlaka. 2. Eninde sonunda; er geelbeyi, [el+bey-i] {az} is. 1. Bucak mdr. 2. Vali. 3. M ntka kumandan. [DS] elbise, [Ar. libs (giyecek) > elbise (giyecekler) *-Jl] is. 1. amar stne giyilen her trl giyecek; giy si. 2. Tek paradan oluan uzun kadn giyecei. 3. H er trl giyecek, fi1 elbise dolab, Elbiselerin karlp asld kapakl dolap; gardrop. || elbise fras, Elbiselerin tozunu almakta kullanlan fra. elbiseli, [elbise-li] sf. 1. Elbisesi olan; giyinmi. 2. Belirtilen nitelikte elbise giymi bulunan, elbiselik, -i [elbise-lik] sf. 1. Elbise yapmaya uygun kuma. 2. is. Elbise konulan yer. elbisesiz, [elbise-siz] sf. Elbisesi olmayan; plak; giyinmemi. elbiz1, [Ar. iblis] {az} is. 1. eytan. 2. Dman. [DS] S elbiz yolu, {az} 1. Tarla ve balardaki y o l bi imindeki bitek yerler. 2. Samanyolu. [DS] elbiz2, [? elbiz] {az} is. 1. Smkl bcek. 2. rm cek. 3. rmcek a. 4. Bitek olmayan toprak. 5. Zararl bir eit ot. [DS] S elbiz kurunu, {az} "Kulana eytan, dman kurunu aklsn an lamnda ilen sz. [DS] elbizine [elbiz-i-n-e] {az} zf. (Anlat iin) grm e dii bir eyi grm gibi; yalancktan. [DS] elbrei, [el+bre(k)-i] {az} is. P u f brei. [DS] elbz, [Ar. elbz j-JI] {OsT} sf. 1. Yksek; yce; do ruk. 2. is. Kafkas Dalarnn tepesi. Elcasi, [Ar. el-csl ^ U -l] (elca:si:) {OsT} is. gk b. Herkl takm yldz, elce, [el-ce] {az} is. 1. Ya tavas. 2. Kulplu kk tencere. 3. Kk sepet. [DS] elcebbar, [Ar. cebr (zorlama) > el-cebbr jLi-l] (elcebba:r) {OsT} sf. 1. Zorlayan. 2. A llahn sfatla rndan; tek zorlayc. 3. z. is. Orion takm yldz, elceg, [el-cek / el-ceg] {az} is. 1. K uyudan su eki len krn el ile tutulan yeri. 2. Eldiven. [DS] elcek, -i [el-cek i-i] {az} is. 1. {eAT} Eldiven. 2. Baz el aralarnn tutacak yeri; tutamak; kulp. 3. Eli korum ak iin ele taklan ya da alman kanca gibi bir ara. 4. Trpann el ile tutulan yeri. 5. Bulgur deirmeninde elle tutulan yer. 6. Kapnn tutamak yeri. 7. Harman aracn evinnekte kullanlan kol.

8. plik bkm e krnn elle tutulan yeri. 9. El deirmenini evirmek iin elle tutulan yeri. 10. Sa bann elle tutulan yeri. 11. Zayf, elimsiz kadn. 12. Ya tavas. 13. Kk eki. [DS] S elcek ta, {az} Haha, tuz, biber vb. eyleri ezm ek iin kul lanlan elle kullanlabilir ta. [DS] elcep, -bi [el + Ar. ceyb (cep) (Trke kurallara ay kr)] {OsT} sf. (El iin) cep iinde bulunan. S elcep etmek, (Bir ey karmak, zellikle para verm ek iin) elini cebine sokmak. elcevab, [Ar. el-cevb (elceva:b) {OsT} is. (Fetva vb. ej'lerin balang sz olarak) onun cevab budur. elcezire, [Ar. el-cezre o^ji-l] (elcezi:re) {OsT} is. 1. Ada. 2. z. is. Frat ve Dicle arasndaki topraklar. 3. tar. im paratorluk dneminde A kdenizdeki adalara verilen ad. elci1 [el-ci] {az} is. 1. M evsim lik tarm iisi topla , yan ve iftlik sahipleri ile bunlar arasnda araclk eden kii; dayba; ameleba. 2. Yap ustasnn yamakln yapan amele. 3. Irgatn biecei ekin parasn belirleyen ve iaretleyen kimse. elci2, [el-ci] {az} is. 1. nsana alkn hayvan, 2. S rde ba eken hayvan. [DS] elci3, [el-i / el-ci] {az} is. 1. Kz istemeye veya grmeye gnderilen kimse; dnr; diinrc. 2. Dargn olan iki taraf bartran kimse. [DS] elcik1 -i [el-cik] {az} is. Srden ayr olarak bes , lenen insana alkn koyun veya kuzu. [DS] elcik2, -i [el-cik] {az} is. 1. Haha ya karmak ta kullanlan aygt. 2. Ekin bierken, sol elin par maklarna geirilen, eldiven biiminde tahta ara. 3. Eldiven. 4. krk kolu. 5. Dokumaclkta gc leri aa yukar hareket ettiren demir ara. 6. Masa ekmecelerine taklan kulp. 7. p bkme arac. [DS] elcil, [el-cil] {az} sf. (Koyun veya kuzu iin) sr den ayr olarak elden beslenen. [DS] elcillik, -i [el-cil-lik] {az} is. K alabalk ve enlikli yer. [DS] elcim, [el-cin / elcim] {az} sf. 1. (Hayvan iin) insana alkn; elci. 2. (Hayvan iin) iyi eitilmi. [DS] elcime, [Ar. licm > el-cime toi-l] {OsT} is. Gemler. elcin, [el-cil / el-cin] {az} is. 1. nsana alkn hay van. 2. Srde ba eken koyun veya kei. 3. sf. abuk aldanan veya kanan. [DS] elcivan, [eldiven] {az} is. Yn eldiven. [DS] elck, - [el-cik] {az} is. M arangoz rendesinin karlkl saplan. [DS] ela, [el+a] {az} is. plik saran ara. [DS] elek, -i [el-cek] {az} is. 1. Tencere. 2. Byk elek. 3. Trpann elle tutulan yeri. 4. D ik a. 5. El diven. 6. krn elle tutulan yeri. [DS]

ELE

eli, [eT. el / el > il-i / el- > el-i ^ l ] is. 1. Bir devleti veya devlet bakann baka bir devlette temsil eden kii; sefir. {eT} (ayn) [EUTS] [ETY] 2. Bir uzlama veya anlama salamak amacyla ta raflardan birinin dierine gnderdii arac. 3. {eAT} Allahn emir ve yasaklarn bildirm ek zere insan lara gnderdii peygamber. 4. K z istem ek zere olan tarafnn gnderdii araclar; grc; dnr. {az} (ayn) [DS] 5. {eT} Haberci. [ETY] 6. {eT} Kurye. [ETY] 7. {az} ki kii arasnda sz getirip gtrmeyi alkanlk edinmi kimse; kovu.cu; dedi koducu. [DS] S Eliye zeval olmaz. Getirmi ol duu haber veya istek ne kadar kt olursa olsun bunda elinin bir kusuru yoktur. elik, -i [el-cik] {az} is. 1. Kk el. 2. K sa boylu kadn. [DS] elilemek, [eli-le--mek] ite, f. [-ir] Karlkl el i gndermek; eli teati etmek, elilik, -i [el-i-lik] is. 1. Eli olm a durumu; sefir lik. 2. Elinin grevi. 3. Elinin grevini yapt bina veya makam; sefarethane; sefaret. 4. Taraflar arasnda anlamay salama; ara buluculuk. 5. jaz} Nianllk ncesi kzla erkein arasm yapm a ii. [DS] S elilik etmek, 1. E lilik grevinde bu lunmak. 2. Araclk etmek. || elilik uzman, Eli liklerde belli alanlarda uzman olarak grev yapan kii; atae.|| elilik yapm ak, 1. E lilik grevinde bulunmak. 2. A raclk etmek. elim1 [el-in > el-im] {az} is. 1. Bir kerede alna , bilecek kadar az olan nesne; az. 2. Deste; tutam. 3. Bir kerede bklm ek zere taranm yn yuma. 4. Deste deste yaplm yn. 5. Ba parm akla sere parmak arasnda sarlan iplik. 6. Salamuraya kon mak zere dizilmi yem eklik asma yapra. [DS] S1 elim kaldrmak, {az} Biilecek ekin bitirildikten sonra iverenden bahi alabilm ek iin son tutam havaya kaldrmak; bahi almak. elim2, [? elim] {az} is. 1. Austos bcei. 2. Bil mece; bulmaca. [DS] elim3, [el-i > elim ?] {az} is. Eli. [DS] elin, [el-in] {az} is. 1. B ir avucun alabilecei m ik tar; bir tutam; bir demet; bir para. 2. Km ocak banda ten crcr bcei. [DS] el, [eT. el- > el- 3 =JI] {OsT} is. -* eli, elk, - [el-k] {az) is. Kk yz. [DS] elde, [el-de] sf. 1. Ele alman; elle tutulan. 2. is. mat. Aritmetik ilemlerinden toplam a veya arpm a ya parken on ve onun katlar olarak bir st haneye ek lenmek zere hatrda tutulan say, eldeci, [el-de-ci] sf. 1. Bir eyi eli altnda tutan; zil yet. 2. is. Hizmeti; hademe, elde, -ci [el-de-] is. Bulgur, msr, buday gibi ta hllar dvmekte kullanlan ta ya da aatan ya plm dibek tokma.

eldek1 -i [el-dek] {az} is. 1. htiyat; tedbir. 2. , Bulgur tann zerinde elle tutulan ksm. 3. sf. (Kadn iin) ele geirilmesi kolay. [DS] eldek2, -i [el-dek] {az} zf. Aletsiz olarak; yalnz eliyle. [DS] eldelemek, [el-de-le--mek dU-iJ-df] {eAT} ite, f. [r] 1. Birbirinin elini skmak. 2. Dost geinmek. eldem 1 [er-dem > el-dem] {eT} is. Erdem. [ETY] , eldem2, [el-de-m] {az} sf. Alkn; ehl. [DS] -elden, [-al-dan / -el-den] {eAT} ek. e. -* -aldan, elden, [el-den] zf. 1. Hibir arac kullanmadan, bizzat kendisi yaparak, takip ederek. 2. Posta ve dier ulak aralarn kullanmadan, insan eliyle; zel ki iyle. 3. {az} is. Bor para alma. [DS] eldenlik, -i [el-den-lik ?] {az} is. Salepilerin ellerinde tadklar bardaklk. [DS] eldirek, -i [el-dirik] {az} 1. Kalayc kskac. [DS] 2. Kalayc ve bakrclarn ocaktaki atei kartrm ak veya bu ate iinde kzdrlm aya braklm demir halkalar, paralar karmak m aksadyla kullandk lar ucu engelli demir ubuk; eldirek demiri, eldireki, [eldirelc-i] {az} sf. Aldatc; kandrc. [DS] eldirem , [? eldirem] {az} s f Azck. [DS] eldiri, [eltir-ig / eldir- / eldr] (eldiri:) {eT} is. O lak veya kuzu derisi. [DLT] eldirti, [el-dir-ti] {az} is. Yabanc; ecnebi. [DS] eldiven, [el+ tgm ek (balamak) > dg-en ? / Far. destebn / destuvn / T. el + Far. -tebn ? / oljj.jJI jj jJ I / jljjJI] (OsT) is. 1. Elleri souktan veya d etkilerden korum ak iin giyilen yn veya deri giye cek eyas. 2. Boksta dvrken yumruk iddetini azaltmak iin dna yum uak madde kaplanm, ele taklan bir tr koruyucu, eldivenci, [eldiven-ci] is. Eldiven yapan veya satan kimse. eldivencik, -i [eldiven-cik] is. Pansumanlar par maklar zerinde tutmaya yarar bir tr sarg, eldivencilik, -i [eldiven-ci-lik] is. Eldiven yapm ve satm ile uraan i kolu; eldiven yapm ve sa tm ii. eldrk, [iltr-mek / ildr-m ek (ilitirmek) / ild()rk] {eT} is. zerlik otu tohum u; sedefotu tohumu, (Peganm harmala). [DLT] eldan, [el+tg-mek] {az} is. eldiven. [DS] eldvan, [el+ tgm ek (balamak) > dg-en ? / Far. destebn / destuvn => T. el + Far. -tebn ? ob-iJI] (eldva:n) {OsT} is. -* eldiven. -ele-, [-a-la- / -ele-] yap. e. -* -ala- {eAT} (ayn) ele, [o + ile / yle] (ede) {az} e. yle. [DS] fi1 ele mi? {az} yle mi? [DS]|| elesi ne? {az} O ne bi im sz yle? [DS] eleba, -y, -1ar [er + ba- ?] is. 1. Oyunda arkada-

ELE

I M

t S

larma bakanlk eden ocuk. 2. K t ilerde yne ticilik eden kii; sergerde, elebalk, - [eleba-lk] is. Eleba olma durumu. S elebalk etm ek (yapmak), Olumsuz veya kt bir ite nderlik etmek; sergerdelik etmek. elebek, -i [? elebek] (az} sf. Beyaz. [DS] elebez kanc, [? elebez + kanc(k)-] is. t. Herhangi bir ii olmad iin gnln elem ek iin avare avare dolaan. elecek1 -i [el-e-cek ?] {az} is. , elcek. [DS] elecek2, -i [el-e-cek ?] {azf is. 1. Lo tann elle tutularak ekilen sap. 2. Ocak kartrmaya yara yan uzun ubuk. [DS] elecik1 -i \eT. al- > alauk] {az} is. 1. Ba evi; , kulbe. 2. ocuklarn yapt oyuncak ev. [DS] elecik2, -i [el-e-cik / el-e-cek ?] {az} is. Tulumba kolu. [DS] eled, -ddi [Ar. eledd jJI] {OsT} sf. Hakkna raz ol mayan; hak kabul etmeyen; inat, elefe, [? elefe] {az} is. Dzgn ve deerli sz. [DS] eleget, [Yun. alekhati (kuyu kr)] {az} is. Kald ra. [DS] elegre, [ele+gre] {az} sf. Uygun. [DS] elei, [el+e-i / el i-i?] {az} is. Elde yn eirme arac; kirmen. [DS] eleimsam a, [Ar. alim (belirtiler) + sem (gk yz) > alim is-sem => eleimsama w {eAT} {OsT} {az} is. Gkkua, eleimsama!, [Ar. alim (belirtiler) + sem (gk yz) > alim is-sem => eleimsama! {eAT} {OsT} is. -* eleimsama. eleimsam al, [Ar. alim (belirtiler) + sem (gk yz) > alim is-sem => eleimsamal {eAT} is. -* eleimsama. eleimsahm a, [Ar. alim (belirtiler) + sem (gk yz) > alim is-sem => eleimsahmal <^^a] {OsT} is.-* eleimsama. eleore, [el-e+gre] {az} zf. Baka zamanlardakine nispetle; dierlerine nazaran. [DS] eleh, [eT. elik (geyik)] {az} is. -* elek2. [DS] eleji, [Yun. elegeia (at) > Fr. el -*gie] is. 1. ed. ounlukla hznl konular ileyen, ili, ackl duygulanmalar anlatan lirik bir iir tr. 2. Altl ve beli llerden kurulu msralarn almak ola rak sralanmasndan oluan eski Yunan ve Roma iiri. -elek, [-al-ak / -el-ek] yap. e. -* -alak. elek1 -i [eT. *elge-mek > elge-k > ele-k] is. 1. Un , gibi toz hlinde bulunan veya taneli maddelerin iinde bulunan yabanc maddeleri veya daha iri ve *531 ^-11]

kaim olanlarn ayrmak amacyla kullanlan tahta, plastik gibi kat bir erevenin bir tarafna gerilmi gzenekli tel, lif, kuma vb. ile yaplm ara. 2. argo. Fahie. 3. argo. Edilgen ecinsel erkek. 4. sf. argo. (Kaleci iin) ok gol yiyen. 5. argo. ok de likli; delii ok olan, elei banda, {az} (Ka dn iin) arsz. [DS]|| eleini boazna geirmek, Elinde avcunda ne varsa hepsini kaybetmek. || ele ini duvara asmak, ini bitirip bir kenara ekil mek.^ elek asmak, i brakmak.\\ elek elek ele mek, En ince ayrntlarna kadar elemek. || elek elek etmek, nceden inceye aramak. || elekten ge irme, i. E lem ek suretiyle iindeki yabanc madde leri ayrma. 2. ri ve ince taneli bir eyi iriliklerine gre ayrma ilemi. || elekten geirmek, 1. nceden inceye aratrmak; titiz olarak aratrmak. 2. Ele mek. elek2, -i [eT. elik (geyik)] is. Dalarda yaayan ve keiye benzeyen bir hayvan. S elek kei, {az} Ceylan. [DS] eleki, [elek-i] is. 1. Elek yapp satan kimse. 2. Elek yapp satma iini meslek edinmi olan insan toplu luu. 3. Bir maddeyi elekten geirme iini yapan ii. 4. Dilenci, {az} (ayn) [DS] 5. sf. ok gezen. 6. {az} Kavgac; kfrbaz. [DS] 7. {az} Elek ya pp satan toplulua uygun yaradll. [DS] 8. {az} Zevksiz. [DS] <5 eleki kars, 1. E lek yapp ve yaptklar elekleri gezerek satan topluluu ait. ka dn. 2. {az} mecaz. H rszlk vb. iler yapan; kor kusuzca dolaan kadn. 3. {az} (Kadn iin) ok gezen; evde durmayan. [DS]|| eleki yk, {az} G srasnda nceden gnderilen eya. [DS] elekilik, -i [ele-k-i-lik] is. 1. Elek yapm a ve satma ii. 2. Eleme ii. 3. Elek yapp satarak geinen top luluun ii ve yaam a biimi, elekenti, [yel > yel-egen / yeleken > yeleken-ti ?] {az} sf. (Yer iin) bol rzgr alan; havas bol. [DS] eleket, [Yun. elekhti] {az} is. -* eleget. [DS] eleklemek, [elek-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)yor] Kap kap dolamak; ok gezmek. [DS] elektrifikasyon, [Fr. lectrification] is. . Bir ilet meyi veya yeri elektrik enerjisinden yararlanabilir hle getirme; elektriklendirme. 2. Herhangi bir alanda elektrik enerjisinden yararlanma. 3. B ir ku ruluu elektrik enerjisiyle iler durum a getirme, elektrik, -i [Yun. elektron (sar kehribar) / Lat. electricus > Fr. lectrique] is. \.f iz . ki cismin sr tnmesi, sktrma gibi herhangi bir mekanik etki, snn baz kristaller zerine etkisi vb. ekillerde elektron, proton veya pozitron gibi temel atom par acklarnn hareketi ile ortaya kan ve etkisini ekme, itme, s yaym a gibi olaylarla gsteren, maddede var olan bir enerji tr. 2. Bu enerjinin gnlk hayatta kullanlan biimi. 3. Bu enerji ile yaplan aydnlatm a arac. 4. Elektrik olaylarn ko-

f f i B 1 K C 0 M 1 . 1415
nu alan fizik blm. 5. mecaz. Heyecan, gerginlik. 6. {alz! Cep feneri. [DS] S elektrik akm, fz. Elektrik enerjisinin iletken bir ortam iinde dola m}] elektrik alan, /fe. Bir elektrik yknn ev resinde oluan ve baka bir y k zerine elektrik kuvveti uygulayan uzay paras. || elektrik anahta r, fz. B ir elektrik devresini ap kapamaya ya ra yan anahtar. || elektrik boalnal lamba, fiz. Say dam ve koruyucu bir kap iindeki bir gazn gerilim uygulandnda k verme zelliinden yararlan larak yaplm k kayna.\\ elektrik arpmas, fz. Vcut zerinden elektrik akm gemesi.\\ elekt rik devresi, fz. zerinden elektrik akm geirilen iletkenler zinciri.\\ elektrik dinam osu, fz. Dnme hareketi ile elektrik enerjisi veren rete.\\ elektrik dipol, fz. Birbirine ok yakn, fa k a t merkezleri akmayan ayn veya zt iaretli elektrik ifti. || elektrik direi, zerinden elektrik telleri geiril mek zere dikilmi direk.|| elektrik dmesi, B ir elektrik devresini ap kapamaya yarar anahtar.\\ elektrik frn, Elektrik enerjisinin s enerjisine dnm esas ile alan frn. || elektrik fincan, Elektrik tellerini direklere balarken kullanlan yaltkan para. || elektrik giderici, fz. Dokuma rnlerinde srtnm e sonucu meydana gelen dur gun elektrii giderm eye yarayan alet. || elektrik saati, Kullanlan elektrik miktarn len alet. || elektrik santrali, Elektrik reten fabrika}] elektrik sprgesi, Elektrik enerjisi ile alan emici temiz lik aleti. || elektrik teli, zerinden elektrik akm tanan iletken tel. || elektrik tesisats, Elektrik gtrlmesi gereken her yere veya eyaya elektrik le ilgili her trl iletken ve yaltkan paray de yen kii.|| elektrik reteci, fz. E lektrik akm mey dana getiren her trl dzenek; jeneratr}] elekt rik yay,fz. Birbirine demeyen iki km r u ara snda elektrik akm srasnda oluan ya y biimin deki k; ark. || elektrik vk,/;z. B ir cismin y ze yinde biriken veya bir cismin tad elektrik mik tar. elektriki, [elektrik-i] is. 1. Elektrikle ilgili kurma, deme ve tam ir ilerini yapan kii. 2. Elektrikle ilgili ara ve gere satan kimse, elektrikilik, -i [elektrik-i-lik] is. Elektrikinin yapt i veya meslei, elektrik, [Fr. lectrique + Ar. -I fOsT} sf. Elektrikle ilgili; elektrie ait. elektrikiyet, [Fr. lectrique + Ar. -iyyet {OsT} is. 1. Elektrikleme. 2. Elektrikletirme. S1 elektrikiyet-i mknatsiye, /OsT} fz. Elektriksel mknatslanma; elektromanyetizma,|| elektrikiyet-i sakine, {OsT} fz. Durgun elektrik. elektrikleme, [elektrik-le-me] is. Elektrik akm ver me; elektriklemek eylemi, elektriklemek, [elektrik-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)(elektriki:)

ELE

yor] 1. Bir cismin yzeyinde elektrik yk m eyda na getirmek. 2. Bir cisimden elektrik akm geir mek; bu cisme elektrik alcm vermek. 3. mecaz. Birini, iddetli bir heyecan verm ek suretiyle co turm ak elektriklendirme, [elelctrilc-le-n-dir-me] is. Elektrik lenmesini salama; elektriklenmek eylemi, elektriklendirmek, [elelctrik-le-n-dir-mek] gl. fi. [ir] 1. Bir yerin, bir blgenin elektriklenmesini sa lamak. 2. Bir yerin veya blgenin elektrik enerjin den yararlanmasn salamak. 3. mecaz. Yapt konum a veya tahrik edici tutumlarla bir toplulukta gerginlik yaratmak, elektriklenme, [elektrilc-le-n-me] is. Elektrikli hle gelme; elektriklenmek eylemi, elektriklenmek, [elektrik-le-n-mek] gsz. fi [-ir] 1. Elektrik enerjisi ile ykl durum a gelmek. 2. Elekt rik enerjisini kullanr durum a gelmek. 3. Topluluk veya gruplar iinde gerginlik domak, elektrikletirmek, [elelctrik-le--tir-mek] gl. fi [-ir] Baka tr enerji kullanan bir iletme veya ii elekt rik enerjisi ile alr hle dntrmek, elektrikli, [elektrilc-li] sf. 1. zerinde elektrik yk bulunan. 2. (Makine, let vb. iin) elektrik enerjisi ile alan. 3. (Ortam iin) sinirli ve gergin; tart mal. 0 elektrikli ev aletleri, Elektrik enerjisiyle alan ve ev ilerini kolaylatran makine ve alet ler,|| elektrikli otomobil, Yakt yerine akitlere de polanm elektrik enerjisi ile alan otomobil}] elektrikli tren, Elektrik enerjisiyle alan tren}] elektrikli ylan bal, zool. Vcudunda bulunan pla kla r hlindeki prizm am s ktleler yardmyla rettii elektrik akmyla avn ve dmanlarn arpan bir tr balk, (Electrophorus electricus). elektriknma, [Fr. lectrique + Far. -nm LuSjiS3l] (elektriknna:) {OsT} is. fiz. Elektroskop, elektriksel, [elelctrik-sel] sf. 1. Elektrikle ilgili; elektrie ait. 2. Elektrikten doan. 3. Elektrik reten. fi1 elektriksel kaslma, letkene elektrik akm ve rildiinde meydana gelen kaslma. || elektriksel sarsnt, B ir elektrik boalmnn sebep olduu si nirsel sarsnt. elektriksiz, [elektrilc-siz] sf. 1. zerinde elektrik y k bulunmayan; ntr. 2. Elektrik enerjisi ile al mayan. elektro, [Fr. lectro-] is. I. Latince kelimelerin ba na gelerek elektrikle ilgili, elektrikle alan an lam katan n ek. 2. ksalt. Elektrokadiyografm k sa sylenii. elektroakustik, -i [Fr. lectroacoustique] is. 1. Ses iaretinin elektrik, elektrik iaretinin sese dn mn inceleyen fizik dal. 2. sf. Seslerin elektrik akm ve manyetik ortama dntrlerek kayd ve bu tr bir m anyetik kaydn da ters ilem olarak, elektrik ve sese dntrlmek suretiyle dinlenil mesini esas alan.

ELE

H I M t S 0 M 1416

elektroansefalografi, [Fr. lectroencephalographie] z m addelerin elektrik akm etkisi altnda lda mas olay; elektro ldama, is. Beyin hcrelerinde var olan, kafatasnda ve sal deride biriken biyoelektrik enerjinin kayd ve bu elektromanyetik, -i [Fr. lectromagnetique] is. nunla ilgili teknik, Elektrik akmlar ile m anyetik alanlarn birbiri ze rine olan etkileimleri, fi1 elektromanyetik alan, elektroansefalogram, [Fr. lectroencephalogramme] is. Beyin hcrelerinde var olan, kafatasnda ve sal fz. B ir ortamda elektrik akmnn etkisi ile oluan m anyetik alan.\\ elektrom anyetik dalgalar, fz. deride biriken biyoelektrik enerjinin kaydedildii Uzayda veya m add ortamda k hz ile yaylan grafik. elektrik alan ile m anyetik dalgalarn ortak ad. || elektrobiyogenez, [Fr. lectrobiogene] is. Canl var elektrom anyetik g, fz. M anyetik alan iindeki lklarn elektrik retmesi, elektrik akn etkileyen g. elektrobiyoloji, [Fr. lectrobiologie] is. 1. Canllarda grlen elektrik olaylarn inceleyen bilim dal. 2. elektromanyetiklik, -i [elektromanyetik-lik] is. 1. Elektriklenme ile m knatslanmann karlkl ola Elektriin biyoloji incelemelerine uyarlanmas, rak birbirini etkilem esinden ortaya kan durum la elektrodinamik, -i [Fr. lectrodynamique] is. 1. Ern tm. 2. fz. Elektrik akmyla mknatslanma lektrik akmlar arasndaki kuvvet etkileimlerini durumu. inceleyen fizik dal. 2. sf. Bu alan ile ilgili olan, elektrodinamom etre, [Fr. lectrodynamomtre] is. elektromanyetizma, [Fr. lectromagnetisme] is. 1. Elektriklenme ile mknatslanmann karlkl ola B ir elektrik akmn, bu akmn getii devreye ait rak birbirini etkilem esinden ortaya kan durum la ular arasnda beliren kuvvetlerle lmeye yarar rn tm. 2. Elektrik akmyla m knatslanm a du alet. rumu. elektrodiyagnostik, -i [Fr. lectrodyagnostic] is. Flata bir blgenin elektrik akm kullanmak sure elektromekanik, -i [Fr. lektromcanique] sf. 1. M ekanik bir dzenein elektrik enerjisi ile kum an tiyle muayene yntemi, da edilir olmas durumu. 2. is. Elektriksel bileenli elektrofon, [Fr. lectrophone] is. M anyetik erit veya mekanik dzenleri konu alan teknik bilgi dal, p lak zerine alnm kaytlar okuyarak sese dn elektromekaniki, [elektromekanik-i] is. Hem tren aletlerin genel ad; pikap, elektrik hem de mekanik alannda uzm an olan kii, elektrogitar, [Fr. lectrogitare] is. mz. Sesleri elekt rik akm yardm yla ykseltecek biimde yaplm elektrometalrji, [Fr. lectromtallurgie] is. 1. M e tallerin elde edilmesi ve artlm asnda elektriin s gitar. ve elektroliz zelliklerinin kullanlmas ilemi. 2. elektrojen, [Fr. lectrogne] sf. Elektrik reten aygt Elektrikle stma tekniklerinden yararlanm ak sure lar. S elektrojen grup, Buhar y a da akaryakt ile tiyle madenlere uygulanan her trl sl ilem, alan bir m otor ile bu motorun hareket enerjisini elektrik enerjisine dntren bir reteten olu elektrometre, [Fr. lectromtre] is. 1. Elektrikle il gili byklkleri lm eye yarayan alet. 2. Potansi mu btn. yel farkn veya elektrik ykn lmeye yarar elektrojet, [Fr. lectrojet] is. Atmosferdeki elektrik elektrostatik alet, akm. elektrokardiyograf, [Fr. lectrocardiographe] is. elektromknats, [Fr. elektro + Ar. mknt] is. EK alp kasnn elektrik etkinliklerini len alet, lektrik akmnn mknatslam a zelliinden yarar elektrokardiyografi, [Fr. lectrocardiographie] is. lanlarak elde edilmi yapay mknats, Kalp kasnn elektrik etkinliklerini lme ii. elektromotor, [Fr. lectromoteur] sf. 1. M ekanik ya elektrokardiyogram , [Fr. lectrocardiogramme] is. da kim yasal olarak elektrik reten. 2. is. Elektrik K alp kasnn elektrik etkinliklerini kaydeden' izgi enerjisini mekanik enerjiye eviren cihaz. S elekt grafik. romotor kuvvet, fz. Bir retecin birim elektrik elektrokardiyoskop, [Fr. lectrocardioscope] is. ykn devreden geirm ek iin oluturduu enerji Kalp kasnn elektrik etkinliklerini bir ekranda sesli miktar; ksaltmas: e.m.k. olarak gsteren alet, elektrom skler, [Fr. lectromusculaire] sf. fzyol. elektrokimya, [Fr. lectro + Ar. kimya] is. kim. (Elektriksel olay iin) kas iinde oluan, Kimyasal enerji ile elektrik enerjisinin birbirine elektron, [Yun. elektron (sar kehribar) > Fr. lec dnmlerini inceleyen bilim ve teknik dal, tron] is. N egatif elektrik yk tayan ve maddenin elektrolit, [Fr. lectrolyte] is. Elektrik akmn etkisi evrensel yap talarndan olup atomun evresinde ile ayrabilen zelti veya eriyik hldeki madde, dnen, atomdan atoma geiebilen kk parack; elektroliz, [Fr. lectrolyse] is. Eriyik veya zelti eksicik. S elektron aks, /;z. Serbest elektronlarn hlindeki maddelerin elektrik akm yardmyla m eydana getirdii demetlerin y e r deitirmesi,|| kimyasal ayrtrmaya tabi tutulmas, elektron aynas, B ir elektron dem etini yanstm aya elektrolminesans, [Fr lectroluminescence] is. Ba yarayan dzenek. || elektron demeti, fz. Ayn kay

m B ip

so m

. 1417

ELE

esas alan haberleme a ve teknii]] elektronik naktan kan ve birbirine yalan yrngede yaylan mzik, Elektronik retelerle elde edilmi sesler elektron ak. || elektron demetiyle ileme, lene den meydana gelmi mzik}] elektronik saat, Ecek bir madde zerine yksek hzda elektron demeti lektrik salnmlarnn dzenliliinden yararlanla arptrarak maddenin bu blmnde buharlama rak yaplm, herhangi bir m ekanik paras bulun meydana getirm e tekniine dayanan ileme; elekt mayan saat. ron bombardmanyla ileme.]] elektron gaz, Bo veya gaz dolu bir ortamda y a da bir iletkende ser elektroniki, [elektronilc-i] is. Elektronik alannda best olarak dolaan elektronlarn hepsi. || elektron uzman olan teknik eleman, geii, Bir elektronun bir enerji seviyesinden baka elektronvolt, [Fr. lectron-volt] is. Atom fiziinde bir enerji seviyesine gemesi. j| elektron n, Bir ve nkleer fizikte kullanlan, bir voltluk potansiyel demette bulunan bir elektronun yrngesi.]] elekt farkyla hzlandrlm bir elektronun kazand ron iletkenlii, Metallerin elektrik iletkenliini, bu enerjiye eit ve 1,602 . 10 1 jo u llk enerji birimi; 9 metaldeki elektronlara elektrik akmnn etkimesi sembol: eV. ile aklayan teori. || elektron ilgisi, B ir kimyasal elektropozitif, [Fr. lectropositif] sf. (Kimyasal ele elementin elektron alma yatknl veya gl. |] ment iin) atomlar kolayca elektron verebilen ve elektron lam bas, Gaz geirmeyen bir tp iindeki elektroliz annda katotta toplanan, bolukta veya gaz ortamnda elektron akm mey elektroradyoloji, [Fr. lectroradiologie] is. Elektri dana getiren elektronik alet.]] elektron tabakas, in ve nlarn hastalklarn tehis ve tedavisinde Bir atomda birbirlerine yakn bir enerji dzeyinde kullanlmas tekniine dayanan tp dal, bulunan elektronun tm.]] elektron tabancas, elektrosaz, [Fr. lectro + T. saz] is. mz. Elektrik saok byk hza sahip youn bir elektron demeti lmmndan yararlanarak bir hoparlr araclyla reten elektrotlar dizisi.|| elektron tp, fz. Sz mzik sesleri meydana getiren telli alg, drmaz bir kap iindeki bolukta y a da gaz ortamda elektrosistol, [Fr. lectrosystole] is. Elektriksel uyar iletim salayan elektronik dzenek.]] elektron ile harekete geen kalp kaslmas, verme, (Atom iin) elektron brakmas.]] elektron elektroskop, -bu [Fr. lektroscope] is. fz. Bir cismin yaym, Bir yzeyin evre ortama elektron yolla elektriklenmesini ve bu elektriklenmenin miktarn mas durumu. lmeye yarayan alet, elektroncul, [elektron-cul] sf. (Kimyasal parack elektrostatik, -i [Fr. lectrostatique] sf. 1. Durgun iin) bir ift elektron almaya elverili olan; elektroelektrikle ilgili. 2. is. fz. Elektriklenmi cisimler fil. zerindeki elektrii denge durum unda inceleyen elektronculluk, -u [elektron-cul-luk] is. Bir para fizik dal. S elektrostatik keltme, B ir gaz iin cn elektron ifti alm aya elverililik gc; elektde bulunan yabanc maddeleri, bunlara elektrik rofllik. yk vererek artma teknii.|| elektrostatik m aki elektronegatif, [Fr. lectrongatif] sf. (Kimyasal ele ne, Durgun elektrik reteci. mentler iin) atomlar elektroliz srasnda anotta elektrook, [Fr. lectrochoc] is. Beyine ksa sre dal toplanan, elektronlara kar bir ilgi gsteren. gal akm uygulayarak beyin nronlarn uyararak elektronegatiflik, -i [elektronegatif-lik] is. Bir ato saralmnkine benzer rpnma meydana getirme mun, baka trden bir atom la oluturduu baa tekniine dayanan psikiyatrik tedavi yntemi, elektronlar balayabilm e zellii. elektrot, -du [Fr. lectrode] is. 1. Farkl iletkenlikte clektrongram, [Fr. lectron-gramme] is. B ir mol ebir ortama akm verm ek iin, akmn ortama girme lektronun toplam ktlesi; 0,0005485 gram. sini salayan (anot) ve akmn ortamdan kn elektronik, -i [Fr. lectronique] sf. 1. Temeli elekt salayan (katot) olm ak zere tasarlanm zel ba ron gnderimine dayanan; elektronla ilgili. 2. is. lant ular. 2. A rk kayna ubuu. 3. Bir elektro Elektromanyetik alan, elektrik yk, akm ve geri liz banyosuna daldrlan iletkenlerden her biri. 4. lim gibi elektriksel byklklerin deiimlerine tp. Sinir sistemini, deriyi, kaslar, i organlar ubal olarak bilgi alma, ilem e veya iletme teknik yarm ay veya beden tarafndan retilen elektrik lerinin tm. 3. Serbest braklm elektronlarn akmlarn toplamay salayan iletken balantlar, etkisiyle meydana gelen olaylar inceleyen fizik elektroteknik, -i [Fr. lectrotecnique] sf. 1. Elektrik dal. S elektronik beyin, Bilgisayar]] elektronik enerjisinin retim, iletim, datm ve kullanm nda alg, mz. Elektrik salnmndan yararlanarak ho uygulanacak fizik yasalarna ilikin olan. 2. Bu aparlr araclyla m zik sesleri meydana getiren m ala kullanlan tekniklerin btn, aygt.|| elektronik ekim, Elektron kamerasyla bir elektroterapi, [Fr. lectrothrapie] is. tp. Elektrikle fo to ra f cam zerine grnt kaydetme ;ji,|| elekt tedavi. ronik mektup, ilet. Yaz, resim ve izim gibi eleri ieren mektup veya belgelerin fotokopileri elektrotermi, [Fr. lectrothermie] is. 1. fz. Elektrik enerjisinin sya dntrlme olaylarnn incelen nin elektronik aralarla alcsna ulatrlmasn

ELE

M M M . cak bilgilerden sonradan kullanlm ayacak olanlar n ayrp kayt d brakmak. elemek2, [ele-mek ?] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] So rulan eye kaamakl cevap vermek. elem ekJ, [ey-le-mek > e-le-mek] (e:lemek) {az} gl. f M [-l(i)~yr] Etmek; yapmak; eylemek, elemen, [ele-men] {az} is. Elek. [DS] element, [Al. element] is. kim. B asit maddelerin hem farkl trlerinde hem de baka maddelerle olutur duklar bileiklerde yer alan, kimyasal olarak daha kk paralara ayrlamayan ve her birinin ayr biimde atomu bulunan temel madde, elem et, [Ar. alm et => elemet] {az} sf. 1. ok. 2. ri; byk; kocaman. [DS] elemge, [Yun. alem ida => elemye / elemge / eleme / elmee] (ele'mge) {az} is. ile hlindeki iplii m asuraya sarmak veya yum ak yapmak iin kullan lan, bir mil zerinde dnen bir tr dolap; ile m a kinesi. [DS] elem i1 [Fr. elemi] is. Baz cila, boya, mrekkep ve , ilalarn yapm nda yumuatc madde olarak kul lanlan M alezya ve Brezilyada yetien Burseaceae cinsi bitkilerden retilen reine, elemit, [Yun. enemidi => elem it / elemt] {az} is. Kelep durumundaki iplikleri yum ak yapm akta kul lanlan ara. [DS] elem itlem ek, [elemit-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yo r] stnkr dzeltmek. [DS] elemiye, [Yun. alemida] {az} is. -* elemge. [DS] elemle, [Yun. lemn] {az} is. Kirman; reke. [DS] elem li1 [elem-li] sf. Acs, znts olan; kederli; , zntl. elem li2, [Yun. lemn] {az} is. Kirman; reke. [DS] elenlie, [Yun. alemida] {az} is. -* elemge. [DS] elemne, [Yun. lemni] {az} is. Kirman; reke. [DS] elemsiz, [elem-siz] sf. Acs, kederi, znts olma yan. elemt, [Yun. anemidi] (e le rnye) {az} is. --elemge. [DS] elemya, [Yun. alemida] (e le mve) {az} is. -elemge. [DS] elemye, [Yun. alemida] (ele'mye) {az} is. -elemge. [DS] elem zede, [Ar. elem + Far. -zede oijil] {OsT} sf. K e derli; zntl; elemli, elem zedegn, [Ar. elem+Far. -zedegn oliojil] {OsT} sf. Kederliler; zntller; elemliler. Elen, [Yun. hellen] (e le n ) zl. is. Yunanistan dnda yaayan Rumlardan ayrmak iin Yunanllara ve rilmi olan isim (20. yy) elenci, [el (yabanc) > el-en-ci ?] {az} is. Yabanc. [DS] eleng, [Far. eleng &} I] {OsT} is. 1. Sur; duvar; siper. 2. Kale ve istihkmlarda bulunan asker.

m esi ii. 2. Bu sonulan elektrometalrjiye uygu lam a teknii. elel, [el+el J^l] {eAT} zf. Dorudan doruya; elden; el ile. elem, [Ar. elem ^1] {OsT} is. 1. Ackl ve zc bir olayn veya durumun yol at ruhsal sknt ve tedirginlik; strap; keder; dert; znt; ac; gam. 2. tp. Ar; ac; strap; sanc. S elem -i asab, {OsT} tp. Sinir ars; nevralji. || elem-i dem-be-dem, {OsT} Zaman zam an gelen strap.|| elem-i intizr, {OsT} Beklem e strab]] elem-i kalb, {OsT} Gniil sknts; ak derdi]] elem-i mafsal, {OsT} tp. E k lem ars; artralj'. eleman, [Fr. lement] is. 1. Birleik bir eyi meydana getiren ana paralardan her biri. 2. ge; unsur. 3. Usta saylan bir grup iinde alan kiilerden her biri; birey. 4. mat. Bir kmenin kuruluunda yer alan matematik nesnelerden her biri, elemanclk, - [eleman-c-lk] is. fel. Doal ele manlar ve bunlarn insan hayal gcndeki yerini inceleyen reti, elemanter, [Fr. lmentaire] sf. 1. Basit bir eleman oluturan. 2. Elem anlarla ilgili olan. S elemanter geometri, mat. Temel geometri. elembe, [yle+amma] {az} e. Fakat. [DS] elem e1 [ele-me] is. 1. Yabanc maddeleri ayklama , veya irisini ufam birbirinden ayrma ii; elemek eylemi. 2. spor. eyrek sonuca katlacak sporcular veya takmlar belirlemek iin yaplan karlama veya yar. 3. sf. Elenmi; irisi ufandan ayrlm olan. S elem e snav, H erhangi bir eitim kurumna bavuran adaylar arasndan seme snavna katlacak olanlar ayrm ak iin yaplan iki aamal snavdan ilki]] elem e ma, Daha iist bir karla m aya katlacak olan takmlar belirlemek iin yap lan karlama. elem e2, [Yun. enmi] {az} is. plik sarlan krk. [DS] elemee, [Yun. elemida] {az} is. -* elemge. [DS] elem ek1 [eT. l-g-mek > ele-mek] gl. f. [-r] [-l(i), yor] 1. Tane veya toz hlinde bulunan maddeleri, kabasn incesinden ayrmak veya iindeki yabanc m addeleri ayklamak iin elek, kalbur, gzer gibi aralardan geirmek. 2. (Kii iin) snav, yarma veya hakknda aratrmalar yaparak en iyisini ve ie uygununu semek. 3. mecaz. yisini ktsnden ayklamak; gzden geirmek; semek. 4. Darda brakmak; kap dar etmek; hari tutmak. 5. plii elem geden geirip yum ak yapmak. 6. spor. Yenile nin yarma d kald bir karlamada rakibini yenerek yarma d brakmak. 7. argo. Elindeki paray tketmek; kumarda her eyini bitirmek. 8. argo. K umarda bir oyuncuyu makasa alarak btn parasn almak. 9. bsy. Elektronik sisteme aktarla-

ELE

elenge, [? elenge] {az/ is. 1. Kaslar hareket ettiren kaln sinir. 2. sf. Zayf; elimsiz. [DS] e le n ik , - i [ele-n-mek > ele-n-ik] {az} sf. Elenti. [DS] Elenika, [Yun. hellenik] (e'lenika) zl. is. 1. M o dem Yunanca. 2. cins. is. argo. Bir eyin en m kemmel biimi. 3. sf. Yunanistan ve Yunanllarla ilgili. 0 (bir eyin) elenikasn bilmek, O eyin en iyisini bilmek; o eyi ok iyi bilmek. elenme, [ele-n-me] is. 1. Eleme, ayklama iine u rama durumu. 2. spor. Karlamada yenilerek ya rmalarn bir st kategorisine katlamama, elenmek', [ele-n-mek] edil, f i [-ir] 1. zerinde veya hakknda elemek, ayklamak eylemi uygulanmak; elekten geirilmek. 2. Snavdan geirilmek; seime tabi tutulmak. 3. spor. Yarma d kalmak; yenil mek. elenmek2, [e-le-n-melc > e-len-mek] (ellenmek) {az} d n l.f [-ir] Alay etmek; elenmek. [DS] elense, [el+ense] is. spor. 1. Grete bir kolu rakibin boynuna geirip, dier el ba parm an grtlana ve dier drt parm a da enseye getirerek yaplan oyun. 2. mecaz. Karsndakinin zayf noktalarn bularak yenmeye ynelik hareket. 3. zfi. B ir eli kar sndakinin ensesinde olarak. S el ense ekmek, /. Grete rakibin bir elle ensesini, br elle de kolundan yakalayp ekerek drmek. 2. argo. Birini aldatarak kar salamak. || el ense etmek, (Pehlivanlar iin) birer ellerini rakibinin ensesine koyarak durmak, elen telen, [alan + (t)alan ?] {az} ikile. Darmada nk; ylckm. elenti1 [ele-melc > ele-ti] is. Tahl ve dier taneli , rnlerin elendikten sonra alta geen toz, ta ve krklarla kark ksm, elenti-, [? elenti] (az) is. Titreme; me. [DS] elepcek, -i [elep-ek ?] {az} is. 1. plik sarmakta kullanlan krk. 2. El ayak dolamas; tela. [DS] fi1 elepcei dolamak, {az} arp kalmak. [DS] elerti, [ereti > eler-ti] {az} is. Yerli yerine otur mam, yklmak zere olan eya. [DS] eleski, [el+eski] {az} is. M endil; el bezi. [DS] elest, [Ar. elest bi-rabbilcm (ben rabbiniz deil

eletiri, [ele--tir-mek > ele--tir-i] is. 1. Doru ve yanl, iyi ve kt veya gzel ve irkin ynlerini bulup gstermek amacyla bir kiiyi, bir nesneyi, bir eseri, bir konuyu inceleme ii; tenkit. 2. Bir e yin eksik ve yanllarm bulma gibi olumsuz nite likli yarglam a ii; tenkit. 3. Bir eyin doru olup olmadn, eer yanl varsa neler olduunu belir leyip ortaya koymaya ynelik ayrntl alma; kritik. 4. ed. Bir sanat ve edebiyat eserini deerlen dirme sanat. 5. Bir sanat ve edebiyat eserini deer lendirmek, aklamak ve daha iyi anlalmasn salamak amacyla meydana getirilmi yaz veya eser; tenkit; kritik. 6. fel. Bilginin temellerini, do ruluunu inceleme, snama ve yarglam a ii. eletirici1 [ele--tir-mek > eletir-ici] sf. Eletirme , zellii olan; eletiren; eletirmeye dayanan, fi1 eletirici felsefe, K ant'in kurduu, bilginin eleti rilmesine dayanan felsefe sistemi. eletirici2, [eletiri-ci] is. Eletiri yazan kimse; ele tirmen; eletirmeci; tenkiti; mnekkit. eletiricilik1 -i [eletir-ici-lik] is. 1. Eletirici olm a , durumu. 2. Eletiren kimseye zg tutum. eletiricilik2, -i [eletiri-ci-lik] is. 1. Eletiricinin yapt i; eletirmenlik; tenkitilik. 2. fel. Bilgiyi eletiren ve akln snrlarn belirlemeye alan Alman filozofu K antn felsefesi; eletirici felsefe; eletirimcilik; kritisizm; intikadiye. eletirilme, [ele--tir-il-me] is. Eletiriye urama; eletirilmek eylemi, eletirilm ek, [ele--tir-il-mek] edil, fi [-ir] Eletiriye uramak; hakknda eletiri yaplmak, eletirim, [ele--tir-im] is. fel. Bilginin eletirilmesi gr; kritisizm, eletirimci, [ele--tir-im-ci] sf. fel. Bilginin eletiril mesi gr ile ilgili olan veya bu gr destekle yen. eletirimcilik, -i [ele--tir-im-ci-lik] is. fel. Bilgiyi eletiren ve akln snrlarm belirlemeye alan Alman filozofu K antm felsefesi; eletirici felsefe; eletiricilik; kritisizm, eletirme, [ele--tir-me] is. 1. Eletiri yapma; tenkit etme. 2. Eletirme sonucu meydana getirilmi yaz veya eser; tenkit; kritik, miyim?) c~JI] {OsT} is. nsan ruhlarnn yaratld eletirmeci, [ele--tir-me-ci] is. Eletiren; eletiri ya zaman. S elest bezmi, {OsT} isi. A lla h n ruhlar pan kimse; eletirmen; tenkiti; mnekkit, yarattktan sonra onlar toplayp Ben sizin Rabb - eletirmecilik, -i [ele--tir-me-ci-lik] is. Eletirme iniz deil miyim? " diye sorduu ve ruhlarn da Ecinin yapt i; eletirmenlik; tenkitilik; m nek vet, Rabb im izsin!" cevabn verdikleri toplant. kitlik. elemek', [ula-mak > ele-mek] / az} dnl. fi. [-ir] eletirmek, [ele--tir-mek] gl. fi. [-ir] 1. Birini veya 1. Ulamak; varmak. 2. Yetimek; tutmak, bir eyi inceleyerek onun eksik, yanl veya doru, elemek, [ele--mek > ele--mek] (e.jemek) {az} gzel olan yanlarn ortaya koymak; tenkit etmek; dnl. fi. [-ir] 1. Yatp dinlenmek. 2. Durup bekle kritik etmek, (1942). 2. Bir sanat veya edebiyat mek; oturmak. [DS] eserini biim ve ierik gibi alardan deerlendire eletirel, [ele--tir-mek > ele--tir-el] sf. Eletiri ni rek ortaya bir gr sunmak; tenkit etmek; kritik telii tayan; tenkidi. etmek.

ELE

M RSO M . o elfene, [Far. harf-ane (esnafa)] {az} is. M asraflar birletirerek yaplan kr ziyafeti. [DS] elfeden, [Yun. erpedni] {az} is. Sicim; kaln ip. [DS] elfeten, [eflatun] {az} is. Eflatun; eflatun rengi. [DS] elfide, [? elfde] {az} sf. 1. Beceriksiz; tembel. 2. Babo. [DS] elfirak , [Ar. el-frk Jlyl] (elfra:k) {OsT} nl. Elved anlam nda ayrlk sz. elliy e1 [Ar. e lf (bin) > elfyye 4_J)I] {OsT} is. ed. Bin , beyitlik manzume. elfiye2, [Ar. elifi => elifye] {az} is. Eskiden yksek tabakadan olanlarn giydii dizden yukars geni pantolon; elifi alvar, elg, [elg / elig] {eT} is. Elli; 50. [ETY] elgadim , [Ar. el-kadm] {az} zfi. Her zaman; teden beri. [DS] elganem , [Ar. el-anem (koyun)\ {az} sf. 1. Olur olmaz her eye karmayan; elinden bir ktlk gelmeyen. 2. Uysal; uslu. 3. Beceriksiz; tembel. [DS] elganim , [Ar. el-anem] {az} is. -+ elganem. [DS] elgar, [eT. lgar] {az} is. 1. vme. 2. Koma. [DS] -elge, [-al-ga / -elge] yap. e. -* -alga. elgek, [elge-mek > elgek] {eT} is. Elek, elgelm ek, [elge-mek > elge-l-mek] {eT} edil, fi [-r] Elenmek. [DLT] elgem ek, [el-ge-mek] (elge:mek) {eT} gl. fi. [-r] 1. Elemek; elekten geirmek [Gabain] [DLT] 2. Bir eyin arasna bir ey sokmak; sktrmak. [EUTS] elgenm ek, [elge-n-mek] {eT} dnl. fi', [-r] Kendisi iin elemek. [DLT] elgem ek, [elge--mek] {eT} ite, fi. [-r] Elemekte yardm ve yar etmek; birlikte elemek. [DLT] elgetm ek, [elge-t-mek] {eT} gl. fi. [-r] Eletmek. [DLT] e lg in 1 [eT. yelgin [Clauson] > elgin ,jS3l / j^ ll] sf. 1. , Evinden, yurdundan uzak dm, gurbette yaa yan. 2. Yabanc; garip. 3. {eT} Yolcu; misafir. [ETY] 4. {eAT} ciz; miskin; sefil. S elgin elgin, {eAT} Miskin miskin. elgin2, [el-gin] {az} sf. Cimri. [DS] elgincilik, -i [ng. Lord Elgin (19. yy. da ngilte r e nin stanbul elisi iken Atina P arthenonunun kabartmalarn British Musem a karan) > elginci-lik] is. Sanat eseri kaakl yapm a ii. elgirim , [el+gir-im] {az} is. 1. Vasilik; velayet. 2. Vasi. [DS] elgit, [? elgit / elkit / elkt] {az} sf. 1. Beceriksiz; tembel. 2. Kimsesiz; garip. [DS] elguvan, [Far. eravn] {az} is. Erguvan. [DS]

eletirm eli, [ele--tir-me-li] sf. 1. Eletirme ile ilgili; tenkidi. 2. Eletirmeye dayanan; eletirme zerine kurulu; eletirel; tenkitli, eletirm en, [ele--tir-men] is. Eletiri yapan ve yazan kimse; eletirmeci; tenkiti; mnekkit, (1942). eletirm enlik, -i [ele--tir-men-lilc] is. Eletirmenin ii; eletiricilik; tenkitilik; mnekkitlik. eletm ek, [el / 1 > l-et-m ek {eT} {eAT} {az} gl. fi [-r] letmek; tamak; gtrmek. [ETY] eletm i, [l (kabile) + et-mi] {eT} sf. Kabileleri r gtlemi. [ETY] elevator, [Fr. lvator] is. ine konulan tahllar ka rtrlm ak suretiyle devaml havalandrlan byk tahl silolar. elevatr, [Fr. lvateur] is. 1. Kaldrc. 2. dnz. Ge mileri mekanik usullerle kaldran aygt. 3. Kuyu am a ilerinde borular ularndan yakalayarak ekmeye yarar kelepeli balk. 4. Otomobillerde yakt deposundan gelen yakt karbratre ulatr m ak zere hazr bulunduran kk hazne; besleme haznesi. 5. Saman ynlarm yukar tam aya yarar hareketli bant, elevay, [el+ ay+vay ? / Ar. el-ahmak] {az} sf. 1. Be ceriksiz; tembel. 2. Babo. 3. Ahmak, elevcik, -i [el / l +ev-cik] {az} is. 1. Balarda yam urdan korunm ak iin toprak harla yaplan kk kulbe; tek katl ev. 2. al rpdan yaplan beki kulbesi, elevetsiz, [elevet-siz?] {az} sf. Szn bilmez; huy suz. [DS] elez, -zzi [Ar. lezzet > elezz Ali] {OsT) sf. Daha lez zetli; ok lezzetli. S elezz-i e tim e, {OsT} Yemek lerin en lezzetlisi. elezelenm ek, [eneze-le-n-mek [Tietze]] dnl. f. [-ir] 1. Zayflamak. 2. Kaytarmak, elezim ek, [eneze > elez-i-mek] {az} gl. fi [-r] H e yecanlanmak; korkmak. [DS] elezer, [el (yabanc) + ez-er] sf. Sadist, elezerlik, -i el (yabanc) + ez-er-lik] is. Sadist olma durumu. elf, [Ar. e lf < _J1] {OsT} sf. 1. Bin. 2. ok byk mik tar. S elf-i evvel, {OsT} Hicretten sonraki ilk bin y l.|| elf-i san, {OsT} Hicretten sonraki ikinci bin yl. elfaf, [Ar. liff (kalabalk) > elfaf silili] (elfa:fi) {OsT} is. Dallar birbirine girmi aalar; birbirine dolak fidanlar. elfaz, [Ar. lafz (sz) > elfaz ilill] (elfa:z) {OsT} is.

Szler; kelimeler, fi1 elfz- m tereke, {OsT} dbl. 1. Birden ok anlam olan kelimeler. 2. Birden ok , dilde kullanlan kelimeler; ortak kelimeler.|| elfaz- e lh a b 1 [Ar. el-hb v ^ l ] (elha.b) {OsT} is. ki tepe ya da kayalk yer'arasndaki geitler; boazlar. m terad ife, {OsT} dbl. E anlaml kelimeler.

IM E tM

1421

EL

elhab2, [Ar. habt (sessizlik sevgisi) > el-habt _i-l] {OsT} is. En uzun sre susabilenin kazand bir ocuk oyunu. 8 elh ab bo zm ak , {OsT} Sessizlii bozmak; susmamak. elhac, [Ar. hcc (kutsal ziyaret) > el-hcc (elha:c) {OsT} is. K beyi yolunca gre ziyaret etmi kimse; hac. elhak, -kk [Ar. el-halk J-I] {OsT} zf. Gerekten; dorusu. elhl, -li [Ar. el-hl J-l] (elha.l) {OsT} zf. imdi; imdiki durumda; henz; hl, elham dlillah, [Ar. el-hamd lillh JJ.uJ-1] (elhamdlill:h) {OsT} nl. A llaha ham t olsun; A llaha kr. elhamr, [Ar. el-hamr hamur; mayal hamur, elhan, [Ar. lahn (name) > elhn jU-l] (elha:n) {OsT} is. Nameler; ezgiler. S elhn- s r r, {OsT} Se vin nameleri.\\ elhn- tu y r, {OsT} K u cvltla r. elhan, [el + Far. hvn (sofra)] {az} sf. Obur. [DS] elhasl, [Ar. el-hl J-^L-I] (elha.sl) {OsT} zf. 1. So nu olarak. 2. Ksacas. 3. Szn ksas, elhaz, [Ar. lahz > elhz U-I] (elha:z) {OsT} is. Gz ucu ile baklar, t? elhz- dil-fir-ne, {OsT} G nl aldatrcasna yan baklar. elhazer, [Ar. el-hazer j - l] {OsT} nl. Sakn ha! <3 El-hazer m in es-srikn. H rszlardan saknnz. elheva, [Ar. el-hev (elheva:) {OsT} is. g k b. Herkl takm yldznn altnda zincir biiminde sralanm yldz kmesi, elhkm lillahi, [Ar. el-hkm li-llhi -> ~i-l] (elJJ hbn lill:hi) {OsT} nl. Bu konuda yarg A llaha aittir; hkmn Allah versin.. -eli1 [-al / -eli / -y-al, -y-eli] yap. e. -* -al. {eAT} ,
(ayn).

{OsT} {az} is. Ekimi

elicek2, -i [eli-cek] {az} is. Ele avuca smaz k k ocuk. eliin, [el+iin ?] {az} is. K y halknn i ortakl; karlkl yardm; imece. [DS] elif1 [Ar. elif ' ] {OsT} is. 1. Arap alfabesinin ilk , harfi. 2. Ebcet hesabnda bir'e denk gelen harf. 3. lk; balang. 4. ta sv f A llahn mutlak varlnn iareti. 5. Evlenmemi kimse; mcerret; boydak. fi1 elif bilm ez, Okumas yazm as yok. || elif ekm ek, 1. Okurken e lif harfini uzun sylemek. 2. Yazarken elin tek hareketi ile elifi yazp tamamlamak.|| elif gibi, 1. Dimdik; dosdoru. 2. ince uzun boylu.\\ elifi elifine, Tastamam; noksansz; tamam tam a mna; noktas noktasna.\\ E lifi grse m ertek sa n m ak, I. Cahillik, bilgisizlik. 2. Bilgisiz olmasna ramen bilgilik taslamak.|| elif-i iklm , {OsT}Yedi iklimin ilki; ekvator iklimi,|| elif-i kfiyn, {OsT} K f yazs ile yazlan elif.|| elif-i m ak s re, {OsT} Baz Arapa kelimelerin sonunda bulunan ve ya harfi ile gsterilen elifi\\ elif-i m em dde, {OsT} Uzun okunan elif. || elifine k a d a r, Son snrna ka dar]] elifini bilm em ek, Bir konunun en temel bil gisinden bile yoksun olmak.|| eliften y eye k a d a r, Batan sona kadar; a dan z e .|| elif yazm a, ki y kan arasna Allah kelimesinin ilk harfi olan e li f i sem bol olarak yazma. elif2, [Ar. lfet > elf _iJI] (e lif) {OsT} sf. 1. Allan ey. 2. Alm; alk. 3. Tandk; bildik; aina, elifba, [Ar. elif + b / elif+be LiJI / vill] (elifba:) {OsT} is. 1. Arap alfabesi. 2. Arap yazsn kullan maya baladktan sonraki otuz harflik Trk alfa besi. 3. Arap harflerinin okunuunu, seslerini re ten ders, kitap. 4. mecaz. Bir iin balangc. 5. Bir rg motifi. elifi, [Ar. elifi )5 '] (elifi:) {OsT} sf. 1. E lif biiminde _ iJ olan; dimdik. 2. Dz geni izgelerle sslenmi kuma. S elifi alv ar, {OsT} tar. K esim i pantolona benzer bir tr alvar.|| elifi nem ed, {OsT} tasvf. M evlevi dervilerin kulland bir tr kee kemer.\\ elifi ta, {OsT} tasvf. Bektai dervilerinin giydii drt dilimli ve uzun bir tr klah. eliflem ek, [elif-le-melc] gl. fi [-r] [-l(i)-yorJ 1. Dzeltmek; dorultmak. 2. Dzgnce uzatmak, elifii, [elif-li] sf. zerinde elif iareti bulunan. S elifli k iraz, zerinde koyu krmz bir izgi bulu nan bir tr kiraz. elig, [ellig / elig] {eT} is. 1. El. [DLT] [ETY] [EUTS] [Gabain] [Tekin] [Ylaek] [KPy.] 2. Elli; 50. [DLT] [EUTS] [ETY] [Gabain] [Tekin] elige, [elig-e] {eT} sf. Elli kadar; elli civarnda. [ETY] eligi, [el-ig-] (eligi:) {eT} is. Arac; eli, eligi er, {eT} Memur. [EUTS] eliglig, [el-ig-lig] {eT} sf. (Belirtilen biim de) eli olan; ... elli. [DLT]

-eli2, [-eli] {az} yap e. Soy sop, aile anlam katan yapm eki; -gil. [DS] daym eli (daymgil) elibba, [Ar. lebb > elibb Ul] (elibba:) {OsT} is. Akll ve olgun kiiler, elice, [el-ce / eli-ce / elli-ce] {az} is. 1. Y a tavas. 2. Kazan. [DS] elicek1 -i [el-cek / ele-cek / eli-cek] {az} is. 1. , plik bklen krn el ile tutulan yeri. 2. El de irmenini evirmek iin el ile tutulan yer. 3. Bo yunduruun ileri gitmesini engellemek iin taklan aa. 4. Y ayk tokma. 5. Bulgur ekme talarnn arasna konulan delikli aa paralar. 6. krk. [DS]

EL

o ir a r ic tS M .
elindesizlik, -i [el-i-(n)de-siz-lik] is. fel. Ahlak gerekircilik; kadercilik, elinin k r , [l-n-n + Far. gr + T. - / Ar. ehl (yakn) + Far. gr (mezar) => ehl-in gr- (yakn larndan bir lnn mezar)] nl. 1. (Asl anlam) "Senin lnn mezarna ... ya p a rm . anlamna gelen bir svg sz. 2. Bktrc sorularla bunaltan birine, artk bu tr sorulan sormaktan vazgemesini ikaz etm ek iin sylenen sz. elin k r , [eli-n+kr-] {az} is. Byk ocaklarda kullanlan bir tr sacaya. [ D S ] elinle, [el-i-n + ile] {eAT} zf. Eliyle, elinsaf, [Ar. el-insf ^iUai'il] ( e linsa:f) {OsT} nl. n saf edin; adil davrann; biraz olsun acyn, elips, [Yun. elleipsis (yokluk) > Fr. ellipse] is. mat. ki bakm ekseni olan, odak noktalarndan uzak lklar toplam deimeyen noktalarn geometrik yerini gsteren kapal dzlem eri, elipsoidal, -li [Fr. ellipsodal] sf. mat. 1. Elipsoitle il gili. 2. Elipsoide benzeyen, elipsoit, -di [Fr. ellipsode] sf. 1. Elipse benzer. 2. is. mat. Sabit uzunluktaki ekseni etrafnda dnen, br ekseni de dnme dzlem ine gre dik bir dzlem iinde izili ayl merkezli baka bir elipsin yara pnn btn deerlerini alabilen deiken bir elipsin m eydana getirdii ikinci dereceden kapal yzey, eliptik, -i [Fr. elliptique] sf. 1. Elips ile ilgili. 2. Elips biiminde. S elip tik geom etri, B ir noktadan baka bir noktaya doru izilemedii, bir genin i alar toplamnn I8 0 den byk olduu, klit i olmayan geometri. elit, [Fr. lite] sf. Sekin ve tem iz bir soydan gelen, stn zellikleri nedeniyle benzerlerinden ne ge mi olan; sekin; mmtaz, elitm ek, [il / l (n; nce) > let-mek / lit-malc / ltmek] {eT} gl. fi 1. lerletmek. [ K 2. Gtr P mek; iletmek; sevk etmek. [ K P 3. Ge tirmek. [ E U T S ] e litra, [Yun. elytron (kn) > Fr. lytre] is. zool. Km kanatl bceklerde kvrlan arka kanada k lf grevi gren sertlemi n kanat. eliy, -yyi [Ar. eliyy J l ] {OsT} sf. (Kii iin) ok ye min eden. eliyazubillah, [Ar. el-iyzu bi-llh < . LJ] (eliya;Jl!L zbill:h) {OsT} nl. A llaha snrm; Allah gs termesin! eliz, [Far. elz jJI] (eli:z) {OsT} is. 1. Tekme; ifte. 2. Srama. eliza, [ng. enzyme linked immuno-sorbent assay > elisa] is. ksalt. Enzim den kaynaklanan baklk ykc etkenlerin aratrlmas. 0 eliza testi, tp. A ID S virsnn bulunup bulunmadn tespit et mekte kullanlan bir tarama yntemi.

eliglik, [el-ig-lik] {eT} is. Eldiven; ellik. [DLT] eli, [el+i(i)] {az} is. Yn eirmeye yarayan el arac; kirmen; i. -elik, [-alk / -elik] {eAT} ek. e. -a!k. elik 1 -i [elik] {eT} is. 1. Geyik. [ETY] [Yknek] 2, , Evcil olmayan; yabani. [ETY] 3. Yabani kei; da keisi, {az} (ayn) [Gabain] 0 elik yola, {az} K ei yolu; patika. \\ eik yoncas, {az} Ormanlarda yetien bir tr yonca. elik2, -i [eT. elig > elik] {az} is. Kaldra. [DS] eliki, [elik-i] {az} sf. Beik sallayan. [DS] elik d rm ek , [el-ik-dr-mek / aip getrmek [Tietze]] dUjjS3l] {eAT} 1. Eline almak. 2. M lkiyetine ge irmek. 3. Elde etmek; ele geirmek eliklem ek1, [elg-l-mek / elik-l-mek] {eT} g l fi. A lay etmek; elenmek. [ D L T ] eliklem ek2, [eT. elig (el) > elig-le-mek > elik-lemek] {az} gl. fi. [-r] [-l(i)-yor] 1. Anasz babasz ocuu evlat edinmek. 2. Yetitirmek; bytmek. 3. Beslemek. 4. g sz.f. (Ana karnndaki yavru iin) bymek. elikli, [elik-li / eliy-li] {az} sf. Besili. [DS] elik m ek 1 [el (yabanc) > el-ik-m ek <LS31] gl. f . [, ()irj {az} 1. Yabanc saymak; yabanc gz ile bakmak. 2. dnl. f. {eAT} {az} Utanmak; skl mak. 3. {eAT} {az} ekinmek. 4. {eAT} Bunalmak; bizar olmak. 5. {az} Bir yere gitmekten veya bir i yapmaktan enmek. [DS] elikm ek,2 [el-ik-mek] {az} dnl. f. [-ir] rilemek; bymek. [DS] elikoynunda, [el-i+koynu-n-da] {az} sf. 1. (Kii iin) utanga; sklgan. 2. Dnceli; dalgm. [DS] elil, [Ar. all] {az} sf. Kr. [DS] -elim , [-alm / -elim] ek. e. -* -alm. {eT} (ayn) elim 1 [Ar. elem (znt) > elim / elime , / <u>JI] (eli.m) {OsT} sf. 1. ok ackl; ok zc. 2. Ar ve ac veren. elim 2, [Ar. ilm => ilim > lim] {az} is. Bilim, elim ba, [el-im+ba] {az} 1. Teslim olma; ba eme. 2. (ocuk oyunlarnda) zr dileyerek ksa bir sre oyun d kalma ve bunu bildirme sz.
[ D S ]

y .

y ]

elim ine, [Lat. liminre (eik dnda) > Fr. liminer] sf. Ayrlm, elenmi; karlm. 0 elim ine et m ek, I. Bir kimseyi bir topluluktan veya bir eyi btnden ayrp karmak; listeden karmak. 2. Sradan karmak; bertaraf etmek; elemek. elincek, [yel-in-cek ? elincek ?] {az} is. Salncak.
[ D S ]

elinden, [el-i-n den] zf. Yznden; sebebiyle, elindelik, [el-i-(n)de-lik] is. fel. Kiinin davranlar n ve eylemlerini kendi arzusu ile gerekletirebilir olm a durumu; seme yetisi; irade-i cziye; zgr lk.

r a

1423

ELL

elkab, [Ar. lakab > elkab

(elka:b) {OsT} is. La

ellelem , [Ar. Allh a'lem (Allah daha bilicidir) aJJI (*!&'] {az} nl. -* ellehem. [DS] ellem, [Ar. Allh a'lem (Allah daha bilicidir) ,4*1] {az} nl. -* ellehem. [DS] elleme, [el-le-me] is. 1. El ile dokunma; ellemek ey lemi. 2. {az} Taze incir. [DS] 3. {az} Kestane. [DS] 4. {az} Kuru incirin ikinci kalitesi. [DS] 5. {az} Tek elle atlabilen byk ta. [DS] 6. {az} Atn n ayaklarn birbirine arparak gitmesi. 7. A tn drt nala gitmesi. 8. {az} sf. Elle tek tek ince lenerek seilmi, ayrlm olan; elden geirilmi; iyi. [DS] 9. {az} ki yzl; dnek. [DS] ellem ek 1 [el-le-mek] gl. fi [-r] [-l(i)-yor] 1. El ile , dokunmak; eli ile yoklamak. 2. zerinde almak. 3. {az} Yapmak; etmek. [DS] 4. Bir yerin veya eyin dzenini kartrmak; alt st etmek; bozmak. 5. yapan birine mdahale etmek; karmak. 6. (Kadn, kza) elle sarkntlk etmek; zorla cinsel ilikide bulunmak. 7. {az} (D am iin) aktarmak. [DS] S ellem ek kllem ek, 1. Elinde evirip evir mek. 2. Harcamak; bitirmek; tketmek. 3. Kala gz arasnda olumsuz anlamda kullanmak; zarara sokmak. ellem ek2, [el-le-mek / el-le-mek] {eT} gl. fi. [-r] Devlet sahibi, yurt sahibi klmak. [ETY] ellenm e, [el-le-n-me] is. 1. El ile dokunulma; ellen mek eylemi. 2. Ayklanma, ellenm ek, [el-le-n-mek] edil, fi [-ir] 1. El ile doku nulmak; yoklanmak. 2. Kartrlmak; bozulmak. 3. (Kadn, kz iin) kendisi ile cinsel ilikide bulu nulmak. 5 1 ellenm i dillenm i, 1. Kullanlm, el den geirilmi. 2. (Kadn, kz iin) iffetsizlii her kese bilinen. ellenm i, [elle-n-mek > elle-n-mi] sf. 1. El ile doku nulmu. 2. Kullanlm; mstamel. 3. gnl. (Kz iin) bakire olmayan, elle, [el-le--mek > el-le-] {az} is. 1. Komularn birbirine tarla almalarnda yardm; imece. 2. Komusuna zarar veren ocuk. [DS] ellem e1 [el-le--me] is. 1. Birbirinin elini tutma; el , lem ek eylemi. 2. {az} Tokalama. [DS] 3. {az} El akas. [DS] ellem e2, [el-le--me] {az} is. Dava. [DS] ellem ek1 [el-le--mek dUidJI] ite, f i [-ir] 1. B ir , birinin elini tutmak. 2. Elle itierek akalamak. 3. Al veri srasnda el tutuarak pazarlk etmek. 4. {eAT} {OsT} Hayrlamak iin el skarak sallamak. 5. El skarak selamlamak; el skmak; tokala mak. 6. {az} Ar bir eyi kaldrm ak iin birden ok kii el ele tutumak. 7. {az} Birbirine yadmda bulunmak; yardmlamak. [DS] 8. Birbirinin elini skarak g denemesi yapmak. 9. {eAT} {OsT} K av gaya tutumak; savaa girimek. 10. {az} (Eler dil

kaplar; unvanlar. 0 elkab- resm iye, {OsT} tar. Hkmdarlardan itibaren btn resm grevlilerin yazm a ve grmelerde rtbe ve derecelerine g re kullandklar unvanlar. E lkasait, [Kurucusu Elkasai > elkasait] is. Ruh g ne inanan ve Yahudilie uymay zorunlu sayan, ikinci ve nc asrda l D eniz evresinde yaa yan bir Yahudi-Hristiyan topluluu; Sampseen. elken, [Ar. elken jSl] {OsT} sf. Konumasnda tu tukluk, kekemelik olan; kekeme, elket, [Yun. elekhti] {az} is. -* eleget. [DS] elkna, [el+kma / el+kma-s-] {az} is. Kna gecesi. [DS] elkssa, [Ar. el-la <wai)r] {OsT} zf. Uzun szn ksas; ksaca; ksa olarak. elkin1, [yel-gin > el-kin j ^ 1 {eT} sf. 1. Koan; yeli] ci. 2. Konuk; misafir; yolcu; seyyah. [DLT] 3. {eAT} Garip; ciz; miskin; sefil. 4. {az} Arsz; yaramaz; mark. [DS] elkin2, [elk-in ?] {az} is. A llaha yalvar. [DS] elkit, [el+kt / elkit / elgit ?] {az} sf. 1. Tembel. 2. Beceriksiz. 3. Ehlidekileri kaybettii iin i yapa maz hle gelen. 4. Kskan. 5. Kendisinden hibir ey alnamayan; cimri. 0 elki etm ek, {az} 1. Bek letmek. 2. Savsaklamak. 3. iten alkoymak. elkoca, [el+koca / elhoca ?] {az} is. ulluk. [DS] ellak, - [Ar. allak => ellak] {az} sf. Geveze; la f ebesi. [DS] elleg, [el-lig / el-leg] {eT} is. D evlet bakan; kral; hnkr. [KPy.] elleham, [Ar. Allh a'lem (Allah daha bilicidir) jvltl] {az} nl. -+ ellehem. ellefi, [Ar. 'a ll f (zahireci) => ellef-i] {az} is. Buday, arpa vb. tahllar kalburdan geirerek te mizleyen. [DS] ellehem, [Ar. Allh a'lem (Allah daha bilicidir aI |J*t] {az} nl. 1. Dorusunu A llah bilir; Allah daha iyisini bilir. 2. Herhlde. [DS] ellehgarik, [Allah+gayri ?] (ellehga.rik) {az} nl. Vah vah; yazk oldu! ellek,2 -i [el-le-mek > el-le-k] {az} sf. Ellenmi; elle dokunulmu; ok el demi, S ellek bllek, {az} Karm akark; allak bullak. [DS] ellek1 -i [el-le-mek > el-le-k] {az} sf. 1. (ocuk , iin) her eye el sren; ok yaramaz. 2. Becerikli; eli abuk. 3. Zeki; akll; anlayl. ellek3, -i [Ar. 'allk => ellak] {az} sf. 1. Geveze; laf ebesi; boboaz. 2. ki yzl; yalanc; dnek. 3. (Kadn iin) oynak; cilveli; fahie. [DS]

ELL

I H IC E M .
luk; kalabalk {az} (ayn). [DS] 2. {az} Ev halk. [DS] S ellii kt, {az} Grgsz. [DS]j| ellik billik (birlik), {az} Hep birlikte. [DS] ellik3, -i [el-lik dUJI] is. 1. {OsT} Hkm srme; beylik. 2. {az} Hkmet kona; devlet dairesi. [DS] ellik6, -i [el-lik] {az} sf. 1. Ayn mem leketten olan; hemehri. 2. Ayn yerde oturan. [DS] ellik7, -i [Yun. khelikhi] {az} is. K aydrak oyu nunda atlan byk ta. [DS] elliki, [ellik-i] {az} sf. Sz gtrp getiren; kovucu. [DS] elliklem e, [ellik-le-me] {az} is. 1. Ekin bierken elin tutabildii kadar ekini avcu iine alma. 2. Ekin destesi. [DS] elliklem e, [ellik-le--me] {az} is. Ekin bien rgat larn bir sraya geerek ayn yne doru orak sal lamalar. [DS] elliksiz, [eT. ellig > ellik-siz] {az} sf. 1. Issz; tenha. 2. (Kii iin) bakalar ile konuup grme gerei duymayan. [DS] ellilik, -i [elli-lik] sf. 1. Ya elliye yalcn olan; elli yalarnda. 2. Elli lira deerinde olan para, fi1 elli lik m edrese, G ndelik creti elli ake olan mder rislerin grev yapt medrese. ellinci, [elli-n-ci] sf. Sras ve yeri elli says ile belirlenen. ellier, [elli--er] sf. 1. Paylatrmada her birine elli adet den. 2. H er biri elli adetlik kmeler hlinde olan. S ellier ellier, E lli birimden meydana gel mi bekler hlinde. ell, [el-l / el-li] {eAT} sf. Eli olan; elli. S ell elinde, {eAT} K endi elinde; z elinde. elm a 1, [eT. al-m -la [Brockelmann] > almla > alma > elma ILI] is. 1. bot. Glgillerden, pembe veya beyaz iekli, oval ve kenar dili yaprakl, kumlu ve killi alanlarda yetien pek ok eidi bulunan bir meyve aac, (Pirus mals). 2. Bu bitkinin parlak kabuklu, sert ve sulu, tad tatldan m ayhoa kadar deien, gevrek dokulu, ho kokulu, kk ekir dekli meyvesi. <3 elm a a, {eAT} Elm a ile yaplan bir yemek. || elm a als, {az} bot. Ada ay. [DS]|| elm a ay, Kristalletirilm i elma z suyuna scak su eklemek suretiyle elde edilen bir tr scak ie cek]] elm a eei, {az} Yksek dallardaki elmalar toplamakta kullanlan ayakl merdiven. [DS]|| elm a gibi, (Yanak iin) krmz. || elm a kom posto su, mutf. Kabuu soyulup dilimlenmi elmay e kerli suda kaynatm ak suretiyle elde edilen souk iecek.\\ elm a k rk , Tilki postunun yanak ksmla rndan yaplm krk. || elm a sirkesi, mutf. Elma suyundan retilmi, keskinlii az olan sirke. || elm a suyu, mutf. Elm ann sklmas ile elde edilen bir tr souk iecek. || elm a a ra b , Elm a rasnn maya-

iin) cinsel istek uyandrm ak zere birbirini kar lkl olarak okamak. 11. {az} ocuk oyunlarnda e semek. [DS] ellem ek2, [il-i-mek] {az} dnl.f. [-ir] 1. limek; dokunmak. 2. Uramak; didinmek. [DS] elli1 [eT. elig / ellig / ilig > elli] is. 1. Krk dokuzdan , sonra ve elli birden nce gelen say. 2. Be kere on eden saynn ad. 3. Bu sayy gsteren rakam; 50, L. S elli alt, 1. Yemi iskelesinde belediye hizmet lerini gren yenieriler. 2. argo. Toka; am ar.]| elli ba, /. {eAT} Elli kiilik asker birliin komutam. 2. {az} Oyun grubunun bakan,|| elli sekiz, argo. H omoseksel erkek; ibne. (Arap harfleri ile yazla rak zerine dz bir izgi ekilen 58 rakam cinsel iliki pozisyonu alm edilgin ecinsel erkee benzetildiinden.) elli2, [el-li] sf. 1. Eli olan; el sahibi. 2. Eli belirtilen nitelikte olan. 3. {az} mecaz. Sz geer; saygn. 4. {az} B ir ite ilgisi olan; ilgilenen. [DS] 5. {az} (Hayvan iin) insandan kamayan; insana alkn. [DS] 6. {az} is. Ekmei tandrda piirm ekte kulla nlan ara; piirge. [DS] S elli ayakl, {az} 1. Eli aya tutan. 2. alkan ve becerikli. [DS]|| elli goll (kollu), {az} Gl kuvvetli. [DS]|| elli ol m ak , {az} 1. Anlam al olmak. 2. Bakasnn ol mak. [DS] ellice, [elli-ce] {az} is. 1. Ya tavas. 2. Kulplu kk tencere. 3. Kk sepet. [DS] ellici, [elli-ci] is. rnn yarsna tarlada alan ii; yarc. ellig, [el-lig / el-lig] (e:llig) {eT} sf. 1. Devleti olan; devlet sahibi; yurt sahibi, devletli. [Tekin] [ETY] 2. D evlet bakan; kral; hnkr. [KPy.] ellik1 -i [el-lik dUJI] {az} is. 1. {eAT} {OsT'} Eldi , ven. 2. Ekin bierken giyilen bir tahtadan yaplma bir tr eldiven. 3. Yelken dikerken kullanlan ma den bir yks bulunan mein eldiven. 4. p kesmesin diye yemenicilerin parmaklarna geir dikleri m ein parmaklk. 5. Parm ak ucu. [DS] S ellik orab, {az} Eldiven. [DS] ellik2, -i [el-lik] {az} is. 1. Herhangi bir el aletinin elle tutulacak yeri; tutamak; elcek. 2. Elma, armut gibi meyveleri toplamakta kullanlan ara. 3. Ora n azna biilecek ekinleri getiren ara. 4. Biil mi ekin demeti; deste. [DS] S ellik alt, {az} E kin bierken bir elin ald kadar toplanan sap. [DS] ellik3, -i [el-lik] sf. 1. El ile ilgili; yabanclara ili kin; bakalar iin yaplan. 2. Genel. 3. {az} Ya banc. [DS] 4. {az} is. Tercman. [DS] 0 ellik gn lk, {az} Dn, bayram vb. gibi toplanlan yer lerde giyilm ek zere yaplm elbise; yabanlk; adamlk. [DS]j| ellik sllk etm ek, {az} Bouna harcamak; ziyan etmek. [DS] ellik4, -i [eT. ellig] {eAT} is. 1. Halk; insanlar; toplu

1 1 M

. 1425

ELP

larmas ile elde edilen arap. || elm a ekeri, Boya katlm elma pekm ezine batrlarak d ekerlen mi ve bir ubua takl olarak satlan elma. || elm a u ru b u , mutf. Elma suyunun kestirilmesi ile elde edilen urup.|| elm a ya, ecz. Adaaynn (Salvia triloba) yaprak ve ieklerinden dam tm ak suretiy le elde edilen ve halk hekimliinde ter kesici, idrar artrc olarak kullanlan uucu ya. elm a1, -a [Ar. elm a' / elm a' I / ^ 1 ] {OsT} sf. (Kii iin) ok zeki ve anlayl, elm aba, [elma+ba] is. 1. zool. Su otlar ve yumuakalarla beslenen, kamlar arasnda yuvalanan, ba pas kzl renkte bir av kuu; tepeli dalg, (Aythya ferina). 2. {az} Krm z bal, byk bir ar eidi; eek ars. [DS] 0 elm aba tfei, {az} Az taraf geni ve kabark, akm ak taraf dar olan av tfei. [DS] elm ack, - [elma-ck] sf. 1. Kk elma. 2. is. anat. Yzde yanak ile gz arasnda yer alan biraz knt l blm. 3. {az} zool. Saka kuu. [DS] 0 elm ack kemii, anat. Yzde yanak ile gz ukuru arasnda knt oluturan kemik. elmacksz, [elmaclc-sz] {az} sf. (A t iin) elmack kemiklerinden biri ya da ikisi de olmayan. [DS] elm adanlk, - [elma + Far. -dan + T. -lk (elma ko nacak yer)] {az} is. Odalarn kelerine aldan yaplan kk raf. [DS] elmah, [Ar. elm ah / elm ah / ^^>1] {OsT} sf. (Kii iin) her grd eyi aratrmaya ve incelemeye merak duyan. elmalk, - [elma-lk] is. 1. Elm a bahesi. 2. Elma konulan ve saklanan yer. 3. {az} Odalarda duvara boydan boya yaplan ve zerine sahan, bardak vb. konulan raf. [DS] 4. sf. (Yer iin) elm a yetitirmeye uygun veya bu i iin ayrlm. 0 elm alk ba, {az} Ocan st tarafnda kandil, kibrit vb. gibi aralar koym ak iin yaplm knt. [DS] elmas, [Yun. admas > Ar. / Far. elmas (el ma: s) {OsT} is. 1. ok sert fakat abuk krlr, renk siz ve saydam, billurlam saf karbon. 2. M cev her olarak kullanlan saydam kymetli ta. 3. Cam kesmeye yarayan ucu elmasl keski. 4. sf. Elmasla sslenmi; elmasl. 5. mecaz. ok deerli, stn nitelikli. 6. {az} Pem be renk. [DS] 7. {az} Eflatun rengi. [DS] 8. nl. (1. teklik kii iyelik ekiyle) sevi len birine hitap sz. 0 elm as gibi, ok temiz ve deerli.|| elm s- h l-d r, {OsT} Lekeli elmas.\\ elm s-nisr, {OsT} Elm as saan.|| elm s-p re, {OsT} 1. Elmas paras. 2. ok gzel. \\ elm s-rze, Elmas krnts; elmas dknts.|[ elm s-sum , {OsT} Toynaklar elmastan olan.|| elm as tozu, Elmas k rntlarnn ve bitkisel yalarn kartrlmasyla el de edilen ve elmas ile ok sert maddelerin ilenme sinde kullanlan madde.\\ elm as u lar, Rom a ant

yaplarnda, ta kapnn ta kem er stn ve d kenar korni kabartlarn ssleyen motif. elm asiye, [Far. elmas (parlak) > Ar. elmsiyye u-Ul] (elma:siye) {OsT} is. mutf. M eyve suyu ve n i asta karmnn dondurulmas ile yaplan parlak ve saydam grnml bir eit pelte, elm asl, [elmas-l] sf. 1. Elmas olan; zerinde elmas bulunan. 2. Elmasla sslenmi olan. 3. ine elmas katlm bulunan, elm astra, [Far. elmas + tir (yontma) jiljc-.lL!] is. 1. Camc ve aynaclarn cam kesm ekte kullandkla r, bir ucunda elmas para bulunan kk keski. 2. sf. (Cam kristali iin) zeri elmas gibi yontulmu, elm astral, [elmas+tra-h] sf. 1. zel biim verile rek yontulmu. 2. Ucu bask dikdrtgen piramit biiminde olan, elm astra, [elmas+tra-] is. Ham elmas ileye rek ona ekil veren kii. elm ek 1 [el-mek > il-mek] {eT} g l.fi [-r] 1. Asmak; , yapmak; batmak. 2. letmek. [EUTS] 3. gsz. f . Yaklamak. [EUTS] elm ek2, [el-mek] {az} is. 1. Bir avcun alabilecei kadar; bir tutam. 2. Bir avu. [DS] el-m ek3, [Fr. elektronik + Ar. mektub] is. Genel a (internet) araclyla yaplan yazl iletiim; email. elm ende, [Ar. 'am el (%)+mnde (b ra klm )^amelmnde] {az.} sf. Beceriksiz. [DS] elolu, [el (yabanc) + olu] is. 1. Yabanc; yabanc lar; el. 2. Damat. 3. (Kadn iin) kocas, elpen, [el+p-en] is. Kertenkele, elp, [alp] {eT} is. Alp. [EUTS] elpeden, [Yun. arpadoni] {az} is. 1. ul ya da uval yapm nda kullanlan kl sicim. 2. Y organ iplii, elpelem ek, [elpe-le-mek] {az} gl. fi [-r] [-l(i)-yor] Yn, pam uk vb. eyleri kabartmak. [DS] elpeten, [Yun. arpadoni] {az} is. -* elpeden. elpik, -i [eT. yelpik (cin arpm)] {az} sf. 1. A kl na eseni yapan; zirzop. 2. (M eyve, organ vb. iin) rm. 3. Solgun; bayat. 4. Taze; yumuak; kr pe. [DS] elpim e, [eT. opra-mak > epri-mek > elpi-me] {az} is. (Eya iin) ypranma; eskime; me. [DS] elpim ek, [eT. opra-mak > epri-mek > elpi-mek] {az} gsz. fi. [-ir] 1. (Kuma, elbise vb. iin) eri mek; dalmak; lime lime olmak. 2. (Ynl kuma vb. iin) gve yemesi sonucu delik deik olmak. 3. (M eyve iin) rmek. 4. yice olgunlamak. [DS] elpinti, [eT. yelpl-n-m ek > elpi-n-ti] {az} is. Un elendikten sonra elein stnde kalan ksm. [DS] elpm ek, [eT. yelp-m ek (savrulmak; rzgrlanmak) > elp-mek] {az} g l.fi [-ir] (Tahl iin) savurmak. [DS]

ELP

I M I fflitf S M .
eluf, [Ar. elu f tijll] (el:fi {OsT} sf. H erkesle grp konuabilen; herkese yaknlk duyan; lfeti ok olan. eluh, [Ar. elh o^ll] (el:h) {OsT} is. Ant; yemin. elg, [el-g] (el:g) {eT} is. Alay etme; maskaraya alma. [ D L T ] elglem ek, [elg-le-mek / elik-le-mek] {eT} gl. f i [r] Alay etmek; elenmek. [ D L T ] elttk 1 [elg] is. -* elg. , elk2, - [Ar. elk -Jjll] (el:k) is. Byk eli; sefir. elke, [Ar. elke *5"^'] (el:ke) is. Elinin gtrd gven mektubu. -elm , [-a-lum / -e-lm / -y-a-lum / -y-e-lm] (eAT) ek e. -* -alum. elvah, [Ar. levh > elvh ^l_>)l] (elva:h) {OsT} is. 1. Dz yzeyler. 2. zerine yaz yazlan ve resim ya plan levhalar; tablolar, elvah- k r, bot. Soy m uk demeti. e lv a n 1 [Ar. levn (renk) > elvn jtjil] (elva:n) {OsT} , 1. Renkler. 2. tekst. Kuma veya iplikte bir rengin eitli tonlar devam edecek ekilde boyam a ii. 3. sf. eit eit renkte olan; rengrenk. S elvan e k eri, D eiik renklerdeki eker. elvan , [Far. pehlivan => pelvan / elvan] {az} is. 1. Grei. 2. ok gl kimse; pehlivan yapl. elveda, -a [Ar. el-vedc (elveda:) {OsT} nl. Bir daha karlam am ak zere ayrlrken sylenen A llaha smarladk; A llaha emanet olun. anla mnda sylenen ayrl selam, elverili, [el+ver-mek > el+ver-i-li] sf. 1. Belirli bir evreye, ortama veya eyleme uygun den; uygun; yerinde; mnasip. 2. Bir duruma veya bir ie en uygun olan. elverililik, -i [el+ver-i-li-lik] is. Elverili olma durumu; mnasebet; uygunluk, elverisiz, [el+ver-i-siz] sf. 1. Uygun olmamak; mnasebetsiz; uygunsuz. 2. Yerinde olmayan, elverisizlik, -i [el+ver-i-siz-lik] is. Elverili ol mama, uygun dmeme durumu; mnasebetsizlik, elverm e, [el+ver-me] is. Y etm e veya uygun gelme durumu; elverm ek eylemi, elverm ek, [el+ver-mek] gsz. fi. [-ir] 1. Yeterli gel mek; yetmek; kifayet etmek. 2. Uygun dmek; uygun gelmek; uymak. 3. Baarmak. 4. Olmak; meydana gelmek. S elvere, {OsT} Olabilir ki; olur ki; belki; miimkiin ki. elvida, - a [Ar. el-vedc ^ _ '^ '] (elveda:) {OsT} is. -* elveda. elvirm ek, [alvr-mak] {eT} gsz. f i [-r] Sramak; atlmak. [ D L T ] elviye, [Ar. liva (bayrak) > elviye 3 JI] {OsT} is. 1. J.

elpk, - [eT. yelp-k] {az} sf. nemsiz; deersiz; dayanksz. [DS] 0 elp k selpk, {az} teberi; ufak tefek. [DS] elsen, [Ar. elsen j~JI] {OsT} sf. Dzgn ve ak ko nuan; fasih lisanl. elsim ek, [el-si-mek ?] {az} gsz. f i [-r] (Turu iin) bayatlayp yenmez hle gelmek. [DS] elsine, [Ar. lisn > elsine -uu-J \] {OsT} is. Diller; li sanlar. t? elsine-i garbiye, {OsT} Bat dilleri.\\ elsine-i selse, {OsT} Trke, Arapa ve Farsa. || elsi ne-i arkiye, {OsT} D ou dilleri. elsin inek, [el-sin-mek] {az} dnl. fi. [-ir] Yaknlk gstermek; yadrgamamak. [DS] elsirem ek, [el (devlet) > el-si-re-mek] {eT} gsz. fi. [r] Devletsiz kalmak; devletsiz olmak; bamszl yitirmek. [ETY] elsiretm ek, [el (devlet) > el-si-re-t-mek] {eT} gl. fi [-iir] Devletsiz brakmak. [ETY] [Tekin] elsiz, [el-siz] {az} sf. 1. Yabanc. 2. Herkesten ayr i gren. [DS] elsn, [Ar. lisn > elsn II] {OsT} is. Diller; lisan lar. elem ek, [le-mek / le-mek] (ele:mek) {eT} gsz. f i [-r] Alktan dolay gz kararmak. [DLT] eletm ek [le-mek / le-t-mek] {eT} gl. fi. [-r] A lk yznden gzn karartmak. [DLT] eltaf1, [Ar. ltif > eltaf ^-ikll] {OsT} sf. En gzel, en ho olan; p ek latif. eltaf2, [Ar. l tf > eitf lU l] (elta:f) {OsT} is. yi dav ranmalar; ltuflar; balar, elteber, [el (kabile) + teber] {eT} is. sf. 1. Kabileleri dzene sokan; dzenleyen. 2. is. Y ksek bir unvan; genel vali. [ETY] [Tekin] elteberlig, [el-teber-lig] {eT} sf. Elteberle ynetilen. [Tekin] eltem ek, [el-te-mek / ele-t-mek] {eT} gl. fi [-r] Alp gtrmek; [Tekin] elteri, [el (devlet) + ter-i] {eT} sf. 1. lkeyi derleyip toplayan; dzene sokan. [ETY] 2. is. Hkmdarlk unvan. [ETY] elti, [el (yabanc) > el-ti] is. 1. Kocalar karde olan kadnlarn birbirine gre durumlar; karde karla rndan birine gre teki. 2. {az} Grmce. [DS] 3. {az} Erkein iki karsnn herbirinin tekine gre ald durum; kuma; ortak. [DS] eltilik, -i [el-ti-lik] is. 1. Elti olma durumu. 2. Eltile rin birbirine kar tutumu. eltm ek 1 [el-it-mek > el-t-mek / il-t-mek] {eT} gl. fi , [-r] 1 . letmek; sevk etmek; gtrmek; {az} (ay n). [ETY] 2. Tezlik fiili yapan yardmc fiil. [ETY] eltm ek2, [el-it-mek > el-t-m ek / il-t-mek] {eT} yard. fi. [-r] Tezlik fiili 3'apan yardmc fiil. [ETY]

B U B C E M

g
em a, [? ema] {az} is. Anne. [DS]

EMA

Bayraklar; sancaklar. 2. Tanzim attan sonra vilayet ile kaza arasndaki ynetim birimleri. 3 elviye-i m stakille, {OsT} tar. Dorudan doruya Dahiliye Nezaretine bal olan sancaklar. || elviye-i m temevvice, D algalanan bayraklar. || eiviye-i selse, {OsT} tar. ( sancak) Kars, Ardahan ve Batum illerinin ortak ad.|| elviye-i su ltan , {OsT} tar. m paratorluk dneminde kullanlan saltanat bayrak lar. elyaf, [Ar. lif > elyf^iU I] (elya:f) is. 1. {OsT} Hur ma dal veya buna benzer aalardan karlan ince iplikler. 2. Kaslarda, sinirlerde ve bitkilerde doku larn nemli bir ksmn m eydana getiren demet hlindeki ince iplikikler. 3. Dokuma sanayiinde bklerek iplik hline getirilebilen her trl telsel maddeler. 4. Kerestelerde damarlarn brakt iz; izgisel grnm, elyak, [Ar. lyk > elyak JU I] {OsT} sf. Daha layk, daha liyakatli olan,

em acid, [Ar. emced > emcid -^1!] (ema.cid) {OsT} is. En onurlu kimseler, em ak, [Ar. em 'k jUol] (em-a:k) {OsT} is. Gz p narlar. em akin, [Ar. mekn > emkine > emkin j^ lo l] (ema:kin) {OsT} is. Yerler; mevkiler, S 1 em kin-i m ukaddese, {OsT} Mukaddes yerler. em alic, [Ar. mlc > emlc gJU l] (ema:li:c) {OsT} is. 1. Uzun yaprakl otlar. 2. Fidanlar, em alis, [Ar. emls j-JU l] (ema:lis) {OsT} is. Otsuz ve susuz yerler; ller; sahralar, em am , [Ar. emrn ^Ul] (ema.m) {OsT} is. n taraf; ileri; n. em an, [Ar. emn OUI] (ema.n) {OsT} is. 1. Eminlik,

korkusuzluk. 2. Can ve mal gvenlii tanma. 3. Aman dileme; yardm ve balanm a dileme. 4. ikyet. ? em n b il-kiye, {OsT} B ir sz y a da elye, [Ar. elye aJI] {Os T} is. 1. Yal koyunun kuy iretle verilen gvence.\\ em n b il-kitbe, {OsT} ruu. 2. insanda kaba etler; kalalar; butlar, Dmana yazl olarak verilen gvence. || em n elyevi, [Ar. elyev (elyevi: {OsT}) sf. K ile b il-rf, {OsT} lkeler arasnda yerlem i bir gele nee bal olarak var kabul edilen gvence. || em n ilgili; ka ilikin, b it-tebiye, {OsT} Gvence verilen kiinin ailesi eiyevm, [Ar. el-yevm p J I ] {OsT} zfi 1. u anda. 2. halkna da tannan gvence.|| em n- m , {OsT} Bugn. Dmann tmne tannan giivence.\\ em n- has, elzem, [Ar. lzum > elzem fjil] {OsT} sf. En gerekli {OsT} Yetkili birince dmandan belli kii veya kii olan; ok lzum lu olan; vazgeilemez, lere tannm olan gvence.|| em n- m u tla k , {OsT} Sresiz gvence.\\ em n- m u v ak k at, {OsT} Geici elzeniyet, [Ar. elzemiyyet c~*jJI] {OsT} is. ok ge bir sre iin verilen gvence.\\ em n- m ebbet, rekli olma; vazgeilemezlik. {OsT} ki tarafn bar yapm ak zere silah brakma-em1 [-a-m / -e-m / -y-a-m / -y-e-m] {eAT} ek e. -* , lar.|| em n- sarih , {OsT} Bir kiiye aka sy am. lenm ek suretiyle verilen gvence.\\ em an yz, -em2, [-am / -em] yap. e. -* -am. {eAT} Birisine aman verildiini bildirmek zere em 1 [eT. em / im / yim / yem j>l] is. 1. la; merhem; , verilen yzk. tedavi vastas. {eT} {eAT} {OsT} (ayn) [DLT] [EUTS] em anasyon, [Fr. manation] is. 1. kma, yaylma. 2. Tedavi. 3. {eAT} {OsT} are; deva. 4. {eT} Sihir 2. fz. Radon elementinin izotoplar olup radyum, vastas; ila. [EUTS] [Gabain] [Yknek] 5. {az} aktinyum ve radyotoryum ieren maddelerden a Dert. [DS] 6. {az} Yetenek. [DS] 7. {az} Yarar; a kan U23S, U 235 ve Th232 soy gazlarnn genel fayda; hayr. [DS] 8. sf. {az} e yarayan. [DS] S1 ad. em dzm ek, {az} Merhem yapmak. [DS]|] eme e m an a t, [Ar. emnet > emnt o tlo l] (ema:na:t) gemek, {az} ie yaram ak; makbule gemek.\\ {OsT} is. Emanetler, eme gme y a ra m a m a k , {az} H ibir ie yaram a em an et, [Ar. emnet cjU I] (ema:net) {OsT} is. . mak. [DS]|| em e sem e y a ra m a m a k , {eAT} Hibir Gven duyulan birisine korunmak, saklanmak ze ie yaram amak.|| em etm ek, {eAT} yiletirmek; re geici olarak braklan eya veya kimse. 2. Birisi ifa vermek.\\ em e sem e y a ra m a k , B ir ie ya ra araclyla birine gnderilen eya, para vb. eyler. mak; yararl olmak; beenilmek.\\ em e y aram ak , 3. Toplu ulam merkezleri ile kalabalk yerlerde {az} Bir ie yaram ak; yararl olmak; faydal ol belli bir sre kalmas iin anta, bavul veya eyann mak. [DS]|| em sem , {eT} {eAT} la. teslim edildii yer. 4. Gven; gvenirlik; sadakat. em2, [Ar. amm] {az} is. Amca. [DS] 5. mecaz. Can. 6. Eskiden emin ad verilen yneti ema, [Ar. m f > em ' * U.l] (ema;) {OsT} is. 1. Ba cinin unvan ve derecesi; devlet dairesi. 7. Kamu rsaklar. 2. organlar. 0 em -y galza, {OsT} grevleri ve ykmllkleri. 8. nsanda akl ve Kaln barsak.|| em -v ra k k a , {OsT} nce bar tem yiz gcnn bulunmasndan dolay davranla sak. rndan sorumlu olm a durumu. 9. argo. Silah; ta

EMA

o m r u ic E S M f. emazir, [Ar. mezr > em azir jjU ] (ema.zir) {OsT} is.

banca; bak. 10. sf. (Eya ve ara iin) dn alnm ya da kiralanm. S1 em anet brakmak, B ir eyay, paray bu ile ilgili birisine korumas iin vermek, teslim etm ek.|| em anet dolab, Toplu yerlerde iine eya konulduktan sonra kilitlenip anahtar eya sahibinde kalan, daha sonra eya geri alnnca anahtar geri teslim edilen dolap. || em anet etm ek, B ir eyi, gven iinde tutacana inand birine korunmas iin brakmak, teslim etmek. emaneti, [emanet-i] (ema:neti) is. 1. Emanet e yasn para karl koruyan kimse; emanettar. 2. Toplu merkezlerde emanet eya konulan yer. emanetilik, -i [emanet-i-lik] is. Emanetinin ii ve meslei.

G ve azamet sahibi olanlar, emay, [Fr. mail] is. Baz maddeleri korum ak veya parlaklk kazandrm ak iin kullanlan saydam cam s cila; erimi can cila, emayc, [emay-c] is. Seram ik veya maden eyay emaylama iinde alan kii, emaye, [Fr. maille] sf. zeri cam cila ile kaplanm olan. S emaye etmek, 1. B ir eyin zerini em ay ile kaplamak. 2. E lektrik kablolarn em ay ile yaltkan hle getirmek. emaylama, [emay-la-ma] is. B ir maden paray ok sit boyalar yardm yla emay grn kazandracak ekilde boyama, emaylamak, [emay-la-mak] g l.fi [-r] [-l()-yor] Bir emanetdar, [Ar. emnet + Far. -dr (ema:eyin zerini emay ile kaplamak, netda:r) {OsT} is. Kendisine emanet braklan; ema embe, [Ar. amm] {az} ba. Fakat; ama. [DS] neti. emanetdari, [Ar. emnet + Far. -dr (ema:- embel, [Yun. emvolo] {az} is vendirenin ucundaki basz ivi; nodul. [DS] netda:r) {OsT} is. Emanetilik, embeleik, -i [embel-e-ilc ?] {az} sf. (ocuk ya da emaneten, [Ar. emneten &ll] (ema: neten) {OsT} zf. hayvan iin) ordan oraya koturarak her eyi dkp Emanet olarak, saan. emanetkr, [Ar. emnet + Far. -kr (ema:- embeli, [embe-li ?] {az} is. Zorluk; glk. [DS] netk.r) {OsT} sf. 1. (Kii iin) emanet edilir; ken embesil, [Lat. imbeccilus (gsz, dkn) > Fr. imbcile] is. ve sf. psikol. Zek ve dnceden ta disine gvenilir. 2. Emaneti iyi koruyan, mamen yoksun olan; geri zekl, emanetle, [emanet + ile] (ema:netle) zf. Emanet ola rak. embriyoloji, [Fr. embryologie] is. Canllarn gelii emanetlemek, [emanet-le-mek] g l.fi [-r] [-l(i)-yor] mini, dllenmi yum urtadan balayarak tam bir 1. Emanet etmek; birinin korum asna brakmak. 2. ekilde birey oluuna kadar inceleyen bilim dal, Flavale emek, embriyolojik, [Fr. embrylogique] sf. Embriyoloji ile emanetullah, [Ar. em netul-llh SU ] (ema:neilgili olan; embriyolojiye ait. tulla:h) {OsT} is. A llahn emaneti; A llaha kar embriyom, [Fr. embryome] is. Yumurtalk veya er bezlerinde gelien ur. kendilerinin sorumluluklar taman insanlar; (Os m anlIda) tebea. embriyon, [Yun. en (iinde) + bryein (imlenmek) > emanuel, [Emanuelle Rristell (ak sak cinsel oyun Fr. embryon] is. biy. Blnm eye balad andan sahnelerinde barollerde oynayan DanimarkalI sa itibaren vitells zarn yrtp kncaya kadar yu nat)\ sf. Metres, murtaya verilen ad; oulcuk; dlt; reym. emarat, [Ar. emre > emrt o!_>U] (ema:ra:t) {OsT} embriyotom, [Fr. embryotome] is. tp. vet. Dl ya tandaki l dlt kesip karmaya yarayan alet, is. Belirtiler; izler; deliller; ip ular. S emrt- embriyotomi, [Fr. embryotomie] is. tp. vet. lm hasene, {OsT} yi, gzel belirtiler. dltn hacmini kltp rahimden kmasn ko emare, [Ar. emre ojUl] (ema:re) {OsT} is. Belirti; iz; laylatrm ak iin yaplan giriim. delil; ipucu; alamet. S emre-i hasene, {OsT} yi, embubi, [Ar. enbbe (boru)> enbb > embb ^ ^ 1 ] gzel belirti. em aret1 [Ar. e m r> em ret ojU l] (ema:ret) {OsT} is. , E m ir tarafndan ynetilen blge; emirlik. emaret2, [Far. emretOjLol] (ema.ret) {OsT} {az} is. Mcevherler. emarid, [Ar. emred > emrid ^jUl] (ema:rid) {OsT} is. Byklar henz terlememi genler, emasil, [Ar. misi > emel > emsil J U ] (ema.sil) {OsT} is. 1. Akranlar. 2. Eler. 3. Saylan, sevilen, itibarl kimseler. (enbu:bi:) {OsT} sf. Boru biiminde olan; borumsu, emced, [Ar. mecd > emced J^l] {OsT} sf. E n onurlu olan; eref ve haysiyet sahibi olan. S emcid, {OsT} ereflilerin ereflisi. emced-i

em cek1 -i [eT. em-ek / em-ecelc d U I] {eAT'} {OsT} ,

{az} is. Meme. [DS] em cek2, -i [enik > enicek > emcek] {az} is. Kedi veya kpek yavrusu. [DS] em cekJ, -i [eb / ev > ev-cek > em-cek] {az} is. Ar

ME 12 M C S . 49

EME

kurtuklannn geliimlerini tamamladklar petek emed, -ddi [Ar. emedd ju>I] {Os T} is. Son; bitim; n i gz. [DS] hayet. 1 emedd-i a mr, {OsT} mrlerin en uzu emcekli, [emcek-lik] {az} is. Sutyen. [DS] nu. emci, [eT. em-i] {az} is. 1. Hekim; cerrah. 2. Ebe. em edene1 [Ar. emaneten ?] (em edene) {az} zf. G e , 3. Eczac. [DS] S emci sem ci olm ak, {eAT} Hekim ici olarak. [DS] olmak; hekimlik yapmak. em edene2, [Far. meden] (em edene) {az} zf. A ns emcik, -i [eT. em-ek / em -ecek > em -cik dte-\] zn; birdenbire. [DS] em edeni1 [Ar. emaneten ?] (em edeni) {az} sf. Y , {eAT} is. -* emcek. klm ak zere olan. [DS] emek, [em-mek > em-eek > em -ek {eT} emedeni", [Far. meden] (eme'dene) {az} zf. A ns {eAT} is. 1. Meme; mem e ba. 2. {az} St anne. zn; birdenbire. [DS] [DS] em edennen, [Far. meden] {az} zf. Anszn; birden emi, [em-i / emj / emin] {eT} is. 1. Tabip; doktor; bire. [DS] hekim. [EUTS] [Gabain] 2. la yapan adam; eczac. emegan, [em-egen?] {az} is. M asallarda geen bir [DLT] dev. [DS] emin, [em-in] {eT} is. Doktor; hekim. [EUTS] emegen, [em-mek > em-egen] {az} sf. (Madde iin) emdi, [em-di / am-t] {eT} zf. imdi; imdi. [DLT] suyu abuk emen. [DS] [EUTS] [Yknek] emdirme, [em-dir-me] is. Emm esini salama; em dir emegttl, [? emegl] {az} is. Oru. [DS] mek eylemi. emdirmek, [em-dir-mek] gl. f. [-ir] 1. Emmesini salamak. 2. (Ana iin) yavrusunun memesinden st emerek beslenmesini salamak. -eme-, [u-mak > u-m a-mak > uma- > -e (za rf fiil eki) / -ma (olumsuzluk eki)] ek. e. -* -ama-, eme, [Ar. amme(t) => eme -ul] {az} is. 1. Hala. 2. Kadn hizmeti; cariye; {eAT} (ayn) [DS], emece, [me / me (yardm) > me-ce > imece > emece / Yun. emisea [Tietze]] is. mece. emecek, -i [eT. em-ek / em -ecek dU- 4*1] {eAT} is. -* emcek. emecen1, [em-mek > em-ecen] {az} is. 1. Emilerek yararlanlan ey. 2. M eme, m em e ba. 3. Sigara azl. 4. bot. Ballbaba. [DS] emecen2, [em-ecen] {az} is. 1. Mama, st vb. emen herhangi bir ey. 2. H ayvanlan em en bir ylan. 3. Kertenkele. [DS] emeci1, [emek-i / em eci] (eme-ci) {az} is. i; gndeliki. [DS] emeci-, [Yun. im isea => imece / emeci] {az} is. -+ imece. [DS] eme1 -ci [em-mek > em-e] is. bot. 1. A salak bitki , lerin zerinde yaadklar bitkilerin gvdelerine saldklar kkkler. 2. Su ve kara yosunlarnn kk andran tutunm a organlar. 3. {az} Henz memeden kesilmemi buza. [DS] eme2, -ci [ama] {az} is Hedef. [DS] eme3, -ci [Yun. im isea => im ece / eme] {az} is. mece. [DS] eme4, -ci [Rus. 6mez / Bulg. jem es] {az} is. Saban demiri. [DS] emelemek, [ama-la-mak] {eT} gl. f. [-r] B ir eyi nian almak. [DLT] emeen, [em-mek > em-een jol] {eAT} sf. 1. yi emen. 2. ok emen. -em ek, [a-mak / -emek] yap. e. -* -amak. em ek1 , [er-mek > -mek] {eT} gsz. f. [-r] Olmak. [DLT] emek2, -i [emge-mek (sknt ekmek) > emge-k (ar; sz; ar i) > emek dUl / *U] is. 1. Zahmet. 2. Uzun sren ar i; uzun ve zahmetli alma. 3. Bir iin yaplmas iin harcanan beden veya zihin gc. 4. B ir eyin yaplmasna, retilmesine yne lik her trl insan etkinlii; insan gc olan retim unsuru. 5. fel. nsan ruhunun, kendi z benliini maddeye kabul ettirmesi eylemi. S em ei gemek, B ir eyin yaplmasnda beden veya zihn katks bulunmak; yardm dokunmak.\\ em eini yele ver mek, {eAT} Emeinin karln alamamak; boa kmak.\\ em ei sad emeine dnmek, Em ei boa gitmek. || emein serbest dolam, eko. D ev letler arasnda varlan bir anlamaya gre, alan kiinin bu lkelerde serbeste i bulma, yerlem e hakkna sahip olmas durumu.\\ em ek arz, eko. ilerin i glerini alma piyasasna sunm ala r. || emek birlii, Yardmla m a.\\ em ek ekmek, B ir ite ar lde alarak ok yorulmak. || emek dahm, bliim.\\ emek dartmak, {eAT} E m ek vermek; emek ekmek; zahm ete katlanmak.|| em ek grmek, 1. ok almak. 2. {eAT} E m ek sa rf etmek; zahm et ekmek. || em ek gc, eko. nsann yapc olarak sahip olduu ve katlarak harekete geirebildii retime ynelik beden ve zihn gc; i gc.\\ em ek harcamak, almak; aba gstermek. || emek piyasas, eko. cretler ve ie ye r letirilme balamnn ilikilerini dzenleyen piyasa.|| em ek youn kesim, eko. B ir ekonom ik fa a li yette, dier unsurlara gre emein daha youn et men olduu kesim. || emek youn retim, eko. Bir

EME

I M M M . elde ettikten sonra kendisinin em ekli edilmesini talep etmek. emeksiz, [emek-siz] sf. 1. Emek harcam adan yaplan; kolay; zahmetsiz. 2. {az.} vey evlat. [DS] 3. {az} Evlatlk. [DS] 4. Hizmeti, t? emeksiz evlat, vey evlat. emektar, [emek + Far. -dr jIjS^I] (emekta;r) {OsT} sf. 1. Emei gemi olan. 2. Bir ite uzun sredir alan. 3. gnl. ok yllk; eski. 4. is. tar. Yenie rilikte uzun yllar hizm et edenler. 5. mecaz. Eya, em ektarlk, - [emektar-lk] is. Uzun yllar hizmet etme, ok emei gemi olm a durumu, emekta, [emek-ta] is. Ayn yerde ve ite birlikte alanlar; i arkada; alm a arkada, emekls, [? emekls / emegl] {az} is. Oru. [DS] em el1 [Ar. emel J^l] {OsT} is. Gereklemesi zamana , bal istek, arzu, mit. em el2, [Ar. amel] {az} is. 1. Din inanca gre bir kimsenin iledii gnah ve sevaplarn tm. 2. B a rsak bozulmas; ishal, emelek, -i [em-mek > em-elek] {az} is. 1. (ocuk iin) henz m em eden kesilmemi. 2. Krpe; taze, emelli, [emel-li ?] {az} sf. ok iyi; besili; gl kuvvetli. [DS] S5 emelli ba, {az} yi; doru d rst; salam; ie yarar. ememek, [eT. em ge-mek (ac ekmek)] {az} gsz. fi. [-r] [-m(i)-yor] Emeklemek. em en1 [? emen / emmen / eben] {az} is. 1. Aa , fidan dikm ek iin alan ukur. 2. ocuklarn oyun oynarken kazdklar ukur. 3. Yeni yetien ba. 4. Bir ukura fndk atp drmece oyunu. 5. ocuk larn oyunda h edef olarak diktikleri ta. 6. Saklam ba oyunu. emen2, [? emen] {az} is. 1. D ibudak aac. 2. Mee aac. 3. Palam ut meyvesi; pelit. emen3, [? emen] {az} is. Sp oturacak kadar yer. emen4, [? emen] {az} is. Kum ar oyununda taraflarn nceden ortaya koyduklar para, emence, [emek > emence] {az} is. Parasz verilen, balanan ey. [DS] em endirm ek1 [eT. emge-mek / *eme-mek > eme-n, dir-mek dU_,jjj>l] {eAT} {az} gl. fi. [-r] 1. Emek ektirmek. 2. Zahmet vermek; zahmete sokmak. 3. Yormak. [DS] em endirm ek2, [um un-dur-mak > emendir-mek] {az} gl. fi [-ir] Bo yere mitlendirmek; aldat mak. [DS] emendrm ek, [eT. em ge-mek / *eme-mek > eme-ndr-mek] {az} gl. fi. [-iir] -* emendirmek. [DS] emenegen, [emen-mek > emen-e-mek > emen-egen ?] {az} zf. 1. enmeden. 2. Yorulmadan. 3. Gerekten; cidden. [DS]

retim srecinde, dier unsurlara gre emein da ha youn ve daha arlkl olarak kullanld re tim .|| emek youn teknoloji, sany. Em ek unsuru nun daha youn olarak kullanld teknoloji.\\ emek vermek, Bir ii yapmak, meydana karmak iin youn ve zenli bir alma yapmak. || emek yetiirm ek, {eAT} Zahm et ekmek; istihkak hasl etmek. || emek yimek, feAT} {OsT} Em ek vermek; zahm et ekmek; gayret s a r f etmek. emek3, [eT. en-elc (ene)] {az} is. Saban kolu. [DS] emek4, [ek-mek > emelc] (e-mek) {az.} is. Ekmek. [DS] emeke, [Yun. imiseiastiks] {az} is. mece. [DS] emeki, [emek-i] is. Geimini emeini para karl satmak suretiyle salayan kimse; ii, emekilik, -i [emek-i-lik] is. Emeki, ii olma durumu. emekdar, [em ek + Far. -dr jl-iSUl] (emekda.r) {OsT} sf. -* emektar, emekleme, [emge-mek (sknt ve strap ekmek) > emge-k > emek-le-me] is. 1. Dizleri ve elleri ze rinde yrme durumu. 2. Bebein yrmeden nce elleri ve dizleri zerinde yer deitirmesi ve bu d nem. 3. B ir ite yetkin duram a gelmememe hli. S em eklem e a (dnemi), B ir eyin tam olarak y a plamad, henz olgunluk ve yeterli deneyimin kazanlmad dnem. emeklemek, [emge-k (emek) > emge-k-le-mek > emek-le-mek] gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Dizler ve eller zerinde yrmek; yrm eye almak. 2. mecaz. Yeni balanan bir ite acemilik ekmek, emeklendirmek, [em ek-le-n-dir-mek iij_uKl] {eAT} g l.fi [-ir] Zahmete sokmak; yormak, emekli, [emek-li] sf. 1. Emek harcanarak elde edilen; zor ve yorucu. 2. is. Belli bir sre altktan sonra kendisine aylk balanarak iten ayrlan kamu g revlisi; mtekait, ff emekli ayl (maa), Emekli olmu kimseye balanan aylk.\\ emekli ikram iye si, Emekli olanlara hizmet sreleri ve maalarnn tutarna gre bir defa olarak verilen toplu para. || emekli olm ak, Yasalarla belirlenen iire kadar altktan sonra yasann tand haklarla iten ayrlm ak.|| emekliye ayrlmak, Emekli olmak.|| emekliye ayrm ak, Emekli sandna veya baka bir sosyal gvenlik krumuna bal bir kimseyi em ekli ayl balayarak grevinden uzaklatr mak. emeklilik, -i [emek-li-lik] is. 1. Emekli olma duru mu. 2. huk. Devlet m em ura veya sosyal gvenlik krumuna tabi olarak alan kiiye yasalarn tan d sosyal gvenlik hakk. 0 emeklilii gelmek, Yasann ngrd sre kadar alm olmak ve y a ya zorunlu emekli olma snrna gelm i ol mak}] emekliliini istemek, Emekli olma hakkn

1431

EM

emenmek, [eT. emge-mek / *eme-melc > emge-nmek / eme-n-m ek dL-ul / dUU] {az} dnl. fi [-ir] 1. Zahmet ekmek. 2. Bo yere yorulmak; emek vermek; uramak; didinmek. 3. ok fazla emek vermek; ok almak. 4. Gayret etmek. 5. (Uzak taki bir i iirt) bir kere daha gidip gelmek; ilk sefe ri boa gitmek. 6. midi boa kmak. [DS] em er1 [em-mek > em-er y] {eATf sf. -* emerce. , em er2, -r r i [Ar. emerr y] {OsT} sf. Daha ac; pek ac; en ac. emerce, [em-mek > em-er-ce **-y>l] {OsT} {az} sf. (ocuk ve hayvan yavrusu iin) mem e emecek ada olan; memeden kesilmemi. [DS] emere, [eme-mek > eme-re / Ar. emare ?] {az} is. Ortaya bir i koyma; baarma. [DS] emeret, [Far. emaret] {az} is. M cevherler. [DS] emeretli, [emeret-li ?] {az} sf. 1. Uygun; yerinde; ie yarar. 2. oka. 3. yice. [DS] emeretsiz, [emeret-siz] {az} sf. Beceriksiz. [DS] emeri, [Far. m ar (say) > a-mar-i => emeri] {eT} zf. 1. Pek ok; saysz; fazla sayda; saylam ayacak kadar ok; toplu olarak. [KPy.] 2. zm. Bakalar; kim ile ri; baz; dierleri; birka. [EUTS] em erk, - [emer-k ?] {az} sf. Erselik. [DS] emes, -ssi [Ar. emess ,j~l] {OsT} sf. En ok messeden; ok dokunan; daha ok tem as eden, emese, [? emese] {az} is. Eldiven. [DS] emesen, [? emesen] {az} is. 1. Yerme; ekitirme. 2. Sz konusu etme. [DS] 0 em esen etm ek, {az} Bir kimseye, hoa gitmeyen davran dolaysyla gz da vermek. [DS] emesken, [Yun. danaskino] {az} is. -* ameskene. [DS] enet, [emet / yemet] {eT} e. Evet. [DLT] emete, [Lat. amita / Yun. amita > Ar. ammat] {az} is. -* emeti. [DS] eneti, [Lat. amita / Yun. amita > Ar. ammat] {az} is. 1. Hala. 2. Akraba. [DS] emetik, -i [Lat. emeticus (kusma) > Fr. mtique] sf. 1. Kusturan. 2. is. Bir tartarat asit ile bir seskioksit birleimine verilen genel ad. em etrop, [Fr. emmtrope] sf. Dinlenme hlinde, pa ralel nlarn tam atabaka zerine ynelmekte olduu, grmesi normal olan insan gz, emezek, -i [Yun. danaskino] {az} is. -* ameskene. [DS] emge, [eT. emge-mek > emge ISLol] {eAT} is. Zahmet; eza. emgedmek, [emge-d-mek] {eT} gsz. f. [-iir] Eziyet etmek; azap vermek. [EUTS] emgek, [em (ila) > em -g e-k / emkek] {eT} is. 1. Ac;

strap; dert; sknt; mihnet; eziyet. [ tigsizler] [Gabain] [Tekin] [EUTS] [ETY] [DLT] [KPy.] 2. Emek. [ETY] [DLT] 3. Mihnet; zahmet. [Yknek] em geklenm ek, [emgek-le-n-mek] {eT} dnl. f. [-iir] Zahmetli saymak; yksnmek. [DLT] em geklig, [emgek-lig] {eT} sf. 1. M ustarip; strapl; acl. [EUTS] [Gabain] 2. Sefil. [EUTS] em geksiz, [emgek-siz] {eT} sf. Rahat; strapsz; ac sz; zahmetsiz. [EUTS] em gem ek, [emge-mek] {eT} gsz. f. [-r] 1. Eziyet ekmek; ac ekmek. 2. Emek vermek. [DLT] [ETY] em genm ek, [em (ila) > em-ge-n-mek] {eT} dnl. f . [-r] 1. Ac ekmek; strap ekmek; eziyet ek mek. [ tigsizler] [Gabain] [KPy.] 2. Emek v er mek; emenmek; zahmet ekmek. [DLT] 3. Ah ek mek. [EUTS] em gem ek, [emge--mek] {eT} ite, f. [-r] 1. B irbi rini zahmete sokmak. 2. Birbiri iin em ek harca mak. [DLT] em getm ek, [em-ge-mek > em-ge-t-mek] f i [-iir] 1. Istrap vermek; ac ektirmek; azap ektirmek; ezi yet etmemek. [EUTS] [Gabain] [Tekin] 2. Zahmet vermek; yormak; yorulmasna sebep olmak; emek ektirmek; emek harcattrmak; zahmet ektirmek. [DLT] [ETY] em getm ek to lg atn ak , Ac ektir m ek ve strap vermek, em getm eksiz, [emge-t-mek-siz] {eT} zf. Eziyet ver meksizin; eziyetsiz. [EUTS] em hak, -k [Ar. emhak ^ 1 ] {OsT} sf. D onuk beyaz, em hal, -li [Ar. mehl > emhl JL^I] (emha.l) {OsT} is. Bir eyin yaplmas iin verilen sreler; mehiller; mhletler; vadeler. em ha-1, [Ar. m hr > emhr jl^>l] (emha:r) {OsT} is. Taylar. e m h a r2, [Ar. m ehr > emhr jl^ l] (emha:r) {OsT} is. N ikh bedelleri; mehirler. 0 em h r- zevct, {OsT} Zevcelerin nikh bedelleri. em rtg u rm ak , [amur-mak > amrt-mak > amrturmak] {eT} g l.f. [-ur] Teskin etmek. [EUTS] emi, [e mi ?] {az} iinl. (Bir rica veya neriye olumlu karlk beklerken) olmaz m? emice, [Ar. amm => ammi-ce / aba (baba) + ece (aabey)] {az} is. Amca. [DS] em icek 1 -i [eb / ev > em-celc / em-i-cek ?] {az} is. , Ar kurtuklarnn barnd petek gz. [DS] em icek2, -i [em-mek > em-ecek > emicek] {az} is. 1. Kuzu ve olaklarn analarm emmesini nlemek iin burunlarna taklan ince aatan yaplma bu runsalk. 2. Ballbaba bitkisi. 3. Gelir kayna; ka zan getiren m al mlk. 4. Besin; gda; azk. [DS] emicek^, -i [em > em-i-cek / um-acak ?] {az} is. mit. [DS] em iceklik1 -i [emicek-lik] {az} is. Cesaret. [DS] ,

EM

IH I M M e em ilm i, [em-il-mi] sf. Emilm ek eylemine uram; emilme ilemi yaplm durumda olan, em ilm i sr, sany. Seramikilikte piirm e sresinde tama men emilmi olan sr. em im e, [Ar. emme **^>1] (emi:me) {OsT} is. 1. De mirci ekici. 2. B ir ot. em in, [Ar. emn > emin jy>l] (emi:n) {OsT} sf. 1. K en disine gvenilebilir; em niyet edilebilecek olan. {eT} (ayn) [KB] 2. Tehlikesiz; gvenli. 3. phesi olm a yan; inanan; gvenen. 4. Hz. M uham m edin lakab. 5. m paratorluk dneminde baz devlet grevlerin deki sorumlu kiilere verilen ad. 6. M utemet kii. S1 em in olm ak, inanm ak; gvenmek. em ina, [Yun. emmina] {az} is. Tehlikeli olan kolera ve tifo. em ine, [Ar. emn > emme ^ 1 ] (emime) {OsT} sf. E m inin diili, em inlik, -i [emin-lik] is. 1. Emin olma hli. 2. Emin yetkisi ile grev alan. 3. m paratorluk dneminde baz m em urluklara verilen unvan, em inm ek, [em-mek > em-in-mek] {az} dnl. fi [ir] 1. Yararlanmak; yarar salamak; faydalanmak. 2. edil. fi. Sourulmak. [DS] e m ir1, [Ar. em r y>l] {OsT} is. 1. . 2. Konu. 3. ey. 4. Durum. S em r-i azm , {OsT} Byk i; nemli ij.|| em r-i d v r, {OsT} G z'y.|| em r-i e b te r, {OsT} Sonusuz, yararsz zj.|| em r-i g arb , T u h a f ey.|| em r-i itib a r, {OsT} Grnte olan zj.|| em r-i m ttbn, {OsT} Apak, m eydanda olan durum.|| em r-i m kil, {OsT} G zf.|| em r-i tab i, {OsT} D oal durum. em ir2, -m ri [Ar. emr ^1] {OsT} is. 1. Belirli b ir dav ranta bulunmay gerektiren zorlayc sz; buyruk; talimat. 2. Grev deiiklii yazs. 3. Reete. 4. as. Hizmete ait bir istek veya yasan sz ya da yaz ile ifadesine verilen ad. 5. tic. Sipari, e m ir al m ak, Yapaca ilerle ilgili olarak stnden tali m at almak. || e m ir b y k y erd en , tiraz edilemeye cek ve kesin olarak yerine getirilm esi gereken buyruk.|| e m ir b y k y erd en gelm ek, I. A lla h n em ri. 2. A lla h n zjz'.|| em ir cm lesi, dbl. Buyurma bildiren cmle.\\ em ir eri, B ir subayn emrine veri lerek buyruk ve haberleri ileten veya subayn gn lk ilerim yapm akla grevli er. || em ir kipi, dbl. Eylem in yaplm asnn buytlduunu, istendiini bildiren fi il kipi.|| em ir k u lu , Verilen buyruklar sorgusuz sualsiz yapm ak zorunda olan kimse; me mur]] em ir sm ak, {OsT} Emir dinlememek; emre kar gelmek.\\ em ir subay, as. Yksek rtbeli ko mutanlarn emrine verilmi subay.\\ em ir zerine olm ak, {OsT} Verilen buyruu yerine getirmee hazr olmak.\\ em ir verm ek, Kendine bal al anlara, astlara bir iin yaplm asn veya yaplm a

em iceklik2, -i [evecek-lik] {az) is. Acelecilik. [DS] em icen, [em-mek > em-i-cen] {az} is. 1. Kertenke le. 2. Hayvanlan emen bir tr ylan. [DS] em ici, [em-mek > em-ici] sf. 1. Emme iini yapan. 2. is. Emme suretiyle tama veya tem izleme yapan makine ve dzeneklerin emme iini yapan paralar ve az ksm. 0 em ici kl, {az} bot. Fidanlarn kklerindeki ince kkler. [DS]|| em ici k lla r (ty ler), bot. Toprakta znm olarak bulunan ma den tuzlarla suyun bitki tarafndan emilmesini salayan kkte bulunan, tek hcreli canl tyler.\\ em ici kk, {az} bot. Em ici kl. [DS] em idm ek, \eT. emit-mek (meyillenmek)] {eAT} dnl. [-ir] ki bklm olmak; eilmek. em ig1 [em-mak > em-ig / imig] {eT} is. Meme. , [Gabain] [EUTS] [ETY] em ig2, [em > em-ig] {eT} is. ifa. [ETY] em iglig, [em-ig-lig] {eT} is. Emzikli S em iglik eler, Em zikli kadn. [DLT] em ihe, [Ar. emhe a^oI] (emi:he) {OsT'} is. Koyunlarda meydana gelen uyuz hastal. -em ik, [a-mk / -emik] yap. e. -* -amk. em ik 1 [eT. em-mek > em-ig] is. 1. {eT} Meme. 2. , [DLT] Azlk. S tevi em iki, Deve memesi. [DLT] em ik2, [imi-k / m-k / um u-k ?] {eT} sf. Ilk; sou duktan sonra scakl artmayan. [DLT] S 1 em ik k n , Ilk gn. [DLT] em ik3, -i [em-ik] is. Emme sonucu kan oturmu, rm, morarm yer; emme izi. em ik4, [eT. mgk > mk > emik] is. 1. Grtlak; bo az; imik; mk. 2. {az} Bngldak. [DS] 3. {az} Beyin. [DS] 4. {az} Aln. [DS] S em ik altn, {az} Kadnlarn boyunlarna taktklar altn dizisi. em ikda, [eT. emig-de > emik-da jil-iSUl] {eAT} {OsT} is. St karde, em ikde, [em-ig-de > emik-de ji-SLc!] {eT} {OsT} is. B ir memeden emen iki ocuk; st kardei. [DLT] em iklem ek, [em-ik-le-mek] {eT} gl. f. [-r] M em esi ne vurmak. [DLT] em ilcan, [emil-cen] {az} is. -* emilcen. [DS] em ilcen, [emil-cen] {az} is. Tlbende sarlarak, em zik gibi ocuklara verilen lokum. [DS] em ilde, [eT. emig-de] {az} is. St karde. [DS] em ilgatl, [em-il-melc + kat-l-mak] {az} is. Akraba lk. [DS] e m ilik 1 -i [em-il-ik / emlek] {az} is. 1. St kuzu , su. 2. Bir haftalk olak. 3. Henz meme emme anda olan yavru veya ocuk. [DS] em ilik2, -i [emmi (amca) > emmi-lik] {az} is. vey amca. [DS] em ilm e, [em-il-me] is. Emme ii yaplma; emilmek eylemi. em ilm ek, [em-il-mek] edil. f. [-ir] Emme ii yapl mak.

lM f f ltg S M .1 4 3 3

EM

masn st olmann verdii yetkilere dayanarak bildirmek; talimat vermek; emretmek; buyurmak; buyruk vermek.|| em re am ad e, (OsTj Am irin vere cei ii yapm ak zere bekler durumda; tahsisli. || em re m heyya, {OsT} H er an em ir bekler durum da. || em re m u h a r re r senet, tic. huk. zerinde y a zl olan parann, yine orada ad belirtilen kiiye veya onun gsterecei kiiye denmesini zorunlu klan senet.|| em r-i l, {OsT} m paratorluk dne minde padiah tarafndan bizzat verilen emir.|| em r-i b il-m ru f, {OsT} Dinin yaplm asn em ret tii hususlar bilmeyenlere bildirme. || e m ri em rikm , {OsT} M utlak s z sahibi; emredici; diktatr. || em r-i gib, {OsT} dbl. F iil ekiminde emir kipi nc teklik kii. || em r-i H a k , {OsT} A lla h n emri; lm.|| em r-i h z r, {OsT} F iil ekiminde emir kipi ikinci teklik kii.|| em r-i lh, A lla h n emri; lm. || em r-i kavl, {OsT} (Kii iin) ald buyruu yapm ak zorunda olan.|| em r-i k n , 1. OU buyruu. 2. tasvf. Zaman yokken Allah, ken disinin hkmettii sakl lem de iken "kendisini ta nmalar i in insanlar yaratrken verdii kn (ol) em ri.|| em r-i m a r f, {OsT} A lla h ve kula a gre dil olan em ir.|| em r-i m u h al, {OsT} Gerek lemesi, yerine getirilm esi olanaksz buyruk. || em ri m bn, {OsT} A pak grnen durum ve emir. || em r-i m nf-i v cib l-ittib , {OsT} 1. Btn dn yann boyun eip balanmas gereken buyruk. 2. Padiah buyruu. || em rin e girm ek , Birinin ast olarak almay veya grev yapm ay kabul etmek. || em rine verm ek, 1. B ir kurum amirinin veya yetkili bir makam sahibinin takdirine brakarak atamak. 2. Bir eyi birinin yararlanm as iin zel olarak ayrp vermek; tahsis etm ek.|| em r-i sm i, {OsT} mparatorluk dneminde sadaret makamndan y a zlan emirlere verilen ad.|| em r-i sni, {OsT} Sad razam tarafndan verilen buyruklar. || em r-i erif, {OsT} Padiahlarn verdii buyruk; ferman.\\ em r-i erin, {OsT} eriat hklerini yerine getirmeye hazrm. anlamnda kullanlr,|| em r-i vki, {OsT} Beklenmedik emir. || em r tt fe rm a n , {OsT} Buyruk ve ferman.\\ E m r ferm n h a z re t-i m en le h lem rindir. {OsT} E m ir ve ferm an, emir sahibi olan kimsenindir. em ir3, [Ar. emr > emir j^>l] (emi;r) {OsT} is. 1. Bu yuran; buyurma hakk bulunan. 2. Bir kavmin, eh rin veya devletin bakan. 3. Kumandan. 4. Hz. Muhammedin evlatlarndan olan. 5. Byk bir hanedana sahip olan kimse, e m r- h u r, {OsT} Padiaha ait ahrn en byk amiri; imrahor. || em r-i b-hayvn, {OsT} H zr.|| em r-i c n -d r, {OsT} Seluklularda saray muhafzlarnn kuman dan; muhafz alay komutam. || em r-i enigr, Saraylarda, sultanlarn yem ekten zehirlenmelerini nlemek iin yem eklerin tadna bakan kimse; e nici ba.\\ em r-i d d , {OsT} 1. A dalet emri. 2.

Seluklularda bir divan grevlisi. || em r-i devt, {OsT} 1. D ivit emri. 2. Seluklularda divanda diviti tamak ve gizli evraklar yazm ak, saklamakla g revli memur; divittar.|| em r-i m eclis, {OsT} 1. Top lant bakan. 2. Seluklularla M emluklularda h kmdarn ikili toplantlarnn dzenlenmesinden sorumlu grevli.|| em r-i M ekke, {OsT} M ekke emri; Mekke nin dar ileri ile grevli peygam ber soyundan kim se.|| em r-i n ah l, {OsT} Hz. A linin lakab.\\ em r-i silah, {OsT} 1. Silah emri. 2. Sel uklularda silah deposunu korumakla grevli ku mandan.|| em r-i ik r, {OsT} 1. A v emri. 2. Sel uklularda hkmdarn av ilerini dzenleyen ve av hayvanlarna bakmakla grevli kii. || em r-i z n b r n , {OsT} zool. Ar beyi.|| em r sa rm a k , {OsT} Hz. Peygamber soyundan geldiini belirtmek iin yeil sark sarmak. || em riil-alem , {OsT} San cak beyi.|| e m r l-b a h r, {OsT} Amiral:\\ e m r lcey, {OsT} Ordu komutan; serasker; bakomutan; babu.|| e m r l-hac, {OsT} H ac iin K b e e g i y den kafilenin bakan.|| e m r l-m , {OsT} D eniz beyi; amiral.|| em r l-m m inn, {OsT} M sl manlarn emri; nderi; halife. || e m r lm ttslim n, {OsT} Mslmanlarn emri.|| e m r l m e r, {OsT} Emirlerin emri; vilayet erafndan olup da yneticilik grevi olan kii; genel vali. || em r-zde, {OsT} Kumandann olu. em ir4, [imir] {eT} is. 1. Kra. 2. Sis. [DLT] 3. {az} Gkkua. [DS] em ir sem ir, {az} (Grnmek iin) belli belirsiz; hayal meyal. [DS] em ir5, [? emir] {az} is. A raba ya da kan tekerinin ortasndan geen silindir eklindeki dem ir paras; kovan. [DS] em ir6, [? emir] {az} sf. Kara yeil; neft. [DS] S1 em ir su ltan , {az} Taze soan. [DS] e m ir7, [? emir] {az} is. 1. Bozulmu sirke. 2. K alay sz kaplarda uzun sre yourt durunca oluan yeil renkli pas. [DS] S e m ir olm ak, {az} (Sirke iin) bozulmaya y z tutmak. [DS] e m ir8, [? emir] {az} is. Siyah taneli haha. [DS] em iran e, [Ar. emr + Far. -ne ljryol] (emi:ra;ne) {OsT} zf. Emirlere yakr bir ekilde, em irb en im , [emir+ben-im] {az} is. Gkkua. [DS] em irb er, [Ar. emr + Far. -ber (getiren) y.y>I] {OsT} is. Emir eri. em ircek, -i [emir-celc] {az} is. Kertenkele. [DS] em ircik, -i [emir-cik] is. zool. Akarsu boylarnda yaayan, srt, kuyruk st tyleri parlak mavi, omuzlar koyu yeil, gerdan beyaz, karn ksm pas krmzs, ksa kanatl, hzl uan, balk ve dier su hayvanlar ile beslenen kk bir ku; yal apkn, iskele kuu, (Alcedo atthis). em irge, [emir-ge] {eT} is. Kkrdak. [DLT] e m ird a sta r, [emir+dastar-] {az} is. Gkkua. [DS]

EM

n c E H .

em re, [Ar. emre <uy>l] {OsT} is. Bayan emr. em irek, [emir-e+k] is. bot. Koyu krmz iek lerinden dolay ss bitkisi olarak yetitirilen bir yllk otsu bitki; horoz ibii, (Celosia crislata). em irlik, -i [emir-lik] is. 1. Emr olma durumu. 2. Em r olan kimsenin unvan. 3. Emr ile ynetilen lke ve devlet. 4. Emrin ynettii blge, em irn am e, [Ar. emr + Far. -nme U ^ l] (emirna:me) {OsT} is. Em ir kd; yazl buyruk; yazl emir. S em irnm e-i sm , {OsT} Eskiden sadra zam n em rini bildiren yazlara verilen ad. em irsem a, [Ar. alim (belirtiler) + sem (glcyzii) > alim is-sem] {az} is. Gkkua. [DS] em isem i, [em-i+sem-i] {az} sf. Bir kavram, asl ve anlam olmayan. [DS] em isyon, [Fr. mission] is. 1. Devlete para basma ve dolam a sunma ii. 2. Bor tahvili veya ticar senet gibi para yerine kullanlan deerli ktlar dolama sunma ii. em i, [em-i ^ 1 ] is. 1. Emmek eylemi veya biimi. 2. {az} St karde olma durumu; emiildik. [DS] S emi kam , Can cier; sk fk. || emi kar, {OsT} 1. Sarma dola; can cier. 2. Karm akar k.|| em i yak, {az} St kardelik. [DS]|| emi yak olm ak, 1. Yz gz olmak; almak. 2. ok sam im i dost olmak. em ii, [em-i-i] is. Kuzu veya olaklar annelerine emdirten ii, em iig, [em-i-mek > em-i-ig] {az} is. St karde. [DS] em idirm ek, [emi-dir-mek] {az} gl. f. [-ir] Sa mal hayvanlar sadktan sonra yavrularna emdir mek. [DS] em iik, -i [em-i-mek > em-i-ik] {az} is. 1. St karde. 2. Samal hayvanlan yavrular ile birlikte otlatm aya gtrme. [DS] em iken, [em-i-mek > emi-ken] {az} sf. 1. (Pirin ve bulgur iin) piince taneleri birbirine yapan. 2. (ocuk iin) meme emmeye dkn. 3. (Kuzu, bu za vb. iin) anasn sk sk emen. [DS] em im e, [em-i-me] is. 1. Birbirini emmek eylemi. 2. {az} St karde olma. [DS] 3. {az} Stlk. [DS] 4. {az} Badama; uyuma. [DS] em im ek, [em-i-mek iU-il] ite, f. [-ir] 1. (ki o cuk iin) birbirlerinin annelerini emmi olmak. 2. Karlkl olarak birbirini emmek. 3. {az} (Samal hayvan yavrulan iin) anneleri salmadan nce gizliden emmek. [DS] 4. {az} (ki ayr ocuk iin) ayn kadn emmek; st karde olmak. [DS] 5. {az} (Flastalanan ocuk iin) iyilemesi iin yat bir ocuun annesini emmek. [DS] 6. gnl. (Un ile su dan hamur veya toprak ile sudan amur yaparken) birbirine iyice karmak, iyi yorulmak; sakz gibi

yapkan hle gelmek; badamak. 7. gnl. {az} Birlemek; yapmak. [DS] 8. {eAT} gl. f . (Yavru iin) annesini emmek; {az} (aym). [DS] em itirm e, [em-i-tir-me] is. 1. Karlkl olarak bir birlerini emmelerini salama; emitirm ek eylemi. 2. Kuzu, olak veya buza gibi yavrunun annesini emmesine yol ama. 3. Parfm sanayiinde bir r n pazarlanacak ekilde ielere doldurmadan nce serin bir yerde, kapal kaplarda bir sre dinlendir me ii. em itirm ek, [em-i-tir-mek] gl. f i [-ir] 1. Emimek eylem ini salamak; emim elerine izin vermek. 2. Samal hayvanlarn yavralarm annelerinin yanma brakarak emmelerini salamak. 3. Bir parfm emitirme eylemine tabi tutmak. 4. {az} Scaa souk, soua scak katarak ltm nak. [DS] 5. {az} Bir eyin iine katlan svy iyice emdirmek; aldrmak. [DS] 6. {az} ki eyi birbirine iyice ya ptrmak; kaynatmak; birletirmek. [DS] em it rm ek , [em-mek > em -i-tr-m ek dlj_Liol] {eAT} gl. fi. [-r] Y avrulara analarn emdirmek; emdirmek. em ik, - [em-i-mek > emi-k] {az} is. 1. Fler cuma gn koyun ve keilerin salmadan nce yavrularna emdirilm esi ilemi. 2. St karde. [DS] em ikl, [emi-k-lii] {az} is. St karde. [DS] em it, [? emit] {az} is. Aa buda. [DS] em ite, [Yun. amita] {az} is. 1. Amca. 2. A mca olu. [DS] em itm ek, [emit-mek] {e'T} gsz. fi. [-ir] 1. Eilmek; meyletmek, {az} (ayn) [DL.T] [Gabain] [EUTS] 2. {az} ki bklm olmak. [DS] 3. gl. fi. Emek. [EUTS] em izek, -i [emiz-ek] {az} sf. Ahmak; budala. [DS] em izik, -i [emiz-ik] {az} is. Ballbaba, aslanaz gibi ieklerin emilebilen ksm. [DS] em izm ek, [em -z-m ek/ emgiz-mek] {e l} gl. fi [-r] Emm esini salamak; emziraek; emdirmek. [EUTS] em j , [em-i > emj] {eT} is. Tabip. [Gabain] E M K [elektro-motor kuvvet] is. ksalt, fiz. Bir rete cin birim elektrik ykn devreden geinnek iin oluturduu enerji miktar, em kek, [em-ge-k > em-ke-k] {eT} is. Ac; strap; zahmet. [EUTS] [Gabain] em ken, [Ar. emken jl] {OsT} e. Arapada imkn kelimesinin mazi fiili olup olabildii kadar; ola bildiince anlamndaki meh-m emken sznde geen edat. em kine, [Ar. mekn (yer) > emkine aaSLoI] {OsT} is. M eknlar; yerler; evler. S em kine-i cedde, {OsT} Yeni evler. em la, [Ar. m e l > em l5 * 5UI] (eml;) {OsT} is. Kala balklar; blkler; cemaatler.

____ _______________

___ EM M

emlah, [Ar. melih > emlah JLol] (emla:h) {OsT} s f En gzel; pek gzel; daha gzel, fi1 em lahl-Arab, {OsT} Araplarn en gzeli; Hz. Muhammed. emlah, [Ar. milh (tuz) > emlh 5UI] (eml:h) (OsT) is. Tuzlar. S emlh-i bahriye, {OsT} Deniz tuzlan. emlak, -ki [Ar. m lk (mal) > emlk i! U ] (eml:k) fOsT} is. 1. Mlkler. 2. Bir kimsenin mal olan ev, dkkn, arsa, arazi gibi tanm azlar; gayrimenkul. S emlk-i emriye, B eylik mallar.\\ emlk-i hs sa, {OsT} Padiah m allan. || emlk-i hmyun, {OsT} Padiah mallan.\\ emlk-i mazbta, {OsT} El konulmu mallar.\\ emlk-i m illiye, {OsT} 1. Ulusal mallar. 2. D evlet m allan. || emlk-i miriye, {OsT} Beylik mallar.|| em lk komisyoncusu, Ta nmaz mallarn alm satmnda araclk eden veya bizzat kendisi alp satan kii; emlaki. || em lk ver gisi, {OsT} Trkiye snrlar ierisindeki ev, arsa, arazi gibi tanmaz mallarn sahiplerinden alnan vergi. emlaki, [emlak-i] (eml:ki) is. Tanm az mallarn alm satmnda araclk eden veya bizzat kendisi alp satar kii; komisyoncu, emlakilik, -i [emlak-i-lik] (eml:kilik) is. Ta nmaz mallarn alm satm veya kiralanm as ko nusunda araclk etme ii; bu tr ii yapan kiinin meslei; komisyonculuk, emle, [Ar. emlec] {az} is. Bir tr erik aac ve onun yenen meyvesi, (Prunus cerasifera). [DS] emlek, -i [em-mek > em-lek] {az} is. 1. Anas ld iin baka bir koyuna altrlarak onu em mesi salanan kuzu. 2. St kuzusu. 3. Drtgen.
[DS]

emletmek, [em-le-t-mek] {eT} gl. f. [-iir] lalat mak; ila ettirmek. [DLT] emli, [em-li] {az} sf. Uygun; yerinde; yarar. [DS] emlig, [em-lig] {az} is. yi cins kuzu. [DS] em lik1, -i [em-lilc tLU] sf. 1. {OsT} Henz daha st emmekte olan; st emme anda olan. [Kamus Ter.] 2. is. Zamanndan daha ge doan kuzu veya olak. 3. {az} Krpe kuzu veya olak. [DS] 4. {az} Anas ld iin baka hayvan tarafndan emdirilen kuzu ya da olak. [DS] 5. {az} Keilerin dourduu ilk yavru. [DS] 6. {az} yi yetimeleri iin analarndan ayrlmayan kuzu ya da olak. [DS] 7. {az} Yazn domu kuzu. [DS] 8. {az} zel bir ekilde beslenen koyun ya da kei. [DS] 9. {az} Yoksul bir ailenin geimini salayan samal hay van. [DS] S emlik kuzu, {az} H enz ot yememi, yalnz anasn emen kuzu. [DS]|| emlik olak, {az} ki aylk kei yavrusu. [DS] emlik2, -i [em > em-lik] {az} is. 1. Kknden k r mz boya elde edilen sar iekli bir bitki. 2. B ir hastal tedavi iin soyularak suyu emilen taze am kabuklarnn i ksmndaki beyaz etli ksm, emliki, [emlik-i] {az} is. Taze am kabuu topla yp satan kimse. [DS] emlim, [? emlim] {az} is. Yaban kz. [DS] emmare, [Ar. emr > emmre ojUl] (emma:re) {OsT} sf. ok zorlayan; emreden; buyurgan; buyurucu. S nefs-i emmre, {OsT} nsan ktle, gnaha ve ehvete srkleyen i drt. em m e1 [em-me] is. 1. Kar basn uygulayarak , veya baka fiziksel yollarla bir eyi iine ekme, alma; emmek eylemi. 2. Bitkilerde svlarn kkler yoluyla gvdeye ykselmesi. 3. Kapal veya dar kl bir yerdeki svy aza alma. 4. Bir svy veya aslt halinde bulunan gaz iindeki maddeleri zel cihazlar yardm ile ortamdan uzaklatrma. 5. Patlamal motorlarda yaktn yanma odasna aln mas ilemi. S emme basma tulumba, lk hareke ti ile meydana getirdii bolua svnn dolmasn, ikinci hareketiyle de bu svnn basnla dar atlmasn salayan tulumba. emme2, [em-me] {az} is. Meme. [DS] emme3, [Ar. amm] {az} ba. Fakat; ama. [DS] emme4, [Ar. emmi] {az} is. Amca; emmi. [DS] em m e5, [? emme] {az} sf. Kt. [DS] emme6, [Ar. am] {az} is. Kr; ama. [DS] emme, -ci [em-me] is. 1. Kapal kaplardaki gazlar boaltmaya veya seyreltmeye yarayan alet; aspira tr. 2. zool. Bceklerin sv emici hortumlarna ve rilen ad. emmek, [em-mek] gl. f. [-er] 1. Dil, dudak ve soluk yardmyla bir svy azna ekmek. {eT} (ayn) [DLT] [EUTS] 2. (Yavrular iin) annesinin m em e sinden stn imek. {eT} (ayn) [DLT] [EUTS] 3.

cmlelmek, [em-le-l-mek] {eT} gl. f. [-r] lalan mak; ila almak veya kullanmak. [DLT] emleme, [em-le-me] {az} is. 1. H er trl tbb teda viyi uygulayarak hastay iyiletirme; emlemek ey lemi. 2. Krlan bir testinin paralarn birbirine tut turmak. [DS] S emleme emlemek, {az} 1. Yaraya merhem srmek. 2. Gnl incinmi kiileri avutmak iin gzel szler sylemek. 3. anak m lek gibi kaplarn atlaklarn zel yaptrc ile onarmak.
[DS]

emlemek, [em-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Bir hastaya ila vermek. 2. Hastann yarasm merhem srerek tedavi etmek. 3. {eT} Tedavi etmek. [EUTS] 4. {az} anak mlek gibi kaplarn atlaklarn imento vb. zel yaptrclarla onarmak. [DS] S emlemek samlamak, lalamak; tedavi etmek.
[DLT]

emlenmek, [em -le-n-m ek] {eT} dnl.f. [-r] K endi


ne ila yapm ak; kendi k endine ila alm ak. [DLT]

emles, [Ar. m elset (przszlk) > em les {OsT} sf. Dz; przsz; cilal, enlemek, [em -le--m ek] {eT} dnl. f. [-r] la
lanmak. [DLT]

EMM

TM TIKCHH.
rgtnn am iri.|| emniyet-bah, {OsT} Gven ve ren. || em niyet dmesi, Tehlike annda baslarak makine veya aracn yaratt tehlikeden kurtulmay salayan dme. || emniyet etmek, Gven duyarak vermek; em anet brakmak.\\ emniyet-i mme, {OsT} Toplum gvenlii,|| em niyeti suiistim al et mek, Kendisine braklan veya belli bir sre iin ya da bir i iin geici olarak alnan eyay vb. geri vermemek, satm ak vb. ekillerde gveni ktye kul lanmak,|| em niyet-i tm me, {OsT} Tam gvenlik.\\ emniyet-i umum iye, {OsT} Genel gvenlik.|| em niyet kemeri, Tatlarda src ve yolcunun kaza annda savrularak arpmadan doan yaralanm ala r ile ilgili tehlikeleri kaldrm ak veya azaltm ak iin kullandklar ucu tokal ve oturduklar koltua ba l kemer; gvenlik kemeri. || emniyet kilidi, 1. K en di anahtarndan baka bir anahtar veya yolla a lamayan kilit. 2. M cevherler takl hlde iken zel olarak kaldrlmadka almay nleyen kk kanca.|| emniyet mdr, lin genel gvenliinden valiye ve iileri bakanlna kar sorumlu m dr. || em niyet pim i, B ir silah veya dolu tpte kul lanlmadan nce gvenlii salayan, ancak kulla nlaca zam an ekilip atlan kk kanca. || em ni yet supab, Basnl bir ortamda basncn tehlikeli bir boyuta geldii zam an devreye girerek basnc dren boalma dzenei.\\ em niyet telkin et mek, Gven alamak; gven vermek. || emniyet tertibat, alan makine veya i ortamnda bir parann kopmas, kaymas vb. tehlike yaratan hl lerde devreye girerek tehlikeyi nlemeye ynelik ilave para. || em niyet verm ek, Gven duygusu uyandrmak; gven vermek. emniyetli, [emniyet-li] sf. 1. Kendisine emanet edi lebilir, gvenilir. 2. Gvenli; tehlikeden uzak. 3. nanlabilir. em niyetsiz, [emniyet-siz] sf. 1. Gvensiz; gvenil mez durumda olan. 2. Tehlikeli. 3. Salam olm a yan. 4. nanlmaz, emniyetsizlik, -i [emniyet-siz-lik] is. Gvensiz ol m a durumu; gvensizlik, emoroit, -di [Yun. haim orroia > Fr. hemorode] is. tp. Kaln barsan da alan ksm larnda mey dana gelen toplar damar varisleri; basur, empakt, [Fr. impact] is. G k tann dt nokta, empas, [Fr. impasse] is. 1. K alnan durum. 2. n c durumdaki oyuncunun byk kt yerine kk kt oynamas durumu, empati, [ng. empathy] is. 1. Bakalannn duygular n anlayabilme durumu; duygudalk. 2. psikol. Bir konuda birlikte duygulanma, bir duyguyu birlikte yaama, birlikte duyma; bakasnn duygularn paylama. empedans, [Lat. impedire (nlemek) > Fr. impedence] is. fz. B ir elektrik devresinden geen dalgal

(Bcek ve bir takm hayvanlar iin) bir svy veya bitki suyunu zel hortumlar araclyla iine ek mek. 4. (Bitkiler iin) toprakta erimi hlde bulu nan madensel tuzlar su ile birlikte gvdelerine ekmek. 5. (Sngerimsi yapda olan cisim ler iin) zerine dklen veya altnda kalan svlar iine ekmek; ortadan kaldrmak; massetmek. 6. (eker vb. iin) azda dili ve tkr yardm yla eritip yutmak. 7. argo. B ir kimseden asalak olarak yarar lanmak; smrmek. 0 emdii st haram etmek, (Anne iin) Evladna lanet etmek.\\ eme eme, kan n iliini kurutmak, Birinin zaafndan yararlana rak asalaka davranlarla gcn tketmek.\\ em m eye yaramak, {az} Yararlanlabilir olmak. emmel, [Yun. emvole] {az} is. 1. H ayvanlan y rtm ek iin kullanlan ucunda ivi bulunan sopa; vendire. 2. Boyundurua alkn kz, emmeli, [em-me-li] sf. Emme eylemine dayanan; emm ek suretiyle alan, emm elim, [Ar. am m a => emme-lim] {azj ba. Fa kat; u var ki; mamafih. [DS] em m en, [? emmen / emen] {az} is. Aa dikmek iin alan ukur. [DS] emm eten, [Ar. mmeten] (em m eten) {az} zf. Ta mamen; bsbtn. [DS] em m i, [Ar. amm (amca) > amm] {az} is. Amca. [DS] emm icelik, -i [emmi-ce-lik] {az} is. Bir kz evle nirken gveyin babas tarafndan kzn am calanna verilen para ya da hediye. [DS] emm ide, [emmi-de] {az} is. A mca olu. [DS] em n, [Ar. emn ,y>l] {OsT} is. Gvenlik; eminlik; ra hatlk; emniyet. B emn syi, {OsT} Gvenlik ve rahatlk.\\ emn emn, {OsT} H uzur ve sknet. emniye, [Ar. emn > emniyye 4^1] {OsT} is. Gven lik; eminlik; korkusuzluk, emniyet, [Ar. emn > emniyyet c~lI] {OsT} is. 1. K a za, saldr, soygun, hrszlk gibi hibir olayn ol mama, can ve m al asndan kukusuz olm a duru mu; gvenlik. 2. Gvenme, itimat etme. 3. .Polisin ve jandarm ann grevi ve yrtt i; bu tr ile rini yapt yer, bina. 4. Halkn huzur ve gvenlii ni salamak amacyla yaplan iler. 5. Gvenli bir yolculuk veya i yapmak iin tehlike annda kulla nlarak tehlikeyi gideren veya azaltan aralar; g ven altna alan aralar. 6. as. Bir asker birliin, dm ann keif, gzetleme, taciz, haber alm a ve basknlarna kar korunm ak ve kendi hareket ser bestliini salamak amacyla ald her trl tedbir ve tertibin tm. 7. as. Dolu bir silahn kaza ile atelenmesini nleyen dzenek. 8. as. Kollama. 0 emniyet altna almak, Gvenlik iinde bulundur mak; gvenlii salamak; korumak. || emniyet ami ri, lelerde gvenlii salamakla grevli polis

l f f i t l l C t S M 1437

EMR

akmn en yksek geriliminin en yksek iddetine oran; grnen diren, empermeabl, [Fr. impermable (su geirmez)] is. Yamurluk. emperyal, -li [Fr. imprial] sf. m paratorlukla ilgili; imparatorlua ait. emperyalist, [Fr. imprialiste] sf. Smrgeler ze rinde egemenlik kurm a eiliminde olan; emperya lizm taraftar. emperyalizm, [Fr. imprialisme] is. 1. Smrgeler zerine kurulmu olan egemenlik. 2. mparatorluk kurma eilimi. 3. Etnik ve kltrel farkllklar bu lunan topluluklarn ayn ekonomik ve siyasi yap iinde hakim toplum tarafndan ynetilm esi duru mu; smrgecilik. 4. Yaylmaclk, empotans, [Fr. impotence] is. 1. Gszlk. 2. Cin sel iktidarszlk, empoze, [Fr. impos] 1. Ykleme; dayatma. 2. sf. Zorla kabul ettirilmi, benim setilmi olan; dayatl m. 0 empoze etm ek, steklerini, dncelerini baka birine zorla kabul ettirmek; zo r veya deiik teknikler kullanarak benimsetmek; dayatmak. emprenye, [Fr. impergner] is. 1. Hamile brakma. 2. Bir maddenin iine bir svy emdirme. 3. Dolgu yapma. empresyon, [Fr. im pressione (vurup iz brakma)] is. 1. Bir durum veya olayn insan zerinde brakt etki; izlenim; intiba. 2. psikol. Uyaranlarn, duyu organlar ve ilikili sinirler zerindeki etkileri veya belirli bir durumun kii zerindeki zmlenmemi btn etkisi; izlenim; intiba, empresyonist, [Fr. impressioniste] sf. 1. Doay, ondan edindii izlenimlerle anlatan, deerlendiren; izlenimci. 2. D oruluu kesin olmayp da duyularla edinilen izlenimlere dayanan; izlenimci; intiba. empresyonizm, [Fr. im pressionisme] is. 1. Doay gerekte olduu gibi btn ayrntlar ile deil de, oradan edinilen izlenim in lsne veya biimine gre anlatan; nesneyi veya gerei dorudan deil, onun sanatda brakt etkiyi dile getiren sanat akm; izlenimcilik. 2. D etkilerin ie yansmas, ite etkiler ve izler brakm as ve bu izlere dayana rak sanat eseri meydana getirilmesi; izlenimcilik, emprezaryo, [t. impresario] is. Bir sanatnn veya topluluun sanat alm alarm yzde karlnda dzenleyen kimse; menajer; yrtc, emprime, [Fr. imprim (basma)] is. tekst. 1. Dz dokuma kumalar eitli boya maddeleri veya bask teknikleri ile ssleme ilemi. 2. sf. Bu tr i lem uygulanarak sslenmi kuma; basma, emprovize, [Fr. improvis] is. Doalama; hazrlk sz. emr, [Ar. emr y] is. -* emir2. em rak, [amr-mak > amra-k] (eT) sf. Sevgili; aziz. [EUTS]

emrah, [Far. hem (ayn) + rah (yol) > hem -rah olyj => emrah] is. 1. Yolda; refik. 2. Saz alp oynayan kimse. emran, [Ar. m em > emrn jly ] (emra:n) {OsT} is. Hayvan derileri; krkler, emraz, [Ar. maraz > emraz / emrd ^ ly I] (emra:z) {OsT} is. Hastalklar. S emrz- akliye, {OsT} A kl hastalklar,|| em rz- asabiye, {OsT} Sinir hasta lklar,|| em rz- ayniye, {OsT} Gz hastalklar.\\ emrz- bevliye, {OsT} drar yolu hastalklar,|| emrz- cildiye, {OsT} Cilt hastalklar.|| emrz- dhiliye, {OsT} hastalklar,|| em rz- efrenciye, {OsT} Frengi hastal.\\ em rz- hariciye, {OsT} D hastalklar,|| emrz- intaniye, {OsT} M ikrop lu hastalklar.\\ emrz- mtthlike, {OsT} ldrc hastalklar,|| emrz- mstevliye, {OsT} Salgn hastalklar,|| emrz- nisiye, {OsT} Kadn hasta lklar,|| em rz- sriye, {OsT} Bulac hastalk lar. || emrz- zhreviye, {OsT} Cinsel organ hasta lklar. emrber, [Ar. emr + Far. -ber (getiren) jjy l] {OsT} is. Emir eri. em re1 [eT. amr-mak (sevmek) > amrak / ym rak / , amrag (sevgili) > emrak > emre oy] {eAT} {OsT} sf. 1. Ak; mptela; ar seven; vurgun; tutkun; im re 2. tasvf. Hak klar anlam nda tasavvuf bykle rine verilen unvan. emre2, [Far. hem (ayn) + rh (yol) > hem-rh => emrah / emre] is. 1. Yolda; refik. 2. {az} Karde, emred [Far. merd > Ar. emred ->yl] {OsT} sf. Sakal, by kmam, tysz gen; delikanl; yeniyetme. S emred-perest, {OsT} Gen erkeklerden hola nan homoseksel erkek; kulampara. emredici, [emr+e(t)-ici] sf. huk. (Hukuk kurallar iin) uyulmas ve yerine getirilmesi zorunlu olan; yorumlayc bir durumu bulunmayan, kesin. S emredici veklet, huk. Yurttalar tek tek egem en liin paras sayldklarndan, egemenlik haklarn devretmeden vekiller araclyla bu haklarn kul lanabilmelerini salayan; vekillerin sadece arac lk etme dnda bir grevlerinin bulunmad, hak sahibinin veklet iini istedii zaman geri alabildi i sistem. emretme, [emr+et-me] is. Em ir verme; buyurma; emretmek eylemi, emretmek, [Ar. emr+et-mek d U ^y l] gl. f. [-er] Bir kim seden bir ey yapmasn istemek; buyurmak; emir vermek. S Emredersiniz! Rtbe ve makamca yksek birinin vermi olduu emir karsnda, astr verdii kabullenme sz. || Em retti patrik efendi. Birinin yersiz ve yetkisiz emri karsnda alay et m ek iin sylenen sz. emreyleme, [emr+ey-le-me] is. Emir verme; buyur ma; emreyleme eylemi; emretme.

EMR

I M I M M .
emsar, [Ar. m r (ehir)>em ar jL ^ I] (emsa:r) {OsT} is. Byk kentler; ehirler; beldeler, fi1 emsr bild, B yk ehirler. em sel1 [Far. hem-sl] {az} is. Yat. [DS] , em sel2, [Ar. misi > emel Jil] {OsT} sf. Pek benzer; ok benzeyen, emsem, [eT. em (il) + (s)-em] {az} is. 1. are; derman. 2. la; merhem. 3. {az} Bo inan. 4. {az} Kocakar ilac. 5. {az} Dzenlilik; gvenlik. 6. sf. Sersem. emsemek, [em-mek > em-se-mek] {eT} gsz. fi [-r] Emm ek istemek. [DLT] emsile, [Ar. misl > emile <dA {OsT} is. 1. rnek l] ler; paradigma. 2. dbl. Arap dilbilgisinde fiil ekim rneklerinin bulunduu kitap ve ders. S emsile-i muhtelife, {OsT} 1. Trl rnekler. 2. Arapada fiilin ekim ve yapm ile ilgili olarak verilen r nekler.,'|| em sile-i muttarda, {OsT} 1. Sral rnek ler. 2. Arapada bir ekimin mfret, tensiye, cemi durumlarndaki konuan, dinleyen ve nc kii biimlerine ilikin rnekler. em sim ek1 [em (il) > em-si-mek] {eT} gsz. f. [-r] , Zehirlenmek. [ETY] emsimek2, [em-mek > em-si-mek] {eT} gsz. f i [-r] 1. Emm ek istemek. [ETY] [Gabain] 2. Emmek. [EUTS] emsiye, [Ar. m es > emsiye -u {OsT} is. Akam I] lar; akamstleri, emsiz, [em-siz >~l] sf. 1. {eAT} {OsT} {az} Bece riksiz; sakar. 2. {eT} Emsiz; ilasz. [EUTS] 3. {az} Dertsiz; kedersiz; vurdumduymaz; savsak. [DS] emsttz, [em-siz j j l] {eAT} sf. 1. Emsiz. 2. are bulamayan. 3. Beceriksiz; sakar, emat, [Ar. emt iU u l] (ema:t) {OsT} is. Taraklar. emelmek, [emel-mek] {az} dnl. fi. [-ir] (Binek hayvan iin) binerken belini emek. [DS] emen, [? emen] {eT} is. Kuzu derisi; krk yaplan deri. [DLT] emtar, [Ar. matar > em tr jlkol] (emta:r) {OsT} is. Yamurlar. emten, [Ar. emten ^ 1 ] {OsT} sf. ok dayankl; pek metin; daha salam, emtermek, [emter-mek] {eT} gl. f i [-r] Teksif etmek; bir nokta etrafnda toplamak. [EUTS] em ti1, [em-di / em-ti / amt] {eT} zfi. imdi. [Gabain] [EUTS] emti2, [Yun. amita] {az} is. Hala. [DS] emtia, -a [Ar. m eta' (kullanlan ey; mobilya) > emtia uccol] (emtia:) {OsT} is. 1. Mallar. 2. Ticaret ko nusu olan tanabilir mallar. 3. Hi bir deiiklie uratlmadan satm ak zere satm alnm mallar. S

emreylemek, [emr+ey-le-mek] gl. f [-r] [-l(i)-yor] B ir kimseden bir ey yapmasn istemek; buyur mak; emir vermek; emretmek, em r, [Ar. em r > em ri / emriyye I / 4;.y>l] (emri:)

{OsT} sf. Emirle ilgili; emre ait olan,


emribari, [Ar. emr-i bari (yaratan) ijIj/I] (emriba.ri:) {OsTj is. A llahn buyruu, emrihak, -kk [Ar. emr-i hakk yl] {OsT} is. A l lah n emri; lm. S emrihak vki olmak, {OsT} lmek. emrimek, [emri-mek] (emri:mek) {eT} gl. fi [-r] K a mak. [DLT] emrimek, [emri--mek] {eT} dnl. fi. [-r] 1. (Cilt iin) uyuz vb. eyler dolaysyla kanmak. 2. (Deri iin) karncalanmak. [DLT] emritmek, [emri-t-mek] {eT} gl. fi. [-r] (Kanma ve gidime ile) gdklamak. [DLT] emrivaki, -i [Ar. emr-i vk1 ^ b y l ] (em riva.ki:) {OsT} is. K abullenm ek zorunda kalman durum; ol dubitti. S 1 em rivaki yapmak, {OsT} Bakaca bir seenek brakmamak; oldubittiye getirmek. emriye, [Ar. emr > emriyye ilgili; emre ait olan, emrud, [Far. emrd ^jyl] {OsT} is. bot. Armut. emrud, [Far. emrd tp jy l] {OsT} sf. Armut bii m inde olan; amudi. emr, [amr] {eT} sf. Daim; devaml. [EUTS] emrlmek, [amur-mak > amr-l-m ak / amrut-mak] {eT} dnl. [-iir] 1. Kaynayan tencerede kpklen m e gemek; snmek. 2. nsan soluu ekilmek. [DLT] E M S . [ng. European M onetary System] is. ksalt. A vrupa Para Sistemi. em sal1 -li [Ar. mil (benzer) > eml JU ^I] (emsa.T, , l ince sylenir) {OsT} is. 1. Bir eyin ei, benzeri; eleri. 2. Ayn cinsten olan eyler. 3. mek. 4. mat. Katsay, fi5 emsl-i inkisar, {OsT} fz. Havann iinden geen n krlma katsays; indisi.|| emsl-i kesre, {OsT} B ol rnekler; saysz misaller.|| em sali misill, {OsT} Benzeri durumlarda olduu gibi; ayn biimde.\\ emsl-i zviyeviye, {OsT} mat. A sal katsay. emsal2, -li [Far. hem-sl JI~j.] (emsa:l) {OsT} sf. Yat; denk. emsal3, -li [Ar. mesel > emsal Jliol] (emsa.T, l ince sylenir) {OsT} is. 1. Flikyeler; destanlar; sylen celer. 2. Masal, emsalsiz, [emsal-siz] sf. Ei ve benzeri bulunmayan; esiz; benzersiz, emsalsizlik, -i [emsal-siz-lik] is. Ei ve benzeri olmama durumu; esizlik; benzersizlik. I] {OsT} sf. Emirle

1 E

1 E

4 3 9

EMZ

emti-i ecnebiye, {OsT} Yabanc m allar.|| emti-i gn-gn, {OsT} eitli mallar. || emtia-i ticariye, {OsT} Tccar mallar; ticaret eyas. m u , [Okyanusya yeri. d. emu] is. zool. Tepeli devekuugillerden A vustralyada geni dzlklerde ya ayan, boyu iki metreye kadar varan, kanatlar k relmi, uzunca iri ve yeil yumurtal, esm er tyl koucu bir ku, (Dromiceius Novae-Hollandiae). j.'] {Os T} sf.

mallar.\\ emval-i zahire, {OsT} Bina gibi saklan mas mmkn olmayan mallar. emvat, [Ar. m evt > em vt o l^ l] (emva:t) {OsT} is. ller. emya, [Far. emy L (emya;) {OsT} is. Para kesesi, y>l] emyah, [Ar. m 5 > miyh > emyh oUjI] (emya:h) {OsT} is. Sular, emyal, [Ar. mil > emyl JL*I] (emya.T) {OsT} is. D e nizde 2500 arn gelen uzunluklar, fi1 enyl-i bah riye, {OsT} Deniz milleri; 6080 kadem veya 853 m 'dert ibaret deniz uzaklk birimleri. emyus, [Ar. emys j - ^ t ] (emyu;s) {OsT} is. Tuz ta; iri tuz paralar, e niza, [Ar. emd / emz ( rv=w (emza;) {OsT} sf. 1. _ '] Hkm ok yryen. 2. ok etkili olan. 3. zf. Ke sin; k ati. emzemek, [em-mek > em-(i)z-e-mek] gl. fi [-rj 1. Emmek. 2. Emzirmek, emzice, [Ar. mizc > emzice {OsT} is. M iza lar; huylar. S emzice-i muhtelife, {OsT} Trl tr l huylar. emzik, -i [em-iz-mek > em-(i)z-ik > emz-ik] is. 1. Bebekleri oyalamak iin azna verilen meme ek lindeki plastik gere. 2. Bebeklere st iirmek iin ie ucuna geirilen plastik meme. 3. aydanlk, ibrik vb. kaplardan suyu istenilen yere azar azar aktmaya yarayan ucu delikli kk lle. 4. argo. Nargile. 5. {az} Sigara azl. [DS] 6. Meme ba . [DS] 7. {az} ncir dallarnn tepesindeki tom ur cuk. [DS] 8. {az} Hal kilim gibi eylerin kesi. [DS] 9. {az} Kn, saaklardan damlayan sularn oluturduu buzcuklar. [DS] 10. {az} Hayvanlarn memelerinin ular. [DS] emzik borusu, Sobaya taklan dirsek eklindeki boru. || emzik sakz, {az} amlardan elde edilen bir tr sakz; am sakz. [DS]|| emzik otu, {az} Boru iei. [DS] j| em zik sopas, {az} ibrik emzii yapm ak iin kullanlan rs. [DS]|| emzik srmek, {az} (ocuunu em zi ren kadn iin) bu sre iinde hamile kalmamak; s t korumak. [DS] emziki, [emzik-i] is. 1. Em zik yapan veya satan kimse. 2. {az} Bakasnn ocuunu emziren ka dn; st nine. [DS] emzikleme, [emzik-le-me] {az} is. Bulutlarn ya m ur yaacak biimde bulunmas. [DS] emzikli, [emzik-li ^ > 1 / L ^,.>l] sf. 1. Emzii olan; emzii bulunan. 2. (Kadn iin) memede ocuu olan. 3. (ocuk iin) meme emen. 4. is. Aatan yaplma su kab, fi1 emzikli bardak, {OsT} Toprak ibrik. emziksiz, [emzik-siz] sf. Emzii olmayan; emzii bulunmayan.

emkda, [eT. emg > emk-da

-* emikda. emlsiyon, [Fr. mulsion] is. kim. 1. Bir svnn baka bir sv iinde kk zerrecikler hlinde da lmas ile m eydana gelen heterojen ortam. 2. fiot. Duyar kat. emlsiyonlatrc, [emlsiyon-la--tr-c] sf. 1. Bulunduu ortamda bir emlsiyon meydana geti ren. 2. Bir emlsiyonun bozulm adan kalm asn sa layan. 3. is. Orta byklkteki molekllerden mey dana gelen kimyasal birleikler karm, emlsiyonlatrma, [emlsiyon-la--tr-ma] is. 1. Emiilsiyon hline getirme. 2. Yol yapm nda kullan lan ziftlere kendi hacmi kadar su kartrarak souk olarak kullanma imkn salama, emlsiyonlatrmak, [em lsiyon-la--tr-mak] gl. f . [-r] 1. Homojen ve geici olarak kararl bir kar m elde etmek amacyla elementi veya bileii znmeye uramad bir ortamda m m kn oldu u kadar ince damlalar hlinde datmak, kartr mak. 2. Fotoraflkta a duyarl bir emlsiyonu levha zerine yaymak, emlsr, [Fr. mulseur] is. Peynir yapmnda, kre mas alnm ste istenilen oranda krem a kartr makta kullanlan alet, cmrmek, [em-tir-mek / em-z-mek] {eT} gl. f i [iir] Emdirmek; emzirmek. [DLT] cmvac, [Ar. mevc (dalga) > emvc (emva;c) {OsT} is. Dalgalar. S em vc- bahr, {OsT} D eniz dalgalar.\\ emvc- kahr, {OsT} Batran dalgalar; zulm dalgalar emvah, -hi [Ar. m > emvh ol^l] (emva:h, l ince sylenir.) {OsT} is. Sular, emval, -li [Ar. ml > emvl J[y>l] (emva:l, l ince sylenir) {OsT} is. Tanr ve tanmaz btn m al lar, mlkler; servetler. S em vl-i diye, {OsT} Ba ya mallar; nitelii kt mallar.\\ em vl-i btna, {OsT} Altn, gm gibi saklanabilen mallar.|| em vl-i emriye, {OsT} Hkmdarn mallar.|| emvl-i eytm, {OsT} Yetim mallar.|| emvl-i ganim, {OsT} Ganimet olarak alnm mallar. || emvl-i gayrimenkle, {OsT} Tanmaz mallar.|| emvl-i menkle, {OsT} Tanabilir m allar.|| emvl-i met ruke, Terk edilmi mallar; sahibi bilinmeyen mallar.|| emvl-i umum iye, {OsT} Topluma ait, kamu

EMZ

IMIfflfCE S M . .o
en 5, [eT. en > en / en] is. 1. Sr hlinde yetitirilen hayvanlarn kime ait olduunu belirlemek iin ku laklarndan para kesilerek yaplan zel damga. 2. gnl. Damga; marka. 3. {eT} Hayvanlarn kulaklar na taklan marka. en 6, [e T. en (yanak, ya n a k rengi) > en / en] is. Yzn rengi; beniz. S en b en olm ak, {az} K k dilini yutm ak; armak; afallamak. en7, [en] {eAT} is. 1. Ek; ilave. 2. {az} Parman eklem yerleri. [DS] 3. {az} Trnak etlerinin lif gibi kabaran ksm. [DS] 4. {az} El ayas. [DS] 5. {az} Aa dallarnn tom urcuk yeri. [DS] en8, [6n / in] {eT} is. 1. ni; aa doru. 2. ukur; hendek. [DLT] fi1 en y er, ukur yer. [DLT] || en yok, ni yoku. [DLT] en9, [en] is. Bir tr uha. e n 10, [? en / ene / en] {az} is. 1. Beygir, katr, eek gibi hayvanlarda daman n dilerin arkasna do ru olan yerinde oluan ilik. 2. Salan hayvanla rn st torbas. 3. Dii hayvanlarn reme organla rnn d ksm. [DS] e n " , [ein / eyin] {az} is. 1. st ba; elbise. 2. Ya ka. 3. Yn ya da kldan yaplma aba kuma. [DS] e n 12, [eT. en-mek / in-m ek > en] {az} is. 1. at. 2. ki yama arasndaki dz ve verimli toprak paras. 3. ki tarla arasndaki snr; an. [DS] en ab eri, [? enaberi] {az} is. teberi; deersiz eya. [DS] en ab ib , [Ar. nbbe > enbb v~)W] (ena;bi;b) {OsT} is. 1. Kam gibi boum boum olan eyler. 2. i bo her trl boru. S en b b -i grbliye, {OsT} Kalbur damarlar.\\ en b b -i hazm iye, {OsT} Sin dirim sistem i borular. enab ik , -i [Ar. in b k > enbk^L il] (ena.bi.k) {OsT} is. Damtma kaplar; imbikler, enabi, [Ar. enbi ^ L jI ] (ena.bi) {OsT} is. Yerden sklm otun kk, enacil, [Ar. incl > encl J~rW] (ena.ci.i) {OsT} is. nciller. S encil-i e rb a , {OsT} D rt ncil (Matta, Markos, Luka ve Yuhanna ncil metinleri). en ad id , [Ar. endid Jbilil] (ena;did) {OsT} sf. Perian; dank. enafis, [Ar. enfes > enfs (ena.fs) {OsT} sf. En nefis olan nesneler. 0 enfis-i s r- edebiye, ed. E deb eserlerin en gzel ve en deerlileri. E n a h id , [Far. enhd ns gezgeni; Zhre. e n a i, [Ar. eni ^ b l] {OsT} sf. Bencil, enaiyet, [Ar. eniyyet c~5l;l] (ena:iyet) {OsT} is. 1. Kendini beenmilik; bencillik, l.f e l. Benlik, enak, - [eT. enek] {az} is. Sabann gvdesi. (ena.hi.d) {OsT} is. Ve

em zirilm e, [em-(i)z-ir-il-me] is. M emeden st emdi riliyor olma; emzirilmek eylemi; emdirilme, em zirilm ek, [em-(i)z-ir-il-mek] edil. f . [-ir] (ocuk veya hayvan yavrusu iin) memeden st emmesi salanmak; emdirilmek, em ziri, [em-(i)z-ir-i] is. Emzirme eylemi ve biimi, em zirm e, [em-(i)z-ir-me] is. St emmesini salama; emzirm ek eylemi, em zirm ek, [em-(i)z-ir-mek] g l.f. [-ir] 1. Emmesini salamak. 2. (Ana iin) yavrusunun memesinden st emerek beslenmesini salamak; emdirmek. 3. argo. Otomobilin deposundan hortumla benzin e kip almak. em zirtm e, [em-(i)z-ir-t-me] is. M emesinden st em dirmesini salama; emzirtmek eylemi, em zirtm ek, [em-(i)z-ir-t-mek] gl. f. [-ir] 1. M em e sinden yavrusuna st emdirmesini salamak. 2. Emzirmek iini yaptrmak, em zrm ek, [em-mek > em-(i)z-r-mek] gl. f . [-r] Emzirmek; meme vermek. -en 1, [-an / -en / -y-an / -y-en] yap. e. -* -an. (eT) {eAT} (ayn). -en2, [-an / -en] {eAT} ek. e. okluk ekidir, oul > o(u)l-an. -enJ, [Ar. - e n I ] yap e. A rapa kelimelerin sonlarna gelerek zarf yapan ek; tenvin. en1, [en / eng (yans.)] is. Kpek seslenmesini anlatan kk. [Zlfkar] en-ik, en-cik, er-ek, en-re--mek en2, [en / eng / enk (yans.)] (en) is. arma, hayret etm e bildiren kk. [Zlfkar] eng (en) beng (ben) olmak, en-iyeni en3, [eT. en / in] is. B ir cismin veya yzeyin iki yan arasndaki uzaklk; yana olan genilik; yan geni lik. {eT} (ayn) [DLT] enem k onan, {az} 1. Adamakll; eni konu. 2. B ir ii enmeden dikkat lice yapma. 3. Kaygsz; rahat. || eninde (< nnde) so nunda, Kanlmaz olarak; bir gn mutlaka.\\ enine boyuna, 1. Gsterili, heybetli; grnm korkun. 2. H er ynyle; eksiksiz olarak. 3. Uzun uzadya. 4. Kkl olarak; esasl bir ekilde.\\ enine b o y u n a d n m ek , Derin ve etraflca dnmek.|| enini boyunu lm ek, Bir eyi iyi incelemek; in ceden inceye hesaplamak,|| eni u zu n u , B ir kim se nin kiisel grnm ve en kesiti, Bir nesne nin boy eksenine dik olan kesiti. en4, [eT. en / en] (eh) zf. Sfatlarn anlamn ykselte rek son st dereceye karan zarftr; mbalaa eda t. S en aa, En az olarak; asgari olarak. || en az ab a kural, dbl. Konumay kolaylatrmak iin szck iindeki ses benzemelerine ve dmelerine sebep olan kural. || en azd an , H i olmazsa. || en bal, En nde olan; en nem li.|| en beinle, {az} H i ekinmeden ve iinden geldii gibi. || en b iri, H er eyden nce; ilk nce; en bata. || en bitirim i, {az} U; son. [DS]|| en m en, {az} En stn. [DS]

f l M

S M

. 1441

ENB

enam, [Ar. n a'm (hayvan) > en 'am fU;l] (en-a:m) IOsT'} is. 1. Deve, sr, koyun gibi evcil sr hay vanlar. 2. Enam suresi ile K uran m baz surelerini iine alan kk kitap. 3. sf. (Kii iin -hakaret ola rak-) hayvan gibi. S1 E n m S uresi, {OsT} K u r an Kerim in altnc suresi. enam, [Ar. enam jU (ena:m) {OsT} is. 1. Btn var I] lklar; yaratklar. 2. Halk; insanlar, enamil, [Ar. enmele > enmil JjLsI] (ena.mil) {OsT} is. Parmak ular, enaniyet, [Ar. enniyyet / eniyyet c~iW] (ena:niyet) {OsT} is. Kendini dnme; kendini kayrma; ben cillik. en ar1 [Far. enr jlil] (ena:r) {OsT} is. Nar. , enar2, [? enar] {az} is. Orak bierken klavuzluk eden adam; amele ba, enarberi, [? enarberi] {az} is. -* enaberi. [DS] enari, [Ar. / Far. en] (ena:ri) {az} sf. Beceriksiz, enatm ak, [? enat-mak] {az} gsz. f i [-ir] (Kadnlar iin) dedikodu etmek; ok konumak; gevezelik etmek. [DS] enayan, [eT. en-m ek (armak) + yan-m ak (yanl mak) > en-+yan-] sf. arm; akn. S en ay an olm ak, {az} armak. [DS] enayi, [Ar. en ^ til] (en a y i) {OsT} sf. 1. kaba. A r derecede bn kimse; avanak, {az} (ayn) 2. {az} Yabanc; ecnebi. [DS] S enayi b om ak, ar go. Birinin parasn aldatarak almak. || enayi d m belei, ok fa z la enayi; avanak.\\ enayi plakisi, ok enayi olan. enayice, [enayi-ce] (ena:yice) zf. kaba. Enayi gibi; aklszca. enayicesine, [enayi-ce-s-i-n-e] (enayicesine) zf. ka ba. Enayi gibi; aklszca, enayilik, -i [enayi-lik] (ena.yilik) is. kaba. Enayi olma durumu; enayiye yakr davran, enba, [Ar. neb > enb Ls(] (enba:) {OsT} is. Pey gamberler. enbag, [Far. enb _UI] (enba:) {OsT} is. Bir er kekle evli birden ok kadndan her biri; ortak ka dn; kuma. enbahun, [Far. enbhn jj=-Lil] (enba:hu:n) {OsT} is. 1. Tahkim edilmi yer. 2. Hisar; kale. enban, [Far. enbn / enbne jlJ / AiLil] (enba:n) {OsT} is. 1. Deri anta; daarck. 2. Y iyecek anta s. 3. Heybe. enbane, [Far. enbne ^ U l ] {OsT} is. Kk da arck. enbar , [Ar. nibr > enbr jLil] (enba:r) {OsT} is. Ambarlar.

e n b a r2, [Far. enbaten / enbarden > enbar jLj] (enba:r) {OsT} is. 1. Yn; kme. 2. Ekinlere v eri len gbre. en b ard e , [Far. enbrde o^jL;!] (enba:rde) {OsT} sf. Doldurulmu, enbate, [Far. enbte -ilil] (enba:te) {OsT} sf. 1. Yklm. 2. Tkanm. e n b a z 1 [Ar. nebez > enbz jlol] (enba:z) {OsT} is. 1. , Takma adlar; lakaplar. 2. Soyadlar. en b az2, [Far. enbz jU l] (enba:z) {OsT} is. Ortak; e; dost. enbazi, [Far. enbz lSjM] (enba:zi:) {OsT} is. O rtak lk; elik; arkadalk, enbeh, [Far. enbeh / enbh a-jI / o^l] is. Kaln k a buklu, hamndan turu yaplan bir Hindistan m ey vesi. enbel, [Yun. embolo] {az} is. vendirenin ucundaki ivi; nodul. [DS] enbele, [Far. enbele *k>l] {OsT} is. bot. H int hurmas; demirhindi. enb erb o y u , [Far. amberb] {az} is. Pembe veya mavi iek aan bir tr sarmak. [DS] en b eri, [en+beri] is. gk b. U ydunun bir gk cism i nin yrngesinde iken, etrafnda doland gk cismine en yakn olduu nokta, en b e ru t, [Far. enbert cjjjI] (enberu.t) {OsT} is. A r mut. enbeste, [Far. enbeste
42- j l ]

{OsT} sf. 1. (Nesne iin)

koyulam, katlam. 2. (Kan iin) doku iinde uyumu. S enbeste-dem , {OsT} Tembel, miskin; gayretsiz. enbeti, [? enbeti] is. -* elbeti. enbik, -i [Ar. enbk j~J] (ebi:k, k kaln sylenir)
{OsT} is. Damtma kab; imbik,

en b ir, [Far. enbr j^sl] (enbi:r) {OsT} is. Ya veya k u ru amur. en b ire, [Ar. enbre oj^il] (enbi:re) {OsT} is. Toprak daml evlerde toprak altna konulan saz, al rp vb. eyler. enbiya, [Ar. nebi > enbiy5 t Ljl] {OsT} is. Peygam berler. f E n b1 iy S resi, {OsT} K u r an- K erim 'in i yirm i birinci suresi.|| enbiya-y k ib r, Byk p e y gamberler. e n b u b 1 [Ar. enbb / enbbe , / 4 ^1 ] (enbu:b)
{OsT} is. 1. Tp. 2. Emzik. 3. Kam boumu; b o um. 4. M asura olarak kullanlan kam. 5. rn gann ucuna geirilen ufak boru. 6. Bitkilerde boru biiminde olan anaklar. 7. Suyun akn dzen lemek iin bir emenin ucuna taklan klt boru. 8. anat. ince boru; borucuk S en b b e-i bevliye,

ENB

I M I M M . encek", -i [in-mek > en-m ek > en-(e)cek] {az} is. Merdiven. enceklem ek1 [encek > encek-le-mek] {az} g sz.f. , [-r] [-l(i)-yor] (Kk ocuk iin) ilk kez yrm e ye ya da emeklemeye balamak. [DS] enceklem ek2, [encek > encek-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] (Kedi, kpek vb. iin) yavrulamak. [DS] encel, [Ar. encel Ji-I] {OsT} is. bot. Hatmi iei, encen, [en-cen ? / enen] {az} sf. Geveze. [DS] encer, [Ar. encer Jr\\ {OsT} is. Gemi direi; lenger, encere, [Far. encere / encre oy {OsT} is. 1. bot. -l] Isrgan otu. 2. tp. Vcuttaki kantl dkntler; kurdeen; rtiker. -encesi, [-ancas / -encesi] {eAT} yap. e. -* -ancas. enci, [en / en > en-ci] {az} sf. Hayvanlar eneyen adam; eneki. [DS] encidan, [Ar. encidn jJcfI] (encida:n) is. bot. Kasn ad verilen ilacn yapld aa; encik1 -i [encek (kk enik) > en-cek / encik] , {az} is. 1. Kedi, kpek cinsi hayvanlarn yavrusu; enik. 2. Be alt yam a kadar olan ocuk. S1 encii kmak, {az} yice ezilmek; iler tutar yeri kalma mak. encik2, -i [encek] {az} is. Kk kazan. [DS] encik3, -i [incik] {az} is. Diz kapa ile kala ke mii aras. [DS] encikleme, [encik-le-me] is. (Kedi, kpek cinsi hay vanlar iin) yavrulama; enikleme, enciklemek, [encik-le-mek] is. (Kedi, kpek cinsi hayvanlar iin) yavrulamak; eniklemek, encin, [Far. encden > encn j^ il] (encvn) {OsT} zf. 1. Kk kk; ufak ufak; kyma kyma. 2. is. Sva c. encir, [Far. encr / encre jfSr' / j>^r'] (enci:r) {OsT} is. 1. ncir. 2. Makat. 3. Kadnn cinsel organ, 1 (encu:c) {OsT} is. d aac, ] encuc, [Far. encc

{OsT} anat. Sidik borucuklar.\\ enbbe-i grbliye, {OsT} anat. Eleksi borcuklar.\\ enbbe-i hazmiye, {OsT} Azdan aniise kadar olan sindirim sistem i.|| enbbe-i ariye, {OsT} anat. K lcal boru.|| en bbe-i taliye, {OsT} anat. iek tozu borus. | enbb-i midev, {OsT} tp. Mide ykam akta kullan lan lastik boru. enbub2, [Far. enbb u jJ ] (enbu:b) {OsT} is. 1. M in der; dek. 2. Deme, enbub, [Ar. enbb ^ y i '] (enbu.bi:) {OsT} sf. anat. B oruyu andrr; borumsu; boru gibi, enbude, [Far. enbden (katlamak) > enbde iojJ] (enbu:de) {OsT} is. Katlanm; toplanm; devirilmi. enbuh, [Far. enbh o_^l] (enbu:h) {OsT} sf. 1. Ka labalk; izdihaml. 2. ok; saysz. 3. Kalabalk; ok. 4. Youn; kaln. 5. is. Meclis. 6. Duvarn yk lp dklmesi, enbue, [Ar. enbe (enbu:e) {OsT} is. 1. Pa tates, yer elmas, pancar gibi yerden karlan top rak alt meyveler. 2. Aa kkleri, enbuy, [Far. enby ma. 2. Koku. enbuzen, [Far. enbzen iyil] (enbu:zen) {OsT} is. Asl madde. S enbflzen-i insan, {OsT} nsann y a ratld ilk madde; toprak. enbr, [Far. enbr >J] {OsT} is. Oca ve atei kar trm aya yarar alet, enbre, [Far. enbre o>;l] {OsT} sf. 1. (Hayvan, o unlukla da deve iin) ty dklm; tysz. 2. is. Dolap beygiri. 3. Dere. 4. kembe, encab, [Ar. necb > encb ^L fl] (enca:b) {OsT} is. Soyca tem iz olanlar; necipler, encad, [Ar. necd > encd :>U ] (enca.d) {OsT} is. M Y ksek yerler; yceler, encam, [Far. encam j>U-l] (enca:m) {OsT} is. 1. in sonu; son; biti; akbet. 2. {az} zf. Sonunda; niha yette. 0 encama erdirmek, Sona vardrmak; bi tirmek.^ encama ergrmek, {eAT} Bitirmek; sonu ca ulatrmak,|| encama ermek, Sona ermek; bit m ek.,|| encam hayr olmak, in sonunun iyi g rnmedii durumlarda edilen hayr dua sz. || encm - kr, {OsT} Ii sonu; sonunda.|| encmpezr, {OsT} Son bulan; biten. encas, [Ar. necs > encs (enca;s) {OsT} is. Pis likler. encek1, -i [encek (kiik enik) > en-cek / en-cik iUM] is. 1. {eAT} {OsT} {az} Kedi, kpek cinsi hay vanlarn yavrusu; enik. 2. {az} Be alt yana ka dar olan ocuk. [DS] (enbu:y) {OsT} is. 1. K okla

encug, [Far. enc Kyfl] (encu.) {OsT} is. 1. d aac. 2. Ocak, encuh, [Far. enchden > ench __j4l] (encu:h) {OsT} sf. 1. (M eyve iin) burumu; solmu. 2. is. Kvrm, encm, [Ar. necm > encm ^ 1 ] {OsT} is. Yldzlar; kevakib; sitare-gn. S encm-fen, {OsT} Yldz saan.\\ encm-nm, {OsT} Yldzlar gsteren; teleskop. || encm -sm r, {OsT} Yldzlar kadar kalabalk. encmen, [Far. encmen y ^ -l] {OsT} is. Belli konu lar incelemek, aratrmak ve hazrlk yapm ak ze re meclis veya kurultay tarafndan grevlendirilmi kurul; komisyon. S encmen-i dni, {OsT} Aka

.::.1 4 4 3

END

demi. || encmen-i siyas, {OsT} Siyas parti; p o liti ka kulb. e n c ra e n g h , [Far. enciimen-gh] (enciimeng:h) {OsT! is. Toplant yeri; meclis, encr, [Ar. encr / encre Isrgan otu. encr, [Ar. encr! syf (encri:) {OsT} is. Scaktan ciltte oluan kabarcklar; isilik, encriye, [Ar. encriyye {OsT} is. 1. tp. Isr gan otunun ciltte oluturduu kabarcklara benzer kabarcklar; kurdeen. 2. bot. Isrgangiller. S encriye-i bahr, {OsT} zool. D eniz srganlar. encsilikus, [Lat. encyclicus] is. 1. Yksek dereceli din adamnn geni bir toplulua yollad ssl anlatmlarla dolu genelge. 2. Papann btn Katoliklere ve piskoposlara gnderdii mektup, en, [y-mak (bastrmak) > y()n / iy(i)n / ey(i)n (bask) > en ^1] {eT} is. 1. Bar; sknet. [KPy.] 2. {eAT} Rahat; huzur; asayi, eng, [en-g] {eT} sf. Bar. [EUTS] enda, -ai [Ar. ned > end >1x1] (enda:) {OsT} is. iyler; ebnemler. endad1 [Ar. nidd > endd il-ul] (enda.d) {OsT} is. , Benzerler; eler; nazirler. S endd ezdd, B en zerler ve ztlar. endad2, [Ar. nadd > endd / enzd ] (enda:d) {OsT} is. 1. erefli kimseler. 2. Dzenli kimseler. 3. Top rak tabakalar, endaht, [Far. endhten (atmak) > endht (enda.ht) {OsT} is. 1. Atma; at. 2. Silah boaltma. 3. argo. ki lemi. S endaht etmek, {OsT} Silah atmak; boaltmak; atelemek. endahte, [Far. endahte a^-Ij^I] (enda:hte) {OsT} sf. A tlm; bir yana braklm. S endahte-i ke-i nisyn, {OsT} (Unutma kesine atlm) bir keye atlarak unutulmu. endam, [Far. endm pJJ] (enda:m) {OsT} is. 1. V cut; beden. 2. Ten. 3. V cudun biimi; boy bos. S1 endam aynas, {OsT} B oy aynas.|| endam ile, halk. Boydan boya; bsbtn. || endm- mevzun, {OsT} Dzgn beden; dzgn endam. endami, [Far. endm ^l-u l] (enda:mi:) {OsT} is. Be dene uygun ve biimli elbise, endaml, [endam-l] sf. Boyu, vcudunun biimi ye rinde ve gzel olan; yakkl, endamsz, [endam-sz] sf. Boysuz; ksa, endar, [Far. endr j!xl] (enda:r) {OsT} is. 1. Hikye. 2. Yaanm olay; batan geenler; serven, endarter, [Yun. endon (ite) + arteria (damar) > Fr. endartere] is. tp. Atardam ar i gmlei. I ./ jil] {OsT) is. bot.

endave, [Far. endve ojIjjI] (enda:ve) {OsT} is. 1. Svac malas. 2. ikyet, endaye, [Far. endye V.l-ul] (enda.ye) {OsT} is. -* en dave. endayi, [Far. endyi (enda.yi) {OsT} is. Svama; yaldzlama. S endyi-ger, 1. Svac. 2. Yaldzc. -endaz, [Far. endhten (atmak) > -endz jU l] (enda:z) {OsT} son ek. 1. Sonuna getirildii Farsa ke limelere "atan, a tc anlam katarak birleik sfat lar yapan son ek. 2. sf. Atm. endaze1 [Far. endhten (atmak) > endaze ojt_ut] (en , d a z e ) {OsT} is. 1. Eskiden kuma lmekte kulla nlan ve 65 cm. gelen uzunluk ls; arn. 2. Tahmin; takdir. 3. Mertebe; derece. S endze-gr, {OsT} 1. Mhendis. 2. Muhasebeci; sayman. 3. Matematiki.\\ endaze gvertesi, Yaplacak gem inin izimlerinin ve resimlerinin zerinde hesaplamala rn yapld dz deme zem in.|| endaze-hne, {OsT} dnz. Gemi yapm nda kullanlan l ve ka lplarn karld y e r.|| endazesi bozuk, Oran kam; orantsz. || endazesini almak, Birinin de erini veya bir eyin nemini tahmin etmek.\\ enda zeye gelmek, 1. A kla uygun dmek. 2. Hesaba gelm ek.|| endazeye vurmak, lmek. endaze2, [Far. endhten (atmak) > endze => Ar. jl-iil] (enda:ze) {OsT} is. 1. l. 2. lek, endazeleme, [endaze-le-me] (enda:zeleme) is. lme ve tasarlama; endazelemek eylemi, endazelem ek, [endaze-le-mek] (enda:zelemek) gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Endaze ile lmek. 2. mecaz. T a sarlamak; tahmin etmek, endazesiz, [endaze-siz] (enda:zesiz) sf. mecaz. l sz; hesapsz; orantsz, endbend, [Far. end-bend .ujJJ] {OsT} zf. 1. Para para. 2. Boum boum. 3. sf. M ahcup; utanm. S endbend olmak, armak; afallamak; kk dilini yutm ak.|| endesiz bendesiz, {az} Grgsz; terbi yesiz. [ D S ] -ende1 [-anda / -ende] {eAT} yap e. -* -anda. , -ende2, [Far. ende ojj] {OsT} son ek. Sonuna getiril dii Farsa kelimelerden sfat fiil yapan son ek. hn-ende (okuyucu) endeba, [en-mek (amak) > en-de + ba jiL ojI] {eAT} is. Aklsz ba; sersem. endei1, [an (o) > an-da-ki] {az} zm. 1. Yanndaki; yaknndaki. 2. Bu. 3. u. [ D S ] endei2, [el-in-de-ki] {az} zm. Elindeki. [ D S endei3, [ein / eyin (srt) > e(i)n-in-de-ki] {az} zm. Srtndaki. [ D S ] endeirde, [andaki+yer-de] {az} zm. -* endei1.
[ D S ]

END

IM

C t 1444 M S

en dek1 [endek] {eT} is. 1. Alan; yzey; sath. 2. Bir , nesnenin st yan; st yz. 3. Dam. [DLT] endek2, [Far. endek iJJ] {OsT} sf. 1. Az; azck. 2. Y a kk. S endek-sl, {OsT} Ya kk. endek3, -i [? endek] {az} 1. Aa; baya; fena. 2. Sznden dnen; iradesiz. 3. Ksa. 4. is. D ar gelen elbise vb. eyin kenarna eklenen para. [DS] endeki1 [eT. anda (orada) + ki] {az} zm. 1. Orada , ki; yanndaki. 2. u; ite. 3. Yanndaki; yaknnda ki. [DS] endeki2, [el-in-de-ki] {az} zm. Elindeki. [DS] endekiJ, [e(i)n-in-de-ki] {az} zm. Srtndaki. [DS] endeklem ek, [? endek-le-mek] {az} gl. f. j- r j [l(i)-yor] 1. yice soruturmak; ince eleyip sk do kumak. 2. B ir ii ar ar yapp bouna zaman l drmek; oyalanmak. [DS] endeks, [Lat. index (ihbarc, casus; iaret parm a) > Fr. index] is. 1. Bir kitabn veya derginin kii, konu, yer ad vb. bakm lardan iindekileri yer nu marasyla belirten ve eserin arkasnda yer alan al fabe srasna gre dizilmi liste; dizin; fihrist; in deks. 2. Belli bir konuda kan yazlarla ilikiyi salayan ve ayr bir kitap veya sreli yayn eklin de baslan eser. 3. Kitaplk veya ariv vb. yerler iin dzenlenmi belli bir bilginin veya belgenin bulunduu yeri gsteren dzenli liste. 4. Bir konu daki eitli merhale ve durumlar gsteren tablo veya listeler; gsterge. 5. Verilerin yardm ile izi len grafik ya da eri, endeksal, [Far. endek (az) + sl (yl) > endeksl] {OsT} sf. Pek gen, endeksleme, [endeks-le-me] is. Ayarlama, endekslenek, [endeks-le-mek] gl. f i [-r] [-l(i)-yor] Tutum unu ve davranlarn meydana gelen veya gelecek olan durum lara gre ayarlamak; ayarla mak. endekslenm e, [endeks-le-n-me] is. Ayarlanma, endekslenmek, [endeks-le--mek] edil. fi. [-ir] (Tu tum ve davranlar, izlenecek politika iin) meyda na gelen veya gelecek olan durumlara gre ayar lanmak; ayarlanmak, endele, [an (o) > an-da+ile] {az} zf. te; yle. [DS] endelemek, [? ende-le-mek] gl. f [-r] [-l(i)-yor] -* endeklemek. endelep, [Far. andelib (blbl)] {az} is. Oyun; hile; dzen. [DS] endelip, [? endelip] (az) sf. 1. Sersem. 2. Uydurma; yalan. 3. is. Oyun; hile; dzen. [DS] endene1 [Far. endeme ujI] {OsT} is. Gemi skn , tlar hatrlama. endeme2, [Yun. endome (izi, hendek)] {az} is. 1. Fidan dikm ek iin alan ukur. 2. Sebzeleri sula mak iin alan su yolu. 3. gnl. Domates, biber fidesi. [DS]

endemi, [Yun. entami / Mo. endemi] zm. Hepsi; btn. endemik, [Fr. endmique] sf. biy. Bir rka veya tre zg. endemiyle, [endemi+ile > endemiyle] {az} zf. B tnyle; tmyle. endeni1 [an (o) > an-da-ki-ni] {az} zm. -* endei1. , [DS] endeni2, [el-in-de-ki-n-i] {azf zm. Elindekini. [DS] ender1 [Ar. ndir > ender j-ut] {OsT} sf. 1. En az bu , lunan. 2. Eine az rastlanr. 3. Az sayda. 4. zf. ok seyrek olarak, ender , [Far. ender jJol] {OsT} zf. 1. "... -de; ... iin d e . 2. (Tekrarlanm isim veya sfatlar arasnda) stnde. endere, [ar (o) > an-da-ki > enei-re] {az} zm. Ol duu yer; ora. [DS] enderek, -i [Yun. andrahne] {az} is. bot. Koca yemi aac ve meyvesi, (Arbutus andrachne). enderez1 [Far. enderez jj-ul] {OsT} is. 1. t; na , sihat; vasiyet. 2. Mektup. enderez2, [Yun. andrahne] {az} is. bot. -* enderek. [DS] enderi, [Far. enderi ^j-l] {OsT} is. Kaim ip; halat, enderub, [Far. enderb v 3 (enderu.b) {OsT} is. Jj-1 '] tp. Temrei hastal, enderun, [Far. endern jjjJJl] (enderu:n) {OsT} is. 1. Bir eyin i yz. 2. Kalp. 3. Eski saraylarda harem ile hazine daireleri arasnda bulunan ksm. 4. B yk konaklarn i ksm. 5. mparatorluk dnemin de padiahlarn gnlk hayatlarn geirdikleri b lm. 6. m paratorluk dneminde padiah saray ve ynetim kuruluu. S edern- hmyun, {OsT} Saray hizmetilerini yetitirm ek iin kurulan rgt.\\ endern mektebi, {OsT} Saraylarda kurulan okul.|| endern brn, {OsT} ve d. enderunlu, [enderun-lu] sf. Enderunda eitim, re tim grm olan, endes, [? endes] {az} is. Orta; orta yer. [DS] endez1 [? endez] {az} sf. 1. Dzgn; doru. 2. , Denk; eit. 3. yi. endez2, [Far. endze ?] {az} is. Kendir bkmeye ya rayan aa. [DS] endezJ, [? endez] {az} sf. Seyreke. [DS] endeze, [Far. endze] {az} is. 1. Ara; aygt; ava danlk. 2. Kalp; model; patron. 3. Engel; szde se bep; bahane, t? endezeden aldrmak, {az} Ar dan almak; aldr etmemek. endi, [Yun. anti (nceki)] {az} sf. nceki. [DS] S endi gn, {az} nceki gn; dnden bir nceki gn. [DS] endiun, [Yun. anti + T. gn / n-de-ki + gn] {az} is. -* endi gn. [DS]

jjf fi B

B . 1445

END e n d i e le n m e k ,

endik, [en-mek (amak) > en-dik] {eT} sf. 1. akn; budala; saf; aptal. [DLT] 2. {az} Utanga; sklgan. 1 e n d ik e r, {eT} Budala, akn adam. [DLT] 5 endike, [Fr. indiquer] is. Belirtme; iaret etme; ifa etme. e n d ik le m e k , [endik-le-mek] {az} gsz. f . [-r] [-l(i) -yor] Yoksulluun son derecesine varmak. [DS]
en d ik m ek , [endik > endik-mek

[endie-le-n-mek] dnl. f. [-ir] Endie etmek; endie duymak; kayglanmak; m erak etmek. e n d ieli, [endie-li] sf. 1. Bir kaygs ve sknts olan. 2. Merakl, kukulu. 3. Endie verici olan,
e n d i e n a k , -k i [Far. ende-nk iib-ij^l] (endi:enak,

k ince sylenir) sf. 1. Kaygl. 2. Dnceli,


e n d iesiz , [endie-siz] sf. 1. Herhangi bir endiesi

{eAT} dnl.

f [-ir] 1. armak; aalamak; mtehayyir olmak. 2. Acemilik gstermek. 3. {az} Utanmak; skl mak. [DS] 4. {az} Duraksamak; kararszlk geir mek. [DS] 5. {az} Sabrszlanmak. [DS] 6. {az} Akl bana gelmek; uyanmak. [DS] 7. {az} Her hangi bir durum karsnda reflekssiz hareket et mek. [DS] 8. {az} g l.f. artmak. [DS] endim e, [Lat. intimus (en i) > Fr. intime ?] {az} is. Ky evlerinde herhangi bir eya koymak iin yap lan kapal yer. [DS] endim en, [Lat. intimus > Fr. intime ?] {az} is. -+ endime. [DS] endine, [endei-n-e] {az} zm. una. [DS] e n d ire 1 [endei-re] {az} zm. uraya. [DS] , e n d ire2, [in-dir-mek > endire] {az} sf. Kalitesi biraz daha dk olan. [DS] en d irek , -i [Yun. andrahne] {az} is. bot. -* enderek. S e n d ire k a ac , {az} -* enderek. [DS] e n d ire k t, [Fr. indirect] sf. Dorudan olmayan; dolay l; dolak. S e n d ir e k t a t , spor. Futbolda, kastl olmayan bir hata iin verilen ancak gol olabilmesi iin topun ikinci bir oyuncuya daha dokunmas ge reken ceza vuruu; ift vuru. en d irez, [Yun. andrahne] {az} is. bot. Yabani kiraz. [DS] e n d iri, [n-dir-mek > endir-i / endir-i-ce] {az} sf. 1. Daha kk. 2. Daha aa. [DS] endirice, [n > endirice ?] {az} sf. Daha enli. [DS]

olmayan. 2. Dncesiz; tedbirsiz,


e n d iesiz lik , -i [endie-siz-lik] is. Herhangi bir kay

gs ve sknts olmama durumu; kaygszlk; tasa szlk.


-e n d ii, [Far. end! u -*-^] (endi;i;) {OsT} son ek.

Sonuna getirildii isimlere dn anlam kata rak isim letiren son ek.
e n d i n a k , -k i [Far. end-nk .2USjjI] (endi:na:k, k

ince sylenir) {OsT} sf. Dnceli; kederli; skntl,


e n d iv id a liz m , [Fr. individalisme] is. sosy. 1. Bi

reyin haklarnn toplumun haklarndan daha nde geldiini savunan toplumsal gr; ferdiyetilik; bireycilik. 2. fel. Btne, genele deil de bireye, tek olana stnlk tanyan gr. 3. Btn deerle rin toplumdan deil de bireyden ktn savunan gr.
e n d iy e , [Ar. ned > endye 4j.-uI] (endi.ye) {OsT} is.

iyler; ebnemler,
e n d iy e, [Far. ende ^ jjI] {Os T} is. -* endie, e n d o b la s t, [Yun. endon (i) + blaste (tomurcuk) >

Fr. endoblaste] is. biy. deri,


e n d o d e rm , [Fr. endoderme] is. biy. deri, e n d o g a m i, [Fr. endogamie] is. 1. sosy. Yalnz ayn

boy, ky, oymak gibi kendi toplum bireyleri ara sndan evlenmelere izin veren aile dzeni; i evli lik; iten evlenme; ieriden evlenme. 2. zool. ift letirmelerin akraba bireyler arasnda yaplmasna dayanan retme sistemi, e n d irm ek , [en-dir-mek dUjjil] {eAT} gl. f. [-r] n e n d o k a rd , [Fr. endocarde] is. anat. Kalp i zar, dirmek. e n d o k a rd it, [Fr. endocardite] is. tp. Kalp i zar il -endi, [Far. end ^.-^1] (endi:) {OsT} son ek. So tihab. nuna getirildii isim lere dnen, ll davra e n d o k rin , [Yun. endon (iinde) + krinein (salgla mak) > Fr. endocrine] is. biy. 1. Bir kanalla doru nan anlamn katan son ek. dan darya deil de kana aktlan i salglar. 2. endie, [Fr. ende 4-ijJjl] (endi:e) {OsT} is. 1. D Kapal damar salglar, nce. 2. znt; kayg. 3. Kuruntu; vesvese. B e n d o k rin o lo ji, [Fr. endocrinologie] is. tp. salgla endie e tm e k , 1. Dnmek. 2. Birini veya bir eyi r, i salg bezlerini ve bunlarn hastalklarn ince merak ederek dnmek; kayglanmak; korkmak. || leyen bilim dal, endie-i fe rd a , {OsT} Gelecek endiesi. || e n d ie-i e n d o sk o p , [Fr. endoscope] is. tp. Damar, yem ek m aet, {OsT} Geim derdi.\\ e n d i e -k r, {OsT} D borusu gibi doal beden boluklarnn iini aydn nceli.H e n d ie y e m e k , {OsT} Korkmak, latarak bir ekranda grnr hle getiren aygt, e n d ielen d irm ek , [endie-le-n-dir-melc] gl. f. [-ir] e n d o sk o p i, [Fr. endoscopie] is. tp. Aydnlatc bir 1. Birinin m erak etmesine, endie duymasna sebep dzenekle donatlm kl bir borunun damar, ye olmak. 2. Birini kuku ve korkuya srklemek, m ek borusu gibi bedenin doal boluklarna so endielenm e, [edie-le-n-me] is. Endie etme; endie kulm ak suretiyle ekranda grnt salanarak yap duyma; endielenmek eylemi. lan muayene teknii.

END

D T M M K C ES0M . ,
kanya ya da arabaya yklem ekte kullanlan atall tarm arac; atal. [DS] eneg, [en-mek > en-e-g] (energ:) {eT} is. Kaln barsakta ve karnda duyulan ar; kolik. [DLT] eneim samal, [Ar. alim (belirtiler) + sem (gk yz) > 'a l im is-sem => eneimsamal JUi-U] {eAT} is.-*- eleimsama. enemsamal, [Ar. alim (belirtiler) + sem (gkyz) > alim is-sem => eneimsamal jv&l J U tU s ] {eAT} is.-* eleimsama. eneiye, [Ar. ene > eneiyye / eneiyyet 4jtil / c sl] {OsT} is. 1. Tek bencilik; ben bencilik, l . f e l . Ger ekte tek var olan eyin tek ben olduunu ve benin kendisi dnda hibir eyi bilemeyeceini savunan gr. -enek, [-a-na-k/ -enek] yap. e. ---anak. {eAT}(ayn) enek1 -i [e T. en-gek / en-ek > enek] is. -* engek. fi1 , enek yldz, {az} K k aynn yannda bulunan drd drtgen oluturan alt yldzdan oluan yldz kmesi. [DS] enek2, -i [eT. ene-mek (idi etmek) > ene-k] {az} sf. 1. (Hayvan iin) enenmi; idi edilmi; ksrla trlm. 2. nsan ya da hayvann erkeklik bezi. [DS] enek3, -i [Yun. inki => enek / enek] {az} is. 1. Saban ba. 2. Sabann el ile tutulan yerinden demir taklan yerine kadar olan paras; saban de mirini tayan gvde. [DS] enek4, -i [Yun. anaka] {az} is. 1. ri ve gzel ak; kz a. 2. K aydrak ve bilye gibi oyunlarda or taya dikilen kuka. 3. Sermaye. 4. Pay; hisse. 5. Fala baktrm ak iin verilen para. 6. Tohumluk kuru fa sulye. 7. Kays ekirdei. 8. Yn; demet. [DS] enek5, -i [eT. en-e-mek > ene-k] {az} is. Damga. [DS] eneke, [? eneke] {az} is. Nehirlerde, gllerde buzlar zldkten sonra yzen paracklar. [DS] eneke, -ci [enek-e ?] {az} is. 1. Oyun ve okul arkada. 2. Tarla ilerinde birbirlerine yardm eden kimseler. [DS] enel, [ene-mek > ene-r / eynel /enel] {az} is. -* ener. enelcek, -i [enel-cek ?] {az} is. Balklarn d memesi iin ene altndan taklan bir ucu ilikli ba ck. [DS] enelhak, [Ar. enl-hakk (Hallac- M ansurun sz) ji-U ] {OsT} nl. tasvf. Tanr benim . enetm ek1 [ene-l-mek] {az} d n .f. [-ir] Bymek; , ele gelmek. [DS] enelm ek2, [ene-l-mek] {az} edil. f. [-ir] di edil mek. [DS] enem e1, [ene-me] is. 1. di etme; enemek eylemi; ksrlatrma. 2. {az} Enenik. 3. {az} Erkek kei.

endosmoz, [Fr. endosmose] is. Gaz ve sv maddele rin sidik torbas zar, kt, deri vb. zarlarn gze neklerinden yaynmas olay, endotermik, -i [Fr. endothermique] sf. kim. Tepki m e srasnda s souran. -endud, [Far. endden (svamak, srmek) > -endd jj-ul] {OsT} (endu:d) son ek. Sonuna getirildii Farsa kelimelere katan ek. "svanm, srlm " anlam

enduh, [Far. endh / endh oj.ul] (endu:h) {OsT} is. Kayg; tasa; znt; keder; strap. S endh-fers, znt gideren. || endh-gn, {OsT} Tasal; kayg l,|| endh-gsr, {OsT} Tasa ve sknty yok eden.|| enduh- b-pyn, {OsT} Sonsuz znt.|| endh-nk, {OsT} Skntl; zntl. ehduhte, [Far. enduhte -^ j-u l] (endu:hte) {OsT} sf. 1. Kazanm; biriktirmi. 2. Kazanlm; biriktirilmi. 3. Flazr edilmi; hazrlanm. 4. denmi, -enduz, [Far. enduhten (toplamak, biriktirmek) > -endz jjJil -] (endu:z) {OsT} son ek. Sonuna getiril dii Farsa kelimelere biriktiren, toplayan, kaza nan anlam katarak birleik sfatlar yapan son ek. endksiyon, [Fr. indction] is. mant. Tmevarm, endljans, [Fr. indulgence] is. Balama, endrmek, [en-mek > en-dr-mek] {eT} gl. f. [-r] ndirmek. S endr etmek, {az} A lak gnll olmak. [DS] endrz, [Yun. andrahne] {az} is. 1. Mahlep; andz otu. 2. Yabani kiraz. [DS] endstri, [Lat. indstria (alma, ileme) > Fr. indstrie] is. Ham maddelerin ilenmesi, kullanlmas suretiyle lke ekonomisine katkda bulunan al m a ve mesleklerin tm; sanayi; ileyim, endstrileme, [endstri-le--me] is. Sanayileme, endstrilem ek, [edstri-le--mek] d n l.f. [-ir] l ke ekonomisine endstrinin katksn arttrmak, endstriyalizm , [Fr. indstrialisme] is. Toplumun tem el esi olarak sanayiyi esas alan ekonomik d zen. endstriyel, [Fr. indstriel] sf. Sanayi ile ilgili; sa nayiye ynelik; snai. en e1 [Ar. ene ^\] {OsT} zm. 1. Birinci teklik kii; ben. , 2. is.fel. Ben. ene2, [ene] (e ne) {az} nl. ama bildiren nlem. [DS] enecek, -i [in-mek > en-mek > en-ecek] {az} is. M erdiven. [DS] ene, -ci [en (iki yam a arasndaki dz arazi) > ene] {az} is. 1. Sel yarnts. 2. Az akan ya da hi akmayan dere. 3. Kn dalardan akp yazn kesi len dere yata. 4. ki srt arasndaki dz arazi. 5. Kk tepe. [DS] enedut, -du [Yun. anadoti] {az} is. Ekin demetlerini

f l TOM E 1 M I 1447

ENF

[DS] & eneme koyun, {az} D oar domaz idi edilen erkek koyun. [DS] eneme2, [en-e-me] is. Damgalama; bellilik etme. eneme3, [ene-me] {az} is. 1. Tohum luk buday. 2. Yeni yetien am fidan. 3. En iyi; seme. 4. A rt ma. [DS] enemek1 [ene-mek > ene-m ek , ajI / dUl] gl. f. [r] [-n(i)-yr] 1. {eAT} {OsT} Erkeklik yeteneini gidermek; ksrlatrmak; idi etmek; hadm et mek. [Kamus Ter.] 2. mecaz. Zayflatmak. 3. K a dnlatrmak. 4. Boa veya ko gibi hayvanlarn er bezlerini skarak idi etmek. enemek2, [eT. n-e-mek] gl. fi [-r] [-n(i)-yor] 1. (eT} Srdeki hayvanlarn kim e ait olduunu belir lemek iin kulandan belirli b ir biim de kesmek; boynuzuna kertik amak veya bedeninin belirli bir yerini damgalamak; enlemek. [DLT] 2. {az} (Tah ta iin) oymak. enemek3, [ene-mek] {az} gl. fi. [-r] [-n(i)-yor] 1. yisini semek; ayrmak. 2. Pancar, turp gibi bitki lerin tohumluklarn kk ksmndan kesip huni ek linde oyarak dikmek. [DS] encnik, -i [ene-n-ik] {az} sf. (Erkek hayvan iin) idi edilmi. [DS] enenme1, [ene-n-me] is. di edilme. enenme2, [en-e-n-me] is. Damgalanma. enenmek1, [ene-n-mek > ene-n-mek dU-l] {OsT} edil. fi [-ir] di edilmek. enenmek2, [en-e-n-mek] ed il.f. [-ir] Damgalanmak, ener, [ene-mek > ene-r / enel] {az} is. -* ener. [DS] enerji, [Fr. nergie] is. 1. fiz. M addede var olan s, k ve hareket olarak grnen i yapm a gc; erke. 2. biy. Organizmann etkin gc; kudret. 3. mecaz. Manevi g; ylmazlk. S enerji bilimi, /?z. Ener jinin retilmesi, kullanlmas ve dntrlmesi ko nularn aratran bilim dal. enerjik, -i [Fr. nergique] sf. 1. Gc ok olan; kuvvetli; hareketli; atlgan; canl; faal. 2. Gl bir biimde ortaya kan. 3. Anlatm gl ve etkile yici. enerjiklik, -i [enerjik-lik] is. Gl kuvvetli, hare ketli ve atlgan olm a durumu, enet, [i-mek > en-et] {az} is. 1. K ayk ya da gemi lerin denize indikleri eik yer. 2. Enginde akan su ya ya da pnara gidebilm ek iin alan yolak. [DS] Enetkek, [Sod. enetkek] {eT} is. Flint; Hindistan; Hintli. [EUTS] Enetkeke, [enetkek-e] {eT} is. Hinte; Sanskrite. [ tigsizler] [EUTS] enetmek, [en-e-t-mek] {eT} gl. f. [-r] 1. Kulan bir parasn keserek imletmek; enetmek. [DLT] 2. {az} Hayvanlar idi ettirmek, enevrek, -i [Yun. lavraki] {az} is. zool. Bir tr dere bal; levrek. [DS]

en ez1 [Yun. ahnos (solgun, hastalkl)] sf. 1. akn. , 2. Z ayf ve gsz, kuvvetsiz; clz. 3. Hantal; vur dumduymaz. 4. Beceriksiz. 5. (Ses iin) yava. enez2, [in-mek > en-ez] {az} is. Bayr. [DS] eneze1 [Yun. ahnos (solgun, hastalkl)] sf. -* enez. , eneze2, [n-mek > n-ez-i-mek > eneze] {az} is. Avc bekleme yeri. [DS] enezeleme, [eneze-le-me] is. Clzlama; zayfla ma; enezelemek eylemi, enezelemek, [eneze-le--mek] dnl. f. [-ir] Clz, zayf duruma gelmek, eneziklenmek, [enez-ik-le-n-mek] {az} dnl. f . [ir] Ho grmek; gz yummak. [DS] enezim ek, [enez-i-mek] {az} gsz. f . [-r] 1. Eski meye yz tutmak. 2. iddetini yitirmek; zayfla mak; hafiflemek. 3. B ir eye kar ar ilgi duy mak. [DS] enezlemek, enez-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)yor] Zayflamak. [DS] enf, [Ar. en f ^ 1 ] {OsT} is. 1. Bir eyin u ksm. 2. Burun. 3. mecaz. Kibir; gurur, enfa, -a [Ar. n e f (yarar) > niT > enfa l] (enga:) {OsT} sf. 1. Daha ok yararl. 2. En yararl, enfal, [Ar. nefel > enfal Jl] (enfa:l) {OsT} is. Sava ta dmandan ele geirilen mallar; ganimetler. S Enfl Suresi, {OsT} K ur an- Kerim in sekizince suresi. enfantil, [Fr. infantil] sf. ocuka; ocuk gibi, enfarkts, [Lat. infarctus (dolmu) > Fr. infarctus] is. tp. Bir organ besleyen atardamarn doku bo zukluu sebebiyle tkanmas; damar tkanmas, enfarsism an, [Fr. infercissement) is. tp. Bir doku veya organda enfarkts meydana gelmesi durumu, enfas, [Ar. nefes > enfas ^L^l] (enfia.s) {OsT} is. 1. Nefesler. 2. A llahn sevgili kullarnn iyiletirici dualar, enfs- hayriye, {OsT} Hayrl dualar.|| enfs- m adde, {OsT} Sayl nefesler; mr.\\ Enfs- Mesh, {OsT} Hz. sa 'nn diriltici nefesi. enfeksiyon, [Lat. ifecto (iine ilemek) > Fr. infection] is. tp. Bedende bir hastala yol aan m ik robun gelimesi, oalmas ve yaylmas, enfes, [Ar. nefis > enfes ^ -il] {OsT} sf. ok gzel; ok nefis, fi1 enfes-i sr, {OsT} Eserlerin en de erli, en gzel olan.|| enfes-i etim me, {OsT} Ye meklerin en gzeli. enf, [Ar. enfi ^ 1 ] (enf:) {OsT} sf. Burunla ilgili. enfiye, [Ar. en f (burun) > enfiyye a_I] {OsT} is. rtlm ttnden yaplan ve buruna ekilince ke y if veren b ir madde. S enfiye ekmek, K e y if ver m esi iin enfiyeyi tutup burnundan iine ekmek. || enfiye-ke, {OsT} Enfiye kllanan.\\ enfiye kutusu, iine enfiye konulan kutu.

ENF en fiy eci, [enfiye-ci] is. 1. Enfiyeyi yapan veya satan

I M M S M

1448

e n g 7, [en i!l] (en) {eT} is. 1. Yanak. [Yknek] 2. {eAT}

kimse. 2. Enfiye eken tiryaki; enfiye tiryakisi, e n fla sy o n , [Lat. infiatio > Fr. inflation] is. eko. 1. Devlet btesinin a, arz ve talebin ayarlanamamas, piyasada dolaan parann oalmas vb. sebeplerle ar fiyat art, parann deerinin veya alm gcnn dmesi eklinde kendini gsteren ktisad dengesizlik; para ikinlii; ikinlik. 2. Pahallk. e n fl a n z a , [Lat. influenza (yldzlarn insanlar ze rindeki etkisi)] (enflanza) is. tp. Grip; ingin; pa avra hastal; duma, e n fo rm a l, -li [Fr. informel] sf. Geometrik biimlere dayanmayan. S e n fo rm a l s a n a t, H erhangi bir ge om etrik biime dayanmayan sanat. e n fo rm a s y o n , [Lat. information] is. 1. Bilgi alma; danma; bilgilenme. 2. Tantma; bilgilendirme. 3. Flaber alma, haber verme; haberleme; biliim, e n fo rm e , [Fr. informer] is. Bilgilendirme; fikir sun ma. in fo rm e l, [Fr. informel] is. Allmn dnda; bi im sel deil; gayrresm. e n f r a r u j, [Fr. infrarouge] sf. Kzl tesi; kzl alt, e n f r a s t r k t r , [Fr. infrastructure] is. A lt yap,
e n f s, [Ar. nefs > enfs ^ 1 ] {OsT} is. Yaayanlar;

{OsT} Renk; beniz rengi,


e n g m , [Far. engm j-l&l] (eng;m) {OsT} is. M ev

sim; zaman; vakit,


e n g m e , [Far. engme -ul^il] (eng.me) {OsT} is. 1.

Topluluk. 2. Toplanm a yeri. 3. Oyuncular demei. 4. Sava yeri.


e n g r, [Far. engr jl&l] (eng;r) {OsT} is. 1. San;

zan; tasavvur. 2. phelenme. 3. Tamamlanamayan i.


e n g re , [Far. engre ojl&t] (eng;re) {OsT} s f 1. (Na

k, i vb. iin) tamamlanamayan. 2. Taslak hlde kalan. 3. is. Hikye; efsane. 4. Y aanm olan bir olay hikye etme; hikyeyi tekrar etme. 5. Utan cndan geri geri ekilme. 6. Hesap defteri, en g as, [Ar. an-katm => egastan / enkas / enkastan] {az} is. aka; yalan. [DS]
en g a z , [Far. engz jl&l] (enga;z) {OsT} is. Sanatkr

ve zanaatkrlarn kullandklar alet.


e n g e 1, [yenge > enge / inge] {az} is. Yenge. [DS] en g e 2, [eng (yans.) > eng-e] is. am a bildiren yan smal gvde. S e n g e b e n g e o lm a k , {az} a

mak; aakalmak. [DS]


en g eb e , [Yun. enkhophi => engebe <u&l] is. 1. {OsT}

hayat sahipleri; canlar; ruhlar. e n f s f k , {OsT} Nefisler ve nefsin dndakiler.


e n f s, [Ar. enfs > enfs L-~ail] (enfsi:) {OsT} sf. S

N esnelerin gereince deil, bireyin dnce ve duygularna gre olan; nefiste meydana gelen; ki inin zihnine ait olan; znel; sbjektif.
en f siy e, [Ar. nefs > enfsiyye ^1] {OsT} is. Btn

gerekilik ve deer yarglarnn, nesnel evre edimlerinin znel olduunu ileri sren gr; znel cilik; subjektivizm. -en g , [-an (-an) / -en (-en) l un (-ufi) / -n (-n)! -en] {eAT} ek e. -* -ang. e n g 1, [en / eng (yans.)] is. Kpek seslenmesini anla tan kk. [Zlfkar] eng-i e n g 2, [en / eng / enk (yans.)] is. arma, hayre.t etme bildiren kk. [Zlfkar] enge benge olmak e n g 3, [an / en] (en) {eT} sf. 1. Kusurlu; eksik; krk. [KPy.] 2. Bo. [KPy.] 3. Yark. [KPy.] 4. is. Hi; yokluk; hibir ey. [KPy.] 5. Boluk. [KPy.] 6. Hata; eksiklik. [KPy.] 7. Esneme. [KPy.]
en g 4, [an / en -l] (en) {eATf is. Ek. e n y e ri, {eAT}

co. Y er kabuunda i ve d kuvvetlerin etkisi ile oluan da, yayla, ova, ukur, koyak gibi yer ekil lerinin btn; ini ve klar; yzey ekilleri; de reler tepeler; arzal yer. [Kamus Ter.] 2. {az} Bir tepenin bir yz. [DS] 3. {az} M eyil; ini. [DS] 4. {az} Felaket. [DS] 5. {az} Dere. [DS] e n g eb e li, [engebe-li] sf. Engebesi olan; ok ykseltili alaltl; girinti ve knts olan; arzal, e n g e b e lik , -i [engebe-lik] is. 1. Engebeli olma durumu. 2. Y er biimleri; yzey ekilleri; avarz, e n g eb e siz, [engebe-siz] sf. Engebesi olmayan; dz lk.
e n g e b in , [Far. engebn j ^ l ]

(engebi;n) {OsT} is.

Bal.
en g e, -ci [yenge > enge &l] {eAT} {az} is. Y en

ge. [DS]
e n g e k , [en-gek / en-ek ilii] (efiek) {eT} is. 1. ene

{OsT} 1. Ek. 2. B itiik iki ey arasndaki izgi; 3. Bkm yeri; oynak; mafsal. e n g 5, [en / an] (en) {eT} is. 1. Av hayvan; av. [Gabain] [EUTS] 2. Byk ba av hayvan. [ETY] e n g 6, [en] (eh) {eT} zf. 1. En; pek ok. [EUTS] [ETY] [Gabain] [Tekin] [ tigsizler] 2. lk. [ETY] S 1 eng ilk , lk nce. || e n g ilk i, Birinci; ilk olarak; ilk nce.

kemii; ene. {OsT} (ayn) [EUTS] [Gabain] 2. Azn iki yannda, az dilerinin bittii yer; avurt. [DLT] 3. K adnlarn ba rtlerini baladklar ip. [DLT] 4. {OsT} Gerdan, f? e n e k u h u r u , {eAT} -* enek ukuru.|| e n e k u k u r u , {eAT} {OsT} ene ukuru; e ne gamzesi.
e n g e l1, [Far. engel (ilmik) JSjI] is. 1. Tuzak; tutan

nesne. 2. B ir geii veya gidii zorlatran veya or tadan kaldran kapant; mnia. 3. Bir iin yaplma sn veya olmasn geciktiren ya da tamamen orta

M l l f l l l f f S 1449 . M
dan kaldran sebep; nleyen. 4. as. Bir asker hare keti durduran, geciktiren, baka bir yne saptran arazi engebesi, iklim deiiklii, veya insan yaps etkenler. 5. spor. Engelli koularda her sporcunun zerinden atlamak zorunda olduu ereveli yk selti. S engel bal, zool. Uskumru cinsinden k k bir balk. || engel karmak, B ir iin yaplm as n zorlatrmak; glk karmak.\\ engel olmak, nlemek; geciktirmek. || engel snav, Okullarda yaplan snavlara geerli bir m azeret sebebiyle g i remeyen renci iin yaplan ek snav. engel2, [Far. engel (asalak, m usallat kii) / engele / engl / engle J& l / J-S o l / -d&l] (OsTj is. 1. lik; dme. 2. sf. Rakip 3. (Kii iin) sz sohbeti e kilmeyen; kaba. engel3, [Far. engel J&l] {OsTj is. zool. Uskumrunun kk bir tr, engelleme, [engel-le-me] is. 1. Engel olma; engelle mek eylemi. 2. siy. Grmelerin ve oylamann yaplmasna engel olm ak iin muhalefetin sistemli olarak uygulad taktik, oyun, engellemek, [engel-le-mek] gl. fi [-r] [-l(i)-yor] Engel olmak; nlemek; geciktirmek, engellenme, [engel-le-n-me] is. Engel olunma; en gellenmek eylemi, engellenmek, [engel-le-n-mek] edil. f. [-ir] Engel olunmak; yaptrlmamak; geciktirilmek, engelleyi, [engel-le-y-i] is. Engellem ek eylemi ve ya biimi. engelli, [engel-li] sf. 1. Engeli olan; mnial. 2. Bir engel konulmu; engel meydana getirilmi. 3. ( renci iin) bir zr dolays ile snava girememi. 4. (Kii iin) fiziksel ve biyolojik ihtiyalarn kar lamasn gletiren veya ortadan kaldran bedensel veya zihinsel zr bulunan; zrl. S engelli ko u, spor. Atletizmde erkekler 110 ve 400, kadnlar ise 80 metrelik mesafede, her on metreye konulmu belli llerdeki engeller zerinden atlamak sure tiyle gerekletirilen kou. engelsiz, [engel-siz] sf. Engeli bulunmayan; mniasz. engelyun, [Far. engelyn / Yun. evangelion jjJ & l] (engelyu:n) is. 1. Kitab- M ukaddesin Ahd-i Cedid ksm; Hristiyan ilahileri; ncil. 2. lemeli yedi renkli kuma. 3. ranl gravrcii M aninin kitab. engeme1 [in-mek > en-ge-me / Yun. enkop [Tietze] , ?] {az} sf. 1. Meyil; ini. 2. M eyilli arazi. 3. A lak yer. 4. Yeryzndeki oyuklar. [DS] engeme~, [Far. engel ? > engeme] {az} sf. 1. ki yzl; dalkavuk. 2. Asalak; snt. [DS] engen, [eT. ingen > engen j& l] {eAT} {az} is. Dii deve. [DS] engene, [Yun. enkhoph'] {az} is. -* engebe. [DS]

ENG enger , [Far. ger > eger => ener] (ener) {az} e. Eer; ayet. [DS] engerek, -i [Yun. enghirki] is. zool. Scak ve lman blgelerde yaayan, ba gen biiminde, rengi kara veya karaya yakn, oluklu zehirli dili, geliimini tamamladktan sonra yumurtalar kar nnda alarak yavrusunu douran, pek ok tr bulunan ylanlarn genel ad, (Vipera atheris, V. berus, V. echs, V. biti, V. causus, V. apsis) . S engerek otu, bot. Deniz kylarnda ve kumsallarda yetien dzensiz ve mavi, beyaz, m or renkli iekle ri engerek enesine benzeyen, idrar artrc ve bal gam sktrc olarak halk hekimliinde kullanlan iki veya ok yllk otsu bitki, (Echium vulgare). engerekgiller, [engerek-gil-ler] is. zool. Yz kadar tr bulunan oluklu zehirli dili ylanlar familyas, (Viperidae). engevirt, [Yun. kharavida] {az} is. Kerevit. [DS] engey, [en-ey] (eney) {eT} zf. Bilhassa; zellikle; hususi olarak. [ tigsizler] engez1 [Far. engz jl& l => engez jl&l] {az} is. 1. , {eAT} Aygt; cihaz; alet. 2. Frsat; avanta; incelik. 3. Saban. 4. Keten ve kendirden kaln ip ya da urgan bken ara. [DS] engez2, [? engez] {az} sf. Kendi yararn dnen. [DS] engezdemek, [engez-le-mek > engez-de-mek] {az} gl. fi [-r] [-(i)-yor] Dvmek; tokatlamak. [DS] engezlemek, [engez-le-mek] {az} gl. fi. [-r] [-l(i)yo r] 1. Bir eyi sahibinin haberi olmakszn almak; almak. 2. (Kadn veya kzn) rzna gemek; dz mek; uydurmak. [DS] enggilmek, [en-mek (eilmek) > en-il-mek] (enilmek) {eT} dnl.f. [-r] Eilmek. [EUTS] engi1 [ol (o) > an > anki > engi] {az} zm. 1. Teklik , nc kii zamiri; o. 2. sf. aret sfat, o. 3. te o, yanndaki; evresindeki. [DS] engi2, [in-mek > en-gi] {az} is. Nezle. [DS] engi3, [eng (yans.) > eng-i] is. ama bildiren yans mal gvde. engi bengi olmak, {az} amak; aakalmak. [DS]|| engi yan, {az} am a bildirir nlem. [DS] engibenk, [eng (yans.) > eng-i + benk] {az} is. H ay ret; ama. S engibenk olmak, {az} 1. amak; aakalmak. 2. Bo bulunup ani bir eyle irkilmek; korkmak. [DS] engi, -ci [Far. engt-dn] {az} is. Yksk. [DS] engihte, [Far. enghte (engi.hte, h kaln sy lenir) {OsT} sf. 1. Koparlm. 2. Oynatlm. 3. Ykseltilmi. 4. Kartrlm, engil, [? engil / engir] is. 1. zm ubuklarnn uzun ve ince dallar. 2. Buzaya taklan kk yular, fi1 engil dingil, {az} Geliigzel; dzensiz. engim 1 [en-im / eg-im] (enim) {eT} sf. 1. (Bir say ,

ENG

IMICtSfljI.
2. {az} zm ubuunun kknden kan srgn ler. [DS] 3. Asmann taze ubuu, engire, [ol (o) > an / an > an-ra > engi-re ? / enki / enkire / engirde] {az} zm. Oradaki; yanndaki; ya knndaki. engirmek, [eg-(i)-r-mek > en-(i)r-mek] (ehirmek) {eT} gl. f. [-r] 1. Eirmek. [EUTS] [Gabain] [KPy.] 2. evirmek; kuatmak. [Gabain] [KPy.] [EUTS] 3. Takip etmek. [EUTS] [Gabain] engi, [Far. eng] {az} is. -+ engidene. [DS] S1 engi durmak, {az} N amazda elleri dizlere daya yp eilmek; riikuya varmak. [DS] engidene, [Far. engtidn] {az} is. Yksk. [DS] engit, [Far. engit c^ & l] {OsT} is. Kmr, engital, [Far. engitl J lii& l] (engita:l) {OsT} sf. (Kii iin) hastalk yznden zayf ve dermansz kalm. engiteng, [? engi+teng] {az} -* engibenk. [DS] engitm ek1, [en-mek (emek) > en-it-mek] (ehitmek) {eT} g l.f. [-r] Edirtmek. [EUTS] engitm ek2, [en-mek (amak) > en-it-m ek / an-tmak] (ehitmek) {eT} gl. f. [-r] Gsterdii beceri ile artmak. [DLT] -engiz, [Far. engihten > engz y&>\] (engi.z) {OsT} ek. Getirildii Farsa isimlere koparan, kartran, kkrtan, depretiren anlam katarak birleik s fatlar trenen son ek. engiz , [en-iz] {az} is. 1. ukur ve karanlk yer. 2. Dere boylarnda sk aalarn oluturduu karanlk lar. [DS] engiz2, [an (eklem) > an-z > eng-iz] {az} is. 1. Aalarn kk ve gvdelerinden kan filiz; pi. 2. Biilmi tarla; anz. [DS] engizisyon, [Fr. inquisition (soruturma)\ is. Orta ada din kurallara kar gelenleri yarglam ak iin kurulan kilise mahkemesi, englem ek, [an (av hayvan) > en-le-mek] (enlemek) {eT} g l . f [-er] Avlamak. [ETY] engli, [en (yanak) > en-lik > en-li] {az} is. 1. Ruj. 2. Allk. englik, [en (yanak) > en-lik diKI / dUSl] (enlik) {eT} is. 1. Kadnlarn yanaklarna srdkleri allk. [DLT] 2. {eAT} {OsT} Boyaclkta kullanlan kk kzl bir ot. engl, [en-l jAS"l] (ehl) {eAT} sf. Hzl, fi1 engl engl, {eAT} H zl hzl. engmeg, [en-mek (amak) > en-meg] {eT} (ehmeg) is. imtihan; snav. [DLT] engm ek1 [en-mek] {eT} (erimek) gl. f. [-r] 1. , Emek; bkmek. [Gabain] [EUTS] 2. (Ba iin) ee rek selam vemek. engm ek2, [e-mek] (ehmek) {eT} gsz. fi [-r] Zihni

dan sonra) o kadar ksml; paral. [Gabain] 2. is. Ksm; para; ayrm. [EUTS] 3. Balang. [EUTS] 4. Prensip. [EUTS] engim 2, [Yun. egkhopi / en-mek (inmek) > en-gin > engim] {az} is. 1. ni; meyil. 2. Bayr aa. S engim aa, {az} Bayr aa. [DS] engim e, [Yun. egkhopi / engim-e] {az} is. Byk tepelerin kk ini yerleri; kk uurum. [DS] S engim e aaya, {az} B ayr aa; yukardan aa. [DS] engin1 [en-mek (inmek) > en-gin j ^ l ] sf. 1. Aa , inmi; dm. 2. {az} Kalitesi ve fiyat dk olan. [DS] 3. (Yer, arazi iin) alak ve ukur; aa da olan; yksek olmayan. {eT} {az} (ayn) 4. {OsT} ukur, alak yer. 5. {az} is. Bulutlu hava. [DS] 6. {az} Yatk kuma. [DS] S engin enmek, {az} Nezleye tutulmak. [DS]|j engine vermek, {az} Srekli alamann sonucunda kendini tuta m ayarak uzun uzun i ekmek. [DS]|| enginlere dal mak, D erin derin dnmek.\\ engin olmak, {az} N ezle olmak. [DS]|| engin yerini vermek, Z a yf tarafn gstermek. engin2, [en-mek > en-gin] is. 1. {eT} {az} N ezleden ileri gelen burun tkanmas; nezle; ingin. [DS] 2. {az} (Kii iin) ar hasta; lm yakn. [DS] 3. {az} ounlukla ene alt bezlerinin ve yzn imesi ile beliren hastalk. [DS] engin3, [eT. ed-g > edg-n > engin] {az} is. yi; gzel; temiz; salam. [DS] engin4, [en (genilik) > en-gin / en-gin] sf. 1. ok geni; usuz bucaksz; vasi. 2. is. Denizin karadan ok uzakta bulunan blm; ak deniz. 3. {eT} De niz; okyanus; gl. S engine vermek, {az} (Ku iin) yksek bir yerden aa doru kanat rpma dan szlerek umak. engin5, [en-in / ein] (enin) {eT} is. Omuz; ein. [EUTS] [Gabain] enginar, [Yun. kinra > ankinra / Far. kenger] is. 1. bot. Bir m etreden fazla boylu, st yz soluk yeil, alt tyl yapraklar olduka geni ve byk, k~ m e hlinde bulunan iekleri sebze olarak tketi len ok yllk otsu bitki, (Cynara scolymus). 2. ar go. Beyin; zek; anlay. 3. argo. Deli. 4. argo. D i ilik organ. enginleme, [en-gin-le--me] is. Engin duruma gelme: enginlem ek eylemi, enginlemek, [en-gin-le--mek] dnl. f. [-ir] Engin bir durum almak, enginlik, -i [eng-in-lik] is. 1. Denizin engin olan yeri. 2. Usuz bucaksz olma, ok geni olm a du nunu. engir1 [en + er] {az} zf. En erken; afak skerken. , [DS] engir2, [Far. engr (engi.r) {OsT} is. 1. - engur.

IB EltUgME M

. 1451_ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ ___________________________________________ EN[ _ _ _ _ _


engt, [Far. engt c~i&l] {OsT} is. Parmak. S engt ber-cebn nihden, (OsT) Parma aln ze rine koymak; selam vermek.|| engt ber-dehn, {OsT} Parma aznda kalan; aakalan; taaccp eden.\\ engt ber-dehn nihden, (OsT) 1. a mak; hayran olmak. 2. Sustrmak.\\ engt berleb-zeden, {OsT} Dudaa parm ak vurmak; az aramak; syletmek.|| engt ber-nemek sden, {OsT} Parman tuza srmek; yem in etmek; sz vermek.|| engt brek, {OsT} zool. Kstebek.\\ engt der-em kerden, {OsT} yilie kar kem lik etmek.\\ engt hden, {OsT} 1. Mahvetmek. 2. Yok 'saymak. 3. Parmakla gsterm ek.|| engt-i bzrg, {OsT} Ba parmak.\\ engt-i ehrm, {OsT} Yiiziikparma; adszparmak.\\ engt-i ha ta, {OsT} Yanl iaret eden parm ak.|| engt-i kihn, {OsT} Sereparmak.\\ engt-i mihn, {OsT} Orta parmak.\\ engt-i muhann, {OsT} Knal parmak.\\ egt-i nl, {OsT) Yokslluk.\\ engt-i strg, {OsT} Ba parmak.\\ engt-nm, {OsT} (iyilik y a da ktlk iin) parm akla gsterilen; mehur. engtane, [Far. engtitne <L^&I] (engta.ne) {OsT} is. Diki yks, engte, [Far. engte 4x^&l] {OsT} is. 1. Harman sa vurmakta kullanlan parmakl tarm aleti; yaba. 2. {az.} Maa. [DS] engtene, [Far. engtene <ux^l] {OsT} is. Terzile rin kulland yksk, engter, [Far. engter j - iSjl] {OsT} is. Parmaa ss amacyla taklan yzk. S engter-i p, {OsT} 1. A yak yz. 2. mecaz. Deersiz; kymetsiz. engteri, [Far. engter! is. Yzk. enha, [Ar. n a h v > enh5 s-U-i] (enha:) {OsT} is. 1. Ta raflar; ynler. 2. Yollar, fi1 enh-yi sahra, {OsT} l taraflar. enhar, [Ar. nehr > enhr jl^l] (enha:r) {OsT} is. Ne hirler; rmaklar; aylar; dereler, 0 enhr- amka, {OsT} Derin nehirler.\\ enhr- amme, {OsT} Hibir lkeye ait olmayan rmaklar. enhas, [Ar. nahs > enhas ^Lfcl] {OsT) sfi Pek uur suz; om; en nuhusetli. enhr, [Ar. nehr > enhr {OsT} is. Irmaklar; aylar; enhar. eni, [eT. ini] {az} is. Kk karde. [DS] eni, -ci [en-mek > en-i] {az} is. ki tepe aras; eni. [DS] enigma, [ng. enigma] (ng. okunuu: in igma) is. Giz; sr. enik1 -i [eT. enk / entig > enik JW] {eAT} {OsT} , (engteri:) {OsT}

karmak; amak. [DLT] 0 e n y a n u , {eAT} a rm; mtehayyir.|| e n y a n u o lm a k , {eAT} a rmak; amak; mtehayyir olmak. engnem ek, [ein (srt) > en-le-mek] (enlemek) {az) gl. fi [-r] [-n(i)-yor] Ceket ya da poltoyu kollarn geirmeden srta almak, engrek, [en-re-k / emek] (ehrek) (eT) is. Parmak.
[Gabain] [EUTS] engrem ek, [an / in (yans.) > an-ra-mak / m-ra-mak

> an-ra--mak / ft-ra--mak] (enremek) (eT) dnl. f [-iir] 1. Can sklmak. [DLT] 2. (ocuk iin) in lemek; mzmzlanmak,
engse, [ense *~\] (ense) (eAT) (OsT) is. 1. Arka. 2.

Boynun arkas; ense,


engsece, [ense-ce

(en sece) /OsT) zf. Arkadan,

engselik, -i [ense-lik dlLST] (ehselik) {eAT} {OsT} is.

Kadnlarn omuz atks; arkalk,


engem ek, [en-e--mek dU-S'l] {eATj dnl. fi. [-

ir] ini ekerek alamak; hazin hazin alamak.


[DK] en g t rm ek , [en-mek (amak) > en-tr-mek] (ehtr-

mek) {eT) gl. fi. [-r] inde artmak; dandrmak. [DLT] enguje, [Far. engje ojj&t] (engu.je) {OsT) is. -* engje.
engul, -l [Far. engl / engle JjS-sl] (eng.T) {OsT)

is. -* engel". engur, [Far. enr jj& l] (engu:r) {OsT) is. zm, cngurek, -i [Far. engrek 4 jj& '] (engu:rek) {OsT} is. anat. Gz bebei, cnguz, [Far. gavz / Erm. enkozy] {az} is. Ceviz ii.
[DS]

engiibin, [Far. engbn / engebn j^S'] (engbi:n) {OsT) is. Bal. cngc, [en + g- / en + u-u] {az} zf. 1. Elbette; phesiz. 2. Herhlde. 3. Her ne olursa olsun; ister istemez. 4. Nasl olsa. 5. Sonu olarak; sonunda. [DS] cngii, -c [? eng] {az} is. Krmz toprak. [DS] engj, [Far. engj jSil] {OsT} is. Fil srcsnn, fili ynetmekte kulland ucu eri kargabumu. engje, [Far. engje ojj&l] {OsT} is. Baldrann kes kin ve kt kokulu sakz, engjed, [Far. engjed ->jj&'] {OsT} is. Kasn ad verilen bir tr bitkisel ila. Engrus, [Far. engrs / Lat. Hungarus gru.s) {OsT} is. 1. Macar. 2. Macaristan. Engr, [Yun. Ankyra {OsT} zl. is. 1. Ankara. 2. cins. is. Toprak tencere; gve. (en-

EN

IMICESM
enise2, [Ar. emse 4 ^1] (eni:se) {OsT} is. Ate; od.

1452

{az} is. 1. Kedi kpek gibi ok memeli hayvanla rn yavrusu; et yiyen hayvanlarn yavrusu; encik. [DK] [Burhan- K at] [DS] 2. mecaz. Bir nesnenin k; kk rnek. S enik kap, {az} Biiyk kapnn ortasndaki bir kiilik kk kap. [DS] enik2, -k [Ar. enk / enka j-jl / <-3] (eni:k, k kaln sylenir) {OsT) sf. Gzel; sevimli; irin, enikleei, [enik-le-mek > enik-le-y-ici] (enikle:ci) {az} sf. (K edi ya da kpek iin) gebe. [DS] enikleme, [enik-le-me] is. Dourma; eniklemek ey lemi. eniklemek, [enik-le-mek dUKil] gsz. f. [r] [-l()yor] 1. (Kedi, kpek gibi ok memeli hayvanlar iin) dourmak; yavrulamak. {eAT} (ayn) 2. Kedi kpek yavrusu gibi sesler karmak, enikli, [enik-li] {az} sf. 1. (Kedi, kpek vb. iin) enii olan; yavrulu. 2. mecaz. Oyuncu. [DS] S enikli kap, B ir kanadnda insan geebilecek kadar bir kaps bulunan byk avlu kaps; zerinde kap bulunan kap kanad. enikonu, [en-mek (inmek) + kon-mak (yerleme, y a ylm a)\ zf. yiden iyiye; iyice; adamakll, enikonum, [eni+konu-m] {az} is. Hsm akraba. [DS] enim ecim, [en-im+ ecim ?] {az} ikile, zf. Etraflca; iyiden iyiye. [DS] enimek, [yen-i-mek > eni-nek ?] {az} gsz. f. [-r] (Elbise iin) kullana kullana eskimek; ypranmak. [DS] enin1, [Ar. enn jeO (eni:n) {OsT} is. nleyi; inleme. S1 enn-i haf, {OsT} Gizlice inleme.|| enn-i kalb, {OsT} Kalpten ac ekip inleme; kalp inlemesi.|| enn-i teellm, {OsT} Acyla inleyi. enin2, [Fr. enyne] is. kim. Hem etilenik ham de asetilenik olan hidrokarbonlarn genel ad. enine, [en > en-i-n-e] zf. B ir yzeyin enlemesine olarak, fi1 enine boyuna, 1. (Kii iin) boylu poslu; iri yar. 2. inceden inceye; eksiksiz bir biimde. enir1 [en + er] {az} zf. En erken; afak skerken. , [DS] enir2, [Far. enr jul] (eni. r) {OsT} is. irkin huy; fena yaradl. enir3, [Far. eyger > eT. eynir > enir] is. Bir tr yaban mersini, (Ruscus Aculeatus). enis, [Ar. ns > enis / ense (eni:s) {OsT} sf. 1. Y akn arkada; dost. 2. Sevgili; yr. S ens-i dil, {OsT} Gnl dostu. enisan, [Far. ensn jL~ol] (enisa:n) {OsT} is. 1. Ya lan. 2. aka. 3. Anlamsz, bo sz. enisdii, [Fr. institii] {az} is. Ky Enstits. [DS] enise1, [Ar. ns > ense <u~jl] (env.se) {OsT} sf. Bayan olan yakn arkada; kadn dost; bayan sevgili.

enise3, [Far. ense *-J] (e n ise ) {OsT} sf. (Nesne iin) donmu; pekimi, enisun, [Yun. aneton > Ar. ensn j j - J ] {az} is. Anason. eni, [en-mek > in-i] {az} is. M eyil; ini. [DS] enie, [Far. ene -tiJ ] (eni:e) {OsT} is. 1. Gizli polis; hafiye. 2. Casus. 3. sf. Dalkavuk, enike, [en-mek > eni-ke] {az} sf. Alak; aa; alt. [DS] enikelendirmek, [eni-ke-le-n-dir-mek] {az} gl. f. [-ir] Seviyeyi drmek; alaltmak. [DS] enite, [a. enite] (en ite ) is. Bir kim senin kz kardeinin veya akraba kadnlardan birinin kocas, enit, -di [eT. an-ut (angt)] sf. Budala; aptal. 0 enit yant olm ak, {az} aakalmak; armak. [DS] eniyet, [Ar. ene > eniyyet o-;!] {OsT} is. fel. Kiilik; personalite. eniz, [eT. an-z] {az} is. Bo duran tarla. [DS] enjeksiyon, [Fr. injectione] is. 1. ne yapma; ine vurma. 2. Bir svy vcuttaki bir boluu fkrta rak sokma. enjeksiyoncu, [enjeksiyon-cu] is. Enjeksiyon yapan kimse. enjekte, [Fr. injecter] is. Bir svy vcuttaki bir bo lua fkrtarak sokma; ine yapma; rnga etme, enjektr, [Fr. injecteur] is. B ir svy herhangi bir ortama basnla veren pompa; rnga; ine. enk1, [en / eng / enk (yans.)\ is. arma, hayret etme bildiren kk. [Zlfkar] enk benk olmak enk2, [eT. en (yanak) > enk] {az} is. 1. ene kem ik lerinin birletii yer. 2. Parm ak boumlar. [DS] enkas1 [Ar. naks > enkas y ^ ' ] {OsT} sf. Daha ek , sik; pek ok eksik; en eksik. enkas2, [Ar. an kadin] {az} is. 1. aka; yalan. 2. zf. akacktan; yalancktan. [DS] enkaz, [Ar. nukz (yknt) > enkaz jil& l] (enka:z) {OsT} is. 1. Yknt; knt; dknt. 2. Bina y kntlar. 3. Eski hayvanlarn kalntlar. S enkz- beer, {OsT} nsan ykntlar,|| enkz- remme, {OsT} Kazaya uram ve asl eleri dalm tek ne paralar. || enkz- ttmmd, {OsT} mit yknt s. enkeb, [? enkeb] {eT} is. ivit. [EUTS] enke, [? enke] {az} sf. Ortak. [DS] enker, [Ar. enker j&l] {OsT} sf. En irkin; pek kt. S enkerl-esvt, {OsT} Seslerin en irkini. enki, [eT. an (o) + ki] {az} zm. 1. Oradaki; yannda ki. 2. u. [DS] enkiha, [Ar. nikh > enkih U*Sl] (enkiha:) {OsT} is. Nikhlar.

I1 R M M 4 5 3

ENS

enki [? enki] s f Eri. S enki nk, {az} Bii mini kaybetmi; eri br; yasslm . [DS] enlem, [en-le-m] is. Bir yerin konumunu belirlemek iin o yer ile ekvator dzlemi arasnda kalan yer kre merkezli a derecesi; arz dairesi. S enlem dairesi, co. Ekvator dzleminden kuzey ve gneye doru birer derecelik alarn y e r kiire zerinde meydana getirmi olduu dairelerin, her biri; arz dairesi. || enlem fark, co. H areket ve var nokta larndan geen enlem ve boylam lar arasndaki fark.\\ enlem tmleri, g k b. Bir yerin yar kre kutbu ile bu yerin baucu arasndaki asal uzaklk. enlemek, [en-le-mek] {az} gl. f [ - r ] [-l(i)-yor] 1. Karlamak; lmek. 2. M ektup yazmak. [DS] enlemesine, [en-le-me-s-i-ne] zf. Enine gelecek bi imde; geniliine, enlemek, [en-le--mek] fazj d n l.f. [-ir] ine i lemek; iine gemek. [DS] enli, [en-li] sf. Eni byk olan; geni. enlik1, -i \eT. en (yanak, yanak rengi) > en-lik] is. 1. Yze srlen krmz boya. 2. {az) Boyaclkta kullanlan bir tr ot. S enlik emi, {az} ksre kar kullanlan bir ila. [DS] enlik2, -i [en-lik] {az} is. Da ya da tepelerin eteklerindeki kk tarla. [DS] enlilik, -i [en-li-lik] is. 1. Enli olm a durumu. 2. Ence geni olm a durumu, enmar, [Ar. nim r > enmr jlil] (enma:r) {OsT} is. Kaplanlar. enmat, [Ar. nem at > enmt il il ] (enma:t) {OsT} is. Hallar. enme, [en-melc > in-me] {az} is. 1. Nezle. 2. Fel; inme. [DS] enmek, [en-mek] {eT} g sz.f. [-er] nmek. [KPy.] enmuzec, [Far. nmde > Ar. enmzec / nmzec jjil / jy ji] (enmu:zec) {OsT) is. rnek; numune; mostra. S enmflzec-i lem, {OsT} lem in rnei.|| enmzec-i evvel, {OsT} lk rnek; prototip. enne1 [? enne] {az} is. Babann kz kardei; hala. , [DS] enne*, [? enne] {az} is. Kz tarafnn gnderdii e yiz. [DS] enne3, [Ar. enne <u;l] {OsT} sf. ok inleyen. ennek, -i [? ennek] (az) is. Bal peteklerinin gzle ri. [DS] ennetice, [Ar. b in-netceti] (e nneti.ee) {OsT} zf. So nu olarak; sonucuna gre, ennihayet, [Ar. fn-nihyeti ^s] ( e nnihayet) {OsT) zf. En sonunda; nihayet, enniyh, [en-lik > enniyh] {az} is. 1. Allk. 2. Ruj. [DS] enosis, [Yun. enosis (birleme)] is. Kbrs adasnn Yunanistanla birlemesi amacn gden Yunan ya

ylmaclnn bir parasn oluturan siyasi gr ve eylem. enostoz, [Yun. en (iinde) + osteon (kemik) > Fr. enostose] is. tp. Kemik ilii kanal tmr, ente, [en+t-e] is. gk b. Bir gk cismi ile onun evresinde dolanan uydusu cismin yrngesi ze rinde birbirinden en uzakta olduklar andaki nokta, enre, [? enre] {az} nl. Doru; asl var. [DS] ens, [? ens,)] {az} is. znt; elem. [DS] S ensi antmak, {eAT} armak; akl bandan gitmek.\\ ensi entmek, {eAT} A kl bandan gitmek; ar mak; rengi atmak. ensa, [Ar. nesy > ens l~il] (ensa;) {OsT} is. U nut malar. ensab1 [Ar. neseb (kk)>ensab <_jL~;I] (ensa:b) (OsT) , is. 1. Kkler. 2. Baba tarafndan akrabalar; atalar; soylar. 3. mat. Logaritma cetvellerindeki saylar; kkler. ensab2, [Ar. nub (put) > enb i_jU*;I] (ensa;b) {OsT} is. 1. Putlar; heykeller; dikili talar. 2. mecaz. K t lkler; hastalklar; erler; belalar, ensabiyat, [Ar. ensb > ensbiyt oluL*Jl] (ensa;biya:t) {OsT} is. Soy bilimi; nesep ilmi, ensac, [Ar. nesc (doku) > ensc - L.;l] (ensa:c) {OsT} is. Dokular. ensaf1 [Ar. insaf > ensaf ^il_sl] {OsT} sf. Daha insaf , l; pek insafl; en insafl, Esnafn en insafls. rmlar; yarlar, ensal, -li [Ar. nesi > ensl JL~;I] (ensa:l) {OsT} is. Nesiller; soylar; kuaklar; dller; evlatlar; zrriyetler. ensar, [Ar. nuret (yardm) > enr jL*il] (ensa;r) {OsT} is. 1. Yardm edenler; yardmclar. 2. zl. is. Hz. M uham met, M ekkeden M edineye g etti inde ona yardm etmi ve onu iyi karlam olan lar; M edinedeki Evs ve Hazrec kabileleri. 0 ensrullh, {OsT} Allah yolunda Hz. M uham med'e yardm edenler. ensari, [Ar. enri ^jU*;!] (ensa:ri:) {OsT} is. En sardan olan kimse; Evs ve Hazrec kabilelerinden olan. ense1, [eT. ense > ense] is. anat. Omurgann arkasn da bulunan ve btnyle kaslardan m eydana gel mi boynun arka blm; boyun arkas. S ense koca, {az} Sabann kesi ile okunu birbirine balayan kl ile ke arasna taklan 40-50 cm. uzunluundaki aa. [DS]|| ense kk, Boyunun gvde ile birletiiyer.\\ ense kulak yerinde, 1. ri yar; gsterili. 2. Kyafeti dzgn (erkek).\\ ensesi ensaf- esnf, {OsT}

ensaf2, [Ar. m f > enf viL^I] (ensa:J) {OsT} is. Ya

ENS

nOHBlIDRKCESOblIK.
enstantane, [Fr. instantan] is. 1. Ani. 2. foto. Ik alma sresi saniyenin yirmi bete biri kadar olan hzl fotoraf ekimi. S enstantane fotoraf, foto. Ik alm a sresi saniyenin yirm i bete biri kadar olan hzla ekilen fo to ra f. enstilatr, [Fr. instillateur] is. Siyein veya sidik tor basnn belli bir yerine ila vermeye yarayan ucu delik, ii bo dz sonda, enstit, [Fr. institut] is. 1. B ir yksek retim kurum una bal veya bam sz olarak aratrma yapan, bazen de retim yapan kurulu. 2. Bilimsel ara trma yapan kurulu, enstrman, [Fr. instrument] is. alg, enstrmantal, -li [Fr. instrmentale] sf. 1. algyla ilgili; algya ait olan. 2. Yalnz alglara ait olan. fi1 enstrmantal mzik, miiz. nsan sesinin katl mad, yalnzca, alglarn duyulduu mzik. enstrm antalizm , [Fr. instrumentalisme] is. fel. D nce, mantk, ahlak gibi soyut kavram lara ait bi imlerin yalnzca hayatn deiik artlarna uyma aralar olduunu ve bunlarn ancak yararl olm ala r lsnde doru saylabileceini ileri sren dn ya gr; deneycilik; aletilik; aralk, ensfisyans, [Fr. insuffisance] is. tp. Yetersizlik; or ganlardan birinin yetersizlii, enslin, [Lat. insula (ada) > Fr. insuline] is. biy. kim. Langerhans adalar denilen pankreas hcreleri tara fndan salglanan, elli bir eit aminoasidin zincir leme balanm asndan oluan kan ekerini drc bir etki gsteren protein yapsnda polipeptitli g l bir hormon. 0 enslin tedavisi, tp. Karacier rahatszlklarndan ileri gelen eker hastalnda vcudun eker yakm a dzenini ayarlamak iin en slinin dardan verilmesi suretiyle uygulanan tedavi. ensr, [Ar. nesr > ensr j {OsT} is. Nesirler; dz il] yazlar. entak, -k [Ar. nutk > entak jl^l] {OsT} is. Daha iyi nutuk syleyen; pek ok konuan; en iyi konuan, entansif, [Fr. in ten siv e/ intensif] is. Youn, entari, [Ar. canteri / ^jU^I (i amar)] (enta:ri:) {OsT} is. 1. Tek paradan ibaret kadn st giye cei. 2. A rap lkelerinde erkeklerin giydii dz, uzun stlk. entarilik, -i [entari-lik] sf. (Kuma iin) entari yap m aya uygun. entarun, [Ar. entarn O j^ l] (entaru:n) {OsT} is. bot. Kantaron. entbent, [Far. end-bend JcoJil] {OsT} zf. -* endbend. ente, [? ente] {az} is. Yenge. [DS] entegral, -li [Fr. intgrale] sf. Btnsel; btne ait. entegrasyon, [Fr. intgration] is. Birleme.

kaln, Sz geer zengin; varlkl,|| ensesinde boza piirmek, Bir ii yapm as veya bitirmesi iin birini srekli sktrmak veya rahatsz etmek.\\ ensesine binmek, B ir ii yapm as iin birine bask kurmak, zorlamak. \\ ensesine yapmak, H erhangi bir se beple birini tutup zorlamak.\\ ensesini kamak, Ne yapacan bilememekten dolay kara kara dn m ek.|| ense yapmak, argo. H ibir i yapm adan y i y ip iip imanlamak. ense2, [? esi / ense] (az) is. -* esi. [DS] enseb, [Ar. neslb > enseb _~~;l] {OsT} sf. En uygun; daha uygun; ok yerinde; pek mnasip, enseleme, [ense-le-me] is. Enseden yakalama; ense lem ek eylemi; yakalama, enselemek, [ense-le-mek] gl. fi [-r] [-l(i)-yor] 1. Ensesinden tutmak. 2. Yakalamak; ele geirmek. 3. {az} Yatan koyunlar kaldrp otlamaya srmek. [DS] enselenm e1, [ense-le-n-me] is. Yakalanma; enselen m ek eylemi. enselenme2, [ense-le-n-me] is. 1. Yakalanma; ele geme. 2. Ensesi kalnlama; imanlama. enselenm ek1, [ense-le-n-mek] edil. fi. [-ir] Yakalan mak; tutulmak; ele gemek. enselenmek2, [ense-le-n-mek] dnl. fi. [-ir] Boynu kalnlamak; imanlamak, ensen, [Yun. ksoni] (az) is. -* esen. [DS] enser, [? enser / egseri / igseri / ekser / enser] is. 1. Byk demir ivi. 2. {az} Dvme ya da keli byk ivi. 3. {az} Keser. [DS] fi1 enser ivisi, {az} Kan ve arabalarn eksenleri ile aa d eklerini tutturan dvme demir ivi. [DS]|| enser kesmek, mek; ivi kesmek. || enser mh, {az} K eli ve dvme byk dem ir ivi. enserlemek, [enser-le-mek] {az} gl. fi. [-r] [-l(i)yor] ivilemek, ensesinde, [ense-s-i-n-de] z.f. Arkasnda; hemen ar dnda. ensesinden, [ense-s-i-n-den] zf. Arkasndan; pein den ensest, [Lat. incestus (namus d) > Fr. inceste] is. 1. Y akn akrabalar aras evlilik. 2. Yaknlar aras cin sel iliki. ensran, [Yun. ksistrin => ensran] {az} is. -* esiseren. [DS] ensice, [Ar. nesc (doku) => ensice a ^ I ] {OsT} is. 1. Dokular; rller. 2. Dokuma; rg, ensiren, [Yun. ksistrin] {az} is. -* esiseren. [DS] ensiz, [en-siz] sf. Eni dar olan, ensizlik, -i [en-siz-lik] is. Ence dar olm a durumu, ensolatr, [Fr. insolateur] is. Gne nlarn s enerjisi olarak toplayp istenilen yere gnderen alet, enspektr, [Lat. inspirece (incelemek) > Fr. inspec teur] is. Denetmen; mfetti.

m im

g g w

i i . 1 4 5 5

ENU

entegre, [Fr. intgr] s f Bir btn iinde yer alan. S entegre devre, elektro. B ir ana devre zerinde, y a r iletken, transistor, kondansatr, diren vb. devre elemanlaryla meydana getirilen m inik devre.\\ en tegre tesis, Bir st rnn ham maddesi saylan alt rnleri de veya bir rnden elde edilen ya n rn leri de elde etm ek amacyla kurulan geni kapsaml retim tesisi. || entegre olmak, (Kii iin) evreden biri olmak; zmlenmek. entel, [Fr. intello / intellectuel] sf. argo. Aydn, entelekt, [Fr. intellect] sf. fel. Duygu ve irade dnda kalan, aklla lme ve muhakeme etmeye dayanan bilme gc; mdrike; anlk, entelektalizm, [Fr. intellectualisme] is. fe l. Aklla lme ve muhakeme etmeye dayal bilme gcnn, duygularn ve iradenin zerinde bir stnlnn bulunduunu savunan felsef akm; anlklk; zih niye. entelektel, [Fr. intellectuel] is. 1. i ve meslei ge rei dnce konular ile uraan kimse; aydn; mnevyer. 2. sf. Fikir sorunlaryla ilgili, entelektellik, -i [entelektel-lik] is. Aydn olma durumu; aydnlk, entelekya, [Yun. intelekheia] is. fel. 1. Aristo m ant na gre herkeste var olan bilmenin, edimle ger ekleen ve artk hibir olua yer brakmayan etkin durumu. 2. Leibnize gre elde edilebilecek btn yetkinlii elde etmi ve tam yetkinlik kazanm ol ma durumu. entelijansya, [Lat. intelligantsia / Rus. inteligentsiya] is. 1. On dokuzuncu yzyl R usyasnda top lum sorunlar zerinde kafa yoran ve devrimci z lem iinde olanlarn oluturduu snf. 2. Kom nist Rusyada kol ve beden gc gerektirmeyen ilerde alan fakat yksek teknik diplomas alm kiile rin oluturduu snf. 3. mecaz. Bir lkedeki aydn larn tm. enteresan, [Fr. intressant] sf. lgi ekici; ilgin; alaka uyandrc, enteresanlk, - [enteresan-lk] is. lgi eki olm a du rumu; ilginlik, enterese, [Fr. intresser] sf. lgi duyan; alakal, enterese etmek, lgilendirmek; alaka uyandrmak. enteri, [Ar. anter ^ j ^ ] {az) is. 1. Erkek gmlei. 2. i astarl kadn giysisi; entari. [DS] enterkoneksiyon, [Fr. interconnection] is. Birletir me. enterkonnekte, [Fr. interconnect] sf. Birletirilmi. 05 enterkonnekte sistem, B ir lkedeki elektrik hat larnn birbirine balanmas ile oluan dzen. enternasyonal, -li [Fr. internationale] is. 1. Uluslara ras. 2. Dnya iilerini tek birlikte toplamay amalayan 1864te L ondrada kurulmu tekilat; sosyalist ya da komnist kurulu ve partilerin ulus lararas rgtlerinin ad. 3. E. Pottierin bir iirinin

P. Degeyter tarafndan bestelenmesi ile oluturulan dnya komnizminin mar, enternasyonalci, [enternasyonal-ci] is. 1. lke ve ulus karlarnn dnya karlarna gre dzenlen mesini savunan kimse. 2. U luslararas tekilatlar dan olan veya o tekilatlar destekleyen, enternasyonalizm , [Fr. internationalisme] is. siy. l ke ve ulus karlarnn dnya karlarna gre d zenlenmesini savunan politik gr, enterne, [Fr. interner (hapsetmek)] is. Gzalt; gzal tna alma. S enterne etmek, B ir kimseyi gzaltna almak; gzaltnda tutmak. || enterne olmak, Gzaltna alnmak; gzaltnda tutulmak. entertip, [ng. international typesetting (ngiliz fi r mas) > intertype] is. matb. Satrlar btn hlinde dkerek baskya hazrlayan dizgi makinesi, entee, [? entee] {az} is. Bilezik. [DS] entetirmek, [ ? ente-tir-mek] {az} gl. fi [-ir] Aratrmak; incelemek. [DS] entim, [Lat. intimus > Fr. intime] sf. M ahrem; yakn; ili dl. entimek, [? enti-mek] {az} gsz. fi [-r] Utanmak; sklmak; ekinmek. [DS] entimem, [Yun. enthymema > Fr. entymnie] is. man. ncllerden birinin rtk olduu tasm, entimist, [Fr. intimiste] is. 1. En gizli ve mahrem duygular anlatan yazar veya air. 2. Ev ii sahnele ri konu edinen ressamlar, entipften, [enti ? + p f (yans.) >enti+pf-ten] (e'ntipifiten) sf. 1. Salam olmayan malzemeden ya plm; derme atma; uydurma. 2. Hi deeri olm a yan. 3. Deersiz, entkek, [entkek] {eT} is. 1. Hint; Hindistan. 2. Hintli. [EUTS] entomoloji, [Yun. entom (bcek) + logos (bilgi) > Fr. entomologie] is. Zoolojinin bcekleri konu edi nen dal; bcek bilimi, entom olojist, [Fr. entomologiste] is. Bcek uzman; bcek bilimci, entram skler, [Lat. intr (ierisinde) + muscularis (adaleye ait) > Fr. intramusculaire] sf. tp. (Enjek siyon iin) adale iine yaplan, entrika, [Lat. intricare (birisini bir ie kartrmak) > t. entrico > Fr. intrique] is. 1. Birine zarar vermek ya da kendine kar salamak iin hazrlanan d zen; dolap; oyun; dalavere; hile. 2. ed. Eserin veya oyunun sonucunu m erakla bekleten olaylar dizisi, entrikac, [entrika-c] sf. Dolap kuran, entrika dzen leyen; dzenbaz, entrikaclk, - [entrika-c-lk] is. Entrikac olma durumu. entrmek, [n-tr-mek] {eT} gl. fi. [~r] Aratrmak; aramak. [KPy.] enuk, -u [Ar. enk 3yl] (enu.k) {OsT} is. zool. Kar tal.

ENU

o itn iiitfS M . enver, [Ar. nr > enver j^sl] {OsT} sf. 1. En parlak; pek parlak; ok kl; daha nurlu. 2. ok gzel, enver, [Enver Paanm adndan {OsT} sf. 1. Enver Paaya ilikin. 2. is. Birinci Dnya Sava nda Trk ordusunun giydii balk, envestism an, [Fr. investissement] is. Yatrm, enyab, [Ar. nb > enyb ^Lol] (enya:b) {OsT} is. anat. Kpek dileri, enyar, [Ar. nr > enyr jlol] (enya:r) {OsT} is. Bo yunduruklar. enzad, [Ar. nazad > enzd jL^I] (enza:d) {OsT} is. 1. erefli ve tertipli kimseler. 2. Toprak tabakalar, enzal, -li [Ar. nezl > enzl Jl-ul] (enza'.l) {OsT} is. Soysuzlar; aalk kimseler; alaklar, enzam, [Ar. enzm fUl] (enza:m) {OsT} is. Balkla rn kamndaki yum urta dizileri; havyar, enzar, [Ar. nazar > enzr jUi;l] (enza:r) {OsT} is. B a klar; bakmalar. S enzr- ecnebiyye, {OsT} Ya banc baklar. || enzr- taziye, {OsT} Taziye baklar.|| enzr- ummiye, {OsT} H erkesin gz n.|| enzr- mmet, {OsT} Halkn baklar. enzeli, [enze-li ?] {az} is. Krehir ve evresinde ka dnlar ve erkekler tarafndan karlkl oynanan bir halk oyunu. enzerut, [Far. anzart o jjjl] {OsT} is. -* anzarot. enzim, [Yun. en (iinde)+zym e (maya)> Fr. enzyme] is. biyo. kim. Isdan etkilenen, meydana geldii hcrenin veya ortamn dnda grev yapan katali zr; diyastaz; zlebilir ferment; zimaz. E .O .K .A , [Yun. Etnike O rganosis K ypriotikes Apeleutherosis (Kbrs Ulusal Kurtulu rgt)\ ksalt. K brs adasnn Yunanistan ile birlem esi iin kuru lan ve nce ngiliz ynetimine kar savaan, ba m sz Kbrs devleti kurulduktan sonra ada Trk lerine terrist saldrlarda bulunan bir yer alt rg tnn ksaltmas, eosen, [Fr. eogene] is. jeol. nc zaman meydana getiren iki byk sistemden biri. ep 1, [ep (yans.)] is. Ptrl olmay anlatan kk. [Zlfkar] ep-ir epir ep-e-le-mek ep2, [ap / ep] {eT} e. Pekitirme ve abartma edat. [DLT] S1 ep edg, {eT} ok iyi; epeyi. ep3, [? ep] {az} sf. Deli. [DS] eparhiya, [Yun. eparkhia] is. 1. Rum Ortodoks kilise rgtnde piskoposluk blgesine verilen ad. 2. Pis koposluk. epcik, -i [Yun. apsida] {az} is. -* epsit. [DS] epcit, -di [Yun. apsida] {az} is. -* epsit. [DS] S epit kapm ak, {az} A raba tekerleine ember g e irmek. [DS]

enua, [Far. en Liyl] (enu:a:) {OsT} is. 1. Adalet; adillik. 2. Sevin. 3. zl. is. Mecusi mezhebi, enue, [Far. ene 4*iyl] (enu:e) {OsT} sf. 1. Ho; ok ho; mesut. 2. is. arap. 3. Gen padiah, encek, -i [enk > en(k)-cek ^
3 i']

{OsT} is. Kedi

kpek gibi et yiyen hayvanlarn yavrusu; enikcik; yavru. entt, [n-melc > en-] {eT} is. Gze inen perde. [DLT] enlemek, [en-le-mek] {eT} g l . f [-r] Gze inen perdeye ila koymak. [DLT] enlenmek, [en-le-n-mek] {eT} dnl. f. [-r] Gzne perde inmek. [DLT] enk, [en-k i!^1] {eT} {eAT} {OsT} is. 1. Hayvan yav rusu; enik; yavru. [Gabain] [EUTS] 2. Aslan, srtlan, kurt ve kpek gibi et yiyen hayvanlarn yavrular. [DLT] enklemek, [en-k-le-mek] {eT} gsz. f. [-r] (Hay van iin) yavrulamak; dourmak; eniklemek. [Ga bain] [DLT] [EUTS] enklenmek, [enk-le-n-mek] {eT} dnl. f. [-iir] 1. Eniklemek. 2. Enik sahibi olmak; enik edinmek. [DLT] enklg, [enk-lg] {eT} sf. Yavrulu; yavrusu olan; enikli. [DLT] enm , [Ar. n im e t> en'm ?>*J] (en-m) {OsT} is. 1. Nimetler; yiyecek ve iecee ait eyler; ekmekler. 2. yilikler; ltuflar. enva, -a [Ar. nevc > enva' j^l] (enva:) {OsT} is. eitler; trler. env- kesre, {OsT} ok eitler. || env- nekys, {OsT} Eksikliklerin her trl s. envah, [Ar. nevh > envh ^Ijil] (enva:h) {OsT} is. lye alayan kadnlar; at yakanlar, envaieid, [Ar. enva' + Far. ed va:iei:d) {OsT} sf. -* envaieit. envaieit, -di [Ar. enva' + Far. ed -ui-r- ^yl] (en va: ieit) {OsT} sf. Trl trl; eit eit; her eit ten; mtenevvi, envaieitli, [envaieit-li] (enva.ieitli) sf. eit eit; trl trl. envaitrl, [Ar. env+Far. -i + T. tr-lii ^Ul] (enva:itrl) sf. eit eit; trl trl; her eitten; mtenevvi. envanter, [Fr. inventaire] is. 1. Bir kurum veya ku ruluta bulunan nesnelerin tam ve ayrntl dkm. 2. B ir ticar iletmede bor ve alacaklar meydana getiren unsurlarn saym ve dkm. envar, [Ar. nr > envr jl^1] (enva:r) {OsT} is. N ur lar, klar; parlaklklar. j^l] (en-

E J

1457

EP

epirmek, [ep (yans,) > ep-ir-mek] {az} g sz.f. [ir] Aksrmak; hapurmak. [DS] epe, [Fr. pe] is. spor. 1. Eskrimde kullanlan bir tr kl. 2. Bu klla yaplan spor karlamas, eperi, [e(p) / eT. ep (pekitirme edat) + e/ri] (e eri) sf. ok eri; yamru yumru, p epek, -i [? epek / ebek] {az} is. Arsa. [DS] 0 epek kepek, {az} Sam a sapan; ipe sapa gelmez. [DS] epelek, -i [kelebek / ep (yans.) > ep-el-ek / ep-il-ek ?] is. Kelebek. 0 epelek sepelek, {az} (nsan ya da hayvan iin) yrrken sendeleyip den. [DS] epelemek1, [ep (yans.) > ep-e-le-mek] {az} gsz. f . [-r] [-l(i)-yor] 1. (Yamur, kar vb. iin) h afif hafif yamak; sepelemek. 2. g l . f Samak; ekmek. [DS] epelemek2, [ap (yans.) > ap-a-la-mak] {az} gl. f. [r] [~l(i)-yor] ocuu yrm eye altrmak. [DS] epeme, [? ep-e-me] {az} sf. Beceriksiz; akn. [DS] epesek, -i [? epe-se-k] {az} s f Aptal; budala. [DS] epeski, [e(p) / eT. ep (pekt. e.) +e/ski] (e'peski) sf. ok eski; ok ypranm, epekere, [Ar. aikr => eT. ep (pekt. e.); a(p)aikr > e(p)+ekere] ( e eker) sf. ok ak; tamamen p belli olacak biimde; hi gizlilii bulunmayan, epey, [eT. ep (pekt. ej+ ed g (iyi)> ep+ey(i)] (e ey) p zf. Az saylamayacak kadar ok miktarda; olduka ok; bir hayli. epeyce, [eT. ep (pekt. e.) + edg (iyi) > ep+ey(i)-ce] (e eyce) zf. Olduka; bir hayli; hayli, p epeycene, [epey-cene] ( e eycene) zf. Olduka ok; p az deil. epeyi, [eT. ep (pekt. e.J+edg (iyi)> ep+eyi] ( e eyi) p zf. Az saylamayacak kadar ok miktarda; olduka ok. epi, -ci [? epi] {az} is. Kendir ipliklerini kaynat makta kullanlan alt yuvarlak bir tr kazan. [DS] epidemi, [Fr. pidmie] is. tp. Salgn hastalk, epidemioloji, [Fr. pidmiologie] is. tp. Salgn has talklar inceleyen tp dal, epiderm, [Fr. piderme] is. anat. st deri, epifil, [Fr. piphylle] sf. bot. Yaprak zerinde geli en. epifit, [Fr. piphyte] sf. bot. Baka bir bitkiye tutu nan fakat asalak olmayan (bitki); st bitken, epifiz, [Fr. piphyse] is. anat. 1. Uzun kemiklerin ucundaki ikin ksm. 2. A ra beynin tavannda yer alan bir i salg bezi; kozalaks bez. epigenez, [Fr. pigense] sf. biy. Sral olu, epigrafi, [Fr. pigraphie] is. Ta veya maden zerine yazlm bilgileri inceleyerek tarihe yardmc olan yazt bilimi; kitabeleri okuma, zme bilimi. epik1 -i [? epik] {az} is. 1. Sanat. 2. ; hner. [DS] , epik , -i [Fr. pique] sf. ed. 1. Destanla ilgili. 2. Destana zg. 3. Destanms. 0 epik tr, Destan; kahramanlk iiri.

epikerem, [Fr. pichrme] is. man. nertilerinin b i ri veya ikisi de kantyla birlikte ileri srlen tasm. Epikrclk, - [Yun. Epikuros (Yunan filozofu) > Epikrclk] is.fel. 1. Epikurosun doal ve zorun lu olan zevklerin n plana karlarak mutlulua ulalmasn savunan gr. 2. ehvete ve haz duymaya dayanan ahlak anlay. Epikriye, [Yun. Epikuros + Ar. -iyy e => epkriyye (epi:k:riye) {OsT} is. --Epikrclk. epil, [ep (yans.) > ep-il] nl. -* ipil. 0 epil epil, -* ipil ipil. epilepsi, [Fr. epilepsie] is. tp. Sara hastal, epilog, -u [Fr. pilogue] is. tiy. Bir eserin sonu blm; balak; balan, epir, [ep (yans.) > ep-ir] {az} is. Ptr ptr olmay belirten yansmal gvde. 0 epir epir, {az} 1. Ptr ptr; di di; tane tane. 2. ok yumuak. epiri, [? epiri] {az} is. pekle ilenmi ince krep. epirm ek1 [eT. opra-m ak> epir-mek] {az} g sz.f. [, ir] 1. ok yorulmak. 2. Ypranmak; eskimek; za yflamak. 3. (Et vb. iin) ok pimekten dolay da lacak hle gelmek. [DS] epirmek2, [ep (yans.) > ep-ir-mek] {az} gsz. f. [-ir] Genizden konumak. [DS] epirmek3, [epir-mek] {az} gsz. f. [-ir] Semirmek. [DS] epirtmek, [epirt-mek ?] {az} gl. f. [-ir] Yemek; yutmak; harcamak, episkop, [Fr. piscope] is. 1. Grnty aynalardan yanstarak gzetleme olana salayan b ir tr optik alet. 2. Tanklarda gzetlemeyi salayan aynal gr me dzenei. epistomoloji, [Yun. episteme (bilgi) + logos (sz) > Fr. pistmologie] is. Bilginin elde ediliini, yn temlerini, geerlilik ve gvenirlilik durumlarn ele alan felsefe disiplini; bilgi kuram, epiik, -i [ep-i-ik ?] {az} sf. Yapkan. [DS] epimek, [ep-i-mek] {az} ite, f. [-ir] 1. (ocuklar iin) birbiri ile itimek, kakmak. 2. gl. f. (ocuk iin) srtna almak; srtlamak. [DS] epit, -di [Yun. apsida] {az} is. Araba tekerleinin aa paralan; ispit. [DS] epitel, [Yun. epi (zerinde) + thl (meme ba)] is. anat. Bir veya birka kat hlinde vcudun btn d ve i yzeylerini kaplayan yass veya silindir eklinde hcrelerden meydana gelmi doku, epitelyum, [Fr. pithlium] is. anat. B ir veya birka kat hlinde vcudun btn d ve i yzeylerini kaplayan yass veya silindirik ekilli hcrelerden meydana gelmi doku, epi topu, [hep-i top-u] ikile, is. Gerek duyulan he men her ey. epivermek, [ep-i-ver-mek ?] {az} gl. f. [-ir] K vrmak; yuvarlamak. [DS]

EP

OlMIIIM.
epsem, [a. ebsim ^ . l ] {eAT} {OsT} sf. Sessiz; ses karmayan; susan. 0 epsem durmak, {eAT} {OsT} -* epsem turmak.|| epsem eylem ek, {OsT} Sustur mak:.|| epsem kalmak, {eAT} H areketsiz kalmak; sakin kalmak.\\ epsem olmak, {eAT} {OsT} Susm ak.|| epsem turmak, {eAT} {OsT} Susmak; skut etmek. epsem lik, -i [epsem-lik d lL -J ] {eAT} is. Sessizlik; suskunluk; skt, epsilon, [Yun. e psilon] is. Yunan alfabesinin beinci harfi; E e. epsit, -di [Yun. apsida (jant)] is. Kan tekerleinin bir paras, epst, -d [Yun. apsida (jant)] is. -* epsit. epet, [Far. pot (arka) => put > {OsT} (Arapa eitlik yapm a kuralna gre) epet] {OsT} is. Edilgen ecinsel erkek; ibne, epten, [hep-ten > epten] zf. Tmyle; bsbtn; tamamen. Er [sv. Ytterby > Fr. erbium] is. kim. Toprak ele mentlerinden olup atom numaras 68, atom arl 167.2 olan ve doada az bulunur bir metal olan er biyumun sembol. -er-, [-r- / -ar- / -er- / -r- / -ir - / -ur- / -r-] yap e. -* ar- {eT} {eAT} (ayn) -er, [-r / -ar / -er / -ir / -ir / -ur / -r] ek. e. yap. e.-* r {e AT} (ayn). er1, [eT. er _ l] is. 1. {eT} {eAT} {OsT} Erkek; bey; a> dam; erkek kii. [DLT] [ETY] [EUTS] [Gabain] [Te kin] [KPy.] [Yknek] 2. {eT} {eAT} {OsT} Koca; e; zev. [EUTS] [DS] 3. Asker; nefer. 4. Satranta her oyuncunun oyuna balarken en ne dizdii sekiz kk eleman. 5. {eT} Adamlar; halk. [ETY] 6. {eT} Efendi; bey; ehzade. [EUTS] 7. {eAT} Sahip. 8. {eAT} {OsT} Bektai eyhi; mrit; erenler. 9. sf. Kahraman; yiit; bahadr; cesur. {eAT} {OsT} (ayn) 10. Kendini savunabilen. 11. Sznde duran; sz nn eri. 12. (Erkek veya kadn iin) iini ok iyi bilen; yetenekli; usta; becerikli. S er adam, {OsT} Erkek.|| er almak, {OsT} K ocaya varmak.|| er at, Topluluk; (insan iin) sr, kalabalk. [EUTS]|| er avrad, {az} iini gcn brakp daha ok ssle nip pslenen kadn.\\ er avrat, {eAT} Kar koca.|| er avrat olmak, {eAT} Kar koca olmak; evlenmek; izdiva etmek.|| er ba, {OsT} Eleba. [Kamus Ter.]|| er bezi, Erkeklik hormonunu reten erkek cinsiyet bezi; husye; haya; test is.\\ er dilemek, Meydan okumak.|| er dii, 1. biy. Hem erkek hem de diilik zellikleri tayan; erselik; hiinsa. 2. bot. iekliinde hem erkek hem de dii iei bulunan bitki. || er diilik, biy. Hem erkek hem de dii olma dtrumu.\\ er dkmek, {OsT} A sker karmak; asker ym ak.|| er erik, {az} Can erii. [DS]|| er epmei, {az} K ocann kazanc. [DS]|| ere (gitmek) var-

epiyim, [eT. ep (pekitirme edat) + edgii (iyi) > ep+ey(i) > epey-i-m] {az} zf. Epey; epeyce. [DS] epizot, -du, [Yun. epesisodion (ek, araya giren ey)] is. 1. Bir btne balanan ikincil derecedeki giri olay. 2. Eski Yunan trajedilerinde, iki koro arks arasna yerletirilen diyaloglardaki asl blmler. 3. A sl hikyeye dahil edilmi baka hikyeler; araya sktrlan ikinci olay. 4. Geni apl dizi olaylann b ir paras olm asna ramen kendi bana yeterli olan bir olay. 5. B ir iir, hikye ve romanda ana konuya bal ikinci dereceden olay. 6. Tiyatroda asl olayla ilgisi olmayan sahne. 7. Bir roman ya da dizi filmin blmleri. 8. Aslndan ayrlarak deiik biimde gelieni; oluntu. 9. Bir eserin, bitmi ve bam sz olan bir paras. 10. Olay; hdise; vaka. 11. Blm. 12. O lay sras. 13. Olay halkas, eplem, [Ar. eblem (aptal) + T. (eek durdur m a nlemi, eek)] {azj sf. Aptal; kafasz; eek. [DS] eplemek, [ep-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] Atlamak. [DS] S epleyip seplemek, {az} D a nkl gidermek; krk dkk eyleri onarmak; d zene sokmak. [DS] epli, [ep-li] {azf sf. Uysal ve becerikli. [DS] epmek, [ep-mek / et-mek / ek-mek] {eT} is. Ekmek; {az} (ayn). [DLT] [DS] S epmek tahtas, {azf zerinde yufka y a da ham ur alan tahta; yasta. [DS]|| epmek tandr, {az} zerine byk sac ko nularak yufka yaplan byk ocak. [DS]|| epmek yim ek, {az} Yem ekyemek. [DS] epmeksiz, [epmek-siz] {az} sf. yilik bilmez; nan kr. epope, [Fr. pope] is. ed. Destan; kahram anlk iiri. [DS] epretmek, [eT. op-ra-mak >epre-t-mek] {az} gl. f. [ -ir] Eskitmek. [DS] eprik, -i [eT. op-ra-mak > ep-ri-mek > ep-ri-k] sf. 1. Ypranm ; eskimi; erimi, dalm. 2. {az} is. amarn az kpkl son durulama suyu. [DS] eprim e, [epri-me] is. 1. Bozulma; ekime durumu; eprim ek eylemi. 2. Erime; dalma. eprimek, [eT. opra-mak > epri-mek ^ .j j'] g'sz. f. [ir] 1. {OsT} Dalp ayrlacak hle gelmek. [Brhan Kat] 2. {az} Bozulmak; ekiyip rmek; eski yip rmek. 3. {az} (Ham meyve ve yemiler iin) toplandktan sonra bekletilme sonucu yumu am ak ve olgunlamak. [DS] 4. (Kuma, dokuma vb. iin) kullanlmaktan dolay incelmek, eskimek; dalacak hle gelmek. 5. {az} Erimek. [DS] 6. {az} Yrtlmak. [DS] 7. {az} Kokmak. [DS] 8. {az} (Et vb. yemek iin) ok pimekten dolay dalacak hle gelmek. [DS] epritme, [epri-t-me] is. Epritmek eylemi, epritmek, [epri-t-mek] gl. f. [-ir] 1. Andrmak. 2. {az} Yumuatmak; yattrmak. [DS]

TUHtiCE S K l i l . 1 4 5 9

ERB

nak, feAT} {OsT} (Kz iin) evlenmek; kocaya varmak.\\ ere verm ek, feAT} (OsT} (Kzm) kocaya vermek; evlendirmek.\\ e r gren, {OsT} D ul kadn. || er grm , {OsT} D ul kadn.\\ erin e d m ek , {az} (Kadn iin) iyi bir erkekle evlenmek. [DS]|j e r k a r de, Erkek karde.\\ e r kii, {eAT} {OsT} 1. Erkek. 2. Reit kim se.|j e r koyun, {OsT} E rkek koyun.|| er meydan, Gre alan; gre.|| e r oca, {OsT} Erenler makam. || e r olan, {eAT} {OsT} E rkek o cuk]] e r olu, {OsT} Soylu; asilzade.\\ e r olu er, Tam kahraman. || e r olup ba y a rm ak , Aktan kuvvete bavurmak.\\ E r oyunu b ird ir. Gerek y i it iin bir kere denem ekyeter.\\ e r zlem ek, {OsT} Koca istemek.|| e r suyu, Atm k; meni; sperma. er2, [a. ir / r > er jj.I / _,(] zf. 1. Erken. {eAT} {OsT} (ayn) 2. Sabahn erken vakti. 0 erd e ve gede, {eAT} Erken veya ge.|| e r ekm ei, {az} Sahr yemei. [DS]|| e r ge, 1. Erken veya ge. 2. Ne za man olsa; sonunda; en sonunda; eninde sonunda. 3. ok beklemeden.\\ e r k uu, {eAT} Bayku; puhu kuu. er3, [r / ir] {eT} is. Yerin gneye bakan taraf. [DLT] er4, [ r/y r] (e:r) {eT} is. Yer. [DLT] er5, [r / ir] {eT} is. Delik amakta kullanlan ara; delecek; delgi; matkap; biz. [DLT] er6, [Far. eger > er jl] {OsT} e. Eer; olsa; ise; olursa, erabet, [Ar. erbet c~>ljl] (era:bet) {OsT} is. Akll ol ma; uslu olma; zeyreklik, eracif, [Ar. urcfe > ercf ^ v r b '] (era;ci;f) {OsT} is. Yalan szler; uydurmalar; dzmeler. S erc f ve ekzb, {OsT} Yalan ve uydurma szler. eracih, [Ar. rcha > erch g ^ -b '] (era.ci.h, h kaln sylenir) {OsT} is. Salncaklar, eraciz, [Ar. rcze > ercz _=rL>'] (era;ci;z) {OsT} is. Dizeleri kafiyeli, ksa ll iirler; kasideler, eradikasyon, [Fr. radication] is. tp. Yaygn bir hastal btn kaynak ve belirtileriyle birlikte yok etme ii; yok etme; kkn kazma, eraa, [Ar. araka] {az} is. Duvar rlrken iine konulan aa balant; hatl, eraik, [Ar. erke > erik vUsljl] (era:ik) {OsT} is. Taht lar. erak, -kk [Ar. erak jjl] {OsT} sf. Daha ince; pek ince; en ince; en rakik. S1 e ra k k - v e r k , {OsT} Ktlarn en incesi. crakcin, [Ar. arak (ter)+Far. -ln (toplayan) j ^ V 1] {az} is. Buday sapndan rlm kadn bal. [DS] eramil, [Ar. ermele (dul kadn) > ermil / ermile / .daljl] {OsT} is. 1. Dullar. 2. K anszlar. 3. Be krlar. 4. Dul kadnlar. S ern il-i askeriye, {OsT}

Askerde ehit den erkeklerin dul eleri. || eram il-i askeriye m aa, {OsT} ehit ailelerine balanan aylk. E ram in e, [Ar. erm ina ualjl] (era:mine) {OsT} is. Ermeniler. e ra n , [Ar. eran j^ jl] (er-an) {OsT} sf. 1. Bn; ah mak; akm; snepe. 2. Deli; lgn. e ra n ib 1 [Ar. em eb > ernib yJjl] (era.nib) {OsT} is. , zool. Tavanlar. e ra n ib 2, [Ar. ernebe > ernib v ^ ljt] (era:ni:b) {OsT} is. Burun ular. E rasm u su lu k , [Erasmus-u-luk] is. fel. Banazla kamakszn Incilin ruhuna bal kalnarak bir H ristiyan insancll yaratlmasn savunan Erasmus yanls gr. erat, [er + Ar. -t (Osm. nefert benzetimi) o ljl] {OsT} is. as. 1. Erler. 2. Gereksinimleri devlete karlanan er, onba, avu ve ba gedikli rtbe sindeki askerlerin tm ne verilen ad. erav en d , [Far. ervend JJjljl] (era:vend) {OsTj is. 1. stek; arzu; evk. 2. an; eref, erayis, [Ar. ers > eryis ^ .b O (era.yis) {OsT} is. iftiler; ekinciler, erazi, [Ar. erz ^ I j l ] {OsT} is. -* arazi, erazil, [Ar. arzal > erzil Jiljl] (era:zil) {OsT} is. ok kt kimseler; baya, yzsz kimseler; reziller, fi1 erazil-i ns, {OsT} Ayak takm; halkn en baya lar. e rb a a 1 [Ar. rubu (drt) > erba'a 4*jjI] {OsT} sf. Drt; , drtl. e rb a a 2, [Ar. rubu' > erba' {OsT} is. aramba,

e rb a b , [Far. erbb -lyl] (erbab) {OsT} is. Bakan; reis; ulu kii. e rb a b 2, [Ar. rabb > erbb (erba.b) {OsTj is. 1. Sahipler; malikler. 2. sf. Erbap, fi1 erb b - ch, {OsT} Servet sahipleri.\\ erb b - denet, {OsT} A l ak kimseler.|| e rb b - dil, {OsT} Birbirini seven kiiler.|| e rb b - dvn, {OsTj }. D evlet dairesi memurlar. 2. Meclis yeleri.\\ e rb b - fen, {OsT} Bilim adam lar,|| e rb b - fnfin, {OsT} Fen adam lar; fe n bilimleri ile uraanlar.|| e rb b - garez, {OsT} Kt niyetli kimseler; garez sahipleri.\\ erb b - hct, {OsT} Flalkn ihtiyalarn karla yan kimseler.|| erb b - hcet, {OsT} Halkn ihtiya larn karlayan kimse.|| erb b - hred , {OsT} Sa duyu sahipleri.\\ e rb b - h re f (sanat), {OsT} M es lek sahipleri; zanaatkrlar.\\ e rb b - him m et, {OsT} yi niyetle almak isteyen kim seler.|| e rb b h n er, {OsTj Becerikli kimseler.|| e rb b - ik tid ar, {OsT} M uktedir kimseler; iktidar sahibi kimseler. ||

ERB erbb- kalem, {OsT} Yazarlar. || erbb- m a l, {OsT} tibar sahipleri.\\ erbb- m n, (OsT) D in dar kimseler.|| erbb- meslih, {OsT} i olan kim seler,|| erbb- mtla, {OsT} Okuyanlar.|| erbb namus, {OsT} Namusuna dkn olanlar.|] erbb ncm, {OsT} Ydzlara bakarak fa la bakanlar; astrologlar.\\ erbb- sabhat zarafet, {OsT} G ze l ve z a r if kimseler.\\ erbb- saf-y btn, {OsT} Temiz kalpli, mmin kimseler.|| erbab- sanat, {OsT} M eslek sahipleri; zanaatkrlar.\\ erbb- servet, {OsT} Zenginler.\\ erbb- seyf, {OsT} K l la uraan kimseler; askerler.|| erbb- sika, {OsT} nanlr, gvenilir kimseler,|| erbb- shn, {OsT} yi konuanlar,|| erbab- slk, {OsT} D in ileriyle uraan kimseler; din adamlar; dindarlar. || erbb- ikem, {OsT} Yalnz boazn dnenler; boazna dkn olanlar; midesini dnenler.\\ erbb- tab , {OsT} Tabiat sahipleri; iyi yaradll kimseler.|| erbb- tegallbe, {OsT} Galipler; zafer kazananlar, stn gelenler.\\ erbb- temkn, {OsT} D ikkatli ve uyank kimseler.\\ erbab- temyiz, {OsT} yiyi ktden ayrabilen, akll kiiler.\\ erbb- ti caret, {OsT} Ticaretle uraanlar.\\ erbb- v ef , {OsT} Vefa sahipleri; vefal kimseler.|| erbb- vu kuf, {OsT} Bilirkiiler.|| erbb- zhir, {OsT} Evre nin mahiyetini d yz ile grenler; eriatlar. erbah, [Ar. ribh > erbh zanlar; faizler; faydalar. erbain, [Ar. erba'n / erba'n / O yu'] (erbav.n) {OsT} is. 1. Krk. 2. Eski takvimde 22 Aralktan 31 O caa kadar sren krk gnlk dnem; zemheri; karak. 3. tasvf. Tarikat mensuplarnn nefis eiti m i ve kalp temizlii maksadyla bir hcrede geir dikleri krk gnlk sre. S erbain karmak, tasvf. K rk gnlk sreyi bir hcrede ile doldura rak geirmek. || erbaine girm ek, tasvf. ileye gir mek]] erbain frtnas, Araln son haftasnda esen iddetli rzgrlar ve frtna. || erbain-i ar, {OsT} Hz. Hseyin in ehit ediliinin krknc, Arabi aylardan Safer in yirm i yedinci gn. erbani, [? erbani] {az} is. Beyaz zerine sar ile m eli rt. [DS] erbap, -b [Ar. rabb (sahip) > erbb (er~ ba:p) is. 1. Sahipler. 2. Bir ite uzman olmu kii ler; yetkililer. 3. Belli bir ile uraan kimseler. 4. sf. Becerikli; layk; ehil; muktedir. S erbab bilir, D eerlendirm esini ancak iyi bilen birisi yapabilir; takdir eder. erba, [er+ba] is. as. htiyalar devlete karlanan onba ve avu rtbesindeki asker. erbabk, - [er+ba-lk] is. 1. Erba olma durumu. 2. Askerlikte erba kademesi. erbaun, [Ar. erba'n / erba'n OjojjI] (erbav.n) {OsT} is. -* erbain. (erba:h) {OsT} is. Ka

T M ru m M

460

erbene, [? erbene -uyl] {OsT} is. Tef. erbi, [? erbi] {az} is. 1. Yazma; yemeni; ba rts. 2. pekli kuma; krep. 3. Sar sa. [DS] erbik, -i [? erbilc] {az} sf. 1. nce; zarif. 2. is. Besili koyun. [DS] erbin, [Fr. erbine] is. kim. Erbiyum oksit (Er20 3) veya erbiyum hidroksit Er(OH)2. erbi bitig, [erbi + bitig] {eT} is. Szlemeye benzer belge. [EUTS] erbiim, [Far. ebrium] {az} is. briim. [DS] erbiyan, [Ar. erbiyn DUyl] (erbiya:n) {OsT} is. zool. Su ekirgesi. erbiyum, [sv. Y tterby > Fr. erbium] is. kim. Doada az bulunur toprak elementlerinden, atom numaras 68, atom arl 167.2 olan bir metal; sembol: Er. erbu, [Far. erb _yjl] (erbu:) {OsT} is. Armut. S erb-dr, {OsT} bot. A rm ut aac. ere, [Far. ere jl] is. 1. Deer; kadir ve kymet. 2. zool. Gergedan, erca', [Ar. rec > erc U-jl] (erca;) {OsT} is. Taraflar; ynler. erca2, [Ar. ercy ^ j ' ] (erca;) {OsT} is. Daha rica edilen; pek ok rica edilen; en ok rica edilen, ercah, [Ar. rcih > erch ^W-jl] (erca:h) {OsT} sf. Daha tercihe uygun; en ok tercih edilebilen; en stn; en uygun, ercahiyet, [Ar. erch > erchiyyet c ^ U - jl ] (erca;hiyet) {OsT} is. Daha stn olma durumu; en stn lk; en uygun olm a durumu, ercal, -li [Ar. rical > erel JU-jl] (erca:l) {OsT} is. Ayaklar; akdam; ercl. ercaln, [Far. ercln o^i-j'] (erca;l;n) {OsT} is. bot. Akasma; ak sarmak denilen bir tr sarmak. erce1, [? erce] {az} is. Dii kpek. [DS] erce2, [er (erken) > er-ce] (e rce) {az} zf. 1. Erken olarak. 2. (M evsim olarak) erken. [DS] erceden, [er (erken) > er-ce-den] {eT} z f Erkenden, ercel, [Ar. ercel (bir tr a t donu) J r j l ] {az} sf. - erel. [DS] ercen, [Far. ercen j=-jl] {OsT} is. bot. Ac badem aac. erceng, [Far. erceng / erteng / ^ > jl] {OsT} is. 1. ran sylencelerine gre tannm ressam ve nak M aninin yapt resimlerin koleksiyonu. 2. Dergi; mecmua; erjeng. ercerek, -i [er-ce-rek il y j l ] {eAT} zf. Erkence; er kenden. erciksi, [er (erkek) > er-cik-si] sf. bot. Balz bezle rine benzeyen ve yozlam erkek organ saylan iek ksmlar.

1461

ERD

erciksiz, [er (erkek) > er-cik-siz] sf. Erkek organlar olmayan. ercil, [Ar. ercl cevizi. erciye, [Ar. erciye (erci.i) {OsTj is. bot. Hindistan jl] (erci.ye) {OsT} sf. Geriye b {OsT} sf. -* erc(ercmendi:)

niteliklerin genel ad; fazilet; edep; terbiye; hner; [DLT] [ETY], (1935 yeniden). I .f e l. nsann manevi olgunluu. 3. {eT} Erkeklik; erdem; yiitlik; cesa ret; kabiliyet; g. [EUTS] [ETY] 4. {eT} sf. Yiit; cesur. [ETY] erdem2, [Ar. erdem jOjl] {OsT} is. U sta gemici, erdemli, [erdem-li] sf. Erdem sahibi olan; faziletli, erdemlig, [erdem-lig] {eT} sf. 1. Deerli; terbiyeli; faziletli; kabiliyetli. [EUTS] [ETY] 2. Yiit; cesur. [ETY] erdemlilik, -i [erdem-li-lik] is. Fazilet sahibi olma durumu. erdemsiz, [erdem-siz] sf. Erdemi bulunmayan; fazi letsiz. erdemsizlik, -i [erdem-siz-lik] is. Erdemsiz olma durumu; faziletsizlik. erden1 [er / ir (erken) > ir-den / er-den jjsjl] (e rden) , {eAT} {az} zf. 1. Erkenden; erken erken; erkence. 2. {az} is. Sahur zaman. [DS] erden2, [r / ir (utanma) > ir-de-n > e-de-n] sf. El dememi; bkir; bkire. fi1 erden doumu, folk. Gen bir kzn hibir cinsel ilikide bulunmadan eitli biimlerde gebe kalp ocuk doruduuna ilikin inan. erden3, [? erden] {az} is. Masal. [DS] erdeni, [Sod. rtny => ertini / erdeni / erdine] {eT} is. -* ertini. erdenilig, [erdeni-lig] {eT} sf. M cevherle ssl. [Gabain] erdenlik, -i [er-de-n-lik] is. El dememilik; bkirlik; erden olm a durumu, erdeir, [Far. erd (gazap, fke) + r (aslan) jy ^ jl] (erdei.r) {OsT} sf. (Kii iin) aslan yrekli; cesur. S erder-i ceng, {OsT} Cesur sava. \ erdeirane, [Far. erdeir-ne Ijuijjl] (erdeira:ne) {OsT} zf. ok cesur bir ekilde. -erdi, [-er-di] ek. e. Hikye birleik zaman ekidir. barur erdingiz (varrdnz). erdi, [er-mek > erdi] {az} is. B aaklan olgunlam ekin. [DS] erdine, [Sod. rtny => ertini / erdine] {eT} is. -* ertini. erdini, [Sod. rtny => ertini / erdini] {eT} is. -* ertini. erdinlig, [ertini-lig] {eT} sf. 1. Deerli; kymetli. [EUTS] 2. M cevherle ssl; cevherli; murassa. [EUTS] erdirme, [ir-mek (ulamak; varmak) > er-mek > erdir-me] is. Ermesini salama; erdirmek eylemi. erdirm ek1 [ir-mek (ulamak; varmak) > er-m ek > , er-dir-mek] gl. f. [-ir] Ermesini, olgunlamasn salamak. erdirm ek2, [ev-dir-mek] {az} gl. f. [-ir] A cele et tirmek.

raklan; arkaya konulan; sonraya braklan, ercmend, [Far. erc-mend crcmendi, [Far. ment. <5 ercmend-ne, -* ercmendane. erc-mend ^ jc ^ -jI] {OsT} is. 1. erefli, itibarl olma. 2. Sekin olma, ercez, [er-c(k)-ez _=-_>'] {OsT} is. Kk erkek ocuk. ercl, [Ar. ricl > ercl {OsT} is. Ayaklar, ercl-i kzib, {OsT} anat. Yalanc ayaklar. ercmend, [Far. erc-mend J-u^-jl] {OsT} is. -* ercment. ercmendane, [Far. erc-mend-ne Ij-u^-jI] {OsT} zf. Onurlu bir kiiye yakr biimde. ercment, -di [Far. ere (rtbe) + -m end (-li) > ercmend > ercment -u^-jl] {OsT} sf. erefli; itibarl; muhterem; onurlu; saygn, ercvan, [Far. ercvn (ercva:n) {OsT} is. bot. 1. Erguvan iei. 2. Krmz kadife. 3. sf. K zl olan; krmz renkli, erel, [Ar. ercel (bir tr a t donu) J=-_>l => erel {eATj {az} sf. 1. Hrn; huysuz; yaramaz. 2. N a mert. [DK.] erd, [Far. erd :>jl] {OsT} is. 1. Kahr; fke. 2. Un. erda, [Ar. erza / erda -u&jl] {OsT} is. zool. Aa kur du. erdane, [Far. erdne / ervne b jl / (erda:ne) {OsT} is. bot. Yabani ebboy. -erde, [-arda / -erde / -urda / -rde / -rda / -rde] {eTf yap. e. -* -arda. erde1 [ert-mek (gemek) > er-de] {eT} zf. Erte; sonra. , [EUTS] erde2, [er-de oiy] {eAT} zf. Erkenden; erkence. erdeb1 [Ar. erdeb / irdeb s-^j'] {OsT} is. stanbul , kilesi ile dokuz kileye e Arap kilesi. erdeb2, [Far. erdeb v ^ j'] {OsT} is. Sava; muharebe. erdei, [er-mek (ulamak) > er-dei] {eT} sf. Erecek olan. [EUTS] erdegen, [er (erken) + de-mek] {az} is. lk turfan da. [DS] erdeh, [Ar. erdeh .ijl] {OsT} sf. rk. erdem1 [Sansk. retna / er (erkek) > er-dem / ir-dem , f^j'] is. 1. {eT} {eAT} A hlak bakm ndan vlen iyi likilik, alak gnlllk, yiitlik, doruluk gibi

ERD

H H C E H .
ereki, [Ar. arak 3j'] {az} is. Rak. [DS] ereklik, -i [erek-lik] is. fel. Bir amacn, bir sonusal nedenin varoluu veya doas, ereklilik, -i [erek-li-lik] is. fe l. Bir erekle belirlen mi olma veya bir eree ynelm i olma durumu, erekme, [? erek-me] {azf sf. Kendi kendine yetien. [DS] ereksel, [erek-sel] sf. fel. Erek nitelii tayan; erekle ilgili. 5 1 ereksel neden, fel. 1. Temelde bulunan erek veya varlmak istenen eree gtren sebep. 2. Aristo a gre bir evrimin veya nesnenin kendisine y yneldii, o nesneyi etkiledii veya o evrimin itici gcn oluturduu dnlen ama. ereksiyon, [Lat. erectus (dikilmi) > Fr. erection] is. 1. Dikme; dikilme. 2. Sertleme. -erem, [-r-am / -ar-am / -er-em / -r-am / -ir-em / -uram / -r-em] {eAT} ek. e. -* -ram. erem, [Ar. ihram => erem] {az} is. Kadnlarn giydii araf. [DS] S erem brem, {az} Eri br; dolambal.\\ erem perem, {az} D arma dank; karmakark. erembk, - / -k [eri + blc-mek > erim bklm ?] {az} sf. (nsan ve hayvan iin) zayf; elimsiz. [DS] erem eke1 [? eremeke] {az} zfi. Gerekten. [DS] , eremeke2, [er-mek + ek-mek > er-em + ek-e ?] {az} zfi. Bol bol; geni geni; sere serpe. [DS] erem eke3, [er-mek + eT. eke (abla) > er-em+eke] {az} sf. Yetikin. [DS] eremeke4, [er-mek + ek-m ek > er-em+ek-e ?] {az} zfi enmeden. [DS] eremik, -i [ere-mik] {az} sf. 1. (Kadn ya da dii hayvan iin) hi dourmayan; ksr. 2. Clz kalm; byyememi. 3. (Kadn, kz iin) gs byme mi; gs yeterli olmayan. 4. is. Hi dourmad iin koum da kullanlan ksr manda. [DS] eremk, - [er-mek > er-e-mk] {az} sf. 1. (Ekin iin) arada sararm olan. 2. (Bitkiler iin) olgunluk belirtisi sergileyen. [DS]

erdiye, [Ar. rida > erdiye 4o_>l] {OsT} is. 1. Omuzdan aa ve belden yukar rten giyecekler; ridalar. 2. Bartler. erdni, [Sod. rtny => ertini] {eT} .] -ertini. erdnilig, [ertini-lig] {eT} sf. -* erdinlig. erdost, [er (erkek) + Far. dost] sf. Erkek dostu; er kekleri seven, erdir, [Far. erd (gazap, fke) + r (aslan) je-2ojl] {OsT} sf. -* erdeir. erdiran, [Far. erdrn jljyi.>jl] (erdi;ra:n) {OsT} is. zool. -* erdirdaru. erdirdaru, [Far. erdir-dr jjbjjuiijl] (erdirda:ru:) {OsT} is. bot. Koca yarpuzu denilen tad ac fakat ho kokulu bir bitki, erec, [Ar. erec g-jt] {OsT} is. Misk, amber, tr gibi eylerin gzel kokusu; gzel koku, eredmek, [er (erkek) > / er-ed-mek] {eT} dnl. fi [iir] Erkeklemek. [DLT] ereizlemek, [? ereiz-le-mek] {az} g l . f [-r] [-l(i) -yor] Bir kadna sz atmak. [DS] erehcin, [Ar. arak (ter) + Far. -n (ter)] {az} is.

Dn gecesi gelinlerin bana konulan bir tr ap ka; bere. [DS] -erek, [-a-rak /-arak / -erek / -y-arak / -y-erek / -yrak] yap. e. -* -arak. {eAT} (ayn) erek1 -i [ir-mek (ulamak; varmak) > er-mek > er , ek] is. 1. B ir almada, bir ite varlmak istenen, gerekletirm ek zere tasarlanan ve eriilmek iste nen nokta; gaye; hedef; ama; maksat, (1935). 2. {az} Kou. [DS] erek bilimi, 1. Ereklerin ve erekliliin incelenmesi. 2. Evreni ereklerle aralar arasnda bir ilikiler sistem i olarak gren fe lse fi gr; teleoloji. 3. Tarih ve tabiat olaylarnn b tnnde olduu gibi tek olaylarn da ereklerle be lirlenmi ve ynetilm i olduunu kabul eden felsefi gr; teleoloji. erek2, -i [Erme, erek ()] {az} is. Pazartesi. [DS] erek3, -i [ere-mek > ere-k / erek] (e.rek) {az} is. 1. Koyunlarm yaz scanda yatp serinledikleri eren1, [er (erkek) > er-en jjl] {eT} is. 1. Adamlar; er glgelik yer. 2. Al. [DS] kekler; erkek topluluu; erkek milleti; erler. [Tekin] [DLT] [ETY] [KPy.] 2. Erkek; adam. {eAT} {OsT} erek4, -i [Ar. rekk ij => erek / Yun. halik => elik > (ayn) [Gabain] [ tigsizler] [EUTS] 3. {eAT} {OsT} erek] {az} is. Duvar rlrken iki sra ta arasna Yiit; kahraman; asil kimse; asaletli er; babayiit;. konan akl ve amur karm. [DS] 4. {eAT} Erler; yiitler; kahramanlar. 5. {eAT} {OsT} ereki, [erek-i] sf. fel. Erekilik yanls olan, Akll kimseler; tecrbeli kiiler; rical. 6. {az} erekilik, -i [erek-i-lik] is. fel. Fler eyin bir erekle Dost. [DS] S eren er, nsan. [Yknek]|| eren erene belirlendiini, her eyin bir ereklik yasasna gre turmak, {eAT} ki kahraman, birbiri ile dvmek olup bittiini benimseyen gr; finalizm; gaiyye. zere karlamak. erekin, [Ar. arak (ter) + Far. -n (toplayan) y^] eren2, [ir-mek (ulamak; varmak; olgunlamak) > er {az} is. Evde baa giyilen takke, mek > er-en / er-en-ler] sf. 1. Ermi, olgunlam erekeme, [? erekeme] {az} is. Asz aa. [DS] olan. 2. tasvfi. M adde benliinden syrlm, z var erekemelik, -i [? ereke-me-lik] {az} is. Yabani, lndan gemi, kendini Allah sevgisine balam asz aalardan oluan ufak koru. [DS] kimse; ermi; veli. 3. Gnl gzyle, sezgi yoluyla

iK ll ff liiU l4 6 3

ERG

bir takm gerekleri grdne inanlan kii. 4. tasvf. Allah yolunda bir takm srlara vakf olmu tarikat ehli {eATj {OsT} (ayn) 5. {az} Hayrl o cuk. [DS] 6. {az} l kan eve kom ular tarafn dan getirilen yemek. [DS] 7. iinl. Derviler arasnda hitap sz. S eren evi, {az} l kan ev. [DS] eren3, [ir-mek > er-en] {az} is. Ama; erek. [DS] eren4, [er-mek > er-en] {az} is. Dirlik; erin. [DS] eren5, [Yun. krano] {az} is. Kzlck. [DS] erenbani, [Ar. erenbn ^Uijl] (erenba:ni:) {OsT} is. Boz veya koyu renkli al ve sof. erendan, [Far. erendn ljj,l] (erenda:n) {OsT} e. n kr anlam tayan sz; h. Erendiz, [eren+tz] is. gk b. Gnee yaknl bakmndan beinci srada bulunan dokuz uydulu, en byk gezegen; Jpiter; Mteri, erene, [er + Far. -ne oljl > erene 4yi] (ere:ne) {eAT} {az} zf. Erkeke; bir erkee yakr biimde. [DS] erengek, [em ek > erengek] {eT} is. 1. Parmak. 2. Adamck. [Gabain] erenkoca, [eren+koca] {az} is. Byk ocak. [DS] erenler1, [er > er-en-ler (iki kez oul) jlijl] {eAT} is. Erkekler, fi1 erenler suyu, {eAT} 1. Sperm ; dl; meni. 2. ehvet srasnda penisten gelen kaygan sv; mezi. erenler2, [er-mek > eren-ler] {eAT} is. -* eren2, fi1 erenler demi, 1. Bektai tarikatnda yenilip iilip sohbet edilen toplant. 2. H er an yeni bir olu iin de seyreden evrenin deiik grnleri Allah 'm tecellileri olarak deerlendirildiinden, erenlerin srp giden bu tecellilerle yzyze geldiklerinde eritikleri m anev haz ve m utluluk anlarndan her biri. || erenler dili, T asavvuf erbabnn kendi arala rnda gelitirdikleri m ecazl anlatma dayal ko numa dili.|| erenlerin sa solu olmaz, Tannm birinin allmn dnda bir davran grld nde N e yapaca belli olmaz. anlamnda sy lenen alay sz. || erenler sohbeti, Sofilerin, yo lla rn ilgilendiren konularda konuup tarttklar, iir syleyip musiki dinledikleri, ilahi okuyup sema ettikleri toplant}] erenler yolu, Tasavvuf erbab nn gittii yol. eren peren, [er-en + (p)eren] {az} ikile, zf. D arm a dank; karmakark. [DS] S eren peren etmek, laz} Darmadank etmek; karm akark etmek. [DS]|| eren peren olmak, {az} il yavrusu gibi dalmak. [DS] eren teren, [er-en + (t)eren] {az} ikile, zf. -* eren peren. [DS] Erentz, [eren + tz] {eT} is. Terazi takm yldz; Mteri yldz; Karaku. [DLT] erer, [er-mek > er-er ?] {az} is. Engel. [DS] S erer lnak, {az} Engel olmak. [DS]

eres1, [Ar. eres ^ j l] {OsT} is. ifti olm a durumu; iftilik. eres2, [Ar. eres {OsT} sf. Ba byk; koca kafa. eres3, [Yun. ires] {az} is.-* erez. [DS] eremek, [ere-mek (toplamak) > ere--m ek / e-le-mek ?] (az) dnl.f. [-ir] Dinlenmek. [DS] eret, -tti [Ar. erett Ojl] {OsT} sf. (Kii iin) peltek konuan. ereti, [Ar. 'ariyet! => ereti / ereti] (e:reti) {az} s f Geici; ireti; emanet. [DS] eretm ek, [er-ed-mek] {eT} gl. f. [-iir] 1. (Hayvan iin) taan karmak; idi etmek. 2. (Erkek o cuk iin) snnet etmek. 3. dnl. f. (Erkek ocuk iin) erkeklemek; adam olmak. [DLT] erez1 [Ar. erez jjl] {OsT} is. bot. Ac badem aac. , erez2, [Yun. res => erez / irez] {az} is. bot. Buday ve arpa tarlalarnda biten, taneleri tahla kartn da zehirlenmelere yol aan b ir yabani ot; delice otu; karamuk, (Lolium temulentum). [DS] S erez tutmak, {az} H asta olmak. [DS] ereze, [Far. reze jj {az} is. 1. K aplara konulan demir ya da aa srg. 2. K em er vb. eylere tak lan toka; halka. [DS] erezene, [Far. reze => erezene] {az} is. Mentee. [DS] erezge, [Far. reze => erezge] {az} is. Kap srgs. [DS] erezi, [Far. reze => erezi] {az} is. K ap srgs. [DS] ereziden tutma vermek, {az} Herhangi bir m al veya yerin tmn vermek. [DS] erezil, [Ar. rezl J jJ {az} sf. Durumu iyi olmayan; perian; rezil. [DS] erfa, -a [Ar. re f f > erfa' jijl] {OsT} sf. Daha yk sek; en yksek; pek yksek; en yce. S erf- derect, {OsT} D erecelerin en yksei. erfak, - [Ar. erfak & jl] {OsT} sf. 1. ok fazla yu muak. 2. Yoldala en uygun, erfane, [Ar. herif + Far. -ne 4j>-] {az} is. -* herfene. [DS] erfen, [Ar. ehven jj^ l] {az} sf. Kolay. [DS] erfene, [Ar. herif + Far. -ne fene. [DS] erfe, [Ar. erfe ^ j * ] {OsT} sf. 1. Tensel zevklerine en ziyade dkn olan. 2. (Kii iin) kulaklar kaba ve uzun. erg1, [Ar. erg j-jl] is. A frikada sahralarnda yzlerce kilometre boyunda uzanan kumullarla kapl alan. erg2, [Yun. ergon (i) > ng. erg] is. fz. C.G.S. sis {az} is. -* her-

ERG

O n n U K E E1464 H
ergenlemek, [ergen-le--mek] dnl. f. [-ir] Ergen lik ama ulamak, ergenlik, -i [ergen-lik dUS'jl] is. 1. Cinsel organla rn geliiminin tam am lam asyla balayan ve psiko lojik ynden daha nceki dnemin etkisinden kur tulm a abasyla kendini gsteren genlik balang c. 2. Yetikinlik. 3. Bu dnemde yzde beliren sivilceler; akne. 4. Ergen bir erkee varan dul ka dnn verdii tazminat; hediye; ergencelik. 5. {eAT} Bekrlk. 6. {az} Akne. [DS] 0 ergenlik kabas, {az} Ergenlik sivilcesi; akne. [DS]|| ergenlik sivil cesi, tp. K l dipleri ile ya bezelerinin iltihaplan mas sonucu oluan sivilce; abe. ergense, [ergen-ce > ergense] {az} is. Akne. [DS] ergenselik, -i [ergen-ce-lik] {az} is. Akne. [DS] ergerlenmek, [er (erkek) > er-ger-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] (Erkek hayvan iin) diisi ile iftle mek istemek. [DS] ergezlenmek, [er (erkek) > er-ge-z-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Sarkntlk etmek; dalga gemek; ye illenmek. [DS] ergi1, [er-gi] is. Varlm ak istenen, ulalmak istenen bir eye, amaca varm a ulam a hli; mazhariyet; nailiyet. ergi2, [eri > ergi] {az} sf. Eri. [DS] ergi3, [er (erkek) > er-gi] {az} sf. Fahie. [DS] ergi4, [er-mek > er-gi] {az} is. znt; can skc durum. [DS] ergide, [Far. ergide o-J^jl] (eri;de) {OsT} sf. fke lenmi; fkeli; kzgn. 0 ergde-nigh, {OsT} f keli bak. ergil, [Yun. kirano => ergil] {az} is. Mumula. [DS] ergilik, -i [er-mek > er-gi-lik] is. zerinde genellik le bir kurum veya kuruluun ad, iareti kazlm olan ve takdir iin bir kim seye veya toplulua veri len kalkan biimli levha; ilt, ergimat, -d [? ergimat] {az} is. Dirgen. [DS] ergim e, [eri-mek > er-gi-me] is. Kat bir cismin s etkisiyle sv duruma gemesi; ergimek eylemi; fzyon. 0 ergime ss, fz. Kat bir cismin sv h le gem esi iin verilmesi gereken ;sz.|| ergime nok t a s ,^ ; S a f hldeki kat bir cismin kat hlden sv hle gem eye balad ve ergime bitinceye kadar koruduu sabit scaklk. || ergime yasas, fz. S a f bir cismin, ayn basn altnda ayn scaklkta ergime y e balamas ve ergime bitinceye kadar bu scakl n deimezlii ilkesi. ergimek, [ir-gr-mek / er-giz-mek (eritmek) > erigimelc > er-gi-mek] gsz. f. [-ir] (Kat cisim ler iin) s etkisi ile sv hle gelmek; zeveban etmek, (1944). ergimi, [ergi-mi] sf. (Kat cisim iin) s etkisiyle sv hle gemi olan. 0 ergimi maden, Scaklk la sv hle gelm i olan maden.

teminde etki ettii cismi, kuvvet dorultusunda bir cm. hareket ettiren bir dinlik kuvvetin yapt ie eit olan i birimi: 1 jul = 107 erg; 1 kgm = 981 x 10s erg. erga, [Fr. er Ujl] (era:) {OsT} is. 1. Irmak; dere. 2. Su aktmak zere alan yol; ark. ergab, [Ar. erb v ^ j '] (era:b) {OsT} is. -* erga. ergad, [Ar. erad ->Ujl] (erad) {OsT} is. Durumu iyi olma; hli vakti yerinde olu; iyi yaama, ergalya, [Yun. ergaleio] {OsT} is. Eskiden gemilerde kullanlan, zellikleri bugn iin bilinemeyen bir aygtn ad. ergamuni, [Yun. ergemone > Ar. armn (ergamu:ni:) {OsT} is. bot. Enginar, ergande, [Far. erande o-ui-jl] (erande) {OsT} sf. 1. fkeli; hrsl. 2. (Sarho iin) araba dkn, erganun, [Yun. organon > Far. erann (alet) oyi-jl] (erganu:n) {OsT} is. mz. Org. ergap, [Ar. akreb v j**] {az} is. Akrep. [DS] ergav, [Ar. erv jU-jl] (era:v) {OsT} is. erga.

ergavan, [Far. eravn o ljijl] (ergava:n) {OsT} is. Erguvan. ergavani, [Far. eravn ^ ly -jl] (ergava:ri:) {OsT} sf. Erguvan renginde; eflatun ile parlak krmz ara s. erge, [? erge] {az} is. Yapnn her trl tehlikeden korunmas. [DS] erge, -ci [eT. er-ke] {az} is. 1. Erke. 2. Erkek deve. [DS] ergek, -i [e-re-k > ergek] {az} is. Y azn davarn yatt yer; erek. [DS] ergem, [er-gen > ergem] {az} sf. -* ergen1. [DS] ergen1, [eT. er-in-gen / er-mek (ulamak; varmak; olgunlamak) > er-gen jl] sf. 1. Olgunlam; olmu. 2. Evlenecek aa gelmi; olgunlam. 3. Evli olmayan; bekr. {eT} {eAT} {OsT} {az} (ayn) [DS] 4. {eT} is. Delikanl; evli olmayan kii; be kr. S ergen olmak, Evlenecek aa gelrti ol mak]] ergen peremi, {az} Reyhan iei. [DS] ergen2, [Yun. krno => eren / ergen / kiren] {az} is. bot. Kzlck. [DS] ergencelik, -i [ergen-ce-lik dU {az} is. 1. {OsT} Dul bir kadnn evlenmek istedii bekr gen erkee verm i olduu bir tr balk. 2. Ergenlik andaki kz ya da erkein yznde kan sivilce ler; akne. [DS] ergene, [Mo. ergene] is. 1. {az} M aden yata; maden iletilen yer; ocak. 2. {eT} sf. Sarp. 3. {az} Da beli. [DS] ergenleme, [ergen-le--me] is. Ergen olma; ergen lem ek eylemi.

f j i l t H l H S M . 1465

ERG ergonom i, [Yun. ergon (i) + nomos (yasa) > Fr. ergonomie] is. almann metotlu bir ekilde d zenlenmesi, makinenin ve donanmn alan insa nn yatknlklarna, ruhsal ve bedensel zelliklerine gre dzenlenmesini esas alan aratrma ve uygu lamalarn tm, ergonom ik, [Fr. ergonomique] sf. 1. Ergonomi ile ilgili. 2. nsann bedensel ve ruhsal zelliklerine uygun olan. e rg rm e k 1 [ir-gr-mek] {az} gl. f. [-r] U latr , mak. [DS] e rg rm ek 2, [? er-gr-mek] {az} g sz.f. [-r] Layk grmek. [DS] erg u n , [Far. ern oy>j\] (ergun) {OsT} is. Hzl giden oynak at. erg u van , [Far. erguvan / ergavn o ljijl] (erguva:n) is. bot. Erguvangillerden m orum su krmz iekler aan ve ss olarak yetitirilen bir aa, (Cecis). fi1 erg u v an rengi, Mora alan krmz; viner. erguvangiller, [erguvan-gil-ler] is. bot. Salkm eklindeki iekleri dzensiz ve bazen de tasz olan baklagillerden almak yaprakl bir aa fa milyas, (Caesalpiniceae). erguvan, [Fr. erguvan ^ jt] (erguva;ni:) {OsT} sf. Eflatunla kark krmz renkte olan; erguvan ren ginde olan. e rg 1, [er-mek (olmak, var olmak) > er-g] {eT} is. Hane; ev; konak; ikametgh. [EUTS] [Gabain] erg 2, [er-mek > er-g] {eT} sf. ok kuvvetli; gl. [EUTS] erg, [el-g / el-gi] {az} is. Yayk kolu. [DS] erglg, [erg-lg] {eT} sf. Evi olan; haneli. [EUTS] e rg l k , [erg-lk] {eT} sf. Konuta ilikin; ikam et gha ait; evle ilgili. [EUTS] e rg n 1 [er-mek (olgunlamak) > er-gn] sf. 1. O l , gunlam; olmu; kemal bulmu. 2. Reit. 3. {az} Yumuak. [DS] 4. {az} (Kii iin) Uysal. [DS] e rg n 2, [er-mek > er()-gr > er()gn ?] {az} is. Sulu kar; sulu sepken. [DS] e rg rm e k 1 [r-mek (ulamak) > er-gr-m ek d U /'jl] , {eT} gl. f. [-r] 1. Geirmek; zaman geirmek; [Gabain] 2. Erimek; zamannda yetimek. [DLT] 3. {az} Ulatrmak. 4. {az} Hamuru ekitmek. e rg rm e k 2, [er-mek > er()-gr-mek / ergz-mek] {eT} g l f [-r] Eritmek. [DLT] [EUTS] ergsm ek, [er-mek > er()-gr-mek / ergz-mek > ergs-mek] {eT} g l.f. [-r] Eritmek. [EUTS] ergz, [er-mek > er()-gr > er()-gz] {eT} sf. Erime sonucu olumu, ? erg z suv, {eT} lkba harda karlarn erimesi sonucu oluan su; kar suyu. ergzm ek, [er-mek > er()-gr-mek / ergz-mek] {eT} g l . f [-r] Eritmek. [Gabain] [EUTS]

e rg in 1 [6r-melc (ulamak; varmak; olgunlamak) > , er-melc > er-gin] sf. 1. (M eyve vb iin) olgunla m; hamlktan km. 2. (nsan iin) ocukluktan km, erginlik ana girmi olan. 3. huk. H akla rm kullanabilme, dev ve sorumluluklarn ykle nebilme bakm ndan kanunun belirttii yaa gelmi olan; olgun; yetkin; reit, (1935). 4. {az} (Meyve iin) rmeye yz tutmu. [DS] ergin2, [eri-mek > er(i)-gin] {az} sf. (Kuma iin) hav dklm; erimi; akm. [DS] erginlem e, [ergin-le-me] is. Erginlik ann bilgile rini verme ve yetitirme; erginlem ek eylemi, erginlem ek, [ergin-le-mek] gl. f. [-er] [-l(i)-yor] Birine yetikin bir kim senin bilmesi gereken bilgi leri vererek yetitirmek, erginlenm e, [ergin-le-n-me] is. Erginlik ann bil gilerini alarak yetime; erginlenm ek eylemi, erginlenm ek, [ergin-le-n-mek] dnl. f. [-ir] Kendisi iin gerekli olan erginlik veya yetikinlik dnemi bilgilerini edinerek yetimek, erginlem e, [ergin-le-me] is. Ergin ve yetikin ol ma; erginlemek eylemi; reit olma, erginlem ek, [ergin-le-mek] dnl. [-ir] Ergin hle gelmek; tekem ml etmek; reit olmak, erginlik, -i [ergin-lik] is. 1. Ergin ve yetikin olma durumu; rt. 2. ocukluk dneminden sonra gelen cinsel ynden olgunlam a dnemi, ergirm ek, [eT. er-mek (ulamak) > er-gr-m ek / ertgrmek > ergi-r-mek ^ jS 'jl] {eAT} gl. f. [-r] Ulatrmak; eritirmek, ergisi, [er-mek > ergisi / er+kii ?] {az} sf. Yetikin; olgun. [DS] ergi1 [er-mek > er-gi > ergi] {az} is. Sobadan , ate ekmeye yarayan eri ulu demir. [DS] ergi2, [er + kii] {az} is. 1. Erkek. 2. Yiit. [DS] S ergi odas, {az} Erkeklere ait oda. [DS] ergitme, [ergi-mek > ergi-t-me] is. Kat bir cismi starak sv hle getirme; ergitm ek eylemi. ergitm ek1, [ergi-mek > ergi-t-mek] gl. f. [-ir] Kat bir cismi s yardmyla sv hle getirmek. ergitm ek2, [ir-gr-melc > ir-gr-t-mek] {az} gl. f . [-ir] Alp gitmek; gtrmek. [DS] ergitm ek3, [eri-l-t-mek] {az} gl. f. [-ir] Emek; bkmek. ergive, [evir-ge > ergive j ^ j l ] {OsT} {az} is. Sac stnde piirilen yufka ekmei dndrmee yarar yass aa. [Brhan- Kat] [DS] ergiyebilir, [ergi-m ek + bil-m ek > ergi-y-e+bil-ir] sf. Is etkisiyle erime zellii tayan. S ergiyebilir tka, Ortamdaki s ykseldii anda ergimek sure tiyle tehlikeyi atlatmaya ynelik tka. ergizlemek, [ergiz-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yor] Bir yere gizlenip korkutm ak istemek; korkut mak.

ERH

M I l C f S Eb li.
erik4, -i [eT. ir-ik / ir-k / r-k / er-k > erik] is. bot. 1. Glgillerden, yapraklanmadan nce beyaz iekler aan tatl, m ayho veya eki lezzetli mey veli olm ak zere pek ok eidi bulunan meyve aac, (Prunus domasticc, P. insitita, P. spinosa). 2. Bu aacn ince kabuklu, sardan krmzya kadar pek ok tr bulunan, taze, kuru olarak tketilen tatl, eki veya mayho, sulu, tek ekirdekli yemi leri. S erik a, {az} mutf. Dvme ann iine zerdali konularak yaplan bir yemek. [DS]|| erik hoaf, mutf. Kurutulmu eriklerden yaplan hoaf.|| erik kompostosu, mutf. Taze eriklerden eker konularak yaplan sulu bir iecek.|| erik pestili, mutf. Olgun eriklerin ekirdek ve kabuklan ayk landktan sonra ezmesi gnete tepsilere serilerek kurutulm ak suretiyle yaplan pestil.]] erik reeli, mutf. eker ve erik konularak yaplan bir tatl. erik5, -i [er-ik ?] {az} is. ukur yer. [DS] erik6, -i [Yun. ai-georgis (ayayorgi) => erik] {az} is. Hdrellez. [DS] erike, [Ar. erke aSojI] (eri:ke) {OsT} is. 1. Taht. 2. Gelinlerin oturmas iin hazrlanm etraf ssl ilte. S erke-r, {OsT} Taht ssleyen; padiah.]] erke-i lem -penh, {OsT} H erkesin sna olan taht.|| erke-nin, {OsT} Tahtta oturan kimse; padiah.|| erke-pir, {OsT} Taht ssleyen;padiah. eriklemek, [erik-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] eitli meyve ve erez yiyerek tkanmak; bir ey yiyem ez hle gelmek. [DS] erikli1 [erik-li] sf. inde veya zerinde erik bulu , nan; erik katlm olan. erikli2, [er-mek > erik-li] {eT} sf. Bulunan; mevcut olan. [EUTS] eriklik1 -i [erik-lik] is. Erik aalar ok olan yer; , erik bahesi. eriklik2, [er-ig-lik] {eT} is. Hayvann isteklilii. [DLT] erikm ek1 [er (erkek) > er-ik-m ek dUS"_,l] {OsT} , dnl. f. [-ir] 1. (Kadn iin) einden ayrlmak. 2. {az} (Koyun srs iin) ikiye ayrlmak. erikm ek2, [er. r-m ek (zlmek) > er-ik-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. zlmek. [DS] 2. {az} Azmak; takn hareketlerde bulunmak. [DS] erikm ek3, [er-mek > er-ik-mek] {az} gl. f. [-ir] Anlamak; kavramak, eril, [er (erkek) > er-il] sf. dbl. (Kelime iin) erkek cinsten saylan; mzekker, (1944). erillik, -i [er (erkek) > er-il-lik] is. dbl. Bir kelim e nin eril olm a durumu. erilm ek1 [ev(i)r-il-mek > eril-mek] {eT} dnl. f. [, r] 1. Dinini deitirmek; evrilmek; evrilmek; dnmek. [Gabain] [EUTS] 2. Davranmak. [EUTS] [Gabain] 3. {az} Y a byyerek ocukluktan kp genlik ama ermek. [DS] 4. {az} Boyu bir yere yetimek. [DS]

erha, [Ar. reh > erh U-jl] (erha:) {OsT} is. El de irmenleri. e rh a m 1 [Ar. rahm > erham , (erha:m) {OsT} is. 1. Dl yataklar. 2. Hsmlar; akrabalar. erham2, [Ar. rahim > erhm jU-jl] {OsT} sf. Daha ok merhametli; en merhametli; en ok merham et sahi bi olan. S5 erham r-rhimn, {OsT} Merhametli lerin en merhametlisi; Allah m sfatlarndan. erham 3, [Ar. ihram ? ! = > ehram] {az} is. Yn ve pam uk ipliinden yerli tezghta dokunan renkli minder rts. [DS] erhas, [Ar. rah > erh ^ U -jl] (erha:s) {OsT} sf. D aha ucuz; pek ucuz; en ucuz. S erhas- esr, {OsT} Satlan nesnenin en ucuzu. erib, [Ar. irb > erb /eribe v ; j ' / *^j'] (eri:b) {OsT} sf. (Kii iin) akll; zeki; olgun; zeyrek. S erb edb, {OsT} (Kii iin) akll ve edepli. eribimek, [er-mek (ulamak) + i-mek > er-ib+i-mek ?] {az} gsz. f. [-ir] Ulamak. [DS] eric, [Ar. erle g jl] (eri:c) {OsT} is. M isk, amber, tr gibi eylerin kokusu; gzel koku, ericek, -i [er (erken) > er-icek] {az} is. Sahur. [DS] ericek ekmei, {az} Sahur yemei. [DS] eri, -ci [ar > eri / eri] {az} is. K alnca bklm yn ya da pam uk iplii. [DS] erig1 [er-ig] {eT} is. t; nasihat. [EUTS] [Gabain] , erig2, [er-mek (erimek) > er-ig] {eT} sf. 1. Kolayca eriilen; eriilebilir; eriilir; ulalabilir; yakn. [ETY] [Tekin] erig3, [er (erkek) > er-g] (eri:g) {eT} sf. Becerikli; alkan. [ETY] erig4, [er-mek > eri-g] {eT} sf. Svlam; svlat rlm. & erig nen, {eT} Sv madde. erig,5 [ar-k > erig] {az} s f Temiz. [DS] erigen, [eri-mek > eri-gen / eri-en] sf. Kolay ve abuk eriyen, eriglemek, [erig-le-mek] {eT} gl. f. [-r] t ver mek; nasihat etmek; tlemek. [EUTS] eriglig, [erig-lig] {eT} sf. Erdemli, eriglik, [er-ig-lik] {eT} is. Hayvann isteklilii. [DLT] erigsig, [er-ig-sig] {eT} sf. Yiit. [Yknek] eri, [eri] {az} sf. tah verici. [DS] erik1 [er-mek > eri-g /eri-k] {eT} sf. 1. (Ya vb. , iin) eriyen; erimi. [DLT] 2. {az} (Kuma iin) erimi; anm; yrtlm aya yz tutmu. [DS] erik2, [er-ik] {eT} sf. 1. Erkli; gl; kuvvetli. [EUTS] 2. rade; ahs arzu; kiisel istek. [EUTS] <5 erik er, {eT} Becerikli, yrekli adam. [DLT] erik3, [er-g > er-k] (ervg) sf. Yrk. [DLT] S e r ik at, Yryen at. [DLT]|| erik ylk, Yorga hayvan. [DLT]

MMWm SEM 1467


erilmek2, [ir-mek (yrtlmak, yirilmek) > er-il-mek] /eT} edil, fi [-r] 1. Gedik almak; gedilmek. 2. Eksiklemek. [DLT] 3. Sarslmak; zlmek. erilmek3, [er-mek > er-il-mek dlijl] {OsT} edil. f. [ir] Eriilmek. erim1 [eri-mek > eri-m] sf. Erime, zayflam a duru , mu. S erim erim erimek, ok zayflamak. erim2, [er-mek (ulamak) > er-im] is. Ulalabilir uzaklk; bir eyin varabilecei, deebilecei yer; menzil. erim3, [er-mek / er-mek (olgunlamak) > er-im] is. yi bir eye iaret olan durum; sonu iyi olacak gibi grnen iler veya durumlar; bearet, erime, [erim-e] {az} is. Erkek rdein kuyruu zerinden yukar doru kvrlm olan ty. [DS] erime, [eri-me] is. fz. 1. Kat bir nesnenin s etkisi ile sv duruma gemesi; erimek eylemi. 2. Kat veya koyu bir akkann inceltici bir sv iinde ka rarak akkan hle gelmesi. 3. tp. eitli etken lerle beden dokularnn harap olmas, fi1 erime noktas, fz. N orm al atmosfer basnc altnda kat bir cismin erimeye balad veya sv bir cismin kat hle gelm eye balad scaklk. erimek, [eT. er-mek > eri-mek] gsz. f . [-ir] 1. Is etkisi ile sv duruma gemek. 2. Svnn iinde znerek karmak. 3. (Vcuttaki bir ilik, morluk veya ur iin) dalmak. 4. gnl. ok zayflamak. 5. (Kuma, hal vb. iin) anmak; incelmek; yrtl mak; eprimek. 6. mecaz. Y ok olmak; kaybolmak; etkisini veya etkinliini yitirmek; bitmek; tken mek. 7. mecaz. Utan yznden ok sklmak. S erim erim erimek, 1. Srekli bir erime durumunda olmak; eriyerek yo k olua gitmek. 2. mecaz. ok utanmak; mahcup olmak.\\ eriyip akm ak, {az} ok zayflamak.\\ eriyip bitmek, ok ar zayfla mak.]| eriyip epzim ek, {az} ok zayflamak. [DS] erimez, [eri-mez] sf. Erimeyen, erimi, [eri-mi] sf. Erim eye uram. 0 erimi karbon, fz. D em ir iinde znm olarak bulu nan karbon. erin1 [erin / irin] {eT} is. Dudak, {az} (ayn) [DLT] , [EUTS] [DS] erin2, [eT. er > er-in > er-in] sf. reme organlar ge limi, cinsel geliimi tam amlanm olan; reit; ba lierincek, -i [er-in-mek (enmek) > er-in-cek dU-_,l] {eAT} {az} sf. Tembel; enge. [DS] erin1 [er-mek (olmak) > er-(i)n / er-in] zf. 1. , Muhakkak ki; byk bir olaslkla; phesiz ki; gerekten; kesin olarak; muhakkak ki [Tekin] [ETY] [KPy.] 2. Herhlde; olur ki; sanlr ki; belki olsa gerek; [DLT] [EUTS] [Gabain] [ETY] 3. e. phesiz; muhakkak; galiba. erin2, [Sod. ryz / rej => erin] {eT} is. 1. yi yaa

ER y; iyi yaama; bol nimet iinde mr srme; n i met iinde geini. [DLT] [ETY] 2. Nimet; bolluk. [DLT] [ETY] 3. Her insann ulam ak istedii huzur ve rahat iinde olma durumu; dirlik; huzur; rahat lk. erinig, [er-in-ig] {eTj sf. Tembel; enge, erinim, [erin-im] {eT} nl. Ne yazk! erinkem ek, [erin-ke-mek] {eT} gsz. fi [-r] (Birine, bir eye) acmak. [DS] erinli, [erin-li] sf. Hibir znts ve sknts ol mayan; huzurlu; rahat, erinsiz, [erin-siz] sf. Erinci olmayan; huzursuz; rahatslz. erin [erin- / grn] {eT} is. -* irin. eringgen, [er-in-gen](eringen) {eT} sf. Ergen; bekr. [DLT] erinj, [Sod. ryz / rej => erin / erinj / irin] {eT} is. Nimet; bolluk. [DLT] eringe, -ci [er-in-mek > erin-ge] {az} sf. enge; tembel. [DS] eringen, [erin-mek > er-in-gen] {az} sf. engen; tembel. [DS] erinlemek, [erin (dudak) > erin-le--mek] {az} ite, fi. [-ir] Vedalamak. [DS] erinleyin, [er-in-leyin jJjjl] {eAT} zf. Kocas gibi, erinlik, -i [erin-lik] is. 1. ocukluk andan yeni yetm elik ama geii belirten cinsel geliimin ta mamland dnem; bulu. 2. zool. Hayvanlarda dl verme olgunluuna ulalan dnem, erinme, [er-in-me] is. Bir ii yapm akta isteksizlik duyma; erinmek eylemi; enme, erinm ek, [er-in-mek lijl] dnl. fi [-ir] 1. Bir ii yapmakta isteksiz davranmak; tem bellik etmek; gevek davranmak. {eAT} {OsT} {az} (ayn) [DS] 2. {eT} Tembellemek; enmek. {eAT} {az} (ayn) [DLT] [EUTS] [Gabain] [DS] erinti, [eri-mek > eri-nti] {az} is. 1. Aa fidanlar nn ya da yeni bitmek zere olan bitkilerin kuru maya yz tutmas. 2. Eritilmi yan szldkten sonra geri kalan tortusu. 3. znt; tasa. [DS] erinttt, [eri-mek > eri-nti] {az} is. Kar suyu. [DS] eringsz, [er-in-g-sz] {eT} sf. Yorulmaz; aktif. [Gabain] erir1, [eri-mek > er-ir] sf. fz. Eriyebilen. erir2, [Ar. erir y jl] (eri:r) {OsT} is. 1. Haykr; ses. 2. Oyunda mzklk eden tarafn kopard yayga ra ya da kazanan tarafn sevin lklar, erirlik, -i [eri-mek > er-ir-lik] is. fz. 1. Eriyebilme zellii. 2. Erime derecesi. S erirlik kat says, sf. Doymu bir eriyik elde etm ek iin 100 gram eriti cide znen madde miktar. eris1, [Ar. ers / ers ifti; ekinci. / L ~>.jl] (eri:s) {OsT} is. S

ER

I H I M M

1468

eris2, [Far. ers ^ J ] (eri:s) {OsT} sf. Akll; uslu; ze

eriilme, [er-mek (ulamak) > er-i-mek > er-i-ilme] is. Bir yere veya nesneye varlm a, ulalma; ki; uyank. eriilmek eylemi, eristik, -i [Fr. eristique] is. fel. 1. Tartmay, ko eriilmek, [er-mek (ulamak) > er-i-m ek > er-i-ilnum ay bir ara olarak deil de ama olarak gren mek] edil. f. [-ir] Bir yere varlmak; ulalmak; ye yntem; magabe; didiim. 2. Tartmada kar tiilmek. sndakinin fikirlerini mantk oyunlaryla ne olursa olsun rtp onu susturma. 3. sf. G rnte haldi eriilm ez, [er-mek (ulamak) > er-i-m ek > er-i-ilmez] sf. Eriilmesi veya ulalmas olanaksz du ve yerinde gibi gelen bir takm yanltc kantlarla rum da olan. karsndakini zor duruma dren. eri1, [ev(i)r-i > eri] {eT} is. 1. Dnme; dolama; eriilmezlik, [er-mek (ulamak) > er-i-mek > er-iil-mez-lik] is. Eriilmez, ulalm az olma durumu. evrilme. [EUTS] 2. Davran; hl ve hareket. [GaS eriilmezlik kutbu, co. A nta rktika nn nazar bain] [EUTS] 3. g; megale. [EUTS] olarak ulalmas en g olan noktas. eri2, [er-mek (ulamak) > er-i-mek > er-i] is. eriim, [er-mek (ulamak) > er-i-mek > er-i-im] is. Ulam a, varm a eylemi veya biimi. 1. Erimek eylemi; ulama; varma. 2. Belli iki nok eri3, [er-mek (olgunlamak) > er-i] is. Erme, olgun ta arasnda gidip gelme ii; ulam; muvasala. 3. lama eylemi veya biimi. bsy. Depolanm olduu yerden bir bilgiye veya bir eri4, [eT. r-mak (arasndan gemek) > ar- > eri] cihaza girii salamak, okum ak veya yazmak. S {az} is. 1. Dokuma tezghlarnda boyuna atlan eriim mekanizmas, bsy. B ir veya birden ok ipler; zg; ar. 2. Siyahla kark benekli ip. 3. yazm a ve okuma kafasn, istenilen yazm a ve oku Kirinden, ktsnden, ktndan ayrlm temiz ma konumuna getiren dzenek.\\ eriim sresi, bsy. yn. 4. Uzun ve iyi cins lifleri olan yn ya da pa Bellei okum ak iin gerekli sre. muk. 5. Sicim. 6. Y n kuak. [DS] eriken, [er-i-gen / eriken] {eAT} sf. 1. akalaan. eri5, [Far. eri ^ J ] {OsT} is. 1. Bilek. 2. Arn; 2. Her eyi aka sayan. endaze. 3. {az} A raba oku. [DS] 4. {az} Uzun bir erikenmek, [erigen-mek > eriken-mek] {eAT} denei taa vurarak oynanan ocuk oyunu. [DS] dnl. f. [-r] (... ile) alay etmek, eri6, [Far. rite] {az} is. Evlerde hamurdan yaplan erikin, [eri-mek > eri-kin] sf. 1. Bymesi ta ince makama; erite. [DS] mam lanm olan. 2. biy. Kendine benzer nesiller eri7, [eri-mek (alay etmek) > eri] {az} is. Alay; meydana getirebilecek aa gelmi ve bymesi aka. [DS] devam etse bile yeni bir organ m eydana getirme eridrmek, [er-mek (ulamak) > er-i-dr-mek] imkn kalm am olan. 3. {az} (Kz iin) evlenme {eAT} gl. f. [~r] 1. Ulatrmak; vardrmak; yeti ama gelmi; yetikin. [DS] 4. {az} Yal; ihtiyar. tirmek. 2. Kavga ettirmek; attrmak. 3. (Tokat [DS] vb. iin) yaptrmak; vurmak; aketmek. erikinlik, -i [er-i-kin-lik] is. Bymeyi tam amla eriek1 -i [er-mek (ulamak) > er-i-mek > er-i, ma, kendine benzer nesiller meydana getirebilme ek] is. Gaye; hedef; maksat; ama, {az} (ayn) zellii kazanm a durum u ve nitelii, eriek2, -i [eri-mek (aka yapmak) > eri-ek] {az} erime, [er-mek (ulamak) > er-i-me] is. B ir yere, s f (Kii iin) yakksz biimde el akas yapan. bir nesneye veya amaca varma, ulama; erimek [DS] eylemi. erigen, [er-i-gen / eriken] {eAT} sf. 1. akalaan. erim ek1, [er-mek (ulamak) > er-i-mek] dnl. f. [2. Her eyi aka sayan, ir] [eAT. -r] 1. Belli b ir yer, dzey veya amaca erigenmek, [erigen-mek] {eAT} dnl. f. [-r] (... ulamak; elde etmek; varmak. {eAT} (ayn) 2. (Za ile ) alay etmek, man iin) gelip atmak. S erii gelmek, {eAT} Ge erigi, [iri-gi > eri-gi] {az} is. Et sucuu. [DS] lip yetim ek; ulavermek. erigin, [eri-gin] {az} sf. -* erikin. [DS] erim ek2, [er-mek (olmak, olgunlamak) > er-ieriik, -i [eri-mek > eri-ik] {az} is. 1. Cin; peri. mek] dnl. f. [-ir] Olgun hle gelmek. 2. Cin arpmas. 3. eytan arpmas sonucu oldu erimek3, [er-i-mek] {az} dnl. f. [-ir] eytan ve una inanlan rpnma, geirti gibi belirtileri gr cin arpm asna uramak. [DS] len sinir hastal. 4. Deli. 5. (Kii iin) evresin erim ek4, [el-le--mek / el-i-mek>eri-mek ? iL-ijl] dekilere ok sataan. [DS] eriikli [er-i-mek > eri-ik (cin arpma) > eriik-li] {az} dnl. f. [-ir] 1. Biri ile alay etmek; ilimek. {az} sf. 1. Cin arpm; cinli. 2. Sa solu belli 2. Birine glmek. 3. El ile aka yapmak. 4. Sata olmayan; abuk fkelenen. 3. eytan arptna mak; yiitlik satmak. {eAT} (ayn) 5. (Greiler inanlan ve vcudunun herhangi bir azas arpk iin) birbiri ile tutum ak; gree balamak. [DS] 6. duran ya da i grmeyen, sara nbeti gibi sinirsel {OsT} akalamak; boumak. 7. Tartmak. {eAT} (ayn) rahatszlklar olan.

1469

ERK

erimi [er-mek (olgunlamak) > er-i-mi ju-i^.1] (OsT) is. Keramet sahibi; veli, erite, [Far. rite (iplik) => erite] is. 1. Hamurun ince dilimler hlinde kesilerek kurutulm asyla elde edilen bir tr m akam a; ev makarnas. 2. Bu m akar nadan yaplan yemek. 3. (az) D eniz yosunlar. [DS] eritirm e, [er-i-tir-me] is. 1. Eritirmek eylemi. 2. Ulamasn salama, eritirm ek, [r-mek (ulamak) > er-i-tir-mek] gl. fi [-ir] 1. Ulam asn salamak; vardrmak; yetitir mek. 2. (az) Bir kimsenin bakas hakknda sy lediklerini, o kiiye ulatrmak; sylemek; duyur mak; iki kii arasnda sz getirip gtrmek. [DS] 3. (az) K iiler arasndaki rekabeti artrmak; i kz trmak, tututurmak. [DS] 4. {az} Bir kimseyi yan slayarak kzdrmak. [DS] 5. {az} Kpekleri birbiri zerine saldrtarak bouturmak. [DS] eriten, [eri-mek > eri-t-en] sf. 1. Eritme iini yapan; eritici. 2. Kat maddeleri eritme zellii tayan sv; eritici; inceltici. 3. is. Boya sanayiinde boya ve verniklerin inceltilmesinde kullanlan uucu sv madde. eritici, [eri-mek > eri-t-ici] sf. 1. Eritme zellii olan; eriten; inceltici. 2. is. Bir baka maddeyi znd ren; eriten sv madde, eritilme, [eri-t-me] is. Eritilmek eylemi, eritilmek, [eri-t-il-mek] ed il.f. [-ir] 1. Eritme eylemi yaplmak. 2. Eritmek eylem ine uramak; kendisine eritmek eylemi uygulanmak, eriti, [eri-t-i] is. Eritme eylemi veya biimi, eritme, [eri-t-me] is. 1. Erim e iini yapma; eritmek eylemi. 2. Erim esini salama; sv hle getirme. 3. Sv iinde zlmeye brakma, fi1 eritme peynir, Dier tr sert peynirleri eritm ek suretiyle elde edilmi ekmee srlebilir yum uaklkta peynir; gravyer peyniri. eritmek, [eT. er-t-m ek > eri-t-mek] gl. f i [-ir] [eT. -r] 1. Erimesine yol amak; erimesini salamak. {eT} (ayn) [DLT] 2. Kat bir maddeyi s etkisi ile sv hle getirmek. 3. Kat bir cismi eritici sv iin de zndrmek. 4. mecaz. Zayflatmak. 5. (Para, mal, servet vb. iin) yok etmek; tketmek; harcayp bitirmek. 6. mecaz. ok zmek. 7. {az} (Yemek iin) sindirmek. [DS] eritrosit, [Fr. rythrocyte] is. biy. Alyuvar. Erivadi, [Sansk. revati] {eT} is. B ir yldz ad. [EUTS] eriyik, -i [eri-mek > er-i-y-ik] is. kim. inde erimi hlde bir madde bulunan sv; mahlul, (1944). eriyi, [eri-y-i] is. Erim ek eylemi veya biimi, erjen, [Far. erjen oi>l] {OsT} is. bot. A cbadem aac. erjeng, [Far. erjeng / erteng J j jj l / t jl] {OsT} is. Iran efsanelerine gre tannm ressam M aninin yapt resimleri ieren dergi.

erk 1 [eT. er-ik>erk (g, kuvvet) iljl] is. 1. {eT} {OsT} , yapabilme gc; iktidar; kudret; g; kuvvet; irade; cz irade; (1935 yeniden). [ETY] [KPy.] [EUTS] [Gabain] 2. {eT} Sz geerli olm a durumu; sz ve buyruu geerlik; szn dinletebilme; gc yeterlik; nfuz; iktidar; (1935 yeniden) [DLT] [Yknek] 3. sos. Bir kiinin, bir toplumun veya bir grubun baka kii, kme ve toplumlar egemenlii altnda tutm a yetki veya yetenei; iktidar. 4. {az} Sz ve naz geme; hatr krlmama; etkisi olma. [DS] 5. {eAT} Tercih serbestlii; ihtiyar; hakk- h yar. erk2, [? erk] {az} is. evresi yksek ve kayalk arazi. [DS] erk3, [Ar. erk jjl] {OsT} is. 1. tp. Uykusuzluk hasta l. 2. {az} sknts; glk. [DS] erka, [Ar. e r k ^ jl] (erka:) {OsT} sf. Pek yksek; en yksek; en yukar, erkab, [Ar. erkab _Jj'] {OsT} sf. (Kii, aslan vb. iin) boynu kaln. erkah, [Ar. rkh > erkh j-jl] (erka:h) {OsT} is S nlacak yerler, erkam, [Ar. rakam > erlm j>ls_)l] (erka:m) {OsT} is. 1. Rakamlar. 2. Yazlar. 3. Resimler. S erkm- Arabiyye, {OsT} A rap rakamlar.\\ erkm - aere, {OsT} Onluk sisteme dayanan rakamlar.\\ erkm- cmel, {OsT} Ebcet hesab.|| erkm - dlle, {OsT} Birden dokuza kadar olan rakamlar.\\ erkm- divniyye, {OsT} Baz Arap rakamlaryla gsteri len saylar.|| erkm- gubriye, {OsT} Bugn Bat da kullanlan rakamlarn ilk ekli.\\ erkm - Hin diye, {OsT} slam dnyasnda kullanlan rakamlar dan bir dierinin ad.|| erkm- setiniye, {OsT} Es kiden zeyclerde setini ad verilen bir hesapta kulla nlan, cmele benzer rakamlara verilen ad. erkn, [Ar. rkn (esas) > erkn jlS"_>l] (erk:n) {OsT} is. 1. Esaslar; temeller; destekler. 2. Direkler; s tunlar. 3. nemli kiiler; ileri gelenler. 4. General veya amiral rtbesindeki subaylar. 5. Yol; yntem; gidi; usul. S erkn- askeriye, {OsT} Yksek rt beli subaylar. || erkn- devlet, {OsT} Devletin ileri gelen kiileri.\\ erkn- harb, {OsT} Sava erkn; kurmaylar. || erkn- harbiye, {OsT} M eslek ihtisas grm subaylar.|| erkn- harbiye-i umumiye, {OsT} tar. Genel kurmay.\\ erkn- harb zabiti, {OsT} M eslek ihtisas grm subay; kurmay su bay. || erkn- istiare, {OsT} ed. stiarenin esasla r,|| erkn- tebih, {OsT} ed. Tebihin esaslar.|| erkn krk, {OsT} tar. Vezirlik rtbesini kaza nanlara padiahn gnderdii krk. || erkn min deri, {OsT} Saygn misafirlere ayrlm minder, oturacak yer.

ERK

filMIlCf SZLK . - i
[DLT]|| erk e k te n k am a k , (Kadnlar iin) kendini erkee gstermemek; rtnmek.\\ e rk e k terzisi, Yalnzca erkeklere elbise diken terzi.|| e rk e k tren , {az} Lokomotif. [DS]|| e rk e k zm , {az} ras az kan kaln kabuklu zm. [DS] erkeke, [erkek-e] (erkeke) zf. 1. Erkek gibi; erkee yakr biimde. 2. mecaz. Yiite, drst olarak; kahraman gibi; merte, erkekil, [erkek-il] sf. (Kadn iin) erkee dkn olan. erk ek lem ek , [erkek-le-mek] {az} g sz.f. [-r] f-l(i)yo r] 1. Erkek olmak; blua ermek; kendine gel mek. 2. (Gvdeleri yenilen baz sebzeler iin) kart lamak. [DS] e rk ek len m e, [erkek-le-n-me] is. 1. Kaba g gsteri sinde bulunma. 2. Erkeklenmek eylemi, erk ek len m ek , [erkek-le-n-mek / irkek-le-n-mek] dnl. f. [- rj 1. (Kadn iin) erkek sahibi olmak; erkek edinmek. 2. (Erkek ocuk iin) tam erkek olmak; erkeklemek; ergenlemek. 3. (Su iin) dal galanmak. 4. rpermek; tyleri diken diken olmak. [DLT] 5. mecaz. Kaba g gsterisinde bulunmak; kabadaylk taslamak; kabarmak; byklenmek. {az} (ayn) [DS] erkeklem e, [erkek-le--me] is. Erkek durumuna gel me; erkeklem ek eylemi, erkeklem ek, [erkek-le--mek] dnl. f. [-ir] 1. (Er kek ocuklar iin) ocukluk andan kp cinsel bakm dan yetikin bir erkek durumuna gelmek. 2. (Kz ve kadnlar iin) bedenen erkek gibi sert ve kuvvet gsterisine dayanan davranlarda bulun mak. 3. (Kz ve kadn iin) ikincil cinsiyet karak terlerinin stn gelmesi ile erkek cinse ait zellik ler kazanmak, erk ek li, [erkek-li] sf. 1. Erkei olan; bir erkee sahip olan. 2. (Yer iin) erkein bulunduu, var olduu durum. S erk ek li (diili) k adnl, E rkek ve kadn her iki cins bir arada bulunan. e rk ek lik , -i [erkek-lik] is. 1. Erkek olm a durumu. 2. Erkek olann nitelii. 3. Erkeke davran; mertlik; yiitlik; drstlk. 4. Bir erkein cinsel ynden fizyolojik zelliini yerine getirme gc. e rk e k lie sz getirm em ek , M erte davranlar elden brakmamak.\\ E rk e k lik elden gitti. Drstln, hakszln, mertliin yerine getirilmedii durular da E rkek kalmad; erkeke davran y o k artk. anlamnda sylenen sz. |[ e rk ek lik org an , Erkein cinsel birleme, dlleme organ; kam, penis. \\ E r k ek lik ld m ? B ir hakszlk karsnda Yiitlik, m ertlik gsterm ek gerekir." anlamnda sz.|| E r k ek lik sende kalsn. Karsndakine drst olmay, yiite davranmay tleyen sz. erk ek si, [erkek-si jl] sf. Erkee benzeyen; erkek gibi; erkei andran; erkee yarar; erkek tavrl; {OsT} (ayn).

e rk e 1 [erk (g, hkmranlk) > erk-e] is. 1. Enerji. , 2. fel. baarm a gc; direnmeyi yenm e gc. e rk e 2, [? erke] {az} sf. (ocuk iin) nazl ve serbest byyen. [DS] e rk e 3, [Ar. erke aS"jl] {OsT} is. bot. M isvak aac. erkeck , [erkek > erke(k)-ck *&>jl] {OsT} is. K k erkek; delikanl, erk e, -ci [eT. er-(i)k-e > erke f jl] is. zool. 1. Enenmi kasaplk erkek kei. {azf (ayn) [DS] 2. B ir yandaki erkek kei. 3. {az} Kei srsnn banda giden iri, gsterili ba kei. [DS] 4. {eT} Gen teke; erke. [DLT] [EUTS] 5. {eAT} {OsT} yan bitiren erkek kei. 6. {az} Frnc krei. [DS] S erk e sakal, bot. B ir veya ok yllk, mor ve sar iekli, gvdesi stl, kkleri ve yapraklar taze iken i olarak yenen, lkemizde yirm i kadar tr bulunan otsu bitkiler; ayr melikesi; teke sa kal; kei sakal; yemlik; saktzlk, (Scorzonera, Tragopogon). erk ek , -i [eT. erkek / irkek / er (erkek, yiit, adam) > er-kek / er-gek [Clauson] S S _,l] is. 1. nsan, hay van ve bitkilerin dii cinsini dlleyici olan. {eT/ (ayn) [Gabain] [EUTS] 2. {eT} Her hayvann erkei. [DLT] 3. gnl. Yetikin adam. 4. gnl. Koca. 5. {az} Be yandan byk tyl erkek deve. [DS] 6. {az} B ir yandan byk erkek koyun. [DS] 7. {az} Geni su yolu; ana ark. [DS] 8. sf. Cinsiyeti erkek olan. 9. mecaz. Szne gvenilir, mert, d rst. 10. Geme ilerinde geen para; knts olan para. 11. Sert, kolay bklmez. 12. Erkekler de bulunan; erkeklere zg olan. 13. (iekler iin) sadece erkek organ bulunan, iekleri sadece er kek organdan ibaret olan. S e rk e k aa, {eAT} M eyve vermeyen aa.|| e rk ek b a k r, Sert bakr.\\ e rk e k bey t, {OsT} Kahramanlk konusunu ileyen beyit. || e rk e k b u lu t, {az} Yamursuz bulut. || e r k e k canls, (Kadn iin) erkeklere ok dkn olan.|| e rk e k d em ir, {OsT} Sert demir; elik; p u lat. || erk ek d k n , Erkeklere ok dknlk gs teren, erkeksiz duramayan kadn. || e rk e k erkee, Yalnz erkekler arasnda. || e rk e k F a tm a , Erkek gibi davranlar olan kadn.\\ e rk ek gadife, {az} E rkek yapl kadn. || e rk e k gam et, biy. Birle erek yum urtay dlleyen cinsiyet hcresi. || e rk e k gibi, (Kadnlar iin) erkee benzer.|| e rk ek ler ham am , Yalnzca erkeklerin girip ykand hamam. || e rk ek iskam bil, {az} Baz kt oyunlarnda 11 dee rinde olan kt. [DS]|| e rk e k olm ak, 1. Kadnken cinsiyet deitirerek erkek hline gelmek. 2. Erkee yarar davranlarda bulunur hle gelmek. || e rk ek o rg an , bot. Bitkilerde ta yapraklarn evreledii, dllenmeyi salayan tek veya birou bir arada bulunan organ. || e rk e k sinek, {az} Erkekler; er kek topluluu. [DS]|| e rk ek tak a u , {eT} Horoz.

e r k e k s iz ,

e rk e le m e k ,

[erkek-siz] sf. Erkei bulunmayan, [erke-le-mek] {az} g l . f [-r] [-l(i)-yor] 1 . (ocuk iin) ok sevmek; nazla bytmek. 2. Yanslamak; taklit yapmak. [DS] erken1 [er-mek (var olmak) > er-ken] {eT} zf. 1. , ken. [DLT] [ETY] [Yknek] 2. sf. Olan. [ETY] erken2, [er / ir (sabah) > er+er-ken / er+i-ken > ir ken / er-ken] {eT} zf. 1. Zam ann ilerlemem i bir an. {eT} (aym) [DLT] 2. Beklenen, allan veya ka rarlatrlan zamandan nce. 3. sf. (Zaman bak mndan) ilerlememi; ge kalmam. erken bo alma, Cinsel iliki srasnda erkein kadndan nce doyuma ulamas.\\ erken bunama, tp. B irbi rinden ayr grntleri olan izofreni hastalklar.|| erken doum, tp. Gebeliin otuz yedinci haftasn dan nce yaayabilir ocuk dourma durumu; prematre doum.\\ erken gelime, biy. B ir hayva nn kendi trlerine gre daha nceden yetikin hle gelmesi durumu. || erken yetitirme, Bitkilerin y e time srelerini ksaltmay amalayan alma. erkence, [erken-ce] (erkence) zf. 1. Erken olarak. 2. Olduka erken, erkenci, [erken-ci] s f 1. Erken davranan; erken kal kan. 2. (Bitki ve hayvan iin) erken gelien; erken olgunlaan. erkenden, [erken-den] (erkenden) zf. 1. Erken ola rak. 2. ok erken, erkenlemek, [erken-le-mek dUJoS'_,!] {az} gsz. fi [r] [-l(i)-yor] 1. Erken gelmek. 2. {OsT} e erken den balamak. 3. {OsT} Sabahlamak; sabaha ula mak; sabah girinceye kadar devam etmek. [DS] erkenleyin, [erken-leyin} {az} zf. Erkenden; sabah erkenden. [DS] erke, [erke / erke] {az} is. -* erke. [DS] erkete, [Yun. erkhete (geliyor)] ( e rkete) is. argo. 1. Gzleme; dikiz. 2. Gzc; dikizci, erketeci, [erkete-ci] is. argo. Gzc; dikizci, erketecilik, -i [erkete-ci-lik] is. argo. Gzclk; di kizcilik erketmek, [erke-t-mek] {az} gl. fi [-ir] 1. Bir i iin birine ricada bulunmak. 2. Nazlanmak. 3. Ya banclk duymamak. 4. Baka birisinin maln ken disininmi gibi kullanmak. [DS] erkr, [er+kr- ? / arkur] {az} is. Ekya; yok ke sici. [DS] erki1 [er-mek (olmak) > er-ki] {eT} zf. 1. -dir; -dr. , [EUTS] 2. yi; artk. [EUTS] 3. Belki; phe ve soru bildirir. [DLT] [EUTS] [Gabain] erki", [er (sabah) > er-ki y.l] {eAT} zf. 1. Erkenki. 2. Evvelki. e r k i l l i k [er-kin-lek] {az} is. -* erkinlik. [DS] , - i erkilme, [erkil-me] {az} is. 1. rkilme. 2. Dorulup durma; dikilme. [DS] erkim, [erk-in] {az} is. Sahip olma. [DS] S1 erkim

olmak, {az} 1. Sahip olmak. 2. Gz nnde bu lundurmak. [DS] erkime, [erk-ime] {eT} zf. steimce; isteime g re; arzumca. [EUTS] erkin, [erk (g) > erk-in] sf. H er durum da istedii biimde davranan; serbest, erkin inceleme, fiel. Dinin ileri srd inanlar eletirmek serbestlii. || erkin koymak, {az} Serbest brakmak. [DS] erkinci, [erk-in-ci] is. zgr bir insana yakr du rum da olmay savunan kimse, erkincilik, -i [erk-in-ci-lik] is. Bireyin zgrln, ekonomik yar ve bu durumlara devletin kar mamas gerektiini savunan siyasi, ekonomik ve felsef yaklam; liberalizm, erkinlik, -i [erk-in-lik] is. 1. Erkin olm a durumu; serbestlik. 2. {az} zgrlk, erki, [eT. rk] {az} is. Kervan. [DS] erkit, -di [? erkit] {az} sf. (Vcut organlar iin) biri sakat ya da eksik olan. [DS] 6 erkit olmak, {az} 1. iinden kalmak. 2. iinden alkonulmak. 3. B o una yerinden ayrlmak. [DS] erkitmek, [erkit-mek] {az} gl. fi [-ir] N oksanla trmak. erklemek, [irk-le-mek / ek-le-mek] {eT} gl. fi. [-r] inemek; basmak. [DLT] erk li1 [eT. erk-lig > erk-li ^ j l ] sf. 1. Kuvveti, kud , reti olan; gl; kuvvetli; muktedir; {eT} (ayn). 2. Szn geirebilen; nfuzlu. 3. {eAT} sf. M uhay yer; semeli. erkli2, [er-mek (var olmak, yardm c fiil) > er-igli] {eT} zf. 1. ken, tg takar erkli (tu karken) [ETY] 2. sf. Olan. [Tekin] [ETY] erklig, [erk-lig] {eT} sf. 1. Gl; kudretli; bahadr; kuvvetli. [EUTS] [Gabai] [Tekin] [ETY] 2. zgr. [ETY] 3. is. G; yetenek; duyu organ. [ tig sizler] 4. Hkmdar; hakim. [EUTS] 5. g k b. Zhre yldz. [EUTS] 6. Mukadderat. [ETY] S erklig bey, {eT} Nfuzlu bey. [EUTS]|| erkliin erksizin, {eT} ster istemez. [EUTS]|| erklig han, {eT} Yer alt tan rs. erkliglig, [erk-lig-lig] {eT} sf. Gl; ftratl; duyu or gan sahibi. [ tigsizler] erklik, -i [erk-lik] is. G, kuvvet, nfuz durumu, erklilik, -i [erk-li-lik] is. Gl, kuvvetli, nfuzlu olma durumu, erkl, [erk-li / erk-l jl] {eAT} sf. -* erkli1. erksinme, [erk-si-n-me] {eT} is. Hkmetme; hkim olma. [ tigsizler] erksinmek, [erk-si-n-mek] {eT} dnl. f i [-r] 1. k tidar ele geirmek; hakimiyeti gasbetmek. [Gabain] 2. Kudretlenmek; glenmek. [EUTS] erksintrmek, [erk-si-n-tr-mek] {eT} gl. fi [-r] Hakimiyet srdrmek; egemenliini yrtmek. [EUTS]

ERK

M M H S S M

1472

erksiremek, [erk-si-re-mek] {eT} gsz. f. [-r] 1. Kuvvetsiz olmak. [Gabain] 2. Egemenliini yitir mek. erksiz, [erk-siz] {eT} sf. 1. isteksiz. [Gabain] 2. Kud retsiz; kuvvetsiz; nfuzsuz. [ETY] [EUTS] 3. Kin dar. [Gabain] erksizlik, -i [erk-siz-lik] is. Devlet gc, iktidar bulunm am a durumu; anari; kargaa, erkl kalmak, [? erkl + kal-mak] {az/ b. f. [-r] Herhangi bir iten geri kalmak, erkz, [er-mek > er()-gz / er-kz] {eT} sf. -* ergz. erle, [erle] {eT} is. Y urt tutulan yer; yurtluk. [DLT] erlenm ek1, [er-le-n-mekiUjJj] {eT} dnl. f. [-r] 1. (Kadn iin) evlenmek; er sahibi olmak. 2. (Kadn iin) birini koca olarak kabul etmek. {eAT} (ayn) [DLT] erlenm ek2, [er-le-n-mek dU-Jjl] {OsT} dnl. f. [-r] Erlik davasnda bulunmak. erlenm ek3, [er-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Cin arpmak. erleikli, [er-le--ik-li] {az} sf. Cin arpm. erlem ek1, [er-le--mek] {eT} ite, f. [-r] Erkeklik te yar etmek. [DLT] erlemek2, [er-le--mek] {az} dnl. f. [-ir] Cin arpmak. erli, [er-li] {eT} sf. Erli; erkekli. [EUTS] erlig, [erk-lig] {eT} sf. Gl. -erlik, [-r-lk /-rlik / -rluk / -rlk / -rlk / -irlik / urluk / -rlk / -arlk / -erlik] yap e. -* -rlk. erlik1 [erk-lig > er-lig > erlik] {eT} sf. Gl. S Er , lik Han (Kiiolu), {eT} kozm. Eski Trk inancnda insanlar daim a ktle ynelten, savalar, kurak lklar, felaketler kartan, iyi eylere temelden kar kan, babo, aklna ne gelirse yapan, iradesi ne hakim olamayan, gk tanrs tarafndan ceza landrldndan y e r altnda dem ir bir sarayda otu ran ktlk tanrsnn ad; Cehennem hkmdar. [EUTS] erlik2, -i [er (erkek; yiit) > er-lik dU_,!] is. 1. Er ol m a durumu; erkeklik; yiitlik; mertlik. {eT} {eAT} {OsT} (aym) [DLT] 2. (Asker iin) er rtbesinde bu lunm a durumu; er olma. 3. Meni; sperma. 4. {eAT} Tarikatta bir aama. S erlii kesilmek, {az} id detli ve ani bir korku nedeniyle erkeklik gcn yitirmek. || erlik etmek, {OsT} nsanlk gstermek; iyilikyapmak.\\ erlik gn, {eAT} Yiitlik gsterile cek gn; ava gn.|| erlik suyu, {eAT} {OsT} 1. Meni; sperm; dl. 2. ehvet dolaysyla erkeklik organndan gelen kaygan sv; mezi. || erlikten kalmak, {eAT} Cinsel gszle yakalanmak; ik tidarszlk ekmek. erlikJ, [er-lik] is. Hisarlarda askerlerin oturduu yer; asker konutu.

erlik4, -i [er (tan) > er-lik] {az} is. Sahur yemei. erlik5, -i [er (erkek) > er-lik] {az} sf. (K z iin) kocaya varma, evlenme ama gelmi olan, erliksiz, [er-lik-siz >-S3jt] {OsT} sf. 1. nsanlksz; na mert. 2. Ksr, erl, [er (erkek) > er-l li; evli; kocal, erma, [Ar. erm *lojl] (erma.) {OsT} sf. (Sevgili iin) ok gzel ve cilveli, ermagan, [Far. erman u l jl] (ermaa;n) {OsT} is. Armaan; hediye, ermah, [Ar. rem h > ermh j-Ujl] (erma:h) {OsT} is. 1. Darbeler; vurular. 2. M zraklar; sngler, ermam, [Ar. rimm e > ermm j>U (erma:m) {OsT} >jl] is. rk kemikler, erman, [Far. erm n oljl] (erma:n) {OsT} is. 1. Arzu; istek. 2. Yerinme; piman olma, fi1 ermn-hr, {OsT} Yerinen; pim an olan. ermas, [Ar. remes > erms oU jl] (erma:s) {OsT} is. Sallar. erme, [er-mek (ulamak) > er-me] is. 1. Ulamak eylemi. 2. Olgunlamak durum u ve eylemi. 3. {az} K y yolu. ermed, [Ar. erm ed -Ujl] {OsT} sf. 1. K l rengi; gri. 2. (Kii iin) gz aryan, ermeda, [Ar. erm ed Juojl] (ermeda:) {OsT} is. Ate kl. ermeg, [er-mek > er-me-g] {eT} sf. Tembel; eringen; enge, bo; ihmalci. [Gabain] [EUTS] [DLT] ermegrm ek, [er-me-gr-mek] {eT} gsz. f. [-r] 1. hm alkr olmak; erinmek; tembejlemek. [DLT] [Gabain] 2. gl. f. hm al etmek. [EUTS] erm ek1 [er-mek (olgunlamak)] gsz. f. [-er] 1. , (Meyve, bitki vb iin) sararp olgunlamak; olmak. {eAT} {az} (ayn) 2. Yetikin duruma gelmek; ye timek; nevnem a bulmak. {eAT} ermek2, [er-mek] {eT} yar. f . [-r] 1. Olmak; imek (cevher fiili). [ETY] [EUTS] [KPy.] [ tigsizler] [Gabain] [Tekin] [DLT] [Yknek] 2. V ar olmak; mev cut olmak; olmak. [EUTS] 3. Vuku bulmak; mey dana gelmek; bulmak. [EUTS] 4. Bulunmak. [EUTS] 5. A it olmak; ilgili olmak. [EUTS] ermez i, {eT} Cinayet.|| ertk teg, {eT} ylelik.|| err barur erikli, {eT} H r ve bamsz. [Gabain] [Tekin] erm ek3, [er-mek (ulamak) > er-mek / J ^ . '] gsz. f. [-er] 1. Kavumak; erimek; ulamak; var mak. {eT} {eAT} {OsT} (ayn) [ETY] [Gabain], 2. (Ykseklik bakm ndan) yetiip elle dokunabilmek. {eAT} {OsT} (aym) 3. {eAT} sabet etmek. 4. {eAT} jl] {eAT} sf. (Kadn iin) er

l i g

M 1473

ERO

{OsT} leri bir dereceye varmak; yetimek. 5. tasvf. Belli bir mertebeye ulamak; insanst nitelikler kazanmak. S Erdiine erer, erem ediine ta atar. Satakan; kavgac.\\ erer yeter, {az} Eriir; yetiir.|| ermi barmi edg el, {eT} Gelimi, iler lemi iyi devlet.|| er dutmak, {eAT} Eriip tutmak; eriipyakalamak.\\\ er er, {eT} Git gide. [Gabain] ermek4 [er-mek / Ir-melc] (e;r-mek) {eT} gsz. f i [, r] 1. Yalnzlk duymak; zlmek. [DLT] 2. rkil mek. [DLT] erm ek5, [er-mek / r-mek] (e:rmek) {eT} gl. f [-r] (Duvar iin) yarmak. [DLT] erm ek6, [er-mek] {az} gl. fi. [-er] Her iin altndan kalkmak; becermek; baarmak. [DS] erm ek7, [eir-m ek> er-mek] (e:rmek) {az} gl. fi [er] Eirmek; bkmek. [DS] erm ek8, [ev-mek > er-mek] {az} gsz. fi. [-er] v mek; acele etmek. [DS] ermek9, [er-mek] {az} is. Ar kovanlarnda, arlarn girip kmasna yarayan delik. [DS] erm ekrm ek, [er-me-gr-mek] {eT} gsz. f. [-r] -* ermegrmek.
ermele, [Ar. ermele dLojl] {Os T} is. Dul kadm. ermeli, [Toharca. tam er / rm er (hzl) => erme-li]

ermilik, -i [er-mi-lik] is. tasvf. Kendisini A llah sevgisine balayarak belli bir mertebeye ulaan kiinin lah srlara vakf olmas hli; velilik, evli yalk. ermiye, [Ar. rem i > ermiye v u '] {Os T} is. Dolu ya dran kasrga bulutlar, ermud, [Far. ermd ^ j i ] (erm u.d) {OsT} is. Armut, ermun, [Far. erimin erneb, [Ar. emeb
o ^

(erm u.n) {OsT} is. Gnde j l ]

likiye verilen pein cret,


{Os T} is. zool. Tavan,

ernebe, [Ar. e m e h e ^ ! ] {OsT} is. anat. Burun ucu. ernebiye, [Ar. emebiye

{OsT} is. l zool. Tavan j j ]

'{eT} is. (At iin) hzl. [ETY] Ermeni, [Lat. armena / Far. Ermeni ^ j l ] is. 1. Nordik ve Alpin rklar karm bir topluluk. 2. Bu soydan ve bu topluluk halkndan olan kimse. 3. Ermeni kilisesine bal olan kimse. 4. {az} c. is. Drt parann birbirine eklenmesi ile meydana gelmi byk kilim. S Ermeni gelini gibi krt mak, Ar davranan kimselere sylenen alayl .vz.|| Ermeni komitacs, tar. A n a d o lu da bir er meni devleti kurm ak iin tedhi faaliyetlerinde bu lunan ermeni anaristlerine verilen isim. Ermenice, [Ermeni-ce] is. Hint-Avrupa dil ailesin den Ermenilerin konutuu bir dil. ermide, [Far. ermde oJu*,l] (ermi;de) {OsT} sf. Dur mu; sakin. ermik, -i [eri-mek > er(i)-mik] {az} sf. (Patates, fasulye vb. iin) fazla halam a sonucu dalma du rumuna gelmi olan, ermin, [Lat. armenius (Ermenistan faresi) > Fr. hermine] is. zool. 1. Sansar cinsi, siyah kuyruklu ve bedeni beyaz, derisi krk yapm aya elverili bir av hayvan; kakm; as; beyaz gelincik, (M ustea erminea) 2. Bu hayvann k postundan yaplan krk. -ermi1 [er-mek > er-mi] {eT} ek. e. Rivayet birle , ik zaman ekidir; -imi; -mi. barur ermi (varr m). ermi2, [er-mek > er-mi] is. tasvf. Kendisini Allah sevgisine balam, belli bir m ertebeye ulam, lah srlarn kendisine alm olduu sylenen kii; veli; evliya.

giller. ernek1 [er-(i)n-gek / e rn e k > emek] {eT} is. Parmak. , [DLT] ernek2, [enek > ernek] {az} is. Saban demirinin getii aa. [DS] ernem ek1 [er(i)n-e-mek] d n l.f. [-ir] Satamak. , ernem ek2, [el-le--mek / e-le--mek] {az} ite, f . [-ir] Oyunda elemek. [DS] erngek, [r-mek > er-(i)n-gk > ernek] (erfiek) is. Parmak. [EUTS] erngey, [ernek > eme-y ?] (erneyii) {eT} is. 1. Alt parmakl adam. [DLT] 2. sf. ok ksa boylu; cce. [DLT] ernik1 -i [eri-mek > er(i)-n-ik] {az} sf. 1. (Kuma, , elbise vb. iin) eskimeye yz tutmu. 2. (Kar iin) erimeye yz tutmu. 3. (Peynir iin) erimeye yz tutmu. 4. (Ya iin) erimi. 5. is. Eski minder y z. [DS] ernik2, -i [eT. en (yanak) > en-lik > emik] {azj is. Allk. [DS] ernimek, [eri-mek > er(i)-n-i-mek] {az} gsz. f . [-r] (Elbise, kuma vb. iin) eskimeye yz tutmak. [DS] ernk, - [er-(i)n-k] {az} is. Erkek ocuklarda herhangi bir yiyecek ve iecee kar duyulan ar istek; imrenme. [DS] eroin, [Fr. hrone] is. Morfinden kimyasal yolla elde edilen bamllk yapc uyuturucu madde, eroinci, [eroin-ci] is. 1. Eroin reten ve satan kimse. 2. sf. Eroin bamls; eroinman eroincilik, -i [eroin-ci-lik] is. Eroinci olm a durumu, eroinman, [Fr. hronoman] sf. Eroin kullanmay alkanlk hline getirmi olan; eroinci eroinm anlk, - [eroinman-lk] is. Eroinman olma durumu. eros, [Yun. eros (ak)] is. 1. Psikanalizde cinsel eilimlerin tm. 2. zl. is. Yunan mitolojisinde sevgi tanrsnn ad. erosal, [eros-al] sf. Erosla ilgili; erotik, erosu, [eros-u] sf. 1. Erosla ilgili. 2. Roman, hik

ERO

M U f E SZLK 1474
erseg, [er-se-g / er-s-g] {eT} sf. (Kadn iin) erkek dkn. erseglenmek, [er-se-g-len-mek] {eT} dnl. f. [-r] (Kadn iin) erkek istemek; erkei arzu etmek. ersek1, -i [er-se-k dJUjl] {eT} sf. 1. (Kadn iin) or taya dm; azgn; orospu. 2. Erkee dkn. 3. {OsT} Koca isteyen. [DLT] 4. {az} is. Erkee d kn kadm. [DS] ersek2, -i [er-(i)s-ek ?] {az} is. Toprak, tahta vb.nde oluan yark. [DS] erseklenmek, [er-se-k-le-n-mek] {eT} dnl. f. [-r] (Kadn iin) erkek istemek. [DLT] ersel1, [Ar. rasl] {eT} s f Uysal; yum uak bal. ersel2, [er (erkek) > er-sel] {az} sf. (Kadn iin) ko casna bal. [DS] erseleme, [rse-le-me / erse-le-me] {az} is. Sert bir cismi ovuturup yumuatm a; rseleme. [DS] erselem ek1 [rsele-m ek/ ersele-mek] {az} g l . f [, r] [-l(i)-yor] Ezip bozmak; sarsmak. [DS] erselemek2, [erse-le-mek] {az} g l . f [-r] [-l(i)-yor] 1. Kovmak. 2. Takip etmek; izlemek. [DS] erselenmek, [ersele-n-mek] {az} edil. f. [-ir] tilip kaklmak; rselenmek. [DS] erselik, -i [eT. > er-seg > erse-lik] is. 1. biy. Hem erkek hem de diilik zellikleri tayan; erselik; hnsa. 2. bot. iekliinde hem erkek hem de dii iei bulunan bitki; er dii, erseliklik, -i [erse-lik-lik] is. biy. Hem erkek hem de dii olm a durumu; er diilik, ersellik, [ersel-lik] {eT} is. Uyuukluk; tembellik, erseme, [er-se-me] is. Erkekle birlikte olmay arzu lam a durumu; ersemek eylemi, ersemek, [er-se-mek 01 **._ l] {OsT} {az} gsz. f. [-r] > (Kadn iin) erkek istemek; erkekle birlikte olmay istemek; koca istemek. ersen1, [Ar. ehven / Far. sn => ersen] {az} sf. Ko lay. [DS] ersen2, [Far. ersen j - j l ] {OsT} is. Meclis; kurultay; kongre. ersenek, -i [erse-mek > erse-n-ek] {az} sf. (Kadm iin) erkee dkn. [DS] erser, [er-se-r] {eT} e. se. [ETY] ersi, [eT. er-sig > er-si ^ j l ] {OsT} sf. Erkeksi; erkek gibi. ersig, [er-sig] {eT} sf. 1. Ere benzeyen; erkek gibi. [DLT] 2. Kahraman; yiit. [Yknek] ersim ek1 [ersi-mek / yars-mak] {eT} gsz. f. [-r] 1. , renmek; tiksinmek. [EUTS] 2. (Hayvan iin) ksnmek. [EUTS]. ersimek2, [er-si-mek] gsz. f. [-r] [-s(i)-yor] Erkek istemek; koca arzulamak. -ersin, [-r-sn / -a-r-sn / -u-r-sn / -e-r-sin / --r-sin] {eAT} ek. e. -* -rsm.

ye, iir, tiyatro, resim, heykel gibi sanat eserlerinde ak konusuna ve cinsel ilikilere geni yer veren, erosuluk, -u [eros-u-luk] is. Cinsel istek ve dr tlere an dkn olma durumu; erotizm, erotik, -i [Fr. rotique] s f 1. Akla ilgili olan; ak anlatan. 2. gnl. Cinsel iliki ile ilgili; ksnl; e hevi. 3. Edep d, erotizm, [Fr. rotisme] is. 1. Cinsel iliki istei; ks nllk; ehvaniyet. 2. Cinsel istek ve drtlere ar dkn olm a durumu, erozyon, [Fr. rosion] is. Rzgr, sel, buz gibi doal etmenlerin kullanlabilir topraklan andrarak s rklemesi olay; anma; itikal. erpeden1 [erpe-den ?] {az} is. A z ey; zerre. [DS] , erpeden2, [Yun. arpadoni] {az} is. ul ya da uval dokumakta kullanlan kl sicim. [DS] erpeleme, [erpe-le-me ?] {az} is. 1. Elleme; do kunma. 2. Silkeleme. [DS] erpelmek, [rp-l-mek] (rpe:mek) {eT} edil. f . [-r] Trplenmek; kesilmek; biilmek. [EUTS] erpemek, [rp-mek] (rpe:mek) {eT} gl. f. [-r] Kesmek; bimek; trplemek, erpetmek, [rp-mek > rpe-t-mek] (rpetmek) {eT} g l.f. [-r] K estirmek bitirmek; trpletmek, erpi, [? erbi / erpi] {az} is. -* erbi. [DS] erpik1 -i [erp-i-k] {az} sf. (Kar iin) erimee yz , tutmu. [DS] erpik2, -i [erp-i-k] {az} sf. 1. yi pimi. 2. Y um u ak. 3. (Kas iin) ok gevek ve yumuak. 4. (M eyve iin) zaman gemi. 5. Dzgn. [DS] erpimek, [erp-i-mek] {az} gsz. f. [-r] 1. (Kuma, elbise vb. iin) eskimeye, erimeye yz tutmak. 2. rmek; ezilmek. 3. (Meyve, kas vb. iin) yum u amak. 4. (Yara iin) oalmak. [DS] errac, [Ar. errc }ji\ (erra:c) {OsT} s f Fesat; ya lanc; mzevir. erre1, [erre] {eT} uni. 1. Eek kaandrmak istenildii zam an iki kere sylenir. [DLT] 2. Sidik. erre2, [Far. erre ojl] {OsT} is. Testere; bk, fi1 errehne, {OsT} Bk yeri; hzar.\\ erre-ke, {OsT} B kc. errek, [er (sabah) > er-rek ij jl ] (e'rrek) {eAT} zf. Er kenden; erkence. ers, [Far. ers j-jl] {OsT} is. Gzya, ersad, [Ar. rasad > ersd (ersa:d) {OsT} is.

Gzlemler; gzetlemeler; rasatlar, ersah, [Ar. ersah ->l] {OsT} is. 1. Kurt. 2. sf. (Kii iin) uyluklar etsiz; zayf, ersatz, [Alm. erzats] is. 1. Yerine koyma. 2. Az bulunur veya pahal yiyeceklerin yerini tutan besin maddeleri; ikame maddesi. -erse, [-er-se] e k e. art birleik zaman ekidir, barur erse (varrsa).

1475

ERT

ersin , [Yun. esktrain =>esiseren/esiran>ersin

jl]

erta, [Ar. erta

(erta:) {OsT} is. Tabaklarn deri

boyamakta kullandklar bir tr aa, f OsT'} is. 1. K um m u ham ur ya da ham ur bulan kazmaya yarayan ara; esiseren. {az} (ayn) [DS] ertan, [er + tan] {az} is. Gnn erken zaman; gn 2. {az} Ate krei. [DS] 3. {az} Ham ur kesm ek doma zaman, te kullanlan bak. [DS] ertdrmek, [er-t-dr-mek] {eT} gl. f. [-r] Geirt ersin m ek , [er-si-n-mek] {eT} d n l.f [-iir] Erkekle mek; yaptrmak. [Gabain] mek; tam erkek olmak. [DLT] erte1 [er (tan) > er-te / irte aj>\ / ajI] {eT} {eAT} {OsT} , -ersiz, [-r-sz / -a-r-sz / -u-r-sz / -e-r-siz / --r-siz] zf. 1. Erken; sabah; erken vakit. [Yknek] [Gabain] (eAT) ek. e. -* -rsz. 2. {eAT} afak skme zaman; sabah, fi1 erte aar ersiz, [er-siz] sf. (Kadn iin) erkei olmayan; koca mak, {eAT} afakskmek.\\ erte akl, {eAT} afak sz. aydnl; fec ir.|| erte aydnl, {eAT} afak aydn ersizlik, -i [er-siz-lik] is. (Kadn iin) erkei olm a l; fe c ir.|| erte kmak, {eAT} afakskmek.\\ erte ma durumu; kocaszlk, domak, {eAT} afak skmek.|| erte ldz, {eAT} erslan, [ersln] {eT} is. Aslan. [EUTS] Sabah yldz.]] erte lduzu, {eAT} Sabah yldz.|| erte namaz, {eAT} Sabah namaz.|| erte yeri ersusa, [Ar. erssa (ersu:sa) {OsT} is. Eski aarmak, {eAT} afak skmek.]] erte yeri akl, den kullanlan bir kavuk; byk sark, {eAT} afak aydnl; fe c ir.|| erte yldz, {eAT} ersn, [Yun. esktrain => esiran > ersin O j-jl] {eAT} {OsT} Sabah yldz. is.-*- ersin. erte2, [er-mek (ulamak) > er-t-m ek > er-t-e] is. 1. {eT} Bilinen ve belirli bir zamann, olayn arkasn er, [Ar. er jSyt] {OsT} is. huk. 1. Sakatlanan bir udan gelen zaman; sonra. {eT} (ayn) [DLT] [EUTS] 2. zuv iin yaralayandan alman diyet; kan paras. 2. {eAT} Ertesi gn; yarn. S erte ar gn, {OsT} Satlk maln, kusuru dolaysyla deerinden indiri br gn; yarndan sonraki gn.]] erte beklemek, len para. S er-i gayr-i m ukadder, {OsT} huk. {az} K utsal geceleri ibadetle geirmek. || erte er lme sebep olmayan ve miktar belli olmayan, tesi, {OsT} 1. br gn. 2. D aha br gn.]] erte ancak bilirkii vastas ile belirlenen diyet. || ergece, {eAT} Btn zamanlar; sabah akam; gece mukadder, {OsT} huk. lme sebep olm ayarak gndz.]] erte gn, {OsT} Ertesi gn; bir sonraki kesilen veya m uattal braklan uzuvlara mahsus gn. miktar belli diyet. erte3, [er-mek (ulamak) > er-t-e] {az} is. Herhangi erah, [Ar. erah ^ ijl] (era:h) {OsT} sf. (Kii iin) bir ite ilk baar. [DS] cin fikirli. ertegi, [erte-gi] {eAT} zf. Yarnki, ered, [Ar. rd > reid (ergen) > ered -l_,l] {OsT} erteki, [erte-ki ^ > 1 ] {eAT} zf. Yarnki. sf. 1. En olgun. 2. Rtn ispat etmi; ergenle mi. 3. En doru yolu tutmu; doru yola en yalcn olan; davranlar en iyi olan. <3 ered-i evld, {OsT} ocuklarn en ergini. erek1 -i [ek > erek d lij] {eAT} {az} is. Pars ile , ay azmas hayal bir yaratk. [DS] erek2, -i [Yun. arkhiepiskopos > Mac. ersek] {OsTj is. Bapiskopos. e-em, [Ar. erem ^ j l ] {OsT} sf. 1. (Kii iin) vcu duna ine batrarak ivit ile resim yaptrm ; dv me yaptrm. 2. (Kii iin) yemein kokusundan itah alarak kam ackan, eri, [? eri] {az} sf. irkin. [DS] erin, [arn / Yun. ekstrein ? ] {az} is. 1. Ate k rei. 2. Sata yufka evirmekte kullanlan ara; esiran. 3. Uzunluk ls; arn. [DS] ern, [arm / Yun. ekstrein ? jjA jI] {eAT} {az} is.-* ersin. [DS] ert, [ert] {eT} is. Hara; ar vergi. S ert bert, {eT} Hara. ertel, [Ar. ertel Jjjl] {OsT} sf. (Kii iin) peltek ko nuan. erteleme, [erte-le-me] is. Ertelemek eylemi. ertelem ek1 [erte1 > erte-le-m ek , gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] Geceyi arkada brakmak; sabahlamak. ertelemek2, [erte2 > erte-le-mek] gl. f . [-r] [-l(i)yor] 1. Geciktirmek. 2. Baka bir zamana brak mak. 3. gsz. Fazla durmak; beklemek, erteleni, [erte-le-n-i] is. Ertelenme durumu ve bi imi. ertelenme, [erte-le-n-me] is. Ertelenmek eylemi, ertelenmek, [erte-le-n-mek] edil. f . [-ir] Baka bir zamana braklmak; geciktirilmek, erteleyin, [erte1 > erte-le-yin] {az} zf. afakla bera ber; afak vakti. [DS] erteleyi, [erte2 > erte-le-y-i] is. Erteleme eylemi veya biimi. ertelik, -i [erte1 > erte-lik] {az} is. Sahur yemei. [DS] ertel, [erte1 > erte-li / erte-l jJa'jl] {eAT} sf. Sabahl.

ERT

IMIfCfSM

1476

S ertel gecelii, {eAT} Sabahl akaml; sabah ak am. ertem, [er-dem > ertem] {az} is. Sz, i ve davran bakm ndan herkesin beendii; erdem. [DS] erten, [erte1 > erte-n] zf. 1. Gne doduunda; gn dounca. 2. {az} Gnein doma zaman; sabah leyin. [DS] ertene, [erte1 > erte-n-e] {az} is. Sahur. [DS] ertenemek, [erte-n-e-mek] {eT} gsz. f. [-r] Erken balamak. [DLT] erteng, [Far. erceng / erteng ceng. ertesi, [erte2 > erte-s-i ^ / ^ - '] sf. 1. (Gn, haf {OsT} is. -* er-

ertdin, [ert-mek > er-t--din] {eT} zf. Tamamyla. [Gabain] ertk, - [ert-k ?] {az} sf. Uursuz. [DS] ertrmek, [er-mek > er-t-r-mek] {eT} g l . f [-r] 1. Yapmak; ilemek; ifa etmek. [Gabain] [EUTS] 2. Tamamlamak. [EUTS] 3. Kabullenmek. [DLT] [EUTS] 4. Geirmek; amak. [ tigsizler] [DLT] 5. Uzaklatrmak. [Gabain] 6. Yaptrmak; oldurmak [Tekin] [ETY] 7. Vazgemek; balamak. [DLT] erum, [Ar. erme > erm mjI] (eru:m) {OsT} is. bot. K k saplar. erume, [Ar. erme hsjI] (eru.me) {OsT} is. bot. K k sap. erus, [Far. ers j- jjl] (eru:s) {OsT} is. Kuma; mal;

ta, ay ve yl iin) bir sonraki. 2. (Belli bir olay, gn meta. veya sre iin) arkasndan gelen zaman. 3. {eAT} is. -er, [-aru / -er] {eAT} yap. e. -* -aru. Ertesi gn. er, [ar / er ?] {az} sf. Ho; gzel. [DS] ertey, [erte2 > erte-y] {az} is. Ertesi gn; erte. [DS] ertgrmek, [ert-gr-mek / ergrmek] {eT} gl. f. [- erdutm ak, [er-mek+tut-mak>er-+dut-mak r] Geirmek. [Gabain] {eAT} g l . f [-ar] Yetiip yakalamak; eriip tutmak, ertig, [ert-ik] {eT} is. inenmi yol. [DLT] erg, [Yun. rkha => erg] {az} is. reke. [DS] ertigli, [ert-mek > ert-ig-li] {eT} sf. lml; geici; erk1, [erk / erik] {eT} is. Deri sepilemede kullan fani. [EUTS] lan ey. [DLT] ertimlig, [ert-im-lig] {eT} sf. Geici, fani; lml; erk2, [er--melc > er--k] {eT} {az} is. 1. eftali, geici; fanilik. [EUTS] [Gabain] kays, erik gibi m eyvelerin genel ad. [DLT] erting, [ert-mek > ert-in-mek (ar olmak) > ert[EUTS] 2. Erik. [DS] tlg erk, {eT} Kays. [Gabain] in] (ertin) {eT} zf. 1. Pek ok; ar ekilde; ok. [Gabain] [Tekin] [ETY] 2. Fazlasyla; fevkalade; son erklem ek, [erk-le-mek] {eT} g l . f [-r] Sepilemek. [DLT] derece. [EUTS] [KPy.] erting uhg, {eT} ok erklenm ek, [erk-le-n-mek] {eT} dnl. f. [-r] byk. || erting ti, {eT} Pek fazla; p e k uzun sre. (Erik aac iin) meyve vermek; eriklenmek. [DLT] ertini, [Sod. rtny => ertini / erdeni / erdine] {eT} is. 1. Bir deeri olan her madde ve her ey; cevher. erklk, [erk-lk] {eT} is. Erik bahesi; eriklik. [DLT] [EUTS] [Gabain] 2. Mcevher. [KPy.] 3. ri inci. [DLT] S1 ertini zk, {eT} Bedeni inci gibi kadm. erksemek, [erk-se-mek] {eT} gsz. f. [-r] Can erik istemek. [DLT] [DLT] ertinmek, [ert-in-mek] {eT} gsz. f. [-r] 1. Vazge ermek, [er-mek] (erii:mek) {eT} gsz. f i [-r] Eri mek. [DLT] mek. [Tekin] [ETY] 2. Piman olmak. [ETY] 3. Ge mek; ileri gitmek. [ETY] errgen, [er-mek (erimek) > er-r-m ek > err-gen ertimek, [ert-i-mek] {eT} ite, f. [-ir] 1. Gemekte c/J jiO {eAT} sf. ok eritiren, yar etmek. [DLT] 2. {az} Karndaki kiiye kafa errmek, [eT. er-mek > er-gr-m ek dlojjl] {eAT} gl. tutmak; marmak. 3. {az} kmek. [DS] 4 Ters . fi [-r] Ulatrmak; eritimek. hareket dolaysyla vcut organlarndan biri incin er 1 [*ar-mak (dolamak) > ar- / er] {eT} is. , mek; burkulmak, Ar; dokumada boy iplii. [Gabain] ertmek, [er-mek (ulamak) > er-t-mek / irtmek] {eT} g l.f. [-r] 1. Fazla olmak; amak; gemek. [KP er2, [er-melc > er-] {eT} sf. Pek ok; saysz; hesapsz. [EUTS] [Gabain] y.] 2. Geride brakmak; gemek. [KPy.] [ETY] , [DLT] [Gabain] 3. lemek; [EUTS] [Gabain] 4 De erm ek1 [er-i-mek] {eT} dnl. fi [-r] Ermek; . erimek. [DLT] vam ettirmek; peini brakmamak. [EUTS] [Gabain] 5. Nihayete ermek. [ tigsizler] 6. {az} Bitirmek; erm ek2, [er--mek] {eT} dnl. fi [r] Erimek, kurtarmak; yok etmek. [DS] erte, [Far. rite 4xij] {OsT} {az} is. Erite. [DS] erttrmek, [ert-tr-mek] {eT} g l . f [-r] 1. Yaptr erte orba, {az} Kesilmi ham ur veya merci mak; tamamlatmak. [EUTS] 2. Geirtmek. [EUTS] m ek orbas. [DS] ertukrak, [art-uk-rak] {eT} zf. Fazlasyla; fevkalade; ertm ek, [er-t-mek] {eT} gl. fi [-r] Eritmek. [DLT] olaanst. [EUTS]

jffiiigjM t MM C 1477___________________
-erz, [-nz / -a-r-uz / -u-r-uz / -e-r-z / --r-z] feAT} ek. e. * -ruz. erz, [Ar. aruzz > Far. arz => erz / erz jjl] {OsT} is. Pirin (tahl). erva, -a [Ar. erva1 {OsT} sf. 1. (Kii iin) gen ve gzel. 2. (Kii iin) son derece cesur ve yiit, ervah, [Ar. rh > ervah -jj\] (erva:h) {OsT} is. R uh lar. fi1 ervh- habse, {OsT} Cin ve eytan gibi k t ruhlar.\\ ervh- latife, {OsT} Melekler.\\ ervh- m a k m t, {OsT} M zik makamlarnn ruhu.|| ervh- mukaddese, {OsT} K utsal ruhlar.\\ Ervahna yuf olsun. {OsT} Svm e sz.|| ervh- tayybe, {OsT} yi ruhlar. ervah, [Ar. ervah (erva:hi:, h kaln sylenir) {OsT} sf. Ruhlar lemine ait olanlar, ervahiye, [Ar. ervah > ervhiye u=-bjl] (erva:hiye) {OsT} is. fel. Doadaki btn varlklarn insannkine benzer ruhlar bulunduunu savunan ilkel dokt rin; canlclk; animizm, ervak, [Ar. revk > ervk JIjjO (erva:k) {OsT} is. 1. Perdeler. 2. adrlar. Ervam, [Ar. rm > ervm j-ljjl] (erva:m) {OsT} is. 1. Romallar. 2. Arabistan dndaki mem leketlerden olanlar. 3. (Araplara gre) Osmanllar. ervan, [er-van] {az} is. Delikanl. [DS] ervane1 [? ervane] is. K adn cepkeni. , ervane2, [Far. ervne (erva.ne) {OsT} is. bot. 1. Bir tr yabani ebboy. 2. Bir tr dii deve; arvana; maya. crveb, [Ar. erveb v'.jI] {OsT} is. Yourt. erve, -ci [ev-ir-e > erve] {az} is. Frnda ekmek evirmekte kullanlan ara. [DS] -ervem , [-r-vam / -ar-vam / -er-vem / -r-vam / -irvem / -ur-vam / -r-vem] {eAT} ek. e. -* -rvam. -erven, [-r-van / -ar-van / -er-ven / -r-van / -ir-ven / ur-van / -r-ven] {eAT ek. e. -* -rvan. }
ervcnan, [Ar. ervann lijjl] (ervana:n) {OsT} sf. 1.

____________________________________________ES

erz2, [Ar. arz (katran aac) / erze jj1 / jjl] {eT} is. D vlm am kabuu. erzJ, [Ar. aruzz > Far. arz jjl] {OsT} is. -* erz. erzah, [Ar. erzak jljjl] (az) is. Gelin almaya giden dnrcye erkek evinden giden yem eklik vb. ey ler; erzak. [DS] erzak, [Ar. rzk > erzak jljjl] {OsT} is. 1. Saklanan yiyecekler; gda ym. 2. Bozulmadan uzun sre saklanabilecek yiyeceklerin genel ad; yiyecek ie cek; yenilecek iilecek eyler; azklar, fi1 erzak ambar, Yiyecek saklanan ambar. || erzak dolab, Yiyecek konulan dolap. || erzak- askeriye, {OsT} A skere verilen y i y e c e k l e r erzak- mukaddere, {OsT} Allah m herkes iin takdir ettii rzk; yiy e cek. erzal, -li [Ar. rezil > erzl Jlijl] (erza:l) {OsT} is. Alaklar; soysuzlar; reziller; yzszler. erzan1 [? erzan] {az} is. 1. Ceza. 2. Su. [DS] , erzan2, [Far. erzi (kymeti olmak) > erzn jljjl] (erza:n) {OsT} sf. 1. Ucuz; bol. 2. Uygun; yerinde; la yk. 3. Ruhsat; izin, fi1 erzn- bah, {OsT} Ucuz fiyatl. erzani, [Far. erzn (erza:ni:) {OsT} is. 1. Ucuzluk; bolluk. 2. Uygunluk; layk grlme. S5 erzan buyurmak, {OsT} hsan etmek.|| erzan kl mak, {OsTj hsan klmak. erzani, [Far. erzni yr ve iyilikler. erze1 [Ar. riz] {az} is. Dileke. [DS] , erze2, [Ar. erze ojj!] {OsT} is. bot. am aac. erze3, [Far. erze ojjl] {OsT} is. 1. Samanl sva am u ru. 2. amdan karlan zift. 3. Eski bir inana g re dnyann blnd yedi iklim, fi1 erze-ger, {OsT} Svac. erzel, [Ar. rezalet > rezil > erzel J jjl] {OsTj sf. 1. D a ha rezil; en rezil; ok rezil. 2. Alak; soysuz. 3. {az} Arsz; yzsz. [DS] S erzel-i ns, {OsT} n sanlarn en rezili, ala.\\ erzel-i mr, {OsT} Yal ln en ileri devirleri; bunama a. erzem, [Far. zr-i zemn => erzem] {az} is. 1. B od rum. 2. Evin altndaki talk yer. [DS] erzen, [Far. erzen jjl] {OsT} is. Dar. S erzen-i zer rin, {OsT} 1. Yaldzl dar. 2. mecaz. Sar yldzlar. erzenn, [Far. erzenn jy jjl] (erzeni:n) {OsT} is. Dar ekmei. erzide, [Far. erzde ojujjl] (erzi:de) {OsT} sf. Deeri belirlenmi; fiyat kesilmi, erziz, [Far. erzz jjjjt] (erzi:z) {OsT} is. Kalay. Es [Alm. Einstein (Alman fiziki) > Fr. einstenium] (erza:ni) {OsT} is. H a

(Ses iin) dik. 2. (Gn iin) skntl; strapl,


crvend, [Far. ervend JJjjl] {OsT} is. 1. Deneme; tec

rbe; snama. 2. eref ve itibar,


ervin, [Far. ervn jj jj l] (ervi:n) {OsT} is. Deneme; s

nama; tecrbe; ervend.


e ryaf, [Ar. rf > eryf ^ I j l ] (erya:f) {OsT} is. Ekini

bol dzlkler; verimli yerler; mam ur yerler, i'ryeten, [er (erken) + yet-m ek (yetimek) > er+yeten] {az} sf. 1. Turfanda. 2. is. Bir tr incir. er/.1 [Far. erz / erzi jjl /j ij jl ] {OsT} is. 1. Deer; ba , ha, kadir kymet. 2. {az} Sayg.

ES

O l M M C t S 1478 M
esalib, [Ar. slub > esalb c_JLJ] (esa:li:b) {OsT} is. sluplar; tarzlar; biimler; ifade ekilleri, esame, [Ar. ism > esm a > esmi / esme <uUI] (esa:me) {OsT} is. 1. simler; adlar; namlar. 2. tar. Yeni erilerin knyelerinin kaytl olduu ktk. S esame aimak, {OsT} Yenieri ocandan bir su tan dolay kovulan kiinin adnn ktkten silinme si.]| esam eden silmek, Sam im i arkadal ve dost luu kesmek; sona erdirmek. || esam e kd, {OsT} tar. Yenierilerin knyelerinin ve maalarnn de recelerinin yazl olduu kim lik belgesi. || esamisi okunmam ak, H i deer verilmemek; ad bile anlmamak; nem verilmemek. esameli, [esame-li] {OsT} sf. 1. Adl; ad yazl. 2. tar. Ulufe defterine ad gemi olan; deftere kaytl, esami, [Ar. ism > esm > esmi ^ L J ] (esa:mi:) {OsT} is. -* esame. esan, [Yun. aksoni => eksen / esen > esan] (e:san) {az} is. Kan dingili, esanid, [Ar. isnd > esnd -J^UI] (esa:ni:d) {OsT} is. 1. snatlar; dayanaklar; dayandrmalar. 2. isi. Hz. M uham m edin hadisleri, bu hadislerin sylenmesi ne sebep olan hadiseleri ve bunlarn kim ler tarafn dan rivayet edildiim ve sylendiini bildirme, esanlamak, [esen-le--mek] {az} ite f. [-ir] 1. Vedalamak. 2. Helallemek, esans, [Fr. essence] is. Bitki ve hayvanlardan skma, damtma veya zndrme yoluyla karlan ya da kim yasal yollarla elde edilen uucu ve gzel koku lu svlarn genel ad. esar1 [Ar. s 'r > es'r jU*.l] (es-a:r) {OsT} is. Satlan , mallarn fiyatlar; narhlar. esar2, [Ar. sur > e sar _>Ll] (es-ar) {OsT} is. Yiye cek, iecek art, esara, [Ar. esr
>

is. kim. Atom numaras 99 olup tabiatta bulunma yan, ancak U ranyum -238in mas veya termo nkleer tepkime srasnda oluan Es 253, Es 254 ve Es 255 adlarnda ayr izotopu bulunan radyoak tif element ayntaynyumun sembol. es1, [es] {eT} is. 1. Ktlk; fenalk. 2. Ayp ey; av ret yeri. [DLT] es2, [es] {eT} w.Yrtc hayvanlarn av, le; pay.
[DLT]

es3, [es] {az} is. Yarar; fayda. [DS] es4, [Lat. s harfinin okunuu] is. mz. 1. N otada du raklam a zaman. 2. Bu duraklamay gsteren iaret. S es gemek, argo. nem vermemek; zerinde durmamak; bo vermek. || es vermek, Konum a s rasnda szlerine ara vermek. esa1, [Ar. a] {az} is. 1. Baston. 2. Yar yanm, ucu ateli odun. esa2, [Ar. es Ll] (esa:) {OsT} is. M erhem; ila, esab, [Ar. e'ab v_^<^>l] (es-ab) {OsT} sf. Daha g; en zor; pek zor. S esab- umur, {OsT} lerin en zoru. esa b i1 [Ar. es'b ^ U l] (es-a:bi:) {OsT} is. ok , gzel ve beyaz gz. esabi2, -bi [Ar. sb > esb' ^L!] (esa:bi:) {OsT} is. Haftalar. esabi3, -i [Ar. b > ebi' gU>l] (esa:bi) {OsT} is. Parmaklar. S esbi-sukur, {OsT} bot. M eryemana eli denilen bir kk. || esbil-azar, {OsT} Parm ak zm; hatun parma. \\ esbil-kadem, {OsT} Ay a k parmaklar.\\ esabi-zb, {OsT} Parmaklarn ssleyen, || esbi-zb-i dest-i tekrm, {OsT} 1. Say g elinin parm aklarn ssleyen. 2. mecaz. E le hr metle alman. esad, [Ar. sa'd > es'ad -bl] (es-ad) {OsT} sf. ok mutlu; pek mutlu; ok hayrl, {OsT} Gnlerin en mutlusu. esad- eyyam,

esr

( esa:ra :) {OsT) ] is. Ej L J

esafil, [Ar. sefil > esfil JiLJ] (esa.fl) {OsT} is. 1. En baya; daha ok baya ve aa olanlar. 2. Halkn en aa tabakas. S esfil-i ns, {OsT} Halkn aa tabakas; en baya takm. || esfl-i ark, {OsT} Paryalar. esah, -hh [Ar. ahh > eahh ^ \ ] {OsT} sf. Daha doru; pek doru; en doru, esahic, [Ar. eshece > eshc ^ysL-l] (esa:hi:c) {OsT} is. Trl trl yryler, esaka, [Ar. eska <Ll] (esa.Tca) {OsT} is. zengi kay. esakf, [Ar. skf > eskf _SLJ] (esa:kf) {OsT} is. Piskoposlar; metropolitler, esakif, [Ar. eskef > eskif i_jS"L,I] (e sa .k fi {OsT} is. 1. Kunduraclar. 2. Eskiciler. 3. Kkerler.

sirler; kleler; sera. esaran, [Yun. ksistrein] {az} is. -* esiseren. [DS] esare, [Ar. esre
o j

(esa:re) {OsT} is. Eski zaman U l ]

lardan rivayet edilerek renilen bilgiler. esaret1 [Ar. esr > esr > esaret OjLl] (esa.ret) {OsT} , is. 1. zgrln kullanamam a durumu. 2. Bo yunduruk altnda bulunma; esirlik; tutsaklk; kle lik. 3. Savata dman eline dm askerin duru mu; bu durumda bulunan kimselerin bal olduu stat. S esret-i vicdaniye, {OsT} Vicdan tutsakl esaret2, [Ar. eer > esret Ojtii] (esa:ret) {OsT} is. Nianlar; izler; alametler, esarir, [Ar. srr>esrr>esrr jjjL.1] (esa:ri:r) {OsT} is. 1. Avu ve alndaki izgiler. 2. Y z gzellii.

e u

k s o

1479

ESB

esas1 [Ar. esas ^L.1] (esa:s) {OsTf is. 1. B ir eyin , zn oluturan tem el ge; dip; kk. 2. in dorusu; gerek biim; doru ekil; asl. 3. sf. Asl, temel alman. S esasa balam ak, B ir kararn dayanakla rn, ana kurallara oturtmak; dayandrmak.\\ esas devre, Temel olarak alm an deer says ile ilgili saym bilgilerinin topland dnem.\\ esas duru (vaziyet), Askerlikte hazr ol duruu. || esas fiyat, Fiyatlara esas alnan ge.\\ esas olmamak, Doru olmamak; yalan, gerek d kmak.\\ esas itiba riyle, Aslnda, temel olarak; gerek ynyle.\\ esas maliyet, 1. Ham madde ve retici iilik maliyeti. 2. retimin hacmine gre inip kan maliyet; do rudan m aliyet.|| esas m evduat, H erhangi bir bor veya borlanma yoluyla olumayan m evduat.\\ esas renkler, Sar, mavi ve krmz renkler. || esas ser maye, 1. Paylara blnm ortaklk sermayesi. 2. Kurucular veya ortaklar tarafndan taahht edilen sermaye. || esas cret, H erhangi bir ikramiye, de nek vb. demeler dnda verilen cret. esas2, [Ar. ess o lil] (esa:s) {OsT} is. Deme, min der gibi ev eyas. S ess- beyt, {OsT} E v eyas. esasat, [Ar. ess > esst L L I ] (esa:sa:t) {OsT} is. Esaslar; temeller; dayanaklar, esase, [Far. esse a-L.1] (esa:se) {OsT} is. Gz ucu ile bakma. esasen, [Ar. esasen I U ] (esa :sen) {OsT} zf. 1. A s lnda; esas olarak. 2. En bandan; daha bandan. 3. Dorusunu sylemek gerekirse; dorusu; gere i; zaten. esasi, [Ar. ess > ess / essiyye (esa:si;) {OsT} s f Temele ait; esasla ilgili; asl olanla ilgili; asal. esasiye, [Ar. ess > ess / essiyye ^ L .1 / (esa:si:) {OsT} sf. -* esasi, esaslandrma, [esas-la-n-dr-ma] is. Bir tem ele da yandrma; esaslandrmak eylemi, esaslandrmak, [esas-la-n-dr-mak] gl. f. [-r] Bir temele dayandrmak; kuvvetlendirmek, esaslanma, [esas-la-n-ma] is. Bir tem ele dayanma, kuvvetlenme; esaslanmak eylemi, esaslanmak, [esas-la-n-mak] d n l.f. [-r] Bir tem e le dayanmak; kuvvetlenmek; dayana salamla mak. esasl, [esas-l] sf. 1. Geni lde; ayrntl; etkili. 2. Gzel. 3. Doru. 4. zf. Doru olarak; ayrntl ola rak. esassz, [esas-sz] sf. 1. Salam olmayan; dayanaktan yoksun; aslsz; gven vermeyen; kksz. 2. Doru olmayan; yalan, yanl. esatn, [Ar. stvne > estn (esa. ti.n) {OsT} is. Bir takmn veya kurulun ileri gelenleri, cstn-i ulem, {OsT} Bilginlerin ileri gelenleri.

esatir, [Ar. sture (hikye) > esatir

(esa:ti:r)

{OsT} is. 1. lk a insannn inanna gre olaa nst olaylar veya tanrlarn hayatn konu edinen hikye; uydurm a hikyeler; efsane; mitoloji. 2. Olaanstlklerle dolu; byleyici. S estirlevveln, {OsT} ilk zamanlara ilikin masallar. esatz, [Far. std > Ar. estz / estze I j U / jL.1] (esa:ti:z) {OsT} is. statlar; ustalar, estze-i elhn, {OsT} Musiki statlar.]] estze-i musk, {OsT} M zik ustalar. esavid, [Ar. sevd > esvid ijU l] (esa:vid) {OsT} is. Siyahlklar; karalklar, esavir, [Ar. sivr > esvire > esvir / esvire jjL -l / (esa:vir) {OsT} is. K adn bilezikleri, fi1 esvire-i murassaa, {OsT} Prlantal, mcevherli bile zikler.]] esvir-i nisvn, {OsT} Kadn bilezikleri. esb, [Far. esb] {OsT} is. At; beygir, fi1 esb-efgen, {OsT} 1. A t deviren. 2. Yalnz bana dmana sal dran ve dman at ile birlikte ldren. || esbengz, {OsT} Mahmuz.]] esb-gl, {OsT} Biimi at kulana benzeyen bir bitki tohumu. || esb-i sabreftr, {OsT} Yel gibi seirten at.]] esb-i tz, {OsT} Arap at.]] esb-rn, {OsT} A t sren; a t koturan.|| esb-rz, 1. A t kousu. 2. Sava meydan.]] esbsvr, {OsT} A ta binmi.|| esb-tz, {OsT} I. A t koturucu. 2. A t koturacak meydan. 3. H er em s ayn on sekizinci gn. esbab, [Ar. sebeb > esbb (esba:b) {OsT} is. -* esbap1, ff esbb- cef, {OsT} Cefa sebepleri. || esbb- feshiye, {OsT} B ir ilamn yeniden balama suretiyle rtlmesini gerektiren sebepler. || esbb- hakkiye, {OsT} Gerek sebepler. || esbb- m atlub, {OsT} flas hlinde bulunan kiinin ala cakllarnn ya sa l topluluu.]] esbb- mucibe, {OsT} Gereke.|| esbb- muhaffife, {OsT} lenen crm hafifletici sebepler.]] esbb- mcbire, {OsT} Zorlayc sebepler; icbar eden sebepler.]] esbb- meddide, {OsT} Artrc sebepler.|| esbb- makziye, {OsT} B ir ilamn temyiz suretiyle rtlmesini gerektiren sebepler. || esbb- sahha, {OsT} D oru ve gerek sebepler.|| esbb efil-i azme, {OsT} B yk iler ve sebepler. esbak, [Ar. sabk > esbk jL - l] {OsT} sf. 1. nce kinden daha nceki; gemiten nceki; daha nce ki. 2. ok daha nceleri olan. esban1 [Ar. esb n o L -l] (esba;n) {OsT} is. 1. K adn , larn balarn rtmekte kullandklar ince ve gzel rt. 2. Kadnlarn yzlerini kapadklar tl; pee. esban2, [Far. esb > esbn o l I] (esba:n) {OsT} is. Atlar; beygirler. esbap1, -b [Ar. sebep > esbb is. 1. Sebepler. 2. Aralar; vastalar. (esba.p) {OsT}

fc esbap2, -b [Ar. esvab] {OsT} is. Elbise, esbat, [Ar. sbt > esbt oL l] (esba:t) {OsT'} is. 1. Oullar; evlatlar ve torunlar. 2, Kvrck olmayan dz ve uzun salar, esbel, [Ar. esbel J {OsT} sf. (Kii iin) uzun b *'] ykl. esberi, [Far. ? / T. abr ? / abrek / apr?] {eT} is. Klde piirdikten sonra, doranp zerine eker dklerek yenilen bir brek. [DLT] esbil, [Far. esbl J~-l] (esbi:l) {OsT} is. A t hrsz. esbit, -di [Yun. apsida] {az} is. A raba tekerleinin ember ksmn meydana getiren aa paralardan her biri. [DS] esca, -a [Ar. secc > esc Dzyaz kafiyesi, escal, [Ar. secel > escl JU * J] (esca.i) {OsT} is. i su dolu kovalar, esdaf, [Ar. edef > edf / adf Jl-usl] (esda:f) {OsT} is. 1. Sedefler. 2. Midye ve istiridye gibi inci elde edilen deniz hayvanlarnn kabuklan, esdak, [Ar. edak {OsT} sf. 1. Daha doru; en doru; pek doru; ok doru. 2. Daha sadk; daha candan. esde, [es+dee] ( e sde:) {az} iinl. Halk oyunlarnda oynayanlar coturmak iin atlan nara. [DS] ese, [eT. egsg > esi > ese] (e:se) {az} is. 1. Esi. 2. Frn tem izliinde kullanlan ucu bezli uzun so pa. esed, [Ar. esed Ju-I] {OsT} is. 1. Aslan. 2. z. is. gk b. G nein, 23 temmuzda girmi bulunduu gk yuvarn kuzey yarmkresinde yer alan ok parlak yldzlardan ibaret beinci bur; aslan burcu. S esedullh, {OsT} A llah'n aslan; Hz. Ali.\\ esedullhil-glib, {OsT} Allah 'in galip aslan. esedi, [Ar. esed > esed t] (esedi:) {OsT} is. 1. i zerinde aslan resmi bulunan Felem enk paras. 2. Seluklularn K onyada bastrdklar gm para; aslanl. 0 esedi kuru, {OsT} B ir zam anlar Osmanl topraklarnda da geerli bulunan zerinde bir aslan resmi bulunan biiyk bir H ollanda sikke si. esediye, [Ar. esed > esediyye aj-l-I] is. i. zool. As langiller. 2. bot. Su kamgiller. esef, [Ar. esef ^-i-1] {OsT} is. Acnma; znt; ye rinme; hzn; gam; keder. S1 esef etmek, zl mek; acnmak; teessf etmek. || esef-h'n, {OsT} E s e f eden; zlen; yazklanan. || esef-nk, {OsT} Ackl; znt verici. esef, [Ar. esefa U-.I] (esea ;) {OsT} nl. Yazk; ey f vah! (esca:) {OsT} is. ed.

I M I ltt S M
esefle, [esef-le] zfi zlerek; znt ile. eseflenme, [esef-le-n-me] is. zlme, yazklanma; eseflenmek eylemi, eseflenmek, [esef-le-n-mek] dnl. fi. [-ir] zlmek; yazklanmak. eseen, [es-mek > es-een ^ O ] {eAT} sf. ok esen, esek, -i [enek ?] {az} is. Sabann btn paralar nn baland ana para; enek. [DS] eele, [Ar. eele / esi J - l / JL.I] {OsT} is. bot -* esi.

148

eelek, -i [es-ele-k] sf. Dengesi bozuk; ereti; den gesiz. {az} (ayn) [DS] eselem ek1 [es-ele-mek] {az} gl. fi [-r] [-l(i)-yor] , D ef etmek; kovmak; gndermek. [DS] 0 eselemek beselemek, N e yapp edip birini kandrmak; gn ln etmek; dediini yaptrm ak; azndan girip burnundan kmak. eselem ek2, [es-ele-mek ?] {az} gl. fi. [-r] [-l(i)-yor] zlemek. [DS] eseli1 [ese-li] {az} is. Al bez zerine klaptanla , ilenmi kenarlan saakl bir tr barts. [DS] eseli2, [ese-li] {az} is. Y an kavrulmu, yan kavrul mam kahve. [DS] eselmek, [eT. es-mek (germek) > es-il-mek (uzamak) > es-el-mek] {az} dnl. fi [-ir] [eAT. -r] 1. Es nemek; yaylanmak. 2. Boylanmak; serpilmek; b ymek; irilemek. {eAT} (ayn) [DS] eseltmek, [esel-t-mek] {az} gl. fi. [-ir] Esnetmek; yaylandrmak. [DS] esem , [esen / es-em ?] {az} sf. (Kii iin) sal ye rinde; salkl; salam. [DS] esem e1 [es-mek (germek) > es-e-me ?] {az} is. , Mantk. [DS] esem e2, [Ar. esmi] {az} is. Kimlik; knye. [DS] esemeli, [es-mek > es-e-me-li] {az} sf. Deli. [DS] esen1, [Far. sn (kolay) > eT. esen j*l] sf. 1. Hibir salk derdi olmayan; salkl; shhatli; sa salim; shhatli; afiyette; iyi. {eT} {eAT} {OsT} (avm) [ETY] [KPy.] [DLT] [EUTS] 2. Hibir sknts, huzursuz luu olmayan; rahat; mesut. {eAT} (aym) 3. zfi Sa lkl ve huzurlu olarak. 4. {eT} is. Sulh; bar. [EUTS] [Gabain] [Yknek] 0 esen kal, {eAT} Hoa kal. || esen uuz, {eAT} Sa salim. esen2, [es (gei; rzgr) > es-mek > es-en j - l ] {OsT} {az} sf. Rzgr; esinti; yel. [DS] 0 esen pesen, {az} Darmadank; karmakark. [DS] esen3, [esen] {az} is. Veda. [DS] esen4, [eT. es (yabani hayvan yiyecei) > es-en] {az} sf. 1. Parasz verilen; bele. 2. Armaan; ba . [DS] esen5, -nni [A r. esenn < jJ] {OsT} sf. Daha yal; pek yal; en yal. 0 esenn-i yflh, {OsT} Yallarn en yals.

m im

i k e

1481

ESF

esengimek, [eT. eseng > esen-i-mek] (eserilmek) Iaz} gsz. f i [-r] iddeti azalmak; yavalamak. [DS] eseng, [esen-g] {eT} is. 1. Salk; salamlk; sh hat. [EUTS] 2. Kmilen; btnlk. [Gabain] [EUTS] ff eseng bitig, {eT} Salk mektubu; salk belge si; salk senedi. [EUTS] esenglemek, [esen-g-le-mek] {eT} gl. fi [-r] 1. Birinin hatrn, hlini sormak; durumundan haber dar olmak. [EUTS] [Gabain] 2. Salk dilemek. [EUTS] [Gabain] esenglk, [esen-g-lk] {eT} is. Esenlik; salk; se lamettik; rahatlk. [EUTS] esenleme, [esen-le-me] is. Salk ve mutluluk dile me; esenlemek eylemi, esenlemek, [esen-le-mek / jUlu.1] gl. f. [r] [-l(i)-yor] 1. Salk ve mutluluk dilemek; iyi dileklerle selamlamak; esenlik dilemek. 2. {eT} {eAT) {OsT} Selamlamak. [DLT] 3. {eAT} {OsT} V e da etmek; vedalamak. 4. {az} yi dilek ve dualar la yolcu- etmek. [DS] 5. {az} Hatrn ho, gnln en etmek. [DS] 6. gsz. fi. {az} Ferahlamak; rahat lamak. [DS] esenleme, [esen-le--me] is. Salk ve m utluluk di leiyle selamlama; esenlemek eylemi, esenlemek, [esen-le--mek ite, f. [-ir] 1. {eAT} {OsT) Birbirine salk ve mutluluk dileyerek selamlamak. 2. {eAT} {OsT} Vedalamak. 3. {eAT} {OsT} Helallemek. 4. {az} Karlkl dertleip, ko numak. [DS] esenlik, -i [eT. eseng-lk > esen-lik is. 1. Salk ve m utluluk iinde bulunm a durumu; salk; mutluluk, shhat; afiyet; selamet. {eAT} {OsT} (ayn) 2. {eAT} {OsT} Dua; selam, esenmek, [esel-mek / esen-mek] {az} dnl. fi [-ir] eselmek. [DS] + esenemek, [esen-le--mek > esenne-mek] {az} ite, fi. [-ir] -* esenlemek. [DS] eser1 [es-mek > es-er] {az} is. 1. Sert esen rzgr. , 2. Souk. [DS] eser2, [Ar. eer y] {OsT} is. 1. K endisi ortada grn memekle birlikte varlm veya bir ey yaptn belli eden iz, iaret, belirti; im. 2. Yaplm, ortaya konulmu ey; m eydana getirilmi; rn. 3. zel yetenek harcanarak oluturulan, yaplan, yazlan mzik, yaz, resim, mimari yap ve heykel vb. ey ler. 4. Bir almann, emein, gayretin sonucu; telif. 5. Da vurmas sonucu anlalan, insann ma nevi ynne ait bir zelliin varl. 6. Hads-i e rif. 7. Tarih kitab; vekayi. 8. Bir bestecinin sral ve numaral her bestesi; opus; op. 9. Etki; tesir. 10. Baslm kitap, fi1 eser elem ent, kim. zndn de deriimi yzde bir dzeylerinde olan element; iz element. || eser etm ek, 1. Etkisi olmak; tesir etmek.

2. z brakm ak 3. Dokunmak; kt etkide bulun m ak]| eser-i b edi, {OsT} Gzel eser.|| eser-i cedit, {OsT} Yeni eser. || eser-i cedit kd, {OsT} Biiyk boy ya z kd. || eser-i h ay at, {OsT} Yaama belir tisi,|| eser-i h a y r, {OsT} Hayrl ij.|| eser-i h a y re t, {OsT} aknlk belirtisi.\\ eser-i icad, {OsT} Bulu rn.|| eser-i m esa, {OsT} alma rn; al larak meydana getirilmi eser.|| eser-i sa n at, {OsT} Sanat eseri.|| eser-i tela, {OsT} Tela belirti si.|| eser k alm am ak , H ibir iz kalmamak; bir belir ti olmamak; y o k olmak. eser3, [Ar. eser j-l] is. zool. Sere. eser4, [? enser] (e:ser) {az} is. -* enser. [DS] eser m h, {az} Enser. [DS] e ser3, [es-mek > es-er] {az} is. 1. Sara hastal. 2. Delilik. [DS] esere, [Ar. esere / eer >j\ / ^ y i] {OsT} is. 1. A n latlan ilm-i kelamn sonucu. 2. sf. (Kii iin) en gzel eyi kendisine ayran, eserek, [eT. esrk (sarho) > eserk > eserik > ese rek] {az} sf. -* eserik. [DS] eseren, [Yun. ksistrein] {az} is. -* esiran. [DS] eserge, [eser-ge] {az} is. Sara hastal. [DS] e seri1 [ ? engser] e:seri) {az} is. -* enser. [DS] , eseri2, [? eseri] {az} is. Ak kavrulmu kahve. [DS] eserik, -i [eT. esr-k] {az} sf. Sarho. [DS] eserlem ek, [eser-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] -* esermek. [DS] fi1 eserlem ek b eserlem ek, -* esermek besermek. [DS] eserli1 [es-mek (gelip gemek) > es-er-li] {az} sf. 1. , Deli; delimen. 2. Sara hastalkl. 3. Sarho. [DS] eserli2, [eser-mek > eser-li ?] {az} sf. Haval; gste rili. [DS] eserm e, [ese-r-me] is. Bakma, besleme, bytme; esermek eylemi, eserm ek, [ese-r-mek] {az} gsz f. [-ir] 1. Beslen mek; yetimek; grbzlemek. 2. Sarho olmak. [DS] eserm ek b eserm ek E m ek vererek ortaya karmak; bytp yetitirm ek e sertm e k , [ese-t-mek] {az} gl. f i [-ir] -* esermek. [DS] S esertm ek, b esertm e k , -* esermek beser mek. eserik, -i [eT. esrk (sarho) > eserk > eserik] sf. {az} 1. Sarho. 2. Saral; cinli; perili. 3. Delimen. 4. is. Herhangi bir hastalktan kalan iz. <3 eserii cinli, Hrn; osuruu cinli. eser k , [eT. esrk (sarho) > eserk] {az} sf. -* eserik. [DS] esetlem ek, [ese-t-le-mek ?] {az} gl. f i [-r] [-l(i)yo r] (ocuk ya da hastaya) zenerek bakmak. [DS] esevi, [eT. egsg > esevi] {az} is. U cu yanm odun; ucu ateli odun; esi. [DS] esfa, [Ar. efa U^l] (esfia:) {OsT} sf. En saf; en temiz.

ESF

dimimjsom

1482

esfar1 [Ar. sefer > esfar jU J ] (esfa:r) {OsT} is. 1. , Seferler; yolculuklar. 2. D mana kar yaplan savalar, fi1 esfr- bahriye, {OsT} D eniz yolculuk lar.]] esfr- bade, {OsT} ok uzak lkelere yap lan yolculuklar.]] esfr- bihr, {OsT} D eniz sefer leri.]] esfr- hasre, {OsT} denizlerde yaplan seferler. esfar2, [Ar. sifr > esfar jU -l] (esfa:r) {OsT} is. Byk kitaplar; kitap ciltleri, esfat, [Ar. sefet > esfat li.1 ] (esfa:t) {OsT} is. Se petler. esfel, [Ar. sfl > esfel J i-I] {OsT} sf. 1. Daha ok alak; en alak; en sefil. 2. (Yer iin) en aa; en alt. 3. En alt taraf. 4. is. K; makat, esfel-i ns, {OsT} nsanlarn en ala; en karaktersizi.]] esfel-i sfiln, {OsT} -* esfels-sfln.|| esfels-sfiln, {OsT} Cehennemin en alt tabakas. esfeliyet, [Ar. esfeliyyet c ~ U J] {OsT} is. Alaklk; aalk. esger, [Ar. casker] {az} is. Asker. [DS] esgetttlmek, [esget-l-mek ?] {az} edil. f. [-r] Hatrlanmak. [DS] esgi1 [eT. egsg > e s > esi > esgi] {eAT'} {az} is. , U cu yanm odun paras. [DS] esgi2, [eski > esgi] {az} is. Ykanmak zere karl m amar; amar. [DS] esgi3, [eski > esgi] {az} is. Kene. [DS] esgin, [es-mek > es-gin] {az} is. 1. Sert esen rzgr. 2. Tipi. [DS] esg, [es-mek (esmek) > es-g] {eT} sf. 1. Sprge. [DLT] 2. Harman savurma arac, esgn, [es-mek > es-gn] {az} is. Sert esen rzgr. [DS] esgrk, [esr-mek (imek, sarho olmak) > es()rk] {eT} sf. Sarho. [DLT] esha', -ai [Ar. esh1 renk; trl trl. esha2, -ai [Ar. sah > esh ^^-1] (esha:) {OsT} sf. (Kii iin) daha cmert; en cmert; pek cmert; eli ok ak. eshab, [Ar. hib > ehb v>^~"'] (esha:b) {OsT} is. 1. yeler; sahip olanlar; malik olanlar; tasarrufu elinde tutanlar. 2. tar. Peygamberimizi grmek ve sohbe tine katlmak erefine ulam olan kimseler, fi1 eshb- ab, {OsT} Peygamberimizin kendisiyle birlikte kz Fatma, damad Hz. Ali, torunlar Ha an ve H seyinden oluan ailesi.] eshb- akar, ] {OsT} Gelir sahipleri.]] eshb- ml, {OsT} A gz l, hrsl kimseler.]] eshb- a rf, {OsT} Cennetle Cehennem arasnda kalarak her ikisine de girem e yen ruhlar.] eshb- Bedr, {OsT} Bedir savana ] katlan Mslmanlar.]] eshb- ch, {OsT} Rtbe (esha:) {OsT} sf. Reng

sahipleri: m evki ve makam sahipleri; rtbesi yk sek olanlar. || eshb- Cahm, {OsT} Cehennemlik ler.\] eshb- Cennet, {OsT} Cennete gidecek olan lar; iyi ve hayrl kiiler.]\ eshb- devlet, {OsT} 1. Sen^et sahipleri. 2. D evletin ileri gelenleri.]] eshb dirayet, {OsT} Becerikli ve yetenekli kimseler. || eshb- emlk, {OsT} M al sahipleri.]] eshb- gzn, {OsT} Sekin ve m ehur sahabeler.]] eshb- hayr, {OsT} H ayr sahipleri.]] eshb- idre, {OsT} Yneticiler.|| eshab- itibar, {OsT} Sayg gren kii ler.]] eshb- kalem , {OsT} Memurlar.]] eshb- kehf, {OsT} K u r a n da bahsi geen, zamanlarnn zalim ynetim inden kaarak saklandklar bir ma arada uzun yllar kalan ve uyandklar zam an k peklerinin kemiklerinden baka bir eyin kalmad n gren muhterem kiiler; Yedi Uyurlar.]] eshb kiram, {OsT} Peygamberim iz Hz. M uham m edin yaknlar. || eshb- kubur, {OsT} K abir ehli olan lar; ller.]] eshb- meslih, {OsT} D evlet daire sinde ii olanlar.|| eshb- mensb, {OsT} Yksek rtbeli yneticiler.]] eshb- mtalaa, {OsT} Oku yucular.]] eshb- nr, {OsT} Cehennemlikler.]] eshb- nmus, {OsT} Namuslu kiiler.\\ eshb- rivayet, {OsT} H ikye ve menkbe anlatanlar.]] eshb- salb, {OsT} Hal askerleri.|| eshb- sebt, {OsT} Cumartesi sahipleri; cumartesiyi kutsal sa yanlar; Yahudiler.|| eshb- servet, {OsT} Zengin ler.]] eshb- suffa, {OsT} Sofa ehli; M escid-i N e bevi nin yannda bulunan ve suffa (seki) denilen yerde ikamet ederek Peygamberimizin her trl sohbet ve nasihatlerini dinleyen ve K u r an tahsil eden, baka hi bir dnyevi ile uramayan, g e imleri yalnzca Resulullah tarafndan karlanan sahabe.|| eshb- syfif, {OsT} K l sahipleri; as kerler.]] eshb- tahrc, {OsT} tihat yapabilecek nitelikte olmayp da belli bir mezhebe bal olarak m evcut olgular zme kavturabilen kimse; tahri sahibi. || eshb- tedbr, {OsT} dareciler; tedbir alan kiiler.]] eshb- tem yiz, {OsT} Tahri ve tercih gc tamad hlde mezhepte gl gr ile z a y f grleri ayrabilen kimse. || eshb- tercih, {OsT} M ezhepte mevcut sz ve rivayetlerden birini dierine tercih gcnde bulunan kimseler. |j eshb- tevrih, {OsT} Tarih yazanlar; tarihiler.]] eshb- tm r, {OsT} Tmar ve zeam et sahipleri.]] eshb- yem n, {OsT} nanlr, gvenilir; A lla h a itaatleri ve am elleri iyi olup am el defterleri sa taraftan verilecek insanlar; saclar.]] eshb- zemet, {OsT} Byk tmar sahipleri.]] eshbrrakm, {OsT} K u r an- K e rim in 18. suresinin 9. ayetinde bahsedilen, isim ve nesepleri yazl kii ler,|| eshbr-rey, {OsT} B ir emre veya bir m ad deye balanm aksam kendi gr ve dnne gre karar verenler. esham, [Ar. sehm > eshm f ^ - l] (esha:m) {OsT} is. 1. Oklar. 2. Paylar; hisseler; nasipler. 3. Bor al-

M i g mn 1483 M a.
nan bir parann belirli bir zamanda deneceini gsteren senetler. S eshn- um m iye, {OsT}

ES

esil2, [Ar. esl J-t] (esv.l) {OsT} sf. (Kii iin) erefli ve otoriter. esile, [Ar. sul > esile 4u1] (es-ile) {OsT} is. Soru lan eyler; sorular; sualler, esilgi, [el+sil-gi] (e:silgi) {az} is. Mendil. [DS] esilm ek1, [es-mek (germek, uzatmak) > es-il-mek] {eT} dnl.fi. [-r] 1. Uzamak. 2. Uzatlmak. [DLT] esilm ek2, [egs-mek (azalmak) > e-si-l-mek iU U ] (e:silmek) {eT} {eAT} dnl. fi. [-r] Eksilmek; azalmak, {az} (ayn) [DLT] [Yknek] [DS] esilm ek3, [ese-l-mek > esil-mek] {az} d n l.fi [-ir] ini dkmek; i skntsndan kurtulmak. [DS] esiltm ek, [eksi-l-t-mek > esil-t-mek] (e:siltmek) {az} g l.fi [-ir] Azaltmak; eksiltmek. [DS] esim 1 [es-mek > es-im] is. Rzgrn esmesi. , esim 2, [Ar. esm (gnah) > esim *-l] (esi:m {OsT}) sf. (Kii iin) gnah ilemi; sulu; gnahkr. -esin, [-a-sn / -e-sin / -y-a-sm / -y-e-sin] {eAT} ek e. -* - asn. esin, [es-mek > es-in] is. 1. e doma. 2. Bir ar m veya sezgi yoluyla eser meydana getirmek ze re akla gelen sanatsal duygu, dnce; ilham, (1935). 3. B ir sanatnn edindii izlenimlerden etkilenerek kafasnda birdenbire beliren son derece ilgin kiisel gr. 4. Sabah rzgr; hafif esen rzgr; meltem; esinti, {az} (ayn) [DS] 5. {eT} Yel; rzgr. [DLT] [EUTS] S esine t rm ek , (az) Anmak; hatrlamak. [DS] esindirm e, [esin-dir-me] is. Esin verme; esindirmek eylemi. esin d irm ek [esin-dir-mek] gl. f i [-ir] lham etmek; esin uyandrmak, esine, [Ar. esine <u~l] (e sin e ) {OsT} is. 1. Kiriin bir kat. 2. Yaln kat tasma, esinlem e, [esin-le-me] is. lham verme; esinlemek eylemi. esinlem ek, [esin-le-mek] gl. fi. [-r] [-(i)-yor] lham vermek. esinlenm e, [esin-le-n-me] is. lham alma; esinlenmek eylemi. esinlenm ek, [esin-le-n-mek] dnl. fi. [-ir] lham almak. einm ek, [es-mek (germek, uzatmak) > es-in-mek] {eT} dnl. fi [-r] B ir eyi ekmek, germek, uzat mak. [DLT] esine d u rm a k , {az} Biraz bekle mek. [DS] esinne, [Ar. sinn > esinne ^ 1 ] {OsT} is. 1. Kllar. 2. Sngler. 3. Bilei talar. esin ti1 [es-inti] is. H afif esen rzgr. , esinti2, [Yun. sanidi => esinti ?] {az} is. inde ham ur yorulan kk tekne. [DS] esinti3, [es-mek > es-inti] {az} is. Sylenti. [DS]

Tanzimat dneminde devletin, halka bor karl nda verdii senetler.|| esh am ve tah v ilt, ,'OsT} Senetler ve tahviller.
eshar, [Ar. seher > eshr

(esha:r) {OsT} is. Sa

bah vakitleri; seherler. S esh r- b a h r, {OsT} Ba

har sabahlar.
eshed, [Ar. eshed akgz. eshel, [Ar. sehl > eshel J 4 -!] {OsT} sf. Daha kolay; pek kolay; en kolay. S eshel-i k a rk , En kestirme ve en kar yol.\\ eshel-i u u r, lerin en kolay. eshya, -ai [Ar. sah > eshya 5 is. Cmertler; eli ak olanlar, eshiye, [Ar. sih > eshiye 4^ '] (h, kaln sylenir) {OsT} is. 1. nce deriler. 2. Beyin zarlar. -esi, [-a-s > -as / -esi / -y-as / -y-esi] {eAT} ek. e. -* -as. esi1 [ e l egsg > esi > esi] (e:si) {az} is. U cu yan , m odun; ucu ateli odun. [DS] esi2, [es-mek > esi] {az} is. Rzgr; esinti. [DS] esi3, [? esi] {az} is. D rt yan bitiren hayvan. [DS] esi, [esi-] {eT} is. Tencere; kazan. [EUTS] [Gabain] esif, [Ar. esf *-^1] (esi.fi {OsT} sf. Esefli; kederli; gaml. esihha, -ai [Ar. ahh > eihh *U^al] (esihha:) {OsT} is. Vcudu shhatte bulunanlar; zrsz olan lar. esik1 -i [es-mek > es-ik iL-a'] {az} is. 1. ukur , yer. 2. {OsT} nce uzun yol biimindeki sel yarnt s. 3. {OsT} K urumu dere yata. 4. Tepelerin dz ksm. 5. H afif srt; yama. 6 . Uurum. 7. Suyu ke silmi dere. 8 . D a ve tepelerde sularn ayr ayn yamalara ayrlp akt blge; aklan. 9. Rzgr almayan kuytu yer. 10. H afif rzgr alan ve rzg rn yalad yksek arazi paralar. [DS] t? esik basm ak, {az} Tkezlemek. [DS]|| esik kesik, {az} nili kl arazi. [DS] esik2, -i [eksi-k > esik] (e:sik) {az} sf. 1. Eksik. 2. is. Gn dolm adan doan ocuk. 3. Kadn; eksik etek. [DS] esiklemek1, [esik-le-mek] {az} gsz. f i [-r] f-li)yor] Tkezlemek; aya kaymak; aya srmek; sendelemek. [DS] esiklemek2, [eksik-le-mek > esik-le-mek] (en ikle mek) {az} gl.fi. [-r] [-l(i)-yor] B ir kiinin eksii ni, aybn bulmak. [DS] esikli, [eksik-li > esik-li] (e:sikli) {az} is. Kadn. [DS] esil1 [Ar. esil J ~ J ] (esi:l) {OsT} sf. 1. (Yz iin) , uzun, dolgun ve parlak. 2. is. Doru ey. (eshya:) {OsT} {OsT} sf. (Kii iin) becerikli;

esintili, [esinti-li] sf. 1. H afif rzgrl; rzgrl; esin

K E .

1484

tisi olan. 2. mecaz. Geici bir hevesle kendine gre davranan.


esintisiz, [esinti-siz] sf. Hi rzgr esmeyen; esintisi

olmayan.

esrem ek, [esri-mek > esire-mek] {az} g sz.f. [r] [r(i)-yor] 1. Sarho olmak. 2. Kkremek. [DS] esren , [esir-en] {az} is. !. Kuduz kpek. 2. sf. Si nirli^ ikilli; kuruntulu. [DS] esren , [Yun. ksistrein] (e.-siran) {az} is. -* esiseren. [DS]

esir1 [Ar. esaret > esr .*-1] (esi.r) {OsT} is. 1. Sa ,

vata dman eline den kii; tutsak. 2. Eskiden bir zenginin mal olarak para ile alnp satlan, esirgeme, [is-ir-ge-mek > es-ir-ge-me] is. 1. C im rilik etme. 2. Esirgem ek eylemi. efendisinin emrinde olan, hrriyetten yoksun kadn , veya erkek; kle; kul. 3. mecaz. Bir dnceye ve esig em e k 1 [es (pimanlk) > es-irge-m ek ? / es (merhamet; vicdan) + irk-e-m ek (biriktirmek) > isya bir kimseye kr krne bal olup kendi irade sini kullanamayan kii. 4. sf. Bakasnn buyruu irke-mek Jio ^ J ] (esirge:mek) gl. f. [-r] [-g(i)~ S altnda yaayan. B esir almaca, folk. ki grup o yor] 1. Acmak; merham et etm ek. {eAT} {OsT} (ay cuk arasnda birbirini yakalayarak kendi tarafnda n) 2. Bir eyi yapm ak veya verm ekten kanm ak; tutm a biiminde oynanan bir ocuk oyunu.\\ esir r eyi birisine ok grm ek; kskanm ak; esirge alm ak, Savata dman askerini canl olarak ele mek; cim rilik etmek. {eT} (aym) [EUTS] [G abain] 3. geirmek; tutsak almak. || esir dmek, Savata teAT'} {OsT} Korumak; him aye etm ek; siyanet et dman tarafndan ele gemek; yakalanm ak; tu mek. 4. {eT} (Yitik veya elden kan ey iin) ac tulmak; tutsak olmak.\\ esir etmek, 1. Savata d ma , zlmek; eseflenm ek; pim anlk duym ak. man canl olarak yakalamak; tutsak etmek. 2. B ir [DLT] 5. Birisine acmak. 6. (O lum suz ekliyle) eyin etkisi altnda kalmak; iradesini kullanamaz .eda etm eye hazr olmak; diri etmek, olmak; baml olmak. || esr-i ak, {OsT} A k esiri; esirgemek , [isir-ge-mek] {az} gsz. f. f - r j [~g(0~ sevginin tutsa.|| esr-i fir, {OsT} Yatalak.\\ esr-i yor] irenmek. harb, {OsT} Sava tutsa. || esr-i hizm et, {OsT} esirgemezlik, -i [es-ir-ge-m ez-lik] is. zv erid e bu H izm et esiri. || esr-i safiyet, {OsT} Safln, temiz lunma. duygularn esiri.|| esr-i turra-i cnn, {OsT} Sev {eAT} {OsT} sf. 1. A gilinin perem inin esiri. j| esrl-Hind, {OsT} 1. esirgenci, [esir-ge-n-ci H int esiri. 2. Sohbeti ekilmez, arlatan kii. || esir cnacak hlde olan; esirgenm eye, k o runm aya m u h olm ak, Savata dman tarafndan yakalanmak; ta. 2. M erhamete layk. 3. Esirgenen, tutsak olmak. || esir pazar, Eskiden kle alnp sat esrgensiz, [esirge-n-siz] {eT} sf. 1. C m ert; eli lan yer.
esir2, [Yun. ether / ethir > Ar. er jyt] (esi:r) is. 1. ak. [EUTS] [Gabain] 2. zf. Esirgem eden. [EUTS] esirgenme, [esirge-n-me] is. 1. Y apm aktan kan m a; korunma. 2. Esirgenm ek eylemi.

lk a bilginlerine gre atmosfer dnda atomlar arasndaki boluu doldurduuna, geirdiine inanlan ok kk, arlksz ve uucu bir varsa ymsal akkan, l . f e l . Baz felsefecilere gre evre nin ruhu; tz. 3. Edebiyatta hava.
esir3, [Ar. esr ^~l] {OsT} is. Klelik; kulluk; esaret. esir4, [Ar. 'ar > asr > esir ?] {az} is. Sra; zaman; aralk; mevsim. [DS] esiran, [Yun. ksistrein] (e.siran) {az} is. -* esi

e sirg e n m e k 1 [esirge-n-mek] {eT} dnl. f. [-r] A , cnmak; pim anlk duym ak; e se f etm ek. [D L T ] esirg en m ek 2, [esirge-n-mek] edil. f. [-ir] 1. (B ir ey) verilmekten Prl T T veya ^ maktan kamlm ak ; c im rilik y yaplm aktan kan lm me . . Korunmak; himaye edilmek. mak; hiriMvp esirgem ek, [esirge--mek {OsT} ite, f [ir] Birbirini esirgemek; birbirine efkat gsterm ek. fesirge-y-ici] is. Esirgeyen; koruyan; ac-

seren. [DS]

esirane, [Ar. esr + Far. -ne

I] (esi.ra. ne) {OsT} zf. Esir gibi; kleye benzer hlde,

sirgeyi, [esirge-y-i] is. Esirgeme ii veya biim i, esirgeyili, [esirge-y-i-lj T^l] {OsT} sf. M er
ham etli.

esirci, [esir-ci] is. Kle veya cariye alp satan tccar, esircilik, -i [esir-ci-lik] is. Esir ticareti. j ___ v-ac. esire1 t a - e s irp 1 [Ar. esre ojuJ] (esi;re) {OsT} is. Kadn kle;

kadn tutsak.

esrgn, [es-mek > es-ir-gin jS'^.l] {az} sf. 1. D a v ranlarnda ar kaan; ele avuca s m az. 2. {OsT} T mas; bora- tipi. [DS] esirg in e tm e k , :
Kudurm ak; tahribat ya p m a k 2. {OsT} (F r tm a tn) iddetle esmek. CS' r esr _Sjr>-.l] (esi;ri.) {OsT} is. 1. T u tsa k lk ;

esire2, [Ar. esre ojryl] (esi:re) is. Eski zamanlardan ri vayet edilegelen bilgi ve haberlerin sonucu. esirek, -i [eT. esrk > esirek] {az} sf. 1. Kendinden gemi; esrik. 2. Sarho. [DS] esirekli, [esirek-li] {az} sf. Sinirli; ikilli. [DS]

kulluk; klelik; esirlik. 2. Tutkunluk, esm-, [Ar. er ^ 1 ] (esi.ri.) {OsT} sf. 1- E s i r l e ilgili. 2. Uacak kadar hafif.

onagiE bi.uss___________________
esirik, -i [eT. esr-m ek / esr-mek > esir-mek > esir-ik ii^ i] {eAT} sf. 1. Kzgn; fkeli; sinirli. {az} (ayn). 2. Sarho, {az} (ayn) [DS] 3. Dalgr; kara sevdal, {az} (ayn) [DS] 4. {az} Y arm akll. [DS] 5. {az} Deli. [DS] esirikli, [esir-ik-li] {az} sf. Kzgn; fkeli; sinirli. [DS] esirimek, [eT. esr-mek / esr-mek > esiri-mek] faz} gsz. fi [-ir] Kavga etmek. [DS] esirkemek, [es (merhamet; vicdan) + irk-e-m ek (bi riktirmek)] {eT} gl. fi 1. Vicdan ve merhameti ken dinde biriktirmek; esirgemek. [KPy.] 2. Acmak; merhamet etmek. [KPy.] 3. Yaknmak. [KPy.] 4. Bir kayp iin zlmek; yazklanmak. [ETY] 5. {azf Korumak; kayrmak. [DS] esirlik, -i [esir-lik] is. 1. Esir olma durumu; klelik; tutsaklk; esaret. 2. Esir kalma sresi, esirme, [esr-mek > esi-me] is. 1. Sarho olma durumu; esirmek eylemi. 2. psikol. Yce aka duy duu heyecan sonucu kendini kaybetme; vecit. esirmek1, [eT. esr-mek / esr-mek > esir-mek dUj-J] gsz. fi. [-ir] 1. {eT} {eAT} {OsT} {az} Sarho olmak. [EUTS] [DS] 2. {eAT} {OsT} H eyecan etkisi ile kendinden gemek; kendini kaybetmek; vecde gelmek. 3. {az} Sallanmak. [DS] 4. {eAT} {OsT} {az} Azmak; azgnlamak. [DS] 5. {eAT} {OsT} (az} Gereksiz yere fkelenmek; barp armak; sertlemek; ok kzmak. [DS] 6. {eAT} {OsT} {az} Akln kaybetmek; kudurmak; delirmek. [DS] 7. {az} Azarlamak. [DS] 8. {az} Kavga etmek. [DS] 9. {az} (Kzgn erkek deve iin) kkremek. [DS] 10. {az} (Fazla besili ve kapal yerde uzun sre kalan hayvan iin) etrafa saldrmak. [DS] 11. {az} Yaramazlk etmek. [DS] 12. {az} stelemek; ayak diremek. [DS] 13. Bir sz ya da dnceye gere inden ok nem vermek; stnde ok durmak. 14. Yataa dmek; yatalak olmak. esirmek2, [es-mek > es-ir-mek] {az} gl. fi. [-ir] Ge reksiz ve bo yere para harcamak; har vurup har man savurmak. [DS] esirre, [Ar. serr > esirre j*\] {OsT} is. Oturacak yer ler; tahtlar. esirten1, [esr-t-en > esir-t-en] {az} is. K eyif verici iki ve dier maddeler. [DS] esirten2, [es-ir-t-en] {az} sf. Herhangi bir fikri ba kasna benimseten; kkrtan; ayartan. [DS] esirtgen1, [esir-mek > esir-t-gen {OsT} sf. Sar ho edici; miiskir. esirtgen2, [esir-t-gen] {az} sf. 1. Besleyici; besle yen. 2. Glendirici; kuvvetlendirici. [DS] esirtm ek1, [esr-t-mek > esir-t-mek d ^ J] {eAT} {OsT} {az} gl. fi. [-iir] -* esritmek. esirtmek2, [esir-t-mek] gl. fi [-ir] Beslemek.

______ __________________ ESK

esirtmek3, [es-ir-t-mek] {az} gsz. fi. [-ir] Delirmek. [DS] esis, [Ar. esis ^-^*.1] (esi:s) (OsT} is. 1. Asl. 2. A r maan olarak verilen ey. esi, [es-i] is. 1. Esm ek eylemi ve biimi. 2. {az} Rzgr. [DS] S1 esi esmek, {az} Rzgr ok id detli olarak esmek. [DS] esimek, [es-mek (germek uzatmak) > es-i-mek] {eT} ite, fi. [-iir] p vb. eyleri birlikte ekmek; aslmakta yar etmek. [DLT] esitmek, [es-mek (germek uzatmak) > es-it-mek] {eT} gl. fi [-r] Uzatmak. [DLT] esiyh, [eik > esik > esiyh] {aa} is. Geilmesi zor, engelli dneme; eik. [DS] -esiz, [-a-sz / -e-siz / -y-a-sz / -y-e-siz] {eAT} ek. e. -asz. esiz, [esz / essiz / isiz / ssz / isiz] {eT} nl. 1. Ah! Yazk! Esef! [DLT] [Gabain] 2. sf. Kt; fena; [Yknek] S esiz e! N e yazk! Eyvah! esizim, [esiz-im] nl. Eyvah; ne yazk. [ETY] S esizim e! N e yazk; eyvah. esizlik, [esiz-lik / szlk / sszlk / issizlik] {eT} is. Ktlk; fenalk; haarlk. [DLT] ekal1 [Ar. sakil (irkin) > ekal Jil] {OsT} sf. 1. En , irkin. 2. Pek can skc. ekal2, [Ar. skal (ar yk) l askl (yk) > ekl JUi'l] (eska:l) {OsT} sf. 1. Daha ar; en ar; e ar. 2. Kaba; can skc. 3. is. Ar ykler; ar eyler. eskam, [Ar. sakam (hastalk) > eskm f li_l] (eska:m) {OsT} is. Hastalklar, eskatologya, [Yun. eskhatos-logos] (eskatologya) is. nsann ve dnyann sonunu, ahreti anlatmaya alan din bilimleri, eske, [Ar. aker => eske] (eske:) is. Halk; ahali, eskef, [Ar. eskef I] {OsT} is. Eskici; kundurac;

kker. eskefe, [Ar. eskefe] {OsT} is. Kapnn eii; kap basama. eskemli, [Yun. skemni => iskemle] {az} is. -* is kemle. [DS] esken, [Yun. aksoni] {az} is. -* esen. [DS] esker, [Ar. aker] {az} is. Asker. [DS] esketek, -i [eksik+etek] {az} is. Kadn. [DS] eskev, [eski+ev] {az} is. Oturulan oda; oturma odas. [DS] eski1 [eT. es (gei, ak) > es-mek > es-ki ^^-1] sf. , 1. Gemite kalan. {eT} (ayn) [Gabain] [DLT] [EUTS] 2. Uzun sredir varln koruyan. 3. Kullanlm ak tan dolay ypranm; yeni zelliini yitirmi. 4. Bir ite ve meslekte uzun sredir alm; kdemli. 5.

ESK

O lM I K S M ., hlde din kalabilmi kimse. || eski tfek , Herhangi bir ite kdemli ve tecrbeli olan kimse.\\ E ski T rk e, dbl. 1. Orhun, Yenisey Yaztlar ile Gk trk ve Uygur belgelerinde kullanlan Trk dili. 2. Arap asll Trk alfabesi; Osmanlca; eski yaz. || eski sk , {az} Ypranm, eskimi ey>ler; riik ark.|| eski yaz, Arap alfabesinden gelitirilerek on birinci yzyldan on dokuzuncu yzyla kadar kullanlan Trk alfabesi.\\ eskiye to p lam ak , {az} Eskisi gibi olm ak istemek; eskiyi anmak. || eskiye yeniye g erm ek, {eAT} D eeri olmayan bir eyi deerli olarak kabul etmek. eski2, [eski ?] {az} is. 1. Kene. 2. K enelerin tad mikrop yznden koyun ve keilerde grlen bir hastalk; propilozmos. [DS] eskice, [eski-ce 4=~?*l] sf. Biraz eski; ok yeni ol mayan. {eAT} (ayn) eskici, [eski-ci] is. 1. H er trl kullanlm eya alp satan kimse. 2. Ticaretini yapm ak zere kullanlm elbise ve ayakkab satn alan kii. 3. Eski ayakkab tamircisi. eskicilik, [eski-ci-lik] is. Kullanlm eya alp satma ii; eskicinin meslei, eskidm ek, [eski-mek > eski-t-mek] gl. f. [-ir] -* eskitmek. eskilem ek, eski-le-mek] {az} g sz.f. [-r] [-l(i)-yor] Propilozm os hastalna yakalanmak; eskiye tutul mak. [DS] eskilem e, [eski-le--me] is. Eski durum a gelme; eskilik kazanma; eskilem ek eylemi; eskime, eskilem ek, [eski-le--mek] dnl. f. [-ir] Eski du rum a gelmek; eskimek. esk ilik 1 -i [eski-lik] is. 1. Eski olma durumu. 2. , {az} nceki yllardan hi otlatlmam kuru otlar bulunan otlak. [DS] 3. {az} Derilerin kireten karldktan sonra konulduu yer. [DS] eskilik2, -i [eski-lik] {az} is. Kadnn ahlak bak mndan dk olmas. [DS] eskilm ek, [eski-l-mek dUl_l] {OsT} dnl. f. [-r] Eskilemek. eskim e, [eski-me] is. 1. Eski durum a gelme; eskimek eylemi. 2. Kullanm a ya da baka etkenler yznden zam anla deerini kaybetme; ypranma; anma; geersizleme. 3. ekon. Bir iletmede kullanlan malzeme veya makinelerin kullanmaya bal yp ranm a dnda baka etkenler yznden deerini kaybetmesi. eskim ek, [eT. es-kir-mek > es-ki-mek] g sz.f. [-r] 1. Eski durum a gelmek; ypranmak; eski olmak. {eT} (ayn) [EUTS] 2. A narak veya ypranarak grn n ve deerini kaybetmek; yenilii gitmek. 3. Geerliliini kaybetmek; modas gemek; kullan labilir olduu hlde deer yarglarnn deimesi yznden kullanlmaz olmak. 4. Bir ite uzun sre

A yn meslek veya uzmanlk dalma uzun sredir emek vermi; usta. 6. Bir nceki; sabk. 7. Rabet edilmeyen; modas kalkm; geerliliini yitirmi. 8. Gemi kuaklar bilinen; kkl. 9. Uzun sredir devam eden; kkeni uzak gemie dayanan. 10. is. Kullanlm, ypranm olan nesne, eya. 11. is. alay. (Tamlanan olarak) u anda ayn grevi ve debdebeyi srdremeyen; saygnl kalmam. 12. is. (oul olarak) daha nce yaam olan kuaklar. 13. Ykanmak zere karlm amarlar; aput. 14. {az} Bez paras; aput; ocuk ara bezi. 15. {az} amar; i gmlei. [DS] 16. {az} te giyi len frenkgmlei. [DS] 17. {az} Kadnlarn manto yerine giydikleri uzunca bir giysi. [DS'J S 1 eski aza yeni k ak (taam), Turfanda bir ey yenirken sylenir.|| eski beki, {az} 1. A z kullanlm am a r, elbise veya eya. 2. Paavra. || eski b e rk i, 1. (amar iin) kullanlm. 2. Paavra.|| eski biim szck, dbl. ada dil kurallarna aykr olarak eski biimini koruyan szck.|| eski biisk, Eski psk. || E ski a, Yaznn bulunuundan nceki tarih devir. || E ski a m la r b a rd a k oldu. D evir de iti, eski zevklerin, tutumlarn deeri kalmad.\\ eski d efterleri k a rtrm a k , Gemite kalm ve gncelliini yitirm i bir takm olaylar, bir kar umuduyla yeniden gndem e getirmek, hatrlat mak,|| eskiden, Gemi zamanda; ok uzun zaman nce.|| eskiden eski, {OsT} Pek eski.\\ E ski D nya, Afrika, Avrupa ve Asya ktalarnn topuna verilen ad. || eski eserler, Gemi m illet ve topluluklara ait bilim, sanat, edebiyat vb. her trl eser ve bunlarn kalnts; asar- atika. || eski gz ars, Eski sevgi li; ilk sevgili; ilk gz ars. || eski hle getirm e, huk. Belirli bir sre iinde yarglanp karar veril mesi gereken bir davann zam annda yaplamam as yznden yitirilen hakkn geri verilmesi. || eski h a m am eski tas, Bir gelime, yenilenm e beklenen herhangi bir kurum veya dzen iin H ibir dei iklik olmam. " anlamnda kullanlr. || eski h asr, {az} Kulun hastal.\\ eski h a y ra t d a b e rb a t etm ek, Daha iyisini yapacam derken daha kt duruma getirmek; eski yarar da ortadan kaldr m ak.,|| eski kafal, Gnn gelien teknik ve toplum artlarna ayak uyduramayan.\\ eski kafallk, Eski kafal olma durumu.\\ eski kye yeni det, Yadr ganan bir yenilik.\\ eski k u rt, 1. inde ve mesle inde ustalam kimse. 2. B ir iin hileli yanlarn bildii iin kolay aldatlamayan kii. || eskiler, 1. Eski insanlar; bizden nce yaayanlar. 2. Eski eyalar.|| eski m em u r, 1. argo. Yllanm, snfn tekrar ede ede yllarca ayn okula devam eden renci. 2. ok tecrbeli. || eski peki, {az} A z kulla nlm elbise, amar veya eya.|| eski p sk , ok eskimi, ok ypranm .|| eskisi gibi, nceden ol duu, yapld gibi. || eskisi k a d a r, nceden oldu u kadar; nceki lde.\\ eski to p ra k , Yaland

O l H H i l W S A M . 1487
almak veya beklemek. 5. Balangcndan itiba ren ok zaman gemek; kk ok ncelere dayan mak. 6. Yalanmak. Eek, eskimekle tavla ba olmaz. Atasz. E skim o, [M ikmak d. eskamge (i balk yiyenler) ? > Fr. esquimau] is. 1. Kuzey kutbu ve evresinde yaayan halk. 2. Bu halktan olan kimse, eskim si, [eski-msi] sf. Biraz eski olan; eskice; eskiye benzer. eskin, [es-kin] {az} is. 1. Rzgr. 2. Frtna. 3. Rz grn srkledii kar yznden dz gibi grnen ve farkna varlamayan ukurluk. [DS] esk irm ek 1, [eski-r-mek] {eT} gsz. fi [-r] Eskimek. [DLT] [EUTS] [Yknek] eskirm ek2, [es-kir-mek] {az} gl. f i [-ir] Kpei birinin zerine saldrtmak iin kkrtmak. [DS] E skiehir, [eski+ Far. ehr] is. Anadolu blgesin de bir ilimiz. S E sk ieh ir ta, lenm esi kolay olduu iin biblo tr eya yapm nda kullanlan, beyaz ve gzenekli, doal hidratl magnezyum sili kat; lle ta; deniz kp. eskitilm e, [es-ki-t-il-me] is. Eski hle getirilmi ol ma; eskitilmek eylemi, eskitilm ek, [es-ki-t-il-mek] edil. fi. [-ir] Kullanma sonucu eski duruma getirilmek; eskimesine sebep olunmak. eskitilm i, [eski-t-il-mi] sf. 1. ok kullanarak ypra tlm; yeni olm a zellii giderilmi. 2. Yeni olm a sna ramen eski grnm verilm i; eskiye benze tilmi. eskitm e, [es-ki-t-me] is. 1. Eski hle getirme; eskit mek eylemi. 2. sf. (zellikle mobilya iin) ilk ba kta tarih deeri varm izlenimi yaratm ak iin zel ilem ve boyalarla eski grnm verilmi olan. eskitm ek, [es-ki-t-mek] gl. f. [-ir] 1. ok kullana rak yeniliini gidermek; ypratmak. 2. Y alanm as na sebep olmak; gcn, kuvvetini tketmek; ya landrmak; ihtiyarlatmak. 3. nemim, deerini, niteliini yok etmek. 4. mecaz. Eskim eye sebep olacak eitli etm enler etkide bulunm ak (olumsuzu kullanlr). 5. (E iin) ok deitirmek, eskiv, [Fr. esquive] is. Boks m anda rakibin yum ruklarndan vcut hareketleri ile korunmay sala mak. eskiyi, [es-ki-y-i] is. Eskime eylemi veya biimi, eskiz, [Fr. esquisse] is. Bir sanat eseri iin nceden yaplan altrma almalar; taslak, eskort, [t. scorta (klavuzluk etmek) > Fr. escorte] is. 1. Beraber gittii nemli kiileri korum akla grevli silahl birlik; koruma; muhafz takm. 2. dnz. Re fakat muhribi, eskrim , [Al. schirmen / skirmiyan (korumak) > Fr. eserime] is. spor, iki kii arasnda kesici olmayan (drtc), kesici veya delici klla yaplan spor; kl sporu.

ESL

eskrim ci, [eskrim-ci] is. Eskrim yapan sporcu, eskii, [es-mek (esmek) > es-g] {eT} sf. Kalbur; elek. [DLT] eskttre, [es+kre] {az} is. Madenden yaplan kre. [DS] esi, [Ar. eele > esi Jl] {OsT} is. bot. K ara lgn aac. eslaf, [Ar. selef > eslf o J ] (esl:f) {OsT} is. Ge mi kimseler; eskiler; evvelkiler, eslah, [Ar. lih > elah ^Ul] (s kaln sylenir) {OsT} sf. Daha iyi; en iyi; pek ok iyi; en salih. S esla h a k-A llh, {OsT} Allah seni slah etsin! eslal, -li [Ar. esi > esll J^L.1] (esl.T) {OsT} is. bot. K ara lgn aalar, eslas, [Ar. sls > el b l] (esl:s) {OsT} is. te bir paralar; te birler, esleb, [Ar. esleb {Os T} is. 1. Ben. 2. erp; sprnt; moloz, esleen, [esle-mek > esle-gen] sf. Sz dinleyen; uyarlara nem veren; muti, eslek, -i [esle-mek > esle-k] {az} sf. 1. Yumuak bal; sz dinleyen; bakalarnn buyruklarn yeri ne getiren. 2. alkan; gayretli. 3. Atik; evik. [DS] elem , [Ar. slim > elem {OsT} sf. ok salam; en gvenilir. S eslem -i tu ru k , {OsT} Yollarn en gveniliri. esleme, [es-le-me] is. nem verm e ve buyruklar ye rine getirme. eslem ek, [a. es (zek) > es-le-m ek tiUJI] gl. f . [r] [-l(i)-yor] 1. Duymak; iitmek. 2. nem vermek; dikkate almak; aldr etmek. {eAT} {OsT} {az} (ayn) [DS] 3. Uymak; itaat etmek; kabul etmek. {eAT} {OsT} (ayn) 4. {az} Herhangi bir kimseyi, kendisine sezdirmeden gzetlemek. [DS] (sz) eslem ek, {OsT} Sz dinlemek; buyruklara uymak; itaat etmek. eslem em ek, [esle-me-mek / dUJu.1] {eAT} {OsT} {az} gl. olmsz. f. [-mez] 1. Dinlememek; aldr etmemek; kulak asmamak. 2. Hatrlamamak. 3. ekinmemek; ihtiraz etmemek. [DS] eslen, [es-le-n ?] {az} is. 1. ukur. 2. Kk sel yata. [DS] eslenc, [Far. eslenc I] {OsT} is. bot. Ulama yonca; {OsT} edil. yerde srnerek alan yonca, eslenm em ek, [esle-n-me-mek olmsz. f. [-z] K ulak aslmamak; nem verilmemek, eslenti, [es-le-nti] {az} is. K k vadi. [DS] esli, [es-li] {az} sf. Karakter sahibi. [DS] esliha, [Ar. silh > esliha UJu*l] (esliha:) {OsT} is.

ESL

T M I R S O M
savurmak. 5. {az} Kamak; svmak. [DS] 6. {az} Bir eye kzarak bulunulan ortamdan hzla kmak. [DS] 7. {az} Yrei kalkmak. [DS] 8. {az} Tahl savurarak temizlemek. [DS] <3 ese balamak, Esm ee balamak.]] eser ama yamaz, 1. Barp armasna ramen ktlk yapmaz. 2. ok vaatte bulunur ama yerine getirmez.\\ esip sa vurmak, I. (Rzgr iin) iddetli esmek; yerde bulunan eyleri havaya kaldrmak. 2. (Kii iin) rastgele konumak; palavra atmak; dncesizce barp armak, {az} (ayn)|| esip yortmak, {az} 1. Serserilik, haylazlk yapmak. 2. Srtklk yapm ak.|| esm ek savurm ak, {eAT} (Kii iin) rastgele konumak; palavra atmak; atp tutmak.]] esp gelmek, {eAT} H zla gelmek.]] esp savur mak, {eAT) (Kii iin) rastgele konumak; palavra atmak; atp tutmak. esm ek2, [es-mek] {eT} gl. fi. [-er] 1. Uzatmak; ger mek. [DLT] 2. K alburlayarak savurup temizlemek. [DLT] 3. {az} gsz. fi. Esnemek; yaylanmak. [DS] esm ek3, [eksi-l-mek > esi-mek > es-mek ?] {az} gl. fi. [-ir] Bir eyi eksiltmek; azaltmak. esmek4, [? esmek] {az} is. Davar ve ko katm za man; kasm ay. [DS] esm en, [Far. sumn => esmen] {az} is. Gkyz; gk. esmer, [Ar. sum ret (koyuluk) > esm er _ ^ l] {OsT} sf. 1. (nsan teni ve salar iin) koyu buday renginde olan; siyaha alan. 2. Kahverenginin ar bast bir koyulukta olan. 3. is. Teni ve salar koyu buday renginde olan insan. 4. Kahverengimsi koyu kuru ni donu olan sr. S esmer amber, Kaalotun ba rsaklarndan karlan ve koku sanayiinde kulla nlan amber. || esmer kf, biy. Organik maddeler zerinde yaayan ve asalak yaam a da uyabilen, arlara yerletiinde ldrc olabilen basit bir rkl mantar, (M ucor m ucedo).|| esmer kfler, biy. A salak yaam a uyabilen trleri de ieren su yosunum su m antarlar takm, (Zygomycetales).]] esmer su yosunlar, bot. ou denizlerde yetien, niastasz, deniz iyodunu zel hcrelerde iyodr olarak biriktiren ve bu iyodrn oksitlenmesi ile enerji salayan, klorofilin yeili esmer bir boya maddesi ile gizlenm i on bir tr bulunan su yosu nu snf, (Phaeophyceae).]] esm erl-levn, {OsT} Kara yaz. esmerce, [esm erce] s f Esmere yakn; biraz esmer; esmerimsi. esm ercene, [esmer-cene] {az} sf. Esmerimsi, esm erimsi, [esmer-imsi] s f Buday rengine yakn olan; esmere benzer; biraz esmer; esmerce, esm erlem e, [esmer-le--me] is. Esmer bir durum alma. esm erlem ek, [esmer-le--mek] d n l .f [-ir] Esmer bir durum almak; esm er olmak.

1488

Silahlar, fi1 eslih-y atka, {OsT} Eski silahlar.\\ eslihS-y criha, {OsT} Yaralayc silahlar.\\ eslihy cedde, {OsT} Yeni silahlar.\\ eslih-y hafife, {OsT} H a fif s ilahlar.\\ eslih-y nriye, {OsT} Ateli silahlar,|| eslih-yi sakle, {OsT} A r silahlar. eslinmek, [es-mek (uzamak, ge-mek) > es-(i)l-inmek / aslm-mak] {eT} edil. f. [-r] B ir ey bir yere veya baka bir eye taklmak. [DLT] esm a1 [? esma] {az} is. Byk kazan. [DS] , esma2, [Ar. ism > esm a * U^l] (esma:) {OsT} is. Ad lar; isimler. S esma algn, {az} Sersem; aptal.\\ esm ekmek, {OsT} A lla h n adn anarak tespih ekmek.|| esm -y adat, {OsT} Say sfatlar; say adlar.|| esm -y (erife) hsn, {OsT} A lla h n en gzel adlar.\\ esm -y mbheme, {OsT} Belirsizlik sfatlar. || esmay stne sratmak, Belaya bu lamak. esma3, -a [Ar. sem > esm ' ^lol] (esma:) {OsT} is. 1. Kulaklar. 2. Kulak iitmeleri, esmah, [Ar. esmah ^-L -l] {OsT} sf. Pek cmert; en eli ak. esmak, [Ar. semek (balk) > esmk -dU-l] (esma:k) {OsT} is. Balklar, fi1 esm k- azmiye, {OsT} zool. Kem ikli balklar.\\ esm k- m erhl-misbh- ksm, {OsT} zool. Yumuak yzgeliler. esman, [Ar. semen (deer) > esmn o^l] (esma:n) {OsT} is. Alclarn satcya dedikleri mal bedelle ri; bedeller; deerler. S esmn- hsla, {OsT} Elde edilen gelirlerin toplam deerleri. esm ar1 [Ar. semer (yemi) > esmr j l] (esma:r) , {OsT} is. Yemiler; meyveler, fi1 esmr- bnyehz, {OsT} Vcuda canllk veren meyveler. || esmr ecr, {OsT} Aalarnyem ileri.\\ esmr- gayr-i mnferice, {OsT} bot. Almaz yemi. || esmr- gngn, {OsT} eit eit meyveler. esmar2, [Ar. sim er > esm ar sallar; kssalar; hikyeler. esmar3, [Ar. esm r jU (esma.r) {OsT} is. bot. l] M ersin aac. esm e1 [es (gemek; akmak) es-mek > esme] is. 1. , Havann yer deitirmesi durumu; rzgr akm; hava akm. 2. {az} Tandrn stne rtlen yor gan. [DS] esme2, [Ar. esm 5] {az} is. Nefes; dua. [DS] esmed, [Ar. esm ed -l] {OsT} is. Kaba tutya; srme ta; antimon. esmek1 [es (gemek; akmak) > es-mek] gsz. fi [-er] , 1. (Rzgr iin; hava) bir yne doru akmak. {eT} (ayn) 2. mecaz. nceden dnlmemi, o an akla geliveren bir eyi yapmak. 3. Beklenemeyen bir durum ortaya kmak. 4. {eT} gl. fi. Kalburlayarak I] {OsT} is. Gece m a

O ie H E M .1 4 8 9

ESN

esmerletirme, [esmer-le--tir-me] is. Esmer duruma getirme. esmerletirmek, [esmer-le--tir-mek] g l.f. [-ir] Es mer duruma getirmek; esmerlik kazandrmak, esmerlik, -i [esmer-lik] is. Esmer olm a durumu; es mer olann nitelii, esna', [Ar. iny > esna cLi'l] (esna:) {OsT} is. Bir iin, bir hareketin yapld, bir olayn gerekletii veya bir durumun srd zaman; an; ara; aralk; sra; vakit. S esn-y harb, {OsT} Sava am.\\ esn-y ikm et, {OsT} B ir yerde oturulduu zaman.\\ esn-y mzkere, {OsT} B ir konunun tartld, grld an.\\ esn-y rh, {OsT} Yolda iken; yrrken.\\ esn-y tesdm, {OsT} as. Vuruma iinin yapld an; arpma zamannda. esna2, -a [Ar. esna' -1] {OsT} sf. (Nesne iin) yk sek; blent. esnaf, [Ar. m f > enf (esna:f) {OsT} is. 1. Snflar; eitli cinsler; kategoriler. 2. Paradan ok kendi i gcn kullanarak kk ticaret ve el za naatlar ile geimini salayan kim selere verilen genel ad. 3. argo. Bir iin veya meslein incelikle rini bilen ve bu bilgisini kendi kan dorultusunda deerlendiren kii. 4. argo. Para karlnda erkek lerle cinsel ilikiye giren, kt yola dm kadm; fahie. 5. argo. Kadm ticaretinde arabuluculuk eden erkek. 6. argo. Hileli oyun oynayan kumar baz. 7. argo. B ir m eslein en dk snf. 3 esnaf az, Satclarn mteri ekm ek veya maln be endirmek iin kullandklar sylem .|| esnaf onda la (balamak) kesmek, Esnaftan hara almak.\\ esnaf loncas, {OsT} tar. im paratorluk dneminde esnaf iin kurulmu dayanma ve sendika tekila t. || esnaf eyhi, {OsT} tar. Esnafla devletin arasn daki ilikileri dzenleyen, esnafn ikyetlerim in celeyen grevli. || esnaf yiitba, {OsT} tar. Esnafn zanaat ve ustaln denetleyen, rak veya kalfala rn mstakil i kurabilmeleri iin izin veren kimse. esnafa, [esnaf-a] zf. E snaf gibi; esnafa yakr biimde; esnafa zg, esnaflk, - [esnaf-hk] is. 1. Esnafn ii ve meslei. 2. E snaf olm a durumu. 3. Esnafa zg davran,

{OsT} anat. Yirmi ya dii; akl dii. || esnn- kata, {OsT} K esici diler. || esnn- nbiye, {OsT} anat. Kk az dileri. esnek1 -i [es-mek (uzamak) > es-(i)n-e-mek > esne, k] sf. 1. Basma veya ekme sonucunda bozulan eklini tekrar alabilen; uzayp ksalabilen; elastik; lastikli. 2. Kolaylkla eilip bklebilen. 3. Kesin lii olmamakla birlikte uzlamaya yatkn grnen; gr ve tutumlarnda diretken grnmeyen. 4. m e caz. Anlam istenilen yne ekilebilen. 5. {az} Yakn; uysal. [DS] 6. {az} Delimsek; delimen. [DS] S esnek arz, eko. Fiyatlarda grlen artm a y a karlk arzn daha byk oranda artmas.\\ es nek kur, Parann deerinin arz ve talep durumuna gre tespitini esas alan sistem.|| esnek limit, fz. Esnem e smr.\\ esnek savunma, as. stnl kaybetmem ek iin dzenli ve planl ekilde yaplan ekilme hareketi.\\ esnek talep, tic. Fiyatta meyda na gelen deiiklie karlk talepte daha byk oranda meydana gelen deiiklik. esnek2, -i [esne-k ? JJU is. 1. Hayvanlarn azna u-l]

balanan bir tr gem veya burunlarna taklan hal ka. 2. {OsT} {az} Anasn emmesin diye olak vb. yavrunun azna balanan aa; burunsalk. 3. {az} Isrmamas iin hayvanlarn burunlarna tak lan demir halka. [DS] 4. {az} Otlamamalar iin hayvanlarn azlarna geirilen torba, sepet, file vb. ey. [DS] 5. {az} Develer greirken azlarna geirilen ipten yaplma torba. [DS] 6. {az} A zgn develerin azlarna taklan kay ya da demir ara. [DS] 7. {az} N allanrken huysuzlanan atlarn b u runlarnn kstrld bir tr aa maa; burundu ruk. [DS] 8. {az} H asta hayvann boazna bak m akta kullanlan drt paral m erdivene benzer ara. [DS] esnek3, -i [esne-k] {az} is. 1. Ba ve iaret parm ak larnn almas ile iki parm ak ucu arasnda kalan uzunluk. 2. Aralk. [DS] esnek4, -i [esne-k] {az} is. Pehlivanlarn ene altndan parmaklar ile birbirlerini boarcasna yap tklar oyun. [DS] esnek5, -i esne-k] {az} is. Dalarn sulak yerlerin de olan otluk yer. [DS] esnah, [Ar. sinh> esnh ^ U J ] (esna:h) {OsT} is. Asl- esnek6, -i [esne-k] {az} is. H asta hayvann kam nn hzl hzl inip kalkmas. [DS] lar; kkler, fi1 esnh- rieviye, anat. A kcier petek esnekleme, [esnek-le--me] is. Esnek duruma gel leri. mek eylemi. esnam, [Ar. anem > enm (esna:m) {OsT} is. esneklem ek, [esnek > esnek-le--mek] dnl.f. [-ir] 1. Putlar. 2. Hristiyanlarn kutsal saydklar heykel Esnek duruma gelmek; esneklik kazanmak, ve resimler. S1 esnm -perestn, {OsT} Puta tapan esnekletirm e, [esnek-le--tir-me] is. Esnek hle lar. getirme; esnekletirme eylemi, esnan, [Ar. sinn (ya; di) > esnan ob ] (esna:n) esnekletirmek, [esnek-le--tir-mek] gl. f. [-i] 1 {OsT} is. 1. Diler. 2. Yalar. 3. rk aa kkleri. Esnek hle getirmek; esnemesini salamak; esnek 4. Askerlik andakilerin ya gruplar. S esnn- lik vermek askeriyye, {OsT} K ura seneleri.\\ esnn- hlm, esneklik, -i [esnek-lik] is. 1. Arlk veya kuvvetin

ESN

0IB1I1CESM

1490

hacimce deiiklie uratt cisimlerin bu arlk veya kuvvet ortadan kalktktan sonra eski hllerine dnme durumlar; esnek olm a durumu; esnek ey lerin tad nitelik; elastikiyet; elastikilik; elastik lik. 2. B ir eyin deiik yorum ve uygulamalara tabi tutulabilme zellii. 3. Kesinlii olmayan; ola bilirlii kadar olamazl da bulunan. 4. eko. Eko nom ik bir olayn d ve i etkenlere uyabilme nite lii. S esneklik ler, fiz. Bir cisimde meydana gelen esneme durumundaki deiiklikleri len alet; elastimetre.\\ esneklik lm , B ir cismin esnekliini lme ii; elastimetri. esneksiz, [es-ne-k (gem) + -siz] {az} sf. mecaz. 1. A z bozuk; kfrbaz. 2. Saygsz. [DS] esneksizlik, -i [es-ne-k-siz-lik] is. 1. Esnek olmama durumu. 2. Tam esnek olmayan bir cismin kendisi ne uygulanan kuvvetlerin ortadan kalkmas ile n ceki boyutlarm almamas durumu, esnem e, [esne-me] is. 1. Genileme, uzam a durumu; esnemek eylemi. 2. Uykusuzluk nedeni ile az ge nie aarak derin bir nefes alma eylemi, esnem ek, [eT. es (geme; akma; uzama) > es-mek (uzamak) > es-(i)n-e-mek] gsz. f i [-r] [-n(i)-yor] 1. {eT} H afif hafif esmek. 2. (Cisim iin) kuvvet etkisi ile hacim ve biim deiikliine uramak. 3. (Ayakkab, elbise vb. iin) genilemek, bollamak. 4 (nsan iin) uykusuzluk, yorgunluk ve can skn ts gibi durum larda az genie aarak iine bol m iktarda hava ekmek ve geri vermek. {eT} (aym) [DLT] [ETY] esnem ek, [esne-mek > esne--mek] ite, fi. [-ir] Birlikte esnemek, esnetm e, [esne-t-me] is. Esnemesini salama; esnet m ek eylemi. esn etm ek 1, [esne-mek > esne-t-melc] g l . f [-ir] [eT. -iir] Esnemesini salamak; esnemesine yol amak. {eT} (aym) [DLT] esnetm ek2, [es-mek > es(i)n-e-t-ket] {eT} g l.f. [-r] Estirmek. esneyi, [esne-mek > esne-y-i] is. Esneme durumu veya biimi. esnim ek, [es-(i)n-i-mek] (e:snimek) {eT} g t fi [-r] Hatrlamak; anmak. esniye, [Ar. sena >esnye 4*^1] (esni.ye) {OsT} is. Bir kim senin ya da nesnenin gzelliini, iyiliini sy lemeler; vgler; sitayiler; methetmeler. 0 esniye-i senye, {OsT} Padiah vmeler. espadril, [sp. esparto (hasr otu) > Fr. espadrille] is. Tabam hasr otu, st keten plaj terlii, espas, [Fr. espace] is. 1. Aralk. 2. matb. Harfleri, kelimeleri birbirinden ayrmak iin kullanlan ksa maden ubuk. 3. Dizili kelime, satr veya stunlar arasnda braklan boluk; aralk, espaslam ak, [espas-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor]

matb. Dizgide kelim eler veya harfler arasnda bo luk brakmak, espasl, [espas-l] sf. Aralkl. 0 espasl dizgi; Harf ler, kelim eler veya satrlar arasnda boluk brak larak yaplan dizgi. E sp e ra n to , [sp. esperi (mitlenmek) > esperanto (mit eden)] (esperanto) is. srail asll Rus hekimi Lejzer Zam enhof tarafndan 2 Temmuz 1887de 6 ortaya atlan ve on alt kurala dayanan uluslararas yapma dil. esperi, [Lat. accipiter] is. Yrtc kularn en hzl uan olan kk doan; delice doan, Falco subbuteo. espine, [Srp, spina] {OsT} is. F tkac; tka, espit, -di [Yun. psida] {az} is. 1. A raba tekerlei nin emberini m eydana getiren aa paralarndan her biri. 2. A raba tekerleinin parmaklklar. [DS] espiyon, [t. spione > Fr. espion] is. Casus; ispiyon, espiyonaj, [Fr. espionage] is. Casusluk; ispiyoncu luk. espressivo, [t. esperssivo] sf. mz. 1. Duygulan aka ortaya koyabilecek biimde; duygulu. 2. Bes tecinin ve yorum cunun duygularn ok iyi yanstabilen; iten. espresso, [t. espresso] is. ok ince ekilmi kahve den su buhar geirerek yaplan sert bir kahve; tal yan kahvesi. esp ri, [Lat. spiritus (soluk, nefes) > Fr. esprit] is. 1. Elendiren, gldren, dndren; ince anlaml. 2. akal sz. 3. Resim, yaz, sz ve davranlardaki ince anlam; nkte. S esp ri y ap m ak , akal fa k a t insan dndren sz sylemek; nkte yapmak. esr, [Ar. esr ^.1] {OsT} is. -* esir3, e sra, - a [Ar. seric > esr jV -l] (esra;) {OsT} sf. Da ha abuk; en abuk; pek abuk; en hzl, esral, [? esral] {az} sf. 1. arpk. 2. Sapk. 3. Akl kt. [DS] e s r a r 1 [Ar. srr > esrar , (esra.r) {OsT} is. 1. B akalarnca bilinm eyen veya kim seye sylenme yen zel eyler; srlar; gizler; gizemler. 2. Bilinme yen gizli eyler; akln ermeyecei eyler. S e sr ral d , {OsT} Esrarl.|| e sr r- d e r n , {OsT} B ir kii nin bakalarndan gizli tuttuu eyler.\\ e sr r- elest, {OsT} Yaradl gnnn srlar. || e sr r- h a fiye, {OsT} Gizli tutulan srlar.|| e sr r- h sn n, {OsT} Gzelliin srlar.|| e s r r k u m k u m as (kutu su, kp), {OsT} Kim olduu, ne yapt, nelere sa hip olduu aka belli olmayan; gizlisi sakls olan. || e s ra r p erd esi, {OsT} Bir eyin aslnn anla lm asna engel olan ey. e s r a r2, [Ar. srr > esrr _>lj*l] {OsT} is. Erkek Hint ke nevirinin yapraklarndan karlan ve kullanld yere gre uyuturucu, sarho edici ve uyarc etkili,

H M

S M . 1491

EST

tpta kullanm yasak, kennabin ad verilen bir alkoloit; mskirat. S e s ra r ekm ek, Esrar imek. || esrar kaba, Esrar imekte kullanlan nargile.|| esrar sigaras, ik i sigarann ttnlerini bir araya getirip arasna esrar konularak iilen sigara. || es ra r tekkesi, Kalabalk bir grup hlinde esrar ii len gizli yer. esrarc, [esrar-c] is. 1. Esrar yapp satan kimse. 2. Esrar ien kimse,
e s ra r e n g iz ,

esriklik, -i [esrik-lik dUS^I] is. Esrik olm a hli; esrik olann nitelii; sarholuk. {eAT} {OsT} (ayn) esrilem ek, [esri-le-mek] (esri:le:mek) {eT} gl. f. [-r] Naklamak; sslemek. [ D L T ] esrim e, [esri-me] is. Kendinden geme, akln kulla namama; esrimek eylemi, esrim ek , [eT. esr-mek > esri-mek dlo^l] {eAT} {OsT} gsz. f. [-r] 1. Herhangi bir sebeple kendin den gemek; mest olmak. 2. Sarho olmak. 3. C o ku yznden kendini kaybetmek; vecde gelmek. 4. ok kzmak; hiddetlenmek, esrin g , [esri > esri-n] (esrif:) {eT} sf. Alaca; renkli; alaca bulaca. [ E [Gabain] T U S ] esritgen, [esr-mek > esir-t-gen > esrit-gen j&'_r'] {eAT} sf. Sarho edici; mskir. esritici, [esri-t-ici] sf. 1. Sarho edici. 2. M est eden, esritm e, [esri-t-me] is. Kendinden gemesine neden olma; esritmek eylemi,

[Ar. esrar + Far. engz j i \ _,l^1 ] (esra:-

rengi:z) {OsT} sf. Kimsenin bilmedii, aklanma yan, gizli ynleri olan; ne olduu bilinemeyen; gi zemli; gizli; sr dolu, e s r a r e n g iz lik , - i [esrarengiz-lik] (esrarengizlik) is. Esrarl olma durumu; gizemlilik; srllk. esrarke, [Ar. esrar + Far. ke (eken) jl ^ l] (es

rarke) {OsT} is. Esrar imeyi alkanlk hline getirmi; esrar mptelas; esrar bamls, esrarkelik, [esrarke-lik] is. Esrar bamls olma esritm ek , [esi-t-mek > esri-t-mek dlS^I] {eAT} {OsT} durumu; esrar bam lsnn nitelii, gl. f. [-r] 1. Kendinden gemesine neden olmak; esrarl, [esrar-l] sf. 1. Gizli ynleri bulunan. 2. A n sarho etmek; m est etmek. 2. Esrimesini salamak; lalmas, bilinmesi, tannmas mmkn olmayan. sarho etmek; m est etmek. 3. Srlarla dolu. 4. ine esrar ad verilen uyuturu e s r k 1 [eT. esr-mek (imek, sarho olmak) > , cu katlm olan; iinde esrar bulunan. es()r-k {eT} {eAT} sf. 1. Sarho 2. is. Sar esre1 [Ar. kesre > esre o 1 {OsT} is. Arap alfabe , ^] holuk. [ D L [Gabain] ] T [ E U sinde yazlmayan ve " i seslerini karlayan ie sr k 2, - [es-mek > es-r-k ?] {az} sf. 1. (Hayvan aret; kesre. iin) ok koan. 2. (Dii deve iin) erkek isteyen. esre2, [Ar. esre y] {OsT} is. ok eskilerden beri sy [ D S ] lenegelen haber ya da bilgilerin sonucu, esrek, -i [eT. esrk] {az} sf. 1. Sarho. 2. Deli.
[ D S ]

e sr k i k , - [esr-k-lk d i K ^ I ] {eAT} is. -* esrik lik. esr tm ek , [esir-t-mek > esr-t-mek gl. fi [-ir] -* esritmek. essah, -h h [Ar. shhat > sahih > eahh ^>1] {OsT} sf. ok doru; en gerek; en doru, es-sala, [Ar. e -al %^)l] (e'ssal:) {OsT} nl. 1. Kendine gvenen ortaya ksn! 2. Nam aza davet sz. es-selam , [Ar. e s-selm (e ssel:m) {OsT} nl. Selamlar; selam olsun. anlam nda selamla ma sz. essi, [eksi > essi] (e:ssi) {az} sf. Eksi. [ D S ] essim ek, [eski-mek > essi-mek] (e:ssimek) {az} gsz. f i [-ir] Eskimek. [ D S ] essiz, [esz / essiz / sz / ssz / isiz] {eT} nl. A cnm a ifadesi; yazk; vah vah. [ D L T ] [ est, [est] (e: s t) {az} nl. At kovalam a nlemi; hst.
[ D S ]

esreli, [esre-li] sf. (Yaz) esre iareti ile harekelenmi olan. esrem, [Ar. esrem f {OsT} sf. (Kii iin) dileri dklm; dileri krk, esremek, [eT. esrk > esr-mek] {az} g sz.f. [-r] [r(i)-yor] 1. Sarho olmak. 2. Delirmek. esri1 [es-ri / asr ] (esri:) {eT} sf. 1. Alacal; iki renk , li; tekir; kaplan rengi. [ETY] [DLT] 2. is. Kaplan. 3. Bir hastalk (alaca hastal ?). [EUTS] esri2, [es-r-k > esri-k > esri] sf. 1. Sarho. 2. Akln yitirmi. 3. ok kzgn; fkeli, csridici, [esrit-mek > esri(t)-ici ho eden; sekir veren. esrik1 -i [esr-mek > esr-k > esri-k i)^-1] sf. 1. , {eAT} {OsT} Sarho; {az} (ayn), (1935 yem den). 2. Akim yitirmi; meczup; deli. {eAT} {OsT} (ayn) 3. ok kzgn; fkeli. {eAT} {OsT} (ayn) 4. Azgn, edepsiz. 5. {az} Delimsirek; delimen. 6. is. K k remi deve. esrik", -i [es-mek > es-ri-k ?] {az} is. Ekinlerin ok byyerek dik duramaz hle gelmesi. [DS] leAT} sf. Sar

{eAT}

esta, - a [Ar. sat > estac a-.l] {OsT} sf. (nsan, hay van vb. iin) uzun boylu, estabe, [Ar. estabe 4ja~,l] {OsT} is. stp; temizlikte kullanlan iplik veya keten tarants.

EST

ir a iiits M . estet, [Fr. esthte] is. Gzeli salt bir deer olarak tem el alan ve seven kimse, estetik, -i [Fr. esthtique] sf. 1. Gzellik duygusu ile ilgili olan. 2. Paralar arasnda hoa giden bir uyum bulunan ve insana gzel hissi veren. 3. is. Doadaki veya sanat eserlerindeki gzellii ve g zeli inceleyen bilim; bediiyat. 4. Gzeli ve gzelli i deerlendirme biimi ve bunlarla ilgili deer yarglarnn tm. S .fel. nsana gzel hissini veren eyin ne olduunu anlam aya alan kuram. S es tetik cerrahi, nsan vcudunda irkin grnen y e r leri dzeltmeye ynelik cerrahi ilem. estetiki, [estetik-i] sf. 1. Gzel ve gzellik konular ile ilgilenen. 2. is. Sanat gzel ve gzellik d un surlardan arndrarak Sanat, sanat iindir. gr n benim seyen kii, estetikilik, -i [estetik-i-lik] is. ed. Sanat gzel ve gzellik d unsurlardan arndrp salt duyarlk ola rak ele alan ve Sanat, sanat iindir. grn savunan akm; estetizm. estetizm, [Fr. esthtisme] is. ed. Sanat gzel ve g zellik d unsurlardan arndrarak Sanat, sanat iindir. grn savunan ve ilkel biimlerine g trm ek amacm gden A nglosakson kaynakl akm; estetikilik. estimare, [t. estimare] is. Cumhuriyet ncesi d nemde f, varil gibi eylerin arln lme ve tartm a ii. S estimare memuru, tar. Dyun- umumiye tekilatnda grev alan ve ikilerden al nan vergileri toplayan memurlar. estimatr, [Fr. estimateur] is. Cumhuriyet ncesi d nem de Trk gmrklerine gelen m allarn fiyatlarn tespit eden grevliler. estine, [Far. estine <u~*l] ( e s tim ) {OsT} is. Yumurta; beyza. estirikli, [es-tir-mek > estir-ik-li] {az} sf. Kafadan atlak; serseri; deli. [DS] estirilme, [es-tir-il-me] is. Esme iinin yaptrlmas; estirilm ek eylemi, estirilmek, [es-tir-il-mek] e d il.fi [-ir] Esme ii yap trlmak. estirme, [es-mek > es-tir-me] is. Esmesini salama; estirm ek eylemi. estirm ek1 [es-mek > es-tir-mek] gl. fi. [-ir] 1. Es , mesini salamak. 2. Esmesine yol amak. 3. Duy gularna yenilerek toplanty terk etmek. 4. {az} Havalandrmak. [DS] 5. {az} Szle szle yr mek. [DS] S estire estire, 1. (Yrmek iin) sallana sallana; szle szle. 2. ( yapm ak iin) hzl hzl. estirmek2, [es-tir-mek] gsz. fi. [-ir] 1. Duygularna yenilip aklna eseni yapmak. 2. A klna geldii gibi konumak. 3. A cele karar vermek. 4. Delirmek. estirm ek5 [estir-mek] gl. f. [-ir] ster istemez ver , mek.

estafurullah, [Ar. estafrullah dJIyJ] (e s tafirulla:h) {OsT} nl. 1. A llahtan ba dilerim. 2. Biri tarafndan vlme karlnda "Rica ederim! anlamnda sylenen bir sayg ve alakgnlllk sz. 3. Edilen teekkre karlk Bir ey deil! anlam nda verilen karlk. 4. Kendine olumsuz bir nitelik yaktrana i de yle d eil!" anlamnda H itiraz sz. estam p, [t. stampa > Fr. estampe] is. M etal, ta veya muam ba zerine kazm a usulyle baslan resim, estampaj, [Fr. estampage] is. Oyma ve kazm a usu lyle resim oaltma ii. estamplam a, [estamp-la-ma] is. Ahap veya ta ze rine yaplm resim veya desenleri kt zerine kopyalam a ii. estamplam ak, [estamp-la-mak] g l.f. [-r] [-l()-yor] Ahap veya ta zerine yaplm resim veya desen leri kt zerine kopyalamak, estan, [Far. estn / estne (esta:n) {OsT} is. Uyuyup dinlenilecek yer; istirahat mahalli. estar1 [Ar. sitr > estr jU -l] (esta:r) {OsT} is. rt , ler; perdeler; stur. estar2, [Ar. atr > etr jb ^ l] (esta:r, s kaim syle nir) {OsT} is. Yaz dizileri; yaz satrlar; stur. estarek, -i [Far. etrek (esta:rek) {OsT} is. Kara gnlk aacnn zamk, este, [? este] {az} is. Toprak evlerin st; dam. [DS] esteh, [Far. esteh a-I] {Os T} is. 1. ekirdek. 2. K e mik. estek1 -i [es-te-mek (aramak; uzatmak) > es-te-k ?] , is. 1. A slsz sz. 2. nemsiz eyler; te beri; u bu. S estek kstek, {az} teberi. [DS]|| estek (et mek) kstek etmek, B ir ii yapm am ak iin bahane uydurmak; kandrmak. estek2, -i [este-k] {az} is. 1. At gemi. 2. Elbise. [DS] estemek, [iste-mek / este-mek / izde-mek] {eT} gl. fi. [-r] 1. zlemek. 2. Aramak. 3. stemek; arzu etmek. [EUTS] [Gabain] estepeta, [? estepeta] nl. Cin, peri vb. kt ruhlar kovm ak ya da zararsz hle getirmek iin sylenen sz. ester1 [Alm. essig (sirke) + ather (eter) > Fr. ester] , is. kim. Oksitli asitlerle alkollerin bir molekl su aa kararak verdikleri birleik madde. ester2, [Far. ester >-1] {OsT} is. Katr. S1 ester-svr, {OsT} Katra binen. esterlem e, [ester-le--me] is. Oksijenli asitlerle al kollerin birleerek ester oluturmalar, esterven, [Far. ester-ven jju.1] {OsT} is. ocuk do uramayan kadn; ksr kadn.

l f f i l l T l P M

l i 4 9 3 _______________________________________________

____________________________________________E

estomp, [Fr. estompe] is. Karakalem, fizen veya pastel resimlerde izgileri datmakta kullanlan deri veya kttan kt ulu rulo, estup, [Sansk. stupa] {eT'} is. Azizin lmnden son ra eyasnn sakland oda veya sandk. [EUTS]
[Gabain]
e s t r m e k 1,

kard sesler. || esvt- hazn, {OsT} Dokunakl, hznl sesler. esved, [Ar. sevd > esved ij*.l] {OsT} sf. 1. Daha si yah. 2. En siyah. 3. Rengi kara olan, fi1 esvedlkalp, {OsT} tasvf. Kalbin ortasnda bulunduu sy lenen kara nokta; sveyda. esvedeyn, [Ar. esved-eyn ji J j - l] {OsT} is. ki siyah hayvan; akrep ve ylan, esvef, [Ar. esvef lj~.I] {OsT} sf. ok abuk kederle nen; abuk esef eden; hemencecik zlen; yufka yrekli. esvide, [Ar. sevd > esvide o ^ l ] {OsT} is. 1. Siyah lklar; karalar. 2. Karaltlar. 3. ok mal. esyaf, [Ar. seyf > esyf -L1 (esya:f) {OsT} is. ] Kllar; syuf. esyah, [Ar. seyh > esyh j-L-l] (esya:h) {OsT} is. 1. Akarsular. 2. izgili elbiseler; syuh. eyan, [Ar. esyn OL-'] {OsT} sf. (Kii iin) zntl; kederli; hznl. e1 [eT. e / e jl] is. 1. Birey veya nesne olarak ayr , olmakla birlikte biim, durum, nitelik, l vb. bakmlardan birbirinin ayns veya ayrt edilemeye cek kadar benzer olanlardan her biri; benzer; nazir; erik, {eAT} {OsT} (ayn) [Kamus] 2. Birlikte ve bir arada bulunan, bir ift oluturan eylerden her biri. 3. Evli iftlerden her biri; kar kocadan birinin b rne gre durumu; hayat arkada; zev ve zevce. {eT} {eAT} {OsT} (ayn) [ETY] [Gabain] 4. Bir yuva veya ortamda birlikte yaayan dii ve erkek hay vanlardan her biri. 5. kierli gruplardan olumu oyunda beraber olan iki kiiden birinin brne gre durumu. 6. Arkada; dost; yolda. {eT} {eAT} {OsT} {az} (ayn) [DLT] [EUTS] [ETY] [Yknek] [KPy.] 7. Etene; son. 8. {az} Kuma; ortak. [DS] 9. {az} Birbirine dman kimseler. [DS] 10. sf. Denk; eit. 11. Birbirine ok benzeyen ve birbirinin ayns olan. S e al, mat. Alar birbirine eit olan; eit alar bulunan. || e al dorular, mat. B ir genin bir kesinden geerek bu kedeki aortay ile eit a yapan dorular. || e al kiri, mat. B ir genin herhangi bir aortayna gre sim etrik olan iki dorudan birinin ke ile d em ber arasnda, kalan paras.\\ e al gen, mat. Karlkl alar birbirine eit olan genler.\\ e adl, dbl. Yazllar ve sylenileri (gsterenleri) ayn, anlamlar (gsterilenleri) ayr olan (kelime); e sesli; seste; homonim.\\ e adllk, dbl. Kelim e lerde yazl ve syleni bakmndan ayn olma du rumu; e seslilik; sestelik.\\ e anlam, dbl. Farkl kelime olmalarna ramen ayn veya yakn anlam verme durumu.\\ e anlaml, dbl. (Kelime iin) an lamlar birbirinin ayn veya yakn olan; anlamda;

[es-tr-mek] {eTf gl. f. [-Tr] Elettirmek.

[DLT]
e s t rm e k 2,

[es-tr-mek] {eTj gl. f. [-r] Uzattrmak; ektirmek; gerdirmek. [DLT] e s t rm e k 3, es-tr-mek] {az} gl. f. [-r] Ykselt mek; yceltmek; bytmek. [DS] esuf, [Ar. esf l j J ] (esu:j) {OsT} sf. Pek abuk eseflenen, kederlenen; yrei yufka, esum, [Ar. esm p t] (esu:m) {OsT} sf. (Kii iin)
e s rm e k ,

ok yalanc; ok gnahkr, [es-r-mek] {eTj gsz. f. [-] Sarho ol mak; kendinden gemek. [Gabain] [EUTS] e s rtm e k , [esr-t-mek] {eT} gl. f. [-r] Sarho et mek. [DLT] e s r k , - [esr-k] {az} sf. 1. Kzgn; fkeli; si nirli. 2. (Kii iin) cin, peri arpm. 3. Sara hasta lkl. [DS] esva, -a [Ar. c > ev (esva:, s kaln syle nir) {OsT} is. 1. ukur yerler. 2. lekler. 3. arap kadehleri. esvab, [Ar. sevb > esvb v ly '] (esva:b) {OsT} is. -* esvap. esvaf, [Ar. f > evf J>l_^l] (esva:f s kaln syle nir) {OsT} is. Koyun ynleri; sof. esvak, [Ar. sk > esvk _j-l] (esva:k) {OsT} is. Al (esva:b) veri yaplan yerler; arlar; dkknlar, esvap, -b [Ar. sevb (bez) > esvb /OsT} Giyecek eyler; elbise. 3 esvap akesi, tar. imparatorluk dneminde saray halkna ylda bir kez datlan giyim paras.\\ esvap emini, tar. Yeni eriliin kaldrlmasndan sonra kurulan orduda, alaylardaki elbise depolarndan sorumlu olan su bay. esvap, [esvap-] is. 1. Elbiseci. 2. tar. mparator luk dneminde padiahlarn elbiselerini hazrlayan, koruyan ve bakmn yapan kiilere verilen unvan, esvap ba, Esvaplarn amiri. esvaplk, - [esvap-lk] sf. 1. (Kuma iin) elbise yapmaya uygun. 2. is. Elbise aslan veya konulan yer, dolap vb. esvr, [Ar. sr > esvr _>lj~l] (esva:r) {OsT} is. 1. K a leler; surlar; hisarlar. 2. Ziyafetler, esvat, [Ar. avt > evt olj^>l] (esva:t) {OsT} is. Ses ler. S esvt- hayt, {OsT} Hayatn varln be lirten sesler.|| esvt- hayvant, {OsT} Hayvanlarn

E birbirinin yerine kullanld zaman cmlenin an lamn deitirmeyen; mradif; mteradif; sino nim ,|| e anlam llk, dbl. (Kelime iin) anlamlar birbirinin ayn veya yakn olma durumu; anlam dalk:.|| e aykrlk, co. B ir enlem dairesi zerin de hesaplanm ortalamaya gre yeryznn dei ik noktalarnda grlen ayn aykrlklar,|| e ay krlk erisi, co. E aykrlk gsteren yeryz noktalarn birletiren izgi. || e bacakllar, zool. M alacostraca snfindan denizde ve karada y a a yan karn ve srt ynnde gvde bask, gzler ieri doru kk, gs bacaklar birbirinin benzeri drt bin kadar tr bulunan ve rnek tr tespih bcei olan kabuklular takm.|| e basn, meteo. Ayr ayr yerlerde basncn denk olmas durumu.\\ e basn erisi, meteor. B ir meteoroloji haritas zerinde ayn anda atm osfer basncnn eit olduu noktalar birletiren izgi; izobar.\\ e basnl, fz. 1. Ayn m olekl younluuna ve dolaysyla ayn geime kuvvetine sahip olan. 2. K tle says ayn, atom numaralar fa rkl (elementler). 3. Basncn hep ayn kald olgu. || e basnl eriyik, fz. kim. B ir litresinde 7.5-8 g. yem ek tuzu veya 50 g. glikoz bulunan, kan svs ile denk molekl younluunda olan dam tk su.|| e biim , Biim bakmndan bir birine eit veya benzer olma durumu.\\ e biimli, 1. Biim leri birbirine eit. 2. kim. Billur (kristal) biimleri ynnden byk benzerlik gsteren; izo morf. 3. mat. (ki kme iin) aralarnda benzerlik bants bulunan; e yapl; izomorf. || e biim li lik, 1. Biimleri birbirine eit olan nesnelerin be lirgin zellii; e yapllk. 2. mat. ki matematik km esi arasndaki benzerlik bants. || e bulutlu, meteo. (Yeryz blgeleri iin) bulutluluk derecesi ayn olan. || e byme, biy. Birok organn birlikte bymesi olgusu.|| e cinsel, psikol. Kendi cinsin den olan kiilerle cinsel iliki arzusu duyan veya ilikiye giren; homoseksel.|| e cinsellik, psikol. 1. K endi cinsinden olanlarla cinsel ilikide bulunma durumu. 2. Kendi cinsinden olanlarla cinsel iliki de bulunma eklinde sapm a gsteren psikolojik bozukluk.\\ e evreli, mat. evreleri eit olan (e killer). || e deer, D eerleri bakmndan birbirine eit olma durumu; m uadil.\\ e deer arlk, kim. Kim yasal birlemelerde birbiri ile y e r deitiren elem entler arasndaki oranlar veren say.\\ e de er denklemler, mat. zm kmeleri birbirine zde olan denklemler. || e deerli, Deer bak mndan baka biri ile ayn olan. || e deerlik, 1. Birbirine eit deerde olan nesnelerin nitelii; de er eitlii. 2. Yap bakmndan birbirine benzeyen. || e deerlik ilkesi, fz. ekim ktlesi ile ey lemsizlik ktlesi arasndaki orann evrensel bir de imez olduunu belirten ilke. || e deerlilik, D e er bakmndan eit veya benzer olma durumu. || e deprem, Ayn depremin yeryznn deiik nokta

r u M

I M

1494

larnda ayn iddette duyulma durumu.\\ e deprem (izgisi) erisi, B ir depremin, ayn iddette hisse dildii yeryznn deiik noktalarn birletiren izgi. || e derinlik, Derinlike eit olma durumu. || e dilli, dbl. D ilbilgisi bakmndan bir veya birok zdelii olan ayn, dil alanna giren (yerler).\\ e dost, Tandk ve bildik kimseler; arkadalar; ah baplar^ e eilim, 1. Ayn m anyetik eilmeyi gs teren. 2. Yeryznde m anyetik eilmesi ayn olan noktalarn birletirilmesi ile m eydana gelen eri. || e eimli, Birinci basamaktan bir diferansiyel denklemin entegrallerine ait bir eimin bulunduu noktalarn geom etrik yeri. || e eksenli, Eksenleri ayn olan.|| e eksenli kablo, D iletken bir boru olan ve iinde yaltlm birden ok kablo bulunan oklu kablo; koaksiyal. || e eksenli pervane, Ayn merkeze bal, birinin ekseni dierinin milinin or tasnda geen ve biri dierinin zt ynnde dnen pervane ifti. || e esinti, Ayn hzda esen rzgr lar. || e esinti izgisi, Rzgrn eit hzda estii uzay noktalarn birletiren sanal izgi. || e eine, Beraber.|| e eylem ek, (OsT) Evlenmek; e olarak semek. [Kamus Ter.]|| e gametli, biy. E rkek ve dii gam etlerde kromozomlar birbirinin ayn olan (canl).|| e gzl, biy. (rmcek) gzleri tek ve benzer yapl olan. || e grup, Ayn kan grubundan olanlar.|| e gllk, man. Kaplam ayn olan iki nerme veya iki kavram arasndaki mantksal eit lik ilikisi. || e gdm, Belirli bir amaca ynelik almalar birbiri ile uyumlu hle getirm e ii; ko ordine,|| e gdmc, Birbirine bal fa k a t ayr alanlarda yaplan almalar birbirine uyumlu hle getirmeye alan kii; koordinatr.\\ e gdmleme, B irok organn veya ilevin almas annda sinir merkezlerince e gdm salanmas durumu. || e gdml, Aralarnda uyum bulunan; koordineli. || e gttdmsel, E gdmle ilgili. || e heceli, dbl. Ayn sayda hecesi o/a.|| e hecelilik, dbl. K elimelerde hece saysnn denk olmas durmu. || e imlal, dbl. Yazl ayn olan e seslilerin durumu.\\ e iyonlu, kim. Birleimindeki iyon says denk olan iki ve daha ok madde. || e iyonluk eri si, meteor. Atm osferde e iyonlu noktalar birle tirmek suretiyle m eydana gelen eri. || e kanatl, zool. D rt kanad da az ok benzer yapda olan (bcekler). || e kanatllar, zool. n kanatlar hep ayn ekilde olan, bitkilerle beslenen bcekler, (Membracis ve Coccidia).\\ e karinal, zool. Su altndaki ksmlar e hacimli olan (gemiler).|| e katl say, mat. arplan iki say ayn arpanla arpldnda elde edilen iki arpm iin kullanlr; (15 x 3 = 45; 20 x 3 = 60 Bu durumda 45 ile 60 e katl dr.)|| e konumlu, Vcudun orta dzleminin bir tarafnda bulunan organlarn ar ve bozukluklar nn durum u.|| e komak, isi. A lla h n birliine ay kr sz ve davran iinde bulunmak; irk komak;

| E

1495____________________________________________

. .__________ _________________________

A lla h tan baka tanr bulunduunu iddia etmek; baka varlk ve kimseleri Allah konumuna getir mek-\\ e kuvvetli, 1. mat. (ki cmle iin) ayn kuv vette olan. 2. fiz. ki yndeki kuvveti birbirine eit olan. || e kuvvetlilik, man. ki nerme veya kap lamlar ayn olan iki kavram arasndaki m antk iliki.\\ e merkezli, M erkezleri ayn olan iki (ekil veya cisim). || e milli, (Teker; ark veya dili iin) ayn mile bal olan. || e milli pervane, Ayn veya farkl motorlarla dndrlen e m erkezli dner miller zerine oturtulmu, genellikle ters dorultu da dnen pervaneler. || e molekll, kim. B irlei minde iki veya daha ok cisimden eit sayda m ole kl bulunan.\\ e moll, kim. Birleimindeki eitli maddelerin m ol says veya m olekl gram ayn olan. || e odakl, Odaklar bir olan. || e omurlular, Omurlar birbirine benzeyen ilkel kemikli balklar. \\ e ll, lleri birbirine denk olan.|| e renkli, fiz. Beyaz n giriim olaynda rengin sabit ol duu noktalardan m eydana gelen tabakalar. || e sapma, M anyetik sapm as ayn olan.|| e sapma erisi, M anyetik sapmas eit olan noktalardan geirilen izgi. || e sarsm, Depremde ayn anda sarslma. || e sarsm izgileri, Depremin ayn anda duyulduu noktalardan geirilen izgi. || e sesli, dbl. Anlamlar ayr, syleni ve yazllar ayn olan.|| e sesli kelimeler, dbl. Anlam lar ayr, sy leni ve yazllar ayn olan kelimeler. || e seslilik, E sesli olma durumu. || e scak, Scaklklar eit olan. || e scaklk erileri, meteor. Belirli bir sre iindeki scaklk ortalamalar eit olan yeryz noktalarndan getii varsaylan eriler; izoterm.\\ e scaklk, biy. D etkenler ne olursa olsun beden ssnn ayn kal zellii. || e sreli, E it zaman aralklarnda meydana gelen. || e tipli, zool. H ay vanlarda, baz organlarn iinde yaadklar or tamda mevcut eitli bitki veya doa biimlerine benzer olma durumu. || e tonlu, Baskn dalga boyu ayn olan renk uyaranlarnn zellii. || e tonluluk, fiz. Birok aygtn y a da olayn frekanslar arasn daki eitlik veya uyumun yaratt durum. || e tut mak, Eitimde veya oyunda ikierli olm ak iin ar kada semek. || e tuzluluk, Ayn tuzlulua sahip olma durumu.\\ e tuzluluk izgisi, Ayn tuzlulua sahip noktalar birletiren izgi. || e uzak, Birbiri ne eit uzaklkta olan.\\ e uzaklk, Arazinin iki d zeyi arasndaki dey uzaklk.\\ e vezinli, ed. M s ralar ayn lyle yazlm manzume veya iir. || e ya, meteor. Ortalama ya miktarnn ayn ol mas durumu.\\ e yap, Biim leri ayn olma durumu.|| e yapl, Biimleri ayn olan.|| e yazml, Sylenileri ve anlamlar fa rk l olmakla birlikte yazmlar ayn olan e. E l (organ) ile el (yaban c) l| e yerlilik, ed. Sylendii zam an kelimenin veya deyimin birden ok e anlamlarnn artrlabilir olma durumu. Ne oyundu o! cmlesinden

ok gzel sahne oyunu idi. ve ok gzel ku rulmu tuzakt. anlamlar birlikte kar.\\ e yo unluk, Younluun fa rkl noktalarda veya ayr ortamlarda eit olma durumu. || e younluklu, Yo unluklar eit olan. || e younluk erisi, co. D e nizlerde younluu ayn olan noktalarn birleti rilmesi ile elde edilen izgi. || e ykselme, Ayn ykseklie sahip olma durumu.\\ e ykselm e eri si, jeol. Belli bir jeo lo ji tabakasnn ayn ykseklik te bulunan noktalarn birletiren izgi. || e yksel ti, Ykseklikleri birbirine eit olma durumu. || e ykselti erisi, jeol. Birbirine eit ykselti noktala rn, .ayn ykseklikte bulunan noktalar birletiren izgi. || e yzl, Faetalar benzer olan kristallerin zellii. || e zaman, Oluma ayr yerlerde fa k a t zam an olarak ayn anda olma durumu; e srem; senkron.|| e zamanl, 1. Balam a ve bitme zam an lar ayn olan. 2. Ayn zam anda oluan; e sremli. || e zam anl dilbilim i, dbl. B ir dilin za man iindeki deime ve gelim e srasnda, belli bir dnemde ortaya kan olgularn inceleyen dil bilimi. || e zamanllk, 1. E zamanl olan eylerin zellii. 2. dbl. Belli bir evrede grlen dil bilim i olgularnn, olaylarnn zellii; e sremlilik. 3. Sinir akmn iletmek bakmndan iki sinir teli veya bir sinirle bir kas arasndaki uyar eitlii. || e zam ansal yntem, Belirli bir zam an dilimi iindeki olgular btnyle ele alan yaklam yntemi. e2, [e / / T] {eT} is. I. [Yknek] e3, [Ar. e ji] (e:) zm. 1. Ne? 2. sf. Hangi? e4, [e-mek (hzl gitmek) > e] nl. Hadi; haydi; yr. eaib, [Ar. be > eib sUit] (ea;ib) {OsT} is. Karklklar; cins bozukluklar, eaim, [Ar. eem > eim ^ U l] (ea:im) {OsT} sf. En uursuzlar, eire, [Ar. e'ar > e're oy^Lil] (ea:re) {OsT} sf. mam E arye bal snnet ehli olanlar, eam, [Far. em j>Lil] (ea:m) {OsT} is. lmeyecek kadar az yiyecek ve iecek, eantiyon, [Fr. chantillon] is. 1. Bir m alm kalitesini kontrol amacyla o m aldan alnm para; numune; rnek. 2. Bir rnn tantlmas amacyla datlan kk paralar; numune. 3. argo. Rvet, eape, [Fr. chapp] is. Dans adm, eapman, [Fr. chappement] is. Bir mekanik saatte sarkacn veya balans halkasnn salmmlarm bes lem ek iin gerekli enerjiyi salayan dzenek. ear1 [Ar. ar (kl) > e'r jU^I] (e-a:r) {OsT} is. , Kllar; tyler; tyckler. S er- guddeviye, {OsT} bot. B ez kllar.|| er- mmisse, {OsT} bot. Emici tyler. ear2, [Ar. ir > e'ar (e-ar) {OsT} sf. En

iD r a n c E S M
gzel iir syleyen; daha gzel iir syleyen. S ear- ns, {OsT} Halkn en iyi iir syleyeni. |j e ar- zam an, {OsT} Zamannn en iyi iir syleye ni. ear3, [Ar. ir > e'r jU il] (e-a:r) {OsT} is. 1. iirler. 2. ll ve kafiyeli szler; nazm parala r. ear, [Ar. e'ar (e-ari:) {OsT} sf. Dinde edirmek, [e-mek > e-dir-mek dbj.u.1] {OsT} gl. fi [eAT. -r] [-ir] 1. Hzl yrtmek. 2. {az} Ko turmak. edrm ek, [e-mek > e-dir-mek OUjjJuil] {OsT} gl. fi. [-r] -* edirmek. eecik, -i [eek-cik dU^il] {OsT} is. 1. Kk eek; eekik. 2. Telli sazlardaki kprck. eed, -ddi [Ar. edd > eed J-il] {OsT} sf. Daha

1 49

m am E arye bal snnet ehli, iddetli; en sert; en etin, fi1 eedd-i ihtiy, {OsT} earp, -b [Fr. charpe] is. 1. Ba ve boynu korum ak En zorlu ihtiya.|| eedd-i lzum, {OsT} En ok iin ynden veya kumatan yaplm kadn atks. 2. A t koularnda, ayn atnn iki atna da ayn gerekli olan.|| eedd-i m czt, {OsT} En iddetli ceza. formay giyerek binen jokeyleri birbirinden ayr eek1, -i [eT. e-mek (rahat gitmek, komak) > em ak iin kullanlan kol ba, gek > eek] is. 1. Tek trnakllardan, attan kk, eas, [Fr. chasse] is. Yerden daha yksekte yrmek uzun kulakl binek ve yk hayvan; merkep; {eT} iin zel olarak yaplm basacakl bir tr ayaklk. (ayn), (Equus asins). 2. mecaz. Kaba ve yetenek ebah1 [Ar. ebh > ebh ^ U il] (eba:h) {OsT} is. , siz kimse. 3. mecaz. nat kii. 4. {az} zerinde 1. Cisimler; gvdeler. 2. ahslar. 3. Byk kaplar. bk ile odun kesmeye yarar veya drt ayakl 4. Uzaktan grnen karaltlar. bir tr sehpa. 5. {az} zerinde ince odunlar kes m ekte kullanlan kaim aa ya da ktk. [DS] 6. ebah2, [Ar. ibh > ebh Uil] (eba.h) {OsT} sf. {az} D uvar rmek, sva yapm ak gibi yksek yer Benzeyenler; eler; denkler. lerde almay kolaylatrc basit iskele. [DS] 7. ebahJ, [Sur. Ar. ebah <t~il] {az} sf. 1. (Kii iin) Kazan yapm nda kullanlan bir eit sehpams rs. kibirli; burnu byk. 2. en; neeli. 3. ehvetli. 8. argo. Dik gen. 9.{az} zerine herhangi bir [DS] ey koym aya yarayan destek. [DS] 10. {az} Odun ebahlanmak, [ebah-la-n-mak] {az} dnl. fi [-ir] koyup yakmaya yarayan zgara. [DS] 11. {az} Sel Nazlanmak. [DS] gelen yerin nne konulan iki ayakl sehpa. [DS] ebahl, [ebah-l] {az} sf. Neeli; en. [DS] 12. {az} Telli sazlarda zerine tellerin bindii kpr. [DS] 13. {az} ukurda ate yakm ak iin ebal, -11 [Ar. ibl > ebl JL-lt] (eba.T) {OsT} is. alan hava delii. [DS] S eee binm eden bacak Aslan yavrular, larn sallamak, B ir eye daha balamadan oldu ebeh, [Ar. eblh > ebeh *~l] {OsT} sf. 1. En ok bitti gzyle bakmak.\\ eee (gc yetmeyip) kzp benzeyen; daha ok benzeyen. 2. En iyi; en gzel, sem erini dvmek, K zd birine g yetirem eyince, onun emrindekilere atmak. || eee ters bin ebehlenmek, [ebahJ > ebeh-le-n-mek] {az} dnl. fi. [-ir] vnmek; bbrlenmek. [DS] dirmek, Gln duruma drmek; herkese mas kara etm ek || Eei dne arm lar (okumu ebek, -i [Sur. Ar. ebah => ebek] {az} sf. Kibirli; lar), Ya su lazmdr, ya odun. demi. Yersiz ve burnu byk. [DS] zam ansz ikramlarn m uhakkak bir karl vardr, ebu, [Far. eb ^ 1 ] (ebu:) {OsT} is. Kmr konu anlamnda sylenir. | j Eein by ahrda kald. lacak yer; kmrlk, Bir i yaplrken bitti sanldnda asl zor yannn eca, -a [Ar. eci' (korkusuz) > eca' ^ 0 {OsT} sf. henz gelm ediini veya unutulduunu hatrlatmak iin sylenir.\\ eeini salam kaza balamak, En cesur; pek yiit, Yapt ii veya bulunduu ortam gven altna al ecan, [Ar. ecen > ecn oU--l] (eca.n) {OsT} is. mak]] eek almas, {az} Yazn yetien, lezzetsiz Skntlar; kederler; elemler; gamlar; tasalar, bir tr elma. |j eek ars, zool. Odun sellozunu ecar, [Ar. ecer > ecr jU^il] (eca:r) {OsT} is. ineyerek byk boyda p etek yuvalar yapan, teh likeli kk yaban ars, (Vespa crabro). || eek Aalar. S ecr- ba, {OsT} B a bahe aalabaklas, {az} Bakladan kk, koyu alaca renkli r.j) ecr- msmire, {OsT} Meyve aalar. byk bir fa su lye tr. || Eek ba mym? "Niin eco, [ee (ecinselin ksalt.) + Krt, -o] is. argo. hesaba katlmyorum, dikkate alnm yorum ? an Ecinsel kimse, lamnda kma sz. || eek buyduran, {az} K edak, - [Ar. edak jj-il] ,'OsT) sf. Doru sz sy gnei.|| Eek byd, semer kld, argo. B leyen. ym e andaki ocuklarn elbiseleri dar gelmeye eda, [e-da] {az} is. Akran. balad zam an sylenen aka sz. || eek cenne

EH EBbli. HUr SZO o

SE

tozlaan, sar iekli otsu bitki, (Oemothera ti, argo. br dnya.\\ eek cennetine gndermek, biennal) .|| eek ldren gne, {az} Karl, rz argo. ldrmek.\\ eek cennetini boylamak, argo. grl havalarda alan gneli hava.\\ eek spas, lmek.|| eek cilvesi, Kaba davranlarla gsteri Bazen sevgi, bazen de yergi amacyla kullanlan len naz.|| eek tl, {az} Kam gibi dzgn y e sz. || eek sinei, zool. Hayvanlardan kan emici bir tien bir tr ot.\\ eek davas, mat. B ir dik gende hipotensn karesi, dik kenarlarn karelerinin top cins iri sinek; at sinei, (Tabanus).\\ eek sudan gelinceye kadar, ok uzun sre veya iyice. || eek lamna eit olduu sav. || eek derisi gibi, 1. Kaln akas, Elle yaplan krc ve kaba aka. || eek an ve sert. 2. mecaz. Sylenenlerden etkilenmeyen; s, argo, zavall birinin bakalarn kskandran duygusuz; utanmaz. || eek dikeni, bot. Bileikgiller baars y a da ans.|| eekten dm e (karpuza) familyasndan, A nadolu da yaygn olarak yetien dnmek, argo. 1. aknlktan dolay donup kal kaim sapl, bir metre kadar boylu, dikenli bir yllk mak; ok armak. 2. K t bir duruma dmek. veya ok yllk otsu bitki, (Onopordon tauricum; O. acanthium; O. ilyricum).\\ eek erii, {azj Ular eek2,'[ee-k ? {eAT} is. Elma, armut, ayva gibi sivri ve uzun bir tr erik.|| eek eyettl, {OsT} (Ki meyvelerin iinde ekirdeklerin yer ald yenm e i iin) kolay kolay yerinden km ldamayan; ar yen sert ksm. kanl; tembel; engen. || eek gibi, Nezaketten y o k eek3, -kki [Ar. ekk (phe) > eekk {OsT} sf. sun; kaba; dncesiz.|| eek gumm as, {az} K an Ar derecede kukucu; ok pheci; ok phele ser. || eek helvas, {az} Enginara benzer bir tr nen; en fazla tereddt eden, bitki. || eek hyar, Akdeniz blgesinde yetien, y e il yaprakl, sert ve kaba tyl, srngen gvdeli, eekba, -n, -iar [eek+ba-] is. argo. Yetkisini meyveleri nce yeil, sonra sar, daha sonra da kullanmasna demez grlerek kendisine hibir kzaran ve olgunlat anda dalndan birden kopa ey danlmayan grevli, rak tohumlarnn metrelerce ileriye frlatan otsu eeke, [eek-e] (ee ke) zf. 1. Kaba bir biimde. 2. bitki; ac dlek; ac kavun; yabani hyar, A ptal gibi. 3. sf. Uygunsuz, (Ecballium).\\ Eek hoaftan ne anlar? H erkesin eekesine, [eek-e-s-i-n-e] zf. 1. Bir eee yaka beendii ve deerli bulduu eyleri kmseyen cak biimde. 2. Kaba ve saygszca, lerle alay etm ek iin sylenir.|| eek inad, Syledi eeki, [eek-i] is. Eekleri ile yk tayan veya ara inden vazgemeyen; kararnda direten. || eek in almayan yerlerde insan tayan kii; eeklerini ciri, {az} M eyvesi yenmeyen, yabani incir. [DS]|| yk veya binek amacyla kiraya veren kii, eek kadar, Ar derecede gelimi; iri; byk. || eekkula, -n, -k la n [eek+kula(k)-] is. bot. Be eek kadar olmak, argo. H er eyi anlayacak yaa yaz, pembe veya mavimsi iekli, ok yllk otsu gelmi olmak. || eek kafal, mecaz. Kaln kafal; ve tyl bitki; kara kafes, (Symphytum officinale). anlaysz; kavray kt. || eek kangal, {az} -* eekleme, [eek-le--me] is. 1. Eek olma; eek eek kengeri. [DS]|| eek kanyla alanmak, {az} zellii kazanma. 2. mecaz. Kaba ve anlaysz ol I. Ar derecede vurdum duymaz olmak. 2. ok m a durumu; eeklemek eylemi, soukkanl olmak. [DS]|| eek kengeri, {az} Kk tatl, dallar dikenli bir bitki. [DS]|| eek kmr- eeklemek, [eek-le--mek] dnl. f. f-ir] 1. (Spa iin) eek olmak; eek zellii kazanmak. 2. me dei, {az} Eeklerin severek yedii bir tr ot. caz. K aba ve anlaysz davranmak, [DS]|| Eek, kula kesilmekle kheylan olmaz. Asl nitelik ne yaparsan yap deimez.\\ Eek kuy eeklik, -i [eek-lik] is. 1. Eein tad zellik; eek olu. 2. mecaz. Aklszca davran; dnce ruu gibi ne uzar, ne ksalr. D urumunda ve a sizlik. 3. Kaba davran. S eeklik etmek, Sonra lmalarnda hibir gelim e grlmez. anlamnda dan pim anlk duyaca bir davranta bulunmak; sylenir. || eek lalesi gibi almak, Terbiyesiz dav dncesiz davranmak. ranlarda bulunmak.\\ eek marulu, {OsT} bot. Soluk sar iekli, rozet yapraklar halandktan eeksrt, -n, -tlar [eek+srt-] is. mim. B eik r ts denilen at tipi. sonra salata olarak yenebilen, yarm metre kadar boylu, bir veya iki yllk, stl otsu bitki; havacva, eel1, -li [Ar. eeli J-il] {OsT} sf. (Kii iin) olak. (Sunchus oleraceus, S. asper). || eek maydanozu, eel2, [Fr. chelle] is. 1. lek. 2. Hristiyan ulusla bot. Maydanozgillerden allklarda, nemli ve g l rn, M slman lkelerinde kurduklar ticaret m er gelik yerlerde yetien, 1,5 m. yksekliinde, keli kezleri. gvdeli, yapraklar paral, bitiik em siye biimli eelek1 -i [ee-le-k] {az} is. 1. Elma, armut gibi , iekli, iki yllk otsu bitki, (Anthriscus silvestris). || meyvelerin yenildikten sonra ekirdeklerin etrafn eek memesi, {az} ri taneli oval ve siyah bir tr da kalan orta ksm. 2. Cevizin kabuu krldktan zm. [DS]|| eek nalyla dam galam ak, {az} d sonra iini iki paraya ayran odunsu sert para. 3. dia sonunda, kaybedeni cezalandrmak. [DS]|| eek M sr koan. 4. Olgunlamam meyve. 5. M eyve otu, bot. Kpe ieigillerden, gece kelebei ile r. 6. iman kadm. 7. Sinir. [DS]

EE

I I . 1498 M T O

eelek2, -i [e-ele-k] {az} is. Tavuklarn eeledii yer. [DS] eeleme, [e-ele-me] is. 1. Bir yeri hafife kazma; eelemek eylemi. 2. mecaz. B ir iin asln anlamaya alma. eelemek, [e-ele-mek] gl. f . [-er] [-l(i)-yor] 1. Ha fife kazmak, kartrmak. 2. mecaz. Bir iin asln, esasn anlamaya almak, eelenme, fe-ele-n-me] is. Aya ile bulunduu yeri em eye alma; eelenmek eylemi, eelenmek, [e-ele-n-mek] dnl. f. [-ir] 1. (Hayvan iin) aya ile yeri emek. 2. edil. f . Kendisine ee lem e ilemi uygulanmak, eelmek, [e-ele-mek] {az} gl. f. [-ir] Unutulmu bir sz y a da olay yeniden ortaya karmak; alev lendirmek; kamak. [DS] eelmobil, [Fr. chelle mobile] is. ekon. 1. Ticaret hayatnda fiyat anlamasnn sabit kalmayacan, dier etmenlere gre deiebileceini belirten te rim ; deiken l; oynak merdiven. 2. cretlilerin satn alma gcn korum ak amacyla hayat pahal l orannda cretlerinin artrlmas kural; dei ken l. eem , [Ar. eem ^ t ] (e-em) {OsT} sf. Daha uur suz; en uursuz; pek uursuz, eemek, [ee-mek] is. Tarlalarn ya da allarn et rafna konulan budakl am dal. een1 [e-mek > e-en] sf. Emek iini yapan. , een2, [Far. een j-il] {OsT} is. 1. Ters giyilmi elbise. 2. Ham kavun veya karpuz; kelek, eenek, -i [een-ek] {az} is. 1. alma yeri; i ye ri. 2. Az kazan elde edilen i yeri. 3. Sebze yetiti rilen bahe.[DS] eenm ek, [e-mek > e-en-mek] {eT} gsz. f. [-r] Binmek; srmek. [ETY] eer, -rri [Ar. erir > eerr >il] {OsT} sf. Daha erir; en ktcl; pek er. S eerr-i ns, {OsT} nsanla rn en erlisi. eey, [e-ey] is. biy. Canllarda rem e ile ilgili zel liklerin tm; cinsiyet; cinslik, eeyleme, [e-ey-le--me] is. biy. Bir canlnn ge limesi srasnda erkek veya dii, iki cinsten birinin zelliklerinin belirmesi durumu, eeyli, [e-ey-li] sf. biy. Erkek veya dii cinsiyetten birine sahip olan ve kar cinsle birleme sonucu reyen, fi1 eeyli reme, E rkek ve dii cinslerin veya organlarn bir araya gelm esini gerektiren ve gam etlerin birbiri ile birlemesini salayan reme biimi. eeylik, -i [e-ey-lik] is. Hayvanlarda diilerle er kekleri ayrt etmeye yarayan yapsal karakterler, eeylilik, -i [e-ey-li-Iik] is. 1. Canllar dnyasnda gzlenen eeyli rem e olaylarnn tm. 2. Eeyli canlnn durum u ve nitelii.

eeysel, [e-ey-sel] sf. biy. B ir cinse, cinsiyete, eeyli remeye veya eeyliliin sebep olduu bir davran a ilikin. S eeysel bezler, E r bezi ve yumurtalk)] eeysel devre, N orm al olarak dllenmesiz reyen canllarn eeyli reme evresi. || eeysel engel, Ayn rktan iki eit canlnn iftleme imknszl,|| eeysel eylem (fiil), iftleme]] eeysel tutkun, psikol. Cinsel ilikilerden baka bir ey dnme yen akl hastas.|| eeysel rnler, biy. Spermatozoit ve yumurta. eeysiz, [e-ey-siz] sf. biy. Erkek veya dii cinsten birine sahip olm ayan ve kar cinsle birlemesiz reyen, fi1 eeysiz oalm a, Eey hcreleri oluturmakszn blnmeyle oalma. efa, [Ar. ef liil] (efa:) {OsT} sf. (M adde iin) en ifal, ef-y edviye, {OsT} lalarn en ifals. efak1 [Ar. efik (efkat sahibi) > efak jU il] (e , fa : k) {OsT} s f Acmalar; merhametler; efkatler. S efk- m ile, {OsT} Herkese yaplan merhamet ler. efak2, [Ar. efik > efak jilil] {OsT} sf. 1. ok ef katli. 2. En merhametli. 0 efk-engz, {OsT} M erhamet uyandran; dokunakl. egal1, [Ar. eal Ji-il] {OsT} sf. ok megul; ok ii olan; en megul. egal2, [Ar. ul (i ve g) > el JU il] (ega.T) {OsT} is. ler; uralar; meguliyetler. 0 egl-i mhimme, {OsT} nemli iler. egek, [e-mek (ekin yrmek, komak) > e-gek] {eT} is. Eek. [DLT] [Gabain] egeklenmek, [egek-le-n-mek] {eT} dnl. f. [-r] Eek sahibi olmak; eeklenmek. [DLT] egerm ek, [Far. kr => eger-mek] {az} gsz. f. /ir] 1. Ses vermek. 2. Grnmek. 3. gl. f. Atei yakmak; alevlendirmek. [DS] egi, [eki] {az} sf. eki. egin1 [e-mek > ekin > e-gin] {eT} sf. Eilen; su , tarafndan aka aka oyulan. egin2, [e-mek > e-kin] {az} sf. -* ekin. [DS] egirmek, [e-gir-mek] {az} gsz. f. [-ir] Komak; seirtmek. [DS] egirtmek, [egir-t-mek] {az} gsz. f. [-ir] Kotur mak; seirttirmek. [DS] egti, [? egt / igt / egt] (eg:ti:) {eT} is. pekli kuma. [Tekin] eha, [Ar. eh > eh ^y ^l] eha:) {OsT} sf. (Yiye cek iin) en ok sevilen; pek fazla beenilen; itah la yenilen. ehad, [A r. hid > ehd iL ^ I] (eha:d) {OsT} is. Tanklar; ahitler; evahid. ehar, [Far. ehr jU^il] (eha:r) {OsT} is. kim. 1. K alye denilen radyum tuzu. 2. Niadr.

I E

1499

ehas, [Ar. ah (kii) > eha ^ U jl I ] (eha:s) {OsT} is. 1. Kiiler; kimseler. 2. B ir hikye, rom an veya tiyatro eserindeki kiiler; kiiler. 3. Satran oyu nundaki talar. S ehs- mrufe, {OsT} Bilinen, tannm kiiler.\\ ehs- muzrre, {OsT} Zararl kiiler. eheb, [Ar. eheb > eheb {OsT} sf. 1. Kr at; beyaz at. 2. (Gn iin) souk. 3. ( iin) g. 4. is. Aslan. ehed, [Ar. ehdet > ehed {OsT} nl. Ta nklk ediyorum; ben ahidim. S ehed billh, {OsT} Allah adna edilen yemin. || ehed en l ila he ilPallh, {OsT} "Allah 'tan baka tanr olmad na tanklk ederim. anlam nda iman ettiini ifa de sz; ahadet kelimesi. ehel, [Ar. ehel J* il] {OsT} sf. 1. (Kii iin) koyun gzl; ela gzl. 2. Krm z ile kark koyu mavi; (diili: ehla). eher, [Ar. ehr (nl) > eher _^il] {OsT} s f 1. En nl; daha nl. 2. ok tannm. S eher-i uary zaman, {OsT} Zamann airlerinden en tannm. ehr, [Ar. ehr (ay) > ehr ^ 1 ] {OsT} is. Aylar. S ehrl-hac, {OsT} H ac aylar; slam ncesinde Kbe nin ta v a f edildii (evval, Zilkade ile Zilhic ce'den on gn olm ak zere 70 gn) aylar. || ehrT-hurm, {OsT} H aram aylar; slamlktan nce savan ve ldrmenin y a sa k sayld, Kbe civarnda avcln bile yaplm ad Zilkade, Zil hicce, Muharrem ve Recep aylar.|| ehrlmalmt, {OsT} Bilinen aylar; hac aylar. ei1, [e (e) > e- / i-] (ei:) {eT} is. 1. Kadn; hanm; zevce; e; hatun. [ETY] [EUTS] 2. Prenses; tannm yksek tabakaya mensup kadn; soylu ka dn. [EUTS] ei2, [eki > ei] (e:i) {az} sf. 1. Eki. 2. is. Sala.
[DS]

y mchidin, {OsT} Savaan yiitler; ceht eden yiitler. eidilmek, [eid-il-mek] {eT} edil. f. [-r] itilmek. [EUTS] eidm ek, [e-id-mek] {eT} gl. f. [-r] 1. Kulakla duymak; iitmek. [ETY] [Gabain] [Tekin] [Yknek] 2. Dinlemek. [EUTS] [KPy.] 3. {eAT} (Koku iin) almak, duymak, eidt, [e-id-t] {eT} is. itme [Gabain] [EUTS] eiha, [Far. e i h a ^ l ] {OsT} is. A t kinemesi. eik1 -i [eT. e-ik] is. 1. Bir kap boluunun alt , ksmna, taban eilmek suretiyle yerletirilmi ta veya ahap kiri. {eT} (ayn) [DLT] 2. gnl. Giri; geit. 3. Balang an; balam a yeri. 4. co. ki ukurluu birbirinden ayran zeri az ok dzlk lerle kapl yeryz ykseltileri. 5. mz. Telli alg larda tellerin zerinden getii kk ykselti; kpr. 6. psikol. nsanda tepki uyandrabilen uya ranlarn en az. 7. {az} Dar; d. [DS] 8. {az} evre; etraf. [DS] 9. {az} Ayakkab kesi. [DS] 10. {az} Merdiven. [DS] S eii gaytarmak, {az} Kapy kapatmak. [DS]|| eiine yz srmek, 1. B ir iini grdrm ek maksadyla yalvarm ak iin yanm a gitmek. 2. tasvf. eyhten niyazda bulun m ak,|| eiini andrmak, Birinden bir kar sa lam ak veya iini yaptrm ak iin sk sk gidip g el m ekti eik alt, psikol. Organizmann tepki gste remedii iddeti ok z a y f uyaranlar.\\ eik st, psikol. Organizmada tepki uyandrmaya yetecek gteki uyaranlar. eik2, -i [e-mek > e-ik] sf. Eilmi; emek suretiy le oyulmu. eik3, -i [e-ik] {az} is. Taneleri alnm msr koan. eiklik, -i [eik-lik] is. 1. Eik olan yer. {eT} (ayn) [DLT] 2. Eik yaplacak nitelikteki malzeme. 3. {az} Kap boluunun alt ksmnda bulunan alak basamak; eik. [DS] fi1 eiklik yga, E ik yapm ak iin biilmi, eik yapm aya uygun aa. [DLT] eiksel, [e-ik-sel] sf. psikol. (Uyarc iin) tam eik dzeyinde olan, eil, [e-il] is. biy. Hcrelerdeki kam evresinde bulunan dokuz adet mini borucuk iftinin her biri, eilgen, [e-il-gen] {eT} sf. D aim a eilen. [DLT] eilig, [e-i (soylu kadn) > e-i-lig] {eT} sf. (Bayan iin) hanm olmaa layk; e olarak evlenmeye uy gun; hanm olacak. [ETY] [Tekin] eilik, [e-i (soylu kadn) > e-i-lik] {eT} s f Hanm olm aya layk; hanm olabilecek. 0 eilik kz oul, {eT} Hanm olmaya layk kz evlat. eilme, [e-il-me] is. Em e iinin yaplmas; eilmek eylemi. eilm ek1 [e-il-mek ] edil fi [-ir] Eme ii yaplmak. , eilmek2, [e-mek > e-il-mek] {eT} dnl. fi [-r] 1. Azalmak. [Gabain] 2. Eilmek. [DLT] 3. Uzamak. [DLT]

eia, [Ar. u ' > ei'a 4il] {OsT} is. Iklar; ay dnlklar; pertev; ziya. & ei-p, {OsT} Aydnlk veren; k datan; nurlandran.\\ eia-yi lem tb- ftb, {OsT} Gnein dnyay tan aydnlk lar.|| ei-y hrd, {OsT} Gnein klar.|| eia-yi muhiye, {OsT} bot. z nlar.|| eice, [e > e-i-ce] {az} is. B ir erkekle evli iki kadnn birbirine kar giritikleri kskanlk ve ya r. [DS] ei, [ei] {eT} is. 1. Kazan. [EUTS] 2. Tencere; mlek. [DLT] fi1 ei buka, {eT} Tencere, bar dak, tas. [DLT] eilenmek, [ei-le-n-mek] {eT} dnl. f. [-r] Ten cere sahibi olmak. [DLT] eidda, -yi [Ar. edd > eidda5 * J-il] (eidda:) {OsT} sf (Yiitler iin) iddetli davranan(lar). <3 eidd-

IMIKSM

1500

eim, [e-mek > e-im] (eA T/ is. Kuyu, eimsinmek, [e-imsin-mek] {eT} gl. f. [-iir] E tut m ak; e saymak.

orannn btn paralara eit olarak dalm. 2. istk. Bir istatistik seride her s n f iindeki verilerin bir rnek dalm. || eit savrulma, Bir dnemece giren aracn nden ve arkadan aym oranda sav ein, [e-mek > e-in y il] {OsT} is. 1. ukur; hendek. rulma veya kayma durumu.\\ eit tr, ed. Msralar 2. Mezar. ayn lde iki eit paraya blnebilen manzume. eingen, [ein-gen] {azj sf. 1. (Hayvan iin) ok eiti, [e-it-i] sf. Bireylerin ekonomik, siyasi hak ve einen. 2. Yaramaz. [DS] sorumluluk bakmndan eit olmalarn savunan einme, [e-in-me] is. Bulunduu yerde eme iini veya amalayan; msavat; eitliki, yapma; kendi kendine eme; einmek eylemi. eitilik, -i [e-it-i-lik] is. 1. nsanlarn birbirine einm ek1 [e-in-mek dUj-il] dnl. f . [-ir] 1. Kendi , kesin olarak eit olmalar esas. 2. Bireylerin eko kendine bulunduu yeri emek. 2. (Hayvan iin) nomik, siyasi hak ve sorumluluk bakm ndan eit ayayla bast yeri emeye almak; eelemek; olm alann amalayan ve bunu gerekletirmeyi yeri trmalamak. 3. (eAT} Anmak. 4. {eAT} edil, f i savunan reti; eitlikilik, Eilmek; kazlmak. 5. {az} Yaramazlk etmek. S eitdrmek, [eit-dr-mek / e-tr-mek] {eT} gl. f . einmek dnm ek, D np tanmak. [-r] ittirmek. [DLT] einm ek2, [e-in-mek] {eT} g l.f. [-r] (At iin) hzla eitlem e, [e-it-le-me] is. Denk veya eit duruma srmek. [ETY] getirme; eitlemek eylemi, eir1, [Ar. eir y.I] {OsT} sf. Pek sevinli. eitlemek, [e-it-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Eit klmak. eir2, [? eir] {az} is. 1. Deri tulum. 2. Obur kii. 3. eitlenme, [e-it-le-n-me] is. Eit durum a gelme veya ri azl. [DS] getirilme; eitlenmek eylemi, eire1, [Ar. eirr] {az} sf. 1. Yaramaz; haan. 2. Kavgac; fkeli; sinirli. [DS] S eirelie kamak, eitlenm ek, [e-it-le-n-mek] edil. f. [-ir] 1. Birbiri ile eit duruma getirilmek; eit klnmak. 2. dnl. f . {az} 1. Suunu rtmeye almak. 2. (ocuk iin) Denk veya eit durum a gelmek, kabahati sylenince huysuzluk etmek, alamak. [DS] eitleme, [e-it-le--me] is. Karlkl olarak eit eire2, [? eire] {az} is. 1. Abartma. 2. Suunu adurum a gelme; eitlemek eylemi, zaltm ak iin aranlan kar yol. [DS] eitlemek, [e-it-le--mek] ite, f. [-ir] 1. Karlkl eiref, [? eiref] {az} is. ok ksa boylu insan. [DS] olarak eit duruma gelmek. 2. Birbirine denk ol mak. eirgenmek , [e > e-irge-n-mek y.1] {az} eitletirme, [e-it-le--tir-me] is. Eit duruma gel dnl. f. [-ir] 1. Birisi ile e olmak; yoldalk et melerini salama; eitletirm ek eylemi, mek; arkadalk etmek. {eAT} (aym) 2. Can sknt sn gidermek iin biri ile konumak; dertlemek. eitletirmek, [e-it-le--tir-mek] gl. f . [-r] Eit [DS] durum a getirmek, eirgenmek2, [e > e-irge-n-mek] {az} gl. f. [-ir] eitleyici, [e-it-le-y-ici] is. Bir iletkenin potansiyeli 1. ekememek; kskanmak. 2. yi arkada olmak; ni, bu iletkeni evreleyen havann belli bir nokta dost olmak; karlkl birbirini sevmek. [DS] snda meydana gelen potansiyelin deerine eitle eirgenmek3, [e-mek > e-irge-n-mek] g l.f. [-ir] 1. meye yarayan dzenek; ekolayzr. Oyalanmak. 2. Konumaya hazr hlde yutkunup eitlik, -i [e-it-lik] is. 1. Eit olan eylerin nitelii; durmak. msavat. 2. Eit olm a durumu; denklik. 3. Haklar bakm ndan insanlar arasnda hibir ayrm bulun eirra, [Ar. erir > eirr lyil] (eirra:) {OsT}.is. 1. mamas; msavat, fi1 eitlik derecesi, dbl. l, Ktler. 2. Ktlk edenler; fesat karanlar. 3. Enicelik ve nitelik bildiren kavram lar arasnda gi depsizler. 4. Haarlar, bi, ka d a r edatlar ve "-c e " ekiyle yaplan, eitlik eimek, [e-i-mek] {eT} ite, f. [-r] Topra bir bulunduunu bildiren derece. || eitlik eki, dbl. K e likte emek; topra emekte birbirine yardm et limeye eitlik, benzerlik, grelik ve karlatrma mek. [DLT] kavram veren ek. eit, [e-it] sf. 1. Birbiri ile l, boyut, yap, nitelik veya deer bakmndan ayn olan; denk; msavi. 2. eitliki, [e-it-lik-i] sf. nsanlar arasnda tam bir eitlik bulunduunu savunan ve bunu gerekletir Ayn haklardan yararlanm a durumunda olan. 3. m ek iin alan; eitlikilik yanda, Seviye bakm ndan ayn olan. 4. mat. Toplama, arpma, karma, blme gibi ilemlerin sonucun eitlikilik, -i [e-it-lik-i-lik] is. I. Eitliki olma dan nce kullanlan ift izgi (=) iareti, S eit e durumu. 2. nsanlar arasnda tam bir eitlik bulun netli, biy. ki enedi de birbirine eit olan yum u duunu savunan ve bunu gerekletirmeyi amala akalar.|| eit dalm, I. fz. Bir kuvvet ve madde yan doktrin; eitilik.

1 1 1 1

1 5 .1

EK

eitm ek', [e-id-mek / e-it-mek] gl. fi [-r] it mek. [DLT] [ETY] [EUTS] e itm e k 2, [e-it-mek] {eT} gl. f i [-r] Etirmek; aratrmak. [DLT] e itm e k lig , [eit-mek-lig] {eT} zfi itmekli; iitmeli. [EUTS] eitsel, [e-it-sel] sf. Eit olm a durumu ile ilgili, eitsiz, [e-it-siz] sf. Eit olmayan; denk deil; gayr-i msavi. eitsizlik, -i [e-it-siz-lik] is. 1. Eit olm ama duru mu; ayrlk; farkllk; msavatszlk. 2. mat. Bir okluun baka bir okluktan kk; kk veya eit, byk, byk veya eit olduunu bildiren nerme. eitsizlik iareti, mat. Eitsizlikleri gs termekte kullanlan <, <, >, > iaretlerinden her biri. eittirmek, [eit-tir-mek / eit-tr-mek] {eT} gl. f i [r] ittirmek. [EUTS] ek, [Far. ek dUil] {OsTj is. Gzya. S ek-ld, {OsT) Gz yal.|| e k -b r, {OsT} Yamur gibi gzya dken.|| ek -b r, {OsT} Alayclk.|| ekefn, {OsT} Gzya saan; ok alayan; alay c.]| ek-efn, {OsT} A la yclk|| ek-i m escm , {OsT} Dklm gzya.]] ek-i s r r, {OsT} Se vin gzya.|| ek-i d, {OsT} Sevinten dklen gz ya; sevinle alay. || ek-i rn , {OsT} Se vin gzya.|| ek-i ek k ern , {OsT} Sevin gzyalar. || ek-i ta h a s s r, {OsT} Ayrlk gzya; hasret gzya.|| ek-i ta ra b , {OsT} Sevin ile alay; se vinle dklen gzya.\\ ek-i teess r, {OsT} zn t gzya. || ek-i telh, {OsT} zntden doan gzya.\\ ek-rz, {OsT} Gzya dken; alayan; alayc.|| ek-rz, {OsT} Gzya dk; alay.|| ek-ver, {OsT} Gzya dken; alayan. eka1 [Ar. ak > ek , (eka:) {OsT} sf. Daha haydut; en haydut. eka2, [Yun. esky] {az} is. 1. Glge. 2. Glge oyunu gereleri. [DS]

2. (Hayvan iin) kzl renkli. 3. (Kii iin) krmz yzl; ekar; akar. ekek, [e-mek (hayvan iin, rahat yrm ek) > egek > e-kek] {eT} is. Eek. [EUTS] ekel, [Ar. ekel JS^il] {OsT} sf. (Kii iin) gzlerinin ak krmz olan. S ekell-ayneyn, {OsT} ki g znn de ak krmz olan. ekelek, -i [e-mek > e-ke-mek > eke-lek ] {eAT} {az} is. Kanca; engel; kopa. [DS] ekem kkem , [e > e-ke-m + kkem] ikile, {az} Kaytsz; gamsz. [DS] ekem ek, [e-k (sadaka verilecek kuma) > e-()ke-mek] {az} gl. fi. [-r] Yoksullara hayr iin k u ma datmak. [ETY] [DS] ek en ar, [e+kenar] sf. Btn kenarlarnn uzakl eit olan, ek e n a r d rtg en , mat. D rt kenar da birbirine eit olan paralelkenar.]] e k e n a r gen, mat. Kenarlar birbirine eit olan gen. eker, [Ar. akar yLil] {az} sf. (Kii iin) sarn. [DS] ekere, [Far. kr jlSLiT => ekere jSLil] {eAT} {az} sf. Ak; aikr; belli; meydanda. [DS] S ek er it m ek, {eAT} Aa vurmak; belli etmek. e k eritm ek , [eker + et-mek r] Belli etmek; aa vurmak, ekerm ek, [Far. kr jlSLiT => eker-mek ?] {az} g sz.fi [-ir] 1. kagelmek. 2. Grnvermek. ek ertm e k , [eker-t-mek ?] {az} gl. fi. [-ir] 1. A a vurmak. 2. Gstermek. [DS] ek, [a-k / Tat. k (rende)] {az} is. Bir yz keskin marangoz arac; rende(?). [DS] ekin, [Far. ahun => kn] {az} is. 1. Ikn; ravent, (Rheum ribes). 2. Filiz; srgn. [DS] ekya, [Ar. ak (haydut) > eky {OsT} is. {eAT} gl. f i [-

1. Yolcularn nlerine geerek para ve deerli e yalarn silah zoruyla alan soyguncu hrszlar. 2. Da hrsz. 3. Soyguncu. ekah, [Ar. ekah ] {OsT} sf. 1. (At iin) al donlu. 2. (Hayvan iin) kzl renkli. 3. (Kii iin) krmz ekyalk, - [ekya-lk] is. 1. Soyguncu olma hli. 2. Ekyann yapt hrszlk. yzl; ekar; akar. ekl, -li [Ar. ekl > ekl JlSLil] (ek.l) {OsT} is. 1. Biimler; grntler; ekiller. 2. Taslaklar. 3. Klk. >5 ekl-i h ay t, {OsT} H ayatn biimleri.|| ekl- hendesye, {OsT} G eometrik ekiller]] eki-i m tebihe, {OsT} mat. Benzer ekiller.]] ekl-i nazm, {OsT} M sra says y a da kafiye srasna g re nazm ekilleri. ekannas, [Sur. Ar. akn-ns {OsT} is. 1. Alak herif. 2. Flaramzade. 3. Vicdansz, ekap, -b [Alm. sehapp > Rus. kap] {az} is. Elbise dolab. [DS] ekar, [Ar. ekar y l] {OsT} sf. 1. (At iin) al donlu. eki, [eki ,_ sSLil] {az} sf. 1. {OsT} Eki. 2. is. Erik ez mesi. [DS] S eki a, {az} Ekili kfte. [DS]|| eki h a m u r, {az} Maya olarak kullanlan nceden ay rlm hamur; eki maya. [DS]|| eki pekm ez, {az} N ar ekisi. [DS] ekili1 [eki-li] {az} sf. 1. Ekili. 2. is. Mayal , hamurdan yaplan ekmek; bazlama. 3. M ercimek, nohut, bulgur, taze kabak, fasulye ile yaplan ve iine bolca eki konulan bir tr orba. 4. Kays kurusu, et ve ya ile yaplan bir yemek. 5. Bol sirke dklm kelle orbas. 6. Turu. [DS] S ekili kfte, {az} Dvlm bulgur, iya ve domatesle yaplan bir tr kfte. [DS]

EK

I M

IM

1502

ekili2, [Far. ikil ? => ikili] {az} is. kil; kuku. [DS] ekilik, -i [eki-lik] {az} is. Hamur mayas. [DS] ekim ek, [eki-mek > eki-mek (k, gmesi)\ {az} gsz. f i [-r] 1. Ekimek. 2. zelliini yitirmek. [DS] e k in 1 [eT. e-mek (rahat yrm ek) > e-gin > e , kin j i l] sf. 1. (At iin) adi admdan biraz daha hzl yrm e alkanlnda olan; hzl ve rahat gi den; trs giden; ak admlarla hzl yryen. {eT} {eAT} {OsT} (ayn) 2. {eT} is. Uzun yol. [DLT] 3. Atn, hzl yry. {eAT} {OsT} (ayn) 4. zf. Bu trden bir yryle. ekin2, [e-mek > e-kin] {eT} sf. Eilen; akarak oyulan. S ekin to p ra k , {eT} Akp inen, nen toprak. [DLT] ekinci, [ekin-ci {eT} is. 1. Koarak giden at postas. [DLT] 2. {OsT} tar. mparatorluk dnemin de ounlukla sefere katlan yenieriler. 3. {eAT} {OsT} tar. At ile sefere katlan bir snf tm ar sahi bi. ekine, [Lat. sciaena] (eki ne) zool. Glge balgillerden, srt yzgeci ift, srt koyu esmer, yzgele ri siyah, kam sarmtrak, vcudu yass, A kdenizde yaayan lezzetli bir balk; ikine, (Sciaena umbra). ekinlem ek, [kn > kn-la-mak] {az} gsz. f i [~r] [-(i)-yor] Filizlenmek. [DS] ekinii, [e-kin-li] sf. (At iin) hzl ve uygun admla giden. ekinsiz, [e-kin-siz] sf. (At iin) hzl kom ayan ve yry dzgn olmayan, ekire, [Far. kr] {azf is. Ak; belli; meydanda. [DS] ekirek, -i [ekrek] (ekT.rek) {az} sf. Biraz eki; ekice; ekimsi. [DS] ekit, -di [Fr. cuscut ?] {az} is. Ba yapraklarna dolanan asalak bir bitki; kskt, (Cuscut). [DS] ek, [Far. ek / ekb ^ , 1 / v j ^ ' ] (ek:) {OsT} is. 1. Tavan. 2. Tabaka, ek n , [eT. e-mek (rahat yrm ek) > e-kin / e-kn jjC it] {eAT} {OsT} sf. 1.-*- ekin. 2. {az} (Kii iin) bir ii yapmaya pek gnll olan. [DS] 3 ekne em ek, {eAT} Atla sefere katlmak. eknc, [ekin-ci {eAT} is. -* ekinci. ek rt, [? egt / igt / egt / egrt] (ekrt:) {eT} is. N ak ilemeli ve ipekli in kuma. [DLT] ekyud, [Far. ekyd {OsT} sf. Birleik; bile ik; mrekkep, elek, -i [e-le-k] is. Yer yuvarlann eksenine dik olarak geen ve iki eit paraya bld varsaylan en byk ember; ekvator, eleksel, [e-le-k-sel] sf. Ekvatorla ilgili; ekvatora ait.

elem , [e-le-m] is. B ir eyin benzeri; kopyas, elem e, [e-le-me] is. 1. E yapma; elemek eylemi. 2. Balantsz olan elektrik devrelerini, enerji akta rabilm ek iin balama. 3. sin. Sinema veya televiz yon yaynlarnda ses ile grnty ayn ana denk getirme; senkronizasyon. elem ek, [e-le-mek] g l.fi [-r] [-l(i)-yor] 1. Birbiri ne benzer iki eyi bir araya getirerek birbirine e yapmak. 2. Ayn ii yaptrm ak iin evcil hayvanlar birlikte komak. 3. Bir eyi ei ile bir araya getir mek. 4. retm ek amacyla hayvanlar iftletirmek. 5. Grnt ile sesi denk getirmek. 6. Akm kablola rn balamak, elem eli, [e-le-me-li] sf. (Sinema ve tv. iin) ses ve grnt kuaklar elenmi; elemesi yaplm olan, elemesiz, [e-le-me-siz] sf. (Sinema ve tv. iin) ses ve grnt kuaklar elenmemi; elemesi yapl mam olan. elendirm ek, [e-len-dir-mek UjjJuil] {OsT} gl. fi [-r] Evlendirmek, elenik, -i [e-le-n-ik] sf. 1. Kararl bir durum elde etm ek zere uygun oranda birletirilmi olan; mzdevice. 2. mat. Birbiri ile oranl olan, elenm e, [e-le-n-me] is. 1. E sahibi olma; e edin me; elenmek eylemi. 2. E oluturulma, elenm ek, [e-le-n-mek] dnl. fi [-ir] 1. Bir ee sahip olmak. 2. Kendine e edinmek. 3. edil. Ele me ilemine tabi tutulmak, elem ek, [e-le--mek] ite, fi. [-ir] 1. Karlkl birbirini e olarak semek. 2. B ir ikili oluturmak. 3. (Hayvan iin) yavru yapm ak zere iftlemek, eletirm ek, [e-le--tir-mek] gl. f i [-ir] 1. Uyumlu klmak. 2. E durumuna getirmek. 3. Hayvanlar retmek amacyla iftletirmek, eli, [e-li] sf. 1. Ei, dengi bulunan; ei olan. 2. (Belirtilen nitelikte) ee sahip olan. 3. {az} ok. [DS] 4. {az} Kalabalk. [DS] elig, [e-lig] (e:lig) {eT} sf. Gen kadndan ei bulunan kimse; eli; e sahibi. [DLT] elik, -i [e-lik] is. 1. E olm a durumu. 2. E olanla rn birbirine gre durumu; denklik. 3. {az} Arka da; dost. [DS] <3 eliiyle, Katlmyla.|| elik et m ek, 1. Birine arkadalk etmek; refakat etmek; yoldalk etmek; katlmak. 2. (alg veya orkestra iin) ark syleyene refakat etmek. 3. (Evli iftler iin) e olma ykm llklerini yerine getirmek. eliki, [e-lik-i] is. ve sf. 1. Elik eden; katlan. 2. Bir mzie ses veya alg ile katlan kii, em at, [Ar. em at .k-il] {OsT} sf. Sama sakalna kr dm. em e1, [e-me <u-il] is 1. Topra vb. eyleri hafife kazma; em ek eylemi. 2. Yeri hafife kazmak sure tiyle elde edilen su kayna; pnar; gze. {eAT} {OsT} {az} (ayn) [DS] 3. {az} Topra kazarak

oluturulmu kk ukur, [DS] 4. (az) Yamur sularm biriktirm ek iin topraa alm ukur. [DS] eme2 [es-mek (germek) > e-me] faz} is. Aasz yerlerde, hayvanlar scaktan korum ak iin yaplan glgelik. [DS] eme3 [e-mek (ip bkmek) > eme] {az} is. 1. Pa muktan yaplm sicim ya da knnap. 2. ocuklarn ku vurmakta kullandklar ok, yay. [DS] eme, - c i [e-mek (ip bkmek) > e-me-] {az} is. Yn eirmeye yarayan ara; kirmen. [DS] emek1 [e-mek viU-il] g l . f [-er] 1. Toprak vb. ey , leri hafife kazmak. 2. Kazmak; oymak; demek. (eTj {OsT} (ayn) 3. mecaz. Aratrmak, incelemek. 4. {az} Toplanm bir eyi datmak. [DS] emek2, [e-mek liU-l] gl. fi [-er] 1. At hzlca sr mek; ekin srmek {e l} {eAT} {OsT} (ayn) [ETY] 2. tel} (At iin) ekin gitmek; yorga yrmek. [DLT] [ETY] 3. {eT} Srp gitmek. [ETY] 4. A t stnde gitmek. 5. Sefere kan orduya katlmak. 6. {eAT} {OsT} Hzl yrtmek; koturmak. 7. {az} Hareket etmek; yola kmak. [DS] S eip yortm ak, ok gezip dolamak; seirtip komak.\\ em ek yort mak, 1. Gn grmek; devran srmek. 2. Bandan ok i gemek.|| emi yortm u, {eAT} {OsT} Gn grm; devran srm; bandan ok i gemi. emek3, [e-mek / es-mek] {eT} gl. f [-er] 1. G er mek; esnetmek; uzatmak. 2. {az} p bkmek. [DS] emek4, [e-mek] {az} g s z . f [-er] Comak. [DS] emek5, [e-mek] {az} is. i su dolu ukur. [DS] emel, [Ar. mil > emel J*-il] {OsT} sf. Daha ok kapsayan; ok kapsayan; en kapsaml, emeli, [eme-li / Far. hom erem ?] {az} is. K ay mak; st kayma. [DS] ena1 -a [Ar. en (ktlk) > en' uil] (ena:) , {OsT} sf. irkin; ok kt; en fena. ena2, [Far. en Uil] (ena:) {OsT} is. 1. ok deerli mcevher. 2. Yzge. 3. Yzc, cne, [Ar. ene 4iil] {OsT} is. Aa yosunu, eneb, [Ar. eneb -^il] {OsT} sf. (Kii iin) inci gibi beyaz dili. enek1 -i [ein-mek > e-(i)n-ek dLuil] is. 1. Kula , rn veya kmes hayvanlarnn eindii yer. 2. (Yer iin) ok gelinip geilen. {OsT} (ayn) 3. {az} Ova ve da yamalarndaki genellikle yaban hayvanla rnn topland, barnd ukurlar. [DS] 4. {az} i su dolu ukur. [DS] enek , -i [e-le-k > enek] {az} is. Gn dnm. [DS] enemek, [e-(i)n-e-mek > ene-mek] gsz. f . [-r j [n(i)-yor] (Kular ve kmes hayvanlar iin) ince kumlu yerlerde einerek zerlerine toz toprak sa vurmak ve tylerini kabartm ak suretiyle yaptklar bir tr vcut temizlii.

enik, -i [e-in-ik > enik] (enik) {az} is. A z kar yad zaman koyunlarn einerek otlamalar. [DS] eofman, [Fr. echauffement] is. 1. Isnma. 2. spor. ounlukla altrmalarda giyilen iki paral pa muklu giyecek. S eofman yapmak, Spor gsteri lerinden nce snma hareketleri yapmak. epek, -i [Ar. ebah] {az} s f 1. ehvetli. 2. M erak l. [DS] eraf, [Ar. erif > erf <Jly,l] (era:f) {OsT} is. tibar sahibi kimseler; ileri gelenler. S erf- belde, {OsT} B ir yerin ileri gelenleri. eraflk, - [eraf-lk] is. Eraf olma durumu; se kinlik. 1 erak, [Ar. erik > erk iily.1] (era:k) {OsT} is. O r taklar; arkadalar; reka, erar, [Ar. erir (kt) > err _ly.1] (era:r) {OsT} is. > 1. ok kt, zalim ve hain olan kimseler. 2. K t lk edenler; fesat kartranlar; azllar, erat, [Ar. arat (belirti) > ert ily.1] (era:t) {OsT} is. Belirtiler; alametler; izler. S ert- saat, {OsT} Kyam et belirtileri. eref, [Ar. erif (erefli) > eref I] {OsT} sf. 1. ok erefli; en erefli; en ok onur sahibi. 2. ok aziz, eref-i evkt, {OsT} Vakitlerin en uygunu. || eref-i mahlflkt, {OsT} Yaratlmlarn en erefli si; insan.|| eref saat, {OsT} En uygun saat; uurlu gelen zaman. erefi, [Ar. erefi ^^l] (erefi:) {OsT} sf. 1. Erefle il gili; erefe ilikin. 2. erefli; saygn. 3. M sr ve stanbulda bastrlan 3.5 g. arlnda bir altn sikke. erem, [Ar. erem j*y.l] {OsT} sf. (Kii iin) burnu kesik; burunsuz. eria, [Ar. ir' > e r ia y ] {OsT} is. Yelkenler. <5 eria-i sfn, {OsT} Gemilerin yelkenleri. eribe, [Ar. erb > eribe 4>y;l] {OsT} is. ecek eyler; ikiler; erbetler. S eribe-i bride, {OsT} Souk ikiler. ering, [eri-ng ?] {eT} sf. yi kokulu. [EUTS] esiz, [e-siz >~il] sf. 1. Ei ve benzeri olmayan. 2. Nitelikleriyle bakalarndan ayrlan; sekin duran. 3. Einden ayrlm veya ei lm olduu iin tek bana kalan. 4. {eAT} Bekr, esizlik, -i [e-siz-lik] is. 1. Esiz olma durumu. 2. Esiz olan eyin nitelii, eek, -i [eek > eek ( nsz ikizi.)] {az} is. 1. Eek. 2. Tarlalar su basknndan korum ak iin al ve talarla yaplan set. [DS] eei dah dimek, {az} ileri yolunda gitmek; kazanc hzla artmak. [DS]|| eek turpu, {az} 1. Yaban turpu. 2. H ar dal. [DS]

D ru M lK S H .
eeklenmek, [eek-Ie-n-mek] {az) dnl. fi [-ir] (M eyve ekirdeklerinin kabuu iin) katlamak. [DS] etad, [Far. etd (eta:d) {OsT} is. 1. Gne aynn yirmi altnc gn. 2. ranllarca o gne mem ur saylan melek. 3. Zerdtn kitabndaki surelerden her biri, etat, [Ar. ett > ett o L l] (eta:t) {OsT} is. Ta kmlar; snflar; fkralar; eitler; trler. B ett- ulm, {OsT} Bilimlerin eitleri; bilim dallar. etilmek, [e-(i)t-il-mek] {eT} edil. f. [-r] itilmek. [DLT] [EUTS] etirme, [e-tir-me] is. Eme iini yaptrma; etirmek eylemi. etirm ek1, [e-tir-mek] gl. fi [-ir] 1. Eme iini yaptrmak. 2. At hzl srmek; ekin yrtmek. 3. {az} Koturmak. [DS] etirm ek2, [e-tir-mek] {az} gl. fi. [-ir] Kazdrmak. [DS] etrm ek1, [e-mek > e-tr-mek] {eT} gl. f i [-r] Etirmek. [DLT] etrm ek2, [e-tr-mek] {eT} gl. fi. [-r] ittirmek. [DLT] ek, [e-mek (rtmek) > e-k] is. 1. Brg; rt; ste giyinilen; brnlen ey. [EUTS] [DLT] 2. Eski Trklerde, han veya bey gibi bir byk ldnde mezarnn stne serilmek zere gnderilen ve da ha sonra yoksullara datlan ipek kuma. [DLT] [ETY] eklig, [e-k-lg] {eT} sf. Brglk kuma sahibi olan. [DLT] eklik, [ek-lik] {eT} sf. Brglk. B eklik barn, {eT} Brg yaplm ak iin hazrlanm ipek li kuma. [DLT] elmek, [e-l-mek] {eT} edil. f. [-r] 1. rtlmek. [DLT] 2. rtnmek. [DLT] em ek, [e-mek] (e. mek) {eT} gl. f. [-r] rt mek; brmek. [DLT]. erm ek, [e-mek (hzl yrm ek) > e-r-mek] {eAT} gl. f. [-iir] Yrtmek, etm ek, [e-mek > e-t-mek] {eT} gl. f. [-r] rttrmek. [DLT] evak1, -k [Ar. e v k > evk jly il] (eva:k) {OsT} is. iddetli arzular; istekler; evkler; cokunluklar. evak2, -ki [Ar. evk (diken) > evk il^ sl] (eva.k, k ince sylenir) {OsT} is. 1. bot. Bitki dikenleri. 2. tp. nce ve uzun kemikler; kem ik uzamalar, evat, [Ar. avt > evt il^ .1 ] (eva:t) {OsT} is. 1. Komalar; sraylar. 2. K benin etrafm yedi ke re dolama; tavaf. eya1 [Ar. ey (nesne) > eya5 *L^J] (eya:) {OsT} is. , 1. Cansz varlklarn tm; nesneler; eyler. 2. De iik amalarla kullanlan, tanabilir, insan yaps olan nesneler. 3. huk. Para ile deerlendirilebilir hakkn sonucu olan m add deerler. eya2, -a [Ar. 'a > ey _Lil] (eya:) {OsT} is. 1. Blkler; cemaatler. 2. Yardmclar, eyah, [Ar. eyh > eyh (eya:h) {OsT} is. 1. Yallar; ihtiyarlar. 2. teklik, is. Usul; yol. eyal, [eya-l] sf. Eyas olan; eyas bulunan, eyasz, [eya-sz] sf. 1. Eyas olmayan. 2. (Yer iin) iinde hi eya bulunmayan, eyeb, [Ar. eyb > eyeb < T*^I] {OsT} sf. (Kii iin) sa sakal aarm; ihtiyar, eyek, [e-mek (rahat yrm ek) > e-gek / e-yek] {eT} is. Eek. [DLT] eyem, [Ar. eyem ^ 1 ] {OsT} is. (Kii iin) yznde, vcudunda ok beni olan; haldar. -et-, [-et-] {eAT} yap. e. simden fiil yapar, gz-etmek. -et, [-t / -at / -et] yap. e. -* -t. et, [et] is. 1. nsan ve hayvanlarda, deri ile kemik arasndaki kas ve ya ynlarndan meydana gelen ksm; {eT} (ayn). [DLT] [KPy.] [ETY] [EUTS] 2. H ayvan kaslarndan ibaret olan besin maddesi. 3. Kasapta satlan kesilm i hayvan. 4. Ten, vcut. 5. M eyvelerde kabuk ile ekirdek arasnda kalan ye nilebilir ksm, ff et balam ak (tutmak), I. Zayf l, clzl gemek; imanlamak. 2. (Yara iin) iyilemek, kapanmak.\\ et beni, Vcutta bulunan koyu renkli ve meme ucu gibi kabark ben; tavuk gt. || et ben olmak, {az} Rengi atmak; son dere ce utan duymak; bozulmak.\\ et bet, {az} Soy sop; hsm akraba. [DS]|| et bicik, {az} (Hayvan iin) byk memeli fa k a t az st veren. [DS]|| et bo luu, matb. Harflerden her birine kendi zelliine gre dmesi gereken boluk.|| et boynuzu, {OsT} H ayvanlarn boynuzlar arasnda oluan et knt s,|| et amur, {az} Son derece yapkan killi a mur. [DS]|| et demiri, {az} Tabaklkta derinin ii ni temizlemekte kullanlan rende. [DS]|| et dola olmak, {az} Sarma dola olmak. [DS]|| et elmas, {az} Yazn yetien y eil renkli bir elma. [DS]|| et et stne koymam ak, {az} Kilo almamak; im an lamamak. [DS]|| et evinli, {az} imanca; etine dolgun. [DS]|| et gaba, {az} mutfi Asm a kaba, bol et, sarm sak ve nane ile piirilen bir yemek. [DS]|| et gafa, {az} Anlaysz; kaln kafal; ah mak. [DS]|| et gibi olm ak, {az} Yamurdan ok fa z la slanmak. [DS]|| eti budu yerinde, (Kadn iin) biraz imanca; etine dolgun. || eti kopmak, {az} ok korkmak; d kopmak. [DS] 1 etinden 1 kesmek, {az} ok az vermek. [DS]|| etine canna tolu, {OsT} Etli; canl; tombul; iman.\\ etine dol gun, (Kadn iin) biraz imanca.\\ Eti ne, budu ne? 1. Z a y f ve elimsiz olan iin sylenir. 2. Ola naklar kt. || etine gitmek, {az} imanlamak; kilo

p lflililf f S M

1505

ETE

almak. [DS]|| etine yar, {azj Etine dolgun; i manca. [DS]|| etini ekmek, {eAT} ekitirmek; gybetini yapmak; zem m etm ek.|| etini yim ek, {eAT} ekitirmek.|[ etin karacas, {eAT} Etin yasz ks m; fos.|| Eti senin kemii benim. renciler iin retmene, raklar iin ustaya veliler tarafndan tam yetki verildiini ifade eden sz. || etinden et kesmek, ok ac vermek.|| et itmek, {az} Baygn, hareketsiz hle getirm ek.|| et kafa, Kaln kafal; anlaysz.|| et kafal, Anlaysz,|| et kesimi (et k rm), din. Hristiyanlarn byk perhize girm ek zere bulunduklar gnler; apukuya.\\ et krmak, Iaz! et krlmak. [DS]|| et krlm ak, {az} ok yorulup terledikten sonra kol ve bacak kaslar tu tulmak; szlamak. [DS]|l Etle trnak arasna giril mez. Aile tartmalarnda araya girm em ek gerekti ini belirten sz. || etle trnak gibi, Birbirinden hi ayrlmayan (kiiler).\\ et lokmas, mutf. Etin kemik siz ve yasz yerinden yaplan bir yemek.\\ et m a kas, Tavuk vb. hayvanlar kolayca paralam ak iin kullanlan makas biimindeki bir tr bak.\\ et meme, {az} A z st veren sam al inek. [DS]|| et meydan, tar. Askere et tayn datlan yer.\\ et mh, {az} E l ve ayak parm aklarnda oluan na sr. [DS]|| et obur, biy. Genellikle etle beslenen; 'etil.\\ et oburlar, biy. Etle beslenen hayvanlar.|| et olmak, {az} E li aya tutmamak; inme inmek; fe l olmak. [DS]|| et z, {eAT} E t suyu.|| et pazar, Iaz} Arife giin. [DS]|| et rengi, Krmz pem beye alan mor; {az} (ayn). [DS]|| et sr, E ti iin bes lenen, kasaplk sr.\\ et sinei, zool. Larvalarn et, le ve ak yara zerine brakan, gs ksm la r kl renkli, zeri koyu renk izgili, karn kare de senli birok sinek trnn ortak ad, (Sarcophaga).\\ et suyu, inde et halanm olan su .|| et eftalisi, Eti ekirdeinden aylmayan bir tr efta li. (Prunus persica duracina).\\ et tahtas, zerinde et kylan veya dvlen tahta paras.\\ et tavuu, Eti iin beslenen tavuk.\\ etten direk, {az} (Kii iin) iman, dolgun. [DS]|| etten tenden dmek, IcAT} ok za y f dmek, p e k zayflamak.\\ et trnak olmak, Birbirine iyice balanmak; birbirinden ay rlmaz olmak. || Et trnaktan ayrlmaz. Yaknlar arasndaki ba hibir zam an kopmaz, koparlmamaldr.|| et toprak, {az} 1. Yumuak ve tavl top rak. 2. Killi toprak. 3. Krm z toprak. 4. Saban i lemeyen amurlu toprak. [DS]|| et tulumu, (Kii iin) ok iman.\\ et (can) tutmamak, B ir trl zayflktan kurtulamamak, imanlayanamak.\\ et yar, {az} Aa havan; dve. [DS]|| et yer, Yu muak yer. [DLT] l'ta, [Far. et U (eta:) {OsT} is. bot. Kavak aac, =l] i'tajer, [Fr. tagre] is. Kapaksz, rafl tanr dolap, i'ialo, [Al. stalo (rnek) > Fr. talon] is. Arlk, uzunluk ve zaman lleri iin rnek alnm l birimi.

etam in, [Lat. stamen (iplik) > tamine] is. Pamuk, keten veya ipekten seyrek veya delikli dokunmu kuma. etan', [Fr. thane] is. kim. C2H6 formlndeki doy mu hidrokarbon. etan2, [Far. etn ubi] (eta;n) {OsT} is. 1. Dii eek. 2. Yosunlu ta. 3. Bir blm su iinde, dier blm de darda kalan kaya, etanol, -l [Fr. thanol] is. M eyve ralar mayalan drldktan sonra damtma yoluyla elde edilen a buk buharlaan C2H 5OH formlndeki sv; etil alkol; alkol; ispirto; metil karbnol; arap ruhu, etap, -b [Fr. tape] is. spor. 1. Bir yarn belirli uzaklktaki blmlerinden her biri; konak. 2. B lmler hlinde birbirini izleyerek yaplan iin veya gelinen durumun her bir blm; adm; aama; ba samak; merhale, etave, [Ar. etve jb1] (eta:ve) {OsT} sf. 1. Gelen; gel mi. 2. Misafir. 3. Garip; kimsesiz yolcu, etayib, [Ar. etyab > etyib (Nesne iin) seme; sekin, etba, -a [Ar. tbi' > etb' (etba:) {OsT} is.. Birinin szne uyanlar; onun yolunu izleyenler; onun mesleinin izleyicileri; taraftarlar. 2. Hizmet iler; uaklar, fi1 etba hadem, {OsT} 1. T araf tu tanlar. 2. H izm et edenler. etbak, - [Ar. tabak / tabaka > etbk JL^I] (etba:k, t kaln sylenir) {OsT} is. 1. Tabaklar; byk sahan lar; yemek tepsileri; kapaklar; rtler. 2. Hller; katlar; mertebeler; dereceler. 3. Kabileler, eti, [et-i] is. Etleri yenebilen byk ve kk ba hayvanlar keserek dkknnda satan kii; kasap; {eT} (ayn). [EUTS] [DLT] etik, -i [et-ik] is. 1. Bir hayvann vcudundaki bzlp genilemeye elverili etli ksmlar. 2. K r mzm s her trl kk organlara verilen isim. 3. Fasulye gibi baz bitkilerde tohum larn gbeini eviren etli kabarcklar. 4. Hindi, devekuu gibi kularn ba ve boyunlarnda bulunan tysz ve krmz renkli et paralar, etil, [et-il] sf. biy. Daha ok etle beslenen; et obur, etiller, [et-il-ler] is. biy. Dileri ve sindirim sistem leri hayvan etini paralayp yemeye elverili olan peneli mem eliler takm; et oburlar, (Carnivora). etdirsei, [et+dirsei / it + dirsei] {az} is. Gz kapaklarnn kenarnda kan iltihapl ban; arpa ck. [DS] etebe, [Ar. atebe (eik)] {az} is. Kap ve pencere stlerine kiri yerine konulan kaim aalar. [DS] ete, [ete / eti] {eT} is. ocuklarn ceviz oynad ukur. [DLT] etelik, [ete-lik] {eT} is. Ceviz oynamak iin ukur alm yer. [DLT] (eta.yib) {OsT} sf.

ETE

K im

H E E H

1509

ete, [etek > ete] {az} is. Tekneye un elenirken al tna serilen bez. [DS] ete, [ete] {az} is. El deirmeninin altna konu lan deriden rt. [DS]

zon. 3. Elbise. 4. K adnlarn nlerine baladklar nlk. 5. etekli elbise. [DS] etekelik, -i [etek-e-lik] {az} is. Eteklik. [DS] eteke, [ata-ke > ate-ke > eteke / etike] {eT} is. Atalk; st kardein babas; lala; mrebbi. [Nevy] etek, -i [eT. etek (kenar) it>l] is. 1. Giysilerin belden etekleme, [etek-le-me] is. Eteklem ek eylemi, aada kalan ksm. {eT} (ayn) [DLT] 2. Vcudun belden aasna giyilen tek para kadn elbisesi. 3. eteklemek, [etek-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Birinin eteini pmek veya etek pecekmi gibi Pantolon hari elbisenin alt kylar. 4. adr, kane davranmak. 2. mecaz. Y aranma gayreti iinde ol pe rts vb. kumatan yaplm eylerin aa sar mak; dalkavukluk etmek, kan u ksmlar. 5. gnl. Da, tepe, yn gibi ya m ac bulunan ykseltilerin dzle yakn ksmlar. eteklenmek, [etek-le-n-mek] {eT} edil. f. [-r] 1. 6. {az} Edep yeri; kask. [DS] 7. Yamur sularnn (Elbise iin) etek taklmak. 2. dnl. fi Etek sahibi baca vb. yerlerinden ieri szmasn nlemek iin olmak. [DLT] konulan sa rt. 8. {OsT} Kenar. 9. {az} Derinin etekleyi, [etek-le-y-i] is. Etekleme eylemi veya bi karn taraf. [DS] 10. {az} ocuk kunda. [DS] 11. imi. K adnlarn nlerine baladklar nlk. 12. Salla eteklig, [etek-lig] {eT} sf. Etekli; etei olan. [DLT] nan u; saak. 13. {az} Namus. [DS] S etei eteklik, -i [etek-lik] is. 1. Belden aa giyilen tek aramak, {az} Utanmak. [DS]|| etei ar, {eA T} para kadn giysisi; etek. 2. Bir eyin aa sarkan Namuslu; iffetli.\\ etei ayana dolamak, Heye paralar. 3. sf. (Kuma iin) etek yapmaya yarar; candan yry bozulmak; eli aya dolamak]] etek yaplabilecek nitelikte, etek yapm ak iin ay etei belinde, alkan, hamarat kadn. \\ etei d rlm kuma. {eT} (ayn) [DLT] k, Pis, pasakl kadn.\\ etei kirlenmek, (Kadn etelemek, [te-le-mek / it-ele-mek > etele-mek] gl. iin) namusu kirlenmek}] eteindeki ta la n dk fi [-r] [-l(i)-yor] tmek; itelemek, etelemek bete mek, B ir konuda btn bildiklerini aa kar lemek, Kt davranmak. mak, sylemek. || eteine eri, {az} (Kadn iin) {OsT} sf. Daha fahie. [DS]|| eteine z, {az} Ar cinsel istek etem, -mi [Ar. tamm > etem m duyan; bir trl cinsel tatmine eremeyen. [DS]|| eteine pis, {az} Ar cinsel istek duyan. [DS]|| eteine (dmek) sarlmak, Yalvarp yakarmak; ok yalvarmak. || eteine (snmak) yapmak, Birinin koruyuculuuna snmak; onun himayesini beklemek. || eteini ekmek, {az} Gnah saylan ilerden vazgemek. [DS]|| eteini gstermez, (Ka dn iin) iffetli, namuslu. || etei tem iz, (Kadn iin) iffet sahibi. || etek alt, {az} folk. Gerdek sonras gveyin kaynpederine gtrm olduu armaan. [DS]|| etek ba, {az} Aa taraf. [DS]|| etek bezi, {az} Kundaktaki bebeklerin belden aasn sar m akta kullanlan bez. [DS]]| etek ba, {az} Us tura. [DS]|| etek boyu, B ir etek veya elbisenin uzunluu. 1 etek dolusu (etek etek), Pek ok; bol 1 bol. || etek etek, -* etek dolusu. || etek kiri (pislii), Yasalara aykr, yolsuz cinsel iliki.\\ etekleri tu tumak, ok telalanmak; kaygya kaplmak)] etekleri (slk) almak, ok sevinli olmak; sevin mek; byk bir sevin gsterisinde bulunmak.]] etek pmek, Yaltaklanmak; dalkavukluk etmek; el etek pm ek.|| etek salmamak, {OsT} B ir bask kar snda, yapm ak istedii eyden vazgememek; p a bu brakmamak.]] etek silkmek, B ir eyden ire nerek vazgemek; el etek ekmek.|| etek ta, A la turka helada tan arka ksm. eteke, [etek-e] {az} is. etekli elbise. [DS] eteltek, -i [etek-ek] {az} is. 1. Eteklik. 2. Elbise iine giyilen kolsuz ya da askl gmlek; kombine tam; tamam; kusursuz ve eksiksiz. eten 1 [et-en] is. 1. , etene. 2. Sebze ve meyvelerin yenilebilen ksm; etli ksm, {az} (ayn) [DS] 3. bot. M eyve yapranda yumurtacklarn bal bu lunduu ksm. S eten tav, {az} Buday ve arpa gibi rnlerin son ekilme zaman. [DS] eten2, [? eten] {az} is. Y ayn bal, (Slurus glanis). [DS] eten3, [Fr. ethene] is. kim. ift bal hidrokarbonlar dan, forml CH2-CH2 olan doymam hidrokar bon; etilen. etene, [et-en-e] is. 1. biy. M emelilerde dlt ile ana arasnda kan al veriini salayan organ; eten; son; e; dl ei; meime; plasenta, {az} (ayn) [DS] 2. {az} Flerhangi bir yiyecein posas. [DS] etenelenme, [etene-le-n-me] is. biy. M emelilerde embriyon veya eklentileriyle ana arasnda kimyasal dei tokuu salamak amacyla ilgi kurma, etenelenmek, [etene-le-n-mek] dnl. fi [-ir] Embri yon veya eklentileri ile ana arasnda ilgi yzeyi kurmak. eteneli, [etene-li] sf. Etenesi olan, eteneliler, [etene-li-ler] is. biy. Etenesi bulunan m e meliler alt snf; z memeliler, etenesiz, [etene-siz] sf. Etenesi olmayan, etenesizler, [etene-siz-ler] is. biy. Etenesi olmayan basit yapl memeli hayvanlar. eter1, [el-t-mek > elt-er ?] {az} is. Haber; iletilen

f f l W

l 1507

ET

bilgi. [DS] S eterin kesile, {az} Ocan snsn; evin batsn anlamnda ilen sz. [DS] eter2, [? eter] {a lz} s- Kullanlm giyecek eyas. [DS] eter3, [Fr. ther] is. kim. 1. Bir alkoln su kaybederek bir asit veya baka bir alkol ya da kendisi ile bir lemesinden doan C2H50 -C 2H 5 veya (C2H 5)20 formlndeki organik bileik. 2. Etil oksit. 3. tp. Hekimlikte az ayltc, ou bayltm a veya blge sel uyuturma salamak amacyla kullanlan ok uucu, renksiz ve kendine zg kokusu olan sv; lokman ruhu. eter4, [Ar. tr] {az} is. ocuk kokusu. [DS] etere, [et-mek (brmek, grlemek) > et-er-ce] {eT} zf. Gmbrdercesine. [ETY] eterleme, [eter-le-me] is. Eter buhar koklatarak ba yltma ii. eterlemek, [eter-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] tp. Eter buhar koklatarak uyuturmak, eterleme, [eter-le--me] is. B ir alkoln veya asidin eter hline dnmesi, eterlemek, [eter-le--mek] dnl. f. [-ir] (Alkol ve ya asit iin) eter hline dnmek, eterletirici, [eter-le--tir-ici] is. Eterlemenin sa land zel aygt, eterletirme, [eter-le--tir-me] is. Eter hline getir me; eterletirmek eylemi, eterletirm ek, [eter-le--tir-mek] g l.f. [-ir] Eter h line getirmek. etermek, [d-er-mek / termek] {eT} gl. f. [-r] Aramak. [Ykneld] eteroman, [Fr. thromane] is. Eterle sarho olmaya alm kimse, ete, [Far. te] {az} is. Ate. [DS] t? ete alm ay a gelmek, {az} Gittii yerden tez dnmek. [DS] ctelemek, [ate-le-mek] {az} g l.f. [-er] [-l(i)-yor] Yakmak; tututurmak. [DS] etetmek, [etet-mek] {eT} gl. f. [-r] Skntya sok mak. [DLT] etfal, -li [Ar. tfl > etfal JU tl] (etfa:l) {OsT} is. 1. o cuklar. 2. Taze fidanlar; krpe iekler. S etfl-i ba, {OsT} Yeni yetien, krpe fdanlar.\\ etfl-i behr, {OsT} Taze imenler; krpe iekler.\\ etfli m ektib, {OsT} Okul ocuklar. etfaliyat, [Ar. etfaliyyt oUUll] (etfa:liya:t) {OsT} is. ocuk eitimi bilgisi; pedagoji. etgi> [et-mek > et-gi] {az} is. By yapm ak iin okunmu eya. [DS] ctg, [ed (deer) > ed-g / eyg] {eT} sf. yi; stn lk. [EUTS] etgn, [et-kin > et-gn j&'l] {eATf sf. Sert; hain; gl.

etb ba, [Ar. tb > tabb > etbba5 fli>l] (etbba:) {OsT} is. Tabipler; hekimler; doktorlar; tp bilimine vakf olanlar. S etbb-y hssa, {OsT} Saray he kimleri. eti, [ede / eti] {az} is. 1. Baba. 2. Kk karde. [DS] eti, [eti / ete] {eT} is. ocuklarn ceviz oynadklar ukur. [DLT] etig, [t-melc (dzenlemek) > t-ig] {eT} is. Ss; be zek; tezyinat. [EUTS] e tik 1, [etk > etik] {eT} is. Pabu; mest, {az} (avm) [DLT] [DS] etik 2, -i [atik / etik] {az} sf. (Kii iin) evik. [DS] etik 3, -i [Fr. tique] is. 1. A hlak bilimi. 2. sf. A hlak la ilgili. etik 4, -i [et-ik] {az} is. Saban kolu. etik 5, -i [et-mek > et-ik] is. Krk, kk. [DS] etiket, [Fr. tiquette] is. 1. Bir maln fiyatn ve zelliklerini belirtmek iin zerine konulan kk kt. 2. Bir kitabn kime ait olduunu gstermek iin yaptrlan kk kt. 3. mecaz. Toplum iindeki davranlarda izlenecek yol; terifat. 4. m e caz. Mevki; makam; orun, etiketi, [etiket-i] is. 1. Etiket yaptran kimse. 2. sf. mecaz. Etikete ok nem veren kimse, etiketilik, -i [etiket-il-ik] is. Etiketinin ii ve meslei. etiketlem e, [etilcet-le-me] is. Etiket koym a ii. etiketlem ek, [etiket-le-melc] g l.f. f r ] [-l(i)-yor] Bir mala etiket koymak, etiketlenm e, [etiket-le-n-me] is. zerine etiket ya ptrlma; etiketlenmek eylemi, etiketlenm ek, [etiket-le-n-mek] edil. f. [-ir] Etiket konulmak. etiketli, [etiket-li] sf. 1. Etiketi olan. 2. mecaz. Etike te bal. etiketsiz, [etiket-siz] sf. Etiketi olmayan. e tik m e k 1, [et-mek > ed-ik-mek / et-ik-mek] {eT} gl. f. [-r] 1. Baarmak. [EUTS] 2. Elde etmek; husule getirmek. [EUTS] [Gabain] 3. dnl. f. M eydana gelmek; husule gelmek; gereklemek. [EUTS] [Gabain] 4. Gelimek; bymek. [DLT] 5. (ocuk iin) yetimek; tombullamak; bymek. [DLT] etik m ek 2, [etik-mek] {az} dnl. f. [-ir] Terbiyesi bozulmak. etil, [Fr. thyle] is. kim. Etilalkolden hidroksilin gi derilmesiyle treyen CH3-CH2 formlndeki tek deerli kk. etilalkol, -l [Fr. thylalcool] is. kim. M eyve ralar mayalandrldktan sonra damtma yoluyla elde edi len, abuk buharlaan C2H 5OH formlndeki sv; etan; alkol; ispirto; metil karbnol; arap ruhu, etilen, [Fr. thylne] is. kim. ift bal hidrokarbon

ET

1503

lardan, forml CH2-CH2 olan doymam hidro karbon; eten. etilenik, [Fr. thylnique] sf. kim. Etilen gibi mole kllerinde ift ba bulunan bileikler, etilgen, [et-il-gen] {eT} is. 1. Atlarda bulunan bir hastalk. [DLT] 2. sf. Fler zaman dzelen. [DLT] 0 etilgen saylgan, {eT} P ek ok ie girip kar. [DLT] etilglikol, [Fr. thylglycol] is. kim. Frenlerde hidrolik akkan olarak kullanlan etiloksit ve etanoln younlatrlmasyla elde edilen ve 135Cde kayna yan C2HsOCH2CH2OH formlndeki glikol, etilmek, [t-melc > d-il-m ek > t-il-melc] {eT} edil. f. 1. Dzelmek. 2. Edilmek; yaplmak; kurulmak. [DLT] [EUTS] etim e, [Ar. ta'm > et'm e <u_*ll] (et-ime, t kaln sy lenir) {OsT} is. Yemekler; alar. S etim e-i lezize, {OsT} Lezzetli yem ekler.|| etime-i nefise, {OsT} ok gzel yemekler. etimolog, -u [Fr. tymologue] is. Kken bilimi uz man. etimoloji, [Yun. timos (gerek) + logos (sz) > thym ologia > Fr. tymologie] is. dbl. 1. Bir dilde ki kelimelerin kklerini incelemeyi amalayan b i lim; kken bilimi. 2. Bir kelimenin biim ve anlam bakm ndan geirdii aamalarn aratrlmas. 3. B ir kelimenin kkeni, etimolojik, -i [Fr. tymologique] sf. Kken bilime dayanan; kken bilimsel, etin, [etin] {eT} is. Kkreme; ses. [EUTS] etinemek, [etin-e-mek] {eT} dnl. f. [-r] Kkremek. [EUTS] etinlig1 [etin-lig] {eT} sf. Kkreyen; nlayan. [EUTS] , etinlig2, [t-melc > t-in-lig] {eT} sf. Ssl. [EUTS] etinmek, [t-mek / t-mek / it-mek > t-in-mek] {eT} dnl. f. [-iir] 1. Sahip olmak; edinmek. [ETY] 2. Hazrlanmak. [DLT] 3. Sslemek. [EUTS] etioloji, [Fr. tiologie] is. 1. Olgulara yol aan neden lerin tm; neden bilimi; sebep bilimi; etioloji. 2. tp. Hastalklarn sebeplerini aratran tp dal; se bep bilimi; neden bilimi, etiolojik, [Fr. tiologique] sf. 1. Etiolojiye ilikin olan. 2. Bir doa olaynn, bir ismin, bir kurumun veya yaama biiminin anlamnn kkenini akla yan efsanevi hikye, etir, [Ar. ctr] {az} is. Kolonya. [DS] etir, [tet-ir > et-ir] {az} sf. Ereti, fi1 etir tetir, {az} ie yaramaz. [DS] etirikli, [etir-ik-li] {az} sf. Nazl. [DS] eti, [ayt-malc > ayt- > eti] {az} is. Grlt. [DS] etiken, [eti-ken ?] {az} is. Sabann n tarafna taklan halka ivisi. [DS] etim ek1, [t-mek > eti-mek] {eT} g l.f. [-r] 1. Ba rtrmak. 2. ite, f. Beraber yapmak. [DLT]

etim ek2, [yet-i-mek / eti-mek] {az} dnl. f. [-ir] Yetimek; zamannda vermek. [DS] etite, [? etite] {az} 1. Bir eyin en nemli esi. 2. Can. [DS] etitirmek, [yeti-tir-mek] faz} gl. f. [-ir] Yeti tirmek; zamannda orada olmasn salamak. [DS] etitmek, [et-mek / et-melc / it-m ek > et-it-mek] {eT} gl. f. [-r] Yaptrmak; yaptrtmak; kurdurtmak. [ETY] etiz, [edz] {eT} sf. 1. Yce; yksek. [DLT] [EUTS] [KPy.] 2. is. ki dere arasnda su geecek set. [DLT] etizlemek, [ediz-le-mek] {eT} gl. fi [-r] 1. A rk a mak; set yapmak. 2. Topra paralara ayrmak; evleklemek. [DLT] etizlenm ek, [ediz-le-n-mek] edil.fi. [-r] 1. Paralara ayrlmak. 2. (Tarla iin) blm lere ayrlmak. [DLT] etizmek, [etiz-mek] {eT} gsz. fi. [-iir] nlamak. [EUTS] etka, [Ar. tak > etka ^ i ] (etka:) {OsT} sf. Gnah ilemekten ok ekinen; pek perhizkr. etken, [et-mek > et-ken] sf. 1. Etki yapan; messir; faktr; muharrik, (1935). 2. Bir eyin meydana gelmesinde pay ve gc olan; amil. 3. Dorudan ve iddetle etkide bulunan; messir. 4. dbl. (Fiil iin) dorudan doruya znenin yapt ii anlatan. 5. kim. Kimyasal bir etki meydana getiren herhangi bir madde. S etken by, folk. D oa olaylarn etkileyerek buyruu altna almaya ynelen ve sal drgan bir zellik tayan by. || etken fiil, dbl. znesi dorudan yapc durumunda olan fiil. etkenlik, [et-ken-lik] is. 1. Etken olma durumu. 2. fiot. Im bir duyar kat etkileme durumu, etkya, -a i [Ar. tak! > etkya t L&I] (etkya:) {OsT} sf. Allah korkusundan dolay gnah ilemekten e kinenler. etki, [et-mek > et-ki] is. 1. Bir kimse veya nesnenin baka bir kii veya ey zerindeki gc; tesir, (1935). 2. Bir etken veya sebebin sonucu. 3. mecaz. Bir kii zerinde braklan izlenim. 4. fiz. Bir cis m in bir baka cisim zerine uygulad kuvvet. 5. {az} Ar glk; eziyet; sknt. [DS] 6. {az} By. [DS] etkici, [etki-ci] sf. Etki eden; etkileyen. S etkici ses, dbl. Bir kelimede baka bir sesi etkileyen ses. etkileme, [etki-le-me] is. Etkide bulunma; etkilemek eylemi. etkilemek, [etki-le-mek] g l.f. f-r] [-l(i)-yor] Etkide bulunmak; etki yapmak, etkilenme, [etlci-le-n-me] is. Etki altnda kalma; etkilenm ek eylemi, etkilenmek, [etki-le-n-mek] edil. fi. [-ir] Etki altnda kalmak; etkiye uramak; mteessir olmak.

H ffillIjM : S O M . 1509

ETL

etkilein*) [etki-le--im] is. Karlkl olarak birbirini etkisizlem e, [etki-siz-le--me] is. Etkisiz duruma gelme; etkisizlemek eylemi, etkileme; etkilemek eylemi, etkileme, [etki-le--me] is. Birbirini etkileme; etki etkisizlem ek, [etki-siz-le--mek] dnl. f . [-ir] Et kisiz duruma gelmek; etki gc ortadan kalkmak, lemek eylemi, etkilemek, [etki-le--mek] ite, fi [-ir] Karlkl etkisizletirm e, [etki-siz-le--tir-me] is. Etkisiz du ruma getirme; etkisizletirmek eylemi, olarak birbirinin etkisi altnda kalmak, etkileyici, [etki-le-y-ici] is. Etkileyebilecek nitelikte etkisizletirm ek, [etki-siz-le--tir-mek] gl. fi [-ir] 1. Etkisiz duruma getirmek. 2. Etki gcn ortadan olan; etkide bulunan, kaldrmak. etkili, [etki-li] sf. Etkide bulunan; etki yapan; m es sir; tesirli. S5 etkili olm ak, Etkisini gstermek; et etkisizlik, -i [etki-siz-lik] is. Etkisi olm ama duru mu. kide bulunmak. etkililik, -i [etki-li-lik] is. Etkili olm a durumu; m- etlad, [Ar. etld ^oi] (etl:d) (OsT} is. Evde doan essiriyet. kul ya da cariyeler. etkime, [etki-me] is. kim. vefiiz. Etkide bulunma; et etlek, -i [d-lek / et-lek] {az) sf. Korkak; dlek, kimek eylemi; tesir, etlelm ek, [eT. > et-le-l-mek] {eTj edil, fi [-r] Et etkimek, [etki-mek] gsz. fi. [-r] Etkide bulunmak; yaplmak. [DLT] tesir etmek. e tlem ek 1 [eT. > et-le-mek] {eT} gl. fi. [-r] 1. Etlik , etkin, [etki-mek > etki-n] sf. 1. Hareketli ve etkili yapmak; et yapmak. [DLT] 2. {az} Kireten kar olan; aktif. 2. Hareket eden; etkinlik gsteren; etki lan derilerin zerindeki fazla et paralarn aykla leyen; messir, (1935). 3. kim. Kimyasal tepkim e mak. lere katlma yatknl gsteren (atom veya m ole etlem ek2, [et-mek > et-le-mek] {eT} gl. fi. [-r] Y ap kl.) @ etkin okul, eit. Program, plan ve dier mak; etmek; sylemek. [EUTS] okul etkinliklerine geni lde okul rencilerinin etlenm e, [et-le-n-me] is. 1. Et sahibi olma; etlenmek de katld okul. || etkin retim , eit. Ele alnan eylemi. 2. mecaz. imanlama. bir sorunun zmnde, geleneksel retim y n etle n m e k 1 [et-le-n-mek] dnl. fi. [-ir] edil, f i Et , temlerinden yararlanm ak yerine ilgili birka bilgi bulamak; et karmak; iine et girmi olmak. alannda aratrma, deneme ve inceleme yapm aya etlenm ek2, [et-le-n-mek] dnl. f i [-ir] [eT. -r] 1. Et nem veren retim. sahibi olmak; et almak; et edinmek; eti olmak. 2. etkinci, [et-kin-ci] sf. fel. Tm varln etkinlik mecaz. imanlamak. {eT} (ayn) [DLT] olduunu, bu etkinliin bir tayc gerektirmedii etlen m ek 3, [et-le-n-mek ?] dnl. fi. [-ir] Gvenmek, ni ileri sren reti yanls; aktivist. etletm ek, [et-le-t-mek] {eT} gl. fi. [-r] (Kasaplk ctkincilik, -i [et-kin-ci-lik] is. fel. Tm varln hayvan iin) kestirip et hline getirmek. [DLT] etkinlik olduunu, bu etkinliin bir tayc gerek etli, [eT. et-lig > et-li] sf. 1. inde et bulunan. 2. Eti tirmediini ileri sren reti; aktivizm; fiiliye, ok olan. 3. Kaim ve dolgun. 4. (M eyveler iin) etkinleme, [et-kin-le--me] is. 1. Etkin hle gelme; kabuu ile ekirdei arasnda yenecek ksm ok etkinlemek eylemi. 2. kim. (Bir molekl, bir atom olan. 5. {az} (Hayvan iin) olduka yalanm. veya bir iyon iin) normal durumdan enerji ynn [DS] S1 etli b itk i, bot. K urak ortamda yetien ve den daha zengin ve tepkimeye girmeye hazr du dokular iinde bol miktarda su depo eden, dallar, ruma gelmesi, yapraklar ve sap kaln bitki. || etli b u tlu , (Kadn etkinlemek, [et-kin-le--mek] dnl. f. [-ir] Etkin iin) olduka iman; balk etinde. || etli canl, D o l zellik kazanmak, gun vcutlu ve salkl, gl. || etli ekm ek, mutf. etkinletirme, [et-kin-le--tir-me] is. 1. Etkin duru zerine kk kk doranm et paralar ile ma getirme; etkinletirmek eylemi. 2. fz. Bir ele biber, domates ve soan konularak frn d a piirilen menti, bir parack veya ntron akyla nlayarak pide. || etli m eyve, bot. Ortas etli ve sulu olan m ey daha radyoaktif durum a getirme, ve]] etliye stlye k arm a m a k , Toplum iindeki etkinletirmek, [et-kin-le--tir-mek] gl. f [-ir] Et eitli hareketlerden uzak durmak; herhangi bir kin duruma getirmek, toplumsal eylem iinde bulunmamak; ilgilenme etkinlik, -i [et-kin-lik] is. 1. Etkin olma durumu; mek. faaliyet. 2. alma ve i yapm a gc. 3. fel. Ey etlig, [et-lig] {eT} sf. Etli; semiz. [EUTS] S etlig kii, lemde bulunann, etkin olann tad nitelik, {eT} 1. Etli; iman. 2. E t sahibi olan kimse. [DLT] etkisiz, [etki-siz] sf. Etkisi olmayan; etkileme gc etlik, -i [et-lik] sf. 1. (Hayvan iin) etinden yarar bulunmayan; tesirsiz. S etkisiz h le getirm ek , Z a lanm ak iin beslenen; eti iin kesilm eye hazrlanan. rar veremeyecek, hareket edem eyecek duruma g e {eT} [DLT] {az} (ayn) [DS] 2. is. Buzdolab vb. tirmek; etki gcn ortadan kaldrmak. aralarn et konulm ak iin ayrlm ve ona gre

ETL

I M U l i C t S M 1510
etm eki, [etmek-i [DLT] etm eklenm ek, [etmek-le-n-mek] {eT} dnl. f. [-r]

dzenlenmi blm; et konulan yer. 3. {eT} M ez baha; et kesilen yer; salhane; kanara. [EUTS] 4. {eT} E t aslacak engel. [DLT] 5. {az} Buza. S etlik koy, Eti iin kesilmeye hazrlanan koyun, [DLT] etlikleyin, [et-mek > et-ti-k-leyin] (az) zf. Onun yapt gibi; dedii gibi. [DS] etl, [et-l jJl] {OsT} sf. Etli. S1 etl canlu, {eAT} ri yapl; canl kanl. etl rek , -i [et-l-rek i!jjii'l] {eAT} sf. Etlice.

{eT} {eAT} is. Ekmeki.

Elemek sahibi olmak. [DLT]


etm eli, [et-mek > et-me-l] {eAT} zf. Yapmak, etmek

zere olan; yapc; yapan; eden,


etm el, [et-mek > et-me-l jJil] z f -* etmeli. S et-

m el olm ak, {eAT} Yapmak zere olmak ; etmeye, yapm aya hazrlanmak. etme, [it-mek / et-mek > et-me] is. Yapma, eyleme etmen, [et-men] is. 1. Etki gsteren g; amil; faktr, (1942). 2. Yalnz bana veya birlikte etki gsteren ii. S etme bu lm a dnyas, Ktlk yapann mut ve belli bir sonuca gtren glerden, artlardan, laka ktlk greceini ifade eden sz. || etme ey elerden her biri; bir iin veya olayn meydana leme, Kt bir davran iin birini "Yapma! diye gelmesine sebep olan; sebep. 3. (Kii iin) bir ii uyarma sz. yapan, zerine alan, yklenen; amil, e tm e k1 [eT. et-mek / ed-mek > it-m ek / et-mek] (eT , e:tmek) gl. f. [-(d)erj [-(d)-iyor] 1. Bir durumu e tn ik, - i [Yun. ethnos (kavim) > Fr. ethnique] is. 1. Bir milletin, bir lkenin insanlar. 2. sf. Bir halk ortaya karmak. 2. Yapmak. 3. (yi, kt vb. zarf topluluunun her trl kltr zellii veya bu zel larla) davranmak. 4. (Olumsuz) dayanamamak; ya liin belirtisi olan, pamamak; iddetle ihtiya duymak. 5. (Zaman iin) bulmak, erimek. 6. (Ticaret m allan iin) fiyat ol etnograf, [Fr. ethnographe] is. Kavimleri sadece d mak; deerinde olmak. 7. (Birini bir eyden) yok grnleri bakm ndan tanmlayp inceleyen kii, sun brakmak. 8. Kt davranta bulunmak; kt etnografya, [Fr. ethnographie] is. Kavimleri sadece lk yapmak. 9. Doal boaltm ihtiyacn gidermek. d grnleri bakm ndan tanmlayan, inceleyen 10. Vermek; balamak. 11. mat. (Drt ilemde) insan bilim leri dal, eittir. 12. {eT} Dzenlemek; dzene sokmak; tan etnolog, -u [Fr. ethnologue] is. Toplum larn yap zim etmek; rgtlemek. [ETY] "bodun etm ek sndaki gelimeleri ve geliimin genel izgilerini (halk rgtlemek; dzen vermek). 13. Sslemek; ortaya koym ak iin rklann zelliklerini inceleyen donatmak. S etm ed i ini kom am ak, ok ktlk bilim adam. yapm ak; elinden gelen her trl ktl yapmak.\\ e tn o lo ji, [Fr. ethnologie] is. Toplum larn yapsndaki e tti i h a yr, rk tt kurb a aya dememek, gelimeleri ve geliimin genel izgilerini ortaya B ir hayr yapaym derken daha byk zararlara koymak iin rklarn zelliklerini inceleyen bilim; sebep olmak.|| ettiine kalm am ak, {eAT} Kusuruna budun bilimi. bakmamak; ho grmek, j e tti in i b u lm a k, Yapt e tn o lo jik , - i [Fr. ethnologique] sf. Budun bilimi ile bir ktln cezasn ekmek.|| e tti i yanna (kr) ilgili; budun bilimsel, k a lm a k , Yapt ktln cezasn grmemek, || etokrasi, [Fr. thocratie] is. Kayna sadece ahlaka e tti iyle ka lm a k, 1. K tlk etmeye alan kiinin dayanan ynetim biimi, baarya ulaamamas ve bunun utancn yaam as etol, - [Lat. stola (cppe) > Fr. tole] is. Gece kya durumu. 2. Yaplmak istenen ktln amacna fetlerinin zerine alman krkten veya fantezi ku ulaamamak.|| e tti in i b u lm a k (ekmek), Yapt matan yaplm uzun boyun atks, kt davranlarn karlnda ktlkle karla e to lit, [Fr. tholide] is. kim. K ara ardcn mum salg m ak.|| e tti in i yanna b ra km a m a k, Yaplan kt snda bulunan ve asit alkol birleimindeki lipit, davran cezalandrmak. e to lo ji, [Fr. thologie] is. biy. Hayvanlarn det ve etm ek2, [et-mek] {eT} yard. f. [-er] Eylemek; yap alkanlklarn inceleyen bilim; davran bilimi, m ak; etmek; klmak. [ETY] [Yknek] [DLT] [EUTS] etz, [et+z] {eT} is. 1. Gvde; cisim; vcut; beden; [Tekin] insan bedeni. [KPy.] [EUTS] 2. ahs; kii; fert. etm ek3, [et-mek] {eT} g sz.f. [-r] 1. Brmek; ses [EUTS] karmak; gmbrdemek. [Tekin] [ETY] 2. (Gk etra, -a [Ar. etra yl] {OsT} is. Dere gibi akan su. iin) grlemek. [ETY] 3. ark sylemek. [ETY] etm ek4, [et-mek / t-m ek

{eT} {eAT} {OsT} {az}

etra b , [Ar. tirb > etrb

I] (etra:b) {OsT} sf. Ak

is. Yenecek ekmek. [DLT] etm ek karm ak, {eAT} E km ek paras kazanmak.\\ etm ek eylemek, {eAT} E km ek yapmak; elemek piirmek.
etm ek5, [ayt-mak / eyt-mek > et-mek U^.1] {eAT}

ranlar; ayn yata olanlar.


e tra f1 [Ar. taraf > etraf c iltti] (etra:f) {OsT} is. 1. ,

gl. f. [-er] Demek; sylemek.

Taraflar. 2. evre; civar. 3. mecaz. Yaknlar; mu hit. 4. Vcudun kol, bacak gibi yeleri. 5. sf. Ya kndaki; evredeki. S e tr f- halfiye, {OsT} anat.

f f lf il K

.1 5 1 1

ET

Hayvann iki art aya.\\ etrf- kuddmiye, {OsT} anat. Hayvann iki n aya. || etrafnda drt dnmek, Birini memnun etm ek iin srekli ya k nnda bulunmak; gnln ho edecek biimde davranmak. || etrafn almak, {OsT} Birini veya bir eyi ortaya alarak evresini kuatmak; etrafnda top lanmak]] etrf- sfliye, {OsT} anat. H er iki ayak.|| etrf- ulviye, {OsT} anat. H er iki el. || etrflbeden, {OsT} anat. Ba, eller ve ayaklar. etraf2, [Ar. trfe > etraf >JIiyi] is. 1. Z arif ve nazik eyler. 2. Gzel yemekler, etrafl, [etraf-l] sf. Ayrntl olarak; genie; eksik siz; kapsaml. etraflca, [etraf-l-ca] (etra flca) zf. Derinlemesine ve ayrntl olarak; inceden inceye, etrah, [Ar. terah > etrh y] (etra:h) {OsT} is. K ay etrh- kalb, {OsT} glar; kederler; skntlar. S Gnl skntlar.

ettikleyin, [ayt-mak / eyt-mek > eyt-ti-k-leyin] {az} zf. Syledii; dedii gibi. [DS] ettirgen, [et-tir-gen] sf. 1. Etmek eylemini bir baka sna yaptran; ettirmek eylemini gerekletiren; s rekli ettiren. 2. dbl. Geili fiil kk ve gvdelerine geililik eki getirilerek, fiilin gsterdii iin ba kasna yaptrldn gsteren, fi1 ettirgen at, dbl. Tad eylem bir nesneye aktarlabilen geili veya geisiz bir fiil kk veya gvdesine geililik eklerinden biri getirilerek kurulan at. || ettirgen fiil, dbl. Tad kavram bir nesneye aktarlabilen atl fiil. ettirgenlik, -i [et-tir-gen-lik] is. Ettirgen olma, ettirme, [et-tir-me] is. Bir bakasnn yapmasn salama; ettirmek eylemi, ettirmek, [et-tir-mek] gl. fi. [-ir] B ir bakasnn yap masn salamak, ettoprak, - [et+toprak] is. 1. Yumuak, krmz ve zl toprak. 2. Krmz, et renginde toprak, ettn, [Ar. ettn jy l ] (ett:n) {OsT} is. Flamam kl han. ettrm ek1 [et-mek (dzeltmek) > et-tr-mek] {eT} , gl. fi. [-r] Onartmak; dzeltmeyi emretmek. [DLT] ettrmek2, [t-mek / iyd-mek (eirmek) > et-trmek] {eT} g l fi [-r] Bktrmek. [DLT] etk, [et-k] {eT} is. Edik; terlik; ayakkab; izme; pabu. [EUTS] [KPy.] [DLT] S begm etk, K a dn ayakkabs. [DLT] etki, [etk-i] {eT} is. Pabuu; kavaf. [DLT] etklenmek, [etk-le-n-mek] {eT} dnl. fi. [-r] Ayakkab, edik sahibi olmak; ediklenmek. [DLT] etklk, [etk-lk] {eT} sf. Edik iin ayrlm; edik yapm aya uygun; ediklik. S etklk sar, {eT} Ayakkab yaplm ak iin ayrlan sahtiyan. [DLT] ett, -d [Fr. etde] is. 1. Flerhangi bir konuda yap lan n inceleme ve aratrma; n inceleme. 2. nce leme ve aratrma sonucunda hazrlanan eser. 3. ed. Belli bir konuyu ele alan eser. 4. D esen retimi iin kullanlan kompozisyona gemeden nce tabi at karsnda yaplm hazrlk almas. 5. oun lukla renme amacyla yaplan beste. S1 ett et mek, ncelemek. etv, [Fr. etve] is. 1. Laboratuarlarda mikroplar retmek, fiziksel olaylar gerekletirmek veya yksek scaklk isteyen kimyasal tepkimeyi olu turm ak iin kullanlan, derecesi nceden belirlen mi scakl srekli olarak koruyan kapal kap. 2. Y ksek scaklkta dezenfekte etmekte kullanlan ara. 3. eitli aralar kurutmakta kullanlan kapa l kap. etz, [et+z > etz] {eT} is. 1. Gvde; cisim; vcut. [EUTS] 2. ahs; kii; fert. [EUTS] etz kodug, {eT} lm. [Gabain]

Etrak, -ki [Trk => Ar. etrk i)yi] (etra:k, k ince sylenir) {OsT} is. 1. Trkler. 2. Kyl ahali, etras, [Ar. trs > etras (etra:s) {OsT} is. (Sava arac olarak) kalkanlar. etrek1 [? etrek] {eT} is. Rengi kzla alan sar adam. , [DLT] etrek2, -i [? etrek] {az} is. Teknedeki ham uru ka zmaya yarayan demirden yaplm a syrg; hamur ba. etren, [? etren] {az} sf. plak; elbisesiz. [DS] etrenk, -gi [et+renk] {az} is. Et gibi ak krmz renk. [DS] etribe, [Ar. trb > etribe <4/1] (etri.be) {OsT} is. Topraklar. etrika, [Ar. tarik > etrika (t, kaln sylenir) {OsT} is. 1. Yollar; caddeler. 2. Geinm ek zere tu tulan iler; meslekler. 3. Tarikatlar. 4. Sebepler; va stalar; vesileler, etriye, [Fr. trier] is. in. U zunlam asna atlan demir lerin almasn nlem ek iin kiri veya kolonun aprazlamasna ve evresel olarak yerletirilen de mir balar. etsemek, [et-se-mek] {eT} gsz. f . [-r] Can et iste mek. [DLT] etsetmek, [et-se-t-mek] {eT} gl. f. [-r] Et istei uyandrmak; birinin cann et istetmek. [DLT] etsiz, [et-siz] sf. 1. Eti bulunm ayan; et olmayan. 2. Kuru; sska; zayf. ettehiyyat, [Ar. et-tehiyyt oL=^JI] (ettehiyya:t) {OsT} nl. 1. Allah mrler versin! 2. is. isi. N a mazda oturulduu zaman bu kelime ile balayan dua. etti, [ek-di / ikt > etti] {az} is. nsana altrlm kuzu ya da olak. [DS]

ET

I H

t S M

etflzlttg, [etz-lg] {eT} sf. Gvdeli; cisimli. [EUTS] e tv a k , -k [Ar. tavk > etvl j l j t l ] (etva:k, t kaln

sylenir) {OsT'} is. 1. Kadn gerdanlklar. 2. Hin distan cevizi st,


e tv a r , [Ar. ta v r> etvr jljtl] (etvcr.r) {OsT} is. 1. Ta

vrlar; davranlar; hl ve hareketler. 2. ler. 3. Tarzlar. S e tv r- m te h a y y ir n e , {OsT} aknca davranlar.\\ e tv r- n -I y k a , {OsT} Uygunsuz davranlar.|| e tv r- s e b a, {OsT} tasvf. Yedi tavr; insan nefsinin yedi derecesinden her biri.
e tv a s, [Ar. ts > etvs

(etva:s) {OsT} is. Ta

vus kular.
e ty a r a n , [et+yar-an 01jy '] {OsT} is. tp. Daha ok par

maklarda kan ve derine kadar inen dolama; kur laan. [Kamus Ter.] e ty e m ez , [et+ye-mez] is. 1. Et yemeyen. 2. H er trl beslenme dzeninde et yememeyi tercih eden ve bu tutumu savunan kii; vejetaryen, e ty e m e z lik , - i [et+ye-mez-lik] is. 1. Et yememe durumu. 2. Her trl et ve et rnlerinin yer alma d bir beslenme dzeni; vejetaryenlik, e ty in , [et+yin] {eTl is. Vcut. [DLT] E u [Fr. europium] is. ksalt, kim. N adir toprak m etal lerinden atom numaras 63, atom ktlesi 151,96 olan europiumun elementinin sembol. -ev, [-av / -ev] yap. e. -* -av. EV [Fr. lectron-volt] is. ksalt. N kleer fizikte, g birim i olarak kullanlan elektron-voltun ksaltmas. e v 1 [ev (y ans.)] is. Kendi kendine sylenme ve he , yecanlanm a bildiren kk. [Zlfkar] ev-il-de-n-mek
e v ', [eT. v / eb / ew / y / y / e f / v / v / ev jl] is.

1. nsanlarn barnmas iin yaplm bina. {eT} (ay n) [DLT] [Gabain] [EUTS] 2. Bir ailenin oturabilece i biimde yaplm barnak; konut. 3. Bir kimsenin iinde oturduu yap. 4. Oturulan binann i dzen lem esi veya eyas. 5. inde belirli bir i grlen ve kurumlam hizm et binas. 6. Belirli meslek gruplarnn toplumsal ilikilerini srdrdkleri ve ye olarak yararlanabildikleri kurulu ve binas. 7. mecaz. Aile. 8. mecaz. Aile yeleri. 9. Soy; nesil; hanedan. 10. adr. 11. Satranta her bir kare. 12. gnl. (Gz vb. organlar iin) iine yerletikleri oyukluk. 13. {eAT} Zevce; e. 14. {eAT} Bur; men zil. 15. {az} Oda. [DS] 16. {azj Mutfak. [DS] 17. {az} Araba ve kanlarda tekerlekler arasnda ka lan ve zerine yk konulan dzlem. [DS] ev a m a k , 1. A yr bir eve gemek; ayr bir evde yaa maya balamak. 2. Evlenmek.\\ ev a d a m , Evine bal erkek. || ev a lt, Eski evlerde zem in kata veri len ad.|| ev a ra s , {az} Sokak; mahalle. [DS]|| ev a r d , {az} Kiler. [DS]|| ev a v ra d , {az} E v ileri ni iyi yapan veya kendini ev ilerine adayan kadm. [DS]|| ev b a r k , 1. E v ve m lk {eT} (ayn) [DLT] 2. Aile; oluk ocuk. || ev b a o lm a k , {az} (Yapl

makta olan ev iin) tmden bitmek; oturulabilir duruma gelmek. [DS]|| ev b e k ili i, Srekli evde oturma.\\ ev b e k isi, {eAT} Evin kadn; zevce.|| ev b e ze i, {OsT} Deme; mobilya; mefruat.|| ev b o z m a k , 1. Kar koca ayrlmak; boanmak. 2. K a n kocann ayrlmasna sebep olmak. || ev b u c a k ol m a k , {az} Evlenmek; aile oluturmak. [DS]|| ev a rm , {az} fo lk. Evlenme nedeniyle akraba olan ailelerin ilk kez birbirlerini yem ee arma lar. [DS]|| ev k m , {az} Yaz balangc. [DS]|| ev d e k a lm a k , 1. (renci vb. iin) evde oturmak. 2. (Kz iin) evlenememek; evlenme a gemi olmak.|| ev d e k i p a z a r a r y a u y m a m a k , ler nceden dnld, planland gibi gitmemek.\\ ev d e lm e k , {OsT} Evin duvarn delerek hrszlk yapm ak.|| ev d e p esi, {eAT} Tavan.|| ev d ire i, {az} Evini ekip eviren, ev idaresinden iyi anlayan ka dn. [DS]|| ev ey as, Evde yaam ak ve gnlk ileri grm ek iin kullanlan eya. || ev ev d o la m a k (gezmek), H er eve urayarak dolamak, gezmek. || ev e y le m ek , {eAT} E v yapmak.\\ ev ey le n m ek , {eAT} Yrnge edinmek.|| ev gailesi, Evin m add ve manevi yk; geim derdi. || ev g re , {az} folk. Yeni ev yapan kim seye gtrlen hediye. [DS]|| ev g rm e lik , {az} -* ev gre. [DS]|| ev g v e isi (g vesi), {az} (Kii iin) ke bucak her taraf kar tran, darm adank eden. [DS]|| ev h a lk , B ir evde yaayanlarn tm. || ev h a y v a n , Kedi kpek gibi evde beslenebilen evcil hayvanlar.|| evi a lm a k , {az} E vi badana yapmak. || ev ii, {az} Mutfak. [DS]|| ev ii e s b a b (esvab), {OsT} E v eyas.|| ev id a r e s i, Evin ilerini yrtme. || ev in d ire i, Evin en nem li kiisi; evin geim ykn tayan.|| evi n in k a d n o lm a k , 1. Evine, eine ve ocuklarna bal olmak. 2. Evle ilgili ileri ok iyi yrtyor olmak. || ev in y o lu n u b ilm e k , 1. Ailesine bal ol mak. 2. Zamannda evine dnmek. || ev in y o lu n u u n u tm a k , Eve seyrek gitmek. || evi s rtn d a , Evi ve duracak yeri olmadan rast gele yerlerde yaam ak zorunda kalan.|| ev issi, {eAT} Evin reisi. [DS]|| ev ii, 1. Evdekilerin, ev ii ihtiyalarn karlayan iler. 2. Fabrikasyon deil de evde retilmi olan.|| e v ile tm e k , Genelev sahibi olmak. || evi ta r a f , {eAT} Evinin halk; ailesi.\\ ev k a d n , 1. E v ileriy le uraan ve bunlar ok iyi yapan kadm. 2. D a rda alm ayarak evin ilerini yrten kadm.\\ ev kz, {eT} Aile kz. [DLT]|| ev k ira s , inde otur m ak iin kiralanan eve verilen cret. \\ ev k u llu g , {eAT} E v hizmetilii,|| ev k u m a , {eAT} Tencere, tava, balta, keser, krek, tabak, sofra gibi ev eya,sz.|| ev k u r a g , {eT} Y nden dokunur, bel kuana benzer bir nesne olup adrn etrafna sarlr. [DLT]|| ev k u u , 1. {az} Gvercin. 2. Evden k mayan, vaktinin ok byk ksmn evde geiren. [DS]|| ev k u tlu u , {az} folk. E l pmeden sonra kz tarafnn olan evine gitmesi. [DS]|| e v le rd e n r a k (uzak), Kt bir durumdan sz edilirken kimsenin

l f it n m i r e so sb H s
bana gelmemesi iin edilen bir dua mahiyetinde sz. || evlere enlik, Beenilmeyen ve olum suz bir durum veya tutum iin alay sz. || ev ok, {OsT} zerine yapnn ats oturtulan byk direk. || ev ni, feAT} A vlu; giri.|| ev rtttsi, {eAT} at.\\ ev sahibi, 1. Evin maliki olan kimse. 2. (Kiracya g re) evin sahibi. 3. (Konua gre) evine m isafir ol duu kii.|] ev san, Evin gizli kapakl yerlerini bilen ve her taraf kartran ufak tefek kii. || ev sinei, zool. Bcekler snfndan, ift kanatllar takmndan, kl renkli, yum urtalarn her trl p is lik zerine brakan, gezdii yerlerden ayaklar ile dizanteri ve tifo gibi bulac mikroplar tayan bir eklem bacakl, (Musca domestica). || ev soka, jOsT} Kap aral; dehliz. || ev enlii, {azj (Er kek iin) ei; kars. [DS]|| ev tutmak, Oturmak amacyla ev kiralamak.\\ ev umuru, Evde yaplan v e yaplmas gereken btn iler. || ev ua, {az} Evin hanm. [DS]|| ev sti, {eAT} at.|| ev yemei, Ticar ama gtmeyen ve ev halknn beslenmesi iin evde yaplan yemek. || ev (bark) ykm ak, Kar kocay birbirinden ayrmak.
evabid, [Ar. bide > evbid Joljl] (eva:bid) {OsT} is.

EVC evast, [Ar. evsat > evast -k-ljl] (eva.st) {OsT} is. 1. Orta yerler; ortalar; ortadakiler. 2. Orta gnler; orta zamanlar. 3. Kamer aylarda ortadaki on gnlk zaman, evst- kelimt, {OsT} dbl. Kelimelerin ortalar. evavin, [Ar. iyvn > evvn jjjljl] (eva:vi;n) {OsT} sf. 1. Byk sofalar; salonlar. 2. Kkler, evaze, [Fr. vas] sf. (Elbise etei iin) etek ularna doru genileyen, evazh, [Ar. evzh (eva:zh) {OsT} is. 1. M eh tapl geceler. 2. Arap aylarnn on , on drt ve on beinci geceleri, evb, [Ar. evb v-jjt] {OsT} is. Yn; taraf; cihet. evbar, [Far. evbr jUjl] (evba:r) {OsT} is. Yutma; yutu. evba, [Ar. vebe > evb J i lj l] (evba:) {OsT} is. 1. Terbiyesiz ve aalk kii; baldr plak; ayak ta km (okluk olmasna karn teklik kullanlr). 2. apknlar. evbaan, [Ar. evb > evbn LsUjl] (evba:a:n) {OsT} is. Terbiyesiz ve ayak takm ndan olanlar; aalk kiiler. evbaane, [Ar. evb + Far. -ne (evba:a;ne) {OsT} zf. Terbiyesizce; aalk bir ekilde, evbaa, [evba-a] zf. Ayak takm biiminde; klhanbeyce, eve1 [Ar. eve j-jl] {OsT} is. 1. Doruk; zirve; en st , tepe. 2. 21 Haziranda D nyam n yrngesi zerin de G nee en uzak bulunduu nokta; gn-te. P evc-gr, {OsT} Yksee kan; ykselen. || evc-i smn, {OsT} Gn en yksek noktas.\\ evc-i bl, {OsT} En st derece; doruk; zirve.|| evc-i hev, {OsT} Havann st; en yksek tabakas.|| evc-i ik bl, {OsT} Ykseliin en st noktas.|| evc-i rifat, {OsT} Yksekliin tepesi; son rioktas.\\ evc-pervz, {OsT} Yksekte uan.|| eve ve haziz hatt, {OsT} Gnberi-gnte dorusu. eve2, [Far. eve ^ jl] {OsT} is. mz. Irak makamnn inici ekli olan eski bir makam, evca, -a [Ar. veca' (ar, sz) > evcc (evca;) {OsT} is. Arlar; sanclar; aclar; szlar. S evc-y batn, {OsT} Karn ars. || evc-y edde, {OsT} iddetli arlar. evcar, [Ar. evcr jU-jl] (evca:r) {OsT} is. Avclarn gizlenmek iin yaptklar ukur ya da kapal yerler, evcara, [Far. evcr IjU-jl] {OsT} is. miiz. K lasik Trk mziinde nc Selim tarafndan bulundu u sylenen bir makam, evce, [ev-ce] (e vc e ) zf. Btn ev halk birlikte ola rak.

Gelecee an olarak kalacak eserler; kalc eserler; antlar. S evbid-i ttdeb, {OsT} Edebiyatlarn eserleri. evagi, [Ar. iye > ev L W ] (eva.i) {OsT} is. / Ba, bahe ve bostanlar sulamak iin alan arklar; su kanallar. evahir, [Ar. hir > evhir j-ljl] (eva:hir, h kaim sy lenir) {OsT} is. 1. Son zamanlar; son gnler; sonlar. 2. Kamer aylarn yirmisinden sonraki gnleri. S evhir-i saltanat, {OsT} Saltanatn sonlar. evail, [Ar. evvel > evil Jsljl] (evil) {OsT} is. 1. n celer; gemi zamanlar; balanglar; ilk zamanlar; iptidalar. 2. Kameri aylarn ilk on gn, evam, [Far. evm ?ljl] (eva:m) {OsT} is. 1. Bor; deyn. 2. dn. 3. Renk; boya; levn. evanir, [Ar. em r > evm ir (eva:mir) {OsT} is. Emirler; buyruklar; buyrultular. S evmir-i aere, {OsT} Yahudilerin uymas gereken on din emir; on emir.|| evmir-i liye, {OsT} 1. Yksek emirler. 2. Padiah buyruklar,|| evmir nevh, {OsT} Emirler ve yasaklar. evan, [Ar. vine > evn ljl] (eva:n) {OsT} is. a; vakit; zaman. t5 evn- ebb, {OsT} Genlik a. evani, [Ar. in > evnl ^ Ijl] (eva;ni:) {OsT} is. Kap lar; kap kacaklar. S evn-i sm zer, {OsT} Altn ve gm kap kacak. evar, [Far. evr jlj! / ojljl] (eva;r) {OsT} is. 1. tar. H kmet daireleri ve divana ait defterler. 2. maret, evarin, [Far. evrn .jAjljl] (eva:ri:n) {OsT} sf. irkin.

EVC

IMIlfCt SOM

1514

evceb, [Ar. vacib > evceb v ^ j '] {OsT} sf. En vacip; pek gerekli; ok lzumlu. S1 evceb-i vcib, {OsT} Gerekli olanlarn en gereklisi. evceh, [Ar. evceh {OsT} sf. En uygun; pek uy gun; ok mnasip. S1 evceh-i akvl, {OsT} Szlerin en uygun deni. evcek, [ev-cek] (evcek) zf. Btn ev halk birlikte olarak. evceklenm ek, [ev-mek > evcek-le-n-mek ?] {az} dnl.f. [-ir] Hayal edilen ey gerekten olacakm gibi davranmak. evcel, [Ar. evcel kak. evcer1, [Ar. evcer y rjl] {OsT} sf. (Kii iin) ok e kingen. evcer2, [Far. efzr => evcer] {azf is. ok taneli ba ak. [DS] evcersiz, [evcer-siz] {az} sf. 1. Yararsz. 2. M antk sz. [DS] evci, [ev-ci] sf. 1. (Yatl okul rencileri ile askerler iin) hafta sonlarnda evlerine izinli kan. 2. is. argo. ounlukla ev soyarak hrszlk yapan kimse. S evci kmak, (Yatl renci ve askerler iin) hafta sonlarnda ailelerinin yanna izinli olarak gitmek. evcik, -i [ev-cik] is. 1. Kk ev. 2. {az} Kk ocuklarn evcilik oynamak iin yaptklar oyuncak ev. [DS] 3. {az} Kask. [DS] 4. {az} Keklik avla . [DS] evcil, [ev-cil] sf. 1. {az} (Adam iin) evine dkn; evcimen. [DS] 2. nsana alkn ve insan evresinde yaayan; ehl, (1935). 3. (Hayvan iin) insanlarca retimde ve eitli hizmetlerde kullanmak iin ei tilm i olan. S evcil hayvan, nsana alkn veya onun hizmetinde bulunan eitilmi hayvan. evcilik, -i [ev-ci-lik] is. 1. Evci km a durumu. 2. K k kz ocuklarnn oynad, ev ileri ile b yklerin ilikileri rneindeki oyunlar, evcilleme, [ev-cil-le--me] is. nsana alma; evcil lemek eylemi, evcillemek, [ev-cil-le--mek] dnl. f. [-ir] (Hay vanlar iin) insanlara alp evde beslenir olmak, evcilletirilm e, [ev-cil-le--tir-il-me] is. Evcil hle getirilme; evcilletirilmek eylemi, evcilletirilm ek, [ev-cil-le--tir-il-mek] edil f. [-ir] Evcil hle getirilmek, evcilletirm e, [ev-cil-le--tir-me] is. 1. Evcil hle gelmesini salama eylemi. 2. Hayvanlar insana alkn ve yararlanlr duruma getirme, evcilletirmek, [ev-cil-le--tir-mek] g l.f. [-ir] Evcil hle getirmek; insana altrmak, evcillik, -i [ev-cil-lik] is. Evcil olma durumu; insana yaknlk. {OsT} sf. (Kii iin) ok kor

evcimal, [evci-men] {az} sf. 1. Evcimen. 2. Tutum lu; evcimik. [DS] evcimek, [ev-ci-mek] {az} gsz. f. [-r] 1. Evin ilerine ve eksiklerine dknlk gstermek. 2. Ev ihtiyalarn tam am lam aya almak. 3. gl. f. Her hangi bir hayvan eve altrmak. [DS] evcim en1 [evci-men , sf. 1. {OsT} (Erkek iin) evine, ailesine ok bal olan. 2. (Kadn iin) ev ilerinde becerikli ve alkan olan; evini ekip e viren, dzenli ve tem iz tutan. 3. {az} (Hayvan iin) evde beslenen. [DS] evcim en2, [Far. encmen] {az} is. -* encmen. [DS] evcim ik,-i [ev > ev-ci-m ik / ev-c-mk] {az) sf. Tutumlu. [DS] evcire, [Ar. vecr / vicr > evcire] {OsT} is. 1. Kurt, aslan gibi yrtc hayvanlarn yataklar; yabani hay van ini; vcur 2. Sel sularnn yatakta oluturdukla r oyuklar. evcmend, [Far. evcmend ^ = - jl] {OsT} is. 1. K me; yn; top. 2. is. (K adm iin) evini dzenli tu tan, iyi idare eden kii, evi, [ev-i] {eT} is. 1. Kadn. [EUTS] 2. {az} Kiler. [DS] evdad, [Ar. vedd > evdd ib jl] (evda:d) {OsT} is. Ahbaplar; dostlar; sevgililer, evdeci, [ev-de-ci] {az} is. iftlikte alanlara ye mek hazrlayan a. [DS] evdemonizm, [Fr. eudmonisme] is. M utluluu en yce iyi olarak kabul eden ve m utluluk fikri zeri ne kurulmu ahlak retisi; mutuluk; istisadiye. evder, [Far. evder j^jt] {OsT} is. 1. Amca. 2. Amca, hala, teyze ocuklar. 3. Yeenler, evde, [ev-de J ^ jl] is. 1. Ayn evde oturanlardan her biri. 2. E; kar. 3. {az} Kar koca. [DS] evdi, [v-mek] {az} zf. Acele; abuk. [DS] evdik, -i [iv-mek / ev-m ek > ev-dik] {az} sf. 1. Nianls ile nikhtan nce cinsel ilikide bulunan kz. 2. K ocaya kaan kz. 3. (ocuk iin) pi. [DS] evdilemek, [evdi-le-mek] {az} g l . f [-r] [-l(i)-yor] Yn diterek temizlemek; eirilecek hle getirmek. [DS] evdilmek, [evd-mek (toplamak) > evdi-l-mek] {eT} edil. f. [-r] Ele geirilmek; toplanmak. [DLT] evdimek, [evd-mek / evtimek] (evdi:mek) {eT} gl. f. [-r] Toplamak. [DLT] [Gabain] evdindi, [evdi-n-di] {eT} sf. Toplanm; devirilmi.
[DLT]

evdindm ek, [ev-(i)t-in-mek ?] {az} dnl. f. [-ir] A cele etmek. [DS] evdinm ek, [evdi-n-mek] {eT} dnl. f. [-ir] [eT. -r] 1. Toplamak; toplamay zerine almak; kendi ken disine toplamak. [DLT] 2. {az} (Kmes hayvanlar iin) ayaklar ile yeri eelemek; einmek. [DS] 3.

EVE

{az} Didiklemek. [DS] 4. {az} Hastaln verdii ar ve sz ile kvranmak. [DS] 5. {az} Bir sknt dolaysyla bir ey yapamadan oturmak. [DS] e v d irm e , [ev-dir-me] {az} is. Suyu az olan eme ya da kuyularda su kab doluncaya kadar bekleme. [DS] e v d irm e k , [ev-dir-mek iUjijl] {eAT} {az} gl. f. [e v d im e ,

e v e le m e k 1 [ev-e-le-mek] gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] T e , lala bir eyi ne veya sona getirmek, fi1 e v elem e k g e v elem ek , B ir sz tam sylemeden az iinde

mrldanmak.
e v e le m e k 2, [oyala-mak > eve-le-mek] {az} gl. f. [-

ir] [eA T-r] Acele ettirmek. [DS] [ev-di-me] {az} is. yilerini seme ve ayr ma. [DS] sndaki yerler; dereler; vadiler,

evdiye, [Ar. vd > evdiye Jijl] {OsT} is. Dalar ara evdrmek, [ev-dr-mek d U ^ jl ] {eAT} gl. f. [-r] -* evdirmek. eve', [ebe] {az} is. Oyunda ebe olan. [DS] eve2, [ev-mek > ev-e] {az} zf. Acele; abuk. [DS] evecek, -i [iv-mek / ev-m ek > ev-e-cek] {az} sf. -* evecen. [DS] evecekli, [iv-mek / ev-m ek > ev-e-cek-li] {az} sf. -* evecen. [DS] evecen, [iv-mek / ev-m ek > ev-e-cen] s f ok iven; aceleci. evecenlik, -i [iv-mek / ev-m ek > ev-e-cen-lik] {az} is. ok acelecilik; aciliyet. [DS] evecennik, -i [evecen-lik / evecennik] {az} is. -* evecenlik. [DS] evecik, -i [iv-mek / ev-m ek > ev-e-cik] {az} sf. -* evecen. [DS] eve', -ci [ev-e / v-e] {az} is. Bir yandaki erkek koyun. [DS] eve2, -ci [ev-e] {az} sf. -* evecen. [DS] evedalag, [ev-mek > ivedi-le-k] {az} zf. Acele olarak; ivedilikle. [DS] evede, [ivedi] {az} zf. Acele; ivedi. [DS] S ev ed e binm e, {az} ii aceleye getirme; alelacele yapma. [DS]|| evede e tm e k , {az} Acele olarak yapm ak; acele etmek. [DS]
eveden, [ey-den ? / eve-den
0 . 3i] 5

r] fl(i)-y o r ] Oyalamak; iinden, yolundan alkoy mak. evelez, [eve-le-mek > eve-le-z / l-e-e-z ?] {az} sf. e yaramaz; cansz. [DS] S evelez k a ld ra z , {az} Geliigzel; stnkr; batan savma. [DS] ev elik , -i [Erme, avel (al rp) => evel-ik] {az} is. 1. Yapraklar yenilebilen, tohum larndan ay yaplan spanaa benzer bir ot; labada. 2. Mantar. [DS] > e v elik m a n c a n , {az} is. Labada. [DS]|| e v elik o tu , {az} Yaban pancar otu. [DS] e v e n 1, [ev-en] {az} sf. -* evecen. [DS] e v en 2, [? even] {az} sf. Bakalarna sz hakk ve davran serbestlii tanmayan; zorba; zalim. [DS]
e v e n d , [Far. evend J03I] {OsT} is. Kap kacak, e v ere , [Far. vre => avara / evere] {az} is. D rt yandan kk manda yavrusu. [DS] e v e re k , -i [Erme, avel => evel-ik] {az} is. -* evelik. [DS] e v e re n , [evren ?] {az} sf. Byk; ulu. [DS] e v e rim , [ev-er-mek > ev-er-im] {az} sf. (Kii iin) evlendirilecek yaa gelm i olan. [DS] e v e rm e , [ev-er-me] is. Evlendirmek eylemi, e v e rm e k , [ev-er-mek dlojjl] gl. f. [-ir] (Olunu, k

zn) evlendirmek; evlenmesini salamak; {az} (ayn). [DS] ev eik , -i [ev-e-ik] {az} is. B ir ii herkesin birbiri zerine atmas. [DS]
e v e t1 [eT. emet / yem e-t > evet o jl] (e'vet) e. 1. ,

{eAT} zf. Tama-

miyle; bsbtn,
evedi, [ev-mek > ev-e-di ^ j l ] {az} zf. Acele; ivedi;

abucak. [DS]
evegen, [iv-mek / ev-mek > ev-e-gen] sf. 1. Bir eyin

yledir; dorudur. anlamnda dorulama ve tasdik kelimesi; peki; olur; oldu; tamam; ya; beli; ha; he. {eT} (ayn) [DLT] 2. {eAT} Fakat; lkin; u var ki. 3. Olumlu cmlenin anlamn glendirm ek iin kullanlr. 4. is. Oylamada olumlu oy. 5. nl. Bir arma annda Efendim; buradaym ! anla mnda kullanlr, e v e t e fen d im c i, Kendisine sy lenen doru veya yanl her sz tasdik eden, ka bullenen kii. e v et2, [ev-et] (e:vet) {eT} {az} is. Acele; abuk.
[DLT] eveti, [ev-mek > ev-et-i] {az} zf. -* evedi. [DS] S e v eti e tm e k , {az} vmek; acele etmek. [DS] evetici, [ev-mek > ev-et-ici] {az} sf. Aceleci; tez canl. [DS] e v etile m e k , [ev-et-i-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yor] vmek; acele etmek. [DS] e v etlem e, [evet-le-me] is. Dorulama; evetlemek ey

abuk olmasn veya yaplmasn isteyen. 2. abuk ilerleyen; akut; hd; iveen. evek, [ev-melc > evek] (e:ve:k) {eT} is. 1. Acele; abuk, {az} (ayn) [DS] 2. Aceleci; evecen. [DLT] eveklem ek, [eT. evek > evek-le-mek] {az} gsz. f . [~r] f l(i)-yor Acele etmek; ivmek. [DS] ] eveklik, [evek-lik] {eT} is. Acelecilik; ite ivme.
[DLT] evelek, -i [Erme, avel => evelik

lemi. jl] {az} is. -*


e v e tle m e k , [evet-le-mek tiUAijl] {eAT} gl. f. [-r] [-

evelik. [DS]

l(i)-yor] Onaylamak; katlmak; dorulamak.

EVE

OIMTItSM.
evham sz, [evham-sz] sf. Evham olmayan; kuruntu suz; kukusuz, evha, [Ar. vah > evha {OsT} sf. Daha vah i; ok vahi; en vahi. 0 evha-i ef, {OsT} Ylan larn en vahisi. evhen, [Ar. evhen ^ j l ] {OsT} sf. Daha zayf; pek zayf; ok gevek; ok dayanksz. 0 evhen-i b y t, {OsT} 1. Evlerin en dayanksz. 2. rmcek yuvas. evi, -vci [Far. eve / evi j-jl] {OsT} is. mz. -* evi, evici, [ev-mek > ev-ici > evci] {az} sf. Aceleci. [DS] evi, -vci [Far. eve / evi j-jl] {OsT} is. nz. Klasik Trk musikisinde bir birleik makam. 0 evi p e r desi, Trk musikisinde tiz sekizlinin on ikinci sesi. evidda, [Ar. v e d id > evidda tajl] (evidda:) {OsT} is. Dostlar; arkadalar; ahbaplar, eviklenm ek, [evik-le-n-mek] [az} dnl. f. [-ir] Tembel tembel, ar ar hareket etmek. [DS] eviklem ek, [evik-le--mek] {az} dnl. f. [-ir] Gecikmek; oyalanmak. [DS] evildenm ek, [ev-il-de-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1 . Bouna zaman geirmek; az almak. 2. (ocuk iin) kendi kendine sylenmek. [DS] evilm ek, [ev-il-mek] {eT} {eT} edil. f. [-r] vilmek; acele edilmek. [DLT] evim sem ek, [ev-imse-mek] {az} gl. f. [-r] [-s(i)yo r] 1. Bakasnn evini kendi evi gibi benim se mek. 2. Bakasnn evinde kendi evinde imi gibi davranmak. [DS] ev in 1 [eT. ev-in / ivin / ebin / efn] is. 1. Bir eyin , iindeki z; lp. 2. Olgunlam buday ve dier taneli bitkilerin tane ii; z; habbe; yemi ve hubu bat tanesi; tohum; ekirdek. {eT} {az} (ayn) [EUTS] [DS]. 3. Olgun ve dolgun tane. 4. {eT} Tane; adet; say. [DLT] [EUTS] [Gabain] 5. biy. Yumurta ckta embriyon kesesini saran ve yumurtack zary la kapl ksm. 6. {az} ok taneli baak. [DS] 7. {az} Burak baa. [DS] 8. {az} Tane balam rn. [DS] 9. {az} Zeytin tanesi. [DS] 10. {az} Hoaf, orba, komposto gibi yiyeceklerin iindeki taneler. [DS] 11. {az} Ard meyvesi. [DS] 12. {az} Yabani aalarn yenmeyen meyveleri. [DS] 13. {az} Pimi yemein kat ksm. [DS] 14. {az} Y aprak dolmasnn bulgurlusu. [DS] 0 evin ba la m a k (tutmak), (rn iin) tanelenmek; taneleri dolgunlamak. {eAT} {az} (ayn) [DS]|| evin evcer, {az} 1. Bereket; bolluk. 2. (Konumak iin) yerli yerinde; anlaml. [DS] evin, [d (zaman) > d-n (yemek zaman) > yn > n > evin] {az} is. 1. Y emek zaman. 2. Kez; kere; defa. [DS] evind, [Far. evind -^jt] {OsT} is. Aldatma; hile; oyun.

evetlenm ek1, [evet-Ie-n-mek] edil f. [-ir] Onaylan mak; dorulanmak; kabul grmek. evetlenm ek2, [ev-et-le-n-mek] {az} dnl. fi [-ir] A cele etmek; ivmek, eveyik, -i [ev-e-y-ik ?] {az} is. Sar renkte ok zl b ir tr buday. [DS] S eveyik tah l, {az} Krmz buday. [DS] eveyik, -i [eT. k-e-mek (sylemek) > k-e-y-ik] {az} is. veyik. [DS] 0 eveyik k r, {az} veyik rengine benzer at donu. [DS] evez, [Ar. 'ivaz] {az} is. 1. Karlk; bedel. 2. ... in yerine. [DS] evfa, -a i [Ar. vefa5 > evfa *lijl] (evfa:) {OsT} sf. 1. Daha bal; en vefal; ok cana yalcn; en ok s znde duran. 2. oklukta tama ulam; pek ta mam; yetkin. evfak, [Ar. veflk > evfak Jlsjl] (evfa:k) {OsT} sf. 1. D aha uygun; en uygun; pek uygun. 2. Bylerde kullanlan bir harf ya da rakam biimi, evfer, [Ar. vafur (okluk) > evfer J j\] {OsT} sf. 1. D aha ok olan; en ok olan; pek ok olan. 2. Say ca en fazla olan. 3. mz. Trk musikisinde 9 za manl 6 vurulu kk bir usul, evgad, [Ar. ved > evd .slijl] (eva:d) {OsT} is. Aklszlar; ahmaklar, evgar, [Far. evr j ^ j l ] (evg:r) {OsT} is. Sarho, evgenc, [Far. evgenc g ^ jl] {OsT} is. Pimanlk. evge, [e-melc > e-e > evge ?] {az} sf. Eri; eik. S evge gevge, {az} Eri br; yam uk yumuk. [DS]|| evge k u lak , {az} Kulaklarn dik tutamayan at. [DS] evgin, [iv-mek (hzlanmak) > ev-mek > ev-gin] sf. 1. ncelikle yaplmas gereken; ivedili; mstacel. 2. {az} Aceleci, evhad, [Ar. vhid > evhd .5U 3 I] (evha:d) {OsT} sf. Tek; bir tane; biricik; yegne, evhal, -li [Ar. vahal > evhl J l^ jl] (evhad) {OsT} is. 1. Balklar; amurlar. 2. Svalar. 3. Yerler; mekn lar. evham , [Ar. vehm > evham (evha:m) {OsT} is. Y ersiz kukular; vehimler; kuruntular; zanlar; esas sz eyler. 0 evham a k ap lm ak , Yersiz kukulara dmek. ev h am lanm a, [evham-la-n-ma] is. Evhama kaplma; evhamlanmak eylemi, ev h am lanm ak, [evham-la-n-mak] dnl. f. [- 11] Yersiz ve aslsz kukulara dmek; kuruntuya ka plmak. evham l, [evham-l] sf. Yersiz ve olmayacak eyleri byterek hastalk derecesinde bir m eraka kaplan; kuruntulu; kukulu; vehimli; mtevehhim.

. i r

EV

evingHun, [Far. engelyn / Yun. evangelion => eT.


e v if iliu n ]

(evihlim) is. ncil. [EUTS]

cvinlenme, [evin-le-n-me] is. Tanelerin dolgunla mas durumu; evinlenmek eylemi, evinlenm ek, [evin-le-n-melc] dnl. f i [-ir] (Buday, arpa vb. tahl iin) taneleri olgunlam ak ve dolgun lamak. evinlem ek, [evin-le--mek] {az} dnl. fi. [-ir] O l gunlamak. [DS] evinli, [evin-li] sf. 1. (Buday, arpa vb. tahllar iin) taneleri olgun ve dolgun olan. 2. (Y em ek vb. iin) tanesi veya malzemesi bol olan; doyurucu; zl. 3. ( ve tasarlar iin) ele gelir; akla yatkn; olumlu. B evinli evinsiz konum ak, Azna geleni syle mek; dnmeden konumak. evinlig, [evin-lig] {eT} sf. Hamile; gebe. [EUTS] evinlik, -i [ev-in-lik] {az} is. Yeni evlenen kz, ilk kez el pmee geldiinde verilen ziyafet. [DS] evinmek, [evin-mek] {eT} dnl. f. [-r] Acele et mek. evinng, [evinn /avmn] (evinn) {eT} is. Yabanc. [EUTS] evinsiz, [evin-siz] s f 1. (Buday, arpa vb. tahllar iin) taneleri ark olan. 2. (Yemek vb. iin) tanesi veya malzemesi az, suyu ok olan; doyurucu olm a yan; zsz. 3. ( ve tasarlar iin) akla yatkn ol mayan; hayal rn olan; olumsuz. 4. {az} (Sz iin) bo; deersiz. [DS] 5. {az} Szn bilmeden konuan; paldr kldr konuan. 6. {az} yi huylu olmayan. [DS] 7. {az} Neesiz; can sikicin; keyfi yerinde olmayan. [DS] S evinsiz avdar, {az} 1. (Kii iin) haylaz. 2. tutmayan; her eyin kaa mak tarafn arayan. [DS]|| evinsiz evinsiz konu mak, Gevezelik etmek; bir yarar olmayan la f ka labal; ov yapmak. evir, [ev-ir-mek > ev-ir] {eT} is. 1. Daire. [EUTS] 2. evre; muhit. [EUTS] 0 evir aa, {az} Sacda pien yufkay evirmekte kullanlan tahta cetvel. cvirge, [ev-ir-mek > ev-ir-ge] is. Sac zerinde ekmek piirirken evirmeye veya aktarmaya yarar ara; aktara; bislee. evirgen, [ev-ir-mek > ev-ir-gen] sf. 1. ini bilen; becerikli, {az} (ayn) 2. ll ve hesapl davra nan; tedbirli, evirli, [ev-ir-li] {az} is. -* evirlik. [DS] evirlik, -i ev-ir-lik] {az} is. folk. Dnden be on gn sonra olan evinin kz evine, kz evinin de o lan evine verdii ziyafet. [DS] evirme, [ev-ir-me] is. 1. Dndrme; evirmek eyle mi. 2. man. B ir nermenin yklem iyle konusunun yerlerini deitirerek yeni bir nerme meydana ge tirme. evirmek, [eT. ev-ir-m ek gl. fi [-ir] 1. D n drmek; evirmek. {eT} (ayn) [EUTS] 2. Yapsn

deitirmek; taklip etmek. 3. {eT} Tercme etmek; bir dilden baka dile geirmek. [EUTS] [Gabain] 4. {az} Hamur amak. [DS] 5. {az} Ekmek piir mek. [DS] 6. {az} plii ve yn bkerek incelt mek. [DS] S evire evire, yice; adamakll,|| evi rip evirmek, Her yann iyice grebilm ek iin tekrar tekrar evirmek.|| evirm ek evirmek, Altn stne, tesini beriye getirerek iyice kontrol etmek. evirtik, -i [ev-ir-t-mek > ev-ir-t-ik] sf. kim. 1. E vir time uram olan. 2. (Hidratlanm ekerler iin) n ynn deitiren, evirtim, [ev-ir-t-mek> ev-ir-t-im] is. 1. Evirmek ilemi; akis. 2. kim. In polarma dzlemini saa eviren kam ekerinin hidratlanma sonucu, po larma dzlemini sola eviren zm ekeri ile m ey ve ekeri karmna dnmesi, evirtlemek, [evir-t-le-mek] {az} gl. f i [-r] [~l(i)~ yor] Ayklamak; semek. [DS] evirtmek, [ev-ir-mek > ev-ir-t-mek] gl. fi. [-ir] fiz. 1. Bir nesnenin grntsn simetrik bir ekilde ters evirerek yanstmak. 2. kim. Kam ekerini, zm ve meyve ekerine dntrmek, evismek, [eT. evs-mek > evis-mek] gl. fi [-ir] 1. Arpa, buday, bulgur gibi tahllarn kepeklerini ayrmak. 2. Tarla srlrken yabanc otlar topla mak. evim ek1 [ev-i-mek , {eT} ite, fi. [-ir] 1. Koumak; birlikte acele etmek. [DLT] 2. {OsT] {az} Acele etmek. [DS] 3. {az} Hazrlanmak. [DS] 4. {az} alp abalamak. [DS] evimek2, [ev (yuva, oyuk) > ev-i-mek] {az} dnl. fi [-ir] 1. (Birbiri zerine katlanacak veya geecek nesneler iin) yzeyleri tamamen birbiri zerine oturmak; uymak. 2. (Birka kii iin) birbiri ile an lamak; uyumak. [DS] evimek , [em-i-mek > evi-mek] {az} ite, fi. [-ir] (Toprak ve su iin) emimek; birbiri iine gemek. [DS] evitirm ek1 [ev-i-tir-mek] {az} gl. fi [-ir] I. , Yzeyleri tamamen birbiri zerine oturtmak. 2. Derleyip toplamak. [DS] evitirm ek2, [iv-mek / ev-mek > ev-i-tir-mek] {az} gl. fi. [-ir] Acele bitirmek. [DS] evitirm ek3, [ev-i-tir-mek] {az} gl. f i [-ir] Bar trmak. [DS] evitirmek4, [ev-i-tir-mek ?] {az} gl, fi. [-ir] Sinir lendirmek; kzdrmak. [DS] evitlemek, [ev-it-le-mek] {az} gl. fi [-r] [-l(i)-yor] 1. Semek; ayklamak. 2. Toplamak. 3. abuk a buk yemek. [DS] evitmek, [ev-it-mek] {eT} gsz. fi. [-r] timek. [Ga bain] eviye, [Ar. v i (koruyucu) > ev'iye {OsT} is. I. Kaplar; kutular; mahfazalar. 2. anat. Damarlar. 3.

EV bot. Klcal borular. S eviye-i dem eviye, {OsT} K an damarlar.\\ eviye-i halkaviye, {O sT} bot. B it kilerin genilem esini gsteren halka eklindeki da marlar]] eviye-i haebiye, {OsT} bot. Odun da marlar]] eviye-i haviye, {O sT} anat. inde hava olan damarlar.|| eviye-i helezoniye, {O sT} B itki lerde birbiri zerine dolanm klcal borular. || ev iye-i lebeniye, {OsT} bot. inde siits madde bulunan klcal borular.|| eviye-i lenfviye, {O sT} anat. L e n f damarlar,|| eviye-i m etu h a, {OsT} anat. A k damarlar]] eviye-i m ttn ak k a ta , {OsT} bot. Bitkilerdeki noktal damarcklar]] eviye-i n kile, {O sT} bot. letken klcal borular.|| ev iye-i sllem iye, {O sT} anat. Basamakl damarlar]] eviye-i riye, {O sT} anat. Kaln damarlarn yann daki ince damarlar]] eviye-i ebekiye, {O sT} bot. Bitkilerde birbirleri zerine dolap a eklinde grnen klcal borular.|| eviye-i iryniye, {OsT} anat. Krmz (temiz) kan damarlar]] eviye-i verdiye, {O sT} anat. Kirli kan damarlar. eviye, [Fr. vier] is. -* evye. evk, [Ar. evk 1 3 I] {O sT} is. Yk; arlk, evkaf, [Ar. vakf > evkaf lIsjI] {O s T} is. 1. Vakflar. 2. V akf mallarm yneten daire; vakflar genel mdrl. S evkf- celliye, {O sT} Mevlana Celaleddin R u m e ayrlan ve gelirleri M evlevi y tarikatna tahsis edilen vakflar. || evkf- h m y n , {OsT} Padiahlarn ve onlara mensup olanla rn vakflar]] evkf- m azb te, {O sT} Hiikmet tarafndan ynetilen vakflar]] evkf- m filhaka, {O sT} im paratorluk dneminde, devletin gzetim ve denetimi altnda olm ak zere, kurucusunun soyun dan gelen mtevellilerce ynetilen vakflar]] evkf1 m n d erise, {O sT} Gelirleri y o k olmu vakflar. || evkf- seltn, {O sT} Padiahlara ait vakflar. || e v k f n ezreti, {O sT} Vakflardan sorumlu bakan lk. ev k r, [Ar. vekr > evkr jlS'jl] (evk:r) {OsT} is. Ku yuvalar, evkr- tu y r, {OsT} Ku yuvalar. evka, [Ar. evk km; terbiyesiz kiiler, evkat, [Ar. vakt > evkt
0

IMMtSM

1518

elemek. 3.Yerdeki bir eyi grmeden ayakla basp gemek. [DS] evkes, [Ar. evkes ^ j l ] {OsT} sf. 1. (Kii iin) soy suz. 2. Cimri. evla, [Ar. evl3 ^ j l ] (evl:) {OsT} sf. 1. Daha uygun. 2. Daha iyi; ye; daha stn, evlad, [Ar. veled > evld i^ jl] (evl:d) {OsT} is. -* evlat. B1 evld- bU tn, {OsT} huk. B ir kimsenin kznn erkek ve kz ocuklar. || evld- ftih n , {OsT} Rum eli zaptnda bulunanlarn torunlar]] evld- ins, {OsT} K z ocuklar.|| evld- m , {OsT} lnn ana tarafndan olan ve kz karde leri]] evld- v a ta n , {OsT} Vatan ocuklar.|| evld1 z u h u r, {OsT} huk. B ir adamn z erkek ve kz o cuklaryla erkek evladnn erkek ve kz ocuklar. || evld- z k r, {OsT} E rkek ocuklar.|| evld iyl, {OsT} oluk ocuk. evladiye, [Ar. evldiyye 4j.jVjI] (evl:diye) {OsT} sf. 1. Evlada ait; ocuklara ilikin. 2. mecaz. (Ev, eya vb. iin) ok salam ve dayankl, evladiyelik, -i [evladiye > evladiye-lik] (e v l d i yelik) sf. (Eya iin) ocuktan toruna eskimeden kalacak kadar dayankl olan; salam, evladiyet, [Ar. evldiyyet o j ^ jI ] (evl:diyet) {OsT} is. 1. ocuklara ait. 2. ocuklara kalm a art bulu nan vakflar. evlat, -d [Ar. veled > evld aljl] (evl:t) {OsT} is. 1. (Anne ve baba iin) olu, kz; ocuklar; ocuk. 2. Soy; nesil; dl; slale. 3. nl. Yal kimselerin o cuklar yandakilere hitap ekli. S evlat acs, o cuunun lmnden duyulan znt. || evlat canls, I. ocuklarna ok dkn olan. 2. ocuklarn ok seven. || ev lat edinm ek, huk. Yasa ile belirlenmi artlarda bir ocuu kendi nfusuna geirtmek]] ev lat gibi, zen ve titizlikle. evlatlk, - [evlat-lk] (evl:tlk) is. 1. Evlat olma durumu. 2. Evlat yerine kk yata alnp yetitiri len ocuk. 3. Evlerde hizm et gren kk yataki ocuk hizmeti. evlek1 -i [Yun. avlki / ev-le-mek > ev-le-k] is. 1. , Tarla ve bahenin bir kiinin elle bir gnde ileye bilecei miktardaki blm. 2. Bahe blm lerin den her biri. 3. Tarla iinde sulamay kolaylatr m ak iin belirli aralklarda alan su kanallarndan her biri; ok. 4. Bir dnmn drtte biri kadar olan yzey ls; yaklak 225 m2. 5. {az} Tarlaya tohum ekm ek iin saban izi ile belirlenen blm lerden her biri. [DS] 6. {az} kzlerin bir dinlen m e sonrasnda srebilecei kadar yer. [DS] 7. {az} argo. Tedavldeki kt paralarn en by. [DS] 8. {az} B ir evlee atlabilecek miktardaki tahl; on kiloluk tahl lei. [DS] fi1 evlek alm ak , {az} Srlecek tarlay blmlere ayrmak. [DS]|| evlek

(evka:) {OsT} is. Ayak ta 3I] {OsT) is. Zamanlar;

alar, ff evkt-gzr, {OsT} Vakit geiren.|| evk t- ham se, {OsT} 1. Be vakit. 2. Be vakit na mazlarn klnma zamanlar. || ev kt- m uayyene, {OsT} Belirli zam anlar.|| evkt- salt, {OsT} Na m az vakitleri. evked, [Ar. evked JS'jl] {OsT} sf. Daha glendiril mi; pek kuvvetli. S 1 evked-i evm ir, {OsT} Emir lerin en gls. evkelem ek, [eT. uv-m ak > uvka-la-mak > evke-lemek] {az} gl. f. [~r] [-l(i)-yorJ 1. (Kadn iin) salm a salma yrmek. 2. Kalburu alkalamak;

a e i iI iS n M ii.1 5 1 9

________________________

__________________________________________ EVL

krmak, {az} Srlecek tarlay eit blmlere ayrmak. [DS]|| evlek tapan, {az} E vlek yapm akta kullanlan zel ara. [DS]|| evlek yazmak, {azf Sabanla evlek blmlerini belirlemek. [DS] evlek2, -i tev > ev-le-mek > ev-le-k] {az} is. 1. Bir ev yapacak byklkteki arsa; evlik. 2. Suyun top ra oyduu yer. evlekleme, [evlek-le-me] is. Evleklere blme; evleklemek eylemi, evleklemek, [evlek-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Bir araziyi evleklere blmek. 2. ift srerken to hum atmay ve tohum un miktarn tespit etmede kolaylk olsun diye araziyi belirli aralklarla saban izgisi ile blmlemek. 3. Sulam ada kolaylk ol mas iin tarla veya baheye belirli aralklarla su lama hendekleri veya arklar amak. evlemek1, [ev-le-mek] {eAT} gl. f. [-r] 1. (Erkek iin) evlenmek. 2. {az} Ev soymak. [DS] evlemek2, [ev-le-mek] {az} g sz.f. [-r] [-l(i)-yor] 1. (Kan mazs iin) yuvasndan kmak. 2. gl. f . Kannn iki ana parasn birletirmek. 3. Birbiri ucuna getirmek; ulamak, evlendirilme, [ev-le-n-dir-il-me] is. Evli hle geti rilme; evlendirilmek eylemi, evlendirilmek, [ev-le-n-dir-il-mek] edil. f. [-ir] Ev lenmesi salanlmak, evlendirme, [ev-le-n-dir-me] is. 1. Evlenm esini sa lama; evlendirmek eylemi. 2. Bir kadn ile erkei kanunlarn izniyle birletirme. S evlendirme dai resi, Evlendirme ilemlerinin yapld kurum. || evlendirme mem urluu, Evlendirme ilemlerini yrten grevli. evlendirmek, [ev-le-n-dir-mek] gl. f. [-ir] Evlen mesini salamak, evleni, [ev-le-n-i] is. Evlenme eylemi veya biimi, evlenme, [ev-le-n-me] is. 1. Evlenme ii. 2. B ir aile oluturmak zere bir erkek ile kadnn bir at al tnda birlemeleri ilemi. 3. huk. Yasann tand, kamu vicdannn doru bulduu, kadn ile erkek arasnda kurulan hayat arkadal. S evlenmede mutlak butlan, huk. Kam u dzenini ve toplumu ilgilendirmesi dolaysyla evliliin geersiz sayl mas,|| evlenme m ukavelesi, huk. K ar koca ara snda yaplan m al m lk dzenlemesine ilikin sz leme,|| evlenmenin yokluu, huk. H i evlenmemi saylma durumu. || evlenm e rt, huk. Evlenebil mek iin kazanlmas gereken ya ve akl durum .|| evlenme treni, folk. Evlenm e srasnda, gelenek ve trelere uygun biimde yaplan elence. evlenmek, [ev-le-n-mek] dnl. f. [-ir] 1. (Bir kadn ve bir erkek iin) bir aile kurm ak zere kanunlarn ngrd ekilde bir araya gelmek; nikhlanmak; izdiva etmek. {eT} (ayn) [DLT] 2. {eT} dnl. f . Hlelenmek; kendine ev edinmek. [DLT] evlen mek barklanmak, Evlenerek bir aile kurmak; o luk ocua karmak.

evlensek, -i [ev-le-n-sek] {az} sf. (Dul erkek iin) tekrar evlenm ek isteyen. S1 evlensek olmak, {az} Can evlenmek istemek. [DS] evlem ek1 [ev-le--mek] {eT} ite, f. [-r] Toplan , mak; ylmak. [DLT] evlem ek2, [ev-le--mek] {eT} ite, f. [-r] Evini or taya koyarak kumar oynamak. [DLT] evleviyet, [Ar. evl5 (uygun) > evleviyyet c-jjljl] {OsT} is. 1. ok uygun olmak; stn tutulm aya la yk olma. 2. Daha layk olma durumu. 3. Herhangi bir diyecek kalm ama durumu, evleviyetle, [evleviyyet-le] (evleviye tle) zf. ncelik le; haydi haydi, evli, [ev-li] sf. 1. Evi olan. 2. Evlenmi olan. 3. Kar koca olanlardan her birinin durumu; ei olan. 4. (Ky, kasaba vb. yer iin) sylenen sayda evi olan; evlik; hanelik. S evli barkl, Evlenmi ve ocuklar olan. || Evli evine, kyl kyne. H er kes kendi yerine gitsin; dalalm. anlamnda kul lanlr. evlik1 -i [ev-lik] sf. 1. (Ky, kasaba vb. yer iin) , sylenen sayda evi olan; evli; hanelik. 2. Y z l m bakm ndan ev oturacak kadar (yer); evlek. 3. {az} Kiler. [DS] 4. {az} Y atak yorgan, fazla eya vb. konulan oda; sandk odas. [DS] 5. {az} K y lerde haremlik ve selamlk olarak kullanlan oda. [DS] evlik2, -i [eT. en-lik > evlik] {az} is. Bayanlarn yzne srd krmz boya; allk. [DS] evlik3, -i [Erme, avel => evl-ik] {az} is. 1. Kavak ya da servi fidan. 2. Labada. 3. am dal. [DS] evlilik, -i [ev-li-lik] is. 1. Evli olm a durumu. 2. Bir nedene dayal olan evlenme, fi1 evlilik birlii, huk. K ar koca ve ocuklardan meydana gelen toplu luk]] evlilik d, huk. Kanunun ngrd artlar tamadan kadn ve erkein birlikte bulunmalar ve bu birlemeden doan ocuklarn durumu; ga yri meru evliya, [Ar. veli > evliya5 *U jl] (evliya:) {OsT} is. 1. Veliler; A llaha daha yakm olanlar. 2. Olaanst yeteneklere ve srlara ermi kabul edilen kimseler; keram et sahibi olanlar; erenler; azizler; veliler. 3. Ya kk ocuklardan kanunen sorumlu tutulan lar; veliler. 4. Himaye edenler; koruyanlar; sahip ler. 5. Emir sahibi bulunanlar. 6. argo. A n sarho; ok iki imi olan, evliya otu, bot. Baklagiller den hayvanlara yem olarak yedirm ek iin ekilen bir bitki; eek otu, (Onobrychis).]] evliyullah, {OsT} A lla h a yakm olanlar; ermiler.|| evliy-y etfl, {OsT} ocuk velileri.]] evliy-y sigr, {OsT} Reit olmam ocuklarn velileri.|| evliy-y umur, {OsT} I banda bulunanlar. evliyaiye, [Ar. evliyiyye ^ U j l ] (evliya:iye) {OsT} is. tasvf. V elayet derecesine varnca her trl eriat

EVL

I M I M M . evran, [eT. evren (reklenen ey) > evran jljjl] {az} is. 1. {eAT} {OsT} Byk ylan; canavar. 2. Ar byyen aa ya da insan. 3. Kasrga; hortum. 4. iddetli yam urdan sonra bulank akan dere. [DS] S evran ekii, {az} Bir dorultuda y e r y e r k m arazi. [DS] evrat1, -d [Ar. avret] {az} is. Kadn; kar; e. [DS] evrat2, -d [Ar. vird > evrd s \ { O s T } is. -* evrad. evre1, [e /ev (eme, dndrme) > ev-r-mek > evir-mek > ev-(i)r-e > ev-r-e ojjl] is. 1. {eT} Tekrar. [Clauson] 2. {eT} Geri dn; tur. [Clauson] 3. {eT} Karlk. [KB] 4. Bir olayn veya bir iin gelime sinde birbiri ardnca yer alan geliim basam akla rndan her biri; aama; safha; merhale; faz. 5. Ayn ve dier gk cisimlerinin bulunduum uz yerden grnebilm e zelliklerinin her biri. 6. mecaz. G e limekte olan bir olayn birbiri ard sra gelen g rnm deiikliklerinden her biri. 7. tp. Bir hasta lk srecini oluturan dnemlerin her biri. 8. {OsT} evre; etraf; muhit. [Brhan- Kat] S1 evre k mak, {eT} Geri km ak; dar geri gelmek.\\ evre yanm ak, {eT} Geri dnmek. evre2, [Far. evre ojjl] {OsT} is. Giyecein d; elbise yz. evrecek, -i [evir-mek > ev(i)r-ecelc] {az} is. -* evirge. [DS] evre, -ci [e /ev (eme, dndrme) > ev-r-mek > ev-ir-m ek > ev-ir-e > ev-r-e] is. 1. Kebap ii. 2. -* evirge. evrek, [Far. evrek iijjl] {OsT} is. ocuklarn yksek bir aa dalna ip balayarak yaptklar salncak, evreka, [Yun. eurka] nl. Buldum! evrem, [? evrem] {az} is. 1. Obur. 2. Kurak hava larda batdan akan imek. [DS] evren1 [e / ev (eme, dndrme) > ev-r-mek > ev, ir-m ek > ev-(i)r-en (reklenen) > evren jj jl ] is. 1. Var olan eylerin tm. 2. {eT} G k kubbe. 3. Gk cisimlerinin tm; kinat; lem; kozmos, (1935). 4. D nyada insanlarn oturduu btn yerler. 5. gnl. inde yaanlan ortam. 6. mecaz. Btn insanlar. 7. mecaz. Madde, fikir ve duygu ortam. 8. mit. ok byk efsanevi bir hayvan; ylan; ejderha. {eAT} {OsT} (ayn) [Brhan- Kat] 9. {eT} Zaman; felek. 10. Doa tarihinin inceleme alanlarndan her biri. 11. sf. Byk; ulu. 12. {az} Yksek. [DS] 13. {az) (Kii iin) boylu boslu; yakkl. [DS] 14. {az} ri yar. [DS] 15. {az} Kahraman; yiit. [DS] 16. {az} Bey; aa; lider. [DS] 0 evren bilimi, 1. Evreni yneten genel yasalar bilimi; kozmoloji. 2. fe l. Evrenin oluumunu, yapsn inceleyen felsefe ve bilim sel reti. || evren bilimsel, Evren bilimiyle ilgili olan. || evren ekii, Bir dorultu zerinde y e r yer batm arazi.|| evren doumu, fel. Kinatn

buyruklarndan kendilerini kurtulmu sayan ve ev liyay peygamberden stn tutan tarikat, evliyalk, - [evliy-lk] is. Evliya olm a durumu, evl, [ev-li] {az} sf. 1. Evi olan. 2. Ailesi olan. 3. Ei olan; evlenmi olan. [DS] S evl evinde, {az} H erkes kendi evinde olarak. [DS] evlg, [ev-lig > ev-lg] {eT} is. Ev sahibi; evli. [DLT] evlk, [ev-lk] {eT} is. 1. Kadn. [DLT] 2. {az} (Ev cil hayvan iin) doumundan itibaren evde yetiti rilen, eve ve insana alkn. [DS] evlm erlm , [evlm + erlm] {az} ikile, is. 1. Grg. 2. Yetenek. [DS] evmek, [ev-m ek/ iv-mek^i^.l] (e:vmek) {eT} g sz.f. [-er] 1. Acele etmek, {az} (ayn) [DLT] 2. Bir e yin etrafnda koumak. [DLT] 3. Yrmek. [Gabain] 4. {az} gl. f. Acele ettirmek. [DS] S eve seve, {az} stekle; seve seve. [DS] evra, [Fr. evr Ijjl] (evra:) {OsT} is. Hisar. evrad, [Ar. vird > evrd jljjl] (evra:d) {OsT} is. 1. Belirli gnlerde ve zamanlarda okunmas det hli ne gelen din szler, dualar ve ayetler. 2. H er za m an dilde dolaan, sylenmesi alkanlk hline gelen szler. 3. tasvf. Tarikat mensuplarnn her gn okuduklar salavat, dua ve mtinacat. evraa, [ev-ir-mek > ev-(i)r + aa- > evraa] is. Sac stnde yufkay evirmeye yarayan tahta ara, evrak, - [Ar. varak (yaprak) > evrak jljjl] (evra.k) {OsT} is. 1. Aa, iek ve ot yapraklan. 2. Kt lar. 3. Kitap sayfalar. 4. zerine yazlm ktlar. 5. Resm yaz yazlm her trl kt. 6. Yaldzla ma ilerinde kullanlan ktlar. 0 evrk- talkviye, {OsT} bot. H alka biiminde kvrlarak kan yaprak. || evrk- havadis, {OsT} Gazeteler. || evrk- metruke, {OsT} Kullanlmayan, atlm, bir kenara braklm ktlar. || evrk- msbite, {OsT} spatlayc nitelii bulunan belgeler.\\ evrk mteakibe, {OsT} Alm ak yapraklar.\\ evrk- mtekbile, {OsT} Karlkl yapraklar.\\ evrk- nakdiye, {OsT} Kt p a ra .j| evrk- resmiye, {OsT} R esm yaz ve belgeler. || evrk- riye, {OsT} bot. Ku ty biiminde olan yapraklar,|| evrk- umm iye, {OsT} 1. D evlet arivi. 2. Genel evrak. 3. Formller.\\ evrak kalemi, {OsT} B ir dairede evrak ileriyle uraan blm.\\ evrak mahzeni, {OsT} Ariv. || evrak memuru, {OsT} B ir resm dairede btn belgeleri korumak, semek, bulm ak ve ara trmakla grevli kim se.|| evrak mdr, {OsT} Ev rak kaleminin yneticisi. evraksz, [evrd-sz > evrak-sz ?] {az} sf. (Kii iin) namussuz; erefsiz. evram 1 [Ar. verem > evrm , {OsT} is. Vcutta oluan iler; yumrular; urlar. evram2, [Yun. vrom] {azf is. bot. Yulaf. [DS]

1521

meydanc geliim, kkenini, douunu ve yaratl n ilkel efsanelere dayanarak aklamaya alan kuram; kozmogoni.\\ evren doumsal, Evren do umu ile ilgili.|| evren pulu, / OsT} Mika. [Brhan- Kat]|| evren tonu giymek, {eAT} Ejderha klna girmek. evren2, [Far. deveran] {az} is. Zaman. [DS] evrencen, [Far. evrencen / evrencn {OsT} is. Kadn bilezii, evrend, [Far. evrendden (aldatmak) > evrend J^jjl] {OsT} is. 3. Aldatma; hile. 2. an; eref. 3. Taht, evreng, [Far. evreng ^ j j l ] {OsT} is. 1. Taht. 2. Bilgi; kltr; akl; irfan. 3. Byklk; ycelik. 4. Gzel yzl sevgili. 5. Yakkllk. 6. eref; an. 7. D u rumun holuu. 8. Hile; aldatma. 9. Aa kurdu. S evreng-nin, {OsT} Tahta oturan kii; hkmdar. || evreng-zb, {OsT} Taht ssleyen kii; hkmdar. evrenge, -ci [ev-(i)r-en-ge] {az} is. 1. Evirge. 2. Yufka amakta kullanlan ara. [DS] evrensel, [evren-sel] sf. 1. Evrenle ilgili; niversel. 2. Her eyi ve herkesi ilgilendiren; cihanmul. 3. Varlklarn ve nesnelerin tm n kapsayan. 4. Her yerde ve her durumda geerli olan. 5. Btn insan l ilgilendiren. S evrensel kme, mat. Btn kmeleri alt kme kabul eden ana kme. || evrensel patrik, din. stanbul Ortodoks Kilisesi ve bal kiliselerden skenderiye, A ntakya ve K uds patrik lerine verilen unvan. || evrensel piskopos, Eskiden papaya verilen unvan. evrenselci, [evren-sel-ci] is. Btn insanlarn onay dnda otorite kabul etmeyen gr yanls; niversalist. evrenselcilik, -i [evren-sel-ci-lik] is. Btn insanla rn onay dnda egemenlik hakk, yrtme erki ve yasama yetkisi kabul etmeyen gr; niversalist. evrenselleme, [evren-sel-le--me] is. Evrensel duru ma gelme; evrensellemek eylemi, evrensellemek, [evren-sel-le--mek] dnl. f. [-ir] 1. Evrenle ilgili nitelik kazanmak. 2. Btn evreni kapsayacak boyut kazanmak, evrenselletirme, [evren-sel-le--tir-me] is. Evrensel durama getirme; evrenselletirmek eylemi, evrenselletirmek, [evren-sel-le--tir-mek] gl. f. [ir] 1. Evrenle ilgili nitelik kazandrmak. 2. Btn evreni kapsayacak boyut kazandrmak. 3. Evrensel yapmak; genelletirmek; yaymak, evrensellik, -i [evren-sel-lik] sf. 1. Evrensel olma durumu; genellik; yaygnlk. 2. Evrensel olan eyin nitelii. 3. Btn dnya kiliselerini tek bir kilise etrafnda toplama akm; ekmeniklik. evret, [eT. ev(i)r-mek > evr-e > evre-t ?] {az} zf. Tekrar; yine. [DS] evride, [Ar. verd > evrde J^jjl] (evri:de) {OsT} is. / jt^ jjl]

anat. 1. Toplar damarlar. 2. Boynun iki yanndaki damarlar. evrig, [ev(i)r-ig / iri-mek > iri-g] {eT} sf. Kaba; sar sak; aptal; ters. [EUTS] evrik, -i [e /ev (eme, dndrme) > ev-r-mek > ev-ir-mek > ev-(i)r-ik] sf. 1. Bir dorultuya veya bir dzene gre ters dorultuda olan. 2. man. Bir nermede zne ile yklemin yeri deitirilerek elde edilen yeni nerme. 3. mat. Baka bir teorem veya probleme gre terim lerinin yeri deiik olan. 4. {eT} sf. Kaba; sarsak; aptal; ters. [EUTS] evrilinsiz, [evril-in-siz] {eT} sf. Sarslmaz; sabit; salam. [EUTS] evrilir, [ eT. ev-r-mek > ev-ir-m ek > ev-(i)r-il-ir] sf. man. 1. (nerme iin) konu ile yklemin birbirinin yerine gemesiyle doruluu bozulmayan. 2. sin. (Film iin) alcda kullanlp kimyasal ilemden getikten sonra dorudan pozitife evrilebilen, evrilmek, [ev-()r-il-mek] {eT} gsz. f. [-r] 1. ev rilmek; dnmek. [Gabain] [ tigsizler] [EUTS] 2. Dinini deitirmek. 3. Davranmak. [EUTS] evrilmemek, [evril-me-mek] {eT} gsz. f. [-z] ev rilmemek; dnmemek. [EUTS] evrim, [eT. ev-r-mek > ev-ir-m ek > ev-(i)r-im] is. 1. Birdenbire olmayan, ancak zaman iinde birbiri ne bal, yava ve aamal biimde gerekleen gelime, deiim veya dnm; inklap, (1935). 2. biy. B ir canly dierinden ayrt eden biim ve yap farkllklarnn zaman iinde bir dizi gelime ve deime olay; tekml, evrim evrim, {az} Kvrm kvrm. || evrim teorisi, biy. Btn canl tr lerinin birbirinden gelime ve deime yoluyla or taya ktn, bu sebeple canllar leminde bir ke sinti olamayacan savunan gr. evrimci, [evrim-ci] sf. 1. fel. Evrimcilikle ilgili. 2. sosy. Toplum yaps ve ynetim biimlerinde aa mal ve lml deiiklikten yana olan. 3. is. Evrim cilikten yana olan kii, evrim cilik, -i [evrim-ci-lik] is. 1. Evrim dncesi zerine kurulmu kuram veya reti. 2. biy. Trle rin alar boyunca geirdii evrimi aklayan ku ram veya reti. 3. sosy. Her kltr bir nceki kltrn srekli bir evrimi olarak gren reti, evrimsel, [evrim-sel] sf. Evrime ilikin; evrimle il gili. evri, [evir-mek > ev(i)r-i] {eT} is. 1. Dnme; do lama; evrilme; hareket. [EUTS] 2. g; m ega le. [EUTS] 3. Hareket; hl ve hareket. [Gabain] evriik, -i [ev(i)r-i-mek > evri-ik] sf. man. (nerme iin) konu ile yklemin birbirinin yerine gemesiyle doruluu bozulmayan; dnk. evriim, [Far. ebriim] {az} is. briim. [DS] evrimek, [evir-mek > ev(i)r-i-mek] {eT} dnl. f. [r] 1. Bir ile uramak; abalamak; bir iin stne dmek. [EUTS] 2. ite, f. Bir eyin altn stne getirmekte, evirmekte yardmlamak. [DLT]

EVR

I H I M E S M

15 2 2

evropiyum , [Fr. europe > europium] is. kim. A zrak topraklar grubundan atom numaras 63, atom ar l 122 olan gri renkli bir element; sembol: Eu. evrlmek, [evir-mek > ev(i)r-l-melc] {eT} dnl. fi. [-r] Ynn deitirmek; yneldii ynden baka bir yne evrilmek. [DLT] evrml, [ev-()r-m-l] {az} sf. (Kii iin) iini bilen; kendi iini evirebilen; evrimli. [DS] evrte, [Far. rite => erite / evrite] {azf is. Kesi lip kurutulmu hamur; ev makarnas. [DS] evsa, -a [Ar. vsi' > evsa j - j l ] {OsT} sf. Daha ge ni; en geni; pek geni, evsaf, [Ar. v af > evf lUsj!] (evsa:f) {OsT} is. Bir eyin veya kimsenin tad nitelikler; sfatlar; ka liteler. S evsf- cemle, {OsT} Gzel nitelikler,|| evsf- hamide, {OsT} Beenilir nitelikler; vlen, beenilen nitelikler. evsah, [Ar. vesah (kir) > evsh is. Kirler; pislikler; lekeler, evsak, [Ar. evsak Jljl] {OsT} sf. 1. ok salam; pek salam; daha salam. 2. En gvenilir; en inanlr, evsal, -li [Ar. val > evl JU sjl] (evsa.T) {OsT} is. (evsa:h) {OsT}

evselemek, [ev()s-mek > ev()s-ele-mek] {az} gl. fi [-er] [-l(i)-yor] 1. Tahllardaki yabanc maddele ri evsecek denilen kap ile temizlemek; evsimek. 2. Eliyle kartrmak; aratrmak; yoklamak. 3. Bu day ve arpa baaklann avcunun iinde ovalayarak tanelerini ayrmak. 4. Topra inceltmek. [DS] evselenmek, [rse-le-mek > rse-le-n-mek] {az} dnl. fi [-ir] (Yeni elbise iin) burumak; ts bozulmak. [DS] evsellem ek, [evsel-le-mek] {az} gsz. fi. [-r] [-l(i)yo r] (Yeni terbiye edilen at) rahvan yrmeyi renmek. [DS] evseme, [ev > ev-se-me] is. Evini, yurdunu zleme. evsem ek1 [ev-mek > ev-se-mek] {eT} gsz. f i [-r] , vmek; acele etmek istemek. [DLT] evsem ek2, [eT. ev-se-mek] gsz. fi. [-r] [-s(i)-yor] Evini, yurdunu zlemek. {eT} (ayn) [DLT] evsem ek3, [eT. evs-m ek > ev()s-e-mek] {az} gl. fi [-r] [-s(i)-yor] 1. Tahln iindeki yabanc mad deleri kalbur vb. iinde alkalayarak, savurarak ayklamak, temizlemek. 2. tlm bulguru ke peinden ayrmak,

evsen, [Far. sn OL.T => evsen] {az} sf. Hafif; az. [DS] Vcuttaki eklemler; mafsallar; oynaklar. evserlemek, [evs-mek > evs-er-le-mek] {az} gl. fi evsam 1 [Ar. vesm > evsm fL-jl] (evsa:m) {OsT} is. , [-r] [-l(i)-yor] -* evselemek. nsan ve hayvan bedenine yaplan dvmeler; dam evsetm ek1, [ev-se-mek > ev-se-t-mek] {eT} gl. fi. [r] Evini zletmek; evini istetmek. [DLT] galar. evsetm ek2, [ev()s-m ek > evs-et-mek] {az} gl. fi [evsam 2, [Ar. vam > evm pUojl] (evsa:m) {OsT} is. ir] Tahl savurarak yabanc otlardan temizletmek. Ayplar; arlar; utanmalar; haylar. [DS] evsan1 [Ar. vesen (put) > evsn jljl] (evsa.n) {OsT} evsi, [eT. evs-mek > ev()s-i] {az} is. Tahl iin , deki yabanc maddeleri bir araya getirme, is. 1. Putlar; senemler. 2. Halar. evsan2, [Far. sn jLT => evsan] {az} sf. Hafif; evsik, [av-sn [Tietze] / ev-sin > ev-sik] is. Avcnn kendisini av hayvanlarna gstermemek iin giz kolay. [DS] lendii yer; neze. evsat1 [Ar. vasat (orta) > evsat Ja-jl] {OsT} is. Orta , evsilemek, [ev()s-m ek > evs-i-le-mek] {az} gl. fi. lar; ortada olan eyler. [-r] [-l(i)-yor] alkalayarak tahl iinde bulunan plerin zerinde toplanmasn salamak suretiyle evsat2, [Ar. vasat (orta) > evst (evsa.t) {OsT} ayklamak; zerinden almak, is. 1. Bir eyin ortas; ortada olan. 2. sf. Orta hili; evsilm ek, [ev()s-mek > evs-il-mek] edil fi. [-ir] 1. orta; orta derecede; orta kymette; orta kalitede. 3. Savrulmak. 2. {az} (Sinek vb. iin) oalmak; Y ksek ile alak aras. 4. mz. Klasik Trk mzi kaynamak. 3. (Dolu havuz iin) suyu kenardan inde bir byk usul. S evst cizye, {OsT} Osman lI idaresinde bulunan orta hili H ristiyan tebaa savrulur gibi tamak. 4. {az} (Dolu olan ey iin) tamak. 5. {az} Tane tane salmak. [DS] dan alnan vergi.|| evst- ns, {OsT} Orta snflar; evsim, [ev-si-n / ev-si + (i)n / av-sm [Tietze] {az} is. ne zengin ne de fa k ir olanlar. -* evsin. evsecek, [ev()s-mek > evs-ecek] {az} is. Tahl ta larn ayklamakta kullanlan budaksz aatan ya evsime, [eT. evs-mek > ev(i)s-i-m ek > evsi-me] {az} is. 1. Evsim ek eylemi. 2. Yar yarya dvl plm alak kenarl tepsi. [DS] m harman. [DS] evsek, -i [ev()s-mek > ev()s-ek] {az} is. -* ev evsimek, [eT. evs-mek > ev(i)s-i-mek] {az} gl. fi. secek. [DS] [-r] 1. Evselemek. 2. gsz. f i Kalp arpmak; yrek evseklenmek, [evsek-le-n-mek ?] {az} dnl. f. [-ir] oynamak. 3. Alktan ii ezilmek; ii baylmak. 4. Tasalanmak; zlmek. [DS] (Bym, boy vermi baak vb. bitkiler iin) rz evsel, [ev-sel] sf. 1. Evle ilgili; eve ilikin. 2. {az} grda hafif h afif sallanmak; yalpalanmak. [DS] Evcil. [DS]

r f a t i i T

1523

EV

evsin, [ev-si-n / ev-si + (i)n / av-sm [Tietze] {az} is. 1. Avclarn av srasnda av hayvanlarndan gizlen dikleri yer. 2. Kuzu ya da olak al. 3. D avar ya da bykba hayvan al. 4. Ahrda buza iin ay rlan zel yer. 5. Mee ya da nardan yaplan gl gelik. [DS] evsinm ek1, [ev-sin-mek] {eT} dnl. fi. [-r] 1. Evi benimsemek; kendi evi saymak. [DLT] 2. {az} Yabanclk ekmemek; almak; snmak. [DS] evsinmek2, [evsin-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. Daha nceden korktuu bir olay ya da nesneyi andran eylerden korkmak. 2. M erak etmek; kuruntu edin mek. [DS] evsit, -di [Yun. epsida] {az} is. -* ispit. [DS] evsivermek, [evs-mek + i-ver-mek] gl. fi [-ir] Ta hllar alkalayarak temizlemek. evsmek1 [eT. evs-mek > evs-mek , {az} gl. f [-er] [-s-iyor] 1. Tahl bir kap iinde alkamak ve ste kan kaba sap ve plerden ibaret yabanc maddeleri atarak tem izlemek; kaba tem izlik yap mak. (eAT/ (ayn) 2. Tahl bir kaptan dkmek sure tiyle savurarak sam anndan temizlemek; evselemek. 3. Pekmez kaynatrken tamasn diye kepe ile savurarak havalandrmak. 4. H armanda tahl tanelerinin daha kolay ayrlmas iin dirgenle sap lar kartrmak. 5. Kuru m sr tanelerini koann dan ayrmak. [DS] evsmek2, [eksi-mek / es-m ek > evs-mek] {az} g l.f [-er] Azaltmak; eksiltmek. [DS] evsk, - [eT. egs-mek > egs-k > evsk] {az} is. 1. Eksik. 2. Gnnden nce domu ocuk. [DS] evab, [Ar. evb ayak takm; aalk, eval, -li [Ar. vel > evl JL ijl] (eva.l) {OsT} is. 1. Damla damla akan su. 2. Birbiri ardndan katar gibi kuyruk olmu hlde gelen kimseler, evan, [Far. (ab)-efn] {az} sf. 1. eyen. 2. Sidik. [DS] S evan etm ek, emek. evaz, [Ar. evz jLijl] (eva:z) sf. 1. Yardmclar; taraftarlar. 2. Baya kimseler; aalk kiiler. 3. is. Vcuttaki oynak yerler; eklemler. even1 [Ar. even , eveng, [Far. eveng {OsT} sf. Dalkavuk. is. nce ip; sicim, even2, [Far. (ab)-efn] {az} sf. -* evan. [DS] evirmek, [e /ev (eme, dndrme) > ev-(i)-irmek] gl. f. [-ir] 1. krkta ipi ikiye katlayarak bkmek. 2. Teneke, boru gibi nesneleri ezip boz mak; yuvurmak. 3. {az} Devirip toplamak. evk, [evk] {eT} is. Evin mertei; direi. [DLT] evtad, [Ar. veted > evtd ib'jl] (evta:d) {OsT} is. Aa veya dem ir kazklar, direkler. S e v t d l(eva:b) {OsT} sf. (Kii iin)

arz, {OsT} Dalar. || e v tad l-bilad, {OsT/ B yk ler; bata gelenler,|| e v ta d l-fem , {OsT} Diler. evtan, [Ar. vatan > evtn (evta:n) {OsT} is. Yurtlar; memleketler; lkeler. S1 evtn- m u h aci rin , {OsT} Gmenlerin yurtlar. e v ta r1 [Ar. veter (kiri) > evtr jb jl] (evta:r) {OsT} , is. 1. Yaya gerilmi ipler, teller; kiriler. 2. Saz tel leri. 3. Kaslarn kaim ve gergin kirileri. 4. Daire kesm esinde bir yayn iki ucunu birletiren izgi. e v ta r2, [Ar. vatar > evtr jlkjl] (evta:r) {OsT} is. G e rekli olan eyler; lzumlular. ev tik 1 -i [ev-(i)t-ik ?] {az} is. 1. Elencelik yemi; , erez. 2. Bo zam anlan deerlendirmek amacyla yaplan i. 3. g; alma. [DS] S ev tik itm ek, {az} Evtiklemek. [DS] evtik2, -i [ev-mek > e-(i)t-ik] {az} is. 1. Acelecilik; abukluk. 2. Herhangi bir durumdan ileri gelen h e yecan; evecenlik; yrek arpnts. 3. Kararszlk; duraksama. [DS] ev tik lem ek 1 [evtik-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i), yor] 1. Bo durmamak iin herhangi bir eyle u ramak; ufak tefek i yapmak; oyalanmak. 2. N e yapm ak ya da ne demek istediini bilememek; du raksamak. [DS] evtiklem ek2, [ev-mek > ev-(i)t-ik-le-mek] {az} gl. f M [-l()-y r] 1- Gerektiinden fazla i yapmak; evecenlik gstermek. 2. Gecikmek. [DS] evtiklenm ek, [evtik-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. Bo durm amak iin bir eylerle uramak; oyalan mak. 2. Bo zamanlarnda erez gibi eyler attr mak. 3. Sknt ve zntsn belli etmemeye a lmak; bunlar gizleyecek davranlarda bulunmak. [DS] evtim ek, [evd-mek / evtimek] (evdi:mek) {eT} gl. f. [-r] Toplamak. [Gabain] evtinlenm ek, [evtin-le-n-mek] {az} dnl. fi [-ir] Bo zamanlarnda vakit geirmek iin bir eyler yapmak; ufak tefek i yapmak; oyalanmak. [DS] evtinm ek, [eT. evdi-mek > evdi-n-mek] {az} dnl. fi. [-ir] 1. Oyalanmak; bir eyle uramak. 2. (K mes hayvanlar iin) ayaklar ile yeri eelemek; einmek. 3. Hastaln verdii ac ile kvranmak; herhangi bir eyi didiklemek. 4. Bir eye zlerek el, ayak ve ba ovuturmak. [DS] evtklem ek, [evtk-le-mek] gsz. fi [-r] [-l()-yor] 1. nsan zerine ken bir sknt, hlsizlik ve bu nalm etkisi ile hibir i yapmadan oturmak; zam a nm boa geirmek. 2. Endielenmek. evd, -d d [Ar. vedd > evdd Jjl] {OsT} sf. Ahbap lar; dostlar; sevgililer, evkle, [ev-mek > ev-k-le] {az} zf. Acele. [DS] evldem ek, [ev-l-de-mek] {az} gsz. f i [-r] [-d()yor] Heyecanlanmak. [DS]

EV evrmek, [evr-mek] {eT'} gl. f [-r] Dndrmek; evirmek; altm stne getirmek; ilemek. [EUTS] [Gabain] S 1 evrgen tevrgen, {eT} H er zaman evi rip eviren; g ileri, baaran. [DLT] evrtlemek, [evr-t-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l()~ yor] Bir eyin irilerini ve ele gelenlerini semek; ayklamak. [DS] evsg, [evs-g] {eT} is. Savurma arac. [DLT] evsm ek, [evs-mek] {eT} gl. f. [-r] Savurmak.
[DLT]

M M M

524

evvel, [Ar. evveli J j l ] (evveli:) {OsT} sf. 1. nce olan; nceki. 2. lk zam anlarla ilgili, evveln, [Ar. evvelin jjJjl] (evveli:n) {OsT} is. 1. Ev velkiler; ncekiler. 2. Eski zaman adamlar. S ev veln hirn, {OsT} Eskiler ve yeniler. evveliyat, [Ar. evveliyat o U jl] (evveliya:t) {OsTf is. Bir olayn, durumun veya kiinin gemiteki hlle ri. evveliye, [Ar. evveliyye ^Jjl] (evveliye) {OsTf sf. 1. nce olan. 2. lk zam anla ilgili, evveliyet, [Ar. evveliyyet o J j l ] {OsTf is. 1. ncelik. l.f e l. Srada stnlk; sra stnl; bamanlk. evveliyetle, [evveliyet-le] {OsT} zf. ncelikle; ilk olarak. evvelki, [evvel-ki] sf. 1. nceki. 2. (Zaman olarak) bir nceki. evvelsi, [evveli-s-i > evvel-s-i] s f nceki; evvelki; bir nceki. evvelun, [Ar. evvel-n o^Jjl] (evvel:n) {OsT} is. n ceki insanlar; eski adamlar, evye, [Fr. vier] is. M utfak musluu altndaki tekne. evza1, -a [Ar. vaz > evz ^U>jl] (evza:) {OsT} D u rumlar; tavrlar; vaziyetler. S evz- dil-bzne, {OsT} Gnl elendirecek durumlar.\\ evz- garbe, {OsT} alacak durumlar; garip hller. evza2, [Ar. ecza] {az} is. Kibrit. [DS] evzah, [Ar. vazh > evzah ^ j l ] {OsT} sf. Daha ak; ok ak; besbelli, evzan, [Ar. vezn (arlk) > evzn oljjl] (evza:n) {OsT} is. 1. ller; arlklar. 2. Aruz lleri; ve zinler. S evzn- arflz, {OsTf Aruz ls,\\ evzn atka, {OsTf Eski ller; eski tartlar. || evzn- iriye, {OsTf iir lleri evzar1 [Ar. vizr > evzr jljjl] (evza:r) {OsTf is. 1. , Ykler; hamuleler. 2. Gnahlar; hatalar. 3. Cina yetler. evzar2, [Far. evzr jljjl] (evzr) {OsTf is. Sanat sa hiplerinin kulland aralar. evzar3, [Ar. vezer > evzr jljjl] (evza:r) {OsTf is. 1. Snacak yerler; kaleler; hisarlar. 2. stnlkler; galebeler. 3. Dalar, evzayi, [Far. evzyi jijJ jj'] (evza.yi) (OsT} is. Ar t; oal. evzelemek, [ev()s-ele-mel<] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yo r] 1. El ile aratrmak. 2. Buday ve arpa baak larn el ile ovalayarak tanelerini karmak. [DS] evzemek, [evz-mek] {eTf gsz. f. [-r] Kovlamak; kovuculuk etmek; mzevirlik etmek. [DLT] evzinm ek, [v-mek > ev-sin-mek] {azf dnl. f [-

evtlemek, [evt-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l()~ yor] Toplamak. [DS] -evz, [-a-vuz / -e-vz / -y-a-vuz / -y-e-vz] {eAT} ek e. -* -avuz. evvab, [Ar. evvb v b '] (evva.b) {OsTf sf. A llaha smsk bal olan; sofu; zahit, evvah, [Ar. evvh oljl] evva:h) {OsT} sf. 1. ok ah eden. 2. ok dua eden. 3. Merhametli. 4. man salam. 5. (Kii iin) din bilgisi yerinde olan. 6. Hz. brahim. evvel, [Ar. evvel J jl] {OsT} zf. 1. nce; gemi. 2. lk; birinci; balang; iptida. 3. sf. nceki; gemi. 4. is. A llahn doksan dokuz isminden biri, fi1 Ev vel Allah! D ier artlar var olmakla birlikte nce A llah'n yardm gerekli; A llah'n yardmyla; A l la h snarak. || evvel bahar, {OsT} lkbahar. || a evvel-be-evvel, {OsT} En nce; her eyden nce.|| evvel emirde, lk i olarak; ncelikle. || Evvel he sap, sonra kasap. Al veri iin ilk i iyi hesap yapmaktr, anlamnda sz.|| evvel-i berdel-acz, {OsT} Kocakar souklar.|| evvel-i m-halk, {OsT} lkyaratlan.\\ evvel-i riyh- bevrih, {OsT} H aziran ve Temmuz aylarnda zaman zaman esen rzgrlarn balangc,|| evvelleri, nceleri.|| Ev vel selam, sonra kelam. Konumaya balamadan nce selam vermek gerekir. || evvelI-evil, {OsT} 1. ncelerin ncesi; evvellerin evveli; 2. Dnyann destei. 3. Olaylarn balangc.|| evvell-evveln, {OsT} lklerin ilki; birincilerin birincisi; A llah.j| evvel ve hir, {OsT} Banda ve sonunda; eninde sonunda; er ge; mutlaka. evvela, [Ar. evvel > evvela ijl] ( e vvel:) {OsT} z f H er eyden nce; ilk nce; ncelikle. S Evvela can, sonra canan, insan ilk nce kendini dnr, anlamnda bencillik anlatan sz. || Evvela can, sonra cihan. (Dnmek ve ilgilenmek iin) nce kendisini, daha sonra bakalarn dnmek gerek tiini belirtir. evvelce, [evvel-ce] (evvelce) z f 1. nce. 2. Eskiden; nceleri. evvelden, [evvel-den] zf. nceleri; nceden; eskiden; evvelce. evvelen, [Ar. evvelen "ijl] (evve len) {OsTf zf. Birinci olarak; birinci.

i t a t g

1525

EYE

ir] 1. Yatt ya da oturduu yerde saa sola dn mek. 2. Kabna samamak; rahat duramamak; ge reksiz yere her taraf kartrmak. 3. Tela etmek. 4. ten ie kvranmak; zlmek. 5. (ocuk iin) bir yerde durmamak; yaramazlk etmek. 6. Elenmek; uramak. 7. Eziyet etmek. 8. Sama sapan ko numak. 9. Ellerini yere srtrerek aramak. [DS] -ey, [-ay / -ey] yap. e. -ay. ey1 [ay / iy / ey (yans.)] nl. 1. Seslenileni belirterek , anlam glendirmek iin kullanlr. 2. (e:y) Bk knlk ve usan durum u bildirir; eh. 3. Soru cmle lerini glendirmek amacyla yleyse, o hlde?" anlamnda kullanlr. 4. Ac, aknlk veya gl bir heyecan bildirm ek iin kullanlan nlem; ey! 5. Hitap sz. [EUTS] ey2, [Ar. ey / Far. iy ^1] {OsT} nl. arma ve a rmann cevab olarak kullanlr; hey; yahu; bana bak! eya1 [Far. ey U] (eya:) {OsT} nl. 1. Ey, hey! 2. , {az} Bana bak, beni dinle! anlam nda hitap ola rak kullanlr. [DS] eya2, [eyi (iyi) + y] {az} e. yle ise, mademki. [DS] eyad, [Ar. yed (el) > eyd p l j ] (eya:di:) {OsT} is. Eller, i? eyd-i ns, {OsT} Halkn elleri. eyadim, [Ar. eydm jh^II] (eya:di:m) {OsT} is. Yer yz paralar; zeminler, eyag, [T. ayak > Far. ey j_U] (eya:) {OsT} is. Ayakl kadeh; arap kupas, eyalat, [Ar. eylet > eylt o 'ilil] (eya:l:t) {OsT} is. Eyaletler. S1 eylat- mmtze, {OsT} m parator luk dneminde zel ynetim zerklii tannm olan eyaletler; sem e eyaletler. eyalet, [Ar. eylet cJU ] (eya:let) {OsT} is. 1. G enel likle valilerce ynetilen ve bir bakm a bamszl olan byk il. 2. mparatorluk dneminde vilayet kurulular gereklemeden nce en byk idari ve asker ynetim blgesi. S eyalet askeri, {OsT} tar. Kapkulu tekilat dnda kalan ordu mensuplarna verilen ad. || eyalet divan, {OsT) tar. Eyaletlerde, beylerbeyi ve vezirlerden kurulu devletin hakimiye tini temsil eden divan; p a a divan. || eyalet-gh, {OsT} Eyalet merkezi olan ehir. || eyalet veziri, {OsT} tar. On altnc yzyldan sonra eyaletlerin ynetimini ele alan vezirlere verilen unvan. eyamin, [Ar. eymen > eymin ,>IQ (eya:min) {OsT} is. ok uurlu ve kutlu olanlar. S eym in-i ey yam, {OsT} Gnlerin en kullu olanlar. eyamola, [? eya+mola / heyamola] nl. dnz. A kde nizde ok eskiden beri krekilere tempo tuttur mak iin kullanlan nlem; heyemola; elasa. eyatl, [? eyat-l] {az} sf. ( iin) batan savma; s tnkr. [DS]

eyazi, [Far. eyaz / eyas

/ ^ U ] (eya:zi:) {OsT}

is. Eskiden kadnlarn yzlerine rttkleri ince de likli pee; rt, eycebaba, [ey-ce + baba ?] {az} is. Byk baba. [DS] eycene, [ey-ce-n-e / iyi-ce-n-e] (e cene) {az} zf. y 1. Olduka iyi; iyice. 2. Glce. 3. Adamakll. [DS] eydemiri, [ee+demir-i (ounlukla sert elik olduu iin eski eelerden yaplr) > eidem ir ?] {az} is. Oyma ilerinde kullanlan keski; edemiri. -eydi, [-ayd / -eydi] /eAT} ek. e. -* -ayd. eydi1 [e-di] {az} is. -* edi. [DS] , eydi2, [Ar. yed (eller) > eyd ^Jbl] (eydi:) {OsT} is. Eller. eydici, [ey-it-mek > ey(i)t-ici ^ - ^ J ] {eAT} is. ark okuyan; ses sanats; hanende, eydilinmek, [ey(i)t-il-in-mek iU-J-b.l] {eAT} edil. f . [tir] 1. Sylenmek; denilmek. 2. Sorulmak, eydilmek, [eyd-mek > eyd-il-mek] {az} edil. f. [-ir] Sylenmek; konuulmak; denilmek, eydin, [ein ?] {az} is. amar. [DS] eydinilmek, [ey-(i)t-in-il-mek dUijjul] {eAT} ey dilinmek. eydirme, [en-dir-mek (indirmek) > ey-dir-me ?] {az} is. lk samdan 15-20 dakika sonra yaplan ikinci sam. [DS] S edirme st, {az} kinci sa m da elde edilen st. [DS] eydirmek, [e-mek > e-dir-mek {eAT} g l.f. [-ir] M eylettirmek; evirmek; dndrmek, eydimek, [eyd-mek > eyd-i-mek ^U-iJol] {OsT} ite, f. [-ir] 1. Sylemek; konumak. 2. {az} A z kavgas etmek; tartmak, eydivirmek, [ey-it-mek+ i-ver-m ek >eyd+i-vir-m ek l-V.'] {eAT} gl. b. f. [-r] Syleyivermek; aydvermek. eydmek, [eT. ayt-mak > eyit-mek] {az} gsz. f. [er] Konumak; sylemek; demek, eydk, - [e-mek > e-(i)d-k > eydk ?] {az} is. rs. [DS] eydrmek, [e-mek > ey-dr-melc dU jjjjl] {eAT} gl. f. [-r] -* eydirmek. eye1, [eT. idi (sahip) > eye / iye /ege] {eAT} {OsT} is. 1. Sahip; malik, {az} (ayn) [DS] 2. Efendi. 3. {az} Koruyucu. [DS] 4. {az} Evin, ailenin en say gn kadn. [DS] 5. {az} nl. Erkein karsna ses lenirken kulland sz. [DS] eye2, [eT. eyeg] {az} is. Kaburga kemii. [DS] S eye kemii, {az} Kaburga kemii. [DS] eyecen, [e-mek > ey-ecen] {az} is. Krlarda yetien yabani ve klkl bir ot; eilcen. [DS]

EYE

OTlMTKE SOM

1526

eye, [e-e / ey-e] (az) is. Su birikintisi. [DS] eyef, [eyeg > eyef ? [Tietze] / eef / egef] {az} is. Saban ya da dven okunu boyundurua balamakta kullanlan aatan bklerek yaplm halka, eyeg, [eye-g jSJ] (eye:g:) {eT} {eAT} is. 1. Hay van ve insann kaburgas; ee kemii; kaburga. 2. Y an; adrn yan. [DLT] 3. Yan; taraf. [EUTS] S eyeg yer, {eT} D an ortas. [DLT] eyei, [eT. eyeg > eyei] {az} is. Kaburga kemii; ee; eye. [DS] S eyei saymas, {az} Pastrmac lkta, kaburga kemiklerinin stndeki etlere verilen ad. [DS] eyek, -i [eT. enek > eyek] {az} is. A lt ene. [DS] S eyek almak, {az} (Hasta iin) lm hlinde ol mak; son dakikalarn yaamak. [DS] eye-liner, [ng. (gz evreleyen)] (aylayn. r) is. Gz makyajnda, gz kapaklarnn kenarna izgi ek m ek iin kullanlan renkli sv, eyelmi, [? eyel-mi] {az} sf. Arbal; olgun. [DS] eyenk, -gi [eT. enek (ene) > eyenk] {az} is. 1. Sa bann elle tutulan yeri. [DS] 2. Sabann demir ta klan ve topran iine gmlen L biimli yeri; dem ir ve ok dnda kalan ksm, eyenmek, [eye-n-mek ?] {az} dnl. fi [-ir] Ayak diremek; srar etmek; bekinmek. [DS] eyer, [eder > eyer] is. Binek hayvanlarnn srtna ko nulan ve binicinin rahat oturmasn salayan nesne. S 1 eyer belli, {az} Beli ok ukur olan at. [DS]|| eyer almak, {eAT} Eyerlemek; eyer vurmak; eyer kapamak.|| eyerine tolu turmak, {eAT} Csseli olmak. || eyer kalta, Eyerin ahap bir iskelet zeri ne deri gerilm esi ve iine ktk doldurulmas ile m eydana gelen ana esi; erim; eyer ats.\\ eyer ka, 1. Eyerin n ve arkasnda bulunan, binicinin ne ve arka kaymasn nleyen yarm yuvarlak kntlarn genel ad. 2. Ta iilerinin kullandklar bir tr delgi yay.\\ eyer sara, {eAT} E yer ka; eyer aac.|| eyer savra, {eAT} -* eyer sara.|| eyer yapuu, {OsT} Sava srasnda atlara giydiri len zrh; ukal; yanck. eyerci, [eyer-ci] is. 1. Eyer yapan, satan veya tam ir eden kii. 2. Eyer satlan veya yaplan dkkn', eyercik, -i [eyer-cik] is. Koum hayvanlarnda ko um takmlarnn kaymamas iin atn srtna konu lan ve bir kolanla balanan ii doldurulmu koum takm paras, eyercilik, -i [eyer-ci-lik] is. Eyer yapma, satma ve tam ir etme ii; eyercinin meslei, eyerleme, [eyer-le-me] is. Eyer vurma; eyerlemek eylemi. eyerlemek, [eyer-le-mek] gl. fi. [-r] [-l(i)-yor] Hay vann srtna eyer koyup balamak; eyer vurmak. S eyerleyip beyerlemek, {az} (Konuk iin) en iyi ekilde arlamak; her trl gereksinimini sala mak; rahat ettirmek.

eyerlenme, [eyer-le-n-me] is. Eyer vurulma; eyer lenm ek eylemi, eyerlenmek, [eyer-le-n-mek] e d il.f. [-ir] 1. Eyer vu rulmak. 2. dnl. fi (At iin) eyeri kabul etmek; eyer vurulmasna izin vermek, eyerli, [eyer-li] sf. 1. Eyeri bulunan. 2. Srtna eyer vurulmu olan, eyersiz, [eyer-siz] sf. 1. Eyeri bulunmayan. 2. Srtna eyer vurulmam olan, eyerdmek, [eT. eder-t-mek] {eAT} gl. f i [-ir] 1. z lemek; takip etmek. 2. Aratrmak; tahkik etmek. 3. Ayrm na varmak; knhne varmak. 4. {az} Top ra derince ilemek. [DS] eyertm ek, [eT. eder-t-mek] {e AT} g l fi. [-ir] -* eyerdmek. eye, [e-i / ey-i / eye] {az} is. Ham ur kazm akta kullanlan kk bak. [DS] eyelenmek, [e-le--mek > eye-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. B ir iin banda uzun sre oyalan mak; ii yava yava yaparak bilinen sreden daha sonra bitirmek. 2. Bir i zerinde tartmak. 3. Bir birine engel olmak, eyfel, [Ar. ehven => eyfel ?] {az} is. Kolaylk. [DS] eyfen, [Ar. ehven => eyfen] {az} sf. 1. Daha iyi. 2. Daha ucuz. [DS] eygef, [eyeg > eyef ? [Tietze] / eef / egef] {az} is. -* eyef. [DS] eyger, [Far. eyger Ji>,\] {OsT} is. bot. Yaban mersini; enir, (Ruscus aculeatus). eygin, [e-gin / ey-gin] {az} sf. 1. (Kii iin) bir kim seye kar herhangi bir ynden madd ve m ane vi borluluk duygusu iinde olan. 2. is. Minnet duygusu. eyg, [ed-g > ey-g j& l] {eT} {eAT} sf. yi. eyha, [Ar. ihya => ehy > eyha] {az} is. Canlandr ma; yaatma. S1 eyha etmek, {az} ok iyi duruma getirmek; m utlulua kavuturmak. [DS]|| eyha yap mak, {az} Tarlay, gbreleyip ileyerek verimli hle getirmek. [DS] eyhlemek, [? eyh-le--mek / ek-le--mek ?] {az} ite, f i [-ir] Herhangi bir ii ortaklaa yapmak. [DS] eyhti, [? eyh-ti / eT. ikt ?] {az} sf. 1. (Kii iin) kim seye iyilii dokunmayan; bencil. 2. Grgsz, eyi, [eyg > eyi ^.1] {eAT} sf. 1. yi. {az} (ayn) 2. {az} Peki; tamam. [DS] eyice, [ey-ce > eyi-ce] zf. yice, eyiceme, [eyi-ce-n-e / eyi-ceme] {az} zf. yice; adamakll. [DS] eyicemen, [eyi-ceme > eyicemen] {az} zf. -* iyice. [DS] eyicene, [ey-ce-n-e / iyi-ce-n-e] {az} (e icene) zf. y 1. Olduka iyi. 2. Glce. [DS]

I f CT W

e 1527

EYL

e y id e n , e y id ic i,

[eyi-den] {az} zf. ok iyi; ok gzel. [DS] [ey-it-ici {eAT} is. Hanende,

e y ik m e k ,

[eT. edik-mek > eyik-mek liUSJ] {OsT}

eyitlem ek, [ey-it-mek > eyit-le-mek] {az} gsz. f. [r] [-l(i)-yor] ark sylemek. [DS] eyitm ek, [ay-mak (sylemek) > ay-t-m ak / ay-t-mak (konumak; sormak) > ey-it-m ek / ey-t-mek ^ i ^ l ] gl. f. [-ir] [-(d)-iyor] 1. Demek; sylemek; aytmak. 2. {az} ittirmek; duyurmak. [DS] 3. {az} Cevap vermek. [DS] eyitten, [edg-den > iyi-den ?] {az} zf. yiden iyiye; iyice; adamakll. [DS] eyiyatl, [eyi+yat-l ?] {az} sf. stnkr; batan savma. [DS] -eyiz, [.-ayuz / -eyz / -ayz / -eyiz] {eAT} ek. e. -* ayuz. eylam , [Ar. eyyam => eylam] {az} is. 1. Zaman. 2. Sre; mddet. [DS] eyle, [o+ile / eyle ] {eT} {eAT} {OsT} {az.} e. yle. [DLT] [DS] S eyle d u tm ak , {eAT} yle kabul etmek; yle fa r z etmek. || eyle kim , {eAT} Gibi; y le]] eyle olsa, {eAT} 1. Bunun zerine. 2. Bundan dolay; yle olunca. 3. O hlde; yle we.|| eyle sa n m ak , {eAT} yle kabul etmek; yle fa r z etmek. eylece, [yle-ce] {az} zf. Olduu gibi; ylece. [DS] eylecene, [yle-ce-n-e] {az} zf. ylece. [DS] eylek, -i [e-le-k] {az} is. 1. Hayvanlarn yazn le zaman dinlenmek iin yattklar glgelik ve serin yer. 2. Yolcularn geceyi geirdikleri yer; ko nak; han; dinlenme yeri. 3. Srtmaca gidecek s rlarn sabahleyin topland yer. 4. Su birikintisi. [DS] eyleksim ek, [eylek-si-mek dU-iLLI] {OsT} gsz. f. [ir] Gl, bataklk hline gelmek; eylek oluturmak. eylem 1 [eyle-mek > eyle-m] is. 1. Eyleme, yapma , ii. 2. lem, (1935). 3. Belli b ir amaca ynelik i, davran; fiil; aksiyon, (1942). 4. B ir durumu de itirme ve daha iyiye gtrme abasyla etkide bulunma; amel. S eylem de b u lu n m a , B ir harekete kalkma; yapm aya alma.\\ eylem de k a r t g r n m , dbl. Em ir kipi dnda isteme kiplerinin hikye, rivayet birleik zamanlarndan biriyle kul lanlmasndan doan baz durumlarda olumlu e kimlerin olumsuz, olumsuz ekimlerin olumlu kav ram lar vermesi durumu.\\ eylem e gem ek, Tasar lanan ii uygulamaya balamak; girimek. eylem 2, [ele-mek > e-le-m] {az} is. Oyalanma; elenme. [DS] S eylem seylem, {az} Elene elene; ar ar; yava yava. [DS] eylem ci, [eyle-m-ci] is. 1. Eylem yapan ve eylemlere katklan kii. 2. Dncesini eylemi ile gerekle tirm eye kalkan kii, eylem cilik, -i [eyle-m-ci-lik] is. 1. Eylemci olma durumu; eylemcilerin yapt i. 2. fe l. nsann ha yat ve dncesinde balca gerekliin etki ve eylem olduunu ileri sren reti; aktivizm.

g s z .f [-ir] Hastalktan kurtulmak; iyilemek; ifa bulmak; iyi olmak, e y ilc e n , [eil-cen] {az} is. ayr dikeni. [DS] e y ile m e k 1, [eyi-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Temizlemek. [DS] e y ile m e k 2, [eyi-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. (Aa iin) hastalk nedeniyle meyvelerini dk mek. 2. (Sebze, meyve iin) kurumak. [DS] e y ile tm e k , [eT. *edg-le-t-mek > ey-le-t-m ek > eyile-t-mek] {az} gl. f. [-ir] 1. yiletirmek; tedavi etmek. 2. (Deri, krk, post vb. iin) kullanlabile cek hle getirmek; sepilemek; tabaklamak, e y ilik , - i [eyi-lik / i-lik ?] {az} is. Gelinin eyizi arasna konulan oklava torbas. [DS] -eyim, [-a-van / -y-a-van / -y-am / -y-em / -a-y-n / y-a-y-m / -e-y-in / -y-e-y-in / -a-y-m / -e-y-im / -ya-y-m / -y-e-y-im] {eT} {eAT} ek. e. -* -avan. eyim, [? eyim] {az} is. ey; nesne. [DS] -eyin, [-a-van / -y-a-van / -y-am / -y-em / -a-y-m / -ya-y-n / -e-y-in / -y-e-y-in / -a-y-m / -e-y-im / -y-ay-m / -y-e-y-im] {eT} {eAT} ek. e. -* -avan. eyin1 [Saka, ini => ey-in] {eT} zf. 1. zleyerek; takip , ederek; ard sra. [ETY] 2. Bylece; buna gre. [EUTS] eyin2, [eT. ein > ein jil] {az} is. -* ein. [DS] eyin3, [eT. ein] {az} is. 1. Giyecek; elbise; st ba. 2. amar. [DS] S eyin ba, {az} Giyecek; elbise. [DS]|| eyin beyin olm ak, {az} armak. [DS] eyin, [y-mak (bastrmak)>y()n / iy(i)n / ey(i)n] is. -* ym eyinki, [eyin > eyin-ki] {eT} zf. ... sonrasndaki; ... izleyen zamandaki, eyinlik, -i [eyi-lik] {az} is. yilik. [DS] eyinlikli, [eyin-lik-li] {az} sf. yi; doru; drst. [DS] S eyinlikli d u rm a k , {az} Yaramazlk y a p madan durmak; rahat durmak. [DS] eyir, [Far. eyger (mersin) / Yun. akaron [Tietze] > eT. eir / eyir / ekir] {az} is. 1. Kzlck. 2. Akarsu boylarnda bulunan aalk yer. [DS] eyis, [? ei / eyis] is. Alay; elenme. eyi1 [e-i / i+i ?] {az} is. 1. Ate krei. 2. Ha , mur teknesini kazm akta kullanlan dem ir bak. 3. Pekmez piirilirken savurmakta kullanlan uzun sapl tava ya da marapa. 4. Sabana bulaan amur lar syrmakta kullanlan vendire ucundaki syrgi- [DS] ey<2, [e-i > eyi] {az} is. Bk, hzar tala. [DS] yimek, [e-i-mek] {az} dnl. f [-ir] Eilmek. [DS]

EYL eylem e, [eyle-me] is. Yapma, etme; eylemek eylemi. e y le m e k 1 [eT. ed-le-mek (yararl klmak) > eyle ,

i e i
e y le tm e k 1, [eyle-t-mek / eyle-d-m ek

1528

/ liUjJbl]

m ek dUL.I] yard. f i [-r] [-l(i)-yor] 1. (OsT} Etmek; yapmak; ina etmek; imal etmek. 2. {eAT} {OsT} Yaratmak. 3. {eAT} {OsT} Demek; buyurmak; sy lemek. 4. {eAT} Tayin etmek; nasbetmek. 5. {az} Y ufka amak. [DS] 6. {az} Ekmek yapmak. [DS] 7. {az} Kartrmak; yourmak. [DS] 8. {az} Ham deriyi ilemek. [DS] S (bir eyden) ey le m ek , Yok sun brakmak. e y le m ek 2, [ele-mek] {az} gl. fi [-r] [-l(i)-yor] -* elemek. [DS] S 1 e y le r a lm a k , {az} Ninni syle mek. [DS] e y le m ek 3, [ele-mek > eyle-mek] {az} gl. fi. [-r] [l(i)-yor] -* elemek. [DS] ey lem li, [eyle-m-li] sf. 1. Yapar, eder durumda bulu nan; eylem durumunda olan; amel, fiil. 2. K adro lu. e y le m lik , - i [eyle-m-lik] is. dbl. Mastar, e ylem si, [eyle-m-si] is. dbl. Fiilimsi, ey lem siz, [eyle-m-siz] sf. 1. Kendine zg bir eylemi bulunm ayan; eylem hlinde bulunmayan; pasif. 2. B ir tepki vermeyen. 3. Fiil olmayan, e y le m sizlik , -i [eyle-m-siz-lik] is. Eylemsiz olma durumu, 1 e y le m sizlik ilkesi, fz. Dardan bir kuvvet etki etmedike duran cismin durmaya, hare ket eden ismin de hareket etmeye devam etmesi gereinin ifadesi. e y le n , [ene-mek > ene-1] {az} is. -* enel. [DS] eylence, [ele-n-ce] {az} is. Elence. [DS] e y le n en , [eyle-n-en] is. dbl. Fiilin belirttii eylemden etkilenen varlk veya nesne. e y le n m e k 1, [ey-le-n-mek / ey(i)-le-n-mek] {az} dnl.f. [-ir] yilemek; ifa bulmak. e y le n m e k 2, [ele-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] -* e lenmek. [DS]
e y le n m e k 3, [ey-le-mek > ey-le-n-m ek J ^ . l ] {eAT}

{eAT} gl. fi [-ir] 1. Yaptrmak; ina ettirmek; imal ettirmek. 2. Hazrlatmak. 3. Ettirmek, eyletm ek*, [ey-le-t-mek > eyle-t-mek] {az} gl. fi. [-ir] (Hasta iin) iyi etmek; iyiletirmek. [DS] e y le tm e k 3, [ilet-mek > eylet-mek] {az} gl. f i [-ir] Getirmek. [DS] ey ley en , [eyle-y-en] is. dbl. 1. Fiilin belirttii eylemi gerekletiren etken varlk veya nesne. 2. Etken fiilin znesi. 3. Edilgen fiilin eden nitelikli tmleci.
e y le y ici1, [eyle-mek > eyle-y-ici LjW il] {eAT} sf. Y a

pc; meydana getirici.


eyleyici2, [ele-y-ici] {az} sf. (Kii iin) buday eleyip, kesm iinden ayran. [DS] eyleyici3, [e-le-mek > e-le-y-ici] {az} sf. (Kii

iin) ii olmayp da bakalarn da iinden alkoyan, oyalayan. [DS] e y le y ig rm e k , [eyle-mek+gr-mek > eyle-y-i+grmek dUjjS' ^Jbl] {eAT} gl. f i [-r] Yapmaya al mak; etmee bakmak,
ey ley in , [le-yin] {az} zf. leyin; le zaman. [DS] ey lik , -i [eT. edg > ey-lk / ey-lik ilL.1] {eAT} is.

-* eylk.
ey lim , [e(i)l-im ?] {az} is. Semer. [DS] S 1 eylim ey lim , {az} Salkm salkm. [DS] ey l l, [Sry. ell > Ar. eyll J_jU] {OsT} is. -* eyll, e y l k , - [eT. edg > ey-lk / ey-lk JjS.t] {OsT}

is. 1. iyilik, {az} (ayn) [DS] 2. {az} Yardm. [DS]


e y l k le n m e k , [eylk-le-n-m ek aUjd&bl] {eAT} dnl.

fi. [-ir] Yararlanmak; faydalanmak; menfaat gr mek.


e y l k l , [eylk-l jKLJ] {eAT} sf. yilik sahibi; iyilik

yapmay sever,
ey l l, [Sry. 5 ell (arnma) > Ar. eyll JjIjI] {OsT} is.

{OsT} d n l.f. [-r] 1. Edinmek. 2. edil. f. Eyleme konu olmak. 3. Yaplmak; hazrlanmak,
eylese, [o+ile+i-se > eyle+se 4-Jj.I] (e lese) {eAT} e. y

M ilad takvimde sonbahar balangc saylan ve otuz gn sren yln dokuzuncu ay.
e y m a n , [Ar. yemn > eymn <jUI] (eyma:n) {OsT} is.

yle ise; yleyse; o hlde,


eylesin e, [eyle-s-i-n-e

. 4>.l / *^-4'] {eAT} zf. O bi

imde; ylesine.
e y le m e k 1, [ele--mek] {az} dnl. f. [-ir] -* e

lemek. [DS]
e y le m ek 2, [eyle-mek > eyle--mek dU -ilI] {OsT}

ite, f. [-ir] Birlikte ya da karlkl yapmak,


e y le tirm e k , [ele--tir-mek] {az} gl. f. [-ir] -*

eletirmek. [DS]
e y le k , - [edg > ey()-le-k] {az} sf. (Kii

iin) hastalktan yeni kalm; yeni yeni iyilemeye balam. [DS]

1. A nt imeler; yeminler. 2. Sa taraflar; sa eller; salar. 3. Uurlar; mutluluklar; talihler; bahtlar. 4. Kuvvetler; kudretler. S e y m n - g alze, {OsT} ok kt yem in le r^ e y m a n - k z ib e , {OsT} Yalan yere yaplm yeminler.\\ e y m n - s d k a , {OsT} Doru yeminler. eym e, [e-me > ey-me] {az} is. 1. Kap srglerinin getii ve iki ucu sveye akl eri demir. 2. Top rak damlarn zerini yumakta kullanlan lo ta. 3. ki da arasndaki alak yer. 4. Eilip duvara yaslanan al. [DS] ey m ece, [eme-ce] {az} is. 1. Telden bklerek ya-

e a m

1529

f f m

EYS e y n e r, [ene-mek > ene-r / eyner] {az} is. -* enel. [DS] e y n ih a l, [? eyne+ Far. h vn] {az} sf. -* eynehan. [DS] e y n ih o n , [? eyne+ Far. h vn] {az} sf. -* eynehan. [DS] e y n ik , -i [eyi-l-ik] {az} zf. yi; dzgn. [DS] S e y n ik d u r m a k , {az} Rahat durmak. [DS] -ey o m , [-ay o m / -eyom] {eAT} ek. e. -* -ayom, -e y o r, [-ayor / -eyor] {eAT} ek. e. -* -ayor. e y o sen , [Fr. eocene] is. jeol. nc zamann birinci

pilmi bir tr olta. 2. Ya aa daln bkerek yap lan yay. [DS] eyrae, -ci [e-mek > e-me] {az} is. 1. Lo tan ekmekte kullanlan, aatan eilmek suretiyle ya plm sap. 2. Olta. 3. K andaki yklerin dm e mesi iin taklan eri aa. 4. Kvrnt; viraj. 5. K a buklar soyulmu gen aa kerestesi. 6. K at kat olmu yn. 7. Pantolonun nndeki fermuarl ya da dmeli ksm. [DS] e y m ek 1, [Saka, ini => ey-mek] gl. f. [-r] zlemek; takip etmek; ard sra gitmek. [ETY] eym ek2, [ev-mek > ey-mek] {az} gsz. f. [-er] Acele etmek; ivmek. [DS] eymeli, [eyme-li] {az} sf. Utanga. [DS]
eym en, [Ar. ymn (uur) > eymen j^.1] {OsT} sf. 1.

devresi.
e y r e k 1, [eT1 eg-(i)r-e-mek (kuatmak) > ere-k] is. -* .

erek.
e y re k 2, [ey-rek > eyrek i!^.1] {eAT} sf. D aha iyi. e y re k 3, -i [eyeg > eyrek] {az} is. Gs kemiine birlemeyen en alttaki kaburga kemii. [DS] e y re m e k , [eT. eg-i-r-mek > eg-(i)r-e-m ek > ere-

Sa taraftaki. 2. ok uurlu; en uurlu; ok talihli; kutlu, e y m e n T -y e m n , {OsT} En kutlu.|| E y m en v a d isi, Allah m, Tur danda Hz. M usa a y tecelli ettii vadi. eym en, [eyme-n-] {eT} is. 1. Utan; korku. [EUTS] 2. {az} sf. Utanga,
eym enm e, [eyme-n-me

mek] g l.f. [-r] [-r(i)-yor] -* eremek.


e y re n , [Yun. khrno] {az} is. -* eren. [DS] e y re ti, [Ar. ariyet (dn) > ariyeti] sf. -* ereti. e y ri, [eT. egir-mek (evirmek, bkmek) > egir-i / eg(i)r-i > e-ri] sf. -* eri. S e y ri d e m ir, {az} al kesmekte kullanlan bir ara. [DS]|| e y ri k e p e, {az} Kurbaa yavrusu. [DS]|| e y ri sbtt, {az} E ri br. [DS] e y r im 1 [eT. edrim > eyrim f^.1] {eAT} {OsT} {az} is. ,

{OsT} is. Korku; endie;

ekinme.
eym enm ek, [eyme-n-mek dU^-cl] {eT} {az} dnl. f .

[-ir] 1. Utanmak; hicap duymak; ekinmek; skl mak. [DLT] [EUTS] 2. {eAT} {OsT} Korkmak; endie etmek; ihtiraz etmek. [DS] eym ir, [e-mir / eymir] {az} is. Kan tekerleinin dingil bama geen ksmndaki metal halka. [DS]
eym n, [Ar. yemin > eymn o^.l] {OsT} is. 1. Sa el

ler; sa taraflar; salar. 2. Kuvvetler; gler; kud retler. 3. Bahtlar; talihler; mutluluklar,
eyn, [Ar. eyn jj.l] {OsT} is. 1. Zaman; an. 2. Y orgun

luk. 3. zf. Nereden; n ereye anlam nda soru. 0


eynel-m e fe r? {OsT} K aacak y e r y o k mu? eynal, [ene-1 > eynal ?] {az} is. Kaplca. [DS] eynar, [ene-1 > eynar ?] {az} is. 1. Yarc; ortak;

blc. 2. Tarlada kalabalk ii alrken kenarda alan kimse. [DS] eyne, [? eyne] {az} is. Perembe. [DS] eynehan, [? eyne+ Far. h'n] {az} sf. Midesine ok dkn; obur. [DS] e ynehar, [? eyne + Far. h vr] {az} sf. -* eynehan.
[DS] eynel, [ene-mek > ene-r / eynel / enel] {az} is. -* enel. [DS] S e y n e lin e d n m e k , {az} Birisine dileince hizmet etmek. [DS] eynelci, [ene-l-ci] {az} is. Ekin biilen tarlalarda iileri yneten kimse. [DS] eynenm ek, [ein (srt) > eyne-n-mek] dnl. f . [-ir]

A tn srtn vurmasn diye eyerin altna konulan kee; eyer keesi; teelti. [DS] e y rim , [eT. egir-mek (evirmek) > eg-(i)r-im > eri ni] is. Burga, f? e y rim b y r m , {az} Eri b r; yam r yumru. e y rim 3, [er-mek > eyrim ?] {az} is. Domates. [DS] e y rim 4, [e-ir-mek > eyrim] {az} is. pliin bkm l hli. [DS] e y rim li, [eyrim-li] {az} is. Srma ilemeli gelin elbisesi. [DS] e y rise k , - i [eri-se-k] {az} is. Yay; eme. [DS] ey sa n , [Yun. aksoni] {az} is. -* esen. [DS] eysen, [Yun. aksoni] {az} is. -* esen. [DS]
e y s e r1, [Ar. eyser

{OsT} sf. 1. Sol taraftaki. 2.

Pek kolay. e y se r2, [enser > enseri] {az} is. Byk dvme ivi.
[DS] e y s e ra n , [Yun. ksisterin (kazma arac) => eyseran] {az} is. -* esiseren. [DS] ey se re , [Yun. ksisterin (kazma arac) => eysere] {az} is. -* esiseren. [DS] e y se re n , [Yun. ksisterin (kazma arac) => eyseren] {az} is. -* esiseren. [DS] e y s ra n , [Yun. ksisterin (kazma arac) / => eysran] {az} is. -* esiseren. [DS]

Srtna rtnmek; ceket palto gibi eyleri, kollarn geirmeden omuzlarna alvermek.

EYS

1530

eysilesi, [eksi-l-mek > eksi-l-esi] {az} sf. "Gebere si anlamnda ilen bildirir sfat. [DS] eysilmek, [eksi-l-mek] {az} dnl. f. [-ir] Eksilmek. [DS] eysiran, [Yun. ksisterin (kazma arac) => eysiran] {azf is. -* esiseren. [DS] eysiren, [Yun. ksisterin (kazma arac) / => eysiren] {az} is. -* esiseren. [DS] eysisiran, [Yun. ksisterin (kazma arac) => eysisiran] {az} is. -* esiseren. [DS] eysiyh, [eksik > eysih] (eysiyh ) {az} sf. Eksik. [DS] eyin, [Yun. ksisterin => eyin] {az} is. -* esise ren. [DS] eytam , [Ar. yetim > eytm plaj] (eyta:m) {OsT} is. A na ve babas lm ocuklar; kszler. S1 eytm ve ermil, {OsT} Yetimler ve dullar.\\ eytm maa, {OsT} M em ur yetimlerine verilen aylk. eyti, [? eyti] {az} sf. Ac; sert; keskin. [DS] eytilemek, [eyti-le-mek] gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] Kes kinlemek; sertlemek, eyti, [ay-mak (sylemek) > ay-t-mak / ay-t-mak (konumak; sormak) > ey-it-mek / ey-t-mek > ey-ti] is. H atr sorma, eytiim, [ay-mak (sylemek) > ay-t-m ak / ay-t-mak (konumak; sormak) > ey-it-mek / ey-t-mek > ey-ti-m ek > ey-t-i-im] is. fel. 1. Doruya varmak, kavram lar akla kavuturmak, belirgin hle ge tirm ek ve kesin tanmlarn yapm ak iin bir takm ztlklar arasndan tartmalar yoluyla ilerleme yn tem i; diyalektik. 2. M arksa gre, eit mutluluk paylam demek olan snfsz toplum a ulamak iin kapitalizm ile emeki diktatrlk mcadelesi, eytiimsel, [eyti-im-sel] sf. Eytiimle ilgili, eytmek, [ay-mak (sylemek) > ay-t-mak / ay-t-mak (konumak; sormak) > ey-it-m ek / ey-t-mek tiUi.l] {eAT} g l . f [-(d)ir] [-(d)-iyor] Demek; sylemek, eyttirmek, [eyt-tir-mek dUj.l] {eAT} g l . f [-ir] Sy letmek. ey, [eT. edg > ey jj.I] {eAT} {OsT} sf. yi. fi1 ey dirlik, {OsT} Refah.|| ey sanc, {eAT) yi niyetli; hsnniyet sahibi.|| ey sanmak, {eAT} yi olduu kansnda bulunmak; hsn-i tevecchte bulunmak.\\ ey sanu, {eAT} Bir kimsenin iyi olduu kans; hsn-i tevecch.|| ey toulu, {OsT} yi yaradl l. || ey varm ak, {eAT} {OsT} yi yapm ak; iyi et mek; iyi davranmak.|| ey yollu, {eAT} Davran ve hareketleri gzel olan; tutumu ve davranlar be enilen; y o l yordam bilir. eyce, [ey-ce] ( e ce) {az} zf. 1. Tamamen; bt y nyle; skca; iyice. 2. sf. Olduka iyi; tam anla myla. [DS] eyl, [ey-l] {eAT} sf. Ksmen iyi; bazen iyi. eyrek, -i [ey-rek sf. Daha iyi olan.

-eyz, [-ayuz / -eyz / -ayz / -eyiz] {eAT} ek. e. -* ayuz. eyva, [Ar. ayv] {az} is. Evet. [DS] eyvah, [Far. eyvh oIjjI] (eyva.h) {OsT} nl. Bek lenm edik zc bir olay veya kt bir haber kar snda znty ifade iin sylenen sz; yazk; hey hat. S Eyvahlar olsun! zntnn okluunu ifa de eden pekitirm e sz. eyvallah, [Ar. ey-vallh dJlj;.!] ( e valla:h) {OsT} y nl. 1. M em nuniyet ve teekkr ifadesi. 2. A yrlr ken, A lla h a sm arladk! anlamnda. 3. Evet, peki; yle olsun. anlam nda kabullenme, ba e me sz. 4. s f Aldr etmeyen. 0 eyvallah de mek, K abul etmek; ho grmek. || eyvallah etm e mek, Boyun ememek; yardm istememek; gnl borcu olmamak; minnetsiz olmak.|] eyvallah ol mamak, M innet duymamak; minnet etmemek. eyvan, [Far. eyvan / ayvan jljj.1] (eyva:n) {OsT} is. 1. Evin iindeki geni oda; sofa. 2. Kk; kasr. 3. Kemerli ve ok yksek yap. 4. ardak. 5. mim. Eski Anadolu cami, m escit ve medreselerinde g rlen, avlu taraf ak, yan kapal, st tonozla rtl, zemini yksek hacimlere verilen ad. 0 eyvn- sm b (zerkr), {OsT} Gkyz.|[ eyvan sa ray (ayvan saray), {OsT} K em erli byk bina. eyvay, [ey+vy j l j j l ] (eyva:y) nl. znt veya pim anlk ifade eden sz; eyvah. {eAT} (ayn) eyyam, [Ar. yevm (gn)>eyym j*U] (eyya:m) {OsT} is. 1. Gnler. 2. Zaman. 3. a. 4. Mddet. 5. Fr sat. 6. Nfuz; iktidar. 7. dnz. Yelkenlere uygun rzgr. 8. {az} sf. Yumuak; iyi. S eyyam aas (adam, efendisi), D uruma ve zam ana gre frsa t lar kollayp byklerden yararlanm ay bilen; dalkavuk\\ eyyamda bir, {eAT} Nadiren, zam an za man. || eyyam dostu, yi gn dostu-, || eyym hav, {OsT} dnz. Gzel hava; h a fif esen rzgrl hava. || eyym - diye, {OsT} Tatil ve bayram gnleri d ndaki gnler.|| Eyym - A rb, {OsT} Araplarn din uruna alarak zafer kazandklar devre. || eyym - aer, {OsT} Muharremin ilk on gn.|| eyym - bahr, {OsT} Yln en scak zam an olan austosun ilk gnleri. || eyym - cem, {OsT} Hac zam an Mina ve A ra fa tn ziyaret edildii drt gn.|| eyym- devlet, {OsT} Saltanat sresi.\\ eyym - ez, {OsT} Matem gnleri.|| eyym - hzra, {OsT} im diki gnler.|| eyym- kalle, {OsT} Bir ka gnlk ksa zaman. || eyym- m addt, {OsT} 1. Kurban bayramnn ilk gn. 2. Geminin ha reketine elverili olan rzgr. 3. Zaman. 4. Nfuz; iktidar.\\ eyym- m adde, {OsT} Sayl gnler; Kurban bayramnn gn.|| eyym- mlmt, {OsT} Zilhicce aynn ilk on gn. || eyym - mazi ye, {OsT} Gemi gnler.|| eyym- mr, (OsT) mrn gnleri.\\ eyym - resmiye, {OsT} Resm

fltU ilfES M I 1531


gnler. || e y y m - sa b v e t, {OsT} ocukluk gnleri; ocukluk yllar; ocukluk devresi. || e y y m - e n in , {OsT} Hristiyanlkta Hurma Yortusunu ta kip eden gn .|| e y y m - t a tiliy e, {OsT} Tatil gnler i.\\ e y y m - te r c il, {OsT} slam iyetten nce kurban iin ayrlan zaman.\\ e y y m - te r k , {OsT} Kurban bayramnn son gn. || E y y a m ola! 1. Havann iyi olmas iin sylenen iyi dilek sz. 2. Gemicilerin demir alrken hep birden syledikleri makaml szler; heyamola.\\ e y y a m o lm a k , {OsT} dnz. Hava ve deniz denizciler iin uygun olmak .|| e y y m re isi, Zamana gre hareket eden kimse. || eyyam re isli i, {az} Gnn gn ederek yaama. || e y y a m s rm , Zamannda iyi gnler gr m geirmi; deneyimli.|| e y y m l-b z , {OsT} Arap aylarnn on kinciden on beinci gne kadar olan gnler.|| e y y m t-te rk , {OsT} 1. Kurban bayramnn ilk gn. 2. Geminin hareketine el verili olan rzgr. eyyam c, [eyyam-c] sf. Gnn gn ederek yaayan, ey y am ch k , - [eyyam-c-lk] is. 1. Eyyamc olma
durumu; eyyamcnn nitelii ve tutumu. 2. karn dnerek sorunlu ve sorumlu ilere girimeden, hep bakalarna yaranarak geinm eye alma,
eyyede, [Ar. teyd > eyyede J j ] {OsT} nl. Srdr

EZB e z a f 1, [Ar. zaf > e z 'a f tiw>l] (ez-af) {OsT} sf. 1. En

zayf; daha gsz; en kuvvetsiz. 2. Aciz; aresiz. 0 ez a f- ib d , {OsT} 1. Halkn en zayf. 2. (Sayg sz olarak) ben; kendim .|| e z a f- n s, {OsT} n

sanlarn en zayf.
e z a f2, [Ar. z 'f (iki kat) > e z ' f jU * il] ( ez-a:f) {OsT}

B ir eyi iki katna karan fazlalklar. 5> ez f- m u z a fa , {OsT} Pek ok; kat kat.
e z a fr, [Ar. zufr > ezfar>ezfr j^Uil] (eza:f:r) {OsT}

is. Trnaklar.
e z a k , [Ar. ez'ak

(ez-aki:) {OsT} sf. 1. (Kii

iin) ktlk eden. 2. (Kii iin) ksa boylu; alak. 3. (Kii iin) ksa boylu ve kt huylu,
e z a m im , [Ar. zmme > ezmm ^ I k l ] (eza:mi:m)

{OsT} is. Cemaatler,


e z a n , [Ar. ezn (kulak verme) > ezan lil] (eza:n)

{OsT} is. 1. Bildiri; duyuru; ar; davet. 2. isi. N amaz vaktini bildirmek ve cemaatle namaz kl mak zere M slmanlar camiye armak iin m i nareden gnde be vakit, yksek sesle sylenen

sn; kuvvetlendirsin!
eyyid, [Ar. eyyid Jol] {OsT} sf. Kuvvetli; salam;

muktedir. S e y y id A llah ! {OsT} Allah kuvvet ver

sin!
eyyim , [Ar. eyyim ,*>1] {Os T} sf. Dul; bekr, e yyha, [Ar. eyyh

En byk Allah 'tr, Allah tan baka tanr olmad na tanklk ederim, Ve Hz. Muhammedin A l lah in kulu ve resul olduuna da tanklk ederim, Haydi namaza, Haydi kurtulua, En byk A l lah tr, Allah 'tan baka tanr yoktur. szleri. 0 e z a n v a k ti, isi. Namaz klnacak vaktin balangc; ezan okuma saati.
e z a n , [Ar. ezn ^ lil] (eza:ni:) {OsT} sf. Ezan ve

(eyyha:) {OsT} nl. Ya;

ey! eyzan, [Ar. eyzn / eyzn u.I] (eyza:n) {OsT} zf. 1. Onun gibi. 2. Yine yle. 3. O dahi. -ez1 [-ez] {e.AT} yap. e. Sfatlardan sfat treten ek. ,

ezan vaktiyle ilgili. S e z a n s a a t, Eskiden kullan lan ve akam namaz vaktini on iki olarak kabul eden saat dzeni.
e z a r, [Ar. ez'ar _^jl] (ez-ar) {OsT} sf. (Kii iin) gad

dar ve zalim.
e z b a d , [Ar. zebed > ezbd ^Ujl] (ezba:d) {OsT} is. 1.

geng-ez, gg-ez.
-ez2, [-z / -iz / -z / -az / -ez /-uz / -z] yap. e. -* -z. ez, [Far. ez jl] {OsT} e. smin ayrlma hlini yapan n

Kpkler. 2. Paslar. 3. eyrekler,


e z b e r, [Far. ez (-den) + ber (gs) jjjl] {OsT} is. 1.

ek. S> ez n c m le , {OsT} O cmleden olarak; r neini ez c m le , {OsT} -* ezcmle. || ez d il, {OsT} -* ezdil. 1 ez d l c n , {OsT} Candan ve gnlden. || 1
ez h e r c ih e t, {OsT} Her ynden.\\ ez k a d m , {OsT} Eskiden beri. || ez k a z a , {OsT} -* ezkaza. || ez-nev, {OsT} Yeniden; yeni batan.|| ez s e r -i n e v , {OsT} Yeni batan. eza 1 [Ar. eza j i l ] (eza:) {OsT} is. 1. E ziyet etme; zu ,

Gsten; kalpten. 2. B ir sz veya metni aynen tekrar edebilecek ekilde hatrda tutma, hafzaya yerletirme. 3. rencilere ezberlenmek zere veri len dev; ezberlenecek para; ezberlenmi para. 4. zf. (Unutmamak, tekrarlamak, yazmak, syleye bilmek vb. iin) aklda tutarak. S e z b e r e tm e k ,

Ezberlemek .|| e z b e rin d e , Ezberlemi; belleinde.


e z b e rc i, [ezber-ci] sf. B ir bilgiyi anlam a yoluyla

deil de ezberlemekle edinen,


e z b e rc ilik , -i [ezber-ci-lik] is. Bilgiyi anlama yoluy

lm ve cefa etme. 2. ncitme. 3. Bask yapma, fi1


ez cef, {OsT} Bask ve zulm .|| e za cefa e tm e k , Zulmetmek; baskda bulunmak.\\ e z -y d e r n , {OsT} sknts. eza2, [Ar. cz3 (para) > ecza3 = > ezza] (eza:) {az} is. Kibrit. [DS]

la deil de ezberleme ile edinme durumu,


e z b e rd e n , [ezber-den] zf. 1. Ezberlemi olarak. 2.

Dnp tanmadan; gereini aratrmadan. 3. Grmeden; el yordamyla. 4. Esas olmadan; m u hayyele.

EZB

T M M tS O M . ezeb, -bbi [Far. ezebb ^o'] {OsT} sf. (Kii iin) ka larnn kl ok ve sa uzun, ezec, -cci [Ar. ezecc ^ jl] {OsT} sf. (Kii iin) uzun ve ince kal; kalem kal. ezel1, [Ar. ezel Jjl] {OsT} is. 1. Btn zamanlarn balang noktas. 2. Balangc kestirilemeyen gemi zaman. 3. ncesiz zaman. 4. din. Evrenin yaratld, insanlarn bilemeyecei bir zaman. 5. {az} lk. ezel bahar, lkbahar. ezel2, -li [Ar. zell > ezeli Jil] {OsT} sf. Daha aa lk; ok baya; en adi; pek zelil, ezelemek, [ez-mek > ez-ele-mek] {az} gl. fi [-r] [l(i)-yor] Tekrar tekrar bask altna almak; ezmek. [DS] ezel, [Ar. ezel / ezeliyye J j l / ^Jjl] (ezeli:) {OsT} sf. 1. Ezel ile ilgili. 2. Balangc olmayan; balangsz; ncesiz. 3. teden beri var olan; ok eski; eski. 4. zf. teden beri. S ezel ve ebed, {OsT} Balan gc ve sonu olmayan zam an sreci. ezeliye, [Ar. ezeliyye jl] {OsT} sf. Ezel ile ilgili. ezeliyet, [Ar. ezel > ezeliyyet o J j l] {OsT} is. nce sizlik; balangszlk; ezel olma durumu, ezeltere, [? ezeltere] {az} is. Anason. [DS] ezen, [eze-mek ( kefe kmak; gzetlem e yapmak) / yeze-m ek > eze-n] {eT} is. 1. nc. [ETY] 2. Istrap; ac. [ETY] ezenmek, [ez-en-mek] {az} dnl. f. [-r] Dur mak. [DS] ezentere, [? ezentere] {az} is. Anason, ezfar, [Ar. zufr (trnak) > ezfar / azfar jlifel] (ezfa:r) {OsT} is. 1. Trnaklar. 2. Yrtc hayvanlarn pene leri. 3. gk b. Kuzey kutbunda yer alan kk yl dzlar. ezfeli, [Ar. ezfel ^ j l ] (ezfieli:) {OsT} is. -* ezfle. ezfer, [Ar. ezfer >SI] {OsT} sf. Gzel kokulu; gzel kokan. ezfile, [Ar. ezfle <dsjl] {OsT} is. Topluluk; cemaat; gruh; blk. ezgne, [Yun. ksanion] {az} is. Kei kllarm ka bartm akta kullanlan bir ara. [DS] ezgehan, [Far. ezgehn oLj?jl] (ezgeha:n) {OsT} sf. (Kii iin) isiz gsz; tembel, ezgelemek, [ezge-le-mek] {az} gl. fi [-r] [-l(i)-yor] Karsndakini kzdrm ak ve alay etm ek iin onun sylediklerini aynen tekrarlamak, ezgen, [ez-gen] {az} is. H er zaman nemli olan, nemli kalabilen toprak. [DS] ezgertm ek, [ezge-r-t-mek] {az} gl. fi [-ir] 1. Bir ii fazla dikkat ve zenle yapmak. 2. Sevgi ile anmak. [DS]

ezbere, [ezber-e] zf. 1. Ezberlemi olarak. 2. in asln ve gereini anlamadan; dnmeden; ara trmak, renm ek zahmetine katlanmadan, ez bere anlatmak, Olduu gibi nakletmek; kendinden hibir ey katmad gibi zn kavramadan tekrar etmek.\\ ezbere bilmek, H er yerini ve her eyini ok iyi bilmek.|| ezbere i grmek, Dnmeden, geliigzel i yapm ak; itina etmemek ezberleme, [ezber-le-me] is. Bir bilgiyi aynen tekrar edecek ekilde aklda tutma; ezberlemek eylemi, ezberlemek, [ezber-le-mek] gl. fi [-r] [-l(i)-yor] 1. Bir eyi olduu gibi aklda tutmak. 2. B ir bilgiyi aynen tekrar edecek ekilde zihne yerletirm ek iin tekrarlama, yazma vb. trden altrma almalar yapmak. ezberlenme, [ezber-le-n-me] is. Ezbere bilinir hle gelme; ezberlenmek eylemi, ezberlenmek, [ezber-le-n-mek] edil. fi [-ir] Ezbere bilinir hle gelmek, ezberletme, [ezber-le-t-me] is. Ezberlemesini sala m a; ezberletmek eylemi, ezberletm ek, [ezber-le-t-mek] gl. f i [-ir] Ezberle mesini salamak, ezberleyi, [ezber-le-y-i] is. Ezberleme eylemi ve biimi. ezberm , [Far. ezberm f^jl] {OsT} is. Ezber, ezcmle, [Far. ez (-den) + Ar. cmle {OsT} zf.

1. Belli bal. 2. Ksaca; zet olarak. 3. rnekler den biri olarak, ezdad, [Ar. zdd > ezdd (ezda:d) {OsT} is. 1. Kartlar; ztlar. 2. Akla uygun gelmeyen, ters ey ler. ezden, [az-dan > ez-den] {eT} zf. Tekrar; yeniden, ezder, [Far. ezder jijl] {OsT} sf. Uygun; layk; m nasip; yarak, ezdil, [Far. ez-dl JjJjl] (ezdid) {OsT} sf. Gnlden; iten. S ez-dl can, {OsT} Gnlden ve candan. ezdirme, [ez-dir-me] is. Ezmesini salama; ezdirmek eylemi. ezdirmek, [ez-dir-mek] gl. f i [-ir] 1. Ezmesini sa lamak; ezmesine sebep olmak. 2. Ezmek eylemini yaptrmak. 3. Ezmesine izin vermek, ezdirtme, [ez-dir-t-me] is. Ezmesine yol atrma; ez dirtm ek eylemi, ezdirtmek, [ez-dir-t-mek] gl. fi. [-ir] 1. Ezmesine yol atrmak. 2. Ezdirmek eylemini yaptrmak. eze1 [ez-e ?] is. Trnaklarn evresindeki yuvarlak , deri paras. eze2, [eT. eze / ece /eke] is. 1. {az} Teyze. [DS] 2. {az} Hala. [DS] 3. {eT} Byk kz karde. [DLT] eze3, [? eze] {az} sf. Zayf. [DS] eze4, [? eze] {az} is. 1. Avu ortas; aya. 2. Vcut. [DS]

I1 I K 1 M

.1 5 3 3

EZ

ezg i1, [eT. egzig > ezgi ^ j l ] is. mz. 1. {eAT} {OsT}

Dinlenildii zaman insanda holanm a duygusu b rakan deiik ykseklikteki sesler dizisi; name; lahn; (1935 yeniden). 2. Belli bir hava. 3. B ir m zik paras iinde zaman zaman tekrar edilen sesler dizisi; makam. 4. alg mzii. 5. Kulaa ho ge len her trl ses. 6. mecaz. Tarz; usul; biim; yol. 7. ed. Halk edebiyatnda makamla sylenen man zum para. ezgi2, [iz-mek (kazmak; syrmak; iz brakmak) > ez mek > ez-gi] is. 1. Ezen ey. 2. mecaz. Sknt; ezi yet; znt, {az} (aym) [DS] 3. {az} Cilve; ive; naz. [DS] ezgiJ, [ez-gi] {az} is. nceleyerek aratrma. [DS]
ezg ile n d irm e k , [ezgi-le-n-dir-mek

Dnme, anlama, kavrama ve ezberleme yetenei; zihinler. 0 ezhn- ns, {OsT} Halkn zihni. ezhar1 [Ar. zahr > ezhr jl$iil] {O sT} is. 1. Arkalar; , srtlar. 2. Yzeyler; sathlar. 3. Binek hayvanlarnn srtlar. ezhar2, [Ar. zehre>zehere>ezhr _>Ujl] (ezhr) {OsT} is. iekler. S ezhr- bahar, {O sT} Bahar iek leri | | ezhr- erbaa, {O sT} D rt iek; ebegmeci, hatmi, meneke ve gelincik iekleri.|| ezhr- nevbahr, {O sT} Bahar iekleri.\\ ezhr- rebi, {O sT} Bahar iekleri. ezhel, [A.r. ezhel JjoI] {O s T} sf. Pek dalgn; ok unutkan; ok gaflette bulunan, ezher, [Ar. zehre (beyazlk)>ezher yjl] {O sT} sf. ok beyaz; bembeyaz; parlak. S ezherl-levn, {O sT} 1. P arlak yzl. 2. Hz. Muhammet.\\ ezherl-vech, {O sT} Yz nurlu. ezheran, [Ar. ezher >ezhern is. Ay ve Gne, ezhereyn, [Ar. ezher > ezhereyn ve Gne. ezheriye, [Ar. ezheriyye
{O sT} {O sT}

{eA T}

{OsT} g l.f. [-ir] Sesi ezgili olarak sylemek,


ezgil, [Far. ezgl J ^ j l ] {az} is. Mumula. [DS] e zgilem ek, [ezgi-le-mek] {az} gl. fi [-er] 1. G ecik

(ezhera:n) {O sT} is. A y

tirmek. 2. Bir ii inceden inceye dnerek yap mak. [DS] ezgilenm ek, [ezgi-le-n-mek] {az} dnl. fi. [-ir] Kendi kendine ark, trk syleyerek elenmek.
[DS] ezgili1, [ezgi-li] sf. 1. Ezgisi olan; makaml. 2. (Belir

is. Halvetiye

tilen nitelikte) ezgisi bulunan.


ezgili2, [ezgi-li] {az} sf. (Kii iin) hlinden her zaman yakman kimse. [DS] ezgili3, [ezgi-li] {az} sf. Nazl; iveli; cilveli. [DS] ezgin, [ez-gin j ^ j l ] sf. 1. zerine baslarak ezilmi

tarikatnn kollarndan biri. ezi1 [? ezi] {az} is. Ke. [DS] S ezi ba, {az} , Ke ba, [DS] ezi2, [? ezi] {az} is. El ayasndaki sert ve nasrl ksm. [DS] ezib, [Ar. ezb
_ o jl]

(ezi;b) {O sT} is. 1. Kbleden esen

olan. 2. mecaz. znt ve sknt iinde olan; ke derli; gaml; hznl. {OsT} (aym) 3. {az} (Kii iin) ok cefa grm olan; ezilmi; kt durumda. [DS] 4. M add ynden sknt iinde bulunan. 5. Kk yatan itibaren her ite almak ve hayatn zorluklarna katlanmak zorunda kalm olan. 6. {az} (M eyve iin) rk; ezik. [DS] & ezgin tezgin, {az} 1. (Hayvan iin) kap yolunu ar m olan. 2. (Kii iin) yolunu arm. [DS]
ezginek, [eT. az-kna > ezginek vUS'jl] {eAT} sf. A z

ck; biraz.
ezginlik, -i [ez-gin-lik] is. 1. Ezgin olma durumu;

eziklik. 2. mecaz. Alktan ii baylma; iddetli a lk hissi.


ezg1 [eT. egzig > ezgi / ezg jSjl] {eAT} {OsT} is. -* ,

rzgr. 2. sf. (Kii iin) alak; aalk, ezici, [ez-mek > ez-ici] sf. 1. Ezm e iini yapar du rum da olan; ezer nitelikte olan. 2. mecaz. stn; ok fazla; yksek. 3. mecaz. Bunaltc ve yorucu, ezik, -i [eT. z-m ek > z-ik > ez-ik] sf. 1. Ezilmi. 2. Yasslm. 3. mecaz. Byk basklar sonucu p si kolojik bakmdan kiilii gelimemi; utanga; s klgan. 4. is. tp. Bir vurm a veya arpma sonucu deride yrtlm a olmamasna ramen dokularda meydana gelen bozukluk. 5. {eT} Uzunlamasna izik; trnak yaras. [DLT] 6. {az} M add sknt iinde bulunan. [DS] 7. {az} Buday niastas. [DS] 8. {az} Baz meyvelerden yaplan tatl; m ar melat. [DS] 5 1 ezik bzk, 1. Ezilmi ve bzlm durumda. 2. Eri br. ezikka, -ai [Ar. zukal > ezikka asjI] {O sT} is. Sokak lar; yollar. eziklik, -i [ez-ik-lik] is. 1. Ezik olma durumu. 2. mecaz. sknts. 3. Alktan i baylmas, ezilgen, [ez-il-gen] sf. Kolay ezilme nitelii olan, ezili, [ez-il-i] is. Ezilme eylemi ve biimi, ezille, [Ar. zelil > ezille -Jil] {O sT} is. Alaklar; b a yalar; aalklar; adiler, ezilme, [ez-il-me] is. 1. Ezik hle getirilme; ezilmek

ezgi1. ezg2, [eT. edg > ezg] {az} sf. (Kii iin) iyi. [DS]
ezg iilen d irm ek , [ezgi-le-n-dir-m ek dloj-ulSjl] {OsT}

gl.f. [-ir] -* ezgilendirmek.


ezhab, [Ar. zeheb > ezhb

(ezha:b) {OsT} is. 1.

Altnlar. 2. Y umurta sarlar,


ezhan, [Ar. zihn > ezhn OUil] (ezha:n) {OsT} is.

EZ

O T H I I I M 1534

eylemi. 2. tp. Vurm a veya arpma sonucu dokular da meydana gelen bozukluk, ezilmek, [ez-mek > ez-il-mek ULjl] edil. f. [-ir] 1. E zik hle getirilmek. 2. B ir sv iinde kartrmak suretiyle eritilmek. 3. mecaz. Y ok edilmek; imha edilmek; yenilmek. 4. dnl. f. A r bir bask sonu cunda ekli bozulmak; yasslmak; rselenmek. 5. mecaz. Psikolojik bakmdan bask altnda kalmak; hr iradesini ve haklarm yeterince kullanamamak. 6. mecaz. ok utanmak; mahcubiyet duymak; te zelzl duymak; tabasbus gstermek. {eAT} (aym) S ezile bUziile, Utana skla; utangalkla.|| ezilip bzlm ek, ekingen davranmak; sklm ak.|| ezil m ek bzlmek, Utangaln belirten davranlar iinde olmak. ezilmi, [ez-il-mi] sf. 1. Ezik duruma gelmi. 2. m e caz. Byk bir baskya uram; haklar elinden alnm. ezilmilik, [ez-il-mi-lik] is. 1. Ezilmi olm a duru mu. 2. mecaz. Bask ve zulm grerek haklar elin den alnm olma durumu, ezim , [ez-im] is. Ezme ii. ezim bozum, {az} Utancndan bozulmu olarak; eziklik duyarak.|| ezim evi, Yal tohumlarn ezilerek yann ka rld yer.\\ ezim ezim ezilmek, yice ezilmek.\\ ezim ezim ezmek, {az} Tamamen ezmek. ezimlik, -i [ez-mek > ez-im-lik] sf. 1. (M eyve vb. iin) ezme yapmak iin ayrlm. 2. (Belirtilen m ik tarda) ezmeye yarayacak kadar olan, ezimme, [Ar. zimm > ezimme <ujl] {OsT} is. 1. Yularlar; dizginler. 2. mecaz. Ynetim, ezimmei umur, {OsT}lerin ynetimi. ezin, -ci [ez-in] is. Bedensel ve ruhsal ac; strap, ezin, [yeze-mek / eze-mek ( kefe kmak; gzet lem e yapmak) > eze-n > ezi-n] {eT} sf. Arkaya kalan; mtebaki. [ETY] ezine, [? ezine] {az} is. Bezelye. [DS] ezinmek, [ez-in-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. N az lanmak. 2. Ykanmak. 3. (Ykanmak iin) kese lenmek. [DS] ezinti1 [ez-inti] is. 1. Korku veya heyecan dolaysy , la iten gelen bir sknt, rperi, huzursuzluk. 2. A lk duygusu; eziklik. 3. znt. ezinti2, [ez-inti] {az} is. 1. Hamur teknesi. 2. Kulla nlm kk sabun paralar. [DS] ezir, [Far. ezr jl] (ezi;r) {OsT} is. Haykrma, ezitmek, [ez-it-mek / z-it-mek] {eT) gl. f. [-r] U zunluuna yrttrmak, kestirmek. [DLT] eziyet, [Ar. ez > eziyyet c^il] {OsT} is. 1. Ar sknt; glk; cefa. 2. Zahmet; meakkat. 3. nci tecek durum; incitme. S eziyet ekmek, Glkle re, skntlara, zahm etlere katlanmak.\\ eziyet et m ek, 1. Bedenine ac vermek; cann yakmak. 2. Skntya sokmak. 3. incitmek.

eziyetli, [eziyet-li] sf. 1. Eziyeti olan; skntl; eziyet le yaplan. 2. Eziyet eden; skntya sokan; eziyet ektiren. eziyetsiz, [eziyet-siz] sf. 1. Eziyeti olmayan; sknt sz. 2. Eziyet ekmeden yaplan; kolay, eziz, [Ar. ezz y jl] (ezi:z) {OsT} sf. 1. Souk. 2. is. Atete kaynayan tencere iindeki eyin tama du rum una gelmesi. ezka1 [Ar. ezk ^ i l ] (ezka:) {OsT} sf. Daha anlay , l; pek anlayl; en akll; pek zeki. ezka2, [Ar. e z k ^ j l ] ezka:) {OsT} sf. Daha temiz; en ar; pek temiz; ok saf. ezkr, [Ar. zikr (anma) > ezkr jlS 'il] (ezk:r) {OsT} is. 1. Anmalar; hatrlamalar; bildirmeler; syleme ler; yd etmeler. 2. A llah oka anma. S ezkr- cemle, {OsT} yilikle anmalar; gzellikle hatrla malar. ezkt, [Far. ezkt o lS jl] (ezk:t) {OsT) sf. (Kii iin) kt dnceli, ezkaza, [Far. ez (-den) + Ar. kaz Usjl] (ezkaza:) {OsT} zf. Kaza ile; yanllkla; kazara. ezkiya1 [Ar. zek5 (anlay) > zek > ezkiy5 *L^il] , (ezkiya:) is. Anlayllar; zeki kimseler. S1 ezkiyy etfl, {OsT} Zeki ocuklar. ezkiya2, [Ar. zek (temizlik) > ezkiya5 s l^ jl] (ezki ya:) {OsT} is. 1. Lekesiz, tem iz eyler; hlis. 2. Te miz, erdemli kimseler, <3 ezkiy-yi ehl-i tarkt, {OsT} Tarikat ehlinin en erdemlileri. ezlaf, [Ar. zlf > ezlf ti^Uil] (ezl:f) {OsTj is. zool. Hayvanlardaki atal trnaklar, ezlag, [Ar. ezla / ezla / ^ i l ] (ezla) {OsT} is. Cinsel organ; rem e organ; tenasl aleti, ezlai, [Ar. ezla1 ^ ] (ezlai:) {OsT} sf. (Nesne iin) iri ve uzun. ezlak, [Ar. ezlak jJil] {OsT} sf. 1. Keskin. 2. (Kii iin) birinin aleyhinde sz syleyen; dil uzatan, ezlai, -li [Ar. zili > ezll J>U;I] (ezl:l) {OsT} is. Gl geler ezlam, [Ar. zelm > zelem > ezlm ^ j l ] (ezl:m) {OsT} is. slamlk ncesinde, Araplarn fal amak veya kum ar oynamak iin kullandklar oklar; fal oklar. ezma, [ez-me] {az} is. 1. Erik ve kays pekmezi. 2. Kuburnu ve erik ezmesi. [DS] ezman, [Ar. ezmn OUjl] (ezma:n) {OsT} is. Zaman lar. ezmar, [Ar. zemr (kkreyi) > ezmr jUil] (ezma:r) {OsT} is. Kahramanlar; yiitler; cesur kimseler. S ezm r- Etrk, {OsT} Trk kahramanlar.

ezme [ez-mek > ez-me] is. 1. Ezik hle getirme; ez mek eylemi. 2. Bitkilerin etli ve yum uak ksm la rn paralayarak macun kvam na getirme ii. 3. mutf. Meyve ve sebzeleri ezerek yaplan yiyecek ler. ezmek, [eT. iz > iz-mek (kazmak; syrmak; iz b rakmak) > ez-mek] gl. f. [-er] 1. {eT} Kazmak; syrmak. [DLT] 2. zerine basm ak suretiyle eklini bozmak, paralam ak veya yass hle getirmek. 3. Bir sv iinde kartrarak eritmek. 4. mecaz. Bir daha toparlanamayacak ekilde yenmek; sindir mek; alt etmek. 5. Gcnn stnde altrp yor mak. 6. ok zmek; skntya sokmak. 7. Bask altnda ve haklarndan mahrum olarak tutmak; s knt ve eziyet vermek. 8. Birine bask kurarak psi kolojik bakmdan kiiliini kaybettirmek. 9. argo. Paray harcamak; abuk bitirmek. 10. {az} Yka nan birinin srtn keselemek; sabunlamak. [DS] 11. (az) Bir konuyu ballandra ballandra anlatmak. [DS] S1 E z de suyunu i. B ir kdn veya buna benzer eyin yeterli fayd a y salamad durum lar da hibir ie yaram yor" anlamnda kullanlan sz. ezmine, [Ar. zamn > ezmine -u^j'] (ezmi:ne) {OsT} is. 1. alar; vakitler; zamanlar. 2. Bir iin yapl mas iin tannan sre. 3. B ir iin zne tarafndan ne zaman yapldn gsteren kavramlar. S ezmne-i cedde, {OsT} Yeni zamanlar.\\ ezm ne-i ka dme, {OsT} Eski zamanlar. || ezmne-i maziye, (OsT) Gemi zamanlar]] ezmne-i mechfile, {OsT} Bilinmeyen zamanlar. || ezmne-i mutavassta, {OsT} Orta a.|| ezmne-i mstakbele, {OsT} Ge lecek zamanlar]] ezmne-i selse, {OsT} ana zaman: gemi, imdiki ve gelecek zaman. eznab, [Ar. zenb > eznb (ezna:b) {OsT} is. 1. Gnahlar; sular; znub. 2. Kuyruklar. ezra1 -a [Ar. ezra' j ] {OsT} sf. (Kii iin) sz , anlalr ve dzgn; konumas pek fasih olan. ezra2, -i [Ar. ezr1 >ljil] (ezra:) {OsT} is. Kulaklar beyaz olan siyah at. ezrak, [Ar. zerak (mavilik) > ezrak jj jl ] {OsT} sf. 1. Rengi mavi olan; gk. 2. (Su iin) saf; temiz; duru. S1 ezrak-fm, {OsT} 1. Mavi. 2. Uursuz. ezrar, [Ar. zirr (dme) > ezrr jljjl] (ezra:r) {OsT} is. 1. Dmeler; elbisenin dmeleri. 2. Dirsek ve kol kemiklerinin birletii yer. 3. Klcn ucu. 4. bot. Tomurcuk. S ezrr- arziye, {OsT} bot. A lk olunmayan bir yerden kan tomurcuklar]] ezrr- btye, {OsT} bot. Yapraklarn dibinden kan to murcuklar]] ezrr- intihbiye, {OsT} bot. D al te pelerinde bulunan tomurcuklar.|| ezrr- lahmiye, {OsT) Yaralarn yzeyinde oluan ince kabuk]] ezrr- libs, {OsT} Elbise dmeleri.]] ezrr-

ahmiye, {OsT} bot. Kozalak]] ezrar- zhreviye, {OsT} bot. iek tomurcuklar. Ezrebi, [Ar. ezreb ^ jil] (ezrebi:) {OsT} zl. is. A zer baycan. ezruyi, [Far. ez-ry ^ j j j l ] (ezru.yi:) {OsT} zf. ... y znden. eztrmek, [ez-tr-mek] {eT} gl. f. [-r] Uzunluuna yrttrmak, kestirmek; yirik atrmak; yirdirmek. [DLT] ezuc, [Ar. ezc j-jjl] (ezu:c) {OsT} sf. 1. (Kii iin) edepsiz. 2. (At iin) ba sert, ezk, [yaz-mak / az-mak (bo gezmek; hata yapmak) > yaz-uk > ez-k / ezg] is. 1. Yalan; sahte. [EUTS] [tKPy.] 2. Flata; yanl; sahtelik. [EUTS] [Gabain] ezklemek, [ez-k-le-mek] {eT} g sz.f. [-r] 1. Y alan sylemek; aldatmak. [EUTS] 2. Flata etmek. [EUTS] ezksz, [ez-k-sz] {eT} sf. 1. Yalansz. [EUTS] 2. Hatasz; kusursuz; yanlsz. [EUTS] ezm, [Ar. ezflm fjjl] (ez:m) {OsT} sf. Isran; src, ezz, [Ar. ezz ijil] (ez:z) {OsT} sf. (Kl, haner, bak vb. iin) pek keskin, ezva, [Ar. ecz => ezva] {az} is. 1. Ecza. 2. la. 3. Kibrit. 4. Kapsl. [DS] ezvac, [Ar. zev / zevce > ezvc ^ tjjl] (ezva:c) {OsT} is. 1. iftler. 2. Kocalar. 3. Kadnn ya da erkein eleri, fi1 ezvc- asabiye, {OsT} anat. Sinir iftle ri]] ezvc- thirt, {OsT} Temiz eler: Hz. Muham m edin eleri. ezvac, [ezva-c] {az} is. Eczac. [DS] ezvak, [Ar. zevk > ezvk Jljil] (ezva:k) {OsT} is. 1. Zevkler; tatlar; hazlar. 2. Neeler; sevinler. 3. E lenceler; sefahat, fi1 ezvk- pdihne, {OsT} Sultanlara yakan elence ve zevk lemleri. || ezvk u evk, {OsT} Zevkler ve istekler. ezve, [Yun. svos] {az} is. Kirpi. [DS] ezver, [Ar. ezver jjjl] {OsT} sf. (Kii iin) boynu eri, ezveri, [Far. ezver j j j ,jl] (ezveri:) {OsT} is. bot. Kara al denilen dikenli ve kaim bir aa, ezyaf, [Ar. zayf > ezyf Konuklar; misafirler; davetliler, ezyah, [Far. ez-yah ^_>l] {OsT} sf. Buzdan souk, ezyak, [Ar. zik (dar) > ezyak j ^ l ] {OsT} sf. 1. ok dar; pek dar. 2. Skntl, ezyal, -li [Ar. zeyl > ezyl Jlj.il] (ezya.T) {OsT} is. 1. Etekler. 2. Ekler; ilaveler; zeyiller. 3. Kuyruklar, ezyed, [Ar. ezyed Jujl] {OsT} sf. Daha ok; pek ok; en ok. ezza, [Ar. cz5 (para) > ecz5 => ezza] (ezza:) {az} is. Kibrit. [DS] (ezya:f) {OsT} is.

HRKEE SOZbOK

f [F / f] (fe) is. Latin asll Trk alfabesinin yedinci harfi olup dudak-di nszdr. A lt dudan st dilere dokunmas ile meydana gelen titreimsiz, srtnmeli bir nszdr; (fe) olarak adlandrlr. F .1 [Lat. flor (ak)] is. kim. Atom numaras 9, atom arl 19, younluu 1,265, ozon gibi kokan, ye ilimsi sar renkte, halojenler grubunun ilki ve basit bir element olan florun sembol. F.2 [ng. Faraday (ngiliz fiziki) > farad] ksalt, fz. 1. .Elektrik sa birimi fa r a d 'm sembol. 2. Odak uzakl. 3. A nglosakson lkelerinde s birimi ola rak kullanlan fahrenhaytn sembol. 4. Fransz pa ra birimi frankn sembol. 5. Genetikte, bir ift lemeden doan her neslin sembol. 6. mz. Alfabeli nota sisteminde altnc derece. fa1 [Ar. fa5 ] (fa:) {OsT} is. 1. Arap alfabesinin yir , minci; Osmanl ve Fars alfabesinin yirmi nc larf. 2. Ebcet hesabnda seksen saysn gsterir. fa2, [fa] (fa:) is. mz. 1. G amda m i ile sol arasndaki ses. 2. Notada fa sesini gsteren iaret. S fa a n a h tar, mz. Portenin alttan nc izgisinden ba latlan ve nne aralarnda kalan izginin f a izgi si olacan belirten iki nokta konularak kullanlan C iareti. faal, -li [Ar. fl > fa'l JU i] (faa.T) {OsT) sf. -* faal, faal, -li [Ar. fil > f a a l JUo] (faa.l) {OsT/ sf. 1. ok alan. 2. ok i gren; alkan; canl; hareketli; aktif. 3. ler durumda bulunan. 4. kim., fel. Etkin. faal hayat, B ir kimsenin retici bir durumda 5 bulunabildii dnem.\\ faal nfus, Nfusun etkin olarak alan blm. laalane, [Ar. fa'l + Far. ne -u^Ui] (faa.la.ne) {OsT} z f alkancasna, taale, [Ar. fi'l > fa'il > fa'ale 4*i] {OsT} is. Bir ii yapanlar; eylemciler; failler; zneler, la aliyet, [Ar. fa'liyyet <_JUi] (faadiyet) {OsT} is. -* faaliyet.

faaliyet, [Ar. fa'aliyyet o JU s] {OsT} is. 1. alma; alkanlk; canllk; hareket; eylem. 2. ler du rum da bulunma; etkinlik. 3. fel. Etkinlik, fi1 faali yete gem ek, 1. almaya, ilemeye balamak. 2. Almak.\\ faaliyet gsterm ek, 1. almak. 2. ler durumda bulunmak; etkinlik gstermek. \| faaliyette b u lu n m ak , alma iine girmek; alr durumda bulunmak. fabl, -li [Fr. fable] is. ed. 1. Kahramanlar hayvan olan ve sonuta bir ders karlan manzum veya m ensur hikye; yknce. 2. Masal, fab rik a , [Lat. fabrica] (fabrika) is. 1. Ham madde veya yar mamul maddelerin makinelerle ilenerek tketime hazr rn hline getirildii sanayi kuru lular. 2. huk. Ham madde veya dier mallarn m a kine yahut dier teknik aralarla ilenerek yeni de erli rnlerin meydana getirildii ticar ve sna iletme. S fa b rik a fiyat, B ir rnn fabrikadan piyasaya srld andaki fiyat. || fa b rik a gemisi, 1. H areket halindeki bir donanmada m evcut gem i lerde meydana gelebilecek arzalan tam ir etm ek amacyla donatlm zel gemi. 2. Avladklar ba lklar ileyen balk gemileri. 3. A r ii bitmi rnlerin teslim edilecei lkeye hem tand hem de yolda montajnn gerekletirildii zel dona nml gemi. || fa b rik a kalb, (Fes iin) hi kalp lanmadan giyilen. fab rik ac, [fabrilca-c] is. 1. Fabrika sahibi olan kim se. 2. Fabrika ileten kimse; fabrikatr, fab rik asy o n , [Fr. fabrication] s f Fabrikada retilerek tketime hazr hle getirilmi; imalat; yapm, fa b rik a t r, [Fr. fabricateure] is. 1. Fabrika sahibi olan kimse. 2. Fabrika ileten kimse; fabrikac, fa b rik a t rl k , - [fabrikatr-lk] is. 1. Fabrika i leticisi veya sahibi olma durumu. 2. Fabrika ilet mecilii. faci, -i [Ar. fec'at > faci' ^ -li] (fa.ci) {OsT) sf. Ackl; zc, facia, [Ar. fec'at > faci'a facia. (fa.cia) {OsT) is. -*

FAC

M IM M . fa dilli, [? fadl-l] {az} is. art; koul. [DS] fadih, [Ar. fadh / fadha / ^ v ] (fadi:h) {OsT} sf. 1. Utanmaz; rezil. 2. irkin; fena, fadm ak, [? fad-mak] {az} gl. f. [-ar] Dvmek. [DS] fafa, [? fafa] {az} sf. Aklsz; aptal. [DS] fagosit, [Fr. phagocyte] is. biy. Organik ve inorganik cisimcikleri sarp yok eden hcreler; yutar hcre, fagositoz, [Fr. phagocytose] is. biy. Baz bir hcreli lerle baz vcut hcrelerinin besin vb. cisimleri sitoplazma iine alarak sourabilme zellikleri; hc re yutarl. fagot, [t. fagotto / Fr. fagotte] is. miiz. Paralan u uca taklarak alman uzun bir boru eklinde gr nen flemeli ve perdeli bir alg, fava, [? fava] {az} is. Kuruntu; korku. [DS] fafur, [Sansk. bhagaputra (giin olu) > Far. / Ar. fafur (in hkmdar) j j i ] fafu-.r) is. 1. in hkmdarna verilen unvan. 2. in ii porselen. 3. ini. 4. Porselen, fafuri, [Far. fafr lSjj>] Cfafu:ri:) sf. 1. in h kmdarlar ile ilgili. 2. is. in ii porselen tabak, anak, kap kaak. 3. Porselen; ini. fah1, [fah / fak / fang / fg / fk / fng / fk (yans.)] is. K ahkaha atarak glmeyi, yksek sesle alamay ve cilvelemeyi anlatan kk. [Zlfkar] fa h fa h glmek. 0 fah fah, {az} (Konuma iin) genizden, burun dan. [DS]|| fah fah glmek, {az} Yksek sesle ve kahkahayla glmek. [DS] fah2, [fah / fak / fg / fh / fk / fng / fi / fng / fink / fok / fong (yans.)] is. Suyun yerden kaynayp k masn, svlarn kaynamasn, kaynayp kabarma yoluyla ekimeyi, kabannay; zplama, oynama ve cilvelenmeyi, kprdanmay anlatan kk. [Zlfkar] fah-r-da-m ak fah3, -hh [Ar. fahh s] {OsT} is. Tuzak; kapan; fak. 0 fahhl-fr, Fare kapan, faham et, [Ar. fahm et c ^ U i] (faha:met) {OsT} is. 1. Byklk; ululuk. 2. tibar; kymet; deer. 3. Onur. 0 fahm et-penh, Ba vurulacak en yce makam; sadrazam lk makam. faham etlu, [Ar. fahm et + T. -li jJcUi] (faha. metl:) {OsT} sf. mparatorluk dneminde sadrazam, Msr hdivi, yabanc prens ve bal eyaletlerin banda bulunan beylere verilen unvan, fahham , [Ar. fehhm j-U-i] (fchha:m) {OsT} is. K mrc. fahhar, [Ar. fahr > fahhr jU i] fahha:r) {OsT} sf. Kendisini ok fazla ven; vngen. 2. anak m lek; toprak testi. 3. Saks, fahha, [Ar. fuh > fahh ji U j ] (fahha:) sf. Her ktl yapan.

facia, [Ar. feca'at > faci'a <u-l] (fa:cia) {OsT} is. 1. ok zc ve ackl olay; afet. 2. ed. Ackl olayla r anlatan tiyatro eseri; alat; trajedi. 0 fcia-engz, {OsT} ok ackl, j| fcia-nvs, {OsT} Ackl ve zc tiyatro eseri yazan kimse. facialam a, [facia-la--ma] (fa:cialama) is. 1. Facia durumuna gelme. 2. ok zc durum alma, facialam ak, [facia-la--mak] (fa:dalamak) dnl. fi [-r] 1. Facia durumuna gelmek. 2. ok zc bir durum almak, faciat, [Ar. faci'a > OsT. faci't ol*-li] (fa:cia:t) {OsT} is. Ackl eyler; musibetler; belalar, tacir, [Ar. fucr > facir / ftcire o^-U] (fa.cir) {OsT} sf. 1. Gnahkr. 2. Ayya. 3. Rezil. 4. Yalan c. S. (Erkek iin) kadna ok dkn. 6, (Kadn iin) erkee dkn, faa, [t. faccia] (fa a) is. 1. argo. Yz; ehre; gr nm; cephe. 2. Destenin en altndaki oyun kd. 3. Ykl geminin bordasndaki su hatt ile bo ge minin bordasndaki su hatt arasnda kalan ksm. 4. Giyecek; elbise; giysi. 0 faa atmak, argo. Bir kimseyi kesici bir arala yznden yaralamak.il faa etmek, dnz. Serenleri baa ve geriye doru evirerek yelkenleri sarmak. || faa faaya, argo. Yz yze; kar karya. || faasn almak, argo. 1. Birini mahcup etmek; bozmak. 2. Dvmek, hrpa lamak; grnne zarar vermek.\\ faasn boz mak, argo. Bir kimseyi yznden yaralamak; y znde kalc bir yara, izi brakmak.|| faa vermek, argo. K im lii belli olmak; evreden tannmak, faeta, [t. facetta] (fa'eta) is. 1. Yontulmu elmasn yzlerinden her biri; faseta, l.je o l. Yarlmaya ba layan bir fay dik bayrnn oluturduu ev. faetal, [faeta-l] sf. zerinde faetalar bulunan, fao, [t. faccia] (fa'o) is. argo. Tandkm gibi davranarak birini dolandrmak veya bu yolla yan kesicilik yapmak, faocu, [fao-cu] is. argo. Baz kimselere tandkm gibi davranarak dolandrclk veya yankesicilik yapan kimse. fauna, [t. fascina] (fauna) is. dnz. Halatlarn sr tnen ksmlarn anmaya kar glendirmek iin tel veya baka bir ip ile sk bir ekilde sarma. 0 fauna etmek, Halatn srtnen ksmlarn iple veya telle sarmak. faunalk, - [fauna-lk] is. Halat sarmakta kullan lan sicim veya tel. fad l1 [Ar. fudl] {az) sf. ok konuan. [DS] , fadl2, [Ar. fadl / fazl (fa:dil,') {OsT} sf. Erdem

sahibi; erdemli; fazilet sahibi, fadla, [Ar. fadla a^U] (fa:dla) {OsT} sf. (Kadn iin) erdem sahibi; erdemli.

ip fH llff S M 1539_________ ____

__
fah m 2, [Ar. fahm

____

___

FAH

fah, [Ar- fakh {az} > Hoca; imam. [DS] sf a h r d a m a k , [fah (yans.)>fah-r-da-mak] (az) gsz. f. [-r] [-d()-yor] yice kaynamak; fakrdamak. [DS]

{OsT} sf. Byk; ulu. (fahm i:) {OsT} sf. {OsT} is. Karbonat,

fahm i, [Ar. fahm > fahm Kmrle ilgili, fahiyet, [Ar. fahmiyyet fa h r, [Ar. fahr

failim, [Ar. fahmet > fahm t fahme


(fahi:m) sf. 1. Byk; ulu. 2. tibarl; deerli. 3,
Onurlu. tahini) [Ar. fehm (anlama) > fahim / fah ime p-li / JS.I] fa.him ) {OsTj sf. Anlayl; ok abuk anla yan. fahimane, [Ar. fahm + Far. -ne

{OsT) is. 1. vnme; gururlanma.

(fahi:ma:ne) jOsT) zf. 1. Byklk ederek. 2. sf. (Unvan) erefli;

ululahime, [Ar. fehm (anlama) > fahime

(fa.hime) jOsTj s f Anlayl kadn; ok abuk anlayan kadn fahir, [Ar. fahr (vg) > fahir / fahire (fa:hir, h kaln sylenir) {OsT} s f 1. vnlecek;
anl; erefli. 2. vnen. 3. Parlak; gsterili; g zel. falire, [Ar. fahr (vg) > fahire (fa-.hire) {OsT} sf. 1. vnlecek; anl; erefli. 2. vnen kadn. 3. Parlak; gsterili; gzel kadn,
fahi, [Ar. fuh (arlk; ahlak diilik) > fahi

2. Kendisi ile vnlen kii. 3. tasvfi On iki dilimli Bektai kavuu, t? fafar-i lem , Alem in vnc; Hz. M uham m edi fa h r-i edhem , Drt terekl ta. |j fah r-i hseyn, On iki ter ekli ta. || fa h r-i k in at, {OsT} Hz. Muhammed.\\ fa h r I-m rseln, {OsT} Hz. M uh a m m ed i fa h r l-ulem S, {OsTj Bilginlerin en by; en byk bilgin.\\ fa h r l-deb, {OsT} Ediplerin en by; en byk bilgin.|| fa h r lv zer, {OsTj Vezirlerin vleni. fa h re n h a y t, [Alm. Daniel Gabriel Fahrenheit (Hol landalI fiz ik bilgini)] (fa hrenhayt) is. Buzun erime scaklm 32, suyun kaynama scakln 212 ola rak gsteren scaklkler; sembol: F. fa h ri, [Ar. fahr > fahri ^ ; ^ ] (fahri:) {OsTj sf. Hibir karlk ve kar beklemeksizin, yalnzca onurlan drmak amacyla kabul edilen, yaplan; onursal. S fa h ri konsolos. Hizmetinde bulunduu devletin resm memuru olmayan faksy byk elisi bulun mayan lkelerde o yabanc lkenin ilerini yapan ve karlarn gzeten tannm kim se.j| fa h ri ye, Bir kurulua yalnzca ismen kaytl olan ye. fa h riy a t, [Ar. fahr> fahriyye> fahriyyt o l / j ] (fa h riya:t) {OsT} is. Fahriyeler. fahriye, [Ar. fahr > falriyye < u {OsTj is. 1. vnme. 2. ed. Divan airlerinin kendilerini vmek amacyla yazdklar iir veya iir blm. 3. Kaside ve mesnevilerde airlerin kendilerini vdkleri b lm. fah riy en, [Ar. fahriyen Bedelsiz olarak, fah riy et, [Ar. fahriyyet fahs, [Ar. fah yzn aratrma, faha, [Ar. fah L j] (f'aha:) {OsTj is. 1. Yasal ve uygun olmayan ilikiler; fuhu; zina. 2. Zekt az verme; tamahkrlk. 3. Akla uygun olmayan sz veya i. 4. Yalan, iftira ve zina gibi sz veya fiille ilenen gnah ve irkinlikler. fahte, [Far. fahte (fa:hte) {OsT} is. 1. Yabani gvercin. 2. veyik. 3. mz. Trk mziinde 20 zamanl ve on bir vurulu byk bir usul, fa h u r, [Ar. fahr > fahr (fahu.r) {OsTj sf. 1. ok vnen. 2. Kendini ok beenip bbrlenen. {OsT} is. Parasz ve karsz olarak; onur iin; fahr olarak, {OsTj is. Bir eyin gereini, i (fa h ri en) {OsT} zf. y

(fa.li) {OsT} sf. 1. A r; ok fazla; kabul edilebilir ly am. 2. Ahlaka uygun olmayan; iren; azgn; utanmaz, fahie, [Ar. fuh (arlk; ahlak diilik) > fahie (fahie) {OsT} sf. 1. (Kadn iin) yasak cin sel ilikiye girmeyi alkanlk edinmi; orospu. 2. Para kazanmak amacyla erkeklerle cinsel ilikiye giren kadn. 3. tar. lk a uygarlklarndan Babil, Msr, Yunan ve Roma tapm aklarnda yln beili zamanlarnda yaplan ayinlerde, ayine katlanlarn cinsel ilikiye girmeleri iin tutulan, kutsal saylan ve kendilerine olaanst nfuzlar tannan kadn lar. fahielik, -i [fahie-lik] (fa.hielik) is. 1. Fahie ol ma durumu. 2. Fahienin yapt trden cinsel ili ki; orospuluk. tatite, [Ar. fahite vercini; veyik.

(fa.hite) {OsT) sf. Yaban g

ahi, [Ar. fahl J=*i] {O sT} is. 1. Sekin kii; ileri ge len. 2. Erkek; e; koca. 3. Aygr, fahm', [Ar. fahm
{O sT}

is. Kmr. S fahm-i

billr, {OsT} Elmas. || fahm -i maden, {O sT} M a den kmr.|| fahm-i haeb, {O sT} Odun km r.|| fahm-i hayvan, {O sT j H ayvan km r.|| fahm-i maden, Maden km r.|| fahm -i nebat, {OsT) Bitkisel kmr.|| fahm-i sn-i alm inyum, {OsT} Alminyum karbr.|| fahm-i sn-i kalsiyum, /O sT} kalsiyum karbr; karpit.\\ fahm -i tabi, {O sT} D o al kmr.

FA H

f f itlT M M li.
(fahu:ra:ne) deimeyen ana parann getirdii faiz. |j fiz-i c z, {OsT} B ir lirann belli bir zam an iinde ge tirdii fa iz; fa iz yiizdesi.|j fiz-i kll, {OsT} Bir paray oluturan miktarn tmnn oluturduu fa iz .|| fiz-i m re k k e b , {OsT} B ir parann, vade sonunda getirdii fa iz ana paraya katldktan sonra ikinci bir vade sonunda hesaplanan fa iz; birleik fa iz .|| faiz tu ta n , F aiz oranna gre elde edilen tutar.|| f iz n -n r, {OsT} N ur bolluu. faiz2, [Ar. fevz > faiz / faize jli / ojl] fa:iz) {OsT} sf. 1. A m acna ulaan; maksadn elde eden. 2. M u radna eren. 3. Kurtulan; galip olan, faizci, [faiz-ci] (fa.izci) is. Faizle para veren kii; ayakl banka; tefeci, faizcilik, -i [faiz-ci-lik] (fa.izcilik) is. Faizle para verm e ii; tefecilik, faizlendirm e, [faiz-le-n-dir-me] (fa:izlendirme) is. Faize verme; faizlendirmek eylemi, faizledirm ek, [faiz-le-n-dir-mek] (faGizlendirmek) gl. f [-ir] Elindeki paray faize vererek artrmak; nemalandrmak. faizli, [faiz-li] fa:izli) sf. (Para iin) faizi olan; faiz ilemi gren. faizsiz, [faiz-siz] (fa:izsiz) s f (Para iin) faizi olma yan; faiz ilemi grmeyen, faj, [Far. faj / faje jU / ejU] (fa:j) {OsT} is. Esneme. f a k 1, [fah / fak / fang / fg / fk / fmg / fk (yans.)] is. K ahkaha atarak glmeyi, yksek sesle alamay ve cilvelemeyi anlatan kk. [Zlfkar] fa k ekmek, fa k fa k glmek, fa k -r fa k r fa k ekm ek, {az} K ah kaha atmak. [DS]|| fa k fak glm ek, {az} Yksek sesle, kahkaha atarak glmek. [DS] fak 2, [fah / fak / fg / fh / fk / fmg / fi / fmg / fk / fok / fong (yans.)] is. Suyun yerden kaynayp k masn, svlarn kaynamasn, kaynayp kabarma yoluyla ekimeyi, kabarmay; zplama, oynama ve cilvelenmeyi, kprdanm ay anlatan kk. [Zlfkar] falc-r-da-mak, fa k -r fa k r fa k 3, [fak (yans.)] is. Bir patlamay andrr biimde iindeki maddeyi dar atmay bildiren kk. [Zlfkar] fak-la-n-g fa k 4, [Ar. fahh] is. Kapan; tuzak, {eAT} (ayn) S1 faka b asm ak , Tuzaa dmek; aldatlmak; kandrlm ak.|| fak a b a strm a k , Aldatmak; tuzaa dr mek; birine istemedii bir eyi kandrarak yaptr mak; gafil avlamak.]] fa k olm ak, {az} Bozulmak. [DS] fak a, [Ar. faka 45li] (fa:ka) {OsT} is. Yoksulluk; fa kirlik. S fk a-i edde, iddetli ihtiya. fa k a h a t, [Ar. fkh > fakhet (faka:het) {OsT} is. 1. Kavrama, anlama ve sonuca varabilme; fakih olma. 2. din. Fkh bilgisi bakmndan yetkin olma, fak ah atli, [Ar. fakahat + T. -li / -l jJxUs] {OsT} sf. J. Fakahat sahibi olan. 2. M ftlere verilen unvan.

fafauraue, [Ar. fahr + Far. -ne

{OsT} zf. vnrcesine; kendini methederek, fahz, [Ar. fahz i i j ] {OsT} is. anat. K ala ile baldr arasndaki ksm; uyluk, fa ide, [Ar. faide JJU] (fa:ide) {OsT} is. 1. Yarar; fayda; kr. 2. kar; menfaat. 3. i yarama. 4. H a yr; mit. S f ide-c, {OsT} 1. kar gzeten. 2. Yarar unan.\\ f ide-hib er, {OsT} B ir iin gerei ne ulamann salad yarar.\\ f ide-i trih y e, {OsT} Tarih kazan.\\ f ide-m ed, {OsT} kar salayan; krl. f a ih, [Ar. faih jli] (fa. ih) {OsT} is. iek ve meyve kokusu. f a ik, -k [Ar. fevk (st) > faik / faika / asU] (fa.ik, k kaim) {OsT} sf. stn; yksek. S 1 f ik la k r n , {OsT} Akranlarndan stn. || fa ik lem sil, {OsT} Benzerlerinden daha stn durumda olan. f a ik at, [Ar. fevk (st) > faikt oUsU] (fa:ika:t) {OsT} sf. stn olanlar; ileri olanlar, f a ikyet, [Ar. fevk (st) > faikyyet c-uSli] (fadkiyet, k kaln) sf. stnlk; ykseklik, f a il, [Ar. fil (eylem) > fa'il J*li] (fa.il) {OsT} sf. 1. Yapan; eden. 2. hk Hukuk sonu douran bir eylemde bulunan. 3. is. dbl. zne. S fail-i m u tlak , {OsT} 1. M utlak yapc. 2. Allah. ]| fil-i h a y r, {OsT} H ayr ileyen. || fail-i er, Ktlk yapan. || fil-i m u h ta r, {OsT} Dilediini yapm akta serbest olan, jj fil-i m b air, {OsT} huk. Bir eylemi bizzat yapan kimse,\\ fil-i m stakil, {OsT} huk. B ir su yalnz bana ileyen.\\ fil-i m terek , {OsT} huk. lenen bir suta parm a olan; su orta. || fil-i er, {OsT} Ktlk ileyen. f a iliyet, [Ar. fa'iliyyet c~l*] (fa:iliyet) {OsT} is. 1. Yapan, ileyen kiinin durumu. 2. fel. Etki. f a iz 1 [Ar. feyz (bolluk) > fezeyn (tama) > faiz / , fa idjiu'ls] (fa:iz) {OsT} is. -* faiz1. f a iz2, [Ar. fevz > faiz / faize jsli / o_pls] (fa:'iz) {OsT} sf. -* faiz2. fa iz 1 [Ar. feyz (bolluk) > fezeyn (tama) > faiz / , faid j l i ] (fa.iz) {OsT} is. 1. Bolluk; okluk. 2. sf. Taan; bol bol olan; artan. 3. is. tic. dn verilen paraya karlk alman kr; para kiras. 4. Bakas nn parasn veya deerli ktlarn kullanmak iin denen para. 5. Para getirmesi iin yatrlan parann yllk kazan yzdesi. S faize v erm ek , Elindeki paray fa izle bakasna bor olarak vermek.\\ faiz fiyat, Anapara zerinden alnacak, yllk olarak hesaplanan oran; fa iz oran; fa iz nispeti, fa iz hadd i.|| fiz-i bast, {OsT} Alm an bor mddeti iinde

1541

FAK

fakan, [Ar. fahh (tuzak) => T. kapan] {az} is. T u zak; kapan. [DS] fakat [Ar. fakat -U] (fa kat) {OsT} ba. Aykrlk bildirmek amacyla bana geldii cmleyi nceki cmleye balayan balam a edat; yalnz; ancak; ama; lkin. fakd, [Ar. fakd -tfi] {OsT} is. Yokluk; bulunmama;

eksiklik. S fakd-i nakd, {OsT} Para yokluu. fakfon, [in. pai t ung (beyaz bakr) > ng. paktong fakirane, [Ar. fakr+Far. -ne ^Us] (fakira:ne) {OsT} > Fr. packfung] is. kim. Gm grnm l bakr, zfi Yoksulcasna; yoksula yakr hlde, nikel ve inko alam, fakirce, [fakir-ce] sf. Fakire benzer ekilde; fakir fakha, [Ar. fakha 4^ 3] {OsT} is. 1. Ans; dbr; k; gibi. makat. 2. B ir iek ad, (Andropogon maricatus). 3. fakirhane, [Ar. fakr + Far. hne U -j^ ] (faki.rha:gk b. Dbb-i Ekber denilen yldz kmesinin ne) is. 1. Yoksul kiilerin barnd yurt; dknler nc derecedeki parlak yldz; Gamma Ursus evi. 2. Kendi evinden bahsederken alak gnll Majoris. lk ifadesi olarak sylenen sz. fak, [Ar. fakh 4~*s] is. {eAT} is. Hoca; mezzin. [DK] fakirizm, [Ar. fakr + Fr. isme > Fr. fakirisme] is. 1. nsan vcudunun btn ktlklerin kayna oldu fakbeyni, [Ar. fakh + beyn + T. -i] {az} is. Yourt unu kabul eden Hint felsefesine gre, bedene ezi ve pekmez karm bir tr yiyecek. [DS] yet ruhun kurtuluu saylan ilekelik; H int dervi fakr1 [fak (yans.) > fakr] is. Kahkaha atarak gl , lii. 2. Hint fakirlerinin gsterdii ve doa st bir meyi, yksek sesle alamay ve cilvelemeyi anla gce atfedilen doa st hnerler, tan yansmal gvde. <3 fakr fakr glm ek, {az} Yksek sesle, kahkaha atarak glmek. [DS] fakirlem e, [fakir-le--me] is. 1. Yoksul duruma dme eylemi. 2. Bir topluluun veya bir snfn fakr2, -kr [Ar. fakr ya] is. 1. Yoksulluk; fakirlik. 2. yoksullamas. 3. huk. mal varlnda meydana ge tasvf Yalnz A llaha muhta olma, A llahtan ba len azalma. 4. Verimsizleme, kasna boyun ememe hali, fi1 fakr zaruret, id fakirlem ek, [fakir-le--mek] dnl. f. [-ir] 1. Y ok detli yoksulluk. sul duruma dmek. 2. Verimsizlemek, takrdamak, [fak (yans.) > fak-r-da-malc] gsz. fi. [fakirletirm e, [fakir-le--tir-me] is. 1. Yoksul duru r] [-d()-yor] (Kaynayan su iin) ses karmak; fo m a drme; yoksullatrma. 2. Verimsizletirme. kurdamak. fakirletirm ek, [fakir-le--tir-mek] gl. f i [-ir] 1. fakid, [Ar. fakd j-s] (faki.d, k kaln sylenir) {OsT} Yoksul duruma drmek; yoksullatrmak. 2. Bir sf. (Nesne iin) az bulunur; nadir, topluluu veya sosyal snf giderek yoksul duruma drmek. 3. Verimsizletirmek. fakih, [Ar. fkh > fakh v a ] (faki:h) {OsT} sf. 1. Fkh bilgisine sahip olan. 2. Anlayl; abuk kavrayan; fakirlik, -i [fakir-lik] is. 1. Yoksul olann durumu. 2. Verimsizlik; ksrlk. 3. Yetersizlik, zeki. 3. is. din. Fkh bilim inde kavray sahibi olup karlat meseleler hakknda hkm verm e yet faklang, -c [pat-la-n-g] {az} is. 1. Pistonu ile suyu ekip, basnca dar frlatan bir ocuk oyun kesinde olan kii; fkh bilgini. >5 fakhl-fukah, ca. 2. Kam veya st dalndan yaplma, taban Fakih ler in fakihi. ca sesi gibi ses veren bir ocuk oyunca; patlan fakihe1 [Ar. fakihe ijS'U] (fa.kihe) {OsT} is. Meyve; , g. [DS] yemi. S fkihet-it, 1. K yemii. fakom etre, [Fr. phacomtre] is. Gzlk camnn di fakihe2, [Ar. fakihe **Sli] (fa:kihe) {OsT} sf. Sevindi yoptrisini okumaya yarayan alet, ren. fakr, [Ar. fakr yis] {OsT} is. Yoksulluk; muhtalk; fakir, [Ar. fak- > fakr (faki.r, k, kaln sylenir) {OsT} sf. 1. Geimini glkle salayabilen kii; yoksul. 2. Durumu ackl olan; zavall. 3. Geliri az olan veya hi olmayan. 4. (Toprak iin) verimsiz. 5. (Nesne iin) yokluk. 6. tasvf. Kendinde madd ve manev hibir varlk bulunm adm duygu, bilgi ve idrakiyle btn varlklarn A llahtan olduunu bi len kii. 7. zm. (A llahn gc karsnda bir hi olduu bilincinden hareketle) kendinden bahseder fakirlik. S fakr u fka, {OsT} Yoksulluk.\\ fakr u sefalet, {OsT} Byk yoksulluk.\\ fakr u zaruret, {OsT} iddetli yoksulluk.\\ fakrd-dem, {OsT} Kanszlk. faks, [Lat. fac (yap) + similis (benzer) > Fr. facsimil > fax] is. Yaz, resim vb. belgelerin kopyas n uzaktaki bir yere aktaran makine; belgegeer; belge. faksimile, [Lat. fac (yap) + similis (benzer) > Fr. fac-

ken kullanlan sayg sz; ben. 8. H indistanda kendini yoklua ve eziyete altrm olan ileci dervilere verilen ad. & fakir cevher, Maden yiizdesi diiiik olan maden cevheri. || faldr dil, Dn cenin ve kk ayrntlarn anlatmndan yoksun olan dil.|| fakir dmek, Yoksul duruma gelmek.\\ fakir fukara, Geim sknts iinde bulunanlar; yoksullar; fakirler. || fakr-i m utemil, {OsT} huk. Kazanp yaayabilm eye kudreti olan yoksul kimse,

FAK simile] is. Bir belgenin veya el yazmas kitabn kopyas alnmak suretiyle aynsnn basm ii; tp kbasm. fakslam a, [faks-la-ma] is. Belgegeerle iletme eyle mi. fakslam ak, [faks-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] Bel gegeerle gndermek, faktitif, [Fr. factitif] is. dbl. Fiillerin olma ve yapma durumlarm oldurma ve yaptrma biiminde dei tiren; ettirgen; oldurgan, fi1 fa k titif ekleri, dbl. Ge isiz fiilleri geili yapan; geili fiillerin de ge ililik derecesini arttran ekler (-it; -r; -ir; -dir) fak to rin g , [ng. to factor] is. eko. Ticarette alacakla rn iadesi. faktoriyel, [Fr. facteurielle] is. mat. Btn arpanlar aritmetik dizi oluturan arpma ilemi, fa k t r, [Fr. facteur (yapan, eden)] is. 1. Sonucu ortaya karan elerden her biri; etken. 2. mat. arpan. fak l, [Lat. facula > Fr. facule] is. Gne lekeleri zerinde grlen parlak ksmlar, faklte, [Lat. facere (yapmak; etmek) > Fr. facult] (faklte) is. 1. niversitelerde temel dallardan bi riyle ilgili aratrma ve retim yapan blm. 2. psikol. Yeti; meleke. 3. argo. Genelev, faklteli, [faklte-li] sf. niversitelerin aratrma ve retim yapan temel dallarndan birine devam eden; faklteye devam eden. f a l1 [fal / fald / fel / feld / fld / fld (yans.)] is. a , knl, sallanma, titreme, arpma ve zplamay, yuvarlanmay, bu tr patrtl hareketlerin yansma sn ve bu biimde konumay anlatan kk. [Zlfikar] fa l fa l, fa l +fal-lk yapm ak la l2, [Ar. fal Jls] (fa.l) is. 1. yiye yorumlanan ey. 2. Kahve telvesi, kt, bakla gibi malzemelerin g rn ve duru biimlerinden anlam kararak ka der, ksmet ve talih gibi gelecee ait bilgileri edin me ii. 3. Uur, talih denemesi, fal a m a k (fala bakmak), Gelecekte olacak eyler hakknda fa l . aralarnn duru ve biimlerini deerlendirerek anlam karmak.\\ fl-gr, {OsT} Falc.\\ fl-g, {OsT} F al syleyen; fa la bakan.|| faln a b ak m ak , argo. (Kadn veya kzn) rzna gemek; ifal etmek.\| fl-i bed, {OsT} K t durum; kt belirti.|| fal-i h ay r, {OsT) iy i durum; iyi belirti; uur saym a.|| fal ta, Falclarn, fa la bakmak iin kullan dklar deiik biim ve renklerdeki ta; yada. || (gzleri) fal ta gibi alm ak, H ayret ve aknlk ile bakmak.|| fl-zen, {OsT} Fala bakan; falc. fa la k 1 - [Yun. falang] {az} is. Kap mandal. ,
[DS]

n ra n fC E M i.
den bir ceza usul olan ayak altna sopa atmakta kullanlan ve ayaklar bir sopaya sararak tutmaya yarayan bir ara. 2. Bu arala uygulanan ayak alt na sopa vurm a cezas. 3. Baz kaldralarda kullan lan, ucuna ip bal sopa. S falak ay a ekm ek, Ayaklar fala ka ya balayarak dayak atmak. || fala kaya v u rm a k , A yaklan fala ka ya balayarak da y a k atmak.\\ falak ay a y a trm a k , Ayaklar falakaya balayarak dayak atmak. || falak ay a ykm ak, -* falakaya yatrmak, falak ac, [falaka-c] is. tar. as. mparatorluk dne minde, yenieri aasnn tefti srasnda sulular cezalandrm ak iin yannda bulundurduu falakay tayan acemi olan, falakal, [falaka-l] sf. Falakas olan. Is la k la n m a k 1 [? falak-la-n-mak] {az} edil. f. [-r] , 1. (Yeni yetien bitki iin) rn vermek; filiz ver mek. 2. (Ceviz, fndk vb. iin) olgunlanca d kabuundan kolayca ayrlmak. [DS] falaklanm ak~, [? falak-la-n-malc] {az} dnl.f. [-r] Alk alk baknm ak; aptalca durmak. [DS] falak u , [Ar. falaka] {az} is. Sprge retimi sra snda saplar sktrmakta kullanlan bir tr men gene. [DS] falan , [Ar. fln 5U] zm. 1. Sylenmek istenmeyen zel ad yerine kullanlr. 2. is. Cmlede belirtili nesneden sonra gelerek benzerleri anlamnda kullanlr. 3. s f Yer, zaman, nitelik vb. zellikler belirtilm ek istenmedii zaman isimlerin nne ge tirilerek sfat tam lam as yapan belirsizlik sfat. S falan filan (festekiz, femekn, fstk), nem ve rilmeyen, bahsetmeye dem ez grlen eyler yerine kullanlr. falan ca, [falan-ca] zm. Sylenmek istenmeyen varlk ad yerine kullanlr; falan; filanca, falanga, [Lat. phalangae] is. A r eyann kaldrl mas ve tanmas iin iki ucundan birer kiinin omzuna alarak kullandklar uzun srk; gtrge. falanm c, [falan-mc] sf. Sylenmek istenmeyen sra say sfat yerine kullanlr; filanmc. falan j, [Fr. phalange] is. 1. Eski Yunan ve Makedon y ada mzrakl yaya asker birlik. 2. Yar asker, y an siyasi kurulu, fa lan jist, [Yun. phalanks (ordu birlii) > sp. falange > Fr. phalangiste] is. spanyada yar asker, yar siyasi kuralu yesi, falaz, [? falaz] {az} is. Tozu topraa katarak savu ran iddetli rzgr; frtna. [DS] falc, [fal-c] is. 1. Fal bakan kii; fala bakmay mes lek edinmi kii. 2. argo. Falc, bohac gibi dola arak yaknlk kurduu kimseyi bir frsatn bularak dolandran veya soyan yankesici kadn, falclk, - [fal-c-lk] is. Fala bakm a ii; falcnn meslei.

falak 2, [Ar. falak jjla] {OsT} is. 1. Sabah aydnl. 2. Tomruk; falaka, falaka, [Yun, phalangas > Ar. falaka ils] is. 1. Eski

FAN

falata, [t. falcietto (kiik orak)] (falata) is. 1 . -* falete. 2. argo. H er trl kesici ve yaralayc ara, falete, [t- falcietto (kk orak)] fa l e te) is. K se le ve deri kesm eye yarayan eri kundurac ba,
fald ,

fallik, -i [? fallik / Ar. falik ?] {az} sf. 1. Utanma duygusu olmayan; arsz; yzsz. 2. Srtk. 3. O y nak yryl; cilveli; krtk. [DS] falnam e, [Ast. fl+Far. -nme <uL!U] fa:lna:m e) {OsT} is. Fal kitaplar, falso, [Lat. falsus (yanl) > t. falso] (fa Iso) is. mz. 1. Bir para sylenir veya alnrken yaplan nota yanll. 2. mecaz. Yanl davran, fi1 falso y a p m a k , 1. mz. Yanl almak; yanl sylemek. 2. mecaz. Yanl davranta bulunmak; yanl bir hareket yapmak. falsolu, [falso-lu] sf. Yanl; hatal; kusurlu, falsosuz, [falso-suz] sf. Yanlsz; hatasz; kusursuz, falya, [t. fogna] (fa lya) is. 1. Azdan dolm a toplar atelem ek iin az otunun konulduu delik. 2 . m e caz. Kapp koyuverme; salverme. ? falya v e r m ek, argo. Kendisini zo r duruma sokabilecek bir durum yaratmak; bilgisizliini sergileyecek sz sylemek; ak vermek. falyanos, [Yun. falenaos] is. Yunus balnn iri bir tr. -fan, [Far. fam ^li] (fam ) {OsT} son ek. Farsa isim lerden "... ren kli anlamnda birleik sfatlar yapan son ek. fam , [Far. fam j>U] {OsT} is. Renk; biim; grn. fam ile, [t. param ano / Yun. phermeli] {az} is. 1. Kadn ceketi. 2. Kadn mantosu. [DS] fam ilya, [Lat. familia (ayn at altnda yaayan hizmetiler topluluu) / t. famiglia] (fani lya) is. 1. Aile. 2. biy. Birok ortak karakterlerinden dolay bir araya getirilen canl cinslerin topluluu. fa n 1, [fan (yans.)] is. Yabanc bir dili taklit etmeyi anlatan kk. [Zlfikar]y fin etmek fa n 2, [fan (yans.)] is. Yallk dolays ile el ve ayak titremesini, sallanmay anlatan kk. [Zlfkar] fa n fan, fan+ fan-la-m ak S fan fan , {az} 1. Eskimi. 2. htiyarlam. [DS] fan , [fan / fin / fon (yans.)] is. Kulak nlamasn, nlamay anlatan kk. [Zlfikar] fan-la-m ak, fa n-la-mak fa n 4, [ng. fan] is. Havalandrc, f a n ', [fan (yans.)] {az} is. Aslsz haber. [DS] fan a tik , -i [Lat. fanaticus (tanrnn cezalandrd; cezbeye tutulmu)] sf. 1. Tapnakla ilgili. 2. Bir di ne, davaya, partiye veya gruba kr krne ve lrcesine bal olan; mutaassp; banaz, fanaz, [fan (yans.) > fan-az] {az} is. 1. K uru otlarn yanmasndan kan alev. 2. Abartlm yalan. [DS] S fan az av, {az} ra yaklarak gece yaplan balk av. [DS] fa n d a k fasd ak , [fan (yans.) > fan-da-k + fas-da-k] {az} ikile, zf. (Yaplan i iin) yarm yamalak.
[DS]

[fa l! fa^ 1 1 1^ 1 (yans-)] is. a knl, sallanma, titreme, arpma ve zplamay, yuvarlanmay, bu tr patrtl hareketlerin yansm a sn ve bu biimde konumay anlatan kk. [Ztilfkar] fald-r-mak, fald-r-a-m ak, fald-r-da-m ak, fald-r-k faldramak, [fald (yan^.j>fald-r-a-mak] (az/ gsz. ( [-rj [-r(0-yr] 1- Souktan eneleri birbirine vurmak; titremek. 2. Heyecandan dizleri tutmamak; titremek. 3. Yallktan dolay sesi titremek. [DS] faldravk, [fald (yans.) > fald-r-a-m ak > fald-r-amk] (az/ sf. ok konuan; geveze. [DS] faldrdamak, [fald (yans.) > fald-r-da-mak] (az/ gsz. f [-r] [-d()-yor] 1. Sersemlemek; akl kar mak. 2. Khnelemek; eskimek. 3. K onumam akla birlikte dolarken ortal birbirine katp grlt karmak; etraf rahatsz etmek. [DS] faldrk, [fald (yans.) > fald-r-k] {aa} sf. Sz ve hareketleri normal olmayan. [DS] (aldrmak, [fald (yans.) > fald-r-mak] {az} gsz. f. [-ir] Souktan titremek; eneleri birbirine vurmak. [DS] falez, [Fr. falaise / Alm. fals (kaya)] is. co. D ik ka yalk sahil; yalyar. falic1 [Ar. fel > falic / falice JU] (fa.lic) {OsT/ is. , Vcudun yarsn duyarsz hle getiren fel; yarm inme. falic, [Far. falic jJls] (fa.lic) {OsT/ is. stn; galip; muzaffer. falih, [Ar. felah > falih Jli] (fa.lih) {OsT} sf. Felah bulan; kurtulua eren; muradna kavuan; baarya ulaan. falih, [Ar. filahet> falih ^JU] (fa.Tih, h kaln sylenir) {OsT} is. Topra ileyen; ifti, falihayr, -yr [Ar. fal-i hayr jJ - JU] (fa.lihayr) {OsT} is. yiye yorulur olgu. falik1 [Ar. falik ,3 1 li] (fadik, k kaim sylenir) {OsT} , sf. kiye blen; ikiye ayran. talik2, [Ar. falik dflli] (fadik) {OsT} sf. (Kz iin) gsleri yeni araklanm, lalizm, [Yun. phallos (kam) > Fr. phallisme] is. I'.rkek cinsiyet organna yaratc g sembol yk leyerek tapnmay esas alan inan. allamak, [Ar. fal => fal-la-mak] {az} g l . f [-r] [l(0-yor] 1 . Falna bakmak. 2. Svmek. 3. Azarla mak; paylamak. 4. Aldatm ak; kandrmak. 5. g sz.f. Akln oynatmak. [DS] lalla, [Ar. farr] is. argo. Yal fahie.

FAN

ie i M M . fanis, [Ar. fanus ^ .y ^ ] {az} is. Gazya lambas. [DS] faniyet, [Ar. faniyyet c_ils] (fa.niyet) {OsT} is. Fni

fandrmak, [fan (yans.) > fan-dr-mak] {az} gl. f. [-r] Eskitmek; ypratmak. [DS] fanfan, [fan (yans.) + fan] sf. 1. Konumas yeterince anlalmayan; szleri aznda geveleyip ounlu unu genizden syleyen. 2. Eskimi; ihtiyarlam, fanfar, [Fr. fanfare] is. mz. 1. Bir opera temsilinde bakr nefesli alglarla icra edilen mzik. 2. Sayla r yirmi ile yz elli arasnda deien bakr nefesli alglardan kurulu topluluk. 3. Grltl bando mzii. fanfin, [fan (yans.) + fin (yans.)] is. Anlalmayan, yabanc dil. 0 fanfin etmek, Anlalmayan bir dille konumak. fang, [fah / fak / fang / fg / fk / fng / fk (yans.)] is. Kahkaha atarak glmeyi, yksek sesle alamay ve cilvelemeyi anlatan kk. [Zlfkar] fa n g -l fa n g l glmek, fangl, [fang (yans.) > fan-gl] is. is. Kahkaha atarak glmeyi, yksek sesle alamay ve cilvelemeyi anlatan yansmal gvde. 0 fangl fangl glmek, {az} Yksek sesle, kahkaha atarak glmek. [DS] fangt, [fang (yans.) > fang--t] {azj sf. (Kap kacak iin) eskimi, kullanlm. [DS] fangirifingil, [fang (yans.) > fang-ir-i + fng-il] {az} is. Mant. [DS] fangra, [fang (yans.) > fang-ra] {az} is. Eek ars nn beyi. [DS] fangri, [Yun. phangri] (fa'ngri) is. zool. Srt yzgeci ksa, kuyruu atal, A kdenizde yaygm olarak bu lunan bir kemikli balk tr; mercan bal, Pagrs pagrus. fank, - [fan (yans.) > fan-k] {az} sf. 1. Kinle; zedeli. 2. Durgun; snk; neesiz. 3. Gevek; laka. [DS] fanklam ak, [fan-k-la-mak] {az} g sz.f. [-r] [-l()yor] Gevemek; genilemek; laka olmak. [DS] tanlam ak, [fan-la-mak / fan--la-mak] {az} gsz. f . [-r] [-l()-yor] (Ev iin) bo kalmak; kimsesizlikten sszlamak. [DS] fans, [Yun. phanos] {az} is. Gazya lambas. [DS] fa n i1 [Yun. phanein > Fr. phanie] is. nsan gznn , alglad k iddeti.

olma durumu; geicilik; lmllk; kalmszlk. fanlamak, [fan (yans.) > fan-la-m ak / fan--la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()-yor] 1. (Kulak iin) nla mak. 2. (Kulak veya ba) grltden uuldamak. 3. Yanklanmak. [DS] fanlatm ak, [fan-la-t-mak] {az} gl. f. [-r] H aber sizce birinin kulana barmak. [DS] fanm ak, [fan-mak] {az} dnl. f. [-r] 1. (Lamba, ocak atei vb. iin) snmek. 2. Piman olmak, akl n bana toplamak. 3. Ypranmak; eskimek; far mak. [DS] 4. {eAT} Krlmak; ufaklanmak, fanni, [fan-l ?] {az} sf. (Kadn iin) kendini be enmi. [DS] fanos, [Yun. phanos] {az} is. Gazya lambas, fanta, [Lat. phanta] (fa n ta ) is. zool. M avimsi yeil bal, tarm iin ok yararl, bcekil, tc ku olan bir batankara tr. (Parus major). fantasma, [Yun. phantasma] is. 1. Grnt. 2. Haya let. 3 .psikol. nsandaki bilin alt istekleri dramatik bir ekilde ortaya koyan hayal grnt, fantastik, -i [Yun. fantastikos > Fr. fantastique] sf. Hayal rn olan; fantezi biimli, fantazya, [sp. fantasia / Afr. Ar. fantasia] is. 1. Dleme. 2. Arap atllarnn, tfeklerini doldurup boaltm a veya havaya atp tutma eklinde bayram larda yaptklar gsteri, fantezi, [Yun. phantasia > Fr. fantasie] is. 1. Snrsz hayal. 2. Elenceli ve deiik tarzlar sergileyen davran. 3. tekst. ki ve daha fazla kat bklm iplikten daha deiik grnteki iplik. 4. matb. Dz ve italik harf dnda kalan btn deiik ka rakterli harfler. 5. Bir kitabn iindeki ssler. 6. Serbest formlu Trk sanat mzii rnleri, fanti, [Yun. phantis] is. skambil ktlarndan ba cak, olan veya vale adyla da bilinen bir kt, fantom, [Fr. fantme] is. 1. Hayalet. 2. fz. Tayf. S fantom devre, fz. Ayn iletken devrede, gidii geli olarak kullanan ikinci devre.\\ fantom anten, fz. Elektrom anyetik dalga yaym ayan ve almayan, an fni2, [Ar. fen (yokluk) > fani ^ li] (fa:ni) {OsT} sf. 1. cak gerek antendeki durakl dalgalardaki akmn ve gerilimin daln veren kk anten. Kalc olmayan; gelip geici; kalmsz. 2. lml. 3. is. mecaz. Dnya. S fni dnya, lml, gelip fanum, [Lat. phanum] is. Eski Roma tapnaklarnda bir ilaha tahsis edilmi dua ve tapnma yeri; zel geici dnya; hayat. tapmak. fanik, -i [? fanik] {az} sf. Yakkl. [DS] fanila, [t. phlanella] (fa n il) is. 1. Pamuk iplii veya ynden rlm i gmlei. 2. am ar yap m nda kullanlan flanel usulnde dokunmu pa muklu kuma. 3. nce ve taranm ynden dokun mu hafif ve gevek bir kuma, fnilik, -i [fani-lik] (fa:nilik) {OsT} is. Fni olma durumu; geicilik; lmllk; kalmszlk. fanus, [Yun. phanos > Ar. fans (fa.nu.s) 1. Ssl ve ayakl fener. 2. Tozdan korunmas gere ken eyleri rtmek iin camdan yaplm yar kre sel kapak. 3. amdanlarn rzgrdan snmesini n lem ek iin yaplm cam koruyucu. 4.fz., kim. Ba z gazlarn atmosferden veya dier maddelerden ayr tutulmasn tem in etmek iin yaplm bir taraf

p n i R

1545

S B

FAR

ak cam kap. S fSns- hay l, {OsTj 1. H ayal fener. 2. iinde mum yanan, st doa resimleri ile ilenmi dner fener. fanuslu, [fanus-lu] (fa. nuslu) sf. Fanusu bulunan, fanya, [Yun. phanya] (fa nya) is. balk. nce gzl bir aa eklenen daha geni gzl a. F.A.O. [Food and Agriculture Organization] is. k salt. Beslenme ve Tarm Kuruluu. far1 [far / fr (yans.)\ is. Birden topluca kalkmay, , birlikte umaya balamay, yerinden frlamay an latan kk. [Zlfkar] far-la-m ak, far-adan, far(r)adak far2, [far / fr / for (yans.)] is. A tein birden parlama sn, alevlenmesini anlatan kk. [Zlfkar] far-a d a k yanmak, far-l-da-m ak, far-la-m ak far3, [far] {az} is. amar kazan. [DS] far4, [far] {az} is. Kekliin boynundaki krmz hal ka. [DS] far5, [Ar. far jls] (fa:r) {OsT} is. San; fare.

bilm ek iin gerek gibi kabul edilen ilke; hipotez. 2. Gereklii deneyle dorulanmam ancak doru lanabilecei sanlan kesinlememi gr; hipotez. 3. huk. Gerekte var olmayan fakat kanun tarafn dan var kabul edilen ve aksinin ispat da mmkn olmayan durum. fa rb a , [t. falbala > farbala / farba] (fa rba) is. Elbise, perde veya rtlerin kenarlarna dikilen bzgl kuma band; frfr; farbala, fa rb a la, [t. falbala => farbala yUj'U] (fa rbala) -* farba. far, [far / fr (yans.)] is. Vck vck olmay, sulu luk yapmay, markl anlatan kk. [Zlfkar] far-al-mak, far-al-an-m ak. far alm a k , [far (yans.) > far-al-mak] {az} dnl. fi f r] 1- Y aramazlk etmek; grlt yapmak. 2. marmak. 3. Syleneni nemsememek; aldr etmemek; alaya almak. [DS] fa r a la n m a k , [far (yans.) > far-al-an-mak] {az} dnl. fi. [-r] marmak. [DS] fa rd a , [? farda] {az} {eAT} is. 1. Kk kilim; sec cade. [DS] 2. Y atak rts. 3. Elbise kr,

far6, [Yun. pharos (deniz feneri) > Fr. phare] is. 1. Bir tatn nne yerletirilen ok gl aydnlatma dzenei. 2. argo. (Kz ve kadn iin) gs; m e fare, [Ar. fare jli] (fa re) {OsT} is. 1. Sangillerden me. 3. argo. Gz. lar7 [Fr. fard] is. Gz kapaklarna glge verm ek a, sivri yzl, iri kulakl, uzun kuyruklu, kk siyah macyla srlen boya, gzl, gl bykl, hemen her yerde yaayan, ev, fara, -c [Ar. ferr] {az} is. M sr kavurm ak iin ambar, tarla gibi yerlere zarar veren, kemirgen b ir tenekeden yaplma tava. [DS] memeli hayvan; san, (Mus musculus). 2. Bilgisa yara elle kum anda etmeye yarar birka tulu alet. 3. farad, [Faraday > farad] is. Elektrik sa birimi; bir argo. Ya ve beden bakm ndan kk kimse. 4. coulombluk elektrik miktar yklendiinde arm a argo. B ir yere dadanarak oralarda hrszlk yapan trleri arasnda bir voltluk potansiyel fark m eyda kimse; hrsz. S fare delii, Gizlenilecek ye r ,|| fa re na getiren kondansatrn sas, sembol: F. delii bin altn , Herkesin kamaya, gizlenmeye faradak, - [far (yans.) > far-adak] {az} zf. 1. alt bir zaman.\\ F a re dse ba y arlr. Yok (Kularn kanat sesi ve uular iin) anszn ve sul birine ait yer. || fa re k ap an , Fare yakalam aya toplu olarak; a r sesi kararak. 2. (Ate iin) f yarar tuzak. || fa re k u y ru u , {az} Ucu sivri, ince birden parlayp ardndan snerek. [DS] kk dili bir tr testere. [DS]|| F a re le r cirit a t faragz, [? fara + gz] {az} is. 1. Sofa. 2. Mutfakla yor. Issz yer: tenha; bombo. salon arasndaki kap. [DS] farek u la , -m , - k la n [Ar. fare + T. kuia(k)-] (fa r e faralak, - [far (yans.) > far-a-la-lc] {az} is. i bo kula) is. 1. bot. uha ieigillerden tohum lan veya kurtlu fndk, ceviz vb. yemiler. [DS] halk hekim liinde balgam sktiirc ve idrar artr fara, [Ar. ferr] is. 1. Oda hizmetisi; dek serici. c olarak kullanlan, tarla ve yol kenarlarnda ken 2. Sprnt krei. 3. argo. Yal fahie, fi1 fara diliinden yetien, eitli renklerde iekler aan gibi, (Az iin) ok byk. bir otsu bitki, (Anagallis arvensis). 2. Yabani m er faraza, [Ar. farz > faraza / farad L iy ] (fa raza:) cankk. {OsT} zf. Farz edelim ki; tutalm ki; sayalm ki; di farelik , -i [fare-lik] (farelik) is. dnz. Rhtm a bal yelim ki; szn gelii; varsaym olarak, bir tekneye farelerin girmemesi iin palam arlara farazi, [Ar. farz > farz > farazi (farazi:) {OsT} geirilen yuvarlak sa. sf. Gerek olduu deneyle dorulanmam; bir var fa re n jit, [Yun. pharynlcs > Fr. pharyngite] is. tp. Yutak ve eperinin iltihapl hastal; yutak iltihap sayma dayanan; hipotetik, lanmas. taraziyat, [Ar. faraziyyt o L ^ i ] (faraziyya.t) {OsT} fa rfa ra , [Yun. B arbara (kadn ismi) / varvara / Ar. is. Varsaymlar, ferfere] sf. 1. Y erli yersiz konuan; birbirini tutmaz faraziye, [Ar. farz > farz > farazi > faraziyye J] szler syleyen; az kalabalk; grltc. 2. ok {OsT} is. . Bir olay veya olaylar dizisini aklaya vnen; vngen.

FAR fa rfar, [Ar. ferfere] {az} sf. 1. Tutumsuz; savurgan. 2. Herhangi bir yerde yerleip tutunamayan. 3. Ge lip geen yaban rdei srs. [DS] farfarac , [farfara-c] s f Grltc ve amatac, farfa ra lk , - [farfara-lk] is. Farfara olma durumu; farfaraca davran, far, -c [Erme, varek => far] {az} is. Keklik yav rusu. [DS] farlam ak , [fan-la-mak] {az} gsz. f . [-r] [-()y o r ] Krpelik a gemek; bymek; serpilmek. [DS] fa r k , - [? fark] {az} is. nce boru. [DS] fa r k 2, [Ar. farik / farika Jj> / -jli] (fa:rk) {OsTj s f 1. Fark eden; ayran. 2. Fark edilmesine sebep olan; ayran. S frk - ng bed, {OsT} y iy i ktden
ayran.

i e

i i M

ayrt edici; ayrma. 2. Bir nesneyi benzerlerinden ayrmaya yarayan zellik, faril, [ng. furl] is. 1. Katlama; sarma. 2. d m . Balk alarnn alt ve st taraflarna geirilen kei kln dan yaplma kaln ip. fa rin ib ra n , [Sansk. Parinirvana] {eT} is. N irvanann en yksek ve yukar derecesi. [EUTS] F a ris, [Far. faris ^ j ] (fa.ris) is. co. Eskiden Basra krfezi evresine verilen ad. faris, [Ar. feres (at) > feraset (ata binm e) > faris / farise / ^ j l i ] (fa.ris) {OsT} is. 1. A ta binen; atl; binici. 2. A ta binmeyi iyi bilen kii. 3. m ecaz. An layl; zek. fa risa n , [Ar. farisn oL-jl] fa .r is a .n ) {OsT} is. m paratorluk dneminde snr kalelerini korumakla grevli svari birlii. F aris, [Ar. faris i farisiyye
{OsT} is.
/ -

fa rld a m a k , [far (yans.) > far-l-da-mak] {az} gsz. f i M [-d()-yor] Parlamak. [DS] farm a , [Ar. fari (vazgem e) => far-ma] is. Farm olmak durumu ve eylemi. fa rm a k 1 [Ar. fari => far-mak] {az) gsz. fi. f- r ] , 1. ok yorulmak; gsz dmek. {eAT} (ayn) 2. Uslanm ak; kt huylarndan vazgemek. 3. htiyar lamak; yalanmak; kocalmak. 4. Eskimek; ypran mak. 5. Herhangi bir i zerinde uramaktan gc kesilip dayanamamak. 6. Btn gcn harcamak; elinden geleni yapmak. 7. Bkmak; usanmak. {eAT} (ayn) 8. Vazgemek; caymak. {eAT} (ayn) 9. {eAT} Z ayf dmek. [DS] fa rm a k 2, [far-mak] {az} gsz. f i [-r] 1. (Sebze, meyve vb.) mevsimi getii iin azalmak. 2. (Seb ze, meyve vb. iin) turfanda yetimek. 3. (Ate iin) snmeye yz tutmak. 4. (Kaynar bir ey iin) soumak. 5. Tkenmek; bitmek. [DS] fa rtm a k , [far--t-mak] {az} gl. fi. [~r] Bktrmak; usandrmak. [DS] farzlk, - [farz-lk] {az} is. Aslsz sebep gster me; bahane bulma. [DS] S farzlk etm ek, {az}
B ir o k s zd e sebeplerle herhangi bir eyi y a p m a k tan kanm ak; bahane bulm ak; d okuz dereden su getirm ek. [DS]

fa .ru is i:)

ran dili; Farsa. 2. sf. ran dili ve hal 1 .

kyla ilgili. farisiy at, [Ar. faris + Ar. iyyt o L - jli] (fa.risiya. t)
{OsT} is. Fars dili ve edebiyat,

fariza, [Ar. farz. > fariza ^ . y ] (fari:za) {OsT} is. 1. Farz; ilahi emir. 2. Kesin olarak yaplmas gerekli, kanlmaz buyruk. 3. Gerek. 4. Bor; vazife. 5. huk. Eskiden eriata uygun ekilde miraslara d en pay. S farz a -i zim m et, {OsT} B oyun borcu. fa rk , [Ar. fark 3 J ] {OsT} is. 1. V arlklar arasndaki ayrc zellik; bakalk; ayrm; ayrlk; nans. 2. ki say arasndaki m iktar fazlal; iki nicelik ara sndaki fazlalk. 3. Ban tepesi; salar ikiye ayran izgi. 4. ncekinden daha deiik duruma gelmek; deimek; bakalamak. 5. Anlama; sezme. 6. Et kisi ve nemi olma. 7. tasvfi oklukta birlii, bir likte okluu seme, ayrt etme. 8. mat. ki sayy veya iki cebirsel ifadeyi birbirinden karmakla elde edilen sonu; kalan.fi1 (birine) fa rk atm ak ,
Y arm ada rakiplerden birini bir hayli gem ek; sa y ve za m a n bakm ndan o k ileri gitmek.]] fa rk etm ek, V arln anlam ak; sezm ek; grm ek.]] fa rk gzetm ek, A yn tutulm as gereken iki ve daha fa z la kii veya nesnelere kar ayrm ya p m a k; birini di erinden stn tutm ak; ha k szlk etm ek; d il dav ranmamak.]] fa rk - cem, {OsT} tasvfi la h lem den m a d d lem e ininceye ka d a r lem in g r alanna derece d erece k.]] fa rk - fahi, {OsT} ok ak fark. | fa rk n a v a rm a k , G rm ek; anlam ak; se z | mek]] fa rk n d a olm ak, B iliyo r olm ak; grm ek; bilm ek]] fa rk n d a olm adan; B ilm eden; istem eye rek; kastsz]] fa rk - s h u n et, {OsT} S ca k lk fark]] fark - tm m , {OsT} tasvfi nsann m a d d unsurlar dan sy rla ra k kendini tam am en A lla h 'm varlnda grm esi. | fa rk - vasf, tasvfi B irlik denilen la h | lem deki d e iik niteliklerin birliini kavram a. |

fari , - [Ar. fera (vazgem e) > fari jjli] (fa.ri,


kaln sylenir) {OsT} sf. 1. Vazgemi; ekilmi. 2. Rahat; skntdan uzak. 3. Bo; isiz. 4. huk. Bir

mlkn zerinde bulunan haklarndan vazgeen; bu haklar devreden. S fari dm ek, {eAT} H a k kn dan vazgem ek, j fari olm ak, Vazgem ek; el ek j m ek; ekilmek.]] f ri l-bl, {OsT} B a din; g n l rahat. || f ri l-hl, {OsT} H li vakti iyi olan. fa rik , [Ar. fark >farik JjU] (fa:rik) is. 1. Ayran; ayrt edici; ayrma. 2. Bir nesneyi benzerlerinden ayr maya yarayan zellik, farik a, [Ar. fark
>

farika

(fa rik a ) is. j

Ayran; 1 .

jfijjffl m

M 1547

__________________________________________________ FA R

fark olu n m ak (edilmek), Grlmek; varlndan farm aso n , [Fr. franc (zgr) +maon (duvarc)] (fa 'rhaberdar olunmak. masor) is. 1. Masonluk dernei yesi. 2. sf. argo. (Erkek iin) dnyaya bo vermi. 3. argo. (Erkek farkl, [fark-l] sf. 1. Birbirine benzem eyen biimde iin) ok toleransl, olan. 2. A ralarnda nicelik ve nitelik bakmndan farm asonluk, -u [farmason-luk] is. Farmason olma ayrlk bulunan, farkllam a, [fark-l-la--ma] is. 1, Farkl duruma durumu. gelme eylemi. 2. by. Canl organ veya hcrelerin fa rra d a k , - [far (yans.) > far(r)-adak] {az} zf. B ir yaam sreci iinde ilevleri ile ilgili olarak yapsal denbire; anszn. [DS] gelime gstermesi. 3. bot. Bir siirgen dokuda de f a r s 1 [Fr. farcir (doldurmak) > farce] is. tiy. Az kii , iik hcre ve dokularn olumas. 4. bot. B ir or ile oynanan, yer yer arkl ve gldrc oyun; ka ganda deiik elerin ortaya k dzeni. 5. jeol. ba gldr. Bir kayacn katlamas srasnda yer ve zamana Fars% [Ar. f a r s ^ jli] (fa:rs) {OsT} zl. is. ranl. gre farklarn ortaya kmas, farkllam ak, [fark-l-la--mak] dnl. f. [-ir] Farkl farsak , - [varsak > farsak ?] {az} sf. I . (Kii iin) aklsz; delimen. 2. Da kyls. [DS] 3. zl. is. duruma gelmek, Varsak. farkllatrm a, [fark-l-la--tr-ma] is. Farkl duruma F arsa, [Farisi-ce > Fars-a] is. zellikle randa getirme; farkllatrmak eylemi, konuulan Hint Avrupa dilleri ailesinden Pers dili, farkllatrm ak, [fark-l-la--tr-mak] gl. f. [-r] 1. Farkl duruma getirmek. 2, Farkllamasn sala far, [Ar. fer (deme) > far J y ti] is. dnz. Yk ge mak. misi ambarnn dibinde safra sarnlarnn tavanna farkllk, - [fark-l-lk] is. 1. Farkl olm a durumu. tutturulmu deme tahtalar, 2. Birbirine benzem ezlik durumu; ayrlk, fara, [? farsa / farsi] {az} sf. Terbiyesiz; edepsiz. farksz, [fark-sz] sf. 1. A ralarnda fark bulunmayan; [DS] ayrksz. 2. zf. A ralarnda ayrlk olmayacak biim f a r t 1 [fart / fat (yans.)] is. Rastgele ve geliigzel , de. girip kmay, abuk sabuk konumay anlatan kk. farkszlama, [fark-sz-la--ma] is. Farksz duruma [Zlfkar] fa r t furt., fa r t furt. f a r t fu rt, 1. gelme; benzeme; farkszlam ak eylemi, Sama sapan, bo olarak. 2. Bbrlenerek. 5. (Gi farkszlam ak, [fark-sz-la--mak] dn. f. [-r] di iin) nne arkasna bakmadan]] f a r t fu rt e t Farksz duruma gelmek; benzemek, m ek, Bo yere bbrlenmek,|| f a r t k irt, /azl (Ko farkszlk, - [fark-sz-lk] is. Farksz olm a durumu; numak iin) fa zla atp tutarak. [DS] benzeme durumu. fa r t2, [Ar. fart ij l i ] {OsT} is. Arlk; taknlk; faz Carlamak, [far (yans.) > far-la-mak] {az} gsz. f. [lalk. S fart- cnn, {OsT} 1. Ar delilik. 2. Ar r] [-l()-yor] 1. (Ku iin) birdenbire umak. 2. heyecan]] fa rt- enniyet, {OsT} psikol. Bencillik; (Ate iin) birdenbire parlamak. [DS] egoizm. || fart- gayret, {OsT} Gayrette arlk]] farlatma, [far-la-t-ma] {az} is. 1. Farlatmak eylemi. fa rt- hassasiyet, {OsT} Duygulanmada arlk.|j 2. Bol alev kararak yanan al rp. [DS] fa rt- hfz, {OsT} Ar belleme]] fart- m u h ab b et, farlatm ak, [far-la-t-mak] {az} gl. f. [-r] Atei a{OsT} Sevgide arlk]] fa rt- sem ne, {OsT} Ar levlendirmek. [DS] imanlk; obezite.|'|'fart- tagdiye, {OsT} Ar be farma, [t. farbala] {az} is. -* farba. [DS] si.|| fa rt- zek, {OsT} Zek taknl. farma, -c [? farma] {az} is. Hur. [DS] farm akodinam i, [Fr. pharmodynamie] is. lalarn fa r t3. [Norv. fart] is. K ara yapmasn nlemek iin kayaklarn altlarna srlen yal madde, normal ve hasta beden zerindeki etkilerini deney fa rta , [fart (yans.) > fart-a] {az} is. Abartlm ya sel olarak inceleyen ve aratran bilim dal, lan. [DS] ? fartas fu rta s olm am ak, Patavatsz farm akodiam ik, -i [Fr. pharmodyamique] is. 1. konumak. lalarn etki gc. 2. Eczacln ilalarn etkisi ile fa rta l, [fart (yans.) > fart-a-1] {az} sf. (Kii iin) iyi uraan blm, veya kt hibir sze aldr etmeyen. [DS] larmakognozi, [Fr. pham acognasie] is. Hayvanlar dan ve bitkilerden elde edilen ilalar inceleyen ec fa rtfu rt , [fart (yans.) > fart + furt-u] {az} 1. (Kii iin) geliigzel i yapan. 2. Palavrac. [DS] zaclk blm. amakolog, -u [Fr. pharmacologue] is. Farm akolo fa rti, [bardu / farti] {az} is. M ertek zerine denen ji dersi veren veya bu ile uraan kimse, uzun ve ince kereste. [DS] farmakoloji, [Fr. phamacologie] is. lalarn etkisini fa rtu k , -u [fart (yans.) > fart-u-k] {az} sf. Bozul inceleyen eczaclk dal. mu; ekli deimi. [DS] ff fa r tu k fu tu k , {az} arm ana, [t. paramano = > fermene] {az} is. Kr (Ayakkab iin) biimi bozulmu, eskimeye y z tut mz uha zerine sim ilenm i gelin elbisesi. [DS] mu. [DS]

FAR

I M T M S M .

fa ru k , [Ar. fark > farul Jjjj] (fa:ru:k) {OsT} is. 1. Hakly hakszdan tam olarak ayrt edebilen kimse. 2. Keskin. 3. Halife Hz. m erin lakab. fa ru k a n e , [Ar. fark + Far. -ne slijjU] fa:ru:ka:nej {OsT} zf. Dorulukla; adaletle, fa ry ap , [Far. faryb (fa:rya:b) is. ay veya r m ak suyu ile sulanan havza, fa rz , [Ar. farz / fard ^J>] is. 1. Kural koyma; belir leme. 2. Sayma; yle deerlendirme; varsaym. 3. isi. slam iyette, K uran ile bildirilen, Hz. M uham m et tarafndan insanlara aklanan, A llahn yapl masn istedii ve mazeret olmadka mutlaka yeri ne getirilmesi gereken, aksi hlde gnah saylan kesin emirler ve hkmler. 4. mecaz. Yaplmas zorunlu olan eyler; boyun borcu; gerekli. S 1 farz etm ek, Gereklemeyecek bir eyi, olmu gibi d nerek bir yargya varmak; varsaymak. || farz- ayn, {OsT} Bir M slm ann bizzat yerine getir mekle m kellef olduu ibadet ve iler. || farz- kifye, {OsT} Bir ksm Mslmanlarn yerine getir mesi ile dier M slmanlarn zerinden sorumlu luu kaldran buyruklar.\\ farz- m uhal, {OsT} -* farzmuhal.[| farz- telatu m , {OsT} Dnyann har tarafna yaylm bulunan son derece esneklii do laysyla hava, ses ve n yaylmasn salayan esr denilen ok ince maddenin varsaylan dalgala/7.|| fa rz olm ak, A rtk yaplmas, yerine getirilm esi zorunlu hle gelmek.\\ fa rz o lunm ak, yle sayl mak. fa rz a , [Ar. farza Lijl] (farza:) {OsT} zf. Farz edelim ki; sayalm ki; yle tutalm ki. farzen, [Ar. farzen C&J] (fa rzen) {OsT} zf. Diyelim ki; tutalm ki; faraza, farzm u h al, [Ar. farz- m uhal JU- Jsji] (fa rzmuha.T) {OsT} zf. 1. Olmayacak bir eyi olacakm gibi dnerek; yle sayarak. 2. Tutalm ki; var sayalm ki. farz, [Ar. farz! ^ J ] (farzi:) {OsT} sf. 1. Greve ili kin. 2. Varsaymlara dayanan, farziy at, [Ar. farziyyt U y ] (farziya. t) {OsT} is. Varsaymlar, t? farziy t- g ayr- m m kine, {OsT} G ereklemesi mmkn olmayan dnce ya da iler. farziye, [Ar. farziyye * ^ J ] is. 1. Varsaym. 2. sf. Varsayml. farziyet, [Ar. farziyyet {OsT} is. 1. Farz olma durumu. 2. Varsaym. f a s 1 [fas / fes / fs / fs / fos / fs (yans.)] is. flem e , yi, balon vb. iirmeyi ya da havasn boaltmay, nefes vermeyi, ya odun vb.nin yanmasn, fslth bir sesle konumay anlatan kk. [Zlfkar] fa s fas,

fas--dak, fa s-r far, fa s-la fasla, fas(s)-adak S fas etm ek, {az} Brakp gitmek; kamak. [DS]|| fas k a ld rm a k , {az} 1. Barutu atelemek. 2. Scak kl ya da atee su dkerek klleri savurtmak. 3. Araya f i t sokup kavgaya sebep olmak. 4. Birisine taklp alay etmek; hline ve yaptklarna glmek. [DS][| fas gt, {az} kaba. e yaram az; tembel. [DS]|| fas k u lak , {az} (Kii iin) kula az duyan. [DS] fas2, [? fas] {az} is. Ba beyaz, vcudu siyah tyl bir koyun tr. [DS] fasJ, -ss [Ar. fa u^i] {OsT} is. 1. Yzk ta. 2. Ba dem veya fndk gibi meyvelerin ii. 3. Kemiin oynak yeri. 3. mecaz. Gz bebei. S fass- nign, {OsT} Yziik ta. fas4, [Lat. facies > Fr. face] is. Yz; cephe, fasa fiso, [Ar. fesfs (tahta kurular) ?] sf. argo. Deeri olmayan; nemsiz; bo; fasarya, fasah at, -ti [Ar. faht U U ] (fasa:ha:t) {OsT} is. 1. Kpksiiz halis st. 2. Dilin doru, dzgn, ak ve anlalr olarak kullanlmas. S fasah t-p erd z, {OsT} Gzel ve ak konuan; uz dilli. fasakl, [pas-ak-l / fasak-l] {az} sf. Kirli; pasakl. [DS] fasal, [Yun. passalos] faz} is. 1. Dknt. 2. Kural; usul. 3. K ylerde izinsiz ekilen ttn. [DS] fasalak , - [fas (yans) > fas-ala-k] {az} sf. (Kii iin) kaba; yobaz. [DS] fasan, [Ar. hasen = > fasan] {az} sf. Gzel. [DS] fasary a, [Yun. phasaria] is. 1. Karklk; kemeke; grlt. 2. argo. Bo ve anlamsz sz. fasary ac, [fasarya-c] sf. argo. Boboaz; yersiz ko nuan. fasary alk , - [fasarya-lk] is. argo. Bo ve anlamsz olm a durumu; nemsizlik, fasd, [Ar. fad -i-as] {OsT} is. Kan alma, fasdak , - [fas (yans.) > fas-da-k] {az} sf. 1. ki avu dolusu. 2. zf. abuk. 3. Birdenbire; anszn. [DS] fa sd ak lam ak , [fasdak-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] 1. Bir eyden iki ellerini bititirerek avu dolusu almak. 2. Bir ii batan savma yapmak. [DS] faset, [Fr. facette] is. tp. Diin n yzne estetik amala yaplan kaplama. fa sk 1 - [fas (yans.) > fas-l-k ?] {az} sf. Sonusuz; , bir sonu alnamayan. [DS] fask2, - [Ar. fsk > fask (fa:sk) sf. 1. A l lahn emirlerine kar gelen; gnahkr. 2. din. s lam hukukuna gre ahitlii kabul edilmeyen ve byk gnahlar ileyen (kimse). 3. {az} Bozgun cu; fitneci. [DS] t? fsk- m a h ru m , {OsT} isi. G nah ilemeye frsa t bulamayan. fa sl1 -l [Ar. faala (blme; ayrma) > fal l ^]{OsT} , j is. 1. Blm; ayrm; ksm; devre. 2. Bir iin veya

- 1549

FAS diizgiin szl; gzel, konuan. \\ fa sh l-lisn, {OsT} Dili, konumas dzgn ve anlalr olan; gzel konuan. fasih2, [Ar. fesh (bozma) > fasih j=*.li] (fa:sih, h kaln sylenir) {OsT} sf. Ortadan kaldran; bozan; iptal eden; fesheden, fasihane, [Ar. fah + Far. -ne 4iU w i] (fasi.ha.ne) {OsT} zf. Fasih olarak; aka; przsz olarak, fasikiil, [Lat. fasiculus (paket, boha) > Fr. fascicule] is. Byk kitaplarn ayr kapaklar iinde bir veya birka forma olarak yaymlanan blmleri; cz. fasile, [Ar. fasile 4wa] (faside, s kaln sylenir) {OsT} is. 1. Aile; takm. 2. bot. A ralarnda benzerlik bulunan ayn cinse ait bitkilerin meydana getirdii topluluk; familya. S 1 fasle-i bakliye, {OsT} bot. Baklagiller,|| fasle-i salibiye, {OsT} bot. Turpgil ler.\\ fasle-i sanevberiye, {OsT} bot. K ozalakllar.j| fasle-i zeytuniye, {OsT} bot. Zeytingiller. fasilite, [Lat. facilis (yaplabilir) > Fr. facilit] is. Kolaylk. fasille, [Yun. phasiolos => fasulye / fasille / fasile] {az} is. 1. Fasulye. 2. Kuru fasulye. [DS]

eylemin yapm sresi. 3. Bir kitabn ana blm le rinden her biri. 4. Tiyatroda blm lerin her biri; perde. 5. Bir kim seyi ekitirme; ardndan konu ma; gybet. 6. M evsimlerden her biri. 7. zm aetirme; halletme. 8. ed. Cmlede, kelimeler ve eler arasnda bala kullanm adan yaz yazma biimine eskiden verilen ad. 9. miiz. Szl ve sazl paralarn belli bir sraya gre icra edilmesi. 10. Karagz ve ortaoyununda, oyundan nce alman oyun havas; curcuna. 11. Organlarn oynak yerleri; mafsal. 12. ki yzeyin birlem e yeri; ayrt. 13. {az} sf. Gldrc, elendirici szler syleyen. [DS] @ fas Sheyeti, miiz. Belirlenmi olan parala rn hepsini icra edebilecek yeterlilikte saz bulundu ran Tiirk mzii alglar topluluu. fasl2, [Ar. faala > fasl (fa sl) {OsT} sf. A y ran; blen. fasl3, [? fasl] {az} is. Ay yavrusu. [DS] fasl4, [Yun. phasiolos => fasulye / fasille / fasile] {az} is. 1. Fasulye. 2. Bezelye. 3. B ir tr yabani Ot. [DS] fasla, [Ar. fal > fasla iU=li] (fa.sla) {OsT} is. 1. ki

nesne arasndaki boluk; ara. 2. Ayran ey. 3. Blme. 4. Son hecesi nszle biten veya drt fasit, [Ar. fesad > fasid -l*] (fa:sit) sf. 1. Bozuk; heceli kelime. S1 iasla-i k b r , {OsT} B yk fa s bozulmu; yanl. 2. Karklk karan; ara bozan; la; ilk hecesi ak son hecesi kapal kelime ( bozguncu; fesat karan. 3. Kt; fena. 4. din. (Y a fr\\ fsla-y saltan at, {OsT} Yldrm B a yezid in plm akta olan bir ibadet iin) artlarndan birini esir dmesinden elebi M ehnedin padiah olm a kaybetmekle bozulan ve yerine getirilmemi say sna kadar geen zaman. || fasl-i su g r, {OsT} K lan. k fasla; ilk iki hecesi ak son hecesi kapal ke faska, [Lat. fascia] is. Bebeklerin bellerine, zbnlar lime (' -j).|| fasla verm ek, A ra vermek; kesmek; zerinden sarlan geni sarg, blmek. fa sk rtm a k , [fas (yans.) > fas-kr-t-mak] {az} gl. f . faslal, [fasla-l] (fa:silah) sf. Aral; aralkl; kesinti [-r] Duman fleyerek datmak. [DS] li. faslasz, [fasla-sz] (fa-.slasz) sf. 1. Arasz; aralk fasl, [Ar. fal J-^i] {OsT} is. -* fasl. S1 fasl- b a h a r, {OsT} lkbahar)] fasl- ceset, {OsT} Vcudun eklem sz; kesintisiz; srekli. 2. zf. A ra vermeden; srekli yerleri.|| fasl- gl, {OsT} Gl mevsimi; ilkbahar)] olarak; aras kesilmeden. fasl- h azn , {OsT} Sonbahar.]] fasl- k a rb , {OsT} I'asldak, - [fas (yans.) > fas-l-da-k] {az} sf. (Kii mant. Ayrm; fark.]] fasl- m u d h ik , {OsT} lkel bir iin) kaln, kart ve ksk sesli. [DS] komedi.]] fasl- m terek , {OsT} mat. Ara kesit.|| fasrdam ak, [fas (yans.) > fas-r-da-mak] {az} gsz. fasl- sayf, {OsT} Yaz.]] fasl- it, {OsT} K .jj f [~r] [~d()-yor] 1. K sk sesle ve zorlayarak ko fa sl l-cesed, {OsT} anat. Eklem ler; vcudun oy numak. 2. (Yanan odunlar iin) ilerindeki gazdan nak yerleri. dolay fas fas sesi kararak yanmak. [DS] fa sla 1 [fas (yans.) > fas-la] {az} is. 1. Byk para. , lasid, [Ar. fesd > fasid / faside Is / 0juli] (fa:sid) 2. (Sebze, et vb. iin) iri kesilmi dilim. 3. sf. (Yz {OsT} sf. -* fasit, fsid d ire, {OsT} K sr dn iin) ablak. [DS] S fasla fasla, Yer yer; bek bek; g,|| fsidl-m izc, {OsT} Yaradl ve ahlak ku benek benek. rallarn bozan; bu kurallara aykr olan. fasla2, [Ar. fala <lU*s] {OsT} is. 1. Hurma fidan. 2. lasidat, [Ar. faidt ol-u-li] (fa.sida.t) {OsT} is. 1. mat. Koordinat sisteminde bir noktann apsisi; x Bozgunculuk yapanlar; fesat karanlar. 2. Bozan uzakl. eyler. fa sla k 1 - [fas (yans.) > fas-la-k] {az} sf. 1. (Para , tasih1 [Ar. faaht (aklk) > fah y ^ \ (fasi.h, h , iin) byk. 2. A blak yzl. 3. Kaba; yobaz. 4. is. kaln sylenir) {OsT} sf. 1. Ak, doru ve dzgn Kabuu ile pimi kabak. 5. K r olmu gz. 6. S biimde konuan; konumas dzgn. 2. Ak; caktan ici bozulmu ceviz, bakla, fasulye, nohut vb. dzgn; doru. S fashiiT-kelSm , {OsT} A k ve [DS]

FA S____________________________________________ fas lak , -t [Ar. malk] /az} is. 1. Kk musluk. 2. Sarn. [DS] faslam , [fas (yans.) > fas-la-m] (az} sf. Kibirli. [DS] taslam ak , [fas (yans.) > fas-la-mak] (az} gsz. f. [r] [-l()-yor] (C ilt iin) yank nedeniyle kabarmak. [DS] fasletm e, [Ar. fai + T. et-me] is. Fasl durum una ge tirme eylemi. fasletm ek, [Ar. fal + et-mek] gl. f. f-e(d)-er] i. Ayrmak; blmek. 2. zmek; halletmek. 3. Arka dan konumak; ekitirmek. Fasl, [Fas-l] is. ve sf. Fas halkndan olan (kii), fason, [Fr. faon] is. 1. Yap ekli; usul. 2. Yapm; imalat. 3. Terzinin belli bir lye gre kumaa ekil vermesi ilemi; kesim. 4. Belli bir firmaya ait retim in bir blmnn yan bir firmaya yaptrl mas ilemi. fasone, [Fr. faonn] is. 1. Atk veya zg ile ku ma zerinde kendiliinden desen m eydana getir me ii. 2. Bu tip kumalarn meydana getirdii de sen. fasonlam ak, [fason-la-mak] gl. f. [-r] [-l(u)-yor] (Eskiden uygulanan) ipek kumalarn yzne ince ulu bir demir ile desen vermek,

____________ T u a .
lu, iki enekli, ayr ta yaprakl iekli bitkiler fa milyas. fa 1, [fa / f / fi / fo (yans.)] is. Basn altndaki svlarn gr bir ekilde dar boalmasn veya dkln, bu tr sesler kararak konumay, fkelenmeyi, basnl kabarm a ve byme hareket lerini anlatan kk. [Zlfikar] fa fa, fa--la-m ak, fa-l-da-m ak, fa -r far, fa()-adak S fa fa a tm a k , {az} (Su iin) basnla akmak. [DS]|j fa fa aya (Aye), {az} 1. H er eye sinirleri bozulup giilen kimse. 2. Uysal, yum uak bal kimse. [DS] fa2, [Far. fa / Ar. fa ji ] (fa:) {OsT} sf. Ortaya

km; ortaya dklm; ak, t? fa etnek, {OsT} Aa vurmak.|| ta olm ak, {OsT} Ortaya kmak; bilinir, konuulur olmak. faalak, [fa (yans.) > fa-ala-k-] {az} sf. Yay garac. [DS] falam ak, [fa (yans.) > fa--la-mak] {az} gsz. f f-r] [-l()-yorj Kzgnlkla homurdanmak; fkeden patlayacak durum a gelmek. [DS] falavk, - [fa (yans.) > fa--la-mk] {az} sf. Aceleci. [DS] fald ak , - [fa (yans.) > fa-l-da-k] {az} s f abuk fakat zenmeden i yapan. [DS] fassad, [Ar. fad > fad .sUs] (fassa.d) (OsT} is. fald am ak , [fa (yans.) > fa-l-da-mak] {az} gsz. f M [-d()-yor] (Su iin) basnla akmak. [DS] Kan alan; cerrah; hacamat yapan, far, [fa (yans.) > fa-r] is. Kaynayan suyun, fk fassad ak , [fas (yans.) > fass-adak] (fa ssadak) {az} ran eylerin kard ses. fi1 fa r far, (Su ve zf. (Kabarmak iin) birdenbire. [DS] baka svlarn ak, dkl iin) bol ve cokun tassai, [Ar. fal > fal JU ] (fassad) {OsT} s f A r olarak; fartl sesler kararak. kadan konuan; ekitiren; dedikoducu, fa ra d a k , [fa (yans.) > fa-r-adak] f a radak) zf. fatak la m ak , [fas (yans.) > fas-dak-la-mak] {az} (Svlarn ak iin) bolca ve birdenbire, gl. f. [-r] [-l()-yor] Bir ii geliigzel yapmak, fa ra d a n , [fa (yans.) > fa-r-a-dan] (fa radan) [DS] {az} zf. (Svlarn ak iin) bol miktarda ve bir l'asulya, [Yun. phaselos / ohasoulia] {az} is. Bakla. denbire [DS] [DS] fa rd a m a k , [fa (yans.) > fa-r-da-mak] {az} gsz. fasulye, [Yun. phaselos /phasoulia] (fasulye) is. bot. f M [-d(t)-yor] 1. (Su iin) yerden ses kararak 1. Fasulyegillerden, yapraklar l, sarlgan, i kaynayp akmak, 2. (Kapta kaynayan svlar iin) ekleri ve meyvesi bezelyeyi andrr, tazesi sebze, taacak derecede iddetli kaynamak. [DS] 3. {eAT} kurusu da yemeklik olarak tketilen pek ok tr Fa sesi karmak, bulunan sarlgan bir bitki, (Phaseols vulgaris). 2. fai, [Far. fa > Ar. -I ^ ] (fa:i:) {OsT) sf. M eydana Bu bitkinin yemek yaplarak tketilen taze bad km; duyulmu, veya kuru meyveleri. 3. Fasulyeden yaplan yemek; kuru. 4. argo. Para, f? fasulye gibi kendini n im et faige, [t. fascio] is. argo. Faizm yanls bayan, ten saym ak, Kendi kendine deer vermek. || F a su l faing, [Alm. fsching] is. A lm anyada, byk perhiz ye m i dedin? argo. Bo, anlamsz eyler syleyen ncesinde yaplan gn veya bir hafta maskara kiiye kar sylenen sz.|| fasulye sr gibi, ok lklarla srdrlen elence, uzun boylu, fasulye pilakisi, ine soan, sarm faist, [t. fascista > Fr. fasciste] is. 1. Faizm yanls sak, maydanoz ve havu gibi malzeme katlarak olan. 2. Diktatrlk yanls olan. 3. Demokrat ol yaplan zeytin yal kuru fasulye yemei. || fasulye mayan; diktatr; baskc, piyaz, Halanan kuru fasulyeye ince ince doran faistlik, -i [faist-lik] is. Faist olm a durumu veya m ve tuzla ovularak acs giderilmi soan ve k faist olann tad nitelik; faizm, ylm maydanoz kartrldktan sonra zeytin ya, faizan, [Fr. fascisant] sf. Faist eilimli; baskc, limon veya sirke ekilerek yenilen bir .tr salata. faizm , [Lat. fascis (demet) > t. fascio (birlik) > fasulyegiller, [fasulye-gil-ler] is. bot. Kapal tohumfascismo > Fr. fascisme] is. 1. talyada 1922-1945

i I T O I f f S E l i l . 1 5 5 1 ____________________________________________

_______________________________________________________________ F A T

yllar arasmda egemen olan tek parti ynetimi, ar milliyetilik heyecan ve m eslek birliklerinin diktatrlne dayanan bir rejim. 2. gnl. Demok ratik bir rejim yerine meslek birliklerinin egemen lii, saldrgan milliyetilik ve tek parti diktatrl ne dayanan ynetimi savunan reti; bu retiye dayanan dzen, falak, - [fa (yar.) > fa-la-lc] {az} is. Kt ka dn. [DS] f a o , [t. fascio] argo. is. Faizm yanls erkek, faadak, - [fa (yans.) fa()-adak] {az) (fa adak) zf. (Kaynayan bir svnn dkl iin) bir denbire ve dkld yeri yakarak. [DS] faulca, [fa (yans.) > fa-ul-ca ?] {az) sf. (Kii iin) her ii stnkr yapan fakat ok iyi yapm gibi vnen. [DS] fat', [fart / fat (yans.)] is. Rastgele ve geliigzel girip kmay, abuk sabuk konumay anlatan kk. [Zlfkar] fa t fait S fat fut, {az} 1. (Girip kmak, dolamak vb. iin) geliigzel. [DS] fat2, [eT. tat > fat] {az} sf. Kekeme. [DS] fatal, -li [Lat. fatalis > Fr. fatal] sf. Hayat sonsuz ol mayan; lml; fani, fatalist, [Fr. fataliste] is. Kaderci, fatalite, [Fr. fatalit] is. Kader; yazg; aln yazs, fatalizm, [Fr. fatalisme] is. Kadercilik, fatanet, [Ar. fatnet / fetnet o jIU ] (fata.net) {OsT} is. 1. abuk anlama; anlay; zihin akl. 2. din. Peygamberlerin niteliklerinden olan yksek zek ve sezgi ile abuk ve doru anlam a yetenei, fat, [pat / pat > fat] {az} is. Kasmpat. [DS] fatr, [Ar. fatr / fatra J*li] (fa:tr) {OsT} sf. Yaratan; yaratc. S F a tr Suresi, K ur'an in 45 ayetiik otuz beinci suresi || f tr s-sem vt, {OsT} Gkleri yaratan: Allah. fatih, [Ar. feth > fatih ^ ti] (fa:tih, h kaln sylenir) {OsT} sf. 1. Balang yapan; aan; ac. 2. Fethe den; lke alan; zafer kazanan. 0 f tih l-ebvb, {OsT} Kaplar aan; A llah.|| f tih l-bild, {OsT} lkeler alan; ehirler aan. fatiha, [Ar. ftih (aan) > fatiha a ili] (fa:tiha) {OsT} is. 1. Balang; giri. 2, K uran- K erim in birinci suresi. 0 ftih a-h n , {OsT} Fatiha okuyan.|| fatiha-i fikret, {OsT} Szn balangc.\\ ftih a-i ke lm, {OsT} Szn balangc.j| (bir eye) fatih a okumak, Ondan midini kesmek.|| F a tih a Suresi, Kr n- Kerim in, M ekke de inen yed i ayetlik ilk a .vw-e,'.|| f tih a t l-kitb, {OsT} Giri; n sz. fatihan, [Ar. fatihan j l i l i ] (fa:tiha:n) {OsT} is. Fa tihler. fatihli, [Fatih Sultan M ehned H ann resmi bulunan banknottan > fatih-li] is. argo. (Eski) bin liralk banknot.

fa tik 1, -i [Ar. fatik / fatike dlyti / aS'U] (fa:tik) {OsT} sf. (Kii iin) frsat bulduka adam ldren. fatik 2, -i [Yun. patiki] {az} is. Patik. [DS] fatim , [Ar. fatm / <uJ=ls] (fati.m, t kaim sy / ^ L s] (fati. n, t lenir) {OsT} sf. (ocuk iin) stten kesilmi. fatim1, [Ar. ftnat > fatin / fatne kaim sylenir) {OsT} sf. 1. Zeki ve anlayl. 2. A kll; uyank. fa tin 2, [Ar. fitne > fatin ji ] (fa:tin) {OsT} is. Fitneci. f a tir 1, [Ar. ftr > latir y'U] (fa:tir) {OsT} sf. 1. D ur gun; gevek; bezgin. 2. Soumak zere olan; lk. fa tir2, [Ar. fatr s] (fati:r, t kaln sylenir) {OsT} is. 1. M ayasz sac ekmei. 2. Bazlama. 3. B ir tr pas ta. 4. sf. Henz olmam, olgunlamam; derecesi ni bulmam. fatk , [Ar. fatk j^s] {OsT} is. 1. Krma; yarma; ayrma. 2. Elbisenin dikilerini skme. 3. tp. Kask yar; ftk. fatm ack, [Ar. fatime + T. -ck] {az} is. Uur b cei. [DS] ta tm a k , [eT. uva-t-mak > ufa-t-m ak ?] {az} 1. Blmek; paralanmak. {eAT} (ayn) 2. Krmak. {eAT} (ayn) 3. Taa vura vura ezerek paralamak. 4. Dvmek. [DS] fa tr, [Ar. fatr f=i] {OsT} is. 1. atlak; yark. 2. bot. Mantar. fa tta k , - [? fattak] {az} is. Zakkum aac. [DS] fa tu r, [Ar. ftr (oru amak) > fatr jj J^s] (fatv.r) {OsT} is. Oru aacak ey. fa tu ra , [t. fattura] (fatura) is. 1. Yapm; imalat. 2. Toplam; yekn; eder. 3. Satlan bir mal veya yap lan bir hizm et karlnda, iin ya da maln zellik lerini, mterinin borland miktar gstermek zere satc tarafndan verilen ticar belge. 4. Byle bir belgede belirtilen harcama tutar. 5. Makine ele manlar arasmda bir parann baka bir paraya destek olacak biimde yerletirilmesi gerektiinde para zerinde alan farkl kesit. 6. Dokumaclkta tezgha taklan bobinlerin ince ve kntl kenar. 0 fa tu ra am ak , Bir para zerine torna tezg hnda ev am ak.|j (bir eyin) fa tu ra sn dem ek, 1. Yapt bir iin ykn kendisi ekmek. 2. B ir i veya giriim sonucunda zarar etmek]\ fa tu ra sn (birine) k arm ak , Olumsuz sonulanan bir iin sorumluluunu birine m al etmek. fa tu ra la m a , [fatura-la-ma] is. Bir mal veya hizm et iin fatura dzenleme eylemi, fa tu ra la m a k , [fatura-la-mak] g l.f. f r ] fl(i)-y o r ] 1. Satlan bir maln veya verilen bir hizmetin nitelik lerini ve tutarm belirterek fatura dzenlemek. 2. Fatura dzenleyerek ilgiliye gndermek.

FAT

I M IM M .

faturaianm ak, [fatura-la-n-malc] edil. f. [-r] Fatura dzenlenmek, fatural, [fatura-l] sf. Faturas bulunan; hakknda fa tura dzenlenmi olan. S fatural yaam , Yaplan her hizm et veya satlan her m al iin fa tu ra dzen leme veya alnan her m al veya grdrlen her hiz m et iin denen para karlnda belge almay gerekli klan yaam a alkanl. faturasz, [fatura-sz] sf. Faturas bulunmayan; hak knda fatura dzenlenmemi olan, faul, - [ng. foul] is. 1. Ayp; irkin. 2. spor. Bir sporcunun oyunda yapt kural d davran. 3. argo. (Bayanlar iin) gereinden ok alm ba cak, gs vb. S faul vermek, argo. 1. (Bayanlar iin) gs veya bacak gibi rtl olmas gereken yerleri bilerek veya bilmeden gereinden ok a mak. 2. (retmen iin) renciyi azarlamak. fauna, [Lat. faunus (Roma mitolojisinde hayvanlar tanras) > Fr. faune] is. biy. 1. Bir blgede veya belli bir alandaki hayvan trlerinin tm. 2. Bu hayvanlarn dkmn yapan belge veya kitap, fava, [t. fava (bakla) / Yun. fava] (fa va) is. Bakla veya bezelye ii ezmesi ile yaplan bir zeytin yal yemek. favizm, [Lat. faba (bakla) > Fr. favizm] is. tp. Baz insanlarda grlen bakla yemekten ileri gelen ok ar hem olitik kanszlk, favlak, - [pav (yans.) > fav-la-k ?] {az} is. Yeil kabuklu ceviz. [DS] favori, [t. favorito (tercih etmek) > Fr. favori] s f 1. Tercih edilen. 2. is. Bir yarmay kazanaca kuv vetle tahmin edilen yarmac. 3. Bir ite stnlk kazanacana inanlan kii. 4. Yanaklarda san devam olarak braklan sakal demeti. fa y 1 [Lat. fallare (hatal olmak) > Fr. faille] is. 1. , Krk; atlak. 2. jeol. co. Bir yan, dier yanma gre alalm veya ykselmi yeryz kr. S fay dik bayr, co. Bir fa y dolaysyla meydana g el mi dik bayr.\\ fay dmesi, co. B ir fa y krnda ykselm i kanatla dm kanat arasndaki seviye fa r k .|| fay dzlemi, co. Ykselmi kanatla, d m kanad birbirinden ayran snr. fay , [Fr. faille] is. zeri kendiliinden kabartma iz gili ipek kuma, fayans, [t. Faenza / Provence (talya'da bir kent) > Fr. faence] is. Kaplama ve deme malzemesi ola rak kullanlan, bir yzeyi geirimsiz ve parlak sr tabakas ile kaplanm, pimi toprak levha; ini, fayans, [fayans-] is. 1. Fayans imal eden veya satan kii. 2. naatlarda fayans deme ilerini ya pan usta. fayda, [Ar. faide (yararlanma) => fayda] (fa da) is. y 1. Bir ie yarama; yarar; menfaat; kar; kr. 2. Es kiden, eserlerde sz sras gelmiken konulan ak layc notlar; fkra. S1 fayda etmemek, B ir etkisi

olmamak; ya ra r salamamak; yararl olmamak.\\ faydas olm amak, Olumlu bir etkisi grlmemek; yararl olmamak.\\ fayda verm em ek, Yarar sala mamak. faydac, [fayda-c] sf. Faydaclktan yana olan, faydacl, [fayda-cl] sf. Faydaclkla ilgili; faydaclk tan yana olan, faydaclk, - [fayda-c-lk] is. l.fe l. Ahlakn tem e lini yarar ilkesine dayandran reti. 2. Mutluluun yararl olm akla salanabilecei gr, faydalanan, [fayda-la-n-an] sf. 1. M add ve manevi bir kolaylktan yararlanan. 2. huk. Bir miras ince leyerek ancak iine gelirse kabul eden miras, faydalanm a, [fayda-la-n-ma] is. Y arar salama du rum u ve eylemi, faydalanmak, [fayda-la-n-mak] dnl. f. [-r] Yarar salamak; kazan salamak; menfaat tem in etmek; istifade etmek, faydal, [fayda-l] sf. Yararl. faydallk, [fayda-l-lk] is. 1. Yararl olma durumu; ie yarama. 2. ekon. ktisad istekleri karlama zellii. faydasz, [fayda-sz] sf. Yararsz, fayfuduk, -u [fayf-ut-uk ?] {az} sf. (Kii iin) gi yim kuam na zen gstermeyen. [DS] fayih, [Ar. fayih ^.ls] (fayh) {OsT} is. 1. Kendili inden yaylan iek veya meyve kokusu. 2. sf. G zel kokulu. fayiha, [Ar. fayiha *A.] (fayiha) {OsT} sf. 1. Gzel kokulu. 2. is. M eyve ve iek kokusu, fayl, [fay-l] sf. Faylarla ayrlm; faylarla bantl, faymak, [fy (yans.) > fay-mak] {az} gsz. f. [-ar] 1. Frlamak. 2. gl. f. Frlatmak. [DS] fayrap, -b [ng. fre-up (atei artr)] is. 1. Bir buhar kazannn buhar verecek ekilde yanar durumu. 2. nl. Gemilerde ateinin atei hzlandrmas iin verilen emir. 3. argo. B ir ii hzlandrma; ie hzla balama. 4. argo. Kap, pencere ama. 5. argo. (El bise iin) karma; soyunma. 6. nl. argo. Haydi yallah! 7. argo. A, ardna kadar a. S fayrap et mek, 1. Geminin hzn artrm ak iin oca horlan drmak. 2. argo. Bir iin akn, gidiini hzlandr mak. 3. argo. (Kap, pencere iin) amak. 4. argo. (Elbise iin) karmak. 5. Hiddetlenmek.\\ fayrap krei, K m r atmakta kullanlan, sapnn ucunda enlemesine tutama olan ksa sapl, geni azl krek. fayraplk, - [fayrap-lk] sf. Kazanlarda kmr tututuran odun, faysak, - [fay-sa-k ?] {az} sf. (Kii iin) herhangi bir znt ya da hastala dayanamayan; kendini brakveren. [DS] faysal, [Ar. fal > faysal J-^ J] {OsT} is. 1. Kesin hkm; karar. 2. Keskin kl. 3. Hkm veren

O jfM M

. 1553
faziha, [Ar. fazh > fazha Edepsizlik; irkinlik; rezillik,

FAZ

kimse; hkim. S faysal-pezr, {OsT} B ir hkme balanabilen; sonulanan. faya, [Ar. fahie] {azj is. Kt kadn; fahie. [DS] faye, [Ar. fahie] {az} is. -*> faya. [DS] fayton, [Yun. phaeton > Fr. phaeton] is. Krkl, drt tekerlekli, atl binek arabas, faytoncu, [fayton-cu] is. Fayton srcs, faytonculuk, -u [fayton-cu-luk] is. Fayton src l. faz', -zz [Ar. fazz jis ] {OsT} sf. Huysuz; kt szl; kaba. faz2, [Yun. phasis (ayn evresi) > Fr. phase] is. elkt. 1. Siniizoidal bir fonksiyonu belirleyen byklkler den biri; evre; safha. 2. fiz. Hareketli bir ortamda birbiri ardnca gelen deiikliklerin her biri; evre; safha. 3. fiz. kim. Deiik maddelerin birlem esin den meydana gelen bir karm daki denge halindeki ksmlarn her biri. S faz kalem i, Priz ve kablo ucu gibi yerlerde elektrik akm bulunup bulunma dn anlamaya yarayan elektriki arac. fazahat, -ti [Ar. fazhat c-^Uis] (faza.hat) {OsT} is. Alaklk; rezillik; edepsizlik. S fazh a t-i lisniye, {OsT} Utanlacak biimde sz syleme. fazail, [Ar. fazilet > fazil / fezil JsUia] (faza:il) {OsT} is. nsanda var olan, iyilik etmeye ve kt lkten ekinmeye ynelik srekli ve deimez dav ranlar; gzel vasflar; erdemler; faziletler. S fazil-i ah lak , {OsT} A h la k erdemler.|| fazil-i liye, {OsT} Yksek erdemler. || fazil-i aslye, {OsT} Te mel erdemler.\\ fazil-i cem ile, iy i erdemler. || fazil-i insnye, {OsT} nsanlk erdemleri. || fazili ztiye, {OsT} Bir kiinin kendine zg erdemleri. fazalat, [Ar. fa z la > fazalt o5Ua] (fazala-.t) {OsT} is. Artklar; dkntler; pislikler; necasetler; murdar lklar. fazam, [? fazam] {az} sf. (Kii iin) kurnaz. [DS] fazan, [? fazan] {az} is. M eyvenin ince kabuu; meyve zar. [DS] fazayih, [Ar. fazha > fazyih gUs] (faza:yih) {OsT} is. Rezaletler; edepsizlikler, fazazet, [Ar. fazzet c~i>Ui3] (faza.zet. z kaln syle nir) {OsT} is. Kt szl olma; kabalk; sertlik, fazl, [Ar. fazl / fadl > fazl / fadl J^U] (fa:zl) {OsT} sf. 1. yi ahlakl; erdemli. 2. is. Deerli, erdemli ve bilgin kimse. fazla, [Ar. fazla / fadla aJU>U] (fa:dla) {OsT} is. Erdemler; faziletler, fazlat, [Ar. fazlt / fadlt o}U>U] fa:dla:t) {OsT} is. Erdemli kadnlar, fazih, [Ar. fezhat > fazh (fazi:h, h kaim sy lenir) {OsT} sf. 1. irkin; kt; fena. 2. Utanmaz; rezil.

(fazi:ha) {OsT} is.

fazihet, [Ar. fazhet c ^ w is] (fazi:het, h kaln syle nir) {OsT} is. Edepsizlik; alaklk; rezillik, fazilet, [Ar. fazilet / fadlet cJl^s] (fazi:let, z kaln sylenir) {OsT} is. 1. nsan iyi davranlarda bulun maya, ahlak sahibi olmaya iten manevi g; stn lk; sekinlik; erdem. 2. din. slam iyette K uran hkmlerine uyma, her davranta hayr ve iyi ola n ama edinme hali. 3. H ristiyanlkta, Hristiyan dininin devlerini yerine getirme ve kilise ayinleri ne (levam etmeye ynelen davranlar. 0 fazletm end, {OsT} Erdemli; iyi ahlakl.\\ fazlet-p erv er, {OsT} Erdem sahibi. faziletli, [fazilet-li] sf. 1. Erdem sahibi; erdemli. 2. Deerli. faziletlu, [Ar. fazilet + T. -li (fazi:letl:) {OsT} sf. tar. mparatorluk dneminde ilmiye snfna mensup olanlardan stanbul ve Haremeyn unvann alanlarla yazmalarda kullanlan hitap sz. S faziletl efendim , tar. Haremeyn unvan alan il miye snf mensuplarna hitap sz.|| faziletl efendim h azretleri, tar. stanbul unvan alan ilmiye snf mensuplarna hitap sz. faziletsiz, [fazilet-siz] sf. Erdemsiz, fazl, [Ar. fazl J-is] {OsT} sf. 1. Fazla; artk. 2. is. Faz lalk; arlk. 3. yi ahlakllk; erdem; stnlk; olgunluk. 4. mat. ki saynn birbirinden olan fark lar. S fazl- h a k k ile, {OsT} A lla h n yardm ve inayeti ile.\\ fazl- k rev , {OsT} mat. K resel yzey zerinde alm an noktann meydana getirdii genin i a lan toplamnn 1 8 0 den fa zla gelme durumu. |[ fazl- m terek , {OsT} mat. Ortak fa rk ] \ fazl- ta rk , {OsT} hk. Miraslardan bazsnn inkr, bazsnn da ikrar halinde yaplan m al p a y lam biim. fazla, [Ar. fazla / fadla (artk) J*i] sf. 1. Gereinden ok; allmtan ok; ar. 2. Daha da ok. 3. Kul lanmdan arta kalan; artm; kalm. 4. Gereksiz; lzumsuz. 5. leri. 6. din. Byk gnahlar ilemeyi ve K uran hkmlerine uymamay alkanlk edin mi kimse. 7. miiz. Trk musikisinde tam sesin do kuzda birine verilen en kk aralk; ziyade; koma; aralk; deime. 8. Artk; pislik; kazurat. S fazla d a n , Allana ek olarak; ok ok; bol bol. || fazla gelm ek, 1. Kullanmdan sonra artmak; geri kal mak. 2. Tamak. || fazla gitm ek, Taknlk etmek; snr amak.|| fazla k arm ak , (Yemek, imek, ko num ak iin) allm olandan okyapm ak.\\ fazla olm ak, Tahamml edilemez eyler yapmak. fazlaca, [fazla-ca] (fazlaca) zf. Biraz ok olarak; gereinden biraz ok olarak; oka, fazlalam a, [fazla-la--ma] is. Fazla durum una gel

FA Z

M IC M .
fecve, [Ar. fecve Avlu. feda, [Ar. fid3 > feda (feda:) is. 1. B ir ama veya deer uruna ok deerli bir eyden vazge me; gzden karma. 2. Kurban. 0 feda etm ek, Gzden karmak; uruna harcamak, vermek; ky mak. || F ed a olsun! Kurban olsun; urunda yo k ol sun.\\ fed-y cn, {OsT} (Bir ey uruna) cann verme. || fed-y cennet, {OsT} Cenneti fe d a etme. fedai, [Ar. feda3 ^ t j i ] (feda:i:) {OsT} sf. 1. Cann ! feda eden. 2. Tad lk uruna cann verm ek ten ekinmeyen; o yoldaki tehlikelere aldrmayan; serdengeti. 3. Eli ak; cmert. 4. is. Btn tehli keleri gze alarak birini veya bir eyi korumakla grevli kii; koruma, fedailik, -i [fedai-lik] (feda:i:lik) is. 1. Fedaye zg davran. 2. B ir yeri veya birini korum a ii; muha fzlk. fedaiyan, [Ar. fedyn jLsJi] (feda:iya:n) {OsT} is. Fedaler. fe d a k r, [Ar. fed+Far. -kr jIS'I.as] (feda.kr) {OsT} durum; yrekler acs durum; sf. Kendini veya en sevdii eyleri feda etmekten ekinmeyen; zverili, fe d a k ra n , [Ar. fed3 +Far. -kr-n k:ra:n) {OsT} is. Fedakrlar, fe d a k ran e , [Ar. feda3 + Far. -kr-ne <l_)lS"js] (feda:k:ra:ne) zf. Kendini, veya en sevdii eyleri feda etmekten ekinmeden; zverili olarak; feda krca. fed ak rc a, [fedakr-ca] (feda:k: rca) zf. Kendini, veya en sevdii eyleri feda etmekten ekinmeden; zverili olarak. fe d ak r, [Ar. feda3 + Far. kri L sjlS'Ji] (feda:k:ri:) {OsT} is. Fedakr olm a durumu; fedakrlk, fed ak rlk , - [fedakr-lk] feda:k:rlk) is. Kutsal bir ama veya nemli bir deer iin kendi karla rndan vazgeme; zveri; esirgemezlik. 0 feda k rl a k a tlan m a k , B ir am aca ulamak iin bir ok skntya, gle dayanmaya almak. fedaviye, [Ar. fedviyye (feda.viye) {OsT} is. Fedai takm. fed d an , [Ar. feddn jlo i] (fedda.n) is. 1. Saban ko ulu bir ift kz. 2. Bir ift kzle bir gnde srlebilen arazi miktar. 3. Eskiden, M srda bir ift kzle bir gnde srlebilen arazi miktar esas al narak belirlenen bir tr yzlm birimi, fed eral, -li [Lat. foedus + eris (ittifak) > Fr. fdral] is. Federasyon olarak birlemi olan, fed eralist, [Fr. fdraliste] sf. 1. Federalizme bal olan. 2. Federalizm yanls olan. (feda:{OsT} is. . Aklk; boluk. 2.

m e; fazlalamak eylemi; oalma; artma; ziyade leme. fazlalam ak, [fazla-la--mak] gsz. f [-r] oal mak; says artmak; ziyadelemek, fazlalk, - [fazla-lk] is. 1. Gereinden ok olma durumu; okluk. 2. Kullanlandan arta kalan mik tar. 3. Belirlenen miktar aan. 0 fazlalk etm ek, Varl bulunduu ortamda gereksiz olmak. fazlarak , - [Ar. fazla + T. -ralc] {az} zf. Biraz ok olarak; fazlaca. [DS] Fe, [Lat. ferrium] ksalt, kim. Dayankl, dvlerek yasslatrlabilen, tel olarak ekilebilen, nemli ha vada oksitlenerek paslanan, alam, elik ve dkme biimlerinde sanayide geni bir kullanm alanna sahip; 1536Cde ergiyen, 7.87 gr/cm3 younlu unda, atom numaras 26, atom ktlesi 55,87 olan dem ir elementinin sembol, fe, [Ar. fe ^3] e. in; uruna. febiha, [Ar. febih l$J] (febiha:) {OsT} nl. 1. ok iyi; yle olsun. 2. zf. Pekl; ne gzel; o hlde, fec, [Ar. fecc ^s] {OsT} is. ki da arasndaki geit; boyun. fecaat, -ti [Ar. feca' > fec'at cutU i] feca:at) {OsT} is. ok ackl ackllk.

fecayi, -ii [Ar. feci'a > fecyi' (feca.yi:) {OsT} is. ok ackl durumlar; belalar; musibetler, fecere, [Ar. facir > fecere {OsT} is. 1. Kt huylu olanlar. 2. ok iki ienler; ayyalar. 3. Ya lan syleyenler, feci, [Ar. feca' > feci' (beklenmedik; ani) j ^ ] (feci:) {OsT} sf. 1. znt ve strap veren; ackl. 2. ok korkun; dehetli, fecia, [Ar. fec'a * * ^ ] feci:a) {OsT} sf. znt ve strap veren ey; musibet; bela; felaket, fecir, -eri [Ar. fecr (gn doumu) is. 1. Sabaha kar gn domadan nce ortaln aydnlanmaya balad an; tan vakti. 2. Gne domadan nce dou ufkunda grlen kzllk; tan kzll, fecr, [Ar. fecr {OsT} is. -* fecir. 0 fecr-i t, {OsT} Gelecein aydnlanma balangc. || fecr-i kzib, {OsT} Tan yerinde gn aarmadan nce g rlp sonra kaybolan geici aydnlk; yalanc tan. || fecr-i m btesim , {OsT} Glmseyen tan.|| fecr-i (sani) sdk, {OsT} Dou ufkunda gne domadan nce grlen ve gnein doumuna kadar devam eden aydnlk; gerek tan; sabah namaz vakti. || fecr-i im al, {OsT} Kuzey kutbuna yakn blgeler de gkyznde beyaz halkalar eklinde grlen ve bazen gnlerce devam eden aydnlk.\\ F ecr Suresi, Otuz ayetten meydana gelen ve Mekke devrinde indirilen, K ur m seksen dokuzuncu suresi. an

M M , 1565
fehim2, [Ar. fehm > fehm jv^s] (fehi.m) {OsT} sf. Z e ki; akll; anlayl, i'ehir, [Ar. fahr ?] {az} is. Kalp; yrek. [DS] fehm, [Ar. fehm ^i>] {OsT} is. -* fehim 1 . fehme, [Ar. vehm] {az} is. Korku; rperti. [DS] fehm eli, [fehme-li] {az} sf. Korkun; korkulu. [DS] fehmetmek, [Ar. fehm + T. et-melc] gl. f. [-er] A n lamak; kavramak, fehm, [Ar. fehm > fehm ^y^] (fehmi:) {OsT} sf. An laya ilikin; anlaya ait. fehmsaz, [Ar. fehm + Far. -sz jL -^ s] (fehmsa.z) {OsT} sf. A kla yatkn; anlalr, fehva, [Ar. fehv ^j=^] (fehva:) {OsT} is. An lam; kavram. fehvasnca, [fehva-s--n-ca] (fehva.snca) jOsTf zf. Uyarnca; sz gereince, feilla, [Ar. fe-ill "^U] (feill:) {OsT} zf. 1. Olmad hlde. 2. Olmazsa, fek, -kki [Ar. fekk S i] {OsT} is. 1. Ayrma; ama. 2. zme; koparma; krma. 3. Sz syleme. 4. Zorlu u giderme. 5. Kaldrma. 6. Kurtarma. 7. huk. M lkiyeti kaytlayan bir hakkn veya genel olarak kaytlayc bir durumun zlmesi, kaldrlm as. 8. anat. ene kemii. 9. {az} Ku kanadnn byk telekleri. [DS] 10. {az} Boyunduruktaki kayn kaymamas iin ortaya aklan tahta. [DS] S fek etme, Kaldrma.\\ fekk-i a i, {OsT} anat. st e ne]] fekk-i esfel, {OsT} anat. A lt ene.\\ fekk-i n h r, {OsT} Mhrle kapatlm mektubu ama; mhr bozma. || fekk-i rabta, {OsT} lgiyi kesme.\\ fekk-i rehn, {OsT} Rehini kurtarma. || fekk-i rekabe, {OsT} Klenin balanmas, azat edilmesi. fekar, [Ar. fekr jlHs] (feka-.r) {OsT} is. anat. Omur galar. fekar, [Ar. fekar jyii] (feka.ri:) {OsT} sf. Omurga larla ilgili. fekariye, [Ar. fekriye ^.yis] (feka:riye) {OsT} is. biy. Omurgallar, feke, [Far. fele t^S i] {OsT} is. bot. enek, fekeyfe, [Ar. fe-keyfe <-;&] {OsT} zf. Nasl? fekkeyn, [Ar. fekkeyn j^Sj] {OsT} is. anat. Alt ve st ene. fekk, [Ar. fekki ,_ ] (fekki:) {OsT} sf. ene ile ilgili, <> fekkiye, [Ar. fekkiyye <^] {OsT} sf. ene ile ilgili, fekl, [Fr. fcule] is. bot. Baz bitkilerin yumrularn da bulunan yedek besin; niasta. fel1 [fal / fald / fel / feld / fld / fld (yans.)] is. a , knl, sallanma, titreme, arpm a ve zplamay, yu

federalizm, [Fr. fdralisme] is. Birok bamsz devletin, kendi zel kanunlarna sahip olm ak ar tyla, tek bir st devlet halinde birlem esi yntemi, federasyon, [Fr. fdration] is. 1. Kk devletlerin tek bir devlet olabilm ek iin yaptklar birleme; ortak devlet; devletler birlii. 2. Birok kurulutan oluan birlik. federatif, [Fr. fdratif] sf. Federalizm e uygun olan; federalizme bal, federe, [Fr. fdr] sf. 1. Bir federasyona bal olan. 2. is. Konfederasyon yesi, fedig, [Erme, hatik => hedik > fedig] {az} is. K ay nam buday ya da msr. [DS] fedil, [Ar. fetr jia] {azj is. Yufka ekmei. [DS] feding, [ng. feding] is. ilet. Radyoda bir sesin gr lnn zaman iinde azalmas veya tamamen yok olmas; ses snm, fedire, [Rus. vedro] {az} is. Tahta bakra. [DS] fedm, [Ar. fedm pji] {OsT} sf. Budala; kaln kafal, feenma, [Ar. fe-emm Uli] (feemma:) {OsT} ba. Kald k i ; ... gelince, feeri, [Fr. ferie] is. tiy. Byl, olaanst glere, perilere dayanan tiyatro oyunu fegne, [Far. fegne -lSs] (fegne) {OsT} sf. (ocuk iin) dk. feelmek, [fe-el-mek ?] {az} dnl. f. [-ir] (Haa rat iin) mevsim banda ortaya kmak. [DS] feeidemek, [fe-el-de--mek] {az} ite, f . [-ir] 1, Toplu olarak oynamak. 2. dnl. (ocuk iin) aya a dolamak; byklerin arasnda emeklemek, do lamak. [DS] fehamet, [Ar. fahm et cuoUi] (feha:met) {OsT} is. 1. Byklk; ululuk. 2. tibar; kymet; deer. 3. Onur. fi1 fehm et-penh, {OsT} Bavurulacak en yce makam; sadrazamlk makam. fehametlu, [Ar. fahm et + T. -li jJcuUi] (feha.metl:) {OsT} sf. 1. Byklk gsteren. 2. tar. mparatorluk dneminde sadrazam, M sr hdivi, yabanc prens ve bal eyaletlerin banda bulunan beylere verilen unvan. feharis, [Far. fihrist > Ar. fhris > fehris ha.ris) {OsT} is. Fihristler; dizinler, fehav, [Ar. fehv > felv l S j ^ ] (feha. vi:) {OsT} is. 1. Anlamlar; manalar. 2. Kavramlar; mefhumlar, fehd, [Ar. fehd Jljs] {OsT} is. zool. Pars, fehham , [Ar. fehm (anlay) > fehhm / fehhme j>l$s / <uLjs] (fehha-.m) {OsT} sf. ok zeki; ok anlayl; pek iyi kavrayan. fehim 1 [Ar. fehm j**i] {OsT} is. Anlama; anlay; , kavrama, r? fehm -sz, A kla yatkn; anlalabilir. fe -

FEL

I M II M M .

varlanmay, bu tr patrtl hareketlerin yansmasn fel, [Ar. fel gJ] {OsT} is. -* fel. ve bu biimde konumay anlatan kk. [Zfilfkar] fe l fel, fe l fe l etmek, fel(l)-e-k fellek, fel(l)-ik, fel(l)-e-n- fel, -ci [Ar. fel (yarma; ikiye blme) g] is. 1. tp. Sinir ve kas bozukluundan ileri gelen hareketsiz m ek fi1 fel fel esm ek, {az} (Kalp iin) iddetle lik veya hareket bozukluu; inme; nzul. 2. mecaz. arpmak. [DS] grem eme hali; ileyememe. S felce uramak, fel2, [fel / feld / fld / fld (yans.)] is. Ik samay, El, kol veya ayak gibi organlarm kullanamaz ol parlamay; ferli ya da fersiz bak anlatan kk. mak; fe l olmak.\\ felce uratmak, B ir ii ileye [Zlfkar] f e l fe l bakm ak S fel fel, (az} 1. (Bak mez duruma getirmek. || felc-i ksm, {OsT} Organ iin) dikkatli ve canl olarak. 2. (Bak iin) akn lardan herhangi birine gelen inme.|| felc-i nsf, akn. [DS]|| fel fel bakmak, {az} akn akn {OsT} Vcudun yalnz bir yanna gelen fel; yarm bakmak. [DS] fel. || fel etmek, ilemeyi, almay tamamen fel3, [Ar. fal] {azj is. 1. Hile. 2. Kiisel dnce; sr. durdurmak; aksatmak.\\ fel olmak, 1. Felli hle 3. Sihir. [DS] fi3 fel getirmek, {az} htirasl ol gelmek. 2. mecaz. leyem ez olmak; durmak. mak. [DS] fel4, [? fel] (fel) {az} is. Yorgunluk; bitkinlik; hlsiz felli, [fel-li] sf. Fel rahatszl olan; inmeli; fel olmu; meflu. lik. [DS] fela, [Ar. fel '] (fel:) {OsT} zf. O hlde; o zaman. feld1, [fal / fald / fel / feld / fld / fld (yans.)] is. aknl, sallanma, titreme, arpma ve zplamay, S fel-cerm, {OsT} Muhakkak; phesiz. yuvarlanmay, bu tr patrtl hareketlerin yansma felah1 [Ar. felah ^ ^ i ] (fel:h) {OsT} is. 1. Mutluluk. , sn ve bu biimde konum ay anlatan kk. [Zlf2. Kurtulu. S felah bulmak, Selamete kmak; kar] feld-ir-m ek, feld-ir-e-m ek, feld-ir-de-m ek kurtulua ermek; rahata kavumak.\\ felh- vatan, feld2, [fel / feld / fld / fld (yans.)] is. Ik samay, {OsT} Vatann kurtuluu.|| felh-yb, {OsT} Kurtu parlamay; ferli ya da fersiz bak anlatan kk. lan; kurtulua eren. [Zlfilcar\fe ld -ir feld ir felah2, [Ar. felah (fel:h) {OsT} is. Balang; feldir, [feld (yans.) > feld-ir] is. aknl, sallanma, titreme, arpma ve zplamay, yuvarlanmay, bu tr iptida. patrtl hareketlerin yansmasn ve bu biimde felahan, [Far. felhn 0U-5U / (fel:ha:n) konumay anlatan yansmal gvde. S 1 feldir fel {OsT} is. Ta atmaya yarayan ara; sapan, dir, {az} 1. (Bak iin) canl ve dikkatli. 2. (Bak felahat, [Ar. flhat / felhat o ^ ^ ] (fel:ha:t) {OsT} iin) alk alk. [DS] is. iftilik; tarm; ekincilik, feldirdemek, [feld (yans.) > feld-ir-de-mek] {az} gsz. fi [-r] [-d(i)-yor] 1. (Organ iin) titremek; felak, -k [Ar. f e l a k j^ i ] {OsT} is. 1. Sabah aydnl. sarslmak. 2. A ralksz konumak. 3. Yerinde du 2. B ir kimseyi ceza olarak atee atmak; yakmak. 3. ramamak; hoplayp zplamak. [DS] Yaratma; yarat. ffF e l k Suresi, K u r an- K e feldirdetm ek, [feld (yans.) > feld-ir-de-t-mek] {az} rim in 113. suresinin ad. g l.f. f-r] [-d(i)-yor] Yuvarlamak. [DS] felaket, [Ar. felek => OsT. felket (felekle ilgili) oS" >li] (fel:ket) {OsT} is. 1. ok byk znt ve feldirem ek, [feld (yans.) > feld-ir-e-mek] {az} gsz. f i [-r] [-r(i)-yor] 1. (Bir organ iin) titremek. 2. skntlara sebep olan olay, durum; ykm; bela; Zayflk, hastalk sebebiyle rperip titremek. [DS] musibet. 2. sf. ok kt. 3. ok ar hlde. S felket-dde, {OsT} Felaketler grm, geirmi; ok feldmareal, -li [Alm. feld (dzlk) + marschall] is. Alman, Avusturya, ngiliz ve sve ordularnda en belalara uram. || felket-i uzm, {OsT} En byk st rtbe. felaket. felaketli, [felket-li] (fel:ketli) sf. Felakete yol aan; feldspat, [Alm. feld (tarla).+ spath (al ta)] is. min. Pskrk ve bakalam kayalarn meydana geti felaket getiren, ren, doal potasyum, sodyum, kalsiyum ve baryum felaketzede, [Ar. felket+Far. zede o^j^Ms] (fel:alminosililcatlar grubu mineraller, ketzede) {OsT} sf. Felaket grm olan; felakete u feldspatms, [feldspat-uns] sf. (M ineraller iin) rayan. feldspat grnmnde olan, felasife, [Yun. philosophose > feylosof > felsife feldspatlam a, [feldspat-la--ma] is. jeo l. Pskrk (fel:sife) {OsT} 1. Felsefe ile uraanlar. 2. magmann evresindeki kayalara etkimesiyle feld O laylar hogr ile karlayanlar; kaygszlar. 3. spat meydana gelmesi, Dinsizler. felefe, [fel (yans.) > fel-e+fe] {az} is. nemsen m eyen i. [DS] felat, [Ar. felt o^ls] (fel:t) {OsT} is. Susuz l. F elatun, [Yun. platon => feltun] (fel.tun) {OsT} z. is. Yunan dnr Platon; Eflatun. felek 1, -i [Ar. felek JJi] is. 1. Gkyz; sema; g n katlar. 2. Dnya; lem. 3. Kaderi izdiine i

IK 1 E SEbli 1557
nanlan gizli g; talih; ans; kader; baht. 4. Za man. 5. mit. Dokuz kat tabakadan m eydana geldii ve her katnda birer gezeen bulunduu kabul edi len gkyz katlarnn her biri. 6. mz. Asker ban doda var olan bir zilli alet. 7. {az} Topa. [DS] 8. argo. sf. (Kii iin) kambur. S felee ksmek, ansszlktan yaknmak; her eyden elini eteini elcmelc.\\ felein em berinden gemi, Hayatn her trlii glk ve rahatn grm, yaam ; tec rbe sahibi olmu.\\ felein sillesini yemek, ok byk bir darbe yem ek; ok byk zarar etmek. || felei amak, 1. Bir olay veya ar darbenin etkisi ile neye uradn bilememek. 2. argo. B ir baya nn etkisinde kalarak aalamak; kendinden ge mek. 3. argo. ok sarho olmak. || felek-vze, {OsT} 1. F elek hretli. 2. D erecesi yksek olan. || felek-ch, {OsT} F elek rtbeli; ok yksek mevkide bulunan.|| felek-debdebe, {OsT} Etrafnda yldzlar kadar ok kii bulunan; itibar yksek; itibarl.\\ felek-i aksa, {OsT} Eski gk bilimcilerine gre do kuzuncu kat gk.\\ felek-i a l, {OsT} E ski gk bi limcilerine gre dokuzuncu kat gk.\\ felek-i atlas, {OsT} Eski gk bilimcilerine gre dokuzuncu kat gk. || felek-i cev-zehr, {OsT} Ayn evresinde gr len parlak halka; ayla; hale.|| felek-merep, {OsT} Felek yaratll; dnek; sznde dunrayan.\\ felek-seyr, {OsT} Yry abuk olan.|| felekten bir gece almak, Elenceli, algl, ikili hoa vakit geirmek.\\ felekten km almak, Felekten al mak; gzel bir vakit geirm ek.|| felekl-azm, {OsT} Eski g k bilimcilerine gre dokuzuncu kat g k || felekl-eflk, {OsT} Eski g k bilimcilerine gre dokuzuncu kat gk. || felek-zede, {OsT} Felein sillesini yem i; talihsiz. felek2, -i [Yun. falanga] {az} is. -* felenk. [DS] felek, [Ar. felek > felek / 4-Si] (feleki:) {OsT} sf. 1. Felee ilikin; felekle ilgili olan. 2. G k bili mine ait; astronomik, felekiyat, [Ar. felek > felekiyyt oLSLU] (felekiyya:t) {OsT} is. G k bilimi; astronomi; ilm l-felek. felekiyun, [Ar. felek > felekiyyn o (felelciyu. n) {OsT} is. G k bilimi ile uraanlar; astronomlar, felemit, [? felemit] {az} is. Sandk ya da diki m a kineleri iindeki kk gzl ekmece. [DS] felemma, [? felemma] {az} sf. (Kii iin) ok poli tik; kurnaz. [DS] felen, [? felen] {az} is. Merdiven. [DS] felenk, -gi [Yun. falanga] {az} is. 1. Kaldra. 2. Kayn kyya ekilmesi ya da denize indirilmesi srasnda kullanlan, zerine don ya srlm, ortas kertikli aalar. 3. Byk kazanlar indirip bindirmekte kullanlan sopa. [DS] felevat, [Ar. felt > felevt o lj ] feleva:t) {OsT} is. Susuz ller.

FEL

felfelek, -i [fel (yans.) > fel+fel-e-k / fer+fel-e-k] is. 1. Bir tr kk kelebek. 2. bot. Hurmagillerden kestane byklnde yemileri halk hekim liinde erit drc olarak kullanlan bir A sya bitkisi, (Areca catechu). 3. Kuku. 0 (birinin iine) felfe lek sokmak, Kukuya drmek; phelendirmek; ikillendirmek. felfelleme, [fel (yans.) > fel+fel-le-me] is. Canlln kaybetme ve aalama; felfellemek eylemi, felfellemek, [fel (yans.) > fel+fel-le-mek] gsz. fi [-r] [-l(i)-yor] 1. Canllm yitirmek. 2. armak; afallamak. 3. (Dnen ve sallanan bir cisim iin) hzn kaybetmek. 4. (Ku iin) yorulmak. 5. (Di iin) ryp sallanmak. 6. (Organ iin) titremek, felfen, [? felfen] {az} is. Deve grelerinde erkek develeri gree hazrlamak iin nlerinden ekilip gtrlen dii deve. [DS] felfene, [Ar. herif + Far. -ne] {az} is. Herfene. [DS] felfes1 [fel (yans.) > fel + fes] {az} sf. 1. e yara , maz. 2. Koline; rk. 3. ( iin) beceriksizce, ba tan savma. 4. is. Dikkatsizlik; dzensizlik; tertip sizlik. [DS] felfes2, [fel (yans.) > fel + fes / Ar. vesvese] {az} is. phe; ikil. [DS] felfeselenmek, [Ar. vesvese => felfese-le-n-mek] {az} dnl. fi [-ir] Kuruntuya dmek; phelen mek. [DS] felhan, [Ar. felhn jU Ji] {OsT} is. Tarlay b ir yl dinlendirmek iin yaplan srm; nadas. teli1 [? feli] {az} is. 1. Sere. 2. Kk ku. [DS] , feli2, [Yun. pheli] {az} is. 1. Dilim; para. 2. Kabak dilimi. [DS] feliga, [t. feluca] {az} is. Kk kayk; sandal; filika. [DS] felihaza, [Ar. fe-li-hz li^ls] (fe-li-ha:za:) {OsT} zf. unun iin; imdi, felik, -i [Yun. khelikhi] {az} is. 1. Duvar rerken byk talar arasna konulan kk talar; akl paralan. 2. Byk ta. [DS] felk, [? felk] {az} is. Ekin biiminde her orak vuru ta oran azndan dklen ksm; bir kerede bii len ekin demeti. [DS] fellah, [Ar. felh (topra yarma) > fellh (fell:h) {OsT} is. 1. ifti; kyl. 2. N il kysnda iftilikle uraan M stfn yerli halk. 3. mecaz. Kara derili; arap; zenci, felle, [? felle] {az} is. Grnme; belirme; ortaya kma. [DS] fi1 felle vermek, {az} 1. Ortaya k mak; grnmek. 2. H aber vermek. [DS] fellek fellek, [fel (yans.) > fel-le-k + fel-lek / fel-lik + fel-lik] zf. ikile. - fellik fellik. fellem ek1 [Yun. pheli (srg) > fel-le-mek ?] {az} , gl. fi [-r] [-l(i)-yor] (Kap iin) srglemek; kilit lemek. [DS]

FEL

tlT

fellemek2, [fel (yans.) > fel-le-mek ?] {az} gl. f [ir] [-l(i)-yor] ikillendirmek; pheye drmek. [DS] tellendirmek, [fel-le-n-dir-mek] {az} gl. f. [-ir] 1. killendirmek; pheye drmek. 2. Kkrtmak; bir kim senin fkesini artrmak. 3. (Yara iin) ba km sz brakarak azdrmak. [DS] fellenm ek1 [fel (yans.) > fel-le--mek / fel-le-fi-mek] , {az} dnl. f. [-ir] Yallk, hastalk veya yorgun luk gibi sebeplerle sendelemek; tkezlemek. [DS] fellenmek2, [fel-le-n-mek / fer-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. phelenmek. 2. fkelenmek; hr nlamak; barp armak. 3. iddeti artmak; hzlanmak. [DS] fellik fellik, [fel (yans.) > fel-le-k + fel-lek / fei-lik + fel-lik] zf. ikile. Tela iinde, heyecanla oradan oraya koarak; koturarak, fels, [Lat. follis (bir torba para) > Ar. fels is. Eskiden A rap lkelerinde kullanlan bir bakr para, felsefe, [Yun. philosophia > Ar. felsefe 4i-Ji] is. 1. Canl varlklar ve eyann ilkeleri, insann evrende ki rol ile ilgili grlerin ve inanlarn tm; hik m et bilgisi; flozof. 2. Bu tr konular zerinde eletirici bir dnceye dayanan fikirler sistemi. 3. Bilginin ve varln bilim sel olarak aratrlmas. 4. B ir bilimin veya bilgi alannn tem elini oluturan ilkeler btn. 5. Bir filozofun, bir felsefe okulu nun, bir am retisi. 6. Dnya gr; sistem; ideoloji. 7. B ir konuda kiiye zg soyut dn. 8. Dnme ve bilm e sevgisi. & felsefe-i ahlakiye, {OsT} A hlak felsefesi.]] felsefe-i dnye, {OsT} Din felsefesi.]] felsefe-i tarihiye, {OsT} Tarih felsefesi. || felsefe-i l, {OsT} lka felsefesi.]] felsefe yap mak, Bir olayla ilgili sebep-sonu ilikisi kurarak kiisel gr retmek. felsefeci, [felsefe-ci] is. 1. Bir felsefe retisi geli tirm i olan kii; filozof; feylesof. 2. Felsefe konula rnda uzman veya retmen, felsef, [Ar. felsef / 4^a__is] (felsefi:) {OsT} sf. 1. Felsefe ile ilgili. 2. Felsefeye zg, felsefiyat, [Ar. felsefe > felsefyyt oU i-Ja] (felsefiyat) {OsT} is. Felsef bilgiler; hikmet bilgileri, felte, [? felte] {az} is. Trpanla biilen ekin demetle rinin sra ile toplanmas ilemi. [DS] felten, [? felte] {az} sf. 1. Kark; dzensiz; bo zuk. 2. etin. [DS] feluka, [sp. feluca] is. dnz. Kadrgaya benzer kk bir yelkenli tekne. fem, -m mi [Ar. fem m ^i] {OsT} is. 1. Az. 2. co. A karsuyun denize dkld yer. 3. tar. Eskiden her trl ateli silahn azna verilen ad. S fem m-i ltif, {OsT} Gzel az.]] fem m-i nehr, {OsT} ay, dere, nehir az.]] fem m l-hut, {OsT} gk b. Gk-

krenin giiney yarm kresinde bulunan H ut takm yldznn en p a rla k yldz, (Fomalhaut). tem ele, [? femele] {az} is. Ocak ba. [DS] S te mele ta, {az} is. Ocak ta. [DS] fem , [A. fem (femi:) {OsT) sf. Azla ilgili; a za mensup, femm. femile, [t. param ano => fermene > femile] {az} is. 1. alvarn zerine giyilen ceket. 2. Tayyr; ceket. [DS] feminen, [Lat. fem ina (kadn) > Fr. fminin] sf. 1. Kadns. 2. dbl. Diil, fem inist, [Fr. fministe] sf. 1. Feminizm le ilgili. 2. Feminizmden yana olan, fem inizm , [Fr. fminisme] is. 3. Kadnlarn toplum iindeki grev ve sorumluluklarn geniletmeyi amalayan reti. 2. genl. Bir erkein az veya ok kadn zelliklerini gstermesi, fem m, [Ar. femm ^ Azdan; oral, fen, -nni [Ar. fenn js] {OsT} is. 1. Tr; eit; cins; snf; tabaka. 2. Hner; bilim; sanat; teknik; mari fet. 3. Fizik, matematik, kim ya gibi deney ve ispat lara dayanan bilim lerin genel ad. 4. Bilim i uygu lam a alanna koyan bilgiler. 5. Hile; tzak. S fenni derya, {OsT} D enizcilik bilgileri; deniz bilimi.]] fenn-i harb, {OsT} Sava teknii]] fenn-i in, {OsT} Gzel yaz yazm a sanat]] fenn-i kimya, {OsT} Kim ya bilimi]] fenn-i mdeniyt, {OsT} M a denler bilim i; mineraloji]] fenn-i menfil-az, {OsT} Fizyoloji]] fenn-i mesah-i araz, {OsT} Yer lm bilimi; jeodezi]] fenn-i muharebe, Sava teknii]] (bir iin) fennini almak, O ite ustalk kazanmak; deneyim sahibi olmak]] fenn-i saydel, {OsT} Eczaclk]] fenn-i tabaktT-arz, {OsT} Yer bilimi; jeoloji]] fenn-i terbiye-i etfl, {OsT} Eitim bilimi; pedagoji.]] fenn-i terih, {OsT} Anatomi]] fenn-i zirt, {OsT} Tarm; ekincilik bilgisi. fena', [Ar. fen L] (fena:) {OsT} sf. 1. yi nitelii bu lunmayan; kt. 2. znt veren; zc. 3. Rahat sz eden; hoa gitmeyen. 4. Bakalarna ktlk eden; ktlk yapmaya eilimi olan. 5. (Kii iin) istenilen nitelikte olmayan; aranlan nitelii ta mayan. 6. Davranlar iinde yaad toplumun ahlak kurallarna uymayan; adi; baya. 7. is. Yara tl kt insan. 8. zf. ok; fazla. S fena deil, Bir para iyi; zarar yok; yle byle]] fena etmek, Kt davranmak; kt bir duruma drmek]] fena gzle bakmak, Kt niyetler beslemek]] fena hl de, Son derece; fazlasyla]] fena kalpli, Bakalar nn ktln isteyen.|j fena olmak, 1. Baylr gibi olmak; beden sal bakmndan ktlemek. 2. Ar derecede zlmek]] fenasna gitmek, ok zlmek]] fenaya ekm ek, Olumsuz ve kt y o ] {OsT} sf. 1. Azla ilgili. 2.

rumlamak. || fena y ap m ak , K t duruma dr mek'.|| fenaya sarm ak , G idii ktye ynelmek. || fena yerine v u rm ak , 1. Kt bir ekilde, tehlike yaratacak biimde vurmak. 2. mecaz, ileri duru muyla ok zor durumda brakmak. fena2, -a i [Ar. fena (yok olma) {OsT} is. 1. Ge lip geici olma; lmllk. 2. tasvf. nsann kendi benliini A llahn varlnda yok etmesi. S1 fe n a b ulm ak, {OsT} Yok olmak.|| fenS-fil-ak, {OsT} tasvf. Allah ak iinde y o k olmak.\| fe n -fillh, {OsT} tasvf. -* fenafllah.|| fe n -fil-p r, {OsT} tasvf. Btn varlm prin manevi varlnda yo k etme.\\ fe n -fir-res l, {OsT} tasvf. Btn varln Hz. M uham m edin m anev kiiliinde y o k etme. || fenS-fi-eyh, {OsT} tasvf. Biitiin varln eyhin manevi ahsiyetinde y o k etmek.|| fe n -gh, {OsT} Fanilik yeri; lml dnya; bu dnya. || fe n pezr, {OsT} Yok olan; fe n a bulan.|| fe n -yb, {OsT} Yok olan; canl varlk. fenaflllah, [Ar. fen-fiTlh 4JJI ^ hi] (fena:flla:h) {OsT} is. tasvf. Slikin, duygularndan ve iradesin den syrlarak lah iradeye boyun emesiyle benli inin mutlak yaratann varlnda yok olmas, fenalam a, [fena-la--ma] is. Fena duruma gelme; fenalamak eylemi, fenalam ak, [fena-la--mak] gsz. f . [-r] . Kt duruma gelmek; ktlemek. 2. (Hasta iin) salk asndan tehlikeye girmek. 3. Birdenbire fenalk gelmek; baylr gibi olmak. 4. A hlak bakmndan ktlemek. fenalatrm a, [fena-la--tr-ma] is. K t duruma getirme; fenalatrm ak eylemi, fenalatrm ak, [fena-la--tr-mak] gl. f. [-r] 1. Kt durum a drmek. 2. Salk asndan tehli keye sokmak. 3. A hlak bakm ndan ktlemesine sebep olmak. fenalk, - [fena-lk] is. 1. K t olma durumu; k tleme. 2. yi, gzel ve genel ahlaka aykr tutum; ktlk, fi3 fenalk etm ek, K tlk yapmak. || fe nalk (geirmek) gelm ek, B aygnlk geirmek; s kntya dmek,|| (birinden) fen alk gelm ek, O kii tarafndan ktlk yaplmak. fenci, [fen-ci] is. ve sf. 1. Fen ile uraan kimse. 2. Fen bilimlerinde uzman olan kii veya retmen. fend1 [Ar. fend -ui] {OsT} is. Byk da. , fend2, [Far. fend x i] {OsT} is. Hile; tuzak, fendbz, {OsT} Tuzak kuran; hibeci; aldatc; sahtekr. fendellemek, [fendel-le-mek ?] {az} gl. f i [-r] [l(i)-yor] Frsat bilmek. [DS] lene, [Ar. fena5] (az} sf. Kurnaz; yaman; igzar. [DS] fenekir, [? fenekir] {az} sf. . Eskimi; delik deik olmu. 2. rdek cinsinden bir tr av kuu. [DS]

fenekm ek, [fene-k-melc ?] {az} gsz. fi [-ir] ar mak; aresiz kalmak. [DS] fener, [Yun. phanarion (fanusuk) / fanari => fener] is. 1. Saydam bir madde ile kapatlm ve iinde k kayna bulunan aydnlatma arac. 2. Belirli yerlerdeki kulelere yerletirilmi ve yanp snerek gemicilere yol gsteren kl iaret; deniz feneri. 3. Tepesinden kulplu askl kahveci tepsisi; aslc. fi1 fen er alay, Bayram geceleri asker birliklerce d zenlenen fen erli veya mealeli gsteri. || fe n er b a l , zool. Vcudunda p e k ok k verme aygt bulu nan ve tropik denizlerde yaayan bir tr balk, (Lophius piscatorius).\\ fen er balgiller, Kemikli balklardan vcutlar bask, derileri plak, azlar ok byk, derin denizlerde yaayan balklar f a milyas, (Lophiidae).\\ fen er ekm ek, 1. Elinde f e nerle bir kalabaln nnden yrmek. 2. mecaz. Bir gruba nderlik, liderlik etmek. || F e n e ri n e red e s n d rd n ? Ge gelenlere taklmak iin sylenen aka sz. fenerci, [fener-ci] is. 1. Fener yapan veya satan kim se. 2. Deniz fenerlerini yakan, bakmn yapan ve koruyan kimse. 3. Eskiden sokak fenerlerini yak m akla grevli kii, fenercilik, -i [fener-ci-lik] is. Fenercinin yapt i ve sahip olduu meslek, fenerli, [fener-li] sf. 1. Feneri bulunan. 2. Fenerbahe takmn tutan. 3. argo. (Erkek iin) sakal gsne kadar sarkan. F en erliler, [Fener (stanbul'un bir semti) > Fener-liler] is. tar. mparatorluk dneminde devletin ter cmanlk veya d ileri ile ilgili st kademelerinde grev yapan Fener Patrikhanesine bal Rum ve Ermeni uyruk, fenersiz, [fener-siz] sf. Feneri olmayan; feneri bu lunmayan. S 1 fenersiz y ak a la n m a k , stenmeyen bir durumda grlmek; tedbirsizlik sonucu p e k de ho olmayan bir durumda yakalanmak. feng, [Far. feng *-ii] {OsT} is. bot. Ebucehil karpuzu; acrga. fengerlem ek, [teng-er-le-mek ?] {az} gl. fi [-r] [l(i)-yor] B ir mevki veya makamdan almak; ayam kaydrmak; devirmek. [DS] fengerlenm ek, [teng-er-le-n-mek] {az} edil.fi. [-ir] M akamdan alnmak; grevinden alnmak; aya kaydrlmak; devrilmek. [DS] fengire, [teng-ir-e] {az} is. Y n eirmekte kullan lan ara; kirman; i. [DS] fenik, -i [Alm. pfennig] is. Alman ve Hollanda kuruu. feniklem ek, [pan-ik-le-mek ?] {az} gsz. fi. [- 1] [l(i)-yor] Hayrete dmek; armak. [DS] fenikm ek, [Fr. panique => fen-ik-m ek ?] {az} gsz. fi [-ir] 1. Ba dnmek. 2. Yar baygnlk geirmek; sknt basmak; bunalmak. 3. Barmaktan, ala-

FEN

lUlliKCESM.
feodalite, [Fr. fodalit] is. zellikle Bat A vrupada topra ve zerinde yaayan kylleri tek bir kim senin mal sayan Orta a siyasi dzeni; derebey lik. feodalizm, [Fr. fodalisme] is. Derebeylikle ynetim sistemi. feodallik, -i [feodal-lik] is. Derebeylik ynetim sis temi. fer1, [fer / fr / fr / fr (yans.)] is. Hzla olduu yerde dnmeyi, frlatmay, frlanmay, kap kurtulmay veya hzm kaybetmeyi anlatan kk. [Zlfikar] fe r fer, fer+fer-e-k, fer+ fe-n-de-lik fer2, [Ar. fer ^ J ] {OsT} is. 1. Dal; budak. 2. Bir ana kaynaktan ayrlan ey; kol; ube; yan; kenar. 3. Ay rnt. 4. mz. Trk m usikisinde 16 zamanl, 12 vurulu byk bir usul. 5. dbl. Sfat fiil; orta. 6. sf. kinci derecede nemli olan. S fer-i fil, {OsT} Fiilim si.|| fer-i tl, {OsT} bot. Bitkinin dibinden sren filiz; srgn. i e r \ [Far. fer j ] {OsT} is. 1. Aydnlk; parlaklk; k;

maktan dolay baygn veya yorgun dmek. 4. Tk nefes olmak; soluan olmak. 5. Alk yznden baylacak gibi olmak; gz dnmek. 6. rkmek. 7. Bocalam ak; ne yapacan armak. 8. Telalan mak; heyecanlanmak. 9. Yalvarmak. 10. ekin mek; sinmek. [DS] feniksemek, [fenik-se-mek] {az} gsz. f [-r] [-s(i)yor] Uykusu kamak. [DS] feniktirm ek, [fenik-tir-mek] {az} gl. f. [-ir] 1. Bir kimsenin acele etmesini isteyerek yapt ite elini ayam dolatrtmak; iki ayan bir pabuca sok mak. 2. Korkutmak; artmak. 3. Sersemletmek. 4. Kvrandrmak. [DS] fenlenme, [fen-le-n-me] is. Bilgi sahibi olma; fen lenm ek eylemi, fenlenmek, [fen-le-n-mek] dnl.f. [-ir] (Kzlar iin) yann zerinde bilgi edinmi olmak. fennen, [Ar. fennen Ils] (fe'nnen) {OsT} zf. 1. Bilim sel adan; fen bakmndan. 2. Fenne uygun olarak; bilim sel olarak. 3. Fen ile ilgili olarak, fenn, [Ar. fenn / fenniyye j / <u] (fenni:) {OsT} sf.

parlt; nur. 2. (Gz iin) canllk. 3. Ss; bezek. 4. Kuvvet; iktidar; erk. fer-i devlet, {OsT} Devletin 1. Fen ile ilgili. 2. Tekniine uygun i gren. S yaptrm gc; egemenlik. fenn stlah, {OsT} Teknik terim.|| fenn ta bir, {OsT} Teknik terim. fer3, -rri [Ar. ferr y ] {OsT} is. Geri ekilme; ricat; fenniyat, [Ar. fenniyyt oU ] (fenniya.t) {OsT} is. kama. Teknik bilgiler; teknoloji, fenniye, [Ar. fenniyye] sf. diil. Fenle ilgili, fenol, -l [Yun. phainein (mak) > Fr. phnol] is. kim. 1. 43C ta eriyen kat, renksiz, havada oksitle nince pembeleen, benzenin C6H5OH formlndeki monohidroksilli trevi; hidroksibenzen; fenik asit; karbolik asit. 2. Arom atik halkalarn hidroksilli t revlerinin genel ad. fenomen, [Yun. phainom ena (grnen nesne) > Fr. phnomne] is. fel. 1. Bilince yansyan; bilinte grnen ey; grng; hadise; olay; olgu. 2. Duyu larla ve akl ile kavranabilen her ey. fenomenizm, [Fr. phnomnisme] is. fel. Zaman ve m ekn iinde ortaya kan ve deney konusu olabi lecek olaylardan baka hibir eyin var olmadn ileri sren doktrin; grngclk; hadisiye. fenomenoloji, [Fr. phnomnologie] is. Bir olaylar topluluunun tasvir yoluyla ele alnp incelenmesi; grng bilimi, fenos, [Ar. fans] {az} is. Gemici feneri. [DS] fenotip, [Fr. phnotype] is. biy. Genlerin etkisi ile bireyde ortaya kan ve gzle grlebilir nitelikteki kaltsal zellikler. fent1 -di [Far. fend J^i] is. Hile; dzen; desise. , fent", [Fr. feinte] is. 1. artma. 2. spor. Baz spor karlamalarnda rakibi artmak iin yaplan gs term elik hareket, feodal, -li [Fr. fodal] sf. Derebeylik ile ilgili. ferace, [Yun. foresia / Ar. fereciye / ferec > ferace J ] fera:ce) {O sT} is. 1. Eskiden genellikle ka dnlarn sokaa karken stlerine giydikleri bir tr manto. 2. Ulema snfnn trenlerde giydii bir tr cppe. 3. M evlevilerin giydii n ak hrka, feraceli, [ferace-li] (fara. celi) sf. Ferace giymi olan, feracelik, -i [ferace-lik] (fra.celik) sf. (Kuma iin) ferace yapm aya uygun veya ferace yapm ak iin ayrlm olan, ferade ferade, [Ar. ferd > OsT. frde oMy] (fira.de)
{O sT}

zf. ikile. Birer birer; teker teker, J] (fera:di:s) {O sT}

feradis, [Ar. frdevs > ferds

is. 1. Baheler. 2. Cennetler. S ferdis-i cennet, {O sT} Cennet baheleri. feragat, -ti [Ar. fera > OsT. ferat cutly] fera-.gat)
{O sT} is. 1. Kendi isteiyle hakkndan vazgeme. 2. Hkmdarlarn hkm darlk hakkndan vazgeme si. 3. hk. Bir kim senin bir mal veya haktan, bir himaye aracndan, bir ykm llk veya grevden kendi iradesi ile vazgetiim belirten eylem ve i lem. 0 feragat etmek, 1. E l ekmek. 2. Vazge mek. 3. Tokgzl davranmak.|| fergat-i nefs, {O sT} Kendini fe d a etme. || fergat-kr, {O sT} H ak kndan vazgeen; fera g a t sahibi. feragatli, [fergat-li] (fera-.gatli) sf. Vazgeebilen; fedakrlk edebilen.

fera1, [Ar. fera Jy] fera:) {OsT} is. 1. Boluk;

1561

FER

vakum. 2. Bir iten veya haktan vazgeme; el ek me; ekilme. 3. Dinlenm eye ekilme; istirahat; ra hat; huzur; asayi. 4. Bakasna brakma. 5. Bir mlk sahipsiz brakma; boaltma. 6. huk. Bir mlk baka birisinin zerine geirtme, onun ze rine tescil ettirme. S1 fera etm ek (eylemek), 1. H er eyden el ekmek; ekilmek. 2. Bakasna brakmak.|| fer- bl, Gnl rahatl.\\ fer- b tl, {OsT} huk. Szlemede bulunmas gerekli olan artlardan biri veya daha fa zla s eksik olarak f e ra; geersiz fera. |j fer- fsid, {OsT} huk. Te mel artlardan biri bulunmakszn yaplan fera; bozukfera.\\ fer- kat, {OsT} Herhangi bir ka y t ve art konulmaksizm yaplan fera. || fera intikl, {OsT} Alm satm da yrtlen tapu ilemle ri. fera2, [Far. fera >] (fera:) {OsT} is. Serin rzgr.

ferahi, [Far. ferah

j>] (fera:hi:) {OsT} is. 1. B ol

ferah1, [Ar. ferah ^ j ] {OsT} is. Sevinme; i akl; sevin, ferah-ver, {OsT} Sevin getiren.|| ferah-bah, {OsT} Sevin veren.|| ferah-egz, {OsT} Bir lale tr.|| ferah-fen, {OsT} Sevin saan.|| ferah-fez, {OsT} Sevin artran; i aan; ferahefz. || ferah-nk, {OsT} Sevinli. ferah2, [Far. ferah J> (fera.h) {OsT} sf. 1. Bol; ] geni. 2. H avadar ve aydnlk; ak. S ferah-stn, {OsT} 1. Kolunun yen i bol olan. 2. Cmert; eli ak.|| ferh-ver, {OsT} Sevindiren; sevin geti ren; fera h getiren.|| ferh-bah, {OsT} Ferah ba layan; sevin veren.|| ferh-dehen, {OsT} Az geni: ok konuan; geveze.\\ ferh-dest, {OsT} Eli ak; eli geni; cmert.\\ ferh-dest, {OsT} E l ak l; cmertlik.\\ ferh-ebr, {OsT} Gler yzl.|| ferh-efn, {OsT} Ferah saan; sevin veren. || ferh-efz, {OsT} Sevin artran; gnle aklk ve ren; i ac; sefal; fe ra h artran. || ferh-engz, {OsT} M ehur bir tr lale.|| ferah fahur, {OsT} 1. Geni. 2. B olluk iinde. || ferah ferah, B ol bol; ra hat rahat.\\ ferh-fez, {OsT} -* ferahfeza. || ferhgm, {OsT} Mesut; bahtiyar; mutlu; kutlu.|| ferhgn, {OsT} Mutlu.\\ ferh-nk, {OsT} -* ferahnak.|| ferh-rev, {OsT} 1. Seyrek adm larla ve acele y ryen. 2. Tez canl. 3. s r a f eden.\\ ferh-r, {OsT} Gleryzl.\\ ferh-sl, {OsT} Bereketliyl.\\ ferhzr, {OsT} Ferahlk veren yer. ferahan, [Ar. ferhan vinle; neeyle. ferahem, [Far. ferhem ferahet, [Far. ferhet ve eref ferahfeza, [Ar. ferah + Far. feza ljis-1J ] (fera:hfeza:) {OsT} sf. 1. Sevin artran; gnle aklk veren. 2. is. mz. Trk mziinde bir birleik makam. j ] (fera:hem) {OsT} is. 1. js] (fera.het) {OsT} is. an Toplanma; birikme. 2. sf. Toplu; derli. 1^1J> (fera:han) {OsT} zf. Se ]

luk; genilik; rahatlk. 2. Ucuzluk. 3. tar. Eskiden gvenlik glerinin boyunlarna taktklar para b i imindeki ve zerinde kanun yazl arma. 4. tar. as. mparatorluk dneminde, erlerin fesleri zerine diktikleri yuvarlak sar tepelik, ferahlama, [ferah-la-ma] is. Ferah bir duruma gelme eylemi. ferahlamak, [ferah-la-mak] gsz. f. [-r] [-l()-yor] 1. zntden, skntdan kurtulmak; rahatlamak. 2. Genilemek; almak, ferahlandrma, [ferah-la-n-dr-ma] is. Ferah bir du ruma getirme eylemi, ferahlandrmak, [ferah-la-n-dr-mak] gl. f. [-r] Ferahlanmasn salamak, ferahlanma, [ferah-la-n-ma] is. Ferah bir durum al ma eylemi. ferahlanmak, [ferah-la-n-mak] dnl. f. [-r] Ferah bir durum almak, ferahlatc, [ferah-la-t-c] sf. Ferahlk veren; ferahlk salayan. ferahlatma, [ferah-la-t-ma] is. Ferahlk salama ey lemi. ferahlatmak, [ferah-la-t-mak] gl. f. [-r] Ferahlk salamak. ferahlk, - [ferah-lk] is. 1. Geni ve rahat olma durumu; genilik; bolluk; rahatlk. 2. Skntdan, zntden uzak olma durumu; huzur ve mutluluk; gnl rahatl, ferahnk, -ki [Ar. ferah + Far. -nk J> fera-.h] na.k) {OsT} sf. 1. Sevinli. 2. is. Trk musikisinde, en ve hafif konular ileyen birleik bir makam, ferahnma, [Ar. ferah + Far. nm l ^ - y ] (fera. hniima:) {OsT} sf. 1. Gnl akl, sevin gsteren. 2. is. Trk musikisinde, Hseyin Saadettin Arel tara fndan bulunan ve krd dizisinin yegh perdesi zerine grlmesi ile elde edilmi olan bir m a kam. ferahur, [Far. ferhr gun; mnasip, feraid, [Ar. ferld > ferid JSJ] (fera. id) {OsT} is. 1. Avc kular. 2. Donmu, katlam eyler. 3. is. K endi reyi ile hareket edenler, feraine, [Ar. fir'avn > fer'ine is. Firavunlar, ferai, [Ar. fer (deme)> fer (odac)> feri (fera:i) {OsT} is. 1. Oda hizmetileri; odalklar. 2. Yataklar; demeler, feraiz, [Ar. farz > feriz {J^s\J>] (fera.iz) {OsT} is. 1. Farizalar. 2. huk. slam hukukunda yasal miraslk blmn konu alan hukuk dal. 0 feriz-i diniye, J] (fera.ine) {OsT} (fera.hu.r) {OsT} sf. U y

FER

IM I R

S2LH.

{OsT} D in farzlar. \\ feraiz ilmi, {OsT} huk. Miras bilgileri. ferak, [? ferak] {az} is. Servet. [DS] feramin, [Far. ferman >Osm. T. fermin j y '1> tfera:J] min) {OsT} is. Fermanlar; emirler; buyruklar; buy rultular. feramu, [Far. ferm / feramu j- ^ b s ] (fera:mu) {OsT} is. Hatrdan karma; unutma, feramui, [Far. ferm is. Unutma. feram, [Far. ferm feramu. feran, [Ar. fer > fer'an / fer'en \*J] (fe r-an) {OsT} zf. kinci dereceden olarak, feraset, [Ar. ferese (keskin bakma) > frset ij] (fera-.set) {OsT} is. Anlay; sezi; idrak, ferasetli, [feraset-li / firaset-li] (fera-.setli) sf. Anlay ve sezme yetenei bulunan, ferasetsiz, [feraset-siz / fraset-siz] (fera:setsiz) sf. A nlay ve sezi yetenei olmayan, ferae, [Ar. fer > fere Gece kelebei; pervane, feraet, [Ar. fer > feret c -ilJ] (fera.et) is. 1. Atlk; binicilik. 2. Yayma, deme ve sprme gibi mekn dzeni ve temizlik ileri. 3. Kbeyi ve Hz. Peygamberin trbesini sprme, tem izleme ii. S feret berat, {OsT} tar. K b e i sprp te y mizlemekle grevli olan kimselere verilen izin belgesi.\\ feret bohas, {OsT} tar. H er y l hac mev sim inde K be i temizlemekle grevli olanlara ve y rilm ek zere stanbuldan gnderilen hediyeler.\\ feret-i erife, {OsT} tar. Haremeyn ad verilen M ekke ve M edine'de bulunan kutsal meknlarn sprlp temizlenmesi ii ve grevi. || feret-i erfe berat, {OsT} tar. Feraet berat.\\ feret-i erife vekili, {OsT} tar. Kbe nin temizliiyle g revli olanlarn stanbul daki temsilcisi. feravan, [Far. fervn jljlji] (fera:va:n) {OsT} ok bol; fazla; ar. -feraz, [Far. ferz j\J] (fra:z) {OsT} son ek. Sonuna getirildii farsa isim lerden "ykselten, yukar kal dran anlamlarnda birleik sfatlar yapan son ek. ser-fraz. feraz, [Far. ferz j\J>] (fra:z) {OsT} is. 1. Yoku; k. 2. Ykseklik. 3. sf. Yksek; yukar. 4. Y ksel ten; yukar kaldran. S ferz nib, {OsT} Yoku ve ini. ferbal, -li [Far. ferbl / ferble Jl>jS / ] (ferba.l) {OsT} is. Etraf pencereli yaz kk; ardak, ferbih, [Far. ferbih ^.J] {OsT} sf. Semiz; etli; toplu; besili. j>] (fera:e) {OsT} is. zool. j ] (fera.m) {OsT} is. -* ^i] (fera:mu:i:) {OsT}

ferbihi, [Far. ferbih ^ y ] (ferbihi:) {OsT} is. Semiz lik; etlilik; yallk, ferbihlik, -i [ferbih-lik] is. Semizlik; yallk; etli lik. ferbiyun, [Ar. ferbiyn o_^ji] ((erbiyum) {OsT} is. S cak lkelerde yetien bir stleen tr olan Euphorbia dan karlan ve i olarak kullanlan bir zamk. ferbiyuniye, [Ar. ferbiyniyye ^ j * ^ ] ferbiyu.niye) {OsT} is. bot. Stleengiller, (Etphorbiaceae). fere, [Ar. fere ^ J ] {OsT} is. -* fer. S fercill-bahr, {OsT} zool. D eniz anas. fercad, [Far. fercd iin) bilgin ve erdemli, fercam , [Far. fercm fb-j] (ferccrm) {OsT} is. 1. Bir iin sonu; akbeti. 2. Yarar; kr; fayda; menfaat. 0 fercam -gh, {OsT} 1. Son; akbet yeri. 2. Mezar; kabir. ferce, [Ar. frce ^ j>] {OsT} is. -* frce. fer, -ci [Ar. ferec (yarma) > fere j ] is. 1. Yark; atlak. 2. biy. Canllarda dii rem e organnn d ksm. fer d, [Ar. ferd {OsT} sf. 1. Y alnz olan; tek; ei olmayan. 2. (Say iin) tek. 3. is. Kii; ahs. 4. ed. Alt veya st olmayan tek beyit; mfred. S1ferd ferd, {OsT} Tek tek; fe r t fert. |[ ferd-en-ferd, {OsT} F ert fert.\\ ferd-i ferde, {OsT} H i kimse.\\ ferdl-ferd, {OsT} kiye bliinemeyen say. ferda, [Far. ferda bji] (ferda:) {OsT} is. 1. Erte; ertesi gn; yarn. 2. Gelecek zaman. 3. br dnya; ah ret; kyamet, ferdalara salmak, Gelecee b rakmak,|| ferd-y kymet, {OsT} Kyametten son ra. ferdaniye, [Ar. ferdniyye -^ b y ] (ferda:niye) {OsT} is.fel. Bireycilik, ferdaniyet, [Ar. ferdniyyet c-ib^s] (ferda.niyet) {OsT} is. Birlik; teklik; esizlik, ferdasz, [ferda-sz] (ferda:sz.) {OsT} sf. 1. Gelecek siz; sonusuz; sonu olmayan. 2. mecaz. mitsiz, ferde, [Ar. ferde v ] is. 1. Dii. 2. K k denk; top. 3. Ticar eya paketi, ferd, [Ar. ferd > ferd j J / jj] (ferdi:) {OsT} sf. 1. Bireyle ilgili; bireye ait; bireysel. 2. Tek bana ya plan. 3. Kiisel, ferdiye, [Ar. ferdiye to^s] {OsT} is. Bireycilik, ferdiyet, [Ar. ferd > ferdiyyet copj ] {OsT} is. 1. Tek lik; birlik. 2. Bireysellik. (ferca.d) {OsT} sf. (Kii

cf
[ n f . [ n u B n a [ i e [ i [ s a n A a A n r d s A v l c m r n r . i l d k e ef . i f l S a t S l r k ar n t a t i f e r 2 e

FER sf. d1.


. r t n n a l e . a r a e v r n k u c p r e u r l n t a K i B y i i B i p t e n d u C k ] y l o , e f i t v y e r i u p g a er ti e t e m lf de n y hf f - y y l u e ne [ i i y r c f a A r m t [ i i [ k l [ S [ S f r h b r i r e e a k u ] a i r a f D b S B i i r o b . a e . n [ D f e i u a ] rr S i e f ] n d t k a t lm u n r zn f e n b k f Y = a f d > i s e f r i r i a n> m e b , f a Z j K h s i , d f r r . a S a o r i r e [ e [ A n F r . e r r r . ae ] r k i F k k a r a j k a u l k r r . t l n h d d . . T .. v el h i r l c e a n . s r l k ; f o f l a i , n v e t a . k . o o f k l k r e l ; e e f i e n T e o t r d h a l o l + , e a [ r ?a k f ] e l l a e l e f e ] m f ae so ] f v F v l i e y r z e .r e c e i e ce e u mr l e ]a r ir e i i r k l n -m n f g g d se l r i e f fi l l e k e i e a r . r h ek hn a n rt r e a ] a e e ki t

ferdiyeti,
n a

{az} is. n ,
n 1 . k , e n r o l a l

n[

H A [ a 2 p a Z r [ ] i . 1 f ls ; z n S r . e G i P l r F l 3 A 1 . a

re s n

. ra . r a yn r d ;. .

f hv D

{az} is. , y

ferdiyetilik, -i
r s 2 t d a n v

is. 1. d
o

a d b

{az} 2is. l e g
d[ D

fiel. .

e k

ferfere,
b

f J .J ] {OsT} is. f e
y d u; i r k k e n r k Hr s a e e u t r a l

r k z

A k k f

e .l t r a

{az} e
c

3. sf. r p
e

fere,
c g

>f
v

{az} is. 1. h] K er re
2

ferferek , -i
[ ; D p S n t ferferiem ek,

4 J J ] {az}f is.e .
. + [ D

ee

rr

] e i vS z i l ]e e n a m m -

ferec1 ,
i

{az} is. .
k . u

a l p {az} gsz. fr i [-r] [-l f e k . y t o b [ D r i u

l(i)-yor]
gt e ,

ferec2,
t d a

{OsT} is. 1. f e
a o n

ferfleml ek, u m
y ol r]
[ D e ( n

{az} gsz.l fi. e [-r] - [-l(i)f 2 - . m


v u i k n i .

3.

Z n

S ferec e b a dg e -. af r

idde, {OsT} iddetten so n ra g elen kolaylk; darlk


tan ve kederden so n ra g elen sevin.

ferfiliii,
[ > f e f c S r r a f r u e k v r [ kh m k u a he D e n D

{az} f sf. r

l E ^

- i

l _

] /

fereci,
a

A [ p [ Y 1 k l a [ A p F p m i i k A

. M r e n u . l e i . A n .

(fereci:) {OsT} c is. r e


e f v l e

{az} gsz. e f i [-r [-l(i)m k ,


s l , k e A K r h e n y k f n e y a e ] f r r . d c y r i . e {az} is.r [ , k

[ z k o f e r r a a u ] e n n k b [ k t .g y h d ]

y o r]
o e

ferecik, -i
k e

{az} r is. e
i .

ferek1, -i
{az} is.
d g a e i

(kam) => n .
s

3.
[ D

verm e) >
r m l ] z e [ g [ E i s F n e i k r

u k {az} sf. , i t a o (demir) r r b i a n f e is. r i m r m . l e e

(dverek f [ e kF il o
a r u r i h e e r l a . u e a g t d b l

ferek2,
k k

{az} is. [ ?
e e a

ferg,
i

{az} is. e
h r a i K r .

n r l

a g z n d

ferengis,
gk b.

(ferengi.s) {OsTfe is. f e r


n Ar e y t l

ferg an d ,
is.
b K e [ z

a . , S

J ] r {OsT}
d m u

bot. 1
y F e y r 2

d ,

feres',

^ Ji]. {OsT} fis.

0 s fere;

g 3.t sf. a r ]. h h

sl-b ah r, {OsT} Su aygr, (H ippototam us).\\ F eresl-hayt, {OsT} C e b ra ilin at. feres2,
t a [ [ A y F k D [ S A i ] r . h a n l F l a a r i y r r . e

fe rh a d ,
->
n f b v ^ e i i f S ty g e r y . f

(ferha. t) {OsT} sf. e r h


t r a n [ o A 1 u a n b r k n y S k a n d r . KF

{OsT} is. f 1. e O .
n d a

y e n

us

(ferhad) {OsT} is. l i


a t d [ m h r a N .

l . t

feresiye,
h a [

{OsT} is. zool. e f e r


.

A s

(ferha.n) sf. 1 ,
i ;

ferez,
E [

(ykselen) > r .
b i

j j ]f i {az} ea is. rr
i l d i

z z

fe rh a n 2, ferh an e,
d u k t

{az} is. e l
n r

= t + a

-J]
i a e y

ferfana, [DS] ferfane, ferfar,


a [

{az} is. e
r H

(ferha:ne)f {OsT} nis.a e + r e F


k Fa n l a[ e z e l [ i v ei A , r a e y gz l . a + r F ferh fa, e [ k f a e j a v

] k

[ A l

A r [ Y [ b r f

r . e e a f

{az} is. e

i a r

e G r

[ n S er ] (ferha:) e {OsT} is.h] fD ;. r e i f n k f 1 r . e g r h . a g S

(ferfa:r) e{OsT} sf. f f r


n r e o c r u p l e f ; f a

fe r hr a t1 ,
m m y

J ] {OsT} is. f e
a e / ? e l b ]

t e f e

e t t n d d n d i

ferfellemek,
l(i)-yor] {az} is.
k i

{az} gsz. f i l [-r] (- e l e


f l e k n l a t k y d r a

ferfendelik, -i

fe rh a t2,
G n

(ferha.r t) {OsT} sf. e h


u e v y f i e r n

FER

GliTOTUlCt M i l . {OsT} is. 1. Su yolu. 2. lenir) {OsT} is. 1. nsan topluluu; cemaat. 2. as. Tmene veya kolorduya kumanda eden general; tm general, korgeneral. S ferk- evvel, {OsT} Korgeneral; birinci ferik.\\ ferk- sn, {OsT} Tm general; ikinci ferik. ferik2, -i [Ar. ferik liLj] (feri-.k) {OsT} is. 1. Olgun buday tanesi. 2. {az} Taze fasulye. [DS] 3. {az} Buday baaklarnn yeni sertlemeye baladklar zamanki durumu. [DS] ferik3, -i [Erme, varek => ferik / felik] {az} is. 1. Keklik, bldrcn ve tavuk yavrulan; pili. {eAT'} (ayn) 2. Kmes hayvanlarnn civcivlikten km yavrular. 3. Dii tavuk yavrusu; pili. 4. Dii hindi. 5. B ir tr elma. 6. Kuma. 7. Sar akrep. 8, s f Gen; taze; krpe. 9. (Kii iin) yan gstermeyen; ol duundan daha gen grnen. [DS] ferikan, [Ar. frka > ferik > ferikn j U y ] (feri:ka:n) {OsT} is. Topluluklar, ferike, [Erme, varek] {az} is. Tavuk. [DS] ferikeyn, [Ar. ferik-ayn feri.kayn) {OsT} is. as. Savaan iki taraf. feriklem ek1 [fer (yans.) > fer-ik-le-mek] {az} gsz. , f i [-r] [-l(i)-yor] 1. Belli etmeden, grnmeden kamak. [DS] feriklem ek2, [ferik-le-mek] {az} gsz. fi [-r] [-l(i)yo r] (Yeni dikilen lahanalar iin) gelimeye bala mak. [DS] feriklik, -i [ferik-lik] is. Ferik olma durumu; ferik rtbesi; generallik, ferikmek, [fer (yans.) > fer-ik-mek] gsz. f i [-ir] 1. Korkudan soluk solua kalmak. 2. gl. fi. (Hayvan vb. iin) rktmek, ferimek, [Ar. fari => far-mak] {az} gsz. fi. [-r] 1. Y alanmak. 2. Gten dmek. 3. Gzelliini yi tirmek. 4. Bir iten soumak. [DS] feris, [Yun. pharisaios > Ar. ferisi ^ j ] is. Hristiyanlm ilk yllarnda treyen bir Yahudi tarikat nn yesi. feritah, [Far. ferite ^ is. 1. nc; nde; birinci. 2. argo. Bir eyin en iyisi; en iyi rnek. 3. argo. (Kii iin) bir eyi en iyi yapan kimse. S feritahn armak, argo. Dengesizlikten ne yapacan bilememek; afallamak. ferite, [Far. frite 4xiji] {OsT} is. Melek, feriti, [Sod. friti / briti] {eT} is. Melek. [EUTS] ferit, [Ar. ferd > ferid J^ /] (fieri.t) sf. 1. Ei ve ben zeri olmayan; esiz; tek. 2. Dizilmi inci, feriye, [Ar. ferc (dallanma) > fe r' / fer'iyye J> (fer-iye) {OsT} sf. -* fer. ] feriz, [Far. efrz (ykselen) > firez /feriz] {az} is. Ekini alnm tarla; anz. [DS] } / {OsT} sf. ok sevinli.

ferheng, [Far. ferheng

Bilgi; ustalk; hner; yetenek. 3. Akl. 4. Edep. 5. Farsa szlk, ferhest, [Far. ferhest lk; by. ferh u n d e, [Far. ferhunde .ui-_! {OsT'} sf. Kutlu; m barek; uurlu, fi1 ferhunde-fl, {OsT} Fal uurlu olan; talihli.\\ ferhunde-g, {OsT} Urluluk; kutlu luk.\\ ferhunde-p, {OsT} Aya uurlu.\\ ferhunde-rey, {OsT} Oyu uurlu.|| ferhunde-tli', {OsT} Talihi uurlu. fer, [Ar. ferc (dallanma) > fer' / fer'iyye ^ j / J ] (fer-i:) {OsT} sf. 1. Kkten olmayp ayrnt nitelii tayan. 2. kinci dereceden olan; ikincil. S fer ayn hak, {OsT} huk. Bir alaca garanti et m ek amacyla ona bal olarak kurulan herhangi bir rehin.|| fer zilyed, {OsT} huk. B ir ey zerinde snrl bir hak ile elde bulundurma. feria, [Lat. feria] is. 1. Hibir i yaplmayan gn. 2. Panayr enlikleri ve boa greleriyle geen bay ram. feribot, [ng. ferry (tayan) + boat (tekne)] is. Tren, tat ve bunlara ait yolcularn tanmas iin zel olarak dzenlenmi gemi; araba vapuru, feri, -ci [? feri] {az} is. 1. Keklik yavrusu. 2. Y um urtlam a ama gelmi pili. [DS] ferid 1 [Ar. ferid / feride , / o-b^s] (feri:d) {OsT} sf. 1. Tek; ei bulunmayan; benzersiz. 2. is. Dizilmi inci tanesi; ok deerli inci. S ferdd-dehr, {OsT} Zamannda tek olan; ei bulunmayan; devri nin bir tanesi.|| ferdl-asr, {OsT} Zamann bir tanesi.|| ferdz-zem n, {OsT} Zamann bir tanesi. ferid2, [Far. ferid J^.J] (feri:d) {OsT} is. 1. Avc ku. 2. sf. Donmu; katlam. ferid e1 [Ar. ferd > feride Jj./] (feri-.de) {OsT} sf. 1. , Ei ve benzeri olmayan; esiz; tek. 2. is. ri ve tek inci tanesi. feride2, [Far. feride (feri.de) {OsT} sf. 1. Bana buyruk. 2. Gururlu. ferideJ, [? feride] {az) sf. Acele. [DS] feridun, [Far. feridn OjJj.js] (feri:du:n) {OsT} is. Se kizinci gk. ferifte, [Far. ferifte u i / ] {OsT} sf. -* frifte. ferih, [Ar. ferah > ferih {OsT} is. Sihir; sihirbaz

S ferh fahur, {OsT) 1. Bolluk iinde; skntsz; rahat ve sevinli. 2. ftihar ederek. ferihmek, [Ar. ferih => ferih-mek] {az} gsz. f i [ir] 1. Siniri, hrs gemek. 2. Almak; ferahlamak. [DS] ferik1 - [Ar. frka > ferik Jj.y] (feri.-k, k kaln sy ,

1555

FER

feriza, [Ar. farz > fariza ^ . j ] (feri.za) {OsT} is. -* fariza. ferk, [Erme, herg] {az} is. 1. Srlm tarla. 2. sf. (Tutmak iin) ereti. 3. Beceriksiz. [DS] ferk etmek, {az} Tarlay birka y l bo brakmak. [DS]|| ferkine garmak, {az} nme inmek; kt bir hastala tutulmak. [DS] Ferkad, [Ar. ferlad Jiy ] {OsT} is. gk b. -* Ferkadan. Ferkadan, [Ar. ferlcadn ol-ijs] (ferkada:n) {OsT} zl. is. g k b. Kk Ay km esinin en parlak iki yldz olan Db ve M erak adl yldzlarn ikisine birden verilen ad; (Ursae Minoris). ferldnti, [ferk-inti] {az} is. Mezarlk. [DS] ferlemek, [fer-le-mek] gsz. f i [-r] [-l(i)-yor] argo. Kamak; svmak, ferli, [fer-li] sf. (Gz iin) parlak; ltl. -ferma, [Far. fermden (buyurmak) > -ferma UJ \ (ferma:) {OsT} son ek. Sonuna getirildii Farsa isimlerden buyuran, sren anlam larnda birleik sfatlar yapan son ek. hkn-ferm (egemenlik sr dren) ferma1 [Far. fermden (buyurmak) > ferm a Uj] (fer , ma:) {OsT} sf. 1. Buyuran; emreden. 2. Sren. S ferma etmek, {OsT} 1. Srmek. 2. aret etmek; gstermek. ferma", [t. ferma] (fe rma) is. Av kpeinin, av gizlendii yerden gzlemesi, ferm an, [Far. fermden (buyurmak) > ferman jl ^ ] (fermam) {OsT} is. 1. Buyruk; emir; hkm. 2. tar. mparatorluk dneminde padiahlar tarafndan karlan yazl zel emirler. 3. A llahn buyruklar. 4. hat. Ferm anlarda kullanlan bir yaz tr. 5. huk. Diplomatik yazma. S ferm n-ber, {OsT} Ald buyrua uyan, jj ferm n-berdr, {OsT} Fermana uy an.\\ ferm n-berdr, {OsT} Ferm ana uyarlk.\\ ferman kmak, tar. Padiah tarafndan herhangi bir konuda emir verilmek]] ferm n-dih, {OsT} Fermam yryen; sz geen. || ferm an dinleme mek, H ibir kural dinlemeden, bana buyruk ha reket etmek. || ferm n-ferm , {OsT} Ferman yr yen; sz geen.\\ ferman gemisi, tar. m parator luk dneminde anakkalede dem irli olup gelen yabanc gem ilerin giri izni olup olmadn denet leyen sava gem isi.|| ferm n- l, {OsT} Hkmdar buyruu.|| ferm n- l-n, {OsT} an ve erefi yksek kimsenin buyruu; hkm dar buyruu. || fermn- beret-unvn, {OsT} Yksek unvan sa hibinin buyruu; hkm dar buyruu.\\ ferm n - celll-kadr, , {OsT} D eeri bulunann buyruu; hkmdar buyruu]] ferm n- hm yn, {OsT} Padiah buyruu]] ferm n- lh, {OsT} Tanrsal buyruk]] ferm n- padih, {OsT} H km dar buy

ruu]| ferm n- eref-iktrn, {OsT} stnle ve ululua ulaann buyruu; hkmdar buyruu. || fermn- vcibl-izn, {OsT} Uyulmas kesin olarak zorunlu olann buyruu; hkmdar buyru u]] fermn-rev, {OsT} Ferm am kabul gren; padiah]] Ferman sizin, asl isterseniz, yle N olsun! anlamnda kullanlan kabullenme sz. ferm ana1 [Yun. phermeli] {az} is. 1. Kadnlarn , giydii zeri ilemeli yelek. 2. Eteklik. [DS] ferm ana2, [Far. fr-mnde o-Ujy] {az} sf. G sz. [DS] ferm ani, [Yun. phermeli] {az} is. Fermele; ferm e ne. [DS] fermanl, [ferman-l] sf. 1. Hakknda ferman dzen lenmi olan. 2. tar. Siyasi otoriteye kar gelme suundan dolay cezalandrlmas iin hakknda ferman dzenlenmi bulunan. 3. mecaz. Hibir ku ral, hibir kimseyi dinlemeyerek diledii gibi dav ranan kii. 4. as. Askerlikte rtbesi binbadan yu kar olan. S ferm anl deli, D eli olduu herkes ta rafndan bilinen. fermanname, [Far. fermn-nme u ^ y ] (ferm.anna.me) {OsT} is. 1. Yazl padiah buyruu. 2. (Ne zaket sz olarak) mektubunuz; mektubun, ferm antasyon, [Fr. fermentation] is. M ayalanma; tahammr. -fermay, [Far. fermden (buyurmak) > -fermy lS'-v] (ferma:) {OsT} son ek. -* -ferma, fer m ay ende, [Far. fermden > fermyende ferm a:yende) {OsT} sf. 1. Buyuran; emir veren. 2. is. Hkmdar, fermayi, [Far. fermden > fermyi '-j] (ferma:yi) {OsT} is. 1. Emretme; buyurma. 2. Ismarlama; sipari; emir. 3. yi cins kam ir veya Lahor al. S fermyi-i al, {OsT} al siparii. ferme, [? ferme] {az} is. Burgu; evirerek delik a m aya yarayan ara; matkap. [DS] ferme,jp, [Fr. ferme jupe] is. Elbise, anta gibi iki ayr paras bulunan eylerin kapal kalm asn sa layan erkek, dii olarak birbiri iine geen bir tr dme; tt, ferm end, [Far. fermend J^>] {OsT} sf. 1. Gler yz l. 2. Temiz grnl. 3. Yksek m evki sahibi, ferm ele, [Yun. phermeli] {eAT} {az} is. zeri ile meli yelek; fermene. [DS] fermene, [t. paramano / Yun. pherm eli > fermene Xj>J] {eAT} {OsT} {az} is. 1. Klaptan, kaytan, sr m a gibi eitli naklarla ilenmi n ak b ir eit yelek. [DS] 2. Ceket, potur, alvar ve salta gibi gi yeceklere srm a ve kaytanla yaplan ilemeler, fermeneci, [fermene-ci ^ ^ j ] {OsT} is. 1. Fermene reten ve satan. 2. Giyeceklere srm a ile ileme yapan kimse.

FER

K tlIK C E S M .
ek. Farsa kelimelere andran, yoran, y o k eden; geen, aan anlam nda birleik sfatlar yapan son ek. tahamml-fers (dayanma gcn y o k eden). fersah, [Ar. fersah ^ j ] {OsT} is. . Y aklak 5 lan, gelen uzunluk ls birimi; mil. 2. Yerin b yk emberi zerinde llen bir derecenin yirm i de birine denk gelen yayn uzunluu; mil veya 5.556 km. 3. mecaz. ok uzun mesafe. fersah fersah, ok ok ileride; bol bol. fersahlk, - [fersah-lk] sf. (Uzaklk iin) belirtilen miktardaki fersah kadar, fersan, [Far. fersn (fersa:n) {OsT} is. Deri sinden krk yaplan kk bir sansar tr, fersek, -i [fer-se-k ?] {az} sf. Akll; kurnaz; zeki. [DS] fersen d ac, [Far. fersendc is. mmet. ferseng, [Far. ferseng JL ^ s] {OsT} is. m illik bir uzaklk ls birimi; fersah, fersiz, [Far. fer (parlaklk) => fer-siz] sf. (Gz iin) donuk ve cansz, fersizleme, [fer-siz-le--me] is. Donuklama duru mu; fersizlem ek eylemi, fersizlem ek, [fer-siz-le--mek] dnl. fi. [-ir] (Ik ve gz iin) donuk ve mat bir hl almak, fersude, [Far. fersde ^ y ] (fersu-.de) {OsT} sf. Eskimi; ypranm; anm; rselenmi. S 1 fersde-g, {OsT} Eskimitik; ypranmtk. || fersde pa y, Ypranma, anma p a y.|| fersde-pn, {OsT} A r damar atlam kadn; kt kadn. fersudelik, -i [fersude-lik] fersu .d elik) is. Eskim i tik; ypranmlk. fer, [Ar. fer Jijs] {OsT} is. 1. Yayma; serme; de me. 2. Yere serilen hal, kilim vb.; yayg. 3. Yery z; zemin; kr; sahra. S fer etmek, {OsT/ D e mek; yaym ak; sermek. feriyat, [Ar. feriyyt o l - i y ] (feriya.t) {OsT} is. Deme ileri; demecilik, feriye, [Ar. feriyye {OsT} is. 1. Demecilikte kullanlan malzeme. 2. Binalarda kaplama olarak kullanlan m alzem eye yaplan harcama; kaplam a giderleri. fert, -di [Ar. ferede (yalnz olmak) > ferd ^y] is. 1. Tek kii; birey. 2. sf. Ei bulunmayan; tek. 3. is. ed. Tek beyit; alt st olmayan bam sz beyit. S -* ferd. ferti, [fert-i] is. ve sf. 1. Kii haklarn savunan. 2. Bireycilikten yana olan; bireyci, fertilik, -i [fert-i-lik] is. sosy. 1. Bireyin haklar nn toplumun haklarndan daha nde geldiini sa vunan toplumsal gr; bireycilik; individalizm. jllJ> (fersenda.c) {OsT/ ]

ferm eneciler, [fermene-ci-ler] is. stanbulda srma ilemeli giyecek yapp satan esnaf, ferment, [Fr. ferment] is. Maya, ferm i, [t. Fermi (talyan fiziki)] is. M ikrofzikte kullanlan, bir mikronun milyarda birine denk uzunluk birimi; 10"15 m; protonun yar apnn Visi. fermiyum, [t. Enrico Fenni (talyan fiziki) > Lat. fermium] is. kim. A yntaynyum ile ayn zamanda bulunan ve atom says 100 olan yapay element, sembol Fm. fermuar, [Fr. fermer (kapatmak) > fermoir (kapat c)] is. 1. Karlkl diler ve bunlarn zerinde y ryen bir kapatc-ac paradan meydana gelen dzenek. 2. Bir czdan veya antay kapal tutm a ya yarayan balant. 3. Kuyumculukta bir kolyeyi, bilezii balam aya yarayan bir mandal ve yuvadan meydana gelen para, fermude, [Far. fermden (buyurmak)>ferm de my>j] (fermu.de) {OsT} sf. 1. Buyrulmu; emredilmi. 2. is. Buyruk; emir; irade, ferns, [Far. ferns ^ U y ] (ferna.s) {OsT} is. 1. Gaf let; aknlk. 2. sf. akn; gafil, fernd, [Far. fem d ijJjs] (fernu.d) {OsT} is. Kant; delil; hccet, ferus, [Ar. fanus] {az} is. Lamba iesi. [DS] feronyer, [Fr. ferroniere] is. Tam otasm a bir deerli ta yerletirilmi ince altn zincirden ibaret ss ve tak eyas. ferormon, [Fr. pherormone] is. 1. i anlarn ana ar petei yapmaktan vazgeerek ii ar petei yap m aya balamalarn salayan ve ana arnn alt ene bezlerince salglanan, bunu emen ii arnn kus m uu ile dier ii anlara da geen bir karmak salg. 2. Dii kelebeklerin, erkekleri ok uzaklardan eken zel kokulu salglar, ferra, [Ar. fer (deme)>ferr ji l>] (ferra:) {OsT} is. 1. Deyen kimse; yayan; seren; demeci. 2. Hizmeti. 3. Cami, mescit, imarethane gibi yerleri temizleyip spren kimse. 5. K beyi sprp te mizleyen grevli, ferra, [Ar. ferr > ferr y ] (ferra:i:) {Osf} is. Sprclk; ferralk. ferralk, - [ferra-lk] is. Sprme ii; sprc lk. ferruh, [Far. ferruh j-J] {OsT} sf. Kutlu; uurlu; mbarek. S ferrh-kadem, {OsT} Aya uurlu.|| ferrh-zd, {OsT} 1. Hayrl, kutlu olan. 2. ok uurlu evlat. ferruhi, [Far. ferruh _^] (ferru:hi:) {OsT} is. Uurluluk; meymenet, fers, [Ar. hrs ?] {az} is. Hrs. [DS] -fersa, [Far. fersuden > fers L^s] (fersa:) {OsT} son

l ffil M C E f l t a i i l l 1 5 6 7

FES

2. fel. Btne, genele deil de bireye, tek olana s yan. 2. is. Eskiden cenazelerde para ile tutulan a tnlk tanyan gr. 3. Btn deerlerin toplum layclar. dan deil de bireyden ktm savunan gr, ferz, [Far. ferz j j ] {OsT} is. Satranta vezir. S1 ferz fertik ', -i [Alm. fertig (tamam) => fertik] is. argo. k a rm ak , Satranta acemi oyuncuya kar vezirKama; ayrl. S ferti i ekm ek, Kamak; sv siz oynamak]] ferz km ak, (Satranta piyade adl mak.|| fertii k rm ak , argo, kamak; svmak. ta iin) kardaki son kareye kadar srp vezir fertik2, -i [Rus. frtuk] {az/ is. nlk. [DS] yapmak. fertiklem ek, [fertik-le-mek] gsz. f. f-r] [-l(i)-yor] ferzan , [Far. ferzn Oljji] (ferzarn) {OsT} is. Bilim ve argo. Gizlice savumak; kamak, hikmet. fertut, [Far. fertt / fertte c j y j / a y J ] (fertu.t) ferzane, [Far. ferzne ^Ijy] (ferza.ne) {OsT} sf. 1. {OsT} sf. 1. ok ihtiyar; kocam. 2. Bunak. 3. tar. Bilgin veya bilge olan. 2. Benzerlerinden farkl Eskiden ya snflandrmasna gre fidye alnarak olan;'stn; sekin. 3. tasvf. (Dervi iin) benliini serbest braklan kadm esirlere verilen ad. ldrm, dnya gailelerinden uzaklam olan. S fertutane, [Far. fertt-ne by^s] fertu:ta:ne) {OsT/ ferzne-gn, {OsT} Bilginler; limler]] ferzne-g, {OsT} Bilgili olu; bilgi ynnden stnlk. zf. Bunam gibi; bunakasna, fertut, [Far. fertt! ^ /y y ] (fertu-.ti:) {OsT} is. Bu ferzek, -i [? ferzelc / ferzenk] {az} is. Kt kadm; fahie. [DS] naklk; pirlik. 2. Cimrilik, ferzend, [Far. ferzend JJjjs] {OsT} is. Erkek evlat.; feruh, [Far. ferh ^ j J ] (feru.h) {OsT} is. M utlu; m e oul; ocuk. S ferzend-i b, {OsT} 1. Hava ka sut; en; ok neeli, barc. 2. Suda yaayan hayvanlar.|| ferzend-i fferve, [Ar. ferve jy] {OsT} is. 1. Krk; hayvan postu. t b , {OsT} Yakut.\\ ferzend-i bevvb, {OsT} Kapc larn acemi ocana kaytl ocuklar,j| ferzend-i 2. Krk kapl elbise. S ferve-i beyz, {OsT} tar. avu, {OsT} Acemi ocandaki kaytl avu o eyhlislamlarn trenlerde giydii beyaz krk. || cuklar,|| ferzend-i ercm end, {OsT} erefli ocuk.|| ferve-i m u rab b a, {OsT} tar. Padiahlarn tren ferzend-i siph, {OsT} Sipahilerin acem i ocana lerde giydikleri devrik yakal bir tr krk; kabakaytl bulunan ocuklar. nie.|| ferve-i sam m r, {OsT} Sam ur krk. ferver, [e.Far. fravati > ferver / ferverd jjy ] {OsT} is. ferzen d an , [Far. ferzendn Jujj] (ferzenda:n) {OsT} 1. Ayrlk. 2. Zerdt dininde ileri yneten cinler veya ruhlar. ferverdin, [e.Far. fravati > ferver / ferverd > ferverdin ^ j j y ] {OsT} is. 1. Celali takvim inden ilk baharn birinci ay. 2. M ecsilikte bir tr melek. 3. ranlIlarn bayram olarak kabul ettikleri Gne y lnn ilk ay ve her ayn on dokuzuncu gn, feryad, [Far. feryd jL / ] (ferya-.d) {OsT} is. -* feryat. fi1 feryd-bah, {OsT} Feryat ettiren.|| fery d hn, {OsT} Yardm isteyen.|| feryd- adelib, {OsT} 1. Blbl l. 2. 22 M arttaki frtna. || feryd-nk, {OsT} Grltl; patrtl.\\ fery d nme, {OsT} Kendine acndrm ak amac ile yazlan mektup.|| fery d -res, {OsT} Yardm isteyenin y a r dmna yetien.|| fery d u rm a k , {eAT} Feryat etmek.|| fery d fign, {OsT} Haykrma; barma. feryat, -d [Far. feryd aLji] is. 1. Barp arma; is. ocuklar. ferzen d an e, [Far. ferzendne Jj)_i] (ferzenda.ne) {OsT} zf. Oula yakr biimde. ferzin , [Far. ferzin ^ j j i ] (ferzi:n) {OsT} is. Satranta vezir. fes1, [fas / fes / fs / fs / fos / fs (yans.)] is. flem e yi, balon vb. iirmeyi ya da havasn boaltmay, nefes vermeyi, ya odun vb.nin yanmasn, fsltl bir sesle konumay anlatan kk. fes-er-ti, fes(s)k-lk fes2, [Fas (Kuzey A frika da lke) > fes] is. Krmz uhadan yaplm, tepesinin ortasndan pskl sar kan kenarsz balk. <5 fes ibii, Fesin tepesinde ucuna pskl taklan kk knt]] fes kalb, Fesi dzgn tutmak iin konulan kalp]] fes rengi, a rap rengi; lal. fesJ, -e si [Ar. fes ^ ts] {OsT} is. ki yzl balta.

lk. 2. Yardm isteme amacyla barma. 3. Yay fesad, [Ar. fesede (bozulmak) > fesd aL i] (fesa.d) gara; grlt. 4. Hlinden ikyet etme; szlanma; {OsT} is. -* fesat. S fesd-m iz, {OsT} Fesat kar yaknma. 5. argo. Gitme; kama. S fery ad b as tran; oyunbozanlk eden]] fesd-engz, {OsT} F e m ak, Birden barmaya balamak.\\ fe ry a t etm ek, satla kark; zarar etmeyi gerektiren. || fesd- a h I. Barp armak; haykrmak; lk atmak. 2. lk, {OsT} A hlak bozukluu.]] fesd- m ide, {OsT} Yardm istemek; szlanm ak|| fe ry a t figan (feryad Mide bozukluu.]] fesd- dim a, {OsT} Delilik]] figan), Haykrma, barma. fesd- te lif, {OsT} ed. B ir cmlede dzenlemenin anlam karlamayacak biimde bozuk oluu. feryat, [feryat-] sf. 1. Feryat eden; alayp szla

FES

D M M E M (fesa.hat)

fe s a h a t1 -ti [Ar. feahet / faahat ,

fesh, [Ar. fesh _i] {OsT} is. -* fesih. S fesh-i ih b a r, {OsT} hulc. taraflardan birinin szlem eyi bozduu nu bildirmesi,|| fesh-i ilm , {OsT} huk. lam h kmsz brakma.\\ fesh-i m ukavele, {OsT} A nla mann bo zu lm a s|| fesh-i irk et, {OsT} irketin da lmas. feshane, [fes + Far. -hne * ;U ^ ] (fesha:ne) {OsT} is. Fes retim yeri, feshedilm e, [Ar. fesh (bozma) + T. e(t)-il-me] is. Bozulma veya datlma eylemi, feshedilm ek, [Ar. fesh (bozma) + T. e(t)-il-mek] edil, f. [-ir] 1. (Karar veya yarg iin) yrrlkten kald rlmak; geersiz saylmak. 2. (Bir kurum veya ku rulu iin) tzel kiiliine son verilmek; datl mak; kapatlmak, feshetm e, [Ar. fesh (bozma) + T. et-me] is. Bozma ve datma eylemi, feshetm ek, [Ar. fesh (bozma) + T. et-mek] gl. f. [(d)er] [-(d)-(i)yor] 1. Uygulanmakta olan bir kura l, bir yarg kararn bozmak; geersiz saymak; y rrlkten kaldrmak. 2. Tzel kiilie sahip bir ku ruluun almalarn durdurmak; varlna son ver mek; kapatmak; yeleri datmak. fe sih 1 -shi [Ar. fesh (bozma) , {OsT} is. 1. Kol ve bacak karma; paralama. 2. nceden verilmi veya uygulanm akta olan bir kararn bozulmas; ge ersiz saylma. 3. H ukuken geersiz klma; dat ma; kapatma; son verme; datlma; kapatlma. 4. huk. Srekli bor ilikilerinin tek tarafl irade be yan ile sona erdirilmesi; ykmll ortadan kaldrma. 5. huk. B ir mahkemenin verdii karar onun stnde bulunan bir baka mahkemenin boz mas. fesih2, [Ar. fshat (genilik)>fesh ^ ~ i] (fesi:h) {OsT} sf. Geni; ak, fesi, [Ar. fesi J~ i] {OsT} is. Ba gibi bitkilerin u buklarm retm ek amacyla yaplan daldrma, feslan, [Yun. vasilikn] (fesla.n) {az} is. bot. -* fes leen. [DS] fesleen, [Yun. vasilikn (kral otu)] is. bot. Akdeniz blgesinde bahe ve sakslarda yetitirilen, ballba bagillerden ho kokulu pem be veya beyaz iekli, bir yllk otsu bitki; reyhan, (Ocimum basilicum). feslek1, -i [fes (yans.) > fes-le-k] {az} is. 1. Bir tr bezelye. 2. Nohut. [DS] S feslek b u lg u ru , {az} F eslek denilen bezelye ile buday halamas. [DS] feslek2, -i [? feslek] {az} is. 1. zerine kiri atla cak direkleri birbirine balayan ince uzun tahta. 2. Aa paras; yonga. [DS] feslian, [Yun. basilikon] {az} is. -* fesleen. [DS] feslikan, [Yun. basilikon] {az} is. -* fesleen. [DS] festival, -li [Lat. festivus (neeli) > Fr. festival] is. 1. ounlukla belli bir yerde ve belli zamanlarda d

{OsT} is. Dilin doru, dzgn, ak ve anlalr ola rak kullanlmas. S fesh at-p erd z, {OsT} 1. Etkili ve gzel konuan; iyi hatip. 2. N utuk eken kimse; konumac. fesah at2, -ti [Ar. fesahat c ^ U i ] (fesa.hat) {OsT} is. Genilik. fesaki, [Ar. fskyye > fesk (fesa.ki:) {OsT} is. 1. Fskiye azlklar. 2. ocuklarn su pskrtmek te kullandklar ara. fesan, [Far. fesn j L i ] (fesa:n) {OsT} is. 1. Bilei ta. 2. Hikye; masal, fesane, [Far. efsne > fesne -Li] (fesa-.ne) {OsT} is. A slsz hikye; efsane. S fesne-perdz, {OsT} M asal ve hikye dzen; aslsz eyler syleyen. fesar, [Far. fesr jL J] (fesa.r) {OsT} is. Yular, fesat, -d [Ar. fesd is. 1. Bozukluk; bozulma.

2. nsanlarn aralarn amaya, toplumda kargaa karmaya ynelik davran; ara bozuculuk; kt lk; fenalk; kargaalk; anlamazlk; fitne. 3. Bir iteki hile. 4. rme; bozulma. 5. sf. nsanlar bir birine drmeye, aralarm bozmaya alan. 6. Her eyin ardnda bir ktlk arayan, ktye yorum la yan. 7. Ar alnganlk gsteren. S (ortal) fesa d a verm ek, Bozgunculuk yaparak ortal birbiri ne katmak, insanlar birbirine drmek.\\ fesat k a rtrm a k , 1. nsanlar birbirine drecek, ara larn aacak davranlarda bulunmak; kargaa karmak. 2. Yaplan ie hile kartrmak.|| fesat ku m k u m as, A ra bozmay, insanlar birbirine d rm eyi veya ktlk yapm ay alkanlk hline getirm i kimse. fesata, [fesat-a] (fesa ta) zf. 1. Bozguncuya yak r biimde. 2. Ar alngan olarak, fesat, [fesat-] sf. Bozgunculuk yapmay alkanlk edinen; karklk karan; bozguncu; ordubozan; mfsit. fesatlk, - [fesat--lk] is. Bozguncu ve kargaa karc olm a durumu; kartrclk; ara bozucyluk; ordubozanlk, fesatlk, - [fesat-lk] is. Bozguncu olma durumu; fesata davranma, fesede, [Ar. fesede o.-i] {OsT} is. Ktlkler; bo zukluklar. fesek1 -i [? fesek] {az} is. Yaban domuzu yavrusu. , [DS] fesek , -i [? fesek] {az} is. Bakasna ait olup da kaybedilen bir malm yerine alnan yenisi. [DS] feseka, [Ar. fask > feseka >~s] {OsT} is. Gnah ileyenler; sapknlar; fsklar. feserti, [fes (yans.) > fes-er-ti] {az} is. Fslt. [DS]

1569

FET

zenlenen sanat gsterileri dizisi. 2. B ir sanat veya sanat iin dzenlenen gsteriler. 3. Belli bir blge nin rnn veya tarih deerini tantm ak amacyla yaplan enlik. 4. argo. D zensiz ve kark toplan t; curcuna. 5. argo. Kiilerin gln durumu. 6 . argo. Neeli, enlikli ortam veya olay. 7. sf. (Kii iin) akac. fesuphanallah, [Ar. fe-subhnA llah -dil (fiesubha.nalla.h) imi. 1. A llah her trl noksanlk tan tenzih ederim. 2. aknlk ifadesi iin kullan lan nlem. feskllik, - [Far. pelesenk fesk-lk ?] {az} is. > Kekemelik; pepelik. [DS] feafa, [Far. fe fe / fafa jiliU s] (fea:fa;) {OsT} is. - feafe. feafe, [Far. fe fe jisU s] (feafe) {OsT} is. 1. Okun havada kard ses. 2. Hrt. S {OsT} fefe-i dmn, {OsT} E tek hrts.|| fefe-i derya, {OsT} Denizin hrts]j fefe-kr, {OsT} Hrt karan. -fean, [Far. -fen jU s] (fea-.n) {OsT} son. ek. So nuna getirildii Farsa isimlere "saan, serpen" anlam katarak birleik sfatlar yapan son ek. fean, [Far. fen j l i i ] (fea-.n) {OsT} is. miiz. Bir vuru ekli. -fear, [Far. -fer _>U]] (fea r) {OsT} son ek. So nuna getirildii Farsa isimlere "skan, sk c an lamlar katarak birleik sfatlar yapan son ek. fear, [Far. fer jU i] (fea r) {OsT} sf. Skan; skc. feek, -i [? feek] {az} is. Dayanksz basm a ya da bez. [DS] feel, [Ar. feil => feel] {az} sf. 1. (ocuk iin) yaramaz; haar. 2. Hibir ie yaramayan. [DS] fefee, [Fr. fe+fee a ] {OsT} is. Hrt, feil, [Ar. feil J-is] {OsT} sf. Korkak; cesaretsiz. feken, [v (yans.) > v-gm > f-km [EREN]] {az} is. Aacn kknden kan srgnler; pi; filiz. [DS] fet, -tti [Ar. fett c J] {OsT} is. B ir eyi ufaklama; k rnt hline getirme, feta, [Ar. fet ^ / Us] (feta. {OsT} sf. 1. Yiit; deli ) kanl; mert. 2. Eli ak; cmert. 3. is. Hizmeti; uak; iolan. tetanet, [Ar. fetnet / fatnet cjILs] (feta:net) {OsT} is. 1. abuk anlama; anlay; zihin akl. 2. din. Peygamberlerin niteliklerinden olan yksek zek ve sezgi ile abuk ve doru anlama yetenei, letanetli, [fetanet-li] (feta.netli) sf. Anlayl; anlay yerinde; zeki.

fetanetsiz, [fetanet-siz] (fetanet-siz) sf. Anlaysz; anlay kt; aptal, fetava, [Ar. fetva > fetv / fetv ^jUs] (feta.va:) {OsT} is. Mftlerin, halkn din konulardaki soru la. pa verilen cevaplar; fetvalar, fetebrek, -i [Ar. fetebrek ^jL^s] (feteba:rek) iinl. "Mbarek olsun; tebrik ederim. anlamnda tebrik sz. fetbaz, [Ar. fet + Far. -bz ] sf. ok bilmi, fete, [Ar. fet => fete] {az} is. Dede. [DS] fetehat, [Ar. feth > feteht o l^ a ] (feteha. t) {OsT} is. Arap alfabesinde a, e nllerini karlamak iin harflerin zerine konulan stiin ( ) ad verilen iaretler; stnler, fetele, [Ar. fetr j4=s] {az} is. Yufka ekmei, feterat, [Ar. fetret > fetert ol> i] (fetera:t) {OsT} is. Fetretler. feteyan, [Ar. fet (gen) > feteyn o U s] (feteya.n) {OsT} is. 1. ki gen; iki delikanl. 2. mecaz. Gece ve gndz; sabah akam, feth, [Ar. feth ga] {OsT} is. 1. Ama. 2. Bir lkeyi slamiyete ama. S feth-i bb, {OsT} Kapnn alnas.|| feth-i bild, {OsT} ehirlerin zabt.|| fethi cell, {OsT} Byk fetih ; sta n b u lun aln.\\ fethi kelm, {OsT} Sze balama.\\ feth-i kraat, {OsT} (Kitap, ferm an; Kur'ar vb. iin) ap okuma. || fethi meyyit, {OsT} Otopsi; cesedin almas.|| feth-i mbn, {OsT} A k zafer.|| feth-i mkilt, {OsT} Zorluklar zme; glkleri yenme. fetha, [Ar. fetha 4^ ] {OsT} is. 1. Arap alfabesinde a, e nllerini karlam ak iin harflerin zerine konu lan iistn ( ) ad verilen iaret. 2. anat. Az; de lik; aralk. S fetha-i hafife, e nlsn karla yan hareke.|| fetha-i sakile, " a nlsn karla yan hareke. fethateyn, [Ar. fethat-eyn | {OsT} is. Bir keli mede art arda gelen iki stn ( ). fethetme, [Ar. feth (ama) + T. et-me] is. Bir yeri sa vaarak ele geirme eylemi, fethetmek, [Ar. feth (ama) + T. et-mek] gl. fi [-(d)er] [-(d)-(i)-yor] Bir yeri, bir lkeyi silah kullana rak ele geirmek; dmandan amak; almak, feth, [Ar. fethi fethe dair. fethiye, [Ar. fethiyye -u^i] {OsT} sf. diil. 1. Fetihle ilgili; fethe dair. 2. ed. Nesip blm bir yerin fet hini konu alan kasidelere verilen ad. fetih, -thi [Ar. feth / fetih ^ ] {OsT} is. 1. Ama. 2. Bir yeri savala ele geirme. 3. Balama. 4. Kuat(fethi:) {OsT} sf. Fetihle ilgili;

FET ma. 5. dbl. Arap alfabesinde bir harfin nne e ve ya a getirilerek okunmas. 6. tor. Yenieri ocamda veya bu ocan mescitlerinde Fetih Suresini oku yanlara verilen ad. fi1 F etih S uresi, Yirmi dokuz ayetlik. K ur 'an 'm 48. suresi. fetihnam e, [Ar. feth + Far. -nme fetihna:me) {OsT} is. 1. tar. mparatorluk dneminde, kaza nlan zaferleri ve alman yerleri bildirmek iin kom u devletlere ve beylere, valilere yazlan mektup. 2. ed. Bir yerin alm veya kazanlan zaferle ilgili olarak yazlm manzum e veya eser; fethiye. fetik, -i [Ar. fetk => fetik ?] {az} is. Ay yavrusu.
[DS]

U H K ffS H .-,
duraksama; dinme. 2. ki olay arasndaki zaman paras. 3. ki peygamber arasnda geen zaman. 4. slam iyete gre Hz. sa ile Hz. M uham med ara snda geen sre. 5. K uran- K erim de 96. sure olan A lak ile 74. sure M ddessirin gelii arasnda geen sre. 6. H kmet dzeninin gevedii bir yerde yeniden dzenin kurulm asna kadar geen sre. 7. ki stma nbeti arasndaki sre. 8. Nabzn iki vuruu arasndaki sre, fettah , [Ar. feth (ama) >fetth ^Us] (fetta.h) {OsT} sf. 1. Aan. 2. Zafer kazanan; lkeler alan; fethe den. 3. Btn yollar, kaplar, kapal ileri zen, aan; trl glkleri gideren, zorluklar kolaylat ran; Allah. S fetth - n u r, {OsT} N ur aan; Allah. || fetth - kerm , {OsT} yilik etm esini seven; kerem sahibi olan; Allah. fettak , -ki [Ar. fetk > fettk iila] (fetta:k) {OsT} sf. ok adam ldrm kimse; kanl katil, fe tta n , [Ar. fitne > fettn OUs] (fetta.n) sf. 1. Kark lk kararak insanlar birbirine dren; fitneci. 2. (Kadn iin) cilve yaparak ekicilii ile erkekleri batan karan; cilveli. 3. Gnl alcl ve ekici lii ile insann gnlnde karklk yaratan; cilveli ve ekici; ok gzel; gnl ayartc, fettan ca, [fettan-ca] (fettanca) zf. Fettan gibi; fettan kiiye yakr biimde, fettan e, [Ar. fettne <Us] (fetta:ne) {OsT} is. Altn ya da gmn ayarn lem eye yarayan ta; mihenk ta. fe ttan lam a, [fettan-la--ma] is. Fettanca davran larda bulunm a eylemi, fettan lam ak , [fettan-la--mak] dnl. f. [-r] 1. Fet tanca davranlarda bulunmak. 2. Fettan durumuna gelmek. fettan lk , - [fettan-llc] is. 1. Fettan olm a durumu. 2. Fettan kiinin nitelii. 3. Fettanca davran, fets, [Lat. foetus (yavrulama)] is. biy. Cenin; oul cuk. fetva, [Ar. fetva / ^ ^] (fetva:) {OsT} is. 1. er

fe til1 [Ar. fetil (bkiil) t fetle ,

/ <tL] {OsT} is. 1.

Fitil. 2. Ovarak bedenden karlan yuvarlak kir. 3. Yaralara konulan fitil. 4. rg, fi1 fetle-i giys, {OsT} Sa rgs. || fetle-i hacer, {OsT} bot. D a keteni. fetil2, [Ar. fetr j^Us] {az} is. -* fetir. [DS] fetir, [Ar. fetr j^] {az} is. 1. M ayasz hamurdan sacda piirilmi yufka ekmei, 2. Bazlama. 3. yi pimemi; yar ham ur kalm ekmek. [DS] feti, [Lat. facticius (yapay) > Port, feitico (by; p e ri) > Fr. ftiche] is. 1. Sahibine uur getirdiine ve doast zellikler tadna inanlan kk ta pnm a nesnesi veya hayvan. 2. mecaz. Kendisine tapnm a duygusu ile balanlm ey veya kimse, fetii, [feti-i] sf. 1. Feti yapan. 2. is. Fetilerin et kili olmasn salayan byc. 3. psikol. Baz eya veya nesnelere dokunmak veya bakm ak suretiyle cinsel doyuma ulaan, fetiist, [Fr. ftichiste] sf. 1. Fetie tapan. 2. Fetile ilgili. 3. is. psikol. Cinsel doyuma ulama biim in de ortaya kan bir eya veya fetiten yararlanma sapkl. fetiizm , [Fr. ftichisisme] is. 1. lkel toplumlarda, fetie tapm a biiminde grlen din uygulamalarn tm . 2. mecaz. Btl inan saylan derin sayg. 3. psikol. Belirli nesneleri grme veya dokunma ile cinsel doyuma ulama biimindeki cinsel sapklk, fetiz, [Far. fatr] {az} is. Hamuru biraz mayal yuf ka. [DS]

gr bildirme, l . f k . slam iyetle ilgili bir mesele veya bir hukuk davann zmn aklamak amacyla mft veya eyhlislam tarafndan isim fe tk 1 [Ar. fetk j ^ ] {OsT} is. 1. Yarma; yarlma. 2. F , zikredilmeden yaplan aklama; hkm veya ce tk. 3. mecaz. zme; halletme. vap. 3. Fkh ile ilgili bir konuda sorulan soruya fkh bilgisi olann verdii cevap. S fetva alm ak, fetk2, [Ar. fetk dl] {OsT} is. Birini frsat kollayp an B ir iin eriat hkmlerine uygun olduuna dair szn ldrme, karar kartmak.\\ fetva em m i, {OsT} m paratorluk fetlem ek, [fet-le-mek ?] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] dneminde, eyhlislam kapsnda fe tv a ileri ile 1. Atlm pamuklar bir denee dolamak. 2. Kilgilenen daire.|| fetv -p en h , {OsT} Fetvaya s rebe, komaca gibi ocuk oyunlarnda, ebe tarafn nan; eyhlislam,|| fetva v erm ek , 1. slam huku dan oyunculardan biri yakalanmak. [DS] kuna gre yargda bulunmak. 2. mecaz. Gereksiz fetletm ek, [Ar. fevt + T. et-mek] {az} gl. f . [-(d)ve bo yere em ir verir gibi konumak. er] Becermek; baarmak. [DS] fetvac, [fetva-c] is. 1. Fetva veren. 2. mecaz. Gerek fetret, [Ar. fetret / ftret o ja ] {OsT} is. 1. Tavsama; siz yere ve yetkisi olmad hlde em irler veren.

U
(fetva

FEV
{O sT} fke taknl.]] feveran- zam an, {O sT} Zamann taknl.

fetvahane, [Ar. fetva + Far. -hane <U-

haine) {O sT} is. 1. M ftlk makam. 2. eyhlis lamlk. S fetv-hne-i l, {O sT} tar. Eskiden, ey hlislam dairesinde eriat mahkemesi yelerinin ve mftlerin oluturduu fe tv a kurumu. fevaci, -i [Ar. fevei' (fava.ci:) {O sT} is. n sana dert ve keder veren olaylar ve durumlar; facia lar. fevahir, [Ar. fevhir (feva.hir) {O sT} is. 1. Onurlular; erefliler. 2. Mkemmeller. 3. Deerli eyler.
fevahi, [Ar. fahie > fevhi

fevh, -h [Ar. fevh / fevha

/ 4z-js] {O sT} is. Gzel

koku.
fevh a1 [Ar. fevha -u>js] {O sT} is. Delik; aralk; ak ,

lk; az.
fevha2, [Ar. fevh / fevha
{O sT}

is. Gzel

koku.
fevk, -k / - k i [Ar. fevk Jj^i] {OsT} is. 1. st; yukar. 2. stnlk; yukarda olu. S fe vka l-de, -* fevkala4e.|| fe vka l-a rz, {OsT} Yerin stnde; gkte; ge ait. |[ fe vka l-beer, {OsT} nsanst; sekin kii. || fe v k a l-gye, {OsT} Ar derecede.|| fe vka lhad, {OsT} ok ar; haddinden fazla.\\ fe v k a lm e m ul, {OsT} Umulandan ok.|| fe v k a l-m u tad, {OsT} H er zamankinden ok; allandan fazla.]] fe v k a s-ser, {OsT} Toprak st; y e r st. || fe v k a t-ta b ia , {OsT} Doa iist.]] fe v k -i zeveban, {OsT} fz. Ar erime. fevkalade, [Ar. fevkal-de <oUI
{OsT}

(feva-.hi) {O sT} (feva.id) {O sT} is.

is. Ahlaksz kadnlar; fahieler, fevaid, [Ar. faide > fevid Faydalar; yararlar; kazanlar. S fe v id -i m e mle, {OsT} Umulan yararlar; beklenen kazanlar.
fevaih, [Ar. faih > fevih fevaiz, [Ar. faiz > feviz

(feva. ih, h kaln sy (favadz) {O sT} is.

lenir) {O sT} is. iek ve meyve kokulan, Faizler.


fevakih, [Af. fakihe (meyve) > fevkih oS'tjs] (feva:-

(fe vkal:de)

kih) {OsT} is. M eyveler; yemiler, t? fe v k ih -i le zize, {OsT} Tatl, lezzetli meyveler.
fevanis, [Ar. fans > fevns

(feva:ni:s) {OsT}

is. Fanuslar.
fevaris, [Ar. faris > fevris u-jJjs] (feva.ris) {O sT} is.

1.

Atllar. 2. Biniciler, feva:sl) {O sT} is. _js] (feva.tih, h kaln js] (feva:zl) {O sT} is.

fevasil, [Ar. fasla > fevl

Aralar; faslalar,
fevatih, [Ar. fatiha > fevtih

sylenir) {OsT} is. Fatihalar,


fevazl, [Ar. fazla > fevzl

Fazilet sahibi kadnlar; erdemli kadnlar,


fevc, [Ar. fevc jrji] {OsT} is. -* fev. S fevc fevc, {OsT} 1. Akn akn. 2. Takm takm. fev, -ci [Ar. fevc ji] is. Blk; insan kalabal. & fev fev, Akn akn; blk blk. fevehan, [Ar. fevh > fevehn
0 U 33]

(feveha.n) {OsT} (feveha-.t) {OsT}

is. Gzel kokular,


fevehat, [Ar. fevha > feveht

sf. 1. Allm olandan ayn; beklenm edik; olaanst; grlmedik, iitilmedik; sra d. 2. alacak kadar gzel; ok stn; ok iyi. 3. zf. Ar; ok fazla; ziyadesiyle. 4. iinl. ok gzel; ok stn; ok iyi. S fevkalade ahval, Olaanst durumlar]] fevkalade bte, {O sT} Olaanst durumlarn getirdii giderleri karlamak zere hazrlanm bte]] fevkalade hl, {O sT} 1. nce den grlmesi imkn olmayan ve borlunun sebep olmad borcun denmesini engelleyen durum. 2. Sava ve kargaa hali, doal afet gib i hallerde anayasann belirledii biimde zgrlklerin kst lanmasn gerektiren tedbirler; olaanst hl. || fevkalade ikm e, huk. Vasi tayin etme.]] fevkalade kom iser, Genel vali.|| fevkalade m urahhas, H er trl yetki verilmi bulunan temsilci.]] fevkalade m urahhas b y ke li, Temsilci olarak atanm bulunan olaanst yetkilerle donatlm bykel i.|| fevkalade nsha, zel say]] fevkalade va zi yet, Olaanst durum. fevkaladeden, [fevkalade-den] (fe'vkal:deden) zf. stisna olarak; ayrcalkla. fevka lad elik, - i [fevkalde-lik] (fevekal.delik) is. 1. Olaandan farkl olma durumu; olaanstlk; tuhaflk; artc durum. 2. stnlk; stn zellik.
fevkalbeer, [Ar. fevkal-beer

is. Gzel kokular,


lcveran, [Ar. fevr (fkrma) > feveran jljjs] (feve-

(fe v k a l

ra.n) {OsT} is. 1. Kaynama. 2. (Su iin) fkrma. 3. Patlama. 4. (Damar, nabz vb. iin) atma, vurma. 5. mecaz. fke yznden barp arma; kprme; taknlk. S feveran etm ek, Comak; tamak. |j fevern- b, {OsT} Suyun fkrm as,|| fevern- dem, {OsT} K ann fkrm a s ,|| fevern- gazeb,

beer, l ince sylenir) {O sT} sf. 1. nsanst. 2. is. stn nitelikli insan.
fevka ni, [Ar. fevkani

(fevkami:) {O sT} sf. 1.

stte bulunan; yukardaki. 2. is. Arap alfabesinde stte noktas bulunan harfler.
fevr, [Ar. fevr j^s] {O sT} is. Acele; birdenbire olma;

FEV

M JM M . is. 1. Suyun comas; tama; kabarma. 2. Bolluk; bereket; fazlalk. S feyezn- enhr, {OsT} Nehir lerin tamas. feyfa, [Ar. feyfa% lii] (feyfa:) {OsT} is. Byk sahra; (fevri:) byk l. S feyf-neverd, {OsT} lde gezen; lde yryen. feyta, [Ar. feyah (genilik)>feyh U J ] (feyha:) {OsT} sf. Geni; engin, feyil, [Ar. fl] {az} is. 1. ten geen istek; niyet. 2. Huysuzluk; kskanlk; hrs. 3. Grgszlk; a gzllk. [DS] S feyili bozuk, {az} Dzenbaz; ahlaksz. [DS]|| feyili bozulmak, {az} Huyu bo zulmak. [DS]|| feyilini toplamak, {az} Btn gc ile dnya malna sarlmak; m al hrsna brnmek. [DS] feyillenmek, [feyil-le-n-mek] {az} dnl. fi [-ir] Aklm belirli bir eye takp durmak. [DS] feyilsiz, [feyil-siz] {az} sf. 1. Doymak bilmeyen; obur. 2. siz gsz; dncesiz; gamsz. 3. (Kii iin) bakalarnn iine koan. 4. Huysuz; kskan; hrsl. [DS] feyilsizlik, -i [feyil-siz-lik] {az} is. Kanaatkr ol m am a durumu. [DS] feyiz, -yzi [Ar. feyz / feyd ^y^i] {OsT} is. 1. Artma; tama; oalma. 2. Olgunlama. 3. lerleme. 4. n sann edindii manevi bilgi; irfan. 5. nsana Allah tarafndan verilen ilham. 6. Gnl rahatl; i hu zuru; mutluluk. 7. Bilim; anlay. 8. tasvf. A llahn yaratma gcnn sonucu olarak her an varlk le minin yeniden ve srekli olarak ortaya kmas. & feyiz almak, 1. Manevi gc bulunan birisince aydnlatlmak. 2. ilhan almak; esinlenmek. feyizlenm ek, [feyiz-le-n-mek] dnl. fi. [-ir] Feyiz al mak; aydnlanmak, feyizli, [feyiz-li] sf. B ol rn veren; verimli; bereket li. feylesof, [Yun. philosophos > feylesf - ij- ii] {OsT} is. 1. Felsefe ile uraan; filozof. 2. mecaz. H er e yi hogr ile karlayabilen; kalender. 3. sf. Din siz; inansz. feylesofane, [Ar. feylesf + Far. -ne lij-Jus] (feylesofa. ne) {OsT} zf. Feylesof gibi; flozofasma. feylesofluk, -u [feylesof-luk] is. 1. Feylesof olma durumu; filozofluk. 2. Feylesofun nitelii. 3. Ka lenderlik. feysal, -li [Ar. feyal J*=^] {OsT} is. 1. Kesme; bl me; ayrma. 2. huk. Karar; yarg; hkm. feyyal,-li [Ar. feyyl JLs] (feyya:l) {OsT} is. File bakan kimse; fil oban, feyyaz, [Ar. feyz > feyyz jiU s] {OsT} sf. 1. Bereket li; ok verimli. 2. Gr. 3. (Sel iin) taan. 4. (Kii

hemen; derhal. S1 fevr-i istim da, {OsT} D uyar duymaz; derhal. fevren, [Ar. fevr > fevren Ijji] (fe vren) {OsTf zf. An szn; birdenbire; dnmeden, fevr, [Ar. fevr > fevr / fevriyye ijji / {OsT} sf. 1. Aniden; patlayarak. 2. (Davran ve ha reketler iin) zorlu bir duygunun etkisi ile dn meden yaplan; birdenbire yaplan; patlama eklin de. fevrilik, -i [fevri-tik] (fevri.lik) is. Fevr olm a duru mu. fevt, [Ar. fevt cjjO] {OsT} is. 1. B ir daha elde ede m eyecek veya bulamayacak ekilde elden karma; kaybetm e; karma. 2. lm. S fevt etmek, Elden karmak; kaybetmek.|| fevt-i frsat, {OsT} Frsat elden karma]] fevt-i ngehn, {OsT} A ni lm. |] fevt olmak, Elden kmak; kaybolmak; lmek. fevvare, [Ar. feveran > fevvre l (fevva.re) {OsT} j is. Suyu eitli ekillerde yukar doru fkrtan boru; fskiye, 0 fevvre-i bedy, {Osm. T.} G zellikler fskiyesi]] fevvre-i b- hayt, {OsT} b- hayat kayna. fevz, [Ar. fevz jji] {OsT} is. 1. Kurtulu. 2. Zafer; baar; ykselme, fevz ii necat, {OsT} Kurtulma; kurtulu]] fevz u nusret, {OsT} Zafer. fevza, [Ar. fevz / ^ y ] (fevza:) {OsT} is. Sosyal dzensizlik; kargaalk; anari, fevzai, [Ar. fevz > fevz ^y'U ^] (fezad:) {OsT} sf. K arklkla ilgili; anariye ait. fevzavi, [Ar. fevz > fevzv jjL h y ] (feza:i:) {OsT} sf. Karklkla ilgili; anariye ait. fevzaviyet, [Ar. fevz > fevzviyyet za. viyet) {OsT} is.fel. Anarizm, fevz, [Ar. fevz > fevz! / fevziyye <sjy / vjji] (fevzi:) {OsT} sf. Kurtulu ve zaferle ilgili olan, fey, -yyi [Ar. feyy ,_/] {OsT} is. 1. huk. Gayrimslim vatandalardan alnan vergi. 2. Sulh yoluyla M s lman bir devlet egemenliine giren topraklardan eski sahiplerinin tasarrufunda braklmayan mallar, feyafi, [Ar. feyfa > feyf ller; sahralar, feyayih, [Ar. feyh > feyyih (feya.yih) {OsT} is. Boluklar; genilikler; enginlikler, feyding, [ng. feding] is. 1. Zayflama. 2. psikol. Dnce seyrinin giderek artan duraklamas; hare ketler zincirinde grlen duraklama. 3. elkt. Radyo alclarnda sinyal zayflamas veya geici olarak yok olmas durumu, feyezan, [Ar. feyz > feyezn OU^i] (feyeza-.n) {OsT} (feya-.fi:) {OsT} is. (fev-

K Elt fflBKCt S E M

1573

FID tutanann zeti. 6. huk. Polis veya jandarm a tara fndan yaplan soruturma ve eklerinin listesi. 7. mparatorluk dneminde divan toplantlarnda sad razama sunulmak zere avu ba tarafndan ha zrlanan ikyetilerin isteklerinin ksa zeti, f'c, [fc (yans.)] is. Kuvvetle atmay, frlatmay bildi ren kk. [Zlfikar] fc-k-tr-m ak, fc--m ak. fic-tmak ficik, - [fc (yans.) > fc-k / ufack > ficik] {az} sf. Bir eyin en k; ufack; kck. [DS] fcktrmak, [fc (yans.) > fc-k-tr-mak] {az} gl. f. [-r] Kuvvetle ve hzlca atmak. [DS] fcmak, [fc (yans.) fc--m ak] {az} gsz. f. [-r] Gz ap kapayncaya kadar olm ak veya yapmak; ok abuk ve hzl yapmak. [DS] fctmak, [fc (yans.) > fc-t-mak] {az} gl. fi [-r] Kaldrp atmak; frlatmak; hzla atmak. [DS] f, [f (yans.)] is. Yiyeceklerin ekimesini, sulu maddelerin ezilip bozulmasn anlatan kk. [Zlfi kar] f-ra-mak, f-ck f, [Yun. voutsi / Lat. buttis > t. fusto] is. 1. Ensiz ve ksa tahta paralarnn bir emberle tutturulm as suretiyle yaplan, kam ikin, dibi ve st dz, sv konulan kap. 2. Bir f dolduracak miktardaki sv l birimi. 3. {az} Topa. [DS] 4. {az} Yayk. [DS] 5. argo. ok sarho kimse. 6. sf. {az} (Kii iin) iman. [DS] 7. {az} (Hayvan iin) etli. [DS] S f bal, Flarda saklanan tuzlanm balk. || f biras, Fdan ekme suretiyle servis yaplan bira. || f dibinden ayrlmamak, Srekli sarho olmak. || f gibi, Ksa boylu ve iman olan. || f peyniri, Fda saklanan beyaz peynir. || f a mandra, Fdan yaplm a amandra. fc, [f-c] is. F yapan veya satan kii, fclk, - [f-c-lk] is. F yapm ve satm ii. fko, [Yun. voutsi] {az} is. Su kaba. [DS] flama, [f-ia-ma] is. F iine koyma, yerletir m e ilemi. flamak, [f-la-mak] gl. fi [-r] [-()-yor] Sakla mak veya nakletmek zere bir svy f iine dol durmak. fmak, [f (yans.) > f--mak] {az} is. Uzun de nek. [DS] fd, [fd / fit / fd / fit (yans.)] is. Kvrak bir ekilde, ptr ptr gitmeyi ve gelmeyi, birdenbire patlayp kmay anlatan kk. [Zlfikar] fd(d)-r+fi, fid(d)r-k fdda, [Ar. fdda 4^ ] {OsT} is. Gm. S fdda-i hlise, S a f giim. fddr, [fd (yans.) > fd(d)-r] is. Kvrak bir ekilde, ptr ptr gitmeyi ve gelmeyi, birdenbire patlayp kmay anlatan yansmal gvde. S fddr fi, {az} ok gezen kz. [DS] fiddrk, - [fd (yans.) > fdd-r-k] {az} sf. (Kii iin) oynak; hoppa. [DS]

iin) ii olc temiz ve ok cmert. 5, Bolluk ve be reket verici; Aliah.


fe y y il,

[Ar. feyyil J J ] {OsT} sf. Z ayf hkm.

feyz, [Ar. feyz / feyd j i i ] {OsT} is. -* feyiz. S feyz feyz, {OsT} Feyzle dolu.|| feyz-ver, {OsT} Bolluk getiren.|| feyz-bah, {OsT} Bolluk, bereket veren.|| feyz-dr, {OsT} Feyizli; gr.|| feyz-efz, {OsT} B e reketi arttran.|| feyz-i ak, {OsT} Akn itici gc; akn etkisi.|| feyz-i ti, {OsT} Gelecein bereketi.\\ feyz-i cavidn, {OsT} Sonsuz bereket.|| feyz-i ib det, {OsT} badetin verdii huzur. J jfeyz-i mahsu lt, {OsT} rn bolluu.\\ feyz-i nee-bah, {OsT} Nee veren bolluk.\\ feyz-i saf, {OsT} Nee ve m ut luluk bolluu.\\ feyz-i seher, {OsT} Sabahn verdii huzur\\ feyz-nk, {OsT} Verimli; bereketli; bol. || feyz-resn, {OsT} Bolluk getiren.\\ feyz r ifa t, {OsT} lerleme ve ykselm e.|| feyz-yb, {OsT} B ol lua kavuan; ilham alan. feyz, [Ar. feyz > feyzi (feyzi:) {OsT} sf. A l lahn ihsan ile ilgili; A llahn verdii berekete ait. feyzli, [feyz-li] sf. - feyizli. -feza, [Far. feza Iji] {O sT} son ek. Sonuna getirildii Farsa isimlere artran, oaltan anlam katarak birleik sfatlar yapan son ek. feza', [Ar. feza / feda *l*is] (feza:) {OsT} is. 1. Ev renin genilii; yldzlar aras usuz bucaksz bo luk; uzay. 2. Geni alan; yer. 3. Geni ova. 0 fezneverd, Uzayda dolaan. || fez-y ferda, {O sT} Ya rnn boluu.|| fez-y feyz, {O sT} Feyiz sahas.\\ fez-y n-m tenh, {O sT} Usuz bucaksz uzay.\\ fez-y vatan, {O sT} Vatann gkleri. feza2, -a [Ar. feza pji] {O sT} is. 1. Korkma. 2. Ba rp arma. 3. Dayanamama. 4. mitsizlik. 5. nleyip szlama, fezahat, -ti [Ar. fezht / fadaht c ^ U is] (feza:ha:t)
{OsT} {OsT}

is. Alaklk; rezillik. S fezhat-i lisniyye, Ak sak konuma.

fezai, [Ar. fez(feza:i:) {O sT} sf. 1. Fezaya ait; feza ile ilgili. 2. Uzaysal. fczalik, [Ar. fez leke>fez likdU ljj] (fezadik) {OsT} is. zetler; icmaller, fezay, [Far. feza ^tjs] {OsT} son ek. -* -feza, lezayende, [Far. fezyiten > fezyende Joj.ljs] (feza.yerde) { OsT} is. Artma; art, fezayite, [Far. fezyite oJuj.1_)s] (feza.yite) {O sT} sf. ok; fazla. fezleke, [Ar. fe-zlike (unun iin) > fez leke jj] {OsT} is. 1. Gereke yazs. 2. zet; icmal; hulasa. 3. Ksa anlatma. 4. B ir mesele veya kararn ksaca yazlmas. 5. huk. Bir soruturm a veya mahkeme

FID

O l M lfflfC E S M .

fddk, - [fd (yans.) > fd-d-k] {az} is. m ek fk 1 [fah / fak / fang / fg / fk / fmg / fk (yans.)] is. , K ahkaha atarak glmeyi, yksek sesle alamay ve ten dolay dileri birbirine vuracak ekilde titreme. cilvelemeyi anlatan kk. [Zlfikar] f k fk. fk-ra[DS] 3 fddk ekmek, {az} mekten dolay mak, fk -r fkr, fk-r-da--m ak, fik-r-da-k S fk titremek. [DS] fk, 1. {az} (Glmek iin) ksk ksk. 2. argo. Cin fdk, -i [fd-k] {az} is. 1. Fidan. 2. Msr koan sel iliki. [DS] nn soyulan yapra. 3. ocuk oyunca olan bilye. [DS] fk2, [fah / fak / fg / fh / fk / fmg / fi / fmg / fnk / fdd, [fd (yans.) > fd-l] {az} sf. 1. Toy; gen. 2. fok / fong (yans.)] is. Suyun yerden kaynayp k Erkeklik bezi. [DS] masn, svlarn kaynamasn, kaynayp kabarma fdraklamak, [fd (yans.) > fd-r-ak-la-mak] {az} yoluyla ekimeyi, kabarmay; zplama, oynama ve g l . f [-r] [-l()-yor] Bir eyi fke ile uzaa atmak. cilvelenmeyi, kprdanm ay anlatan kk. [Zlfikar] [DS] f k fk, fk - fk, fk-l-da-m ak, fk-r-da-m ak, fk-rfdlamak, [fd-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-r()-yor] a-dak f? fk fk, {az} 1. irm ikle yaplan bir tr (Yiyecek maddesi iin) ekimek. [DS] pelte. 2. Un ile yaplan bir tr orba. [DS]|| fk fk, fg1, [fah / fak / fang / fg / fk / fng / fk (yans.)\ is. {az} (Ate zerindeki eyin) "fik f k " sesi kara Kahkaha atarak glmeyi, yksek sesle alamay ve rak kaynamas. [DS] cilvelemeyi anlatan kk. [Zlfikar] fg(g)-l-da- fk3, [fk] {az} sf. ok scak. [DS] mak, fg(g)--la-t-m ak fka1, [Yun. vkha] {az} is. Kk su testisi. [DS] fg2, [fah / fak / fg / fh / fk / fng / fi / fmg / finle / fka2, [Ar. hukla => fkka / fka] {az} is. Kk fok / fong (yans.)] is. Suyun yerden kaynayp k kutu; kutu. [DS] masn, svlarn kaynamasn, kaynayp kabarma yoluyla ekimeyi, kabarmay; zplama, oynama ve fkar, [Ar. fkra / fekre > fkar / fekar y&] {OsT} is. cilvelenmeyi, kprdanmay anlatan kk. [Ziilfikar] anat. Omurga kemikleri, fg(g)--la-mak, fg(g)-r-t fkara, [Ar. fakr >fakir >fkar / fukara1 *lyis] {OsT} fi, [fah / fak / fg / fh / fk / fng / fi / fmg / fnk / sf. 1. Yoksullar; fakirler; yoksul. 2. A cnacak hlde fok / fong (yans.)] is. Suyun yerden kaynayp k olan; zavall. 3. Dervi. S fkara babas, Yoksulla masn, svlarn kaynamasn, kaynayp kabarma ra yardm eden kimse. yoluyla ekimeyi, kabarmay; zplama, oynama ve cilvelenmeyi, kprdanmay anlatan kk. [Zlfikar] fkaralk, [fkara-lk] is. Yoksulluk. fkarat1 [Ar. fkr > fkart o l j ] (fkarat) {OsT} is. , fi--ta-m ak fanc, [fan-c] {az} sf. Bakalarnn kavga etm e 1. Fkralar. 2. Cmleler; paragraflar. 0 fkart- sine sebep olan. [DS] afe, {OsT} Yukarda geen cmleler.|| fkart- fla1, [fi (yans.) > f-la] {az} is. lk; feryat. latfe, {OsT} Ho hikyeler.\\ fkart- lazime ve [DS] S fla kopmak, {az} Ac ac lk atmak. nzike, {OsT} nce ve gerekli fkralar.\\ fkart- [DS] mntehabe, {OsT} Seilmi hikyeler. fla", [? f-la] {az} is. 1. Kme; birikinti. 2. Kala fkarat2, [Ar. fekar (omur) > fekart o ly i] (fkara:t) kemii. [DS] {OsT} is. Omurlar; omurga kemiklerinin boumlar. flamak, [f-la-malc] {az} gsz. f. [-r] [-l()-yor] S fkart- acziye, {OsT} anat. Sar omurlar.\\ f1. Barmak; alamak. 2. gl. fi Gelecek olan bir kart- arziye, {OsT} anat. Sar omurlar.\\ fkakim seyi gzlemek; beklemek. [DS] rt- kataniye, {OsT} anat. B el omurlar.|| fkart- fiata, [f-la-t-a] {az} zf. (Barmak iin) yksek rakabiye, {OsT} anat. Boyun omurlar.\\ fkart- sesle. [DS] ussiye, {OsT} anat. K uyruk omurlar.\\ fkart- fl, [fi (yans.) > f-l] {az} is. Kasrga. [DS] zahriye, {OsT} anat. srt omurlar. fh, [fah / fak / fg / fh / fk / fmg / fi / fmg / fnk / fok / fong (yans.)] is. Suyun yerden kaynayp k fkar, [Ar. fekar > fekar ^ J i] (fkar:i) {OsT} sf. masn, svlarn kaynamasn, kaynayp kabarma yoluyla ekimeyi, kabarmay; zplama, oynama ve cilvelenm eyi, kprdanmay anlatan kk. [Zlfikar] fih -r fhr, fh-ra-m ak fhr, [fh (yans.) > fh-r] is. Suyun yerden kaynayp kmasn, svlarn kaynamasn, kaynayp kabar m a yoluyla ekimeyi, kabarmay; zplama, oynama ve cilvelenmeyi, kprdanmay anlatan yansmal gvde. 5 1 fihr fhr, {az} (Ate zerinde kayna m ak iin) "fkr fk r " sesleri kararak; fk r fkr. [DS] Omurga kemii ile ilgili olan, fkariye, [Ar. fekar > fekriyye ^.y] (fka.riye) {OsT} is. biy. Omurgallar. S fkariye-i liye, {OsT} biy. Yksek omurgallar.\\ fkriye-i sfliye, {OsT} biy. Aa omurgallar. fkdan, [Ar. fkdan Ol-Us] (fkda.n) {OsT} is. Eksiklik; yokluk; bulunmazlk. fikdn- akl, {OsT} Akl yokluu.\\ fkdn- dem, {OsT} tp. Kanszlk.\\ fkdn- elem, {OsT} tp. A c yitimi.\\ fkdn- hare ket, {OsT} tp. Organlardaki ilev yitim i; apraksi. ||

B U K E S M

1575

FIK

fkdn- hassasiyet, {OsT} psikol. Duyumsam az lk. || fkdn- hfz, {OsT} psikol. H afza yitim i; amnezi.\\ fkdn- im kn, {OsT} Olanakszlk,|| fkdn- irde, {OsT} rade yitim i.|j fkdn- kuvva, {OsT} G yitim i; adinami.\\ fkdn- m arifet-i hissiye, {OsT} psikol. Tanszlk; agnozi.\\ fkdn- n a k d , {OsT} Para darl.\\ fkdn- nkd, {OsT} P a r a yokluu; nakit darl.\\ fkdn- nutk, {OsT} psikol. Konum a yitim i; afazi.|| fkdn- temyiz, {OsT} fel. Zihin darl. fkfk', - [fik+filc] {az} sf. K t yola dm ka dn; fahie. [DS] fkfk2, - [fk+fk] {az} sf. Duyduu sz hemen ilgilisine ulatran, sz getirip gtren; dedikoducu. [DS] fkga, [Ar. hokka] {az} sf. ok kk; ufack. [DS] fkfk, [fk (yans.) > flc+fk] {az} is. Tahta testi. [DS] fkh, [Ar. fkh <s] {OsT} is. -* fkh, fkh, [Ar. fkh > fkh / fkhiye L *s / 4^ ] (fikhi:) S {OsT} sf. Fkhla ilgili; fkha dayanan. fk1 [Yun. vkh] {az} is. Kk su testisi. [DS] , fk2, [fk-] {az} sf. (Kii iin) akac; komik. [DS] fk3, [fk-] {az} is. Bask; sk etki. [DS] fkh, -kh [Ar. fkl 4s] is. 1. B ir eyi yeterince ve gerei gibi anlayp bilme; bilgili olma. 2 . din. slam hukukunda, din ve dnya ileriyle ilgili uygulama alann konu alan bilim dal. 0 fkh kmak, Sat ranta piyadeyi rakibin son hanesine kadar srerek vezir yapmak. fkldamak, [fk (yans.) fk-l-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [-d()-yor] (Su veya sv eyler iin) kaynama ya balamak. [DS] fkr, [fk (yans.) > fk-r] is. Kaynayan svlar iin den geen hava kabarcklarnn yzeye kmas ile kard ses. 0 fkr fkr, 1. A rka arkaya kayna ma sesi kararak. 2. mecaz. Fkrdam a huyunda olan; cilveli ve oynak hlde; uh. 3. B ir eyden bir yerde ok bulunmak. fkradak, [file (yans.) > fk-r-adak] {az} zf. (Kay namak iin) abuk. [DS] fkramak, [fk (yans.) > fk-r-a-mak] {az} gsz. f . [-r] [-r()-yor] H afif kaynamak. [DS] fkrdak, - [fk (yans.) > fk-r-da-k] sf. Yerinde duramayan; hareketli ve oynak; cilveli; uh; hoppa, fkrdaklk, - [fk (yans.) >fk-r-da-k-lk] is. Fkr dak olma hali, fkrdama, [fk (yans.) > fk-r-da-ma] is. Fkr fkr sesler karma, oynaklk etme durumu ve eylemi, fkrdamak, [file (yans.) > fk-r-da-mak] gsz. f. [-r] [-d()-yor] 1. Fkrt kararak kaynama. 2. mecaz. Yerinde duramayarak alak sesle kesik kesik gl mek. 3. (Kadn ve kz iin) oynak ve cilveli hare ketler yapmak.

fkrdam a, [fk (yans.) > fk-r-da--ma] is. K ar lkl oynama, cilveleme ve hafiften glme ey lem. fkrdam ak, [fk (yans.) > fk-r-da--mak] ite, f . [-r] Karlkl olarak cilveli ve oynak hareketlerde bulunarak glmek, fkrdatm a, [fk (yans.) > fk-r-da-t-ma] is. Fkr damasn salama eylemi, fkrdatm ak, [fk (yans.) > fk-r-da-t-mak] gl. f . [r] 1. Bir svy atete fkr fkr kaynatmak. 2. B ir kimsenin fkr fkr glmesini, cilvelenmesini ve oynak davranmasn salamak; ar cilvelendir m ek . 1 fkrday, [fk (yans.) > fk-r-da-y-] is. Fkrda mak eylemi veya biimi, fkrt, [fk (yans.) > fik-r-t] is. 1. Kaynamakta olan svnn iinden hava veya buhar kabarcklar k tka oluan ses. 2. Oynak ve cilveli davranlarla birlikte kan hafif glme ve konum a grltle ri. fkka1, [Ar. hokka] {az} is. Kk kutu; kutu. [DS] 0 fkka gibi, {az} 1. Birbirine ok uygun. 2. K k ve gzel olan. [DS] fkka2, [fk (yans.) > fk-ka ?] {az} is. K ar ile pek mezi kartrarak yaplan bir tr iecek; kar erbeti. [DS] fkkadak, [fk (yans.) > fk(k)-adak] {az} zf. (lm iin) birdenbire; aniden. [DS] fkra, [Ar. fkra y] {OsT} is. 1. Gldrc ve dn drc kk hikye. 2 . lgin ve ho bir olay nkteli bir hava iinde anlatan kk yaz. 3. bas. Gazete ve dergilerin belirli yerlerinde yer alan ve gncel bir konu ile ilgili olarak yazarn kiisel g rn yanstan yazlar. 4. Y asa maddelerinin alfa be srasna gre harflerle belirlenmi blm lerin den her biri. 5. Bir yazdaki paragraflardan her biri. 6. Blm; ksm; ara. 7. anat. Omurga; omur, fkrac, [fkra-c] is. 1. Gzel fkralar anlatan. 2. G a zetelerde fkralar yazan; fkra yazar, fkraclk, - [fkra-c-lk] is. Fkra anlatma ve y az ma ii. fkrahan, [Ar. fkra + Far. hn oyis] (fkraha.n) {OsT} sf. Fkra anlatan; hikye syleyen, fkrak, - [fk (yans.) > fk-()r-a-mak > fkra-k] {az} is. ten gelen gl alam a istei. [DS] fkrama, [fk (yans.) > fk-()r-a-ma] is. Ekime; mayalanma. fkramak, [fk (yans.) > fk-()r-a-mak] gsz. f. [ -r] [-r()-yor] 1. (Yourt vb. yiyecekler iin) ekimek; kabarmak; bozulmak; taham mr etmek; {az} (ay n). [DS] 2. Yerinde duramamak; hep hareket et mek; kprdamak. 3. Fkrdamak; kendini zor tuta rak glmemeye almak. 4. {az} Ekiyen yiyecek maddelerinin zerinde asit kabarcklar olumak. [DS] 5. {az} Fkr fkr glmek. [DS]

FL

I M im fS M .
fllanmak, [fr (yans.) > fir-la-n-mak] {az} dnl. fi. [-r] Bir eyin evresinde dnmek; dolanmak. [DS] flhklanak, [fl-lk-la-mak] {az} gl. fi [-r] [-l()yor] Frlatp atmak. [DS] fin, [fan / fin / fon (yans.)] is. K ulak nlamasn, nlamay anlatan kk. [Ztilfkar] fn-la-m ak fnck, - [? fnck / fnch] {az} is. 1. Cinsiyet organ. 2. Rahim yolu. [DS] fnctmak, [fic (yans.) > fic-t-mak] {az} g l . f [-r] Frlatp atmak. [DS] fm da, [t. fonda] nl. At; frlat! fi1 fmda etmek, {azf Frlatmak; atmak. [DS] fndk, - [Yun. pontikos (Karadeniz cevizi) > Ar. funduk Jj^i] is. 1. Kayngillerden, kkeni Anadolu olan, drt metre boyunda, yapraklar oval veya yrek biimli, bir evcikli b ir meyve aac, (Corylus avellana). 2. Bu bitkinin kabuklu meyvesi. 3. argo. Hileli zar. 4. {az} Ss eyas yapm nda kullanlan som altn. [DS] 5. {az} Erkeklik bezi. [DS] 6. {eAT} Atlan kurun tanesi. 7. argo. K; makat. 8. argo. (Bayan iin) bakalarnn cinsel ilgisini ekecek davranlarda bulunan fakat cinsel ilikiye yana mayan. S fm dk altn, 1. nc A hm et zam a nnda karlan ve kanarlar fn d a benzeyen bir altn sikke. 2. K endisi kk fa k a t deeri byk nesne.\\ fndk atei, Nargilede ttnn stne ko nulan fndk byklndeki kor kmrler. || fmdk biber, 1. K k fa k a t ok ac bir tr biber; dme biber. 2. Aksi ve inat ocuk. || fndk biti, Larva lar fm d k kurdu olarak adlandrlan uzn gagal zararl bir bcek, (Balaninus nucum). j| fndk cevi zi, {az} Kiik fa k a t zeri przsz, ii beyaz bir ceviz tr. [DS]|| fndk faresi, 1. zool. Kem irici lerden sk orm anlk blgelerde bitki tohumlar ve tomurcuklarla beslenen, uzun k uykusuna yatan, karn beyaz, srt boz bir kemirgen, (Mscardinus vellanarius). 2. mecaz. K urnaz kk ocuk. || fn dk kabuu, Fndn dn kaplayan odunsu k sm .|| fm dk kabuunu doldurm amak, nemsiz olmak; ok kiiiik olmak. || fndk krmak, apkn lk etmek. || fndk kurdu, 1. Fndk veya mee p a lamudunun iinde gelien, son baharda olgunlaa ra k toprak altna inen, fn d k bitinin larvas. 2. Tombul, fiak tefek, oynak ve cilveli kadn.\\ fndk san, F ndk faresi. || fndk tavuu, zool. Or manda yaayan, bitki tohumu ve bceklerle besle nen, eti lezzetli, makbul bir av kuu; da tavuu, (Tetraste bonasia). || fndk ya, Eczaclkta ve parfm sanayiinde kullanlan ve bozuk fndklardan karlan ya. fndk, [fndk-] is. 1. Fndk yetitiricisi. 2. Fn dk satan. 3. mecaz. (Kz ve kadn iin) oynak, cil veli, hafifmerep, fndkgiller, [fndk-gil-ler] is. bot. rnek bitkisi fndk olan iekli bitkilerin fagales takmndan bitkiler familyas, (Coyllaceae).

flar, [? flar] {az} is. kesiz erkek ayakkabs. [DS] flcan, [Ar. fincan] {az} is. Fincan. [DS] flk, - [fl--k / fl-k ?] {az} sf. Elinden i gelmeyen; beceriksiz. [DS] fld 1 [fal / fald / fel / feld / fld / fld (yans.)] is. a , knl, sallanma, titreme, arpma ve zplamay, yuvarlanmay, bu tr patrtl hareketlerin yansma sn ve bu biimde konumay anlatan kk. [Zlfkar] fld -r fldr, fld-r-k, fld2, [fel / feld / fld / fld (yans.)] is. Ik samay, parlamay; ferli ya da fersiz bak anlatan kk. [Zlfkar] fld -r fldr, fld-r-da-m ak fld r1 [fld (yans.) > fld-r] is. Hzl dnme veya , parlama, aknlk, sallanma, titreme, arpma ve zplamay, yuvarlanmay, bu tr patrtl hareketle rin yansmasn ve bu biimde konumay anlatan yansm al gvde. S fldr fldr, 1. (Bakmak eyle m i iin) srekli ve abuk saa sola dnerek. 2. (Y rm ek iin) hzl ve abuk admlarla. 3. Canl ve hareketli olarak. fldr2, [fld (yans.) > fld-r] {az} is. Yaldz. [DS] fldram ak, [fld (yans.) > fld-r-a-mak] {az} gsz. f M [-r()-yor] Gzleri parl parl yuvalarnda oynamak; gzleri parlamak. [DS] fldratm ak1, [fld (yans.) > fld-r-a-t-mak] {az} g l.fi [-r] Gzlerini yuvalarnda parl parl oynat mak. [DS] fldratm ak2, [fld (yans.) > fld-r-a-t-mak] {az} g l.f. [-r] Kaldrp atmak; frlatmak. [DS] fldrdam ak, [fld (yans.) > fld-r-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [-d()-yor] Sevin, mutluluk belirtisi olarak gzler parl parl yuvalarnda oynamak; se vinten gzleri parlamak. [DS] fldrk, - [fld (yans.) > fld-r-k] {az} sf. (Kadn iin) serbest davranlar sebebiyle hakknda kt dnceler uyandran; hafif; oynak. [DS] fldrlamak, [fld (yans.) > fld-r-la-mak] {az) gl. f i [-r] [-l()-yor] 1. Savurup atmak. 2. Yuvarlaya rak uzaklatrmak. [DS] fldrm ak1, [fld (yans.) > fld-r-mak] {az} g l.f. [r] 1. Frlatp atmak. 2. Savurarak atmak. [DS] fldrm ak2, [fld (yans.) > fld-r-m ak / fy (yans.) > fiy-dr-mak] {az} gsz. fi [-r] ldrmak. [DS] fldrm ak3, [fld (yans.) > fld-r-mak] {az} gsz. fi. [-r] Kamak; uzaklamak; firar etmek. [DS] filik, - [? filik] {az} is. Yumuak tyl bir tr kei; tiftik. [DS] filik a1 [? filika] {az} is. Gizli konuma; fiskos. [DS] , filika2, [lk-ma ?] {az} is. dare lambas. [DS] filika3, [? filika] {az} is. Kk ev. [DS] flgn, [v-mak > v-gm > vgn / fkn > fkn [EREN]] {az}is. Aalarn taze dallar; srgn; filiz. [DS]

1577
f n d k i,

FIR

[Ar, funduk

(fndki:) sf. 1. Fndk ka

buu renginde. 2. is. Fndk altn. 3. Fndk kabuu rengi. f n d k k r a n , [fmdk+kr-an] is. Fndk ve ceviz gibi sert kabuklu meyvelerin kabuunu krm aya yarar bir tr pense. f n d k la m a , [fmdk-la-ma] {az} is. Atm bacaklarn da oluan ilik. [DD] f n d k l, [findk-l] sf. 1. inde fndk bulunan; fn dk karm olan; iine veya zerine fndk konul mu. 2. {az} is. Kk kareli, yerli dokuma. [DS] fndklk, - [fndk-lk] is. 1. Fndk aalarnn bol olduu yer. 2. sf. (Arazi ve bahe iin) fndk yeti tirmeye uygun, fndkyuvas, -n, -alar [fndk+yuva-s-] is. Tombul ellerin st yzeyinde ve parm ak diplerinde oluan ukurluk. fndll, [fnd (yans.) > find-l-l] sf. (Kii iin) yak kl ve oynak, fndraz, [? fmdraz] {az} sf. ok uzak; te; cehenemin bir ucu. [DS] fdrdak, - [fmd (yans.) > fmd-r-da-k] {az} sf. (Kii iin) yakkl ve oynak. [DS] fnduk, -u [Ar. funduk]YeAT} is. -* fndk. fng1 [fah / fak / fang / fg / fk / fng / fk (yans.)] is. , Kahkaha atarak glmeyi, yksek sesle alamay ve cilvelemeyi anlatan kk. [Zlfkar] fimg-l-da-mak fng2, [fah / fak / fg / fh / fk / fng / fi / fing / fnk / fok / fong (yans.)] is. Suyun yerden kaynayp k masn, svlarn kaynamasn, kaynayp kabarma yoluyla ekimeyi, kabarmay; zplama, oynama ve cilvelenmeyi, kprdanm ay anlatan kk. [Zlfkar] fing--la-mak, fng-r-da-m ak, fng-r-da-k fnglamak, [fing (yans.) > fmg--la-mak] {az} gsz. f M [-l()-yr] 1. Ylmak. 2. Fingirdemek. [DS] fngldanak, [fng (yans.) > fmg-l-da-mak] {az} gsz. f [-r] [-d()-yor] (ocuk iin) kendi kendine iin iin alamak. [DS] fngh, [fng (yans.) > fmg-l-l] {az} sf. (Kii iin) yakkl ve oynak. [DS] fngrdak, - [fing (yans.) > fmg-r-da-k] {az} sf. (Kii iin) yakkl ve oynak. [DS] fngrdam ak, [fing (yans.) > fmg-r-da-mak] (fingirdamak] {az} gsz. f. [-r] [-d()-yor] 1. Ylmak. 2. Fingirdemek. [DS] fngrdam ak, [fing (yans.) > fmg-r-da--mak] {az} ite, f. [-r] 1. Karlkl olarak cilvelemek. 2. Fingirdemek. 3. dnl.f. Ylmak. [DS] flamak, [fng (yans.) > fn-la-mak] (/Mamak) {a'z} gsz. fi fi-r] [-l()-yo] (K ulak iin) nlamak. [DS] r , [far / fr (yans.)] is. Birden topluca kalkmay, birlikte umaya balamay, yerinden frlamay an latan kk. [Zlfkar] fir-k, fr(r)-a-dak

fr2, [far / fr / for (yans.)] is. A tein birden parlama sn, alevlenmesini anlatan kk. [Zlfkar] f r fr fr , [fer / fr / fr / fr (yans.)] is. 1. Hzla olduu yerde dnmeyi, frlatmay, frlanmay, kap kur tulmay veya hzn kaybetmeyi anlatan kk. [Zlfkar] f r fr, fir-k dnmek, fr fim, fir+fi-l-ka, fir-k firik, fir-l-da-k, fir-l frl, fir-la-m ak, fiir-la-n geldi. 2. {az} Ba dnmesi. [DS] 3. zf. (Koturma, dn me ve aratrma iin) ilgi ve istekle; abuk. 4. sf. Frlama; pi. S fr dnm ek, B ir kim seye yardm etmek veya ho grnm ek iin ar aba harcamak.\\ fr fr, (Dnme eylemi iin) hzl ve srekli olarak; fr l fn l.\\ fr olm ak, {az} Zar atma oyu nunda her iki tarafn zarlar ayn sayda gelmek. [DS] fr4, [fr] {az} is. Ur; ikinlik. [DS] lira , [Yun. phyra] {az} is. skonto. [DS] S fra gitm ek, {az} Kapann elinde kalmak; kaplmak. [DS] fira d a , [Ar. fird] {az} is. Ayr. [DS] fra h t, [Yun. phrkhtes] {az} is. Parmaklk; it. [DS] fira k 1 - [Ar. frk => firak / frah] {az} is. zn , t; keder. [DS] fira k 2, [Ar. frka > firak J>\J] (fra:k) {OsT} is. 1. B lnm, ayrlm olanlar. 2. A sker birlikler; blk ler; alaylar; tmenler. 3. Partiler. 4. Ehl-i snnet ve cemaatten ayrlm olan mezhepler. 5. Cemaatler; kalabalklar; takmlar. S fr k - dlle, {OsT} Sa ptm gruplar. || fira k fira k , Gruplar halinde; grup grup. || fr k - siysiye, {OsT} Siyasi partiler. firak d , [Yun. phrkhtes] {eAT} is. Byk boy it. firak la m a k , [fr (yans.) > fr-ak-la-mak] {az} gl. fi [-r] [-l()-yo] Frlatp atmak. [DS] firak l, [Yun. phrkhtes] {az} is. -* fraht. [DS] fira k t, [Yun. phrkhtes] {az} is. -* fraht. [DS] firan g a, [? franga] {az} is. Eek ars. [DS] fraz, [Far. hors] {az} is. Horoz. [DS] frc tm a k , [fire (yans.) > frc-t-mak] {az} gl. fi. [] Kaldrp atmak; atvermek. [DS] fir, [far / fir (yans.)] is. Vck vck olmay, sulu luk yapmay, markl anlatan kk. [Zlfkar]yrpk, fiir-k-l, fr-k-lan-m ak fra, [Yun. vourtsa / Lat. bruscia (sert ve dikenli al)] is. 1. Temizlik, boya gibi amalarla kullan lan ve bir sap ucuna tutturulmu kl cinsi lif dem et lerinden olumu ara. 2. Resim yapm a sanat veya tarz. 3. elkt. Sabit bir ula kayar bir dzen arasnda elektrik akm salayan oynak para. 4. Kap kasa s, iskele aya gibi iki balant dzeneinin birbi rine yaklamasn nlem ek amacyla araya aklm kk tahta paras. 5. argo. Azar; paylama, t? fr a atm a k , Azarlamak; svp saymak.\\ fra ek m ek, 1. H er eyi silip yeniden balamak. 2. argo. Kendinden kk rtbedeki kiileri iddetle azar-

FIR lamak. 3. argo. B ir kadn veya kzla cinsel organla r dtan srtm ek suretiyle tatmine ulamak. || fra yem ek, Azarlanmak. frac, [fira-c] is. Fra yapan veya satan kimse, fraclk, - [fra-c-lk] is. Fra yapm ve satm ii. fralam a, [fra-la-ma] is. 1. Fra ile silme ve te mizleme ii. 2. Kuman havlarn temizleme ii. fralam ak , [fra-la-mak] gl. fi [-r] [-l()-yor] 1. Fra ile temizlenmek. 2. K uman havlarm tem iz lemek. 3. Azarlamak. 4. (Avclar ve kpekler iin) b ir bataklk, sk aalk veya ormanlk bir alandan gemek. fralan m a, [fra-la-n-ma] is. 1. Fra ile tem izlen m e eylemi. 2. Fra ile temizleme ilemine tabi tu tulm a eylemi. 3. Fra sahibi olma eylemi, fralan m ak , [fra-la-n-mak] dnl. fi. [-r] 1. ze rindeki elbiseyi kendi kendine fra ile temizlemek. 2. Fra sahibi olmak. 3. edil. fi. Fra ile tem izleme iine tabi tutulmak. 4. mecaz. Azarlanmak, fralatm a, [fra-la-t-ma] is. Fra ile temizletme veya fra srdrme eylemi, fralatm ak , [fra-la-t-mak] gl. f.[-r] 1. Fra ile temizletmek. 2. Fra srdrtmek. fralay, [fra-la-y-] is. Fralam a eylemi veya biimi. frah , [fra-l] sf. Fras olan, fralk, - [fra-lk] is. 1. Fra konulan veya sak lanan yer, kap. 2. Ressam larm iine fra koydukla r ve boyal fralar temizledikleri az geni kap. fr a n a k , - [fr-anak ?] {az} is. N al delii. [DS] fr 1, [fra] {az} is. 1. Domuz kl. 2. Fra. [DS] fr2, [Yun. boutsi] {az} is. F. [DS] fr3, [fr (yans.) > fr-] {az} is. Suyu ekip f krtan kamtan yaplma bir tr ocuk oyunca. [DS] fr k 1 - [fr (yans.) > fr-k] {az} sf. 1. Oynak; , hoppa. 2. (ocuk iin) arsz. [DS] fr k 2, - [fr (yans.) > fr-k] {az} s f e yara m az hle gelmi; bozuk. [DS] fi1 frn b ozm ak, {az} K arm akark etmek; bozmak. [DS] frk lan m ak , [fr (yans.) > fr-k-la-n-m ak) {az} dnl. f. [-r] 1. Daha fazla srtnmek; srtnerek rahatsz etmek. 2. Sululuk etmek. [DS] frkl, [fr (yans.) > fr-k-l] sf. Oynak; hoppa, frdolay, [fr (yans.) + dol-a-y-] (fi rdolay) zf. ev resini kuatacak biimde; epeevre, frd n d , [fr (yans.) + dn-d] is. 1. Zincir ve halat larn ucuna taklan ve biri dnd hlde dierinin dnmesine meydan vermeyen, biri oynar eksenli olup dierinin bir kenarndaki delikten geen, iki kk halkadan olumu toka. 2. Topaca benzer bir kum ar arac. 3. Olta ile beden arasna konulan ve misinann sarlmasn kolaylatran para. 4. dnz. Birden ok demir atldnda birbirlerine dolama

IlHUKttSM .
mas iin aralarna konulan metal para. 5. Karagz oyununda suretleri saa sola dndrmeye yarayan alet. 6. sf. mecaz. Belli bir dncesi olmayan, sk sk fikir deitiren, havaya gre davranan; her ren ge giren; hileci, frd n d lii, [fr+dn-d-l] sf. Frdnds olan, frfg, -c [fr (yans.) > fr+fg-] {az} sf. Kalaba lk. [DS] frflk a, [fr (yans.) > fr+flk-a ?] {az} is. Rzgr gl; frldak. [DS] frfr, [fr (yans.) > fr+fr] is. 1. Elbise, perde veya rtlerin kenarlarna dikilen bzgl kuma band; farba; farbala. 2. {az} Topa. [DS] 3. {az} Bir tr ocuk oyunca. [DS] 4. {az} inde km r yak lan maltz. [DS] 5. {az} sf. (ocuk iin) ok yara maz. [DS] frfra , [fr (yans.) > fr+fr-a] {az} is. 1. Topa. 2. Rzgr gl. [DS] frfr, [fr (yans.) > fr+fr-] {az} is. 1. Rzgr g l. 2. {eAT} Frldak ad verilen oyuncak. 3. sf. S znde durmayan; dnek. [DS] frfrk , - [fr (yans.) > fr+fr-k] {az} is. 1. To pa. 2. Ddk. [DS] frfrn a , [fr (yans.) > fr+fr--n-a] {az} is. Ddk. [DS] frfrik , -i [fr (yans.) > fr+fr-ik] {az} is. 1. To pa. 2. Rzgr gl. [DS] frfrl, [fr+fr-l] sf. Frfr olan, frh , [frh / frk (yans.)] is. Srekli hareket etmeyi, cilveli kprdanmay, dnmeyi anlatan kk. [Zlfkar\frh -t-m a k frh a t, [Ar. firkat] {az} is. Sknt. [DS] frh tm a k , [frk / frh (yans.) > frk-t-mak] {azj g sz.f. [-r] Krtmak; cilve yapmak. [DS] fr, -c [? fr] {az} is. Frnda kurutulmu armut. [DS] tn d a n , [fr (yans.) > fr-adan / fr-ada(k)] {az} zf. (Hareket, davran iin) birdenbire; anszn. [DS] frfs, [fr (yans > fr-+fs] {az} is. Bir sebebe ) dayanmayan fke; sebepsiz yere sinirlenme. [DS] frh t, [? frht] {az} is. Kuytu. [DS] firik 1 - [fr (yans.) > fir-k] {az} is. Hzla olduu , yerde dnmeyi, frlatmay, frlanmay, kap kur tulmay veya hzn kaybetmeyi anlatan yansmal gvde. [DS] S ftrk dnm ek, {az} B ir eyi acele ile dne dne aramak. [DS]|| firik firik , {az} (Dnmek iin) srekli ve hzl olarak; fr l frl. [DS] firik , - [fr (yans.) > fr-k] {az} is. 1. A l kuu, (Merops apiaster). 2. Sonu gelmeyen i. 3. Topa. [DS] frk m ak , [fr (yans.) > fr-k-mak] {az} gsz. fi [r] Ekimek. [DS] frl, [fr (yans.) > fr-l] is. Dnmenin kard hz

M iH TKt S

M 1579

FIR

dan kaynaklanan ses. <5 frl frl, (Dnme eylemi iin) srekli ve hzl olarak. f r ld a k , - [fr (yans.) > fr-l-da-k] is. 1. Kvrk kanatl, rzgrda dnen bir ocuk oyunca. 2. Ha valandrlmas gereken oda pencerelerine taklan pervaneli alet. 3. Rzgr gcnden enerji elde et mee yarar dzenek. 4, Baca tepelerine taklarak bacann ttmesini nleyen bir tr dner klah. 5. mecaz. Hile; dzen; dolap. 6. argo. Zar atldnda zarn dnne gre saylan tahmin etm ek eklin deki bir kumar hilesi. S frld a k evirm ek, argo. Amacna varmak iin hileli yollara bavurmak. || frldak iei, bot. Byk, parla k krmz, pem be veya erguvan renkli iekleri olan otsu veya aas bitkiler; arkfelek, Passiflora. || frld a k gibi, Sk sk fikir ve tavr deitiren. frldak, [fr-l-da-k-] is. 1. Frldak yapan ve sa tan kii. 2. mecaz. Hile ve dzen kuran kimse, frldaklk, - [fr-l-da-k--lk] is. 1. Frldak ya pp satma ii. 2. mecaz. Hile, aldatmaca ve dzen, frldanm a, [fr (yans.) > fr-l-da-n-ma] is. A cele ve telal olarak dnme eylemi, frldanm ak, [fr (yans.) > fr-l-da-n-mak] dnl. fi. [-r] Bulunduu yerde acele ve telal olarak dnp durmak. frldatm a, [fr (yans.) > fr-l-da-t-ma] is. Hzl bir ekilde dndrme eylemi, f ldatm ak, [fr (yans.) > fr-l-da-t-mak] gl. fi. [-r] Bir eyi hzl bir ekilde dndrmek, evirmek, frld, [fr (yans.) > fr-l-d] feAT) is. Topa,

B ir eyi firma koyarak piirm ek veya kurutmak. 2. B ir maddenin fiziksel ve kimyasal deiiklie u ramasn salamak iin zel firma koyarak stmak, frn lan m a, [frm-la-n-ma] is. Frnlama ilemine ta bi tutulm a eylemi, frn lan m ak , [fnn-la-n-mak] edil fi. [-r] 1. Frnla ma ilemine tabi tutulmak. 2. Frnda piirilm ek veya kurutulmak, frn la tm a , [frm-la-t-ma] is. Frnlama ilemini uy gulatma eylemi, frn la tm ak , [fmn-la-t-mak] gl. fi [-r] 1. Frnlama ilemini yaptrmak. 2. Frnda piirtm ek veya ku rutturmak. frnl, [frm-l] sf. Frn olan; fn n bulunan, frnlk, - [frm-lk] {az} is. Mutfak. [DS] fr1 [Far. frz / Ar. fr ?] {az} is. Evlerde da , rya doru yaplan knt. [DS] fr2, [fr (yans.) > fr--] sf. argo. lgm; deli, frk a, [t. fresca] is. 1. dnz. Yelkenleri camadana vurmakszm kullanmaya elverili, hz 5-12 m/sn olan hafif rzgr. 2. {az} Rzgr etkisi ile serpinti halinde yaan yamur. [DS] S frk a k a rtm a k , Huzursuzluk, kavga dv kartmak. frt, [? firt] {az} is. uval. [DS] frtm a k , [fr (yans) > fr-t-mak] {az} gsz. fi. [-r] 1. Kap kurtulmak. 2. Sznden dnmek; caymak. [DS] frzm a, [Ar. hrz (korunmu; muska) > ? hrzma] {az} is. Balk a gibi rlm saman sepeti. [DS] firik , -i [Ar. firik] {az} is. 1. Olgunlamaya bala frn, [Yun. phoumos / Lat fum os > Ar. frn / m tahl ya da meyve. 2. Zaman gemi dut. [DS] frik len m e k 1 [fr (yans.) > fr-ik-le-n-mek] dnl. fi , jjjs] is. 1. Yiyecekleri piirm ek, kurutm ak iin kul [-ir] Drt dnerek aramak; aranmak. lanlan, tabam dz tavan kubbemsi, nnde bir girii bulunan bir tr ocak. 2. Ekmek ve dier ha frik len m ek 2, [frik-le-n-mek] {az} dnl. fi. [-ir] Kurumaya balamak. [DS] mur ileri yaplan ve piirilen yer. 3. Yiyecekleri frk , [frh / frk (yans.)] is. 1. Srekli hareket etmeyi, stmakta, piirm ekte kullanlan, elektrik veya gazla cilveli kprdanmay, dnmeyi anlatan kk. [Zlfistlan, etraf yaltlm drtgen veya yuvarlak bi kar] frk frk, frk-t-m ak 2. {az} is. Irm ak ya da sel imli mutfak gereci. 4. Bir maddeyi eritm ek iin sularnn getirdii amurlu toprak; mil. [DS] S frk stma ileminin uyguland zel mekn. 6. sf. F frk , {az} 1. Yerinde duramayp yaram azlk etm e rnda piirilmi. S frn d a n s , {az) Frnda p i yi; srekli hareketlilii anlatan ikileme. 2. kide bir mi msr. [DS]|| frn gibi, ok scak.\\ frn k a p a burun ekmeyi anlatan ikileme. [DS] , argo. Kumarda btn parasn kaybetmesine , ramen hi oral olmayan kii. || frn pak las, { frk a 1 [? frka] {az} is. ki kulplu kk testi. [DS] z) Frnda kurutulmu taze fasulye. [DS] frk a 2, [Ar. frka 4Js] {OsT} is. 1. Blm; blk. 2. frncak, - [fr (yans.) > fr-n-cak] {az} is. Topa. nsan topluluu; grup. 3. Siyasi parti. 4. as. Tmen. [DS] 5. dnz. Donanmann bir blm, frk a-i dalle, frnc, [frn-c] is. Frn ileten kimse, {OsT} D in dnce ve kanaatleri yanl olanlar; frnclk, - [frm-c-lk] is. Frn iletme ii ve kfirler^ frk a-i slhiye, {OsT} m paratorluk d meslei. neminde Cebelibereket 'te dzeni salam ak amacy frndak, - [fr (yans.) > fr-l-da-k] {az} is. Tola kurulan asker birlik.|| frk a -i nciye, {OsT} 1. pa. [DS] Selam et yolunu bulmu topluluk; imanl olanlar; Mslmanlar. 2. tasvfi Bektaler.\\ frk a -i siysi trnlam a, [frn-la-ma] is. Frna koyarak stma ve ya kurutma eylemi, ye, {OsT} Siyasi partiler. frnlam ak, [frn-la-rnak] gl. fi [~r] [-l()-yor] 1. frk a 3, [Ar. hrka] {az} is. K adn ceketi. [DS]

FiR

I M I K M . frla n t, [fr (yans.) > fr-la-n-t] {az} is. Krep. [DS] frlam ak1, [fr (yans.) > fr-la--mak] {az} dnl. f . [-r] Kimse iitmeyecek kadar sessiz konumak. [DS] frlam ak*, [fr (yans.) > fr-la--mak] {az} dnl. f . [-r] 1. Dnmek. 2. Dolamak; gezmek. [DS] firlatc, [fr (yans.) > fr-la-t-c] is. 1, Bir nesneyi frlatmak iin kullanlan dzenek; frlatmaya, at m aya yarayan ey. 2. B ir uyduyu uzaya gnderme ye yarayan birka kattan oluan frlatma fzeleri. 3. Beyzbolda topu vurucuya atarak oyunu balatan oyuncu. 4. Ateli silahlarda mermi atldktan sonra kovam namludan atm aya yarar kk trnak ek lindeki dzenek, frlatlabilir, [fr-ia-t-l-m ak + bil-mekj] s f Tehlike annda frlatmak suretiyle uzaklatrlabilme zelli i olan. frlatlma, [fr-la-t-l-ma] is. Frlatma eyleminin ya plma durumu, frlatlmak, [fr (yans.) > fr-la-t-l-tnak] edil. f. [-r] Frlatma eylemi yaplmak, frlat, [fr-la-t-] is. Frlatma eylemi veya biimi, frlatm a, [ir-la-t-ma] is. 1. Frlamasn salama eylemi. 2. Frlatlr bir koltukla tehlike annda pilo tun uaktan darya atlmas. 3. M erminin atlma sndan sonra, mermi yatandaki kovann bir dze nek ile dar atlmas, frlatm ak, [fr-la-t-mak] gl. f. [-r] 1, Bir nesnenin frlamasn salamak; hzla atmak. 2. B ir nesneyi zel bir dzenek yardm yla hzlca atmak. 3. (Kol ve bacak iin) hzl ve gergin olarak amak, frlay, [fr-la-y-] is. Frlam a eylemi veya biimi, firma, [Ar. hurma] {az} is. Hurma. [DS] frna, [fr (yans.) > fr~()n-a ?] {az} is. Topa. [DS] frnat, [? fimat] {az} is. Orakla ekin bierken olu an ekin sap demetii; bir tutam biilmi ekin. [DS] frradak, [fr (yans.) > fr(r)-adak] {az} zf. (Eylem iin) birdenbire; aniden. [DS] firsad, [Ar. frd (frsa-.d) {OsT} is. Karadut.

frka4, [? frka] {az} is. spirto lambas. [DS] frka5, [? frka] {az} is. Saa taklan zeri boncuklu b ir tr toka. [DS] frkac, [frka-c] sf. i . Bir siyasi parti taraftar; partici. 2. Siyasi parti yesi, frkaclk, [frka-c-lk] is. Particilik, frka, -c [? frka] {az} is. Beik. [DS] frkaia, [fr (yans.) > frk-al-a] {az} is. Topa. [DS] firkat, [Lat. forca (atal) > t. forchetta (atalck) => firkete] {az} is. atal ine. [DS] frkata, [t. fregata] is. dnz. On ila on be ift krekle yol alan hzl bir sava gemisi, firkateyn, [t. fregata > ng. frigatine > OsT. firkateyn oc^v] is. dm . -* firkateyn, frkl, [frk (yans.) > frk-l] {az} is. 1. Suda ya da scak klde halanm meyve. 2. H oaf yapmak iin ayrlan meyvelerin tam kurumam hli. [DS] frkm ak1 [frk (yans.) > frk--mak] {az} g sz.f. [, r] 1. (Kol, bacak eklemi vb. iin) burkulmak. 2. (Eklem iin) kmak. [DS] frkm ak2, [frk (yans.) > frk--mak] {az} gsz. f. [r] (Yemek vb. iin) ekimek; bozulmak. [DS] fr klak, [frk ? + sla-k] {az} pekt. sf. ok slak; srlsklam. [DS] frktm ak1, [frk (yans.) > frk-t-mak] {az} g l.fi [r] 1. Topa, kirm an vb. eyleri orta ve ba parma kullanarak dndrmek. 2. ten kamak. [DS] frktmak", [frk (yans.) > frk-t-mak] {az} gsz. fi [-r] 1. Cilve yapmak; krtmak. 2. Cilve yapmak amacyla ks grnmek. [DS] frla, [fr (yans.) > fir-la] {eATf is. Topa. [TS] frlak, - [fr (yans.) > fr-la-k] sf. 1. Normal gr ne gre dar doru knt yapm; frlam. 2. {az} evik. [DS] 3. {az} is. Topa. [DS] 4. {eAT} Frldak ad verilen bir tr oyuncak, frlama, [fr (yans.) > fr-la-ma] is. 1. Ani bir k yapm a durum u ve eylemi. 2. Kurnaz ve akgz. 3. argo. Gayrimeru iliki sonucu doan ocuk; pi. frlam ak, [fr (yans.) > fr-la-mak] g sz.f. [-r] [-l()yo r] 1. Ani bir k yaparak bir yana atlmak. 2. mecaz. N ormal grne uymayan bir knt yap mak. 3. (Fiyatlar iin) birdenbire ykselmek. 4. (Hayvanlar iin) hzla yer deitirmek; bulunduu yerden atlarak kamak; atlmak; atlamak, frlan, [fr (yans.) > fr-la-y-n > fr-lan ?] {az} zf. evre olarak; evreden. [DS] 0 frlan geldi, {az} epeevre; frdolay. [DS] frlandrm ak, [fr (yans.) > fr-la-n-dr-mak / pr-lan-dr-malc] {az} gl. f. [-r] 1. Etrafndan dola trmak. 2. Etrafn evirmek. 3. Sarmak. [DS] frlanmak, [fr (yans.) > fir-la-n-m ak / pr-la-n-mak] {az} dnl. f . [-r] 1. Dnmek. 2. Dolamak; gez mek. [DS] frlanta, [fr (yans.) > fr-la-n-t ?] {az} is. ocukla rn evirdii ember. [DS]

frsant, [Ar. fu ra tc u ^ y ] {eAT} {az} is. Frsat. [DS] frsat, [Ar. furat J \ is. Bir iin yaplmas, bir e

yin gereklemesi iin var olan en uygun durum, zaman veya art. 0 frsat aramak, En uygun du rumu kollamak.\\ frsat beklem ek, Gerekletirmek iin uygun zam an ve durumu gzetmek. || ... frsat bilmek, Uygun bir durumdan hemen kar iin harekete gemek; yarar salam ak.|| frsat bu fr sat, Yarar salanacak en uygun zaman, imdi. anlamnda harekete gem e bildiren sz.|| frsat bulmak, En uygun yararlanm a zamann elde et mek,|| frsat kmak, Bir amac gerekletirmek iin uygun durum ortaya kmak. || frsat dkn, K t bir amac gerekletirm ek veya kar sala

FIR

mak iin uygun zam an ve dnm u kollayp dn frtdh, [frt (yans.) > frt(d)-k / frtdh] {az} is. cesini gerekletiren kii.\\ frsat dmek, Bir Smk. [DS] amac gerekletirm ek iin uygun durum ortaya frtfrt, [frt (yans.) > frt+frt] {az} is. Un orbas. kmak.\\ frsat eitlii, huk. B ir eyden yararlan [DS] malar iin herkese eit frsa t tannmas durumu. || frtdak, [frt (yans.) > frt-adalc] {az} zfi. Birdenbi frsat ganimet bilmek, Ele geen frsa t en iyi re; aniden. [DS] ekilde deerlendirmeye gayret etmek. || frsat ka frth, [frt (yans.) > frt-h] {az} sf. Smk. [DS] rmak, Ele geen frsa t deerlendirememek.\\ frthl, [frt (yans.) > frt-h-l] {az} sf. B um u akan frsat karm amak, Uygun durum ve arttan he ocuk; smkl. [DS] men yararlanmasn bilmek]] frsatn drm ek, frtk1 - [frt (yans.) > firt-k] {az} sf. 1. Oynak; , Uygun bir zaman bularak amacn gerekletir hoppa; cilveli. {eAT} (ayn) 2. Alngan. 3. H er ie mek]] frsat kollamak, Uygn durum ve zaman burnunu sokan. 4. is. Sonucu olmayan i. [DS] gzetmek. || frsattan istifade etmek, Ele geirilen frtk vermek, {az} Aldatmak. [DS] olanaktan en iyi ekilde yararlanmak]] frsat ver frtk2, - [frt (yans.) > frt-k] {az} is. Smk. mek, Kt niyetli birine amacn gerekletirecek [DS] durumu yaratmak]] frsat verm em ek, K t niyetli frtkmak, [frt (yans.) > frt-k-mak] {az} gsz. f i [birine, amacn gerekletirecek artlar yaratm a r] 1. (Kol, bacak ya da herhangi bir eklem iin) mak]] frsat yoksulu, F rsat bulamad iin za bklp incinmek; burkulmak. 2. (Eklem iin) rarsz gibi grnen. kmak. [DS] frsat, [frsat-] sf. 1. kan frsatlar deerlendir frtlk, - [frt (yans.) > frt--lk] (azf is. 1. S mesini iyi bilen. 2. Yararlanabilecei en uygun za mk. 2. Burun. [DS] man ve durumu kollayan. 0 frsat enfeksiyon, frtna, [t. fortuna (kt talih)] (firt'na) is. 1. Saat tp. nceden herhangi bir zarar yokken bnyenin teki hz karada 90, denizde 50 km /saatin zerinde zayflamas ile ortaya kan enfeksiyon. olan rzgr. 2. ok hzl ve etkili sert rzgr. 3. Bu frsatlk, - [frsat--lk] is. 1. Frsat olma du tr rzgrlarn denizde meydana getirdii dalga rumu. 2. Frsatya yakr davran, lanma. 4. B u rzgrlarn llerde meydana getirdi i kum savruntular ve ylmalar. 5. Herhangi bir frmak, [fr (yans.) > fr-()--mak] {az} gsz. fi [zarara, huzursuzlua veya kargaaya sebep olan r] 1. (Yiyecek iin) ekimek; bozulmak. 2. (ocuk toplumsal olay. 6. atmal ve tartmal ortam. 7. iin) fkelenmek. [DS] mecaz. nsanda zt dnce ve isteklerin meydana frt1 [frt (yans.)] is. i. Y erinden oynamay, hzl , getirdii ruhsal karklk. S frtna kmak, D e hareket etmeyi ve girip kmay, cilveli kprdan nizde veya llerde frtn a meydana gelmek]] frt may anlatan kk. [Zlfilcar] fr t frt, fr t atmak, fr t na dinmek, Frtna bitmek; son bulmak]] frtna girmek, frt-k, fiirt-k-mak, f r t zrt 2. {az} sf. D gibi, Birdenbire ve hzlca; evik]] frtna kop nek. [DS] frt frt, Hzl ve sk sk girip kma mak, 1. Frtna meydana gelmek. 2. B ir yerde kar veya gidip gelm e durumu]] frt zrt, 1. Srekli girip klk ve kavga olmak.]] frtna kuu, zool. mrle lana veya gidip gelm e durumu. 2. Yalan. rinin o u m denizde geiren kvrk gagal, perde frt", [frt (yans.)] is. 1. Yudum yudum imeyi veya ayakl bir ku; deniz rdei, (Thalassidroma peburun ekmeyi anlatan kk. [Zlfikar] fr-t-k, firt-lagica)]] frtna kuugiller, zool. A k denizlerde lk, frt-la-m ak 2. is. B ir solukta iilebilecek veya yaayan albatros, yelkovan, fu lm a r gibi yalnz y u yutulabilecek kadar olan iecek. 3. sf. Bir iim; bir m urtlamak iin karaya kan perde ayakl kular yudum. S frt ekmek, argo. B ir yudum imek. familyas, (Procellariiformes). frt3, [frt / frt (yans.)] is. Bir yerde skan bir cis min birden frlamasn, yerinden kopup frlamasn frtnal, [frtma-l] sf. 1. Frtnas olan. 2. (Yer iin) ok frtna grlen. 3. ok rzgrl. 4. (Toplant, anlatan kk. [Zlfikar]frt-la-m ak. firt-la-n-g. grme vb. iin) kavgal; grltl; tartmal; frt4, [? frt] (az} is. skambilde vale ad verilen ekimeli. 5. mecaz. (Toplum ve devlet iin) sar kt. [DS] sntl; huzursuz; tedirginlik dolu, frt5, [? frt] {az} is. nce bulgur. [DS] frttrmak, [frt (yans.) > frt--tr-mak] {az} gl. frt6, [? frt] {az} is. uval. [DS] fi. [-r] Herhangi bir eyi iyi kt yapvermek. [DS] frtan, [frt (yans.) > frt-an] {az} sf. (Kadn iin) frtlam ak1 [frt (yans.) > frt-la-mak] {az} gsz. fi. , oynak; cilveli. [DS] [-r] [-l()-yor] 1. Yerinden oynamak; kmak. 2. lrtana, [t. fortuna] {az} is. 1. Frtna. 2. iddetli Gzleri dar frlamak. 3. gl. fi'. Smk ekmek. kavga. [DS] [DS] frtatmak, [frt (yans.) > frt-a-t-mak] (az} gl. fi. [- frtlamak", [frt (yans.) > frt-la-mak] {az} gsz. fi. r] Damar veya kaslar st ste binerek ar yap [-r] [~()-yor] (Yemek vb. iin) ekimek; bozul mak; kramp girmek. [DS] mak. [DS]

FIR

ff iH I K M

frtlang, -c [frt (yans.) > frt-la-n-g] {az} is. Patlang ad verilen bir tr ocuk oyunca. [DS] frtma, [frt (yans.) > frt-ma] is. Hzla ve ani olarak km a durumu ve eylemi, frtmak, [frt (yans.) > frt-mak] {az} gsz. fi. [-ar] 1. (Bir organ veya nesne iin) yerinden oynamak; kmak; burkulmak. 2. (Kii veya hayvan iin) fr layp kamak; koup gitmek. 3. Sznden dnmek. 4. Darlmak; surat asmak. [DS] frttrk, [frt (yans.) > frt-tr-k] {az} sf. (Kii iin) olur olmaz eylere darlveren. [DS] frttrma, [frt (yans.) > frt-tr-ma] is. Akln yitirme durum u ve eylemi, frttrmak, [frt (yans.) > frt-tr-mak] gl. f i [-r] 1. argo. Akln yitirmek; delirmek; ldrmak. 2. Git mek; kamak; ayrlmak. 3. Sinirleri bozulmak, fs, [fas / fes / fs / fs / fos / fs (yans.)] is. 1. fle meyi, balon vb. iirmeyi ya da havasn boaltm a y, nefes vermeyi, ya odun vb.nin yanmasn, fsltl bir sesle konumay anlatan kk. [Zlfkar] fs fs, fs gemek, fs-r-da--mak, fis-la-m ak 2. is. G az boalmas sesi. 3. sf. i bo; kof; zayf; clz. S fs kmak, {az} i bo kmak; k o f olmak. [DS]|| fs d, {az} ekilip elenmi ok ince bul gur. [DS]|| fs fs, (Konuma iin) gizli ve evreden duyulm ayacak kadar yava sesle. [| fs gemek, K u lana yavaa sylemek.|| fs kuyruk, {az} T tn. [DS] fsad, [Ar. fd (fsa.d') is. tp. Kan alma; da mardan kan karma, fsalm ak, [fs (yans.) > fs-al-malc] {az} gsz. f. [-] (Balon, top, lastik vb. iin) ii boalmak; snmek; patlamak. [DS] fsaratsz, [Ar. frset => fraset-siz / fsarat-sz] {az} sf. (Kii iin) dncesizce davranan. [DS] fsdik, -i [? fsdik] {az} is. Yastk. [DS] fsettiri, [fs (yans.) > fs+et-tir-i] {az} zf. (Snmek eylemi iin) birdenbire. [DS] fsfs, [fs (yans.) > fs + fs] is. Koku, ila gibi svla r ince toz zerreleri halinde pskrtmekte kullan lan bir tr pompa, fsfslama, [fsfs-la-ma] is. Fsfsla pskrtm e'eyle mi. fsfislamak, [fs (yans.) > fs + fs-la-mak] gl. fi [~r] [-l()-yor] Fsfsla pskrtmek, fsfslanma, [fs + fs-la-n-ma] is. Fsfsla pskrtl me durumu ve eylemi, fsfslanm ak, [fs + fs-la-n-malc] edil fi. [-r] Fsfsla pskrtlmek, fsga, [Ar. gizha (arpack soan) [Tietze] > fska / fsge] {azf is. Tohumluk kk soan; arpack soan. [DS] fsk, - [fs (yans.) > fs-k] {az} sf. 1. (Teneke, sac vb. metal para, eya iin) erilmi; yamulmu; ezilmi. 2. Kof; ii bo. [DS]

fskolamak, [fs (yans.) > fs-k + (k)o()-la--mak / fs-()+ko()-la--mak] {az} ite, fi. [-] Duyul mayacak derecede, neredeyse sessiz saylacak bi imde konumak; fslamak. [DS] fsl, [fs (yans.) > fs-l] is. 1. flem eyi, balon vb. iirmeyi ya da havasm boaltmay, nefes vermeyi, ya odun vb.nin yanmasn, fsltl bir sesle ko num ay anlatan yansm al gvde. 2. zf. Fs sesi kararak. S fsl fsl, Fslt halinde; fslayarak; ok h a fif sesle. fslam ak, [fs (yans.) > fs-()-la--mak] {az} ite, f i [~lr] Fsldamak; ok alak sesle konumak. [DS] fslcuk, -u [fs (yans.) > fs-l-ck] {az} is. Gizlice konuulan ey; sr. [DS] fsldak, - [fs (yans.) > fs-l-da-k] {az} is. Vanti latr. [DS] fsldama, [fs-l-da-ma] is. Fslt ile syleme veya fslt karma eylemi, fsldam ak, [fs (yans.) > fs-l-da-malc] gsz. fi. [-rj [-d()-yor] 1. Fslt sesi karmak. 2. Fslt hlinde sylemek. 3. Birine bakalarnn duyamayaca kadar alak sesle bir eyler sylemek; gizlice bil dirmek. fsldanma, [fs-l-da-n-ma] is. Kendi kendine fsl dama eylemi. fsldanm ak, [fs-l-da-n-mak] dn. fi [-r] 1. Kendi kendine fsldamak. 2. Fslt halinde sylenmek. 3. edil. fi. Fsldam ak eylemi yaplmak. fsldam a, [fs-l-da--ma] is. Karlkl fsldama eylemi. fsldamak, [fs-l-da--mak] ite, fi. [-r] 1. Kar lkl fsltlarla konumak. 2. Birbirine fsldamak, fslm ak, [fs (yans.) > fs-l-mak] {az} edil. fi. [-r] 1. Ezilmek. 2. Sktrlmak. [DS] fslt, [fs-l-t] is. 1. Fs fs diye kan ve glkle duyulabilen ses. 2. Bakalarnn duyamayaca ka dar alak sesle yaplan konuma, fi1 fslt gazetesi, nemli bir konunun kulaktan kulaa yaylmasn salayan dedikodu, sylenti. fsltl, [fs-l-t-l] sf. 1. Fslt hlinde olan. 2. dbl. (Ses iin) titreimsiz. fisin 1 [Yun. siphoni] {az} is. 1. Deirmende suyun , basncn artrm ak iin poyraya taklan daha dar aa boruculc. 2. Tavan inindeki hava delii. [DS] fisin2, [fs (yans.) > fs-n ?] {az} is. Uyku. [DS] fisin3, [? fisin] {az} sf. irkin. [DS] fsn la m a k 1, [fs-m-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-l()yo r] Uyuklamak. [DS] fsn lam ak 2, [fs (yans.) > fs-m-la-mak] {az} gl. fi [-r] [-l()-yor] Yava sesle sylemek; fsldamak. [DS] fsr1, [fs (yans.) > fs-r] nl. Bir akkann dar bir yerden geerken veya yanan bir eyin kard f-

H H C E S E M I.a n
srtl ses. S fsr fsr, 1. Gizli ve alak sesle. 2. nce bir eyin kard fsltl yanm a sesi. fsr2, [? fsr] {az} is. Basma. [DS] frdam ak, [fs (yans.) > fs-r-da-mak] gsz. f. [-r] [-d()-yor] 1. Frtl sesler karmak. 2. Gizli de dikodu yapmak, fsrdam ak, [fs-r-da--mak] ite, f. [-r] Karlkl ve gizlice fsr fsr konumak; fsldamak. fsrgan, [fs-r-gan] {az} is. Gzn yetien patates. [DS] fsrg, [fs-r-g] {az} is. Sivilce; yank kabarc. [DS] fsrk, - [fs (yans.) > fs-r-k] {az} sf. ( iin) sonucu olmayan. [DS] fsrt, [fs (yans.) > fs-r-t] is. 1. G duyulabilir ve olumsuz konumalar. 2. Y ank kabarc; sivilce, fsk, [Ar. fsl j - i ] {OsT} is. 1. A llaha isyan etme; hak yoldan kma; gnah ileme. 2. Kt ilere, ahlakszla dalma. 3. Hainlik. 4. Dinsizlik. fska1 [fs (yans.) > fs-()k-a] {az} is. Olmam , incir. [DS] fska2, [Yun. phouskha] is. Y ank kabarc; sivilce. fska3, [Ar. gizha (arpack soan) [Tietze] > fska / fsge] {az} is. -* fsga. [DS] S fska soan, {az) Yemee btn olarak konulan kk soan. [DS] fska4, [? fska] {az} is. Ayakkablarn nne konu lan sert ksele. [DS] fskam ak, [fs (yans.) > fs-()k-a-mak] {az} gl. f. [-r] [-k()-yor] Suyu tulumbadan veya pompadan fkrtmak. [DS] fskar, [? fskar] {az} is. Un elendikten sonra elein zerinde kalan esmer tanecikler; kepek. [DS] fkrk, [fs (yans.) > fs-kr-lc] is. Su fkrtan ara; {eATf (ayn). fskmak, [fs (yans.) > fs-k--mak ?] {az} dnl. f. [-r] Nefes almak. [DS] fskiye, [Ar fskiyye 4ji_j] is. 1. Suyu yukarya dora trl ekillerde fkrtan havuz azl. 2. Byle bir yerden den su demeti. 3. argo. Erkeklik orga n. fslak, - [fs-la-k ?] {az} is. Fstk tatls. [DS] fslama, [fs (yans.) > fs-la-ma] is. 1. F s ! sesi karma eylemi. 2. Birine bir eyler fsldama ii. fslamak, [fs (yans.) > fs-la-mak] gsz. f. [-r] [-l(i)yor] 1. "Fs! diye ses karmak. 2. gl. f. Birinin kulana yava sesle bir eyler sylemek. 3. mecaz. Haber ulatrmak. 4. Uy. O yuncuya perde arkasn dan konumalarn alak sesle hatrlatmak, fslanma, [fs (yans.) > fs-la-n-ma] is. Fslt hlinde sylenmek eylemi, fslanm ak, [fs (yans.) > fs-la-n-mak] edil fi [-r] F slt hlinde sylenmek, fslayc, [fs (yans.) > fs-la-y-c] is. tiy. Oyuncuya perde arkasndan konum alarn alak sesle hatrla tan kii; suflr.

F|

fs m ak, [fs-mak] {az} gl. fi. [-ar] Eriltmek. [DS] fsm r, [? fsmr] {az} sf. (Kii iin) saman altn dan su yrten; sinsi. [DS] fsnlk, - [fsm-lk ?] {az} is. Deirmende arkn dnd yer. [DS] fsra, [fsra ?] {az} is. K; makat. [DS] fsrk, - [fs (yans.) > fs-()-r-k] {az} sf. Aslsz; bo sz. [DS] fssk, - [fs (yans.) > fs(s)-k] {az} sf. 1. (Odun vb. iin) ya; henz z suyunu ekmemi. 2. rk. [DS] fstk, - [Ar. fustuk / Far. piste 4^-j] is. 1. bot. Yer fst (Arachis hypogaea), Antep fst (Pistacia vera), am fst (Pinus pinea) denilen kuru yemilerin genel ad. 2. argo. Akl. 3. argo. Gzel kadn veya kz. 4. argo. yi insan. S fst k u l lan m ak , argo. Kafay altrmak; akln kullan mak.|| fstk am , bot. amgiller fam ilyasndan kozalaklarnda bol miktarda y a tayan kabuklu yem ileri bulunan 15-20 m. kadar boylanabilen, lkemizin Ege ve Akdeniz blgelerinde yetien bir tr am, (Pinus pinea).\\ fstk ezmesi, Fstk iinin tlp eker ile kartrlmas suretiyle elde edi len yiyecek.\\ fstk gibi, 1. Canl, dolgun, besili ve etli. 2. ok gzel; ho. 3. argo. (Kz veya kadn iin) ok gzel. fstk, [fstk-] is. Fstk yetitiren veya fstk sa tan kimse. fstklk, - [fstk--lk] is. 1. Fstk yetitirm e ii; fstk tarm. 2. Fstk satma ii; fstk satcl, fstk, [Ar. fstk (fstki:) sf. A ntep fst ii renginde olan; ak yeil. S fstk kt, nce ipek kt.\\ fstk m ak am , Hi tela etmeden; ar ar.\\ fstkisi k ald, H ibir ite baar salayama yp da en son bir baka i denemeye kalkanlar iin sylenir. fstklk, - [fstk-lk] sf. Fstk aalarnn bulun duu yer; fstk bahesi, f, [fa / f / f / fo (yans.)] is. 1. Basn altndaki svlarn gr bir ekilde dar boalmasn veya dkln, bu tr sesler kararak konumay, f kelenmeyi, basnl kabarm a ve byme hareketle rini anlatan kk. [Zlfkar] f f, f-dr-m ak, f gr-k, f-kr-mak, fi--la-mak, fi-l, f -r fr, fir-t, f-k-m ak, f-kn, f-na-nak, f-t-n-m ak 2 . {az} sf. (Kabuklu yemiler iin) ii bo; kof. [DS] [5 f f, Dklen suyun veya bir yere srtnen kuma veya kdn kard sese benzer seslerle; frt ile. farlk, - [Ar. har > haere => haar-lk] {eAT} is. Taknlk; arlk, fdge, -ci [f (yans.) > f-(t)-ge] {az} is. Su fkrtan ara. [DS] fdlk, - [f (yans.) > f-()t-l-k] {az} is. Sidik torbas; mesane. [DS]

i e i i i M

ffrdal, [f (yans.) > f+fr-da-1 ?] {az} sf. (Kii iin) sidiini tutamayan. [DS] fifi, [f (yans.) f + f] faz} is. 1. Y umurta tatl s. 2. Zerdali. [DS] iif, [f (yans.) > f+f-] (az) is. Su fkrtan ara. [DS] fgena, [? fgena / fgene / flcene] fazj is. Sal yangoz. [DS] fglh, [Yun. phouski = > fk > fk-lk] {az} is. Rvet. [DS] fgn, [v-gm / v-gm > f-gm] {az} is. 1. Rz grla birlikte sert olarak yandan yaan yamur. 2. Fkn. [DS] fgrdah, [f (yans.) > f-kr-da-k / fkrdah] {az} is. -* fkrdak. [DS] fgrh, [f (yans.) > f-kr-k / fgrh] {az} is. Y ank kabarc; sivilce. [DS] fgnk, - [f (yans.) > f-kr-k] {az} is. Sv ilalar toz halinde pskrten ara; flit. [DS] fgrmah, [f (yans.) > f-kr-m ak / fgmah] {az} is. B ir ey birdenbire kabarmak. [DS] fklamak, [f (yans.) > f-k-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()-yor] Korkup, rkp kamak. [DS] fkmak, [f (yans.) > f-k-mak] gsz. f. [-r] (At, katr vb. iin) korkup, rkp kamak, fl, [f (yans.) > f-l] is. 1. Flama sesi. 2. {az} is. Yaramaz ocuk. [DS] 0 fl fl, Flama sesi kararak; flt ile. flak, - [f (yans.) > f--la-k] {az} sf. (Kii iin) sesli sesli soluk alan; flayan. [DS] flamak, [f (yans.) > f--la-mak] {az} gsz. f. [r] [-l()-yor] 1. (Ylan, ok, maytap fiei iin) "f sesi kararak gitmek. 2. Hiddetlenmek; kzmak; kprmek. 3. (Yiyecek iin) ekimek. [DS] fldak, - [f (yans.) > f-l-da-k] {az} is. Fltl ses karan organ; burun, fldama, [f (yans.) > f-l-da-ma] is. Flt ek linde ses karma durumu ve eylemi, fldamak, [f (yans.) > f-l-da-mak] gsz. f. [-r] [-d()-yor] 1. Flt eklinde ses karmak. 2. {az} Burnundan solumak. [DS] fldayk, - [f (yans.) > f-l-da-y-k] {az} sf. 1. (Kii iin) bir ii becermi gibi davranan. 2. Byk boylu bir t r ot. [DS] fldyan, [f (yans.) > f-l-d(a)-y-an] {az} is. Maytap. [DS] flt, [f (yans.) > f-l-t] is. Akan bir svnn veya bir yere srtnen elbise gibi eylerin kard hafif ve yum uak ses; hlt, framak, [f (yans.) > f-r-a-mak] gsz. f. [-r] [r()-yor] 1. (Yiyecek iin) mayalanmak; ekimek. 2. (Gbre iin) asitlenerek kabarcklar karmak, frdama, [f (yans.) > f-r-da-ma] is. Frt ek linde ses karma durumu ve eylemi.

frdam ak, [f (yans.) > f-r-da-mak] gsz. f. [-r] [-d()-yor] 1. Frt eklinde ses karmak; fr f r ses karmak. 2. (Su iin) akarken ses karmak. 3. Kprrken ses karmak. 4. (Yemek iin) ek imek; bozulmak; mayalanmak. 5. Kzmak; sinir lenmek. 6. Burnundan solumak; {az} (ayn). [DS] frdatma, [f (yans.) > f-r-da-t-ma] is. Frt bi iminde ses kartma eylemi, frdatmak, [f (yans.) > f-r-da-t-mak] gl. f. [r] Frt biiminde ses karmasn salamak, frgn, [f (yans.) > f-r-gm] {az} is. St aacnn srgn. [DS] frt, [f (yans.) > f-r-t] is. Akan bir svnn veya bir yere srtnen elbise gibi eylerin kard hafif fakat biraz serte ses; frdama sesi, frtmak, [f (yans.) > f-r-t-mak] {az} gl. f. [-r] Bir eyi bir ucundan tutarak uzaklara atmak; frlatp atmak. [DS] fika1, [fs (yans.) > f-()k-a] {az} is. Srgn; filiz. [DS] fika2, [? fika] {az} is. Yamur. [DS] fika3, [Yun. phouski] {az} is. Ya gbre. [DS] fikan, [f (yans.) > f-kan] {az} is. 1. Srgn; filiz. 2. nce fndk ubuu. [DS] fk 1, [Yun. fuski] is. At, eek cinsi hayvanlarn taze gbresi. fk2, [? fk] {az} sf. Kark; dzensiz. [DS] fk3, [f (yans.) > f-k] {az} is. 1. nce dut sopa s. 2. Aa yongas. [DS] fikl, [f (yans.) > f-k-1] {az} is. Srgn; filiz. [DS] fklam a, [fk-la-ma] is. Fk yapma, fklanak, [fk-la-mak] gl. f. [-rj [-l()-yor] 1. B ir yere at veya eek gbresi atmak; fk ile gbre lemek. 2. gsz. (At ve eek iin) fksn yapmak; pislemek. fklk, - [fk-lk] is. 1. At veya eek gbrelerinin biriktirildii yer. 2. kembe. 3. {eA7} Sprnt d klen yer. 4. {eAT} Gbre dklen yer. fkm ak, [f (yans.) > f-k-mak] {az} gsz. f. [-r] (Yiyecek iin) ekimek; bozulmak. [DS] fkn, [v-mak > v-gm > vgn / fkm > fkn [EREN]] is. 1. Aalarn ana gvdeleri dibinden geliip byyen srgnler; filiz. 2. Asmalarda he rein st tarafndan byyen dal; pi. fikrak, - [f (yans.) > f-kr-ak] {az} is. Filiz; srgn. [DS] fkrdak, - [f (yans.) > f-lor-dak] is. Svlar fkrtm aya yarar ara, fkrge, -ci [f (yans.) > f-kr-ge] (az} is. Su fkrtan ara. [DS] fkrk, - [f-kr-k] s f 1. Fkrm olan. 2. {az} is. Su fkrtan oyuncak. [DS] 3. {az} Islk; ddk. [DS]

___________________________________________ FT

fkr, [f-kr-] is. Fkrm a eylemi veya biimi, fkrma, [f-lcr-ma] is. Basn altndaki svlarn bir boluktan hzla kmas eylemi; pskrme, fkrmak, [f (yans.) > f-kr-mak] gsz. fi. [-ir] 1. (Basm altndaki sv ve gazlar iin) bir boluktan stun oluturacak ekilde hzla kvermek; ince ve narin bir ekilde pskiirmek. 2. (Bitkiler iin) yer den toplu ve dzgn bir biimde ykselerek by mek; gelimek. 3. mecaz. Bol olarak grnmek. 4. (Genellikle bitki iin) bir yerde geliebilm ek iin uygun bir ortam bulmak, fkrt, [f-kr-t] is. Fkran nesnelerin kard ses. fkrtc, [f-kr-t-c] is. 1. Bir akkan fkrtmaya yarar gere. 2. Belli bir hzla hareket eden bir ak kan yardmyla baka bir akkann boalmasn salayan ara; ejektr. fkrtlma, [f-kr-t-l-ma] is. Fkrtma eyleminin yaplma durumu, fkrtlmak, [f-kr-t-l-mak] edil. f. [~r] 1. Fkrt mak eylemi yaplmak. 2. Kendisine fkrtmak ey lemi uygulanmak, fkrtma, [f-kr-t-ma] is. Fkrmasn salama; fkrtmak eylemi, fkrtmak, [f (yans.) > f-kr-t-mak] gl. fi [-ir] 1. Fkrmasn salamak. 2. B ir akkan, byk bir hz verilmi akkan stunu ile srkleyerek bulun duu kaptan dar atmak; pskrtmek. 3. B ir i salgsn bedenden darya fkrtarak atmak, fla, [? fla] {az} is. Sebze bahelerinde yaplan arklarn evresindeki ykseklikler. [DS] flaan, [f (yans.) > f-la-an] {az} is. Filiz; sr gn. [DS] flak1 - [f (yans.) > f-la-k] is. 1. Fskiye. 2. sf. , (Kii iin) abuk etkilenerek olur olmaz ie kzan. flak2, - [? flak] {azf sf. (Kii iin) mavi gzl ve ok sarn. [DS] flama, [f-la-ma] is. Ekime; mayalanma, flamak, [f (yans.) > f-la-mak / f-()-la-mak] gsz. fi [-r] [-l()-yr] 1. (Yiyecek iin) mayalan mak; kabarmak; ekimek; bozulmak. 2. {az} Kz mak; sinirlenmek; hiddetlenmek. [DS] flan1 [f (yans.) > f-la-an] {az} is. Filiz; sr , gn. [DS] flan2, [? flan] {az} sf. (Kii iin) mavi gzl ve sarn. [DS] fnamak, [f (yans.) > f-la-m ak / fk-ra-mak] fa z} gsz. fi. [-r] [-n()-yor] 1. M ayalanmak; eki mek. 2. Kkremek. [DS] frak, - [f (yans.) > f-ra-k] {az} sf. 1. fkeli; hiddetli. 2. Azgm. [DS] ttnmak, [f (yans.) > f-t-n-mak] dnl. f i [-ir] Vazgemek; bolamak, ftrge, -ci [f (yans.) > f-tr-ge] {az} is. Su fkrtan ara. [DS]

fit1, [fd / fit / fd / fit (yans.)] is. Kvrak bir ekilde, ptr ptr gitmeyi ve gelmeyi, birdenbire patlayp kmay anlatan kk. [Zlfkar] f i t fit, fit-tr-mak fit2, [fit (yans.)] is. Fsldama ve fsldam ay anlatan kk. [Zlfkar]/;? fit, fit-r-d-ya varmak, f i t f i t etmek S fit fit etm ek, {az} Fslt hlinde bakalarn kkrtarak konumak. [DS] f i t , [? fit] {az} is. zm ezmek iin tahtadan y a plm oluklu sandk. [DS] fta 1, [Ar. fta / fta 4ijs] {OsT} is. 1. Petamal. 2. {az} Hamam havlusu. [DS] 3. {az} nlk. [DS] 4. {az} Ba rts. [DS] 5. {az} iftilerin iine ekmek bohaladklar yn dokuma mendil. [DS] fta2, [t. fouta > futa / fta] is. dnz. Dar uzun h afif yar kay. ftam, [Ar. fitm fU^s] (fta:m) {OsT} is. ocuu st ten kesme. fiti1, [? fiti] {az} is. Bulgur kr. [DS] ft2, [? fiti] {az} is. Gece yars. [DS] ftk, - [Ar. ftk / fatk (yrtlma) j ] is. 1. Bir i or gann veya vcudu meydana getiren organlardan herhangi birinin bulunduu yerden bulduu bir boluktan kmas. 2. {az} is. Dikenli bodur ard aacnn tohumu. [DS] 3. {az} Tahsildar makbuzu. [DS] 4. argo. Can skc kii veya durum. S ftk atmak, {az} Oynamak; dans etmek. [DS]|| ftk etmek, Birine sknt vermek; eziyet etmek. || ftk olmak, 1. Vcudunda herhangi bir ftk olay mey dana gelmek. 2. argo. ok sknt ekmek; cam s klmak,|| ftk otu, {az} bot. Giilgillerden, 20-120 cm. boyunda, rizomlu, sa n iekli, ok yllk otsu bir bitki; koyun otu; kask otu; kzl yaprak; kuzu ptra, Agrimonia eupatoria. [DS] ftkl, [fitk-l] sf. Ft bulunan; vcudunda her hangi bir ftk olay meydana gelmi olan, ftlamak, [fit (yans.) > ft--la-mak / fikra-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-l()-yor] 1. (Yiyecek maddesi iin) ekimek; bozulmak. 2. (Sel iin) ok iddetli akmak. [DS] fitmak, [fit (yans.) > ft--mak] {az} gsz. fi [-r] (Yiyecek maddesi, yemek iin) ekimek; bozul mak. [DS] fitr1 -tr, [Ar. ftr / ftr Jhis] is. 1. Oru ama. 2. O, ru aan kimse. 3. Ramazan aynn sonu, ff ftr sadakas, isi. A sl ve zorunlu ihtiyalar dnda, nisap miktar (80.18 g altn ve bu deerde) mala sahip olan her M slm an'n zekttan ayr olarak ibadet niyetiyle her yln Ramazan bayramndan nce vermesi vacip olan sadaka; fitre. ftr2, -tr [fit (yans.) > ft-r] is. Kvrak bir ekilde, ptr ptr gitmeyi ve gelmeyi, birdenbire patlayp kmay anlatan yansmal gvde. S fr ekmek, {az} M ayasz hamurdan yaplan ekmek. [DS]|| ftr etmek, {az} Meraklanmak. [DS]

FT

fitrd, [fit (yans.) > ft-r-d] {eAT} is. Fslt; fsl dama. S ftrdya varmak, {eAT} Fsldamak; gizli gizli konumak. ftlam ak, [fit (yans.) > ft-la-mak] {az} gsz. f i [-r] [-l()-yor] Ekimek; mayalanmak; bozulmak. [DS] ftmak, [ft-mak] {az} g sz.f. [-ar] Ezilmek. [DS] ftnamak, [ft-la-mak ?] {az} gsz. fi. [-r] [-l()-yor] inden gizli gizli hiddetlenmek. [DS] ftramak, [fit (yans.) > ft-ra-mak] {eAT} gsz. fi. [-r] Fsldamak, fi1 ftramaya varmak, Fsldamak; gizlice konumak. ftnat, [Ar. ftnat c_as] {OsT} is. abuk anlay ve kavray; zek; zihin akl, ftr, [Ar. ftr J^i] {OsT} is. -* ftr. ftra, [Ar. ftra fitre. ftrat, [Ar. ftrat o>Jas] {OsT} is. 1. Yaratl; huy; ka rakter. 2. Alemin bir btn olarak Allah tarafndan yaratl. ftraten, [Ar. fitraten ^jks] (f'traten) {OsT} zf. Yara dltan; ftr olarak, ftr, [Ar. ftrat > ftr <s}*s] (ftri:) {OsT} sf. Yaratl tan olan; doal; tabi, ftriye, [Ar. ftriyye ^.J^>] {OsT} is. fel. Zaman, mekn ve Allah kavramlarnn doutan olduunu ileri sren felsef gr; nativizm; doutanclk, fttrf, [fit (yans.) > ft-tr-mak + f (yans.) / fddrf] is. ok gezen kz. fttslam ak, [fit (yans.) > ft+ts-la-mak] {az} gsz. f [~f] [-l(l)-y r] (Ate iin) havasz kalarak sn mek. [DS] fy1, [fy (yans.)] is. Atma ve frlatma bildiren kk. fiy-da-k-la-mak, fy-dr-m ak, fy-m a k fy2, [fy / fy (yans.)] is. Islk alma, barma ve haykrma bildiren kk. fy-k, fy -k almak, fiy-krm ak fydaklam ak, [fy (yans.) > fy-dak-la-mak] {az} gl. fi [-r] [-l()-yor] Kaldrp atmak; frlatmak; atvermek., [DS] fydarmak, [fy (yans.) > fy-dr-mak] {az} gl. fi. [r] Frlatp atmak; atvermek. [DS] fydnl, [fy (yans.) > fy-d-n-h ?] {az} sf. (Kii iin) hoppa huylu. [DS] fydrm ak1 [fy (yans.) > fy-dr-mak] gl. f i [-r] , Kaldrp atmak; frlatmak; atvermek. fydrmak2, [fy (yans.) > fy-dr-mak] {az} gl. fi. [r] almak. [DS] fyk1, [fy (yans.) > fy-k] {az} is. Islk. [DS] B fyk almak, {az} Islk etmek; slk almak. [DS] fyk2, [fy (yans.) > fy-k] {az} is. Arlar yiyen bir ku; ar kuu, (Merops apiaster). [DS] {OsT} is. Oru ama sadakas;

fykrk, - [fy (yans.) > fy-kr-k] {az} is. Ddk. [DS] fykrmak, [fy (yans.) > fy-kr-mak] {az} gsz. fi. [-r] 1. Haykrmak; barmak. 2. (Tilki iin) ba rmak. [DS] fymak, [fy (yans.) > fy-mak] {az} g sz.f. [-ar] 1. Kamak; svmak. 2. argo. (Hayvan vb. iin) hzla geivermek. [DS] fz, [fz (yans.)] is. Frlatmay bildiren kk. [Zlfkar] fz-dr-m ak fzdrmak, [fz (yans.) > fz-dr-mak] {az} gl. f i [r] Atvermek; kaldrp atmak; frlatmak. [DS] fzl, [Ar. fudl => fzl] {az} is. Dzenbaz. [Meninski] fzl, [hz-l] {az} sf. Hzl. [DS] fi1, [Ar. fi (_/] (fi:) {OsT} is. Deer; kymet; fiyat; pa ha. S f-i asl, {OsT} A sl deer; gerek deer.\\ f-i cr, {OsT} Geerli olan deer.|| f-i kat, {OsT} Kesin fiya t; son fiyat. || f-i maktu, {OsT} Sabit f i y a t. || f-i mir, {OsT} R esm fiyat. fi2, [Ar. fi^ i] (fi:) {OsT} e. 1. smin bulunm a (-de) h lini yapan edat. 2. zf. inde. 3. ek. Tarihlerin bala rna konulan ek. S fi-em nillh, {OsT} A lla h n koruyuculuu ve yardm sayesinde; Allah kerim.|| fl-asl, {OsT} Aslnda.\\ fI-ciimle, {OsT} Sonunda; nihayette.\\ fl-hakka, {OsT} Gerekte; dorusu.|| fil-hl, {OsT} Bu anda; imdi; hemen. || fl-hayr, {OsT} H ayrl z'j.|| fl-mesel, {OsT} rnekteki gibi.|| fl-vki, {OsT} Gerekten; hakikaten,|| f-mbad, {OsT} Bundan sonra; bundan byle.|| f-nefslemr, {OsT} Gerekte; hakikatte.\\ f-sebPillh, {OsT} H erhangi bir karlk beklemeksizin; Allah yolunda. || f tarihinde, B ir zamanlar; bir tarihte; ok eskiden.|| t-yevm in, {OsT} Gnmiizde.\\ fzemnin, {OsT} Gnmzde; imdiki zaman iin de. fial, -li [Ar. f1 > fcl JUa] (f-a:l) {OsT} is. ler; ameller. fat, [Ar. f > ft o l i ] (fi:a:t) {OsT} is. Deerler; ky metler; fiyatlar, fbe, [? fbe] {az} is. Saban. [DS] fiber, [Lat. fibra (lif, iplik) > ng. fiber] is. Bir bala yc katlarak bitki liflerinin sktrlmas suretiyle elde edilmi ahap levha, fiberglas, [ng. fiber-glass] is. Polyesterden para ve tekne yapm ile yaltm ilem inde kullanlmak ze re, camn yksek frnlarda ergitilmesi ile elde edi len bir dolgu maddesi; cam elyaf, fibrilation, [Fr. fibrilation] is. Kalpte kas liflerinin dzensiz veya ok hzl kaslm as durumu, fibrin, [Fr. fibrine] is. biy.-kim. Kan ve serumda bulunan, yaralarn iyilemesi srasnda kabuklaan ipliksi, esnek albminli (flobiln) madde.

i ilC S2bH 1587


fideci, [fide-ci] is. Fide yetitiren ve satan kimse, fidecilik, -i [fde-ci-lik] is. Fide yetitirme ve satma ii. fideizm, [Fr. fidisme] is. fel. Din inancn akim ii olmadn, duygularn ve imann eseri olduunu savunan; akln yerine iman yerletiren reti; inanclk. fideleme, [fide-le-me] is. Fide dikme ii. fidelemek, [fde-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Fide dikmek. fidelik, -i [fde-lik] is. 1. Fide yetitirilen yer. 2. Otomatik fide dikim makinelerinde dikilecek Ede lerin yerletirildii kk sepet. 3. sf. (Tohum iin) fide retimi iin uygun grlerek ayrlan, fidetmek, [ng. fit (uygun) > fid+et-mek] {az} gl. f . [-(d)-i] demek. [DS] fid i1, [? fidi] {az} is. Kaz ve hindi yavrusu. [DS] fidi2, [Yun. phytia] {az} is. Fide. [DS] 0 fidi fidi, {az} 1. Kck; ufack. 2. Ciltte oluan kk ve krmz kabarcklar; isilik. [DS] fidirik, -i [fid (yans.) > fd-ir-ik] {az} is. zool. K k ve sar tyl bir ku. [DS] fidit, [? fidit] {az} is. Yeni dikilmi ba. [DS] fidivan, [? fdivan] {az} s f Sznde durmad hl de kendisini hakl karmak iin bir takm sebepler uydurarak karsndakinin gzn boyamak isteyen kimse. [DS] fidye1 [Ar. fdJ > fidye a-j] {OsT} is. 1. Bir y , kmllkten kurtulm ak iin denen para. 2. Esir edilen veya haydutlarn eline geen kiiyi kurtar mak iin verilen para; kurtulmalk. fidye2, [Yun. phuteia] {az} is. Y eni dikilmi asma; gen ba. [DS] fidyeinecat, [Ar. fdye-i necat o l i 4jji] (fdyeineca. t) {OsT} is. 1. Bir kimsenin esirlikten kurtul mak iin dedii para; kurtulma bedeli; kurtulm a lk. 2. Bana bir bela gelen kiinin bu beladan kur tulm ak iin verdii sadaka, fe, [Ar. fie <a] {OsT} is. Blk; takm; taife; gruh; cemaat. S fle-i kalle, {OsT} K k topluluk. fifik, -i [fr (yans.) > fr+fl-ik / f+f-(y)k (yans.) ?] {az} is. Ddk. [DS] fifre, [Alm. pfifer > Fr. fifre] (fi'fre) is. mz. 1. Alt delikli, yanlam asna alman, tahtadan yaplma, tiz sesli bir tr flt. 2. Bu aleti alan kimse, fifti-fifti, [ng. fifty-fifty] sf. 1. Yar yarya. 2. Yzde elli olumlu, yzde elli olumsuz. 3. dnz. Ayn anda hem motor hem de yelkenle alan ak deniz yat, figan, [Far. fn jU i] (figan) {OsT} is. Bir ac ile barma; alama; inleme; szlama; feryat. S figan etmek, Yksek sesle inlemek; alamak. || fign- z, {OsT} Yksek barma.|| fign- tz-i heves, {OsT}

fibrinojen, [Fr. fibrinogene] is. biy.-k.im. Phtlama srasnda fibrine dnen, kan serumu, len f ve trombositlerde bulunan kan proteini, fica, [Ar. fc U*s] (fica:) {OsT} zf. Birdenbire; ans zn. ficek, -i [? fcek] {az} is. 1. M ektup. 2. Mni; iir. [DS] fcek, -i [? fcek] {az} is. 1. Kura. 2. Yaz-tura. [DS] S ficek atmak, {azf Kura ekmek. [DS] ficekmek, [fcek-mek] {az} gsz. f. [-ir] 1. Kuku lanmak. 2. Fala bakmak. [DS] ficik, -i [? ficik] {az} is. 1. Srgn; filiz. 2. Ekin iinde yetien fie benzer bir ot. 3. ok kk sar tyl bir ku. [DS] S ficik atm ak, {az} -* ficek atmak. [DS] ficil, [ficil] {az} sf. Kk; ufak. [DS] ficir, [? fcir] {az} is. anat. Kala kemiinin topuz gibi kntl olan ksm. [DS] ficiriklenmek, [ficirik-le-n-mek] {az} d n l.f. [-ir] Kuruntuya kaplmak; evhamlanmak. [DS] fcirikli, [fcirik-li] {az} sf. Hileli; dzenli. [DS] fid, [fid / fit / fid / fit (yans.)] is. Kvrak bir ekilde, ptr ptr gitmeyi ve gelmeyi, birdenbire patlayp kmay anlatan kk. [Z\f\ka\fid-dir-ek,fid-dir-ik fida, -ai [Ar. fd; *l.] (fda:) {OsT} is. 1. Bir esiri tutsaklktan kurtarm ak iin verilen para; fidye. 2. Feda. fdai, [Ar. fd > fd'T ^ 'J j ] (fida.i:) {OsT} sf. -* fe dai. fidan, [Yun. phyein (bitmek) > fton (bitkij] is. 1. Yeni yetimekte olan aa. 2. Baka bir yere di kilmek zere yetitii yerden sklm gen aa. 3. Aacn kknden tan srgn, fi1 fidan biti, Yaprak biti. || fidan boylu, (Gen iin) uzun boylu ve yakkl. || fidan gibi, (Gen iin) yakkl ve uzun boylu. fidanlk, - [fidan-lk] is. 1. A alk m eydana ge tirmek veya baka yerlerde aa yetitirm ek am a cyla aa tohum larnn imlendirildii veya ka lemlerin kklendirildii yer. 2. Fidan yetitirilen yer. fiddirek, -i [fid (yans.) > fd-dir-ek] {az} sf. -* fiddirik. [DS] fiddireklik, -i [fiddirelc-lik] {az} is. 1. Oynaklk. 2. Sznde durmamazllc. [DS] fiddirik, -i [fid (yans.) > fd-dir-ik] {az} sf. (Kz, kadn iin) hoppa; oynak; hafif. [DS] fiddn, [Yun. phyein (bitmek) > fiton (bitki) > o^-)i] {eAT} is. Dikilecek aa; fidan.[TS] fide, [Yun. phyein (filizlenmek) > ftia (yeni filizlenen bitlti)] (fide) is. Baka yere dikilmek zere tohum dan zel yastklarda imlendirilmi krpe iek ve sebze.

FG

Arzunun yksek feryad. || fign-perver, {OsTj B a rtan; fig a n ettiren. -figr, [Far. -figr _>ls] (fg:r) fOsT} son ek. Sonuna getirildii Farsa isimlere yaral, incinmi, mte essir anlam katan son ek. figr, [Far. fgr jlSi] (figr) {OsTj w. Yara. -figen, [Far. efgenden (drmek) > -efgen / -figen {OsTj son. ek. Sonuna getirildii Farsa isim lere diiriicii, ykc, a tc anlam lan katan son ek.

fihal, -li [Ar. fahl > fihl J U j] (fiiha.l') {OsT} is. ti barl, stn timseler, fih am , [Ar. fahim > fhm j>Us] (fiha:m) is. ok g l itibar ve nfuz sahibi olanlar; bykler; ulular, fihris, [Far. fihrist c j p > Ar. fhris j^&a] {OsT} is. Fihrist. fihrist, [Far. fihrist c ~ * ^ ] {OsT} is. 1. Bir kitabn i-

indekiler blm; dizin. 2. Bir ktphanede bulu nan eserleri gsteren filer dizisi; katalog. 3. Alfa betik sraya gre sayfalandrlm ve sayfa kenarla -igende, [Far. efgenden > figende jlSs] {OsTj son rna harfler yazlm defter. 4. miiz. K lasik Trk mziinde perev ve saz semaisi formlarnn zel ek. Sonuna getirildii Farsa isimlere "dm, bir ekli. yklm ; y k k anlamlar katan son ek. figr, [Lat. fgura (biimlendirmek) > Fr. figre] is. fihristleme, [fhrist-le-me] is. Fihrist dzenleme; fh1. Resim ve heykel sanatlarnda insan ve hayvan ristlem ek eylemi, resimleri. 2. Bir dansta, gsteride veya oyunda bir fihristlem ek, [fhrist-le-mek] gl. fi j-r] [-l(i)-yor] Fihrist dzenlemek; fihriste ilemek. btn oluturan hareketler dizisi. 3. miiz. Birbirini izleyerek bir btn oluturan notalar dizisi, fiil, [Ar. f1 J*s] is. 1. ; hareket; kl; edi; davra figran, [Fr. fgurer (ekil vermek) > fgurant] is. 1. n; eylem. 2. dbl. B ir zamana, istee ve ahsa bal tiy. Oyunda rol olmamakla birlikte sahnede g olarak yapma, olma ve klm a bildiren kelime tr. rnmesi gereken kii. 2. B ir ite etkinlii olmayan, 3. hk. H ukuk asndan sonu douran i ve dav ancak orada bulunan veya bulunm ak zorunda olan ranlar. fiil cmlesi, dbl. Bildirm e ve isteme kii; snk kii, kiplerinden birisiyle kurulan ve olumsuzu olumsuz figranlk, - [fgran-lk] is. 1. Figrann yapt luk eki olan -m e- ile yaplabilen cmle; eylem ciimi. 2. Figran olm a durumu, lesi. || fiil ekimi, dbl. Fiil, isim kk ve gvdelerine figratif, [Fr. figratif] sf. D gerei somut biim zam an kavramyla birlikte ahs kavram bildiren de yanstan; ekilli; figrl. S figratif sanat, eklerin getirilm esiyle yaplan biimsel ;j.|| fiilden inde insan, hayvan ve doa paralar y e r alan treme fiil, dbl. F iil kk ve gvdelerinden fi il t sanat; figrl sanat. retme ekleriyle yaplm yen i anlamdaki fiil.\\ fiil figre, [Fr figre] sf. ekilli; ekil verilmi; ekillen den trem e isim , dbl. F iil kk ve gvdelerinden dirilmi. isim tretme ekleriyle yaplm yeni anlamdaki isim. || fiil gvdesi, dbl. F iil ve isim kklerinden fiil figrl, [fgr-l] sf. Figr olan; figr bulunan. yapm ekleri ile tretilmi ve kendisinden yeni bir fi 1 [Yun. vikhos] is. 1. Baklagillerden hayvan yemi , fiil veya isim tretilecek olan kelime. || fiili bozuk, olarak yetitirilen, trmanc, iekleri yapraklarnn Davranlar ahlak kurallarna uymayan kimse; koltuunda yer alan bir yllk otsu kltr bitkisi, dk. || fiil kk, dbl. F iil soylu bir kelimenin b (Vicia sativa). 2. {eATj Yaban brlcesi; ak burak; tn yapm ekleri atldktan sonra kalan blnemez mrdiimek. ks m .\\ fiil taban, dbl. B ir fi il mastarnn -in e k eki fi*, [Ar. fi (j] {az} is. Bir eyin i yz; yle ol atldktan sonraki ksm ki fi il kk veya fi il gvdesi duu bilinmeyen, grnmeyen yn. S fi kop olabilir}\ fiil hareket, {OsT} Davran. mak, {azj Sezmek; sezinlemek. [DS]|| fi yeri, fiilen, [Ar. f'len >Us] ('fitlen) {OsT} zf. Gerekten; {az} Bir iin bilinmeyen taraf; hileli taraf. [DS] gerekten yaparak; i hlinde; ileyerek; alarak, fi , [Ar. fitne => fit / fi] {az} is. Kovuculuk. S fi verm ek, {az} K t tte bulunmak; f i t vermek. [DS] fien, [? fen] {az} is. Ekin destelerinden yaplan yn. [DS] fitam ak, [fita-mak ?] {azj gsz. fi. [-r] [-t()yor] Yava yava kaynamaya balamak. [DS] fiil, [Ar. f'l] {az} is. Niyet; dnce; meram. [DS] fih, [Ar. fi (-de)>fh -us] (fd) {OsT} e. 1. Onda; iin de. 2. Konusunda. S ?ey. fhi m fh, {OsTj indeki fiil, [Ar.
f l 'i

urUs] (fiili:) {OsT} sf. 1. Eylemle ilgili. 2.

G erekten yaplan. 3. banda olan; eylemli. 4. Yaplm ve yaplm akta olan, fiilimsi, [fil-imsi] is. dbl. Cmlede fiil ekimine girmeyen ancak isim, sfat, zarf ve bala olarak grev yapan fiil kkenli kelimeler; eylemsi, fiiliyat, [Ar. f'liyyt oUUi] (fiiliya.t) is. 1. Szde kalmayp eyleme dntrlen iler. 2. Gerekten yaplanlar; gerekletirilen iler, fiiliye, [Ar. fliyye 4Jt*s] {OsTj is. fiel. Tm varln

H T K U .1 5 etkinlik olduunu, bu etkinliin bir tayc gerek tirmediini ileri sren reti; aktivizm; etkincilik. fik1 [fah / fak / fang / fg / fk / fg / fk (yans.)] is. , Kahkaha atarak glmeyi, yksek sesle alamay ve cilvelemeyi anlatan kk. [Ztlfrkar] fik-ir-de-m ek fik2, -i [Yun. phylon => fi] {az} is. 1. Yaban m er cimei; yaban brlcesi; ak burak; mrdmek; fi. {eATj (ayn) 2. Hayvan yemi. [DS] ilk3, [Alm. fck argo, (cinsel iliki)] is. argo. Cinsel iliki anlamna gelen k f k ikilem esinde geen f sz. fike1 [? fike] {az} is. 1. Gecelik. 2. Elbise. 3. Pa , muk ipliinden dokunmu ksa ceket. [DS] fike2, [? fike] {az} is. Dn sahibi tarafndan tutu lan ve dne davet edilecek kimseleri bir takm tekerlemelerle aran kadn. [DS] S fike ekmek, {az} Islk almak. [DS] fikir, -kri [Ar. filer J^i] is. 1. D nme sonucunda elde edilen gr; bili; mtalaa; fikir; dnce; ide. 2. nsann d dnyadan edindii bilgiler nda bir senteze varm as, olaylar arasnda balan tlar kurarak yeni bir bilgiye ulamas sreci; bel lek; hafza; hatr. 3. D dnyann insan zihnine yansmas; izlenim. 4. D nme gcnn kapsad her trl etkinlik; her trl zihinsel etkinlik; akl; zek. 5. Bireyin ya da toplumun bir olay veya du rum karsnda ortaya koyduu yarg; kamuoyu; rey; oy. 6. Gelecee ynelik tasarm; niyet. 7. Bir parti, grup veya kiiye ait dnya gr btn; ynetici sav; reti; ilke. 8. Kayg, tasa; kuruntu; sknt; endie. 9. Okunan bir yazdan veya dinleni len bir konum adan elde edilen zl bilgi; gr. S fikir adam, H erhangi bir dnce alannda gr reten ve bundan dolay kendisine deer verilen kimse.\\ fikir almak, Dncelerinden yararlan mak; akl danmak.\\ fikir edinm ek, K anaat sahibi olmak.|| fikir hrriyeti, D nce zgrl]] fikir iisi, Bedensel gcn deil de kafa gcn, d nce ve akln kullanan; geim ini fik ir reterek salayan kii. || fikir verm ek, B ir konuda bilgi vermek; gr, anlay ve kanaat kazandrmak.\\ fikir yazs, fikir yorm ak, Z ihni altrmak; akl kullanmak; dnmek.\\ fikir yrtm ek, 1. D n ce ileri srmek. 2. D ndklerini uzun uzun anlatmak. || fikre dalm ak, D uygusal etkiler altnda dzensiz bir dnce ile zam an geirmek. |j fikre dmek, A kla gelmek. || ... fikrinde olm ak, (Sz edilen) dnceleri tamak; kanaatinde olmak. || fikrini amak, Dndklerini birine sylemek; gr bildirmek.\\ fikri uzak, {eAT} leriyi gren; uzak grl. likirdemek, [fk (yans.) > fik-ir-de-mek] {az} gsz. f- [~rJ [-d(i)-yor] G le yzl olmak. [DS] fikirsiz, [fkir-siz] is. . Bir konuda gr, dnce si olmayan. 2. Yararl dnce retemeyen. 3. De rinlemesine dnemeyen.

FL fikirsizlik, -i [fikir-siz-lik] is. Dncesiz olma h a li; dncesizlik, fikke, [? fkke] {az} is. Dn ve bayramlarda b yk kazanlarda yemek piiren kii. [DS] fkr, [Ar. fikr j ] {OsT} is. -* fikir, fi3 fikr-i ami yane, {OsT} Baya dnce.|[ fikri dank, D nceleri kark; zihni kark.\\ fikr-i aten, {OsT} Cokun diiiince.\\ fikr-i fasit, {OsT} Bozguncu d nce]] fikr-i ferda, {OsT} Gelecek tasas]] fikr-i galat, {OsT} Yanl dnce.|| fikr-i garaib-perver, {OsT} Garip eyler ortaya koyan dnce]] fik r-i mukaddes, {OsT} K utsal dnce]] fikr-i muzmar, {OsT}'Darya vurulmam, gizli dnce.|| fikr-i sbit, {OsT} Saplant]] fikr-i tkib, {OsT} Peini brakmama]] fikr-i vatan, {OsT} Vatan dncesi ve kavram. fikren, [Ar. fikren (j] (fi kren) {OsT} zfi. 1. Dnce yoluyla; dnerek. 2. Dnce bakmndan; d nce ynnden, fikret, [Ar. fkret o_a] {OsT} is. Dnme; akl y rtme; dnce, fikr, [Ar. fikr / fikriye i *j.jS3] {OsT} sf. 1. Dnce ile ilgili. 2. Dnceye ait. 3. Dnme yoluyla retilen. S fikr haklar, huk. D nce rn eserlerin yaym, datm ve satmna ilikin haklar; eserden sahibinin m add olarak ya ra r lanmas hakk. || fikr hukuk, huk. htira ve edeb eserler zerindeki ilikileri dzenleyen hukuk dal. fikriyat, [Ar. fikriyyt o U j ] (fikriyat) {OsT} is. 1. ^S Dnceler. 2. Dnceye dayal iler, fikriye, [Ar. fikr > fkriyye ^. i] {OsT} is. lkc lk; idealizm, fikriyen, [Ar. fkriyyen Uj^s] (flkriyen) {OsT} zfi D nce bakmndan. fik s1 [Lat. fixus > Fr. fixe] sf. Deimeyen, sabit. S , fiks men, Fiyat ve tr nceden belirlenen (ye mek). fiks2, [n. fix (yerletirmek)] is. argo. Uyuturucu v e rilen rnga. fikstr, [ng. to fix (sabitlemek) > fixtre (sabitlen mi nesne)] is. spor. 1. Karlamalarda takmlar veya rakipleri kura ekerek eletirme; kura. 2. Y a rlarn zamann ve takmlarn elerini gsteren liste. fil1, [Ar. fil / Far. pil J-J (fi:l) {OsT} is. zool. 1. Filgillerden A frika ve A syann scak blgelerinde yaayan, iri csseli, kaln derili ve kaim bacakl, iri kulakl, hortum eklinde uzun burunlu, otul m e meli bir hayvan, (Elephas). 2. Satranta apraz ha reket eden ta. 3. mecaz. Bedeninin irilii ve arl ok fazla olan kii veya nesne, <3 fil aya, B y k binalarda kubbe veya kemerleri tutturmak iin

FL

I M T M M . dbl. D ilek kipinde ekimlenmi fiil.|| fil-i vcub, {OsT} dbl. Gereklilik kipinde ekimlenmi fiil. filahat, -ti [Ar. flht(filha. t) {OsT} is. ift ilik; ekincilik, filaman, [Lat. flamentum > Fr. flament] is. Elektrik ampullerinde alcm getiinde akkor hle gelerek aydnlatmay salayan ince iletken tel. filan, [Ar. fln j ^ i ] {OsT} zm. 1. Belirtilm esi gerekli grlmeyen kii, yer ve nesnelerin isimleri yerine kullanlr; falan. 2. sf. Belirtilmesi gerekli grlme yen isimlerin nlerine getirilir. 3. is. Belirtilen bil iimden sonra gelerek ve benzerleri anlam verir. S filn (festekiz, femekn, fstk) falan, nem verilmeyen, bahsetmeye dem ez grlen eyler y e rine kullanlr. filanca, [filn-ca] (fil nca) zm. Sylenmek istenme yen varlk ad yerine kullanlr; falan; falanca, filan n a, [fln-mc] sf. Sylenmek istenmeyen sra say sfat yerine kullanlr; falanmc. filantrop, [Fr. philantrope] sf. nsanlar seven; insan larn iyiliine alan; insansever. filar, [erk. flar j^li] {eAT} is. Eskiden (15. - 18.yy) giyilen bir tr hafif terlik. [TS] filariz, [ ? flariz] (filriz) is. Liflerini ayrmak iin keten saplarm boylam asna dvmekte kullanlan ara; keten tokma, filarizlem e, [filariz-le-me] is. Keteni dverek lifleri ne ayrma ii. filarizlemek, [flariz-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] L if elde etmek iin keten dvmek; keten dvmek, filarmoni, [Fr. philharmonie] is. mz. 1. M zik sev gisi. 2. M zikseverler demei, filarmonik, -i [Fr. philharmonique] sf. mz. 1. Mziksever. 2. M zikseverler tarafndan kurulmu olan. filase, [Ar. hulsa] {az} zf. Szn ksas; ksaca. [DS] flateli, [Fr. philatlie] is. Posta pullar bilimi; pul bi limi. filba, [Ar. fl-ba'de] {az} ba. O la ki; ayet; olursa. [DS] filbahar, [Ar. fl-bahr y ^ ] \ ^ / full + Far. bahar j jU-JI] is. bot. 1. lkbahar ful. 2. Dn ieigillerden lkemizde be tr yetien, beyaz ve sarms renkli iekler aan, baz trleri bahelerde ss amacyla kltr yaplan, odunsu, trmanc aa k; ak asma; kpek tuta; peek; yakmuk, (Phila delphie). filbahri, [Ar. fil-bahr jL^JI] is. bot. -* filbahar, filban, [Ar. fil + Far. -ban OL] (filba-.n) is. Fil bak cs; fil oban. ^ / full + Far. bahar ^

yaplm kaln ve rme stun.|| fil dii, 1. Fillerin savunma arac olarak kullandklar sert kem ik y a psndaki dileri. 2. Ta ksm mine ile kapl olan diin sert blm.\\ fil dii karas, F il dii km rnden yaplan siyah boya.\\ fil elmas, Turungil lerden Hindistan da yetien byke bir aa ve bu aacn meyvesi, Feronia elephantum.\\ fil faresi, zool. Bcekillerden n ayaklar ksa, kanguru gibi zplayabilen, arka ayaklar ve kuyruu uzun, brnu f i l hortumunu andrr bir m emeli hayvan, Macroscelides proboscideus,|| fil hastal, tp. Daha ok tropik blgelerde grlen le n f yollarnda sreen iltihaplanmadan ileri gelen, kol, bacak ve cinsel organlarda ar ime meydana getiren bir hastalk. || filini toplamak, {az} Gereinden ok yemek; bitirene kadar yemek. [DS]|| fil sofras, Kilo almas gereken sporculara uygulanan kstlamasz bes lenme dzeni.|| fil yry, Elleri ve ayaklar ye re koyup diz ve dirsekleri bkmeden yaplan jim nastik yry. fil2, [Yun. phili] {az} is. 1. Kap, pencere, dolap vb. eylerin mandal ya da srgs. 2. Kap zemberei. [DS] f i T , [Ar. f'l J*i] {OsTf is. 1. -* fiil. 2. Hareket. 3. {eAT} Niyet; tasar. [DK] S 1 fil-i basit, {OsT} dbl. Basit fil.\\ fil-i cevher, {OsT} dbl. Cevher fiili, im e k yardm cfiili.\\ fil-i gayr- kys, {OsT} dbl. Kurald ekimleri olan fil.\\ fil-i gayr-i mteadd, {OsT} {OsT} dbl. Geisiz fiil.\\ fil-i hayr, {OsT} yi iy.|| fil-i hikye, {OsT} dbl. Ge m ite olan ve anlatann grd bir olay ifade eden fiil; grlen gem i zaman. || fil-i ine, {OsT} dbl. Yardmc fiil. || fil-i iktidar, {OsT} dbl. Yeter lilik fiili.\\ fil-i iltizm, {OsT} dbl. Gereklilik ki p inde ekimlenmi fiil.|| fil-i intih, {OsT} dbl. B itm e bildiren fil.\\ fil-i istimrar, {OsT} dbl. Srerlilik fiili.|| fil-i kys, {OsT} dbl. Kurall fiil.\\ fil-i lzm, {OsT} dbl. Geisiz fiil. || fil-i malm, {OsT} dbl. Etken fiil; znesi bilinen fil.\\ fil-i m yb, {OsT} Ayplanmas gereken davran.|| fil-i mzi, dbl. Gemi zam an ekimli fil.\\ fil-i mehl, {OsT} dbl. znesi belli olmayan fiil; edilgen f i il .|| fil-i memdh, {OsT} dbl. Beenilen davran.|| fl-i menf, {OsT} dbl. Olumsuz fil.\\ fil-i mukarebe, {OsT} dbl. Yaklama fiili.|| fil-i mutvat, {OsT} dbl. Dnl fil.\\ fil-i muzr, {OsT} dbl. Geni zam an ekimli fil.\\ fil-i m nakis, {OsT} dbl. Tepke.\\ fil-i mrekkep, {OsT} dbl. B irleik fiil.\\ fil-i msbet, {OsT} dbl. Olumlu fiil. || fil-i mareket, {OsT} dbl. te. fiil.\\ fil-i m teadd, {OsT} dbl. Geili fil.\\ fil-i niyet, {OsT} dbl. Davranma fiili.\\ fil-i rivyet, {OsT} dbl. Riva y e t kipinde ekimlenmi fiil. || fil-i art, {OsT} dbl. art kipinde ekimlenmi fiil.|| fil-i en, {OsT} ok kt davran.\\ fil-i er, {OsT} Kt iy.|| fil-i tcil, {OsT} dbl. Tezlik fili.\\ fil-i temenn, {OsT}

1591

FL

flik1, -i [? flik] {az} is. Oynak kz ya da kadn; hoppa. [DS] flik, -i [ ? flik] {az} is. Filiz; srgn. [DS] filiklem ek, [flik-le-mek] {az/ gl. f . [-r] [-l(i)yor] Bir bez parasn didiklemek. [DS] fld1 [fal / fald / fel / feld / fld / fild (yans.)] is. a , knl, sallanma, titreme, arpma ve zplamay, yuvarlanmay, bu tr patrtl hareketlerin yansm a sn ve bu biimde konum ay anlatan kk. [Zlfikar]fld -ir +f fild2, [fel / feld / fld / fld (yans.)] is. Ik samay, parlamay; ferli ya da fersiz bak anlatan kk. [Zlfikar] fild -ir fildir, fild-ir-de-m ek fildir, [fld (yans.) > fild-ir] is. 1. aknl, sallan ma, titreme, arpma ve zplamay, yuvarlanmay, bu tr patrtl hareketlerin yansmasn ve bu bi imde konumay anlatan trev gvde. 2 . Ik sa may, parlamay; ferli ya da fersiz bak anlatan yansmal gvde. <5 fild ir fild ir, {az} 1. (Scak zamanlarda esen rzgr iin) serin serin. 2. (Gz iin) canl, hareketli ve zeki bakl. [DS] fldirdem ek, [fild (yans.) > fl-dir-de-mek] {az} gsz. f. [-r] [-d(i)-yor] (nsan ya da hayvan iin) karanlkta gzleri parlamak. [DS] fldirfi, [fld (yans.) > fild-ir+f] {az} is. 1. Mekik. 2. Aptesini tutam ayan ocuk. [DS] fldirik, -i [fld (yans.) > fld-ir-ik] {az) is. Koyun ya da kei gbresi. [DS] fildirm ek, [fld-ir-mek] {az} gl. f [-ir] 1. Kaldrp atmak; frlatmak. 2. Acele davranmak. [DS] fildekoz, [Fr. fil d ecosse] is. 1. Bir tr salam pa muk iplii. 2. sf. Bu iplikten dokunmu kuma, fildii, [fl+di-i] sf. 1. Fillerin savunma arac olan dilerinden imal edilmi olan. 2. (Dme vb. iin) Peru ve K olom biyada yetitirilen bir tr palmiye olan fildii aacndan yaplm, fildii gibi, (Ten iin) donuk beyaz. || fildii rengi, D onuk beyaz renk. file, [Fr. flee] is. 1. p veya ipliklerden dmlerle drtgen eklinde gzler meydana getirilmi bir tr a. 2. Bu ekilde yaplm pazar veya al veri antas. 3. Salarn dalmasn nlemek iin baa geirilen sa rengi iplerden rlm a. S file bekisi, spor, mecaz. Kaleci. fileci, [fle-ci] is. 1. File yapan ve satan kimse. 2. argo. Bakalarnn cinsel ilikilerini seyretmekten zevk alan sapk, fleke, [Yun. helikhi] {az} is. 1. K rek kemii. 2. Yass ve hafif ta. 3. Bu tr tala oynanan bir ocuk oyunu. [DS] filen, [Ar. f'len % i] {OsT} zf. -* fiilen, filene, -ci [ng. flange] is. tekn. Kalkk ky, filenk, -gi [Yun. phalaggi] is. A r cisimleri bir yer den baka bir yere srklemek iin altlarna konu lan yuvarlak aalar; felenk; felek.

filer, [? filer] {az} is. Terlik. [DS] filet, [t. filet] is. dnz. M et cezir akntlar olm akla birlikte derinlii deimeyen s su; dz su. fileto, [t. filo (tel) > fletto (telcik)] is. 1. Dokunmu erit. 2. Srlarda bel omurlarnn iki yannda di kensi kntlar boyunca yumuak kaslardan m ey dana gelmi et paras. 3. Koyun ve danada bel blgesindeki et paras; bbrek yata. 4. Domuzda omurgann arka ksm. S fileto k a rm ak , Kaln klkl balklarda eti omurdan ve deriden boyla masna ayrmak. filfil1 [fl+fl ?] {az} is. 1. Testi. 2. Ku veya tavuk , kanadnn u ksm. [DS] filfil2, [Yun. triphilli => tirfil] {az} is. Yonca otu. [DS] filfirik, -i [? filfrik] {az} is. ki ya da keli olup her kesine bir fitil konularak yaklan toprak ya da teneke kandil. [DS] filgiller, [fl-gil-ler] is. zool. M em elilerden hortumlu lar takmndan rnek tr fil ve soyu tkenmi mam utlar olan familya, (Elephantidae). filhakika, [Ar. fl-hakka -jii-l ^ (filhaki:ka, k kaln sylenir) {OsT} zf. Gerekten; dorusu; haki katen. fili1 [Yun. phili] {az} is. 1. Kap, pencere ve dolap , srg ya da mandal. 2. pten yaplma zengi. [DS] fili2, [? fili] {az} is. 1. Uyluk kemii. 2. Kol ya da bacak kemiklerinin kntlar; eklem yerleri. [DS] fili3, [phli] {az} is. Dilim. [DS] fili4, [Ar. f'l / fi'liyye / aJi*s] (fi-li.j {OsT} zf. -* fiil. filibit, [Fr. phlbite] is. Damar yangs, fili, -ci [? fli] {az} is. Oru tutmayan adam. [DS] filigran, [t. filigrana > Fr. filigrane] is. retim sra snda kdn dokusu zerine yerletirilen ve a tutulduu zaman grlebilen resim, izgi veya m ar ka. filigranl, [fligran-l] sf. Filigran bulunan; filigran ilenmi olan. filik 1 -i [? filik] {az} is. 1. Tiftik keisi. 2. Bu ke , inin yavrusu. 3. Bu keinin ince, uzun, yumuak ve parlak ty; tiftik. 4. Beyaz tiftik keisi. 5. Kei yavrusu. 6 . Kvrck sa. [DS] filik2, -i [Erme, varek => ferik > filik] {az} is. 1. Bir yllk kaz, rdek ya da tavuk. 2. Keklik yavrusu. [DS] filik3, -i [? filik] {az} is. 1. Tahln topraktan ilk yeerip kan ksm. 2. Taze ve yeil baak. 3. K o za. [DS] filik4, -i [? filik] {az} is. evresi pskll, drt ke ba rts. [DS] filika, [Yun. epholkion / t. feluca > Ar. felke 4 5 / <Ji] (filika) is. 1. dnz. Gemilerde bulundurulan

FL krek veya yelkenle yrtlebilen sandal. 2. Dip lomatlarn giydii iki ulu renkli apka, filikac, [flika-c] is. Filikalara bakan grevli. filik e1 [? flike] {az} is. Musluk. [DS] , filike2, [Yun. heliki] {az} is. ocuklarn oynad b ir tr kaydrak oyunu. [DS] filinkot, [ng. film coat] is. nce ekilmi kaplama ta bakas. filinta, [t. flinta (akmak ta) > Alm. flinte] is. 1. Tfekten daha lcsa ve elde tanabilir ateli silah; akmakl tfek. 2. sf. argo. Gzel ve yakkl, filin ta gibi, Yakkl, uzun boylu, evik ve gen. filiskin, [Yun. phliskhoni] is. bot. Krlarda ve su balarnda yetien, yapraklar tyl ve mentol ie ren, iekleri ak mor veya beyaz, ok yllk otsu bitki; yarpuz, (M enthapulegium, M. silvestris). filispit, [ng. full-speed) nl. 1. Denizcilikte m akine nin tan yol seyri iin verilen komut; tam yol ileri. 2. argo. sf. ok alan. 3. argo. Son derece sarho, filit, [ng. flit (sprey markas) > to flit (kovmak)] (flit) is. -* flit filiyat, [Ar. fi'liyyt oLUs] (f-liya:t) (OsT} is. -* fi iliyat. fliye, [Ar. f'liyye <ui*i] (f-liye) {OsT} is. fels. Et kincilik. filiz1, [Ar. flizz j ] {OsT} is. Yatandan karlm ve henz ilenmemi maden; cevher; kle. filiz2, [Yun. flisa (yaprakk)\ is. 1. Tohumdan veya tom urcuktan kan krpe srgn. 2. Bir bitkinin tepesinden kan taze canl ve dik srgn. 3. Henz dal hline gelmemi krpe tomurcuk. 4. naatlarda sonradan yaplacak eklemeler iin akta braklan dem ir ular. S filize y atm ak , {az} (Karpuz teve i iin) bir iki kar uzunluunda boylanmak. [DS]|| filiz gibi, ince uzun ve gzel vcutlu gen kimse. filizat, [Ar. flizz > filizt ol^ls] (filiza-.t) {OsT} is. Ham madenler; ham kleler, fi1 filizt- m a deniye, {OsT} Maden cevheri.|| filizt- seba, {OsT} Altn, gm, cva, bakr, demir, kalay, kurun filiz leri. filize1, [? filize] {az} is. Aalar srkleyerek ek m ek iin aklan halkal kama. [DS] filize2, [? filize] {az} is. Krk manto. [DS] filiz, [filiz2 + Ar. - (_gjls] (filizi:) {OsT} s f Ak ve canl yeil. filizkran, [filiz+kr-an] is. 1. zool. Zeytin dallarnn kabuklar altnda yaayan bir aa kurdu zararls, (Phloeotribus scaraboeoides). 2. Mays aynda aalarn filizlendii zaman esen ve filizleri kran iddetli bir frtna, filizlem e, [filiz-le-me] is. Filiz ayklama; filizlemek eylemi.

IM IM ESM . filizlem ek, [fliz-le-mek] gl. f. [-r] [~l(i)-yor] 1. A sm a gibi bitkilerin fazladan olan filizlerini kes mek, temizlemek. 2. Damarlar halinde iz brakmak, filizlenm e, [filiz-le-n-me] is. 1. Filiz verme; filizlen m ek eylemi. 2. Filizleri ayklanma. 3. Damarl g rnm alma. 4. Patates vb. yumrulu bitkilerin kk salmaya balamas; ccklenme. filizlenm ek, [fliz-le-n-mek] d nl.f. [-ir] 1. (Tohum ve bitkiler iin) filiz vererek yeermek; imlenmek; ccklenmek. 2. mecaz. Bymee, gelim eye ba lamak; belirginlemek. 3. mecaz. Yeni yeni ortaya kmaya balamak, filizli, [filiz-li] sf. Filizi olan. filka, [Ar. filka *ili] {OsT} is. bot. Tohum da cc kaplayan etli ksm, filke, [? fike] {az} is. 1. Musluk. 2. amdan. [DS] filki, [? filki] {az} is. Kk mandal. [DS] filkula, [fl+kula(k)-] is. bot. Ylan yastgillerden, tropikal A m erika kkenli, tys uzun yaprakl, yumru kkl bir ss bitkisi, (Caladium). fille, [Yun. phili ?] {az} is. Hayvana yk sarmak iin sem er aalarnn ucuna bal urgan ask. [DS] filleke, [Yun. khelikhi] {az} is. ocuklarn kaydrak oynad yass ta. [DS] fillem ek, [fl-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1, (Kap iin) srglemek; kilitlemek. 2. gsz. f. Ka namak. [DS] fiilice, [filli-ce] {az} is. Nohut. [DS] fillik, -i [? fillik] {az} is. Kei yavrusu. [DS] S fillik fillik a ra m a k , {az} Dne dne, inceden in ceye aramak. [DS] film , [ng. film / Fr. filme (ince zar)} is. 1. Fotoraf ekmekte kullanlan st a duyarl, ince, say dam plastik yaprak. 2. Sinem a kameralarnda kul lanlan erit hlinde fotoraf filmi. 3. Sinema sa lonlarnda projeksiyon makinesi veya televizyon larda video oynatclar ile gsterilen, zellikle si nem a eseri. 4. Dardan bakldnda ieriyi gs termem esi iin camlara yaptrlan bir tr ince lev ha. 5. argo. lgin olay; grnm; manzara. 6. sf. (Kii iin) dzenbaz; hileci. 7. argo. akac. S film bilim i, Sinemann toplumsal, ahlak, duygusal vb. alanlardaki etkisini aratran bilim dal; film o loji.|| film ekm ek, B ir kam era ile grntleri kay detmek,|| film evirm ek, 1. Sinemada oynanacak bir eseri film e almak. 2. Byle bir eserde rol al mak. 3. argo. Gizli dzenler peinde olmak. 4. ar go. Gsteri yapm ak; abartl tavr taknmak. 5. argo. lgin olaylara karmak. 6. argo. Ciddi ol mayan ilerle uramak. || film etm ek, argo. Du yurm ak; yaym ak.|| film gibi, 1. Olaylarn birbiri arkasna akp gitmesi durumu; ara vermeden birbi ri p e i sra. 2. M acera dolu; ilgin.|| film ini al m a k , Rntgen nlar ile bir i organn grnt sn tespit etmek.\\ film k o p a rm a k , argo. Szn

i l i B

i t l i f l i . 1593

FN

devamn getirememek; sam alam ak,|| film kop m ak, argo. Bilincini yitirmek; olaylar alglayamamak.\\ film leri y ak m ak , argo. leri altst et mek; yzne gzne bulatrmak. || film olm ak, ar go. H erkesin diline decek bir olay yaamak. || film oynam ak, B ir eser gsterim de olmak. filmci, [film-ci] is. 1. Film eviren. 2. Film evirten; sinemac. filmcilik, -i [film-ci-lik] is. 1. Film evirme ii. 2. Film evirtme ii. 3. Film pazarlama ii. filo, [t. filo (dizi, sra)] (fi 16) is. dnz. 1. Birlikte yol alan ve ayn komuta altnda bulunan sava gemisi ve uaklarn tm. 2. Ayn tr yk tayan deniz ve kara tatlarnn tm. 3. argo. Bit srs. S filo etm ek, dnz. (Yelken iin) sarmak; top etmek. filojenez, [Fr. phylognese] (filjenez) i.s. biy. Birbi rinden treyen ve bir soy oluturan hayvan ve bitki trlerinin birbirini izlemesi; soyolu. filoksera, [Yun. phyllon (yaprak) + kseros (kuru) > Fr. phylloxra] (filksera) is. zool. A sma biti ve onun sebep olduu hastalk, filolog, -u [Fr. philologue] (filolog) is. Yazl belge ler araclyla bir milletin kltrn ve yazl bel geleri dil ve tarih asndan inceleyen bilim adam, filoloji, [Yun. philologia (dilseverlik) > Fr. philo logie] (filoloji) is. 1. Y azl belgeler araclyla bir milletin kltrn, dilini inceleyen bilim dal. 2. Dilsel varlklar ve yazl belgeleri dil ve tarih a sndan inceleyen bilim dal, filolojik, -i [Fr. philologique] (filljik)sf. Filoloji ile ilgili. filon, [Fr. phylone] (filon) is. co. M aden damar, filotilla, [t. flottiglia (donanma) l Fr. flotilla] (filot i ll) is. 1. Kk gemiler topluluu. 2. Kk yelkenli sava gemilerinden m eydana gelen kuvvet. 3. Deniz ve hava kuvvetleri sava birlii, filoz, [Yun. phellos] (filoz) is. dnz. Balklarn alar su stnde tutm ak iin kullandklar mantar, kabak, su bidonu, ie vb. gereler, filozof, [Yun. philosophos / Ar. feylesf > Fr. philosophe] (filozof) is. 1. Felsefeyle uraan, felse fenin geliimine katkda bulunan kimse; dnr; bilge; feylesof; felsefeci. 2. mecaz. Felsefe yapm a ya merakl kii. 3. mecaz. Sessiz ve kendi hlinde yaayan kii. 4. mecaz. Yaad ok skntl ve maceral olaylardan sonra halen iyimser olabilen; kalender. S filozof ta, Eskiden eitli madenleri altna evirme zellii olduu sanlan ta. filozofa, [filozof-a] (filozofa) zf. 1. B ir filozofa yakr biimde; bilgece. 2. sf. Filozof gibi, filozoflama, [flozof-la--ma] is. F ilozof zellii kazanma; filozoflamak durumu ve eylemi, filozoflamak, [filozof-la--mak] gsz. fi [-r] Hayat ve olaylara bir filozof gibi bakm aya balamak; fi lozof zellii kazanmak; filozof gibi olmak.

filozofluk, -u [filozof-luk] is. Filozof olm a durumu; bilgelik. filte, [fitil / filte] {az} is. Lif; fitil. [DS] filtelem ek, [flte-le-mek] {az} gl. fi. [-r] [-l(i)-yor] (Kt iin) ie yaramayacak biimde paralamak. [DS] filtre, [Lat. fltrum (kee) > Fr. filtre] f i ltre) is. 1. Bir akkann iinde bulunan aslt halindeki m ad delerden temizlemeye yarayan gzenekli szge. 2. Sigara dumanndaki baz zararl maddeleri tutmaya yarayan dzenek. 3. Fotorafn kalitesini arttrmak iin deiik n ve klar engellemekte kullanlan cam. 4. Radyo dalgalarnn iletiminde istenilen se sin geiini serbest brakan, ancak onun dndaki frekanslardaki sesleri (parazitleri) tutan elektronik dzenek, fi1 filtre kd, Szme iinde kullanlan zel yaplm kt. filtrelem ek, [fltre-le-mek] gl. fi. fi-r] [-l(i)-yor] F ilt re ile iinde bulunan istenm eyen nesnelerden ayr mak; szmek, filtreli, [fltre-li] sf. Filtresi bulunan; szgeli. filtresiz, [fltre-siz] sf. Filtresi bulunmayan; szgesiz. film, [Lat. phylum] is. biy. Canllarn snflandrl masnda, ayn soydan gelen ve kuaklar hlinde devam eden, dallarn bir araya gelmesiyle oluan canllar topluluu, filvaki, -i [Ar. fil-vki' <] (filva.ki, k kaln sylenir) zf. Gerekte; gerekten; vaka. S1 filvaki am a, H er ne k a d a r... ise de... fze, [Ar. filze oi] {OsT} is. 1. E t paras; et dilimi. 2. M etal; maden. Fin, [Fin] is. 1. Finlandiya halkndan olan kimse. 2. sf. Finlandiya ile ilgili; Finlerle ilgili. Fin h a m am , ok scak banyodan ok souk banyoya girme biiminde vcudu uyarc etkisi olan hamam; sauna. fin, [ng. fnn] is. Devrilme olasl yksek tek k i ilik yelkenli yar teknesi, fina, [Ar. fn Us] (fma:) {OsT) is. 1. Avlu. 2. Evin ve ehrin n. final, -M [Lat. fmalis > Fr. final] sf. 1. Sona eren; biten. 2. is. spor. Elemeli yarlarda sonucu belirten karlama. 3. miiz. B ir mzik parasnn son b lm; biti. S finale k alm ak , Son karlamaya veya yara katlma hakkn elde etmek; sonuca kalmak.\\ final o ynam ak, Sonucu belirleyecek olan karlamalara katlmak; sonu oynamak. finalist, [Fr. finaliste] is. 1. spor. Sonu karlamas yapacak takmlardan her biri. 2. sf. fe l. Erekilik yanls olan. finalizm , [Fr. finalisme] is. fel. H er eyin bir erekle belirlendiini, her eyin bir ereklik yasasna gre olup bittiini benim seyen gr; erekilik.

FN

O in iiE S H .
fng-ir-dek. S fing urmak, {az} {eAT} Gezmek amacyla saa sola gidip gelmek; fn k atmak. [DS] fingere, [fing (yans.) > fing-ir-e] {az} is. Kirman; i. [DS] fingi, [fing (yans.) > fng-i] {az} sf. Ssl; k. [DS] fingil, [fing (yans.) > fing-il] {az} 1. Kyl kadnla rn giydii eteklik. 2. Kaynak sularnn kumlu ve gevek topraklarda kum ve toprak zerreleri ile kub be yaparak kaynamas. [DS] fingir, [fing (yans.) > fng-ir] is. 1. Oynama, zplama bildirir. 2. Oynama sesi ve durumu. 3. sf. Oynak. S fingir fingir, Ar derecede krtarak; bedeninin eitli yerlerini sarsarak. fingirdek, -i [fing (yans.) > fmg-ir-de-k] sf. (Kadn ve kz iin) ar derecede krtkan; oynak; cilveli, fingirdeme, [fing (yans.) > fng-ir-de-me] is. Krt kan ve oynak davranm a durumu, fingirdem ek, [fing (yans.) > fing-ir-de-mek] gsz. f . [-r] [-d(i)-yor] (Kadn ve kz iin) dikkati ekmek amacyla oynak ve krtkan davranmak; cilvelen mek. fingirdeme, [fing (yans.) > fng-ir-de--me] is. Kar lkl veya birlikte fingirdeme durumu ve eylemi, fingirdem ek, [fing (yans.) > fmg-ir-de--mek] ite, fi [~ir] 1. Karlkl fingirdemek. 2. Birlikte fingir demek. fingirti, [fing (yans.) > fmg-ir-ti] {az} is. Cilveli ve mark gl. [DS] fingo, [? fngo] {az} is. Kibrit. [DS] finik1 -i [finle (yans.) > firi(i)k] is. Zplama, oyna , ma, cilvelenm e ve kprdanmay anlatan yansmal gvde. S finik finik, {az} (ocuklarn yry iin) tp tp. [DS] finik2, -i [Ar. ferik liky] {az} is. Nohut, fasulye, bezelye gibi badl sebzelerin ilenmemi hli. [DS] finik3, -i [? finik] {az} is. 1. Tavan barna. 2. Aklk. 3. Kk ev kpei. [DS] finik4, -i [filik > finik] {az} is. Tiftik keisi. [DS] finik5, -i [? finik] {az} is. 1. Aacn iten yer yer rmeye yz tutmu ve kovalm hli. 2. Burun deliklerindeki pislikler. [DS] finiker, [? fniker] {az} is. ral am aac. [DS] finikm ek1 [fnk (yans.) > fn(i)k-mek] {az} gsz. fi , [-ir] 1. Saa sola komak. 2. Biri tarafndan kotu rulmak. 3. (Ba iin) dnmek. [DS] finikm ek2, [fnik-mek] {az} dnl. f. [-()ir] Bo zulmak. [DS] fniktirmek, [fnik-tir-mek] {az} gl. f. [-ir] Saa sola kartmak. [DS] finim ek, [finle (yans.) > fin(i)k-mek] {az} gsz. fi [r] (Ba iin) dnmek. [DS] fnini, [? fnini] {az} sf. U fak tefek; kck. [DS] fini, [Lat. finire (bitirmek) > ng. fnish] is. 1. Yar

finans, [Fr. fner (ceza kesmek) > finance] is. 1. Para ve para ile ilgili aralar, deerleri konu edinen i alan; maliye. 2. Para ile ilgili ileri ynetme bilimi. S finans kurumu, Parann ve paraya dntr lebilen tanr deerlerin kullanlmas ve deerlen dirilmesi zerine alan kurum. finanse, [Fr. financer] sf. (Parasal) kaynak; mal. S finanse etm ek, B ir iletmeye veya kiiye ihtiya duyduu paray vermek; p ara salamak; m al des tekte bulunmak. finansm an, [Fr. financement] is. Bir giriim veya i letmenin alabilmesi iin gerekli olan paray sa lam a ii; finanse etmek; para salamak; kredi temin etmek. fincan, [Far. pingn / Ar. fincan o U ] is. 1. ay, kahve gibi scak iecekleri imek iin porse lenden yaplm, kk kulplu kap; kse; tas. 2. Elektrik tellerinin direklere baland yerlerde ya ltm salamak iin konulan porselen balk. 3. Zar oyunlarnda zar atmakta kullanlan konik kap. S fincan brei, mutf. Fincan tr bir arala yuvar lak yuvarlak kesilen yufkalardan yaplm bir tr brek. || fincan gibi, (Gz iin) iri ve patlak. || fin can gz, ri ve parlak gz. || fincan oyunu, folk. Bir tepsi iinde az aa kapatlm fincanlardan bi rinin iine konulan yz bulma esasna dayanan bir oyun. || fincan zarf, Kulpsuz fincanlarn iine oturtulduu genellikle gm veya altndan yapl m kulplu kap. fincanc, [fincan-c] is. Fincan satan kimse. S fin canc katrlarn rktmek, Zarar dokunabilecek bir kimsenin harekete geebilecei bir ey yapmak. fincanlk, - [fmcan-lk] sf. 1. Belli sayda fincan doldurabilecek kadar olan. 2. Belli sayda fincan dolusu eyi alabilecek kadar olan. 3. is. Fincan ko nulan veya saklanan yer. Fince, [Fin-ce] is. Fin halknn konutuu dil. fincik, -i [? fncik] {az} is. Tekme. [DS] findos, [? fndos] {az} is. Soan tohumu; kk so an. [DS] fineri, [? fneri] {az} is. Kuruntu. [DS] fineyer, [? fneyer] {az} is. Merak. [DS] S fineyer etmek, {az} zntden kendini yiyip bitirmek; meraklanmak. [DS] fineyerli, [fneyer-li] {az} sf. (Kii iin) her zaman zntl olan; kederli. [DS] finet, [Fr. finette] is. Bebek elbisesi, amar ve astar yapm nda kullanlan bir tr ince pamuklu dokuma, fing, [fah / fak / fig / fh / fk / fng / fi / fing / fnk / fok / fong (yans.)\ is. Suyun yerden kaynayp k masn, svlarn kaynamasn, kaynayp kabarma yoluyla ekimeyi, kabarmay; zplama, oynama ve cilvelenmeyi, kprdanmay anlatan kk. [Zlfkar] fing-il, fin g urmak. fin g -ir fingir, fing-ir-de-mek,

I f i f f i l l R

1595

FR

n bitmesi; biti. 2. Yarn sona erecei, btn yarlarn en nce varm ak iin mcadele ettikleri nokta; var. S finie kalkm ak, Uzun ve orta me safe koularda var ncesi hzn arttrmak; vara kalkmak. finiyer, [? fmiyer] {az} sf. 1. ten pazarlkl. 2. ok
bilmi. [DS]

fr4, [? fr] {az} sf. Dargn; ks. [DS] fira, [Yun. phyra] {azf is. Fire. [DS] S mek, {az} Zayflamak. [DS] fertler.

fira d

firad, [Ar. ferd > frd il j ] (fra.d) {OsT} is. Bireyler; firade, [Ar. frde oilj] (fra.de) {OsT} is. 1. Y alnz

lk. 2. Altnda 916.667; gmte 830 olan standart fniyerli, [fmiyer-li] {az} sf. 1. Sinirli; huysuz. 2. ayara verilen isim. S firade firade, B ir bir; tek Byyememi, kurtlanm meyve. [DS] tek. fnizlik, -i [fmiz-lik] {az} is. Kurnazlk; eytanlk. firahti, [Yun. phrkhtis] {az} is. Bahe parmakl; [DS] it. [DD] fink1 [fah / fak / fg / fh / fk / fing / fi / fng / fnk I , fok / fong (yans.)\ is. Suyun yerden kaynayp k firak, {Ar. firak 3\J] (fira.k) {OsT} is. 1. Birbirini masn, svlarn kaynamasn, kaynayp kabarma seven iki kiinin ayr dmesi; ayrlk; ayrl. 2. Herhangi bir sebeple duyulan znt; keder; h yoluyla ekimeyi, kabarmay; zplama, oynama ve cilvelenmeyi, kprdanm ay anlatan kk. [Zlfkar] zn. fnk atmak, fln-(i)k fin(i)k 0 fink atmak, Hibir firakiye, [Ar. frkiyye <\J] (fira.kiye) is. ed. Sevgi eye aldrmadan gnlnce sada solda gezip toz liden ayr dmeyi konu olarak ileyen iir, mak; bamsz ve kaygsz gezmek. firakl, [frak-l] sf. Hzn verici; dokunakl; keder fink2, -gi [fi] {az} is. 1. Brlce. 2. Fi. [DS] veren. fnk3, -gi [fnk] {az} is. 1. Ya kandillerinde kulla Aralanmak, [fra-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] nlan ve pam uu bkerek yaplan fitil. 2. Kadnn (Tahl iin) imlenmek; kk salmak. [DS] cinsiyet organ. [DS] firangi, [Fr. franc + Ar. -] {az} is. Soba. [DS] finkmek, [fnk (yans.) > fmk-mek] gsz. f. [~(g)er] [- firar, [Ar. frr jlj] (fra:r) is. 1. Yasa gerei bu n(g)-i-yr] Frlamak; kamak, lunm ak zorunda olunan yerden kama; zamannda fnnardi, [Ar. f + T. nerde ?] {az} zf. Uzak. [DS] orada bulunm ama durumu. 2. Kama; kurtulma. 3. fnnari, [Ar. f + T. nere ?] {az} zf. Uzak. [DS] hk. Sann gzclerin elinden kamas; tutuklufinnas, [ ? fnas] {az} is. st ak kepi ambar. nun tutukevinden kamas; askerin askerlik grevi [DS] ni yapt yerden ayrlmas veya yoklamalarda bu finnik, -i [? fnnik] {az} sf. (Kii iin) ksa boylu. lunmamas. fi1 firara kadem basmak, argo. Uzak [DS] lamak; kamak.\\ firar etmek, Kamak.\\ firar- fino1 [t. fino (kaba olmayan; ince)] (fno) is. zool. , efkr, psikol. Gereklerden hayal dnyasna ka 1. Kk boylu, uzun tyl, yuvarlak bal, ksa eklinde beliren maraz durum.]| firar noktas, res. burunlu, ou beyaz ss kpei. 2. argo. Esrar. Perspektifte nlarn yneldii nokta; ka nokta fino2, [Yun. khouni] {az} is. Huni. [DD] s.|j firar teebbs, Kama giriimi; terk etm ek iin giriimde bulunma. Finsen metodu, [Finsen, (Niels Ryberg) + meto(t)-u] is. t. tp. Tedavide k ve n kullanma teknii; firar, [Ar. frr jj\J>] (fira.ri:) {OsT} s f 1. Kaan; n tedavisi, kam olan. 2. is. Kaak, fnt, [? fmt] {az} is. Vida. [DS] firaset, [Ar. frset / feraset c - J J ] (fra-.set) {OsT} is. fmtburan, [fmt+bur-an] {az} is. Vida anahtar; 1. Anlama yetisi; abuk kavray. 2. Binicilik. 3. At ngiliz anahtar. [DS] yetitirme bilgisi. 4. Yiitlik; mertlik, Fin-Ugor, [Fin-Ugor / Fin-Ugur] is. dbl. 1. Ural dil fira, [Ar. fr jilji] (fra-.) {OsT} is. 1. Yatak; d ailesinden bir dil bei. 2. sf. Bu dil bei ile ilgili, ek. 2. Hasr; hal. 3. hk. Kadn ve erkein, babafinye, [t. fogna / Yun. khoun / Yun. khouni] {az} is. ocuk arasnda bir nesep douracak ekilde m eru Huni. [DS] yaam a ve ilikide bulunma durumu; kanun evlilik finzan, [? fnzan] {az} is. Ba evi. [DS] ba; zina saylmayan cinsel iliki. S fir- de fr1 [fer / fr / fr / fr (yans.)] is. H zla olduu yerde , r in , {OsT} yata; iteki yatak.', fir- istira dnmeyi, frlatmay, frlanmay, kap kurtulmay hat, {OsT} Dinlenme yata.|j fir- kav, {OsT} veya hzn kaybetm eyi anlatan kk. [Zlfkar] fr-il fkh. Evli kadnn yata; ya sa l evlilik iindeki ili firil, fir-il-ti, fr-il-de-k ki]] fir- mutavasst, {OsT} fkh. Kendisinden fii', [fr (yans.)] is. Ddk sesini bildiren kk. [Zlfocuk sahibi olduu iin satlamayan cariye ile Jfcar]fr-fil-ik olan iliki.|| fir- sahh, {OsT} fkh. Nikhls ve fir , [fr (yans.)] is. shal olmay bildiren kk. [Zlfsahibi olduu cariye ile iliki. || fir- za if, {OsT} kar] fir-ik-le-m ek fk. Cariyesi ile iliki.

FR fira t, -d [? firat] {az} is. Daha ekinler biilmeden, yemeklik un yapm ak iin ilk olgunlaan rnden yaplan harman. [DS] frav an , [Far. fervn jljlji] (flra:va:n) {OsTj sf. ok; fazla; bol; ar; saysz, t? fir v n olm ak, B ol ol mak; ok olm ak firav an i, [Far. ferevn (frevami:) {OsT} is. okluk; bolluk, firav an lk , - [fravan-lk] is. Bolluk; okluk, f ir avn, [Ar. fir'avn d y j ] (ftr-avn) {OsT} is. ravun. fir avn, [Ar. fr'avn J ^ y j ] (fir-avni:) {OsT} is. 1, Firavunluk. 2. sf. Firavun ile ilgili, firav u n , [Ar. fir'avn o y j ] {OsT} is. 1. Eski Msr hkmdarlarna verilen unvan. 2. Bir tr iskambil oyunu. 3. sf. mecaz. Acmasz ve ask suratl; kibir li; despot; zalim. S firav u n faresi, zool. Misk kedisigillerden kedi byklnde geceleri dola an, ylanlar ve timsah yum urtalarn yedii iin eski M sr'da kutsal saylan etil bir hayvan, (Hespestes ichneumon),][ firav u n in ad , A n inat.|| firav u n inciri, bot. Kaktsgillerden dz ve yass yapraks eklemli gvdeli, meyveleri yenilebilen p e k ok tr bulunan bir bitki; hint inciri; kaynana di li; Frenk inciri, (Ficus sycomorus). || firav u n tac, Piskoposluk tac. \\ firav u n tepeleri, M sr piram it leri. firav u n la m a, [firavun-la--ma] is. Kt, kibirli, inat ve gaddar olm a durumu, firav u n la m ak , [fravun-la--mak] dnl. f. [-r] Kt, kibirli, inat ve gaddar biri olmak, firav u n lu k , -u [fravun-luk] is. 1. Firavun olm a du rumu. 2. Firavunun yapt i ve grevi. 3. mecaz. Firavunlama durumu; inatlk; kibirlilik; zalimlik, -firaz, [Far. ferz jlj \ (fxra:z) {OsT} son ek. Sonuna getirildii farsa isimlerden ykselten, yukar kal dran anlam larnda birleik sfatlar yapan son ek, ser-fraz (ba kaldran). firaz, [Far. ferz jlJ ] (flra:z) {OsT} is. 1. Yoku; k. 2. Ykseklik. 3. sf. Yksek; yukar. 4. Y k selten; yukar kaldran, firz nib, {OsT} Yo ku ve ini. firazi, [Far. ferz! fircari, [Ar. fircri J] (fra:zi:) {OsT} is. 1. Yoku (firca.ri:) is. Dolayl; do olm a durumu. 2. Yksekte bulunma, lambal. fir, [? fr / ker / kir] {az} is. Sz incelii; nkte. [DS] fird e, [Ar. ferd (tek, birey) > frde ?] {az} is. Hay van vergisi. [DS] firdeci, [frde-ci] {az} is. Vergi toplayc; tahsildar. [DS] fi firdevs, [Far. frdevs

H H IU K C E SZLK.

is. 1. Ba bahe; bostan.

2. Cennet, e? firdevs-iyn, {OsT} (l iin) cen netlik^ firdevs-m ek, {OsT} (l iin) cennetlik.\\ firdevs-m ukm , {OsT} (l iin) cenneflik.\\ firdevs-nin, {OsT} (l iin) cennetlik. frd n d , [fr + dn-d] {az} is. -* frdnd. [DS] fire 1, [Yun. pyra / fira (kurumu, buruuk)] (fire) is. 1. Eksilme. 2. Ticar bir m aln tam a srasnda ku ruma, dklme veya baka sebeplerle arlnda veya hacminde bilm en lde azalm a olmas. 3. Bu ekilde azalan miktar; azalan deer. 4. mecaz. Bir topluluun yelerinde sayca azalma, fire d m ek, {az} Zayflamak. [DS]| [ fire v erm ek , Azal mak; eksilmek. fire2, [? fire] {az} is. ras karlm zm posas. [DS] fire3, [t. virare (kendi etrafnda dnmek) > vira] (vi: ra) {az} zf. Her zaman; daima. [DS] firene, [Ar. firene ^ J] is. Avrupal; Frenk, firengifer, [Far. freng + Ar. fer'] is. mz. Klasik Trk mziinde 28 zamanl 13 vurulu byk bir usul. fire k 1, -i [Far. freng] {az} sf. -* frenk. [DS] firek 2, -i [? firek] {az} is. Ekin saplarndan yaplan demet. [DS] firekli, [frengi-li] {az} sf. Firengili. [DS] firen k , -gi [Fr. franc / t. franco / Far. freng k j ] J {az} is. 1. Yabanc. 2. Fransz. 3. Avrupal. 4. Domates. S. A sma kilit. [DS] S fire n k ba, {az} Kravat; boyun ba. [DS]|| firen k b ib eri, {az} K k, krmz, yuvarlak ve ok ac bir biber tr; dme biber. [DS]|| fire n k gl, {az} Krizantem. [DS]|| fire n k oca, {az} Maltz. [DS]|| fire n k p a t lcan, {az} Domates. [DS]|| fire n k pekm ezi, {az} Sala. [DS] fireu n i, [Ar. fre'n ^ J y J ] (fireu.ni:) {OsT} is. M in yatr, hat ve tezhip ilerinde kullanlan bir tr k t. firesetli, [Ar. firset => fraset-li] {az} sf. Becerikli. [DS] firey h , [Far. firang] {az} sf. Yabanc; Avrupal. [DS] fi1 fireyh kynei, {az} nden ak, yakal, kolla r dmeli gmlek; fre n k gmlei. [DS] firez, [Far. efraz (ykselen) > firez ?] {az} is. 1. Ekin. 2. Filizlenmeye, km aya balam ekin. 3. Biildikten sonra tarlada kalan ekin saplar; anz. 4. Ocakta odunlar tututurm ak iin kullanlan kuru otlar. 5. Harman sprgesi yaplan ot. [DS] S firez gibi, {az} ok z a y f [DS]|| firezine ekm ek, {az} Ekin biildikten sonra tarlay srdrp tekrar ek mek; anza ekim yapmak. [DS] fireze, [Fr. fraise] (fre e) {az} is. 1. -* freze. 2. B z yk aalar ekmekte kullanlan engelli ivi. [DS]

I f E l l i l f C t j SE

1597

_ _______ _

_________

___

__________ FR

frfahiye, [Ar. frfahiyye 4^ j ] {OsT} is. bot. Semizotugiller. firfil, [Yun. forfira / Ar. frfr] {az} is. -* frfr. [DS] S frfl aac, {az} is. Kavak aac. [DS] frfilik, -i [fr (yans.) > fir+fl-ik] {az} is. Ddk. [DS] frfr, [Yun. forfira / Ar. frfr] {az} is. Erguvan aac iei. [DS] firfiri, [Yun. forfira / Ar. firfiri] (firf:ri:)is. 1. Parlak kzl renk; erguvan rengi. 2. sf. Bu renkte olan, firfirim, [Ar. firfiri] {az} is. Bir tr iek. [DS] firfirimsi, [frfri-msi] sf. Parlak krm zya alan, erguvan rengini andran, fu'et, [Ar. firkat] {az} sf. Dertli; kederli. [DS] -frib, [Far. fribinden / friften> -frib (fri:b) {OsT} son ek. sonuna getirildii Farsa isimlere aldatan, aldatc anlam katarak birleik sfatlar yapan sok ek. dil-frb (gnl aldatan) frib, [Far. frib] (firi.b) {OsT} is. Oyun; hile, S* firib etmek, Aldatmak.]] firb-gh, {OsT} Tlsm bala nan yer. firibende, [Far. firbende J~>js] (fri:bende) {OsT} sf. Aldanm; kaplm, firifte, [Far. friften (aldatmak) > frifte *^.y] (firi-.fte) {OsT} sf. Aldatlm; aldanm; kandrlm. S 1 firifte-dil, Aldatlm gnl.]] firifte-gn, {OsT} A l datlmlar; kandrlmlar. ]] firig1 [Erme, varek] {az} is. Pili. [DS] , frig2, [Ar. firik] {az} is. Ekinlerin sararp kurum a dan nceki durumu. [DS] firih, [Erme, varek] {az} is. Yeni tmeye balayan horoz. [DS] firik1 -i [Ar. firik d ly ] is. 1. Olgunlamak zere o, lan tahl taneleri, {az} (ayn) [DS] 2. Bu ekildeki tanelerden yaplan pilav; atete kzlenm ek suretiy le piirilip yenen taze tahl taneleri. 3. {az} erez olarak yenilen tahl tanesi. [DS] 4. {az} Turfanda. [DS] S. {az} Nemini kaybetm i tarla. [DS] 6. {eAT} Kabuu ile atee atlarak piirilmi buday ya da nohut. S firik dar, {az} Taze msr. [DS]|| firik pilav, {az} Atete tlerek karlm taze buday tanelerinden yaplan pilav. [DS] firik , -i [Erme, varek] {az} is. 1. Pili. 2. Henz tmeye balamam horoz. 3. Gelin. 4. kinci kar; ortak; kuma. 5. Sabun ufa. [DS] firikik, -i [ng. free kick (serbest vuru)] (fri kik) is. argo. Bir bayann vcudunun gren erkekte cinsel istek uyandran blm lerinin istenenden daha ok alarak grnmesi durumu. <3 firikik vermek, argo. (Kadn veya kz iin) bir erkee bacak, gs gibi organlarn olaandan daha fa zla aarak gs termek.]] firikik yakalam ak, argo. steyerek veya

istemeden alma zerine bir bayann bacak ve g s gibi blmlerine bakmak; grmek. firiklemek, [fr (yans.) > fr-ik-le-mek] {az} gsz. f . [-r] [-l(i)-yor] ok iddetli ishal olmak. [DS] firiklenm ek1 [fr (yans.) > fir-ik-le-n-mek] {az} , dnl.f. [-ir] Drt dnmek. [DS] liriklenm ek2, [frik-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] (Yemi iin) yar kumm u duruma gelmek. [DS] firikli, [frik-li] {az} sf. Olgunlamaya balam ta hl. [DS] firil, [fr (yans.) > fir-il] is. Hzla olduu yerde dn meyi, frlatmay, frlanmay, kap kurtulm ay veya hzm kaybetmeyi anlatan yansmal gvde. S firil firil, {az} (Rzgr iin) h a fif ve serin esen. [DS] firildek, -i [fr (yans.) > fr-il-de-k] {az} is. Frl dak. [DS] firilti, [fr (yans.) > fr-il-ti] {az} is. H afif ve serin rzgr; esinti. [DS] firimek, [fri-mek ?] {az} gsz. f. [-r] Kurumak. [DS] firingi, [Far. freng] {az} is. Anahtar. [DS] firistade, [Far. fristde eils-.J ] (firista:de) {OsT} sf. 1. Gnderilmi olan. 2. is. Eli; peygamber; mebus; temsilci. firistadegn, [Fr. firistdegn jlS.sb-ji] (firista.deg.n) {OsT} is. 1. Gnderilmi olanlar. 2. Peygam berler; eliler, firi, [Fr. frise] {az} is. Binalarda darya doru olan knt; balkon. [DS] firite, [Far. frite / ferite a^ j ] {OsT} is. 1. Melek. 2. sf. mecaz. (Kii iin) iyi, yumuak huylu. 3. (o cuk iin) gnahsz; masum. firite-h, {OsT} Yaradla m elek gibi olan; m elek tabiatl.]] firite-merg, {OsT} lm melei; Azrail. || firitesft, {OsT} Yardla m elek gibi olan.]] fritesret, {OsT} M elek huylu. firitegn, [Far. frite-gn (firiteg.n) {OsT} is. Melekler, frit, [Ar. ifrit] {az} sf. Yalanc. [DS] firitmek, [firit-mek ?] {az} gl. f. [-ir] Ya veya nemli olan eyleri biraz kurutmak. [DS] firkat, -ti [Ar. frkat c J / > firkat] {OsT} is. Sevgili den, dostlardan ayrlma; ayrlk; ayrl. S firkat ekmek, Ayr kalmak; ayrlmak.]] firkat etmek, Ayrmak.]] frkat-nm, {OsT} Ayrl gsteren.|| firkat-zede, {OsT} (Kii iin) sevdiinden ayrlm. firkata, [t. fregatone *j] (frkata) {OsT} is. dnz. Eskiden deniz kuvvetlerinde kullanlm kadrga tr hafif sava gemisi, firkateyn, [t. fregatone jo s} / jdasJ] is. d m . Deniz kuvvetlerinde kullanlan korvet ile kruvazr aras, orta tonajl sava ve refakat gemisi.

FR firk e, [? frke] {az} is. 1. Musluk. 2. Tenekeden yaplma iesiz lamba. [DS] firkete, [Lat. forca (tarm arac olan atal) > t. forchetta (atalck)] is. 1. Y emek atal. 2. K adnla rn salarn tutturmak iin kullandklar bir tr sa tokas. firketelem e, [firlcete-le-me] is. Salarn firkete ile tutturm a eylemi, frketelem ek, [frkete-le-mek] gl. f i [-r] [-l(i)-yor] Salar firkete ile tutturmak, firk i, [? firki] (az) is. inde yem ek yenen bakr kap. [DS] firm a, [Lat. frmare (pekitirmek) > t. firma (imza)] (fi rma) is. 1. Tzel kiilii olsun veya olmasn ti car iletme. 2. Tccarn ticar i ve ilemlerinde kulland isim; ticar unvan, fi1 firm a olm ak, ar go. Tannmak; m ehur olmak. firm an , [? firman] {az} is. Topa. [DS] firn i, [? fimi] {azf is. Muhallebi. [DS] firrik , -i [Erme, varelc] (az} is. Daha tmeye ba lamam horoz. [DS] firt, [Ar. ferk => frt] {az} sf. (Meyve veya hububat iin) olgunlamam; olmam; ham. [DS] firte, [frte] (az} is. Hindi. [DS] firtik , [frt-ik] {az} is. 1. Makbuz. 2. Kullanmaktan klm sabun. [DS] firtlen m ek , [Ar. vird => virt-le-n-mek] {az} dnl. fi. [-ir] ine bir hzn kmek; kayglanmak. [DS] firu d est, [Far. frdest c~:>jy] (firu.dest) {OsT} is. Birka hanendenin birlikte syledikleri ark; koro, firu z, [Far. prz > Ar. frz jjjji] (fi.ru.z) {OsT} sf. Mutlu; sevinli; kutlu; uurlu. S fir z-b ah t, {OsT} Baht ak; talihli; uurlu.|| frz-m end, {OsT} 1. Galip gelen; fetheden. 2. Talihi ak.|| frz-m end, {OsT} Ak talihli olma; galibiyet. firuze, [Avesta. paiti-raoah (gn gibi) > Far. prze S- > Ar. firuze / feyrzec ^ j j j ] (fi:ru:ze) {OsT} is. min. 1. Havai maviden yeilimsi maviye kadar deiik renkleri bulunan, hidratl doal al minyum ve bakr fosfattan oluan bir deerli ta; trkuaz. 2. sf. gnl. Gk mavisi. S firze-dery, {OsT} mecaz. Gkyz.|| frze-fm , {OsT} Mavi renkli; gk renkli.|| firflze-gh, {OsT} Gkyz.\\ frze-gn, {OsT) A k mavi renkli.\\ frze-reng, {OsT} G k mavisi; trkuaz.\\ fir ze-riv k , {OsT} Gkyz. || fr ze-tah t, {OsT} 1. Gk mavisi renkli taht. 2. Gkyz. firuzende, [Far. firuzende oj^jjjj] (fru.zende) is. n l bir tr lale. firzekte, [? frzekte] {az} is. Ahrdan gbre atmaya yarayan delik. [DS] fis, [fas / fes / fs / fs / fos / fs (yans.)] is. 1. fle meyi, balon vb. iirmeyi ya da havasn boaltm a

IM IR K C E S O M .
y, nefes vermeyi, ya odun vb.nin yanmasn, fsltl bir sesle konum ay anlatan kk. [Zlfkar] fis fis, fis-ge-r-m ek, fs-gi-l, fis-ke, fis-kir-m ek, fis kos. 2. is. Fslt ile sylenen sz; gizli sz. fisal, -li [Ar. fil JU*i] (fisa-.l) {OsT} is. 1. Ayrma. 2. Stten kesme, fisare, [? fsare] (fsa.re) {az} is. Aacn kysndan, gvdesinden kan filizler. [DS] fisebilillah, [Ar. f-seblillh 4JJI ^J] (fi. sebi:lilla. h) {OsT} zfi. 1. Allah yolunda. 2. H ibir karlk beklemeksizin, fisfis, [fs (yans.) > fs+fs] {az} is. 1. Gizli sz. 2. Kk lamba. 3. dare lambas. 4. alkuu. [DS] fisfise, [fs (yans.) > fs+fs-e] {az} is. U fak sivilce. [DS] fisge1 [fs (yans.) > fs-ge] {az} is. 1. dare lambas; , kandil. 2. amdan. [DS] fisge2, [Ar. gizha (arpack soan) [Tietze] > fska / fsge] {az} is. Tohum luk kk soan; arpack soan. [DS] fisgeck, - [fs (yans.) > fs-ge-clc] {az} sf. Kck; ufack. [DS] fsgerm ek, [fis (yans.) > fs-gir-mek] {az} gsz. fi. [ir] (ban ya da sivilce) km aya balamak. [DS] fisgil, [fs (yans.) > fs-gi-1] is. K k ban ba, fisgirm ek, [fis (yans.) > fs-gir-mek] gsz. fi [-ir] 1. (Aalar iin) srgn verm eye balamak; filizlen mek; yeermek. 2. ban ya da sivilce kmaya balamak. fisik, -i [? fsik] {az} is. Sabanda i demirini taba na tutturan demir ivi. [DS] fi sike, [? fsilte] {az} is. Hindi. [DS] fisil1 [fs (yans.) > fs-il] {azfis. 1. Kk soan; , arpack soan. 2. Aa srgn; filiz. 3. Kk hyar. [DS] fisil2, [fis (yans.) > fs-il] {az} sf. Sska; zayf. [DS] fisildem ek, [fs (yans.) > fs-il-de-mek] {az} gl. fi [-r] [-d(i)-yor] Yava sesle konumak; fsldamak. [DS] fsildim ek, [fs (yans.) > fs-il-di-m ek dUjJLi] {OsT} gl. f i [-r] [-d(i)-yor] 1. Fsldam ak.(IS.yy) 2. gsz. (Rzgr iin) fsldar gibi esmek, fisilti', [fis (yans.) > fs-il-ti] {az} is. H afif hafif esen rzgr; esinti. [DS] fisilti2, [? fisilti] {az} is. Altn gerdanlk. [DS] fisird em ek , [fs (yans.) > fs-ir-de-mek] {az} gl. fi. [-r] [-d(i)-yor] Y ava sesle konumak; fsldamak. [DS] fisirdi, [fis (yans.) > fs-ir-ti] {az} is. Kk sivilce. [DS] fisirgi, [fs (yans.) > fs-ir-gi] {az} is. Kk sivilce. [DS] fisirti, [fs (yans.) > fs-ir-ti] is. Yava konuma; fslt.

S O

I 1599

fiske1 [fs (yar.) fs-lce] is. 1. Ba parm aktan frlat ,

fisto, [sp. festone] (fi'sto) is. 1. Kadn giyeceklerinin eitli yerlerine konulan ssl erit. 2. Dantel gibi lan dier bir parmakla yaplan vuru. 2. ki parm ak eitli ssleri olan kuma. 3. sf. Bu tr kumatan arasnda tutulabilen miktar. 3. T e f alarken onu tu yaplm olan, tan parm akla yaplan zay f vuru. 4. Kk, tene keden yaplm idare lambas. S fiske ta, ocuk fistolu , [fisto-lu] sf. zerine fisto dikilmi olan larn bilye yerine oynadklar fndk byklnde fiston, [Yun. fustani / sp. fustan => fistan] {az} is. ki kk ta. Elbise. [DS] fiske2, [Yun. fouska (kabarck) [EREN] / fs (yans.) > fis t l, [Lat. fstula / Fr. fstule] is. tp. Srekli ileyen fs-ke [Zlfikar]] is. 1. Vcutta beliren ii sv dolu yara aknts yolu; akarca, kabarck. 2. A alarda beliren ilk tomurcuk. 3. B fistllem e, [fstl-le--me] is. tp. B ir yarann iyi rtlen. S fiske fiske k a b a rm a k, Vcutta ok m ik lemeyerek srekli akntl hl almas, tarda kabarcklar olumak; kabarckla dolmak. || fisyon, [ng. fssion] is. fz. Bir atom ekirdeinin fiske k o n d u rm a m a k, ok zen gstermek; dikkat enerji aa kararak iki veya daha ok paraya le korumak; hibir zarar getirtmemek. ayrlmas olay; paralanma. fiske3, [fs (yans.) > fs-ke] (az) is. 1. dare lambas; fi 1 [fa / f / f / fo (yans.)] is. Basn altndaki , kandil. 2. amdan. [DS] svlarn gr bir ekilde dar boalmasn veya fiske4, [fis (yans.) > fs-ke] (az} is. 1. Hayvann ar dkln, bu tr sesler kararak konumay, ka aya ile att ifte. 2. Yzge. [DS] fkelenmeyi, basnl kabarma ve byme hareket fiskecik, [fske-cik] is. tp. Kk kabartlar, lerini anlatan kk. [Zlfikar] f-ir fir, fi-il-demek, f-le(k)-en (fleen) fiskeleme, [fiske-le-me] is. Fiske ile vurm a eylemi, fiskelemek, [fske-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. fi2, [Lat. fgere (sabitlemek) > Fr. fche] is. 1. zeri ne not alnm ve eitli biimlerde snflandrlabiFiske ile vurmak. 2. Sitemde bulunmak, len kk boydaki kt. 2. Para alndn belirten fskemsi, [fiske-msi] sf. 1. tp. (Kabarcklar iin) fis kk makbuz. 3. Baz al verilerde para yerine ke grnnde olan. 2. (Vuru iin) fiske biim in kullanlan kk pul veya plastik paralan. 4. e de olan. itli kuram larda i iin gelenlere sralarn belirt fiskene, [? fiskene / fgene] (az) is. Salyangoz; s mek iin verilen zerine sra numaralar yazl kmkl bcek. [DS] tk. 5. ocuklara okuma yazma retmekte kul fisket, [t. fischiette] is. dnz. Gemilerde kullanlan lanlan zerine cmle veya kelime yazl karton komuta dd, ders arac. 6. K iiler ve olaylar hakknda adliye fiskil, [fs (yans.) > fs-ki-1 / pskl ?] is. 1. Oyann veya gvenlik gleri arivlerinde yer alan bilgiler. kenarlarna veya ortasna yaplan basit piko. 2. Si S fi am ak, H erhangi bir konuda tutulmak iste vilce. 3. Aalarn zayf filizleri, nen fi i yazm aya balamak veya ilk bilgileri girfiskilen, [? fskilen] (az} is. Erik. [DS] mek. || fi dolab, Belli bir konudaki filerin konul fiskirne k, [fs (yans.) > fs-kir-mek] {az} gl. f. [duu ekmeceli dolap. || (birinin) fi in i tu tm a k , O ir] Nezleden dolay burunda aknt, gzlerde ya kimsenin davranlarn bir kda yazmak. arma, boazda balgam olumak. [DS] fi 3, [Fr. ficher (saplamak) > fche] is. fiz. Bir ara fiskos, [fs (yans.) + kos (yans.)] is. 1. Bakalarnn iin elektrik enerjisi alm ak zere prize taklan iki duymayaca biimde kulaktan kulaa konuma. 2. ve daha fazla ulu balant paras, Yuvarlak masa, f i1 fiskos etm ek, Gizlice konu fiailg, [Sanslc. Visaya => fiai-l] {eT} sf. 1. A nla mak; dedikodu etmek. yl; duygulu; akll; uslu. [EUTS] 2. is. Duyu or fismak, [fs-mak ?] {az} gl. f. [-ar] Eriltmek. [DS] ganlar. [EUTS] 3. Mekn; smak. [EUTS] fison, [? fison] {az} is. Deirmende suyu arka fian, [fi (yans.) > fi-kan / fian ?] (fa. n) {az} is. dken aa boru. [DS] 1. Filiz; srgn. 2. Yulaf. 3. Ekinin iindeki p vb. fistan, [Ar. Fustt (M srda bir kent) > t. fustagno [DS] (kadife) / Yun. fustani (kadife erkek eteklii) l sp. fi e k 1 - i [Far. fienk dU ii / lilis] is. 1. Tfek, ta , fustan] is. 1. Etekle btn hlde kadn elbisesi; en banca gibi ateli silahlarn cephanesi. 2. Elence tari. 2. skoya, Arnavutluk ve Y unanistanda er amacyla k, ses veya renkli duman gsterisi keklerin giydii pilili eteklik, yapmakta kullanlan patlayc madde. 3. Bir ucu fistanl, [fistan-l] sf. Fistan olan; fistan giymi bu sivri klah biimde baharat veya az m iktarda yiye lunan. cek cinsi eylerin konulduu ambalaj; klah. 4. fistanlk, - [fstan-lk] sf. 1. Fistan yapm aya elve Silindir biimi verilerek st ste konulmu metal rili. 2. Fistan yapm na uygun nitelikte, para demeti ve ambalaj. 5. {az} Y ayk tokma. fistansz, [fstan-sz] sf. Fistan olmayan; fistan [DS] 6. {az} Yayk. [DS] 7. {az} Y ayk kapa. giymemi durumda olan. [DS] 8. M sr koan. 9. argo. Bir seferde kullanla-

I M I K 5 M .
bilecek miktarda eroin, 0 fiek atmak, Ortal kartracak bir sz s a r f etm ek.|| fiek ba, as. iinde belirli sayda fi e k bulunan liinl amba laj. || fiek karaca, A v tfeklerinde skan ko vann tablasna geirilerek ekip karmaya ya ra ya n kanca. || fiek gibi frlamak, ok hzl kp gitmek. || fiek gibi parlamak, Birdenbire hiddet lenmek,|| fiek kovan, inde sevk barutu bulunan m etal y a da plastik silindir. || fiek salvermek, Ara ac sz sylemek. || fiek eridi, Otom atik at y a pan silahlar iin hazrlanm bir eride bal mer m iler dizisi.\\ fiek vermek, {az} Kkrtmak. [DS] fiek2, -i [eT. tiek > iek / iek / fiek [EREN]] {az} is. Bir yandaki koyun; iek. [DS] fieki1 [fek-i] is. 1. Fiek yapan ve satan kii. 2. , as. Birka kii tarafndan kullanlan bir silah iin mermileri nceden hazrlamakla grevli er. fieki2, [fiek-i] {az} sf. (Kii iin) ara bozmak iin sz getirip gtren kimse. [DS] fiekilik, -i [fiek-i-lik] is. 1. Fiekinin ii ve grevi. 2. Fiek yapm ve kullanm ii. fiekhane, [Far. fenk-hne (fi ekhane) is. Fiek yaplan yer. fieklem ek, [fek-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yor] 1. Kkrtmak. 2. argo. (Erkek iin) cinsel ilikide bulunmak. [DS] fieklenm ek, [fiek-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Birdenbire yerinden dorulup o hzla harekete ge mek. [DS] fiekli, [fek-li] sf. 1. inde fiek bulunan. 2. u buklar hlinde deseni bulunan bir tr araf, fieklik, -i [fiek-lik] is. 1. zerine fiek taklarak bele veya apraz olarak omuzlardan aslan bir tr kemer. 2. Palaskaya aslan ve iine mermilerin ko nulduu mein kutu; ktklk. 3. {az} Hamam klhannda duman kan delik. [DS] fieklikli, [fiek-lik-li] sf. Fieklii bulunan; fieklik talanm olan, fielek, -i [fi (yans.) > fi-ele-k] {az} sf. 1. Hare ketli. 2. Becerikli. [DS] fienk, -gi [Far. fienk / d lii] {az} is. Mermi; kurun. [DS] fifilem ek, [f (yans.) > fi+f-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] (M al iin) yama etmek; yamala mak. [DS] figene, [? fgene] is. Salyangoz; smkl bcek, figermek, [f-kr-mak / f-ger-mek] {az} gsz. f . [-ir] Aalar tomurcuklanmak. [DS] figilek, -i [f (yans.) > f-gil-ek] {az} is. Salyan goz. [DS] fiildem ek, [f (yans.) > f-il-de-mek] {az} gsz. f . [-r] [-d(i)-yor] (ocuk iin) ayak altnda dolamak. [DS] fiilevik, -i [f (yans.) > f-il-ev-ik ?] {az} sf. Ye rinde duramayan; hareketli. [DS] fiir, [fi (yans.) > fi-ir] is. Basn altndaki svlarn gr bir ekilde dar boalmasn veya dkln, bu tr sesler kararak konum ay, fkelenmeyi, basnl kabarma ve bym e hareketlerini anlatan yansmal gvde. S fiir fiir, {az} (Organ iin) iddetli bir yanm a sonucu kabarma. [DS] fiirdem ek, [fi (yans.) > f-ir-de-mek] {az} gsz. f [-r] [~d(i)-yor] (ocuk iin) ayak altnda dolamak. [DS] fiirek, -i [f (yans.) > f-ir-ek] {az} is. Taze s t dal. [DS] fika, [t. fssa] is. apa trnan kaldrp asmaya ya rar gemi kenarndaki ask, fike, [f (yans.) > f-ke ?] {az} is. K aim toz; sp rnt. [DS] fikene, [ ? fikene] {az} is. Salyangoz. [DS] fikermek, [f (yans.) > fi-ke-r-mek] gsz. f. [-ir] (Bitkiler, aalar iin) yeillenmek; yeermek, fikirm ek, [fi (yans.) > f-kir-mek] {az} gl. f. [ir] Kkrtmak. [DS] filem e, [fi-le-me] is. Fie kaydetme; filem ek ey lemi. filem ek, [fi-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Bir bilgiyi f zerinde ilgili yerine yazmak; bilgiyi fie gemek. 2. (Bir kiiyi) izlemek amacyla elde edi len bilgileri fie yazmak, filenm e, [f-le-n-me] is. Fie kaydedilme; filen mek eylemi. filenmek, [f-le-n-mek] edil., fi [-ir] 1. Fie kayde dilmek. 2. Polis kaytlarna girmek. 3. dnl. fi Fi sahibi olmak. fili1 [fiJ-li] sf. 1. (Elektrikli aralar iin) fii bulu , nan. 2. Fii olan. fili2, [fi2-li] sf. 1. A d fie geirilmi olan. 2. G venlik gleri arivinde kayd bulunan; sicilli, filik, -i [fi-lik] is. 1. Fi konulan zel dolap veya kutu. 2. sf. Fi yapmaya uygun veya o i iin ayrl m olan. fine, [Far. vine] {az} is. Vine. [DS] fiik, -i [fi (yans.) > fi()-ik] {az} sf. Gelip ge ici; kksz. S fiik akll, {az} H er eye abuk inanan; saf. [DS] fitek, -i [? ftek] {az} is. llk. [DS] fitil, [? ftil] {az} is. K umalarda dokuma hatas; taraz; prtk. [DS] fitillenm ek, [fitil-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] (Kuma iin) tarazlanmak; prtklenmek. [DS] fit1, [fid / fit / fid / fit (yans.)] is. Kvrak bir ekilde, ptr ptr gitmeyi ve gelmeyi, birdenbire patlayp kmay anlatan kk. [Ztilfkar]/? fit, fit-tir-ik, fit-ire, ft-ir-ek. S1 fit fit, {az} (Gidip gelm ek iin) ksa admlarla zplayarak. fit2, [Ar. fitne ?] is. Birini bakasna kar kkrtmak iin sylenen sz; kkrtma; fitne. B fit sokmak, Ara bozmak. || fit verm ek, Kkrtmak.

M 10 M 61

FT

fit3, [ng. fit (uygun) / t, fitto (rza gsteren) [G.Mayer]] is. 1. Anlama; rza. 2. argo. deme ve bu konuda karlkl anlama. S fit olmak, argo. demek. fit4, [ng. feet] is. 30.5 cm lik ngiliz uzunluk ls birimi; ayak. S1 fit tulumbas, A ya k pompas. fita1 [? fita] {az} is. 1. Hindi. 2. Dii hindi. [DS] , fita2, [fit (yans.) > fita ?] {az} is. Basn; sktrma. [DS] fita3, [Far. futa] {az} is. 1. H amam havlusu. 2. folk. Dnlerde gveyin oturaca yerin belli olmas iin sandalyenin arkasna aslan ipek havlu. [DS] fitas, [kutas / hotoz > fitas] {az} is. K adnlarn ba larna rttkleri yazma. [DS] fti, [fit-i] sf. nsanlarn arasm aan; ara bozucu; kkrtc; kovcu, fitilik, -i [ft-i-lik] is. 1. nsanlarn arasn ama; kkrtclk; ara bozuculuk; kovculuk. 2. Fitiye yakr davran, fitdemek, [fit-le-mek / ftde-mek] {az} gl. f. [-r] [d(i)-yor] Kkrtmak. [DS] fite, [Far. futa] {az} is. H am am havlusu. [DS] ften, [Ar. fitne > ften ^ ] {OsT} is. Fitneler; ayart malar; azdrmalar; ara bozmalar, fitetmek, [fit-e-t-mek] {az} gl. f i [-(d)-er] 1. de mek. 2. Elinde avucunda olan bakasna vermek. [DS] fitfit, [fit+fit] {az} is. orba. [DS] fitik1 -i [ft-ik ?] {az} is. 1. Tahsildar makbuzu. 2. , Askere arma kd; ar pusulas. [DS] fitik2, -i [? fitik] {az} is. Kk ya mlei. [DS] fitik3, -i [? fitik] {az} is. Domuz yavrusu. [DS] fitil1 [Ar. fetele (burmak) > fetl / fetle J~s] is. 1. , Kandil veya mum gibi aydnlanma aralarnda kul lanlan ya emici pamuklu kaim iplik veya erit. 2. Kuma kenarlarna kabart verm ek iin konulan yuvarlak erit; bu ekilde yaplm kabart. 3. V cut scaklnda eriyen bir mum lu kapsl iine yer letirilmi ve makattan sokularak kullanlan ila. 4. Derin yaralarn kann durdurmak veya rinini aktmak iin konulan steril gaz bezinden erit. 5. Baz kumalarn yzeyinde grlen dar ve uzun kabart. 6. Sayalarn dayankllm arttrmak iin ularna sarlan erit halindeki saya paras. 7. Pat layc tututurmakta kullanlan ii tututurucu mad de ile kapl uzun erit; barut otu. 8. Koltuk, sandal ye gibi ev eyalarnn diki ve ivi izlerini rtmekte kullanlan dar uzun erit. 9. eitli amalarla kulla nlan sa levhalarn kvrk ucu. 10. Dardan souk girmesini nlemek iin kap, pencere gibi aralklara yaptrlan snger vb. m addelerden yaplm a uzun erit. 11. Elli ktla oynanan ve en az say alann kazand bir iskambil oyunu. 12. Eskiden kullan lan ve dirhemin (0,015625) 64te biri (0,050109375 g.) miktarndaki arlk ls birimi; (1 dir

hem, 4 denk; 1 denk, 4 krat; 1 krat, 4 fitil.) 13. sf. argo. ok sarho. 14. argo. ok sinirli.? fitil p, {az} Eirilecek pam uu krkta bkmeye y a rayan ara; i. [DS]|| fitil fitil burnundan gelmek, H oa giden gzel gnlerden sonra kt sonularla karlamak. || fitil gibi, 1. argo. ok sarho. 2. f keden patlam ak zere; atacak birini arar durum da.|| fitili almak, 1. ok fkelenmek; kzmak. 2. Endieye kaplp ayaklanmak; kayglanmak,|| fitil olmak, 1. argo. Sarho olmak. 2. ok sinirlenmek; fikelenmek.\\ fitil tahtas, {az} zerinde fitil y a p lan dzgn tahta. [DS]|| fitil vermek, 1. (Birini) kzdifmak; fikelendirmek. 2. (Birine kar, birini) kkrtmak. fitil2, [Ar. fetr => fitil] {az} is. Kazlar besle mek iin verilen bir eit yem. [DS] fitilci, [ftil-ci] sf. 1. Fitil yapp satan kii. 2. Fitil takan. 3. mecaz. Kargaa yaratan kii; kkrtc, fitillem e, [ftil-le-me] is. 1. Fitili tututurma; fitille mek eylemi. 2. Kkrtma. 3. Kordon takma, fitillemek, [ftil-le-mek] gl. f i [-r] [-l(i)-yor] 1. Fitili tututurmak; yakmak. 2. (Deme, koltuk vb. iin) fitil takmak; kordonlamak; kaytanlamak. 3. mecaz. Birini kzdrmak; kkrtmak, fitillenme, [ftil-le-n-me] is. Fitil taklma; fitillenmek eylemi. fitillenm ek, [ftil-le-n-mek] edil. fi. [-ir] 1. Fitil ta klmak. 2. mecaz. Kzdrlmak; kkrtlmak, fitilli, [ftil-li] sf. 1. Fitili bulunan; fitille atelenen. 2. (Kuma, rg vb. iin) zerinde uzunlamasna y o l lar veya kabartlar bulunan, fitinalk, - [? ftina-lk] {az} is. Fide bahesi. [DS] fitilsiz, [ftil-siz] sf. Fitili bulunmayan, fiting, [ng. to fit (uydurmak) > fttings] is. Boru balantlarn salayan ara paralar, fitire, [Yun. phtre [Tietze]] {az} is. -* fitirek. [DS] fitirek, -i [Yun. *phutrekhi [Tietze]] {az} is. Yeni yeermi bitkiler. [DS] fitle, [Ar. fetl] {az} is. 1. Para. 2. Lamba fitili. [DS] fitleme, [ft-le-me] is. Kkrtma durumu ve eylemi, fitlem ek, [fit-le-mek] gl. fi. [-r] [-l(i)-yor] Bir kim seyi bakasna kar kkrtmak; fit vermek, fitlenme, [ft-le-n-me] is. Fitlenmek eylemi; fit ve rilme. fitlenmek, [ft-le-n-mek] edil. fi. [-ir] Bakas hak knda kkrtlmak; fit verilmek, fitleme, [ft-le--me] is. Fitlem ek eylemi; deme, fitlemek, [fit-le--mek] {az} ite, fi. [-ir] de mek. [DS] fitleyici, [ft-le-y-ici] sf. A ra bozucu; fit veren, fitnat, [Ar. ftnet cdsi] {OsT} is. Anlayl olu; a buk kavrama durumu, fitne, [Ar. fitne (batan karma) t a ] is. 1. mtihan.

FT

H I M C E S O M eoz

2. Bela; sknt. 3. nsanlar birbirine drmek su retiyle yaratlan geimsizlik; kargaa; fesat; ara bozma; provokasyon. 4. Azdrma; batan kartma. 5. htilal. 6. Dinsizlik; canilik. 7. Gergefte nak ilenirken iplii sarmak iin kullanlan 15x20 eba dndaki masura. 8. Delilik. 9. Ceza. 10. Kpek yav rusu. 11. sf. A ra bozan; kargaa karan; ortalk kartrc. 12. (Kadn iin) erkei batan karacak kadar gzel. S fitne-miz, {O sT} F esat karan; bozgunculuk yapan. |j fitne-c, {OsT} Ortalk kar trm ak iin frsa t kollayan.\\ ftne-engz, {OsT} F it ne dolu, hep fitn e karan.|j fitne fticflr, {O sT} n sanlar birbirine kar kkrtan; ara bozucu; fitn eci.|| fitne-ger, {O sT} Fitneci.|| fitne-kr, {O sT} Or talk kartrmak huyunda olan; fitneci. || fitne-i lem , {O sT} D nyay birbirine katan gzel.|| fitne-i uzm, {O sT} B yk fitne. \\ fitne-kr, {O sT} Fitne ci.\\ fitne kumkum as, nsanlar birbirine dr m eyi kendisine huy edinmi kii; ara bozucu; orta lk kartrc; fitneci. \| fitne sokmak, nsanlar ara snda huzursuzluk karc, ara bozucu davran larda bulunmak.\\ fitne-z, {O sT} F esat karan. fitneci, [ftne-ci] sf. nsanlar birbirine dren; top lum da huzuru bozup kargaa yaratan; ara bozucu; fitne; provokatr, fitnecilik, -i [ftne-ci-lik] is. 1. nsanlar birbirine drp kargaa yaratma durumu. 2. Fitneciye ya kr tutum; provokasyon, fitneleme, [ftne-le-me] is. Bir kimseyi bakasna kar kkrtma eylemi, fitnelemek, [ftne-le-mek] gl. fi [-r] [-l(i)-yor] Birine, baka birisi ile aralarn bozacak szler sy lemek; kkrtmak; kovlamak; gammazlamak, fitnelik, -i [ftne-lik] is. A ra bozma, ortalk kar trm a ve insanlar birbirine drme, fitnes, [ng. fitness] is. Bedence salkl ve zinde o~ lu. ftofarmasi, [Fr. phytopharmacie] is. bot. Bitkileri hastalk ve asalaklardan koruma bilgisi, fitokimya, [Fr. phytochimie] is. bot. kim. Bitki kim yas. litoloji, [Fr. phytologie] is. Bitki bilimi, fitopatoloji, [Fr. phytopatologie] is. bot. Bitki hasta lklarm konu alan bilim dal, ftoterapi, [Fr. phytothrapie] is. tp. Hastalklar bit kilerle tedavi etme, ftotron, [Fr. phytotrone] is. Bitki geliimi ile ilgili hava artlarn inceleme laboratuar, fitoz, [kutas / hotoz > ftoz] {az} is. 1. Gelinlerin balarna evre ile yaplan hotoz eklindeki sa bi imi. 2. sf. Gzel. 3. Bbrl; alml. [DS] fitra, [? ftra] {az} is. 1. Tahln topraktan yeni k m hli. 2. M sr fidan. [DS] fitrak, [Far. ftrk ilij] (ftra:k) {OsT} is. 1. At terki

si, terki kay ve eyerin arkasndaki tasma. 2. Sa ralk. fitre, [Ar. ftr Jai > ftra => fitre] is. -* ftr sadakas, fitret, [Ar. ftret c>ja] {OsT} is. -* fetret, ftri, [? ftri] {az} is. kse otu. [DS] fittek, -i [fit (yans.) > ft-te-k] {az} is. Tuzan telini tutturmaya yarayan ve zerine yiyecek konu lan kk tahta paras; tetik. [DS] fittik, -i [fit (yans.) > flt-tik] {az} is. ncir, st gibi z bo olan aa dallarndan yaplan ve iine portakal kabuu konularak patlatlan ddk eklin de bir ocuk oyunca. [DS] fittirik, [fit (yans.) > ft-tir-ik] sf. Hoppa, fityan, [Ar. fet (gen) > fityn jL ] (fitya-.n) {OsT} 1. Genler; yiitler; delikanllar. 2. Ahi tekilat yeleri. fitye, [Yun. phtea] {az} is. Yeni dikilmi ba. [DS] f i y 1, [ f I y f i y (yans.)] is. Islk alma, barma ve haykrma bildiren kk. [Zlfkar] fiy-d ir-ik fiy2, [Yun. vkhos] {az} is. -* fi, [DS] fiya, [Yun. phuga] nl. argo. Ko git! fiyaka, [t. facca / Fr. facre (ssl bir tr binek arabas)] (fiya ka) is. 1. A r hareket. 2. argo. Dik kat ekmek, kendini fark ettirmek, beendirmek iin yaplan davran; gsteri; caka. S fiyaka satmak, argo. Gsteri yapmak; caka satmak. || fi yakasn bozmak, argo. Gsteri yapan birisini, bir daha byle davranam ayacak hle getirmek. fiyakac, [fyaka-c] is. Fiyaka yapan; gsterii; ca kac. fiyakal, [fyaka-l] sf. Fiyakas olan; gsteri yapan; cakal; ssl. fiyangolu, [t. fianco (yan) => fyango-lu] sf. argo. 1. Ssl psl. 2. Kibar; zarif, fiyasko, [t. fare fiaco (ie yapmak)] (fiya sko) is. 1. Tiyatroda oyuncunun glmsemesi. 2. Byk bir iddia ile balanan bir giriimin sonucunda baarsz olm a ve gln durum a dme. 3. talyada kulla nlan yaklak iki litrelik sv l birimi. S fiyas ko verm ek, (Bir giriim iin) baarszlkla sonu lanmak. fiyat, [Ar. fi (deer) > Osm. ft o L s => fiyat] {OsT} is. 1. Biilen deer veya vergi oram. 2. Alm satm iinde bir maln, i grdrmede bir hizmetin para olarak karl; deer. 3. ekon. B ir deer ile para birimi arasndaki iliki. S fiyat bimek, Para ola rak deerini belirlemek.\\ fiyat indirim i, M teri ekm ek iin maln zerindeki etikette yazl olan fiy a t drme.\\ fiyat krmak, Maln deerini be lirli oranda azaltmak; indirim yapmak. || fiyatlar dondurm ak, Artlar nlem ek iin fiyatlar sabit tutmak. fiyatlandrm a, [fyat-la-n-dr-ma] is. Para olarak deerini belirleme; fiyatlandrm ak eylemi.

O B M

C iM

1603

FLA

fiyatlandrmak, [fyat-la-n-dr-mak] gl. f. [-rj [l(r] Bir maln veya hizm etin para olarak deerini belirlemek; fiyat tespit etmek, fiyatlanma, [fyat-la-n-ma] is. Fiyat art olma; pa halanmak; fyatlanmak durum u ve eylemi, fiyatlanmak, [fyat-la-n-mak] dnl. fi [-r] (Bir mal iin) fiyat artmak; fiyat art olmak; pahallamak, fiyatl, [fiyat-l] sf. Para olarak deeri yksek olan; pahal. fiy, -ci [? fiy] {az} is. 1. Ayak. 2. ivi. [DS] fiydirik, [fy (yans.) > fy-dir-ik] sf. 1. U fak tefek. 2. is. Bir tr ku. fyen, [? fyen / fiyi] {az} is. Yn. [DS] fiyi, [Yun. v'khos] {az} is. -* fi. [DS] fiyi, [? fyen / fyin] {az} is. -* fyen. [DS] fiyo, [fyo (yans.)] {az} is. rdek. [DS] fiyonk, -gu [t. focco / floccus (yn krpnts)] is. 1. Byk dm. 2. Ss iin kelebek biiminde ba lanm kurdele, kuma erit vb. S fiyonk makar na, K elebek biimi verilmi makarna. fiyort, -du [Norv. Ijord] is. Denize dik bir buzul vadisini denizin doldurmasyla meydana gelen de rin koy veya krfez, fiz, [fz (yans.)] is. Islk almay bildiren kk. [Zlfkar]fz-ir-im, fiz-(i)r-im fiza, [? fz] (fza:) {az} is. Szldanma; inilti. [DS] fi1 fiza fiza, {az} (Barma veya alam a iin) ac ac. [DS] fizibl, [ng. feasible] sf. Yaplabilir, fizibilite, [ng. fesibility] is. Y aplacak olan bir eko nomik veya teknik yatrmn, giriimin nceden iletme veya ekonomik adan verimlilik, yaplabi lirlik ve ekonomik durum unu belirlemek; yaplabi lirlik; uygulanabilirlik, fizik, -i [Yun. physike (tabiat) > Fr. physique] is. 1. Cisimler ve m add varlklar bilimi. 2. Cisimlerin zelliklerini, durumlarn veya hareketlerinin bal olduu kanunlar inceleyen bilim dal; madde ve enerji bilimi. 3. Bu konuda yazlm eser. 4. nsa nn doal yaps. 5. B ir kim senin d grn; d yaps. S fizik tesi, F izik kanunlar ile belirlene meyen; doa tesi; metafizik.\\ fizik ruhbilimi, D u yumlarn lmlenmesi telmikleri;psikofizik.\\ fizik tedavisi, Romatizma gibi bedenin hareket yetile rine etkisi olan hastalklar k, s ve egzersizle te davi etme teknii. || fizik yaps, B ir insann vcut grn. fiziki, [fzik-i] is. 1. Fizik ile uraan kimse; fizik bilgini. 2. Fizik retmeni. 3. Fizik tedavisi uygu layan hekim. fizikilik, -i [fzik-i-lik] is. fe l. Btn olaylar fizik kanunlaryla aklamaya alan reti, fizik, [Fr. physique + Ar. - ^ j ] Fizikle ilgili; fiziksel. (fzi:ki:) {OsT} sf.

fizikokimya, [Fr. physico-chimie] is. Fizik ve kimya bilimlerinin birbirini rten konulan ile ilgili bilim dal. fiziksel, [fzik-sel] sf. 1. Fizikle ilgili olan; fizik. 2. ounlukla doaya, maddeye, nesnelere ilikin olan. 3. nsan vcuduyla ilgili olan. 4. M add ger ek. 0 fiziksel zellikler, M addelerin s, k, me kanik, nkleer, optik vb. nitelikleri. fizirim, [fiz (yans.) > fz-ir-im] {az} is. Islk. [DS] fizyo- [Yun. physis > Fr. physio] n ek. Eklendii Latince kelimelere bedene ilikin; bedensel an lam katan n ek. fizyognononi, [Fr. physiognomonie] is. Yz ifade sinden insann kiiliini belirleme sanat, fizyokrasi, [Fr. physiocratie] is. fel. Toplum dzeni hakknda genel bir teori ileri sren ve biri doal dzen, dieri saf rn olm ak zere iki temel kav ram a dayanan ve esasn tarm sal em ek oluturan 18. yy. retisi, fizyokrat, [Fr. physiocrate] is. Tarm emeinin temel olduunu ileri sren ekonomist, fizyokratlk, - [fzyokrat-lk] is. On sekizinci yy.da Quesnay okulu tarafndan ortaya atlan asl retici emein tarmsal em ek olduunu ve gerek deeri bu emein yarattn ileri sren ekonomi okulu, fizyolog, -u [Fr. physiologue] is. Fizyoloji uzman; fizyolojist, fizyoloji, [Fr. physiologie] is. Canl varlklarn hcre, doku ve organlarnn niteliklerini, fonksiyonlarn inceleyen biyoloji dal, fizyolojik, -i [Fr. physiologique] sf. 1. V cut ve i organlarla ilgili. 2. (Canl organ ilevleri iin) do al olarak yerine getirilen, fizyolojist, [Fr. physiologiste] is. 1. Fizyoloji ile u raan. 2. fe l. Hayat ve dnce olaylarn yalnzca gzlemlenebilir deney sonularna gre aklayan filozof veya dnr, fizyonomi, [Fr. physionomie] is. 1. nsan kiiliinin da yansyan biim ve grnmleri. 2. Bir eyin veya durumun genel niteliklerini ortaya koyan ana izgiler; grnm, fizyoterapi, [Fr. physiothrapie] is. Hastalklarn s, k, elektrik, hava ve su gibi fizik yntem lerle te davi edilmesine ynelik teknik, fizyoterapist, [Fr. physiothrapiste] is. Hastalklar s, k, elektrik, hava ve su gibi fizik yntemlerle tedavi eden uzman hekim, flama, [t. flamma] (flm a) is. . Bir dernek veya r gte ait zel bayrak. 2. aret amacyla kullanlan ve kk bir sopa ucuna geirilmi renkli kuma paras. 3. M zrak ucuna taklan kk bayrak. 4. Haritaclarn, mhendislerin kullandklar renkli iaret srklar. 5. as. Asker birliklere ait drtgen veya gen biimli kk bayrak, flamac, [flama-c] (flmac) is. Flam a ile anlama salayan kii.

FLA

i d

i v

1604

F la m a n , [Fr. flamand] (flman) is. 1. Flandra hal

fleb it, [Fr. philebite] (flebit) is. tp. Toplardamar i kndan veya bu halkn soyundan olan kii. 2. sf. gmleine mikroplarn yerlemesi ile m eydana ge Flandra ile ilgili. S F la m a n a t, zool. Belika k len iltihaplanma, kenli, iri yapl koum at.|| F la m a n k u u , zool. -* fleg m o n , [Yun. phlegmone] (flegmon) is. Organlar flaman, (Phoenicopterus ruber) saran katlgan doku iltihab, fla m a n , [Fr. flamant] (flman) is. zool. Leyleksiler flek sib l, [Lat. flectere (bkmek) > Fr. / ng. flexible] alt takmndan uzun kantl, uzun bacakl ve kvrk sf. Bklebilir; esnek, gagal, beyaz veya pembe tyl, kanatlarnn ucu fleol, - [Fr. pheole] (fleol) is. Budaygillerden k siyah, eti yenir, yerli ve gezici bir ku; flamingo; k bir ayr otu bitkisi, (Pheleum pratense). Flam an kuu, (Phoenicopterus ruber). flit, [ng. flit (sprey markas) > to flit (kovmak)] (flit) fla m a n g ille r, [flaman-gil-ler] (flmangiller) is. zool. is. 1. Sinek ve sivrisinek gibi uan zararl bceklere Bataklklarda yaayan, boynu, bacaklar ve kanat kar pskrtlen ila. 2. Sv hlde olan bu ilac lar uzun, gagas kvrk kular takm, (Phoenicopsv zerrecikleri hlinde pskrtm eye yarayan alet, teridae). flitlem e, [flit-le-me] (flitleme) is. Flitle ila pskrt fla m a n la r , [flaman-lar] (fidmanlar) is. zool. Ayak me eylemi. parm aklar aras tam perdeli, bacaklar ve boyunlar flitle m e k , [flit-le-mek] (f liflemek) gl. f. [-r] [-l(i)uzun, dilleri etli olan kular snfnn leyleksiler y o r] Flitle ila pskrtmek, takmnn bir alt takm, (Phoenicopterii). flo k , [t. floco] (flok, l ince sylenir) is. Yelkenli fla m a s z , [flama-sz] (flmasz) sf. 1. (Kii iin) hi gemilerde pruva direi ile cvadra arasna alan bir yana bal olmayan; tarafsz. 2. Her ii yapabi gen yelkenler, len; kendisinden her ey beklenebilen. flo r, [Lat. fluere (akmak) > ng. / Fr. flor] (flor) is. fla m b e , [Fr. flamb] (flmbe) sf. Alevli, -* flor. fla m e n k a , [sp. flamenca] (flmanka) is. spanyol flo ra , [Lat. flora] (f l ra) is. bot. 1. Bir blgede halk dans. yetien bitkilerin tm; bitki topluluu; bitey. 2. fla m e n k o , [sp. flamenco (ingene)] (flmanko) is. Bir lkedeki bitkilerin tannmas iin adlarn, ta spanyol halk mzii; ingene mzii, nmlarm ve biimlerini veren eser. 3. tp. Normal flam in g o , [Port, flamengo (ate kuu) > ng. flamin veya hastalkl bir organda yaayan canl mikroor go] (flmingo) is. zool. -+ flaman, (Phoenicopterus ganizm alarn tm, ruber). flo re s a n , [Fr. fluorescent] (floresan) is. -* floresan. fla n d r a , [t. flandra] (flndra) is. Sava gemilerini flo r, [Lat. flor + T. ] (flor) is. - flor, ticaret gemilerinden ayrmak iin ya da gemiler flo rl, [Lat. flor + T. -1] (florl) sf. -* florl, aras bayrak konum alarnda kullanlan, ince bez flo ri, [t. fore] (flri) is. Altn para, den yaplm, ukurluk ksm dar, kurdele eklin flo rin , [t. fiorino] (florin) is. H ollandann para bi deki bayrak. S f la n d r a b a l , zool. Kurdele balrimi; gulden gillerden uzun, yass vcutlu, kuyruk yzgeci ip flo 1, [Fr. floche] (flo) is. 1. Sellozdan yaplan, ya lie benzer, ok kk pullu kemikli balk; kurdele pay, bkmsz, parlak, srekli iplik. 2. Elbiselerde bal, (Cepola macrophthalma). ss olarak kullanlan ince saak. fla n e l, [Fr. flanelle] (flnel) is. 1. Keten ve ynden flo 2, [ng. flush] (flo) sf. 1. Tamam en dolu. 2. is. dokunan bir tr kuma. 2. Smokin veya frak dikiFlo royal, flo ro y a l, Pokerde ayn renkten ve minde rever stne konan malzeme, ayn trden dizi sral be karttan oluan el. fla p , [ng. flep (sarkk kanat)] (flp) is. Bir uak kanadnn veya dmeninin bir eksen etrafnda dn flo t r, [Fr. flotteur] (fltr) is. dnz. 1. Suda yzen nesne. 2. amandra, drlerek uaa yn verebilen ksm, fl re , [Fr. fleuret] (flre) is. spor. 1. Eskrimde kulla fla , [ng. flash (parlt)] (fl) is. 1. Fotoraf ekimi nlan, namlusu dz, ucu yuvarlak ve dmeli kl. iin gerekli salayan iddetli ve ksa sreli 2. Bu tr klla yaplan spor, parlt; akmt. 2. Byle bir veren ara; akar. fl rt, [ng. flirt] (flrt) is. 1. Oynama; ive. 2. Kadm 3. argo. Eroin gibi uyuturucu maddelerin kullan ile erkek arasndaki geici yakn iliki; gnl iliki mnda alm an keyif. 4. sf. Haberlemede ncelii si. 3. Byle bir iliki kurulan kimse. 4. mecaz. M u olan; arpc. 5. nde gelen, ilgi eken; gzde, h alif partiler ve lkeler arasnda tam balanmadan fla r, [ng. flasheur] (flr) is. Otomobillerde drt yaknlama, f l r t e tm e k , 1. (Kadm ve erkek iyandaki dn lambalarnn ayn anda yanp sn in) kar cinsle geici bir sre gnl ilikisi kur mesini salayan elektronik dzenek, mak. 2. mecaz. (Partiler ve lkeler iin) geici ve fla v ta , [t. flauto] (fl vta) is. mz. Flt, ereti yaklama. fle b e k ta z i, [Fr. phlbectasie] (flebektazi) is. tp. Top flu , [Fr. flou] (f'l) sf. 1. N et ve ak deil; berrakl lardamar genilemesi.

r a

i m

1605

FOK
fo d a n a , [? fodana] {az} is. K nldnda, ii btn

n yitirmi; bulank. 2. Fotorafta net olmayan grnt. flurcu n, [? flrcun] (f'lrcun) is. zool. spinozgiller den parlak siyah ve kahverengi tyl, kaln fakat sivri gagal, tc bir ku; kocaba, (Coccothraustes coccothraustes). flurya, [Lat. eloris] (flrya) is. zool. spinozgillerden tyleri yeilimsi, kanatlan ve kuyruu parlak san benekli, kk tanelerle ve bceklerle beslenen, bahelerde, koruluklarda ok rastlanan olduka kk tc bir ku; yelve, (Chloris chloris). flor, [Lat. fluor (ak)] (flor) is. kim. Atom num a ras 9, atom arl 19, younluu 1,265; ozon gibi kokan, yeilimsi sar renkte, halojenler grubunun ilk elementi olan basit element; sembol: F. floresan, [Fr. fluorescent] (floresan) is. Baz ci simlerin aldklar , boyu daha uzun k nm larna dntren; florl. 0 floresan lam ba, iindeki seyreltilmi gazda meydana gelen elektrik boalmas sonucu yaylan nmlarn etkisiyle e peri floresan hle gelen cam tp. floresans, [Fr. fluorescence] (floresans) is. -* fl or. flor, [Lat. fluor + T. ] (flor) is. Baz cisim lerin aldklar , dalga boyu daha uzun k nmlanna dntrme zellii; floresans. florl, [Lat. fluor + T. -1] (florl) sf. A ld sourarak dalga boyu daha uzun k nmla rna dntrme zellii olan; floresan. florin, [Fr. fluorine] (florin) is. min. Cam parlak lnda ve saydam grnl doal kalsiyum flo rr; forml: CaF2 flo rit, [Fr. fluorite] (florit) is. min. Florin. flo rr, [Fr. florre] (florr) is. kim. 1. Florun baka bir elementle verdii ikili bileik. 2. Florhidrik asidin tuzu, flt, [Lat. (Prov.) flatus (soluk) > Fr. flte] (fl t) is. mz. Ak borulu, yan flemeli mzik aleti, flt, [flt-] (flt) is. Flt alan sanat, fob, [ng. Free O n B oad (gemi bordasna kadar masrafsz)] is. ksalt. Fiyat konusunda anlalm olan maln alcnn gsterdii gemiye kadar olan masraf ve rizikonun satcya ait, gemiden sonras nn ise alcya ait olduunu ifade eten ticar terim; tama dnda net fiyat, fobi, [Yun. phobia > Fr. phobie] (fobi) is. psikol. Korkunun yersiz olduunu bilm esine karn kiinin belli bir nesne, yer, durum ve kim selere kar duy duu ar korku; patolojik korku, focullamak, [foc (yans.) > foc-ul-la-mak] {az} gsz.f [-r] [-l(u)-yor1 fkelenmek; sinirlenmek.
[DS] foa, [? foa] {az} is. Kadife gibi derisi olan ve ay

olarak kan ceviz. [DS]


fo d in e, [? fodine] {az} sf. Tembel. [DS] fo d la , [Ar. fdl

is. Daha ok aevlerinde

yoksullara datlan kepekli undan yaplm pide tr ekmek. fo d la c , [fodla-c] is. 1. Evlere fodla datan kimse. 2. Fodla ile yaamn srdren kimse, fo d la c lk , - [fodla-c-lk] is. Fodla ile geinme du rumu.
f o d la h a r a n , [Ar. fodla + Far. h vrn (yiyen)

J ijs

jljly - ] (fodlaha.ra.n) is. tar. Babalarnn eski hiz metlerinden dolay kendisine tayn ve maa verilen yenieri ocuklan. f o d ra , [t. fodera] (fo dra) is. Elbisenin, dik ve dz gn durmasn salamak iin baz yerlerinde kuma ile astar arasna konulan sert veya kolal bez.
fo d u l, [Ar. fudl J y * i] sf. 1. stnlk taslayan; ken

balna benzer bir tr balk. [DS]


foda, [Ar. fit] {az} is. Ky kadnlarnn kuand

petamal. [DS]

dini beenmi; kibirli. 2. Yerli yersiz konuan; faz la konuan. fo d u lc a , [fodul-ca] (fodulca) zf. Fodul gibi; fodula yakr biimde, fo d u llu k , -u [fodul-luk] is. 1. Kabaca ve kibirlice davran; fodulca davran. 2. stnlk taslam a du rumu. fo d u m a , [Yun. podhima] {az} is. iftilerin giydii bir tr izme. [DS] f o d u rg a n , [fod (yans.) > fod-ur-gan] (az) sf. (Kii iin) kseen. [DS] f o k 1, [fah / fak / fg / fh / fk / fng / fi / fng / fnk / fok / fong (yans.)] is. Suyun yerden kaynayp k masn, svlann kaynamasn, kaynayp kabarma yoluyla ekimeyi, kabarmay; zplama, oynama ve cilvelenmeyi, kprdanmay anlatan kk. [Zifkar] fok-ur fokur, fok-ur-da-mak fo k 2, [Lat. phoca / Yun. fokia] is. zool. Y zge ayak llar takmndan, ksa ve kadifemsi tyl, yassca bal, mekik grnl bir vcuda sahip, n yeleri ksa, arka yeleri gvdenin peinden srklenici, ounluu kutup denizlerinde yaayan pek ok tr bulunan etil memeli hayvan, (Monachus monachus; Akdeniz foku), (Erignathus barbatus; sakall fok), (Papophilus grenlandicus; Grnland foku), (Cystophora cristata; balonlu fok), (Histriophoca fasciata; izgili fok), (Halichophus grypus; gri fok), (Lobodon carcinophagus; yenge fok), (Hydrurga leptonyx; deniz leopar). fo k 3, [Ar. fahh => fak > fok] {az} is. Kapan; fak. [DS] fo k a l, -li [Fr. focale] is. fiz. B ir k demetinin nla rnn topland kk doru paras; odak, fo k g ille r, [fok-gil-ler] is. zool. Foklar ve yaknlarn kapsayan yzge ayakllar takm ndan souk deniz

FOK kylarnda yaayan ksa tyl, kulaklar kepesiz, etil memeliler familyas, (Phocidae). fokometre, [Fr. focomtre] is. M erceklerin odak uzaklm lmeye yarayan alet, fokstrot, [ng. fox-trot (tilki adm)] is. Anglosakson kkenli, iki kiinin oynad, dt zamanl bir tr dans. fokur, [fok (yans.) > fok-ur] is. Suyun yerden kay nayp kmasn, svlarn kaynamasn, kaynayp kabarm a yoluyla ekimeyi, kabarmay; zplama, oynam a ve cilvelenmeyi, kprdanmay anlatan yansmal gvde. S fokur fokur, 1. A rt arda f o kurtu sesleri karmak suretiyle; fokurdayarak; fokurtularla. 2. Kaynama derecesi fokurtulu sesler karacak kadar yksek olarak. fokurdak, -i [fok (yans.) > fok-ur-da-k] is. 1. Fo kurtu sesi. 2. Suyun fokurtularla kaynayp kt yer. fokurdama, [fok (yans.) > fok-ur-da-ma] is. Fokurtu sesleri karma; fokurdamak eylemi, fokurdam ak, [fok (yans.) > fok-ur-da-mak] gsz. f. [~r] [-d(u)-yor] (Su iin) fokurtulu sesler kararak kaynamak. fokurdatma, [fok (yans.) > fok-ur-da-t-ma] is. Fo kurtulu sesler kartma, fokurdatm ak, [fok (yans.) > fok-ur-da-t-mak] gl. f. [-r] Fokurdamasn salamak, fokurtu, [fok (yans.) > fok-ur-tu] is. 1. Byk byk kabarcklar kararak kaynayan svnn kard ses. 2. Kaynama sesi, fol, [Yun. pholia (yuva)] is. 1. Tavuun yumurtlaya ca yeri kolay bulm as iin follukta braklan yu m urta veya yumurtaya benzer ey. 2. argo. Yanke sicinin gzden geirdii czdan. S fol etmek, {az} Ceviz, fndk gibi kabuklu yem ileri kabukla rndan ayklamak. [DS]|| fol yok, yumurta yok, "Ortada hibir ey yokken varm gibi tedirgin ol maya, varm gibi davranmaya gerek yok. anla mnda kullanlr;.... nm hi gerei yok. folak, - [? folak] {az} sf. (Kii iin) kelimeleri tam ve doru syleyemeyen; peltek. [DS] foldurfo, [fald (yans.) > fold-ur+fo] argo, s f 1. (Fahie ya da edilgin ecinsel erkek iin) uzun s redir pek ok erkekle ilikiye girmi olan. 2. Bu tr kim senin cinsel organ, foli, [Yun. foli] {az} is. Tohum ekmek iin topraa alan kk ukur. [DS] B foli a, {az} Gmlek li bir tr balk a. [DS] folik, -i [Yun. pholi (ukur) => folluk > folilc] {az) is. 1. Kabak ekilen ukur. 2. Su kaba. [DS] folikl, [Fr. follicule] is. anat. Kese eklindeki eitli organlarn genel ad. folit, [? folit] {az} sf. Karmakark; dank. [DS] folk, [Ame. folksong] is. Otantik m zikten esinlene rek meydana getirilen pop arks trleri. B folk

HHEEXUII

1606

mzii, miz. 1. Halk mzii. 2. ikinci Dnya Sava ndan sonra A m erikada balayan halk mziin den esinlenerek yaplan mziklere verilen ad. || folk sanats, Folk mzii sanats. folklor, [ng. folk (halk) + lore (gelenek)] (folklor) is. 1. Bir lke veya blge halknn gelenek, gre nek, alkanlk, inan, efsane, masal, bilmece, tr k, oyun, elence, edebiyat, giyim kuam ve el sa natlar gibi kltrel deerlerinin tm. 2. Bu deer leri aratrp inceleyen ve deerlendiren bilim. 3. gnl. H alk oyunlar, folklorcu, [folklor-cu] is. Folklorla uraan kimse, folklorculuk, -u [folklor-cu-luk] is. Folklorcunun ii ve meslei, folklorik, -i [Fr. folklorique] sf. Folklorla ilgili; folklor deeri olan, follad, [Yun. pholi (ukur) => follad] {az} is. inde ykanlan kk blme; guslhane. [DS] follam a, [fol-la-ma] {az} is. Y umurta ile yourttan yaplan bir tr yemek. [DS] follamak, [fol-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l(u)-yor] 1. (kzn boynuzu iin) dibinden krlmak. 2. (Vurulan yer iin) imek; dem olumak. [DS] follu, [fol-lu] {az} is. Yeil kabuundan ayrlm ce viz. [DS] folluk, -u [fol-luk] is. Tavuklarn yumurtlamalar iin hazrlanm yer. folta, [t. volta (dolama)] {az} is. Dneme; viraj. [DS] foltak, - [folt-a-k / flt-e-k] {az} sf. Geni; bol. [DS] folus, [? folus / holz] {az} is. Seyrek telli; iri delik li kalbur. [DS] folyo, [t. foglio (yaprak) > ng. folio] is. Tabaka; yaprak. fon 1, [fan / fin / fon (yans.)] is. K ulak nlamasn, nlamay anlatan kk. [Zlfkar] fon-la-m ak fon2, [Yun. phone (ses)] is. Ses ve grlt iddetinin llmesinde kullanlan boyutsuz ses iddeti biri mi. fon3, [Lat. fundus > Fr. fond] is. 1. Bir eye belirgin lik kazandran zemin; temel. 2. Resim tablolarnda en alta srlen boya katman. 3. F otoraf ekerken resmi ekilecek ldi veya nesnenin arkasna konu lan ve resmi belirginletiren duvar veya perde. 4. erevelenmi resimlerde resmi belirginletirmek iin arkaya konulan ve resim kartndan taan karton vb. ey. 5. B ir kuman alt dokusu; zemin. B fon mzii, tiy. B ir sahne eserinin oynad srada ar ka planda veya rol aralarnda alman mzik. || fon olm ak, argo. Yenice geldii yerde olaya karmak; olay olan yerde bulunuyor olmak. fon4, [Fr. fonds] is. 1. Stok. 2. Bir kurumu veya i letmeyi finanse etm ek iin elde hazr olarak bulun durulan para; sermaye. 3. M al olanak; para.

f l f iiin o

1607

FOR

fonda, [t. fondo] (fo nda) is. 1. dnz. Geminin demir att yer. 2. nl. D em ir a t!" komutu. S fonda etmek, (Gemi iin) dem ir atmak. fondan, [Fr. fondre (eritmek) > fondant] is. inde likr, tatl veya ho kokulu m addeler bulunan ve azda kolayca eriyen bir tr ekerleme; bonbon, fondip, -bi [Alm. von (-den) + T. dip] is. argo. Ka dehteki ikiyi bir defada son damlasna kadar ime, fondten, [Fr. fond de teint] is. 1. Boya zemini; as tar. 2. M akyajda dzgn bir cilt elde etm ek veya dier makyaj ilem lerine zemin hazrlam ak iin y ze srlen kozmetik, fond, [Fr, fondre (eritmek) > fondu] sf. (Peynir iin) eritilmi. fonem, [Yun. phonem a (ses) > Fr. phonme] is. dbl. Bir dilde baka seslerle kurduu ilikiye gre beli ren ve ayrc zellii bulunan ses esi; ses birimi; sesbirim. fonetik, -i [Yun. phonetikos > Fr. phontique] sf. 1. Sese ilikin, sesle ilgili. 2. dbl. K onuulan dili meydana getiren seslerin incelenmesi; ses bilgisi. 3. sf. Seslerin tm zelliklerini ve ayrntlarn gs teren; sesil. 4. dbl. Ses bilgisi ile ilgisi olan, fonetik alfabe, dbl. Konum a dilinin eitli sesle rini gsteren iaretler ve sem boller btn; sesil alfabe.\\ fonetik iaret, dbl. D ilin seslerinden birini gsteren iaret. || fonetik yaz, dbl. Alfabedeki harf lerin, szn seslerini tam olarak karlad yaz. fonetiki, [fonetik-i] is. Ses bilim i uzman, fong, [fah / fak / fg / fh / fk / fmg, / fi / fng / fnk / fok / fong (yans.)] is. Suyun yerden kaynayp k masn, svlarn kaynamasn, kaynayp kabarm a yoluyla ekimeyi, kabarmay; zplama, oynama ve cilvelenmeyi, kprdanm ay anlatan kk. [Zlfkar] forg-ur fongur, fong-ur-da-m ak fongul, [fong (yans.) > fong-ul] (az} sf. Y allk ya da imanlk sebebiyle bir i yapamaz duruma gel mi bulunan kadn. [DS] fongur, [fong (yans.) > fong-ur] is. Suyun yerden kaynayp kmasn, svlarn kaynamasn, kayna yp kabarma yoluyla ekimeyi, kabarmay; zpla ma, oynama ve cilvelenmeyi, kprdanmay anlatan yansmal gvde. S fongur fongur, (az) (Kay namak iin) iddetli. [DS] fongurdamak, [fong (yans.) > fong-ur-da-mak] {az( gsz. f. [-r] [-d(u)-yor] iddetli bir ekilde kaynamak. [DS] toni, [Yun. khoni] (az) is. Huni. [DS] fonksiyon, [Fr. fonction] is. 1. Bir kimsenin veya herhangi bir nesnenin kendine zg eylemi; ilev. 2. Bir eyin grd i; grev. 3. grme yetisi. 4. kim. Bir bileikte yer alan herhangi bir madde gru bunun kimyasal grevi; bu grevi nitelendiren zelliklerin tm. 5. mat. B ir veya birden fazla de ikene bal olarak deien nicelik.

fonksiyoalizm, [Fr. fonctionnalisme] is. 1. sosy. Toplumu, birbirine bal grevler ve etkilemeler iinde bulunan birey veya gruplarn meydana ge tirdiini savunan reti; grevcilik; ilevcilik; i levsellik. 2. psikol. Tutum ve davranlarmzn ye rine getirdikleri ilevler dolaysyla belirlendiini, duygu ve cokulara bal olduunu savunan gr. 3. mim. Her biimin bir grevi karlamas gerekti ini savunan reti, fonksiyonel, [Fr. fonctionnai] sf. 1. Fonksiyonla il gili. 2. Ss olmaktan uzak, ie yarar, i grr zel likte olan; grevsek 3. mat. Bilinm eyenleri de birer fonksiyon olan (denklem), fonlamak, [fon (yans.) > fon-la-mak] (az) g sz.f. [r] [~l(u)~yor] (Kulak iin) nlamak. [DS] fono-, [Yun. phone] n ek. Eklendii Latince kelim e lere sese ilikin, ses anlam katarak birleik ke limeler yapan n ek. fonograf, [Fr. phonographe] is. nceden kaydedil mi ses ve konumalar mekanik yolla okuyan alet; gramofon. fonografi, [Fr. phonographie] is.fz. Ses veren cisim lerin titreimlerini grafikle gsterme usul, fonojenik, -i [Fr. phonognique] sf. (Kii konum a lar iin) kayd yaplp dinlenildiinde veya radyo yaynlarnda kula trmalamayan, ho gelen, fonolit, [Fr. phonolite] is. Alkali feldspat ve feldspatoitlerden meydana gelen, mikrolitli volkanik kaya, fonolog, -u [Fr. phonologue] is. Dildeki grevleri asndan ses birimleri inceleyen uzman, fonoloji, [Fr. phonologie] is. Grevleri asndan bir dildeki ses birimlerin incelenmesi, fonom etre, [Fr. phonomtre] is. fiz. Sesin iddetini lmeye yarar alet, fonotelgraf, [Fr. phonotlgraphe] is. Telgraf hatla rnn youn olduu zamanlarda telgraflarn telefon ile iletilmesi ii. font, [Fr. fonte] is. 1. Dkme demir; pik. 2. matb. Basm da kullanlan harflerin kaln, normal veya italik gibi sayfa zerinde deiik grnm ler arz eden biimsel zellikleri; hurufatn karakteri, fonu, [Yun. khoni] {az} is. 1. Huni. 2. Su barda. [DS] for1 [far / fr / for (yans.)] is. A tein birden parlam a , sn, alevlenmesini anlatan kk. [Zlfkar] fo r for, for+ for-la-m ak for2, [for (yans.)] is. Horlama bildiren kk. [Zlfkar] fo r-u l fo ru l for3, [ng. free on rail] is. tic. M aln szlemede be lirtilen garda vagonlara yklenmesine kadar geen btn masraflarn alcya ait olduu sat ekli. fora1, [t. fuora (dar)] (fo ra) nl. 1. Gemideki yel kenlerin almas iin verilen emir. 2. is. Yelken atrma. 3. argo. ekip karma. S fora basa et mek, dnz. B ir halat veya zincire bal basay aa-

FOR

1608

rak halat veya zinciri serbest brakmak.\\ fora edilmek, argo. karlmak.\\ fora etmek, 1. dnz. Bir halat veya zincirle bal eyi ekip amak; bir kapa amak. 2. argo. ekip karmak. 3. Amak; plak hle getirmek; soymak. fora2, [t. fuora (dar)] (fo ra) is. 1. Ayakkabclkta ayakkabnn st ile penesi arasna konulan para. 2. Ayakkabnn saya kenarn, taban kselesini ve taban astarm tutturm ak iin dtan yaplan diki, foraz, [Far. hors] {az} is. 1. Horoz. 2. Erkek. [DS] forforlamak, [for (yans.) > for+for-la-mak] {az) gsz. f. [-r] [l(u)-yor] (Lamba ya da mum alevi iin) dzgn kmak. [DS] fori, [t. fiori] (fo ri) nl. argo. arkc ya da oyuncu kadn sahneyi terk ettikten sonra tekrar gelmesi iin yaplan tezahrat sz, forici, [fori-ci] sf. argo. Beendii arkc ya da oyuncunun tekrar sahneye dnmesi iin tezahrat yapan kimse, forint, [Mac. forint] is. M acaristann para birimi, fork, [? fork] {az} is. Kt yola dm kadn. [DS] forklift, [ng. fork (atal) + lift (kaldra)] is. Ak gc ile alan ar ykleri kaldrp tam akta kul lanlan hareketli ara, form, [Fr. forme] is. 1. Biim; ekil. 2. Bir eyin ve ya kimsenin olmas gereken durumu. 3. zerine istenilen bilgilerin doldurulmas amacyla hazr lanm basl kt. S form da (formunda) olmak, stenilen fizik g ve yetenekleri kazanm durum da bulunmak.\\ formdan dmek, Gcn ve yete neini yitirmek.^ form tutmak, stenilen fizik g c korumak. forma, [Lat. forma] (forma) is. 1. Biim; ekil. 2. Okullarda, spor kulplerinde veya kim i meslekler de giyilen tek tip elbise. 3. gnl. Bir cismin boyut larnn tm; ebat. 4. matb. Tek tabaka kt zeri ne baslarak katlanm kitap blm; bir kitabn her 16 sayfalk blm. 5. {az} dnz. Dalg elbisesi. [DS] formai, -li [ng. formai] sf. Biimsel; grnte, formaldehit, -di [Fr. formaldhyde] is. Doymu al dehitlerin ilki olan CH2- 0 veya H-CHO olan 'alde hit; formik aldehit, formalk, - [forma-lk] sf. 1. (Kuma) forma yap m aya uygun. 2. (Kitap iin) belli sayda formalar dan meydana gelen, formalist, [Fr. formaliste] sf. 1. (Kii iin) iin ve konunun znden ok d grne nem veren, allm kurallarn, tutum ve davranlarn dna kmayan; ekilci; formaliteci; biimci. 2. Biimci lik yanls. formalite, [Fr. formalit] is. 1. Baz belgelerin d zenlemesi srasnda uyulmas gereken kurallar; bi imler; ekiller. 2. huk. Kanun tarafndan, yerine getirilmesi zorunlu klman ilem. 3. mecaz. Her-

hangi bir nem tamad hlde yaplan tamamen ekle ilikin davran, form aliteci, [formalite-ci] is. ekilsel zelliklere faz la nem vererek ilerin yrmesine engel olan g revli. form alizm, [Fr. formalisme] is. 1. D grne, bi ime nem verme eklindeki tutum; buna sk sk ya ballk; biimcilik; ekilcilik. 2. fel. in zne ve tad deere nem vermeden, yalnzca bii mini ve grnn n plana alan ve tabiatn kavranabilirliini, dncenin biimleri veya kanunlar ile aklamaya alan gr. 3. ahlak. radenin ey lem ilkesini z bakm ndan deil de biim olarak ele alan ahlak anlay. 4. ed. Edebiyat eserini top lumsal, felsefi ve psikolojik yaplara ulam ak iin deil de sadece edebiyat kurallarna ball y nnden deerlendiren 1916 ile 1930 yllar arasnda M oskova, Leningrat ve P ragda egemen olan ve daha sonra dilbilimde yapsalcln ortaya kma sna sebep olan edebiyat eletiricilii. 5. gzl. sntl. Gerei som ut olarak dile getirm ek yerine soyut lamay tercih etme eilimi, form asyon, [Fr. formation] is. 1. Biimlenme; olu. 2. Yetime; eitim. 3. co. B ir jeoloji devri iinde olumu bulunan tabakalar dizisi; oluuk; oluum, form at, [ng. format] is. 1. Biim verilmi nesne. 2. bsy. Bilgisayarda disket veya sabit diske ulamak iin nceden verilen gerekli biliim komutu; biim, form atlam ak, [format-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] Bilgisayar disketi veya sabit diski zerine bilgi ykleyebilm ek iin gerekli biliim komutlarn vermek; biimlendirmek, form e, [Fr. former] is. Biimlendirme; biim verme. S forme etmek, Biimlendirmek. formel, [Fr. formel] sf. Biimsel; ekille ilgili, formen, [ng. forman] is. ilerin dzenli almala rn salayan ve onlarn i verimleri zerinde etkili olan ii; ustaba, form ik, -i [Lat. formica (karnca) > Fr. formuque] sf. K arnca ile ilgili; karncada bulunan. S formik asit, kim. Karncalarda ve baz bitkilerde bulunan bir tr asit; karnca asidi. form ika, [ng. formica (tescilli isim)] is. S af selloz ktlarnn fenol formol reinesi ile preslenmesi suretiyle elde edilen levha, formol, -l [Fr. formol] (l ince sylenir) is kim. Form aldehitin yzde krklk sulu zeltisine verilen ad. form ollemek, [formol-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Form ol veya gaz hldeki formaldehitle muamele etmek. form oloji, [Fr. formologie] is. Eyay biimlerine gre snflandrma yntemi, form l, [Lat. formula / Fr. formle] is. 1. Baz du rumlar, olguyu kurallar biiminde ortaya koyan

H E liI M C

1609

FOS zerine fors ekilmi olan. 2. mecaz. Nfuzlu; kud retli; gl. forsmajr, [Fr. force majeure] is. Zorlayc sebep, forsumak, [por-su-mak / pr-s-mek > forsu-mak] {az} gsz.f. [-r] Bozulmak; rmek. [ D S ] fort1 [Fr. forte] is. Bir ayakkabnn arkasn salam , latrmak ve ayaa destek salamak iin yerletiri len para. fort2, [Fr. frotter (srtmek)] is. argo. K alabalk tat larda kar cinse cinsel organn srtme eylemi; kertme. fortu, [fort-u] is. argo. Kertici. fortuuk, -u [fort-u-luk] is. argo. Kerticilik. forta, [? forta] {az} is. Yalan; palavra. [ D S ] fi1 forta atmak, {az} Yalan sylemek; palavra atmak. [ D S ] fortac, [forta-c] {az} sf. (Kii iin) yalan syleyen; palavra atan. [ D S ] forte, [t. forte] (forte) zf. mz. (Ses iin) iddetli olarak; sembol; / veya F. fortepiano, [t. forte-piano] is. mz. nce forte sonra da piano almak gerektiini belirten m zik terimi; sembol: FP fortissimo, [t. fortissimo] z f mz. M m kn olduu kadar kuvvetli aldrmak gerektiini ifade eden m zik terimi; sembol: f f veya Ff . fortuk, -u [fort-uk] {az} sf. 1. (Kii iin) ksa boylu. 2. (ocuk iin) sekiz dokuz yalarnda. 3. (Kii iin) yalanm; ihtiyar. [ D S ] fortul, [fort-ul] {az} is. Bir i ya da olayn sonucun da kacak sanlan ktlk. [ D S ] foru, [? foru] {az} is. Otlak. [ D S ] foruk, -u [for (yans.) > for-uk] {az} is. i bo ya da rk yemi. [ D S ] forul, [for / hor (yans.) > for-ul] is. Horlam a bildiren yansmal gvde, fi1 forul forul, {az} Horlayarak; horultu ile. [ D S ] forum 1 [Lat. forum] (forum) is. 1. R om ada pazar , yeri. 2. Roma halknn topland meydan. 3. Kamu veya zel i merkezi. 4. Kamu ilerinin grld yer. 5. Siyaset, sanat ve kltr zerine baz konula rn grlerek karara baland yer; mahkeme. 6. M cadele alan; tribn. forum2, [? forum] {az} is. Kibir; gurur. [ D S ] forum cu, [forum-cu] {az} sf. (Kii iin) kendini bir ey sanan; kurumlu; gururlu. [ D S ] forut, -du [? forut] {az} is. M eyvesiz am fst kozala. [ D S ] forvet, [ng. forward (ileri)] is. Futbol, basketbol ve hentbol gibi oyunlarda rakip sahaya top karmak, hcum dzenlemek ve say yapm akla grevli ileri saha oyuncusu, foryaz, [Yun. voreas] {eA T} is. Poyraz. fo s1 [fas / fes / fs / fs / fos / fs (yans.)] is. flem e , yi, balon vb. iirmeyi ya da havasn boaltmay,

deimez sz kalb. 2. B ir yasann, b ir ilkenin zl ve ksa anlatm. 3. gnl. Bir sorunu zmek iin tutulan yntem; yol; tarz. 4. Zihinsel tem bellik so nucu kullanlan kalplam sz. 5. Bir belgenin yazl biimi veya rnek. 6. kim. Bir maddenin bileimini ve yapsn gsteren ksaltmal ifade. 7. mat. Bir veya birbirine bal daha fazla niceliin hesaplanmasnda kullanlan cebirsel ifade. S3 (bir) forml bulmak, zmleyecek kar y o l bulmak. formle [Fr. formler] is. Formlletirme; forml n bulma. S1 form le etmek, 1. Uygun bir formle gre dzenlemek; kurmak. 2. Kesin bir ifadeyle sylemek. formler, [Fr. formulaire] is. Forml dergisi; ila birleimlerini gsteren hekim kitab, formlleme, [forml-le--me] is. Forml durumuna gelme; formllemek eylemi, formllemek, [forml-le--mek] dnl. f. [-ir] 1. Forml durumuna gelmek. 2. K sa ve zl ifade edilmek. formlletirme, [forml-le--tir-me] is. Forml hline getirme; formlletirmek eylemi, formlletirmek, [forml-le--tir-mek] gl. f. [-ir] Forml durumuna getirmek, foroz, [Yun. phora (defa)] is. dnz. A la bir defada e kilen balk miktar. <3 foroz kay, Dalyandan balk karmaya yarar kayk. fors1 [Lat. fors > Fr. force] is. Nfuz; g; kuvvet; , zor. & forsu olmak, B ir konuda sz geerli ol mak; kudretli ve nfuzlu olmak. fors2, [ng. force] is. 1. inde devlet bakan, general veya st rtbeli subay bulunan yere ve aralara e kilen zel biimli bayrak. 2. dnz. D enizcilik irket lerinin ve armatrlerin gemilerinin bacalarnda ve bayraklarnda bulundurduklar zel iaret. forsa1 [ng. force] fazj is. Hz; cokunluk. [DS] , forsa2, [t. per forza > forzato > Fr. forat (kadrga klesi)] (fo'rsa) is. 1. Eskiden gemilerde krek ek mek zere cezalandrlm kim se; krek mahkmu. 2. Deniz sava esiri, forsa', [Fr. force] is. 1. mat. Bask silindirinin basla cak kt zerine yapt basn. 2. Baslm k dn arkasnda, fazla basntan dolay meydana ge len iz. forsalamak, [forsa-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] Savunulan bir deniz boazna veya bir limana zorla girmeye almak, forsal, [forsa-l] s f mat. Basnl. S forsal bask, Kdn arkasnda kabark veya oyuk izler meyda na gelecek ekilde ayarlanarak yaplan bask. forseps, [Lat. forceps (kska, maa)] is. tp. G do umlarda ocuun bam kavrayp dar ekmeye yarar alet. forslu, [fors-lu] sf. 1. (Gemi, otomobil vb. iin)

FOS nefes vermeyi, ya odun vb.nin yanmasn, fsltl bir sesle konumay anlatan kk. [Ziilfikar] fo s fos, fos-al-m ak, fo s kmak, fos-la-mak, fos(s)-a-dak, fos+gbek, fo s-u r fo su r S fos gbelek, {az} Ze hirli bir tr mantar. [DS]|| fos mantar, {az} Fos gbelek; p o s mantar. [DS] fos2, [fos (yans.) / Fr. fausser ?] {az} s f 1. argo. Te meli olmayan; rk; sonu bo olan; yararsz; de ersiz. 2. (Kii iin) hi eziyet ve sknt ekmemi; zorlukla karlam am olan. 3. sf. is. elik omak oyununda, elie eldeki oman arpmamas, boa gitmesi. [DS] S fosa brakmak, {az} Taianm srlmesi ilemini en tavsz olduu zam ana brak mak. [DS]|| fos kmak, 1. (Kii iin) sanld gibi iyi veya gl olmad anlalmak. 2. (Olay, bek lenen ey veya eya iin) sanld gibi iyi ve olum lu sonu vermemek; kr etmemek. || fos dalga, argo. H ile yapm a; kandrma. fosa, [? posa / fosa] {az} is. 1. Yal koyun. 2. sf. e yaramaz; rk; dknt. [DS] fosalak, - [fos-ala-k] {az} sf. (Kii iin) imanlk yznden gsz olan. [DS] fosalmak, [fos (yans.) > fos-al-mak] {az} dnl. f. [-r] (Balon vb. iin) havas boalmak. [DS]

IMIIKESM 1 0

rik asit, kim. Cam grnm nde 6 0 C de eriyen bileiminde drt asit grubu bulunan H 4P 2O 7 fo rm lndeki asit. fosforit1 -di [Fr. phosphoride] sf. Birleiminde fos , for bulunan; fosforlu. fosforit2, -ti [Fr. phosphorite] is. min. Doal kalsi yum fosfat. fosforlu, [fosfor-lu] sf. 1. Birleiminde fosfor bulu nan. 2. gnl. Parlak kl. 3. argo. Gsterili; par lak. fi3 fosforlu evriye, Ar ssl ve makyajl kenar mahalle kadn. fosfos, [fos+fos] {az} is. Fslt. [DS] fosfiir, [Fr. pbosphure] is. kim. Fosforun hidrojen ve ya metallerle m eydana getirdii birleiklerin genel ad. fosgen, [Fr. phosgene] is. kim. K lor ve karbon mo~ noksidin gne nda meydana getirdii, renksiz, boucu kokulu, 3.4 younluunda, 8 C de youn laan zehirli bir gaz; kloro-karbonik asit; karbonil klorr; karbon oksildorr. fosi, [Fr. fosse (ukur)] {az} is. B ir ey dikm ek iin alan ukur. [DS] fosil, [Lat. fosilis (bir ukurdan karlan) > Fr. fossile] is. ve sf. 1. Jeolojik devirlerden birinde top fosbyk, - [pos+byk jj-o {OsT) is. Posbyk, rak altnda kalarak talam canl kalnts veya izi. foseptik, -i [Fr. fosse (ukur) + septique] is. Lam 2. D nce yaps bakm ndan ok geride kalm ukuru. kimse. 3. Fosil hlinde. 4. mecaz. Modas gemi; eskimi. S fosil yakt, Jeolojik devirlerden birinde fosfat, [Fr. phosphate] is. kim. Fosforik asit tuzu veya toprak altnda kalan canllardan meydana gelmi esteri. yakt. fosfatlama, [fosfat-la-ma] is. 1. Fosfatl hle getir m e; fosfatlamak eylemi. 2. tarm. Topraa fosfatl fosilleme, [fosil-le--me] is. Fosil dumm una gelme; gbre atma. 3. Maden yzeylerin zerinde fosfat fosillem ek eylemi, bileikli bir tabaka meydana getirerek paslanmay fosillemek, [fosii-le--mek] dnl. f i [-ir] 1. Fosil nleme ilemi, dumm una gelmek. 2. mecaz. Khnelemek; eski fosfatlamak, [fosfat-la-mak] gl. f i [-r] [-l()-yor] 1 . mek; geerliliini yitirmek, Fosfatl hle getirmek. 2. tarm. Topraa fosfatl fosillem i, [fosil-le--mi] sf. Fosil durum una gel gbre vermek. 3. B ir metal yzeyin kimyasal ko mi olan. runm asn salamak iin zerinde fosfat bileikli fosilletirici, [fosil-le--tir-ici] sf. (M ineraller iin) kat oluturmak, fosillem eye yardm eden, fosfatlamak, [fosfat-la--mak] dnl. fi [-r] Fosfat fosilli, [fosil-li] sf. inde fosil bulunan, hline gelmek, foskulak, - [fos (yans.)+ku\ak.] {az} is. bot. am fosfatl, [fosfat-l] sf. 1. (Birleik, karm ii) iinde lar arasnda yetien, zerine basldnda iinde fosfat bulunan; fosfatla ilem grm. 2. (Metal bulunan siyah tozlan pskren bir tr mantar; ey yzey iin) zeri fosfatl bileilde kaplanm, tan mantar; pos mantar; fos mantar, (Lycoperdon fosfor, [Yun. phos (k) + phoros (tayan) > Fr. coelatum, L. molle, L. perlatum). [DS] phosphore] is. kim. 1. Atom, numars 15, atom ar foslak, - [fos (yans.) > fos-la-k] {az} sf. 1. (Kii l 30,97 olan, balm umu kvamnda, yan saydam, iin) gc kalm am; bitkin dm. 2 . zerine zehirli ametal element; sembol, P. 2. Eskiden ka geveklik km olan. [DS] ranlkta k veren cisimlere verilen ad. foslama, [fos (yans.) > fos-la-ma] is. Fos diye ses fosfor, [fosfor+] is. Baz cisimlerin veya canlla karma; foslamak eylemi. rn karanlkta ldama zellii; fosforesans. foslam ak1 [fos (yans.) > fos-la-mak] gsz. fi. [-r] [, fosforl, [fosfor+-1] sf. Karanlkta ldama zel l(u)-yor] 1. Fos sesi karmak. 2. {az} (Lastik, lii olan; fosforesan. top, balon vb. iin) iindeki hava herhangi bir e fosforik, -i [Fr. phosphorique] sf. kim. Be deerli kilde boalmak; patlamak; snmek. [DS] 3. argo. fosforun oksijenli bileiklerine verilen ad. S1 fosfo Yaplan bir iin sonu bo kmak; sonu gelmemek;

l i l t B t i f f M . 1611

FOT

sonusuz kalmak; kazan umulan eyi kaypla ka fosurdama, [fos (yans.) > fos-ur-da-ma] is. Fosurtu sesleri karma, patmak. 4. flas etmek. 5. ddia sonunda yenilip utanmak. fosurdamak, [fos (yans.) > fos-ur-da-mak] gl. f. (r] [-d(u)-yor] Nefesim darya kuvvetlice vererek foslamak2, [fos-la-malc] {az} gsz. fi [-r] [-l(u)-yor] 1. Ba dnmek; sersemlemek. 2. Bir ii yapm ak fosurtu karmak, tan abucak vazgem ek; ylmak. [DS] fosurdatma, [fos (yans.) > fos-ur-da-t-ma] is. Fosur tu ile yapmak eylemi, foslatma, [fos (yans.) > fos-la-t-ma] is. Fos sesi kartmak eylemi, fosurdatmak, [fos (yans.) > fos-ur-da-t-mak] gl. fi [~r] (Sigara vb. iin) dumann ok ve grltl bir foslatmak, [fos (yans.) > fos-la-t-mak] g l . f [-ir] 1. Fos sesi kartmak. 2. argo. Birinin yanln, hile ekilde savurmak, sini ortaya kararak mahcup etmek. 3. {az} Patl fosurtu; [fos (yans.) > fos-ur-tu] is. 1. Ttn vb. can scak klde piirmek. [DS] ierken nefesi ve duman dar verirken karlan ses. 2. argo. Byklenme; alm; kuruntu; kibir, fossadak, - [fos (yans.) > fos(s)-adak] {az} zf. (Boalmak iin) fos sesi kararak. [DS] fosut, [fos (yans.) > fos-ut] {az} sf. Kulaklar iit meyen; sar. [DS] fosseptik, -i [Fr. fosse septiqe] is. -* foseptik. fossuk, -u [fos (yans.) > fos(s)-uk] {az} sf. 1. fo, [fa / f / f / fo (yans.)] is. Basn altndaki svlarn gr bir ekilde dar boalmasn veya (Meyve vb. iin) ii bo; rk. 2. (Kadm iin) dkln, bu tr sesler kararak konumay, iman ve iri kalal. [DS] fkelenmeyi, basnl kabarm a ve bym e hareket fosturuk, -u [fos (yans.) > fos-tur-uk] {az} sf. lerini anlatan kk. [Zlfikar] fo -u r four, fo-ur-da(Kii iin) iyi ya da kt olay ve durum lardan etki m ak lenmeyen; olumlu ya da olumsuz tepki vermeyen; foa, [? foa] (fio a) is. Tombul fndk grubundan ne lene alayan ne de doana glen. [DS] standart bir fndk eidi, fosucu, [fos-u-cu] {az} sf. (Kii iin) yze glp foel, [? foel] {az} is. Sama ve kurun atan bir tr arkadan konuan; ikiyzl. [DS] azdan dolma tfek. [DS] fosuk, -u [fos (yans.) > fos-uk / fos(s)-uk] {az} sf. 1. (Kii iin) yapsna gre gc olmayan; ii bo; four, [fo (yans.) > fo-ur] is. Basn altndaki su yun birden boalmas srasnda kan ses. S four kof. 2. i bo; rk. [DS] four, Fourtu sesleri kararak. fosul, [fos (yans.) > fos-ul] is. 1. flemeyi, balon vb. iirmeyi ya da havasn boaltm ay, nefes vermeyi, fourdamak, [fo (yans.) > fo-ur-da-mak] gsz. f i [r] [-d(u)-yor] 1. Fourtulu sesler kararak akmak. ya odun vb.nin yanmasn, fsltl bir sesle ko 2. {az} (Hamur, yourt iin) ekiyip gz gz ol numay anlatan yansm al gvde. 2. {az} Frn mak. [DS] 3. {az} Kzgnlk yznden burnundan lanm sebze ya da meyve. [DS] fosul fosul, {asoluyarak ho olmayan sesler karmak. [DS] zf (Hareket ve i iin) kaygszca yaplan. [DS] fosuldak, - [fos (yans.) > fos-ul-da-k] {az} sf. fourtu, [fo (yans.) > fo-ur-tu] is. Fourdayarak akan suyun kard ses. (Giyecek eyas vb. iin) gze ho gelm eyecek bi imde bol. fot, [? fot] {az} is. 1. oban kpeklerinin boyunlar na taklan dem ir halka. 2. nl. Kavga srasnda ara fosuldamak, [fos (yans.) > fos-ul-da-mak] {az} ya girenlerin yeter, kesin anlam nda syledikleri gsz. f. [-r] [-d(u)-yor] Burnundan hzl ve gl sz. 3. Deneklerle oynanan bir tr ocuk oyunu. soluk alp vermek; tosuldamak. [DS] [DS] fosur, [fos (yans.) > fos-ur] is. 1. flemeyi, balon vb. ta) iirmeyi ya da havasn boaltm ay, nefes vermeyi, fota, [t. fusto] (fo is. inde arap yaplan bir tr f. ya odun vb.nin yanmasn, fsltl bir sesle ko numay anlatan yansmal gvde. 2. Nefesi dar fota, [Ar. futa _*s] {az} is. H amam havlusu. [DS] ya kuvvetlice verirken kan ses. 3. {az} Ecinsel fotak, - [? fotak] {az} is. Tavuk ve kularn tepe erkek. [DS] S fosur fosur, (Sigara vb. iin) duma lerinde bulunan uzun ve gsterili tyler; sorgu. nm sesli bir ekilde savura savura. [DS] fosuradak, - [fos (yans.) > fos-ur-adak] {az} zf. fotal, [? fotal] {az} is. Denizin karaya kard (Kapal bir yerdeki hava vb. gazlarn boalmas odunlar. [DS] iin) foslama sesi kararak; fossadak. [DS] fotanak, - [Yun. votankhi => fotanak] {az} is. tosu ramak, [fos (yans.) > fos-ur-a-mak] {az} gsz. bot. Kara lahanaya benzer, yuvarlak yaprakl ve f [-r] [-r(u)-yor] imek; kabarmak. [DS] yalnz orbas yaplan bir sebze. [DS] losurdak, - [fos (yans.) > fos-ur-da-k] {az} sf. 1. fotik, -i [boduk / fotik] {az} is. Domuz yavrusu. (Yiyecek iin) ar olmayan; hafif. 2. (Kii iin) [DS] burnu tkal olduu iin soluk alrken gsnden foto-, [Yun. phos / photos] is. n ek. 1. Ik anlakrk gibi sesler karan. [DS]

FOT m nda k ve kla ilgili terimlerin bana getirilen ek. 2. is. F otoraf kelimesinin ksaltlm ekli, fotoakm, [Yun. photos + ak-m] is. fz. Fotoelektrik olaynda elde edilen akm, fotobask, [Yun. photos + T. bas-k] is. Kuma ze rine bozulmaz bir resim basm a yntemi, fotobilim, [Yun. photos + T. bil-im] is. Fotorafn tarihini ve eitli alanlardaki etkilerini inceleyen bilim dal; fotoraf bilimi, fotobiyoloji, [Fr. photobiologie] is. In canllar zerindeki etkisini inceleyen bilim dal, fotodizgi, [Yun. photos + T. diz-gi] is. matb. Foto ra f tekniklerinden yararlanlarak yaplan bir tr diz gifotoelektrik, -i [Fr. photolectrique] sf. 1. (Elektrik olaylar iin) k nmlarnn etkisiyle meydana gelen. 2. is. In veya dalga boyu ksa elektro manyetik nmlarn etkisiyle elektron yaymna dayanan elektrik olay, fotofini, [ng. photofinish] is. Yarlarn derecele rini kesin olarak ayrabilmek amacyla var nokta snda ekilen resim, fotofor, [Fr. photophore] is. 1. zool. Geceleri k yayan canllarda k organ, l . f i z . Toplad belli bir dorultuda gnderen optik alet, fotoraf, [Fr. photographe > jkjs] is. 1. Grnty a duyarl cam, film, kt gibi bir yzey zerine zel bir makine yardmyla tespit etm e teknii. 2. B u ekilde tespit edilmi grnt resmi. S foto ra f albm, Fotoraflarn bir araya topland albm.\\ fotoraf atlyesi, F otoraf ekilen ve ba sm yaplan yer.\\ fotoraf ekmek, F o to ra f ma kinesi yardm yla grnt tespit etmek. || fotoraf m akinesi, F otoraf ekme ileminde grnty a duyarl yzey zerine tespit etmeye yarayan zel alet.\\ fotorafn alm ak, F o to ra f makinesi ile resmini ekmek. fotoraf, [fotoraf-] is. 1. Fotoraf eken ve ba san kii. 2. Fotorafl meslek edinmi kii. 3. Fotoraf ekilen ve fotoraf malzemeleri satlan yer. fotoraflk, - [fotoraf--lk] is. 1. Ik ve kim yasal m addeler yardmyla, optik dzenekleri bulu nan fotoraf makineleri araclyla elde edilen g rntleri kt, film veya cam zerine tespit etme ii. 2. Bu ile ilgili meslek, fotorafhane, [Fr. photographe + Far. -hne

H H E E S E M 1612

fotojen, [Fr. photogne] sf. fz. Ik reten, fotojenik, -i [Fr. photognique] sf. l.f iz . In baz cisim ler zerine yapt kim yasal etki ile ilgili. 2. Bu kim yasal etki yaratm a zellii. 3. Fotoraf kar tn ok etkileyen. 4. Fotorafta ve sinemada ho bir etki brakan yz veya duru, fotokatot, -du [Fr. photocathode] is. zerine k nmlar geldiinde elektron yayan fotosel katot, fotokimya, [Fr. photo + Ar. kim ya >L a-fjkjs] (foto kimya:) is. Ik etkisiyle oluan kim yasal deime leri inceleyen kim ya dal; l kimya; fotoimi, fotokinezi, [Fr. photokinsie] is. zool. Baz hayvanla r karanlkta iken k, byk bir aydnlkta iken karanlk aram aya ynelten drt, fotokopi, [Fr. photocopie] is. 1. zel makinelerle bir yaz, resim veya eklin kopyasn karma teknii. 2. Bu ekilde meydana getirilmi kopya belge, fotokopici, [fotokopi-ci] is. Fotokopi ilerini yapan kimse. fotolit, [Fr. photolyte] is. Ik etkisi ile ayrabilen madde. fotolitografi, [Fr. photolithographie] is. Ta veya maden zerindeki rneklerin a duyarl katman yardmyla baslm as teknii, fotoloji, [Fr. photologie] is. In canl varlklar, zellikle de aalar zerindeki etkilerini inceleyen bilim dal. fotolttminesans, [Fr. photoluminescence] is. M or tesi grnr veya kzl tesi malardan kaynakla nan lt; l ldama, fotom anyetik, -i [Fr. photomagnetique] sf. Ik et kisiyle m knatslanm a meydana getiren, fotomekanik, -i [Fr. photomcanique] is. Fotoraf tan bask iin klie elde etme tekniklerinin tm, fotometre, [Fr. photomtre] is. fz. 1. Bir k kayna nn iddetini veya enerjisini lmeye yarar alet; kler. 2. Bir k kaynann belli uzaklkta oluturduu aydnl lmeye yarar alet. 3. Foto ra f makinesindeki pozometre. fotometri, [Fr. photomtrie] is. fz. Ik miktarnn llmesi, n iletimi, yansmas, datm gibi olaylar inceleyen fizik dal, fotomikrografi, [Fr. photomicrographie] is. plak gzle grlem eyecek bir cism in bytlm grn tsnn resmi, fotomodel, [Fr. photomodle] is. F otoraf ekimi iin m odellik yapan kii, fotomontaj, [Fr. photomontage] is. . Birbirini ta m am layan fotoraflarn zel optik aletler yardmy la bir araya getirilip, birbirine bindirilmesi; bylece elde edilen yeni grnt. 2. Fotoraf grntlerin den elde edilen kolaj, fotomorfoz, [Fr. photomorphose] is. biy. Canl var lklarn birey olu srasnda geliimlerine n yapt etki.

4iU-] (fotorafha.ne) is. Fotoraf ekilen ve basm yaplan yer; fotoraf atlyesi, fotoraflam a, [fotoraf-la-ma] is. Fotorafla tespit etm e eylemi. fotoraflamak, [fotoraf-la-mak] gl. f. f - j [-()yo r] Bir grnty fotoraf ile tespit etmek; resmi ni ekmek.

l l i t t l l E

1613

FY foya, [t. foglio (yaprak)] is. 1. Parlakln artrmak amacyla bir elmas tan altna konulan altn, g m veya bakr yaprak. 2. Aldatma; hile, f? foyas meydana kmak, Birinin yapt hile, aldatma

foton, [Fr. photon] is. Bolukta 300.000. km hzla ilerleyerek bir mermi gibi yaylan k tanecii ve ya enerji kuantumu; k z. fotoplan, [Fr. photoplan] is. Bir arazi parasnn ha vadan art arda ekilen fotoraflarn ayn lee gre birletirerek elde edilen haritas, fotopsi, [Fr. photopsie] is. tp. Salam veya hasta gzde k olm ad hlde k varm gibi beliren rahatszlk. fotorobot, [Fr. photo-robot] is. Tanklarn verdii bilgilere gre izilen sulunun resmi, fotoroman, [Fr. photoroman] is. 1. Bir metin ile bir dizi fotoraftan meydana gelen hikye. 2. Bu tr hikye teknii, fotosel, [ng. fotocell] is. Fotoelektrik olayndan ya rarlanarak yaplm k etkisiyle elektrik akm reten dzenek, fotosentez, [Fr. photosynthse] is. biy. Yeil bitkile rin k enerjisinden yararlanarak basit karbondiok sit, su, nitrat gibi bileiklerden protit, flsit, lipit gibi karm ak yapl organik molekller yapmas; l bireim. fotoseramik, -i [Fr. photocramique] is. Fotoraf teknii ile porselen zerine yaplan ssleme ileri, fotosfer, [Fr. photosphre] is. G nein youn kl ve grnen blm n oluturan katman; k kre, fotoskop, -bu [Fr. photoscope] is. M erceklerin uyu mundaki deiiklikleri, onlarn yzeylerindeki yan smalarla gzlemeye yarayan alet, fotoimi, [Fr. photochimie] is. Ik etkisiyle oluan kimyasal deimeleri inceleyen kim ya dal; l kimya; fotokimya, fototaksi, [Fr. phototaxie] is. biy. Yeil bitkilerin k azl durumunda yeterli olarak alabilecekleri ortama ynelmeleri olay; a gm, fototek, [Fr. photothque] is. F otoraf belgelii, fototerapi, [Fr. photothrapie] is. Ik nlaryla uygulanan tedavi yntemi, fototropizm, [Fr. phototropisme] is. biy. Yeil bitki lerin k etkisi ile byme eilimi; a dorulum; a ynelim, fottoz, [kutas > hotoz] {az} is. K adnlarn bartle rini tutturmak iin baladklar parm ak enindeki kuma ba. [DS] fottuk, -u [fot (yans.) > fot-tuk] {az} is. i bo aatan yaplan, su fkrtan ya da baka bir ey frlatan ocuk oyunca. [DS] fotuk, -u [boduk / fotuk] {az} is. 1. Ay, domuz gibi yaban hayvanlarnn yavrusu. 2. Kk ukur. [DS] fotul, [fodul / fotul] {az} sf. 1. (Kii iin) dik kafal. 2. Her ie burnunu sokan. [DS] fovizm, [Fr. fauve (vahi hayvan) > fauvisme] is.

veya gerek yz anlalmak.


foylan, [Ar. felhn] {az} is. Nadas. [DS] foyraz, [Yun. voreas] {az} is. Kuzey rzgr; poy raz. [DS] foyrazl, [foyraz-l] {az} sf. (Kii iin) kaba saba. [DS] fltek, -i [folt-a-k > flt-e-k ?] {az} sf. Bol; geni. [DS] fltemek, [flt-e-mek ?] {az} gsz.f. [-r] [-t()-yor] Genilemek. [DS] fon, [Alm. fhn] is. Kuru ve scak havann bir da aarak vadiye kmesi ile oluan scak ve kuru rzgr. S fn ekmek, Islak saa ekil verdikten sonra kuru hava fleyerekkurutmak.\\ fn m akine si, Sa kurutma makinesi. fr, [fer / fr / fr / for (yans.)] is. Hzla olduu yerde dnmeyi, frlatmay, frlanmay, kap kurtulmay veya hzn kaybetmeyi anlatan kk. [Zlfkar] fr-

l forl
frt, [frt / frt (yans.)] is. B ir yerde skan bir cis min birden frlamasn, yerinden kopup frlamasn anlatan kk. [Zlfkar] frt-le-mek frtlemek, [frt-le-mek] {az} gsz. f. [-r [-l(i)-yor] Frlamak; prtlemek. [DS] frl, [fr (yans.) > fr-l] is. H zla olduu yerde dnmeyi, frlatmay, frlanmay, kap kurtulmay veya hzn kaybetm eyi anlatan yansmal gvde. S frl frl, {az} (Rzgrn esmesi iin) uultular yaparak. [DS] fs, [fas / fes / fs / fs / fos / fs (yans.)] is. flemeyi, balon vb. iirmeyi ya da havasn boaltm ay, ne fes vermeyi, ya odun vb.nin yanmasn, fsltl bir sesle konumay anlatan kk. [Zlfkar] fs-k, fs-

l fsl, fs-r fosr


fsk, - [fs (yans.) > fs-k] {az} sf. Disiz ya da disiz gibi konuan. [DS] fsl, [fs (yans.) > fs-l] is. 1. flemeyi, balon vb. iirmeyi ya da havasn boaltmay, nefes vermeyi, ya odun vb.nin yanmasn, fsltl bir sesle ko numay anlatan yansmal gvde. 2. {az} is. Kl de piirilmi patlcan; fosul. [DS] S fsl fsl, {az} (Konumak iin) fslt halinde. [DS] fsr, [fs (yans.) > fs-r] is. flemeyi, balon vb. iirmeyi ya da havasn boaltmay, nefes vermeyi, ya odun vb.nin yanmasn, fsltl bir sesle ko num ay anlatan yansmal gvde. S fsr fsr, {az} (Sigara, pipo vb. imek iin) aralksz. [DS] ftr, [Fr. feutre (kee)] is. 1. apka, anta vb. ss eyas yapm akta kullanlan ince ve yum uak kee. 2. sf. Bu keeden imal edilmi olan, fy, [Lat. folium (yaprak) > Fr. feuille] is. 1. Pullarn

Gereinden ok i resimler kullanarak doa re simleri yapma eiliminde olan sanat akm.

FR sergilenmesi iin hazrlanm zeri kareli, dz kar ton levha. 2. ine belgelerin konulduu effaf plas tik klf. ? fy ekmek, B ir kayd zel sistemle sayfa zerine geirmek. Fr. [Fr. francium] is. ksalt, kim. Aktinyumdan elde edilen atom numaras 87, atom arl 233 olan radyoaktif, alkali metal bir element olan fransiyu m un sembol, fragman, [Fr. fragment (krk ey)] (fragman) is. sin. G elecek program da yer alacak olan filmden gste rilen tantma paralar; tantm a filmi, frajil, [Fr. fragile] sf. (Eya iin) krlacak; krlabilir, frak, - [Fr. frac / ng. frock] (frak) is. Resm tren ve kabullerde erkeklerin giydii, reveri ipekli, lastikotinden, belden dikili, yandan uzun etekli, arka s yrtmal siyah takm elbise, fraksiyon, [Fr. fraction (kesir)] (fraksiyon) is. Bir parti veya sendika gibi toplumsal rgtlerde izle nen ana izgiye ters den rgtl gruplar, frambuaz, [Fr. framboise] (fram buaz) is. bot. A hu dudu. francala, [t. frangiella / francella (kk Fransz)] (fra ncala) is. Kepeksiz, dk randmanl has un dan yaplan uzun ekmek, francalac, [francala-c] (francalac) is. Francala reten frn veya ekmeki, francalaclk, - [francala-c-lk] (francalaclk) is. Francala ekmei retme ii. francalalk, - [francala-lk] (francalalk) sf. Fran cala retmeye uygun, kepeksiz, dk randmanl un. frank, -g [Lat. francorum rex > Fr. franc] (frank) is. Fransa ve svire, Belika ve Lksem burgun para birimi; ksaltmas: F. frankofon, [Fr. francophone] sf. Franszca konuan. Fransz, [t. Franses > Fr. francese] (fransz) is. 1. Fransa halkndan ve o soydan olan. 2. Fransa ile ilgili. 3. Fransz halkyla ilgili olan. 4. sf. argo. (Bir konu iin) bilgisi olmayan. 5-, argo. lgisiz; ilgi gstermeyen. Franszca, [fransz-ca] ( fr a nszca) is. 1. Roman dilleri ailesinden Fransz halknn konutuu dil. 2. Fransada ve onun medeniyetini benim sem i olan lkelerden Kanada, Belika ve svirede konuu lan dil. 3. sf. Fransz dilinde yazlm olan. 4. zf. Bir Fransza yakr biimde. Franszlama, [fransz-la--ma] (franszlama) is. Fransz olm a durumu ve eylemi. Franszlamak, [fransz-la--mak] (franszlamak) dnl.f. [-r] 1. Fransz olmak. 2. Fransz kltr ve medeniyetin benimsemek; kendini Fransz olarak hissetmek. Franszlk, - [fransz-lk] (franszlk) is. Fransz olm a durumu; Fanszlara zg tutum ve davran.

o i m i m 1614 m
fran siy u m , [Fr. francium] (fransiyum) is. kim. Ak tinyumdan elde edilen atom numaras 87, atom arl 233 olan radyoaktif, alkali metal bir ele ment; sembol: Fr. fransola, [Lat. solanacea ?] (fransola) {az} is. G zel kokulu, beyaz renkli ve boru gibi iek aan otsu bir bitki; tatula; cin otu, (Datura). [DS] frapan, [Fr. frappant] (frapan) sf. 1. Grme duyusu zerinde gl bir etki brakan; gze arpan; alm l; arpc. 2. zf. Gze arpacak, dikkat ekecek bi imde. frek, -i [Fr. franc / Far. freng] (frek) {az} is. Do mates. [DS] frekans, [Fr. frquence (sklk)] (frekans) is. 1. Sk sk meydana gelen eyin sayca nicelii. 2. (Ik, ses vb. dalgalar iin) birim zamanda meydana ge len salnm says. 3. istk. Belli bir olaylar tipi iin yaplan gzlem says, frekansler, [Fr. frquance + T. l-er] (frekansler) is. Sahnm l b ir elektrik olaynn frekansn len alet. freklemek, [frek-le-mek] (freklemek) {az} gl. f. [r] [-l(i)-yor] Kilitlemek; kapatmak. [DS] fren, [Lat. frenum (engel) > Fr. frein] (fren) is. 1. Durduran, alkoyan ey; engel. 2. Hareket halindeki mekanik bir sistemi veya arac yavalatmak, dur durm ak veya yerinde tespit etm ek iin kullanlan dzenek. 3. Bu tr dzenee ait kumanda pedal. 4. as. Toplarn geri tepm esini nleyen dzenek. frenleri boaltm ak, argo. (Bir kar veya gzellik karsnda) kendine hkim olamamak.\\ fren tut mamak, Fren grevini yerine getirememek. || fren yapmak, Fren dzeneini kullanarak arac yava latmak veya durdurmak. frenci, [firen-ci] (frenci) is. 1. D em ir yolu sapanda yol boyundaki frenlere kumanda eden kii. 2. Bir katarn el frenlerini kullanm akla grevli kii. 3. Fren arzalarm gideren usta. frengi1, [Fr. frene => freng + Ar. - J ] (frengi:)!. Frenklerle ilgili; Frenklere ait; Avrupal. 2. tp. Cinsel iliki veya doutan geen, bir spiroket olan treponem apullidum '\m yol at bulac hastalk. frengi2, [Far. freng + Ar. - J> (frengi) {az} is. ] 1. Kilit. 2. Kilidin zem berek ksm. 3. Yaplarda direklerin arasna eik olarak aklan direk. 4. B yk anahtar. [DS] frengi3, [t. veringola] (frengi) is. dnz. Gvertelerde suyun dar akmas iin bordada alan delik, frengili, [frengi-li] (frengili) sf. tp. Frengi hastal na yakalanm kim se veya bu hastaln mikropla rm tayan. Frengistan, [Fr. franc + Far. -istn gista.n) is. Avrupa. (fren-

tseiTlKt SQEbK 1615


Frenk, [Fr. franc / Far. frenk ^ j ] (frenk) is. 1. Anglosakson, Germen ve Latin rklarnn herhangi birinden olan kimse. 2. Fransz; Avrupal. 3. A vru palIlara, A vrupaya ait. <3 Frenk altn, AvrupalI lara ait altn para. || Frenk asmas, bot. Yabani asmaya benzer, sonbaharda yapraklar gzel bir renk alan bir tr sarmak, (Ampelopsis).\\ Frenk ilei, bot. iri, krmz ve dzgiin fa k a t kokusuz meyveler veren bir tr ilek. || Frenk elmas, {az} Domates. [DS]|| Frenk gmlei, Yakal ve uzun kollu erkek gmlei. || Frenk grei, {az} Byk anahtar. [DS]|| Frenk inciri, bot. Kaktsgillerden dz ve yass yapraks eklemli gvdeli, meyveleri yenilebilen, p e k ok tr bulunan bir bitki; Hint inciri; kaynana dili; fira vu n inciri, (Ficus sycomorus). || Frenk lahanas, bot. Ceviz byklnde bir tr lahana; Brksel lahanas. \\ Frenk maydanozu, Btn ksmlar kokulu, boyu 50 cm 'yi bulan ince yapl bir yllk otsu bitki, (Anthriscs cerefolium).|| Frenk menekesi, bot. Eflatun, beyaz veya pem be ho kokulu iekler aan otsu bitki, (Hesperis).|| Frenk-merep, AvrupalIlar gibi yaayan veya on larn yaam tarzm taklit eden. || Frenk oca, {az} Maltz. [DS]|| Frenk patlcan, {az} D oma tes. [DS]|| Frenk sakal, Yukarlar ksa, ene ksm uzun braklan sakal; kei sakal. || Frenk zm, bot. Takrangillerden bir buuk metre kadar boylanabilen, kk yaprakl, sar, krmz, mor renkli meyveleri urup yapm akta kullanlan allar; B ek tai zm, (Ribes rubrum).\\ Frenk yaks, Yara zerine yaptrlan ilal bant; p laster.\\ Frenk zahmeti, B el soukluu. Frenke, [frenk-e] ( f r e nke) is. A vrupa dili; zel likle Franszca. Frenkhane, [Fr. franc + Far. -hne (frenkha:ne) is. Y abanclarn kiraladklar ev; A vru p a lIla rn kaldklar misafirhane. Frenkleme, [frenk-le--me] (frenkleme) is. A vru palI gibi olma; Frenklem ek eylemi. Frenklemek, [frenk-le--mek] (frenklemek) dnl. f [-ir] A vrupa kltr ve yaaym benimseyip on lar gibi yaamak; Avrupallamak, frenleme, [fren-le-me] (frenlem e) is. Hareket halin deki bir arac durdurmak veya hzn yavalatm ak iin ters ynde kuvvet uygulam a eylemi, frenlemek, [fren-le-mek] (frenlemek) gl. f. [-r] [l(i)-yor] 1. Hareket halindeki bir arac durdurmak veya hzn yavalatm ak iin ters ynde kuvvet uy gulamak. 2. mecaz. Herhangi bir ite gidie engel olmak. 3. Kendi duygu, istek ve davranlarndaki arla engel olmak, frenlenme, [fren-le-n-me] (frenlenm e) is. Yavala tlma veya hareketi engellenm e durumu, frenlenmek, [fren-le-n-mek] (frenlenm ek) edil. f. [> ! (Hareket halindeki bir ara ve makine iin) rl

FR durdurulmak veya hzn yavalatm ak iin ters ynde kuvvet uygulanmak. 2. mecaz. (Herhangi bir i iin) gidie engel olunmak. 3. (Duygu, istek ve davranlar iin) arla engel olunmak, frenleyici, [fren-le-y-ici] (frenleyici) sf. 1. lerleme ye, gelimeye, hzlanmaya engel olan. 2. Ar istek ve davranlar engelleyen. 3. Baz organlarn a lmasn engelleyen, frenoloji, [Fr. phrnologie] (frenoloji) is. Kafatasnn d yapsna bakarak insann karakterini ve zihn yeteneklerini inceleyen bilim, frer, [Fr. frre] is. 1. Erkek karde. 2. Katolik tarikat mensubu; kei, fresk, [t. fresco > Fr. fresque] (fresk) is. 1. Yeni svanm bir duvar zerine kire iinde eritilmi maden boyalarla resim yapma sanat. 2. Bu ekilde yaplm resim; duvar resmi, freski, [fresk-i] (freski) is. Fresk yapan usta; du var ressam. freze, [Fr. fraiser] (freze) is. 1. B ir eksen etrafnda dzenli bir ekilde sralanm kesici azlar olan dnel kesici takm. 2. Frezeleme ii yapan takm tezgh. 3. Kuyu amakta kullanlan alet. 4. M a rangozlukta yzeylere lamba, kiri, kanal, pah a makta veya oyma ilerinde kullanlan ileme m aki nesi. 5. Ayakkabclkta ayakkab topuklarn freze lemeye yarar makine. S freze tezgh, M etal bir paray frezelem eye yarar takm tezgh. frezeci, [freze-ci] (frezeci) is. Teknik resme veya modele uygun olarak bir paray takm tezghnda yapabilen usta, frezeleme, [freze-le-me] (frezeleme) is. 1. Bir metal paray freze tezghnda ileme. 2. Ahap bir par aya eitli profilde baklar kullanarak frezede biim verme. 3. Ayakkab taban veya topuunu frezede parlatma, frezelem ek, [freze-le-melc] (frezelemek) gl. f. [-r] [l(i)-yor] 1. Freze tezghnda bir metal paray i lemek. 2. eitli profilde baklar kullanarak ahap bir paraya frezede biim vermek. 3. Ayakkab ta ban veya topuunu frezede parlatmak, fribort, -du [ng. free board] (fribort) is. dnz. Bir teknenin su yzeyinden yukarda kalan blm, frigo, [Fr. frigo] ( f r i go) is. 1. Dondurulmu krema. 2. sf. argo. Sevimsiz; souk, frigori, [Fr. frigorie] (frigori) is.fz. 1. B ir maddenin kaybettii s miktar birimi. 2. 15Cdeki bir klogram suyun scakln l C a indirm ek iin su dan alnmas gereken s miktar; sembol: fg. frigorifik, -i [Fr. frigorifique] (frigorifik) sf. So utm a zellii tayan; soutucu, frijider, [Fr. frigidaire (firma ad)] (frijider) is. Buzdolab; soutucu, frijidite, [Fr. frigidit] (frijidite) is. tp. Cinsel so ukluk.

FR

D K E SEMI, i*
fuat, [Ar. fuad i Ijs] (fua. t) {OsT} is. 1. Yrek; kalp. 2. Gnl. 3. Dnce. fuaye, [Fr. foyer] (fuaye) is. 1. Ocak; aile oca. 2. tiy. Gsteri yerlerinde veya tiyatrolarda seyircilerin dinlendii yer. fudak, - [? fudak] {az} is. Spa. [DS] fudala, [Ar. fadl > fudala * (fudala:) {OsT} is. Erdemliler; fazllar, fuel-oil, [ng. fuel-oil] (ng. sylenii: f 'yul-oyl) is. Petrolden elde edilen olduka koyu kvaml, kalori fer yakt olarak kullanlan sv bir trev, fuete, [Fr. fouett] is. 1. Bilardo topuna yaplan sert vuru. 2. Balerinlerin yapt kendi ekseni zerinde durmakszn dnme eklindeki dinam ik hareket, fufu, [oc. d. fu+fu] {az} is. Yara; bere. [DS] fufudi, [fufi-di] {az} is. Ergenlik sivilcesi. [DS] fufuli, [fifu-li] {az} is. Ergenlik sivilcesi. [DS] fuga1, [Alm. fuge] is. 1. Eklem. 2. Derz. fuga2, [Lat. fuga (ka) > Fr. fugue] is. mz. M zikte bir form. fum, [? fum] {az} is. st kapal at arabas. [DS] fuh, [Ar. fuh {OsT} is. 1. Snr ama; takn lk. 2. N am us d davran; zina. 3. Ktlk. 4. Edepsizlik. S fuh-hne, {OsT} Genelev. fuhiyat, [Ar. fuhiyyt o U i^ j] (fuhiya.t) {OsT} is. 1. Taknlklar; azgnlklar. 2. Evlilik d cinsel ilikiler. fuhul, -l [Ar. fahl > fihl >fuhl J (fuhu:l) {OsT} is. . Benzerlerinden stn olanlar. 2. leri gelenler. 3. Aygrlar. 4. Erkekler. 5. Hadis rivayetleri ile be yitleri ok iyi anlatan kimseler, fuhl-i muhaddisn, {OsT} Hadis bilimi ile uraanlarn en ileri gelenleri. || fuhl-i mfessirn, {OsT} Tefsircilerin ileri gelenleri.|| fuhl-i uar, {OsT} airlerin en deerlileri.\\ fuhl-i ulem , {OsT} Bilginlerin en deerlileri. fuhum, [Ar. fehm > fihm p^s] (fuhu.m) {OsT} is. Anlaylar. fuhu, -hu [Ar. fuh J ^ ] is. 1. Ar davran; had dini ama; i ve szde taknlk; azgnlk. 2. Yasal evlilik dnda bakalar ile cinsel ilikide bulunma. 3. M add kar karl bakalaryla cinsel ilikide bulunma. fujer, [Fr. fougre] is. bot. Erelti otu; ak merdive ni. fuka, [? fuka] {az} is. Kibrit. [DS] fukaha, [Ar. fkh > fakih > fukah5 s-Ljis] (fukaha:) {OsT} is. slam hukukular; din bilginleri. S fukah-i hanefiye, {OsT} isi. Hanefi mezhebinin din bilginleri.|| fukah-i fiiye, {OsT} isi. afi mezhebinin din bilginleri.

frijit, -di [Fr. frigide] (frijit) sf. 1. Souk. 2. Cinsel adan isteksiz, frik, -i [? frik] (frik) {az} is. Tiftik. [DS] frikik, -i [ng. free (serbest) + kick (tekme)] (frikik) is. 1. Serbest vuru. 2. spor. Futbolda serbest vuru. 3. argo. Etein hafife almas ile bacaklarn g rnmesi. S frikik verm ek, argo. Edebe aykr bir ekilde bacaklar ap gstermek. || frikik yakala m ak, argo. Etek altndan ak bacak grmek. friksiyon, [Fr. friction] (friksiyon) is. 1. Vcudu ve ya bir blm n ovma; ovuturma. 2. gnl. Ber berde ban losyonla ovularak ykanmas. S frik siyon pres, ki dii kalp arasna yerletirilm i parann malzeme kalnlndan tarma yapm ak suretiyle kabartma yapm aya yarayan makine. frisa, [Yun. phrissa] ( f r i is. Kurutulmu ringa ba sa) l. frika, [t. fresca] ( f r i ka) is. dnz. Yelkenleri cama dana vurm akszm kullanmaya elverili, hz 5-12 m /sn olan h afif rzgr, friti, [Sod. friti / briti] (friti) {eTj is. Eli; melek; ferite. [Gabain] fritz, [Fr. fritteuse] (frit-.z) is. Patates vb. yiyecek leri yada kzartm ak iin kullanlan, karlabilen szgeli tencere, friz, [Fr. frise] (friz) is. 1. mim. Taban kirii ile tavan arasndaki saaklk blm. 2. tiy. n sralarda oturanlarn tavan grmelerini engelleyen tavandan inerek sahnenin st ksmn boydan boya rten ksa perde. frizbi, [ng. frisbee disc] ( f r i zbi> is. 1. Kenarlar yuvarlatlm ember eklinde plastik kapak. 2. Bu aleti atp tutm ak suretiyle oynanan oyun, fruko, [Fr. fruco (bir iecek markas)\ is. argo. Top lum polisi (196 8den sonra). frktoz, [Fr. fructose] (fr ktoz) is. kim. Kimyasal forml C6H |20 6 olan keton ve hidroksil gruplar ieren monosakkarit; meyve ekeri; levloz. fu, [in. fu] is. M istik duygu ve dnceleri ileyen, kesik bir ritm i bulunan geleneksel in iiri, fuad, [Ar. fid jTjs] (fua.d) {OsT} is. -* fuat. S fud- mide, {OsT} anat. Midenin girii; mide a z. fuadi, [Ar. fud ilgili. fuak, - [Ar. fuk lS^Js] (fua.k) {OsT} is. 1. Hkrk. 2. Can ekime. 3. M idenin ekilip toplanmas, fuala, [Ar. fa'il > fual }Ui] fu a l:) {OsT} is. Eyle yenler; failler; ilemi, yapm olanlar, fuar, [Fr. foire] is. Belli zamanlarda, belli yerlerde mal sergilemek iin alan byk pazar; panayr, fuarc, [fuar-c] is. Fuar ileriyle uraan kimse, fuarclk, - [fuar-c-lk] is. Fuar dzenleme ii. jj] (fua.di:) {OsT} sf. Gnlle

n f f llB lif f S e M

1617

FUR mndan kkrdakl balk fam ilyas, (Myliobatidae).\\ fulya urubu, Fulya yapraklarnn yalnz beyaz ksmlarndan yaplan urup. fum, [Ar. fum j>^s] (fu:m) is. Sarmsak, fund, [? fund] {az} is. Tarla kenarlarndaki tmseklik. [DS] funda1 [Yun. phounta (pskl)] (fu nda) is. bot. , Kurak yerlerde yetien pek ok tr bulunan, ps kl gibi sarkan pembe veya mor iekli, kk ksm lar odunsu aak; sprge otu; pren., (Erica cinerea) S funda san, Gney Amerika y a zg kemirgen bir hayvan, (Octodon degus).|| funda ta vuu, A vustralyada yaayan siyah tyl, boynu ksmen plak ve gz alc renkte, kulukaya y a t mayan iri bir ku, (Catheterus lathami). funda2, [Lat. fundus > t. fondo] (fu nda) is. 1. Dip; zemin. 2. Ormandaki aalarn dibinde olumu humuslu toprak. 3 funda topra, eitli oranda kum ve kk, yaprak gvde rklerinden meydana gelm i organik m addeler ieren asit tepkimeli gb re. fundagiller, [funda-gil-ler] is. bot. Fundalar takmn dan, baya funda, azelya, yaban mersini, koca ye mi gibi ou zaman yeil iki bin dolaynda al ve aa iine alan familya, (Ericaceae). fundalar, [funda-lar] is. bot. Fundagilleri ve onlara benzeyen daha pek ok bitkiyi iine alan takm, (Ericales). fundalk, - [funda-lk] is. 1. Fundalarla kapl olan arazi. 2. am ormanlarnn alt tabakasn oluturan aaklar topluluu, fundam entalist, [ng. fundamentalist] (ng. syleni i: fandmentlist) sf. Fundamentalizmle ilgili olan; fundamentalizme katlm olan, fundam entalizm, [ng. fundamentalism] (ng. syle nii: fandm entlizm ) is. Birinci Dnya Sava sra snda A B D de ortaya km bulunan Protestan kaynakl, ncilin bilimsel ve tarih hibir yorum u nu kabul etm eyerek sadece metin anlamn esas alan, trlerin evrimini reddeden bir din akm, funduk, [Ar. fonduk J-us] {OsT} is. 1. Fndk, {az} (ayn) [DS] 2. Konuk evi; misafirhane; han. fungal, -li [Lat. fungus (mantar) > fungal] sf. M anta ra ilikin. fungusit, -di [ng. fongicide] sf. tp. M antar ldren, funya, [t. fogna] (fu nya) is. as. 1. Barut ve benzeri patlayclar atelemek iin kullanlan kapsl. 2 . Topu atelem ek iin falya deliine konulan aracn ad. fura, [Ar. turre] {az} is. Bahe kaplarnn stne yamurdan korunmas iin balk srt dizilen tahta lardan yaplma rt. [DS] fura, [Far. fur j-jj ] (fura-.) {OsT} is. 1. Ik. 2. Parlt. furat, [Ar. fort o lJ> (fura:t) {OsT} is. Suyun tatll. ]

fukara, [Ar. fakr > fakr > fkara 5 / fukara * I yii] (fu kara:) {OsT} sf. 1. Yoksullar; fakirler; yoksul. 2. Acnacak hlde olan; zavall. 3. Dervi. S fukara babas, Yoksullara yardm eden kimse. \\ ... fukara s, (O ey)...den yoksun.\\ fukara-y sbirn, (OsT) Sabreden yoksullar; kimseye avu amayan yoksul lar. fukaralk, - [fokara-lk] (fukara.Tk) is. Yoksul ol ma durumu; yoksulluk, fukus, [Lat. focus] is. G elgit olaynn youn olduu kayalarla kapl kylarda yetien esm er su yosunu, (Fucus vesiculosus). ful1 -l [Ar. ful Jjs] (fu.T) (OsT) is. bot. Bakla. S fl, i Msr, Nohuda benzer kk taneli bir tr deve yemi, (Philladelphus coronarius). ful2, -l [Far. ful J_js] (fu:l) {OsT} is. bot. 1. Takrangillerden, birok trleri bulunan keskin kokulu ve katmerli beyaz iekler aan b ir aak, (Casmin sambac / philadelphus). 2. K k taneli bir bakla eidi. ful3, [ng. full] sf. 1. Dolu; tam; btn; eksiksiz. 2. is. Pokerde bir oyuncunun eline ayn eit ve yine ayn eit ift kdn bir arada gelmesi, fulad, [Ar. fuld
33]

(fu:la:d) {OsT} is. elik,

fular, [Fr. foulard] (fulr) is. 1. pek veya yar ipek ince bir tr kuma. 2. B ir tr erkek boyun atks. 3. Kadnlarn ba veya boyunlarna sardklar, olduk a byk kare veya dikdrtgen kum a paras. 4. argo. Cinsiyet deitirmi erkek ile kadn arasnda ki cinsel iliki. fule1 [Fr. foulee] is. 1. spor. Atletin veya atn yar , esnasnda; zellikle var noktasnda att adm la rn her biri. 2. Adm uzunluu; adm aral. 3. (az) Sabann kulaklarn ak tutm ak iin aralarna konulan aa kazk. [DS] fule2, [ng. fiili] {az} sf. -* ful2. [DS] fi1 fule yap mak, {az} H arhangi bir eyi azna kadar dol durmak. [DS] fulka, [t. feluca] {az} is. V apur ya da yelkenli ge milerin kayklar. [DS] full-time, [ng. foll-time] (fu ltaym) is. Tam gn; b tn gn. fulu, [? fulu] {az} sf. Yaramaz. [DS] fulya, [t. Puglia (talya'da bir kent)] (fu lya) is. bot. Nergisgillerden bahelerde ss bitkisi olarak yeti tirilen, yapraklar hasrotu yapran andrr, koku su keskin, sar iekli bir soanl bitki; zerrin; ner gis; sar soan iei, (Narcissus jonquilla). S1 ful ya bal, zool. Kylarda yum uak ve amurlu su larda yaayan, gs yzgeleri yanlara doru ok geni alan, ince uzun kuyruklu, dileri ok dz gn sral, kabuklu yum uakalarla beslenen bir tr balk, (Myliobatis aquila).\\ fulya balgiller, Yass vcutlu, sivri ve uzun kuyruklarnda bir veya daha ok zehirli diken bulunan hipotremata tak

FUR

1 I L I M M 1618

furak, - [burak > furak] {az} is. Burak. [DS] furda, [Far. hrde] {az} is. 1. Ekm ek krnts. 2. Kk incir. [DS] furdala, [fr+dolay] {az} is. Kenar. [DS] furfula, [? furfula] {azj is. Frnda kurutulmu mey velerden yaplan hoaf. [DS] furgon, [Fr. fourgon / Rus. furgon] is. Eya tamak iin yolcu katarna eklenen kapal vagon, furhan, [in. biuet (Buda) + kan (imparator) > bur kan] {e7} is. Put. [DLT] S furhan evi, {eT} P ut evi; puthane. [DLT] furkan, [Ar. fark > furkn OJ> (furka-.n) {OsT'} is. 1. ] yi ile kty, doru ile doru olmayan, hak ile btl birbirinden ayran kant. 2. H ak ve btl ola rak nitelendirilen durumlar kesin olarak belirtmesi dolaysyla K urana verilen isim. S furkan gn, Bedir S a va n n yapld gn.|| Furkan Suresi, K ur in yetm i yedi ayetlik 25. suresi. n furkani, [Ar. furkn! yly] (furka.ni:) {OsT} sf. K urn ile ilgili. furlayan, [fr-la-mak > fur-la-y-an] {az} is. ekir ge. [DS] furm a, [Ar. hurma] {az} is. Hurma. [DS] furmak, [vur-mak] {az} gl. fi [-ur] Vurmak. [DS] furm alk, - [? furma-lk] {az} is. 1. Pamuk iplii. 2. uval dokunan kaln iplik. [DS] furnas, [? fumas] {az} is. B ir eit kurbaa. [DS] furnisto, [Yun. fumistos] sf. Frnlanm, furnoz, [? fumoz] {az} is. Akrep. [DS] fursat, [Ar. furt cjU>js] (fursa-.t) {OsT} is. 1. Frsat. {eAT} (aym) 2. Nbet. S1 furst-bn, {OsT} Frsat kollayan; frsat.\\ furst-c, {OsT} F rsat arayan; frsat. || furst-yb, {OsT} Eline frsa t geen; f r sat bulan. fur, [Fr. fourche] is. Bisikletin atal, furtuna, [t. fortuna] (furtuna) {az} is. Frtna. [DS] furtuna yelkeni, {OsT} K k yelken (17. yy). furu, -cu [? furu / furun] {az} is. Frnda kuru tulmu armut. [DS] furude, [Far. furde oJjy] (furu.de) {OsT} is. 1. Cim rilik. 2. Alaklk. 3. sf. Cimri; alak. 4. Kavrulmu; kebap olmu. furun, [Yun. phum os > furun] {az} is. Frn. [DS] fi1 furun gurusu, {az} Frnda kurutulmu msr. [DS] furun, -cu [? furun / furu] {az} is. Frnda kuru tulmu armut. [DS] furu, [? furu] {az} is. ok olgunlamaktan dolay zeri burumu incir. [DS] furz, [Ar. farz > furz ^ j J ] (fru-.z) {OsT} is. Farzlar. furya, [t. ftria] (fu rya) is. 1. Kudurma; lgnlk;

gazap. 2. B ir eyin olaandan daha bol olm a duru mu. fus, [? fus] {az} sf. Eki. [DS] fusa, [Ar. ua znt; sknt. [DS] fusaha, [Ar. fah > fuah1 U a i] (fusaha:) {OsT} is. Dzgn, ak, anlalr ve gzel konuanlar; uz dilliler; fasih kimseler, fuseys, [Ar. fuay L)& ] {OsT} is. anat. K ulak m e t^ mesi. fuska1 [Yun. fouska (kabarck) [EREN]] {az} is. , Ciltte oluan yank kabarc. [DS] fuska2, [? fuska] {az} is. Brtlen. [DS] fuskul, [? fuskul] {az} is. Sebze ve meyvelerin ince kabuu. [DS] fustuk, -u [Ar. fustuk jx_i] {eAT} {OsT} is. Fstk, fustuki, [Ar. fustuki ^y^-s] (fustuki;, k kaln sylenir) {OsT} sf. Sarmtrak ak yeil; fstk yeili, fusuk, -u [Ar. fsk > fusuk j~ i] {OsT} is. 1. Doru luktan sapmalar. 2. Ahlakszlklar. 3. Hainlikler; is yankrlklar. 4. Dinsizlikler. 5. Sefahate dkn lkler. fusul, -l [Ar. fal > ful J j - ^ ] (fusu:l) {OsT} is. I. Blm ler; fasllar; ksmlar. 2. Mevsimler, fisus, [Ar. fa (yzk) > fu ^ jv s s ] (fusu.-s) {OsT} is. 1. Yzkler. 2. Yzk talar. 3. Fndk, badem gibi kuru yemi ileri, fu, [? fu] {az} sf. i bo; fos. [DS] fuka, [? fuka] {az} is. -* fuska. [DS] fukulu, [? fukulu] {az} is.-* fuska. [DS] fulamak, [fu (yans.) > fu-la-mak / f-la-mak] {az} gsz. fi [-r] [-l(u)-yor] (Yemek vb. iin) ek imek. [DS] fuukar, [? fuukar] {az} sf. Gzel. [DS] fuya, [Leonard Fuchs (Alman botaniki) > Lat. fuch sia] is. B ir tr ss bitkisi. fu t1, [ng. foot (ayak)] is. Anglosakson lkelerinde kullanlan 0,304 799 74 m deerinde uzunluk l s birimi. fut2, [? fut] {az} zfi. Bouna; boa. [DS] fut ol mak, {az} Kzmak. [DS] fu ta1 [Ar. futa 4i'j] (fu:ta) {OsT} is. 1. pek petamal. , 2. Eskiden kullanlm olan bir ipekli kuma tr. 3. {az} nlk. [DS] S futa tutmak, {eAT} Beline petam al balamak; fu ta uttunmak; fu ta sarmak, futa2, [t. fuota] (fu ta) dnz. D ar ve uzun yar kay; kik. futalamak, [fita-la-mak] {az} gl. fi. [-r] [-l()-yor] Atmak. [DS] futbol, [ng. foot (ayak) + ball (top)] is. spor. On birer kiilik iki takm arasnda, kre eklindeki bir topu eller hari ayak, beden ve kafa vurular ile => fusa / husa] {az} is. Tasa;

l i f t i M C E S l t i i f i 1619

FN l; sefihlik. 3. Hak yoldan kmak, yalan syle mek, zina etmek vb. gnahlar, fcrme, [Ar. fucr => fucr-me] {az} is. (Tohum iin) atlama; imlenme. [DS] fg, [t. fuga (kama) > Fr. fugue] is. mz. ok sesli mzikte bir beste tr, fgen, [Far. efgen > fgen jS] {OsT} s f 1. Ykc; atc. 2. Drc, fhrer, [Alm. fuhrer] is. 1. ef. 2. H itlerin ald resm unvan. fkhat, [Ar. fkht oU ls] (fk:ha:t) {OsT} is. Hoa giden szler; latifeler, fkhet, [Ar. fekh > fkhe / fkhet IS i / cu&ISj] (fk:het) is. Gldrc sz; aka; latife, fian, [Ar. fln o^U] (fl:n) {OsT} is. 1. Herhangi bir kimse; bilmem kim; biri. 2. Belirsiz bir ey; filan. B fln ibn fln, {OsT} Bilmem kim olu bilmem kim. fttlfl, [Ar. flfl Ji-U] {OsT} is. 1. Biber. 2. Karabi ber. 3. argo. Esrar. S flfl-i ahmer, {OsT} Krm z biber.|| flfl-i tavl, {OsT} Sivri biber. flk, [Ar. flk dUi] {OsT} is. Gemi; kayk; sandal. S 1 flk-i dil, {OsT} Gnl gemisi.|| flk-i elfz, {OsT} 1. Sz gemisi. 2. N uhun gemisi.\\ flk-i hidyet, {OsT} 1. Doru y o l gemisi; kurtulu gemisi. 2. N uhun gemisi.|| flk-i inayet, {OsT} 1. Yardm gemisi. 2. N uhun gemisi.|| flk-i rahmet, {OsT} 1. A lla h n ba gemisi. 2. N uhun gemisi.|| flk-i selmet, {OsT} 1. Kurtulu gemisi. 2. N uhun gem i si. fls, [Ar. fls ^ J i] {OsT} is. 1. Pul; mangr; ake; pa ra. 2. tp. Pul pul den kabuk. S1 fls-i ahmer, {OsT} K zl mangr; bakr sikke.|| fls-i ahmere muhta, {OsT} ok yoksul. fls, [Ar. fls ( s (flsi:) {OsT} sf. Ake ile ilgili, _ Js] flus, [Ar. fuis > fuls ^ jJ] (fl:s) {OsT} is. M aden para; bakr ake, flttk, - [Ar., felek > flilk >iUi] {OsT} is. Felekler, fm e, [Fr. fum] sf. 1. Duman rengi; gri renkte olan. 2. Tts ile kurutulmu; ttslenmi. S fme ba lk, Tts ile kurutulmu balk. fmerol, -l [t. fumaola] is. Etkin olmad dnem lerde yanarda kraterlerinin evresindeki atlaklar dan kan dumanlar, fttnun, [Ar. fenn > fnn j j j ] (fnu.n) is. Fenler; bilgiler. S fnn-i bahriye, {OsT} dnz. Denizcilik le ilgili bilgiler,|| fnn-i harbiye, {OsT} as. Sava bilgileri.\\ fnn-i ett, {OsT} eitli fenler. fnye, [t. fogna] is. as. 1. Barut ve benzeri patlayc lar atelemek iin kullanlan kapsl; funya. 2. To pu atelemek iin falya deliine konulan aracn ad.

kar takmn kalesine sokm a esasna dayanan oyun. futbolcu, [futbol-cu] is. 1. Futbol oynayan sporcu. 2. argo. Sac veya solcu olmayan kimse, futbolculuk, -u [futbol-cu-luk] is. Futbol oyuncu luu; futbol oynama ii. futsi, [in. fu-tse] {e l'} is. Bilge; bilgin; stat; alim. [EUTS] futtu, [? futtu] {az} is. 1. Kk mlek. 2. Toprak tan yaplma su marapas. [DS] futun, [? futun] {az} is. 1. Yayk. 2. K uyu bilezii. 3. Aatan yaplm silindir biimindeki ar kovan; kara kovan. [DS] ftur, [Ar. futur jlas] {OsT} is. bot. Zehirli mantar. S1 futur- harakiye, {OsT} bot. P as mantarlar,|| futur- kadl-bzfflr, {OsT} bot. Bazitli mantar.\\ futur- muhtiye, {OsT} bot. Cvk mantar. fuya, [fuya] (fu a :) {az} nl. Ba beklerken ku y kovalamak iin sylenen sz. [DS] fuzala, [Ar. fazl > fazl > fuzal / fudal * vL] (juzala:) {OsT} is. Erdem sahibi kimseler; faziletliler, fuzul, [Ar. fazl > fuzl fuzulen, [Ar.fizlen (fuzud') {OsT} is. 1. (fuzu:len) {OsT} zf. Yer Gereksiz; fazla olan ey, 2. Ar davran; fodul, siz ve haksz olarak; zorbalkla, fuzul, [Ar. fuzl > fuzul / fudl J ^ ] (fuzudi:) {OsT} sf. 1. Gereksiz; yersiz; haksz; bouna. 2. zerine dmeyen, gerei olmayan szler syle yen; boboaz. 3. Gereksiz ilerle uraan (kii). S fuzul igal, {OsT} huk. Bir kimsenin haksz olarak bir tanmaz ele geirmesi.\\ fuzul tasarruflar, {OsT} huk. Yetkisiz bir kimsenin yapt uygulama lar. fca, -ai [Ar. fuc5 / fceh {OsT) zf. Anszn; birdenbire, fcaeten, [Ar. fceten sU i] (fca:eten) {OsT} zf. Birdenbire olarak; anszdan, fiiccar, [Ar. facir > fccr jL?i] (fcca.r) {OsT} is. Gnahkrlar; kt huylular; tacirler, fcceten, [Ar. fuceten / fuceten sU j] (f cceten) zf. -+ fceten. fce, [Ar. fce Us / oU=s] (fic-e) {OsT} is. 1. Bir denbire ortaya kan durum. 2. zf. Birdenbire; ans zn. fceten, [Ar. fuceten Birdenbire; anszn, fciy, [Ar. fciy anszn. (fc-iy) {OsT} zf. Birdenbire; sUJ] (fc-eten) {OsT} zf. / 4iU=i] (fca:)

fcur, [Ar. fecere (yrtmak) > fucr jy -i] (fcu:r) {OsT} is. 1. Utanmazlk; yrtklk. 2. Ahlak dk-

FR frade, [Ar. furde oly] (fura.de) {OsT} is. Yalnzlk, frat, [Ar. frt o l (fra:t) {OsT} is. Tatl su.

O T u M I I C E S O M 1620

frusi, [Ar. frset (atlk) > frs {OsT) sf. A ta iyi binen; iyi binici,

(fru:si:)

frce, [Ar. fere > fiirce ^ -J] is. 1. Aklk; yark; aralk. 2. Gzel manzara. 3. Skntdan kurtulma. 4. Frsat. 0 frce divr, {OsT} Duvar yar. || frceyb olm ak, {OsT} Frsat bulmak. frgen, [Rus. forgon] {az} is. -* furgon. [DS] fttrkat, [Ar. firkat c ij i] {OsT} is. Ayrlk. Frs, [Ar. furs ^J>] is. 1. Fars halk; Farsllar. 2. ran lkesi. frgen, [? frgen] {az} is. Araba. [DS] frsan, [Ar. faris > frsn jL .J>] (frsa.n) {OsT} is. 1. U sta biniciler. 2. Atllar. Frs, [Ar. fiirs ^ _i] (ftirsi:) {OsT} sf. ranl. Frsiyat, [Ar. frsiyt o L - J] (firsiya.t) {OsT} is. Fars dili ve edebiyat. f ru 1 -uu [Ar. fer' > fr' , (fru:) {OsT} is. 1. B ir merkez ve esastan ayrlan kollar. 2. Dallar, bu daklar. 3. Fazla nemi olmayan ikinci dereceden eyler. 4. huk. Bir erkekle kadnn ocuklar, torun lar ve bylece snrlamakszn devam edip giden torunlarn torunlar. S fr-brde, {OsT} ne eilmi; aa eilmi. fru2, [Far. fr jji] (fru.) {OsT} is. Aa. S frm ande, {OsT} Aa kalm; ezilmi; zayf.|| frmandeg, {OsT} Beceriksizlik; yorgunluk; bitkin lik,|| fr-mye, {OsT} St bozuk; mayas bozuk; soysuz; aalk. || fr-nihde, {OsT} ndirilmi. f ru at, [Ar. fr't 0 U 3J \ (fru:a:t) {OsT} is. Dallar budaklar. fruc, [Ar. fere > fiire ^jJ] (fru-.c) {OsT} is. Ferler. frudest, [Far. fr (aa) + dest (el) c j j f>] (f ru: dest) {OsT} sf. 1. Gc daha az olan; zayf. 2. Toplu olarak ark syleyenler. 3. is. Koro, fru, [Far. fr (fru.) {OsT} is. Ik. S fr-dih, {OsT} Ik veren.|| fr-efn, {OsT} Ik saan. || fr- ftb, {OsT} Gnein klar. || fr- asef, {OsT} Bir tr lale ad. fruht, [Far. frhten (satmak) > frht ru :ht) {OsT} is. Sat; satm; satma, fruhtar, [Far. frhten > frhtr ta:r) {OsT} is. Satc, fruhte, [Far. frhten (satmak) > frhte (fru.hte) {OsT} sf. Satlm, fruk, [Ar. fark > frk s> ] (fru:k) {OsT} is. Fark lar. frum ande, [Far. fr mnde o_uUjj ] {OsT} is. Yor gun; bitkin. (f (firu.h-

frusiyet, [Ar. frsiyet o~jjs] (ftiru.siyet) {OsT} is. 1. Binicilik; svarilik. 2. A t yetitirm e bilgisi, -fru, [Far. frhten (satmak) > -fr j i j y ] (fru:) {OsT} son ek. Sonuna getirildii Farsa isimlerden satan, satc" anlam katarak birleik sfatlar ya pan son ek.. fru, [Ar. fer > fr (fru:) {OsT} is. D emeler. -fruz, [Far. efruhten (parlatmak) > - efrz / -fiirz jjj] (fru:z) {OsT} son ek. Sonuna getirildii Farsa isimlere parlatan, aydnlatan anlam katarak birleik sfatlar yapan son ek. fruz, [Ar. fariza > frz J jJ ] (fru:z) {OsT} is. huk. M iraslarn her birine den pay. fruzan, [Far. frziden (parlatmak) >fiirzn jljj j ] (fru:za:n) {OsT} sf. Parlak; parlayan ffiruzande, [Far. frzende oJjj./] (fru.zende) (OsT) sf. 1. Yakc; parlayc. 2. Yanc. 3. Parlayan. 4. Parlatan; aydnlatan, fttseyfisa, [Ar. fseyfs l- ..- i ] (fseyfsa:) {OsT} is. Kk boncuk, ta vb. eylerle sslenmi yzey, fshat, [Ar. fshat c ^ - i ] {OsT} is. 1. Genilik. 2. Aklk; meydan. S fshat-kede, {OsT} Geni yer. || fshat-sery, {OsT} Geni saray.\\ fshat-zr, {OsT} Geni yer. fsun, [Far. efsun > fsn (fsu.n) {OsT} is. By; sihir. 1 fsfln-lfid, {OsT} Byleyici.|| f? sn-ger, {OsT} Byc; frk.\\ fsn-perver, (OsT) Byleyici. || fsn-sz, {OsT} Byleyici; ekici. fsunkr, [Far. fsn-kr (fusu.nk.r) sf. 1. Byleyen; byc; afsuncu. 2. Sihirbaz. 3. mecaz. (Kadn iin) gzel ve ekici, fsus, [Far. efss > fss ^>-s] (fsu-.s) {OsT} nl. Yazk; eyvah! fsrde, [Far. efsrden / fsrden (donmak) > efsrde / fsrde to^_s] {OsT} sf. Duymayacak du rum a gelmi olan; donmu; hissiz. S fsrde-beyn, {OsT} Tatsz ve souk szl. [| fsrde-dil, {OsT} Duygusuz gnll; kalbi donmu; hissiz. || fsrde-htr, {OsT} Cesareti krk. frde, [Far. frden (skmak)>rrde io^s] {OsT} sf. Sk duran; direnen; srar eden. S frde-kadem, {OsT} Ayak direyen. ftade, [Far. ftden (dmek) > ftde loba] (fiita.de) {OsT} sf. 1. Dm; dkn. 2. k; mptela. 3. aresiz.

b m k e s im

12 61

FZ f t w etli, [ftw et-li / futvvet-l j k y i / ^ k y s ] sf. 1. Yiit, cmert olan. 2. tar. Tem en ve yzbala ra verilen unvan, ful, [Ar. f l J y i] (fu.l) {OsT} is. Fallar, f us, [Ar. fes > fus ^ y s ] (fiu.s) {OsT} is. ki yz l baltalar.. fvve, [Ar. fvve ojj] {OsT} is. K k boya; kzl kk. fyul, -l [Ar. fil > fuyl Jj-s] (fyu.l) {OsT} is. F il ler. fyuz, [Ar. feyz > fyz J*y] (fuyu.z) {OsT} is. 1. Bereketler; nimetler; feyizler. 2. Mutluluklar, fyuzat, [Ar. fuyzt o U j^ ] (fiiyu:za:t) is. Bolluk lar; nimetler. fze, [Lat. fusus > Fr. fuse / fuseau (hava fiek)] is. 1. ti gcn bir yanc ve yakc maddenin srekli olarak yanmasndan alan ve bir baka cihaz atm os fer iinde ve atmosfer dnda tayan zel dona nml eleman. 2. Bir mermiyi, uyduyu veya uzay gemisini atmosfer ii veya atm osfer d belirlenen hedefe tayan makineler btn; frlatc. 3. A t srasnda mekanik ancak havada iken elektronik dzenekle hedefe ynlendirilebilen mermi tayc; roket. 4. argo. Bayanlarda zellikle dik gs. fzeatar, [Fr. fusee + T. at-ar] is. z itili mermiler atan silah; roketatar, fzeli, [fze-li] sf. Fzesi olan; zerinde fze bulu nan. fzen, [Fr. fusain] is. 1. Desen yapmaya yarar st odunu kmrnden yaplm kalem; km r kalem. 2. Bu tr kalemle yaplm resim. 3. Kmr yatak larnda odun kmrne benzeyen katman. -fzud, [Fr. efzden / fzden (arttrmak) > -fuzd ijjs] (fiizu.d) {OsT} son ek. sf. Sonuna getirildii Farsa isimlere "arttran anlam katarak birleik sfatlar yapan son ek. -fttzun, [Fr. efzuden / fzden (arttrmak) > -fzn jjjs ] (fzu-.n) {OsT} son ek. Sonuna getirildii Fars a kelimelere "ok fa z la anlam katan son ek. S fzn-ter, {OsT} Daha ok; daha fazla. fzun, [Fr. efzuden / fzden (arttrmak) > fzn jjj ] (fiizu.n) {OsT} sf. ok fazla; ok; artk, fzuni, [Fr. efzden / fzden (arttrmak) > -fzn ^ jjs ] (fuzu.ni:) {OsT} is. Fazlalk; bolluk, fzyometre, [Fr. fusiomtre] is. fz. Ergime scaklklann lmeye yarayan alet, fzyon, [Lat. fundere (dkmek) > Fr. fusion] is. fz. Kat bir cismin s etkisiyle sv durum a gemesi eylemi; ergime.

ftadegn, [Far. ftaden (dmek) > fitade-gan (fta:deg:n) {OsT} sf. Dknler; zavall lar. ftan, [Far. flden (dmek) > ftn > futan oba] (futa.n) {OsT} sf. 1. Den. 2. zf. Derek, fiittak, [Ar. fatk > futtk illi] (ftta:k) {OsT} is. Fr sat bulduka adam ldrenler, ftttuh, [Ar. feth (ama) > fth ^ yi] (futu.h) {OsT} is. 1. Zaferler; fetihler. 2. Gnl ferahl; alma. 3. Allahn rahmeti, ftuhat, [Ar. feth (ama) >futht U y i] (ftu.ha.t) {OsT} is. Zaferler; fetihler, ftur, [Ar. futr j> i] (f tu r) {OsT} 1. Tembellik; geveklik. 2. Bezginlik; usanm a; bkknlk; usan. 3. Umutsuzluk. 4. Keder. S ftur etm emek, e kinmemek; aldrmamak; umursamamak.\\ ftur getirmek, Usanmak; bkmak. ftursuz, [ftur-suz] sf. 1. ekinmeyen; umursama yan; umursamaz. 2. zf. ekinmeden; nemseme den. ftursuzca, [ftur-suz-ca] zf. U mursamaz bir biim de; hi ekinmeden, ftrist, [Fr. fituriste] is. Gemii, gelenekleri, eski alkanlklar, ahlak reddederek hz, makinele meyi, modem hayatn canlln ve bunlardan kay naklanan macera dolu sevgileri, saldrgan duy gulan, iddet gsterilerini ycelten sanat; gele ceki. ftrizm, [Fr. fiture (gelecek) > futurisme] is. Y ir minci yzyln balarnda talyadaki ba dndr c atlmn rn olarak ortaya kan, gemii, ge lenekleri, eski alkanlklar, ahlak reddederek h z, makinelemeyi, m odem hayatn canlln ve bunlardan kaynaklanan m acera dolu sevgileri, sal drgan duygular, iddet gsterilerini ycelten sa nat ve edebiyat akm; gelecekilik, futrolog, [Fr. futurologue] is. Gelecek bilimi uzma n. ftroloji, [Fr. fiturologie] is. Gelecek bilimi, ftvvet, [Ar. fet (gen) > ftvvet o y a ] {OsT} is. 1. Mertlik; yiitlik; delikanllk. 2. Eli aklk; c mertlik. 3. tasvf. Balarnda bir eyh bulunan belli inan, dnce ve davranlar olan din ve meslek birlik; esnaf kuruluu; ahlik. S ftvvet eri, zel bir trenle kem er kuatlp f t vvet kurumuna al nan rak. || ftvvet kem eri, Ftvvet kurumuna kabul edilenlere eyh veya p r tarafndan taklan kuak. || ftvvet libas, Ftvvet tekilatna kabul edilenlere eyh veya p r tarafndan giydirilen al var, kemer, ta, hrka vb. || ftvvet-m end, {OsT} Mert; yiit; cmert. || ftvvet-nm e, {OsT} Ftv vet tekilatna ait gelenek ve greneklerin, trenle rin anlatld bir nevi tzk veya ynetmelik.

g, [G / g] (g) is. 1. Latin asll Trk alfabesinin sekizinci harfi. Ge eklinde sylenen bu harf, ses olarak ince nllerle n damak, kaim nllerle art damak patlayc nszlerinin tmlleridendir. 2. Sralamada sekizinci maddeyi gsterir. G [gney] ksalt, is. 1. Y nlerden gneyin sembol. 2. Harfle gsterilen nota iaretlerinden sol sesini bildirir. S G gn, as. Asker emirlerde harektn balayaca gn belirten terim. g1 [Fr. gramme] ksalt. Arlk l birimlerinden gramm ksaltmasdr. g2 [Fr. grade] ksalt. A birimi olan gradm sembo ldr. g3 [Fr. gravit] ksalt. Y er ekimi iddeti ve ivm esi nin iareti. -g-, [-k- / -- / -g-] {e l} yap. e. -* -k-g'> [_g ! _g] (eV yap- e. Yapan, eden anlam nda sfat fiiller yapan fiilden isim yapm ekidir. -g2, [-] {el} yap. e. Fiilden isim yapm a eki. er-si-g (kahraman), a- (ac) -g3, [eT. - > -] {eAT} yap. e. Tek heceli ve nl ile biten fiil kklerinden isim treten ek. ba-, -g. -g4, [-] {eT} ek. e. Belirtme durum eki. -ga1 [-a / -ge / -ay / -gey] ek. e. Gelecek zaman , ekim ekidir; ayn zamanda gereklilik ifadesi tar. bolga-sen (olmayasn), kesme-gey-men (kesmeye yim, kesmeyeceim) -ga2, [-ga / -ge / -ke / -ka] yap. e. 1. Fiilden isim ya pan ek. Ara, gere kavram katarak isim ler tretir: {eT} {eAT} (ayn) evir-ge, gster-ge, spr-ge. [ETY] 2. Organ adlar yapan isim ler tretir: duyar ga, omr-ga. 3. Kkn belirttii iin yaplm ve ortaya km sonucu kavram nda isim ler tretir: {eT} {eAT} (ayn) diz-ge, bl-ge, bildir-ge, bile-ke, smr-ge, yner-ge, iz-ge, dal-ka, yor-a, bil-ge. [ETY] 4. Bcek isimleri tretir: ekir-ge (ek-rge), sakr-ga (iri kene). "ga , [-a / -ge] {eAT} ek e. smin yaklama hli eki; ynelme hli eki; -ya.

-ga4> [-ay / -gey / -a / -ge / / -gi] {eT} ek. e. -* gayG a, [Lat. Gallus > Fr. gallium] ksalt, kim. Atom nu maras 31, atom arl 69,72 olan, alm inyum a benzer, 5.9 younluunda 30C ta eriyen maviye yakn beyaz renkte bir nadir element olan galyu mun sembol, ga, [Ar. ayn => ga] {az} zf. Gayr; artk, gab, [kap > gab] {az) is. Kap. [DS] gaba, [kaba] {az} sf. Kaba; yumuak. [DS] S g ab a ba, {az} Aklsz. [DS]|| gaba balk, {az} A kl szlk. [DS]|| gaba dm ek, {az} (Hayvan iin) bal olduu yerde, ipe dolanarak boulup lmek. [DS]|| gaba gavsak, {az} ( iin) zenilmemi; kaba. [DS]|| g ab a guluk, {az} -* kaba kuluk. [DS] g ab aca, [kaba-ca] {az} sf. 1. ri; byk. 2. Seme. [DS] S g ab aca gn, Sabahla le aras; kaba ku luk. gaba, -c [kaba + aa] {az} is. ri gvdeli ve b yk aa. [DS] gab ad ay , [kaba+day] {az} is. 1. Yakkl gen. 2. Kabaday. [DS] gabagb, [Ar. abb v^M^] (aba:b) {OsT} is. ene altlar. gaba, [kabak3 > gaba] {az} is. n; yakn kar. [DS] g a b a k 1 - [kabak] {az} is. 1. bot. Kabak. 2. B oy , nuzsuz hayvan. 3. Mee kozala. 4. Haha. [DS] g ab ak 2, - [kabak3 > gabak] {az} is. 1. n; yakn kar. 2. Ba taraf. [DS] gabal, [Ar. kabl / kable => gabal] {az} sf. (Pazar lk iin) gtr. [DS] g abala, [Ar. kabl / kable => gabala] {az} sf. 1. (Pazarlk iin) gtr. 2. ok; fazla. [DS] S g ab ala alm ak , {az} (Bir i vb. iin) toptan veya gtr pazarlkla almak. [DS]|| gab ala b a z a r, {az} Gt r pazarlk. [DS]|| g ab ala v erm ek , {az} Gtr vermek. [DS]

GAB

T M U H C E 1624 M
fazla boyut. 4. Bir kprnn altndaki serbest yk seklik. S gabari lam balar, A r bir tatn gece yolculuunda kaplad alan belirlemek iin ana asinin d noktalarna konulan klar. gabarici, [gabari-ci] is. Gabarileri izen, hazrlayan veya yontan ii, gabarileme, [gabari-le-me] is. 1. Bir nesneyi imalat srasnda, verilen boyutlara veya modele uygunlu u bakmndan denetleme. 2. B ir geminin eitli paralarnn gabarilerini, gabari salonunda kurma ilemi. gabarilemek, [gabari-le-mek] gl. f. [~r] [-l(i)-yor] mal edilen herhangi bir eyin verilen boyutlara uygun olup olmadn denetlemek, gabartlama, [kabar-t-mak > kabar-t-la-ma] {az} is. 1. Lokma tatls. 2. Sktrmadan doldurma; hileli. [DS] gabavet, [Ar. abvet ojLfc] (gaba.vet) {OsT} is. An layszlk; bnlk; kaln kafal olma. S gabavet-i mcesseme, {OsT} Byk aptallk. gabck, - [kap-k] {az} is. 1. M ermi kovan. 2. M sr koann rten yapraklar. 3. Tahl tanelerinin kabuu; kapk. [DS] gbe, [Ar. gbe 4;U] (a:be) {OsT} is. 1. inde aslan yaayan sk orman. 2. Hayvan yata, gabes, [Ar. abes karanlk. gabgab, [Ar. abab (abab) {OsT} is. 1. e ne alt. 2. ifte gerdan. S gabgab- smn, {OsT} Gm gibi gerdan.\\ gabgab- gv, {OsT} kz gerdan. gabdk, - [gab (yans.) > gabd-k] is. N al sesleri, gabdk gabdk, {az} Hzl hzl; abuk abuk; drtnala. [DS] gabk, - [kab-uk] {az} is. 1. Kabuk. 2. Elverisiz yer. 3. Evlenm emi kz. [DS] gablak, - [kaba-la-k] {az} is. ki kulplu testi. [DS] gabrck, - [kab-r-ck > gabr-ck] {az} is. Gelin cik yapra. [DS] gabrga, [Mo. kabira > kaburga] {az} is. Hayvan semerindeki iki ka birbirine balayan drt ince aa. [DS] gab, [kaba- ?] {az} is. 1. Boynuzsuz kei. 2. Hizmeti. 3. Sasz kimse. [DS] gabzlamak, [Ar. kabz => kabz-la-mak] {az} gl. f [-r] [-l()-yorJ gal etmek; ele geirmek. [DS] gabi, [Ar. gabavet > gab lay kt; kaln kafal; bn. gabi, [Ar. gab > gb! ^ L i] (ga. bi:) {OsT} sf. Anlay szlk eden; ahmak davranan, gabilik, -i [gabi-lik] is. Anlaysz olm a durumu; kaln kafallk; bnlk. (gabi:) {OsT} sf. An t] (a:bes) {OsT} is. (Gece iin)

gabalak1, - [kaba-la-k] {az} is. 1. obanlarn ba larna rttkleri kee klah veya ynden rlm siperliksiz bir tr balk; kar bal. 2. Yamurdan korunm ak iin baa rtlen kelenmi uval vb. [DS] gabalak2, - [kaba-la-k] {az} is. 1. bot. -* kabalak2, (Tussilago farfara). 2. St, am gibi aalarn soyulan kabuklar. [DS] gabalak3, - [kaba-la-k] {az} sf. 1. i. 2. Yeterin ce sktrlmam; kaba. 3. Dank; dzensiz. 4. ri; byk; seme. [DS] gabalak4, - [kaba-la-k] {az} is. 1. Tepe. 2. ki kulplu testi. [DS] gabalam ak, [kaba-la-mak] {az} gl. f. [-r] [~l()~ y o r] -* kabalamak. [DS] gabalant, [kaba-la-nt] {az} is. Tahl iindeki toz, toprak ve saman gibi plerle dier yabanc mad deler. [DS] gabalay, [kaba-lay] {az} zf. Yaklak; kabaca. [DS] gabalc, [Ar. kable => kabala-c > gabal-c] {az} is. Gtr pazarlk ile i yapan kimse. [DS] gabalk, - [kaba-lk] {az} is. 1. Kabalk. 2. Kilim dokumakta kullanlan kaln ip. [DS] gaban1, [Mo. kaban] {az} is. Yaban domuzu. [DS] gaban2, [Erme, kapan => gaban] {az} sf. 1. Yoku. 2. Geit verm eyen dik ve sarp kayalk yer. 3. B yk talardan meydana gelmi yn. gabar1 [t. gabarra] is. 1. Irmak azlarnda ileyen , ve byk gemileri yklemeye yarayan kk tekne. 2. Okyanusa dklen denizlerin aznda kullanlan kk gzl bir tr balk a. gabar2, [? gabar] {az} is. Biilmi ot vb.ni demet yapan kimse. [DS] S gabar gabar olmak, {az} Vcutta y e r yer kabarcklar olumak. [DS] gabara, [kabar-mak > kabar-a] {az} is. Anmay ve kaymay nlemek iin ayakkab altna aklan top balkl ivi; kabara. [DS] gabarak, - [kaba-rak] (gaba.rak) {az} sf. Biraz byk; irice; kabaca; bycek. [DS] gabaram a, [kabar-mak > gabaram a ?] {az} is. Ky kadnlarnn takt feslerin zerine ilenmi bon cuklu ksra. [DS] gabarck, - [kabar-ck] {az} is. kabarck. [DS] gabardin, [sp. gabardina / Fr. gabardine] is. Dimi rgyle dokunmu fakat atk veya zgsnden birisi daha sk olan pamuklu veya ynl dokuma, gabark, - [kabar-k] {az} sf. 1. Kabark. 2. is. fke; hn. S' gabark sdrmak, {az} Birisine birikmi bir fke ve hn ile satamak. [DS] gabari, [Fr. gabarit] is. 1. Baz eyalarn sipari ve rilmeden nce belirtilen boyutlarn gsteren mo del. 2. Bu tr eyalarn boyutunu kontrol etmeye yarar ara. 3. K ara yolu tatlarnn uzunluk, yk seklik ve genilik bakm ndan bulunabilecekleri en

i n e i Q g m u t i . 1625

GA

gabilti, [Ar. kabul => gabil-ti] {az} is. Kabul. [DS] gabin1 [Fr. aban / Srp, kbn => kaban > gabin] , {az} is- D ayak, ii deri yamurluk. [DS] gabin2, [Ar. bin j>\i] (a.bin) {OsT} sf. 1. Alve rite hile yapan; aldatan. 2. Tembel, gabir, [Ar. bir yU ] (a.bir) {OsT} sf. 1. Bir yerde kalan; kalc. 2. is. dbl. Eski Arap dilbilgisinde ge lecek zaman. eabirmet, [? gabirmet] {az} is. ok zayf hayvan. [DS] gabiyle, [Ar. kabile] {az} is. Kabile. [DS] gabiz, [Ar. kabz => gabiz] {az} is. Barsaklarn almama durumu; kabzlk. [DS] gablak, - [kap-la-k] {az} is. 1. A rpack soan. 2. Fes; kalpak. 3. Az am an baltann azna vurulan elik paras. [DS] gablangoz, [kap-la-mak / kav-la-m ak > + Far. goz] {az} is. Salyangoz. [DS] gabn, [Ar. abn j i ] {OsT} is. 1. Alverite kandr ma; aldatma; hile yapma. 2. huk. Edim ler arasnda ki ak nispetsizlik. S gabn-i fahi, {OsT} Alve rite aldatma. gabra, -ai [Ar. abr *1^ l i] (abra:) {OsT} is. T op rak; yeryz. gabram, [kap-ra-m] {az} is. am, st gibi soy muk karlan aalarda, kabuun altnda bulunan ince ksele gibi yum uak tabaka; odun-soymuk tabaka. [DS] gabran, [kap-ra-n > gabran] {az} is. 1. i bo kuru odun. 2. Kutu. 3. sf. Kabark. 4. Beceriksiz; elinden i gelmeyen; ie yatkn olmayan. [DS] gabro, [t. gabbro] (g a bra) is. Younluu 2,8 ila 3,1 arasnda deien, zerinde yeil veya gri renkler bulunan, iri taneli bazik kaya, gabuk, -u [kab-uk] {az} is. Kabuk. [DS] gabur, [? gabur] {az} is. 1. ok dallanp budaklan mayan bir orman aac. 2. Yan yana getirilen tahta larn ivilenerek tutturulduu tahta paras. [DS] gaburga, [kaburga > gaburga] {az} is. Etli bulgur pilav. [DS] gabya, [t. gabbia] (g a bya) is. dnz. 1. Yelkenli ge milerde drt ke ikinci yelken. 2. {az} B ir tr yelken. [DS] gabyar, [t. gabbiere] (g a byar) is. dnz. 1. Yelkenli gemilerde serenlerin ve donanmlarnn bakm, korunmas ve tertibi ile grevli usta mrettebat. 2. Geminin st bakm ile grevli kurs grm uzman, gacV[gac / gc / g / gj / gic / gi (yans.)] is. Sert nesnelerin kulak trmalayc ve sinir tepkisi verecek biimde birbirine srtnmesini, birbiri zerinden kaymasn ve kant hissi uyandran hareketleri anlatan kk. [Zlfikar] gac gucu, gac-r gucur, gacr-ga

gac2, [? gac] {az} is. Kk su kanal. [DS] gacal, [gacal] {az} sf. (Kii iin) gmen olmayan; yerli. [DS] gacar, [kaar > gacar] {az} sf. 1. Hileci. 2. nat. [DS] gacar, [? gacar] {az} is. ingene. [DS] gacara, [gacar-a] {az} sf. 1. Hileci. 2. nat. 3. Kavgac. 4. Zorba. [DS] gacara, [? gacara] {az} is. ingene [DS] gacartm ak, [gacar-t-mak] {az} gl. f. [-rj m ren dirmek; zendirmek; isteklendirmek. [DS] gacc, [ing. gaco => gac / gacc] {az} is. 1. K z karde. 2. Yeni doan ocuk. 3. Aabey; aa. [DS] gac1, [gac (yans.) > gac-] is.. Gcrt sesi; gacr. S gac gucu, {az} 1. Bozuk, ie yaram az nesne. 2. Naz. [DS] gac2, [ing. gaco] is. 1. {az} -* gacc. [DS] 2. argo. Kadn. 3. argo. Metres. gac3, [Ar. hcc => gac ?] {az} is. M slman olm a yan hac. [DS] gacr, [gac (yans.) > gac-r] is. Sert cisimlerin birbi rine srtnmesi ile kan kulak trmalayc ses. S gacr (gacr) gucur, Srekli kulak trmalayc s r tnme sesi. gacrdam a, [gacr-da-ma] is. Gacrdamak ii. gacrdam ak, [gacr-da-mak] gsz. f. [-rj [-d()-yor] Kulak trmalayc ses karmak, gacrdatma, [gacr-da-t-ma] is. Gacrt sesi kartma durumu ve eylemi, gacrdatmak, [gacr-da-t-mak] gl. f. [-r] Gacrda masna sebep olmak, gacrga, [gac (yans.) > gacr-ga] {az} is. Bozuk ve ie yaram az nesne. [DS] gacrt, [gacr-t] is. Sert cisimlerin birbirine srtn mesi ile kan insann iini burkan ses. gacirik, -i [gac (yans.) > gac-ir-ik] {az} sf. (Kii iin) barp aran; grltc. [DS] gackn, [ka-kn] {az} sf. -* kakn. [DS] gaco, [ing. gaco (ingene olmayan kimse) / gac] is. 1. Kadn. 2. Sevgili; metres; {az} (ayn) [DS]. 3. Karagz ve ortaoyununda kadn oyuncu; zenne. 4. Torik yavrusu. 5. {az} ingene. [DS] gacurga, [gac (yans.) > gac-ur-ga] {az} is. Eski, yklacak durumda olan ey. [DS] -ga1 [-gac / -ge / -ke / -ka] yap. e. 1. Fiilden isim , yapan ek. Ara ve gere kavram tayan isimler yapar; yzge, szge, kska, atlanga, arnga, biirge, solunga, enge, aka a n ahtar. 2. Kkteki anlama bal olarak huy edinme, davran ve tabiat kavramlarn tayan kelimeler yapar: utanga, enge, alnga. -ga2, [-ga / -ge] {eAT} yap e. -nca; -arak. -ga3, [-ga] {e l'} ek. Kltm e eki. [ETY] -ga. gaak, - [ka-mak > ka-ak] {az} sf. Kaak. [DS]

GA

0 M I R 1 M

1626

gaamak, [ka-amak] {az} is. 1. A ra sra yaplan uygunsuz i. 2. Pekm ez ve undan yaplan bir tr yemek. [DS] gacik, -i [? ga-cik] {az} is. Ksa sa rgs. [DS] ga, [? ga] {az} is. Makas. [DS] gak, - [ka-k] {az} sf. Kak. [DS] gamm ak, [ka-m-mak] {az} dnl. fi [-r] Kan mak; ekinmek. [DS] garmak, [ka-r-malc] {az} gl. fi [-r] Karmak. [DS] gam ak, [ka--mak] {az} ite fi. [-r] Kamak. [DS] gamak, [ka-mak] {az} gsz. f. [-ar] Kamak, fi1 ga ga, {az} ama bildiren sz. [DS]|| ga g, {az} Kadnlarn erkeklere grnm em ek iin r tnme ve erkek olan yerlere uramama gelenei; ka g. [DS] gaunm ak, [ka-m-mak] {az} dnl. fi [-ur] Ka nmak. [DS] gaurraak, [ka-r-mak] {az} gl. fi [-ur] Kar mak. [DS] g ad 1 [gad (yans.)] is. Anlalmaz szler sylemeyi , anlatan kk. [Zlfkar] gad-r gudur etmek gad2, [Ar. gad -Li] {OsT} is. Erte; yarn. gad a1 [Ar. kad] {az} is. 1. Dert; hastalk. 2. Bela. , [DS] <5 gada almak, {az} D ert ve znty p a y lamak. [DS] gada2, [eT. ka (yakn dost) > lca-da > gada] {az} is. 1. Karde. 2. Aabey; aa. 3. Teyze. [DS] gada3, [Ar. ad * Ji] (ada:) {OsT} is. le yeme igadaban, [kay()+taban ?] {az} is. Hayvanlarn nalna aklan ivinin ok skmas yznden olu an topallk. [DS] gadagayp, [Ar. kad + ib] {az} zf. Anszn. [DS] gadaan, [eT. kadak > gadaan] {az} sf. Yasak. [DS] gadah1 [? gadah] {az} is. Batan savma diki. [DS] , gadah2, [kada-k] {az} is. -* kadak2. [DS] gadahlam ak, [Mo. kada-m ak (teyellemek) > gadah-la-mak] {az} gl. fi [-r [-l()-yor] Dalm par alan bir araya toplamak. [DS] gadair, [Ar. adir ylji-] (ada:ir) {OsT} is. Sa rgleri. gadak1 - [eT. kada-k (su) > gadak] {az} sf. , Kt; iyi olmayan. [DS] gadak2, - [kada-k] {az} is. 1. ivi. 2. Kk ayakkab ivisi. 3. Trpann kesinin salam ol mas iin trpana vurulan demir; destek. 4. Kazan kulpunun tutturulduu yer. [DS] 0 gadak mh, {az} Ayakkab ivisi. [DS] gadak3, [Ar. kadar => kadak] {az} zf. Kadar. [DS] gadaklam ak, [kada-k-la-mak] {az} gl. f i [-r] [-

l()-yor] 1. Desteklemek. 2. Trpana sap takmak iin yuva amak. [DS] gadakmak, [kada-mak > gada-k-mak] {az} gsz. fi [-r] [-d()yor] lmek. [DS] gadal, [? gadal] {az} is. 1. orba kartrmakta kullanlan azsz kepe. 2. Manzara. [DS] gadalamak, [kada-la-malc > gada-la-mak] {az} gl. fi. [-r] [-l()-yor] Szn etmek. [DS] gadalan, [eT. > kadak > gadalan] {az} is. Gnah. [DS] gadam a1 [eT. kada (su) > kada-ma] {az} is. , Yaplan suu bir bakasnn zerine atma; iftira. [DS] gadama2, [Mo. kada-m ak (teyellemek) > kada-m a ? > gadama] {az} is. 1. Frn sprmekte kullanlan sm k ucundaki bez paras. 2. Srma ilemeli gelin lik. 3. iltenin ynlerinin toplanmam as iin alttan ste yaplan diki. 4. Engel. [DS] gadamak, [Mo. kada-m ak (teyellemek) > gadamak] {az} gl. fi. [-r] [-d()-yor] 1. Bir eyi bir yere skca balamak, tutturm ak veya dikmek. 2. Dayamak; yanatrmak. 3. Ksaltmak. [DS] gadan, [eT. -ka + -dan / Ar. kadar] {az} zf. Kadar. [DS] gadana, [kadn+ana] {az} is. Byk anne; babaan ne; anneanne. [DS] gadana, [Mac. katona] {az} is. ri beygir; kadana. [DS] gadar, [Ar. kadar] {az} zf. Kadar. [DS] gadarif, [Ar. adrf c jjjU ] (ada:ri:f) {OsT} is. anat. Kkrdaklar, gada, [ka (yakn) > ka-da] {az} is. 1. Arkada. 2. Karde. [DS] gadat, [Ar. adt o l j i ] (ada:t) {OsT} is. 1. Sabahn erken vakti. 2. Kuluk yemei, gaddak, - [Ar. kadd => gaddak ?] {az} sf. are siz. S gaddak kalm ak, {az} aresiz kalmak. [DS] gaddar, [Ar. adr > addr (gadda:r) {OsT} sf. 1. ok fazla zulm ve hakszlk eden; merhamet etmeyen; acmasz; kyc; insafsz; hain. 2. (Tccar iin) ok pahal mal satan, gaddar olmak, Ac masz. insafsz davranmak; zulmetmek. gaddarane, [Ar. addr + Far. ne <tj|ji] (gad d a ra : ne) {OsT} zf. Gaddarca; acmasz bir biimde; merhametsizce, gaddarca, [gaddar-ca] (g a d d arca) zf. Acmasz bir biimde; insafszca; zalimce, gaddare, [Ar. adr => O sT gaddre ojJi] (gadda.re) {OsT} is. 1. Kk tfek. 2. ki taraf keskin ve ar kl; byk bak, gaddarlk, - [gaddar-lk] is. G addar olma hali; in

I U

1627

gadiriye, [Ar. adriyye

GAF

safszlk; acmaszlk. S gaddarlk etmek, nsafsz ve acmasz olarak davranmak; zulmetmek. gaddel, [gaddre > gaddel] faz} sf. 1. ok. 2. K es kin; sert. [DS] gade1 [eT. ka-da > gade / gadi] {az} is. 1. Yenge. 2. , Karde. [DS] gade2, [Ar. kadeh] {az} is. Kadeh; cam bardak. [DS] gadef, [Ar. kadeh] {az} is. Kadeh. [DS] gadek, -i [koduk > kadak / gadek] {az} is. 1. M an da yavrusu. 2. sf. K sa boylu. 3. Kurnaz. [DS] gadek, [eT. -ka + -dek] {az} zf. Kadar. [DS] adem e, [Ar. kademe] {az} is. Arnavut kaldrm.
[DS]

(adi:riye) {OsT} sf.

biy. -* gadir. gadirlik, -i [gadir-lik] is. Hakszlk; gadr; kyg, gadit, [Ar. kadd] {az} is. skelet. S gadit kalmak, {az} aresiz kalmak. [DS]|| gadit komak, aresiz brakmak. [DS] gadiye, [Ar. adiyye <u.Ji] {OsT} sf. Sabah tan atmas ile gne domas aras; sabahn erken vakti, gadolinyum, [Fr. gadolinium (F in li bilgin Gadolin in adndan)] is. kim. Atom numaras 64, atom arl 156,9 olan, 1200Cta ergiyen, parlak gri renkte bir kat element; sembol: Gd. gadr, [Ar. adr j J i ] {OsT} is. 1. Hakszlk etme. 2. Acmaszlk; kyclk; zalimlik. 3. Sznde durma ma; vefaszlk. 4. nl. Yazk! ff gadr-dde, {OsT} H akszlk grm; kyma uram. gadretme, [gadr+ et-me] is. Hakszlk etme durumu, gadretm ek, [gadr+et-mek] gsz. f. [-r] [-d(i)-yor] Hakszlk etmek, gadrolma, [gadr+ol-ma] is. H akszla urama, gadrolmak, [gadr+ol-mak] gsz. f. [-ur] H akszla uramak. gadrolunm a, [gadr+ol-un-ma] is. Hakszlk edilme, gadrolunmak, [gadr+ol-un-mak] edil. f. [-ur] H ak szla uramak, gaf, [Fr. gaffe (engelli sopa)] is. Yersiz ve zamansz sylenen sz veya yaplan davran; patavatszlk; pot. fi1 gaf yapmak, 1. Bilmeden birini kracak bir sz sylemek. 2. Bilmeden yersiz bir davranta bulunmak. gafa, [Ar. kafa] {az} is. Kafa; ba. [DS] S gafa goan, {az} Nfus czdan. [DS]|| gafa kd, {az} K im lik belgesi. [DS] gafalak, - [kof > gaf-al-ak] {az} sf. vnen; k i birli; gururlu. [DS] gafalmak, [kof > gaf-al-mak] {az} dnl. f. [-r] Gururlanmak; kibirlenmek. [DS] gafal, [kafa-l] {az} sf. Akll. [DS] gaffar, [Ar. affar jU i] (gaffa:r) {OsT} sf. 1. Ba layan. 2. Gnahlar en yksek derecede balayan; balamas ok olan; Allah, gafgart, -d [Yun. kafkalida] {az} is. Enginar. [DS] gafiga, [? gafiga] {az} is. Gm. [DS] gafil, [Ar. gaflet > fl / gafile / 4U] (ga;fl) {OsT} sf. 1. Dalgn; uykulu. 2. Olaylar ve sebeple rini anlayp sezmekten yoksun olan. 3. evresinde olup bitenleri gremeyen. 4. lerisini gremeyen. S gafil avlamak, Birinin dalgnlndan yarar lanmak; aldatmak; hazrlksz yakalam ak; zor du ruma drmek.\\ gafil avlanm ak, H i beklenmedik veya dalgn bir anda yakalanmak; uyank davranamamak; aldanmak; hazrlksz bir biimde olayla

gad, [? gad] {az} sf. 1. (Kii iin) solgun ve kansz yzl. 2. (Kii iin) geliememi, ksa boylu kal m; elimsiz. [DS] gad, [Ar. kdi] {az} is. Denekle oynanan bir o cuk oyunu. [DS] gadn, [kadn] {az} sf. (Canllar iin) gzel; sevimli. [DS] gadn barmak, {az} Gzel kokulu bir tr parmak zm. [DS]|| gadn budu, {az} Biimi uzun olan bir tr karpuz. [DS] gadir, [gad (yans.) > gad-r] is. Anlalm ayan szleri belirten bir yansmal gvde. 0 gadir gudur et mek, {az} Anlalmayan szler sylemek. [DS] gadi, [? gadi] {az} is. Olgunlamam m sr koan. [DS] gadi, [eT. ka (akraba) > lca-d / gadi] {az} is. 1. Yenge. 2. Byk anne; babaanne. [DS] gadid, [Ar. kadd] {az} is. skelet.. S gadid kal mak, {az} Elinde hibir ey kalmamak. [DS]|| ga did (gadit) komak, aresiz brakmak.\\ gadit kal mak, aresiz kalmak. gadik, -i [Yun. kad => kadik] {az} is. Aatan yaplm silindir biiminde bir tahl lei. [DS] gadimi, [Ar. kadimi] {az} zf. H er zaman. [DS] gadina, [? gadina] {az} is. 1. Sarkm inek gerdan. 2. Ziynet; altn. [DS] gadinga, [kadn+yenge > gadinga] {az} is. Yal Hristiyan kadm. [DS] gadinge, [kadm+yenge > gadinge] {az} is. 1. Y en ge. 2. Yal Hristiyan kadn. [DS] gadir1 [Ar. adir ji-ii] (adi:r) {OsT} is. 1. Kk , gl; glck. 2. Sel suyu birikintisi. 3. Kk rmak. gadir2, [Ar. adr > dir j-slfc] (ga:dir) {OsT} sf. 1. Hakszlk eden. 2. Zulm yapan. 3. Gveni ktye kullanan, gdir-i nefs, N efsi aldatan; nefsine ktlk eden. gadir3, -dri [Ar. adr _>Ji] {OsT} is. -* gadr. gadire, [Ar. adre jjJi] {OsT} is. Sa rgs, gadir, [Ar. adri ^jy.-^] (adi.ri:) {OsT} sf. biy. (Hayvan veya bitki iin) glde yaayan; glde bu lunan.

GAF

O lM IfflftE S M

1628

kar karya gelmek. || gafil davranmak, Dikkatsiz olmak; dalgr bulunmak. gafilane, [Ar. fl + Far. -ne (ga:fla:ne) /OsT} zf. D algn olarak; dikkatsiz bir biimde; ha bersizce. gafilen, [Ar. gfilen 5li l*] (ga:flen) {OsT} zf. Dalgn olarak; dikkatsiz bir biimde; habersizce, gafillik, -i [gafl-lik] is. Gafil olm a durumu; dalgn lk; aymazlk. S gafillik etmek, evresinde olup bitenler hakknda bilgisiz kalmak; dalgnlk gs termek; hazrlksz bulunmak. gafir1 [Ar. afr > afr j yi*] (gaf. r) {OsT} sf. 1. r , ten; kaplayan; etrafn eviren. 2. Kalabalk; olduk a ok sayda. 3. is. M uhafz askerler; korum a g revlileri. 4. Boyun, boaz ve kafada bulunan tyler. S Gafr Suresi, Kur 'n n seksen be ayetlik 40. suresi; Mmin Suresi. gafir2, [Ar. gufran > fr (ga.fr) {OsT} sf. Ba layan, esirgeyen; kusurlar rten, affeden; Allah. fi1 gfirz-zenb, Gnahlar rtp affeden; su balayan Allah. gafla, [Ar. kafile] {az} is. Kafile. [DS] S gafla gatar, {az} Kafile katar. [DS] gafle, [? gafle] {az} zf. Kere; kez; defa. [DS] gaflemek, [gaf-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] almak; armak. [DS] gaflet, [Ar. gaflet o i ] {OsT} is. 1. evresinde olup bitenleri anlayp sezememe; habersizlik. 2. Dalgn lk; dikkatsizlik; bo bulunma. 3. htiyatszlk; ted birsizlik. 4. Uyuukluk. 5. tasvf. Nefsine ve heves lerine uyarak A llah ve emirlerini unutmak, S gaflet basm ak, 1. D dnyadan habersiz kalmak; dalgn olmak. 2. Uykusu gelmek; uyuklamak.\\ gaf let uykusu, Uyank ve dikkatli olunmas gereken bir durumda bir uyuuklukla gelen uyku hali. gafleten, [Ar. afleten SJlit] (gafleten) {OsT} zf. 1. G afil olarak; anszn; dalgm olarak. 2. Uykulu bir durumda iken, gaftan, [Far. haftan] {az} is. Kaftan. [DS] gafti, [Yun. klepto (almak)] is. argo. 1. Hrszlk. 2. Planl hrszlk. 3. Dolandrclk, gaftici, [gafti-ci] is. argo. Hrsz, gafulada, [Ar. fl + kad] {az} is. Anszn gelen znt. [DS] gafulluk, -u [gaful-luk] {az} is. Fundalk. [DS] gafur, [Ar. ufrn > gafur j y i ] (afu:r) {OsT} sf. 1. B alayan; acyan; gnahlar balam as ok olan; ok affeden; Allah. 2. isi. A llahn, kullarnn kt ve yz kzartc sularn meleklerden ve in sanlardan gizlemesi sfat. S gafrur-Rahm, Kusurlar rten, adaletle en ziyade merhamet eden Allah.

gafurluk, -u [Ar. kafir => gvur > gafur-luk] {az} is. Anlayszlk. [DS] g ag1, [gag / ga (yans.)] is. Yklmay, kmeyi bil diren kk. [Zlfikar] gag--da-mak (kadamak) gag2, [gag / ga / gak / geg / ge / gey /gg / g / gk / gog / gug / guk / gurk / gg / g / grk (yans.)] is. Tavuk vb. kmes hayvanlarnn kard sesleri, buna benzer sinirli konum a, barma, arma ve seslenmeleri anlatan kk. [Zlfikar] gag-a, gagg-la-mak gag3, [gag / ga / gan / gang / gan / gng (yans.)] is. B ir eyin yerinden glkle sklmesini anlatan kk. [Zlfikar] gag-r-mak gag4, [gag / gah / gak (yans.)] is. B ir eyi vurma, arpma, akma gibi eylem ler srasnda kan sesi anlatan kk. [Zlfikar] gag-a (kak-a), gag-ak (kak-ak), gaga-la-mak (kak-a-la-mak) gag5, [Amer. ng. gag (az tkac)] is. sin. tiy. 1. Bir oyuna veya film e eklenen gldrc blm; glt. 2. Ani deiiklik. gaga1 [ga (yans.) > ga+ga] is. zool. 1. Kularda, , dudak ve di vazifesini gren kntl boynuzsu organ. 2. argo. Az. 3. dnz. D emir trnaklarnn yukarya doru kvrk ksm. 4. mz. K u gagasn andran ince ulu flemeli alg azl. 5. argo. Az. 6. sf. U cu aaya doru kvrk olan, gaga azl, Az gaga biiminde yaplm seramik kap. ]| gaga burun, Uzun, kemerli ve ucu aa doru sarkk burun. || gaga dem ek, {az} A gzl ol mak; gz doymamak. [DS]|| gagasndan yakala mak, B ir kimseyi kar koyamayacak duruma ge tirme!1.1| gagay ksmak, argo. Konumay kes mek]] gagay slatm ak, argo. 1. ki imek. 2. Ya rarlanmak; kar salamak. 3. Rvet almak. gaga2, [eT. ka (akraba) > aka / eke > gaga] {az} is. 1. Aabey. 2. K k karde. 3. Erkek. [DS] g a g a, [gaga] {az} is. (ocuk dilinde) meyve; kuru yemi. [DS] gaga4, [gag (yans.) > gag-ga / gak-k] {az} is. (o cuk dilinde) yumurta. [DS] gagaburun, [gaga+burun] is. dnz. Karadeniz ky snda ina edilen, ba bodoslamas gagay andrr biimde geriye kvrk, dtan dmenli ticaret yel kenlisi; gagal, gaga', -c [gaga] {az} is. A slan yavrusu. [DS] gaga2, -c [gag-a] {az} is. K am gibi ii bo bitki gvdesi. [DS] gaga3, -c [kak-mak > kak-a] {az} is. Aakakan. [DS] gaga3, -c [gaga-] {az} sf. 1. (Kii iin) uzun burunlu. 2. is. Fazla kvrk ve kuru aa. [DS] gagalam ak, [gaga-la-mak] {az} g sz.f. [-r] [-1(0y o r] Fel olmak. [DS] gagak, - [gaga-k] {az} is. 1. Gaga. 2. sf. (Kii iin) uzun burunlu. [DS]

niHKEltl M t SZbOli 1629

GA

ylda bu blgeye gelip yerlemi, Hristiyan (Orto gagal, [gaga-1] {az} is. 1. Yeil kabuundan karl doks) Ouz Trkleri. m ceviz. 2. Gz bebei. 3. Erkeklik organ. [DS] gagala, [? gagala] {az} is. Ortas oyuk tandu- ekme Gagavuzca, [Gagavuz-ca] is. Gagavuzlarm konutu u Bat Trkesinin Ouz kolundan bir Trk lehe i; bazlama. [DS] si. gagala, [? gagala] {az} is. Ya biimi olan dolu. gagga, [gag-ga] {az} is. Tomurcuk. [DS] [DS] gagalama, [gaga-la-ma] is. Gaga vurarak didikleme; gaggalam ak, [gag (yans.) > gag-ga-la-mak] {az} didiklemek ii. S1 gagalam a dzeni, biy. Hayvan gsz.f. [-r] [-l()-yor] Gdaklamak. [DS] lardan zellikle kularda en baskn ve en saldrgan gaggaroz, [? gaggaroz] {az} is. Msr. [DS] olan bireyden aaya doru inen sosyal dizilim. gagl, [gag (yans.) > gag-l] {az} is. Kaynama ve gagalamak, [gaga-la-mak] gl. f. [-r] [l()-yor] 1. yuvarlanma anlatan yansmal gvde. [DS] S gagl (Kular iin) gagas ile vurarak yem toplamak; di gagl, {az} (Kalabalk iin) kark. [DS]|| gagl diklemek. 2. (Ku iin) gagas ile tk tk vurmak; gagl olmak, {az} (tlen ey iin) yeterli ince art arda dokunmak. 3. mecaz. (Kii iin) hrpala likte olmamak. [DS] mak; azarlamak, gagldak, - [ga (yans.) > gag-l-dak] {az} is. ki gagalanma, [gaga-la-n-ma] is. 1. Gagas olma; gaga cevizden yaplan bir ocuk oyunca. [DS] sa h ib i olma; gagalanmak ii. 2. Gaga ile vurulma, gagldamak, [gag (yans.) > gag-l-da-mak] {az} ditilmek ii. gl. f. [-r] [-d()-yor] Kk olaylar kurcalaya gagalanmak, [gaga-la-n-mak] dnl.f. [-r] 1. Gaga kurcalaya bytmek; olay karmak. [DS] s olmak; gagal durum a gelmek. 2. edil. f. Gaga ile gagram ak, [gag (yans.) > gag-r-a-mak] {az} gsz. vurulmak; ditilmek, f [~r] [-r()-yor] Sinirli sinirli konumak. [DS] gagalama, [gaga-la--ma] is. 1. Gaga durum una gagrmak, [gag (yans.) > gag-r-mak] {az} gl. f. [gelme; gaga biimi kazanma. 2. Karlkl gaga ile r] Bir eyi yerinden oynatmak, kaldrmak ya da birbirini didikleme, koparm ak iin ekmek, zorlamak; kanrmak. [DS] gagalamak, [gaga-la-ma] dnl. f. [-r] 1. Gaga gagit, [Far. kaz => kt] {az} is. Kt. [DS] durumuna gelmek; gaga biimi kazanmak. 2. ite, gaglk, - [kak-lk] {az} is. Kaya ve talarn ze f (Kular iin) karlkl gaga ile birbirini didikle rinde su toplanm hldeki oyuklar. [DS] mek; gagalayp akalamak, gagu, -cu [gag-u] {az} is. Suyu ekilerek kuruyup gagal, [gaga-l] s f 1. Gagas olan. 2. is. dnz. K ara burumu ey. [DS] gagu olmak, {az} Souk deniz kysnda ina edilen, ba bodoslamas gagay tan kvrlp bzlmek. [DS] andrr biimde geriye kvrk, dtan dmenli ticaret yelkenlisi; gaga burun. S gagal balina, zool. D ili gagure, [kara+kuru] {az} sf. Zayf. [DS] , balinagiller alt takmnn gagal balinagiller fam il ga1 [gag / ga (yans.)] is. Yklmay, kmeyi b il diren kk. [Zlfikar] ga- ga (kadamak) yasndan ok hzl yzen, burnu gaga gibi uzun, atalsz geni kuyruklu balina, (Hyperodos).\\ ga ga2, [gag / ga / gak / geg / ge / gey /gg / g / gk / gog / gug / guk / gurk / gg / g / grk (yans.)] gal balinagiller, zool. Balinalar takmnn dili is. Tavuk vb. kmes hayvanlarnn kard sesleri, balinalar alt takmndan, azlan gaga halinde buna benzer sinirli konuma, barma, arma uzun, alt enesinde iki dii bulunan familya, (Zipve seslenmeleri anlatan kk. [Zlfikar] ga-l-dahiidae).\\ gagal memeli, zool. A vustralyada ya a mak, ga-l-t fi1 ga dkt, {az} Kumru. [DS] yan, zellikleri bakmndan bir rdei andran, yu murtlayan ancak, yavrularn memesinden suya g a \ [gag / ga / gan / gang / gan / gmg (yans.)] is. sald stle besleyen, eti yen ir bir hayvan, (OrnitBir eyin yerinden glkle sklmesini anlatan horhynchus anatinus).\\ gagal memeliler, zool. kk. [Zlfikar] ga-r-mak Tek rnei gagal memeli olan hayvan familyas, ga4, [ga / gan (yans.)] is. Aksrp balgam karma (Ornithorhynchidae). y bildiren kk. [Zlfikar] ga-()r-k (kark), gagagams, [gaga-ms] sf. (Kemik kntlar iin) r-t-mak (kartmak) biim bakmndan gagaya benzeyen, gaa, \eT. ka (akraba) > aka / eke > gaa] {az} is. gagan, [? gagan] {az} is. anat. Grtlak. [DS] 1. Aabey. [DS] 2. Arkada; dost. [DS] gagana, [kak-an] {az} is. Aakakan. [DS] gaa, -c [kara+aa] {az} is. Karaaa. [DS] gagart, [Fr. cocarde => kokart > gagart] {az} is. 1. gagalamak, [ga (yans.) ga-a-la--mak] {az} Gaga. 2. Zincirlerin ucunda bulunan eri demir dnl. f. [-r] (Tavuk iin) yumurtlamadan nce paras; kanca; toka. [DS] folluk ararken ses karmak. [DS] Gagavuz, [Gk+ouz > gagavuz] is. Dobruca, Ku- gaaz, [? gaaz] {az} zf. Anlalan; galiba. [DS] zeydou Bulgaristan, M oldavya, Besarabya, smail gal, [ga (yans.) > ga-l] {az} is. 1. Yerdeki ve Zeporoje (U krayna)de yaayan on birinci yz amurlarn kuruyarak sertlemi hli. 2. akl. [DS]

GA

I M I R S O M

1630

aldam ak, [ga (yans.) > ga-l-da-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-d()-yor] (H asta iin) anlalamayacak sesler karmak. [DS] galk, - [ga--lk] {az} is. Aa doruu. [DS] gallam ak, [ga-l-la-mak] {az} gl. fi [-r] [-l()yor] (Ceviz iin) yeil kabuundan ayklamak. [DS] garvermek, [ga (yans.) > ga-r-mak + ver-mek] {az} gl. fi. [-ir] (Aa dal iin) bastrp ekerek ek yerinden ayrmak. [DS] garm ak, [ga (yans.) > ga-r-mak] {az} gl. fi [r] 1. Bastrmak. 2. Zorlamak. 3. Bkerek kaldr mak; kanrmak. [DS] garak, - [ga-r-()--ak] {az} is. Suda hala dktan sonra kurutulmu kestane. [DS] gartm ak, [ga (yans.) > ga-r-t-mak] {az} gl. fi [-r] Aacn dibinden biten srgnleri ekerek ko parmak. [DS] ga, [ga-] {az} sf. Eski. [DS] S ka ka, {az} (Eya iin) ok eskimi; hurda olmu; ie yaram az hle gelmi. [DS] gadak, - [ga--dak] {az} is. Toprak kaym as nn kard ses. [DS] gan, [kan-l > kan] {az} is. Kan. [DS] gark1 - [ga (yans.) > ga-()r-k] {az} sf. (Kii , iin) huysuz; aksi; inat; kanrk. [DS] gark2, - [ga (yans.) > ga-()r-k] {az} is. A k srk. [DS] gark3, - [ga (yans.) > ga-()r-k] {az} is. Er kek kekliin kard ackl ve kaln ses. [DS] gaak1, - [ga (yans.) > ga-()-a-k] {az} is. Uurum. [DS] gaak2, - [ga (yans.) > ga-()-a-k] {az} is. Y ara zerinde oluan kabuk. [DS] gaak3, - [ga (yans.) > ga-()-a-k] {az} sf. (Bina, eya vb. iin) yklmaya, kmeye yz tut mu. [DS] gaam ak, [ga (yans.) > ga()-a-mak] {az} gsz. f l ' rJ [~(l)-y r] 1- Gevemek; dalmak. 2. Da lp paralanmak; krlp dklmek. 3. gl. f. Bir davay kaybetmek; iddiada yenilmek. [DS] gaarga, [ga (yans.) > ga-()-ar-k] {az} is. Sarp kayalk. [DS] gaatmak, [ga (yans.) > ga-()-a-t-mak] {az} gl. fi [-r] 1. Gevetmek. 2. Yumuatmak. 3. Y en mek. 4. Hoplatmak. [DS] -gh, [Far. gh ol?] (g:h) {OsT} son e k A rapa ve Farsa isimlere gelerek birleik yer isimleri yapan son ek. secde-gh. g a h 1 [gag / gah / gak (yans.)] is. Bir eyi vurma, , arpma, akma gibi eylemler srasnda kan sesi anlatan kk. [Zlfkar] gah-a-la-m ak (kak-a-la-mak) g a h , [gah / gak (yans.)] is. Kurutulmu ve katlam nesnelerin birbirine arpmasn, srtnmesini anla tan kk. [Zlfkar] gah-r-da-k

gah3, [gh] (ga:h) {az} is. Koum hayvanlarn a rma nlemi. [DS] S gah gah, {az} 1. Atlar a rm a nlemi. 2. Tavuklar arma nlemi. [DS] gah4, [ ? gh] (ga:h) {az} is. Kap, duvar vb. eyle rin keskin kenar. [DS] gah5, [gah / gak] {az} is. Elma, arm ut kurusu. [DS] S gah doan, {az} 1. (Kii iin) zayf; clz. 2. Gmen. [DS] gh6, [Far. gh / geh ol? / ] (g:h) {OsT} zfi. 1. Zaman; vakit; an. 2. Kh; bazen. S gh (be) gh, A rada srada; zam an zaman. || gh b-gh, Yerli yersiz. || gh nS-gh, Vakitli vakitsiz. gh7, [Far. gh ol?] (g:h) {OsT} is. Yer. gaha, [? gaha] {az} is. 1. Y ksek yer. 2. Hayvanla rn barnd yer. [DS] gaha, -c [kak-a] {az} is. 1. Pastrma. 2. Gneti kurutulm u et. 3. sf. K uru olan. [DS] gahalamak, [kaka-la-mak] {az} gl. fi [-r] [-l()~ yor] tmek; drtmek. [DS] gahar, [Ar. kahr => kahr] {azj is. znt; endie. [DS] gahet, [kak + et] {az} is. ok kurumu nesne. [DS] gahgaha, [Ar. kahkaha] {az} is. Kahkaha. [DS] gahn, -c [kak-n] {az} is. Suun yze vurulmas. [DS] gahmnam ak, [kak-m-la-mak > gah-n-la-mak] {az} gl. f i [-r] [-n()-yor] Suunu yzne vurmak. [DS] gahrdak, - [kak (yans.) > kak-r-dak > fahr-dak] {az} is. Eritilmi kuyruk ve i yann kalan posa s. [DS] gah, [kak-] {az} is. Sulama. [DS] ghi, [Far. ghi / geh ^ l S / ^ ] (g. hi:) {OsT} zfi zfi Bazen; ara sra, ghice, [ghl-ce] (ghi. ce) {OsT} zfi A ra sra; kimi zaman. gahilli, [kahr-l] {az} sf. Ackl. [DS] gahinm ek, [gah-in-mek] {az} d n l.f. [-ir] Anszn kaybolm ak; grnmemek. [DS] gahlam ak1 [kak-la-mak] {az} gl. fi. [-r] [~l()-yor] , D ilimlere ayrmak. [DS] gahlam ak2, [gah-la-mak] {az} g l fi. [-r] [-l()-yor] Koulu ift hayvann srmek; sevk etmek. [DS] gahlk, - [kak-lk] {az} is. Sularn biriktii ukur yer. [DS] gahma, [kak-ma] {az} is. Sert yumruk. [DS] gahmak, [kak-mak] {az} gl. fi [-ar] Yaplan iyilii tekrar tekrar hatrlatmak. [DS] gahmak, [kalk-mak] {az} gsz. fi. [-ar] Kalkmak. [DS] gahmarc, [gahmar-c] {az} sf. Y ardm eden; yar dmc. [DS] gahmuhlamak, [kak-muk-la-mak] {az} gl. fi [-r] [-l(u)-yor] B ir kim seyi yum rukla yere sermek. [DS]

1631

GAK

gahram an, [Far. kahreman] {az} sf. 1. Kahraman. 2. Merhametli. [DS] eahrim an, [Far. kahreman] {az} sf. -* gahraman. [DS] gahsa, [kav-sak > gav-sa > gah-sa] {az} is. Hayvan lara yedirilen kavun, karpuz, fasulye kabuu. [DS] gahak,-> [ka-()-a-k] {az} sf. Gevemi; biimi bozulmu; ypranm. [DS] gahvalt, [kahvalt] {az} is. Kahvalt. [DS]

gaiye, [Ar. gaye > ayye <uslfc] (ga:iye) {OsT} sf. 1. Amala ilgili; sonuca dair. 2. is. fe l. Her eyin b ir erekle belirlendiini, her eyin bir ereklik yasasna gre olup bittiini benim seyen gr; finalizm; erekilik gaiyet, [Ar. ye > 'yyet c^slfc] (ga:iye) {OsT} is.

Ereklik; amallk; fnalite. gaj, [? gaj] {az} is. Elma, armut kurusu. [DS] gajgm , [gaj-gn] {az} is. Killi toprak; kil. [DS] gai, [Ar. ye > a i / iyye j \ i - / -usli] (ga:i:) {OsT} -gak, [-ak / -gek] {eT} yap. e. Fiilden isim yapm a sf. Amala ilgili; sonuca dair, eki. e-gek (eek), ka p - a k (kapak) gaib, [Ar. ib v ^ ] (ga:ib) {OsT} sf. -* gaip, g a k 1, [gag / ga / gak / geg / ge / gey /gg / g / gk / gog / gug / guk / gurk / gg / g / grk (yans.)] gaibane, [Ar. ib + Far. -ne iULfc] (ga:iba:ne) is. Tavuk vb. kmes hayvanlarnn kard sesleri, {OsT} z f 1. Grnmeden; grnmeyerek; grnbuna benzer sinirli konuma, barma, arma meksizin. 2. Yze kar olmadan; arkadan. 3. Gizli ve seslenmeleri anlatan kk. [Zlfkar] g a k demek, olarak; gizliden. 4. Haberi olmakszn bilmek, ta gak-ka, gak-ka-la-mak nmak. 5. ahsen tanmad hlde, g ak 2, [gag / gah / gak (yans.)] is. Bir eyi vurma, gaile, [Ar. ile <dsU] (ga:ile) {OsT} is. 1. nsan u arpma, akma gibi eylemler srasnda kan sesi anlatan kk. [Zlfkar] gak-mak, gak-a-la-m ak (kakratran, sknt veren i. 2. stenmeyen durum; dert; ba belas; felaket. 3. Sava; mcadele. S gia-la-mak) le-i zile, 1. Geen sava. 2. Atlatlan sknt. g ak 3, [gah / gak (yans.)] is. Kurutulmu ve katlam nesnelerin birbirine arpmasn, srtnmesini anla gaileli, [gaile-li] (ga:ileli) sf. 1. Sknts olan; dertli. tan kk. [Zlfkar] gak-r-da-k 2. nsana sknt karan; problem yaratan. 3. Baa dert olan; belal, g ak 4, [kak] {az} is. 1. Elma, armut kurusu. 2. Yaban armudu; ahlat. 3. Ham meyve. 4. Meyve ve kuru gailesiz, [gaile-siz] (ga:ilesiz) sf. 1. Sknts olm a yemi. [DS] yan; dertsiz, tasasz; din. 2. Sknt vermeyen; problem karmayan. 3. mecaz. Vurdumduymaz, g a k 5, [kak] {az} is. Ta oyuklarna dolan su birikin tisi. [DS] gailesizlik, -i [gaile-siz-lik] (gailesizlik) is. Gaile g a k 6, [gak] {az} is. Eritilen kuyruk ve i yandan siz olma durumu; dertsizlik; tasaszlk, arta kalan posa. [DS] gaip, -bi [Ar. gyb > gib (ga.'ip) {OsT} sf. 1. gaka, [gaka] {az} is. Yeil kabuundan soyulmu Gz nnde olmayan; grnr b ir yerde bulunm a ceviz. [DS] yan. 2. Hazrda olmayan. 3. N erede olduu bilin gaka, -c [kak-a] {az} is. Donma. [DS] meyen; kayp. 4. is. Duyularmz yardmyla kavra yamadmz varlklar lemi; grnm eyen lem. 5. g a k ala m ak , [kak-ala-mak] {az} gl. fi [-r] [-l()yo r] tmek; drtmek; kakalamak. [DS] dbl. nc ahs; o. 6. huk. Yarg m akam larnca gakglam ak, [gak-k-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [bulunamad iin hakknda gaiplik karar alnm l()-yor] (Tavuk iin) yumurtlamak amacyla folluk kii. B gaipten haber verm ek, 1. Duyularmz ararken ses karmak. [DS] yoluyla kavrayamadmz lem hakknda bilgiler gakgucik, -i [gak-gu-cik] {az} is. Gaga. [DS] vermek; bilinmeyecek bir eyi bildirmek. 2. Gele gakgu, -cu [gak-gu] {az} is. Gaga. [DS] cek hakknda tahminlerde bulunmak. gaiplik, -i [gaip-lik] is. 1. Gaip olm a hli. 2. huk. gaklcm ak, [galc-l-c-mak] {az} gsz. fi [-r] (Y o urt, ayran vb. iin) ekiyerek bozulmak. [DS] Kendisinden haber alnamayan, lm ihtimali ol masna ramen cesedinin de bulunam amas gibi g ak ld am ak , [kak-l-da-mak] {az} gsz. fi. [-r] [d()-yor] Kahkaha atmak; sesli olarak glmek [DS] durumlar sonucu mahkem e karar ile hukuk kiili ine son verilmesi ilemi, fi1 gaiplik karar, huk. g a k rd a k , - [gak-r-da-k] {az} is. 1. Eritilen i ve Kanunen lm olabilecei sanlar veya be yldan kuyruk yann kalan posas. 2. Kurutulmu etli beri hi haber alnamayan kiinin gaip olduuna kemik. [DS] dair mahkemece verilen karar ve ilam. gak lam ak , [kak--la-mak] {az} gl. f i [-r] [-l()yor] tmek; drtmek; kakalamak. [DS] gait, [Ar. avt > it JaiLt] (ga:it) {OsT} is. -* gaita, g ak k a, [gak (yans.) > gak-ka] {az} is. (ocuk dili) gaita, [Ar. avt (ukur y e r kazma) > ita aksli] yumurta. [DS] (ga:ita) {OsT} is. 1. nsann doal boaltm pislii; g ak k ak , - [gak (yans.) > gak-kak] {az} is. (ocuk dk; bok. 2. ukur yer. dili) yumurta. [DS]

GAK

l i M I l R S M

1632

gakkalam ak, [gak (yans.) > gak-ka-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()-yor] (Tavuk iin) yumurtlamak iin folluk ararken seslenmek. [DS] gakk, [gak (yans.) > gak-k] {az} is. (ocuk dili) yumurta. [DS] gakklam ak, [gak (yans.) > gak-k-la-mak] {az} gsz. f . f r ] [-l()-yor] (Tavuk iin) yumurtlamak iin folluk ararken seslenmek. [DS] gakko, [aga / gaga > gak-ko] {az} is. Erkek karde. [DS] gakkuluk, -u [kak-mak > kak--lk > gakku-luk] {az} sf. Kmsenen; hor grlen. [DS] gaklam a, [gak (yans.) > gak-la-ma] is. Gak sesi ka rarak tme. gaklam ak', [gak (yans.) > gak-la-mak] gsz. f. f r ] [-l() -yor] (Karga iin) tmek; gak sesi karmak. gaklam ak2, [kak > kak-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l() -yor] Kurutulacak meyveleri dilimlemek. [DS] gaklk, - [kak-lk] {az} is. Sularn biriktii ukur luklar. [DS] gakma, [kak-ma] {azj is. K tk yarmas; para odun. [DS] gakm ak1, [kak-mak] {az} gl. f. [-ar] 1. Saplamak; sokmak. 2. (ivi vb. iin) akmak. [DS] gakm ak2, [kak-mak] {az} is. Y ara zerindeki ka buk. [DS] gakm alam ak, [gak-ma(k)-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()-yor] Gagalamak. [DS] gaksatm ak, [gak-sa-t-mak] {az} gl. f. [-r] Boz mak; krmak; harap etmek. [DS] gakak, - [gak-()-a-k] {az} sf. Baygn; sarho. [DS] g a l1 [? gal] {az} is. Gherile. [DS] , gal2, -li [Far. gl J lS] (ga.T) {OsT} sf. Uzak; rak. gal3, -li [ng. gali] is. biy. Bitkilerde bcek ya da m antarlarn sebep olduu anormal gelien yaplar. gala1 [? gala] {az} is. U stura aznn en ince ksm. , [DS] gala2, -a [Ar. al tit] (gala:) {OsT} is. Pahallk. fi1 gal-y esr, Fiyatlarn arl. gala3, [t. gala (enlik)] (g a la ) is. 1. B ir filmin, gsterinin vb. eletirmenler, ilgililer ve yakn ev reden olanlar iin dzenlenen zel sunumu. 2. By le bir tren sonunda verilen len, galaba, [Ar. alebe => galaba] {az} is. 1. Kalabalk; topluluk. 2. Karklk. [DS] galabak1, - [Ar. alebe => galabak] {az} is. Kala balk; topluluk. [DS] galabak2, - [kaba-lak > galabak] {az} is. Su ky larnda yetien yuvarlak ve byk yaprakl, m or iekli, iki yllk otsu bitki, (Arctium minus). [DS] galabalanmak, [Ar. alebe => kalaba-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Kalabalk hle gelmek; kalabalk lamak. [DS]

galafat, [kyafet / Yun. kalafatis] {az} is. 1. D g rn. 2. Heybet. 3. G; kuvvet. [DS] galakalmak, [kal-mak + kal-mak] {az} gsz. f. [-r] Durakalmak; kalakalmak. [DS] galak1 - [gaga-k > galak] {az} is. 1. Boynuz. 2. , apka siperlii. 3. Burun kemii. galak2, - [Ar. (Sur.) galak jlfc] {az} is. 1. Tezek yn. 2. Ya st kabuunun sarlmas ile yap lan bir tr zuma. 3. Zurnann kaim taraf. [DS] galak3, - [galak] {az} is. 1. Sacda yufka evirmek te kullanlan ara. 2. A t ve eein erkeklik organ. [DS] galak4, - [gagak > galak] {az} is. ene alt. [DS] galak5, - [eT. k-m ak (eklemek) > ka-l-ak > galak] {az} is. Oyunda kazanlan say. [DS] galak6, - [eT. k-m ak (eklemek) > ka-l-ak > galak] {az} is. 1. Szge. 2. sf. (Davar iin) zayf; bitkin. [DS] galak7, - [kl-k > galak] {az} is. Grn; st ba. [DS] galak8, - [? galak] {az} is. Kilit. [DS] galak9, - [? galak] {az} is. Kibir. [DS] galaklamak, [galak-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()y o r] Aya taklp sendelemek. [DS] galaklanm ak, [galak-la-n-mak] {az} dnl. f. [r] Kendini beenmek. [DS] galakl, [galak-l] {az} sf. 1. (Kadn iin) ahlaksz. 2. Gururlu; kibirli. [DS] galaksi, [Yun. galaksias (st yolu) > Fr. galaxie] is. gk b. B ir m erkez ekirdek etrafnda, gnele bir likte milyarlarca yldz ve yldzlar aras tozlardan yz bin k yl apl bir disk oluturan hareketli kme; gk ada. galaktoz, [Fr. galactose] is. kim. Laktozun suyla par alanmasndan oluan 166Cta eriyen ve n polarm a dzlem ini saa eviren alt karbonlu eker. S galaktoz tolerans testi, tp. Kanda bulunan galaktozun karacier tarafndan alnmas ve gliko je n e evrilebilmesini len bir karacier ilev testi. galalit, [Fr. galalithe] is. kim. Kazeinin basn altnda formaldehit ile derimesinden elde edilen plastik madde. galam ak, [e T. k-m ak (ymak) > ka-la-m ak > galamak] {az} gl. f. [-r] [-l()-yor] Ocak yakmak; ate yakmak. [DS] galaman, [gala-man] {az} sf. Aptal. [DS] galam k, - [gala-mk] {az} is. am aacnn kabuu iinde biriken tatl, sulu ksm; yalamk. [DS] galamu, [gala-mu] {az} is. Gzel koku. [DS] galan1 [kal-an] {az} zf. Artk; baka. [DS] , galan2, [eT. ka (arkada) > ka-la-n > galan] {az} is. Arkada. [DS] galan3, [eT. ka (arkada) > ka-la-n > galan] {az} is. Kz. [DS]

I C

. e

GAL

galan4, [lcalm] {az} is. Evlendirilen kz iin alman balk. [DS] galan5, [galan] {az} sf. 1. Yaman. 2. yi. [DS] Galat, [Galat] is. lk ada, A vrupann bat blgele rinde oturan halktan olan. galat1, [galat] {az} is. Salyangoz kabuu. [DS]

{az} (Arabann gidii iin) takrdayarak, sallana rak. [DS]|| galdr hop, {az} Tahteravalli. [DS] galdrm , [kaldr-m] {az} is. 1. Kaldrm. 2. Ba evlerindeki balkonlarn kenarlarna yaplm sedir. [DS] galdrmak, [kaldr-mak] {az} gl. f. [-ir] K aldr mak. [DS] galat2, [Ar. galat iLc] {OsT} is. 1. Yanlma; yanllk. galdirik, -i [gald (yans.) > gald-ir-ik] {az} is. bot. 2. M evcut kurallara uymayan; kuralsz. S galat et K uzey Anadolu blgesinde yetien, iekli dallar mek, Yanllk yapmak; hata etmek; yanlmak. || sebze olarak tketilen, mavi-krmz iekli, rigalat-g, {OsT} Yanl syleyen.|| galat- basar, zomlu ok yllk otsu bir bitki; ispit, (Trachystemon {OsT} Gzyanlmas.\\ galat- elvan, {OsT} Renkleri oriantale). [DS] ayrt edememe.\\ galat- fahi, {OsT} ok byk galdur, [gald (yans.) > gald-ur] {az} is. Bir yzeyde hata; ar yanl.\\ galat- fikr, {OsT} D nce ya dnme, yuvarlanma, srtnme ve arpma, kendi nlgs^ galat- hilkat, {OsT} Garip yaratk. || gakendine hareket etme, gevezelik etme bildiren yan lat- his, {OsT} D uyu yanlmas.\\ galat- mehur, smal gvde. [DS] S galdur guldur, {az} H a fif {OsT} H erkese bilinen yanllk; yanl olduu bi ve srekli ses. [DS] linmesine ramen kullanlan (sz). || galat- ruyet, gale1 [? gale] {az} is. Sincap. [DS] , {OsT} Renkleri yanl grme; renk krl. || galat- tahakkm, {OsT} ed. Bir kelimenin sz y a da an gale2, [Ar. kal'a] {az} is. Kale. [DS] lam itibariyle herkesin kulland gibi kullanlma gale3, [gaga-k > galak > galelc / gale] {az} is. 1. m as^ galat- tercm e, {OsT} Tercme hatas. || Domuzun burnundaki ikin yer. 2. M anda yavru galat-nvis, {OsT} Yanl yazan. su. 3. sf. (Kii iin) kaba. [DS] galatJ, [Ar. al > alt o ^ i ] (gala:t) {OsT} sf. 1. ok pahal. 2. Kaynayan; galeyan eden. galata1, [Yuun. khanta => galata] {az} is. Srahi biiminde yaplm toprak testi. [DS] galata2, [t. galetta => galata] {az} is. 1. Kark tahl. 2. Bir tr rek. [DS] galatat, [Ar. alatt o lk U ] (gala:ta:t) {OsT} is. Y an llar; yanllklar, galathis, -ssi [Ar. alat- hiss L ~= ia] (galat his) > {OsT} is. Duygu yanlmas; yanlsama, galatmehur, [Ar. alat- m ehur (gala tmehu:r) {OsT} is. Yaygnlam, herkese be nimsenmi yanllk. galaz1, [Ar. gazel] {az} is. K uru yaprak yn. [DS] galaz2, [? galaz / kalaz] {az} is. Deriden su tulumu. [DS] galaz , [? galaz / kalaz] {az} is. 1. Kuru rzgr. 2. Ya biimi olarak dolu. [DS] galaza, [galaza] {az} is. Grlt patrt. [DS] galbr, [Ar. rbl] {az} is. Kalbur. [DS] gala, [Yun. kaltsa => kala] {az} is. Kala. [DS] gald, [gald / gld / gild (yans.)] is. B ir yzeyde dn me, yuvarlanma, srtnme ve arpma, kendi ken dine hareket etme, gevezelik etme bildiren kk. [Zlfikar] gald-r galdr, galdr, [gald (yans) > gald-r] is. Bir yzeyde dnme, yuvarlanma, srtnme ve arpma, kendi kendine hareket etme, gevezelik etme bildiren yansmal gvde. S1 galdr ga, {az} K rk dkk; bozuk dzen. [DS]|| galdr gaak, {az} Ele alnacak bir yeri kalmam olan; hurdaha. [DS]|| galdr galdr, gale4, [Far. gle Jl?] (ga:le) {OsT} sf. -* gal2. gale5, [Fr. galet] is. B ir mekanik paraya desteklik eden ve srtnmeyi azaltarak parann hareketini dzenleyen silindir veya koni biimindeki kk tekerlek. gale6, [Fr. galee] is. matb. Dizgicinin dizdii satr ve ya stunlar sonradan asl embere atm ak zere bir sayfa hlinde toplad bir tr tekne, galebat, [Ar. alebt o l ] (galeba:t) {OsT} is. s tnlkler; galebeler. galebe1 [Ar. galebe <Ji] {OsT} is. 1. stn gelme; , yenme; stnlk. 2. okluk; kalabalk. 3. sf. Zapt edilemez derecede azgn. 4. Yenmi olanlar; galip ler. S galebe almak, Yenmek; stn gelmek. || ga lebe divan, {OsT} tar. Kapkulu ocaklarna maa datlmas veya eli kabul sebebiyle toplanan divan.|| galebe-i hiddet, {OsT} Ar fke; ar kz gnlk.|| galebe-i ehvet, {OsT} ehvet azgnl. galebe2, [Ar. galebe => kalaba] {az} is. Kalabalk; topluluk. [DS] galebelik, -i [kalaba-lk] {az} is. Kalabalk; toplu luk. [DS] galebet, [Ar. k a l'a + Far. bend] {az} is. M ebbet hapis. [DS] galek1 -i [Ar. halik => halayk] (gale:k) {az} is. , 1. Hizmeti. 2. evreden kt tannan kadn. [DS] galek2, -i [gaga-k > galak > galek] {az} is. 1. Domuz burnu. 2. sf. (Kii iin) kaba. [DS] galem, [Ar. kalem] {az} is. Alanm ak zere kesil m i gen srgn paras; kalem. [DS]

GAL

I M

I R S M

galemis, [Far. kalamis (misk faresi)] (az} is. Glya. [DS] galel, [Ar. alel J i t] {OsT} is. Koruluktan akan su. galen, [Yun. galne] is. Doal kurun slfr; sembo l: PbS galenit, [Alm. galenit] is. Doal kurun slfr; sem bol: PbS galeri, [Fr. gailede] is. mim. 1. Bir yapda birok b lm birbirine balayan ayn zemindeki geniliine oranla daha uzun st rtl alan veya geit. 2. Sa nat eserlerini saklayacak veya sergileyecek biimde dzenlenmi blmler. 3. Tablo ve sanat eserleri nin alnp satld dkkn. 4. Herhangi bir ticar eyann sergilendii yer. 5. as. Yer altna patlayc lar yerletirm ek amacyla alm geit veya tnel ler. 6. mader. M aden ocaklarnn iletilmesi iin yer altna alan tnel veya geitler. 7. tiy. Eski ti yatrolarda salonun atya yakn olan ksm; loca veya balkon koltuklarnn stndeki kat. 8. Kilise evresindeki tribn, galerici, [galeri-ci] is. Galeri ileten kimse, galeta, [t. galetta (biski)] (g a leta) is. Frnda iyice piirilmi uzun ve yuvarlak bir tr peksimet. S galeta unu, Izgara, tava veya frnda piirilecek eti bulamakta kullanlan galetay dverek meydana getirilen bir cins kaim un. galete1 [? galete] (az) is. Domates. [DS] , galete2, [? galete] (az} is. Pazen; basma. [DS] galevle, [? kalevle ] (az} is. Ayakkab. [DS] galevra, [? kalavra] {az} sf. Geliigzel. [DS] galey, [Ar. kual (Kuala mal) > kalay] {az} is. Kalay. [DS] galeyan, [Ar. galeyan O U i] (galeya:n) {OsT} is. 1. Kaynama. 2. Coma, galeyana gelmek, 1. Co mak. 2. Kaynamak. || galeyana getirmek, Bir kala bal coturmak; tahrik etmek. || galeyan etmek, 1. Comak. 2. Kaynamak.|| galeyn- efkr, {OsT} Fi kirlerin comas. || galeyn- m, {OsT} Suyun kay nam as.[| galeyan noktas, Kaynama derecesi. galeyi, [kalay-c] {az} is. Kalayc. [DS] galez, [? galez] {az} is. inko su tas. [DS] galfa, [kalfa] (az} is. Kalfa. [DS] galgan, [kalk-an / kal-aan ?] {az} is. Deve dikeni. [DS] galgmak, [kal(k)--mak] {azf gsz. f. [-r] Zpla mak; hoplamak. [DS] galgn, [kal-gm] {az} is. Evlenmemi kz; evde kal m. [DS] galgun, [kal-gn] {az} sf. (Kii iin) srekli yorgun. [DS] galhmak, [kalk-mak > galh-mak] (galkhmak) {az} gl f [-ar] Kalkmak. [DS] -gali, [-gali / -geli] {eTf ek. Z arf fiiller yapan ek; -eli; -mek iin. [ETY] tapm-gal (kulluk iin)

gal, -c [? gal / galu] {az} is. 1. Kk ocak. 2. Orak. [DS] gal, -c [Fr. galoche] {az} is. B ir tr kyl ayak kabs. [DS] galf1, [Yun. khalvi] {az} is. Bostan ya da tarla bekileri iin tahtadan yaplm kulbe. [DS] galf2, [Ar. kalb => kalf] {az} is. Tezeklere ekil vermekte kullanlan tahta kalp. [DS] galk, - [kal-k] {az} is. 1. Geriye kalan nesne; kalnt; atk. 2. Evlenmemi kz. [DS] galim, [? galim] {az} is. Aygt, ara. [DS] galin, [kaln] (az) is. 1. Evlenecek erkein kz ta rafna verdii para; balk. 2. sf. Kaln. 3. Zengin. [DS] galnt, [kal-mt] {az} is. 1. Evlenmemi kz. 2. Krlm bulgurun elenmesi ile stte kalan kepek ve iri bulgur paralar. [DS] galip, [Ar. kalib] {az} is. Kalp. [DS] -galr, [-alr / -gelir / -kalr / -kelir] {eTf ek. e. Bir ii yapm ak zere olmak, yapm aa balamak anlam veren ve geni zaman bildiren fiil eki. g ali1, [Ar. l J L t] (ga:li:) {OsT} sf. 1. Deerinden ok fiyatl; pahal. 2. Deerli. 3, Kaynayan; gale yan eden. gali2, [Fr. galie] (ga li) is. A lak ve alt dz gemi. 2. Gemilerin gvertelerinde bulunan mutfak. gali3, [Ar. ayr => gayri] {az} zf. Bundan byle; artk. [DS] galib, [Ar. lib (go-Hb) {OsT} sf. -* galip. S glib-i mutlak, {OsT} Kesin olarak stn gelen; stnl herkese grlen. || glib-i tvn, {OsT} Gl stn. galiba, [Ar. lib > lib UU] (ga:liba:) {OsT} zf. Sanlan bir grne gre; sanlan o ki; anlalan; sanlr. galibane, [Ar. lib + Far. -ne ajUU] (ga:liba:ne) {OsT} zf. stn gelene yakr biimde; bir galip gibi. galibarda, [t. Garibaldi zel isim] (galiba rda) is. M ora yakn koyu krmz renk. galibe, [Ar. lib > libe -ulli] (ga:libe) {OsT} sf. 1. Galibin diili. 2. Bayan galip, galiben, [Ar. lib > liben LU-] (g a :liben) {OsT} zf. stnlkle; galip olarak, galibiyet, [Ar. galibiyet c J l i ] (ga:li.biyet) {OsT} is. Bir karlama, atma veya savata yenme; stn gelme; yengi; stnlk, gali, -ci [Fr. galoche] {az} is. Sivri topuklu kadn ayakkabs. [DS] galif, [Yun. khalvi] {az} is. ardak; tahta kulbe. [DS]

__L_^16 ? 3
galik1, [gayri / gayri-lc > glilc] (ga.lik) {az} zfi Bundan byle; artk. [DS] galik2, -i [Erme, k alik / Yuun. khalikhi => galik] {azI is. Sivri topuklu kadn ayakkabs. [DS] galik3, -i [? galik] {az} is. Tavan yavrusu. [DS] galik4, -i [? galik] {az} is. A rpack soan. [DS] galil, [Ar. lil J J * ] (ga:lil) {OsT} sf. Susam. galip, -bi [Ar. galebe > lib - J ^ ] (ga:lip) {OsT} sf.

GAL

1. Bir yarma, atm a veya savata yenen; stn gelen; kazanan. 2 . stn; baskn; daha gl, ? galip ekseriyet, Biiyiik ounluk. || galip gelm ek, Yenmek; stn gelmek; baarl olmak. || galip ih gall2, [Ar. kal'a] {az} is. Kale. [DS] tim al, Kuvvetle muhtemel; glii olaslk. gal!eJ, [Ar. kaliyye 4J 3] {az} is. 1. Erimi kuyruk galiya, [Ar. liy Ulfc] (ga.liya;) {OsT} is. -* galiye. ya ile tereya karm. 2. Pancar, nohut ve bu S gliy-s, {OsT} Attar. galiye, [Ar. liye -lJIp] (ga:liye) {OsT} is. Kadnlarn salarna srdkleri misk, amber karm siyah bir tr macun. S gliye-br, {OsT} Gzel kokulu ey saan.\\ gliye-dn, {OsT} 1. Galiye kutusu. 2. G zel kokulu eylerin sakland kutu.\\ gliye-lam , {OsT} Galiye renginde; siyah.\\ gliye-gn, {OsT} Galiye renginde; gzel siyah.|| galiye m isk, {OsT} Gzel bir koku; kalemis. galiyet, [Ar. liyet ?] {az} is. Gelinlik. [DS] galiz, [Ar. lzet > alz / alza / LkJ^] (gali:z) {OsT} sf. 1. Terbiyeye aykr olan; irkin; nezaket d; kaba. 2. Kaim; kaba; sk; youn; effaf olma yan. 3. {az} Tembel. [DS] galkan, [kalkan] {az} is. 1. Boyunduruun iki zelve arasndaki boluu. 2. Kalkan. [DS] fi1 g alk an al m ak, {az} 1. (ift sren kiiz iin) boyunduruun ters ynne dnerek alm ak istememek. 2. (Kii iin) iten almaktan vazgemek. || g alk an evir mek, {az} Bayr aa koulan hayvanlarda bo yunduruk ters dnmek. [DS] || galk an olm ak, {az} aha kalkmak. [DS] gallam, [? gallam] {az} is. Kuyu. [DS] gallam ak, [kol-la-mak] {az} is. Y ardm etmek. [DS] gallange, -c [krlang] {az} is. Krlang. [DS] gallang, -c [krlang] {az} is. 1. Krlang. 2. Krlang bal. [DS] gallangu, [krlang] {az} is. Krlang. [DS] gallat, [Ar. gaile > allt o l i ] (galla:t) {OsT} is. 1. rnler; mahsuller; tahllar. 2. Ev kiras gelirleri. 3. El emekleri. gaile1 [Ar. gaile -di] {OsT} is. 1. Ekinden elde edilen , rn; tahl; zahire. 2. Akar; gelir. 3. El emei. 4. Vakf mallarndan alman gelir veya rn. 5. {az} Kumbara. [DS] 6. {az} Kasa. [DS] 7. argo. Kaak nn rvet olarak yannda bulundurduu para. S gaile am b ar, V akf yerlerinden alnan rnlerin konulduu ambar.\\ g alle-dn, {OsT} Tahl amba day karm ile yaplan bir yemek. 3. M ercimek yemei. 4. Yarlm budaydan yaplan bir yemek. 5. algaml pilav. 6 . Domates salas. 7. Elmadan yaplan bir yemek. 8 . Erik, zm, nohut ve et ile piirilen bir yemek. 9. Kymal patlcan ve kabak yemei. 10. Tatl kabann halanm. 11. B ir tr lahana yemei. 12. Kuru meyvelerden yaplan komposto; hoaf. 13. Kabak hoaf. [DS] gallengu, [krlang] {az} is. Krlang [DS] S gallengu ua, {az} Gezici salk memuru. [DS] galle, [Ar. kalla] {az} sf. Kalle. [DS] galli, [Ar. gayr => gayri] {az} is. Artk; bundan soma. [DS] G allik an , [Lat. gallicanus] sf. 1. Fransz kilisesine ilikin olan. 2. Gallikanlk taraftar. G allikanizm , [Fr. gallicanisme] is. On beinci yz yldan Fransz ihtilaline kadar hkm sren ve pa pann kesin hakimiyetini tanmayan piskoposluk sisteminin, papann dnya ilerinde sz sahibi ol madn savunan bir ekli; Gallikanlk. G allikanlk, [gallikan-lk] is. On beinci yy.dan Fransz ihtilaline kadar hkm sren ve papann kesin hakimiyetini tanmayan piskoposluk sistemi nin, papann dnya ilerinde sz sahibi olmadn savunan bir ekli; Gallikanizm. gallisizm , [Lat. gallicus (G alya a ait) > Fr. galy licisme] is. 1. Fransz diline zg syleyi biimi. 2. Baka bir dildeki cmle veya kelimeleri Fransz usulnde syleme yanll, galm ak, [kal-mak] {az} g sz.f. f r ] Kalmak. [DS] galon, [ng. gallon] is. ngiltere ve A m erikada kul lanlan bir hacim ls birimi; ng. (4,546 l), Ame. (3, 785 l) galop, [Fr. galope] is. 1. Kapal adm la polka dansm birletiren, hzl tempolu bir M acar dans. 2. Dansl bir gecenin son blm. c5 galop h a rek e ti, Seyir halindeki bir tatn yola dikey bir eksen etrafnda ki salnm hareketi. galo, [Fr. galoche] is. Taban tahtadan yaplm st deri bir tr ayakkab.

r. || galle-fr, {OsT} Tahl satan; zahireci. || gallei adem , {OsT} Yokluk ekini; mezar.\\ galle-i tiye, {OsT} Vakf szlemesinin kabulnden sonra, vakfn ta ra f ve artlarndan birinin reddi halinde bit za mana kadar oluan gelirlerden hak sahibince alnmam olan gelir.\\ galle-i hdise, {OsT} -* gal le-i atiye. || galle-i m aziye, {OsT} V akf szlemesi artlarnn reddi halinde art kabul eden artlnn geri alamayaca gelir. || galle-i m ehfiza, {OsT} Vakfn artls tarafndan kabul edilmi ve alnm olan gelir.|| galle-i vakf, {OsT} V akf gelirleri; akar; gelir.\\ galle-zr, {OsT} Ekilmi tarla.

GAL galpak, - [kalpak] {az} is. Kalpak. [DS] galsame, [Ar. alama <lwiU] {Os T} is. 1. Grtlak gi

I I tl M tS M .
g a lva n izli, [galvaniz-li] sf. (Metal iin) zeri ince bir

inko tabakasyla kapl olan; galvanizlenm i olan,


galvanizm , [Fr. galvanisme] is. tp. Sinir ve kas has

rii; hanere. 2. Solunga,


galtak, [kaltak] {az} is. 1. Ahlaksz kadn. 2. Yal

kadn. 3. A tn eyerinin stndeki aa para. 4. Yal ve zayf hayvan. 5. Eskimi ayakkab. 6. Pa muklu Buhara hrkas. [DS]
gaitan, [Far. altiden > gaitan UaJit] (galta.n) {OsT} sf. Yuvarlanan; tekerlenen, fi" gaitan etm ek, Yvarlamak. || gaitan olm ak, Yuvarlanmak. |j galtanpn, {OsT} Yuvarlanarak. galtavan, [Far. kayd-bend (yedilen hayvan) > kaytaban] {az} sf. (Hayvan iin) ar; hantal; kof. [DS] galtide, [Far. altde o-ukU] (galti.de) {OsT} sf. Yu

varlanm; tekerlenmi. S galtde-i h k- mezel let, {OsT} Aalk toprana yuvarlanm. galu, -eu [Fr. galoche] {az} is. Eskiden giyilen bir tr kadn ayakkabs. [DS] galuk, -u [kal-k] {az} is. 1. Evde kalm kz; ev lenmemi kz. 2. Kalnt; geriye kalan ey. 3. G ne almayan yer. [DS] galu, [Fr. galoche] {az} is. Gnden yaplm bir tr ayakkab. [DS] ga lva nik, [Fr. galvanique] sf. elkt. Galvanizmle ilgili. S1 g a lva n ik akm , 1. Pillerin rettii dor akm. 2. Tedavide kullanlan dorultulmu ve szlm ehir akm. galvaniz, [Fr. galvanise (talyan fiziki Luigi Galvani adndan)] is. D yzeyleri bir metal katman ile kaplanarak atmosferin paslandrma etkisinden ko runm u metal. S galvaniz banyosu, 1. Paslanm a ya kar kaplanacak para iin hazrlanm inko eriyii. 2. zeri kaplanacak bakr levhann daldrld deerli madenlerden altn, gm veya p la tin eriyii. galvanizci, [galvaniz-ci] is. 1. Galvanize edilecek paralar iin galvaniz banyosu hazrlam ak ve de netlemekle grevli ii. 2. Scak galvanizleme ya pan sanayici. galvanize, [Fr. galvanise] is. nce bir inko tabaka syla kaplama, galvanizlem e, [galvaniz-le-me] is. 1. Maden bir par ay korozyondan korum ak iin bir inko tabaksyla kaplam a ii. 2. Tedavide doru akm kullanma teknii. galvanizlem ek, [galvaniz-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)yor] Metal bir paray korozyondan korum ak iin inko tabakasyla kaplamak, galvanizlenme, [galvaniz-le-n-me] is. Galvanizli duruma getirilme; galvanizlenmek ii. galvanizlenm ek, [galvaniz-le-n-mek] edil. f. [-ir] Galvanizli durum a gelmek; galvanizle kaplanm olmak.

talklarnn tehis ve tedavisinde doru akmn kul lanlmas. galvano, [Fr. galvanotype] is. matb. Elektroliz yo luyla elde edilen resim kliesi; galvanotip. galvanokoter, [Fr. galvanocautere] is. Elektrikle kz drlan dala, galvanom etre, [Fr. galvanometre] is. Dk akm iddetlerini, mknatslanma etkisi ile lmeye yara yan alet. galvanoplasti, [Fr. galvanoplastie] (galvanoplsti) is. Elektroliz yoluyla bir metalin zerinin kaplan mas ilemi. galvanoskop, [Fr. galvanoscope] is. Elektrik akm nn varln ve ynn lmeye yarayan alet, galvanotip, [Fr. galvanotype] is. matb. Elektroliz yo luyla elde edilen resim kliesi; galvano, galyang, [krlang] {az} is. Arabalarda, arka din gili balayan ve ba zee ivili keli aa. [DS] galyot, [t. galiota] is. 1. Kk ve hafif nakliye gemisi. 2. H ollandada ky boyu tam alarnda kul lanlan alt dz tekne. 3. N ehir gezintilerinde kulla nlan gverteli tekne, galyum , [Lat. gallus (horoz; Fransz fizik i Lecoq de Boisbaudran; L e co q un Franszcas da 'horoz' demektir) > Fr. gallium] is. kim. Atom numaras 31, atom arl 69,72 olan, alminyuma benzer, 5.9 younluunda 30C ta eriyen, maviye yakn beyaz renkte nadir bir element: Ga
gam 1 [Ar. amm pj>] {OsT} is. Kayg; tasa; znt. , S gam -bd, {OsT} D erdi ok olan.|| gam -ald, {OsT} znt veren; gaml.\\ gam-m, {OsT} Gamlanm.|| gam ekm ek, 1. Kayg duymak; en dielenmek. 2. Tasalanmak; zlmek.|| G am deil! zlmeye demez; zlecek bir ey y o k .|| gamdde, {OsT} Tasa grm ; zntiil.\\ gam-engz, {OsT} Skntl.|| gam -fers, {OsT} znty da tan,,|| gam -fersd, {OsT} Kaygdan ypranm.\\ gam-fez, {OsT} Tasa artran.\\ gam-gede, {OsT} Tasa ye ri.|| gam -gn, {OsT} Tasal.\\ gam-gsr, {OsT} Kaygy gideren; arkada. || gam -gsr- hayt- nsan, {OsT} insan hayatnn gam orta.|| gam -gsl, {OsT} K eder datan.\\ gam-hne, {OsT} 1. znt, keder yeri. 2. B u dnya; hayat.\\ gamh r, {OsT} Gam yiyen; kederlenen; tasalanan.|| gam - ak, {OsT} A k znts.|| gam - eyyam, {OsT} Zamann znts.]] gam - ferda , {OsT} Ge lecek kaygs. || gam - f rk a t, {OsT} A yrlk znt s.]] gam - ne rm n , {OsT} Tatl, yum uak tasa.]] gam - z lf, {OsT} (Sevgilinin) zlfnn verdii znt; ak sknts.]] g a m -kr, {OsT} Tasalanan.]] gam-kede, {OsT} Gam evi.]] gam-ke, {OsT} zn-

t r a R i i t E 1637 m

a i

GAM tarafndan kullanlm bulunan ve gnei temsil eden kollar kvrk ha. 2. Yirminci yzyl balarn da Yahudi dman gruplarn, rk Almanlarn ve zellikle H itlerin Alm an Nasyonalist-Sosyalist partisinin amblemi. gamam, [Ar. gamam / amme / .uU i] (gama:me) {OsT} is. Bulut, gamamak, [kam-mak] {az} gl. fi [-r] [-m()-yor] Kapatmak; yummak. [DS] gaman, [? gaman] {az} sf. Gzel. [DS] gamandar, [Fr. qummandaire] {az} is. Komutan. [DS] gam andrmak, [kama-n-dr-mak] {az} gl. f i [-rfi Sktrmak; bunaltmak. [DS] gam anm ak1 [kapa-n-mak] {az} dnl. fi. [-r] 1. , zerine kapanmak. 2. Yaslanmak; dayanmak. 3. Yaklamak. [DS] gamanm ak2, [kam-mak >kama-n-mak] {az} dnl. fi. [-r] 1. Bkmak; usanmak. 2. Boyun emek; ka bullenmek. 3. aresiz kalmak; armak. 4. Bir kimseden korkmak; ekinmek. [DS] Sgarranp galnak, {az} ok doymak. [DS] gamant, [kama-nt] {az} is. Karklk. [DS] gamar, [? gamar] {az} sf. 1. (Kii iin) yz iek bozuu olan. 2. is. Kk at. [DS] gamaska, [? gamaska] {az} is. K t ttn. [DS] gamamak, [kama--mak] {az} dnl. fi [-r] (Di iin) uyumak; kamamak. [DS] gamat, [Ar. kamet (boy)] {az} is. Kyafet. [DS] gamato, [Yun. (ramoto ?)] is. Kflir; svme. gam az1 [kam+ az] {az} is. (Bak iin) kesme , yen; kr. [DS] gam az', [kam-mak (bkmek) > kam-az > gamaz / hamaz] {az} is. Kasrga; hortum. [DS] gamba, [t. gamba] (ga mba) is. p, tel vb.nin dola m hli; kr dm. gam bak1 - [kabak > kam(b)-ak ?] {az} sf. 1. (Ba , iin) salar dklm; kel. 2. (K ii iin) dileri dklm. 3. Dolgun yzl. 4. Byk; yuvarlak. 5. (Aa iin) tepesi krlm ya da kesilmi. 6. (Hay van iin) boynuzsuz. [DS] gambak2, - [kap-ak > ka(m)bak] {az} is. 1. Yon ga. 2. ocuk oyunlarnda say. 3. Eskiden gelinle rin balarna koyduklar tahta ta. [DS] gabr, [Yun. kampuris => kambur] {az} sf. 1. Kam bur. 2. is. Eri aa. [DS] gambot, [ng. gunboat] is. 1. Bir veya birka topu bulunan ky veya nehir sava gemisi. 2. Kefalin k. gambuk, -u [kab-ulc > ka(m)buk] {az} is. am ve kavak gibi yeil iken soyulan aalarn kabuklar. [DS] gambur, [Yun. kampuris => kambur] {az} sf. 1. Kambur. 2. Eri. 3. is. Biimsiz aa veya dallar. [DS]

t eken; keder grmii. || gam kp, {OsT} zn ts, sknts ok olan; ok kayglanan.\\ gam-nk, {OsT} Tasal; kaygl.\\ gam-nisr, {OsT} K eder ve ren; tasalandran.|| gam-nin, {OsT} Tasaland ran; kederli; gaml. || gam-penh, {OsT} K eder s na; kayg veren, tasal yer. || gam-perest, {OsT} Kedere alm.|| gam -perver, {OsT} Tasa veren.|| gam yemek, {eAT} Tasalanmak; keder etmek.\\ gam yemem ek, {OsT} H i znt, tasa ekmemek. || gam yim ek, {OsT} {eAT} Endie etmek; zlmek; kederlenmek; m kedder olmak.|| gam-zed, {OsT} Kaygy y o k eden; znty gideren:\\ gam-zede, {OsT} Kederli; tasal. gam2, [Far. gm \S] (ga:m) {OsT} is. 1. Adm. 2. Ayak. 3. Ky. gam3, [Fr. gamme] is. mz. B ir oktav iinde yer alan birbirine oranl frekanslara sahip inici ve kc ses ler dizisi. S gam yapmak, B ir alg veya kendi sesi ile gam dizisine uygun m zik altrmalar yapmak. gama1, [Yun. gamma] is. Yunan alfabesinin nc harfi (y,Y). S gama nlar, fiz. R adyoaktif cisim lerin yaym lad X nlarna benzer, fa k a t dalga boyu daha ksa elektromanyetik nmlar.|| gamal ha, A lm anyada Nazilerin sem bol olmu drt adet gam a harfinin oluturduu ekil. gama2, [Erme, kam (ivi)] {az} is. 1. Kama. 2. A ra ba tekerleklerinde kullanlan aa ivi. [DS] gamagloblin, [Fr. gammaglobuline] is. Kan plaz masnda yer alan ve antikor gibi etki gsteren pro teinli bir madde, gamagrafi, [Fr. gammagraphie] is. tp. Gama nlar yayan bir izotopun organizma zerindeki yolunu izleme tem eline dayanan tehis yntemi; sintigrafi. gamaim, [Ar. am im jvSUi] (gama.im) {OsT/ is. Hayvanlarn srmasn, ya da yem yemesini nle mek iin azlarna taklan torba; burunduruk. gamak, - [Ar. amak j * i ] {OsT} is. 1. Nem; rutu bet. 2. N em li ve ar hava, gamalak, - [kamalak2 > gamalak] {az} is. 1. Bir tr am aac. 2. Katran aac. [DS] gamalak, - \eT. lcam-mak (diz kmek) > kamalmak > kamal-ak > gamal-ak] {az} is. 1. Sonba harda tutulup kafeste altrlan bir yandan byk av keklii. 2. sf. Tembel; uyuuk; yorgun. 3. (Kii iin) kam byk olan. [DS] S gamalak olmak, {az} (Keklik iin) yaan kardan kanad slanmak ve uamamak. [DS] gamalamak, [kama-la-mak] {az} gl. f. [~r] [-l()yor) Oyunda yenmek. [DS] gamal, [kama-l > gama-l] sf. (Ha iin) ular ge nellikle saat ynnde dik a yapacak biimde kv rk; drt adet gam a harfinden oluan. S gamal ha, 1. B irok eski medeniyet (Ege, Hint, ran, in)

GAM

M
[Tietze]=> kamak >

I I tf S M

gamak, - [Ar. keme

gam-ak] {azj is. Avu. [DS] gamaklamak, [gamak-la-mak] {az} g l . f [-r] [l()-yor] Avulamak. [DS] gam, [eT. kam-mak >kam-] {az} is. Kam. [DS] gamlama, [kam-la-ma] {az} is. Kamlamak ii; kamlama. [DS] gamur, [? kam r / gamur] {az} is. Hayvan vergi si. [DS] gamd, [Ar. amd -u i] {OsT} is. 1. Km. 2. Kap; mah faza; zarf. gamet, [Yun. gamos (evlenme) > Fr. gamte] is. biy. Erkek veya dii reme hcresi; eey hcresi, gametli, [gamet-li] sf. Gameti olan, gamga, [kam-mak >kam-ga >gam ga / gamgak] {az} is. 1. Yonga. 2. Balta ve apa gibi aralarn anm yzne scak olarak eklenen para; elik. [DS] gamgak, - [kam-mak > gamgak] {az} is. 1. Y on ga. 2. Hahan kellesi koparldktan sonra kalan sak. [DS] gamgame, [Ar. amame >u_i^i] {OsT} is. 1. nek gi bi brme; brt. 2. Sava srasnda kan ses; sava naras. 3. Savaan; muharip. gam k, - [Ar. amk (ga:mk) {OsT} s f Biraz lekeli; puslu; nemli, gam , [? gam] {az} is. Srahi. [DS] gam , [kam] {az} is. 1. Sazlk ve bataklklarda biten bir su bitkisi; saz. 2. Prasa. [DS] gam t, -d i [kam-mak > kam-t-mak > gamt?] {az} sf. 1. Sessiz; hareketsiz. 2. (Hayvan iin) zayf. [DS] gamtmak, [kam-mak (bkmek) >kam -t-m ak >gamt-mak] {az} gsz. f. f r ] 1. Somurtmak. 2. So uktan yp hareketsiz kalmak; bzlmek. [DS] gamz, [Ar. amz > gamz ^i-oU] (ga:mz) {OsT} sf. 1. Gizlilii olan. 2. (Sz iin) kolayca anlalama yan; kapal; kark. gamza, [Ar. amz > gamza sf. A nlalm as g durum, gamin, [Ar. gamin C 'garni:t) {OsT} sf. Kaygl; tasal. garnir, [Ar. mir yli] (ga:mir) {OsT} sf. 1. Bakm sz; mamur deil; bayndr olmayan. 2. Terk edil mi. 3. Ekilmemi. gamiz, [Ar. am z y ^ ] {az} is. Birinin arkasndan konuma. [DS] gamlanma, [gam-la-n-ma] is. zlme, kederlenme durumu ve eylemi, gamlanmak, [gam-la-n-mak] gsz. fi f r ] zlmek; kederlenmek; kayg duymak; tasalanmak. (ga:mza) {OsT}

gam l, [gam-l] sf. Tasal; zntl; kederli, gam llk, - [gam-l-hk] is. Tasal olm a durumu; kederlilik. gamm az, [Ar. amz (gz krpma) > gammaz (iaret eden) jU i] (gamma:z) {OsT} sf. 1. Gz krpan. 2. ekitirerek ara bozuculuk eden. 3. Sz tayc; ftleyici. 4. is. dnz. Tersane kethdalarna ait alt ifte kayk. gamm azane, [Ar. ammz+Far. -ne <;ljUi] (gamma:zc:ne) {OsT} zf. Gammazlkla, gammaze, [Ar. ammze ojUi^] (gamma:ze) {OsT} is. Gz krparak fitneye davet eden gzel kz. gamm aziyet, [Ar. amm ziyyet o o jU i] (gamma:ziyet) {OsT} is. Kovucululc; gammazlk, gamm azlama, [gammaz-la-ma] is. ekitirme ve fit lemek ii. gamm azlamak, [gammaz-la-mak] gl. f. [-r] fil()yor] 1. Bir kimsenin sz veya davranlarn, duy masn istemedii baka birisine sylemek. 2. e kitirmek; fitlemek, gamm azlanma, [gammaz-la-n-ma] is. Birisi tarafn dan yerip ekitirilme; hakknda gamm azlk yapl ma. gamm azlanmak, [gammaz-la-n-mak] edil. f. f r ] Birisi tarafndan yerip ekitirilmek; hakknda gammazlk yaplmak, gamm azlk, - [gammaz-lk] is. 1. Sz tayclk. 2. ekitiricilik; fitnecilik, gamofobi, [Yun. gamos (evlenme) + phobos (korku) > Fr. gamophobie] is. psikol. ou zam an donjuanlkta rastlanan ileri derecede evlenme korkusu, gamon, [Fr. gamone] is. biy. B ir bireyin kard daha ok kar cinsteki bireyi etkileyen cinsiyet hormonu. gamotropizm, [Fr. gamotropisme] is. reme mev simlerinde balklar kar cinse veya uygun sulara dora ynelten gm, gamr, [Ar. amr rinlik. gamre, [Ar. amre ^ ] {OsT} is. Grgszlk; an layszlk; bnlk, gamsele, [t. camiciola] is. Su geirmez yamurluk, gamsz, [gam-sz] sf. 1. K endisine hibir eyi dert etmeyen; kaygsz; umursamaz. 2. znts ve s knts olmayan; dertsiz; tasasz, gamszlk, - [gam-sz-lk] is. 1. Gamsz olm a du rumu. 2. Gamsz kiinin nitelii, gamus, [Ar. ms ^ da; camz. gamz, [Ar. amz > i ] {OsT} is. 1. Ka ve gzle iaret etme. 2. Sz tayarak, fit vererek arabozuculuk etme; mnafklk etme (ga:mu:s) {OsT} is. M an {OsT} is. Suyun derinlii; de

gamze, [Ar. gamze (iaret) y>s.\ {OsT} is. 1. ene veya yanak ukuru. 2. G z krparak iaret etme. 3. Szgn ve sitem dolu bak. S gamze-figen, Gam ze saan; szgiin yan bak.\\ gam ze-i ahter, Yld zn gz krpmas.\\ gam ze-i cd, Byleyici ba k.|| gamze-i celld, Cana kyan yan bak.\\ gam ze-i dil-dz, Gnl elen ya n bak.\\ gamze-i fet tan, l. Aldatc bak; fitn e karan bak. 2. Cazip ve szgiin bak.\\ gamze-i hflnhr, Kan dkc yan bak. gamzi, [Ar. amz _S>^1 (gamzi:) {OsT} sf. Gz kr pan. -gan1 [-gan / -gen / -ken / -kan] yap. e. 1. Fiilden , isim ve sfat treten ek. ounlukla birden ok he celi fiil kk ve gvdelerine gelir; alkanlk ve huy edinmi olma kavramlarn katarak sfatlar tretir. Bir eylemi oka yapan anlamnda, abartmal sfat lar treten ek, geni zaman ve imdiki zaman ifade si tayan sfat fiil (orta) ekidir, dala-an, irigen, gml-gen, yarat-an, k-an (anlayan), esnegen (esneyen), ker-gen (affeden) {eT} {eAT'}; aln gan, sokulgan, dvken. Kullanl genileyerek sfat treten ek durum una da gelmitir, sklgan (ocuk), ekingen (kimse), alkan (renci), iti ken (spa), sr-gan (sran). 2. Kkn belirttii zellikleri tayan, bu alanda belirgin zellii olan kavramlarda sfatlar ve isim ler tretir: iletken, ilet ken (metal), srngen, srngen (hayvan), kaygan, kaygan (yol), yapkan, yapkan (amur), ergen, ergen (kz). 3. M ekn kavram katarak isimler tre tir: korgan. -gan, [Far. gn \S] {OsT} son. ek. Sonu -e ile bi ten Farsa kelimeleri oul yapan son ek. hce-gn gan', [gag / ga / gan / gang / gan / gng (yans.)] is. Bir eyin yerinden glkle sklmesini anlatan kk. [Zlfkar] gan-r-t-m ak gan2, [ga / gan (yans.)] is. Aksrp balgam karma y bildiren kk. [Zlfkar] gan-()r-k (kark), ganr-muk (kanrmk) gan3, [kan] {az} is. Kan. [DS] ganad, [kanat] {az} is. Kanat. [DS] ganaim, [Ar. ganim et > anim ^ L i] (gana:im) {OsT} is. Savata elde edilen mallar; ganimetler. S ganim-i bahriye, {OsT} Savaan devletin bayra n tayan gem ilerin ve bunlara ilikin eyalarn zapt.|| ganim -i hlise, {OsT} Savata elde edenin sahip olduu m allar.|| ganim -i harbiye, {OsT} Savata dmandan ele geirilen sava ara gereci ve dier eyalar. || ganim -i maksme, {OsT} D ev let hzinesine m al edilmedike savaa katlanlara datlmas mmkn olmayan sava ganim etleri,|| ganim-i m elfe, {OsT} Bete biri devlet hzine sine ait olan, savata dmandan ele geirilen g a nimetler.

ganak, - [kan-mak > kan-ak] {az} sf. Aldanan. [DS] ganara, [Ar. kinnre jl] (gana:ra) {az} is. 1. M ez baha. 2. sf. ok yiyen; obur. [DS] S 1 ganara kpe i, {az} 1. Mezbahalarda beslenen kpek. 2. Pis boaz. [DS] ganat, [kanat] {az} is. 1. Kan direklerini birbirine balayan aalar. [DS] 2. Evlerdeki d kaplarn her bir kanad, ganatl, [kanat-l] {az} is. Evlerin byk d kaps. [DS] ganatmak, [kana-t-mak] {az} gl. f i f-r] 1. K anat mak. 2. inde sv bulunan bir bitkiyi dtan ize rek svsn aktmak. [DS] ganayakh, [kan+ayak-l] {az} is. Kadn. [DS] ganayim, [Ar. anim]w. argo. Metres, ganc, [ganc / gmc (yans.)] is. Sert cisimlerin birbiri ne srtnmesini ve bu biimde sinirsel tepkiye yol aan hareketleri anlatan kk. [Zlfkar] ganc-r-dak, ganca, [t. gancio / ganzo => kanca] {az} is. 1. Gemi demiri. 2. U cu eri sivri demir; kanca. 3. Yangn sndrmekte kullanlan ucu eri demir; kanca. 4. Balk oltas. 5. Dolm a tfeklerin iindeki paavray skmekte kullanlan ucu engelli de nek. 6. Kancal ine. 7. Kene. [DS] ganck, - [eT. kan-k > kan-ck] {az} is. 1. Dii. 2. Altm alt oyununda onlulara verilen ad. 3. sf. Hileci; sznde durmayan. [DS] S ganck sk, {az} iinde sam a yerine dem ir ve kurun para lar bulunan av sks. [DS] gancrdak, - [ganc (yans.) > ganc-r-dak] {az} is. 1. Tahteravalli. 2. Yrrken ok ses karan kan tr. [DS] gancrdk, - [ganc (yans.) > ganc-r-dk] {az} is. Tahteravalli. [DS] gancuga, [Mo. ancua] {eT} is. Eyerin terki bala r. [Nevy] gandak1 - [Far. kandak / Ar. handek , => kandak > gandak] {az} is. 1. Yollarda tekerleklerin oyduu yerler. 2. Dar ve derin sel yarntlar. 3. Hendek. 4. Kaya ukurlar ve hendeklerde biriken su. 5. Bataklk. 6. Yaln kaya; uurum. 7. Byk kayalarn aras. 8. Yama bir tarlaya salnan suyun topra gtrmemesi iin yaplan set; teras. 9. Su arklarnn derin yeri. [DS] gandak2, - [kan > kan-dak] {az} sf. (M eyve iin) krmzlam. [DS] gandi, [? gandi] {az} is. Cilve. [DS] ? gandi atma, {az} Ar hoppalk yapma. [DS] -gne, [Far. gne 4ilf] (g:ne) {OsT} son ek. Baz Farsa saylarn sonuna getirilerek -lik anlamn da isimler treten son ek. cihr-gne (drtlk) ganem, [Ar. anem ^ ] (gana:im) {OsT} is. 1. ICo-

GAN

i m

i 1640m m

yf. 3. (Eya iin) ek yerleri gevemi; bozulmu. [DS] gangrk, - [ga (yans.) > ga-()r-k > ganrk] (kam nk) {az} is. Balgam. [DS] ganem, [Ar. anem (gana:im) {OsT} sf. 1. K o gangrm ak, [gang (yans.) > gan-r-mak] (gamrmak) {az} is. 1. Bir eyi kaldrala yerinden oynatmak. yunla ilgili. 2. Koyun gibi, 2. Geriye doru bkmek. 3. Burkmak; incitmek. 4. ganere, [Ar. kinnre jhs => ganere] {az} is. 1. Krmak. 5. Derine saplamak. [DS] 6. Tiirkm. Bir Huysuz kpek. 2. Sahipsiz kpek. 3. Yznumara; taraf emek, ffganrp almak, Trkm. Zorla almak. tuvalet. 4. sf. ok zayf. [DS] [TDS] Gang, [Sansk. ganga] {eT} is. Ganj nehri. [EUTS] gangrmuk, [ga (yans.) > ga-()r-mk > gan-rgang1 [gag / ga / gan / gang / gan / gmg (yans.)] is. , muk] (ganurmuk) {az} is. Balgam. [DS] Bir eyin yerinden glkle sklmesini anlatan gangrtm a1 -c [gang (yans.) > gan-r-t-ma] (ga, kk. [Zlfkar] gang-r-t-mak, gan-()r-l-m ak nrtma) {az} is. Kaldra. [DS] gang2, [gang / geng (yans.)] is. Zayflktan dolay gangrtma2, -c [gang (yans.) > ga-r-t-ma] (gakemiklerin frlamasn anlatan kk. [Zlfkar] ganghrtma) {az} is. D aldrarak dikmek zere aatan l-da-mak, gang-l-da-y-k bkerek koparlm ince dal. [DS] gang3, [Alm. gang (damar)] is. min. 1. Deerli bir gangrtmak, [gang (yans.) > gan-r-t-malc] (gamaden cevherini saran deersiz maddeler. 2. Bir hrtmak) {az} gl. fi [-r] 1. Burmak. 2. ncitmek. maden ocanda deerli m adenler ile deersiz mad 3. Bir eyi kaldrala yerinden oynatmak; kaldr delerin kark olarak yer ald damar. 3. tp. Uzun mak. 4. B ir eyi bkerek yamultmak. 5. Ayrarak sredir iltihapl bir organn evresinde olumu sert koparmak. 6. Aatan dal koparmak. [DS] 7. doku. Trkm. Bir yana emek. ganga, [ing. konka] {az} is. htiyar komu kadm. gangrtme, -ci [gang (yans.) > gan-r-t-ma] (ga[DS] nrtme) {az} is. 1. -* ganrtm a2. 2. Aacn as gangal1, [Far. kenger] (az) is. 1. Dikenli bir eit ot. lnca kopacak dal. [DS] 2. Deve dikeni. 3. Yaban enginar. [DS] S kangal gangmak, [gang (yans.) > gan--tmak] (ganmak) gz, (az} Byk ve kk gz. [DS] {az} dnl. fi. [-r] Dengesini kaybederek bir yana gangal2, [Yun. kankali] {az} is. 1. Kangal. 2. E eilmek. [DS] rilmi, kirman dolusu ip yuma. 3. ile halindeki ip. 4. B ir tutam. 5. Simit. 6. Birbirine balanp ku gangirtme, -ci [gang (yans.) > gan-r-t-ma] (gahirtme) {az} is. ganrtm a2. [DS] rumak zere aslan m sr koanlar. 7. Pamuu karlm koza. 8. Kurutulmak zere iplere dizilmi gangliyon, [Lat. ganglion] is. tp. nsan ve dier m e melilerin lenf damarlar ve sinirlerinde oluan yer ttn yaprann bir demeti. 9. sf. (Boynuz ii) yer yuvarlak veya isi ilik; dm, yarm ay biiminde olan. 10. Eri. 11. Dall budak l. [DS] gangrk', - [ga (yans.) > ga-()r-k > ganrk] gangallanak, [gangal-la-mak] {az} gl. f. [-r] [(gahrk) {az} is. Balgam. [DS] l()-yor] Herhangi bir eyi st ste getirmek. [DS] gangrk2, - [gang (yans.) > gan-()r-k] (gafirk) gangallatmak, [gangal-la-t-mak] {az} gl. f. [-r] {az} sf. 1. (Kii iin) ban arkaya doru kaldr Gzlerini korkun ekilde aarak bakmak. [DS] m; arkaya doru meyillenmi. 2. Sz dinlemeyen; inat. [DS] gangava, [Yun. ghaghghava] {az} is. Snger avcl nda kullanlan kayk. gangrlmak, [gang (yans.) > gan-()r-l-mak] (gangangel1 [Yun. (Girit) gangli] {az} is. Dnemeli , rlmak) {az} dnl. f i [-r] 1. Ba ve gs arkaya yol. [DS] doru bkmek; geriye kayklmak. 2. edil. fi. (Dal iin) geriye doru bklerek koparlmak. [DS] gangel2, [Far. engl] {az} is. engel. [DS] gangldak, - [gang (yans.) > gang-l-dak] {az} is. gangster, [A. ng. gangster] is. 1. Kanun d iler 1. Tahterevalli. 2. sf. (nsan ve hayvan iin) ok yapan bir etenin yesi; haydut; ekya. 2. gnl. zayf. [DS] Para vb. cinsten karlar salamak zere soygun, kaaklk, cinayet gibi her trl ktl yapm ak gangldamak, [gang-l-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [tan ekinm eyen kii, d(i)-yor] 1. Kemikleri kmak; zayflamak. 2. ok ihtiyarlamak. 3. (Eya iin) ie yaramaz duruma gangsterlik, -i [gangster-lik] is. 1. Gangster olma gelmek; eskimek. [DS] durumu. 2. Gangsterin durumu veya nitelii, gangldayk, - [gang (yans.) > gang-l-da-y-k] {a- gangam ak, [gang (yans.) > gan-()-a-mak] (ganz} s f 1. (Kii veya hayvan iin) yallktan titre amak) {az} dnl. fi. [-r] [-()-yor] Sallanmaya yerek yryen. 2. (Kii veya hayvan iin) ok za balamak; gevemek. [DS]

yun. 2. Koyun ve kei cinsi kk ba hayvan. 0 ganem kitabeti, {OsT} tar. Hayvan vergisine esas olm ak zere imparatorluk dneminde mevkufat kalemine bal ktiplik; koyun ktiplii.

ilil

S M

1641

GAP

gangatmak, [gang (yans.) > gan()-a-t-mak] (ganatmak) {az} g l . f [-r] Gevetmek. [DS] gani, [eT. kanl > kan] (ga:n) {az} is. Kan. [DS] gankmak, [kan-k-mak] {az) gsz. f i [-()-r] A l mak; kanksamak. [DS] ganksamak, [kan-k-sa-mak] {az} gsz. f i f r ] [s()-yr] Almak; kanksamak. [DS] ganktrmak, [kan-k-tr-mak] {az} gl. fi [-r] Do yurmak. [DS] ganrmak, [kang (yans.) > gan-r-mak] {az} gl. fi. [-r] 1. B ir eyi kaldrala yerinden kaldrmak. 2. Geriye bkmek. 3. Krmak. [DS] ganrtma, -c [kanr-t-ma] {az} is. 1. Kaldra. 2. Uydurma sz. [DS] ganrtma2, -c [kamr-t-ma] {az} is. Dikilip filiz lendirilmek iin aatan aslarak koparlm dal. [DS] ganrtmak, [kanr-t-mak] {az} gl. f i [-r] 1. B ir e yi kaldrala yerinden kaldrmak. 2. Bir eyi bke rek yamultmak. 3. Aatan ekerek dal koparmak. 4. Ayrmak; koparmak. [DS] gani, [Ar. an ^ ] (gan.i) {OsT} sf. 1. Zengin; var lkl. 2. Doymu; doygun. 3. Bol. 4. is i Gerek za tnda, gerek sfatlarnda, gerek eylemlerinde hibir zaman, hibir ekilde hibir eye ihtiyac olmayan; kullarnn btn ihtiyalarn karlayan; cmertli ine snr olmayan; Allah. S gani gani, B ol bol.|| gani gnll, K endisi zengin olmasa bile bir zen ginin yapabilecei ekilde elindekini esirgem eyen; eli ak; cmert.|| ...in ganisi olmak, O eye ihtiya c olsa bile istekli davranmamak. ganim, [Ar. ganim et > ganim pJlfc] (a:nim) {OsT} sf. 1. Savata dm andan ganim et alan. 2. tar. Sava larda gsterdii yararlklardan dolay dmandan alman ganimetlerden hazine paynn dnda kalan ksmdan pay alan gazi. ganimen, [Ar. nimen liLt] (g a :n i men) {OsT} zf. Ganimet alm olarak, ganimet, [Ar. ganim et o ^ t ] (ganimet) {OsT} is. 1. Savata dmandan ele geirilen her trl mal, e ya, para vb. eyler. 2. gnl. Beklenm edik bir anda ortaya km olan frsat veya durum. 3. Beklen meyen bir kazan. 4. argo. Yamadan elde edilen veya alnt mal. ganimn, [Ar. nim n o^Lt] (ga:nimi:n) {OsT} is. tar. Savata hazr bulunarak bizzat ganim et almaya hak kazanm olan sava, ganiye, [Ar. m > ganiye -uiLp] (ga;nye) {OsT} sf. 1. (Bayan iin) zengin. 2. ok ho. 3. is. ark syle yen kadn; muganniye, ganmak, [kan-mak] {az} d n l.f. f a r ] 1. Doymak. 2. nanmak. [DS] ganmaz, [kan-maz] {az} sf. Anlaysz. [DS]

gannac, [Ar. unc > annac

(ganna:c) {OsT) sf.

1. ok nazik. 2. ok iveli; nazl. gantarma, [kantar-mak (ekmek) > kantar-m a [EREN]] {az} is. Gem; kantarma. [DS] ganyan, [Fr. gagnant] sf. 1. (At iin) yarta kazanan. 2. is. At yarlarnda, kounun birincisini tahmin etmeye dayanan bir tr kumar, fi1 ganyan oyna mak, Bir at yarnda bir atn sra numarasn ta yan bileti alarak mterek bahse katlmak. ganya, [Lat. canariensis] {az} is. bot. Y apraklan kam yaprana benzeyen, sulak yerlerde biten, hayvanlarda zehirlenmelere neden olan, ok yllk otsu bitki; kanya, (Sorghum halepense). [DS] ganyot, [Fr. gagnotte] is. 1. Kt oyunlannda oyun culardan kesilen paralarn iine konulduu kumba ra. 2. Bu kumbaradaki paralar, ganzmak, [gan (yans.) > gan-()z--mak] {az} gsz. f. [-r] (Hayvan iin) toslamadan nce ban kal drmak. [DS] gapak, - [kapa-k] {az} is. Kapak. [DS] gapama, [kapa-ma] {az} is. Kapama. [DS] S 1 gapamal pilv, {az} Etli pilav. [DS] gapan, [kap-mak > lcap-an] {az} is. Kapan. [DS] gapatma, [kapa-t-ma] {az} is. Metres. [DS] gapck, - [kap-lc] {az} is. 1. Tahl kabuu. 2. Bo kovan. [DS] gapak, - [kap-ak] {az} is. Defter sayfas. [DS] gapk, - [kap-k] {az} is. 1. Soyulmu ard kabuu. 2. Soyulmu ve kurumu m sr ve yapra. 3. Meyve kabuu. 4. Tahl kabuu. [DS] gapgara, [kapkara] {az} sf. Kapkara. [DS] gap, [kap], {az} is. Kap. [DS] gap gizi, {az} Hizmeti. [DS] gaplanmak, [kap-la-n-mak] {az} dnl. f. f r ] Kaplanmak. [DS] gaprcak, - [kap-r-cak] {az} is. 1. Tahl kabuu. 2. nce ince rlm sa rglerine taklan gm zincirlerin ucundaki altn ya da gmten yaplm arpack. [DS] gapmak, [kap--mak] {az} ite, f. f r ] Kavga etmek; kapmak. [DS] gapz, [kap-z] {az} is. ki da arasndaki su geidi; kk kanyon. [DS] gaplamak, [kap-la-mak] {az} gl. f i f r ] [~l()-yor] Kaplamak. [DS] gaplatmak, [kap-la-t-mak] {az} gl. f. [-r] Kap latmak. [DS] gaplk, - [kap > .kap-lk] {az} is. Raf. [DS] gapmak, [kap-mak] {az} gl. fi [-ar] 1. Kapmak; almak. 2. Y ama etmek. 3. (Hayvan iin) srmak. [DS] gapsin, [Fr. capsule] {az} is. Kapsl. [DS] gaput, [Fr. capote] {az} is. A sker paltosu; kaput. [DS]

GAR

M K SOM.
tuhaflk. 2. Yabanclk. 3. ed. Anlamsz bir kelim e yi sz iinde kullanma. 4. {az} Dargnlk; d manlk [DS] 0 garbet-c, {OsT} Allmadk, ga rip eylere merak saran; byle eyleri arayan. |[ garbet-nm, {OsT} Yadrganacak, artacak eyler gsteren; garip. garabil, [Ar. rbl > arbl y>] (gara;bi;T) {OsT} is. Kalburlar. garabin, [Ar. urb > rbn > arbn (okluun okluu) jrolji-] (gara;bi;l) {OsT} is. Kargalar. garagan, [kara+kan] {az} is. arpma ya da vurma ile vcutta oluan morarma; ekimoz. [DS] garagavlk, - [lcara+kav-lk] is. bot. Papatyagillerden bir metreye kadar boylanabilen, kk ve gvde sinde st bulunan, kklerindeki stten sakz elde edilen iki ya da ok yllk bir bitki; karagavuk; sakzlk; engel sakz, (Chondrilla juncea). garagavuk, -u [kara+kav-uk] is. bot. -* garagavlk. garage, - d [kara+aa] {az} is. Karaaa. [DS] garag, [kara+k] {az} is. Karak. [DS] garagoi, [karakol] {az} is. Karakol. [DS] garaan, [eT. kar-kn > karaan] {az} is. allarn ok bulunduu yer. [DS] gara, [kara-mak (kartrmak) > kara-] {az} is. Aatan meyve toplam akta ve yn halindeki sap lar datmakta kullanlan atall aa. [DS] garaib, [Ar. arib (gara.ib) {OsT} is. 1. Y a drganacak, alacak eyler. 2. Akl almayacak, tu h a f eyler; grlmedik, marnlamayacak harika ey ler. S garib-c, {OsT} Garip eyler arayan; garip eylerin merakls.|| garib-den, {OsT} alacak; allmadk; garip.|| garib-perver, {OsT} Gariplik lerden holanan; tuhaflklar seven.\\ garib-i seba-i lem, {OsT} Dnyann yedi harikas. garaibat, [Ar. aribt o l i l ji-] (gara;iba:t) {OsT} is. Garip eyler; tuhaflklar; allm adk eyler, garaj, [Fr. garage] is. 1. Otomobil, m otosiklet gibi tatlarn korunduu st kapal yer. 2. Otomobille rin bakm ve onarmlarnm yapld yer. 3. gnl. ehirler aras otobs veya minibslerin kalk ve var yerlerini belirlemek iin belediyelerce ayrl m bulunan yer. S garaj yolu, B ir trenin ulam hattndan ayrlmasn veya zerinde ulam sala nan yolda iki trenin karlamasn nlem ek iin yaplm, iki ucu a n a yo la bal dem iryolu. garajc, [garaj-c] is. Otomobil veya otobs gibi ta tlarn belirli bir sre kalmasn veya bakmn sa lamak zere iletme am olan kii; garaj iletme cisi. garak, - [garak] {az} is. Kap zemberei. [DS] garaklam ak, [garak-la-mak] {az} gl. f. f- r j [-l(jyor] Kap zembereini kilitlemek. [DS]

-gar-, [ka-r-mak (eklemek) > -gar- / -ger- / -kar- / ker-] {eT} yap. e. Kkn belirttii kavram a bititir m ek ya da eklemek, getirmek, ona doru gitm ek anlam kazandran isimden fiil yapm a eki; isimler den geili eylem ler treten ek. [ETY] i-ger-mek (baml klmak) suw-gar-mak (sulamak), od-karmak (uyandrmak) gar1 [gar / gr (yans.)] is. Bir eyin przl yzeyle , re sinirleri bozcu ve kulak trmalayc biimde srdrmeyi ve bu biimde barmay, tmeyi anla tan kk. [Zlfkar] gar gar etmek, gar-l-da-m ak gar2, [Ar. gar jU ] (ga:r) {OsT} is. 1. M aara; in. 2. Defne aac. S gr- erf, M ekke'den M ed in e e y g srasnda Peygamberimiz Hz. M hammed ile yol arkada Hz. E bubekirin kendilerini yakala mak iin takip eden Mekkeli mriklerden saklan dklar maara. garJ, [Fr. gare] is. D em ir yolu ile yolcu ve eya tamas iin kurulmu tesislerin bulunduu yer; istasyon; durak. gar4, [kar] {az} is. Kar. [DS] S gar krt, {az} Kar yn. [DS] gara, [kara] {az} sf. Kara. [DS] S gara canavar, {az} Domuz. [DS]|| gara ra, {az} Eskiden kul lanlan bir aydnlanma arac. [DS]j| g a ra ileli, {az} Hayat hep zntler iinde gemi olan. [DS]| gara dolma, {az} Yaprak sarmas. [DS]|| gara dkk, {az} Samanla karm kuru hayvan gbresi. [DS]|| gara egin, {az} Yava ve geni admlarla yryen at. [DS]|| gara gabarck, {az} Yalnayak yryen ocuklarn ayanda veya elin de kan bir tr ban. [DS] 1 gara gada, {az} (Kii 1 iin) uursuz. [DS]|| gara gavrga, {az} Kubandan biraz daha kiik doranm ve tavada kav rulmu yal et. [DS]|| gara gdk, {az} Tanesi krmz, kl siyah bir buday tr. [DS]|| gara gulah, {az} K urt kula gibi sap olan eski bir kl; kara kulak. [DS]|| gara guilap, {az} Demirci yapm eski tip mentee. [DS]|| gara gz, {az} Sonbaharn sonu. [DS]|| gara kemik, {az} Acm a sz; insafsz.]] gara mal, {az} Tapulu mal. [DS]|| gara sakz, {az} 1. Katran. 2. Zift. [DS]|| gara salgn, {az} Bulac salgn hastaln yaratt tehlike. [DS]|| gara tohum, {az} Soann iekten sonra oluan kiik siyah tohumlan. [DS]|| gara torbal, {az} 1. i. 2. Usta. [DS]|| gara tuman, {az} Kadnlarn i yaparken giydii alvar. [DS]|| gara yanz, {az} (Kii iin) esmer yiizlil [DS]|| gara yer, {az} 1. K arayer; topran alt. 2. liim. [DS]|| gara yonca, {az} Yaban yonca. [DS]|| gara yrekli, {az} Kinci. [DS] garabasan, [kara+bas-an] {az} is. Karabasan; k bus. [DS] g arab et, [Ar. garabet > ] (gara.bet) {OsT} is. 1. Yadrganacak bir durum; gariplik; yadrgatclk;

1643

GAR sf. Gvencesi olan; teminatl. 4. zf. Kesinlikle; mu hakkak; mutlaka. garanti etmek, Satlan bir maln belirli bir sre iinde bozulmas hlinde c retsiz olarak tamir etmeyi kabul etmek. garantileme, [garanti-le-me] is. Salama balama durumu ve eylemi, garantilemek, [garanti-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Bir iin gereklemesini salayacak her trl n lemi almak; salama balamak, garantili, [garanti-li] sf. Garantisi olan; gvenceli, garantisiz, [garanti-siz] sf. Garantisi olmayan; g vencesiz. garantr, [ng. guarantor] sf. (Kii, devlet veya ku rulu iin) bir konuda garanti veren, bu konunun gereklemesi iin gzetimde bulunan; garanti eden. garare, [Ar. arre ojly-] (gara:re) {OsT} is. Byk kl uval; harar, gararlamak, [karar-la-malc] {az} gl. f [r] [-l()yor] Kararlamak. [DS] gararmak, [kara-r-mak] {az} gsz. f . [-r] Karar mak. [DS] garat, [Ar. art ol_^] (gara:t) {OsT} is. Yamalar; apullar. garatavuk, -u [kara+tavuk] {az} is. Karatavuk. [DS] garava, [kara+ba > karava] {az} is. Hizmeti ka dn. [DS] garayir, [Ar. arre kl uvallar; hararlar, garaz, [Ar. araz / arad J*y-\ {OsT} is. 1. Maksat; gaye. 2. Bir kimseye kar beslenen kt niyet; kin; dmanlk. S garaz-ld, {OsT} zel amac bulu nan; garaz olan.|| garaz-m z, {OsT} 1. Kinli; ga raz gden. 2. Kt amal; gizli maksad bulunan.\\ garaz balamak, K in ttmak.\\ garaz- asl, {OsT} A sl ama.\\ garaz- vkf, {OsT} Vakfedenin ama c}] garaz olmak, Kin balamak. garazen, [Ar. arazen C&>] (gara en) {OsT} zf. Kin z li olarak; dmanca, garazkr, [Ar. araz+ Far. -kr _,lSUi>] (garazk.r) {OsT} sf. 1. Kin tutan. 2. zf. Dmanca; kinli olarak, garazkrlk, - [garaz+kr-lk] (garazk:rlk) is. Kin tutma, dman olma durumu, garazl, [garaz-l] sf. Dmanlk besleyen; kin tutan, garazsz, [garaz-sz] sf. 1. Belli bir ynde amac olmayan; gayesiz; hedefsiz. 2. Bakanlarna kar hibir kt niyet ve dmanlk beslemeyen. S ga razsz ivazsz, Gizli bir ama gtmeden. garb1, [Ar. arb o j-] {OsT} is. -* garp. garb2, [Ar. kalb] {az} sf. Tembel. [DS] J-] (gara.yir) {OsT} is. Byk

garakmak, [garak-mak] {az} gsz. f. [-r] Kzmak; ksmek. [DS] garaktk, - [kara+ktk] {az} is. Evin en yal s; by. [DS] garalama, [kara-la-ma] {az) is. lm askerin n fus kaydnn silinmesi. [DS] garalmak, [kara-l-mak] {azj dnl. f. [-r] (Ate ve k iin) kararmak. [DS] g a ra lt, [kara-l-t] {az} is. 1. Ev eyas. 2. Karart. [DS] S garaltya sylemek, {az} Arkasndan kt konumak. [DS] garalt2, [ger-el-ti / garal-t] {az} is. . Siper. [DS] 2. Ev; bina. garallanak, [garalt-la-mak] {az} gl. f . [-r] [l()-yor] Saklamak; rtmek. [DS] garam, [Ar. arm (azap) pi> ] (gara.m) {OsT} is. ok derin sevgi; ak. garamangark, [karaman+ Ar. gark] {az} sf. Bol bol; ok miktarda. [DS] garamat1, [Ar. arm t ololy;] (gara.m a.t) {OsT} is. 1. Bor, diyet vb. eyleri demeler. 2. Vergiler; resimler. garamat-, [Ar. karabet] {az} is. Akraba. [DS] garamat, [Ar. ganimet] {az} is. Zenginlik; varlkl olu. [DS] garamat4, [Ar. garabet] {az} is. Ruhsal bunalm. [DS] garamet1 [Ar. arm et / arme ^1y> I ^ j i ] (gara:, met) {OsT} is. 1. Tahakkuk eden bor; denmesi gereken eyleri deme. 2. Vergi; resim. garamet2, [Ar. garabet] {az} is. 1. ftira. 2. Yayga ra. 3. Keder; znt. 4. Aln yazs. [DS] garametli, [garamet-li] {az} sf. zntl; mutsuz. [DS] S garametli ba, {az} zntl, kederli kimse. [DS] garameten, [Ar. arm e ten y-] (gara.me ten) (OsT} zf. Herkese eit paylatrm ak suretiyle, garami, [Ar. garm (sevgi) >garm ,y \ y-] (gara:mi:) {OsT} sf. (Sanat eseri iin) dnceden daha ok duygusal yn ar basan; duygusal; lirik, garamiyat, [Ar. garm (sevgi) > garm iyyt o '^ lji-] (gara:miya:t) {OsT} is. Sevgi ile ilgili konular; li rizm. garamond, [Fr. Claude Garamond] is. matb. Garamond tarafndan dkm gerekletirilen zarif g rnml dz ve italik harfler, garanlk, - [karanlk] {az} is. Karanlk. [DS] garanti, [Fr. garantie] is. 1. Bir anlama veya szle me hkmlerine taraflarn kesin olarak uymalarn salayacak szleme d gvence unsuru; teminat; inanca. 2. Bir iten doabilecek zarar karlamak zere bir tarafn dier tarafa gsterdii karlk. 3.

GAR

garben, [Ar. arben l|ji-] (g a rben) {OsT} is. Bat ta rafndan; batdan, garbi, [Ar. garb (bat) > garb / garbiyye (garbi:) {OsT} sf. 1. Bat ile ilgili; batya zg. 2. Bat ynde olan. 3. Bat lkelerine ait olan. S1 gar b yelken, {az} Bat rzgr esmeden nce batda grlen bulut. [DS] garbiyun, [Ar. garb > garbiyyn j (garbi:) {OsT} is. Bat lkeleri ve bu lkelerin halk; batllar; AvrupalIlar, garcamak, [garc-a-mak / garca--malc] {az} ite. f. [- r] Birbirine girmek; karmak. [DS] garc, [kar-c] {az} is. K ar satan adam. [DS] garckmak, [kar-c-k-mak] {az} gsz. fi [-r] Gzler kardan kamamak. [DS] gar, [gar / gr (yans.)] is. 1. Zorla koparma ve kesme anlatan kk. [Zlfikar] gar gar. 2. Kat ci simlerin iddetli srtlmesi ile kan kulak trm a layc, i gcklayc ses. S gar gur, Kesme, ko parm a veya srtnme sonucunda kan rahatsz edici sreklilii olan ses. garn, [Far. har-n / t. calzone] {az} is. 1. rgl mein tozluk. 2. Kei klndan yaplm orap. 3. Bir taraf hal, dier taraf kuma yastk klf. [DS] gard, [Fr. garde] is. spor. 1. Boks manda rakibin yumruklarndan yzn korum ak iin ellerin temel savunma durumuna getirilmi hali. 2. Eskrimde silahn ve kendi vcudunu rakibin saldrsndan savuturacak biimde tutma. 0 gardm indirmek, Boksta rakibim yum ruklaryla kendi yzn koru yam ayacak duruma getirmek. gardak, - [kar-mak (eklemek) > gar-da-k] {az} is. Diki veya dokumada potluk. [DS] gardaklamak, [kardak-la-mak] {az} gl. fi [-r] [l()-yor] Tutturmak; ilitirmek. [DS] gardaklk, - [kardak-lk] {az} is. Potluk. [DS] gardalandrmak, [karda-la-n-dr-mak] {az} gl. fi. [-r] Bzmek. [DS] gardalanmak, [karda-la-n-mak] {az} dnl, fi [-r] Bzlmek. [DS] gardal, [karda(k)-l] {az} sf. Kvrntl; potlu. [DS] gardalk, - [karde-lik] {az} is. Arkada. [DS] gardenparti, [ng. garden (bahe) + party (elence)] is. B ir park veya bahede verilen davet veya ziya fet. gardenya, [Fr. gardenia (sko botanikisi Alexander Garden adndan)] (garde nya) is. bot. 1. Kk boyasgillerden scak iklimlerde yetien, iekleri g zel kokan bir aak, (Gardenia) 2. Bu aan gzel kokulu beyaz iekleri, gardfren, [Fr. garde-fren] is. Bir demir yolu katar nn el frenlerini kullanmakla grevli memur, gardrmak, [kar-mak (eklemek) >kar-dr-mak] {az} gsz. fi. [-r] B ir ey gereksiz yere oalmak. [DS]

gardrop, -bu [Fr. garderobe] is. 1. Elbiselerin kon duu byk dolap; giysi dolab; elbise dolab; elbi selik. 2. Bir kimsenin sahip olduu takm elbisele rin tm. gardropu, [gardrop-u] is. Giydirici, gardiyan, [Fr. gardien] is. Ceza ve tutukevlerinde tutuklularm yasalara uygun davranmalarm ve ha pishanenin dzenini salamakla grevli kii, gardiyanlk, [gardiyan-lk] is. 1. Gardiyann grevi. 2. Gardiyan olm a durumu, gareng, [Far. areng &-] {OsT} is. A larken bo azdan kan inleme sesi; lk, garet, [Ar. ret O jU ] (ga:ret) {OsT} is. 1. Dman toprana yaplan hcum; akn. 2. Yama; apul. S gret-ger, Yamac; apulcu.j| gret-gern, Ya maclar; apulcular. garez, [Ar. garaz / arad ^ i] {OsT} is. garaz. S garez balamak, Kin tutmak. || garez gtm ek, Kin gtmek. || garez olmak, K in balamak. gargalak, - [kara-la-lc > kargalak ?] {az} is. D al galarn sahile vurduu odun ve aa paralar. [DS] gargamak, [karga-mak] {az} gsz. fi [-r] [-g()-yor] lenmek; beddua etmek. [DS] gargan, [lcara-gan] {az} is. bot. Karagan; karaan, (Lavandula stoechas). [DS] gargar, [gar (yans.) + gar] is. Suyun azar azar akma sn salayan szgeli testi; grgr. gargara1, [Ar. gargara J^J-] is. 1. Su vb. svlar azda yutm adan alkalamak; bu ekilde yaplan az ve boaz temizlii. 2. Boaz ve az iinde var olan bir enfeksiyonu tedavi iin gargara yapmak suretiyle uygulanan ila. S gargara yapm ak, A z ve boaz bir sv ile alkalayarak temizlemek. gargara2, [Yun. gargarisma] argo. Grlt patrt; kargaa. S gargaraya getirmek, 1. B ir szn veya emrin etkisini grlt ve patrtya getirerek azalt mak; dikkatten karmak. 2. argo; kandrmak. garg, [karg] {az} is. 1. Bataklk kam; kam. 2. Avclarn barut, sama ve kapsl koyduklar gzl teneke kap. [DS] gargn1 [kar-mak (biriktirmek) > kar-gm] {az} sf. , 1. ok fazla; bol miktarda. 2. (Akarsu iin) nn deki engeller yznden birikip durgunlam. 3. Tkanan su yolundan geri vuran. 4. Karlarn erime si ile oalan. 5. (Yamur iin) sk ve srekli ya an. [DS] gargn2, [kar-gn] {az} sf. 1. (Ekmek iin) st pitii hlde ii i kalm olan. 2. (Frnda kurutu lan m sr iin) yanma derecesine gelmi olan. [DS] gargn3, [kar-mak (biriktirmek) > kar-gm] {az} s f 1. Gebe. 2. (Hayvan iin) yemden doymu. 3. (Bit ki iin) gvdeleri ar geliip odunlam. [DS]

1645

GAR

gargm4, [kar-mak (biriktirmek) > kar-gm] (az) sf. 1. (Kii iin) zengin. 2. i ok olan. [DS] gargn5, [karg-n] /az} is. Sazlk. [DS] gargnlk1, - [kar-gm-lk] {az} is. Bkknlk. [DS] gargnlk2, - [kargn-lk] {az} is. Sazlk; kamlk. [DS] garg, [karga-mak > karg] {az} is. len; beddua. [DS] 0 garg etm ek, {az} lenmek. [DS]|| garg vermek, {az} Saygszca cevap vermek. [DS] garglamak, [karg-la-mak] {az} gl. f . [-r] [-l() -yor] lenmek; beddua etmek. [DS] gark, - [kar-mak (biriktirmek) > kar-k] {az} is. 1. Tarh; blm. 2. Bahe ve bostanlarda sulama iin alan hendek; ark. 3. Pirin ekilen yer. [DS] gark ekmek, {az} Tarla veya bahede apa ve ya baka yollarla ark amak. [DS] garkl, [kar-mak (eklemek) >kar-k-l] {az} is. Bu day, avdar, arpa karm tahl. [DS] garkmak1, [kar > car-k-mak] {az} gsz. f. [-()r] Gzler kardan rahatsz olmak. [DS] garkmak2, [kar-k-mak] {az/ gsz. f . [~()r] (Ses iin) ok barmaktan ya da hastalk yznden ka lnlamak, kslmak. [DS] garkmak3, [kar-mak, (biriktirmek) > kar-k-mak] {az/ gsz. f. [-ir] (Su yolu iin) tkanp suyu geri vermek. [DS] garlmak1, [kar-l-malc] {az} dnl. f. [-r] 1. okluu yznden bocalayp kalmak. 2. Bymek; olgunlamak. [DS] garlmak2, [kar-l-malc] {az} edl. f. [-r] Cinsel ili kide bulunmak. [DS] garmak1, [kar--mak] {az} g sz.f. [-r] 1. Eskimek; ie yaramaz olmak. 2. ( iin) ylmak; oalmak. 3. Olgunlaan rnler tarlada kendiliinden d klmek. 4. Usanmak; bkmak. [DS] garmak2, [kar-mak] {az} gl. f. [-r] B ir mal veya kiiyi bakasna ktlemek. [DS] gar, [kar-mak > kar-] {az/ is. len; beddua. [DS] fi1 gar vermek, {az} lenmek. [DS] garklk, [kar-k-lk] {az} is. Karklk; bozgun. [DS] garmak, [kar-mak] {az} dnl. f. [-r] Karmak. [DS] gartrmak, [kar-tr-mak] {az} gl. f . [-r] K ar trmak. [DS] g a ri1 [Ar. gri cSj^] (ga:ri) {OsT} sf. H erhangi bir , eyde sebat etmeyen; kararsz. gari2, [Ar. gayr > gayr = > gri\(ga:ri) zf. Bun dan byle; artk; daha, {az} (ayn) [DS] [AAS] g a rib 1 [Ar. urb > grib o jU ] (ga:rib) {OsT} sf. , Batan; kaybolan. Grib gne, azimete mde bir tren. T. Fikret garib^, [Ar. gurbet / garabet > arb (gari'.b)

{OsT} sf. -* garip. S garib-nvz, {OsT} Kim sesiz leri, garipleri koruyan. || garib-perver, {OsT} Ga riplerin koruyucusu,|| garbd-diyr, {OsT} M em leketin yabancs olan. gariban, [Ar. arb>arbn o ^ .y ] (gari.ba.n) {OsT} sf. 1. Zavall; kimsesiz. 2. is. Garipler; zavall kem seler. garibane, [Ar. gariban + Far. ne ^ . J - ] (gari:ba:ne) {OsT} zf. Garip bir kim seye yakr biimde; garip esine; garip gibi, garibe, [Ar. garibe ^ .> ] (gari:be) {OsT} is. 1. n ceden grlmemi ve dolaysyla allm adk du rum; az karlalr durum. 2. sf. A kim kabul etme dii; tuhaf. S garbe-i hilkat, {OsT} Acayip yara tk; hilkat garibesi.\\ garbe-i rzgr, {OsT} Zam a nn alr halleri. garig, [ng. garig] is. Akdeniz ikliminde, m aki ad verilen bitki rtsnn yok olm asndan sonra orta ya kan daha ksa boylu al topluluu, garik, [Ar. gark (boulma) > arik (gari:k, k kaln sylenir) {OsT} s f 1. Suya batm; suda bo ulmu. 2. mecaz. Bir eyi bol m iktarda elde etmi olan. 3. mecaz. Bir duyguya kendini tam amen kap trm olan. S gark-i bahr-i isyn, {OsT} syan denizine dalm olan.|| gark-i isyn, {OsT} isyana dalm olan. || gark-i srr, {OsT} Nee iinde olan.|| gark-i zulmet, {OsT} Karanla dalm; zulmete gmlm olan. garim 1 [Ar. arme (bor) > garm , (gari:m) {OsT} sf. 1. zerinde bor ve baka haklar bulunan. 2. Alacakl. 3. Rakip; hasm. garim2, [? garim] {az} is. Haram. [DS] S garim olmak, {az} Zehir zkkm olmak. [DS] garimn, [Ar. garmn j ^ * ] (gari:mi:n) {OsT} is. Borlular. garip, -bi [Ar. gurbet / garabet > arb y -iji] sf. 1. Kimsesiz ve acnacak durumda olan; zavall. 2. Gurbet elde bulunan; yabanc. 3. A llmam , tu h af ve gizli yanlan bulunan; yadrgatc. 4. mecaz. Dokunakl; ackl; hzn verici; ezik. 5. is. tasvf. M elekt leminden bu dnyaya geldii iin kendini gurbete dm, bu dnyada m isafir kabul eden, Allah sevgisi uruna her eyden vazgem i dervi. 6. ed. Aruz vezninin pek az kullanlan mtedarik bahri. 7. Sahabeden biri tarafndan sylenmemi hadis. 8. nl. Bir eyin yadrgandn ifade eden sz. fi1 garibine gitmek, artc ve tu h a f bulmak; yadrgam ak,|| garip garip, 1. zf. zgn ve zavall bir biimde; aknlkla. 2. sf. Allmam; tuhaf; acayip. || (bir) garip olmak, Kendini alkn olma d bir durum ve ortamda hissetmek; kendini yal nz ve gsz hissetmek.|| garip yiitler, Kapkulu svarilerinin beinci ve altnc blk mensuplarna

GAR

I ie i M t S M .
m an kadal, {az} Karmakark. [DS]|| garman orman {az/ Karmakark. [DS]|| garman gar, {az} Karmakark. [DS] garmircur, [Erme, lcarmir (krmz) + ju r (su)] {az} is. arap. garnet, [Fr. garnetteuse] is. Y n ve elyaf artklarm amakta kullanlan bir tr tarama makinesi, garnitr, [Fr. garnitre (donatm)] is. 1. Bir eyi, ona uygun nitelikte tam amlayan ge. 2. Esas yemein yanm a o yemei tam am lam ak veya sslemek ama cyla konulmu yiyecek. 3. Havan topuyla atlan iaret bombalarnn iine konulan fiek. 4. Sera mikilikte mlek ve testilere taklan kulp, az, kapak gibi ayrnt paralan. 5. Elbiseye daha gzel bir grn verm ek iin baz paralarna eklenen ssler. garnitrl, [garnit-l] sf. 1. Garnitr olan; garni tr bulunan. 2. mutf. (Et yemekleri iin) sebze ye mekleri ile servis yaplan, garnizon, [Fr. gamison] is. as. 1. Bir yerdeki asker birliklerin tm. 2. inde veya evresinde yerle mi asker lata, kurum veya karargh bulunan yer leim birimi. 9 garnizon komutan, Garnizona dahil btn kta ve asker kurum larm disiplin am i ri. garoz, [Yun. gharos] is. Palam ut ve toriin i organ lar. garp1 [garp / gp / grp (yans.)] is. B ir eyin birden , kopup dmesini ve yere arpmasn anlatan kk. [Zlfikar] garp-a-dak garp2, -b [Ar. araba (batmak) > arb ^>j>] is. 1. Gnein batt yn; bat. 2. gnl. (Byiik harfle balar.) Kuzey A merika ve Avrupa. 3. tar. Mekke ve M edinenin batsnda kalan A frika lkeleri; Marip. Garp Cephesi, tar. Kurtulu Sava nda Yunan a kar mcadele eden asker birlik lerin oluturduu cephe; Bat Cephesi. || Garp Ocaklar, tar. m paratorluk dneminde lke snrlar iinde bulunan Cezayir, Tunus ve Trablusgarp eya letlerinin iii'me birden verilen isim.]] Garp Trkleri, tar. Anadolu ve Balkanlara yerlem i bulunan Ouz boyundan gelen Trkler. garpadak, - [garp (yans.) > garp-adak] {az} zf. (Dm ek iin) aniden; olduu yere. [DS] Garp, [garp-] s f Bat kltr ve medeniyetini benim sem i olan. Garplk, - [garp--lk] is. Bat kltr ve medeni yetinin toplum yaayna egemen olmasn savu nan gr; A vrupa kltr ve medeniyetine ballk, garpz, [Far. harbze => karpuz > garpz] {az} is. Karpuz. [DS] Garpkr, [Ar. garb + Far. -kr- tjlSoj.] (garpkri:) {OsT} sf. Bat rneklerine benzeyen; bat tarznda olan.

verilen unvan; greba.|| garip yiitler aas, K ap kulu svari ocann sa ve so l garip blk aala rna verilen unvan. Garipiler, [garip-i-ler] is. 1. Yadrgatc ilerle u raanlar; byle ilere taraftar olanlar. 2. ed. kar dklar Garip adl dergi ile 1940 sonras Trk Ede biyatnda Orhan Veli, Oktay Rfat ve M elih Cev detin ortaya koyduklar yeni bir iir anlay, garipleme, [garip-le--me] is. Garip duruma gelm ek ii. gariplemek, [garip-le--mek] dnl f. [-ir] Garip durum a gelmek; acayiplemek; armak; tuhaf ol mak. gariplik, -i [garip-lik] is. 1. Yadrgatc durum; acayip durum. 2. Anlalmas g ve akln kavraya mayaca bir durum; tuhaflk. 3. Yabanclk ve kimsesizlik, t? gariplik basmak, Yalnzlk hissine kaplmak. garipseme, [garip-se-me] is. 1. Garip bulm a durumu ve eylemi. 2. Alamamak veya yadrgamaktan do an yalnzlk duygusu, garipsemek, [garip-se-mek] gl. f. [->] [-s(i)-yor] 1. Yadrgamak; tuhaf bulmak; alamamak. 2. K endi ni yalnz hissetmek. 3. Gurbette kim sesizlik y znden znt duymak, garipsimek, [garip-si-mek] {az} gl. f. [-r] zle mek. [DS] gariye, [Ar. gar (defne) > riyye Defnegiller. garize, [Ar. arze (gari:ze) {OsT} is. 1. Y arat l gerei olarak kendiliinden meydana gelme du rumu. 2. Doa. 3. psikol. gd. garizevi, [Ar. arzev ssjt.ji-] (gari:zevi:) {OsT} sf. gdsel. gariz, [Ar. garzi / arziyye sy.y- / {OsT} sf. gdsel; doal; tabi, gariziyat, [Ar. garzyyat o l j ;/ ] {OsT} is. biy. Fiz yoloji. gark, [Ar. gark J_^] {OsT} is. 1. Suya batrma. 2. Suda boma. 3. mecaz. Bir eye bol miktarda sahip olma. S gark-b, Suya batan; batm olan; suda boulmu.]] garka varmak, {eAT} {OsT} G ark olma durumuna gelmek.\\ gark etmek, 1. Bomak; ba trmak. 2. mecaz. Bol bol vermek.]] gark- ek, Gz yana batm.|| gark- nr olmak, Nurla dopdolu olmak.|| gark- yes olmak, ok kederlenmek.]] gark olmak, Boulmak; batmak.|| (...-e) gark ol mak, mecaz. O nesneye bol miktarda sahip olmak. garka, [Ar. garka J-] sf. Batm; boulmu, garlange, -ci [krlang] {az} is. Krlang. [DS] garman1 [Far. harmen] {az} is. Harman. [DS] , garm ar, [kar-mak > kar-man] sf. -* karman. S 1 gar (gari:zi:) {OsT} is. bot.

81011 IM S t i 1647 G arpl, [garp-l] sf. Bat lkelerinden olan; batl. G arpllam a, [garp-l-la--ma] is. 1. Garpl olm a du rumu. 2. On sekizinci yzyldan itibaren Trk toplumunda bat tarz bir yaay egemen klmay amalayan dzenleme hareketi. G arpllam ak, [garp-l-la--mak] dnl. fi [-r] Bat toplumlarmm yaay tarz ile kltr ve m edeniyet lerini benimsemek. G arp llatrm a, [garp-l-la--tr-ma] is. Garpllama sn salama eylemi. G arp llatrm ak , [garp-l-la--tr-mak] gl. fi [-r] Bat toplumlarmm yaay tarz ile kltr ve mede niyetlerini benimsetmek. G arpllk, - [garp-h-lk] is. Batl olma durumu, g arra, [Ar. earr > arrs (gcrra:) {OsT} sf. 1. (At vb. hayvanlar iin) alnnda beyaz leke bulunan; aktmal. 2. Beyaz; ak. 3. mecaz. Parlak; gsterili; gzel. g arrak , - [garrak (yans.)] {azj is. 1. Saksaan. 2. Karga. [DS] g arran , [Far. arrn o!> ] (garra:n) {OsT} sf. 1. Homurdanan. 2. Kkreyen, garran d e, [Far. arrnde (garra.n) {OsT} sf. (Yrtc hayvan iin) kkreyip azan, garrangu, -cu [? garrangu] {az} is. Gz hastalk larn tedavi eden gezici hekim . [DS] gars, [Ar. ars ^ > ] {OsT} is. Fidan dikme. S gars- ecr, {OsT} A a dikme; aalandrma,|| gars- yemn, {OsT} 1. Sa elle dikilen fidan. 2. mecaz. Bir kimsenin yanndan hi ayrlmayan kimse. garsalam ak, [garsa-la-mak] {az} gl. fi fir] fl ( ) yor] 1. Bir ii batan savma yapmak. 2. Sarsmak; hrpalamak. [DS] garson, [Fr. garon (erkek ocuk)] is. Lokanta, otel, kahvehane, pastahane vb. yerlerde mterilere hiz met etmekle grevli eitimli eleman, garsoniyer, [Fr. garonnire] is. Baz erkeklerin asl konutlarndan ayr olarak evlilik d ilikilerini srdrmek iin gizli olarak tuttuklar ev. garsonluk, -u [garson-luk] is. 1. Garsonun yapt i. 2. Garson olm a durumu, gart, [gart / grt (yans.)] is. Bir eyi bastrarak kes meyi, krmay, ekerek veya kazyarak koparmay ve boazdan gelen bouk sesleri anlatan kk. [Zlfkar] gar gart -garu, [kar-mak (eklemek) > kar-u (za rf fiil) > -aru / -ger / -karu / -ker] {eT} yap. e. l.Y n bildiren, iin yaplma noktasn belirten; -ye doru, ynnde anlam veren isim ekim eki; ynelme durumu eki. [ETY] yok-aru > yokaru (yukar) 2. Y er zarflar tretir. [ETY] garu r, [Ar. arr jjy>] (arv.r) {OsT} sf. Aldatan; aldatc.

GAS

garz, [Ar. arz j j-] {OsT} is. 1. Bir yere bir ey dik me. 2. Batrma; sokma; kakma, gas, -ss [Ar. ass 6 i ] {OsT} s f 1. nce. 2. Zavall. 3. Yavan; tatsz. 4. is. ncelik. 5. Zavalllk, gasak, - [Ar. asak j - i ] {OsT} is. Gecenin ilk ka ranl. g asar, [Ar. kaar => gasar] {az} is. 1. Harmanda savrulmu budayn kabuklarn ayrma ii. [DS] 2. t. S g asarn b ozm ak, {az} tiisiimi, biimim bozmak. [DS] g asarlam ak , [gasar-la-mak] {az} gl. f i f r ] fl ( ) yor] -* kasarlamak; kastarlamak. [DS] gasat, -d [ka+saat ?] {az} is. Kez; defa. [DS] gasb, [Ar. ab v - ^ ] {OsT} is. -* gasp. S gasb- em val, {OsT} Mallarn zorla alnmas; mal gasb.\\ gasb~ n k d , {OsT} Paralarn zorla alnmas; p a ra gasp. g asb an ak , - [Ar. aben anh] {az} zf. 1. Zorla. 2. Bile bile. [DS] fi1 g a sb a n ak y ap m ak , {az} B ir ii inadna yapmak. [DS] gasbe, [Ar. kad] {az} zf. Bilerek; isteyerek; mah sus. [DS] gasben, [Ar. aben ^ ] (g a sben) {OsT} zf. Zor kullanmak suretiyle alarak; gasp ederek. S1 gasben an h , Ona ramen.\\ gasben an k , Sana ramen. gasefe, [? gasefe / kasefe] {az} is. Kays kurusun dan yaplan tatl. [DS] gaseyan, [Ar. gaseyan OL] (gaseya:n) {OsT} is. 1. i bulanma; bulant. 2. Kusma, gasfri, [ng. gas-free] sf. Gaz boaltlm, gasb, [Ar. ab > b -] (ga.sb) {OsT} sf. Bir mal, birisinden zor kullanarak, aldatarak veya ha bersizce alan kimse; gasbeden; zorba; yamac, fi1 g sb l-gsb, {OsT} Gasbedilmi bir mal zor almcdan zorla alan baka bir kimse. gaslm ak, [kas-l-mak] {az} dnl. fi [-r] 1. Daral mak. 2. Bir kimsenin syledii doru kmamak; yanlmak 3. Kendini beenmek. [DS] g asil1 -li [Ar. asl J {OsT} is. 1. Su ile temizleme; , ] ykama. 2. lnn ykanmas. gasil2, [Ar. asl > gasil] J-L t] (ga:sil) {OsT} sf. l ykaycs. g asil, [Ar. gazel] {az} is. Hayvan yemi olarak kullanlmak zere baaklan olgunlamadan biilen arpa. [DS] gasl, [Ar. asl J~~i] {OsT} is. -* gasil1. S gasl-i mey yit, {OsT} lnn ykanm as ilemi. gasleldem ek, [gaslek-le-mek ?] {az} gl. fi [-er] f l(i)-yor] Az aramak. [DS]

GAS

TBIMtSM.

gasletme, [gasl+et-me] is. ly ykama, gasletmek, [gasl+et-mek] gl. fi. [-e(d)-r] [-e(d)-iyor] ly ykamak, gasmak, [kas-mak] {az} gl. f. [-ar] 1. Bir yeri iki ye blmek. 2. Daraltmak. 3. Ksaltmak. 4. Aldat mak. [DS] gasmuk, -u [eT. ks (kabuk) > kas-muk > gas-muk] {az} is. 1. am aacnn kabuu ile gvdesi ara sndaki tatl ve sulu ksm. 2. Kir; pislik. 3. Hayva nn burnundaki smk birikintisi. [DS] gasmuklamak, [gas-muk-la--mak] {az} dnl. fi [-r] Aacn kabuklar kuruyarak dklmek. [DS] gasnak, - [kas-()n-ak] {az} is. 1. Kasnak. 2. Kar ayakkabs. [DS]

hcreli hayvanlarda yumurtann dllenmesinden sonra birbirini izleyen ve morulla ile blastula evre sinden sonra hcrelerin ieri kmesiyle ilk bar sak boluunun olutuu blnme evresi, ga, [ka] {az} is. 1. Dik yama; uurum. 2. Ky. 3. Duvar. 4. at. 5. Semerin n ve arkasnda, ip ge irmeye yarayan atal aa balan. 6. Y ayla evi. [DS] 0 ga gararm ak, {az} Akam karanl bas mak. [DS]|| ga hatl, {az} aty tutan kaln m er tek. [DS] gaalamak, [kaa-la-mak] {az} dnl. f . [-r] Srtnmek. [DS] gaak, - [kaa-k] {az} is. nek yavrularnn anala rndan ayrlarak konulduu blme. [DS] 0 gaak olmak, {az} Blnmek; paralanmak. [DS] gasp, -b [Ar. asb y * >] ! Zorla alma; zaptetme. gaam, [kav-(u)-am] {az} sf. Y an yumulmu tek 2. B ir mal birinin elinden zorla, izinsiz olarak veya elin alabilecei miktar; avu. [DS] haberi olmadan ya da hile ile alma. S gasp etmek, gaamak, [ka-()-a-mak] {az} gsz. fi [-r] [Zorla y a da izinsiz olarak almak; sahiplenmek. ()yor] Yklacak durum a gelmek; kaamak. [DS] gasp, [gasp-] sf. Bir eyi zorla ele geiren; gasp gaanm ak, [kaa-n-mak] {az} dnl. fi. [-r] (Byk eden; zorba. ba hayvanlar iin) iemek. [DS] gastroenterolog, [Fr. gastro-entrologue] is. tp. gaeyan, [Ar. aeyn oU-] (gaeya:n) {O sT} is. M ide, barsak ve sindirim yolu hastalklar ile ilgi li uzman hekim, Kendinden geme, gassal, -li [Ar. gassal JLp] (gassa:l) {OsT} sf. 1. l gaklk, - [kak-lk] {az} is. Sepet. [DS] gatma, [ka-t-ma] {az} is. Uyuz hastal. [DS] ykaycs. 2. is. l ykam aya mahsus su. gassale, [Ar. gassale <t)l~i] (gassa:le) {OsT} sf. 1. (Kadn iin) l ykaycs. 2. lal su. 3. mecaz. Sabah iilen arap, gastaklamak, [gastak-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] B ir ii bile bile yanl yapmak. [DS] gastan, [Ar. kaden => gastan] {az} zf. Yalandan; yalancktan; akacktan. [DS] gastrin, [Fr. gastrine] is. fzy. Mide mukozasnda oluan ve mide salgsn etkileyen hormon madde si. gastrik, -i [Fr. gastrique] s f. tp. Mideye ilikin, gastrit, [Fr. gastrite] is. tp. M ide mukozasnn ilti haplanmas. gastroentroloji, [Fr. gastro-entrologie] is. tp. Mide ve barsak hastalklarm konu edinen tp dal, gastorentestinal, -li [Fr gastro-intestinal] sf. tp. Mide ve barsaklarla ilgili, gastronom, [Fr. gastronome] is. 1. Yemek sanatyla uraan kimse. 2. Lezzetli yem ek dkn kimse; aznn tadn bilen, gastronomi, [Fr. gastronomie] is. M utfak ve yemek konusundaki bilgilerin tm; yemek sanat, gastroskop, -bu [Fr. gastroscope] is. Mide iini ay dnlatma ve grntleme sistemi ile donatlm mu ayene arac. gastroskopi, [Fr. gastroscopie] is. Gastroskop ile ya plan mide muayenesi, gastrula, [Lat. gaster (karn) > gastrula] is. biy. ok gaiy, -yi [Ar. ay
{O sT}

is.

gay.

gaiye, [Ar. gaiye ^ U -] (ga:iye) {O sT} is. 1. rt; perde; zar. 2. Kyamet. 3. A tlarda eyerin altna ko nulan kee rt. 4. mecaz. Felaket. 0 giye-dr, {O sT} Gaiye tutan; at takmlarna bakan kii; at ua. galama, [ka-la-ma] {az} is. Toprak damlarn ke narndaki dzlk. [DS] gamer, [? gamer] {az} sf. . (Kii iin) herkese rezil olan; maskara olan. 2. Sevimli; komik. [DS] gaa, [kaa] (gaa:) {az} is. Kaa. [DS] gaak, - [eT. kaak] {az} is. 1. Bir tr saz veya kam otu; kndra; halfa otu. 2. Toprak iindeki aa kkleri. [DS] gaaklamak, [kaak-la-mak] {az} gl. f i [-r] [-y()yo r] Aacn kkn topraktan karmak. [DS] gak, - [kak] {az} is. Kak. 0 gak alm, {az} Akam yem ei zaman. [DS] || gak d man, {az} Kadn; e. [DS] gatarm ak1 [kadar-mak > gatar-mak] /az} gl. fi. , [-r] Bir ii baarmak; becerikli olmak. [DS] gatarm ak2, [gatar-mak] {az} gl. fi. [-r] U urla mak. [DS] gatarmak^, [gatar-mak] {az} gl. f i [-r] Alay etmek. [DS] gatarmak4, [gatar-mak] {az} gl. f i [-r] Kimsesiz birini korumak. [DS] gauk, -u [kak] {az} is. Kak. [DS]

p i 0 _ T C t SOglK 1649

GAV gatm a, [kat-ma] {az} is. Bklm yn iplik. [DS] gatm aca, [kat-maca] {az} is. Kk yal ekmek. [DS] g atm ak , [kat-mak] {az} gl. f. [-ar] 1. Bir eyi bir eye kartrmak. 2. Koymak; brakmak. [DS] g atm er, [kat-mer] {az} is. Tandr ya da sacda piiri len yal rek; katmer. [DS] gato, [Fr. gateau] is. Pasta; rek, g a tra n , [katran] {az} is. 1. Kara cam. 2. Katran. [DS] gats, [Ar. ats {OsT} is. 1. Daldrma; batrma. 2. Daldrlma; batrlma, g a ttrk , - [kat-tr-k] {az} sf. Kambur. [DS] g a ttrm a k , [kal-dr-mak] {az} gl. f. [-r] Arkaya doru kaldrmak; kaykltmak. [DS] g attik , -i [? gattik] {az} sf. (Kii iin) ksa boylu. [DS] gatuvaz, [kat+z] {az} sf. 1. (Kii iin) inat. 2. (Erkek iin) gl kuvvetli. 3. Cimri. 4. Grgsz; cahil; kaba. [DS] gauss, [matematiki Cari Friedrich Gauss > gauss] is. fz. CGS birim ler sisteminde manyetik alan iddet birimi; sembol: G gauz, [kavuz] {az} is. Tahln kabuklu taneleri. [DS] g a v 1 [gav / gv (yans.)] is. Kmldama, hrt kara , rak hareket etme, srtnme ve akma bildiren kk. [Zlfkar] gav- gav gav2, [Far. v jlfc] (ga:v) {OsT} is. kz; sr. 0 gv-bn, {OsT} Srtma; sr obam.\\ gvem , (OsT) 1. Byk gzl kimse. 2. kzgz papatya.\\ gv-dil, {OsT} 1. kz kalpli. 2. Anlay sz; kalpsiz; kaba.|| gv- arz, {OsT} E ski H int inancna gre, dnyay boynuzu zerinde tad sylenen efsanev kz. || gv- srn, {OsT} S reyya yldz.\\ gv- det, {OsT} yaban sr.\\ gv sam r, {OsT} ncilde bahsi geen altn buza.|[ gv- zem n, {OsT} Yer kz; gav- arz. || gvm erep, {OsT} kz tabiatl; kaba ve anlaysz huylu. gav , [kav] {az} is. 1. Aalarda oluan mantar. 2. Kl ve ate karm. 3. Krmz toprak. [DS] gavaf, [Ar. haffaf] {az} is. Ucuz ayakkab satan; kavaf. [DS] gavafil, [Ar. gafile > avfl J J ^ y ] (gava:fl) {OsT} is. Dalgnlk iinde bulunanlar; gafiller, gavail, [Ar. ile > gavil ^ y ] (gava.il) {OsT} is. Skntlar; dertler; felaketler; belalar; musibetler, gavaj, [Fr. gavage] is. Emem eyecek kadar zayf yeni doan bebei, midesine sokulan bir sonda ve ucun da bulunan huniden yiyecek vermekle yaplan bes leme ii. gavak, - [kavak] {az} is. 1. Kavak. 2. Cm ar aac. [DS]

g a u k lu k , - u

[kak-lk] {azj is. Kak kutusu; ka

klk. [DS]
gaum ,

[Ar. am p ] (gau;m) {OsTf sf. 1. nat.

2. Zalim. gay> [Ar- ay L - ] {OsT} is. ok etkileyici bir du ^ rum veya nesne karlnda kendinden geme; ok beenme. S gay-ver, {OsT} Baygnlk veren; bayltc gayet, [Ar. ayet c ~ ] (OsTf is. Kendinden ge me; baylma. 0 gayet-i m evt, (OsT) Kom a duru mugayolma, [gay+ol-ma] {OsT} is. K endinden geme; baylma durumu, gayolmak, [gay + ol-mak] {OsT} g sz.f. [-ur] Ken dinden gemek, gatarif, [Ar. atrf / atrife - ij lk i / -tAjlki] (gata:ri:J) (OsT) sf. 1. (Kiiler iin) asil; soylu. 2. is. Bakanlar; balar; reisler, gater, [Ar. katar] {az} is. Katar. [DS] gatg, [kat] {eT} Kat; sert; salam. [EUTS] gath, [katk] {az} is. Ayran. [DS] gathl, [katk-l] {az} is. Yarma ve yourt ile yap lan bir tr orba. [DS] gatk, - [katk] {az} is Bir eye katlan, kartrlan katk. [DS] gatkl, [katk-l] {az} is. 1. ine yal peynir ka rm kelek. 2. mecaz. inde yabanc madde bulunan veya kurtlu yiyecek. [DS] gatksamak, [katk-sa-mak] {az} gsz. f. [-r] [-s()yor] (Peynir iin) acm trak bir tat almak. [DS] gatl, [? hatl] {az} is. Toprak daml evlerde tavana uzatlan kaim drt ke aa. [DS] gatlnak, [kat-l-mak] {az} dnl. f. [-r] Katla katla glmek. [DS] gatnt, [kat-mt] {az} is. 1. Bir maddeye karan ya banc madde. 2. Bir srye dardan katlan koyun ya da kei. [DS] gatran, [katran] {az} is. Katran. [DS] Katrc, [katr-c] {az} is. At, eek veya katrla yk tayan kimse. [DS] gatrchk, - [katr-c-lk] {az} is. At, eek veya katrla yk tam a ii. [DS] gatrehim, [kat + Ar. rahm] {az} sf. Acma duygu su olmayan; merhametsiz. [DS] gatmak, [kat--mak] {az} ite, f . [-r] Katmak; katlmak. [DS] gafil, [? hatl] {az} is. Yaplarda, duvar arasna iki yanl olarak konulan aalar. [DS] gatla, -c [? gatla] {az} is. Ev ekmei. [DS] "atlam ak, [kat-ia-mak] {az} gl. f . [-r] [-l()-yor] (Rzgr iin) aalar krmak. [DS] gallengoz, [? gatlengoz] {az} is. Salyangoz. [DS]

GAV

gaval, [kaval] {az} is. N am lusu yivsiz tfek. [DS] S gaval in c ik , {az} Z a y f ve ince bacak. [DS]|| gaval t fe k, {az} Namlusu yivsiz tfek. [DS] gavalak, - [gaval-ak] {az} is. al filizi. [DS] gavalk, - [kofa-lk] {az} is. Sazlk. [DS] gavali, [Ar. avl ^ y ]

gavm ak, [gav-malc] {az} gsz. f. f r ] Kurumaya yz tutmak. [DS] gavn, [kavun] {az} is. Kavun. [DS] gavrga, [kavur-ga] {az} is. Kavurga. [DS] g a v rtla k , - [kavur-t-lak] {az} is. K uyruk ve i yann kavrulmu ekli. [DS] gavz, [kavuz] {az} is. 1. Tahl kabuu. 2. i bo baak. 3. i bo ceviz. [DS] gavlaan, [kav-la-an] {az} is. nar aac. [DS] gavlak, - [kav-la-k] {az} is. 1. Ty dklm deri. [DS] 2. Kabarm st deri, gavlam ak, [kav-la-mak] {az} gsz. f i [-r] fl()-y o r] (Deri iin) gneten soyulmak. [DS]

(gava:li:) {OsT} is. Gzel

kokular. gavamz, [Ar. mz > avmz J ^ \ y ] (gava:mz) {OsT} is. 1. Anlalm as g ve kark szler. 2. Kolay anlalmayan, ince ve derin nkteler. 3. Gizli tutulan eyler; srlar; gizlilikler, gavanm, [Ar. ganim > avnm {OsT} is. Ganimet alanlar; apulcular, gavani, [Ar. avn! y-] (gava:ni:) {OsT} is. 1. K a dn arkclar. 2. Zenginler, gavara, [Erme, kagor (gbre)] {az} is. 1. argo. Yellenme. 2. Kavga grlt. [DS] 3. Bo petek; balsz petek. 4. sf. Hafif. [DS] S gavara ekmek, {az} Yellenmek. [DS] gavarac, [gavara-c] {az} sf. 1. Sz kalabal ederek bakalarndan stn gelmeye alan; de magog. 2. Grltc. 3. Yalanc. [DS] gavai, [Ar. iye > av ^ y ] (gava.i:) {OsT} is. 1. rtler; perdeler. 2. Zarlar. 3. mecaz. phe ler; endieler, gavat, [Ar. kavvad => kavat > gavat] {az} sf. Yasal olmayan cinsel birlemelerde araclk eden; peze venk. [DS] gavata, [Rum. gabata => gavata] {az} is. 1. Tahta ya da teneke kutu. 2. Kulplu tencere. 3. Aa m lek. 4. i oyuk herhangi bir kap. 5. Aa havan. 6. Kk aa tekne. 7. Su marapas. 8. Tenekeden yaplm su hunisi. [DS] gavaya, [Ar. avy U j*] (gava.ya:) {OsT} is. Saptklar; sapmlar, gavayet, [Ar. avyet c u ly ] (gavaryet) {OsT} is. Doru yoldan sapma; kt yola sapma; azgnlk. S gavayt- nefs, {OsT} Nefsin azgnl. gavcar, [kav > kav-()c-ar > gavcar] {az} is. 1. A r d aacnn kabuu. 2. Dlger rendesinden kan tala. 3. ok h afif ve lifli sapndan ie tapas yap lan bir bitki. [DS] gavga, [Far. av U ji] (gavga:) {OsT} is. Dv; kavga. S gavaga salmak, {eAT} Kavga kmasna neden olmak; ortal velveleye vermek. gavgaz, [gav()g-az] {az} sf. Hafif. [DS] gavk, - [kavuk] {az} is. Kavuk. [DS] gavl, [Ar. kavil] {az} is. Szleme. [DS] S gavl kurmak, {az} (iki kii iin) aralarnda bir karara varmak. [DS] gavllam ak, [kavil-le--mek] {az} ite, f. [-ir] Kavillemek. [DS] (gava:mm)

[[Yun. khokhliangos [Tietze] > gavlangoz] {az} is. 1. Salyangoz. 2. i bo odun. [DS] gavlatm ak, [kav-la-t-mak] {az} gl. f i [-r] (Ceviz, badem iin) kabuundan ayrmak. [DS] ga vlk, - [kav-lk] {az} is. 1. ine akmak ya da kav konulan deri czdan. 2. Boha. [DS] gavot, [Fr. gavotte] is. 1. Fransa ve ngiltere sarayla rnda moda olan iki zamanl kyl dans. 2. Bu dansn mzii.
gavlangoz, gavr, [Ar. avr jj i ] {OsT} is. is. 1. En derin nokta;

dip. 2. Bir meselenin temeli, asl; gerek; hakikat B g a v r-i am k, {OsT} Derin dip. || g a v r-i mesele, {OsT} Meselenin esas. ga vrak, - [kavra-k] {az} is. Petek. [DS] gavralam ak, [kavra-la-mak] {az} gl. fi [-r] fl ( ) yor] Kavramak. [DS] gavralam ak, [kavra-la--mak] {az} ite, fi [-r] Kavgaya tutumak. [DS] gavram , [kavra-m] {az} is. Tutam. [DS] gavram a, [kavra-ma] {az} is. Ekin bimeye yara yan orak. [DS] gavran, [lcavra-n] {az} is. 1. U n konulan tahta kutu. 2. i rm aalardan yaplm f. 3. Ar ko van. [DS] g a vra n d rm a k, [kvra-n-dr-mak] {az} gl. fi [-r] Kvrandrmak. [DS] ga vran m ak, [kavra-n-mak] {az} dnl. fi [-r] 1. abalamak. 2. Yaramazlk etmek. [DS] gavram ak, [kavra--mak] {az} ite, f. [-r] 1. Kavgaya tutumak. 2. Dvte kapp birbirinin zerine kmek. [DS] g a vrk, - [kavruk] {az} sf. Zayf; clz. [DS] g a vru k, -u [kavruk] {az} is. 1. Ormanda, kendili inden kuruyup rm ve ie yaramaz hle gel mi aa. 2. Byk kknar aac. [DS] ga vruklam ak, [kavruk-la--mak] {az} dnl. f i [r] K avruk hle gelmek; susuzluk veya scak y znden burumak, bklmek. [DS]
gavs1 [Ar. avs o ^ ] {OsT} is. 1. Yardm; destek. 2. ,

Y ardm isteme; medet. 3. tasvf. sf. Yardma yeti

lOElUfll SEM s en; kendisinden manevi yardm istenen ve kutup derecesine ulam veli; kutup. S gavs- a zam, (OsT) 1 Geree ulaan kii, tarikat kurucusu. 2. /Ibdiilkadir G eylannin unvan. gavs2, [Ar. av
(O sT/

GAV

is. 1. Suya dalma; dal

glk yapma. 2. mecaz. B ir konuyu derinliine bil mek; o konu ile ilgili geree ulamak. 3. yi anla mak. 4. B ir ie byk bir arzu ve istekle girimek, g a vsa k , - [kav > kav-sa-k] {az} sf. 1. i bo; hafif- 2. is. Kestane. 3. Fndn kurum u yeil ka buu. [DS] gavsal, [kav > kav-()s-al ? > gavsal] (az) is. Msr koannn dndaki yeil kabuk. [DS] gavsala, [Arb kavara => gavsala] {az} is. Y k ta mak iin atn iki yanma konulan zel yaplm kfe. [DS] gavsale, [Far. gavsle JU yT] (gavsle) is. 1. Bir ya ndaki sr yavrusu; dana. 2. Terbiye edilmi dana veya sr derisi, aavsalak, - [gavsa-la-k] {az} sf. Aptal; aklsz. [DS] gavsara, [Ar. kavara => gavsara] {azf is. 1. nce yontulmu ya aatan yaplan sepet. 2. St zerine kapatlan sepet. 3. Buday koymak iin yaplan yer. [DS] gavsktrmak, [gav()s-k-tr-mak] {az} gl. f. [-r] Yoklamak; aratrmak. [DS] gavsul, [kav > gav()s-ul] {az} is. 1. Fndn yeil kabuu. 2. Kabuklu fndk. [DS] gavak1 - [kav-u-mak > kavak] {az} is. Yolla , rn ve derelerin birletii yer; kavak. [DS] gavak2, - [gav()-ak] {az} is. 1. Kestane. 2. F rnda kavrulmu kestane. [DS] gavak3, - [gevek] (az} sf. Gevek. [DS] gavamak, [geve-mek] {az} g sz.f. [-r] [-()-yor] 1. Gevemek. 2. (Aa iin) rmek. [DS] gavr, [Far. gavr jJ ijf] is. bot. -* avr otu, (Opoponax chironium). gavrmak, [gavr-mak] {az} gl. f. [-r] Kuat mak. [DS] gavut, [kav(u)-ut] {az} is. ki parann birbirine eklendii yer. [DS] gavt, [Ar. avt i j i ] {O sT} is. 1. Bir nesne iine gir me; batma. 2. Derin ukur. gavta1 [Ar. avta <by-] {O sT} is. 1. Arazinin ukur , yeri. 2. Dzlk; sulak ve aal yer. gavta2, [Far. avta J=.^p] {O sT} is. 1. Suya dalma. 2. Su iindeki derinlik. 3. Dalga. S gavta-bz, {OsT} Dalg.|| gavta-bz, {O sT} dalglk.\\ gavta-gh, {OsT} Dalma yeri.|| gavta-hr, {O sT} Batan; daian. || gavta yemek, Suya batp kmak; dalp k mak.

gavu, -cu [? gavu] {az} sf. (Kii iin) ft olan. [DS] gavuk1 -u [kovk] {az} is. 1. i oyulup kurutul , mu patlcan. 2. Kaya, rm aa veya diler deki oyuklar. 3. Kerpi evler yaplrken derz aras geni braklm yer. [DS] gavuk2, -u [kavuk] {az} is. 1. K ar bal. 2. Ba lon. [DS] gavum, [kavim ?] {az} is. Dn sonras kz ve olan evinin birbirine karlkl olarak verdikleri ziyafet. [DS] S gavuma gitmek, {az} Ziyarete gitmek. [DS] gavun1 [Ar. vn j j j l t ] (ga:vu:n) {OsT} is. Doru , yoldan sapm olanlar; yoldan kmlar; azgnlar; azmlar. gavun2, [kavun] {az} is. Kavun. [DS] gvur, [Ar. kfir => gvur j j 'i'] is. 1. Dinsiz kii; k fir. {eAT} {OsT} (ayn) 2. M slman olm ayan kimse; zellikle Avrupal. 3. mecaz. Zalim ve kt kimse; merhametsiz; acmasz. 4. Ters; aksi; inat. 0 g vura kzp oru yemek, Bakasna kzp kendisine zarar dokunacak bir tepkide bulunmak,|| gvur bal, {az} Sazan. [DS]|| gvur elekisi, {az} Mslman olmayan. [DS]|| gvur etmek, 1. Bir eyi bo yere harcamak. 2. argo. (Ara gere iin) bozmak.|| gvur eziyeti, 1. Bile bile kastl olarak yaplan eziyet; ikence. 2. Eziyet veren z#.|| gvur icad, 1. Avrupa yaps teknik ara gere. 2. Tutucu kimselerin kabullenemedii yabanc rn. || gvur inad, Ar inat.|| gvur olmak, Bo yere harcan mak; heder olmak.|| gvur orucu gibi, ok uza yan; gereinden ok zaman alan. || gvur ls gi bi, ok ar ve hantal; tanmas ok g olan. gvurca, [gvur-ca] is. 1. A vrupa dillerinden herhan gi biri. 2. (gvurca) zf. Gvura yakr biimde; acmasz; insafsz, gvurcasna, [gvur-ca-s-na] (gvurcasna) zf. Hi acmadan; insafszca, gavurga, [kavur-ga] {az} is. Kavrulmu msr, no hut, buday vb. [DS] gvurlama, [gvur-la--ma] is. Acmasz davran maya balama durumu ve eylemi, gvurlamak, [gvur-la--mak] dnl. f. [-r] Ac maszca davranmaya balamak, gvurluk, -u [gvur-luk] is. 1. M slman olmama durumu. 2. mecaz. Zalimlik; ktlk; acmaszlk. gvurluk etmek, Ktlk yapmak; acmasz davranmak. gavurma, [kavur-ma] {az} is. Kavurduktan sonra dondurulup saklanan et; kavurma. [DS] gavut, -du [kavu-t] {az} is. 1. Kavrulmu tahl unu. 2. Bulgur elendikten sonra geriye kalan unlu ksm. [DS] gavuz, [kavuz] {az} is. 1. Olgunlamam meyve; ham meyve. 2. Tahl kabuu. [DS]

GAV

M litfS M u
gayar , [kay-ar] {az} is. Kfr; svg. [DS] gayarlam ak1 [Ar. iyr => kaya-la-mak] {az} gl. , f [-r [-l()-yor] At, eek gibi hayvanlarn trnan yontarak eski nah yeni ivilerle akmak. [DS] gayarlam ak2, [kayar-la-malc] {az} gl. f. [-r] [-l()~ yor] K fr etmek; svmek. [DS] gayasa, [lcaya-s ?] {az} is. 1. Killi toprak. 2. Ya murdan, selden sonra kuruyan topran yzeyinde oluan katlk; kaymak. [DS] S gayasa tutmak, {az} Yamurdan sonra topran st kabuk ba lamak; kaym ak balamak. [DS] gayasalanmak, [kayasa-la-n-mak] {az} dnl. f. [r] (Hamur iin) hava ile temas sonucu yzeyinde sertleme olmak. [DS] gayat, [Ar. ye > yt o L U ] (ga:ya:t) {OsT} is. Gayeler; amalar; hedefler; erekler, gayb, [Ar. ayb _~i] {OsT} is. 1. Gz nnde ol mama; gizli olma. 2. Gzle grlemeyen, sakl olan ey. 3. M adde lemi dnda olan; manevi lem; duyularla kavranamayan, ancak peygamber ler araclyla insanlara bildirilen ve yalnzca Al lah katnda olan, yalnzca Allah tarafndan bilinen lem. 4. tasvf. A llah grmeye engel olan her ey. fi1 gayb-dn, {OsT} Gayb bilen.|| gaybdan syle mek, {eAT} Olacaktan veya bilinmeyen oltan ha ber vermek; kehanette bulunmak. gaybana, [Ar. ib + Far. -ne => gaybana] {az} sf. 1. (Kii iin) yakksz; kt; biimsiz. 2. (Nes ne iin) kim seye faydas olmayan. [DS] 3. is. Miras kalan eya. 4. Biber, patlcan vb. bitkilerin tohumu. 0 gaybana galasca, {az} 1. K ahrolasca" an lamnda ilenme sz. [DS] 2. "Miras kalasca , gaybat, [Ar. ybet => gaybat] {az} is. Dedikodu; gybet. [DS] gaybent, [Ar. ybet => gaybent] {az} is. Dedikodu; gybet. [DS] gaybet, [Ar. aybet c~~-] {OsT} is. Gz nnde bu lunmama; gizli kalma; grnmeme. S1 gaybet-i efkr, {OsT} Bunama. gaybetli, [kymet-li] {az} sf. (Kii iin) herkes ta rafndan sevilen; kymetli. [DS] gaybi, [Ar. ayb L^ - ] (gaybi:) {OsT} sf. GrnmezJ lilc lemiyle ilgili olan, gaybubet, [Ar. aybbet O j ^ i ] (gaybu:bet) {OsT} is. 1. Gz nnde olmama; kaybolma. 2. Yokluk. S gaybubet etmek, Gzden raklamak; grn memek; uzaklamak; ortalkta grnm ez olmak. gayda1 [Ar. kaide => gayda] {az} is. 1. Dzen, , usul; yol. 2. Trk; hava; mani. [DS] S> gayday bozmak, {az} D urum deitirmek. [DS] gayda2, [Bulg. gayda] is. Tulum ve zum a birleimi bir tr mzik aleti.

gavvas, [Ar. av > avv ^y>\y-] (gavva:s) fOsT} is. nci, snger karmak amacyla suya dalan kimse; dalg. gavzalak, - [gav(u)z-ala-k] faz} sf. Tatsz. [DS] gavzalam ak, [gav(u)z-ala~mak] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] 1. Herhangi bir eyin iyisini seerek al mak. 2. K orumak kayrmak. [DS] gavzallamak, [gav(u)z-al-la-mak] {az} gl. f [-ar[l()-yor] (Taneli eyler iin) iki elin alabilecei ka dar avulamak. [DS] gavzant, [gav(u)z-a-nt] {azj is. 1. Buday ya da arpa elendikten sonra kalburun stnde kalan sa manl ve kabuklu ksm. 2. Aa tala. [DS] gavzel, [Ar. gazel] {az} is. Kuru yaprak. [DS] gavzm m ak, [gav()z-n-mak] {az} dnl. f. [-r] S kntya dp are aramak. [DS] -gay, [-ay / -gey / -a / -ge / / -gi] {eT} ek. e. Gelecek zaman, ou zaman da bir ihtimali, ger ekleebilir veya gerekleemez bir eylemi belirten ekim eki. gay1 [Ar. ayy ^J-] {OsT} is. Akim dorultusunu, yo , lun dorusunu kaybetmek; yolunu armak, gay , [? gay] {az} is. Ekilmi tarlada tohumun im lendikten sonra toprak stne km asna engel olan sertlemi ksm; kaymak. [DS] gay3, [Ar. kayy] {az} is. Kusmuk. [DS] gay4, [ng. gay (neeli)] is. argo. Ecinsel erkek, gayaf, [? gayaf] {az} sf. (Eya iin) dayanksz; a buk eskiyen. [DS] gayafa, [Ar. haffaf => gayafa] {az} is. Toptan sat. [DS] gayahib, [Ar. ayheb > ayhib y-Li] (gaya.hib) {OsT} is. Gece karanlklar, gayah, [koyak] {az} is. Dere. [DS] gayak, - [kay-ak] {az} is. Kayak yaplan yer. [DS] gayakol, [Fr. gai'acol] is. kim. Peygamber aac re inesinden elde edilen ve akcier tedavisinde kul lanlan bir tr antiseptik madde; CH30 -C 6H 4-0H1-2

gayalak, - [lcaya-la-k > gaya-la-k] {az} is. Gen dii deve. [DS] gayamak, [gaya-mak] {az} gsz. f. [-r] [-y()-yor] (Deve iin) iftlemek. [DS] gayan, [eT. kay-n > gayan] {az} is. Dikdrtgen bi iminde dz ta. [DS] gayapa, [Ar. haffaf => gayaf > gayap-a] {az} zf. (Sat iin) toptan olmayan; para para; peraken de. [DS] gayar1, [kay-mak > gay-ar] {az} is. obanlarn k n dada barnmas iin yaplm ev. [DS] gayar2, [Ar. iyr (deime) j L i => kay-ar] {az) is. Yeni nal ivisi. [DS] S gayar etmek, {az} -* ka yarlamak. [DS]

f l0 1 f : K U R

1653

GAY

,ydac, [gayda-c] is. 1. Gayda alan mziki. 2. Gayda yapan veya satan kii. H a y d a la n m a k 1 [kaygu-la-n-mak ?] {az} dnl. f. [, rj 1. Baylacak kadar korkmak. 2. Delinmek; l drmak. [DS]^ H a y d a la n m a k 2, [kaide-le-n-mek / hayda-la-n-m ak ?] faz} dnl. f i [-r] 1. Sekerek yrmek. 2. K o mak. [DS] gaydal, [kaide-li] {az} sf. 1. (Yry iin) gzel; sekerelc. 2. (Kii iin) gsterili hareketler yapan. [DS] & gaydal olmak, {az} D elilik belirtileri gstermek. [DS] gaydama, [kay-dr-ma] {az} is. Tahtadan yaplma basit baraka evler. [DS] gaydrmak, [kay-dr-mak] {az} gl. fi [-r] 1. S rklemek. 2. Bir eyin arkasn izlemek. 3. Yalan sylemek. [DS] gaye, [Ar. ye *>>] (g a y e ) {OsT} is. 1. Ama; he def; maksat; meram; erek. 2. Netice; son; sonu. 3. Ik. Tzel kiiliin ulam ak istedii sonu. S gye-i hayl, {OsT} lk; ideal.|| gye-i irtik, {OsT} gkb. Ycelim. gayeli, [gaye-li] sf. Gayesi olan; amal, gayesiz, [gaye-siz] sf. Gayesi olmayan; amasz, gayet, [Ar. yet o+U] (g a ye t) {OsT} zf. 1. Son derece; pek ok; ok. 2. is. En son; nihayet; sonu. 0 gyet-i meram, {OsT} Dilein sonucu; meramn gayesi. || gyetl-gye, En son derece; nihayetti'nnihye. gayetle, [gayetle] (ga etle) zf. Son derece; ok fazla; y ar derecede, gayevi, [Ar. yev ^ . I t ] (ga:yevi:b) {OsT} sf. Amala ilgili; amaca ilikin; gayeye ait. gayfe, [kahve] {az} is. Kahve. [DS] gaygana1 [Far. haygine => kaygana] {az} is. 1. Un , kartrlm yumurtay yada kzartm ak sureti ile yaplan bir yemek. 2. Yumurta, un vb. eyler, ya da kzartlarak yaplan bir tr tatl. 3. Yum urtaya batnlarak yada kzartlan ekmek. [DS] gaygana', [kay-gan-a] {az} is. . Topran sertle mi hli. 2. Bahvan trm. [DS] Raygay, [goy+goy] {az} is. Dn alay. [DS] Kaygl, [kaygu-lu] {az} sf. (Kii iin) iini gn g nne yapan. [DS] Kaygn, [kay-gn] {az} is. Yass ta. [DS] Kaygsz, [kaygu-suz] {az} sf. (Kii iin) dnce siz; endiesiz; telasz. [DS] ay g u n , [koy-gun] {az} sf. 1. (Yamur vb. iin) ok. 2. Hzl. [DS] Kaygu, [kaygu] {az} is. zorluundan ekilen sknt. [DS]
Kayheb, [Ar. ayheb s~fc*] {OsT} is. Gece karanl. K ayhlnak, [kay()k-l-mak] {az} dnl. fi f r ] Bir

gay, [kayg] {az} is. Tasa; kayg. [DS] gayhmak, [kay-k-mak] {az} gsz. fi f r ] ar mak. [DS] gayk, - [kay-k] {az} is. Kzak. [DS] gaylamak, [gay-la-mak] {az} gsz. fi f r ] fl()~ yor] Sekerek yrmek. [DS] gayl, [Ar. k il] {az} is. Rza. [DS] S gayl gelmek, {az} K abul etmek; raz olmak; yetinmek. [DS]|| gayl olmak, {az} -* gayl gelmek. [DS] gaym, [Ar. k im] {az} sf. 1. Salam; kuvvetli; k rlmaz. 2. Sk. [DS] S gaym olmak, {az} Eit olmak. [DS] gaym, [kayn] {az} is. Kadna gre erkein, erkee gre kadnn erkek kardei; kayn birader. [DS] S gayn baba, {az} Kayn baba. [DS] gayndiref, [? gaymdiref] {az} is. Saban boyundu rua balayan kay veya aa halka. [DS] gaymmak, [kay-m-mak] {az} dnl. fi. f r ] Yama tan aaya doru kaymak. [DS] gaymna, [kaynana] {az} is. Kaynana; kayn valide. [DS] S 1 gaynna dili, {az} Kaynana dili; kakts. [DS] gaynt, [kay-mt] {az} is. Byk yonga. [DS] gayr, [gay (yans.) > gay-r] {az} is. 1. Akarsularn getirdii ince kum. 2. Dzgn ve yass ta; kayrak. [DS] S gayr gayr, {az} B ol miktarda; p e k ok; ar. [DS] gayran, [lcayr-an] {az} sf. Dven iki kiiden b i rini tutan. [DS] gayrdamak, [gay (yans.) > gay-r-da-mak] {az} gsz. f i f r ] fd ()-y o r] Kaynamak; kprdamak. [DS] gayrmak, [kayr-mak] {az} gl. f i f r ] 1. Koru mak; esirgemek; kayrarak. 2. Yapmak; hazrla mak. [DS] gayrtmak, [kayr-t-mak] {az} gl. fi [-r] Dven iki kiiden birini tutmak. [DS] gay, [kay] {az} is. 1. Kay. 2. Saban boyundu rua balayan kay veya aa halka. [DS] fi5 gay gran, {az} ift srerken sabana taklarak zorluk veren baz otlarn kk. [DS] gaydrma, [gay-dr-ma] {az} is. al rp ile ya klan byk ate. [DS] gayt, -yd [? gayt] {az} is. 1. B ir iin yaplabilmesi iin gerekli olan ara ve gere. 2. Klk yiyecek. 3. Ekmein yannda yenen yiyecek; katk. 4. Nesne; ey. 5. ; alma. 6. Para. [DS] t? gayt dam, {az} Kiler. [DS]|| gayt evi, {az} Kiler. [DS]|| gayt gamat, {az} Nesne; ey. [DS] gaytma, [gayt-ma] {az} is. Erite yemei. [DS] gaytmak, [kayt-mak] {az} gsz. f i f r ] Geri dnp gelmek. [DS] gayilemek, [gayi-le-mek] {az} gl. fi f r ] fl ( i ) yor] Kfretmek. [DS]

taraf yatmak; eilmek. [DS]

GAY

OlMIIfESM.

gayit, -di [kayt] {az} is. ereve. [DS] gaykalmak, [kay()k-al-mak] {az} dnl. fi [-r] . Ban geriye doru dik tutmak. 2. Kendini been mek; bbrlenmek. [DS] gayik, - [gay-lk] {az} is. 1. Hayvanlan yamur ve kardan koruyan yer. 2. Yamurlu gnlerde baa alman uval. [DS] gaylule, [Ar. kaylle] {az} is. Uyku ile uyanklk aras; uyuklama. [DS] gaym , [Ar. aym susama. gayma, [Ar. kime] {az} is. Kt para. [DS] gaymagalu, [Ar. kime + galu ?] {az} is. Kt pa ra czdan. [DS] gaymagam, [Ar. kimi makm] {az} is. Kt para czdan. [DS] gaym ak', - [kay-mak] {az} is. Stn stnde biri ken ya; kaymak. [DS] gaymak, [lcoy-mak ?] {az} gl. fi. [-ar] Ymak; doldurmak. [DS] gaymak2, [kay-mak] {azj gsz. fi. [-ar] 1. Sznden dnmek; caymak. 2. Kaymak. [DS] geyme, [Ar. kime] {az} is. K t para. [DS] gayn, [Ar. ay / aym j j is. 1. Arap alfabesinin on dokuzuncu harfi. 2. Ebcet hesabnda deeri bindir, gaynagma, [kayna-t-ma] {az} is. Byk yemek piirme kab; kazan. [AAS] gaynah, [kayrak-] {az} sf. (Kii iin) sylentile rin dorusunu ortaya karan. [DS] gaynak, - [ky()n-ak] {az} is. Kabuu ile kesil mi kavun, karpuz dilimi. [DS] gaynarca, [kaynar-ca] {az} is. Su kayna; gze. [DS] gaynak, - [kayna-k] {az} sf. mark. [DS] gaynamak, [kayna--mak] {az} ite, f. [-r] 1. Yakn dost olmak. 2. dnl. Kalabalk yaparak ele ayaa dolamak. [DS] gaynauh, [kayna-k] {az} is. ok yakm dost. [DS] gaynata, [kayn + ata] {az} is. Kayn baba. [DS] <5 kaynata yolu, {az} folk. E rkek evinden kz baba sna armaan olarak gnderilen elbise. [DS] gaynatm a, [kayna-t-ma] {az} is. 1. Halanarak pii rilmi buday. [DS] 2. inde yiyecek veya baka bir ey kaynatlan byk kap; kazan; kaynatma, gaynagma, [kayna-t-ma] {az} is. Byk yemek pi irme kab; kazan. [AAS] gaypak, - [kayp-ak] {az} is. 1. Bir tr hamur ye mei. 2. sf. Sznde durmayan. 3. (Yer, ta vb. iin) kaygan. 4. Dz. [DS] S gaypak sz, {az} Birka anlama ekilebilen sz. [DS] gayptmak, [kayp-t-mak] {az} gl. f i [-r] Kimse grmeden alp kamak. [DS] {OsT} is. 1. Bulut. 2. Susuzluk;

gaypmak, [kayp-mak] {az} gsz. fi [-ar] Kaymak. [DS] gayr, -i [Ar. gayr y i] {OsT} is. 1, Baka kimse; ba kalar; bakas. 2. Tandk, bildik olmayan; yaban c. 3. e. Bana getirildii A rapa sfatlara "deil, ...sz" anlam katan olum suzluk edat. S gayrend, {OsT} Bakalarn dnen. |j gayr-i ahlk, {OsT} Ahlak kurallarna aykr; ahlakszca.\\ gayr-i ahlkiye, {OsT} fe l. Treselsizcilik.\\ gayr-i amel, {OsT} Pratik olm ayan.j| gayr-i ciz, {OsT} Uygun olmayan; yaramayan; olamaz; yaraksz. || gayr-i cebr aded, {OsT} Ykselen saylar.|| gayr-i cidd, {OsT} 1. Arbal olmayan; uan. 2. Doruluun dan phe edilen; gvenilmeyen.\\ gayr-i cins, {OsT} bot. E ey siz.\\ gayr-i cismn, {OsT} Madd olmayan; cisimsiz; tinsel.|| gayr-i devri, {OsT} De virli olmayan; periyodik deil.\\ gayr-i din, {OsT} Dine aykr; dine uymaz. || gayr-i elstik, {OsT} E snek olmayan; esnemez.\\ gayr-i ene, {OsT} psikol. Ben d; ego d.\\ gayr-i fal, {OsT} Etken olmayan; ilemeyen; almayan,|| gayr-i fal brkn, {OsT} jeol. Snm yanarda.|| gayr-i fa l erk, {OsT} eko. Sermaye koyan fa k a t irke tin ynetim ine karmayan ortak. |j gayr- fkriye, {OsT} biy. Omurgaszlar,|| gayr-i hakik temett, {OsT} eko. Bilanoda iletme geliri olarak y e r al mayan, gerek gelir kaynaklar ile ilgili olmayan kazan.|| gayr-i ihtiyar, {OsT} Elinde olmakszn; istemeyerek; dnp tasarlamadan.|| gayr-i lm, {OsT} Bilim e aykr; bilim d. || gayr-i insn, {OsT} insanla yakm ayan; zalimce; gaddarca.|| gayr-i irad, {OsT} rade d; istemsiz. || gayr-i kabil, {OsT} Olmas mmkn olmayan; imknsz}] gayr-i kbil-i afv, {OsT} Balanamaz,|| gayr-i kbil-i aks, {OsT} mant. Tersinmek.|| gayr-i kbil-i hl, {OsT} Halledilemeyen; zmlenemeyen.|| gayr-i kbil-i hl mesele, {OsT} kmazhk.\\ gayr-i kbil-i ictinb, {OsT} Saknlmas, kanlmas mmkn olmayan.\\ gayr-i kbil-i ihtisar, {OsT} mat. Sadeletirilemez kesir; ksk kesir.\\ gayr-i k bil-i inhill, {OsT} Erimez.\\ gayr-i kbil-i inhina, {OsT} Bklmez; eilmez.|| gayr-i kbil-i irc, {OsT} kim. ndirgenem ez,|| gayr-i kbil-i isbt, {OsT} ispat edilemez; tanmlanamaz.\\ gayr-i kbili ibiyet, {OsT} kim. Doymazlk. |j gayr-i kbil-i itil, {OsT} kim. Yanc, patlayc olmayan; yanmaz.|| gayr-i kbil-i itirz, {OsT} Kar klama yacak kadar kesin; sz gtrmez. || gayr-i kbil-i kabfll, {OsT} K abul edilemez.]] gayr-i kbil-i ka bul polie, {OsT} K abul edildiinin onaylanmas gerekmeyen polie. || gayr-i kbil-i kyas, {OsT} Karlatrma kabul etmez; karlatrlamaz,|| gayr-i kbil-i nfuz, {OsT} co. Geirimsiz.]] gayri kbil-i red, {OsT} Geri evrilemez; reddedile mez.]] gyr-i kbi-i ifa, {OsT} yi olmaz; onmaz; tedavi edilemez. || gayr-i kbil-i taarruz, {OsT}

j)okunulmaz; saldrlamaz.]] g ay r-i k bil-i ta hamml, {O sT} Katlanlmas, dayanlmas mmkn olmayan; ekilmez; dayanlmaz; katlanlmaz.|| gayr-i kbil-i tah m in , {O sT} 1. Kestirm esi g; kestirilemez. 2. Beklenmedik,|j g ay r-i kbil-i ta rif, fOsT} mant. Tanmlanamaz,|| g ay r-i k bil-i tecezz, {OsT} Blnemez.\\ gayr-i kbil-i tedvi, {O sT} Te davi edilemez; onulmaz.\\ g ayr- kbil-i tefrik , {OsT} A yrt edilemez. || gayr-i kbil-i tekzb, {OsT} Yalanlanamaz; tekzip edilemez.\\ g ayr-i kb il-i te lfi, {OsT} Yerine konulmas, eksikliinin gideril mesi mmkn olmayan; yerine konulamaz; onar lamaz; giderilemez,|| gayr-i kb il-i te lf, {OsT} Uzlatrlamaz.\\ gayr-i kbil-i tem yz, {O sT} mant. Ayrt edilemez.\\ gayr-i kbil-i tezelzl, {O sT} Sarslamaz.|| gayr-i kbil-i vezn, {O sT} Tartlamaz.\\ gayr-i kbil-i kfi, {O sT} Yetersiz.|| g ay r-i k an u n , {OsT} Yasalara aykr. || gay r-i k a n n rek b et, {OsT} eko. 1. Yasa d rekabet. 2. Hileli yollara bavurarak yaplan rekabet. 3. Rakibini zarara u ratmak iin yayn yapma. 4. Rakibin mallarn tak lit etme.|| gayr-i k a t, {O sT} Kesin olmayan.\\ gayr-i kys, {O sT} K ural d. |j g ay r-i kys fiil, {OsT} Kral d ekimlenen fiil.|| g ayr-i lyk, {OsT} Yakmaz; uygun dmez.\\ g ayr-i m add, {OsT} M add olmayan.|| gay r-i m a d d h ak , {OsT} ek. huk. T elif hakk, p aten t hakk, sna mlkiyet hakk gibi haklar. || gay r-i m addiye, {OsT} mmateryalizm.\\ gayr-i m a d d , {O sT} Saysz; ok sayda.\\ gayr-i m a h d d , {O sT} Snrsz; sonsuz.|| gayr-i m ah d d m esliyet, {O sT} huk. Szleme ya da yasa ile bir snr izilmemi, sonsuz sorumluluk.|| gayr-i m ahsus, {OsT} Duyulmaz; sezilmez.\\ gayr-i naki, {O sT} Akla aykr; sama.\\ gayr-i maln, {O sT} Bilinmeyen; bilinmez. || gayr-i mamr, {OsT} Bayndr olmayan.|| gayr-i m a n t k, {OsT} M antk d; mantksz; akla yatkn olma yan}] gayr-i m atb , { OsT} Baslmam; yaym lan mamy .|| gayr-i m eden, {O sT} M eden olmayan; grg ve geleneklere aykr. || g ayr-i m elhz, {OsT} imknsz; beklenmedik,|| g ay r-i m em n u n , {OsT} Memnun olmayan; kskn; dargn. || gayr-i m c 'm l , {OsT} Arzu edilmeyen; umulmayan; umul madk; beklenmedik.|| gay r-i m en k l, {O sT} Ta nmaz mal; giimsiiz. || gay r-i m ens, {O sT} A l lmam.^ gayr-i m e r, {O sT} 1. Geerli olmayan. 2. Gzle grlmeyen; ok kk; mikroskobik; 3. mecaz. br dnya. || gay r-i m esbk, {O sT} Daha nceleri benzeri grlmem i olan. || gayr-i m es kun, {OsT} Oturulmayan; bo; 2 7 . || g ayr-i m es,S Z l, {OsT} Sorumsuz; sorumlu tutulamaz,|| gayr-i mebu, {OsT} (Kimyasal madde) doymam. j| gayri mer, {OsT} Yasal olmayan; treye aykr; yolstz.|| gayr-i m ert, {O sT} H ibir arta bal ol mayan; salt; mutlak.\\ g ayr-i m e r, {O sT} Bilin siz; sezmeyen. || gayr-i m evkuf, {O sT} Tutuklu ol

mayan; tutuksuz.|| g ayr-i m evzn, {OsT} D zgn olmayan; dengesiz.|| gayr-i mezrO, {OsT} Ekilm e mi; ekime almam.]] g ayr-i mill, {OsT} Ulusal olmayan.\\ g ay r-i m u a rre f, {OsT} 1. Snrsz. 2. Tariflenmemi.\\ g ayr-i m uayyen, {OsT} Belirli olma yan; tespit edilmemi.|| gayr-i m uayyeniyet, {OsT} Belirimsizlik.\\ g ayr-i m ugadd, {OsT} Besinsiz; beslenmez.|| gayr-i n u h rib , {OsT} Savamayan; sava annda silah tamayan.\\ gayr-i m uhik, {OsT} 1. Eri. 2. Haksz.\\ gayr-i m uhtem el, {OsT} htim al d olan, olmas tahmin olunmayan. || g ayr-i m u k te d ir, {OsT} Gc yetmeyen; gsiiz.|| g ayr-i m unis, {OsT} Allmam; yadrganan.\\ g ayr-i m u n ta k aded, {OsT} mat. Baya kesir ha linde yazlamayan say.|| g ayr-i m u n tazam , {OsT} Dank; dzensiz; geliigzel,|| g ayr-i m u n ta z ar, {OsT} Beklenmedik.\\ g ayr-i m u tb k , {OsT} Uygun gelmeyen; uymayan.\\ g ayr-i m u te b er, {OsT} De ersiz; nemsiz; saylmayan.|| g ayr-i m uvz, {OsT} D zgn ve paralel olmayan.\\ gayr-i m es sir, {OsT} kim. Etkisiz. || gayr-i m essiriyet, {OsT} kim. Etkisizlik.|| g ayr-i m frik , {OsT} Ayrlmaz bitiik. || g ayr-i m fd, {OsT} Yararsz; faydasz)] g ayr-i m kellef, {OsT} Ykmllk tamayan.|| gayr-i rnii m kin, {OsT} Olamaz; olanaksz.\\ gayr-i m n sib , {OsT} Uygunsuz; yakksz.|| gayr-i m n b it, {OsT} orak; verimsiz. || g ay r-i m nfek, {OsT} Ayrlmayan; yapk hlde olan.\\ gayr-i m n h al, {OsT} 1. Bo olmayan. 2. kim. B elli bir svda erimeyen.|| g ay r-i m n sarif, {OsT} dbl. e kimsiz.,|| g ayr-i m n teir, {OsT} Yaymlanmam,|| g ayr-i m ntic, {OsT} mant. M antk bakmndan birbirine uymayan; tutarsz. || g ayr-i m rek k eb , {OsT} Yaln.|| g ayr-i m sid, {OsT} Uygun olma yan; elverisiz.\\ g ay r-i m sv at, {OsT} E it olma y; eitsizlik.|| g ay r-i m sv, {OsT} E it olmayan; eitsiz.\\ g ayr-i m sellh, {OsT} Silahsz.]] gayr-i m selm n, {OsT} Mslman olmayan.|| gayr-i m ttslim , {OsT} Mslman olmayan.|| g ayr-i m s m ir, {OsT} Meyvesiz; sonusuz.|| g ayr-i m staid , {OsT} Yeteneksiz; kabiliyetsiz; istidatsz.]] gayr-i m sta k a r, {OsT} Kararsz; dengesini bulamam.]] g ayr-i m sta mel, {OsT} (Kelime iin) kullanm dan dm; kullanlmayan.]] g ayr-i m stev, {OsT} D z olmayan.|| g ayr-i m bih, {OsT} E olmayan; benzemeyen; benzersiz.|| gayr-i m tere k l-m ikyas ad ed , {OsT} Ortak bleni olmayan saylar.|| g ayr-i m teayyi b il-hev, {OsT} biy. Havasz yaayan.]] g ayr-i m tecanis, {OsT} 1. yi karmam. 2. Badamam. 3. Ayr trden. 4. Kaynamaz; badamaz.]] g ay r-i m tecessid, {OsT} Vcudu, bedeni olmayan; cesetsiz.|| gayr-i m tecezz, {OsT} Blnm ez olan.|| gayr-i m te h a rrik , {OsT} Hareketsiz; oynamaz; kmldamaz; sabit.\\ g ayr-i m tem erk iz, {OsT} Ayn merkezde toplanm olmayan.|| g ayr-i m ten sib , {OsT}

GAY

o ie i R M

1656

b i

Orantsz; badamayan.|| gayr-i mtenazr, {OsT} Sim etrik olmayan; bakmsz; asimetrik. || gayr-i nfi, {OsT} Yararsz.|| gayr-i nkil, {OsT} Yalt kan,|| gayr-i nizam, {OsT} D zene aykr; diizen d; kurala uymayan; kuralsz.\\ gayr-i resm, {OsT} R esm olmayan; zel.|| gayr-i sf, {OsT} K a rk; katk.\\ gayr-i saf hslat, {OsT} eko. Mas raflar karlmam hlde her trl menkul ve gay rimenkul hak ve menfaatlerin tmnn geliri. || gayr-i sahih, {OsT} D oru olmayan; dzeltilmemi.\\ gayr-i sahh mikys, {OsT} Dzeltme uygulanma m oran.|| gayr-i samim, {OsT} ten olmayan; yapmack; samimiyetsiz,|| gayr-i sarh neful, {OsT} dbl. Belirsiz nesne.\\ gayr-i shh, {OsT} Sa la aykr; salkl deil.|| gayr-i ahs, {OsT} zel olmayan; kiilik d. || gayr-i ahs hesb, {OsT} bank. K iisel olmayan emval, kasa ve ayniyat gibi deerler zerine alm hesap.\\ gayr-i efff, {OsT} Saydam olmayan; k geirimsiz.\\ gayr-i uur, {OsT} 1. Bilin d. 2. Bilinalt.\\ gayr-i ur, {OsT} psikol. Yaptn bilmeyerek; bilin sizce.|| gayr-i tabi, {OsT} 1. D oaya aykr; doa d. 2. Olaan olmayan; olaan d. 3. Acayip. || gayr-i tabi mukrenet, {OsT} N orm al olmayan cinsel birleme.|| gayr-i Trk, {OsT} Trk olmayan.\\ gayr-i uzv, {OsT} kim. Organik olmayan; inorganik.|| gayr-i vk, {OsT} Olmam; olmayan; olmadk. || gayr-i vrid, {OsT} Dnlemez; hatra gelmez.\\ gayr-i vazh, {OsT} (Sz ve ya z iin) an lalmaz; yeteri kadar ak deil; rtl. || gayr-i zt, {OsT} 1. Kiiden deil, dtan gelen; zatta bu lunmayan. 2. fel. Dnl. || gayr-i zt hle getir me, {OsT} Nesnelletirm e.|| gayr-i z-rh, {OsT} 1. Ruhsuz. 2. Donmu. gayrak1, - [lcay()r-ak] {az} is. 1. Dz, yass ta. 2. ri kum. 3. Kire ta. 4. akl ta. 5. Bilei ta. 6. Kumlu toprak. 7. ocuklarn dz talarla oynadk lar bir oyun. [DS] gayrak2, - [kay()r-ak] {az} is. 1. Krmzmtrak toprak. 2. Verim siz toprak. [DS] gayran, [kay()r-an] {az} is. 1. Verimsiz toprak. 2. Kumlu toprak. 3. Yumuak kaya. 4. Tepe. [DS] S gayran ta, {az} Yerden tabaka halinde kaldr larak eitli ilerde kullanlan yass ta. [DS] gayranga, [? gayranga] {az} s f lgisiz. [DS] gayranlk, - [gayran-lk] {az} is. Yumuak kaya lardan olumu yer. S gayranlk doruu, {az} Yumuak kayalardan olumu tepe. [DS] gayranmak, [gayra-n-mak ?] {az} gl. f. [-r] A r trmak; biriktirmek. [DS] gayret, [Ar. gayret is. 1. Bkp usanmadan, ola anst alma; didinme; aba; urama. 2. Sknt ve glklere dayanabilmek iin gsterilen diren. 3. Kutsal saylan deerlere yabanclarn saldrs zerine ortaya kan kar koyma duygusu; ham i

yet. 4. Yiite davran; cesaret. 5. Kskanma; ekememezlik. 6. K orum ak amacyla tarafn tutma; esirgeme. S gayret almak, Cesaret bulmak.\\ Gayret dayya dt. Bu ii benden baka yapa bilecek kimse kalmad. anlamnda ie girimek zorunda kaldn belirten sz. || gayrete gelmek, B ir ii yapmak, bitirmek iin kendinde bir g bul mak; harekete gemek; canlanmak. || gayrete ge tirmek, Cesaretlendirmek; tevik etmek. || gayret etmek, almak; abalamak; didinmek; uramak.|| gayret-i btla, Bo aba.|| gayret-i chiliye, Bilgisizce urama; kr krne urama. || gayret-i dniye, Din uruna alma. || gayreti ke silmek, Cesaretini yitirmek. || gayret-i merdne, Yiite cesaret. || gayretine dokunmak, B ir ii ba aramayacan iddia edenlere kar baarmak iin hrs duymak; gcne gitmek; alnmak.\\ gayretini (ekmek) gtm ek, T a ra f tutmak; kayrmak. || gay ret kua, {az} Eskiden, arasna bak, kama, p a ra vb. eyler konulan kat kat meinden yaplm bir eit kuak. [DS]|| gayret-mend, Gayretli.|| gayret-ir, Gayretli. || gayret verm ek, Cesaret lendirmek; yreklendirmek; zendirmek. gayretke, [Ar. gayret + Far. ke {OsT} sf. 1. alkan. 2. B ir ii yapmak, baarmak iin ar is tek duyan; igzar. 3. T araf tutan; kayran. 4. Ks kan. gayretkelik, -i [gayretke-lik] is. Gayretke olma durumu. gayretlenmek, [gayret-le-n-mek] dnl. f. [-ir] a lma istei artmak; gayrete gelmek, gayretli, [gayret-li] sf. Bir ii yapm ak ve baarmak iin aba gsteren; alkan, gayretlilik, -i [gayret-li-lik] is. Gayretli olma du rumu. gayretsiz, [gayret-siz] sf. B ir ii yapmak veya ba armak iin aba gstermeyen; alma istei ol mayan. gayretsizlik, -i [gayret-siz-lilc] is. Gayretsiz olma durumu. gayr, [Ar. gayr > gayr iS j^](g a r) zf. Bundan y byle; artk; daha; {az} (ayn) [DS] gayrk, - [gayr-k] {az} zf. -* gayr. [DS] gayrm , [gayr-m] {az} z f -* gayr. [DS] gayrn, [Ar. gayr (baka) + T. -in => gayr-m] {eT} zf. . Artk. 2. gayr. [DS] gayri, [Ar. gayr j^-] {OsT} is. 1. Baka; dier. 2. Bun dan sonra; artk, gayriinsani, [Ar. ayr-i inn j ] (ga'yriinsa:ni;) {OsT} sf. 1. nsanca olmayan; insana yak mayan. 2. zf. Hunharca; insana yakmaz biimde gayrik, -i [gayr-k] {az} -> gayr. [DS] gayrim enkul, -l [Ar. ayr-i menkl J j ^ \ (ga y

| j | 0 | f f S M . 1657 rimenku.T) {OsT} is. 1. Tanmas mmkn olm a y a n ; tanmaz. 2. Ev, arsa gibi tanmas mmkn o lm a y a n ve servet saylan mal. ayrimeskn, [Ar. ayr-i meskun
m esk

GAZ b a lam ak , {az} Yamurdan sonra topran st kabuk balamak; kaymaklanmak. [DS] gayslanm ak, [kays-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] 1. (Topran yzeyi iin) yamurdan sonra zerini sert bir kabuk balamak. 2. (Hamur yzeyi iin) hava ile temas eden ksmnda kabuk olumak. 3. (Ac kays ekirdei iin) su iinde bekletilmekle acln kaybetmek. [DS] gay, [? gay] {az} is. Kays ekirdei. [DS] g aytam a, [kayt-mak > kaytma] {az} is. Gem. [DS] gay tan , [Yun. gaitani => kaytan] {az} is. nce ve salam ip. [DS] g a y ta r, [kay()t-ar] {az} is. Hrsz. [DS] g ay tarm a, [kantarma] {az} is. Gem. [DS] g a y ta rm a k 1, [kayt-mak > kaytar-mak] {az} gl. f. [-r] Atn gemini yerine takmak. [DS] g a y ta rm a k 2, [kaytar-mak] {az} gsz. f. [-r] 1. ten kamak. 2. te hile yapmak; tem bellik etmek; oya lanmak. 3. Gizliden kamak. 4. Kaamak i yap mak. [DS] g a y ta rm a k 3, [kayt-mak > kaytar-mak] {az} gl. f. [-r] 1. Geri evirmek. 2. Arka kmak; korumak. 3. Kaybetmek. 4. gsz. alm yapmak. [DS] gayuk, -u [? gayuk] {az} sf. (Kadn iin) ak sak giyinen. [DS] gay u r, [Ar. ayret > ayr jjJ>] (gayu:r) {OsT} s f 1. Gayretli, alkan. 2. Kskan. 3. Hamiyet sahibi. 4. Sabrl; tahammll; dayankl. 5. Mert, g ay u ran , [Ar. ayr + Far. -n jlj_j^] (gayu.ra.n)
{OsT} is. Gayretliler; alkanlar,

js-\ (g a riy

n) {OsT} sf. 1. (Yer iin) bo; oturulmayan; y e rle ilm e m i . 2. Issz; tenha, j i ] (g a y r i

gayrimeru [Ar. ayr-i m eru

meru:) {OsT} sf. 1. Yasalara ve trelere aykr olan; yolsuz. 2. Evlilik d,


g a y rim s lim ,

[Ar. ayr-i mslm ,0 - jjfc] (g a y r i [Ar. ayr-i nizm > ] (g a riy

mslim) {OsT} sf. M slman olmayan,


g a y rin iz a m ,

niza:mi:) {OsT} s f Kural d; dzensiz. 0 gayr-i nizam sava, as. Sabotaj, sabotajla mcadele, kama, karma, dman devletler zararna fa a li yetler, gerillalara, mltecilere yardm ve tekilat landrma gibi almalar kapsayan mcadele. gayrisafi, [Ar. ayr-i af (g a risa.f:) y /OsT} sf. Kark; katk. S g ay risafi arlk , Brt nrhk.\\ gayrisafi (gelir) hslat, tic. N et olmayan gelir.|| gayrisafi k r, tic. Belli bir dnemde elde edilen kazancn vergiler, giderler dlmeden he saplanan tutan. || gayrisafi m ill hasla (G SM H ), eko. Bir lkede bir y l iinde retilen m al ve hiz metlerin piyasa fiyatlar zerinden hesaplanan top lam deeri.\\ gayrisafi y u rt ii hsla (G SY H ), eko. Uyruu ne olursa olsun y u rt iindeki iletmele rin bir yl iinde ortaya koyduklar katma deerle rin toplam. gayriyct, [Ar. ayriyyet o j j ^ ] {OsT} is. Ayrlk; gayrlk. gayruk, -u [? gayruk] {az} sf. 1. Kaba. 2. is. B yk aa. [DS] gayrukmak, [gayruk-mak] {az} gl. f. [~()ur] M sr tarlasn beklemek. [DS] gayruksuz, [gayru-k-suz] {az} zf. A rada bir ayrm gzetmeksizin. [DS] gays, [Ar. ays o - i ] {OsT} is. 1. Yamur. 2. Bulut. S gays-i nf, Yararl yamur. gaysa, [kay(a)s-a] {az} is. -* kayasa. [DS] 0 gaysa basmak, {az} Yamurdan sonra topran zerini sert bir kabuk balamak. [DS] yaysak, - [kaysa-k] {az} is. -* kaysak. [DS] Uaysaklannak, [gaysak-la-n-malc] {az} dnl. f. [>'j 1. (Sv maddeler iin) yzeyinde kabuk, zar balamak. 2. Mantarlamak. [DS] Kayamak, [kay()s-a-mak] {az} gsz. f. [-r] [-s()yor] Kaymaklamak. [DS] Kavse, [kay(a)s-a] {az} is. -* kayasa. [DS] layscle, [? gaysefe] {az} is. -* lcasefe. [DS] Rays, [kay()s-] {az} is. -* kayasa. [DS] 0 gays

g ay u ran e, [Ar. ayr + Far. -ne - u l (gayu:ra:ne)


{OsT} zf. Gayretli olan kiiye yakr biimde,

gayya, [Ar. ayy (yolunu arma) > ayy Li-] (gay ya:) {OsT} is. 1. Cehennemin beinci tabakasnda, iine denin kolay kolay kurtulamayaca ok korkun yer. 2. D tkten sonra bir daha kurtulunamayacak yer. 0 gayya kuyusu, mecaz. 1. K ar mak ilerin dnd yer. 2. ok aprak, iinden klamaz, mitsiz durum. gayz, [Ar. gayz k i ] {OsT} is. Ar derecede kzgn lk; fke; hn; kin. 0 gayz-efn, {OsT} fke sa an, || gayz garaz, {OsT} fke ve hn.\\ gayz g azab, {OsT} K zgnlk ve fke. gayzer, [zi. geisir > ng. geyser] is. jeol. Volkan blgelerinde zaman zaman scak su ve buhar ps krten kaynak; kayna, gayzerit, [Fr. gayserite] is. min. Gayzerlerin olutur duu karnabahar andrr opal grnml silisli tortu. g a z 1, [Yun. khaos > Lt. chaos > (Van H elm o n tun trettii kelime)] is. 1. N ormal basn ve scaklkta olduu gibi kalan, bulunduu kabn her tarafna yaylan ve her noktasna basn yapm a zelliinde

GAZ

m m iiL gaz, [Far. jlif] (ga:z) {OsT} is. 1. Di. 2. Di ile tutma; srma. gaz4, [kaz] {az} is. 1. Kaz. 2, sf. Salak; serseri. [DS] fi5 gaz aya, {az} -* kazaya. [DS]|| gaz beyin, {az} Aklsz. [DS]|| gaz dal, {az} yapmay can istemeyen. [DS] gaza, [Ar. az5 (gaza:) {OsT} is. slam dinini korum ak veya yaym ak amacyla M slman olma yanlara kar yaplan sava; kutsal sava. S gaza y ekber, Din uruna yaplan en byk sava. gazab, [Ar. azab / adab {OsT} is. -* gazap. t5 gazab- lh, Bela; musibet.\\ gazab-nk, 1. Gazapl; fkeli. 2. Dargn; krgn. gazaben, [Ar. azaben / adaben U -^] (ga'zaben) {OsT} zf. fkeli olarak; fke ile. gazaj, [Fr. gazage] is. Bir kuma zerindeki lif ula rn bu i iin yaplm zel m akinelerde temizleme ii. gazak1 - [kazak] {az} is. Ynden rlen fanila, , ceket; kazak. [DS] gazak , - [kozak] {az} is. 1. nar ya da pelit aac meyvesi. 2. Ham meyve. [DS] gazak3, - [kazak] {az} sf. (Erkek iin) karma sz hakk tanmayan. [DS] gazal1 -li [Ar. azl / gazel J lji] (gaza.I) {OsT} is. 1. , zool. nce, yksek bacakl, iri gzl, hafif eri boy nuzlu bir tr ceylan, (Gazella dorcas). 2. Geyik; meral; ahu. 3. Geyik yavrusu. 4. Gzel gz. 5. ar kc. <5 gazal-i m an, Mana ceylan. gazal2, [Ar. gazel] {az} is. 1. M sr koan yaprakla r. 2. Dar sap. [DS] gazalan, [Ar. azln o'illji] (gaza:la:n) {OsT} is. Ceylanlar. gazale, [Ar. gazale 4Iji-] (gaza.Te) {OsT} is. Dii cey lanlar. gazan, [kazan] {az} is. Byk tencere; kazan. [DS] t5 gazan delen, {az} Beyaz iekleri olan sert dikenli bir ot. [DS]|| gazan garas, {az} Yzde ya da elde kan s a n yaralara vurulan bir eit ila. [DS] gazanfer, [Ar. azanfer yLuip] {OsT} is. 1. Aslan. 2. sf. mecaz. Kuvvetli ve cesur. 3. Hz. A linin lakab. S gazanfer-fer, {OsT} Aslan kuwetli.\\ gazanfer-i gazb, {OsT} K krem i aslan. gazanferane, [Ar. azanfer + Far. -ne - zanfera:ne) {OsT} zf. A slana yakr ekilde, gazap, -b [Ar. azab / adab v - ^ ] {OsT} is. 1. Kzgnlk; hiddet; fke. 2. Kzma. 3. Dargnlk; darlma. S gazaba gelmek, fkelenmek; kzmak, [j gazaba uramak, stn bir insann fkesine ramak.|| gazabn yenmek, fkesini, kzgnlm l (ga-

olan akkan madde. 2. M addenin hlinden biri si. 3. Gaz ya; petrol. 4. gnl. Azdan yutulan ha vann dier maddelerle mayalanmas sonucu mey dana gelen uucu maddeler karm. 5. Gaz lamba s. {azj (ayn) [DS] fi? gaza basm ak, 1. Motoru altrmak, hzn ve devrini artrmak iin yakt pompalamak. 2. argo. Savuup gitmek; defolmak.\\ gaza gelmek, argo. Aldanmak.\\ gaza getirmek, argo. Birini yaplmas dnlmeyen ve akl kr olmayan bir ii yapm aya ynlendirmek; tevik et mek,|| gaz bacas, faz} Lam ba iesi. [DS]|| gaz bezi, biy. K im i balklarda hava kesesinin, gaz sa layan blgesi.\\ gaz bombas, inde canllar iin tehlikeli gazlar bulunan bomba. || gaz boluu, Ham dkm parasnda meydana gelen ii gaz do lu boluk.\\ gaz giderme, Kat veya sv bir madde nin iinde bulunan znm gazlan uzaklatrma ilemi. || gaz ibii, Gazn yand u. |j gz- hev, {OsT} Havagaz. || gaz lambas, ine konulan gaz yan bir fitil yardm yla yakan, ieli, trl biim lerde lamba. || gaz maskesi, Zehirli gazlardan ko runm ak amacyla zel olarak yaplm gere. \\ gz mhlik, {OsT} ldrc gaz.\\ gaz oca, Gaz yayla yanan ocak. || gaz odas, 1. A B D 'de idam cezas alanlara uygulanan boucu veya zehirli gaz la ldrme ileminin yapld kapal mekn. 2. Nazi Alm anya 'snda H itler ve taraftarlarnn, ideo lojisini benimsemeyenlere ve dmanlarna kar zehirli gazla ldrme ilemlerini uyguland kapa l yerler. || gaz lm, Gazlarn hacim, younluk vb.nin llmesi.\\ gaz pedal, Bir motorun yaktn ayarlayan, hzn azaltp oaltan dzenek.|[ gaz sayac, iinden geen gazn miktarn len ara; hava gaz saati. || gaz sobas, ine konulan gaz y a nn yanm asyla stan soba. || gaz ta, Bileme iinde kullanlan korindon veya karborindum tane lerinden hazrlanan bir tr ta.|| gaz verm ek, 1. Bir motora daha fa zla yakt vererek hzn veya devrini artrmak. 2. argo. Birini bir i iin kkrt mak; o ii yapm aya ynlendirmek.]} gaz ya, Ham petroln 150-250C arasnda damtlmasyla elde edilen renksiz veya sarms renkte akaryakt.\\ gaz ykam a, Bir gaz arlatrmak iin zel hazrlanm bir sv iinden geirme ilemi.\\ gaz yuvar, D n yay veya herhangi bir gk cismini saran gaz ktle si; atmosfer. gaz2, [Gazze (Filistin de bir kent) > > Fr. gaze] is. 1. Gazze ehrinde dokunan seyrek, ince ipek veya keten bez. 2. Tl. 3. {azf pek barts. [DS] S gaz ba, {az} I. ocuk nl. 2. ocuk ceketi. 3. K sa erkek gmlei. [DS]|| gaz bezi, Yaralan kapatmak veya sarmakta kullanlan ince ve seyrek dokulu bez.|| gaz boyamas, Eskiden baa bala nan veya baz hediyeleri ve bakr eyay ssl bir ekilde sarp bohalamakta kullanlan koyu pem be boyal, kolal tlbent.

bastrmak veya belli etmemek. |] gazap etm ek, K z mak, fkelenmek. .saplandrm a, [gazap-la-n-dr-ma] is. fkelendir" me; kzdrma eylemi. saplandrm ak, [gazap-la-n-dr-mak] gl. f . [-r] * fkelendirmek; kzdrmak. 0;izaplanm a, [gazap-la-n-ma] is. fkelenme; kzma eylemi. gazaplanmak, [gazap-la-n-mak] dnl. f. [-r] fke lenmek; kzmak, gazapl, [gazap-l] s f fkeli; kzgn. <>azat, [Ar. zt o lj i] (ga:za:t) {OsT} is. Gazlar. gazavat, [Ar. gazve > azavt / azevt o ljji-] (gazava:t) {OsT} is. 1. Din uruna yaplan savalar; ga zalar. 2. {az} Gayret. [DS] gazavatname, [Ar. azavt + Far. -nme -uh ljjt] (gazava:tna:me) {OsT} is. B ir kimsenin savalarda gsterdii kahram anl anlatan destans eserler; megaz. gazav, [Ar. azv(g a .z a .v i :) {OsT} sf. Gaz ile ilgiligazala, [kaz+aya(k)-] {az} is. Bir tr yn orap nak. [DS] gazban, [Ar. azbn u U ] (g a .zb a .n ) {OsT} sf. 1. Kzgn; fkeli. 2, Dargn. gaze1 [Far. ze ojit] (a.ze) {OsT} is. 1. Kadnlarn , yzlerine srdkleri krmz renkli dzgn; allk. 2. gnl. Kzllk. gaze2, [Far. gze jt?] (ga:ze) {OsT} is. ocuk saln ca. gaze, [? gaze] {az} is. Acun; evren; lem. [DS] gazeke, [? gazelce] {az} is. -* lcazeki. [DS] gazeki, [? gazeki] {az} is. 1. -* kazeki. 2. Cepken altna giyilen kolsuz bir eit giysi. [DS] gazekiye, [? gazelciye] {az} is. Mintan; gmlek. [DS] gazel1 [Ar. azel J j i ] {OsT} is. ed. 1. Divan iirinde , kullanlan en az be, en ok on be beyitlilc nazm tr. 2. miiz. Belli bir kurala bal olmakszn trl makamlarda dolaarak sesle yaplan taksim. S ga zel okum ak, 1. Gazel sylemek. 2. mecaz. K an drmak zere konu d szler sylemek; oyala mak. || gazel-nvs, Gazel yazan. || gazel-perdz, Gazel dzenleyen. || gazel-ser, Gazel meydana getiren. gazel2, [Ar. azel J j t ] {OsT} is. Sonbaharda sararp dklen aa yapraklar. S gazel tav u u , {az} ulluk. [DS] gazel3, -li [Ar. azl / azel J l> ] {OsT} is. -* gazal. gazel boynuzu, bot. Baklagillerden yem olarak

kullanlan sar iekli otsa bitki, (Lotus corniculatus). gazelhan, [Ar. azel + Far. -h 'an jl_ji-y>] (gazelha:n) {OsT} is. miiz. Gazel okuyan; gazel syleyen gazelhani, [Ar. azel + Far. -h'n (gazelha:ni:) {OsT} is. Gazel okuyuculuk; gazelhanlk, gazelhanlk, - [gazelhan-lk] is. Gazel okumay meslek edinme durumu, gazel, [Ar. gazeli ^ Jjt] (gazeli:) {OsT} sf. Gazele ait; gazelle ilgili. gazeliyat, ,[Ar. gazeliyyt (gazeliya:t) {OsT} is. 1. Gazeller. 2. ed. Bir divanda gazellerin toplan d blm. gazellem e, [gazel-le-me] is. Yapraklarn sararp d klmesi durumu ve eylemi, gazellem ek, [gazel-le-mek] gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. (Yaprak iin) sararp kurumak. 2. (Aa iin) yap raklarn dkmek, gazellenm e, [gazel-le-n-me] is. Gazellenmek ii. gazellenm ek, [gazel-le-n-melc] dnl. f. [-ir] Gazelli duruma gelmek. g a z ep 1 -bi [Ar. azab / adab ~~ai-]{azl is. -* ga , zap. [DS] gazep2, -bi [Ar. azab / adab y ^ ] {az} sf. 1. ok yaramaz. 2. (Kii iin) apkn. [DS] gazeta, [t. gazetta ^ jp] (gazeta) {OsT} is. -* gazete. gazete, [t. gazetta] (gazete) is. 1. Siyasi, ekonomik, toplumsal, edeb vb. konularda haber veren, yo rumlarda bulunan, her gn veya belirli zamanlarda karlan basl yayn. 2. Gazete idarehanesi; gaze tenin yazld veya basld yer; gazetehne. S gazete ab o n m an , Parasn pein deyerek gazete nin adresine gnderilmesini salama ilemi. || gaze te ba (yazs) m akalesi, Gazetenin grn yan stan genellikle birinci sayfada y e r alan makale.\\ gazete bayii, Gazete satcs. || gazete fk ras, Gn lk konular ele alan ksa yaz. || gazete h ab e ri, Ga zetede yaynlanan gnlk haber. || gazete id a re h a nesi, Gazetelerin ynetim ilerinin yrtld yer. \\ gazete ilan, B ir konuyu duyurmak iin gaze telerde ye r alan ilan.\\ gazete kd, Bobin hlin de imal edilen ve gazete basmnda kullanlan nc ham ur kt.\\ gazete k a p a tm a k , Yarg ka rar veya yetkili organca yasalara aykr yayn y a p a n gazetenin yaym n durdurmak.\\ gazete k u ru cusu, B ir gazeteyi ilk defa karmaya balayan ki i. || gazete kua, Abonelere gidecek gazeteleri sarp zerine adres yazlan kt. || gazete m ak ale si, Gnlk konularda, geni kitlelerin anlayabile cei slupla yazlm fik ir yazs. \\ gazete m u h a b i ri, Bal olduklar gazetelere haber toplayan g revliler. || gazete miivezzii, Gazete datcs. || ga

GAZ

IiMURCESM.
3. is. Gittii savatan sa ve muzaffer olarak dnen kimse. 0 gaziler helvas, Undan yaplan bir tr helva. || gazi yars, {az} B ir dizi kiiiik ziynet alt nndan yaplm gerdanlk. [DS] gazi2, [Fr. gaz + Ar. -I sj^-] (ga:zi:) {OsT} sf. Gazla ilgili. gazil, [Ar. azl [EREN] => gazil] {az} is. -* kazl. [DS] gazilik, -i [gazi-lik] is. Gazi olma durumu, gazino, [t. casino (kr evi)] (gazi no) is. 1. Yemek yenilen, program seyredilen, bazen da oyun oyna nan elenceli yer. 2. Byk kahve ve birahane, gazinocu, [gazino-cu] is. Gazino ileten kimse, gazinoculuk, -u [gazino-cu-luk] is. Gazino iletme ii. gazir1 [Ar. azr j ( g a : z i : r ) {OsT} sf. 1. Yumu , ak; uysal. 2. Nazik; tatl. gazir2, [Ar. azr _?..] (ga:zi:r) {OsT} sf. ve zf. ok. gaziyan, [Ar. ziyn OUj^] (ga:ziya:n) {OsT} is. Gaziler. 0 gaziyn- Rm, 1. Seluklular Ana da dolu nun feth in e ynelik cihad ve akm larda bulu nan Trk miicahidleri tekilt, 2. Osmanl impara torluunda fe tih ordularna katlan, din uruna savaa katlan tarikat mensuplar. gaziyane, [Ar. gziyne ^lijlp] (ga:ziya:ne) {OsT} zf. Cesurca; korkmadan. gaziye1 [Ar. ziye -ijU] (ga:ziye) {OsT} is. tar. , Eskiden, M srda erkekleri uaklk, kadnlar raks eden ve ounlukla el sanatlar ile uraan toplulu un dans kadnlarna verilen ad. gaziye2, [Vend. t. gazia <bjli] is. bot. Mimoza, (Acaccia dealbata). gazlam a, [gaz-la-ma] is. Gaz srme, motorun hzn artrma eylemi, gazlam ak, [gaz-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] 1. Gaz srmek. 2. Gaz ya damlatmak. 3. M otorlu aracn hzn ve devrini artrm ak iin gaz pedalna bas mak. 4. {az} Aldatmak. [DS] 5. {az} Dereyi y ryerek gemek. [DS] 6. argo. Gitmek; kamak, gazlanm a, [gaz-la-n-ma] is. Gazl duruma gelme; gazlanmak ii. gazlanm ak, [gaz-la-n-mak] edil. f. [-r] 1. zerine gaz ya bulamak. 2. Sindirim yolunda ikinlik yaratan gaz olumak, gazlama, [gaz-la--ma] is. Gaz hline gelme; gaz lam ak ii. gazlamak, [gaz-la--mak] dnl. f i [-r] Gaz duru m una gelmek, gazlatrc, [gaz-la--tr-c] is. Bir svy gaz hline getirmekte kullanlan ara, gazlatrm a, [gaz-la--tr-ma] is. 1. Gaz hline ge tirm ek ii. 2. kim. inde karbon bulunan bir sv

zete reklam, Gazetelerde yaynlanan tantm yaz veya resimleri. || gazete satcs, Gazete satan kimse. || gazete stunu, Gazetelerde deiik genilikte satrlarn alt alta gelm esi ile meydana getirilen yaz blou.\\ gazete tefrikas, Gazetelerde belli bir iire art arda yaym lanan yazlar dizisi. || gazete toplatmak, Baslm gazetelerin ya sa uyarnca satn yasaklayarak datlm olanlar yetkililer eliyle toplatmak.\\ gazete yazar, Gazetelerde yaz yazan kimse; muharrir. gazeteci, [gazete-ci] is. 1. Gazete yaym layan kii. 2. Bir gazetede alan, haber toplayan, yaz yazan ve eitli biimlerde gazetenin basmna katlan kii ler. 3. Gazete satan kimse, gazetecilik, -i [gazete-ci-lik] is. 1. Gazetecinin ii ve meslei. 2. Haberleri gazeteye zg biimde sunma ve yazm a ii. 3. Gazete sat veya datm ii. gazetehane, [t. gazetta + Far. -hne y>] (gazeteha:ne) {OsT} is. Bir gazetenin ynetim merke zinin bulunduu yer; gazete idarehanesi, gazetelik, -i [gazete-lik] is. Gazete koymaya yara yan kk atk, gazevat, [Ar. azevt gazavat. gazevi, [Ar. azev cjjj^] (gazevi:) {OsT} sf. Gazaya ilikin; gaz ile ilgili, gazg, -c [kaz-g] {az} is. 1. ocuklarn yere k k kazk saplayarak oynadklar bir oyun. 2. Top raktan idem vb. kazmakta kullanlan sivri ulu aa veya metal kazk. [DS] gazgu, -cu [? gazgu] {az} is. B ir yere verilen da yanak. [DS] gazhane, [Fr. gaz + Far. -hne (ga:zha:ne) {OsT} is. Havagaz retim ve depolam a yeri, gazk, - [kazk] {az} sf. (Kii iin) aksilik yapan. [DS] S gazk dm, {az} Bir tr dm. [DS] gazl, [Ar. azl [EREN] => gazl] {az} is. 1. -* kazl. 2. Y n ya da tiftikten yaplan sicim. [DS] gazlc, [gazl-c] {az} is. pliki. [DS] gazn, -c [gaz-m] {az} is. B ir kimsenin, gcendi i kimsenin kulana gitsin diye bakasna yapt ikyet. [DS] gaznt, [kaz-nt] {az} is. Teknenin kylarnda ka lan hamurlar kazmak suretiyle yaplan ekmek. [DS] gaz, [Fr. gaz + T. ] is. Akkorsuz k yaym, gazl, [Fr. gaz + T. -1] sf. fz. A kkor hle gelme den k nmlar yayma zellii olan. gazi1, [Ar. azJ> gaz ^ jU ] (ga.zi:) {OsT} sf. 1. Gaz veye kan M slmanlar arasnda bulunan kimse veya kumandan. 2. Savalarda byk yararlklar gstermi bulunan kii ve ehirlere verilen unvan. (gazeva:t) {OsT} is. -+

veya kat bir rn yanc gaz hline dntrme ilemigazlatrmak, [gaz-la--tr-mak] gl. f. [-r] Bir m a d d e y igaz hline dntrmek, gazl, [g2-!*] sf ! Gaza bulam olan. 2. inde erimi hlde gaz bulunan, S1 gazl bez, tp. Yarala rn sarlmasnda ve rtlmesinde kullanlan seyrek dokulu enlice eritler hlinde mikropsuzlatrlm bez.|| gazl kangren, tp. Toprakta bulunan "clos tridia" demlen anaerob mikroorganizmalarn insan dokularnda sebep olduklar ok tehlikeli ve bula c bir kangren. gazmak, [kaz-mak] {az} g l.f. [-ar] Drtmek. [DS] gazmir, [Fr. cachemire] {az} is. Bir tr ince ynl kuma; kamir. [DS] gazoil, [ng. gas-oil] is. Kerosen, mazot, fuel-oil, gaz gibi 232-426Cde kaynayan ak sar renkte, ol duka kvaml, yanc ve yakc petrol damtma rn. gazojen, [Fr. gazogne] is. Sv veya lcat bir yakt gaz hline dndrmeye yarayan alet, gazolin, [Fr. gazoline] is. Ham petrolden birincil damtma rn olarak elde edilen ok uucu ben zin. gazometre, [Fr. gazomtre] (gazome'tre) is. 1. lenmi gazlarn deiken hacim de ve genellikle 100 ile 300 mm. su basncna eit sabit basnta depo edildii tank. 2. Gazler. gazometri, [Fr. gazomtrie] is. Gazlarn hacminin, younluunun vb.nin llmesi; gaz lm, gazoyl, [ng. gas-oil] is. -* gazoil, gazoz, [Fr. eau gaseuse (gazl suj] is. 1. Meyve esans, eker ve karbon asidi ile yaplan ve basnl hava ile ielere doldurulmu souk iecek. 2. ar go. Aptal, i? gazoz aac, argo. 1. Sama sz. 2. Oyunlarda srekli yenildii iin iecek smarlayan kimse. gazozcu, [gazoz-cu] is. 1. Gazoz reten kimse. 2. Elence yerlerinde dolaarak gazoz satan kimse, gazozculuk, -u [gazoz-cu-luk] is. Gazoz yapma ve satma ii. gazler, [gaz+l-er] is. Belirli basn altnda gelen gazn hacmini lmeye yarayan saya, gazsz, [gaz-sz] sf. 1. inde gaz bulunmayan. 2. Gaz bulamam olan. gazub, [Ar. azb gn; fkeli. 2. Kkremi gazubane, [Ar. azb + Far. -ne a i L (gazu-.ba:ne) {OsT} zf. Ar lde fkelenmi olarak; ar lde kzm hlde, gazuk, -u [kazuk] {az} is. Kazk. [DS] gazup, -bu [Ar. azab > azb v j - ^ ] (gazu:b) {OsT} s f -* gazub. (gazu:b) {OsT'} sf. 1. Kz

gazurdamak, [gaz (yans.) > gaz-ur-da-mak] {az} g sz.f. f r ] Barmak. [DS] gazve, [Ar. azve {OsT} is. 1. Arap kabileleri arasnda yaplan atma. 2. Din uruna yaplan saldr ve sava; sefer. 3. Akn, gazzaz, [Ar. kazzz (ipeki) > azzz jlji-] (gazza:z) {OsT} is. pek ileyen kimse. -g e', [-a / -ge / -ay / -gey] ek. e. -ga. ge2? [~8a / ~ge / -k a /-ke] {eT} {eAT'} yap e. -* -ga. [DLT] -ge4, [-ay / -gey / -a / -ge / - / -gi] {eT} ek. e. -* gaygebe, [eT. kebe (ii dolu) > gebe] sf. 1. (Kadm ve dii hayvanlar iin) karnnda yavrusu bulunan; hamile; ykl. 2. mecaz. (Durum ve olaylar iin) henz or taya kmam ama ksa bir sre som a aa ka cak bir birikimi bulunan. 3. argo. Borlu. S gebe olmak, Karnnda yavru tamak; hamile olmak; yiikl olmak.|| gebe kalmak, 1. (Kadn iin) cinsel birleme somct dl yatanda dllenmi yum urta teekkl etmi olmak; hamile kalmak; ykl kal mak. 2. mecaz. Birine kar m add ve m anevi bor yk altnda kalmak.\\ gebe brakmak, 1. (Erkek iin) cinsel birleme ile bir kadnn yumurtasn dlleyerek rahminde yavru teekkl etmesini sa lamak; hamile brakmak. 2. Birini m add ve manevi bor yk altna sokmak. gebece1 [gebe-ce] {az} is. 1. Baak karmaya ba , lam ekin. 2. El ile yolunan ekinin baaklar ieri, kkleri dar getirilerek yaplan halka eklindeki ynlar. [DS] gebece2, [gebe-ce] {az} is. 1. Ksa gvdeli, geni karanl kk kp. 2. ki kulplu mlek. 3. ki kulplu testi. [DS] gebece3, [gebe-ce] {az} is. Bbrek yata boluu. [DS] gebe, -ci [gebe-] {az} sf. 1. (Kii iin) ksa boylu ve iman. 2. Gebe. [DS] gebedek, -i [gebe-dek] {az} sf. 1. (ocuk iin) yetim; ksz. 2. Ana rahminde iken babas len. 3. Sska ve kam i; hastalkl. 4. Ksa boylu ve i man. [DS] gebelek1 -i [gebe-le-k] {az} sf. 1. Sska. 2. Ksa , boylu ve iman. 3. is. Ksa boazl kp. [DS] gebelek2, -i [kelebek] {az} is. 1. Kelebek. 2. Koyunlarn karacierinde meydana gelen bir hastalk; kelebek. 3. Buday ve arpada olan, insanlara kan t veren bir bcek. [DS] gebelemek, [gebe-le-mek] {az} gsz. f. f r ] fl( i) yor] (Kuluka altndaki yumurta iin) civciv k m ayarak bozulmak. [DS] gebelemek, [gebe-le--mek] {az} dnl. f. [-ir] (Ekin baaklar iin) dolgunlamaya balamak. [DS] gebelik, -i [gebe-lik] is. 1. Gebe olm a durumu; ha

GEB

I teM tS M .
iin) karn i olan. 3. Byk bal kimse. 4. Elin den i gelmeyen; beceriksiz. 5. argo. Aptal; ahmak. 6. Yiit; kahraman; pehlivan. S gebe olu, Ce sur; yiit. gebeaki, [gebe- + Yun. -ki] (g eb e a.ki) sf. argo. Aptal, sersem, gebeimek, [gebe--i-mek] {az} dnl. f. [-ir] Kam burlamak. [DS] gebelik, -i [gebe--lik] is. 1. Gebe olm a durumu. 2. A ptalca davran, gebetleme, [gebe-r-t-le-me] {az} is. Kurutulmak zere gnee serilmi kaysnn birka gn sonraki hli. [DS] gebez, [gebe-z / gebiz] {az} sf. 1. (Ekin iin) ya murlar zamannda yamad iin boylanamadan kartlam olan. [DS] 2. (Kii iin) zayf; clz, gebezek, -i [gebe-z-e-k] {az} is. Bozuk para; ufak para. [DS] gebgebi1 [? gebgebi] {az} is. Ayakkab ivisi. [DS] , gebgebi2, [? gebgebi] {az} is. 1. K rk leblebi. 2. Kk leblebi. [DS] gebi, -ci [? gebi] {az} is. Deirmencinin tt eyden ald hak; deirmen hakk. [DS] gebik1, -i [? ebik] {az} is. Taze incir. [DS] gebik , -i [? gebik] {az} is. 1. Kat, sert, skk toprak. 2. Killi toprak. [DS] gebik3, -i [gev-ik] {az} sf. (Kii iin) alt enesi uzun olan. [DS] gebiz, [gebe (i) > gebe-z > geb(i)-z] {az} sf. 1. (Toprak iin) killi olduu iin zor ilenen; sert; az rn veren. 2. Su basan (arazi). 3. is. Yamurdan atlayan toprak. [DS] gebr, [Far. gebr j $ \ {OsT} is. Atee tapan; Mecus. S gebr ters, {OsT} M ecus ile Hristiyan. gebre1 [Lat. capra (kei)] {az} is. 1. At tmar , etmekte kullanlan kl kee. 2. Kaa. [DS] gebre2, [Lat. apari] is. Gebre otunun meyvesi; kapari. S gebre otu, bot. ok yllk, dikenli, pem be ve beyaz iekli, iek tomurcuklar turu yaplarak yenilen bir al; kapari; kebere; kedi trna, (Capparis spinosa).|| gebre otugiller, rnek bitkisi gebre otu olan tropik blgelerde yetien otsu ve odunsu bitkiler fam ilyas, (Capparidaceae). gebreleme, [gebre-le-me] is. Gebre ile tm ar etmek ii. gebrelemek, [gebre-le-mek] {az} gl. fi [-r] [-l(i)yor] At tmar ettikten sonra kl kese ile tozunu al mak. [DS] gebrelenm e, [gebre-le-n-me] is. 1. Gebre ile tmar edilme. 2. Gebre sahibi olma; gebre edinme, gebrelenm ek, [gebre-le-n-mek] edil, fi [-ir] 1. (At iin) gebre ile tm ar edilmek. 2. dnl. fi. Gebre sa hibi olmak; gebre edinmek.

milelik. 2. Douran canllar iin, diinin yum urta snn dllenmesinden sonra douma kadar vcu dunda meydana gelen bir dizi deiiklik ve sre. 3. Yumurtann dllenmesinde doum anma kadar geen sre. 0 gebeliin nlenmesi, Kadnn cinsel birleme srasnda hamile kalmasn nlem ek am a cyla alnan fiziksel ve kimyasal uygulamalar.\\ ge belik testi, Dllenmenin olup olmadn anlamak amacyla kadnn kan ve idrarndan rnekler ala rak yaplan test. geben1, [gebe-n] {az} is. 1. Tarlada biilen ekinin saplarndan yaplan yn. 2. D alarda kn yak mak zere sonbaharda hazrlanan yaprak yn. 3. Byk ta yn. [DS] geben2, [? geben] {az} is. 1. Abdal. 2. Yabanc. [DS] gebenek, -i [Fa. kepenek] {az} is. Kollu yam. [DS] geber, [Erme, kever ? > gever] {az} is. Bahe ve bostanlar sulamak iin alan ark; gever. [DS] gebercik, -i [gebe-r-cik] {az} is. l. [DS] geberciklenmek, [gebe-r-cik-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] (Aalar iin) tomurcuklanmak. [DS] gebere, [Yun. kapparis => kapari > gebere] {az} is. 1. Kapari. 2. Turusu yaplan bir tr pancar. [DS] geberik, -i [gebe-r-mek > gebe-r-ik] sf. 1. argo. l; lm. 2. Uyuuk; miskin. 3. Hamile. 4. {az} (aalama szii) Gsz; zayf. [DS] geberme, [gebe-r-me] is. (Hakaret olarak) yatp lme; iip kalma durumu, gebermek, [eT. kebe-r-mek (nefes vermek, imek) > gebe-r-mek] gsz. f. [-ir] 1. (Hakaret olarak) yatp lmek; imek. 2. ok ar yorulmak; can kar casna yorulmak; halsiz kalmak. 3. (Hayvan iin) lmek. 4. (Kadn iin) hamile kalmak. 5. {az} Pis lemek; byk aptesini yapmak. [DS] 6. argo. (Bir kimse veya nesne iin) yoluna lmek; ok ilgi duymak; arzu etmek, gebertilm e, [gebe-r-t-il-me] is. ldrlme durumu ve eylemi. gebertilmek, [gebe-r-t-il-mek] edil. f. [-ir] ldrl mek. gebertlek, -i [gebe-r-t-le-k] {az} is. Kaynar kll suda yeterince halanmadan kuruyan zm tanesi. [DS] gebertleme, [gebe-r-t-le-me] is. {az} 1. Kurutulmak iin gnee serilmesinin zerinden birka gn ge mi buruuk meyve. 2. {az} Su ile slatlmak su retiyle imi buday. [DS] 3. {az} ekirdei ka rldktan sonra yar kurutulmu kays. [DS] gebertm e, [gebe-r-t-me] is. ldrmek ii. gebertm ek, [gebe-r-mek > gebe-r-t-mek] gl. f. [-ir] ldrmek. gebert, [gebe-r-ti] {az} is. nsan dks. [DS] gebe, [Ar. keb (ko) / gebe-] {az} sf. 1. (Kii iin) ksa boylu ve gbei byk; gde. 2. (Kii

1663

GEC

gebze, [Ar. kabza] {az} is. Bak ya da tabancann

elle tutulan yeri; sap. [DS] gec, [Far. gec ^ ] {OsT} is. 1. Kire. 2. Har. S gec Shek, {OsT} Har ve kire. gece, [eT. ki-e > kee > gece] is. 1. Gnein batn dan douuna kadar geen sre. 2. Dnyann veya herhangi bir gezegenin gne grmeyen yznn durumu; karanlk. 3. Akamla sabah arasnda, iki gndz birbirine balayan karanlk sre. 4. Ka ranlk. 5. Gece vakti dzenlenen elence. 6. huk. Gnein batndan bir saat sonra ile douundan bir saat nceye kadar olan sre. 7. mecaz. Bilgisiz lik. 8. sf. Gece yaplan. 9. zf. Gece vaktinde; gece leyin. <5 gece balkl, zool. Alaca karanlkta or taya kan kaln gvdeli, ksa bacakl bir tr balk l. (Nycticorax).\\ gece bekisi, ehir ve kasaba larda ar ve dkkn gvenliim salayan veya baz i yerlerinde gece kalarak bekilik yapan kim se. j gece ekilmesi, as. Baka bir yerde daha elve rili ortamda savamak zere dmandan geceleyin syrlma harekt.|| gece ekirgesi, {OsT} Crcr bcei. [Brhan- Kat]|| gece elbisesi, Baz gsteri ve gece elenceleri iin giyilm ek zorunda olunan zel kadn elbisesi. || gece girmez, {az} Sar renk. [DS]|| gece gr, as. K zl tesi ve lazer nlar ile donatlm aygtlarla geceleyin grm e ve gzet leme iji|| gece gz, {az} Mum. [DS]|| gece gz, kr gz, D ikkat isteyen ilerin gece iyi yaplam a yacam belirten sz. [| gece gndz, H i aralk vermeden; srekli olarak; durup dinlenmeden.\\ gece gndz iei, {az} bot. B ir metre kadar boylanabilen, geceleri pem be veya beyaz iekler aan, iki yllk otsu bir bitki; gece menekesi, (Hesperis maronalis). [DS]|| gece gndz deme mek, Zamann uygun olup olmadna bakmadan ie girimek, almak,|| gece hayat, I. Gece e lencelerine dkn olarak yaama. 2. Elencelerle geen gece yaay.|| gece ii, {eAT} Gece vakti.|| gece ile, {eAT} {OsT} Geceleyin; gece vakti.|| gece iilii, argo. Geceleyin yaplan hrszlk.\\ gece ii, /. Geceleyin yaplan alma. 2. argo. Hrszlk.\\ gece ii kr ii, Geceleyin, karanlkta yaplan i salkl olmaz, zensiz ve dikkatsiz olur. anlam n da kullanlr.\\ gece kads, Eini etkisi altna ala rak her istediini yaptran kadn.|| gece kaim, gndz saim, Dindarl ar llere vardran.]] gece kelebei, zool. Geceleri ortaya kan kelebek lerin genel ad, (Noctuella).]] gece kyafeti, zel elence ve trenler dolaysyla giyilm ek zorunlulu u olan erkekler iin smokin, kadnlar iin gece elbisesi.|| gece kirpisi, {az} Sz getirip gtren; dedikoducu. [DS]|| gece krl, tp. Alaca karan lkla veya k azlnda grem em e durumu; hemaralopi.]] gece kr, tp. Gece krl olan kimse.]] gece kulb, Geceleri ak olan elence, dans yeri. || gece kuu, mecaz. 1. Geceleri uyuma

yarak dolamay, almay yeleyen kii. 2. Uyku tutmad iin gece oturmak zorunda kalan kii, 3. {az} Yarasa. [DS]|| gece ma, spor. zel dzenek lerle klandrlm sahalarda fosforlu top ile yap lan fu tb o l karlamas.]] gece mavisi, Koyu mavi. || gece maym unu, zool. Gney A m erika da aa ko vuklarnda yaayan, Maymunlar takmnn Yeni Dnya maymunugillerden boylar 35 cm, kuyrukla r 50 cm. kadar olan, geceleri dolaan, yum uak kll ve eleri ile birlikte gezen bir maymun, (Aotus trivirgatus).|| gece menekesi, {az} -* gece gn dz iei. [DS]|| gecesi gndzne karmak, /. Aralksz-ve yorucu bir biimde almak. 2. Kurulu dzeni bozulmak; huzursuz olmak.]] gece silahl, gndz klahl, Gizli iler evirdii hlde kendi sini iyi biriymi gibi tantmaya kalkan.]] gece to nu, {eAT} {OsT} Yatak; dek.]] gece yan, Uuk gibi birdenbire oluan m ikrobik kabarckl deri iltihab.]] gece yars, Gecenin ilerlemi saatleri; gecenin ortas.|| gece yats, Gece konukluu.]] gece yatsna gitmek (kalmak), Konuk olarak gittii yerde geceyi geirmek.]] gece yay, G nein gk kresinde gn boyu izdii emberin ufuk altnda kalan ksm. || geceyi diri tutmak, {eAT} {OsT} Ge cenin boa gemesine izin vermemek; sabaha ka dar ibadet etmek; sabaha kadar uyumamak.]] gece yrtclar, zool. Gkkuzgunumsular takmndan, g a galan dipten itibaren engel gibi kvrk, gzleri ok gelimi, ksa gvdeli, geceleri avlanan bir alt takm. (Striges; sitrix).\ geceyi gndze katmak, Aralksz ve yorucu bir biimde almak; ar a ba gstermek. || geceyi ihya etmek, 1. Geceyi iba detle geirmek. 2. Geceyi alarak geirmek.]] ge ce yry, as. Dmann k e if ve ateinden ko runmak, yaplacak harekt gizlem ek veya dma na baskn yapm ak amacyla geceleyin yaplan as ker yry. gececi, [gece-ci] is. 1. alma saatleri geceye rastla yan ii. 2. sf. (Hayvanlar iin) gece ortaya kan, geceleri avlanan, gececk, - [ge-mek > ge-ecek] {az} is. Semerin arka aacna aklan ve yk iplerinin taklmasna yarayan az ak demir engel. [DS] geek, -i [giy-ecek] (ge.cek) {az} is. amar. [DS] gecekondu, [gece+kon-du] is. 1. Plan ve projesi ol madan, imar planna uygunluk gzetilm eden ya plm bina. 2. huk. m ar ve yap ilerini dzenle yen mevzuata ve genel hkmlere bal olmaks zn, kendisine ait olmayan arazi veya arsa zerine, sahibinin rzas alnmadan yaplan izinsiz yap. 3. gnl. Derme atm a yap veya kurulu. S gecekon du blgesi, ehir ve kasabalarda gecekondularn topluca bulunduu yer.]] gecekondu gibi, Gece konduyu andrr ekilde, derme atma; salk ve teknik kurallara aykr olan. gecekonducu, [gece-+kon-du-cu] is. 1. Gecekondu

GEC

IHIK S Z, L K
g e cik m eli, [gecik-me-li] sf. 1. Gecikmesi olan; ge

yapp satarak geimini salayan kimse. 2. Gece konduda oturan kii, g e c e k o n d u la m a , [gece+kon-du-la--ma] is. Gece kondulu hle gelme, g e c e k o n d u la m a k , [gece+kon-du-la--mak] dnl. f. [-r] (Bir kent veya kasaba iin) gecekondu says artmak; ok sayda gecekondu yaplm olmak; ge cekondularla dolmak, gecelem e, [gece-le-me] is. Geceyi geirmek ii. ge ce le m ek , [gece-le-mek] gsz. f i f r ] fl(i)-y o r] . Bir yerde veya bir ite geceyi geirmek; {eAT'} (ay n). 2. Gece oluncaya kadar almak veya kalmak, g e ce le ri, [gece-ler-i] zf. 1. Gece vakti. 2. Her gece, g eceley in , [gece-le-yin] zf. Gece vakti; gece olunca, geceli, [gece-li] sf. Gecesi olan; geceye ait; geceye bal olan. S geceli g n d z l , Gece gndz de meden; hem gece hem giindiiz; aralksz. gecelik, -i [gece-lik] sf. 1. Gece kullanlan; geceye ait. 2. Gece miktarnca. 3. is. Gece yatakta giyilen entari. 4. Otel vb. yerlerde bir gece iin denen c ret. 5. (az) Ramazanda gece yenen yemek; sahur. [DS] S G e ce lik k la h m a a n la t. Beni kandrmak iin boma zahm et ekme; sylediklerine inanm yorum; beni kandramazsn anlamnda sz. g e ce lm e k , [gece-l-mek] {az} dnl. f. f i r j Gz ka rarp dmek; fenalamak. [DS] g e e r, [? geer] {az} is. pekli at ulu. [DS] g e e re 1 [Erme, kecrer] {az} is. plik ilesi taklan , iplik kr; elemye. [DS] g e e re 2, [? geere] {az} is. (Kii iin) zayf; sska. [DS] g e e re k , - i [ge-e-rek] (gecerek) {az} zf. (Zaman iin) biraz ge; gee. [DS] g e e ri, [gece-ri] {az} zf. Akam st. [DS] g ecesefas, -n, - a la r [gece+sefa-s-] is. bot. Srn gen gvdeli, gece vakti krmz, sar, beyaz renkte byk iekler aan otsu bitki; akamsefas, (Mirabilis jalapa). ge ce se fasg ille r, [gece+sefa-s--gil-ler] is. bot. rnek bitkisi gecesefas olan kart basit yaprakl iki enekli bitkiler familyas, (Nyctaginaceae). gecev, [gece+ev-i] {az} is. Ba ve tarla .kylarna yaplan kulbe. [DS] geceyle, [gece+ile] {eAT} zf. Geceleyin; gece vakti, g e cik ilm e, [gecik-il-me] is. Gecikmi bulunma du rumu ve eylemi, g e cik ilm ek , [gecik-mek > gec-ik-il-mek] edil. f. f i r j Gecikme durumunda bulunulmak; ge kalnmak, geciki, [gec-ik-i] is. Ge kalm ak ii ve biimi, g e cik m e, [gec-ilc-me] is. Ge kalma; gecikm ek ii. g e c ik m e k , [eT. k > k-ik-m ek > ge(c)-ik-melc] gsz. f. [-ir] 1. Ge kalmak. 2. Bir eyi beklenen veya kararlatrlan zamandan sonra yapmak. 3. (Tat iin) varmas gereken yere zamanndan son ra varmak; rtar yapmak.

cikme durum unda olan; rtarl. 2. zf. Gecikme du rum unda olarak, g e cik m esiz , [gecik-me-siz] sf. 1. Gecikmesi olma yan; gecikme durum unda olmayan; rtarsz. 2. zf. Gecikme durum unda kalmadan, g e cik m i, [gecik-mi] sf. 1. Zamannda yerine geti rilmemi. 2. Ge kalm, g e cik se m e k , [gecik-se-mek] /azj gsz. f i f r ] fs ( i) yor] Biraz ge kalmak. [DS] g e c ik sin m e k , [gecik-sin-mek] {az} dnl. fi [-ir] Bir iin ar yapldn sanmak. [DS] g e c ik tirilm e , [gecik-tir-il-me] is. Kastl olarak ge braklma durumu ve eylemi, g e c ik tirilm e k , [gecik-tir-il-mek] edil, fi f i ] Kastl olarak biri tarafndan ge braklmak; gecikmesine yol almak. g e c ik tirim , [gecik-tir-im] is. sin. Bir olayn ortaya km izleyiciye sezdirdikten sonra, sonucu dur m akszn erteleyerek onu bekleme, gerginlik ve tedirginlik iinde brakmak, g e c ik tirm e , [gecik-tir-me] is. Ge brakma; geciktir mek ii. g e c ik tirm e k , [gecik-tir-mek] gl. fi f i r ] Ge brak mak; gecikmesine yol amak, g e d m e n , [geci-men ?] {eAT} is. 1. Kadn barts. 2. Gelinlerin balarna rtlen ssl rt; ta. gein, [? gein] {az} is. 1. Taneleri toplanm yeil fasulyenin hayvanlara verilen sap ve kabuklan. 2. Hayvan yemi olarak kullanlan yulaf sap. 3. So yulmu kendir sap. 4. Kendirin taranrken taraktan dklen krnt ve yoluntusu. 5. Kaim saman. [DS] geine, [? geine] {az} is. 1. Kenarl byk sepet; sele. 2. Teskere. [DS] g e in m e k , [gecin-mek] {az} dnl. fi f i r ] lmek. [DS] g e ire, [? geire] {az} is. Yn ve pam uk iplerini zmeye yarayan aygt. [DS] g e c ire k , - i [gec-i-rek] {eAT} zf. 1. Ge; ge olarak; biraz gee. 2. Olduka ge; pek ge. g e c irg e m e k , [ge()-ir-ge-mek] {az} gsz. fi f r ] {g(i)-yo] Ge kalmak. [DS] g e c irg e n m e k , [gecir-ge-n-mek] {OsT} dnl. fi f i r ] Gecikmi saymak; ge bulmak; ge grmek, g e c irg e tm e k , [gecir-ge-t-mek] {az} gl. fi f i r ] Ge brakmak; gecikmesine neden olmak; ii uzatmak; geciktirmek. [DS] -g e 1 [-gac / -ge / -ke / -ka] {eAT} yap. e. -* -ga. , g e 1 [ge-mek] {az} nl. zerinde durma; a ffet , anlamnda kullanlr. [DS] ge2, [eT. ke > ge] zf. 1. Kararlatrlan, beklenen, istenen veya allan zamandan sonra. 2. sf. Allan zamandan sonra olan. S ge k a lm a k , Vaktinden sonra davranm ak veya gelmek; gecikmek. \\ G e ol

____

1665

GE

sun da g olmasn. Ge kalm bir i iin syle nen teselli sz. gee', [ge-mek > ge-e] zf. (Herhangi bir saati) be lirtilen dakika kadar geerken. gee2, [eT. kee > ge-e] is. 1, Karlkl iki yandan her biri; yaka. 2. {eAT} {OsT} {az} Taraf; yn; yan.

eyin doru olduunu belgeler, kantlar, destekler ortaya koyarak ispatlatmak. 2. Doru olduu hak knda tanklk ettirmek; teyit ettirmek; tasdik ettir mek; dorulatmak; konfrme ettirmek, geerli, [ge-mek > ge-er-li] sf. 1. Yrrlkte olan; kullanlan; uygulamada olan. 2. Beenilen; srm olan; tutulan. 3. dbl. Doru kabul edilen, geerli [DS] olmak, Beenilmek, tutulmak. geegen, [ge-mek > ge-egen] sf. K alc olmayan; geerlik, -i [ge-mek > ge-er-lik] is. 1. Yrrlkte geici. olma durumu, (1935 yeniden). 2. Geerliini ko geeen, [ge-mek > ge-een] {eAT} sf. 1. D aha ok rum a durumu. 3. Kullanmda, srmde olma duru geen. 2. Srm iyi olan; tercih edilen; revata mu. 4. {OsT} Rabette olma; reva. 5. {OsT} Gei olan. iin, verilmi bulunan belge; mrur tezkeresi. 6. geek1, -i [ge-mek > ge-ek] is. 1. Geme iinin dbl. Kullanan tarafndan doru saylan, yapld yer. 2. ok geilen yer; ilek yol. 3. K k tahta kpr. 4. {az} Bahe ya da avlu kaps. geerlilik, -i [ge-mek > ge-er-li-lik] is. Geerli ol ma durumu. [DS] S geek geit, {az} Byk akarsularn gei lebilecek yeri. [DS]|| geek ta, {az} A yaklar s geersiz, [ge-mek > ge-er-siz] sf. 1. Yrrlkten kaldrlm olan; hkmsz. 2. Deer tamayan, lanmadan zerine basarak dereyi gem ek iin ko nulan talar. [DS] geersizleme, [ge-mek >ge-er-siz-le--me] is. Ge ersiz duruma dme, geek2, -i [ge-elc] {az} sf. Geerlilii olan; bee nilen; hoa giden. [DS] geersizlemek, [ge-mek > ge-er-siz-le--mek] dnl. f. [-ir] Geersiz duruma dmek; geerliini geeli, [gee-li] s f Karlkl iki yakas bulunan; yitirmek. geesi bulunan; yanl; tarafl, geelik, -i [gee-lik] {az} is. 1. Karlk; cevap. 2. geersizlik, -i [ge-mek > ge-er-siz-lik] is. Geer siz olm a durumu; hkmszlk, K ar taraf; n taraf. {eAT} {OsT} (ayn) [DS] geemek, -i [gee-mek] {az} is. 1. Dar geit; bo geeymen, [gee + ey-men ?] {eAT} {OsT} is. 1. Ba rts. 2. Gelin bana taklan ssl rt; ta. az. 2. Yol ura. [DS] geen, [ge-mek > ge-en] sf. 1. (Zaman bildiren yl, geeyormak, [ge-mek+yor-mak] {eAT} gsz. b .f. [ur] Geiyor olmak, (-yor geni zaman eki bu fiild e ay, hafta, gn iin) bir nceki. 2. Yakn gemite ki yardm c fiild en kaynaklanmaktadr.) belirsiz bir sre nce olan, geende, [ge-mek > ge-en-de / ge-en-ler-de] zf. gege, [ge-mek > ge+ge] is. ikile. Televizyon kanallar arasnda yaplan gezinti; zaping. S ge Kesin olarak ne kadar getii belli olm amakla bir likte yakn gemite m eydana gelen, ge yapm ak, Televizyon kanallar arasnda gezinti yapmak. geenek, -i [ge-mek > ge-en-ek] is. B ina ilerinde gegeleme, [ge+ge-le-me] is. Televizyon kanalla odalar aras geileri salayan koridor; hol. r arasnda gezinti yapm a eylemi; zapingleme. geer, [ge-mek > ge-er] sf. 1. Yrrlkte bulunan. 2. Geerliini koruyan. 3. Kullanmda olan; sr gegelemek, [ge+ge-le-mek] g l.f. [-r] [-l(i)-yor] m olan. 4. {OsT} Revata olan. S geer ake, 1. Televizyon kanallar arasnda gezinti yapmak; Herkes tarafndan tutulan, beenilen. 2. OsmanlI zapinglemek. larda deeri dmemi, geerlilii bulunan para. 3. gegel, [ge-gi-li] {az} sf. 1. (Kii iin) sz geerli; Rayi para. || geer dil, dbl. D eiik dilleri konuan beenilen. 2. Yal. [DS] lkeler arasnda ounlukla ticaret alannda kulla gegere, [Far. deskere] {az} is. ki kii tarafndan, nlan uluslar aras dil. nl ve arkal ikierli kollarndan tutularak zerin geerleme, [ge-mek > ge-er-le-me] is. Doru de ta, toprak, kum vb. tam aya yarayan ara; tes olduunu belirtme durum u ve eylemi; teyit; tasdik; kere. [DS] dorulama; konfrmasyon. gegili, [ge-gi-li] {az} sf. (Kii iin) sz etkili; gcerlemek, [ge-mek > ge-er-le-mek] g l . f [-r] [sz geen; sz beenilen. [DS] l(i)-yor] 1. Bir eyin doru olduunu belgeler, ka gegin, [ge-kin {eAT} sf. Kendinden gemi; ntlar, destekler ortaya koyarak ispatlamak. 2. D o ar sarho; gekin, ru olduu hakknda tanklk etmek; teyit etmek; gegn, [ge-kn j_j~S"] {eAT} sf. 1. Pek ok geen tasdik etmek; dorulamak; konfrm e etmek, 2. ok ileyen. 3. Etkin, messir. geerletme, [ge-mek > ge-er-le-t-me] is. Doru , olduunu belirttirme; belirttirmek ii; teyit ettirme; gei1 [kei] {az} is. Kei. [DS] gei2, [ing. gac ?] {az} is. 1. Oynatlan orta kad tasdik ettirme; dorulatma; konfrme ettirme, n. 2. Kz. 3. Avam; halk. [DS] geerletmek, [ge-mek > ge-er-le-t-mek] 1. Bir

GE g e ici1, [ge-mek > ge-ici] sf. 1. ok srmeyen. 2.

OlMIKCESM.
geim sizlem e, [ge-mek > ge-im-siz-le--me] is. Geimsiz duruma gelmek ii. geim sizlem ek, [ge-mek > ge-im-siz-le--mek] dnl.f. [-ir] Geimsiz duruma gelmek geim sizlik, -i [ge-mek > ge-im-siz-lik] is. 1. Geimsiz olma durumu; badamama; uyumazlk; anlaamazlk. 2. Bakalaryla anlaamayann nite lii. geinceme, [ge-in-ceme] {az} is. Geim; geinme.
[DS]

K sa ve belli bir sre iin olan; geee; muvakkat; palyatif. 3. Bir yerden veya kiiden baka birine geme durum unda olan; bulac; bulaan. 4. {az} Vefasz. [DS] S geici m a d d e , Yasa, tzk ve y netmeliklerde geerlilii belirli bir sre olan mad de. g e i c i , [ge-ici] faz} is. Seyyar satc. [DS] geicilik, -i [ge-mek > ge-ici-lik] is. Geici olma durumu. g eik , -i [ge-ik] {az} sf. Yal; ihtiyar. [DS] geili, [ge-mek > ge-il-i] is. Geilmek ii ve bi imi. g eilm e, [ge-mek > ge-il-me] is. Geme iinin ya plm a durumu. g e ilm e k 1, [eT. ke-il-m ek> ge-il-mek] ed il f [-ir] Gem ek ii yaplmak. S ... d a n g e ilm e m e k , ok ve bol bulunmak; ar olmak. geilm ek", [eT. ke-il-mek / k-il-mek > ge-il-mek] edil. f. [-ir] Braklmak; terk edilmek. g e im 1, [ge-mek > ge-im] is. 1. Yaam ak iin ge rekli olan beslenme, barnma vb. eyler ve bunlarn karlanmas; maiet; geinme aralar. 2. Gein m ek ii; geinme. 3. atmasz ve birlikte uyum iinde yaama; anlama; uyuma. 0 geim d e rd i, Yaamak iin gerekli olan barnak ile beslenme, giyinme m addelerim salamakta ekilen sknt.\\ g eim d n y a s, Kiinin yaam ak iin kendi kar larn da hesaba katmas gerei.|] geim e n d e k si, Fiyatlarn srekli artt bir dnemde cretlilerin tketmek zorunda olduklar maddeleri ve harcama lar karlayacak paray belirleyen gsterge. || ge im k a p s , Yaayabilmek iin gerekli parann ka zanld i yeri. \\ geim sk n ts, Yaayabilmek iin zorunlu giderleri karlamakta ekilen glk] \ g e im y o lu , Yaayabilmek iin gerekli olan zorun lu giderleri karlamada bulunan are, izlenen yol; kazan arac.|| geim z o rlu u , Yaayabilmek iin zorunlu giderleri karlamakta ekilen glk.
g e im 2, [Far. ken

geincik, -i [ge-in-cek] {az} zf. (Yer iin) gein ce. [DS] geini, [ge-en-i] {az} zf. (Zaman iin) geince; ... den sonra. [DS] geindirme, [ge-mek > ge-in-dir-me] is. Yaamak iin gerekli temel ihtiyalarm karlam a durumu ve eylemi; geinmesini salama ii. geindirmek, [ge-mek > ge-in-dir-mek] gl. f i [ir] 1. Bir kimsenin yaam ak iin gerekli tem el ihti yalarn karlamak. 2. Geinmesini salamak, geinilme, [ge-mek > ge-in-il-me] is. Geinme iinin yaplm a durumu, geinilm ek, [ge-mek > ge-in-il-mek] edil. f. [-ir] 1. Y aamak iin gerekli temel ihtiya maddeleri ve zorunlu harcamalar karlanm olmak. 2. Birlikte yaanlan kiilerle veya evre ile uyum iinde bu lunulabilir olmak; uyum ve anlama iinde olmak, geinim, [ge-mek > ge-in-im] is. Geinme eylemi; geinme. geinme, [ge-mek > ge-in-me] is. Geinmek ii ve durumu, geinme endeksi, Belirli bir yaam dzeyini srdrm ek iin gerekli olan barnma, y i yecek, iecek, giyim, temizlik, snma, aydnlanma, ulatrma vb. harcamalarda m eydana gelen fiy a t artlarnn etkisini saptamakta kullanlan gster gegeinm ek, [eT. ke-in-m ek> ge-in-mek] dnl.f. [ir] 1. Yaamak iin gerekli temel ihtiya maddeleri ve zorunlu harcamalar karlamak. 2. B ir eyin geliri ile yaamn srdrmek. 3. Birlikte yaanlan kiilerle veya evre ile uyum iinde olmak; anla mak. 4. yard. fi (Kendisi iin) yle olduu izlenimi verm eye almak; ... gibi saymak; ... gibi grmek; taslamak. {OsT} (ayn) 5. (km a durumundaki bir isimle kullanldnda) o kiinin veya kiilerin sr tndan geim ini salamak. 6. {eAT} m r srmek; yaamak. 7. {OsT}} {az) lmek. [DS] S geinip gitmek, ok iyi olmamakla birlikte hayatn yle veya byle srdryor olmak; kimseye yiik olma dan yaanak.\\ geinm eye gnl olmamak, B ir ii yapm ak istemeyenler iin, bu durumu dorudan sylem ek yerine eitli bahaneler uydurarak istek sizliini belirtmeye almak. geinti, [ge-inti] {az} is. 1. Elenen tahln kalbur altna geen ksm; elenti. 2. abuk geen yamur. 3. Delik. 4. Blm. 5. Dilenci. [DS]

/ Mo. kicim] {eAT} is. 1.

Eskiden savalarda, kl darbelerinden etkilenm e mesi iin ata ul eklinde giydirilen bir tr zrh. 2. Ayn amala savalarn giyindii zrhlarn genel ad. geim li, [eT. ke-im-Iig > ge-im-li] sf. evresindekilerle iyi anlaan, uyuan; onlarla atm a duru m una girmeyen kimse, g e im lik , - i [ge-mek > ge-im-lik] is. Bir kiinin en az dzeyde yaayabilmesi iin gerekli olan yi yecek, giyecek ve barnma giderleri; nafaka, geim lilik , -i [ge-mek > ge-im-li-lik] is. evresindekilerle anlama, uyuma durumu; geimli ol m a durumu g eim siz, [ge-mek > ge-im-siz] sf. evresindekilerle anlaamayan, uyuamayan; huysuz kavgac.

geirgen, [ge-mek > ge-ir-mek > ge-ir-gen] sf. 1.

ine konulan sv veya dier akkanlarn geme sine veya akmasna uygun olan. 2. (az} is. Bilet.
[DS]
g e irg e n lik , - i

[ge-mek > ge-ir-m ek > ge-ir-genk] is. 1. Gzenek, boluk veya atlaklar dolay syla bir maddenin herhangi bir akkan geirebil me zellii. 2. G eirgen olm a durumu veya niteli i-

geiri, [ge-ir-mek > geir-i] (OsTj zf. Zamann ge

irerek.
geirilm e, [ge-ir-mek >ge-r-il-me] is. Geirme ii

nin yaplma durumu,


geirilm ek, [ge-ir-mek >ge-ir-il-mek] edil. f . [-ir]

Geirme ii yaplmak; gemesi salanmak,


geirim , [ge-ir-mek >ge-ir-im] is. 1. Geirm e du

rumu. 2. {az} Su oluu. [DS]


geirim li, [ge-ir-im-li] sf. Geirgen olan; baka ci

simleri geiren,
geirim lilik, [ge-ir-im-li-lik] is. Geirimli olm a du

rumu ve nitelii,
geirim siz, [ge-ir-im-siz] sf. Sv ve dier akkan

lar geirme zellii olmayan; geirmeyen,


geirim sizletirm e, [ge-ir-im-siz-le-tir-me] is. 1.

Geirimsiz duruma getirm ek ii. 2. Geirgen dokulu bir maddeyi geirim siz hle getirme ilemi, ge irim siz le tirm e k , [ge-ir-im-siz-le-tir-mek] gl. f. [-ir] 1. Geirimsiz durum a getirmek. 2. Geirim siz olmasn salamak, geirim sizlik, -i [ge-ir-im-siz-lik] is. 1. Geirimsiz olma durumu. 2. Geirimsiz olan maddenin duru mu veya nitelii, geirinm ek, [ge-ir-in-mek] {az} dnl. f i [-ir] 1. lmek. 2. Uyumak. [DS] geiri, [ge-ir-mek >ge-ir-i] is. Geirme eylemi veya biimi. geirm e, [ge-mek > ge-ir-me] is. Gemesini sala ma durumu ve eylemi, geirm ek, [eT. ke-r-m ek> ge-ir-mek] gl. f i [-ir] 1. Geme iini yaptrmak; gemesini salamak. 2. Bir eyi bir yere takmak, koymak, yerletirmek. 3. Yolculua kan birisini bir mddet beraber gide rek uurlamak; yolcu etmek. 4. Bakalarna ge mesine sebep olmak; bulatrmak; bulam asna se bep olmak. 5. Yaamak, hayatn srdrmek; vakit harcamak. 6. Hastala tutulup iyilemek. 7. sten meyen bir durum la karlamak; uramak. 8. U ramak; emek veya zaman harcamak. 9. (Sz iin) dediini yaptrmak; etkisini gstermek; kendini dinletmek. 10. Belirli bir uygulamaya, ileme tabi tutmak. 11. Yaz, ses vb. ekillerde tespit etmek; kaydetmek. 12. Bir paray eklem ek amacyla ba ka bir parann zel olarak alm oyuuna tak mak. 13. bsy. Hafzada bulunan bilgileri baka bir kayt aracna aktarmak. 14. {az} (Ate, lamba vb.

iin) sndrmek. [DS] 15. argo. (Erkek iin) cinsel ilikide bulunmak. 16. argo. Futbolda gol atmak; say yapmak; yenmek. 17. argo. B ir eyle vurmak, g e irm e z , [ge-mek > ge-ir-mez] sf. inden bir ey geirmeyen; szdrmaz, g e irtilm e , [ge-ir-t-il-me] is. Geirtme iinin yapl m a durumu. g e irtilm e k , [ge-ir-t-il-mek] edil, f i [-ir] Geirtmek ii yaplmak. g e irtm e , [ge-ir-t-me] is. Geirmesini salama du rum u ve eylemi, g e irtm e , -ci [ge-ir-t-me] {az} is. spor. Yrme ya da'kom a yar. [DS] g e irtm e k , [eT. ke-ir-t-m ek > ge-ir-t-mek] gl. fi. [ir] Geirmesini salamak, gei, [eT. ke-i > ge-i] is. !. Gemek ii veya biimi. 2. Bir durum dan baka bir durama dn me; deime. 3. gk b. Bir gk cisminin gkkiiresi zerinde ilerleyii. 4. fit. Bir atom, ekirdek veya molekln bir enerji dzeyinden baka bir enerji dzeyine dnmesi. 5. res. Bir renkten dier renge kesinti yapmadan, ara renk veya karm kullanma biimindeki teknik uygulama. 6. dbl. Ses organla rnn bir durumdan dierine gemesi durumu. 7. {az} Yar; yarma. [DS] S gei e le m e n tle ri, Ametallerle metaller arasnda zellikler gsteren elementler,|| gei sl b u , Birbirini izleyen iki s lup arasnda her ikisinden de izler tayan ara d nem. || gei s t n l , Kara yolu veya kavaklar dier aralara gre cankurtaran, itfaiye ve gven lik grevlisi aralarnn ncelikli kullanma stn l. g eiim , [ge-i-im] is. 1. K arlkl olarak birbirine geme eylemi; geime. 2. psikol. Bir i yapmakla, ona balantl baka bir ii yapma yeteneinin art mas durumu, geili, [ge-i-li] sf. Geii olan, fi1 g eili ats, dbl. Yklemi geili olan cmlenin ats.|| geili ey lem , dbl. Bir cmlede eylemin zneden nesneye getiini belirten fiil; nesne ile kullanlabilen fiil; geili fiil.\\ g eili fiil, dbl. Geili eylem. geiliin, [gei-leyin] {az} zf. (Yer iin) geince.
[DS] geililik , -i [ge-i-li-lik] is. 1. Geili olma duru

mu. 2. Geili bir bantnn zellii,


g eim e, [ge-i-me] is. 1. Birbiri iinden veya bir

yerden karlkl geme durumu. 2. biy. Yar geir gen b ir zar ile birbirinden ayrlm iki svnn kar lkl geerek birbirine karmas; ozmos. S g ei m e basnc, B ir zeltinin iinde yalnz eriticinin geebilecei y a n geirgen bir zara uygulad ba sn; ozmos basnc. || g eim e l m , Geime basnc llerini inceleyen fiz ik dal. g e im ek , [eT. ke-i-m ek > ge-i-mek] ite, fi. [ir] 1. Karlkl olarak birbirinin iine gemek; ke-

GE

f lU E llH K E S E H K .

imek; karmak; tedahl etmek. 2. {OsT} Y ar mak. geimeler, [ge-i-me+l-er] is. Geime basn cn lmeye yarayan ara, geisiz, [ge-i-siz] sf. Geii olmayan, fi1 geisiz at, dbl. Yklemi geisiz olan cmlenin ats. || geisiz eylem, dbl. Cmlede eylemin znede kal dn belirten fiil; nesne ile kullanlamayan fil.\\ geisiz eylem, dbl. Geiiz fiil. geitirici, [ge-i-tir-ici] sf. 1. Geitirme zellii tayan. 2. tp. Bir hastaln kendisini etkilemeksizin yalnzca ar, sz gibi belirtilerini azaltmaya veya yok etmeye ynelik tedavinin nitelii, geitirilme, [ge-i-tir-il-me] is. Geitirme eylem i nin yaplma durumu, geitirilm ek, [ge-i-tir-il-mek] e d il.f. [-ir] 1. K k l bir zmden ziyade geici b ir uygulam ada bu lunulmak. 2. Atlatlmak, geitirme, [ge-i-tir-me] is. 1. K kl bir zm getirm eden yle veya byle yapma durumu. 2. Az bir zararla atlatma durumu, geitirmek, [ge-i-tir-mek] g l.f. [-ir] 1. Kkl bir zm getirmeden, stnde durmadan bandan savmak; savuturmak. 2. dare etmek. 3. Byk bir felaketi boyutuna gre daha az bir zararla atlatmak; ucuz kurtulmak. 4. {OsT} Birbirine geirmek, geit, -di [ge-it] is. 1. Gemeye yarar yer; geecek yer. 2. B ir topluluun zel gnlerde dzenli bir e kilde bir yerden gemesi. 3. Dnm noktas. 4. ki da, iki ykselti arasndaki dar ve uzun yol. 5. A karsularn bir yakasndan br tarafna geilebi lecek s ksm. 6. ki yapy birbirine balayan st rtl yol. 7. Y ayalara ayrlm genellikle et raf dkknlarla evrili yer. 8. anat. Organlarn dar ve boaz gibi olan yerleri. 9. {az} Az rn veren tarla. [DS] 10. {az} Av yaplan alan. [DS] S geit gemisi, {OsT} Byk sularn bir yakasndan br yakasna gem ekte kullanlan gem i.|| geit hakk, A na yola k yeri olmayan bir tanmaz sahibinin komu tanmazn sahibine dedii cret karl nda buradan yararlanm a hakk. || geit resmi, Eskiden, stanbula gnderilen kasaplk hayvanla rn derbentlerden geileri srasnda denen ver g i,|| geit (resmi) treni, M ill bayramlarda asker ve okullarla dier kurulularn dzenli olarak en byk m lk ve asker am ir karsndan yaptklar gei.|| geit verm ek, 1. (Akarsu iin) karya gei lebilecek s yeri olmak. 2. (Sra da iin) dier tarafna geilebilecek bir geit ye ri bulunmak. 3. kacak yeri olmak. || geit yeri, 1. Gsteri yaplan yry yolu. 2. {az} Yol boyu; y o l st. [DS] geitimine, [geit-im-i-n-e] {az} zfi (Verilen ey iin) parasz. [DS] geitli, [ge-it-li] sf. Geilecek yeri olan; geit veren, geitlik, [ge-it-lik] {OsT} is. Baz yerlerden geer ken denen para; geit paras; mruriye resmi.

geitsiz, [ge-it-siz] sf. Geilecek yeri olmayan; geit vermeyen. S geitsiz psikolojik devre, psikol. Bir kiinin dikkatini harekete geiren iaretin verilm e siyle, cevaplandrmas gereken uyarty birbirinden ayran en ksa sre olan tepki zaman. geken, [ge-mek > ge-ken j&>S] {OsT} sf. Geip giden; geen. geki, \eT. ke-ki > ge-ki] {az} is. Dokumaclkta zg ipliklerinin arama, yanlam asna geirilen iplikler; atk. [DS] gekin, [ge-kin] sf. . (nsan iin) ileri yata olan; ihtiyarlamaya yz tutmu. 2. (Sebze ve meyve iin) solmaya balam veya gereinden ok olgunla m. 3. {az} Cin; peri. [DS] 4. {OsT} Kendinden gemi. 5. {OsT} Ar derecede sarho. 6. {eAT} Pek ok geen; ok ileyen; etkin; messir. S ge kin koca, {OsT) ok yal adam. gekinci, [ge-kin-ci] {az} is. 1. Seyyah; turist. 2. sf. Geici olan; ereti. [DS] gekinlik, -i [ge-kin-lik] is. 1. Gekin olma duru mu. 2. Gekin olan eyin nitelii, geme, [ge-me] is. 1. Bir yerden baka bir yere git me eylemi veya durumu; mrur. 2. Birbirinin iin den geirilerek tutturulan iki ve daha ok parann m eydana getirdii birletirme ii veya bu tr para. 3. spor. Eskrimde sol aya sa ayan nne ge tirm ek suretiyle rakibe doru ilerleme hareketi; ileri geme. 4. sf. Birbirine yaptrma, akma veya balam a gibi sabit olmayp gerektiinde birbiri iinden karlabilirle zelliinde olan. gem ek1 [eT. ke-m ek > ge-mek] gsz. f. [-er] 1. , Bir yerden gelip baka bir yere gitmek; geip git mek. {eAT} (ayn) 2. zerinden amak; br yana ulamak; geride brakmak; kat etmek. 3. Bir eyin bir yanndan girip br yanndan kmak. 4. Bir eyin veya bir yerin iinden ilerlemek; girmek; da hil olmak. {eAT} (ayn) 5. Hareket hlinde akp git mek. 6. Gidi ve gelite bir yeri kullanmak. 7. Bir durum a uram ak veya ileme, uygulam aya tabi olmak. 8. (Dnce iin) bir an belirip kaybolmak. 9. (fke, frtna, yamur vb. durumlar iin) sona ermek; bitmek. 10. Durum deitirmek; bir durum dan bir dierine girmek. 11. (Mal vb. iin) el dei tirmek; aktarlmak; devredilmek. 12. A ltk ilgilen memek; brakmak; vazgemek. 13. (Bir yerde; bir durumda) yaamak; mr srmek; {eAT} {OsT} (ay n). 14. Gelecekte kendisinden bahsedilecek biim de tarih, ansiklopedi veya gnlk basnda yer al mak. 15. Kademe atlamak; durumunda deiiklik olmak. 16. (Siyasi parti veya lider iin) ynetime gelmek; iktidar elde etmek. 17. Belirli bir sre iin zorluklara katlanmak. 18. (Hastalk veya huy iin) bulamak; sirayet etmek; bir bakasnda da aynsy la ortaya kmak. 19. (Soyaekim iin) baka bir kuakta belirmek; ortaya kmak. 20. Olmak; mey

jjlilH ffijES ffib l 1669


dana gelmek; vuku bulmak; cereyan etmek; ger eklemek. 21. Eski yerini ve konum unu brakp yeni bir yerde bulunmak; tanmak. 22. Bir konu veya ite alm olmak. 23. (Scak, gne, souk vb. iin) etki etmek; ilemek. 24. (Dnem, mevsim vb.) sona ermek. 25. (Para, tahvil vb. iin) kulla nlmak; yrrlkte olmak. 26. (Sz ve para iin) etkisini gstermek; etkili olmak. 27. (M eyve, iek vb.) ok olgunlamak; solmak. 28. (lde) dier lerinden daha byk olmak; amak. 29. Bir ii ya pacak, baaracak durumda olmamak. 30. alma ve beceride, yarmada nclk edenlerden daha iyisini yapmak; rakibinden daha iyi say yapmak; stnlk salamak. 31. (Soba veya ocak atei iin) snmek; soumak. 32. (Ticaret eyas iin) satl mak; srm olmak. 33. Bir konum ada veya ba snda kendisinden sz edilmek; konuulmak; sy lenmek. 34. Bir yere varp oturmak. 35. (Yol veya akarsu iin) bir yerin iinden veya yaknndan git mek; akmak. 36. (Yiyecekler iin) bekletilmekten dolay zelliini yitirmek. 37. (Skntl veya e kimeli bir i veya ortamdan) ustalkla syrlmak; kurtulmak; iin iinden kmak. 38. (izgi iin) birletirmek; izilmek. 39. Belirtilen sre kadar geride kalmak. 40. {az} Uykuya dalmak. [DS] 41. {az} Bilincini yitirmek. [DS] 42. {eAT} {OsTf V az gemek. 43. {eAT} {OsT} Geinmek. 44. gl. Bir yeri veya eyi geride brakm olmak; ileri gemek; sebkat etmek. {eAT} (ayn) 45. (M zik iin) ren mek amacyla altrm a yapmak; mek etmek. 46. nem verm eyerek zerinde durmamak; szn etmemek. 47. (Haber iin) iletiim aralaryla bil dirmek; duyurmak; haber vermek. 48. (renci iin) baar gsterip bir st sm fa veya derse deva ma hak kazanmak. 49. {az} Ardndan konumak; ekitirmek; yermek; dedikodusunu yapmak. [DS] 50. (Yasa vb. iin) kabul edilmek; benimsenmek. 51. Bir maddeyi, bir engeli, bir ortam amak; say dam ortam kat etmek. 52. {eAT} {OsT} Kendim ... saymak. 53. {eAT} Geip gitmek; gitmek. 54. {eAT} Dahil olmak; girmek. 55. y a r d . f argo. Y apm ak.S Ge (efendim)! nem verm e!"; zerinde dur ma; dem ez!|| gemek etmek, {eAT} Gemek iini yapmak.\\ Geme nam ert kprsnden, ko apar sn su seni. Namerde boyun emektense, biraz s kntya katlanarak onurunu kurtarmay tleyen Yavuz Sultan Selim in sz. || Geti B orun pazar, sr eeini N ideye! "Frsat kardn, artk ba ka frsatlar ara. anlam nda 5z.|| Getim olsun. Vazgetim. anlamnda sz.|| Ge yiidim ge! Gc karsnda durulamayacak kiiler iin kabul lenme bildiren sz.

GE

resmin tamamnn, birinin izgilerinin dierini m eydana getiren izgiler arasnda yer alacak ekil de iki ve daha fazla ereve hlinde taranmasyla ilgili. (L) gemelik, -i [ge-me-lik] sf. 1. Geme ile ilgili olan; gemeye dayanan. 2. Gemeye yarayan. 3. is. Baz yerlerden gemek zorunda olanlarn demek zorunda olduklar para; gei creti; mruriye. gemesiz, [ge-me-siz] sf. 1. Gemesi olmayan. 2. Gemeye dayanmayan; gemeyle ilgisi olmayan, gemez, [ge-mez] sf. Geerli olmayan; yrrlkten kalkm olan; tedavlden kalkm. S gemez ake, 1. Tedavlden kalkm para. 2. D eeri ok diik m aden para. 3. Kendisine hi itibar edilmeyen. gemi, [ge-mi] sf. 1. inde bulunulan zamana g re geride kalm olan; nce olmu bitmi. 2. is. Y a anm birtakm olaylarn yer ald dnem; mazi. 3. T arih olaylarn yer ald olgular btn. 4. B el li bir zaman nce yaanm anlar; arkada kalan hayat. 5. Bir kiinin lm yaknlar; atalar, dede leri. 6. (Sebze, meyve iin) bozulm aya yz tutmu veya ok olgunlam. S1 gemie etkili olma, huk. B ir irade beyannn gelecee deil de yapld an dan nceki durumlara etkili olmas; makable mil. || gemii kandilli, argo. Bela herif; pw.|| ge mii knal, argo. Bela herif; p is .|| (biri ile) gemii olmak, 1. Aralarnda gemi yllarda arkadalk, dostluk bulunmak. 2. Aralarnda krgnla sebep olmu bir olay gemek. 3. B ir durumun, gemite baka bir evresi blunmak.\\ Gem iine rahmet! Bir iyilik ve yardm karsnda birinin atalarna hayr duada bulunma sz. |[ gemileri, Birinin lm atalar ve yakmlar.\\ gem ilerini kartr mak, Birinin lmii olan yaknlarna svmek. || Gemi ola! Karlan frsat bir daha ele g e mez. anlamnda sz.|| Gemi olsun! Flastalk ve ya kaza geirmi olanlara bir daha byle bir du rumla karlamamas dileinde bulunma sz. || gemi zaman, dbl. Cmlede fiilin belirttii iin gemite olduunu, yapldn belirten zaman. |j gemi zaman grnm, -mi yapl ortala bir likte kullanlan bir ekimli fiilin tad kavram.]] gemi zaman kipi, dbl. Gemi zam an belirten kip.\] gemi zaman ortac, dbl. Gemi zam an sfat fiili.]] gemi zaman sfat fiili, dbl. Gemi zam an anlam veren ik ve -m i ekleriyle yaplm d sfat fiiller. gemiler, [ke-mi-ler > ge-m i-ler Jj^> S]{eAT} is. lm olanlar, getan, [ge + tan] {az} is. Gnein batm a zaman; akam. [DS] gek, - [ge-ik] {az} is. Yal; ihtiyar. [DS] germek, [ge-r-mek {eAT} gl. f i [-r] 1. Vazgeirmek; sarfnazar ettirmek; feragat ettirmek.

gemek2, [eT. ke-m ek >ge-m ek

{eAT} {OsT}

gl. f. [-er] Sz gtrmek; kov vermek; gammaz lamak. gemeli, [ge-me-li] sf. 1. Gemesi bulunan. 2. Bir

GED

IU H I K S M .

2. Affetmek; balamak. 3. Saplamak; sokmak; gedene, [? gedene] {az} is. 1. Tarlann alt ve engin akmak; sanmak. blm. 2. M eyve aalarn sulamak iin dibine eilen ukur. [DS] g ed 1 [ged / get (yans.)] is. Przl yzeylere bir e , yin srtnmesini bildiren kk. [Ztilfikar] g e d g iid g eder, [? geder] {az} is. Asm a ubuklarn topraa daldrarak oaltma yntemi; elikleme. [DS] ged2, [Far. ged S] jOsT'} sf. 1. Dilenen. 2. Dilencilik. gedere, [? gedere] {az} is. Ba dikm ek iin uzun ged3, [? ged] {az} is. Tarlada biilen otlar bir yere lamasna alan ukur. [DS] toplamak iin kullanlan iki uzun srk. [DS] g ed erm ek , [geder-mek] {az} gl. f. [-ir] K a y b e t ged4, [? ged] {az} is. 1. ukur; oyuk. 2. Y ksek yer; mek. [DS] tepe. 3. Y anm ada eklinde knt. 4. Kertik; gedik. 5. Hayvanlarn kulaklarn yararak yaplan iaret. 6. gede, [gede-] {az} sf. 1. Konuksever. 2. Gsterii seven. 3. Onurlu. [DS] sf. Ksa; eksik. [DS] gedey, [gede-i] {az} is. 1. Salon. 2. Kiler. [DS] geda, [Far. ged Ij?] (geda:) {OsT} is. 1. Dilenci. 2. gedgd, [ged (yans.) > ged+gd] {az} sf. Dz ol sf. Yoksul; fakir, t? ged-em , 1. Dilenci gzl. 2. mayan; ukurlu tmsekli. [DS] mecaz. A gzl.\\ ged-enne, A gzllkle.\\ gedige, [? gedige] {az} is. Ss; ziynet. [DS] g ed-sret, D ilenci klkl. g e d ik 1 -i \eT. ket-m ek / ked-m ek (yarmak, amak, , gedayan, [Far. gedyn OU-i?] (geda:ya:n) {OsT} is. delmek) > ket-k > ged-ik] is. 1. Bir dzey zerin Dilenciler. de ykk, atlak gibi sebeplerle oluan boluk, ara gedayane, [Far. gedyne -UjT] (geda:ya:ne) {OsT} lk; yark; rahne. feAT} (ayn) 2. Sra dalar arasnda bulunan geit; da geidi. 3. mecaz. Diziler arasn zf. Dilencilikle, daki boluk, eksiklik. 4. mecaz. Zor durum; glk. gedayi, [Far. gedy ^ ] j5] (geda.yi:) {OsT} is. Di 5. mecaz. Kusur; eksiklik; ihtiya; noksan. {eAT} lencilik. (ayn) 6. n dilerdeki eksiklik. 7. as. Yarm a sald g ed e1 [Far. ged] {az} sf. 1. (Kii iin) zayf; elim , rsnda dm ann kuatm a hatlarnda veya dar siz. 2. Annesi babas olmayan. 3. Agzl; obur. 4. dan saldrda kale duvarlarnda, surlarda meydana Arsz. 5. Yana gre akll grnen. 6. Kam i; getirilen aklk. 8. spor. Top oyunlarnda savunma hastalkl. [DS] alanlarmda oluan boluk. 9. {az} Bahe veya ha gede2, [gidi ?] {az} sf. 1. (Kii iin) nitelii dk; rm girii; bahe ba kaps. [DS] 10. {az} Bahe baya; aalk. 2. Cimri. [DS] ya da tarlalara hayvanlarn gem em esi iin yaplan gedeJ, [? gede] {az} is. Boyunduruun sabana tak engel; it. [DS] 11. {az} Sokak. [DS] 12. {az} sf lan ksm. [DS] (Kii iin) az yamuk. [DS] g ed ik alm ak , Gi gedei, [gede-i] {az} is. 1. Kiler. 2. Ahr. [DS] derilm esi g bir eksiklik veya ak olumak]] ge" gedek, -i [? gedek] {az} is. 1. M anda yavrusu. 2. d ik am ak , Dman hatlarnda z a y f bir noktadan K n doan kuzu. [DS] giri iin uygun bir y e r m eydana getirmek]] gedik gedeklem ek, [gedek-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)getm ek, j'azj Demek; yarm ak. [DS]|| g edik k a yo r] Gsz grd bir kimseye haksz bir i p a m a k , htiyalarn iinden kk bir blmn nermek. [DS] karlamak]] g ed ik leri tk a m a k , km olan ve gedel, [? gedel] {az} is. 1. Yama tarlalarda yaplan gelecekte meydana gelebilecek glkleri nlemeksetler; teras duvarlar. 2. Tahta duvar. 3. Kertik; gedik2, -i [Far. kedek (kk ev)] is. 1. ar ve gedik. 4. Yapda birbiri stne konulan merteklerin pazarda sat yeri. 2. {az} B ir sanat veya ticareti darda kalan ular. [DS] yapmak, bir eyden yararlanm ak iin verilen hak, gedele, [ged-e-li] {az} is. 1. Ba ubuklarn topraa sanat ve ticaretle urama yetkisi; imtiyaz. [DS] 3. daldrarak oaltma yolu; elikleme. 2. Ba ubuk {az} Bir i yeri kiralarken verilen para. [DS] 4 larndan yaplan sepet. [DS] {az} Dkkn bakasna devrederken iinde bra gedele, -ci [ked-mek (giymek) > ked-ele- / Yun. klan mal. [DS] S. {az} Kyn ya da bir iftli'1 1 arazisinin drtte biri. 6. {az} 320 dekarlk alankatakliis > gedele gJo?] feAT} {OsT} is. 1. ine ok [DS] 7. {az} Yollarn grlebilen yeri. [DS] 8. !a~ konulan klf; sadak; ok kuburu; tirke. {az} (ayn) z) Y ksek yer; tepe. [DS] S g edik k a p m a k , Bit [DS] 2. {az} Asma kaba. [DS] gelir kayna ele geirmek. gedeli, [gede-li] {az} is. -> gedele. [DS] S gedeli jS]{eAT} dnly a trm a k , {az} B a ubuklarn daldrma yoluyla g ediklenm ek, [gedik-le-n-m ek oaltmak. [DS] f. [-ir] Gedik almak; eksilmek; gedilmek, gedem e, -i [gede-me] {az} is. Ky evlerinde gi gedikli, [gedik1> ged-ik-li] sf. Gedii olan, ri yeri. [DS] gedikli, [gedik2-li] gnl. 1. Bir yere devam eden; 1' geden, [gi(t)-en] {az} is. Yn; taraf; semt; civar. kanta, gazino gibi yerlerden birinin srekli m teri' [DS] si olan; eski. 2. is. argo. Ayn snf iki yl st ste

i f f i t i lO P K t M

1671

GE

okuyan renci. 3. Eskiden, ktadan yetimi astsu bay. fi1 gedikli aalar, Sadrazam, vezir, eyalet va lileri ve beylerbeyi ile ulema snfndan olan devlet erknna hizmet eden aalardan bir ksm.|| gedikli cariye, Harem dairesinde padiahlarn kiisel hiz metlerine bakan kdem li cariyelere verilen ad. || ge dikli avu, Eskiden D ivan- Hmayun avular nn en kdemlisine verilen unvan. || gedikli efendi, Hazine-i H mayunda ithalat ve ihracat ilerinin kaytlarn tutan drt ktip.\\ gedikli mehterler, Aa kapsnda, yenieri aasna hizm et eden on dokuz kiiden meydana gelen snfa verilen ad.\\ gedikli tmar, B ir hizmet karl olarak ayrlm, ounlukla kale muhafzlarna verilen, tmar. || ge dikli usta, Padiahlarn kiisel ilerini gren ve harem dairesinde bulunan en kdem li cariyelere verilen ad.\\ gedikli zeamet, D evlet merkezinde grev yapan Divan- Hmayun ktibi, mteferrika ve avulardan bir ksmna maa yerine tahsis edi len zeamet. gedilemek, [gedi-le-mek] {az} gl. f i fi-r] [-l(i)-yorJ Hafif kaynatmak. [DS] gedil, [? gedil] {az} is. uval. [DS] gedilme, [ket-mek > ged-mek > ged-il-me] is. en.tiklenme durumu ve eylemi, gedilmek, [ket-mek > ged-m ek > ged-il-m ek dUaS"] edil.fi [-ir] 1. Yarlmak; entik almak; atlamak; gedik almak. {eATj {OsTj (ayn) 2. Bak, keser gibi aletlerin azlarnda krelme meydana gelmek; anmak; trtklanmak, gedim, [Ar. kadm] {az} sfi Eski. [DS] gedimen, [gedi-men] {az} sf. Yakkl. [DS] gedini, [Ar. kadm] {az} sf. Srekli; her zaman; daima; daim. [DS] gedir, [ged-ir] {az} is. 1. Topraa daldrmak sure tiyle yetitirilen ba ubuu. 2. Yok olan bir eyin yerini tutacak nesne. [DS] S gediri yatrmak, {az} Daldrma yoluyla asm a ubuu retmek. [DS] gcdirge, [ged-irge] {az} is. Bak vb. eylerde trtk. [DS] gediz, [ged-iz] {az} is. Su birikintisi; glck. [DS] gedlenek, [ged-le-mek] {az} gl. fi [-r] [-l(i)-yor] Gedik amak; delmek; gedmek. [DS] gedme, [ket-mek > ged-m ek > ged-me] is. entikleme durumu ve eylemi. gedmek1 [ket-mek > ged-m ek viUjS"] {eAT} {OsT} , Sl fi- [-er] Bir eyi entmek; yarmak; gedik a mak; di di yapmak; kertmek, {az} (ayn.) [DS]. gedmek2, [git-mek] {az} g sz.fi [-ir] Gitmek. [DS] gedne, [? gedne] {az} is. 1. Tarlalar arasna ekilen set duvarlar. 2. Basamak halinde dzenlenmi tarla; teras. [DS] gedk, - [eT. ket-m ek > ged-k A^j$]{eAT} is. 1.

Eksik; noksan; ihtiya. 2. atlak; yark. S1 gedk dzlmek, {eAT} Eksikler giderilmek; ihtiya te min olunmak. gef, [Far. g ef S] is. Osmanl alfabesinin yirmi beinci harfi olup ince gsesini karlar; ebcet hesabnda yirmi saysnn karldr. geflemek, [gef-le-mek] {az} gl. fi. [-r] [-l(i)-yor] Dvmek ya da zarara sokmak iin uygun zaman beklemek. geg, [gag / ga / gak / geg / ge / gey /gg / g / gk / gog / gug / guk / gurk / gg / g / grk (yans.)] is. Tavuk vb. kmes hayvanlarnn kard sesleri, buna benzer sinirli konuma, barma arma ve seslenmeleri anlatan kk. [Zlfkar] geg-e, geg-elem ek gege1 [?gege] {az} is, 1. M eyve dallarn emek ya , da davarlar yakalamak iin kullanlan ucu engelli uzun srk. 2. Baston. [DS] S gege burun, {az} Kanca biiminde burun. [DS] gege2, [? gege] {az} is. 1. (Kii iin) elimsiz; zayf. 2. Geveze. 3. Eli ie yatkn olmayan; beceriksiz. 4. Peltek konuan. [DS] gegebk, [? gegebk] {az} sfi'. Bozuk; rk; ufak. [DS] gege, -ci [geg-e ?] {az} is. eki. [DS] gegek, -i [geg-ek] {az} is. 1. Asklk. 2. Sakalarn su omuzluu. 3. Duvara aklm engel. 4. Ucu engelli aa. [DS] fi1 gegei kmak, {az} ok zayflamak. [DS] gegelemek, [geg-ele-mek] {az} gsz. f i [-r] [-l(i)yor] 1. (Tavuk iin) ses karmak. 2. (Tavuk, ku iin) gagalamak. 3. tmek. 4. Dzgn syleyememek. 5. Konuan bir kimsenin szn tekrarlayarak elenmek. [DS] gegelenmek, [geg-ele-n-mek] {az} dnl. fi. [-ir] Bbrlenmek. [DS] gegellemek, [gev-el-le-melc] {az} gl. fi. [-r] [-l(i)yor] Yeil cevizin iini karmak. [DS] gegem ek1 [gege-mek] {az} gl. fi [r] [-g(i)-yor] 1. , U cu engelli denekle aatan meyve toplamak. 2. Bir eyi eri tutmak. [DS] gegemek, -i [gege-mek] {az} is. engel. [DS] gegenez, [gege-n-ez] {az} is. vendirenin ucundaki demir syrg. [DS] gegirm ek, [geg-ir-mek] {az} gsz. fi. [-ir] G eir mek. [DS] ge, [gag / ga / gak / geg / ge / gey /gg / g / gk / gog / gug / guk / gurk / gg / g / grk (yans.)] is. Tavuk vb. kmes hayvanlarnn kard sesleri, buna benzer sinirli konuma, barma arma ve seslenmeleri anlatan kk. [Zlfkar] ge-ele-mek, geelemek, [ge-ele-mek] {az} gsz. fi. [-r] [-l(i)yor] -* gegelemek. [DS] geez, [genez / gee-z] {az} zfi. Galiba. [DS]

GE

I I C

t S M

gein, [gein] {az} zf. Bundan dolay; onun iin. [DS] geiri, [keg /ge (yans.) (hava karma sesi) > kegir-melc / ge-ir-m ek > ge-ir-i] is. Mideden gaz karma ii veya biimi, geirme, [keg /ge (yans., hava karma sesi) > kegir-m ek / ge-ir-m ek > ge-ir-me] is. Midede oluan gazlarn az yoluyla sesli olarak karlmas, geirmek, [keg /ge (yans., hava karma sesi) > eT kek-ir-m ek / ge-ir-mek] is. M idede oluan gazlan az yoluyla sesli olarak karmak, geirti, [keg /ge (yans., hava karma sesi) > kegir-m ek / ge-ir-m ek > ge-ir-ti] is. 1. Azdan sesli olarak karlan mide gaz. 2. Geirme sesi, geirtlek, -i [ge-ir-t-le-k] {az} is. Grtlak kemii. [DS] geis, [? geis] {az} is. Sonbaharda yeil bitkileri vuran souk. [DS] gelemek, [ge-le-mek] {az} g sz.f. [-r] [-l(i)-yor] (Yumurtlam ak iin folluk arayan tavuk) ses kar mak. [DS] gerek, -i [keg /ge (yans., hava karma sesi) > keg-ir-m ek / ge-ir-mek > ge-(i)r-ek] is. Geir m eyi gerektiren m ide ekimesi veya ikinlii ra hatszl. gerek, [ge-re-k i ! ^ ] {eAT} {OsT} is. 1. Yumuak kemik; kkrdak. 2. anat. K am n st ksm ile ka burga kemikleri arasnda kalan iki yandaki boluk. 3. Kaburga kemikleri. S gerek batm as, Gerek te bulunan sanc; ar. -geh, [Far. -geh ] {OsT} son ek. 1. Sonuna getiril dii Farsa kelimelerden zaman ve mekn adlar yapan son ek. 2. Farsa gh kelimesinin hafifletilmiidir. geh, [Far. geh ] {OsT/ zf. Baz; ara sra, gehan, [Far. gehn OLj?] (gehan) {OsT} is. Vakit; zaman. geh, [Far. geh ^ ] (gehi:) {OsT} zf. A ra sra; baz baz; bazen. gehir, [Ar. kahr] {az} is. Yokluk ya da bask altnda ekilen znt; ac. [DS] gehrge, [Mo. kvrge (davul) 1 "j^S"] {eAT} is. D a 5 vul. gehvare, [Far. gehvre o_>b *?] (gehva:re) {OsT} is. Beik. 0 gehvre-ger, Beiki.|| gehvre-i fen, F anilik beii; dnya. || gehvre-nin, Beikteki ocuk. gejdm, [Far. gejdm (Oj?] {OsT} is. zool. Eri kuy ruklu akrep. -gek, [-gak / -gek] {eT} yap. e. -* -gak. geklik, -i [gek-lik] {az} is. Kursak; mide. [DS] gekme, -ci [gek-me] {az} is. Gaga. [DS]

geko, [ng. gecko] is. Bir tr kertenkele, gekremek, [kelc-re-melc] {az} gsz. f i [-r] [-r(i)yo r] (Yiyecek iin) ekiyerek kabarmak. [DS] gelberi, [gel- + beri] is. 1. Byk ocaklarda atei top lamak, kl veya korlar ekmek iin kullanlan ucu dik a yapacak ekilde dzenlenmi bir tr krek. 2. Tarm ilerinde kullanlan trmk. 3. Har m anda saplar ekmekte, dkntleri toplamakta kullanlan ucu eri ara. 4. Aa dallarn buda m akta kullanlan ucu eri kesici ara. 5. Har kar trm akta kullanlan bir tr geni azl apa biimli ara. 6. {az} Y ksek dallardaki meyveleri topla m ak iin kullanlan atall soba. [DS] 7. {az} Az enli apa. [DS] 8. {az} Maa. [DS] 9. {az} Klek yapm iin aac yontm akta kullanlan eri demir. [DS] 10. {az} Testere dilerini saa sola bkmek iin kullanlan kertikli demir aygt; ap demiri. [DS] 11. {az} Tfek ve tabanca tetii. [DS] 12. {az} M eyve kurutmak iin zerine genie dz sele ya da tahta konularak gnee doru evrilen ve yata ieri evrilebilen bir eit aygt. [DS] 13. {az} Gelin fesinin nndeki gll ksm. [DS] 14. {az} Barts. [DS] 15. {az} Lamba koymaya yarayan seyyar ayak. [DS] 16. argo. alma; hrszlk .0 gelberi etmek, argo. Kendine mal etmek; almak; armak; kalk gidelim etmek. gelberileme, [gel+beri-le-me] is. Gelberi ile kar trm a veya toplam a eylemi, gelberilem ek, [gel+beri-le-mek] gl. fi. [-r] [-l(i)yo r] Gelberi ile toplam ak veya kartrmak, gelde, -ci [gel-mek > gel-de -S] {eAT} sfi Gele cek. geider, [? gelder] {az} is. St, ya, turu vb. konu lan tahta kap; f. [DS] geldnleyin, [gel-d-n-le-y-in jJLS'jJS'] {eAT} zf. Geldii gibi. gele1, [gel-mek > gel-e (istek kipi)] is. Tavlada oyun cunun pullarn oynamasna imkn vemeyecek biimde gelmi olan zar durumu. 0 gele atmak, Tavla oyununda elindeki p u lla n oyuna sokamayacak biimde za r atm olmak. gele, [gel-mek > gel + e <S"] {eAT} nl. Haydi gel; hele gel; gel! gele3, [Far. gele <d?] {OsT} is. 1. Srs. 2. Hayvan srs. 0 gele-bn, oban; srtma. gelebik, -i [? gelebik] {az} is. M slman olmayan kiilerin ls. [DS] geleboru, [Far. gile + ? boru] {az} is. -* gilaburu. [DS] geleci, [keleci 5^] {eAT} is. Sz; lakrd. gelecek, -i [gel-mek > gel-ecek] sf. 1. (Zaman olarak) iinde bulunulan andan sonraki; henz ya anmam, ilerideki. 2. leride olmas, gerekle-

r i fflffig m 163 7
nesi beklenen. 3. is. Zamann iinde bulunduu muz andan sonraki blm; henz gelmemi, ya anmam zaman dilimi. 4. B ir kiinin ilerideki ya ants; istikbal. 5. Daha sonra yaayacak olan ku aklar; yeni nesiller. 6> Gelecei varsa, grecei de var. Ktlk yapm aya kalkan birisi iin, bu nun karln da greceini anlatan bir sz. || ge lecek bilimi, Ekonomik, siyasal, sosyal ve teknik srecin bundan sonra alaca durumu, ynn ve geliimini ngrmeyi amalayan bilimsel alma larn btn; ftiiroloji.\\ gelecek bilim ci, Gelecek bilimi uzman; fiitrolog.\\ gelecek zam an, dbl. Fiilin belirttii eylemin gelecek zam anda gerek leme durumunu; (-e, -ecek, -esi, -meli, -se ekleri ile yap lr).\\ gelecek zaman grnm, dbl. Gele cek zaman sfat fiili ile yardm c fiilin birlikte kul lanlmasyla ortaya kan ve niyet kavram veren grnm. || gelecek zaman kipi, dbl. Cmlede fiilin belirttii eylemin iinde bulunulan zam andan son raya ait olduunu snrl bir biimde ortaya koyan kip; (-ecek eki ile yaplr).\\ gelecek zaman ortac, dbl. Gelecek zam an sfatfiili.\\ gelecek zaman sfat fiili, dbl. sim ve sfat gibi kullanlan ve gelecek zaman anlam tayan sfat fiil; (-ecek ve -e s i ekleri ile yaplr). geleceki, [gel-ecek-i] is. Gemii, gelenekleri, eski alkanlklar, ahlak reddederek hz, makinele meyi, modem hayatn canlln ve bunlardan kay naklanan macera dolu sevgileri, saldrgan duygula r, iddet gsterilerini ycelten sanat; ftrist. gelecekilik, -i [gel-ecek-i-lik] is. Yirminci yzy ln balarnda talyadaki ba dndrc atlmn rn olarak ortaya kan, gemii, gelenekleri, eski alkanlklar, ahlak reddederek hz, m akine lemeyi, modem hayatn canllm ve bunlardan kaynaklanan macera dolu sevgileri, saldrgan duy gular, iddet gsterilerini ycelten sanat ve ede biyat akm; ftrizm. geleci, [Mo. kele-melc (konumak) > kele- / kelei] ,'az} is. Sz. [DS] 0 geleci etmek, (az} 1. Dedikodu yapmak. 2. Konumak. [DS] geleco, [gle-ce + a ?] (az) is. 1. Soan, kym a ve ayrandan yaplan bir yemek. 2. Ste ekmek dora narak yaplan yemek. [DS] geleen, [gel-een] is. 1. co. Bir ana rmaa karan akarsu; kol. 2. sf. (Kii iin) gelmeyi alkanlk edi nen. 3 geleen olmak, {az} (Kii iin) bir eve sk sk gelip gitmek. [DS] gelei1 [gel-ei] {az} is. 1. Akarsu ve sarn havza , s. 2. Sarnca suyun akt delik. [DS] gelei-, [eT. lcel-e-g > gelei lsSUS"] {OsT} is. Tarla faresi. S gelei san, {OsT} Tarla faresi. gelek1 -i [gel-ek] {az} is. . Geli yolu; gelinen , yer. 2. Bostan arda. 3. Beslem e kz; hizmeti. 4.

GEL

Gmen; muhacir. 5. Geliri iyi olan yer; bol k a zanl kurum; verim. 6. Gelir. [DS] gelek2, -i [? gelek] {az} is. 1. Kkl; zlf. 2. Azgn sr; sseen. [DS] gelek , -i [? gelek] {az} is. 1. Kurum aya yz tut mu yeil yaprak. 2. Kavun kabak saplarnn b u daklan. 3. Koyun ve keilerin balarna taklan b yk zil. [DS] gelembe, [geleme > gelem(b)e] is. Koyun yata, geleme, [Yun. kalamia] is. ki yl st ste srlme yen ve ekilmeyen tarla; gen; bo tarla, gelem ge, [Yun. kalamia] (az) is. 1. Ekine elverili kra tarla. 2. Fundalktan alm tarla. [DS] gelemgen, [Yun. elemida => elemge > gelemgen] is. Kamtan yaplm kaln ve uzun ip masuras, -gelen, [-gel-en] {az} son ek. Sfatlara az o k " anlam katan ek. [DS] iyegelen (iyice) gelen, [gel-en] sf. 1. Gelme eylemini yapan. 2. fz. (In iin) bir k kaynandan kp bir ayna veya mercein yzne den. 3. is. Gelmi olan kim se veya nesne. S Gelen aam, giden paam. Yne tici kim olursa olsn benim iin fa r k etmez. anla mnda tarafszlk bildiren sz. |.| gelen geen, 1. Ge lip geenler; gelip gidenler. 2. gnl. H erkes.\\ gelen giden, Gelenler, urayanlar; ziyaret edenler; gelip geenler. || gelen gideni arattrr. B ir ite ncekim beenmezken daha sonra gelenin ondan daha ba arsz ve beceriksiz olmas durumunu ifade eden sz. gelencesi, [gelen-ce-si ^ {OsT} zf. Gelenlerin hepsi. gelenece, [gel-en-e-ce] {az} zf. Gelinceye kadar. [DS] gelenek, -i [gel-enek] is. 1. Kuaktan kuaa akta rm yoluyla renilen ve bilinen eyler. 2. Bir top lumda veya toplulukta uzun yllar yaam ve ku aktan kuaa aktarlm bulunan yaam a biimi, olay, efsane, dnce veya alkanlklarn tm; anane. (1942) 3. din. Katolik kilisesinde doktrin kaynaklarndan birisi, geleneki, [gel-enek-i] is. Geleneklere bal olan kimse. gelenekilik, -i [gel-enek-i-lik] is. sosy. 1. Gelene e dayal inan sistemi. 2. Gelenek yoluyla aktar lan bilgi ve yaay biimine sk skya bal olma. 3. din. nsann vahiy dnda maddeten A llahn varln tanmasna ve ispatlamasna imkn bu lunmadn savunan Katolik retisi, gelenekleme, [gel-enek-le--me] is. Gelenek duru m una gelme eylemi, geleneklemek, [gel-enelc-le--mek] dnl. f. [-ir] Gelenek durum una gelmek, gelenekletirme, [gel-enek-le--tir-me] is. Gelenek durumuna getirme; gelenekletirm ek ii.

GEL

I M I K M .
gelgel2, [gel+gel] {az} is. ar; davet. [DS] gelgelelim, [gel+gel-e-lim] ba. Fakat; ama. gelgelli, [gel+gel-li] sf. 1. Gelgeli bulunan; bana ine taknm olan. 2. Alm l; ekici; gsterili; cazibeli. gelgin, [gel-gin] {az} sf. (H am ur iin) mayalanm; ekmek yapma zaman gelmi. [DS] gelgit, [gel+git] is. 1. Bir yere bouna gelip gitmek. 2. co. Gne ve A y n ekim etkisi ile deniz yze yinde meydana gelen alalma ve ykselme hareke ti. 3. {az} nl. Vazge. [DS] S gelgit aras, co. Gelgit olan kylarda grlen gelgitlerin ulat snr ular arasnda kalan kak. -geli, [-al / -geli] {eT} yap. e. --gali, geli, [gel-i] {az} is. Dn arcs; daveti. [DS] gelibatrmak, [gel-ib + yat-ur-m ak (yardmc fiil, durmak)] {az} gsz. b. f. [-r] (imdiki zaman iin) gelmek. [DS] geli, -ci [? geli] {az} is. Ayrk otuna benzer zehirli bir ot. [DS] gelilem ek, [geli-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)yo r] (Hayvan iin) geli otu yiyerek lmek. [DS] gelif, [Ar. kalib] {az} is. Kerpi, tula, kiremit ka lb. [DS] gelik1 -i [Erme, k alik / Yun. kalilci => gelilc , / {OsT} {az} is. ocuk ayakkabs; patik. [DS] gelik2, -i [gel-ik] {az} is. itle evrili al. [DS] gelikgelmek, [gel-ip+gel-mek] {az} gsz. b. fi [-ir] Gelmekte olmak; geliyor olmak; geledurmak. [DS] gelimltt, [gel-im-li {eAT} sf. Gelinen; gelimi olan. S geliml gidiml, {eAT} (Yer, dnya iin) gelinip gidilen; srekli kalnamayan. [DK] gelin, [eT. kel-m ek (gel-mek) > kel-in > gel-in] is. 1. Evlenm ek zere hazrlanm , sslenmi kz. 2. Ye ni evlenmi kadn. 3. Bir kim senin olunun ei. 4. Bir aileye evlenme yolu ile katlm olan kadn. 5. gnl. Gen kz. 6. Olan evi iin, oullar ile nian lanm olan kz. 7. {az} Krmz zambak. [DS] 8. {az} Lale. [DS] 0 gelin aba, {az} Yenge. [DS]|| gelin abla, Yenge.|| gelin alatma, folk. K na gece sinde gelini alatmak iin sylenen ayrlk konulu trkler.|| gelin alatma trkleri, folk. Kna g e cesinde gelini alamak' iin sylenen trkler; g e lin at; kna havalar. || gelin alay, folk. Gelini dam at evine gtrm ek iin toplanm davetliler kafilesi.]] gelin aldatan, {az} Gnein batmadan nceki durumu. [DS]|| gelin ah, {az} Allk. [DS]|| gelin alc, folk. Gelini gtrm ek zere olan evin den gelmi olan kimse.]] gelin almak, 1. Evlenme andaki erkee bir e bulmak. 2. Evlenecek olan kz baba evinden alarak gvey evine zel bir t renle gtrmek.]] gelin ana, vey ana.]] gelin ard, folk. G erdek gecesinden sonra kz evinin damada

gelenekletirmek, [gel-enek-le--tir-mek] gl. fi [-ir] G elenek durumuna getirmek, gelenekli, [gel-enek-li] sf. Gelenei olan; geleneklere dayanan. geleneksel, [gel-enek-sel] sf. 1. Gelenee dayanan; gelenekle ilgili. 2. Belirli aralklarla tekrarlana tekrarlana gelenek nitelii kazanm, t? geleneksel dilbilgisi, dbl. Son birka y zyl iinde ortaya kan dil kuramlarndan biri erevesinde deil de bir dilin gemiten beri yapla gelen almalarna gre o dilin kurallarn, zellikle kullanln re ten dilbilgisi. gelenekselleme, [gel-enek-sel-le--me] is. Gelenek sel nitelik kazanm a durumu ve eylemi, geleneksellemek, [gel-enek-sel-le--mek] dnl. f. [-ir] Belirli aralklarla tekrarlana tekrarlana gele nek nitelii kazanm olmak, gelengi, [eT. kel-e-g > gelengi] /az} is. -* geleni. [DS] geleni, [eT. kel-e-g > gelei] {eAT} is. biy. Sincap gillerden, bir kar boyunda olup kuyruu 6 cm. civarnda, srt sarya kaan krl, karn pas ren ginde byk yapl tarla faresi; tarla sincab, gelep, [Far. kelbe] {az} is. 1. p ilesi; kelep. 2. st ste dizilmi asma yapra demeti. [DS] gelepek, -i [kelep-ek] {az} is. 1. Erilmi ipleri kelep yapmakta kullanlan bir aygt. 2. Kelepe. [DS] geleplemek, [kelep-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yo r] (Ispanak, asm a yapra, pancar yapra vb. iin) dzgn bir ekilde demet yapmak. [DS] geler, [gel-er] {az} is. Tezghta dokunacak bezin ip liini zmeye yarayan bir aygt. [DS] gelesi, [gel-e-s-i {eAT} {OsT} sf. (Zaman iin) gelecek; ertesi; istikbal, fi1 gelesi yl, {eAT} {OsT} Gelecek yl; ertesi sene. gelevir, [? gelebir / gelevir] {az} is. Asma budan dktan sonra, kesilip atlan yeil filizler. [DS] geleyge, [Av. gel-e-y-ge] {az} zf. Gelir gelmez. [DS] gelez, [kel-ez > gel-ez] {az} sf. 1. (Ekin iin) iyi yetim emi; ksa; zayf; clz. 2. (Kii iin) serseri; aptal. [DS] gelezimek, [kel-ez-i-mek > gel-ez-i-mek] {az} gsz. f M Yorgunluk veya alktan bitkin hle gelmek. [DS] gelge, [gel+ge] {az} sf. 1. Balad bir ii sonuna kadar gtrmeyen; sabrsz. 2. Sk sk fikir deiti ren; tutarsz. 3. Kalc olmayan; yerleik deil; ge lip geici. 4. Unutkan. 5. Gzel. 6. is. Kpr. 7. lkel su tesisat. [DS] fi1 gelge akll, {az} 1. Yar deli. 2. Unutkan. [DS]|| gelge han, Gelip geen yolcularn kald han. gelgel1 [gel+gel] {az} is. 1. ekicilik; albeni; cazi , be. 2. Baa taklan altn veya elmas ine. [DS]

ve arkadalarna verdii ziyafet.|| gelin bayra, folk. 1. Yrklerde gelin alm ak zere giden kafile nin ba tarafnda taman bayrak. 2. Dne gelen davetli obalarn tad bayrak. || gelin bindirmek, folk. Gelini baba evinden giivey evine gtrm ek zere ata veya bir araca bindirmek.\\ gelin bcei, Uur bcei; hann bcei, (Coccinella).|| gelin budu, {az} Kadnbudu kfte. [DS]|| gelin iei, Bir eit zambak, (Fritillaria imperialis).\\ gelin duva, {az} folk. Gerdek ertesinde bir cuma giinii gelini grm ek iin yaplan toplant. [DS]|[ gelin dmesi, bot. Sar peygam ber iei, (Centaurea solstitialis).|| gelin eli, (az) Gelincik iei. [DS]|| gelin ertesi, {az} folk. Gerdek gecesinin sabahn da gelini grm ek iin yaplan toplant. [DS]|| gelin etmek, (Kz iin) evlendirmek.\\ gelin gre, {az} 1. Nian hediyesi. 2. Geline verilen hediye. [DS]|| gelin gre gitmek, {az} folk. Hediye alarak gelin grmeye gitmek. [DS]|| gelin gldren, {az} P or takala benzer giizel kokulu bir aa. [DS]|| gelin gll, {az} uha iei. [DS]|| gelin gl, {az} Yabani lale; gelincik. [DS]|| (kendi kendine) gelin gvey olmak, Baka biri ile ilgili bir ite, o kiinin nasl davranacan veya nasl karlayacan d nmeden ii olmu bitmi sayp hayal kurmak. || gelin hamam, folk. Evlenecek olan kz hamama gtrerek yaplan elence.|| gelin havas, 1. folk. Gelin alay, kz babasnn evinden aldktan sonra gvey evine gidinceye kadar davul ve zurna ile bel li biimlerde alnan oyun havalar. 2. dnz. Denizin hafif dalgal ve rpntl olmas. || G elini ata bin dirmiler, Ya nasip! demi. Sonu alnmadk bir ie oldu bitti gzyle bakm amak gerekir.|| gelin indirme, folk. Gelini, yeni evinin nnde damadn zel bir trenle attan veya aratan indirmesi zyz.|| gelin indirmelik, folk. Olan evine gelen gelini binekten indirme srasnda kz evi davetlilerine ve rilen armaanlar.\\ gelin kadn, {az} Gelincik denilen hayvan. [DS]|| gelin kz, N ianl kz.|| gelin kzc, {az} Grmce. [DS]|| gelin kirpii, {az} Kasmpat. [DS]|| gelin kua, {az} 1. Gkkua. 2. Gelinlerin bellerine taktklar ssl kuak veya krmz kurdele. [DS]|| gelin kuu, zool. 1. Tarla kuugillerden bir ku, (Otocoris penicillata). 2. (OsT) Tavus kuu. [Brhan- Kat'] | gelin mumu, {az} Krmz renkli bir tr iek. [DS]|| gelin oda s, folk. Yeni evliler iin hazrlanm, sslenmi y a tak odas. || gelin odas gibi, gnl. ok siislii; a n sslenmi ye r.|| gelin okama, folk. K na gecesin de, baba evinden ayrlaca iin zgn olan gelini avutmak iin zel havalar syleme.\\ gelin olmak, (Kz iin) evlenmek. || gelin otu, bot. ou trleri Amerika yetien yapraklar parasz, meyvesi da krmz ve ekimsi, ok yllk otsu bir bitki; gvey ol; kandil otu, (Physalis alkekengi),\\ gelin n, 1. .folk. Gelinin dam at evine geldii gn davetlilere

verilen ziyafet. 2. {az} Niasta peltesi. [DS] 3. {az} Taze yaa bulanm scak bazlama. [DS]|| gelin paras, folk. Gelin duvak giyince oynarken bana serpilen paralar. || gelin parma, {az} 1. Havu. 2. Kereviz. 3. B ir pancar tr. [DS] 4. {OsT} Parm ak iizm denilen bir zm tr.|| gelin sas, folk. Gelin gvey evine geldii srada, uur ve be reket getirm esi dileiyle, damadn yksek bir y e r den gelinin bana serptii kavrulmu buday, kr iiziim, leblebi ve bozuk paradan ibaret olan ia(.|| g e lin .teli, Gelinlerin balarna taklan ince uzun gmii tellere verilen ad; a. j| gelin uuru, {az} fo lk. Gelin sas. [DS]|| gelin yana, {az} K zar m ekmek. [DS]|| gelin yan, folk. Baba evinde son gn geirecek olan gelinin arkadalar tarafndan dzenlenen elence ve oyunlar.\\ gelin yan, {az} folk. Gelinin yzne rtlen yazm a; duvak. [DS]|| gelin yazma, folk. Gelinin yzn eitli maddeler le sslemek.\\ gelin yz, {az} folk. Gerdek gecesi ertesinde gelini grm ek iin yaplan toplant. [DS] gelinboan, [gel-in+bo-an] is. bot. Bir tr yaban armudu. gelinci, [gelin-ci] {az} is. 1. Gelini babasnn evin den almaya giden dn alay. 2. yanda ks rak. [DS] gelincik1 -i [gelin-cik] is. 1. bot. Buday tarlalarn , da yetien parlak krmz iekli, kk yapl bir tr haha bitkisi, (Papaver rhoeas). 2. Krmz ve sar renkli sere byklnde bir ku. 3. Bir tr mantar. 4. sf. Gelincik iei renginde olan. gelincik2, -i [gelin-cik (Ar. ib n l-u 's sznn ter cmesi)] {OsT} is. zool. Uzun gvdeli, ksa bacakl, srt kzlms esmer, karn taraf beyaz, yerleim yerlerine yakn yerlerde yaayan, fare, kstebek gi bi hayvanlarla beslenen, memeli etil bir tr hay van, (Mustela nivalis). [Kamus] gelincik3, -i [gelin-cik] {az} is. 1. Verem. 2. Kalp hastal. 3. Ylanck hastal. 4. Arpack; it dirse i. 5. Bbrek hastal. 6. L enf dm hastal; boyun sracas. 7. Yzde kan bir tr ban. 8. St ocuklarnda grlen ldrc bir hastalk. [DS] gelincikgiller, [gel-in-cik-gil-ler] is. bot. Belli bal tr haha olan ayr ta yaprakl, alm ak yaprakl, drt yzden fazla tr olan tohum lu bitkiler fam il yas, (Rhoeadales). gelincikleme, [gelincik-le-me] {az} is. Heyecandan ileri gelen bir tr sinir hastal. [DS] gelinck, - [gelin-ck iljcJS"] {eAT} is. Gelincik iei; akayk, gelinde, [gelin-de] is. 1. Erkek kardelerin elerinin birbirine gre durumu; elti. 2. {az} sf. (Kii iin) etli butlu. [DS] gelindva, -n, -klar [gel-in+duva(k)-] is. bot. A m erikann tropik blgelerinde yetien, byk

GEL

fiie ru T O M . geli2, [gel-i] {az} zf. Kez; defa. [DS] geliat, [gel-i + Ar. -t] (gelia:t) is. 1. Gelime; byme; baanya ulama. 2. {az} Gelenek; ahlak. [DS] geliatl, [geliat-h] {az} sf. 1. Yetimi; bym. 2. Grbz. [DS] geligin, [gel-i-kin] {az} s f 1. Grbz. 2. Yetimi; bym. [DS] geliici, [gel-i-ici] s f 1. Gelien. 2. Yaylan, geliigzel, [gel-i-i+gzel] (g eli igzel) sf. 1. Sr dan, nemsiz; itinasz; herhangi bir; rastgele; lalet tayin; alelade. 2. zf. H ibir kural veya ynteme bal kalmakszn; dncesizce, geliikli, [gel-i-ik-li] (az) sf. 1. Grbz. 2. Y eti mi; bym. 3. Grkemli. [DS] geliim, [gel-i-im] is. 1. Gelimek ii; gelime; serpilme. 2. lerleme; gelime; inkiaf; tekml. S geliim bilimi, Modern dnyann geliim ini abuk latran teknik, bilimsel, ktisad ve sosyal sebep lerle bunlarn birlikte yapt etkilerden doabile cek durumlar inceleyen bilim.(ML)\\ geliim a, biy. Genlik a ncesi cinsel organlarn reme faaliyetlerini yerine getirebilecek ekilde olgunla t devre; erinlik devresi. gelikin1 [gel-i-kin] sf. 1. Gelimi olan; mtek , mil. 2. Yetikin; serpilmi. gelikin2, [gel-i-kin] {az} sf. (Kii iin) eziyet e ken; zlen. [DS] gelikin3, [gel-ir-ken / geli-i-ken] {az} zf. Gelirken. [DS] gelili, [geli-li()-e] (gelili:) {az} zf. Gelince. [DS] gelime, [gel-i-me] is. 1. Gelimi olm a durumu ve eylemi. 2. Byyp olgunlama, gelime ii. 3 .fzy. O rganlarn bymesi. 4. Yaylm a ve nem kazan ma; oalma; etkisini artrma. 5. biy. Bir canlnn bir hcreli dllenmi yum urtadan itibaren olgunlu a eriinceye kadar geirdii dnemlerin, deiik liklerin tm. 6. Y azda konunun ayrntl bir bi imde sunulduu blm. gelim ek1 [gel-i-mek] dnl. f. [-ir] 1. (Canllar , iin) gelim e dnemlerinden geerek bymek; olgunlamak; boy atmak. 2. mecaz. (Yetenek ve beceriler iin) olgunlamak; ilerlemek; artmak. 3. Etkinlii artmak; glenmek. 4. B ir fikir iin yeteri kadar ayrntl aklamak. 5. (Z ayf iin) semirmek; imanlamak, {az}(ayn) [DS] 6. (Yoksul iin) zen ginlemek; durumunu dzeltmek; ii yoluna gir mek. {az} (ayn) [DS] 7. {az} Uurlu gelmek. [DS] 8. {az} Kendi sazndan baka saz alamamak; eli yatmamak. [DS] gelim ek2, [gel-i-mek] {az} ite, f. [-ir] Uymak; denk gelmek. [DS] gelimeli, [gel-i-me-li] sf. Gelimeye dayanan; ge limeyi esas alan. S gelim eli ses bilimi, dbl. D il deki her trl ses olayn tarih aka gre ele alan ses bilim i dal.

biirg yapra olan, bir brm iinde parlak renkli iekler aan trmanc bitki, (bougainvillea). gelineli, -ni, -leri, [gelin+el-i] (az) is. Gelincik i ei. [DS] gelinfeneri, -ni, -rleri [gel-in+fener-i] is. bot. Ku kiraz. gelinlik, -i [gel-in-lik] is. 1. Gelin olm a durumu. 2. Gelinin evlenme treninde giydii zel kyafet. 3. sf. Gelin elbisesi yapmaya uygun kuma. 4. (Kz iin) gelin olm a ama gelmi olan. 5. Gelin iin hazrlanm olan. S gelinlik etmek, (Gelin iin) geleneksel trenlerde, einin yakn byk erkekler yannda konumamak veya baz, saknmalarda bu lunm ak]| gelinlik kz, Evlenme am a gelm i olan kz.|| gelinlik tutmak, (Gelin iin) einin yaknlar yannda bir sre ban amamak. gelinliki, [gel-in-lik-i] is. 1. Gelinlik diken terzi. 2. Gelinlik satcs. 3. Gelinlik dikilen veya satlan i yeri; gelinlik dkkn, gelinme, [gel-in-me] is. Gelme eyleminin yaplma durumu. gelinmek, [gel-in-mek] edil. f. [-ir] Gelme ii yapl m olmak. gelinparma, -m, -klar [gel-in+parma(k)-] is. bot. ri, uzun taneli, sulu bir zm tr, gelinsra, [gel-(di)-in +sra] (az) zf. Gelince; gel diinde. [DS] gelinti, [gel-inti] {az} sf. 1. Gmen; muhacir. 2. Kendi kendine biten ekin. [DS] gelipbatmak, [gel-ip+yat-ur-mak] {az} g sz.f. [-r] Gelip durmak. [DS] gelipdurubatmak, [gel-ip + dur- u + yat-ur-mak] {az} g sz.f. [-r] Gelip durmak. [DS] -gelir, [-alr / -gelir / -kalr / -kelir] {eT} ek. e. -* galr. gelir, [gel-ir] is. 1. B ir kimseye, toplulua veya bir kurum a, belli zamanlarda, belli yerlerden gelen para; varidat. 2. Bir ekonomik birimin belli dnem lerde kazand para; irat. 3. ekon. B ir sermaye ve y a bir faaliyetin rn. <5 gelir blm, B ir l kenin toplam gelirinin o lke insanlar arasnda paylalm as.|| gelir dalm, B ir lkedeki toplam gelirin bireylere dalma durumu veya biimi. || gelir dzeyi, Yaama biimini etkileyen, belli bir dnemde elde edilen gelirin miktar.\\ gelir-gider, K azanlan ve harcanan paralar.\\ gelir politikas, Devletin, vatandalarn ekonomik faaliyetlerinden elde ettii gelirleri, toplumun eitli kesimleri ara snda adil ve dengeli bir biimde bltrmesi.|| gelir vergisi, Vatandalarn gelirlerinin belli bir oran kadar devlete verdikleri vergi. geliene, [gel-en + sene] {az} zf. Ertesi yl. [DS] geli1 [gel-i] is. 1. Gelme eylemi veya biimi. 2. , {az} Dn arcs. [DS] S geli gidi etmek, {eAT} Gelip gitmek.\\ geli var, {eAT} Geli gidi.

H B it m i . 1677_______________________
gelimemi, [gel-i-me-mi] sf. 1. Beklenen gelim e yi gsterememi olan. 2. (lke iin) ekonomik ve ya sosyal ynden rnek alnan dier lkelere gre daha geride kalm olan, gelimi, [gel-i-mi] sf. 1. Beklenen ve belirli bir dzeye gelmi olan. 2. yi bir byme derecesi elde etmi olan. 3. G bakm ndan stn duruma gel mi olan. 4. Ekonomik adan bym ve glen mi durumda olan, gelitirici, [gel-i-tir-ici] is. Gelimeyi salayc ni telikte olan. gelitirilme, [gel-i-tir-il-me] is. Gelimenin salan ma eylemi. gelitirilmek, [gel-i-tir-il-mek] edil. f. [-ir] Gelitir mek ii yaplmak, gelitirme, [gel-i-tir-me] is. 1. Gelimeyi salama eylemi. 2. {az} rnek; uygun gelen. S gelitirme getirmek, {az} Sz arasnda rnek vermek. [DS] gelitirmek, [gel-i-tir-mek] gl. f. [-ir] 1. B ir eyin gelimesini salamak; gelim esine yol amak. 2. {az} Y em ek yemek. [DS] 3. {az} Bytmek; ye titirmek. [DS] 4. {az} Dayak atmak; dvmek. [DS] 5. {az} Azarlamak. [DS] 6. {az} B ir ii za mannda yetitirmek. [DS] geliverinmek, [gel-i + Ver-in-mek] {az} dnl. f. [ir] abuk gelmek. [DS] geliyorumak, [gel-i+ yor-mak] {az} gsz. b. f. [-r] Geliyor olmak; gelip durmak. [DS] geliz, [Far. gelz jJiT] (geli:z) {OsT} is. Salya, gelme, [gel-me] is. 1. G elm ek durum u ve eylemi. 2. sf. (Bir yerden) gelmi olan. 3. B ir meslekten, bir topluluktan km, yetim i olan. 4. Gmen; mu hacir. gelme as, fz. 1. H areket halindeki bir cismin veya k nnn dorultusunun, karlama yzeyinin norm ali ile yapt a. 2. B ir uan boy ekseni ile kanat p rofili arasnda kalan a.\\ gelme noktas, fiz. Gelme asnn tepesi. gelme, -ci [gel-me {OsT} is. bot. Ba sarma ; kskt. gelmek, [eT. kel-m ek > gel-mek] gsz. f i [-ir] 1. Bulunulan yere baka bir yerden ulamak; varmak. 2. Gittii yerden geriye dnmek. 3. Birini ziyarete veya oturmaya gitmek; uramak. 4. nmek. S. Dmek. 6. sabet etmek; rastlamak. 7. (Svlar iin) akmak; kmak. 8. Varln srdrmek. 9. Aktarlm olmak; naklolunmak; hikye edilmek. {eAT} {OsT} (aym) 10. Ortaya kmak. 11. (Zaman iin) balamak; atmak. 12. Yetimek; ulamak. 13. Ynelmek; kmak. 14. zlemek, takip etmek. 15. Bir yerden ithal edilmi olmak. 16. dbl. Sonuna eklenmek. 17. dbl. Tremek; kk bir yere dayan mak. 18. (Bir konu iin) incelemek; ele almak. 19. Kaynaklanmak; domak; olmak. 20. Hissedilmek; meydana kmak. 21. Katlanmak; dayanmak. 22. Sonradan hak vermek; aratrma sonucu doruluu

_______________________________________ GEM anlalmak. 23. Etkili olmak; yarar grlmek. 24. Belli bir bedele mal olmak. 25. Uygun dmek; uymak. 26. Bir sralamada belirli bir yerde bulun mak. 27. {az} (Hamur iin) mayalanmak. [DS] 28. (Olumlu emir kipinde) t verm ek (anlam tar). 29. (Bir eye, birine, bir yere) + (-ince yapl ba fiil olarak) sz konusu edildiinde (anlam verir). 30. yard. fi. Gereksinme duymak; ihtiyac olmak. 31. (-dikten yapl ba fiilden sonra) yapmacklk (anlam katar). 32. (-e+gelmek) srerlik anlam ka tar. 33. {OsT} Sz edilmek; gemek; varit olmak, geldi gitti tahtas, 1. Eski okullarda bir ren cinin, dar ktm belirtmek iin kullanlan, bu yannda geldi", dier tarafnda "gitti yazan tah ta levha. 2. Gereksiz ve yersiz ^ .|| gel gel eylemek, {eAT} D avet etmek; armak.|| gelip geici, Srek lilii olmayan; ksa sreli. || gelip atmak, Zaman gelmek; vakti dolmak; kanlmaz olmak. || gelip gitmek, {eAT} Gelip kalmak.\\ gelir gider, {az} I. Kararsz. 2. Olduka iyi; orta. [DS]|| G el keyfm, gel! 1. B ir durumdan duyulan memnuniyeti ifade eder. 2. (Kimi durumlarda) tembellikle alay ifade eder.\\ gelm ezine gitmek, {az} lmek. [DS]|| gel mi gemi, Bugne kadar yaayan, tannm, bilinen.|| gel olmak, {eAT} Gel diye arlmak; davet edilmek.\\ gelr nevbet, {eAT} Gelecek sefer]] gel zaman git zaman, Aradan epeyce zam an getikten sonra. gelm eik, -i [gel-me--ik ?] {az} is. Yaramaz o cuk. [DS] gelm i, -ci [? gelmic / gelmuc] is. 1. Byk balkla rn kl. 2. Byk balklarda klk grevi yapan kemik. geltekeler, [kelte+keler ) S 4x1?] {eAT} is. Kertenkele. gelu, [Ear. gel jl?] (gelu;) {OsT} is. anat. Boaz. S gel-bend, 1. Boyun ba. 2. Gerdanlk.\\ gelgerd, 1. Boazdan gem esi g olan ey. 2. Yaban armudu; ahlat. gel, -c [kl ? / gel+u ?] {az} is. Orak. [DS] gem 1 [Yun. khems] is. Atn azna taklarak onu , ynlendirm ede kullanlan kay veya dizgine bal metal alet. <> gem almak, I. (At iin) insana alp 5 hizmette kullanlr olmak. 2. {eAT} Sz dinlemek]] gem alm amak, Sz dinlememek,|| gem almaz, Sz dinlemeyen; isyankr.|| gem dama, {az} Ata vurulan gemin, atn azna giren atal demir p a r as. [DS]|| geme gelmek, 1. (Tay iin) gem vurula cak ya a gelmek. 2. mecaz. Yumuak bal, yu m u ak yaradll olmak. |j gemi azya almak, 1. (At iin) gem i az dileri arasna alarak binicisinin ynetiminden kmak, bildiince komak. 2. mecaz. Sz dinlemez olmak; kontrolden kmak. || gemini gevmek, {az} 1. (Hncn alamayan kimse iin) iin iin kendi kendine fkelenmek, daha da hrs lanmak; kendi kendini yemek. [DS] 2. Alktan ii

GEM

I M IM M .

gem ek.|| gem ini ksm ak, Birinin zerindeki bask y artrmak. || gem vu rm a k, 1. Atn azna gem tak mak. 2. mecaz. Birinin taknln nlemek; zarar verem eyecek biimde kontrol altnda tutmak. gem", [Erme, kamn] jz} is. 1. Dven; {OsT} (ayn). 2. Harman yeri. 3. Ekin demetlerini balamaya ya rayan uzun buday sap. 4. ni aa giden kan larn hzn azaltmak iin teker nne konulan aa. [DS] gem3, [? gem] {az} sf. Bayat. [DS] gem4, [? gem] {az} is. nsan ve hayvanlarn dudak birleim yerlerinde oluan atlaklar. [DS] gemalmaz, [gem+al-maz] {az} sf. 1. (At iin) az na gem vurdurmayan. 2. (Kii iin) sz dinleme yen; inat. 3. (ocuk iin) yaramaz. [DS] gem cik, [gem-cik] is. anat. Baz organlarda grlen ve bu organn hareketlerini kstlayan mukoza kv rmlar. geme1 [eT'. *kem-mek (kemirmek) > kem-e > geme , t-^] {OsT} {az} is. 1. Fare. 2. Kstebek. 3. Ksa burunlu hayvan. [DS]
geme2, [eT. *kem-mek (kemirmek) > kem-e > geme]

dan am ak iin itmekte kullanlan uzun srk. || gemi havuzu, dnz. Gemi onarm yaplan dok. || gemi z garas, dnz. zerinde gem i ina edilen byk k zak.\\ gem i lei, dnz. B atk gem i teknesi veya kaln tlar.|| gem isi kara ya o tu rm a k , 1. Umutlar boa kmak. 2. ii diizelemeyecek kadar bozulmak.\\ gem isini k u rta ra n kap tan, Zora diiiince, her tr l areye ba vurarak iini dzene sokanlara sy lenen vg sz.|| gem isini y r tm e k , ini bir engelle karlamadan siirdrmek.\\ gem i yata, dnz. Gemilerin korunabildii uygun koy. || gemi yldz, {az} Byk Ay takm yldz. [DS] gem ici, [gemi-ci] is. Gemi ileten veya gemilerde alan kimse. 0 gem ici orbas, {az} Halanm fasulye, pirin ve soan ile yaplan bir yemek. [DS]|| gem ici kavgas, {az} A z kavgas. [DS] g e m icilik, - i [gemi-ci-lik] is. 1. Gemide alma, gemi kullanm a veya iletme ii. 2. Gemi endstrisi, teknii. g e m ilik, - i [gemi-lik] is. 1. Gemi imal edilen yer; tersane. 2. {OsT} Liman, g e m irik , - i [gem-ir-ik] {az} sf. (Di iin) aralkl; seyrek. [DS] gem irm ek, [kemir-mek] {az} gl. f. [-ir] Dilemek; kemirmek. [DS] g e m irti, [kemir-ti] {az} is. Kemirirken kan ses. [DS] g e m irtik , - i [gemir-t-ik] {az} is. Kulan kkrdak ksm. [DS] gem i1 [gem-i] {az} s f iman; semiz, , gemi , (Hayvan iin) alt enesi ksa olup iyi otlayamayan. [DS] gemleme, [gem-le-me] is. Gem takm a veya gemle ynetm e durumu ve eylemi. gem lem ek1 [gem-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. , B ir hayvana zellikle bir ata gem takmak; gem vurmak. 2. mecaz. Birinin ar istek ve davranla rna engel olmak; frenlemek; dizginlemek. gem lemek2, [gem-le-mek] {az} gl. fi [-] [-l(i)yor] Harman srmek. [DS] gemlenme, [gem-le-n-me] is. Gemlenm ek ii. gem lenm ek1 [gem-le-n-mek] edil, fi [-ir] 1. (At , iin) gem taklmak; gem vurulmak. 2. mecaz. Ar arzu ve istekleri engellenmek; frenlenmek; dizgin lenmek. gem lenm ek2, [gem-le-n-mek] dnl. fi [-ir] Gem sa hibi olmak. ge m lik, - i [gem-lik] {az} sf. 1. (Hayvan iin) d vene koulacak aa gelmi. 2. (Kay) ata gem yapm akta kullanlabilir. 3. is. Ekin demetlerini ba lamakta kullanlan uzun buday sap. [DS] gem re1 [? gemre] {az} is. Gbre. [DS] , gemre2, [? gemre] {az} is. Su yollarna denen aa boru. [DS]

{az} sf. 1. (Kii iin) byk dili. 2. (Kii iin) alt ya da st enesi uzun. 3. (Kii iin) n dileri ne doru kk olan. 4. (Kii iin) dileri dzgn ve beyaz olan. [DS] 5. Eri; yamuk. gemeJ, [? geme] {az} is. Boyu bymeyen katr. [DS] gemece, [geme-cen] {az} sf. (El iin) ilevini ye rine getiremeyen; sakar; sakat. f? gemecen e lli, Za z} (Kii iin) tuttuu veya yapm akta olduu ii dkp saan; beceremeyen; sakar. geme, -ci [gem-e] {az} sf. (Kii iin) enelerinden biri dierine gre uzun olan. [DS] geme1 [gem-e / geme-] {az} sf. 1. (Kii iin) n , dileri olmayan ya da kk olan. 2. Byk azl. 3. (Az iin) disiz veya arpk olan. [DS] geme2, [gem-e ?] {az} sf. 1. (Kii iin) iradesiz. 2. Yava kanl. [DS]
gem ez, [gene-z ?] {az} zf. Belki. [DS] gem i, [eT. kemi > gemi] is. dnz. 1. Su stnde yk ve

insan tamaya yarar, tekne biiminde yaplm b yk yzer tat; sefine. 2. {az} Sal. [DS] 3. {az} Kayk. [DS] 4. {az} zerine binilerek su stnde gezilen byk buz paras. [DS] 0 gemi adam, dnz. Bir szlemeye dayal olarak gemide alan kaptan, subay ve tayfalara verilen isim. |[ gem i as la n, Yaps ve gsterii yerinde olduu hlde hi bir ie yaram ayan adam. || gem i beii, dnz. Gemiyi denize indirirken kullanlan kzak. || gem i bozm ak, {OsT} dnz. Geminin adamlarn deitirmek.\\ gemi enkaz, dnz. Batm gem i teknesi veya kalntlar; batk.|j gem i eri, {eAT Gemicilikte ustalarm kim} .se.|| gem i gnderi, {OsT} dnz. K k tekneyi ky

rn a m m

soziik 1679

GEN

[kenre--mek] {azf ite f i [-ir] aka lamak. [DS] g e m r ik ', - i [gem(i)r-ik] {az} is. Kei yolu; kestir me yol. [DS] g e m rik 2, - i [kem(i)r-ik] {az} is. Isrlp braklan meyve ve meyve artklar. [DS] g e m rik 3, - i [gem(i)r-ik] {az} s f (Yz iin) zay f ve avurtlar km, ukurlam. [DS] g e m ri m e k , [kemir-mek > gem(ir)-i-mek] {az} ite, f [-ir] (Eekler iin) birbirinin boyunlarn dilemeye almak; boumak. [DS] g em in , [? gemin] {az} is. Omuz kemii. [DS]
g e m re m e k , gem ,

genbilik, -i [gen (geni) +bil-ik] is. Her trl bilgiyi veya belirli bir alana giren konular alfabetik sray la veren kitap; ansiklopedi, gene, [Far. gene g ] (OsT) is. Hazine. S 1 genc-bah, (OsT) H azine balayan.|j genc-dr, (OsT) H azi nedar.|| genc-i hakm , (OsT) Fatiha Suresinin bir baka ad.|| genc-i lel, (OsT) ncilerin hzinesi.|| genc-i m eni, (OsT) 1. M analar hzinesi. 2. iir hzinesi. || genc-i n ih n , (OsT) Gizli hazine. || genci shte, (OsT) mz. Otuz ezgiden on sekizincisi.\\ genc-nm e, (OsT) Hzinelerle ilgili kitap.|| gencver, (OsT) Hazinedar. gence, [gen-ce] (ge nce) {az} sf. Genie. [DS] gencecik, -i [ken > gen > gen()-e-cik] ( g e n cecik) sf. ok gen, genceck, - [genc-e-ck {eAT} sf. Pek gen, gencecik, gencelm e, [ken > gen > gen()-el-me] is. Gen du rum una gelme; gencelmek ii. gencelm ek, [ken > gen > gen()-el-mek] dnl. fi [-ir] 1. Gen durumuna gelmek; genlemek. 2. G enlik zellikleri kazanmak. g en c er1 [? gencer] {az} is. 1. Din bayram, hdrel , lez, nevruz gibi belli gnlerde yaplan elence. 2. Panayr. [DS] gen cer2, [? gencer] (az} is. Havuz. [DS] gen cer3, [? gencer] {az} is. Gre. [DS] gencerek, -i [gen-(e)-rek] {az} zf. Daha gen; biraz gene. [DS] gencine, [Far. gencine ^ r ^ ] (genci;ne) (OsT) is. Hazine. S g encne-dr, Hazinedar. || gencne-i g ft r, Sz hzinesi. g en cu r, [Far. gencr /genevr jy ^ S ] (gencu;r) (OsT) is. Hazine bekisi; hazinedar, gen, -ci [eT. ken > gen] s f 1. Ya ilerlememi olan. 2. (Bitki ve hayvan iin) gelimesini tam am lamam olan. 3. Genlikteki zelliklerini tayan; din kalan. 4. Zihin bakm ndan geliimini yeterin ce tam amlayamam olan; toy. 5. mecaz. Henz ge limesini tamamlamam, yeni yetimekte olan; gemii ksa olan. 6. Gen bir kim seye ait olan. S gen ay, {eAT} Yeni doan ay; hilal.\\ gen irisi, Yana gre ok iri yapl olan.\\ gen k uluk, {OsT} Kaba kuluktan nceki zam an. || gen olan, {eAT} Yeni domu ocuk; krpe ocuk. gener, [? gener] {az} is. Toplant. [DS] genlem e, [gen-le--me] is. Gen durum una gel me; genlemek ii. genlem ek, [ken > gen > gen-le--mek] dnl. fi. [-ir] 1. (Ya ilerlemi biri iin) yeniden genlik zellikleri kazanmak. 2. Gen grnmek, genletirilm e, [gen-le--tir-il-me] is. Genletirme ilem ine tabi tutulm a eylemi.

[eT. kemi > gem

{OsT} is. Gemi,

[kemik] {az} is. Kemik. [DS] g em zi, [? gemzi] {az} is. Suyun topra oymasna engel olmak iin dere ve ay kenarlarna yaplan aa set. [DS] .gen1 [-gan / -gen / -ken / -kan] yap. e. -* -gan. , -gen2, [-gan / -gen] {eT} {eAT} yap e. -* -gan. -gen3, [Yun. gonia (ke) ?] mat. Kenar; ken a rl anlam katan ek. {20. yy.} -gen; clrt-gen.
g e m k , -

gedide, [Far. gendde o.u.u?] {OsT} sf. Kokmu. gen1 [eT. keng > gen / gin dbS"] sf. -* geng3. , gen2, [gen ^K] (gen) {az} s f -* geng4. S gen ky, {az} Uzak; ayr. [DS]|| gen ky durmak, {az} Uzak durmak; kenarda durmak; yaklamamak; ilgilenmemek. [DS] gen3, [gen S i ] {eAT} {az} is. -* geng5.
gen4, [Yun. genos (kaynak) > ng. gene > Fr. gne]

is. biy. inde bulunduu hcre veya organizmada zel bir etkisi olan, kuaktan kuaa ve hcreden hcreye geen krom ozom zerinde yer igal eden kaltmn temel esi. 0 gen ailesi, biy. Atalara ait bir genden eitlenme ile oluan, ekzonlar birbiri He benzer olan gen grubu.|| gen a k ta rm , biy. zel bir geni veya genleri bir vektre eklemek.\\ gen fzyonu, biy. ki y a da daha fa zla genin birleti rilmesi yntem lerinde biri.|| gen ha ritalanm as, biy. Kromozomlarda ye r alan genlerin birbirine gre yerlerinin belirlenmesi ilemi. || gen havuzu, biy. Bir populasyonda bulunan genlerin hepsi.|| gen klonlanm as, biy. B ir DNA parasnn bir vek tre yerletirilmesiyle oluan rekom binant DNA mn konak organizma iine aktarlmas,|| gen kontrol dizisi, biy. Ayn kromozom zerinde bir geni kontrol eden dzenleyici DNA dizisi. || gen kmesi, biy. lgili y a da benzer nkleotit dizisi ta yan iki veya daha fazla bitiik genler. || gee lokusu, (Fr. locus du gne) biy. Belli bir genin kromozom zerinde bulunduu blge.\\ gen tedavis) biy. Genetik mhendislii yardm ile hasta ve salksz genleri deitirme y a da yem lem e al mas.

GEN genletirilm ek, [gen-le--tir-il-mek] edil. f. [-ir]

i n

i m m

SZL K.

Genletirme eylemi uygulanmak, genletirm e, [gen-le--tir-me] is. 1. Gen hle ge tirm e eylemi. 2. Yeni ve verimli srgnler elde et m ek amacyla meyve aalarnda yaplan zel bu dam a ii. genletirm ek, [gen-le--tir-mek] gl. f. [-ir] 1. Gen hle sokmak. 2. Gen grnm vermek. 3. B ir kurum veya kurulua gen alanlar yerle tirmek; yeniletirmek, genlik, - i [ken > gen > gen-lik] is. 1. Gen olm a durumu; gen bir insann nitelii. 2. nsan hayatnn ergenlikle orta ya arasnda kalan bl m. 3. Bir lkedeki gen insanlarn tm. 4. mecaz. Gen bir insann tutumu. S genlik ho rm o n u , biy. Bceklerde larva evresinin geirilmesinde etkili olan bir horman.\\ genlik h o rm on u bezi, biy. B ceklerde larva evresinden pupa ve ergine gei s resince etkili olan genlik hormonunu salglayan i salg bezi. genten, [ken > gen > gen-ten] sf. Gen durumda olan (kimse),
gend, [Far. gend ] (OsT) is. Kt koku, genda, [Far. gend / gendy IjcS / lsI-u?] (enda:)

{OsT} sf. K t kokmu; kt kokulu,


gendeme, [Far. gendeme

{OsT} is. Siil,

gendime, [Far. gendm] {az} is. Dibekte dvlerek

yem ek yaplan buday ya da arpa. [DS]


gendz, [kendi+z- jjjJsS' /

^joS"] {eAT} is.

Kendisi; ahs; zat; nefsi,


gendm , [Far. gendm f-uf] {OsT} is. Buday. S 1 gendm -gn, {OsT} Buday renkli.|| gendm nm , {OsT} Yze glp aldatan.\\ gendm -nm a v ce vr-fttrfl, {OsT} Buday gsterip arpa satan;

y ze glp adam kazklayan; hileci.


gene, [yana (ikinci kez) > yene / yine > kine > gene]

(ge ne) zf. 1. Bir daha; yeniden; tekrar. 2. yle de olsa; buna ramen. 3. Bylesi de. <5 gene de, yle olduu hlde; ramen. genek, [genek] (genele) {eAT} is. Mide. <5 kenek az
m ak, {eAT} Mide bozulmak. genel, [ken (geni; yaygn) > gen > gen-el] sf. 1.

Geni bir btn kapsayan. 2. B ir tek ii veya nesneyi deil de benzerlerini de iine alan; umum, (1935). 3. Ayrntlar dikkate almadan btnn kaba taslak ele alman. 4. Bir hizm et veya ynetim iinin hepsini ilgilendiren; geni yetkileri olan. 5. Herkesin yararlanabilecei durumda olan. 6. Ge nelleme sonucunda elde edilen; kapsaml. S genel af, huk. Kamu yarar grlen durumlarda baz su larn kovuturmasnn durdurulmas ve kesinlemi m ahkumiyet cezalarnn uygulamadan kaldrlmas veya bir oranda azaltlmas,|| genel alc, tp. Yal

nz kendi grubuna kan verebildii hlde A, B, 0 ve B kan g-ubundan kan alabilen AB kan grubuna sahip kiiler.|| genel bakan, Konfederasyon bii minde ynetilen kurumlarda en st kademedeki bakan; bakanlarm bakan; um um bakan.\\ ge nel bakanlk, G enel bakan olma durumu veya genel bakanlk; bakanlarm bakan olma duru mu; um um bakanhk.\\ genel bte, mal. Devletin btn kurunknn ilgilendiren ve TB M M tarafn dan karlan gelir ve gider kalemlerinin topluca belirlendii zel kam n.|| genel d ilb ilg is i, dbl. Bili nen btn diller iin geerli kurallar tamas ge rektii iddia edilen dilbilgisi; evrensel dilbilgisi. || genel d il b ilim i, dbl. D illeri bir biitiin olarak ele alp bunlarn ortak zelliklerini, ileyi ve evrim koullarn aratran, dil olaylarnn genel gr nmlerinin yan sra, b olaya uygulanan temel kavramlar, kuramlar, yntemleri, vb. irdeleyen, elde edilen btn verilerin bireimini yapmay amalayan ee/em e. [BERKE VARDAR] || genel ev, cret karlnda erkeklerin cinsel tatmin iin ilikiye girdikleri genel kadnlarn toplu olarak bu lunduu zel ynetim i bulunan iletme; umumhane, kerhane.\\ genel gide r, B ir iin zerinde grlme mekle birlikte o i iin yaplan yardm c harcama lar toplam.\\ genel g r n m , Ayrnts dikkate alnmadan yaplan aklama veya tasvir. ||, genel g r n m l , D izgileri ile belirlenmi; ayrntla rna inilm emi. \\ genel grme, Toplumu byk oranda etkileyen veya devletin ileyiine ait bir ko nunun TBB M genel kurulunda griiiilmesi.\\ genel grev, lke apnda ayn zam anda ve ayn amala yaplan i brakma eylemi. || genel kad n, Erkekle rin, cret veya cret yerine geen yararlanm a kar lnda cinsel tatmin iin ilikiye girdikleri kadn; fu h u yapan kadn; fahie.\\ genel k u ru l, Bir kurum veya iletmenin yelerinin tmnn katlmyla m eydana gelm i kurul.\\ genel ktphane, Herkese ak olan ktphane.\\ genel m d r, B ir kurulua bal mdrlklerin en st dzey yneticisi konu munda olan mdr.\\ genel m d rl k , Genel m dr olma durumu; genel mdrn ve bal grevli lerin alt bina, yer. || genel sekreter, Baz zel ve. kamu kurulularnda ynetim ilerini yrten grevli.|| genel s e kre te rlik, 1. Genel sekreter olma durumu; genel sekreterin grevi ve ii. 2. Genel sekreterin ve bal grevlilerin alt bina, yer. || genel ses b ilim i, dbl. Ses biliminin btn alt dalla r ile ilgili olan ve onlarn verilerinden yararlanan ses bilimi alan. || genel szlk, dbl. Bir dilin sz varln, tem el szlerin yannda deyim, terim iki leme gibi kavram lar ile birlikte aklayan szlk.\\ genel u y g u n lu k b ild ir im i, D evletler veya kurum lar arasnda her konuda anlamaya varldn ve faaliyetlerin uygunluunun salandn belirten yazl bildirim; um um mutabakat beyannamesi]\

filllil{{ S lt s KlM
genel verici, tp. Yalnz kendi grubundan kan ala bildii halde A, B ve AB kan grubundaki insanlara kan verebilen O kan grubuna sahip kiiler.\\ genel yazm an, Baz zel ve kamu kurulularnda ynetim ilerini yrten grevli; genel sekreter.\\ genel ye tenek, llen yeteneklerin ortalamasn belirten yetenek durumu.\\ genel zek, 1. Zek testleriyle llen deiik yetenek ve glerin bireimi. 2. K i inin belirgin ve zel ilgiye bal yetenekleri dn da karlat genel durum lara uymada gsterdii yetenek veya g. geneleme, [gene-le-me] is. man. Bir dncenin ba ka szlerle bir daha ifade edilmesi; yineleme; tek rar. genelge, [genel-ge] is. 1. B ir yasann, tzk veya y netmeliin uygulanm asna aklk getirm ek zere yetkili makam tarafndan ilgililere gnderilen ak layc bilgiler. 2. Bir konuda uygulayclarn dikka tini ekmek zere gnderilen yazl emir; tamim. (1935) genelkurmay, [genel+kur-ma-y] is. lke savunma snda btn art ve olaylar gz nnde tutarak ba rta ordunun eitim ve donatm, savata en st dzey ynetimi stlenen makam; erkan- harbiye-i umumiye. S genelk u rm ay b ak an , Barta ve savata silahl kuvvetlerin bakan olan, hizmetle rin yrtlmesinde M ill Savunma Bakanl ile i birlii yapan, grev ve yetkilerinden tr baba kana sorumlu en st general. genelleme, [genel-le-me] is. 1. Genel bir kanaat edinme eylemi. 2. Baz olgulardan hareketle zihinde oluan genel kavram; zihnin zel durumlar genele uygulamas; tamim. 3. B ir ilemin sonucunda orta ya konulan kapsaml tanm; yarg; bilim yasas; ku ram. genellemek, [genel-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Varlk ve olaylar arasndaki benzerlik bantlarn bir dncede toplamak; tamim etmek, genelleme, [genel-le--me] is. 1. Genel durum alma eylemi. 2. dbl. B ir zel adn, tr adna dnerek btn dillerde kullanlr hle gelmesi olay, genellemek, [genel-Ie--mek] dnl. f. [-ir] Genel duruma gelmek; genel bir durum almak; taam mm etmek. genelletirilme, [genel-le--tir-il-me] is. Genel duru ma getirilme eylemi, genelletirilm ek, [genel-le--tir-il-mek] edil. fi [-ir] Genel duruma getirilmek, genelletirme, [genel-le-tir-me] is. 1. Genel duruma getirme, l.f e l. Tek tek veya zel durumlardan ge nel bir yasann veya nermenin karlmas ilemi, genelletirm ek, [genel-le--tir-mek] gl. fi [-ir] G e nel duruma getirmek; genel bir zellik kazandr mak; umumiletirmek, genellik, -i [genel-lik] is. 1. Genel olann nitelii;

GEN yaygnlk; umumiyet. 2. man. Genel bir kavram n veya fikrin zellii, genellikle, [genel-lik-le] zf. 1. Genel olarak. 2. B yk bir ounlukla; umumiyetle, genelm ek, [ken (geni) > gen > gen-el-m ek dUKS'] {eAT} dnl. fi. [-ir] 1. Genilemek; bollamak. 2. {az) Y em ek istei artmak. [DS] general, -li [Fr. gnrale] is. as. Kara ve hava kuv vetlerinde albaydan mareale kadar olan yksek rtbeli subaylara verilen genel ad. generallik, -i [general-lik] is. as. 1. General olm a durumu. 2. General rtbesi. 3. Generalin yapt grev ve makam, generasyon, [Fr. gnration] (jenerasyon) is. Dl; nesil. gene, [gene j S <6"] {eAT} is. Danma; istiare. genem ek, [eT. kene-mek] {az} ite, fi [-ir] D a nmak. [DS] genetik, -i [Fr. gntique] is. ve sf. biy. Bitki, hay van ve insanlarda kaltm olaylarn inceleyen biyo loji dal; kaltm bilimi. S genetik bilgi, biy. B ir DNA veya RNA moleklnde mikleotit bazlarnn sralanyla tanan bilgi.|| genetik h a rita , biy. Aralarndaki uzaklklar Morgan birimi cinsinden olmak zere genlerin kromozomlar zerinde bir izgi halinde diziliini gsteren harita. |[ genetik kot, biy. mRNA 'da amino asitler iin gerekli bilgiyi tayan art arda gelen nkleotit (kodon) dizisi.\\ genetik m hendislii, biy. Yeni gen veya gen diizenlenimleri oluturmak iin kullanlan deneysel teknikler btn. genetizm , [Fr. gntisme] is. psikol. Y er kavramnn, dorudan duyumlar kanalyla deil, deneyle edinildiini ileri sren gr; oluuluk. genevir, [Yun. kannavi => kenevir] {az} is. K ene vir; kendir. [DS] genezine, [genez-i-n-e] {az} zf. Bouna; bo yere; sebepsiz olarak. [DS] g en g 1 [gang / geng (yans.)] is. Zayflktan dolay , kemiklerin frlamasn anlatan kk. [Zlflcar] gengil-de-k geng2, [gang / geng (yans.)] is. Bo konumay, ge vezelik etmeyi anlatan kk. [Zlfikar] geng3, [eT. keng > gen / gifi dLS"] (gen) sf. 1. Geni. {eAT} {OsT} (ayn) 2. Uzak. 3. is. Arka taraf. S gen dm ek, {eAT} Geni olmak; genilem ek.|| gen et m ek, {eAT} Geniletmek.|| gen eylem ek, {eAT} Ge niletmek:.|| gen yaka, {eAT} Geni taraf.|| gen yol, {OsT} Geni yol; cadde. geng4, [gen dis"] (gen) {az} sf. 1. (Tarla iin) b ir sre ekilmeyerek bo braklm; ilenmemi. {eAT} {OsT} (aym) 2. is. Ham araziden alm, hi ilen memi, srlmemi tarla. 3. Yeni srlm tarla. 4.

GEN

Otlar tem izlenerek tarla hline getirilmi dalar daki sahipsiz yerler. 5. Kabark toprak. 6. Balar kuvvetlendirmek iin dardan getirilen taze toprak 7. Toprak kaymas ile dalarn yam alarnda mey dana gelen dzlk. [DS] S gen sals, {az} Tarla larn ekilmeyerek bo brakld yl. [DS] geng5, [gen (gen) {eAT} {azj is. stek; arzu. [DS] fi3 genine k om am ak, {eAT} steine brakmamak; gnlne gre yaptrmamak. gengel, [Far. kenger] {az} is. Kenger. [DS] genge, [ken-e] {OsT} is. Danma. gengez1 [eT. ken > gen-ez jS ] (genez) {eAT} {OsT} , {az} sf. Kolay. [DS] S1 genez etm ek, {eAT} {OsT} Kolaylatrmak.|| genez eylem ek, {eAT} {OsT} K o laylatrm ak,|| genez klm ak, {eAT} {OsT} Kolay latrmak. gengez2, [gen-ez] (gefiez) {az} zf. Grne gre; anlalan o ki; galiba. [DS] gengezde, [genez-de laylkla; kolay kolay, gengezirek, -i [gen-ez-i-rek J jjS ^] (gehezirek) (gehezlerin{eAT} zf. Daha kolay; daha uygun, gengezlerince, [genez-ler-ince ce) {eAT} zf. Kolayn, uygununu arayarak; dne rek. gengezlik, -i [genez-lik S ) S / (genezlik) {eAT} {OsT} is. Kolaylk; suhulet. S genezlik ey lem ek, {eAT} Ho geinmek. gengezrek, -i [genez-rek jj& ] (gehezrek) {eAT} zf. D aha kolay; daha uygun, gengildek, -i [geng (yans.) > geng-il-de-k] {az} sf. (Kii iin) ok zayf ve sarsak. [DS] gengildem ek, [geng (yans.) > geng-il-de-mek] {az} g sz.f. [-r] [-(di)-yor] Gevezelik etmek. [DS] gengildeyik, -i [geng (yans.) > geng-il-de-y-ik] {az} sf. (Kii iin) Geveze; saygsz. [DS] gengince, [gen-ince 4 * -^ ] {eAT} {OsT} zf. stenildii gibi; rahat rahat, gengitm ek, [gen-it-mek d U ^ ] {eAT} {OsT} gl. f. [r] Geniletmek, gengir, [gen + kr / gen + ky] {az} Ayr; uzak. [DS] genglik, -i [gen-lik dlKS"] (genlik) {eAT} {OsT} is. Bolluk; genilik; ferahlk S genlik azm ak , {eAT} {OsT} Mide bozulmak. gengsiz, [gen-siz j ?] (gem iz) {eAT} {OsT} zf. stei olamadan; istemeyerek; ister istemez, gengsizin, [gen-siz-in gengsiz. gengsz, [gen-sz (gensz) {eAT} zf. -* geng siz. S gensz genin, {eAT} ster istemez. (gehsizin) {eAT} zf. -* (genezde) {eAT} zf. Ko

gengszin, [gen-siz gengsiz. gengek, -i [gen-e-k


d L i f]

(gehszin) {eAT} zf. -* (gehek) {eAT} {OsT}

sf. Gevek. S genek eylem ek, {eAT} Gevetmek. gengeklik, -i [genek-lik gengeltm ek, [gene-l-t-mek
{eAT}

(geneklik) {OsT} (geneltmek) (genemek) {e-

is. 1. Geveklik. 2. Dermanszlk; aciz, g l.f. [-(d)-r] Gevetmek,


d U -iS S " ]

gengem ek, [gen-(i)-e-mek


AT}

g sz.f. [-r] Gevemek,

gengetm ek, [gen-(i)-e-t-mek dLjoiS^'] (geiietmek)


{eAT} g l . f [-(d)-r] Gevetmek, gengldem ek, [geng (yans.) > geng-il-de-mek] {az} gsz. f. [-r] [-d()-yor] 1. htiyarlamak. 2. Zayf lamak. 3. Sarsaklamak. 4. e yaramaz hle gel mek. [DS]

gengngce, [gen-n-ce

(geniince) {eAT} zf. s-

teince; arzusuna gre; rahat edecei biimde, geni, [? geni] {az} sf. (Kii iin) mert; sznn eri. [DS] genikm ek, [eT. ken (yans.) > gen-ik-mek i<^S']
{eAT}

dnl.f. [-r] 1. Gevemek. 2. Genilemek,

geniince, [gen (arzu) > gen-im-ce 4?^S'] {eAT} zf. s tediim gibi; isteimce. genim ek, [eT. ken > gen-i-mek dUS3"] {eAT} gsz. f . [-r] Genilemek, genince, [gen (arzu) > gen-in-ce ^ S'IS'] {eAT} zf. Arzusuna gre; istedii gibi; rahata, g enirm ek, [ge (yans.) > ge-ir-mek] {az} gsz. f. [-ir] Geirmek. [DS] geni, [eT. ken (geni; uzak) > gen-i] sf. 1. Eni allm ve ortalama bir lden fazla olan; enli; vasi. 2. ine almas gerektii dnlen miktardan daha ounu alabilecek durumda olan. 3. Alan ok byk olan. 4. (Elbise vb. iin) skmayan; bol. 5. mecaz. Kapsam ok olan; dar snrlar iinde kal mam olan. 6. mecaz. n yarglardan uzak olan; msamahal. 7. mecaz. (Kii iin) ufak tefek, olur olmaz eylere taklp kalmayan; rahat; tasasz. 8. mecaz. ok. S geni a, 9 0 den byk olan a. |{ geni b ir nefes alm ak , Skntl bir durumdan kur tularak ferahla ulamak; rahatlamak.|| geni ev riyaz, dbl. Yalnzca ses birimlerini gsteren, onla rn ses birimi deikelerini gstermeyen yaz.\\ ge ni gnll, Olaylar hogr ile karlayabilen; gnl geni.\\ geni g r l , Bilgi ve grgs ok olan; ufku geni; geni ufuklu; vizyon sahibi. || ge ni g r l l k , Bilgi, grg ve deneyim okluu; vizyon.|| geni m ezhepli, Namus konularnda du

if f il M M BK

1683

GEN

yarl davranmayan.\\ geni lek, Makro lek.\\ geni ufuklu, Bilgi ve grgiisii ok olan; geni g rl; vizyon sahibi.\\ geni nl, dbl. Sylendii zaman alt enenin almas ile az boluunun fazla olduu lal, /e/, loi, l l nlleri.\\ geni y re k li, Olaylar karsnda hemen telaa kaplmayan, biraz oluruna brakan.|| geni zam a n , dbl. Fiilin belirttii i, hareket, olu ve kln her zam an y a pldn, yaplmakta olduunu veya yaplacan belirten ve dilimizde -ir, -r ve - e r ekleri ile kurulan zaman; muzari.\\ geni z am a n g r n m , dbl. Ge ni zaman sfat fiili ile bir yardm c fiild en meyda na gelen grnm.\\ geni zam an kipi, dbl. Geni zaman ekimi ile yaplan kip.\\ geni zam a n o rtac, dbl. Geni zam an sfat fiili. || geni z am a n sfat fii li, dbl. Fiilin gemi, imdi ve gelecek zamanlarn iinii de kapsayacak biimde yapln ifade eden sfat fiil; -ir, -er, -r, -mez ekleri ile yaplr. genie, [geni-e] zf. Biraz geni, genileme, [geni-le-me] is. 1. Geni bir durum alma eylemi. 2. dbl. Bir kelimenin anlam nda yeni an lamlar ortaya kmas durumu; anlam genilemesi. 3. dbl. Bir cmlede yer alan elerin ilevini dei tirmeden yeni eler sokulmas durumu. "Yamur yayor. -- B ir haftadr yam ur yayor. genilemek, [geni-le-mek] gsz. fi [-rj [-l(i)-yor] 1. Geni duruma gelmek; bymek. 2. mecaz. Madd ynden daha rahat geinir hle gelmek. 3. Daha g zel ve i ac grnmek; ferahlamak. 4. Yaygn hle gelmek; yaygnlk kazanmak, geniletici, [geni-le-ti-ci] sf. Geniletme ilem lerin de kullanlan. geniletilme, [geni-le-t-il-me] is. Geni duruma ge tirilme eylemi, geniletilmek, [geni-le-t-il-mek] edil, fi [-ir] Geni duruma getirilmek, geniletme, [geni-le-t-me] is. 1. Genilemesini sa lama eylemi; geni duruma getirmek ii. 2. dbl. Bir kelimeye yeni bir biim birim ekleme ii. geniletmek, [geni-le-t-mek] gl.fi. [-ir] 1. Daha ge ni ve bol durum a getirmek. 2. Alann, snrlarm veya kapsamn daha yaygn ve da doru tar mak. genilik, -i [geni-lik] is. 1. Geni olm a durumu; geni olan eyin nitelii. 2. Yzeye ait boyutlardan ksa veya lce kk olan; en. 3. Geim ve ya am artlarndaki bolluk, rahatlk; huzur; esenlik. 4. istlc. Bir rnekte en kk ve en byk deer ara sndaki fark. 5. mz. B ir sesin en pes ve en tiz du rumlar arasndaki fark, gnital, [Fr. gnital] sf. reme ile ilgili, gnitif, [Fr. gnitif] is. dbl. sim ekimlerinden tam layan durumu; muzafnileyh. S gn itif ekleri, Tamlayan durumu eki; -in.

genitm ek, [gen-it-mek/gen+etmek jLuSLS'/dlojj.l d iS] (eAT) g l.fi Geniletmek, geniz, -nzi [Yun. geni] is. 1. Burun arka delikleriyle buruna, staki borusuyla kulaklara, yemek boru suyla mideye, grtlak yoluyla da akcierlere alan azn arka blm. 2. gnl. Burun boluu. 0 ge niz sesi, dbl. D amak rtsnn aa inmesi ile te laffuz edilen nl ve nsz sesler.|| geniz n ls, dbl. Geniz yoluyla kan nl; Trke de h sesiyle birlikte karlr. Bin, Tanr, yalnz, sonra, bunal m a k J| geniz n s z, dbl. Geniz yoluyla kan n sz; Trke 'de n g = h sesi. genizsi,1[geniz-si] sf. (Ses ve konuma iin) genizden karlan veya sylenen, genizsil, [geniz-si-1] sf. (Ses iin) karlrken genzin de devrede bulunduu, genizsilem e, [geniz-si-le-me] is. Genizsi bir ses v er mek ii. genizsilem ek, [geniz-si-le-mek] gl.fi. [-r] [-l(i)-yor] Genizsi bir ses karmak, genizsilem e, [geniz-si-le--me] is. 1. Genizsilem ek ii. 2. dbl. Bir sesin genizsi biime dnmesi, genizsilem ek, [geniz-si-le--mek] dnl. fi. [-ir] (Ses iin) genizsi bir durum kazanmak; genizden syle nir olmak; b sesinin m ye dnmesi olay, genizsilik, -i [geniz-si-lik] is. Genizsi olm a durumu; genizsi seslerin zellii ve nitelii, genizsillem e, [geniz-si-l-le--me] is. 1. Genizsillemek ii; genizsil bir durum alma. 2. dbl. A z yoluyla kan bir sesin genizsi durum almas, genizsillem ek, [geniz-si-I-le--mek] dnl. fi. [-ir] (Ses iin) az yoluyla kmakta iken zamanla ge niz yoluna dnmek, genizsilletirm e, [geniz-si-l-le--tir-me] is. dbl. A zsl bir sesi genizsi bir hle getirmek ii. genizsilletirm ek, [geniz-si-l-le--tir-mek] gl. fi. [ir] dbl. Azsl bir sesi genizsi duruma getirmek; genizsi bir tn kazandrmak, genlem ek, [gen-le-mek] {az} gsz. fi. [-r] [-l(i)-yor] -* genlemek2 [DS]. g en len m ek 1 [gen-le-n-mek] {az} dnl. fi', [-ir] -* , genlemek2 [DS], genlenm ek2, [gen-le-n-mek] {azj dnl. fi. [-ir] (H a va iin) bulutlanmak. [DS] genlem e, [keng (geni; uzak) > gen-le--me] is. 1. fiz. Bir cismin yapsnda herhangi bir deiiklik olmakszn sadece s etkisi ile hacminin artmas. 2. Sktrlm bir gazm genileyerek dalmas, f? genlem e k a t says, fiz. Birim boyuttaki bir cismin 1C stlmas ile meydana gelen boyut (hacim, alan veya uzunluk) deiiklii. genlem e2, [gen2-le--me] {az} is. (Tarla iin) gen hle gelme. [DS] genlem ek1 [keng (geni; uzak) > ken > gen > gen ,

GEN le--mek] dnl. f. [-ir] (Yaps deimemekle bir likte stlan bir cisim iin) boyutlar artmak. (1944) genlem ek2, [gen2-le--mek] {az} dnl. f. [-ir] (Tarla iin) birka yl srlmeyerek gen hle gel mek. [DS] genlem eler, [genle-me+l-er] is. Isnan svla rn genleme miktarlarn lmeye yarar alet; dila tometre. genletirici, [genle--tir-ici] sf. fz. 1. Bir akkann getii herhangi bir noktada veya bir kaba giriinde basncn drmeye yarar alet. 2. Radyo vericile rinde iyi bir ses yayabilm ek iin en zayf sesle en kuvvetli ses arasndaki iddet farkm azaltmaya yarar dzenek. 3. B ir soutma sisteminde soutucu gazn sktrc blmde ssnn bir ksmn dar verdikten sonra soutulmas gereken alana geerek basncn drlmesi ve dolaysyla ortamn ssn almasnn salanmas iin araya konulan bir tr ama kapama vanas, genletirm e, [genle-tir-me] is. Genlemesini sala m a durumu ve eylemi. g en letirm ek 1, [genle-tir-mek] gl. f. [-ir] fz. Bir cismin yapsn deitirmeden s verm ek suretiyle boyutlarnn bymesini salamak. genletirm ek2, [genle-tir-mek] gl. f. [-ir] (Tarla iin) birka yl srmeyerek gen hle gelmesine se bep olmak. genleti, [gen-le-t-i] {az} sf. 1. (Yemek iin) oktan beri yenmemi. 2. (Haber, olay vb. iin) i ac; yeni. [DS] genletm ek, [gen-le-t-mek dUjJS^] {eAT} gl. f. Ge niletmek. genlik, -i [ken (geni; uzak) > gen-lik dlKS-] is. 1.

T H I M t S M .

m ana denk olan fakat gelim esine im kn olmayan, ksr hcreler, genotip, [Yun. genos (rk) + F r type > Fr gnotype] is. biy. B ir canlda krom ozomlarn tmnden m ey dana gelen kaltsal yap, gensem ek, [gen (arzu) > gen-se-mek ?] {az} gsz. f. [-r] [-s(i)-yor] 1. Grecei gelmek. 2. ok istekli olmak. [DS] gensiz, [gen-siz >-?] (gehsiz) {eAT} zf. gensizin, [gen-siz-in gengsiz.

(gensizin) {eAT} z f -*

gensizin. gensoru, \eT. ken (geni) + sor-u] (g e nsoru) is. TBM M yelerinden bir ksm tarafndan hkmet veya bakanlardan biri veya birka hakknda veri len nerge zerine soruturma almasna veya d rlmesine yol aan denetim yetkisi. S gensoru nergesi, Gensoru amacyla yaplan yazl teklif. gensz, [gen-sz j j SS] (gensz) {eAT} zf. -* gengsz. S1 gensz genin, {eAT} ster istemez. genszin, [gen-siz gengsizin. genek, -i [gen-e-k dLiSS'] (genek) {eAT} sf. -* genek. geneklik, -i [genek-lik dUSLiS^"] (geheklik) {eAT} is. -* gengeklik. geneltm ek, [gene-l-t-mek dUxUS"] (geneltmek) {eAT} g l.f. [-(d)-r] -* gengeltmek. genem ek, [gen-(i)-e-melc gsz. f. [-r] -* gengemek. (genemelc) {eAT} (gensiizin) {eAT} zf. ->

genetm ek, [gen-(i)-e-t-m ek dW ^S^] (genetmek) Genilik. {eAT} (ayn) 2. Bolluk, ferahlk; {eAT} (ay {eAT} g l . f [-(d)-r] -* gengetmek. n). 3. fz. istk. ki u deer arasndaki fark. 4. fz. gennce, [gen-n-ce 4^X5"] (gehnce) {eAT} zf. -* B ir alternatif akmn gerilim veya akm iddeti se gengngce. bebiyle her yarm devirde ald en yksek deer. 5. co. B ir dalgada sfr noktas ile en yksek nokta genzek, -i [gen(i)z-elc] sf. Genizden konuan; hm hm. arasndaki fark. 6. iklim. En souk ay ortalamas ile genzel, [gen(i)z-el] sf. Genizle ilgili; genizsi, en scak ay ortalamas arasndaki fark, geoit, -ti [Fr. gode] is. Yerkresinin geometrik ol genl, [gen-l > ^ ] {eAT} sf. stekli; ister durumda mayan gerek biimine verilen ad; kutuplardan ie olan. S genl gensz, {eAT} ster istemez; gnll bask olm a biimi, gnlsz. geom etri, [Yun. feo (yer) + metron (l) > Fr. g genm ek, [gen-mek S^SS] {eAT} dnl. f. [-r] Ge omtrie] is. mat. 1. Nokta, izgi, a, yzey ve ci simlerin uzayda birbiri ile ilikilerini, lmlerini, nilemek. zelliklerini inceleyen m atematik dal. 2. Bu konu genom , [Yun. genos (kaynak) > Fr. gne + (kro ile ilgili ders veya kitap, m o z o m > gn-om] is. biy. Bir erkek veya dii ga geom etrik, -i [Fr. gomtrique] sf. Geometri ile il mette bulunan kromozom stoku; haploit says, gili; geometriye dayanan. S g eo m etrik izim, mat. genosid, [Yun. genos (rk) + Lt. caedere (ldrmek) Cetvel, p ergel ve gnye ile yaplan izim. || geom et > Fr. gnocide] is. M ill, din, etnik veya rk bir rik dizi, mat. A rdk terimleri arasndaki oran insan topluluunu yok etmek amacyla ilenen c deimeyen dizi; 2, 4, 8, 16, 32...|| geo m etrik yer, rm ; soykrm, mat. zellikleri ayn olan noktalarn meydana ge genosit, [Yun. genos (rk) + kytos (hcre) > Fr. gtirdii izgi veya yzey. nocyte] is. biy. Biim bakmndan eeysel bir ele

1685

___ __________________________

_________GER

gep, [gep / gb / gp / gyp (yans)] is. Kmldanmay,


ar ar ya da kesik kesik hareket etmeyi anlatan kk. [Zlfikar] gep giip, gep-ir-de-mek gepegen, -ci [ge(p)-e+ge/n] (gepe en) sf. pekt. g 1. ok gen. 2. zf. ok gen olarak; ok gen iken, gepgen, -ci [ge(p)+ge/n] (g e gen) sf. pekt. I. p ok gen. 2. z f ok gen olarak; ok gen iken, gepirdemek, [gep (yans.) > gep-ir-de-mek] (az) gl. f. [-r] [-d(i)-yor] akn akn koarak ara mak. [DS] gepirti, [gep (yans.) > gep-ir-ti] {az} is. Birdenbire kama durumu. [DS] -ger-, [ka-r-mak (eklemek, kartrmak) > .- a r- / ger- / -kar- / -ker-] {eT} yap. e. -* -gar-,

ger1 [Far. eger > ger jS ] {OsT} e. Eerin ksaltlm ,


ekli.

ger2, [Far. ger j?] {OsT} is. 1. Uyuz hastal, /az} (ayn) [DS] 2. {az} Kene. [DS] ger3, [? ger] {az} sf. 1. (Kei, eek vb. hayvanlar

iin) kam , baca, burnu ya da kulaklar beyaz ile siyah aras renkte olan. 2. (Kei vb. hayvan iin) tam siyah olmayan, siyahla beyaz aras renkte. 3. (Kei iin) ak maviye yakn; gk. 4. (Eek iin) kestane rengi. 5. (Kei iin) kahverengi ile sar ara s. 6. (nek iin) gzel, gl. [DS] ger4, [? ger] (az) is. in ucundaki engel. [DS] ger5, [? ger] {az} is. 1. M eyve z suyu. 2. Leke. [DS] ger6, [? ger] {az} is. 1. Seyrek aal kayalk. 2. Da ve tepelerin zerindeki yksek burun. [DS] ger7, [? ger] {az} is. Dii rdek. [DS] ger8, [? ger] {az} sf. Eki. [DS] geran, [? geran] {az} is. Kuyu. [DS] gerce, [? gerce] {az} is. Sra; dizi. [DS] gercik, -i [? ger-cik] {az} sf. 1. (Kii iin) ssl; gereklemek, [gerek-le-mek JuJS^^S"] gl. f. [-r] [l(i)-yor] 1. B ir eyin doru olduunu baka bir ey gzel; zarif; k. 2. (Kii iin) hoppa; hafifmerep. 3. Gsterie dkn. 4. Dedikoducu. 5. Kurumlu. 6. ile ortaya koymak; teyit etmek; tasdik etmek. {eAT} (ayn) 2. Dorulamak; hakl karmak, Her sze karlk veren; saygsz. 7. ngen. [DS]

{eAT} tasvf. Ermi; veli; mrid-i kmil. 10. zf. {eAT} M uhakkak; mutlaka. 0 geree aykr, G er ee uymayan; hilaf- hakikat. || geree aykrlk, Geree aykr olma durumu.\\ geree uygun, Gerekle ayn olan; aslna uygun olan; doru.\\ geree uygunluk, Gerekle aynlk; aslna uygun luk; doruluk. || gerek d, Gerekle ilikisi, olm a yan; geree aykr olan. || gerek diilik, Gerekle ilgisi olmama durumu; geree aykr olma hali; geree aykrlk.|| gerek er, feATf {OsT} tasvf. Vel; mrid-i kmil; ermi.\\ gerek erenler, {eAT} tasvf. Ermiler; veli kiiler.\\ gerek kii, huk. (T ze l kii kart) insan; hakiki kii..\\ gerek m an tar lar, bot. Balarda mildiyu hastaln yapan em e leri iyi gelimi mantarlar, (Perenos viticola).j| gerek zne, dbl. Cmlede grn olarak zne ol mad hlde mantk asndan zne saylan ge. || gerek say, mat. B ir doru zerindeki bir nokta nn belirlenmesine birebir ekilde yardm eden say.\\ G erektir ola m? {eAT} A caba doru mu? gereki, [gerek-i] sf. 1. Gerei olduu gibi gren ve ona gre davranan. 2. Gerekilikten yana olan; realist. gerekilik, -i [gerek-i-lik] is. 1. Gereki tutum ve davran; realizm. 2. giizl. s. Gerekleri olduu gibi yanstmay ama edinen sanat akm; realizm. 3. fel. Bilinten bamsz olarak bir gerein var olduunu savunan felsefi gr. 4. fel. Bilginin kapsam ile ilgili olan ve gerek varl bilip tan mamz saladm ileri sren felsefe gr. 5. ed. Doay ve hayat hayallerle ve iirlerle sslemeksizin nesnel olarak, neyse yle grme ve gsterme iddiasnda olan edeb akm, gerekleme, [gerek-le-me] is. B ir eyin doruluu nu veya doruluk derecesini aratrma ilemi; teyit,

gerciklenmek, [ger-cik-le-n-mek dUjAS^S"]


{az} d n l. f i [ - i r ]

{OsT}

gereklenmek, [gerek-le-n-mek liU-dSU-jT] {eAT}


dnl. fi. [-r] Doruluuna inanmak; doru bil mek.

Kendini herkesten stn gr mek; kibirlenmek. [DS] ger, -ci [ker / ger] {az} is. Elenme; alay. [DS]

gerekler, [gerek-ler
ermiler,

{eAT} is. tasvf. Veliler;

gerek,

[eT .

gir-ek / ger-ek > ger-ek <& >-_] sf. 1.

Bir nesne, bir nitelik veya bir durum olarak var olan; varl inkr edilemeyen; olgu durumunda mevcut olan; hakiki. {eAT} (ayn) 2. A slna uygun nitelikler tayan; sahici. {eAT} {O sT} (ayn) 3. Te mel; asl; balca. 4. Doay olduu gibi yanstan; doadaki gibi olan. 5. Doru olan; yalan ve uy durma olmayan. {eAT} {O sT} (ayn) 6. is. Gereklik; doruluk; realite. {eAT} {O sT} (ayn) 7. Yalan olm a yan, doru olan ey. 8. f e l. Dnlen, tasarlanan ve hayal edilen eylere kart olarak var olan. 9.

gerekleme, [gerek-le--me] is. 1. Gerek hle gelmek ii. 2. Olma; tahakkuk. 3. dbl. Szde var
olan bir geni kullanm alanna gemesi,

gereklemek, [gerelc-le--mek] dnl. fi [ ir] 1. G erek hle gelmek. 2. Olmak; tahakkuk etmek, gerekletirilme, [gerek-le--tir-il-me] is. Gerek
hle getirilmek ii.

gerekletirilmek, [gerek-le--tir-il-mek] edil, f i [ir] Gerek hle getirilmek; tahakkuk ettirilmek.

GER

l l M

gerekletirme, [ger-ek-le--tir-me] is. 1. Gerek hle getirme. 2. Gerekletirilen ey. gerekletirmek, [gerek-le--tir-mek] gl. f . [-ir] 1. Gerek hle getirmek. 2. Yapmak, meydana getir mek. 3. Bir filmi, bir televizyon yaymn yrt mek; tahakkuk ettirmek. 4. fel. Bir eye nesnel bir gereklik vermek, gerekleyin, [gerek-leyin j U S U - {eAT} zf. Gerek ten; hakikaten, gerekli, [gerek-li] sf. Gereklenmi; gerek olduu anlalm; muhakkak, gereklik, -i [gerek-lik ^USU-_/] is. 1. G erek olma hali; sahihlik; eniyet; hakikat. {eAT} {OsT} (ayn) 2. G erek olan, var olan eylerin tm; hakikat; reali te. 3. {eAT} Doruluk; drstlk, gerekten, [gerek-ten] (gerekter) zf. Gerek ola rak; hakikaten; sahi; filhakika; filvaki, gerekst, [gerek+st-] is. Gerein stnde olan; gerei aan; siirrealite. gerekstc, [gerek+st--c] sf. 1. (Kii iin) gerekstclkten yana olan. 2. (Eser, gr vb. iin) gerekstclkle ilgili olan, gerekstclk, - [gerek+iist--c-lk] is. fel. ed. Akln, geleneklerin ve alkanlklarn deneti minden uzak, bilinaltnn ortaya koyduu gerek leri yanstan; bilinen gerekle ilgisini keserek ken dince bir gerek yaratma amacm gden sanat ve edebiyat alcm; srrealizm, gerel, [ger-e-mek > ger-e-1] sf. mat. Gerek olan, geri, [Far. eger + de; vaka. -gerd, [Far. -gerd *jS] {OsT} son ek. Sonuna eklen dii Farsa kelimelere dnen, dolaan anlamlar katarak birleik sfatlar yapan son ek. gerd, [Far. gerd {OsT} is. 1. Tz toprak. 2. me caz. znt; keder. S1 gerd--gird, Frdolay. || gerd-ld, Toza topraa bulanm; toz toprak iinde.|| gerd-lde, 1. Toza topraa bulanm. 2. mecaz. Dnyal olan; ykn tutmu; zengin. || gerd-hz, Toz toprak kaldran.\\ gerd-i kdret, znt tozu; kederli oluun belirtisi,|| gerd-i siyeh, K ara toz. |[ gerd-i zmrrd, Yeni kmaa bala ya n sakal. gerdama, [Yun. kerdama] {az} is. Hindiba. [DS] gerdan1, [Far. gerdan j b \ (gerda:n) {OsT} is. 1. Vcudun, omuzlarla ba arasnda kalan n blm. 2. iman kimselerde enenin altnda grlen tom bulluk. 3. Kesilmi hayvanlarn boyun blm. 4. {az} Koyun veya keinin boyun eti ve kuru zm ya da mrdm erii kurusu ile yaplan bir yemek. [DS] S gerdan gzeli, {az} Beibiryerde denilen ss altn. [DS]j| gerdan krmak, 1. Naz ederek boynu bala birlikte iki yana oynatarak krtmak. 2. f ] {OsT} e. H er ne kadar; ise

mecaz. Ba ve boynu byklk taslar gibi durum almak. 3. {az} (At iin) boynunu yukar kaldrp ban aa bkmek. [DS] gerdan2 [Far. gerdiden (dnmek, dolamak) > gerdan jtaj?] (gerda:n) {OsT} sf. Dnen, dolaan. gerdana, [Far. gerdne {az} is. 1. Boyun;

gerdan. 2. Gerdanlk. 3. Byk zincirleri birbirine tutturan demir engel. [DS] gerdanlk, - [Far. gerdn-e + T. -lk dlU jb j?] {OsT} is. Gerdanlk, gerdane, [Far. gerdne (gerda:ne) {OsT} is. Tfek kaynn ularn takm aya yarar halka, gerdaniye, [Far. gerdniyye ^ b _ / ] (gerda:n) {OsT} is. mz. Trk musikisinde sol anahtarna gre por tede aadan yukarya doru beinci izginin st ksm na yazlan nota, gerdanlk, - [gerdan-lk] is. Boyuna taklan talarla sslenmi, deerli madenlerden yaplma ziynet e yas. -gerde, [Far. gerde {OsT} son ek. Sonuna ek lendii Farsa isimlere yaplm, etmi, eylem i" anlamlar katarak birleik isim fiilleri yapan son ek. gerdek, -i [Far. gird (yuvarlak) > girdek (yuvarlak adr)] is. 1. Evlendikleri gece gelin ile gveyin kaldklar oda; gelin odas. 2. Evliliin ilk gecesi; zifaf. S gerdee girme, Dn gecesi gelin ile gveyin bir arada kalmas.\\ gerdek dam, {az} Gelin odas. [DS]|| gerdek deeri, {eAT} {OsT} Ev lenme vergisi; resm-i arus. || gerdek evi, {OsT} Ge lin odas.\\ gerdek yeri, Gelin odas. {eAT} gerdeklik, -i [gerdek-lik das. gerdel, [Lat. caldaria / Yun. kharderi => gerdel f] is. 1. {eAT} {OsT} Byk kap. 2. St veya su koy maya mahsus, taban ile az ayn genilikte olan tahta veya deri kap. 3. Gemilerde tem izlik ilerinde kullanlan metal emberli tahta kova. 4. {az} St koymaya yarar tahta kap. [DS] 5. {az} Kepe. [DS] 6. {az} Ayakkabclarn gn slattklar tahta kap.
[DS]

{OsT} is. Gelin o-

gerdele, [Lat. caldaria / Yun. khardera => gerdele] {az} is. Tahta st kovas. [DS] gerdeli, -ci [? gerdeli] {az} Saban okuna taklan aa omak. [DS] gerdellik, [gerdel-lik] is. Gemilerde gerdelleri oturt maya yarar yuva, gerdeme, [Yun. kerdamo] {az} is. Su teresi. [DS] gerden, [Far. gerden i / ] {OsT} is. 1. Boyun. 2. Ger dan. 3. {az} ki krek kemii aras. [DS] S ger den bend, Boyun ba; gerdanlk.\\ gerden-beste, Boynu bal; itaat etmi.\\ gerden-dde, Boynu

IHfflffll B

i t S M ^687________________ ____________

_________________________________________ GER

bal; boyun emi.\\ gerden-efrz, 1. Boyun kald ran. 2. Ba yukarda; kibirli.\\ gerden-ke, 1. nat ; kibirli. 2. syankr; as. gerdena, [Far. gerdena ^J>] (gerdena;) {OsT') is. 1. Kebap ii. 2. Ku veya kuzu evirmesi. 3. Frl dak; topa. 4. Yrte. 5. A boyas topra, gerdenge, -ci [ger6-den+ge ?] {az} is. Dalardaki domuz yata. [DS] gerdegeiik, -i [gerdenge-lik] {az} is. Geileme yecek kadar sk allk. [DS] gerder, [Yen. khardera] {az) is. 1. Tahta st kab. 2. Ayakkabclarn gn slattklar tahta kap. 3. St szmekte kullanlan tahta szge. [DS] gerdevul, [Bulg. tegli (araba oku) => gerdevul [TETZE]] {az} is. Sabann eki ivisi. [DS] gerdi, [? gerdi] {az} is. Sebze bahelerinde bln m kk paralar. [DS] gerdide, [Far. gerdde ojup_,?] (gerdi:de) {OsT} sf. 1. Dnm, dolam. 2. Durumu deimi; hli de imi. gerdime, [Yun. kherdamo] {az} is. Kay tokas. [DS] gerdirek, -i [ger-dir-melc > gerdir-ek] {az} is. G e linlik. [DS] gerdirilme, [ger-dir-il-me] is. Gergin duruma getiril mek ii. gerdirilmek, [ger-dir-il-mek] edil. f. [-ir] Gergin du ruma getirilmek, gerdirme, [ger-dir-me] is. Gergin duruma getirmek ii. gerdirmek, [eT'. ker-tr-mek > ger-dir-mek] g l.f. [ir] Gergin duruma getirmek, gerdi, [Far. gerdi J>>/] {OsT} is. 1. Dnme, do lama. 2. Deiim. 3. Zaman; devran. S gerdi-i devrn, {OsT} Zamanenin deiimi; zamann deimesi.|| gerdi-i ecrm, {OsT} Yldzlarn dnii?m gerdi-i eflk, {OsT} Dnyalarn dn.|| ger .|| di-i eyym, {OsT} Zamann dn.\\ gerdi-i zemn, {OsT} Zamann dn. gerdun, [Far. gerdn j j j ] (gerdu.n) {OsT} sf. 1. Dnc; dnen. 2. is. Dnya; felek; sema, fi1 gerdn-hamet, Felek gibi hamet sahibi. || gerdn-i dn, Alak felek; alak dnya.\\ gerdn-iktidr, Felek gibi gl; muktedir.\\ gerdn-m n, Gk. || gerdn-pye, Yksek erefi olan.|| gerdn-penh, Felein sma.\\ gerdn-serr, Taht fe le k kadar yksek olan. || gerdn-sirit, 1. (Kii iin) kibirli; gururlu. 2. Tembel. 3. Kan dkc; zalim. gerdune, [Far. gerdne (gerdu:ne) {OsT} is. Araba. S gerdne-i icll, Saltanat arabas.|| gerdne-i kh, an ve e r e f arabas. gere, -ci [ker-ge-mek (eksikliini duymak) > keremek > gere- (20. yy)] is. B ir ii yapm ak iin ihti ya duyulan maddeler; malzeme; materyal.

gerede, [ger-mek > gerede ?] {az} is. 1. Bahe, tarla kenarna uzun srklardan yaplan bir tr it. 2. K arlkl akl iki aaca enlemesine iki srk uzatlarak yaplan kap. 3. Mee palam udu ve su m akla ilenmi eek ve at derisi. [DS] gereince, [gere-k > gere(k)-ince _/ _] (geregi nce) zf. 1. Gerektii gibi; gereine gre; gerei gibi; mucibince. 2. {eAT} Lzumu k a dar; gerektii kadar, gereinleyin, [gere(k)-in-leyin f] {eAT} zf. 1. Gerei gibi; iyice. 2. Gerektii kadar; lzumu k a dar. gerek1 -i [eT. kerge-mek > kerge-k > gere-k il^S-] , is. 1. Bir eyin yaplabilmesinin veya olabilmesinin bal olduu ey; lazm. 2. Kuvvetli ihtimal; m ut laka; herhalde muhakkak. {eAT} {OsT} (ayn) 3. hti ya; eksik, {az} (ayn) [DS] 4. cap; lazm; muktazi. {eAT} (ayn) 5. {azj Eit. [DS] 6. ba. K elim e leri, kelime beklerini, e grevli eleri birletir me, eitlik ve istenileni seme gibi anlamlarla ba lar. S1 gerei dnlmek, Yaplan bir i iin g e rekli olan btn konular ve durumlar dikkate almak. || gerei gibi, N asl olmas gerekiyorsa yle; olmas gerektii gibi. || gerek grmek, Yaplmasn istem ek.|| gerek ... gerek ..., {eAT} Eer... eer...; ister... ister...|| gerek gerekmez, {eAT} ster istemez.\\ gerek ise gerekmez ise, {eAT) ster istemez.\\ gerekse... gerekse... {eAT} Eer... eer...; ister... ister... || gerek2, -i [ger-mek > ger-ek] {az} is. 1. Balk avlamak iin suyun nne gerilen set. 2. Kenar. [DS] gereke, [gerek-e] is. 1. Gerektirici sebep; esbab- mucibe; lazime. 2. man. Bir nermenin kendiliin den var kld gereklik; lazime. (1937) 3. huk. Bir yasann hazrlanma veya deitirilmesini gerekli klan sebepler. 4. huk. M ahkeme kararlarnn da yand yasal ve hukuk sebeplerin gsterilmesi ilemi; mucip. 5. {eAT} zf. Gerei gibi, gereke gstermek, Gerektirici sebep veya dayanaklar, belgeleri bildirmek, ileri srmek. gerekeli, [gerek-e-li] sf. Gerekesi olan; bir gerek eye dayanan, gerekesiz, [gerek-e-siz] sf. Gerekesi olmayan; bir gerekeye dayanmayan, gerekdiik, [gerek-dk d j^ ] {eAT} is. Gerek olma; gereklilik. gerekirci, [gerek-ir-ci] is. ve sf. fel. Her olayn baka olaylarn zorunlu sonucu olduu grnde olan; belirlenimci; determinist, gerekircilik, -i [gerek-ir-ci-lik] is. fel. Her olayn baka olaylarn gerekli ve kanlm az sonucu oldu unu savunan felsef gr; determinizm, belirle nimcilik.

GER

gereklenm ek, [gerek-le-n-mek] {az} gl. fi. [-ir] K ullanmak. [DS] gerekli, [gerek-li] sf. Yaplmas veya olmas uygun olan; yerinde olan; lazm; lzumlu. {eAT} {O sT} (ay n) S gerekli bilmek, {O sT} G erek olduunu d nmek; lzumlu saymak. || gerekli grmek, Yapl masn zorunlu bulmak.\\ gerekli klmak, Yaplma s zorunluluunu dourmak; icap ettirmek. gereklik, -i [gerek-lik] is. Gerek olm a durumu; l zum; icap; lzum; iktiza, gereklilik, -i [gerek-li-lik] is. Gerekli olma durumu. 0 gereklilik kipi, dbl. Eylemin yaplmasnn ge rekli olduunu bildiren isteme kipi; -m eli eki ile yaplr. gerekl, [gerek-l jK'jS"] {OsT} sf. Gerekli; lzumlu. gerekme, [gerek-me] is. Gerekli olm a durumu ve ey lemi. gerekmek, [gerek-mek dU f \ gsz. f. [-ir] B ir eyin yaplabilmesi veya gereklemesi baz eylem, nes ne vb. eylerin bulunm asna veya olmasna bal olmak; gerek olmak; lzum etmek; icap etmek; ik tiza etmek. {eAT} { OsT} (ayn) gerekseme, [gerek-se-me] is. htiya duyma durumu ve eylemi. gereksemek, [gerek-se-mek] gsz. f . [-r] [-s(i)-yor] B ir eyi kendisi iin gerekli bulmak; lzumlu ol m ak; ihtiya duymak; muhta olmak, gereksinim, [gerek-sin-im] is. Bir eyin yaplabilme si veya gereklemesi iin baz eylem, nesne vb. eylerin var olmas zorunluluu; ihtiya, gereksinme, [gerek-sin-me] is. Bir ey yaplabilmek veya bir eyi gerekletirmek iin baz eylem, nes ne vb. eylerin var olmas zorunluluunu hissetme; ihtiya duyma, gereksinmek, [gerek-sin-mek] dnl. f . [-ir] B ir eyi yaplabilm ek veya gerekletirmek iin baz eylem, nesne vb. eylerin var olmas zorunluluunu his setmek; ihtiya duymak, gereksiz, [gerek-siz] sf. Bir ey yaplabilmek veya bir eyi gerekletirmek iin baz eylem, nesne vb. eylerin var olmas zorunluluu bulunmayan; bir eye ihtiya olmayan; lzumsuz; gerekmeyen, gereksizlik, -i [gerek-siz-lik] is. Gereksiz olm a du rum u; lzumsuzluk, gerektirim, [gerek-tir-im] is. fel. Yeni bir kavramn anlamnn, muhtevasnn, yapsnn, snrlarnn tam olarak tespit edilmesi durumu; belirlenim; determi nasyon. gerektirme, [gerek-tir-me] is. 1. Gerekli klma du rum u ve eylemi; icap ettirme. 2. fel. Bir nermenin doruluunun baka bir nermenin de doruluunu salam a durumu; istilzam, gerektirmek, [gerek-tir-mek] g l . f [-ir] Gerekli kl m ak; icap ettirmek; istilzam etmek.

gerel, [ger-el ?] {az} sf. Tan; uygun. [DS] gerelnek, [ger-el-mek] {az} dnl. f. [-ir] Gergin lemek. [DS] gerelti, [ger-mek > ger-el-ti] is. 1. Grmeyi engelle yen nesne; engel; perde; mania; {az} (ayn) [DS]. 2. {az} Gizli, kapal yer. [DS] gereme, [ger-mek > ger-eme] {az} is. Arabann ipi ni ksaltmak, skmak iin bklen odun. [DS] geremek, [ger-mek > ger-e-mek] {az} gl. f. [-r] [r(i)-yor] Kapamak; rtmek. [DS] geren, [ger-e] is. 1. Kuruyunca atlayan toprak; ve rimsiz, killi toprak; {az} (ayn) [DS], 2. H afif sisli ve bulutlu hava. 3. Ayn etrafnda oluan ince sis; hale. gerenek, -i [ger-mek > ger-enek] {az} is. rmcek a. [DS] gerenlemek, [ger-mek > ger-en-le-mek] {az} dnl. f M f~ l(i)-yr] ! (Hava iin) bulutlanmak; serin lemek. 2. gl. f. Damn zerine killi toprak atmak. [DS] gerensem ek, [geren-se-mek] {az} g sz.f. [-r] [-s(i)yor] (Souk hava iin) yumuamak. [DS] gerensi, [geren-si] {az} is. 1. Tuzlu su kayna. 2. Acms badem. 3. Boz renkli toprak. [DS] gerermek, [gere-r-mek] {az} gsz. f i [-ir] 1. (Bez iin) ateten kavrulmak, sararmak. 2. (Ekin iin) olgunlamaya balamak; sararmak. [DS] gerey, [ger-ey ?] {az} 1. Bulut. 2. Dan girintili kntl, glgeli yeri. [DS] gereylenmek, [gerey-Ie-n-mek] {az} dnl. fi. [-ir] 1. (Cam iin) buhar olmak; puslanmak. 2. (Hava iin) yumuamak. 3. (Svlar iin) zerinde kir, pis, toz vb. toplanmak. [DS] gerez1 [yine / gene > gene-z > gere-z] {az} is. Kez; , defa. [DS] gerez2, [? gerez] {az} sf. 1. irin; dilber. 2. Ssl; gzel. [DS] gerezlenmek, [gerez-le-n-mek] {az} dnl. f i [-ir] (Su iin) buz tutmak. [DS] gerge, [ger-mek > ger-ge] {az} is. Bostan glgelii. [DS] gergedan, [Far. kergedan] is. zool. Ar, kuvvetli, parmakl, burnunda bir veya iki boynuzu olan toy nakl, kaln derili, saldrc bir memeli hayvan; {eT} (ayn), (Rhinoceros inducus). S gergedan bcei, zool. D rt santim etre kadar boylu, erkeinde sert boynuz bulunan ve kurtuk evresini aa kklerini kem irerek geiren kn kanatl bir zararl bcek, (Ory>ctes nasicornis). gergedangiller, [gergedan-gil-ler] is. zool. rnek tr gergedan olan tek parm akllar takmndan m em eli bir hayvan familyas, (Rhinoceratidae). gergef, [Far. kr (i) + -gh > krgh > krgef > gergef] is. zerine kuma gerilerek nak ilemeye

1689

GER

yarayan, ou drtgen biimli ereve; kasnak. =5 gergef ilem ek, Gergefte nak ilemek. gergek, -i [eT. kerge-k] {az} is. Gerek. S gergek bulmak, {az} lmek. [DS] gergelek, -i [gergi-lik ?] {az} is. Dere ve rmak su larnn getirdii kk aa paralar. [DS] gergeme, [gerge-me] {az} is. Paravana. [DS] gergen, [ger-gen] {az} is. Tahta raf. [DS] gergenez, [Far. kerkes kerkenez > gergenez] {a> z} is. zool. Kerkenez. [DS] gerget, [gerge-t] {az} is. ereve. [DS] gergi', [ger-mek > ger-gi ^ '_] is. 1. {OsT} Perde. 2. p, tel gibi eyleri gerginletirmeye yarayan alet. 3. kence aleti. 4. dnz. Balk alarnn gzleri arasna ak durmalar iin konan kk ubuk. 5. in. Bir yapnn ykn azaltan veya yapnn btnn y kabilecek byklkteki ykn etkisi altnda bir germe kuvvetini karlayan yap eleman. 6. {OsT} kence aleti; armh. 7. {az} Kanda kollar ara sna taklan aa. [DS] 8. {az) zm sepetlerinin azndaki aral korum ak iin konulan aa para s. [DS] 9. {az} Geitleri kapam akta kullanlan al. [DS] 10. {az} Bahe etrafm ekilen al en geller. [DS] 11. {az} Ahrlarda, hayvanlar birbi rinden ayrmak iin direk ve duvar arasna uzatlan aalar. [DS] 12. {az} it yerine kullanlan ok budakl am aac. [DS] 13. {az} Kayknn, ayak diredii tahta. [DS] 14. {az} nl. [DS] 15. {az} anat. Gs boluu ile karn boluunu ay ran zar. [DS] 16. {eAT} {az} Engel; perde. [DS] B gergi engeli, Tekstilde zerine desen baslacak olan kuma gergin ve dzgn tutmaya yarayan engeller. gergi2, [ger-gi] {az} is. 1. (Yol iin) uzaklk. 2. B yk kazan kapa. 3. Gkyznn kuzeyini kapla yan ve havay soutan bulut. [DS] gergicek, [ger-gi-cek] is. 1. Sandalye vb. eyalarn ayaklarm birbirine tutturm ak iin aralarna konulan ubuk. 2. Gergi. 3. {az} Eik olarak vurulan des tek; payanda. [DS] gergilemek, [gergi-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Gergi yapmak; gergi koymak. 2. {az} Germek. [DS] gergili, [gergi-li] {az} sf. (Yol iin) uzak. [DS] gergin, [ger-mek > ger-gin] sf. 1. Gerilmi durumda olan. 2. Gerilerek dzelmi olan. 3. (Cilt iin) dz gn. 4. mecaz. K opacak gibi incelmi. 5. mecaz. Huzursuz ve sinirli. 6. dbl. (Ses iin) karlrken ses organlarnda belirgin biimde gerilmeye yol aan. gergince, [gergin-ce] sf. Biraz gergin, gerginleme, [gergin-le--me] is. Gergin bir durum alma eylemi. gerginlemek, [gergin-le--mek] dnl. f. [-ir] 1.

Gergin bir durum almak. 2. mecaz. Huzursuz ol mak. gerginletirme, [gergin-le--tir-me] is. Gergin bir durum almasn salama eylemi, gerginletirmek, [gergin-le--tir-mek] gl. f. [-ir] Gergin bir durum almasn salamak, gerginlik, [gergin-lik] is. 1. Gergin olma durumu. 2. mecaz. Huzursuzluk, gerg, [ger-g] {OsT} is. Perde. geri1, [eT. ke-r > ge-r > ge-ri] is. 1. A rka taraf. 2. A rka tarafn biraz uza. 3. B ir eyin sonra gelen blm ; art; alt taraf. 4. Gidip gelme olaynda ilk balanan nokta. 5. Sonu; son. 6. Gemi; mazi. 7. {az} Soy; ata. [DS] 8. nsan ve hayvanlarn boal tm organnn d ksm. 9. s f Arkada bulunan; ar kada kalan. 10. (Saat iin) zaman olduundan ek sik gsteren. 11. mecaz. Dengi olanlara gre daha alt seviyede bulunan. 12. mecaz. Aptal, anlaysz. 13. zf. A rkaya doru; geriye. 14. Sonra. 15. nl. Geri dn! anlamnda komut. S geri adm at mak, Yapt saldr veya hamleden vazgemek.|| geri alm hakk, huk. Satlan bir maln kararlat rlan bir bedel karlnda yeniden satana devrini tek tarafl bir irade beyanyla isteme yetkisi veren hak; vefa hakk.|| geri almak, 1. Verdii eyi iste mek. 2. ilerleyen bir aygt bir miktar geri gtr mek. 3. as. Dman eline gem i olan yeri kurtar mak.|| geri basmak, Geri geri gitmek.\\ geri ekil me, as. Daha uygun artlarda savamak zere bir asker birliin dmandan zlerek baka bir bl geye hareket etmesi; ricat. || geri ekilmek, 1. B u lunduu yerden arka taraflara doru gitmek. 2. mecaz. Birlikte yrtlen bir iten ve arkadalarn dan ayrlmak; va zg em ek|| geri evirmek, 1. A l nan bir eyi istemeyip geri vermek; geldii yere gndermek; iade etmek. 2. K abul etmemek; red detmek. 3. (Kii iin) Gerisin geriye gndermek; izinin stne evirmek. || geriden geriye, 1. Yakn bir ilgi gstermeden; uzaktan. 2. Gizlice; sinsice.J j geri dnmek, 1. Ynn bulunduu yerin tam kar t olan yne evirmek; arkaya dnmek. 2. Gittii yerden ilk k noktasna gelmek; ayrld yere tekrar varmak. || geri drtl, Futbolda, savunmada y e r alan drt oyuncu.\\ geri durmam ak, Bir ii yapm aktan kanmamak,|| geri geri, Arka arka; arkaya doru. || geri gitmek, mecaz. Durumu kt lemek; bozulmak. || geri hizmet, 1. as. Ordunun ihtiyalarnn btn. 2. Bir grevde ikinci derece de olan iler; yardmc grev. || geri kafal, Yenilik lere kar olan; yenilik istemeyen; eskiye bal. || geri kalmak, I. Arka sralarda yer almak. 2. Z a m annda yetiememek; gecikmek. 3. Seviyesi a dalarna ve yatlarna gre daha aalarda ol mak; benzerlerinin dzeyine ulaamamak.|| (bir eyden, birinden, yapmaktan) geri kalm amak, 1. Kanmamak. 2. En az onlar kadar baar gster

GER

iB I M S M .
gerilek, -i [geri-le-k sf. 1. Kendi stne geri

mek. || geri kalm , (lke ve toplum iin) az geli mi. || geri kalm lk, eko. (lke ve toplum iin) az gelim i olma durum u; az gelim ilik.|| geri komamak, Yapmazlk etmemek; ne edip eyleyip yapmak.\\ geri plan, A rka plan. || geri planda kalmak, B ir kiinin yannda nemsiz bir durumda kalmak. || gerisin (geri) geriye, 1. Geriye dnerek; geldii y n e doru dnerek. 2. Yeniden; tekrar; bir daha.\\ geri tepme, fz. Merminin atl srasnda, bir ateli silahn namlusu iinde gazlarn geriye doru sktrmasndan doan hareket. || geri tepmesiz, (Top veya silah iin) at srasnda geri tepmeyen. || geri verm ek, A ld yere veya kimseye vermek; iade etmek.\\ geriye brakmak, Sonraya brakmak; tehir etmek. || geriye yrmek, huk. K abul edilen bir karnn hkm, kabul tarihinden nceki olaylar da hkm altna alm ak] \ geri zekl, Zek dzeyi yeterli gelimemi olan. geri2, [ger-mek > ger-i] {azfis. 1. A rabada saman, tahl vb. tam ak iin arabann evresindeki korku luklara tutturularak gerilen hasr veya ul. 2. Sa banda enek ile kl arasna konan tahta. 3. Yama larda topran yamur sular ile akmasn nlemek iin yaplan setler. 4. Avlunun etrafn eviren it. 5. Dan girintili kntl yeri. S [DS] geriye ek m ek, {az} B ir ii zora srmek. [DS] geri3, [geri1 / Ar. gayri] {az} zf. Bundan sonra; ba ka; gayr; gayri. [DS] geriatri, [Fr. griatrie] is. tp. Yalanm a ile ilgili sa lk problemlerini inceleyen bilim dal; yallk bi limi. gericek, -i [geri-cek ] {eAT} sf. Sona doru olan; sonraki; en son. gerici1 [geri-ci] sf. 1. Bir toplumun gelimesini sa , layacak hibir yenilii istemeyen, eskiyi zleyen; eski dzeni geri getirmeyi arzulayan. 2. argo. Et ken ecinsel erkek. 3. argo. Sodomist. gerici2, [ger-mek > ger-ici] sf. 1. a n a l (Kas vb. doku iin) bir organ germeye yarayan. 2. mz. Keman, viyolonsel tellerinin stne yerletirilen ve telleri gerdirmeye yarayan kk vidal kutu, gericilik, -i [geri-ci-lik] is. 1. Gerici olma durumu; gerici olann tutum ve davran. 2. Yenilemeyi ve yenilik hareketlerini reddederek, gemiin sakncal grlerek terk edilen siyasal ve toplumsal yaay na dnmeyi savunan gr; irtica, geri, -ci [ger6+i-i] {az} is. ki yoku aras. [DS] gerik, -i [ger-ik] {az} sf. 1. rtl; kapal. 2. (Kii iin) az ak; ahmak. [DS] geriki, [geri-ki ^ { O s T } sf. Sona kalan; en son. gerikmek, [ger-ik-mek] dnl. f. [-ir] 1. Gerginle mek; gerilmek. 2. {az} (Yara iin) ii dolup ger ginlemek; imek; kabarmak. [DS]

dnen veya dner grnen. 2. Gerileme zellii tayan. 3. {eAT} {az} zf. Biraz geri; az geri. [DS] 4. {eAT} Geriye doru, gerileme, [geri-le-me] is. 1. Geri kalm a durumu ve eylemi. 2. biy. Bir canl grubunun atalarnda geli mi durumda bulunan bir organn daha sonraki ku aklarda krelmesi biiminde grlen tersine ev rim. 3. tp. Kesin iyilemeye ynelmedii hlde ba z hastalk belirtilerinin yok olmas, gerilemek, [geri-le-mek] gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Geriye ekilmek. 2. Daha alt dereceye dmek. 3. (Hastalk iin) iyilemeye yz tutmak. 4. (Geliim sreci iin) ters ynde ilerlemek, geriletici, [geri-le-t-ici] sf. Gerilemesine sebep olan; geri gtren. geriletm e, [geri-le-t-me] is. Gerilemesine sebep olma veya gerilemesini salama eylemi, geriletm ek, [geri-le-t-mek] gl. f. [-ir] Gerilemesine yol amak; gerilem esini salamak, gerileyici, [geri-le-y-ici] sf. Gerileyen; geri giden, gerileyici benzem e, dbl. B ir ses birimin kendin den nceki ses birim zerinde yapt benzetici et ki; aranba > aramba. gerileyi, [geri-le-y-i] is. Gerileme eylemi ve bii mi. gerili, [ger-mek > ger-i-li] sf. Gerilmi olan. gerilik1 -i [geri-lik] is. 1. Geri olma durumu, l .p s i, kol. Zek bakm ndan beri kalm bir kiinin duru mu. gerilik2, -i [Ar. gayri => geri-lik] {az} is. H er za man giyilmeyen yabanlk elbise. [DS] gerilik3, -i [geri-lik] {azj is. Evlenen kzlarn baba evine yaptklar ilk ziyaret. [DS] gerilik4, -i [ger-mek > ger-i-lik] {az} is. Yklk. [DS] gerilim , [ger-il-mek > ger-il-im] is. 1. fz. ki ucun dan ekilen telin her noktasna uygulanan ekme gcne kar gsterilen diren. (1942) 2. ekme kuvvetiyle karlaan bir cismin durumu. 3. fz. Akm geen bir devrenin iki ucu arasndaki potan siyel fark. 4. Bir film, roman, hikye veya tiyatro eserinde izleyici veya okuyucunun ilgisini eken, endie ve m erak iinde brakan olaylar ve atma lar. 5. psikol. Bir hedefe ynelmi hareketlerin ve ya ihtiyalarn giderilmesinin engellendii durum larda ortaya kan cokulu durum. 6. dbl. Konuma srasnda ses kirilerinin gerginlemesi durumu. S gerilim lm , fz. B ir elektrik akmnn potansi y e l farkn lme teknii; voltmetri. gerilimli, [ger-il-im-li] sf. Gerilim tayan; gerilimi olan. gerilim ler, [geril-im+l-er] is. 1. elkt. zerinde akm bulunan iki u arasndaki potansiyel farkn len alet; voltmetre. 2. fz. Svlarn yzey geri-

______

1691

GER

limlerini, tellerin gerginliini lmeye yarayan alet; tansiyometre, gerilimsiz, [ger-il-im-siz] sf. zerinde hibir gerilim bulunmayan; gerilimi olmayan. erili, [ger-il-i] is. Gerilme eylemi veya biimi, gerilla, [sp. guerrilla] is. i. Dzenli ordu veya devlet glerine kar yaplan ete sava. 2. gnl. D ma n ypratmakla grevli hafif silahlarla donatlm asker birlik. 3, Bu birlikten olan kimse. S gerilla sava, as. Dman kuvvetlerinin harektn engel lemek, taciz etmek, sabote etmek veya geciktirmek amacyla bamsz veya yar bamsz kuvvetlerle yaplan sava. [ML] gerillac, [gerilla-c] is. Gerilla sava yapan birlie bal olan kimse, gerillaclk, - [gerilla-c-lk] is. Gerillac olma du rumu. gerilme, [ger-il-me] is. 1. Gergin duruma gelm ek ii. 2. spor. Btn kaslarn son uzama gc ile vcu dun ald biim. 3. dbl. Gergin sesleri karmak iin ses organlarnn ald gerilmeli durum, gerilmek, [eT. ker-mek > ger-il-mek] edil. fi. [-ir] 1. Gergin duruma getirilmek; belirli bir uzama ile e kilmek; zerinde germ ek ii uygulanmak. 2. Gergin bir biimde almak. 3. dnl. Gergin duruma gel mek. 4. {az} Gerinmek. [DS] 5. mecaz. Kzmak, fkelenmek. 6. mecaz. Kaslmak. S gerile gerile, nemli biri imi gibi kaslarak. gerim, [ger-im] is. 1. Germek ii ve derecesi. 2. Fi ziksel g; kol ve bacak kaslarnn geliimi. 3. K a burgalarn serbest hareketi. 4. {az} Dokumaclkta tezgha bir seferde gerilen zg iplikleri. [DS] 5. {azf Hz. [DS] S gerim ta, {az} Tezgha zg takarken yum aktan gelen iplik demetlerinin kolay ca almasn, zlmesini salayan uzun ve ar ta. [DS]|| gerim tu tm a k , {az} zgy dzene koyup dokunabilecek hle getirmek. [DS] gerimlemek, [ger-im-le-mek] gl. fi. [-r] [-l(i)-yor] Kaburgalar genileterek hareket ettirmek, gerimli, [ger-im-Ii] sf. 1. Kuvvetli; iyi gelimi. 2. {az} Gsterili; yakkl. [DS] gerimlii, [gerim-l i Os T} sf. Boylu boslu, gerini, [ger-in-i] is. Gerinmek ii ve biimi, gerinme, [ger-in-me] is. 1. Kendi kendine gergin du ruma gelme; gerinmek ii. 2. Kollar yukar kald rp ba ve gvdeyi arkaya emek ve bacaklar ger gin hle getirerek st ste esnem ek suretiyle yor gunluu veya uykusuzluu giderme ii. gerinm ek1, [ger-in-melc] dnl. fi [-ir] 1. Kendi ken dine gerilmek. 2. Kollar ve bacaklar gererek din lenmek amacyla st ste esnemek. gerinmek2, [yer-in-mek ?] {az} dnl. fi. [-ir] z gn olmak. [DS] gerinm ek-, [ger-in-melc iU \ {OsT} dnl. fi. [-ir] zlemek; hasret duymak.

g erirek , [geri-rek] {az} zf. Az geride. [DS] gerisingeri, [geri-si-n+geri] zf. Geldii yne doru; ters yne doru, gerisingeriye, [geri-si-n+geri-y-e] zf. Geldii yne doru; ters yne doru. g e ri1, [ger-i] is. Germe durumu veya biimi. geri2, [eT. ker-i (atn srt) > ger-i] {az} is. 1. Dalarn ve tepelerin st ksmlar; srt. 2. Byk da. [DS] geritm ek, [ger-it-mek] {az} gsz. fi [-ir] Kurum lanmak; byklenmek [DS] geriz, [Far. kriz] is. 1. Pis su kanal; lam. 2. {az} Kuyu;' glck. [DS] 3. {az} Baraj. [DS] 4. {az} nsan dks; pislik, [DS] S gerize ta atm ak , ir ret birisinin saldrsna y o l aacak bir davranta bulunmak; irkefie ta atmak. gerk, [Far. gerk A/ ] {O sT} (Hayvan iin) uyuz, gerlem ek, [ger-le-mek] {az} gl. fi. [-r] [-l(i)-yor] 1. Bir ipi cehri denilen bitki ile sarya boyamak. 2. Boyanan bir eyin boyasnn sabitlemesini sala mak. [DS] germ , [Far. germ fjS] {O sT} is. Scak. B germ -be, H am am .|| germ --germ , 1. Ar derecede kzm; snm. 2. Sca scana; hemen. || germ -gh, le sca.|j g erm -hne, iek seras.|| g erm fan, Kan scak; sokulgan, || germ -m end, Acele eden; aceleci. || g e rm -rn , At ok sren. || germ lfet, Sk fk gren; hararetli gren.]| germ serd, Scak ve souk; iyilik ktlk; darlk genilik; ac tatl. g erm a, [Far. gem a U/ ] (germa:) {OsT} is. 1. Scak lk. 2. Yaz. fi1 germ -germ , Scak su hamam; kaplca; lca; kaplca.|| g erm -g erm , Kzp snma durumu. || g erm -peym , Scaklkler; termometre. germ ane, [eirmen > kirman > germane] {az} is. Kirmen. G e rm an ist, [Fr. Germaniste] is. Germen dilleri u z man. G erm an istik , [Fr. Germanistique] is. Germen dille rini konu alan dil bilimi dal. G erm anofil, [Fr. Germanophille] is. Alman dostu; Almanlar seven; Alman yanls, germ an y u m , [Lat. Germania > Fr. germanium] is kim. Atom numaras 32, atom arl 72,6 olan kalay ve silisyuma benzeyen ender element; sem bol: Ge. g e rm e 1, [ger-me is. 1. Gergin hle getirme ve dzletmek ii. 2. Bir blme meydana getirmek amacyla bir dizi hlinde aklan tahta perde; p ar maklk; it. 3. {OsT} Sur; duvar. 4. {az} At kl ile yaplan bir tuzak; kse. 5. Avlu. 6. Bahe. 7. Tavuk kmesi. 8. Byk kaya. 9. Dalarda sellerin an drmas ile olumu dik, yoku, kayalk yerler. [DS]

GER germ e2, [ger-me] {az} is. Szge. [DS] germ eJ, [ger-me] {az} is. B ir tr tef. [DS] germ e1, -ci [ger-me] {az} is. 1. Tahta perde. 2. it kaps. 3. al rpdan yaplan it. [DS] germe2, -ci [ger-me] {az} is. amar ipi. [DS] germe, -e [ger-me] {az} is. K z zerinde btn olarak kzartlm pili vb. [DS] g e rm e k 1 [eT. ker-mek > ger-mek] gl. f i [-er] L , ekerek belirli bir uzama durumunda tutmak. 2, B ir yzeyi kenarlarndan veya ularndan eitli aralarla ekerek olanca geniliiyle amak; dz gn durumda tutmak. 3. K ollan ve bacaklar kasla rn elverdii lde uzatmak. 4. mecaz. Sinirli hle getirmek; fkelendirmek. 5. {az} Sknt vermek. [DS] germ ek2, [ger-mek] {az} gl. fi [-er] 1. (Kap, pa ravan vb. iin) kapamak; rtmek. [DS] 2. dnl. fi. lmek. Germen, [Alm. Germen] is. 1. Eski bir Avrupa kavmi ve bu kavim den olan. 2. sf. Germenlere z g; Germen kltr, t? Germen dilleri, dbl. A l manca, ngilizce, Hollandaca, skandinavca ve Danca. germ en1 [ger-men] is. Kale; kerman. , germen2, [Lat. germen] is. biy. Embriyonda reme organlarnn farkllamas srasnda reme hcrele rini veya gametleri oluturacak olan hcreler. germ en3, [eir-men / ger-men] {az} is. Kirmen. [DS] Germence, [Germen-ce] is. dbl. Germen dillerinin tredii Hint-Avrupa dil ailesinin bir dal, germi, [Far. germ (germi:) {OsT} is. 1. Scak lk; kzgnlk; hararet. 2. abukluk; gayret, fi1 germ -i ems, Gnein scakl. jj germ-i mbhase, Konumann harareti.|| germ vermek, H zlandr mak; hz vermek. germicek, -i [germi-cek ?] {az} is. Su deirmenle rinde, st tan dnmesi iin mili taa balayan bal ta biimindeki kama. [DS] germiyet, [Far. germ > OsT. germiyyet _/] is. 1. Hararet; snma. 2. mecaz. Ateli alma, gernem ek, [ger(i)n-e-mek / ] {az} dnl. f. [-ir] 1. K ol ve bacaklar aarak esnemek; gerin mek. {OsT} (ayn) 2. nat etmek. [DS] gerpmek, [krp-mak] {az} gl. f. [-er] (Gz iin) krpmak. [DS] gers, [? gers] {az} is. Ergen kz. [DS] gersen, [? gersen ^ J ~ ] {OsT} is. Byk aa anak. gertik, -i [kert-mek > kert-ik] {az} is. 1. Boum; kertik. 2. sf. (Ense iin) kaln. [DS] gertlek, -i [ger-it-mek > gert-le-k] {az} sf. 1. (Kii iin) hastalktan kam i ve zayf. 2. (Kii iin) az byk, elmack kemikleri clck, frlak dili. [DS] gertlez, [ger(i)t-le-z] {az} sf. (Kii iin) kansz, soluk renkli ve zayf. [DS] gertmek, [ger(i)t-mek] {az} g s z .f. [-er] 1. Gezip tozmak; dolamak. 2. Sona kalmak. [DS] gerundium, [Lat. gerundium] is. dbl. Z arf olarak kullanlan fiil soylu kelimeler; ba-fii; zarf-fil; ula. -ger, [kar-mak (eklemek) > kar-u (zarffiil) > -aru / -ger / -kam / -lcer] {eT} yap. e. -garu. ger, [ger- s j ] {eT} zf. 1. ... -ye doru. [DLT] 2. Yine; tekrar; bir daha; sonra. 3. {eAT} Artk. 4. {eAT} {O sT} Baka; gayri. S 1 geril dutmak, {eAT} {O sT} 1. Uzak bulundurmak. 2. Geri brakmak; bertaraf etmek.\\ ger kalm, {eAT} A alk ve soysuz kim se,[] ger karmak, {eAT} rkilmek; geri dnmek.\\ ger komak, {eAT} {OsT} 1. Geri brakmak; tehir etmek. 2. E ngel olmak; al koymak:.|| ger turgurm ak, {eAT} Geri brakmak; durdurmak; alkoymak.\\ ger tutm ak, (O sT ; 1. Uzak bulundurmak. 2. Geri brakmak; bertaraf et mek,|| ger varm ak, {eAT} Dnmek; avdet etm ek
{eAT} {O sT} {O sT}

gerki, [ger-ki en son. gerrek, -i [ger-rek

{O sT}

zf. Sona kalan; Daha geri;

{O sT} zf.

daha sonra. gerzek, -i [ger(i)+zek() > ger+zek] sf. argo. Geri zekl; aptal. gerzi, [Far. gerzi j i j j f \ {O sT} is. Zulm den ikyet etme. gestapo, [Al. G eheim e Staats Polizei (Devlet Gizli Polisi) > gestapo] is. 1. Hitler zamannda Alman y a daki gizli polis rgt. 2. Korku salan, acmasz polis ynetimi. gest, [Far. gest j ^ S ] (gesti:) {O sT} is. irkin olma durumu; yakkszlk; irkinlik, ge, [Far. ge j S ] {O sT} sf. 1. Gzel; ho. 2. z f Y ry iin) nazl ve edal, geeng, [Far. ge > geeng] {az} sf. Gzel; iyi. [DS] geik, -i [ge-ik ?] {az} is. Gkkua. [DS] ge m ek, [ge-mek mek. get, [Far. get c ~ i ] {O sT} is. 1. Gezip dolama; se yir. 2. Geme, t? get gzr, {O sT} G e zip to zm a ;
gezm e.
d U -iS ]

{eAT}

gsz. fi [-er] Ge

getalt, [Alm. getalt (biim; form )] is. 1. Biim; boy; durum. 2. psikol. Psikolojik olaylarn bir b tn olduunu savunan gr. -gete, [Far. gete <&?] {O sT} son ek. Sonuna ge tirildii Farsa kelimelere gezmi, dolam an lam katarak birleik sfatlar yapan son ek. sergete (ba dnm)

| :;

01693

GEV

ger, [Far. cezer] {eT} Havu. [DLT] getto, [t. ghetto (V enedikin Yahudi mahallesi olan G hettodan)] is. 1. Dou A vrupada M usev yerle get1 [ged / get (yans.)\ is. Przl yzeylere bir e , im birimleri. 2. ehir dnda, b ir cemaatin yerle yin srtnmesini bildiren kk. [Zlfkar] get gt tii yer. 3. Toplum dna itilmi kiilerin ehir d get2, [get] {az} is. 1. Oyuk; gedik. 2. Bir tarlann nda yaadklar yer. 4. Yahudilere ait her trl dier bir tarla iine doru yapt girinti. 3. Bozuk konut. diki; pot. [DS] geterlemek, [katarla-mak] {az} gl. fi [-r] [-l(i)- getrmek, [kel-tr-mek > getr-mek dUjjiS] {eT} yor] nne katp srmek; kovalamak. [DS] gl. fi. [-iir] 1. Getirmek. 2. {eAT} {OsT} Aktarmak; getgt, [get (yans.) > get+gt] {az} sf. (Yer iin) nakletmek; hikye etmek; rivayet etmek. 3. {eAT} dz olmayan; ukurlu tmsekli. [DS] fi1 get gt Tercme etmek; evirmek. etmek, {az} Yerli yersiz durmadan konumak. Gev, [Fr. giga-elktro-volt] is. ksalt. Parack fiziin [DS] de kullanlan bir milyar elektro-voltun sembol. getiri, [ge-t-ir-i] is. Ekonomik bir deerin salad gev1, [gev (yans.)\ is. Kuzularn ot yemesini, disiz kazan; kr. kim selerin yemek yemelerini ve bu biimde ko getirici, [ge-tir-mek > ge-tir-ici] sf. 1. Getirmek iini num ay anlatan kk. [Zlfkar] gev-il gevil, gev-iryapan. 2. B ir svy bir organa getiren. 0 getirici de-mek damar, anat. K an organlara tayan damar. gev2, [Far. gev j? ] {OsT} is. Kahraman; bahadr, getirilme, [ge-tir-mek > ge-tir-il-me] is. Getirme iinin yaplma durumu, gevah, [Far. gevh e\jS] (geva:h) {OsT} sf. Tanklk egetirilmek, [ge-tir-mek > ge-tir-il-mek] edil, f i [-ir] den; ahit olan, Getirme ii yaplmak, gevahi, [Far. gevh (geva:hi:) {OsT} is. a getirim, [ge-tir-mek > ge-tir-im] is. 1. Getirmek hitlik. iinin sonucu. 2. Bir mal veya parann emek ver meden belli bir sre iinde salad dzenli gelir; gevan, [Far. gevn l^?] (geva:n) {OsT} is. Yiitler; rant. kahramanlar; bahadrlar, getirimci, [ge-tir-mek > ge-tir-im-ci] is. Bankadaki gevare [Ar. kvvre jlj?] (geva:re) {OsT} is. B ah parasnn veya hisse senetlerinin geliriyle yaayan eleri sulamak iin ayrlardan alman su ark. 0 kimse; rantiye, gevare resmi, m paratorluk dneminde turfanda getirimli, [ge-tir-mek > ge-tir-im-li] sf. Getirimi sebze ve meyvelerden alman vergi. olan; verimli; rantabl. gevcen, [Far. evgn > evgen > gev-cen] {az} is. getiri, [ge-tir-mek > ge-ti-i] is. Getirme durumu Aatan meyve toplamaya yarayan ucu atall de ve biimi. nek. [DS] getirme, [kel-tr-mek > ge(l)-tir-mek > ge-tir-me] is. gevcelemek, [gev(i)c-ele-mek] {az} gl. f. [-r] [Bir kiinin gelmesini veya bir nesnenin bulunulan l(i)-yor] Yemeye, inemeye almak. [DS] noktaya tanmasn salama; getirm ek ii. getirmek, [eT. kel-tr-mek > ge(l)-tir-mek > ge-tir- gev, [Far. gev JZ~\ {OsT} is. Aa zamk, mek] gl. f i [-ir] 1. Birinin veya bir eyin gelmesini gevah, [Far. gevh L>-j?] (geva:h) {OsT} is. Dibi salamak. 2. Bir yere gelirken bir eyi yannda ve grlebilecek derinlikteki bir su kuyusu, ya stnde tamak. 3. (M evsim, bayram veya za geven, [gev-en] {az} is. orap t. [DS] man iin) ulamak. 4. ddia etmek; ileri srmek. 5. Ortaya kmasna sebep olmak; m eydana karmak. gevde, [gevde ^ ] {eAT} {OsT} is. Gvde; beden; 6. Gelir salamak; kazan elde etmek. 7. Syle vcut. mek; zikretmek. 8. Denk getirmek; uygun dr gevden, [Far. gevden o^j?] {OsT} sf. Sersem; aptal; mek. 9. mecaz. letmek; ulatrmak; bildirmek. 10. ahmak. Birini bir m akam a atamak; grev vermek, gevder, [Far. gevder >>jS {OsT} is. 1. Buza. 2. Da ] getirtme, [getir-t-me] is. Getirmesini salama eyle mi. na derisi. 3. Gderi, getirtmek, [getir-t-mek] gl. fi. [-ir] Getirmesini sa gevdere, [Far. gevdere ojJ jS] {OsT} is. -* gevder. lamak; getirmek iini bir bakasna yaptrmak; ge geve1 [kev (yumuama; incelme) > gev-e] is. B u , tirmek iini yaptrmak, danm aalarn dallarnn ularnda kalan kuru getmek, [eT. kt-mek > get-mek {eATj gsz. fi. u; dal otuu. [-er] Gitmek. geve2, [? geve] {az} is. Hah. [DS] getr, [Fr. gutre] is. Bacan alt blm n veya geveke, [Yun. lcouphki => kefeki] {az} is. Byk ayakkabnn stn rten kuma veya deriden ya ve hafif ta. [DS] plm bir tr tozluk. gevelcin, [gev-el-cin] {az} sf. Kat; sert. [DS]

GEV

M KESM.
gevezelik, -i [geveze-lik] is. 1. Geveze olma duru mu. 2. Geveze olan kiinin nitelii. 3. Rastgele ko num a ve yazma durumu. 4. Sr saklamama; bo boazlk. S gevezelik etmek, 1. Bo ve gereksiz yere konumak. 2. Rastgele konumak. 3. Yarenlik etmek. gevge, -ci [gev-ge] {az} sf. 1. (Kii iin) byk azl ve seyrek dili. 2. (Flayvan iin) dk ku lakl. 3. (Hayvan iin) uzun bacakl. [DS] S gevge kulak, {OsT} D ik durmayan, diik, sarkk kulak. gevgelemek, [gevge-le-mek] {az} dnl. f. [-r] [l(i)-yor] Zayflamak. [DS] gevgene, [gev-gen-e] {az} s f 1. Geveze. 2. is. Bir taraf kll, keeye benzer bir rt. [DS] gevge, [gev-ge] {az} is. 1. Byk azl mlek. 2. sf. (M akas iin) iyi kesmeyen. [DS] 0 gevge getirmek, {azf B ir ii hileli ve eksik olarak ya p mak; drst olmamak. [DS] gevgetirmek, [gevge-tir-mek] {az} gl. f. [-ir] Makas bo yere ap kapamak. [DS] gevher, [Far. gevher y*>j?] {OsT} is. 1. M addenin z; cevher. 2. B ir eyin z; asl; esas. 3. nci. 4. De erli ta; elmas; cevher. 5. Nkteli gzel sz; gher. 6. ed. Ebcet hesab ile tarih drmede yal nz noktal harflerin dikkate alnacan belirten deyim, fi1 gevher-bah, {OsT} 1. nci, mcevher balayan. 2. mecaz. ok cmert. || gevher-br, {OsT} 1. Mcevher, inci yadran. 2. Cmert; eli ak. 3. Gzel konuan ve yazan. |j gevher-efn, {OsT} Cevher saan; inci saan.\\ gevher-fr, {OsT} Kuyumcu.]] gevher-i pend, {OsT} 1. t incisi. 2. t kpesi]] gevher-nisr, {OsT} 1. M cevher saan. 2. Gzel ve nkteli szler syleyen.]] gevher-nin, {OsT} Mcevherle bezenmi.|| gevher-rz, {OsT} i. M cevher dken; 2. ok gzel konuan. || gevher-p, {OsT} 1. Cevher sac; gev her saan. 2. ok gzel konuan.]] gevher-rz, {OsT} 1. Cevher dken. 2. ok gzel konuan kii.]] gevher-ins, {OsT} Kuyumcu. || gevher-tb, {OsT} Altn ve simle sslenmi kadn barts. gevher, [Far. gevheri Sj*j?] {OsT} is. Kuyumcu. gevherin, [Far. gevherin ^ ..A ^ ] {OsT} 1. Cevher gi bi. 2. Mcevherli. gevilc1 -i [gev-ik] {az} sf. 1. (Az iin) disiz. 2. , Yamuk; arpk. 3. Sznde durmayan. 4. Kuruntu lu. 5. Geveze. [DS] gevik2, -i [gev-ik] {az} is. 1. Burgunun ucundan dklen tala. 2. Ekinin sap ve kabuu; bo baak. 3. Savrulan harm andan arta kalan iyi dvlmemi baak. 4. Aa kklerinin kurumu paralan. [DS] gevik2, -i [gev-ik] {az} is. 1. Azda inenen yi yecek; lolona. 2. Rvet. 3. Yavrusu len inein stn sadrmas iin emdirilen baka bir buza. [DS]

gevele, [Yun. khauli => gevele] {az} is. 1. Saban oku ile saban tabann birbirine balayan ivi. 2. plik kr. [DS] geveleme, [gev-e-le-me] is. Geviyor gibi yapm a du rum u ve eylemi, gevelemek, [eT. kev-m ek (inemek) > gev-ele-mek] gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Bir eyi az iinde i nemeden, iniyormu gibi yaparak evirip evir mek. 2. mecaz. B ir sz dorudan sylemeye cesa ret edemeyip kysndan kesinden anlatmaya a lmak; kem km etmek, gevelemek, [gev-ele--melc] {az} ite, f. [-ir] 1. nemsiz bir konuyu akalaarak konumak. 2. El akas yapmak. [DS] geveleyi, [gev-ele-y-i] is. Geveleme eylemi veya biimi. gevelmek, [gev-el-mek] {az} dnl. f. [-ir] Kuru mak. [DS] geven, [kev-en > gv-en jjS"] is. bot. Baklagillerden, ok yllk, baz trlerinden kitre denilen bir tr zam k karlan, kk ve kk st dikenli ksmlar yakacak veya hayvan yemi olarak kullanlan diken li al; keven, (Astragalus). {eAT} {OsT} (ayn) gevenlik, -i [geven-lik] is. Geven bulunan arazi. gever1 [Erme, kever ? jj ] {az} is. 1. Bahe ve , tarla sulamak iin alan ince su yolu; ark. 2. A rk lardaki suyun yolunu deitirmek iin nne yap lan toprak yn. 3. A rk suyunu evleklere balamak iin delinip konulan ta. [DS] 4. {OsT} Bahe ve bostanlara arktan su salverilecek delik veya gedik. S gever almak, {az} Sulama suyunun yolunu deitirmek. [DS] gever2, [Yun. khauli => gever] {az} is. Boyunduru un kay balanan yeri. [DS] gever3, [? gever] {az} sf. Souk. [DS] geverlemek, [gever-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yo r] Sebze bahesine ikinci kez su vermek. [DS] gevermek, [gever-mek] {az} gl. f. [-ir] Baheyi sularken krekle suya yol amak. [DS] gevet, [Far. gevet c~ ij?] {OsT} is. miiz. Trk mu sikisinde, birleik eski bir makam, geveze, [Far. gep (sz) + -bz (oynayan) > gepbze / geb-zen > geveze] sf. 1. ok konumay seven; yerli yersiz konuan; enesi dk; lafazan; laf ebesi. 2. mecaz. Sr saklamasn bilmeyen; bobo az. 3. {az} is. Sr hayvanlarnn boynuna tak lan kk an. [DS] 4. {az} Anan parann gre vini yapamamas. [DS] 0 geveze pamuu, (az) Kalayclkta kalaya renk vermeye yarayan bir madde. [DS] gevezelenme, [geveze-le-n-me] is. Gevezelik etmek ii. gevezelenmek, [geveze-le-n-mek] dnl. f. [-ir] Ge vezelik etmek.

iffiir y g M

. 1 6 9 5

GEV

[gev-ik-mek] {az} dnl. fi [-ir] Eril raek; yamulmak; hrpalanmak. [DS] gevil, [lcnl > gevil] {az} is. Gnl. [DS] gevilcen1, [eAT. gevli-cen > gevil-cen] {az} is. 1. Ate karsnda ok durmaktan cilt zerinde oluan krmz benekler. 2. Bacaklarda yuvarlak krm z lklar yapan bir cilt hastal. [DS] gevilcen2, [gev-il-cen] {az} s f Boboaz. [DS] gevilcenli, [gev-il-cen-li] {az} sf. (Kii iin) nem verilmeyen; sevilmeyen. [DS] gevilmek, [gev-il-mek] {az} dnl. f. [-ir] Eilmek; arplmak. [DS] gevinti, [gev-inti] {az} is. 1. Tala. 2. Taneleri almrn baak. [DS] gevirdemek, [gev-ir-de-mek] {az} gsz. f. [-r] [(d)i-yor] Gevezelik etmek. [DS] gevirge, [gevir-ge] {az} is. A alarn baharda yee ren gen srgnleri. [DS] gevi1 [eT. kev-m ek > gev-mek > gev-i] is. 1. , Gevmek ii ve biimi. 2. (Hayvanlar iin) ineme ii. 3. {az} Lokma. [DS] 4. {az} Bierdverin ez dii rn.[ DS] 5. {az} Tala. [DS] S gevi a t mak, {az} (Kzgn deve iin) tkrk samak. [DS]|| gevi getiren ler, zool. Geyik, sr, koyun, deve gibi midesi drt blmeli olan toynakl memeli hayvanlar alt takm, (Ruminantia).\\ gevi g etir mek, 1. (Srlar iin) ikembedeki yiyecekleri sin dirim iin geri getirerek azda tekrar inemek 2. mecaz. Sakz inemek.|| gevi g etirm eyenler, zool. At, eek gibi mide yaplar yaln ve gevi ge tirmeye elverili olmayan ift parm akllar alttakml, (Nonruminantia). gevi2, [? gevi] {az} is. Oraklarn bir sra halinde ekin bimesi. [DS] S gevie gitm ek, {az} Ekin bierken yar yapmak. [DS] gevimek1 [gev-i-mek] {az} ite fi [-ir] Ekin bi , me yar yapmak. [DS] gevimek2, [gev-i-mek] {az} dnl. fi. [-ir] Bir ile ilgili olarak ok konumak. [DS] Revizmek, [gev-iz -mek] {az} dnl. fi. [-ir] Souk tan tyleri diken diken olmak; rpermek. [DS] gevlemek, [gev-le-mek] {az} gl. fi. [-r] [/l(i)-yor] Gevmek; gevelemek. [DS] gevletmek, [gev-le-t-mek] {az} gl. fi. [-ir] Bildii bir eyi bilmezden gelmek. [DS]
a e v ik m e k ,

(Hayvanlar iin) gevi getirmek. 3. {az} Emek; bkmek; yamultmak. [DS] gevrek, -i [gevre-mek > gev-re-k] sf. 1. Esneklii olmad iin abuk krlp dalan. 2. (Gl iin) kesik kesik, neeli ve kvrak. 3. Mayal hamurdan hazrlanarak frnda piirilen olduka kuru ve uzun sre saklanabilen bir tr peksimet, fi1 gevrek ek m ek, {az} Yfka ekmei. [DS] gevreki, [gevre-k-i] is. Gevrek yapan; satan kii, gevrekilik, -i [gev-re-k-i-lik] is. Gevrekinin ii; gevrek yapp satma ii. gevrekli, [gevre-k-li] sf. Gevrei olan; zerinde gev rek bulunan. gevreklik, -i [gevre-k-lik] is. Gevrek olm a durumu; gevrek olan eyin nitelii, gevrem e, [gev-(i)r-e-me] is. Gevrek duruma gelme; gevremek gelmek ii. gevrem ek, [eT. kev-(i)r-e-mek > gev-(i)r-e-mek] gl. fi [-r] [-r(i)-yor] 1. Kolay krlr, dalr duruma gelmek; ok kurumak. 2. Souk, scak, alk ve susuzluk gibi olumsuz durum dan ok etkilenmek. 3. (Ekin iin) ar olgunlamak, sararmak, gevretilm e, [gev-(i)r-e-t-il-me] is. Gevrek duruma getirilme; gevretilmek ii. gevretilm ek, [gev-(i)r-e-t-il-mek] edil. fi. [-ir] G ev rek duruma getirilmek, gevretm e, [gev-(i)r-e-t-me] is. Gevrek duruma getir me; gevretme eylemi, g evretm ek, [eT. kev-(i)r-e-t-mek > gev-(i)r-e-t-mek] gl. fi [-ir] Gevrek duruma getirmek; gevremesini salamak. gevri, [gev-(i)r-i] {az} sf. Sk; gergin. [DS] fi1 gevri gelm ek, {az} ( iin) zor gelmek. [DS] g evrikm ek, [gev-(i)r-i-k-mek] {az} dnl. fi [-ir] Kaslmak; katlamak. [DS] gevsale, [Far. gevsle <JLj?] (gevsade) {OsT} is. Bir yam a girmi dana, gevselem ek, [gev(i)s-ele-mek] {az} gl. f i [-r] [l(i)-yor] (Hayvan iin) beenmedii ot veya sam a n aznda dolatrarak karmak. [DS] gevek, -i [geve-mek > geve-k] sf. 1. Gergin ve sert yapda olmayan; yumuak ve balantlar zay f olan. 2. mecaz. Cansz; ar; iradesiz. 3. Kaytsz; isteksiz; ilgisiz. 4. dbl. (Ses iin) karken ses or ganlarnda belirgin bir gerilme gerektirmeyen. S gevek azl, Sr saklamayan; geveze; bo boaz. | gevek v u rg u , dbl. zerinde vurgu bulunan bir nlden sonra, nszle balayan bir hecenin g eli iyle zayflayan vurgu. geveklik, -i [geve-k-lik] is. 1. Gevek olma du rumu. 2. Seyrek dokunmu kuma veya rgnn nitelii. 3. mecaz. steksiz olm a durumu; ilgi y o k luu; uyuukluk; rehavet, gevelem ek, [gev(i)-ele-mek] {az} gl. fi. [-r] [l(i)-yor] Gevmek. [DS]

gevlicen, [gevli-cen jA-jS'] {OsT} is. A te karsnda durmaktan vcutta beliren kzart, gevme, [gev-me] is. Azda inem eden dolatrma eylemi. gevmek, [eT. kev-mek > gev-m ek dijS"] {eAT} {OsT}

glf- [-er] 1. Azda iner gibi yapp dolatr


mak; iyice inemeden diler arasnda sktrmak; azda kat bir ey inemek, {az} (aym) [DS] 2.

GEV

B R C E SOU,
geycek, -i [giy-ecek] {az} is. Giyecek; giysi. [DS] fi3 geycek yum ak, {az} amar ykamak. [DS] geyde, [Ar. kaide] {az} is. M zikli elence. [DS] geydirm ek, [giy-dir-melc] {az} gsz. fi [-ir] Birine anszn bir eyle vurmak. [DS] geyerek, -i [geyre-k] {az} is. Kaburga alt; br. [DS] geyese, [geyese
{eAT}

geveme, [geve-me] is. 1. Gevek duruma gelmek ii. 2. Bir etkinliin sona erdirilmesi ve gerekleti rilm esinde grlen yavalama veya uyuulduk. 3. biy. Kalbin kaslmasndan sonra gelen dinlenme ve iine kan dolma dnemi. 4. dbl. Ses organlarnn gergin sesleri karmak iin alm olduu durumun, o ses karldktan sonra deimesi ve eski hline gemesi. 5. mecaz. Ciddiyetin kalmamas. gevem ek1, [eT. keve-mek > geve-mek] gsz. fi. [r] [-(i)-yor] 1. Gevek duruma gelmek; yumua mak. 2. Gerginlii ve skl kalmamak. 3. Youn luu, etkisi ve basks azalmak. 4. mecaz. (Kii iin) fkesi, siniri gemek; sakinlemek; rahatla mak; yatmak. 5. zlmek. 6. argo. Holanmak; sevmek. gevem ek2, [gev-(i)-e-mek dU-ijS"] {eAT} {OsT} gsz. f i [-r] Gevi getirmek, geverek, -i [geve(lc)-rek] {az} zf. Geveke. [DS] gevetici, [geve-t-ici] sf. 1. Bir eyin gerginliini, sertlik veya katln bozan. 2. (la veya tbbi uy gulama) geveklik veren; sakinletiren. 3. M otorlu tat yavalarken kilitlemeyi nlemek iin frenleme kuvvetini azaltmaya yarayan dzenek, gevetilm e, [geve-t-il-me] is. Gevek duruma geti rilm ek ii. gevetilm ek, [geve-t-il-mek] edil. fi. [-ir] Gevek duruma getirilmek, gevetme, [geve-t-me] is. Gevek duruma getirmek ii. gevetmek, [geve-mek > geve-t-mek] gl. fi [-ir] 1. B ir eyi gevek hle getirmek; gevemesini sala mak. 2. Sert, sk ve gergin olan durumunu boz mak. 3. mecaz. Yumuatmak; sakinletirmek, geveyen, [geve-y-en] sf. Geveme eylemine ura yan. S geveyen fonem, dbl. Sresi giderek g ev eyen syleyi gerilimine elik eden ses. geveyi, [geve-y-i] is. Gevemek ii veya biimi, gevvez, [Ar. kavvas] {az} is. Emir eri. [DS] gevz, [Far. gevz j j f ] {OsT} is. Ceviz. -gey, [-ay / -gey / -a / -ge / / -gi] {eT} ek. e. -* gaygey1, [gag / ga / gak / geg / ge / gey /gg / g / gk / gog / gug / guk / gurk / gg / g / grk (yans.)] is. Tavuk vb. kmes hayvanlarnn kard sesleri, buna benzer sinirli konuma, barma arma seslenmeleri anlatan kk. [Zlfikar] gey-e-le-m ek gey2, [gey / key ,_/] {eAT} zf. 1. ok; pek; pek ok; gayet. 2. yi; iyice; hakkyla. 3. Uygun; yerinde; doru; mnasip; muvafk; layk. S gey ise, {eAT} Eer; isterse.|| gey kii, {eAT} yi, doru kimse; insan- kmil. gey3, [ng. gay] sf. argo. (Erkek iin) edilgen ecin sel.

is. Giyecek; giysi.

geyesi, [gey-esi L-~S'] {eAT} { azj is. Elbise; amar. S [DS] geyesii, [gey-es {eAT} {az} is. Elbise; ama r. [DS] geygel1 [? geygel] {az} sf. 1. (Kii iin) ba kel , olan. 2. Yerinde duramayan; ok hareketli. [DS] geygel2, [? geygel] {az} is. Demirci. [DS] geygi, [eT. ked-g > gey-gi] {az} is. Giyecek. [DS] geyicek, -i [geyi(k)-cek] is. 1. {az} Yaban elmas. [DS] 2. {O sT} Geyikik; kk geyik, geyicek, -i [geyi(k)-cek d U T ] {eAT} is. Geyikik; geyikceiz. geyik, -i [eT. keyik (av hayvan) > geyik dLS-] is. zool. 1. Banda dall boynuzlan bulunan, gevi getiren, kuzey yarn krede birok trleri bulunan yaban hayvan, (Cervus). 2. {eAT} Yrtc olmayan drt ayaldi hayvan. 3. argo. K ans veya yakn bir kadn tarafndan aldatlan erkek. 4. argo. Geveze lik. S geyik ata varm ak, {eAT} Geyik vurmaya gitm ek.II geyik bcei, zool. K m kanatllardan, kurtuklar mee aalarnda derin delikler aarak be y l sonra bakalam geiren bir tr bcek, (Lucanus cervus).\\ geyik bcekleri, zool. rnek tr geyik bcei olan, mee aalarnda byk dehlizler aan zararl bcekler, (Lucanidae).\\ ge yik dikeni, bot. Denizden 1600 m. yksekliklere kadar orman alanlarnda grlen, glgillerden dikenli al (Crataegus) ve bu alnn ok ekirdek li kiraz byklndeki h a fif mayho lezzetli mey veleri; al, akdiken; mays dikeni; soylu diken; dikenli al; yem ien.|| geyik etine girm ek, (Gen kzlar iin) ocukluk andan karak olgunla m ak,|| geyik kan, {az} Pembe renkli boya. [DS]|| geyik krkm nda, Gereklemeyecek eyler iin vaat edilen zaman. || geyik kii, {az} Erkek kimse. [DS]|j geyik muhabbeti, argo. Gevezelik etmek; bir ama gtmeksizin ou ayp konularda olm ak ze re sohbet etme. || geyik otu, bot. 1. S e d e f otugillerden lman blgelerde yetien, kknn kabuu glendirici olarak kullanlan trl bir bitki, (Dictamus fraxinella). 2. Ballbabagillerden bir veya ok y llk otsu veya odunsu bitki, (Satureia).\\ geyik srt, bot. {az} G eyik ty renginde, yenile bilir bir tr mantar. [DS] geyikdili, -ni / -leri [geyik+dil-i] is. bot. H afif pek

l iffllR M .1 6 9 7
lik verici olarak merhemlerin yapm nda kullanlan bir tr erelti, (Scolopendrium). geyikgiller, [geyik-gil-ler] is. zool. Gevi getiren m e meli hayvanlardan geyik ve benzerlerini kapsayan hayvanlar tr, (Cervidae). geyilr, [gey-il-r jjJy.lS'] {eA l} is. Giyecek elbise, geyim, [gey-im is. 1. {eAT} {OsT} {az} Giyecek.

GEZ

[DS] 2. {eAT} Sava elbisesi; zrh. 3. {OsT} (Giyecek eyler iin) tane, geyinmek, [gey-in-mek] {az} dnl. f i [-ir] Giyin mek. [DS] geyirmek, [gey-ir-mek a lo ^ ] feAT}{az} gl. fi [-ir] Giydirmek. [DS] geyis, [? geyis] {az} is. Sonbaharda grlen ksa sren dondurucu souk. [DS] geyislemek, [geyis-le-melc] {az} gl. f i [-r] [-l(i)yor] Sonbaharda sebze ve meyveleri souk vur mak. [DS] geyiz, [? geyiz] {az} is. Souktan el ve yzde oluan atlaklar. [DS] geyle, [? geyle] {az} is. Karda yrm ek iin ayaa giyilen kalbur biiminde kayak. [DS] geyme, [giy-me {eAT} {az} is. 1. Giyecek. 2. ' Kadm i gmlei. [DS] geymek1 [eT. ked-m ek > giy-m ek t ^ ] gl. f. [-er] , 1. {eAT} {OsT} {az} Giymek; giyinmek. [DS] 2. {eAT} {OsT} Takmak; taknmak. 3. {eAT} {OsT} Ku anmak. geymek2, [gev-mek] {az} gsz. fi. [-er] Gevemek. [DS] geyrek1, -i [eAT. geg-re-k > geyre-k] {az} is. K a burga alt; brek. [DS] geyrek2, -i [geyre-k] {az} is. Bahi. [DS] geyri, [Ar. gayr] {az} zf. 1. Sonra. 2. Baka. [DS] geysi, [geysi {eAT} {OsT} is. 1. Giyecek; ama r; elbise, {az} (ayn) 2. {az} M endil. [DS] geysilik, -i [geysi-lik] {az} is. am ar ykanan yer; amarlk. [DS] geya, [Jap. geisha] is. Japonlarda asl grevi erkek leri elendirmek olan kadm arkc ve dans, geyrnek, [gey-r-mek / dlo j / dls^lS"] {eAT} gl.f. Giydirmek, geyve, [? geyve] {az} is. Saban okuna taklan aa ivi. [DS] -gez-, [-gez-] {eT} yap. e. Fiilden fiil yapan ek. krgez-mek (gstermek) gez', [kez / ] {eAT} {OsT} {az} is. Defa; kez; kere. [DS] gez , [eT. kez (ok zerindeki kiri yuvas)] is. 1. Ok entii; okun kiri geecek gedii; {eAT} {OsT} (ay n). 2. Eski silahlarn nam lusuna alan, imdiki silahlarn niangh kza zerindeki V biimindeki

yark. 3. {az} Tahta kaplarda pervazlar birbirine geirmek iin ularna alan oyuk. [DS] 4. (az) Oyuk. [DS] 5. {az} [DS] Bel; geit. 6. {az} Sra dalarn uzayp giden srtlar. [DS] 7. {az} Boyun duruun aralk yerlerinde olan kertikler. [DS] 8. {az} Kerpi yaplarda iki kerpi arasndaki bo luk. [DS] 9. {az} Duvar talar arasna konulan boluk; derz. [DS] 10. {eAT} atal. S geze almak, Tfei ate edilecek hedefe dorultmak. gez3, [Far. gez j?] {OsT} is. 1. K sa talim oku. 2. Ok ve arn yapmnda kullanlan lgn aac. 3. K e mankelerin kulland, yaklak 66 cm. uzunlu undaki l birimi; endaze. 4. Yap ilerinde kul lanlan ekl; akl. 5. {az} Kale burcu. [DS] 6. {az} Dokumaclkta, dokunan bezi gergin tutmak iin taklan iki taraf sivri aa. [DS] S gez vur mak, eklle dzeltmek. gez4, [gez] {az} is. 1. Tenekeci makas. 2. Kerpeten. 3. orap ii. [DS] gez5, [gez] {az} is. A yak yolu; hela. [DS] gez6, [gez] {az} is. Olak. [DS] gez7, [Fr. gaize] is. min. Yeil veya soluk sar renkte, silisli tortul kaya, geza, [Far. gez IjT] (geza:) {OsT} sf. Isran; src. gezdirilm e, [kez-mek > gez-m ek > gez-dir-il-me] is. Gezdirme iinin yaplm a durumu, gezdirilm ek, [gez-dir-il-mek] edil.fi [-ir] Gezdirmek ii yaplmak. gezdiri, [gez-dir-i] is. Gezdirme eylemi ve biimi, gezdirm e, [gez-dir-me] is. Gezmesini salama eyle mi. gezdirm ek, [gez-mek > gez-dir-mek] gl. fi [-ir] 1. Birinin gezmesini salamak. 2. Elendirmek, din lendirmek, oyalanm asn salamak veya havasn alm ak zere dolatrmak. 3. Tuz, biber, ya vb. eyleri bir eyin zerinde dolatrarak dkmek. 4. Srterek, dedirerek hareket ettirmek. 5. Belli bir kyafetle insanlar arasnda dolatrmak. 6. Bir eyi herkesin almas iin dolatrmak. 7. Gemi veya otomobili saa sola yalpalayarak yrtmek. geze1, [gez-e] {az} is. 1. Gelinin eyiz kaldrm a t reni. 2. Dnden sonra olan ve kz tarafnn kar lkl verdikleri ziyafet. [DS] geze2, [gez-e] {az} is. kz arabasnn iki oku arasndaki akl korum ak iin gerilen aa. [DS] gezegen, [gez-mek > gez-egen] is. gk b. Gk kre sinin gnlk hareketine katlarak G nein evre sinde dnerken G neten ald yanstt iin Y erdeki gzlemci tarafndan hareket ediyormu gibi grnen, kendi olmayan gk cismi; sey yare; planet. (1944) 0 gezegen bilim i, gk b. Ge zegenlerin fizikse l yapsn inceleyen bilim.\\ geze genler aras, Gne evresinde dolaan cisimler arasndaki boluk.

GEZ

l i l liiff lf c tS ZL K .

gezeen, [gez-een jS'jS] {eAJ} sf. (Kii iin) ok gezen; gezenti; daima gezen. gezek1 [gez-mek > gez-ekiijS"] is. 1. {OsT} {az} S , ra; nbet. 2. Ky halknn, kye gelen misafire ve ya ky obanna sra ile yemek getirmesi ii. 3. S rayla hayvan gtmeye gitme ii. 4. Sr srs; tokat. 5. {az} Otlak. [DS] 6. {az} Ailelerin sra ile birbirlerine verdikleri ziyafet. [DS] 7. {az} M isa firlik. [DS] S gezek gidimi, {az} K uluk vakti. [DS] gezek2, -i [gez-ek] {az} sf. ok gezen; gezenti. [DS] gezeki, [gez-elc-i] is. 1. Sr oban. 2. Seyyar sa tc. gezeklik, -i [gez-ek-lik] is. Srnn otlamaya git meden nce topland yer. gezelek, -i [gez-ele-k] {az} is. Gezinti yeri. [DS] gezeleme, [gez-ele-me] is. 1. Gezinti yapma, dola m a eylemi. 2. Dnden sonra gelin ile damadn akrabalar dolamalar ii. gezelemek, [gez-ele-mek] gsz. fi [-r] [-l(i)-yor] 1. Can skntsndan bir aa bir yukar dolamak; gezinmek. 2. {az} Belli bir eyin zerinde gez mek. [DS] 3. {az} Bir m zik aletini akort etmek. [DS] 4. Kararsz kalmak; duraksamak, gezem, [gez-em ?] {az} is. iki yandaki dii kei. [DS] gezemek, [gez-e-mek] {az} is. 1. Avlu. 2. Sofa. 3. M erdiven. 4. Koridor. [DS] gezend, [Far. gezend JJjT] {Os T} is. 1. Zarar; ziyan. 2. Afet. gezente, [gez-enti] {az} sf. Gezenti. [DS] gezenti, [gez-enti] sf. Vaktinin ounu gezmekte geiren; gezmeyi ok seven; gezeen. gezer1 [gez-er] {az} is. 1. Cin, peri, l ruhu gibi , hayal eyler. 2. (Kii iin) kt bir niyetle dolaan. [DS] gezer2, [Far. cezer] {eT} Havu. [DLT] gezer, [Far. cezer] {eT} Havu. [DLT] gezeralar, [gez-er+al-ar] is. Pille alan, kulaklk araclyla mzik dinlemeye yarayan ve insann zerinde tayabilecei teyp; yrr alar, gezge, [gez-ge] {az} is. Devriye; kol. [DS] gezgin, [gez-mek > gez-gin] is. 1. ok gezi yapan kimse; seyyah. 2. {az} Seyyar satc. [DS] 3. sf. tp. (Hastalk iin) vcudun eitli blgelerinde sra ile ortaya kan. 4. zool. Belli bir yeri olmayan, corafyadan corafyaya dolaan (hayvan). 5. {az} (K ii iin) uyurgezer. [DS] t? gezgin szck, dbl. B ir dilden kan ve zam an iinde deiikliklere u rayarak p e k ok dilde kullanlan szck. gezginci, [gez-gin-ci] sf. Gezgin; gezici, gezgincilik, -i [gez-gin-ci-lik] is. Gezginci olma durumu; gezginci olan eyin nitelii.

gezi1 [gezmek > gez-i] is. 1. lkeler veya eitli yer , ler arasnda inceleme, aratrma, grev veya din lenme, elenme amacyla yaplan yolculuk; seya hat. (1935) 2. gnl. Gezilip dolalacak yer. gezi2, [Far. gez (arn) > gez- <s\ (gezi:) 1. Pamuk ve ipek karm, bir arm eninde hareli kuma. {OsT} (ayn) 2. sf. Bu kumatan yaplm olan (elbi se). gezici, [gez-mek > gez-ici / gez-i-ci] sf. 1. Belirli bir yeri olmayp da iini ve mesleini gezerek yapan; seyyar. 2. Gezginci; gezen. 3. {az} Dn davetisi. [DS] gezici ktphane, Kitaplar bir arala m ahalle veya kylere gtrerek halka dn verme ve tekrar ayn usulle geri toplama biiminde hizmet veren kitaplk. || gezici topluluk, tiy. Belli bir yerle ri olmayp, zel aralarla dolaarak oyun sergile yen tiyatro topluluu. gezicilik, -i [gez-ici-lik] is. Gezici olma durumu, gezide, [Far. geziden (srmak) > gezide {OsT} sf. Isrlm. gezik, -i [eT. lcez-ig > gez-ig] is. Sra; nbet, gezil, [? gezil] {az} is. Hayvan derisinden ekilen srm. [DS] gezil ba, {az} Kldan yaplm o rap ba. [DS] gezili, [gez-il-i] is. Gezilme durumu veya biimi, gezilme, [gez-il-me] is. Gezme iinin yaplma eyle mi. gezilmek, [gez-il-mek] edil, fi [-ir] Gezme ii yapl mak; dolalmak, gezim, [gez-im] {az} is. Gezinti yeri. [DS] gezimci, [gez-im-ci] is. Aristoteles felsefesine bal olan kimse. gezim cilik, -i [gez-im-ci-lik] is. fiel. Derslerini rencilerine ak havada dolaarak verdii iin A ristotelesin felsefesine verilen isim; peripate tizm; gezinimcilik. gezin, [eT. kez / gez > gez-in d \ {eAT} zf. (Belirti len) sayda; kez; defa, gezinimci, [gez-in-im-ci] is. Aristoteles felsefesine bal olan kimse; meaiyun. gezinimcilik, -i [gez-in-im-ci-lik] is. fiel. Derslerini rencilerine ak havada dolaarak verdii iin A ristotelesin felsefesine verilen isim; peripate tizm; gezimcilik; meaiye. gezini, [gez-in-i] is. Gezinmek ii veya biimi, gezinme, [gez-in-me] is. 1. Gezerek, dolaarak hoa vakit geirm ek ii. 2. tnz. alnacak bir mzik parasn tanm ak ve saza dzen verm ek amacyla bu eserin m akam nda yaplan zensiz alma ii. gezinmek, [gez-in-mek] d rl.f [-ir] 1. Hoa vakit geirmek, elenm ek amacyla gezip dolamak. 2. D ar bir yerde can skntsn atmak amacyla gidip gelmek. 3. mz. alg aleti ile hafif bir taksim yapmak. 4. {az} A yak yoluna gitmek. [DS]

1699

GIC

g e z in ti, [gez-in-ti] is. 1. Biraz hava almak, dinlen

mek amacyla pek uzak olm ayan bir yere yaplan kk gezi; gezip dolama; tenezzh. 2. Kale du varlarnn i tarafnda kuleleri birbirine balayan dar yol. 3. Evlerde i kaplarn ald aralk; kori dor. 4. Balkon; sofa. 5. miiz. B ir alg ile nceden belli olmayan eitli ezgiler karmak, gezintilik, -i [gez-in-ti-lik] is. Bir yapda gezinm ek iin tasarlanm st rtl mekn, gezi, [gez-i] is. Gezme eylemi veya biimi,
g e z k e re , [Far. teskere => gezkere ] {OsT} is.

g1, [g1 (Sl:) {az} nl- Kadnlar arasnda birbirine ] seslenme, arma bildiren nlem. [DS] gb 1 [gep / gb / gp / gyp (yans.)] is. Kmldanmay, , ar ar ya da kesik kesik hareket etmeyi anlatan kk. [Zlfilcar] gb-d-k, gb-l gb-l, gb-t-mak gb2, [Ar. bb _^] {OsT} is. 1. Son. 2. -den sonra. 3. ki gnde bir; gn ar. S gbed-du, {OsT} D ua dan sonra.\\ gbel-muvcehe, {OsT} Yzlemeden sonra.\\. gbe-ehde, {OsT} Tanklktan sonra.\\ gbet-tahkk, {OsT} incelem eden sonra. gbal, [? gbal] {az} is. 1. Sebep; neden. 2. Nitelik; biim. 3. ehre. [DS] gbben, [Ar. bben llt] (g bben) {OsT} zf. Ara sra; seyrek. gbk, - [gb (yans.) > gb-k] {az} sf. Yerinde duramayan. [DS] gbdk, - [gb (yans.) > gb-(t)-k] {az} sf. Hare ketli; abuk yryen. S gbdk gbdk, {az} (Yry iin) ksa admlarla ve abuk abuk. [DS] gbl, [gb (yans.) > gb-l] is. Kmldamay, ar ar ya da kesik kesik hareket etmeyi anlatan yansmal gvde. 0 gbl gbl, {az} (Yrmek iin) ksa admlarla fa k a t abuk abuk. [DS] gbrg, [gb-r-g] {az} is. Kk ngrak. [DS] gbrtmak, [gb-r-t-mak] {az} gsz. f. [-r] Ko mak. [DS] gbt, [gb-t] {az} is. Yazm st, yourt tamakta kullanlan, koyun ya da kei derisinden yaplma tulum. [DS] gbth, [gbt-l] {az} sf. (Kii iin) byk karnl; iman. [DS] gbtmak, [gb-t-malc] {az} gsz. f. [-] Komak. [DS] gbla, [Ar. kble] {az} zm. Herkes. [DS] gbta, [Ar. bta i ] {OsT} is. iddetle aynsn arzu etme; zenme; imrenme. ? gbta-ver, {OsT} m rendiren.,|| gbta-efz, {OsT} mrendiren.\\ gbtafern, {OsT} Gpta veren; imrendirici; imrendi ren.|| gbta-ke, {OsT} Gpta eden; imrenen.\\ gbta-res, {OsT} mrendirici. || gpta-zen, m re nen; zenen. gc1 [gac / gc / g / gj / gic / gi (yans.)] is. Sert , nesnelerin kulak trmalayc ve sinir tepkisi verecek biimde birbirine srtnmesini, birbiri zerinden kaymasn ve kant hissi uyandran hareketleri anlatan kk. [Zlfikar] gc-k, gc-r gcr etmek, gcr-a, gc-r-da-k, gc-r- bkme, gc-r-t, gc-mak gc2, [gc / g (yans.)] is. Kpek, kei vb. arma nlemi, gc- gc gc3, [gc / gj (yans.)] is. Kvlcm saarak harl yanmay anlatan kk. [Zlfikar] gc-gr-mak gca, [gc-a] {az} is. Topuk kemii. [DS]

Har, amur, gbre tam akta iki kii tarafndan kullanlan ikier kollu ara; teskere, g ezlem e, [gez-le-me] is. Geze denk getirme, hedefi gez zerine drmek ii.
g ez le m e k , [eT. kez-le-m ek > gez-le-m ek ^& jf] gl. fi

[-r] [-(i)-yor] 1. Silah, vurulm ak istenen hedefe yneltmek; nian almak. 2. {eAT) {OsT} Oku, yay kurmadan nce ile zerindeki gez yerine takmak. 3. Bir yeri lmek, g ezlik, - i [gez-lik] is. Eri kllarn az ksm, gezm e, [gez-me] is. 1. eitli amalarla dolama, gidip gelme eylemi; seyran. 2. Beki, g ezm ek , [eT. kez-m ek > gez-mek] gsz. fi [-er] 1. Hava almak, grmek, bakmak, elenm ek gibi eit li amalarla bir yere gitmek, dolamak. 2. Bir yerde yrmek, dolamak, hareket etmek. 3. mecaz. Bu lunmak. 4. (Hasta iin) iyilemeye yz tutmak; ayaa kalkmak. 5. Belli bir kyafetle insanlar aras na katlmak. 6. gl. fi. Bir yerde gezi yapmak. 7. gl. f. Bir eyi okumak, bir eyi gzden geirmek; incelemek. S g e z ip t o z m a k , Elence amacyla gezmek, dolamak.
gezm eli, [gez-me-li ^ j S ] {eAT} sf. Gezilecek; gez

meye uygun. S g e z m e li y e r , {OsT} Gezinti yeri; gezilecek yer; mesire yeri. g ezm en , [gez-men] is. Gezgin, g ez k , - [kez-k > gez-k] is. Mekik. -fil1 [-ay / -gey / -a / -ge / / -gi] {eT} ek. e. * , gay. - g , [-g / -gi / -ki / -k / -gu / -g / -k / -lcu] yap. e. 1. Fiilden isim treten ek. ounlukla tek heceli fiil kklerinden ara ad yapar: atk, keski, delgi, yayg, alg, yarg, burgu, brg, kiisk. 2. Fiil k knn belirttii eylemin youn olarak yaplmas ile ortaya km ve alnm sonu kavramlarn ta yan isimler tretir: bilgi, alg, yetki, vg, tutku, basla, olgu. 3. Filin bildirdii iin rn kavram tayan isimler tretir: bitki, sergi, salg, dergi. ~8r , [- / - / -k] {eAT} yap. e. -ki. "Kapuda kiiler beni grdler. Yz Hadis Tercmesi. -g4, [-k / -ki] {eT} ek. Aitlik, ilikinlik bildiren ek. [ETY] kagan-g (Kaana ait olan)

GIC

M T M M

1700

gcan, [g-can] {azj is. K lk ekmek asmaya yara yan engel. [DS] gcarc, [gc-ar-c] {az} sf. 1. ok alayan; sulugz. 2. Oyunbozan; mzk. [DS] gcarmak, [gc-a-mak] {az} gsz. fi. [-r] Oyunbo zanlk etmek; mzklk etmek. [DS] gc1 [gc-] {az} is. 1. Yenilebilir yaban otlar. 2. , Sebze veya ot tohumu. 3. am kozala. [DS] S 1 gc gc, {az} 1. Yaban bezelyesi. 2. Uzun yaprak l, gelincie benzer, beyaz iekli yenilebilir bir ot; gvgan, (Silene alba). [DS] gc2, [gc-] {az} is. Dolu tanesi. [DS] gcJ, [gc-] {az} is. Austos bcei [DS] gc4, [gc-] {az} zf. Acele, fi1 gc gc, {az} Acele acele. [DS] gck1 - [gc (yans.) > gc-k] is. 1. Aksrm aya veya , ksrmeye sebep olan boazdaki kant. 2. mecaz. Kuku; kayg. 3. sf. mecaz. (Kii iin) sz ve dav ranlaryla insan sinirlendiren; sevimli gelmeyen. {az} (ayn) [DS] 4. {az} Szne gvenilmeyen; her eyden vazgeen. [DS] 5. {az} Fazla el akas yapan. [DS] S gcna gitmek, {az} Kukulan mak. [DS]|| gck almak, {az} (Bir kii veya ey) sinirine dokunmak. [DS]|| gck karmak, {az} argo. Mesele karmak. [DS]|| gck etmek, 1. Si nirlendirmek; fkelendirmek; kzdrmak. 2. {az} N ispet etmek. [DS]|| gck girm ek, {az} phe lenmek. [DS]|| gck kapmak, argo. B ir olay y a da du-umdan holanmamak; zararl bir sonu sez m ek,|| gck olmak, l. argo. Bir davrana veya kim seye srekli sinirlenmek. 2. {az} Endielen mek. [DS]|| gck tutmak, Boaz gcklanmasna yakalanmak. || gck vermek, 1. ksrtecek biimde boaz yakmak, kandrmak. 2. argo. Kzdrmak, sinirlendirmek. 3. {az} Tahrik etmek; kkrtmak. [DS] 4. {az} N ispet etmek; kskandrmak. [DS]|| gck yapmak, argo. Sinirleri etkileyici hareketler de bulunmak. gck2, - [gc--k] {az} sf. 1. (Tohum, soy iin) atalarnn gen zelliini tamayan; bozulmu. 2. (Kpek iin) anas babas ayn cinsten olmayan; melez. [DS] 3. (nsan, hayvan iin) ok ufak. [DS] 4. (Koyun iin) kk fakat st ok. [DS] S gc a karmak, {az} N esli bozulmak. [DS] gck3, - [gc--k] {az} is. Oyunu yneten ocuk. [DS] fi1 gck yapm ak, {az} Oyunda say yapmak. [DS] gcka, [gck-a] (g cka) zf. Gck biiminde olan; sinirlendiren, kzdran, skan bir tarzda, gcklama, [gck-la-ma] is. 1. Gck yapma eylemi. 2. {az} B ir ii yapmakta tereddt etme; duraksa ma. [DS] gcklam ak1, [gc (yans.) > gc-lc-la-mak] g l.f. [-r] [-l()-yor] 1. Boazda gca yol amak; boazda kant yaratmak. 2. mecaz. Harekete geirmek; uyandrmak; kukulandrmak. 3. mecaz. Davran

lar ve grnm ile kar cinsten birinde cinsel istek uyandrmak. 4. {az} Verdii sz tutmamak; m zklk etmek. [DS] gcklam ak2, [gc (yans.) > gc-k-la-mak] {az} dnl.f. [-r] [-l()-yor] Gcrdamak. [DS] gcklanma, [gck-la-n-ma] is. Gck hissetme du rumu ve eylemi, gcklanm ak, [gck-la-n-mak] dnl.f. [-r] 1. Gck hissetmek. 2. Cinsel istek uyanmak. 3. Kukulan mak; huylanmak. 4. {az} Gdklanmak. [DS] gcklay, [gck-la-y-] is. Gcklama eylemi veya biimi. gcklk, - [gck-lk] {az} is. 1. Sinir bozucu davran. 2. Gck olm a durumu. [DS] 0 gcklk yapm ak, {az} Sinir bozucu davranlarda bulun mak; sinir bozucu sz sylemek. [DS] gclam ak1 [gc--la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l(), yo r] 1. Gcrdamak. 2. Acele etmek. 3. Bak ya da benzeri eyi stnkr eelemek, trplemek. [DS] gclam ak2, [gc--la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()yo r] 1. Zorlamak. 2. Saldrmak. 3. H areket etmek; sallanmak; devrilmek. 4. gsz. (Hava iin) birden bire sertlemek. [DS] gcldamak, [gc-l-da-mak] {az} gsz. f i [-r] [-d() -yor] 1. (Di iin) gcrdamak. 2. Kamamak. [DS] gcl, [gc--l] {az} sf. 1. Aceleci. 2. stekli; hevesli, gcllanmak, [gcl-la-n-mak] {az} dnl. fi [-r] Semizlemek. [DS] gcm k1 - [gc--mk] {az} sf. 1. (Kii iin) ksa , boylu. 2. ocuka davranlar yaparak konuan; ocuklua zenen. [DS] S gcm k tutmak, {az} Skntl bir ekilde yerinde kprdanmak; sabrsz lanmak. [DS] gcm k2, - [gc--mk] {az} sf. 1. ok fazla; sk. 2. (Hayvan iin) melez. [DS] gcnmak, [gc--n-mak / gocun-mak] {az} dnl. fi [-r] Saknmak; ekinmek. [DS] gcr, [gc (yans.) > gc-r] is. 1. Srtnen nesnelerin kard ses. 2. is. {az} is. Tahterevalli. [DS] 3. {az} Lo tan ekmekte kullanlan metal ya da aa kol. [DS] 4. {az} Renkli taneleri bulunan m sr koan. [DS] 5. Sakz yumuatm akta kullanlan ve dibudak aacndan karlan bir tr reine. 6. {az} Y n alvar. [DS] 7. sf. argo. Yeni. 8. argo. (Eylem ve nesne iin) iyi ve hoa giden. S gcr bkme, {az} 1. B ir eyi abuk ortadan kaldrma; y o k etme. 2. B ir ii uraarak zorla yapma. [DS]|| gcr gcr, 1. Srtnen sert cisimlerin kard i trmalayc ses. 2. B ir nesnenin ok iyi ovulup te mizlendiini belirtm ek iin kullanlan sz. 3. Ter temiz, p rl prl. 4. ok yeni, hi kullanlmam. 5. argo. (Kadn, kz veya erkek iin) gen ve taze g rnm ile cinsel istek uyandran. || gcr bklm, {az} Sakat. [DS] || gcr bklm olmak, {az} Sakatlanmak. [DS]|| gcr bkme, argo. 1. Hemen

E 1 S 0M 10 71
bakasna ulatrlan (sz). 2. ten gelmeyen; zo raki; zorla; abucak. 3. {az} Z or kullanma; g kullanma. [DS] 4. {az} B ir ii batan savm a ya p ma. [DS] 5. {az} B ir eyi abucak y o k etme; orta dan kaldrma. [DS]|| gcr b k m ek , {az} Anszn, kskvrak balamak. [DS]|| gcr k rlm a k , {az} Keyfi bozulmak; rahat kamak. [DS] gcram ak, [gc (yans.) > gc-r-a-mak] {az} gsz. fi [-r] [~r()-yor] Kaymak; aya kaymak. [DS] gcranck, - [gc (yans.) > gc-r-a-n-ck] {az} is. Tahterevalli. [DS] gcrdak, - [gc (yans.) > gc-r-da-k] {az} sfi G crtl sesler karan; gcrdayan, gcrdakl, [gc (yans.) > gc-r-da-k-l] {az} sfi Gzel konuan. S gcrd ak l olm ak, {az} Sz, konumas dinlenir olmak. [DS] gcrdama, [gc (yans.) > gc-r-da-ma] is. Gcrtl ses karma eylemi, gcrdam ak, [gc (yans.) > gc-r-da-mak] gsz. fi. [r] [-d()-yor] 1. (Srtnen cisim ler iin) sert ve i gcklayc gcrt sesi karmak. 2. {az} Sramak; hoplamak. [DS] gcrdatm a, [gc (yans.) > gc-r-da-t-ma] is. Gcrt karmasna sebep olm a eylemi, gcrdatm ak, [gc (yans.) > gc-r-da-t-mak] gl.fi. [r] Gcrtl ses karmasna neden olmak, gcrday, [gc (yans.) > gc-r-da-y-] is. Gcrda ma eylemi veya biimi, gcrga, [gc (yans.) > gc-r-ga] {az} is. Lo tan ekmekte kullanlan kol. [DS] gcrga, -c [gc (yans.) > gc-r-ga] {az} is. Saln cak. gcrganm ak, [gc (yans.) > gc-r-ga-n-mak] {az} dnl. fi. [-r] 1. Nazlanmak. 2. gl. fi. Kskanmak. [DS] gcrk, - [gc (yans.) > gc-r-k] {az} sfi. 1. iki bklm. [DS] 2. Kaygan; parlak, gcrm, [gc (yans.) > gc-r-m] {az} sfi. ok fazla ("gibi" ile kullanlr). [DS] S gcrm b k m e, {az} Bir eyi abucak ortadan kaldrma, y o k etme. [DS]|| gcrm etm ek, {az} Saldrmak; hcum et mek. [DS] gcrlamak, [gc (yans.) > gc-r-la-mak] {az} gsz. f M H ()-yor] imanlamak. [DS] gcrl1 [gc (yans.) > gc-r-l] {az} sfi. (nsan, , hayvan iin) gl kuvvetli; iman. [DS] gcrl2, [gc (yans.) > gc-r-l] {az} sfi (Bulgur, pirin, mercimek vb. iin) tal. [DS] gcrlk, - [gc (yans.) > gc-r-lk] {az} is. Sk aal orman. [DS] gcrt, [gc (yans.; srtnm e sesi) > gc (yans.) > gc-r-t] is. Sert nesnelerin birbirine srtnmesi so nucunda kan insan rahatsz edici ve kulak trm a layc ses.

GI

gcrtl, [gc (yans.) > gc-r-t-l] sfi. Gcrts olan; srekli gcrdam a sesi karan, g crtm , [gc (yans.) > gc-r-t-m] {az} is. ok fazla hz; ar hz. [DS] gcrtsz, [gc (yans.) > gc-r-t-sz] sfi. Gcrts ol mayan; gcrdama sesi karmayan, gcm ak, [gc (yans.) > gc--mak] {az} dnl. fi. [r] 1. Bir ie btn gc ile girimek; iyi almak. 2. ite, fi. Birlikte yapp bitirivermek. [DS] gct, -d [gc (yans.) > gc-t] {az} is. Gck. S gct v erm ek , {az} 1. Kskandrmak; nispet etmek. 2. vnmek; gururlanmak. [DS] gctlatnak, [gc (yans.) > gc-t-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-l()-yor] Kskandrmak. [DS] gctm ak, [gc (yans.) > gc-t-mak] {az} gsz. fi. [r] (Yamur ve kar iin) iddetle birbirine kar mak. [DS] -g, [-g / -gi / -gu / -g / -ki / -k / -k / -ku] yap. e. 1. Fiilden isim treten ek. ounlukla tek heceli fiil kklerine, ok az olarak da dnl atl fiil gvdelerine ulanr. Ara, gere isimleri yapar: sorgu, bask, patlang. 2. Fiil kknn tad eylemi uzm anlk derecesinde yapan kii anlamnda isimler tretir: dalg, bilgi. 3. iinde bulunulan durum kavram tayan isimler tretir: balang. g1, [gac / gc / g / gj / gic / gi (yans.)] is. Sert nesnelerin kulak trmalayc ve sinir tepkisi verecek biimde birbirine srtnmesini, birbiri zerinden kaymasn ve kant hissi uyandran hareketleri an latan kk. [Zlfkar] g-l-t g2, [gc / g (yans.)] is. Kpek, kei vb. arma nlemi, g- g S g g , {az} K pek arma nlemi; kuu kuu. [DS] g3, [k] {az} is. 1. Bacak. 2. Ayak. 3. K uyruk sokumu blgesi. 4. Sacaya. [DS] t? g a tm ak , {az} (Hayvan iin) tekme atmak. [DS]|| g k r m ak , {az} H alayda ayaklar bkerek bir fig r yapmak. [DS] g4, -c [g] {az} is. Bir srmada dile koparlan para; lokma. [DS] ggrm ak, [gc-gr-mak] {az} gsz. fi. [-r] 1. (Ate iin) kvlcm karmak. 2. Hiddetle birinin stne yrmek. [DS] gk, - [g-k / g-uk] {az} sfi Topal, gld, [g (yans.) > g-l-d l-^-] {eAT} {OsT} is. 1. Gcrt. 2. Frt, gnlam ak, [k-m-la-mak] {az} dnl. fi. [-r] [-l() -yor] Geri geri ekilmek; duraksamak. [DS] gr, [g-r] {az} is. bot. Zambakgillerden, kn yapraklarn dken, taze srgnleri sebze olarak tketilen al grnmnde, trmanc dikenli bitki, (Smilax aspera, S. exelsa). [DS] glam ak, [g-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-l()-yor] 1. Komak. 2. Ayakla bir yeri lmek. [DS]

GID

l m e sm . g d 1 [gd (yans.) > gd-] is. Sinirleri tahrik eden ha , reketleri anlatan yansmal gvde. S gd gd, {az} (Konumak iin) ba artacak ekilde aralk sz ve tekdze. [DS] gd r, [gd (yans.) > gd-] is. 1. Karn, ayak alt gibi duyarl yerlere dokunmakla vcutta meydana gelen irkilme. 2. ene altndaki etli ksm; gerdan. S gd gd, ocuklarn glm eleri iin elle gdklarken sylenen sz; gdklam a. || gd kst, {az} Atlarn boynuna taklan byk mavi boncuk. [DS] gd , [gd (yans.) > gd-] iinl. Kpek a m a nle mi. 0 gd gd, {az} Kpek, kei, koyun gibi hay vanlar arma nlemi. [DS] gdbk, - [gd-(p)-k ?] {az} is. Evecenlik. [DS] gd k 1 - [gd (yans.) > gd-k] is. 1. B ir insann ka , rn, ayak alt gibi duyarl yerlerine an dokunu. 2. iinl. Gdklama eylemini yapan kiinin syledii sz. 0 gdk etmek, {az} Gdklamak. [DS] gdk2, - [gd (yans.) > gd-k] {az} is. 1. ene al tndaki etli ksm; gerdan. 2. Kadnlarn balarna iki kat rttkleri barts. S gd azmak, {az} iki itike iesi gelmek. [DS] gdk, - [gd (yans.) > gd-k] {az} is. 1. Olak. 2. Kuzu. 3. Kpek yavrusu. [DS] gdk4, - [gd (yans.) > gd-k] {az} is. 1. Boyuna taklan inci boncuk vb. eyler. 2. Hayvanlarn boy nuna taklan boncuk. 3. Fndk ubuklarndan rlmii yumurta ya da ilek sepeti. [DS] gdklama, [gd-k-la-ma] is. Birine glme ve rper me duygusu verm ek ii. gdklamak, [gd (yans.) > gd-k-la-mak] gl. fi. [-r] [-l()-yor] 1. Birinin vcudunun duyarl ksmlarna dokunarak rperme veya glme duygusu uyandr mak. 2. mecaz. Elendirici ve hoa giden szler sylemek. 3. argo. Birinin stn bam aramak; aram a yapmak. 4. argo. Cinsel doyum amacyla el lemek; yoklamak, gdklanm a, [gd-k-la-n-ma] is. Gdk alma durumu ve eylemi. gdklanm ak, [gd-k-la-n-mak] edil, f i [-r] 1. Biri tarafndan gdklam a eylemine uratlmak; gdk lam a eylemi yaplmak. 2. dnl. fi. Dokunulduun da rperme veya gdklanm a duymak; yaplan ha reketten gdk almak, gdklay, [gd-k-la-y-] is. Gdklama eylemi veya biimi. gdklk, - [gdk-lk] {az} is. Gerdanlk. [DS] gidil, [gd-l] {az} sf. (ocuk iin) haar; yaramaz. [DS] gdlam ak1 [gd-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l(), yor] Krtarak alml alml yrmek. [DS] gdlam ak2, [gd-la-mak] {az} gsz. fi [-r] [-l()yo r] Gereksiz yere devaml olarak sylenmek. [DS] gdlam akJ, [gd-la-mak] {az} gsz. fi [-r] [-l()yor] Yuvarlanmak; devrilmek. [DS]

gd1 [gd (yans.)\ is. Yuvarlanma, dnme, gevezelik , etme ve yaram azlk anlatan kk. [Zlfkar] gd- g d, gd-ll, gd--la-mak, gd-l-da-mak, gd-l gd-l gd2, [gd / git (yans.)' is. Bir eyi kk paralara ayrmay ya da kemirerek ufaltmay anlatan kk. [Zlfkar] g d gd, gd-l gidil, gt-r-da-m ak gd, [gd / gid (yans.)] is. Kpek, kei vb. arma nlemi, gd- gd, gd-ik gdik, gd-k gdk gd4, [gd / gid (yans.)] is. Sinirleri tahrik eden hare ketleri anlatan kk. [Zlfkar] gd-, gd-k, gd-k-lam ak gd , [gd / gud (yans.)] is. Tavuk vb. kmes hayvan larnn kard sesleri, bu biimde barmay, ke sik kesik konumay anlatan kk. [Zlfkar] gd-ak, gd-ak-la-mak, gd- gd, gd--la-m ak gd6, [gd / g] {az} is. Bir srta koparlan para; lokma. [DS] 0 gd kst, {az} (Verilen ey iin) yetersiz; az. [DS] gda, [Ar. gda5 (kuluk yem ei) *Ji] (gda:) {OsT} is. 1. Besleyici nitelii olan her trl yiyecek ie cek; besin. 2. mecaz. Ruhu ve zihni gelitirmeye yarayan her ey. 0 gda pazar, eitli besin mad delerinin satld yer. gda, [Ar. d (gda:i:) {OsT} sf. Gda ile il gili. gdak1 - [git / gd (yans.) > gd-ak] is. Tavuun , yumurtladktan sonra kard barma sesi. gdak2, - [gd-ak] {az} is. 1. ocuklarn oyunda kendi yerlerini belli etmek iin koyduklar denek ya da ta. 2. Baz ocuk oyunlarnda kararlatrlan yenm e says. [DS] gdaklama, [gdak-la-ma] is. Tavuun kesik kesik barmas. gdaklamak, [gd (yans.) > gd-ak-la-mak] g sz.f. [r] [-l()-yor] (Tavuk iin) yumurtladktan sonra kesik kesik barmak, gdaklay, [gd-ak-la-y-] is. Gdaklama eylemi ve ya biimi. gdakm ak1 [gdak-mak] {az} d n l.f [-()-r k det , edinmek; almak. [DS] gdakmak2, [gda-k-mak] {az} g sz .f. [-r] 1. Ya armak; slanmak. 2. (Yamur iin) hafiften ya mak. [DS] gdaksnmak, [gdak-sn-mak] {az} dnl.f. [-r] 1. B ir ikramdan yz bularak dadanmak. 2. (Hayvan iin) yem veren kimseye veya yem yedii yere almak. [DS] gdaktrmak, [gdak-tr-mak] {az} gl. fi [-r] Birini bir eye tiryaki etmek. [DS] gdal, [gda-l] (gda:l) sf. Besleyici nitelii olan; besinli. gdasz, [gda-sz] (gda:sz) sf. Besleyici nitelikte ol mayan; besinsiz, gdaszlk, [gda-sz-lk] is. yi beslenememe, yeterli besin alamama durumu.

T *

1 .1 7 0 3

GI

gdlanm ak1, [gd-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Oyalanmak; zaman geirmek. [DS] gdlanmak2, [gd-la-n-mak] {az} dnl. f . [-r] Gereksiz yere srekli olarak sylenmek. [DS] gdddam ak1, [gd-l-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [d()-yor] Oyalanmak; zaman geirmek. [DS] gdldamak2, [gd-l-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [d()-yor] Gereksiz yere srekli olarak sylenmek. [DS], gdldanmak, [gd-l-da-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Oyalanmak; vakit geirmek. [DS] gdlk1, - [gd--lk] {az} sf. 1. Kk. 2. Bodur; cce. [DS] gdlk2, - [gd-lk] {az} is. Yeni doan ocua bykanne tarafndan donatlan beik. [DS] gdm, [ e l kt / kz (az bulunur, kymetli) > gd-m / tk-m > kt-m > gdm] {az} zf. Pek az; azck. [DS] S gdm gdm, {az} 1. A zar azar. 2. Yava yava. [DS]|| gdm gdmk, {az} A zar azar. [DS]|| gdm kymk, {az} 1. Zorlukla. 2. A zar azar. [DS] gdman, [gdm-an] {az} zf. Pek az; azck. [DS] gdr1 [gd-r] is. Yuvarlanma, dnme, gevezelik et , me ve yaram azlk anlatan yansmal gvde. gdr2, [gd-r] is. Bir eyi kk paralara ayrmay ya da kemirerek ufaltmay anlatan yansmal gv de. 0 gdr gymk, {az} A zar azar; para para. [DS] gdrk, - [gd-r-k] {az} sf. (Nesne iin) kre bi iminde; yuvarlak. [DS] gdmck, - [gdm-ck] {az} zf. Pek az; azck. [DS] gdm ck gdmck, {az} Azar azar. [DS] gidi [gd-] Yuvarlanma, dnme, gevezelik etme ve yaramazlk anlatan yansm al gvde. 0 gidi gidi, {az} (Yry iin) yu va r yuvar. [DS] gdgm, [gd--km] {az} sf. Hareketli. [DS] gdlamak, [kt-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()-yor] Isrmak. [DS] gdmr, [gd-mr] {az} is. Uyuz hastal. [DS] gf1 [gf (yans.)] is. B ir eyin iinde bulunan hava ya , da suyu boaltmay anlatan kk. [Zlfkar] gf(f)-adak, gf--dak gf", [gf (yans.)] is. Hzl hzl hareket etme ve heye canla davranmay anlatan kk. [Zlfkar] gf-r gfr, gf-l-da-mak, gf- dutm ak S g f tutmak, {az} Etraf rahatsz edici ekilde abuk i yapmak. [DS] gf3, [gfj {az} is. Ss. [DS] gf4 [gf] {az} is. 1. aba. 2. stek [DS] S gfa , gelmek, {az} Comak. [DS]|| gf olmak, {az} s temek. [DS] gf5, [gf] {az} is. K adayf szgeci. [DS] gffadak, - [gf(f)-adak] {az} zf. (Hava boalmas iin) birdenbire; anszn. [DS] gfdak, - [gf-(t)-ak] {az} zf. Anszn; birdenbire. [DS]

gfl, [gf-l] {az} is. Kuruyarak dklen am yapra . [DS] gfldak, - [gf-l-da-k] {az} sf. Telal. [DS] gfldamak, [gf-l-da-mak] {az} dnl. f. [-r] {d()-yor] 1. Telalanmak. 2. Evin iinde szde i yapyormu gibi dolamak. [DS] gfr1 [gf-r] {az} is. lm. [DS] , gfr2, [gf-r] is. Hzl hzl hareket etme ve heyecan la davranmay anlatan yansmal gvde. S gfr gfr, {az} 1. Birdenbire ve art arda. 2. (Kii iin) becerikli ve gayretli. 3. (Gidip gelm ek iin) tela ve heyecanla. [DS]|| gfr gfr etmek, {az} K vran mak. [DS] g fr, [Ar. kafr y] {az} is. Zift; katran. [DS] gfrdamak, [gf-r-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [-d()yor] Birdenbire lmek. [DS] gfl, [gf-l] {az} sf. 1. Ssl. 2. Hzl. 3. (Kii iin) aceleci. 4. stekli. [DS] g g 1 [gag / ga / gak / geg / ge / gey /gg / g / gk / , gog / gug / guk / gurk / gg / g / grk (yans.)] is. Tavuk vb. kmes hayvanlarnn kard sesleri, buna benzer sinirli konuma, barma arma ve seslenmeleri anlatan kk. [Zlfkar] gg-g-la-mak, gg-k, gg--la-mak gg2, [gg / g (yans.)] is. Konuma, seslenme, ba rma, arma bildiren kk. [Zlfkar] gg-r ggr, gg-r--mak gg3, [gg / g (yans.)] is. K uru eylerin birbirine srtnmesini, suyun arltl akn ve buna benzer hrtl sesleri anlatan kk. [Zlfkar] gg- gg , [eT. k] {az} is. Koyun, kei ve deve gibi h ay v an la ra pislii. [DS] gg, [g (yans.) > g+g] is. 1. (ocuk dili) ene alt; gd. 2. {az} Boazda olan ilik; tiroit bezinin i mesi; guatr. [DS] ggl, [gg-l] is. Tavuk vb. kmes hayvanlarnn kard sesleri, buna benzer sinirli konuma, ba rm a arma ve seslenmeleri anlatan yansmal gvde, ggl ggl, {az} abuk abuk. [DS] ggr, [gg-r] is. Konuma, seslenme, barma, a rm a bildiren yansmal gvde, ff ggr ggr, {az} (Konumak iin) yava yava. [DS] ggrmak, [gg-r--mak] {eAT} ite, f. [-r] Birlik te bir araya gelerek barmak; barmak. [TS] ggrmak, [gg-r-mak] {az} gsz. f [-r] 1. Boaz dan bouk bouk sesler karmak. 2. Souktan tit remek; mek. [DS] 3. {eAT} Barmak.[TS] ggrtmak, [gg-r-t-mak] {eAT} gl. f. [-r] B art mak. [DS] gg1?; [gg-] {az} is. 1. Harmanda artan iri saman. 2. Afyon ambalajnda kullanlan yumuak ot. [DS] ggtrmak, [gg--tr-mak] {az} dnl. f. [-r] Topallamak. [DS] g1, [gag / ga / gak / geg / ge / gey /gg / g / gk /

GI

t m

.-

gog / gug / guk / gurk / gg / g / giirk (y<ms.)] is. Tavuk vb. kmes h a k a n la rn n kard sesleri, buna benzer sinirli konuma, barma arma ve seslenmeleri anlatan kk. [Zlfkar] g-l-la-mak g2, [gg / g (yans.)] is. Konuma, seslenme, ba rma, arma bildiren kk. [Zlfkar] g-r-mak, g-r--m ak g!3> [gig / g (yans.)] is. Kuru eylerin birbirine srtnmesini, suyun arltl akm ve buna benzer hartl sesleri anlatan kk. [Zlfkar] g- g, g--da-mak, g--ta-m ak g4, \eT. k] {az} is. Koyun, kei ve deve pislii. [DS] g, -c [g-] {az} is. Ate kvlcm. [DS] gllamak, [g-l-la-mak] {az} gsz. fi [-r] [-l()y o r j (Tavuk iin) ses karmak. [DS] grdm, [gr-d-m] {az} is. Bayram arifesinden bir gn nce. [DS] grmak, [g-r-mak] {az} gl. fi [-r] armak. [DS] g1 [g-] {az} is. Harmanda arta kalan iri sa , m an; kes. [DS] g2, [g-] {az} sf. N ormal byyememi; kk kalm [DS] gdak, - [g--da-k] {az} sf. (Baak iin) dol gun. [DS] gdam ak1, [g-da-mak] {az} gsz. f. f-r] [d()-yor] (Kurumu aa kabuklar, yaprak ve kt gibi eyler iin) ses karmak; hrdamak. [DS] gdamak2, [g-da-mak] {az} gl. f. [-r] [-d()yo r] Egemenlii altna alm ak istemek. [DS] gmak, [g--malc] {az} dnl. f. [-r] 1. Buru up atlamak. 2. mek. [DS] glam ak1 [g-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()-yor] , (D avar iin) pislemek. [DS] glamak2, [g-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()-yor] Sam a sapan konumak; nemsiz eyler sylemek. [DS] glam ak3, [y-la-mak] {az} gsz. f i [-r] [-l()-yor] Alamak. [DS] gh, [grh / grk / gh (yans.)] is. Kesmeyi, krpmay anlatan kk. [Zlfkar] gh-dr-mak g h ra, [? ghra] {az} is. El tezghlarnda dokunan ynl kuma. [DS] g j1 [gc / gj (yans.)] is. Kvlcm saarak harl , yanmay anlatan kk. [Zlfkar] gj-gr-mak, gj-ik gj2, [gj (yans.)] is. Sert yzeylere srtnmeyi anla tan kk. [Zlfkar] gj-gr-m ak gj3, [gj / giz / giz (yans.)] is. Karga vb. hayvanlarn barmasn, haykrmasn anlatan kk. [Zlfkar] gj-gr-mak, gj-la-mak gj4, [gac / gc / g / gj / gic / gi (yans.)] is. Sert nesnelerin kulak trmalayc ve sinir tepkisi verecek biimde birbirine srtnmesini, birbiri zerinden

kaymasn ve kant hissi uyandran hareketleri anlatan kk. [Zlfkar] gj-l-t gj gj, [gj+gj] {az} is. fkeden tylerin dikleme si. [DS] gjgraak, [Far. gjiden => gj-gr-m ak < > * ] {az} gsz. fi. [-r] 1. (Ate iin) alevlenmek; harlanmak. 2. (Deve iin) barmak. 3. Arka arkaya tutunup karda kaymak. [DS] 4. {eAT} {OsT} Haykrmak; gr lemek. 5. {eAT} {OsT} H aykrarak saldrmak. 6. {eAT} {OsT} Hltl ses karmak, gjldamak, [gj-l-da-mak JaJJj^] {eAT} gsz. fi [-r] Gcrdamak. gjld, [gj-l-d
i ^ j J > ] {eAT} j J J j j i ] {eAT}

is. is.

1.

Gcrt. 2. Frt. gjld.

gjldu, [gj-l-du

-*

gjlamak, [gj-la-mak diijp] {eAT} gsz. fi [-r] Kes kin, sert sesler kararak saldrmak, gk', [gag / ga / gak / geg / ge / gey /gg / g / gk / gog / gug / guk / gurk / gg / g / grk (yans.)] is. Tavuk vb. kmes hayvanlarnn kard sesleri, buna benzer sinirli konuma, barma arma ve seslenmeleri anlatan kk. [Zlfkar] gk-, gk-k gk2, [gk (yans.)] is. Hkran bir kim senin karn di yaframnn kaslm as ile azdan kard istem d ses. S gk dedirtmemek, Ses karmasna meydan vermemek; sessizce yapmak. || gk demek, 1. Ses karmak. 2. {az} Usanmak; bkmak. [DS]|| gk demem ek, H i kar koymamak; ses karma mak:.|| gk km amak, H i ses karmamak; kar kmamak. gk, [gk-] {az} is. (ocuk dili) yumurta. [DS] gkk, [gk-k] {az} is. -* gk. [DS] gkklamak, [gk-k-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-l()yo r] (Tavuk iin) ses karmak. [DS] gkkz, [gk+kz ?] {az} is. H oroz ibii. [DS] -gl, [-l / -gil] {e T}{eA T} ek e. stek kipi eki; dilek, istek, dua yoluyla istek, tavsiye, tavsiye yoluyla gereklilik, emir bildiren ve ivdirme anlam katan pekitirme esi. n arslan iriird ana panesin / N e gc kala anglagl (anlayver) ancas. Ferhengnam e-i Sad Tercmesi, bolma-gl (olma) gl1, [gl (yans.)] is. Yuvarlanmay anlatan kk. [Zlfikar] gl(l)-a-n-mak, gl-orik(?) gl2, [Ar. ll Ji-] {O sT} is. Gizli dmanlk; kin. gl3, [gl] {az} is. Testi. [DS] gla, [kla] (gla:) {az} is. -* kla. [DS] glaf, [Ar. l f^ i^ li] (gla:fi) {O sT} is. 1. Klf; kn. 2. Koruyucu tabaka; zar. S glf- adalt, {OsT} anat. Kas kabuu.|| glaf- bzr, {OsT} anal. Klitoris klf.|| glf- dhil-i semer, {OsT} bot. M eyve ii.|| glf- hric-i sem er, {OsT} M eyve d.|| glf- hcrev, {OsT} biy. H cre zar.|| glaf- lf-i adal, {OsT} anat. K as zar.|| glf- m utavasst- semer,

K R T O . 10 75
{OsT} bot. M eyve ortas.|| glf- seyf, {OsTj Kl kn.|| glf- veter, {OsT} anat. Kiri klf.|| glfl-kalb, {OsTj anat. Yrek d zar. gla, [kla] {az} is. 1. Bak vb. aralarn keskin lii. 2. Bilenen ban azndan kan kl gibi ince krnt. [DS] g la la m a k , [gla-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()yor] Balta, bak vb. kesici aletleri bilemek. [DS]
g la l, - li

GIL gldrdak, - [gld-r-da-k] {az} sf. 1. (Dokuma iin) seyrek. 2. is. an. [DS] gldrdam ak, [gld-r-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [d()-yor] 1. (Hareket eden ey iin) ses karmak. 2. (Fare iin) kemirirken ses karmak. 3. Birine ho grnmek iin hafif hareketler yapmak; yaltak lanmak. 4. Kendi kendine yava yava almak. 5. abuk i yapmak. 6. Ancak idare etmek; zor ge inmek. 7. Gevezelik etmek. [DS] gldrga, -c [gl (yans.) > gl-dr-ga] is. B ir tr tahterevalli. gldrgck, - [gld-r+gck] {az} sf. nemsiz. [DS] gldrg1 -c [gld (yans.) > gld-r-g] is. Kitapla , rn kenarlarn dzeltmek iin kullanlan rende bi imindeki alet. gldrg2, -c [gl-dr+k] {az} sf. (Kadm iin) ba caklar ince olan. gldrg3, -c [gld-r-g] {az} is. 1. Geimsizlik; karklk. [DS] 2. sf. Arabozucu. [DS] gldrik, -i [gld-r-ik] {az} is. 1. Kre; toparlak ey. 2. (Ekmek iin) krnt. 3. sf. Kk; ince. [DS] S gldrik kfte, {az} Bulgurdan yaplan yourt lu kfte. [DS] gldrlamak, [gld-r-la-mak] {az} gl. f i [-r] [-l()yo r] Yuvarlanmak. [DS] gle, [? gle] {az} sf. 1. Bilgilik taslayan; ukala. 2. Hileci. 3. Oyuncu; hokkabaz. [DS] glese, [? glese] {az} is. zenle tabaklanm, bo yanm ince ve parlak dana derisi. [DS] glga, [? glga] {az} sf. Geliigzel konuan; pata vatsz; delidolu. [DS] ggl1 [gl (yans.) > gl+gl] {az} is. 1. Testi. 2. Su , kabandan yaplma testi. 3. Aa testi. 4. B ir tr ibrik. [DS] glgl2, [gl+gl] {az} is. Dar. [DS] <3 glgl spr ge, {az} M sra benzer bir bitki olan sprge otundan yaplm sprge. [DS] gl, -c [kl] {az} is. Kl. [DS] S1 gl arpa, {az} Sapnda iki sra arpa olan baak. [DS] glf, [Ar. k lf > klf] {az} is. 1. Klf. 2. Paavra. 3. Kurutulmu yeil fasulye. [DS] fi1 glf ceviz, {az} Yeil kabuundan kolay ayrlan olgun ceviz. [DS] glgl, [gl+gl] {az} sf. Yze glc; dalkavuk. [DS] S ghgh yapmak, {az} Yze glmek. [DS] gln, [kl-mak > kl-m] {eT} is. ; icraat; amel. [EUTS] glglk, - [r. ll + T. -lk] {az} is. phe; kuruntu. [DS] glk 1 - [gl-k] {az} is. 1. rek ekmek. 2. Tane. , 3. Ard aacnn meyvesi. [DS] glk2, - [klk] {az} is. 1. Fotoraf. 2. Aln knt s. [DS]

[Ar. ll J^U ] (ga:l) {OsT} is. 1. Tahllar;

rnler. 2. Gelirler; iratlar, gdal, [kla-l > gll] (gla:l) {az} sf. (Kii iin) sinirli. [DS] glan, [kl-an ?] {az} is. 1. Siyah kll kei. 2. Az kll kei. [DS] glav1, [? glav] {az} sf. 1. En uygun derecede; kvamnda. 2. Az; eksik; noksan. [DS] glav2, [kla > glav] {az} is. Keskinlik. [DS] glav3, [? glav] {az} sf. Alevli. [DS] glav4, [? glav] {az} is. steklendirme; zendirme. [DS] glavan, [Bulg. glav] {az} sf. Anlay az; dn cesiz. [DS] glavlam ak, [kla > glav-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()-yor] Bak, balta vb. aralar bilemek. [DS] glavlanm ak, [glav-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Kendine eki dzen vermek. [DS] glavl, [glav-l] {az} sf. Parlak; taze. [DS] glavuz, [klavuz] {az} is. Y ol gsterici; klavuz. [DS] gdaz, [Ar. lz -b}U] (gla:z) {OsT} is. 1. Kalnlar. 2. Kabalar. glcan, [kl-can / kl+can / gl-can] {az} sf. nce yapl. [DS] gld, [gald / gld / gild (yans.)] is. B ir yzeyde dn me, yuvarlanma, srtnme ve arpma, kendi ken dine hareket etme, gevezelik etm e bildiren kk. [Zlfkar] gld-r-a-mak, gld-r-g, gld-r gldr gldak, - [gld-ak] {az} sf. Ylk. [DS] gldr, [gld (yans.) > gld-r] is. 1. B ir kutu veya kap iine konulmu bilye tr bir nesnenin sallanmadan dolay kard ses. 2. {az} Gelinlik elbise. [DS] 3. El deirmeni. 4. Kirli, rk ipek kozas. 5. sf. {az} Zayf; kuvvetsiz; clz. [DS] 6. ok konuan. S gldr gldr, 1. alan ve dnen nesnelerin bu hareketlerinin srekliliini anlatan sz. 2. {az} abuk abuk. 3. A zar azar. [DS]|| gldr gldr et mek, {az} Caka satarak, krtarak gitmek. [DS]|| gldr kol, {az} olak. [DS]|| gldr gck, {az} 1. Karnca kararnca. 2. Yarm yam alak; eksik. 3. Ufak tefek; ksa. [DS]|| gldr incik, {az} A yak bi lei. [DS] gldrak, - [gld-r-a-k] {az} is. an. [DS] gldramak, [gld-r-a-mak] {az} gsz. fi [-r] [-r()yor] 1. (Fiyat iin) artrmak. 2. Yuvarlanarak ses karmak [DS]

GIL

I M H E E S M .;

glklandrm ak, [glk-la-n-dr-mak] {az} gl. f. [r] steklendirmek. [DS] glik, -i [gl (yans.) > gl-ik] {azf is. Ard aac meyvesi. [DS] gllamak, [gl-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()-yor] 1. Homurdanmak. 2. Birinin houna gitmeyecek ekilde konumak. [DS] gllanm ak1, [kl-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Ty lenmek. [DS] gllanmak2, [gl-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] 1. Yuvarlanmak. 2. Dnmek; dolamak. [DS] gllanm ak3, [gl-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Alay etmek. [DS] gllanmamak, [gl-la-n-ma-mak] {az} gl. f. [-r] nem vermemek. [DS] gllemek, [gl-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] nem vermek. [DS] gllenmek, [gl-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. ilgilenmek. 2. Aldanmak. 3. Birine kar sayg duy mak. [DS] gllg, [Ar. gll (dmanlk) g (hile)] is. Gizli kin ve hileli dmanlk, gllgl, [gllg-l] sf. Gizli ve kandrc, gllgsz [gllg-sz[ sf. Gizli ve bir amac olma yan; inandrc ve kandrc olmaktan uzak, gllgi, [Ar. ll (dmanlk) g (hile)] is. Gizli kin ve hileli dmanlk, gllgili, [Ar. gll (dmanlk) g (hile) -l] is. Gizli maksatl ve hileli, glmak, [kl-mak] {eT} gl. f. 1. Yapmak; yaratmak; vcuda getirmek. [EUTS] {az} (ayn) [DS] 2. {az} Nam az klmak. [DS] glman, [Ar. ulm > lmn uUJi] (glma.n) {OsT} is. 1. Delikanllar; genler; olanlar. 2. Cennette hizm et gren delikanllar. 3. Kleler; tutsaklar. 4. Yenieri kapkulu ocana yeni girenlere verilen isim. 5. {az} s f (Kii iin) kabark sal. [DS] glmn- cennet, {OsT} Cennet uaklar.|| glmn- hassa, {OsT} Padiahn saraynda hizmet gren gen erkekler. |[ glmn cevr, {OsT} Kleler ve cariyeler. gltan, [? gltan] {az} is. Bereketsiz, kuvvetsiz top rak. [DS] glzet, [Ar. lzet c J i ] {OsT} is. 1. Kabalk; irkin lik. 2. Kumataki kabalk; kalnlk; sertlik; sklk. S1 glzet-i kuma, {OsT} Kuman kalnl. || glzeti mizc, {OsT} Yaradltaki katlk; sert huyluluk. gm, [gm (yans.)] is. Kmldanmay, ar ar hare ket etmeyi ve mrldanmay anlatan kk. [Zlfkar] gm gm, gm -l gml, gm-l-da-mak, gm(b)-k, gm -()r-an-m ak gmb, [gmb (yans.)] is. Kmldanmay, ar ar ha reket etmeyi ve mrldanmay anlatan kk. gm(b)k.

gmbk, - [gmb (yans.) > gmb-k] {az} sf. (Kii iin) yerinde duramayan; oynak. [DS] gm br, [gmb (yans.) > gmb-r] {az} sf. Zayf; can sz. [DS] gm ctm ak, [gmc-t-mak] {az} gl. f. [-r] Dolayl anlatmak. [DS] gm nm ak1 [gm-n-mak] {eT} {az} dnl. f. [-r] , B ir eyi ok istemek. [Nevy] [DS] gm nm ak2, [g-m-mak] {az} dnl. f. [-r] 1. phelenmek. 2. Bakasndan yararlanmak, tutum lu olmak. 3. A r davranmak. [DS] gm tm ak, [gm-t-mak] {az} gl. f. [-r] 1. Do layl sylemek; ima etmek. 2. Bitkiyi gvdesinden koparmak. [DS] gmd, [Ar. m d -u] {OsT} is. 1. Km; klf. 2. Baz sebze ve meyvelerin kabuu, gnd- seyf, {OsT} K l kn. gm dmak, [gmd--mak] {az} gl. f. [-r] Az olan bir eyi tutumlu olarak kullanmak. [DS] gm gm , [gm+gm] {az} sf. 1. Her sze karan; atlgan; geveze. 2. H ibir zaman yerinde durama yan. 3. Mzmz. 4. zf. Yava yava. 5. is. Kuruntu; kuku. [DS] S gm gm etmek, {az} 1. Cam ek mek; istemek. 2. K endi iitecek kadar ark syle mek. [DS] gmck, - [gm--ck] {az} zf. Azck; bir para.
[DS]

gmk, - [gm-k] {az} zf. Azck; bir para. [DS] gml, [gm-l] is. Kmldanmay, ar ar hareket etmeyi ve mrldanm ay anlatan yansmal gvde. S gm l gml, {az} Yava yava. [DS]|| gml gm l yrmek, {az} K sa admlarla ar ar yrmek. [DS] gm ldamak, [km-l-da-mak > gm-l-da-mak] {az} g sz.f. [-r] Kmldamak. [DS] gm trmak, [gm--tr-mak] {az} gl. f. [-r] Y ava yava yemek. [DS] gmz, [kmz] {az} is. 1. Kmz. 2. nein ilk st; az. [DS] gmramak, [gm()r-a-mak] {az} 1. Kmldamak. 2. Grlt etmek. 3. aka etmek. [DS] -gn-, [-m- / -gin-] {eT} yap. e. Fiilden fiil yapan ek. tez-gin-mek (dolamak) -g n 1, [in. kun ( sr; kalabalk; topluluk; toplant; snf; trde) > -kun / -lcn / -km / -kin / -gn / -gin / -un / -gn] {eT} yap. e. -* gun. -gn2, [-gn / -gin / -gn / -gun / -kin / -km / -kun / kn] yap. e. 1. Fiilden isim ve sfat treten ilek bir ek. Olgunluk, yetkinlik kavramlar katlm isim ve sfatlar yapar: bilgin, sekin, yetikin (insan), pikin (adam), ergin (meyve). 2. Olmu, gereklemi, bit mi olay ve durum kavramlar katarak isimler ya par; {eT} (ayn), ka-n (kama), sat-n (satma), takn, baskn, bozgun, vurgun, esgin sert ve so

# 1707

___________________

___________________________________________ GIN

uk rzgr. 3. Bulundurma kavram katarak isim ler yapar: yangn. 4. Belirli davran biimi, ruh hali, huy, tabiat kavramlar katarak sfatlar yapar: suskun, durgun, bezgin, lgn, kiiskiin. 5. Benzerlik ve yaklam olm a kavramlar katarak sfatlar ya par: lgn (yaprak), gekin (meyve), solgun (yz), cokun (sel). 6. Yapabilir olma, olabilme veya gc yetme kavramlar katarak sfatlar yapar: keskin (sirke), etkin (alma). -gn3, [-m / -gin] {eT} ek. e. Emir kipi teklik ikinci kii ekidir, bol-n (olsun). gn', [gm / gn / gng (yans.)] is. M rldanmay anla tan kk. [Zlfkar] gm -r-dan-m ak gn2, [gm] {eT} is. Bun; sknt; dert; strap. [EUTS]

gncllanmak, [gmc (yans.) > gnc-l-la-n-mak] {az} dnl. fi [-r] Oyalanmak. [DS] gncmak, [gnc (yans.) > gnc--mak] {az} gsz. fi [-r] 1. Ezilmek. 2. H ak yemek; hakszlk etmek; oyunda mzklk yapmak. [DS] gmcnlamak, [gmc (yans.) > gmc-m-la-mak] {az} g sz.f. [-r] [-l()-yor] Nazlanmak. [DS] gncrak, - [gmc (yans.) > gmc--ra-k] {az} is. Tahterevalli. [DS] gmcrdak, - [gmc (yans.) > gnc-r-da-k] {az} is. Tahterevalli. [DS] gncrk, - [gmc (yans.) > gmc-r-k] {az} is. Tahterevalli. [DS] gnctmak, [gnc (yans.) > gnc--t-mak] {az} g l fi gna', [Ar. gna3 *b] (gna:) {OsT} is. 1. ark; ezgi. [-r] 1. Dile koparmak; dilemek. 2. izmek. 3. Bir ii bozmak. 4. Ezmek. 5. gsz. fi. Nazlanmak; 2. tasvf. Zikir srasnda ak ve evki artrm ak iin naz etmek. [DS] yaplan Trk halk musikisindeki uzun havalan an drr, usulsz terennm. -ga, [-gna / -gine] } {eT} yap. ek. Asl eylemin ilenmesi iin geecek zamann snrm belirten gna2, [Ar. an / n ^ / b i] {OsT} is. 1. Zen zarf fiil treten ek; zarf fiil (ula) eki; getirildii ginlik. 2. Usan; bkma, 0 gma gelm ek, Usan fiile -dka, -nca, -d siirece, -ye kadar anlam gelmek: bkmak.\\ gna getirmek, Bkmak. verir, yetm e-gine (yetimeyince) -inceye kadar. gnalamak, [gma-la-mak] {az} g sz .f. [-r] [-l()[ETY] top-ul-gma (delininceye kadar) yor] (Gre kz iin) rakibine yan bakmak. [DS] gnd, [gmd (yans.)] is. Yuvarlanmay anlatan kk. gma, [Ar. m > J ^ ] (gna:i:) {OsT} sf. Duygusal; [Zllikar] gnd-l-la-mak, gd-l-la-n-mak, gnd-rlirik. la-mak gnaklamak, [gynak-la-mak] (g:ynaklamak) {az} gnda, [? gnda] {az} is. Kazmann sivri taraf. [DS] gl. fi. [-r] [-l()-yor] (Ceviz iin) iini kararak gmdam, [? gmdam] {az} is. 1. U. 2. Dalarda iyisini ktsnden ayklamak. [DS] sularn iki ayr yamaca akt yerler; srt. [DS] gmamak, [kna-mak] {az} gl. f i [-r] [-n()-yor] 1. gdam l, [gndam-l] {az} sf. Ssl. [DS] Ayplamak. 2. Birini bakasnn yannda ktle gndk, - [gmd--k] {az} is. Yakacak olarak kulla mek; yermek. [DS] nlan bir tr geven. [DS] gnarmak, [gma-r-mak] {az} gsz. fi. [-r] 1. H akk gndllanak, [gmd-l-la-malc] {az} gl. f i [-r] [-l()na raz olmamak. 2. Kar durmak. [DS] yor] Yuvarlamak. [DS] gmamak, [eT. kene-mek] {az} gl. f i [-r] Akl gndllamak, [gmd-l-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] sormak; danmak. [DS] Y uvarlanmak. [DS] gnc, [ganc / gmc (yans.)] is. Sert cisimlerin birbirine gndra1 [gng-r-a] {az} is. Tahterevalli. [DS] , srtnmesini ve bu biimde sinir tepkisi yapan ha gndra2, [? gmdra / kndra] {az} is. 1. Tahln reketleri anlatan kk. [Zlfkar] gnc-k-lan-mak, iinde biten ve tohumu rne karan bir tr ot. 2. gnc--ra-k, gnc-r-da-k, gnc-r-k Saz. 3. Kurutulduktan sonra pamuk gibi kabarp gmcfr, [gm + Ar. cifr] {az} sf. 1. (Kii iin) ar dalan hasr otunun ucundaki ikin ksm. [DS] S bal olmayan; hoppa. 2. Anlaysz; hogrsz. 3. gndra arpas, {az} A z niastal ince uzun bir (Sz iin) anlam ak olmayan; birka anlama ge arpa tr. [DS] lebilen. 4. Ufak tefek. 5. (Kii iin) k; zarif. 6. gndrga, [gnd-r-ga] {az} is. 1. ne gibi tepesi oTemiz, tertipli. 7. is. Cilve; naz. [DS] S gmcfr lan, orak yerlerde yetien, yapraksz ok yllk bir olmak, {az} derli toplu olmak; dzenli olmak. bitki, (Typha). 2. Bodur kam. [DS] [DS] gmdrlak, - [gnd-r-la-k] {az} is. 1. ember ad gmcfrl, [gmcfr-l] {az} sf. 1. Ssl. 2. (Kii iin) verilen bir ocuk oyunca. 2. Bir ubua balana sznden dnen; karaktersiz. [DS] rak dndrlen bir ya da iki tekerlekli oyuncak. gncklanmak, [gmc-k-la-n-mak] {az} dnl. fi [[DS] r] 1. Yemek borusu iten ie gcklanmak. 2. Biri ne ho grnmek iin hafif davranlarda bulun gndrlam ak, [gmd-r-la-mak] {az} gl. fi [-r] [I()-yor] Yuvarlamak. [DS] mak; yaltaklanmak. [DS] gckmak, [gmc (yans.) > gmc-k-mak] {az} gsz. gmdrlanmak, [gmd-r-la-n-mak] {az} dnl. f i [r] Yuvarlanmak. [DS] f- [~()-rJ Bir eye zlmek; merak etmek. [DS]

GIN

M M ESO . ira C M c
birinin sahip olduu iyilik ve gzelliklere kendisi nin de ulamasn dileme; imrenme; zenme. 3 gpta etmek, mrenmek; zenmek. -gr-, [-kir- / -kur- / -kr- / -r- / -gir- / -ur- / - giir-] {eT} yap. e. -* -kr. g r1 [gar / gr (yans.)] is. 1, B ir eyin przl yzey , lere srtnmesi ya da burulm a sonucunda kan seslerin sinir bozucu ve kulak trmalayc biimde srdrlmesini ve bu biimde barmay, tmeyi anlatan kk. [Zlfkar] gr gr, grgr gemek, g r gr etmek, grgr-la-m ak 2. argo. Sz; laf; lakrd. 3. sf. argo. Yalan; uydurma. S gr atmak, Konumak; la f atmak.\\ gr gem ek, 1. B ol bol konumak; la f etmek; ene almak. 2. D ikkat etmemek; zen gs termemek; akln yapt ie vermemek,|| gr gr, Srekli ve usan verici biimde kan sas.|| gr kay natmak, Birka kii ii brakarak bir araya gelip yarenlik etmek. gr2, [gr (yans.)] is. Kedilerin kardklar sesleri an latan kk. [Zlfkar] gr-nav, gr-nav-a gelmek, grnav-la-mak gr3, [gr] {az} sf. (Kii iin) kol damarlar bzl m; olak. [DS] gr4, [eT. yr] {az} is. Trk. [DS] gra, -c [kr-a] {az} is. -* kra. [DS] grafan, [? grafan] {az} sf. (nsan ya da hayvan iin) ok zayf; ark. [DS] gra, [kran] {az} is. 1. Kenar; ky; evre. 2. Kar taraf. [DS] gra, [kra] {az} is. Kra. [DS] grah, [Bulg. grah] {az} is. 1. Fasulye. 2. Bezelye. [DS] gran1 [kr-mak > kr-an] {az} is. ldrc salgn , hastalk; kran. [DS] gran giresice, {az} lesice" anlamnda ilen sz. [DS]|| gran girmek, {az} 1. lmek. 2. Yok olmak. [DS] gran2, [eT. kran] {az} is. 1. Kenar; ky; evre. 2. Kar taraf. 3. Tepe. 4. Tepe stndeki dzlk. 5. Dalarn srt. [DS] gran3, [kr-k] {az} is. Ahlaksz ocuk; terbiyesiz. [DS] granta, [Fr. grande (byk)] {az} is. 1. Sama sa kalna kr dm orta yal kimse. 2. Grm ge irmi. 3. Hovarda. [DS] grar, [Ar. rr / rre _>[> / _,[/] (gra:r) {OsT} is. Byk kl uval; harar, grarm ak, [kr-ar-mak] {az} gsz. f. [-r] (Sa, sakal vb. iin) krarmak; aarmak; krlamak. [DS] gramak, [kr-a-mak] {az} ite, f . [-r] (Sr, kei, koyun gibi hayvanlar iin) balarn birbirine vurarak dvmek; toslamak. [DS] gratrm ak, [kr-a-tr-mak] gl. f. [-r] {az} Sr, kei ve koyun gibi hayvanlar birbiri ile dvtr mek. [DS]

g n d rm ak , [gn-dr-malc] {az} g l . f [-r] 1. zen dirmek; isteklendirmek; kkrtmak. 2. (Kap veya pencere iin) biraz amak; aralamak. [DS] gndz, [? gmdz] {az} is. Perem. [DS] g n g 1 [gag / ga / gang / gan / gmg (yans.)] is. Bir , eyin yerinden glkle sklmesini anlatan kk. [Zlfkar] gmg-r-ge, gm g-r-a gm g2, [gm / gn / gmg (yans.)] is. M rldanmay anlatan kk. [Zlfkar] gng-r-dan-m ak gngl, [gng-l ?] {az} is. 1. nce odun dal. 2. sf. ok ince. [DS] gngra, -c [gmg (yans.) > gmg-r-a] {az} is. Tahterevalli. [DS] gngrga, -c [gmg (yans.) > gmg-r-ga] {az} is. Tahterevalli. [DS] gnk, - [kmk] {az} sf. 1. (Kii iin) a gzl; obur. 2. (ocuk iin) huysuz; kt huylu. 3. Cimri. [DS] gm km ak1, [kan-k-mak] {az} gsz. f. [-r] 1. A l mak. 2. stei artmak; heveslenmek; itahlanmak. 3. B ir eyin hepsini kendisi almak istemek; bencil lik etmek. 4. Agzllk etmek. [DS] gmkmak2, [km-k-mak] {az} gl. f. [-r] 1. Gc yetmeyecei bir eyi yapmaya almak. 2. zerine kapanmak. 3. Denemek; snamak. [DS] gnnk, - [gm(n)-k] {az} s f Bodur; cce. [DS] gntm a, [? gmtma] {az} is. 1. Azlk; yokluk; ktlk. 2. dareli kullanma; tutum. 3. Harman sonunu bek lem eden ilk biilen ekinden birka gnlk ekmek yapacak kadar dvlp temizlenen rn. [DS] gp, [gep / gb / gp / gyp (yans.)] is. Kmldanmay, ar ar ya da kesik kesik hareket etmeyi anlatan kk. [Zlfkar] gp-k, gp-d-k, gp-()-r-a-mak gpcmak, [g(y)p-()--mak] {az} gsz. f. [-r] 1. (Soan, prasa, pancar vb. iin) topraktan skliirken kopmak. 2. (M akas iin) kesm eyerek kuma kvrmak. [DS] gpctmak, [g(y)p-()--t-mak] {az} g l.f. [-r] yi kesem emek yznden gevmek. [DS] gpk, - [gp-k] {az} sf. 1. Yerinde duramayan; ok kprdak. 2. Cilveli; oynak. 3. Sznde durma yan; dnek. 4. is. Hergele srs. [DS] gptmak, [gp-()-t-mak] {az} gl. f. [-] (Sy lenen sz, konuma vb. iin) bakalarna duyur mak; dile vermek; yaymak. [DS] gpdk, - [kp-mak > gp-t-k] {az} sf. Sk sk gzn krpan kimse. [DS] gpramak, [kp-mak > gp-()r-a-mak] {az} gsz. f. [-r] [-r()-yor] Kmldamak. [DS] gpranmak, [kp-mak > gp-()r-a-n-mak] {az} dnl.f. [-r] Kmldanmak. [DS] gpramak, [kp-mak > gp-()r-a-mak] {az} dnl. f [-] Kmldanmak. [DS] gpta, [Ar. bta <tU is. Kskanlk duymadan baka J>]

M B B M E . 170 grba, [Bulg. girba] {az} is. 1. Su ve st ana. 2. Su konulan deri kap. [DS] grbal, [Ar. rbl JL>^] (grba:l) {OsT} is. Delikleri daha iri olan elek; kalbur, grbali, [Ar. rbl! ^ > 1 (grba:li:) (OsT} sf. Kalbur biiminde gzenekleri olan; kalburumsu; gzenek li. grban, [Ar. urb > rbn oL.^] (grba:n) {OsT} is. Kargalar. grba1 [kr+ba] {az} is. Sama ak dm orta , yal kimse. [DS] grba2, [krba] {az} is. H ayvan barsandan ya plan sopa. [DS] grbz, [Ar. krmz] {az} sf. 1. (Hayvan rengi iin) krmzya alar. 2. is. Krm z boya. [DS] gire, [gire (yar.)] is. Zorla ineme, koparm a sra snda kan sesi anlatan yansmal kk. [Zlfkar] grca1, [grc-a] {az} is. 1. Bulgurun ince ksm. 2. Bulgurdan yaplan bir tr erez. [DS] grca2, [lcr-ca] {az} is. Kulaklar illi kei. [DS] grc, [grc-] {az} is. Kk taneli dolu. [DS] S grc grc, {az} (Yamur ya iin) ince ince. [DS] grclanm ak, [grc-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] (Yamur iin) ince ince yamak. [DS] grcl, [kr-l-l > grc-l] {az} sf. Krll. [DS] grcmak, [grc-mak] {az} g sz.f. [-r] 1. (Yamur iin) ince ince yamak. 2. (Kar iin) hafife beyaz latacak kadar yamak; krcmak. [DS] gr1 [gar / gr (yans.)] is. ounlukla balantlar , gevemi ahap eyann kullanlmas srasnda s rekli olmayan gcrdamaya benzer ses. S gr gr, Gr sesi kararak. gr2, [gar / gr (yans.)] is. Zorla koparm a ve kes me anlatan kk. [Zlfkar] gr-mak, gr-n grn etmek gr3, -c [gr] {az} is. Kra. [DS] gr4, -c [gr] {az} is. H ayvan yemini yedikten sonra arta kalan ksm. [DS] grn, [gr-m] is. Zorla koparm a ve kesm e anlatan yansmal gvde. S grn grn etm ek, {az} (Hayvan iin) ar ve isteksiz yemek. [DS] grnlam ak, [gr-n-la-mak] {az} gsz. f . [-r] [l()-yor] Tereddt etmek; duraklamak. [DS] grmak, [gr-mak] {az} gl. f. [-ar] 1. Kesmek; bimek; koparmak. 2. gsz. f. Kap gitmek; ipi kr mak. [DS] grdala, [? grdala] {az} is. Sandk. [DS] grdalk, - [grda-lk] {az} is. Sk aal orman. [DS] grdan, [? grdan] {az} is. 1. di edilmi dana. 2. sf. ri; byk; iman. [DS] gremise, [? gremise] {az} is. Beibirlikten daha in ce ziynet altn. [DS]

GIR grep, [Fr. crep] {az} is. nce ipekli ba rts. [DS] fi5 grep inesi, {az} Firkete inesi. [DS] grglam ak, [kr-g-la-mak] dnl. f. Krlamak; alacalanmak. [EUTS] g rg r1 [gr (yans.)+gr] is. 1. Baz aralarn alr , ken kard srekli ve usan veren grlt sesi. 2. A k denizlerde balk avlam akta kullanlan byk a. 3. Hal kilim tem izlemekte kullanlan mekanik yapl sprgelerin firma ad. 4. Suyu azar azar ak tan szgeli testi. 5. argo. Gevezelik etme; amata. 6. zf. Usan veren kaba bir sesle. S g rg ra alm ak, A laya almak.|| g rg ra getirm ek , 1. Gevezelik et mek. 2. Dikkatten kararak unutturmak: arada kaynatmak. || g rg r desti, {az} Suyu boaltrken, hava almak iin delikli kapa olan ksa boyunlu testi. [DS]|| g rg r etm ek, {az} ok konumak; gevezelik etmek. || (biriyle) g rg r gem ek, Alay etmek; dalga gemek. [DS] g rg r2, [gr+gr] {az} is. Makas. [DS] grgrc, [gr+gr-c] is. 1. argo. Gevezelik eden; a matac. 2. Grgr am kullanan balk, grg r, [gr-gr-] {az} is. Boaz dar testi. [DS] g rg rlam a, [gr+gr-la-ma] is. Grgr ile sprmek ii. g rg rlam ak , [gr+gr-la-mak] gl. f [-r] [-l(t)-yor] Grgr ad verilen mekanik sprge ile hal kilim temizlemek, grgt, [gr+kt ?] {az} sf. Cimri. [DS] g rh , [grh / grk / gh (yans.)] is. Kesmeyi, krpmay anlatan kk. [Zlfkar] grh-m ak g rh a, [? grha] {az} is. El tezghlarnda siyah ynden dokunan kuma. [DS] g rh a tep m ek , Za z/ E l tezghnda dokunan siyah ynl kum a s cak su dkerek tekmeyle sklatrmak. [DS] g rh m a k , [krk-mak] {az} gl. f. [-ar] Krkmak. [DS] g rd ak , - [krd-ak] {az} sf. Krdak. [DS] g rh, [kr-k] {az} sf. Krk. [DS] grk, - [kr-k] {az} sf. Krk. [DS] fi1 g rk dl, {az} Babas belli olmayan ocuk; pi. [DS]|| g rk dzen , {az} Dzensiz. [DS]|| g rk g rtk , {az} Ufak tefek. [DS]|| g rk p sat, {az} Zeybek elbisesi. [DS] 1 g rk tu tm a k , {az} Yasalara ve treye ayk 1 r sevgili bulmak. [DS] grkl, [kr-k-l] {az} sf. Krkl. [DS] giril, [gr (yans.) > gr-l] is. Ar makinelerin al rken kard rahatsz edici grlt sesi. S gr giril, 1. Sert ve rahatsz edici bir ses kararak 2. Srekli alarak. 3. {az} (Gezmek iin) gururla. [DS]|| g iril m k , {az} Yemek borusu. [DS] g rld am ak , [gr-l-da-mak] gsz. f. [-r] [-d()-yor] "Gr g r " diye ses karmak; byle bir ses kara rak almak. girim , [kr-m] {az} is. Krm. [DS] S girim girim

GIR

liUIRSOM.
grmak, [kr-mak] {az} g l . f [-ar] Krmak. [DS] grm andal, [? grmandal] {az} is. Ttn srklarnn konduu karlkl gerilen iki tel. [DS] grmama, [grma--ma] {az} is. 1. Naz; cilve. 2. Hareket etme. [DS] grm amak, [grma--malc] {az} dnl. f. [-r] K mldamak. [DS] grm t, -d [Ar. krm d [Tietze] Jujs] {az} is. Kire mit. [DS] grmz, [Ar. krmz] {az} is. 1. Krmz. 2. Doma tes. [DS] S grm z gebiz, {az} Krm z killi top rak. [DS]|| grm z geren, {az} Krmz killi top rak. [DS] grna, [? gma] {az} sf. 1. (Kii iin) kendini be enmi; alml. 2. st ba dzgn; iyi giyimli. 3. Konukan. 4. K urum la yryen. [DS] grna, -c [gma-] {az} sf. (Kii iin) srnak.
[DS]

grlmak, {az} ldresiye dvmek. [DS]|| gn m kesim, {az} (Kii iin) ufak tefek ve biimli; zarif.
[DS]

grms, [kr-ms] {az} sf. Kra. [DS] girinti, [kr-mt] {az} is. Krnt. [DS] grnthk, - [kr-mt-lk] (az) is. allk. [DS] grs, [? grs] {az} is. Harmanda rn kalburlandk tan sonra stte kalan p, diken ve kaln saman paralar. [DS] grgan, [kr--kan] {az} sf. (kz iin) iyi tos vu ran. [DS] grm ak1 [kr--m ak / kr-t-mak] {az} d n l.f. [, r] Kendini beenmek; kibirlenmek; byklenmek. [DS] grmak2, [lcr--mak] {az} ite, f. [-r] 1. (kz, ko vb. iin) dvmek. 2. M cadele etmek; u ramak. [DS] grmak3, [kr--mak] {az} dnl. f. [-r] Buru mak; ezilmek; bzlmek. [DS] grtmak, [kr-t-mak] {az} gsz. f. [-r] Krtmak. [DS] griv, [Far. rv (ri:v) {OsTf is. Barma; lk; feryat. S griv-i nisvn, {OsT} Kadnlarn ba rmas; kadnlarn l. grivan, [Far. rivn o !ji> ] (riva:n) {OsT} sf. Barp aranlar; grivende. grivende, [Far. rivende sf. Barp aranlar; griven. grize, [Ar. rze yj>] (ri:ze) {OsT} is. -* garize. grk1 [g rh / grk / gh (yans.)] is. Kesmeyi, krpmay , anlatan kk. [Zlfikar] grk-m ak grk2, [krk] {az} is. Krk. [DS] grklamak, [krk-la-mak] {az} g l . f [-r] [-l()-yor] Krklamak. [DS] grklk, - [krk-lk] {az} is. Krklk. [DS] grkmak, [krk-mak] {az} gl. f. [-ar] Krkmak.
' [DS]

(ri.vende) {OsT}

grnak, - [? gmak] {az} sf. Cimri. [DS] grnak, [grnak-] {az} sf. 1. Hak yiyen. 2. Oyun bozan. [DS] grnap, -b [Ar. kmneb] {az} is. 1. nce sicim. 2. Kendir. [DS] grnamak, [kr()n-a-mak] {az} dnl. f . [-r] Nazlanmak. [DS] grnata, [sp. Granada] (grna ta) is. Klarnet, grnatac, [gmata-c] is. Klarneti, grnav, [gmav (yans.)] {az} is. 1. Kedilerin ift leme istei belirtisi olarak kardklar ses. [DS] 2. argo. Fahie, fi3 grnava gelmek, {az} (Kedi, k p e k iin) diisini istemek. [DS]|| grnav olmak, {az} (Kedi, kpek iin) diisini istemek. [DS] grnavlamak, [gmav-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [l()-yor] 1. (K ediler iin) iftleme istei duymak; kzan olmak. [DS] 2. argo. (Erkek iin) cinsel ili kide bulunmak, grnaz, [kr()n-az] {az} sf. (Kii iin) ok zayf.
[DS]

grla, [gr (yans.; burulma sesi) gr-la] zf. ok fazla; alabildiine; alabildiince. S grla gitmek, 1. S rp gitmek; uzun srmek. 2. Bol bol harcanmak; ortaya dklmek, kullanlmak. grlang, -c [krlang] {az} is. Krlang. [DS] grlanmak, [pr-la-n-mak / gr-la-n-mak] {az} dnl.f. [-r] Dnmek. [DS] grlamak, [kr-la--mak] {az} dnl. f. [-r] Krla mak. [DS] grl, [kr-l] {az} is. Yabanc. [DS] grm a1 [kr-ma] {az} is. 1. Przl ve engebeli a, lan. 2. Beyaz toprakl yer. 3. Tohum ekmek iin tarlada pullukla belirlenen alan. [DS] grm a2, [kr-ma] {az} sf. Krma. 2. is. Krma zeytin. 3. B ir tr av tfei. [DS]

grp, [gp (yans.)] is. Kk paralara blmeyi, koparmay ve ap kapamay anlatan kk. [Zlfikar] grp-mak, grp-h, grp-l-da-mak. grp, -c [krba] {az} is. Kam. [DS] grpk, - [krp-k] {az} is. Krpnt. [DS] grpm ak1 [krp-mak] {az} gl. f. [-ar] (Gz iin) , ap kapamak. [DS] grpm ak2, [grp-mak] {az} gsz. f i [-ar] (At iin) otlamak. [Tezcan] grra, [Ar. urr > rre / rra >] {OsT} sf. ok vnen; kendini beenmi; gururlu; vngen; kibir li. grret, [Ar. r r e to ^ ] {OsT} is. hmal; dikkatsizlik, grt, [gart / grt (yans.)] is. 1. Bir eyi bastrarak kes meyi, krmay, ekerek veya kazyarak koparmay

1711

GI

ve boazdan gelen bouk sesleri anlatan kk. [Zlfkar] grt grt, grt-la-k, grt-la--mak 2. {az} Ku ru olarak srlen tarlalarda meydana gelen iri top rak paralar. [DS] grt grt, Grt sesi kararak. grtl1 [grt-l] {az} sf. (Kii iin) geimsiz; sinirli. , [DS] grtl", [grt-l] {az} is. Susuz yamalarda yetien kam tr ince sapl bir ot; kirtil5. [DS] grtld, [grt-l-t] {az} is. At, eek vb. hayvanlar otlarken kan ses. grtlak, - [grt (yar.) > grt-la-k] is. anat. 1. M e meli hayvanlarla insanlarda ses karma organ ola rak grev yapan, akcier solunumu yapan hayvan larda nefes borusunun azla birletii yerde kkr dakla desteklenmi st blm; imik; hanere; larinks. 2. mecaz. Y eme ime. S (birinin) grtla na basmak, B ir eyi yaptrm ak iin birisine bask yapmak.|| grtlana kmek, B ir ii yaptrm ak ve veya kabul ettirmek iin bask yapmak.\\ grtlana dkn, Yiyip imeyi seven; boazna dkn. || grtlana kadar, ok fa zla ; ar.\\ grtlana sa rlmak, M usallat olmak; p ein i brakmamak. || grt landan kesmek, B ir amala yiyecek ve dier masraflarndan ksnt yapm ak; boazndan kes me.k.\\ grtlak grtlaa dvm ek, Kyasya d vm ek^ grtlak kapa, anat. Yiyecekler yutulur ken soluk borusu zerine kapanan telsi, kkrdaks yapda hareketli uzant; crsume. || grtlak nsz, dbl. Akcierlerden gelen havann grtlaktaki y a n kapal engellere arpp gevem esi ile m eydana ge len sert nsz: (h).\\ grtlak tatls, {az} Kalplara dklerek yaplan bir un tatls. [DS]|[ grtlak vu ruu, dbl. Grtlakta ses tellerinin kaslmas ile ak cierden gelen hava aknn birden kesilmesi. (Mesel: Arapadan geen ta lim kelimesinde kes me iareti [ ] ile gsterilen ses.) grtlaklama, [grt-la-k-la-ma] is. Birinin gntlan skma eylemi, grtlaklamak, [grt-la-k-la-mak] gl. f. [-rj [-l()yor] Birinin grtlan skmak, grtlaklama, [grt-la-k-la--ma] is. K arhkl birbi rinin grtlan skmak zere saldrma eylemi, grtlaklamak, [grt-la-k-la--mak] ite, f. [-r] Kar lkl birbirinin grtlam skmak zere saldrmak, grtlaklay, [grt-la-k-la-y-] is. Grtlaklama eylemi veya biimi. grtlaks, [grt-la-k-s] sf. (Ses ve nsz iin) grtlak ta boumlanan; grtlak nsz, grtlama, [grt-la-ma] is. ekeri azda tutarak ay ime biimi; ktlama, grtlamak, [grt-la-mak] gsz. f. [-r] [-l()-yor] 1. G rt sesi karmak. 2. ekeri azda tutarak ay imek; ktlamak. g*s , [gs (yans.)] is. Sessizce glmeyi, glmsemeyi anlatan kk. [Zlfkar] gs gs S gs gs, {az} (gl mek iin) sessizce. [DS]

gs2, [gs] {az} e. Kalabalk szc ile birlikte kullanlan pekitirme szc. [DS] gs galabalk (okkalabalk). gsga, [Ar. kzha [Tietze]] {az} is. Soan tohum u olarak kullanlan kk soanlar. [DS] gsganmak, [kskan-mak] {az} gl. f. [-r] Kskan mak. [DS] gsgs, [ks-m ak> ks+ks] {az} sf. Cimri. [DS] gsgvrak, [gs+gvra-k] {az} sf. Gzel; gsterili. [DS] gsk, - [ks-k] {az} is. Ke bucak. [DS] gsrak, - [ksrak] {az} is. Ksrak. [DS] gslenmek, [gs-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Bir eyi inadna yapmak; kastl olarak yapmak. [DS] gsmr, [ks-mr] {az} sf. Cimri. [DS] gst, [ks-t] {az} is. Eski ince paralarn yz kadar n dizerek yaplan bir gerdanlk; ksk; kst. [DS] gstrmak, [ks-tr-mak] {az} gl. fi [-r] Kstrmak. [DS] gi, [k] {az} is. K. [DS] S g gayt, {az} Kn yem ek iin yazdan veya sonbahardan hazrlanan yiyecekler. [DS] g, - [Ar. ^ ii] {OsT} is. 1. Aldatma; kandr ma; hile. 2. Ktlk. 3. sf. Saf olmayan, ga, [Ar. ' t l ] (ga:) {OsT} is. 1. rt; zar; koruyucu; deri. 2. tasvf. Kalp aynasnn zerine birikerek kalp gzn kapad kabul edilen kir, pas. S g-i ankebt, {OsT} anat. rmceksi zar.\\ g-i bekret, {OsT} anat. K zlk zar.\\ g-i bikr, {OsT} anat. K zlk zar]\ g-i cenb, {OsT} anat. Akcier zan. || ga-i dhil-i gubr-i tali, {OsT} bot: iek tozu i zan.\\ g-i dhil-i rahm, {OsT} Dlyata i zar. || g-i hric-i gubr-i tali, {OsT} bot. iek tozu d zar.|| g-i hcrev, {OsT} biy. M ukoza zar.|| g-i kilye, {OsT} anat. Bbrek zar.\\ g-i muht, {OsT} anat. V cudun i boluklarn rten ince deri. || g-i mstebtnl-batn, {OsT} anat. Karn zar; periton.\\ g-i nebt, {OsT} bot. ekirdek zar.|| g-i tabi, {OsT} anat. K ulak zar. || giyyl-cenh, {OsT} zool. Zar kanatllar. ga, [Ar. ^ l ] (ga:i:) {OsT} sf. 1. Zarla ilgili. 2. Zar gibi; zara benzer, gave, [Ar. ve ojL] (ga:ve) {OsT} is. Zar. gavet, [Ar. vet / ve o jL ip ] (ga.vet) {OsT} is. 1. rt; koruyucu tabaka. 2. Krlk meydana getiren zar; aksu; katarakt, gburnu, [ku+bur(u)n-u] {az} is. Kuburnu. [DS] ggrt, [g-gr-t {OsT} is. Ku kanadnn iddetli sesi; hrt. -git, [-git / -git / -gut / -gt] yap. e. Fiilden isim treten ek. lek deildir: rgt.

GT

1712

git1, [gd / git (yans.)] is. Bir eyi kk paralara ayrmay ya da kemirerek ufaltmay anlatan kk. [Zlfka] gt(t)- git2, [git / kt] {az} is. Ate yakm ak iin akmak tam a vurulan elik paras. [DS] gta, [Ar. t \U] (ga:) {OsT} is. rtecek ey; rt; perde. S1 gt-y basar, {OsT} Gz perdesi. || gt-y rakk, {OsT} nce perde. gtas, [Ar. ts ^Uai-] (gta:s) {OsT} is. 1. Dalma; batma. 2. Daldrma; batrma, gtk, - [kt-k] {az} is. Yataa doldurulan yn veya pamuk. [DS] gtmir, [Ar. ktmr {az} sf. Cimri. [DS]

gtrif, [Ar. trf *-& ] (tri:f) {OsT} is. 1. Soylu >.}& kii. 2. Bakan; reis, gitti, [kt(t)-l > gt(t)-] {az} is. eker. [DS] gv1 [gav / gv (yans.)] is. Kmldama, hrt kara , rak hareket etme, srtnme ve akma bildiren kk. [Zlfikar] gv gv, gv-l gvl, gv- gv, gv--damak, gv-l-da--mak S gv etmek, {az} A t hzla srmek. [DS] gv2, [gv (yans.)] is. Yellenmeyi, buna benzer ses karmay anlatan kk. [Ziilfkar] gv-t-mak, gv-c gv3, [eT. kv (lah ltuf) > gv] {az} is. Maneviyat. S gv gemek, {az} Maneviyat bozulmak. [DS] gvam, [Ar. kvam ^s] {az} is. Kvam. [DS] gvandrmak, [kvan-dr-mak] {az} gl. f. [-r] Se vindirmek. [DS] gvanmak, [eT. kv (lah liituf) > kv-an-mak] {az} dnl. f. [-r] 1. Sevinmek. 2. Gvenmek. 3. vnmek. [DS] gvc, [gv (yans.) > gv-c] {az} sf. 1. nemsiz se beplerden dolay barp aran; yaygarac. 2. K krtc; ayartc. [DS] gvcmak, [gv-c-mak] {az} gl. f. [-r] Bir eyi ka baca dikmek; oyulgamak. [DS] gvdnmak, [gv-()d-m-mak] {az} dnl. f. [-r] ekinmek; kanmak. [DS] gvg, -c [gv-g] {az} is. Keman yay. [DS] ' gvgv, [gv+gv] {az} is. Keman. [DS] gvktrmak, [gvk-tr-mak] {az} gl. f. [-r] Birine ktlk yapm ak iin tenha bir yerde yakalamak; sktrmak. [DS] gvl, [gv (yans.) > gv-l] is. Kmldama, hrt kararak hareket etme, srtnme ve akma bildiren yansmal gvde. S gvl gvl, {az} (Hareket iin) toplu hlde kaynaarak. [DS] gvlatmak, [gv-la-t-mak] {az} gl. f. [-r] K t lk yapm ak iin tenhada yakalayp sktrmak. [DS] gvrdanmak, [gv-r-da-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Kaynamak. [DS]

gvrma, [kv-r-ma] {az} is. Yufka iine ceviz konularak yaplan bir tr tatl. [DS] gvr, [gv (yans.) > gv-r] is. Kmldama, hrt kararak hareket etme, srtnme ve akma bildiren yansmal gvde. S gvr zvr, {az} 1. nemsiz; deersiz. 2. D erm e atma. [DS] gv, [gv (yans.)] is. Kmldama, hrt kararak hareket etme, srtnme ve akm a bildiren yansmal gvde. S gv gv, {az} Rahatszlk yznden iki ya n a bklmek. [DS] gvdamak, [gv--da-mak] {az} gsz. f. [-r] [d()-yor] Hareket etmek; kmldamak. [DS] gvlamak, [gv--la-mak] {azf gsz. f. [-r] [-l(t)yor] Hareket etmek; kmldamak. [DS] gvtm ak1 [gv-t-mak] {az} gsz. f. [-r] Y ellen , mek. [DS] gvtm ak2, [gv-t-mak] {az} gl. f. [-r] (Kap iin) biraz aralamak; aralk brakmak. [DS] gvz, [kavuz / gv-z] {az} sf. (Buday iin) hafif. [DS] gvrak, - [kvra-k] {az} sf. abuk. [DS] & gvrak gvrak, {az} abuk abuk. [DS]|| gvrak yr mek, {az} abuk yrmek. [DS] gvramak, [kvra-mak] {az} gsz. f. [-r] [-r()-yor] 1. abuklamak; abuk yrmek. [DS] 2. ok fazla gerginlemek. [DS] gvranm ak, [kvra-n-mak] {az} dnl. f. [-r] 1. Ac duymak. 2. Bir eyin evresinde dnmek. [DS] gvratma, [gvra-t-ma] {az} is. ok kvrk pamuk ipliinden dokunmu ince bir bez. [DS] gvratm ak, [kvra-t-mak] {az} gl. f. [-r] 1. Kv randrmak. 2. Dndrmek; evirmek. 3. abuk y rtmek. [DS] gvrk, - [kv()r-k] {az} sf. Kvrk. [DS] gvrktrmak, [gv()r-k-tr-mak] {az} gl. f. [-r] Birini, bir ey yapmaya zorlamak. [DS] gvrk, - [kv()r--k] {az} sf. Krk; buruuk. [DS] gvrmak, [kv()r--mak] {az} dnl. f. [-r] Kvrmak; burumak; krmak. [DS] gvrtrmak, [kv()r--tr-mak] {az} gl. f. [-r] Kvrtrmak; buruturmak; krtrmak. [DS] gvanmak, [gv()-an-mak] {az} dnl. f. [-r] 1. Kayp bir eyi bulm ak iin tela gstermek. 2. Y a ram azlk yapmak; haarlk etmek. [DS] gvrlamak, [gv()-r-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] (Kadn iin) yzn rtecek biimde ba rts balamak. [DS] gvzk, - [gv()z-k] {az} is. Elendikten sonra geriye kalan kapkl ve zrl buday. [DS] g y 1, [gy (yans.)] is. Yay ekmeyi, bu biimde sr tnm e sonucu ses karmay anlatan kk. [Zlfikar] gy-g, gy-gr-ak gy gy, Keman tr alglarn hoa gitmeyen trden kard sesler.

MKE SUM

1713

GIY gygalama, [ky-ga-la-ma] {az} z f Bir keden apraz keye; verevine. [DS] gygan, [ky-gan] {az} is. Toprak altndan ince katm anlar halinde kan yumuak talar. [DS] gygak1 - [ky-ga--k] {az} sf. (Kap, pencere, , kapak vb. iin) aralk. [DS] gygak2, - [ky-ga--k] {az} sf. (Kii iin) ayak lar arpk. [DS] gygalamak, [ky-ga--la-mak] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] (Kap, pencere, kapak vb. iin) biraz ak brakmak; aralamak. [DS] gygatrm ak, [ky-ga--tr-mak] {az} gl. f . [-r] (Kap, pencere, kapak vb. iin) biraz amak; ara lamak. [DS] gyg1, [gy (yans.) > gy-g] {az} is. Bir tr keman. [DS] gyg2, [ky-g] {az} is. Ttn vb. kym akta kullan lan ara. [DS] gygrak, - [gy-gr-ark] {az} is. Bir tr keman. [DS] gygk, - [ky()g--k] {az} sf. Biraz ak; ara lk. gygk gygk, {az} Kalas y a da beli aryan kiinin yry iin) aksayarak. [DS] gygy, [ky+ky] {az} zf. (Yrmek, gitmek, kesm ek iin) kydan. 0 gygy yrmek, {az} Tek ayakla atlaya atlaya yrmek. [DS] gy, [ky] {az} is. Tarla ve bostanlar korumak iin kenarlara kazklar akarak yaplm engel. [DS] gyk 1 - [ky-k] {az} is. 1. uvaldz. 2. Yorgan , inesi. 3. Kymk. [DS] S gyk karm ak, {az} Bela karmak. [DS]|| gyk gyk, {az} (Kesmek, doramak iin) ince ince. [DS] gyk2, - [ky-k] {az} is. alal tahtalar arasnda kalan boluk. [DS] gyk3, - [eT. kd > ky-k] {az} is. Kenar; ky. [DS] gyklam ak', [ky-k-la-malc] {az} gl. fi [-r] [-l()~ yor] (Kap, pencere, kapak vb. iin) biraz ak b rakmak; aralamak. [DS] gyklam ak2, [eT. kd-mak > ky-k-la-mak] {az} gl. fi [-r] [-l()-yor] (Tahta, ra vb. iin) kk paralara ayrmak; kymklamak. [DS] gyklam ak3, [gy (yans.) > gy-k-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-l()-yor] Bir eyin yokluunu ek mek; arayp bulamamak. [DS] gykmak, [ky-k-mak] {az} gl. fi [-r] (Kap, pen cere, kapak vb. iin) biraz aralk brakmak; arala mak. [DS] gylamak, [ky-la-mak] {az} gl. fi. [-r] [-l()-yor] ark yaplacak hayvan derisinin kenarlarn d zeltmek. [DS] gylmak, [ky-l-mak] {az} dnl. fi [-r] (Mide iin) ackmak; kylmak. [DS] giyim, [ky-m] {az} is. Kym. S giyim giyim, {az} Para para. [DS]

gy2, [kuz / kuy > gy ?] {az} is. Gne grm eyen yer; kuz. [DS] gy3, [ky] {az} is. Ky; kenar. [DS] gyab, [Ar. yb v W ] (gya:b) {OsT} is. 1. V ar ol t mama; hazrda bulunmama. 2. Grlebilir yerde bulunmay. 3. Sz konusu edilen yerden uzakta veya baka bir yerde olu. 4. Kaybolma; kayp. 5. zf. Yz yze deil; arkadan. S an gyabn, K endisi hazr deilken; arkasndan. gyabe, [Ar. ybe Derinlik. gyaben, [Ar. yb > gyaben ULi] (gya:ben) {OsT} zf. 1. Kendi yokken; ortada olmakszn. 2. Adn, szn bakalarndan duyarak; grmeden; uzaktan, gyabnda, [gyb--n-da] (gya:bnda) zf. Kendisi yokken; yokluunda; arkasndan, gyab, [Ar. yb > gyab / ybiye / ^L p] (gya:bi:) {OsT} sfi 1. (Sz konusu kim se iin) bu lunmad srada yaplan, verilen. 2. Uzaktan; g rmeden; tanmadan olan. gyak1 - [ky-ak] {az} sf. Gsterili; k; gzel. , (gya:be) {OsT} is. 1. Dip. 2.

[DS]
gyak2, - [ky-ak ?] {az} is. 1. Kenar; ky. 2. Saz lk; bataklk. [DS] gyap, -b [Ar. yb v ^ ] {OsT} is. 1. Gz nnde olmama; meydanda bulunmama. 2. huk. Gaip olan kiiler ve bunlarn muhakem elerine verilen isim. S gyap karar, D urum aya gelm em enin hukuk y a p trm. gyr, [Ar. yr jUp] (gya:r) {OsT} is. Eskiden H ristiyan, Mecus ve Yahudilerin omuzlarnda ta dklar iaret ve kuma paras, gyas, [Ar. av > y ^ L ^ ] (gya:s) {OsT} 1. Y ar dm. 2. sf. Yardmc, gyasild-dn, Dinin yayl masna yardm c olan kimse. gyba, [ky+ba-] {az} is. Don, alvar vb.nin las tik taklan ksm; ukurluk. [DS] gybet, [Ar. gybet c ^ i ] {OsT} is. 1. Yannda bulun mayan kiileri ekitirme ve onlar tarafndan iitildiinde holarna gitm eyecek szler syleme; aleylte bulunma; dedikodu yapma. 2. Ortada bu lunmama; kaybolma. gybet etmek, Birisi yo k ken arkasndan konumak; dedikodu yapmak. gybeti, [gybet-i] is. Arkadan konuan; ekitiren; dedikoducu; kovcu, gydrma, [ky-dr-ma] {az} is. B ir yerini hafife kesme. [DS] gyga \ -c [ky-ga] {az} is. keli bart. [DS] gyga2, -c [ky-ga] {az} sf. (Kap, pencere, kapak vb. iin) biraz aralk. [DS] S gyga aramak, {azf Birine ktlk etm ek iin bahane aramak. [DS]

GIY gymsz, [ky-m-sz] {az} sf. Yufka yrekli; m er hametli. [DS] gym namak, [eT. kd-m ak (caymak) > ky-n-lamak] {az} gsz. f . [-r] [-n()-yor] Habersiz olarak kamak; kenardan svmak. [DS] gyr', [gy (yans.) > gy-r] is. Y ay ekmeyi, bu bi imde srtnme sonucu ses karmay anlatan yan smal gvde, fi1gyr gyr, {az} Gyrtl sesler kararak. [DS] gyr , [gy (yans.) > gy-r] {az} is. Kumlu, verim siz toprak. [DS] gyrdam ak, [gyr-da-mak] {az} gsz. f. [-r] (K k bcek, kurt vb. iin) kprdamak; kaynamak. [DS] gyrtdk, - [gy (yans.) > gy-r-t-dk] is. Ptrl bir eye srtnnce kan sesleri belirten yansmal sz. S gyrtdk gyrtdk, {az} (Elma, armut, karpuz vb. iin) przl olma durumu. [DS] gyla, [? gyla] {az} is. Erkek cinsel organ. [DS] gylam, [? gylam] {az} is. Erkek cinsel organ. [DS] gylamak, [eT. kd-m ak (caymak) > ky()-la-mak] {az} g l.f. [-r] [-l()-yor] nem vermemek; bir ii batan savm a yapmak. [DS]

I M IM M

1714

g y p k 1 - [gyp (yans.) > gyp-k] {az} sf. (Gz , iin) ksk, dar, ekik. [DS] g yp k2, - [ky-mk] {az} is. Kymk. [DS] S k y m k ky m k , {az} Lim e lime. [DS] gypnm ak, [gyp-m-mak] {az} dnl. f. [-r] Otur duu yerden biraz teye gitmek. [DS] gyp tm ak, [gyp-t-mak] {az} gl. f. [-r] Gzn ksarak yan bakmak. [DS] gypm ak, [gyp-mak] {az} gsz. f. [-ar] Kaymak. [DS] gyran, [? gyran] {az} sf. 1. (Toprak iin) sert. 2. is. ince kum. [DS] g y ra t, [? gyrat] {az} is. Naz. S gyrata ekmek, {azf N az etmek; nazlanmak. [DS] g y ta rk , - [ky()-t-ar-k] {az} sf. (Kap, pencere, kapak vb. iin) biraz ak; aralk. [DS] gyta rm a k, [ky()-t-ar-mak] {az} g l . f [-r] (Kap,

pencere, kapak vb. iin) biraz aralk etmek; tam kapatmamak. [DS] gyvat, [Ar. gybet] {az} is. Dedikodu; gybet. [DS] S gyva t g rm a k, {az} Dedikodu yapmak. [DS] g iz 1 [gj / giz / giz (yans.)] is. Karga vb. hayvanlarn , barmasn, haykrmasn anlatan kk. [Zlfkar] gylan, [Ar. gl > yln %] (gyla:n) {OsT} is. gz-gr-m ak Hortlaklar; korkun hayaletler, giz2, [giz (yans.)] is. Koyun ve kei gibi hayvanlar gyma, [ky-ma] {az} is. Kyma. [DS] armakta kullanlan nlem kk, gz- gizi gymak, [eT. kd-mak > ky-mak] {az} gl. f. [-ar] giz3, [giz / giz (yans.)] is. Bir yzeye srtnmeyi, 1. Kk kk doramak; kesmek. 2. (Yiyecek srtnerek dnmeyi anlatan kk. [Zlfkar] gz-liin) mideye ezinti vermek. 3. Acmamak. [DS] da-m ak gymal, [ky-ma-l] {az} is. Kyma ve soan ile giz4, [kz > giz] {eT} is. Kz; gen. [EUTS] S giz evi, yaplan bir yemek. [DS] {az} Evlenecek iftlerden kzn ailesi ve yaknlar; gym atl, [kymet-li] {az} sf. Kymetli. [DS] kz evi. [DS] gym k, - [ky-mk] {az} is. Kymk. [DS] gza, -a i [Ar. z5 *-lii] (gza:) {OsT} is. Besin; g gym k, [ky-mk-] {az} s f Cimri. [DS] da. gynak, - [ky-m-ak] {az} sf. 1. ok az, ok kk ! para. 2. (ocuk iin) ok kk doan. 3. Ceviz gza, [Ar. z5 J* lit] (gza:i:) {OsT} sf. Besinle il ii; ceviz iinin drtte bir paras. 4. Kavun, karpuz gili. gibi meyvelerin drtte bir paras. [DS] gzali, [kz + Ali] {az} is. ince sesli erkek; kse. gynak1 - [ky()-a-k] {az} sf. (Pencere, kap, , [DS] kapak vb. iin) yar ak; tam kapal deil; biraz gzam k, - [eT. kz-(l)a-mk] {az} is. Kzamk. aralk. [DS] S {az} gynak kalmak, (Kap, pen [DS] cere, kapak vb. iin) aralk kalmak. gzan1 [kzan] {az} is. ocuk. [DS] , gynak2, - [ky()n-a-k] {az} sf. Ylk; srna gzan, [kz-mak > kz-an] {az} is. 1. iftlemek k. [DS] isteyen erkek kedi, erkek kpek gibi hayvan. 2. gynatrm ak, [ky()n-a-tr-mak] {az} gl. f. [-r] K peklerin iftleme zaman. [DS] S1 gzana gel (Kap, pencere, kapak vb. iin) biraz aralk brak m ek, {az} (Dii kedi, dii kpek iin) iftlemek mak; tam kapatmamak. [DS] istei belirmek. [DS]|| gzanda olm a, {az} (Kpek, gynek, - [ky()n-a-k] {az} sf. 1. (Kii iin) kurt, kedi iin) iftleme durumunda olma. [DS] iini, kazancn bilen. 2. Sz gtrp getirerek ara gzansak, - [kzan-sa-k] {az} sf. (Kedi, kpek vb. aan. [DS] hayvanlarn erkei iin) iftlemek isteyen. [DS] gynemak, [gy()n-a-mak] {az} dnl. f . [-r] 1. gzansamak, [kzan-sa-mak] {az} gsz. f. [-r] (Dii Kmldamak. 2. g l.f. Yapmak. [DS] kedi, dii kpek ve kurt vb. iin) iftlemek istei gyp, [gep / gb / gp / gyp (yans.)] is. Kmldanm a belirmek. [DS] y, ar ar ya da kesik kesik hareket etmeyi anla gza rd m , [kzar-dm] {az} s f (Kii iin) zarif; tan kk. [Zlfkar] gyp-t-mak gzel; ince. [DS]

if fi ig s ftL

.1715

GC

g^armak, [kz-ar-mak] (az} gsz. f. [-r] Oyunbo zanlk etmek; mzklk etmek. [DS] gzdrma, [kz-dr-ma] {az} is. Stma hastal. [DS] szdrmak, [kz-dr-mak] {az} gl. f. [-r] Istmak.
[DS]

lirtilen bir duruma, bir duyguya yaklam ak.|| ... gibi yapm ak, Sylenen biimde davranmak. gibice, [gibi-ce (OsT} zf. Biraz benzer. gibil, [gib (yans.) > gib-il] is. Kmldamay, ar ar ya da kesik kesik hareket etmeyi anlatan yansmal gvde. S gibil gibil, {az} (Gz kapa ve kirpik lerin hareketi iin) sk sk. [DS] gibilerden, [gibi-ler-den] zf. Ona benzer ekilde, gibin, [gibi-n j^S-] {eAT} zm. 1. Gibisini. 2. {OsT} e. Gibi. gibisi, [gibi-s-i] zm. Benzeri, S1 gibisine gelmek, ... imi gibi sanmak.\\ gibisine getirmek, ... sansn uyandrmak; o sany vermek. gibisinden, [gibi-s-in-den] sf. 1. O eye benzer du rum da olan. 2. zf. Belirttii fiilin benzeri olan, gibrin, [Yun. kybrini] {az} is. Sazan bal. [DS] gic, [gac / gc / g / gj / gic / gi (yans.)] is. Sert nesnelerin kulak trmalayc ve sinir tepkisi verecek biimde birbirine srtnmesini, birbiri zerinden kaymasn ve kant hissi uyandran hareketleri anlatan kk. [Zlfikar] gic-i, gic-i-mek, gic-i-m ik tutmak, gic-i-m ik ay, gicerek, [gee-rek] {az} zf. Ge vakit. [DS] gicevi, [gic (yans.) > gic-evi] {az} is. A t ve srlar da olan kant. [DS] gici, [gic-i ,j>] {az} is. 1. fke; kin. 2. Uyuz has tal. {eAT} (aym) [DS] 3. Kanma; kant. gicik1 -i [gic-i-k ^X^S] {az} is. 1. Uyuz hastal. , {eAT} (aym) 2. sf. (Kii iin) yerinde duramayan; ok kprdayan. 3. ok glen. [DS] 4. (eAT} Kant; kanma. 0 gicik getrmek, {eAT} Uyuza ya ka lanmak. gicik2, -i [eT. kiik] {az} is. 1. Kei yavrusu; o lak. 2. Kara karnca. 3. sf. Zayf. [DS] gicik3, -i [gic (yans.) > gic-ik / gic-k] {az} sf. 1. (Kii iin) zevki iin para harcamaktan kanm a yan. 2. (Erkek iin) apkn; zampara. [DS] gicikli, [gicik-li] {az} sf. (Kii iin) pis; bitli. [DS] girime, [gic-i-me] {az} is. Uyuz hastal. [DS] gicim ek1 [eT. kic-m ek > gic-i-mek , {az} g sz.f. [-r] 1. Kanmak. {eAT} {OsT} (ayn) 2. K ay glanmak. 3. Kzmak. 4. (Kadn iin) gl cinsel istek duymak. 5. Neelenmek; glmek. [DS] gicim ek2, [gic-i-mek] {az}gsz. f. f-r] (Peynir iin) bozulmak. [DS] gicimen, [ge-e+e-men ? j l ^ t S -] {eAT} is. 1. Kadn ba rts. 2. Gelinlerin balarna giydikleri ssl rt; ta. gicim ik1 [gic-i-mik] {az} is. 1. Uyuz hastal. [DS] , 2. Vcutta m eydana gelen kantl sivilce.fi1 gicim ik tutmak, {az} Skntl bir ekilde kprdan mak; rahatszlk duymak. [DS]

gzgrnak, [gz-gr-mak] {az} gsz. f. [-r] 1. (At iin) kinemek. 2. (Herhangi bir hayvan iin) ses karmak. [DS] gzgrtmak, [kz-gr-t-mak] {az} gl. f. [-r] Kavga y kztrmak; kkrtmak. [DS] gzgu, [kz-gu] {az} is. Atete kzdrlarak aa delmekte kullanlan ucu sivri demir ara. [DS] gzgunluk, -u [kuz-gun-luk] {az} is. Evin dam; at. [DS] zgut, [kz-gu-t] {eT} is. Eziyet; mihnet; eki.
* [EUTS]

gizil, [kzl] {az} is. 1. Altn. 2. Kzl renk. [DS] gzlca, [kzl-ca] {az} is. Gs ile koltuk alt arasnda kalan blm. [DS] gzldamak, [giz (yans.) > gz-l-da-mak] {eAT} gsz. f [-r] Gcrdamak. [DK] gzlgt, [kzl-g-t ?] {az} K zla yakm renk. [DS] gzlgu, [kzl+ku] {az} is. Atmaca. [DS] gzllamak, [kzl-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()yor] Oyunbozanlk etmek. [DS] gizillik, - [kzl-lk] {az} is. A llk ve ruj gibi mak yaj malzemesi. [DS] gznmak, [kz-m-mak] {az} dnl. f. [-r] Isnmak.
[DS]

gzr, [Far. gizir] {az} is. Ky bekisi. [DS] gzrgalanak, [lcs-r-ga-la-mak] {az} g sz.f. [-r] [()-yor] Cimrilik etmek. [DS] gzrganmak, [ks-r-gan-mak] {az} dnl. f. [-r] Bir ii gnlsz yapmak. [DS] gzmak, [kz--mak] {az} dnl. f. [-r] 1. (Nemli tahl iin) paslanmak ve bakterilerin etkisi ile kendi kendine snmak; kzmak. 2. Souktan titreyerek bzmek. 3. ite, f. Oynamak. [DS] gztmak, [kz-t-mak] {az} gl. f. [-r] Istmak; kzdrmak. [DS] gzlk, - [kz-lk] {az} is. 1. Kz olma durumu; bekret; kzlk. 2. (Eya iin) kullanlmam olma durumu; el demem ilik [DS] gizmi, [kz-m] {az} sf. (Kadn iin) kt yola dm. [DS] - g '\ [-ay / -gey / -a / -ge / / -gi] {eT} ek. e. -* gay. -gi', [-g / -gi / -ki / -k / -gu / -g / -k / -ku] yap. e. - g. -gi3, [-k / -ki / - / -gi] {eATfyap. e. -* -k. gibi, [eT. kip (l, kalp, denk) > kip- > gibi] ed. 1. Benzerlik bildirir; ...e benzer. 2. Tam o srada; o anda. 3. Yakr durumda; yakr tarzda. 4. Birine ait sz veya gr anlatmada kullanlr. 5. Ve benzerleri anlam nda kullanlr. S ... gibi gelmek, Oyle sanmak; ... sans vermek.\\ ... gibi olmak, Be

GC gicim ik2, [gic-i-mik] {az} is. Dknlk; alkanlk; dadanma. [DS] S gicim ik ay, {az} M art ay. [DS] gicim ikli, [gic-i-mik-li] {azf sf. (Kii iin) bo durmayan; kendine her zaman bir i bulan. [DS] gicim e, [eT. ki-mek (kanmak) > gici--me] is. Kant duyma eylemi; kanma, gicim ek, [eT. ki-m ek (kanmak) > gici--mek iU -i^S-] dnl. f. [-ir] 1. Kant duymak; kan mak. {OsT} (ayn) 2. {az} i gcklanmak. 3. Ar istek duymak; heveslenmek; itahlanmak. [DS] gicit, [gic (yans.) > gic-it] {az} is. Uyuz hastal. [DS] gicitgen, [gicit-gen c ^ ] {OsT} is. Isrgan otu. gicitm ek, [gic (yans.) > e T kic-melt > gic-it-mek dU^S"] {OsT} g l.f. [-ir] Kandrmak. giciyik, -i [gic-i-y-ik dU*^] {eAT} is. 1. Kanma; kant. 2. Uyuz hastal. 3. {az} Egzama. [DS] giciyk, -i [gic-i-y-k kant. 2. Uyuz hastal, gicrek, -i [g > gic-rek i ! { e A T } zf. 1. Gee; biraz ge. 2. Zorla, gick, -i [gic-k dUS"] {eAT} is. 1. Kanma; kant. 2. Uyuz hastal. -gi, [-g / -gi / -gu / -g / -ki / -k / -k / -ku] yap. e. -* -g. g i 1 [gac / gc / g / gj / gic / gi (yans.)] is. Sert , nesnelerin kulak trmalayc ve sinir tepkisi verecek biimde birbirine srtnmesini, birbiri zerinden kaymasn ve kant hissi uyandran hareketleri anlatan kk. [Zlfkar] gi-i-m ek >5 gi etm ek, {az} (ocuk dili) hafife srmak. [DS] gi2, -ci [gi] {az} is. Pire. [DS] gi3, -ci [ge g f l {eAT} zf. Ge. S ge ge, {eAT} 1. A r ar; yava yava. 2. (Nefes vb. iin) aralkl olarak; kesik kesik. gii1 [eT. kei] {az} is. Kei. [DS] , gii2, [eT. kiig ur? ^ ] {eAT} sf. Kk, giirek, -i [eT. kii(g)-rek J y ^ ] {eAT} s f 1. K ck; kke; ufack; ufarak. 2. Daha kk, giik, -i [eT. kiig] {az} sf. Kk; ufak. [DS] giitgen, [giit-gen jS ^ S '] {eAT} is. Isrgan otu. giitm ek, [gic (yans.) > gic-it-mek dU^S"] {eAT} gl. f. [-ir] Kandrmak. g id 1, [gd / gid (yans.)] is. Kpek, kei vb. arma nlemi, gid-i, gid-ik gid2, [gd / gid (yans.)] is. Sinirleri tahrik eden hare ketleri anlatan kk. [Zlfkar] gid-ik, gid-i-mek, gid-i-ken, gid-i-ik g id a r, [? gidar] {az} is. Tavuk, horoz vb. hayvanla rn ibii. [DS] {eAT} is. 1. Kanma;

I M I R SZ11 1716

gidecek, -i [gid-ecek] {az} is. Saban okunun ucun daki ivi. [DS] gidegen, [git-mek > gi(d)-egen -uS"] {OsT} sf. Durmadan giden; abuk yryen, gideen, [git-mek > gi(d)-een] sf. co. Bir gln suyunu baka bir nehir, gl veya denize aktan alcarsu; ayak. g id ek 1 -i [gt-mek > g(d)-ek] {az} is. 1. Damla , rn kenarndaki duvar knts; korkuluk. 2. Saak. 3. Balkon vb. yerlerin altna konulan drt ke di rek. 4. amar ipi germ ek iin damlara dikilen aa. 5. A vlu duvarnn st. [DS] g id ek , -i [git-mek > gi(d)-ek] {az} is. Gidilen yer; gidi yn ve yolu. [DS] gidem e, -ci [git-mek > gi(d)-eme] {az} is. Eik. [DS] g id en 1, [git-mek > gi(d)-en] {az} is. evre; etraf; dolay. [DS] giden2, [git-mek > gi(d)-en] {az} sf. Geen. [DS] g id en n erd e, [giden-ler-de] {az} zf. Gemi gnler de. [DS] g id er, [git-mek > gi(d)~er j s S ] is. 1. Bir i iin har canan para; masraf. 2. Gelecekte salanacak bir yarar iin nceden harcanan paralar. 3. {eAT} Gidi; sefer. gid eray ak , [gi(d)-er+ayak] zf. Tam gidecekken; git me annda; gitm ek zere iken, giderek, [git-mek > gi(d)-er-ek i) j s / iij jl"] (gi de rek) {OsT} zf. Derece derece; gitgide; yava ya va artrarak; gittike; zamanla; tedricen, g id eren , [gid-er-mek > gi(d)-er-en] sf. Gitmesini salayan; yok eden; etkisiz durum meydana geti ren. S g ideren alan , /;z. Mknatslanm bir demir ekirdekte, herhangi bir noktasndan kan indk leme akn y o k etm ek iin gereken ters ynl mk natslanm m anyetik alann en kk deeri. g iderenlik, [gider-mek > gi(d)-er-en-lik] is. fz. Bir mknatsn, zt m anyetik alan etkisine kar mkna tsln korum a yetenei, gidergelm ez, [gid-er+gel-mez] {az} is. 1. Duman. 2. mecaz. l; lm. [DS] gidergi, [gider-gi] {az} sf. Gelip geen; yerli olma yan; oturmayan; yolcu. [DS] giderici, [git-mek > gi(d)-er-ici] sf. Y ok eden; dindi ren. giderilm e, [git-mek > gi(d)-er-il-me] is. Giderme ey lemine urama, g iderilm ek, [git-mek > gi(d)-e-il-mek] edil. f. [-ir] Y ok etme, dindirme ilemi yaplmak; gitmesi sa lanm olmak, g iderinilm ek, [gider-mek >gider-in-il-m ek dUXjjj.iT] {OsT} edil. f. [-ir] Giderilmek; uzaklatrlmak.

I M

1717

GL

giderme, [git-mek > gi(d)-er-me] is. Ortadan kaldr ma, yok etm ek ii. giderm ek, [eT. ket-er-m ek > gi(d)-er-mek / dUj.S'

g l . f [-ir] 1. Ortadan kaldrmak; yok etnek; izale etmek. {eAT} {OsT} (ayn) 2. {eAT} {OsT} Uzaklatrmak; def etmek. 3. {eAT} {OsT} kar mak. gidertme, [gi(d)-er-t-me] is. Ortadan kaldrlmasn, yok edilmesini salama eylemi, gidertm ek, [gid-er-mek > gider-t-mek djjS"] gl. fi [-ir] 1. Giderilmesini, ortadan kaldrlmasn sala mak. 2. {eAT} Y ok etmek; izale etmek. gidi1 [Far. gd < s ^ ] is. 1. aka yollu azarlama cm , lelerinde geen hitap sz. 2. zlem duyulan bir eyi, zellikle gemie ait olan zlemin anlatm n da kullanlan sz. 3. {eAT} {OsT} {az} argo. M u habbet tellal; pezevenk; ahlaksz; deyyus; kalta ban. [DS] 4. {az} ingene. [DS] gidi2, [gid (yans.) > gid-i] {az} is. 1. Olak. 2. K pek. [DS] gidibatm ak, [git-mek + yat-malc / gid-ip + ol-ut-mak ?] {az} gsz. b .f. [-r] Gidip durmak; gidedurmak; gidiyor hlde olmak. [DS] gididorum ak, [git-mek + dur-m ak > gid-e + dur-umak ?] {az} gsz. fi. [-r] Gitmek. [DS] gidici, [git-mek > gi(d)-ici] sf. 1. Gitme durumunda olan; kalcl olmayan; gitm ek zere olan. 2. m e caz. lmek zere olan. 3. Fani. gidik1 -i [gid (yans.) > gid-ik] {az} is. 1. Olak. 2. , Kuzu. 3. Balk. [DS] gidik2, -i [gdk] {az} sf. K sa boylu. [DS] gidilik, -i [gidi-likdUi-iS"] {OsT} is. Pezevenklik, gidili, [git-mek > gi(d)-il-i] is. Gidilme eylemi ve ya biimi. gidilme, git-mek > gi(d)-il-me] is. Gitme iinin ya plma eylemi. gidilmek1 [git-mek > gi(d)-il-mek] edil. fi. [-ir] Git , me eylemi yaplmak. gidilmek2, [eT. ket-m ek (yontmak) > ked-il-mek {eAT} edil.f. G edik almak. gidim, [git-mek > gi(d)-im] is. 1. Gitmek ii. 2. Gitmek iinin yaplma zaman ve says. 3. {az} Gidenin grnmedii da ar yer; srt ar. [DS] gidimli, [git-mek > gi(d)-im-li] sf. 1. Gitme zellii gsteren; gitmek zere bulunan. 2. man. Bir tasm dan dierine doru adm adm ilerleyerek akl y rtme ile bir nermeyi baka bir nermeden kar maya dayanan paralardan btnl olan dnce biimi. 3. Sezgisel olmayan. gidi1 [git-mek > gi(d)-i] is. 1. Gitm ek ii. 2. Gitme , biimi; gitme ekli; gitme tarz; tempo. 3. mecaz. Hareket tarz; tutum; davran; durum. 4. Seyir;

cereyan. 5. Eskiden, devlet adamlarnn ata binerek resm bir grevle bir yere gitmeleri, fi1 gidi alay, Padiahlarn saray dna klarnda dzenlenen tren. |j gidi dn, Gitme ve dnme eylemlerinin btn.\\ gidi geli, Gitme ve gelme eylemlerinin tamam.|| gidi o gidi, Giden kiinin bir daha geri dnmedii belirtilmek iin kullanlan sz. gidi2, [gid (yans.) > gid-i] {az} is. Uyuz hastal. [DS] gidiat, [git-mek > gi(d)-i + Ar. -t] is. 1. Gidiler. 2. Durumlar. 3. Olaylarn gelime tarz. 4. Bir kii nin alt iteki tutumu. gidigei1 [gid (yans.) > gid-i-ken] {az} is. 1. Isr , gan otu. 2. A rpa ynlarnda bulunan ve kant yapan kelebek tozlar. 3. Uyuz hastal. [DS] gidigen2, [gid (yans.)] {az} sf. (Kadn iin) cinsel istek ve heveslerine kaplarak sada solda tatmin olm a yollarn arayan. [DS] gidiik, -i [gid (yans.) > gid-i-ik] {az} is. 1. Uyuz hastal. 2. A rpa ynlarnda bulunan ve kant yapan kelebek tozlar. [DS] gidili, [gidi-leyin] (gidili:) {az} zf. Gidince. [DS] gidim e, [gid (yans.) > gidi--me] is. Kant duyma eylemi; kanma. g idim ek1 [gid (yans.) > gidi--mek] dnl. f. [-ir] , Kant duymak; kanmak. gidim ek2, [git-mek > gi(d)-i-mek] {az} ite, f. [ir] Yarmak. [DS] gidon, [t. guidone (kk bayrak)] is. 1. Bisiklet ve motosiklette n tekerlee yn vermeye yarar enle mesine ubuk; ynelte. 2. dnz. Komodorlara m ah sus mas atal biiminde kesilmi sancak; fors, giga, [Yun. gigas > Fr. / ng. giga] sf. 1. Ar byk. 2. (Bir bykln kat iin) m ilyar kere, gigabayt, [ng. giga-bit] (cigabayt) is. Bit cinsin den bir milyar byklnde veri saklama birimi. -gil1, [-l / -gil] {eT}{eAT} ek e.-* -gl. -gil2, [-gil / -gil-ler] yap. e. 1. simden isim yapan ek. Bir aile veya gruba ait olan bireyleri ifade eden isimler yapar: babamgiller, Aligiller. 2. Biyolojide, canllar dnyasnn drdnc basama olan (1. blm, 2. s n f 3. takm) aile, familya kavram ve ren terim ler tretir: kpekgiller, budaygiller, tu rungiller. gil1, [gil (ev)] is. Ev; aile; soy. gil2, [Far. gil J? ] {OsT} is. Sulu ve yapkan amur; balk. S gil-i erm eni, {OsT} la niyetine yenilebi len bir toprak; gil-i Horasan; kilermeni,|| gil-i R u m , {OsT} Krmz toprak; aboyas.|| gil-i zerd , {OsT} Sar renkli toprak boya.|| G il-h, {OsT} 1. Toprak ah. 2. Topraktan yaratld iin Hz. A d e m in lakab. || gil-zr, {OsT} amurlu yer. g ilabala, [Far. gile + ? bolu] (gil;bala) {az} is. Gilaburu. [DS]

GL

gilabru, [Far. gile + ? bolu] (gil:buru) is. bot. Yurdumuzda orman kenarlarnda yetien 2-4 m. ykseklikte, yapraklan 3 paral, iekleri beyaz, meyvesi olgunlatnda krmzlaan, meyvelerin den skmak suretiyle iecek yaplan, bir trnden de Sivas evresinde sigara azl yaplan aak; gilabada; filbumu; germiek; giligili; dadaan aac; girebolu, (Viburmm opulus, Vibum um tan tana) gilamada, [Yun. khl'mata] {az} is. Budanm asma ubuu. [DS] gilan, [Ar. ln j^L*] (gi:l:n) {OsT} is. Hortlaklar, gilaptan, [Ar. kallb (krk) + Far. -dan > klaptan] {az} is. zerine srma ya da tel sarlm ipek ya da pam uk iplii. [DS] gilcan, [kl-can] {az} is. Kldan yaplan tuzak; kse. [DS] gild, [gald / gld / gild (yans.)] is. B ir yzeyde dn me, yuvarlanma, srtnme ve arpma, kendi ken dine hareket etme, gevezelik etme bildiren kk. [Zlfikar] gild-ir-e-mek, gild-ir-e-k gildan, [gild-en] {az} is. I . Kk sahan. 2. M ara pa. [DS] gilden, [gild-en] {az} is. Kk su barda. [DS] gildaru, [Far. gldr jjjJJf] (gi:lda:ru:) {OsT} is. Bir tr uyuturucu madde, gildirek, -i [gild-ir-ek] {az} is. Kk an. [DS] gildirem ek, [gild (yans.) > gild-ir-e-mek] {az} gsz. f [~rJ [~r(i)-yor] 1. ok konumak. 2. (Ik iin) snk, titrek yanmak. [DS] gildirgi, [gild-ir-gi] {az} is. Kk an. [DS] gildirgi, [gild-ir-gi] {az} is. Yass talarla oyna nan bir oyun; kaydrak. [DS] gildirik, -i [gild-ir-ik] {az} sf. (Tepsi iin) yuvar lak. [DS] gile, [Far. gile *!?] {OsT} is. 1. ikyet; yaknma. 2. Ya zm tanesi, {az} (ayn) [DS] 3. ki da ara sndaki yol. 4. {az} Gzbebei. [DS] S gilemend, {OsT} ikyeti,|| gile-mend, {OsT} ikyet ilik. gilebolu, [Far. gile + ? bolu] {az} is. Kk salkml bir tr kiraz. [DS] giliger, [Far. gilger J ^ ] (gili:ger) {OsT} is. I. Duvarc; yapc. 2. mleki; amurcu. gileylennek, [Far. gile + T. ey-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] ikyet etmek. [DS] gileyli, [Far. gile > giley-li] {az} sf. ikyet eden; yakmc. [DS] gileylilik, -i [gileyli-lik] {az} is. ikyet. [DS] gilgen, [gild-en ?] {az} is. Kk su barda. [DS] gilgil1 [gil+gil ?] {az} is. 1. Msr tanesi. 2. Bezel , ye. 3. Kk taneli dar. [DS] gilgil2, [gil+gil ?] {az} is. iftlemek isteyen erkek deve. [DS]

gili, [Far. gile ?] sf. (Meyve, tohum vb. iin) kk; nohut boyunda. S gili gili, {az} K k kiiiik. [DS] giligili, [gili+gili] {az} is. Fndk byklndeki meyvesi turu ve reel yaplan bir yaban meyvesi; gilaburu. [DS] gilik1 -i [? gilik] {az} is. 1. am, mee, ard vb. , aalarn meyveleri. 2. Dikenli ard. 3. ekirdek. 4. Kei, koyun, deve vb. hayvanlarn pislii. [DS] gilik2, -i [Yun. kholk] {az} is. 1. Sata piirilen kk ekmek. 2. Kk simit. 3. Bulgurdan yaplan etli kfte rei. 4. Hahatan alman ham afyon topaklar. [DS] S gilik peyniri, {az} Taze stten maya ile kestirilerek yaplan tel tel peynir. [DS] gilik3, -i [? gilik] {az} is. I . Kesme eker. 2. Halka l eker. [DS] gilik4, -i [? gilik] {az} sf. Kk. [DS] gilikli, [gilik-li] {az} is. Simit biiminde ekmek. [DS] gilim, [Far. gillm ^)S ] (gili:m) {OsT} is. Ynden do kunmu kaba yer rts; kilim, gilindir, [? gilindir] {az} is. Kk toprak testi. [DS] gilirik, -i [gil-ir-ik] {az} is. Kk taneli kar. [DS] giliz, [? giliz] {az} is. 1. Mide. 2. kembe. 3. Salya. [DS] gille, [gille] {az} sf. 1. Yuvarlak. 2. is. Domates. [DS] gillek1 -i [gil-le-k] {az} is. plik makaras. [DS] , gillek2, -i [gil-le-k] {az} is. 1. Kei, koyun, deve vb. hayvanlarn pislii. 2. ocuklara oyalanmas iin verilen erez. 3. Dolu tanesi. [DS] gillenek, [gil-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] terek yuvarlamak. [DS] gillenmek, [gil-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] nem vermek. [DS] -giller, [gil-ler] yap. e. -*> -gil. gilli, [geri / gilli / kelli] {az} zf. ...-den sonra; ...ince. [DS] gillik 1 -i [gil-lik / gil-le-k] {az} sf. Kk. [DS] , gillik2, -i [gil-lik / gil-le-k] {az} is. 1. ekirdek. 2. Kei pislii. [DS] gilte, [? gilte] {az} is. Dme. [DS] gve, [? gilve / givle] {az} is. R a f [DS] gime, [gme > gme] {az} is. Avc kulbesi; gme. [DS] gimi, [kimi / gibi L ^-S'] {eAT} {OsT} {az} e. Gibi. 5 [DS] -gin 1 [in. kun (sr; kalabalk; topluluk; toplant; , snf; trde) > -kun / -kn / -kn / -kin / -n / -gin / -un / -gn] {eT} yap. e. -* -kn. -gin2, [-gin / -gin / -gn / -gun / -kin / -km / -kun / kn] yap. e. - -gn. -gin3, [Far. gin j S ] (gi:n) {OsT} son ek. Sonuna

itin l a g mos.1719
getirildii Farsa isimlerden bulunan, olan, - l anlamnda sfatlar yapan son ek. gam -gn (gaml) gin', [? gin] {az} Maydanoz. [DS] gin2, [kin / gin] (az) ba. Ki. [DS] ginci, [? ginci] {az} is. Gzbebei. [DS] gincil, [gincil] {az} is. Damak. [DS] o in c ilik , - i [gelin-ce-lik] {az} is. Gelin masraf. [DS] -gine [-gine] {eT} ek. Kltm e eki. [DLT] gine, [yana (ikinci kez; tekrar) l yene / yine > kine > gene / gine] (g ine) zf. Bir daha; yeniden; tekrar; gene; yine; {az} (avn) [DS] ginez, [ginez / genez] {az} zf. Galiba. [DS] ging , [gin ] (gin) {eAT} sf. 1. Geni. 2. Bo yer; srlmemi arazi, ginge, [ginge] {az} is. Kydeki toplant yeri. [DS] gingelnek, [gin-el-mek dUS^S"] (ginelmek) {eAT} d n l.f [-ur] Genilemek, gingimek, [gin-i-mek iUS^] (ginimek) {eAT} gsz. f. [-r] Genilemek, gingitmek, [gin-i-t-mek (ginitmek) {eAT} gl. f. [-ir] Geniletmek, gink, -gi [? gink] {az} sf. (Kii iin) tahamml edilemeyen; dayanlmaz. [DS] ginglik, -i [gin-lik ^USL^] (ginlik) {eAT} is. 1. Ge nilik. 2. Bolluk; ferahlk, ginmek, [gin-mek dUSLS"] {eAT} dnl. f. [-i] Ge nilemek. ginnim, [? ginnim] {az} zf. Sonra. [DS] ginseng, [in. jen-sen (bitki-adam)\ is. bot. Sarma kgillerden, uzak dou lkelerinde yetien, kuvvet ilac olarak tannan, kazk kkl ok yllk otsu bir bitki, (Panax ginseng). gipr, [Fr. guipure] is. 1. Zemin dokusu olmayan, geni ilmiklerden meydana gelm i dantel. 2. Perde veya demeliklerin u ksm larnda yer alan dantel taklidi dokuma ss. -gir-, [-kir- / -kur- / -kr- / -gr- / -gir- / -ur- / - gr-] {eT) yap. e. -* -kr. -gir, [Far. -gir j -] (gi:r) {OsT} son ek. Sonuna ge tirildii Farsa kelimelerden tutan, tu tu cu anla mnda birleik sfatlar yapan son ek. cihn-gr (dnyay tutan) gir, [Far. giriften (tutmak) > gr j*T| (gi:r) {OsT} is. 1. Tutma, tutu. 2. Sava; kavga. 3. sf. Tutan; tutucu; zapteden. 4. Dalan; yaylan, gira, [Far. gr I f ] (gi:ra:) {OsT} sf. Tutucu; tutan. j gr gr, {OsT} Tutan tutana. grabolu, [Yun. keropoli / pyrepole] {az} is. A rla rn kovann atlak yerlerini kapatm ak iin kullan dklar siyah mum; eir. [DS] girami, [Far. girm gn; aziz; muhterem.

GR

(gira:mi:) {OsT} sf. Say

giran1 [Far. girn j [ / ] (gira:n) {O sT} sf. 1. M add , ve manevi olarak ar. 2. ok; fazla. 3. Bktrc; usan verici. 4. Kokmu; kt, girn-bah, {O sT} ok deerli.\\ girn-br, {O sT} 1. A r ykl. 2. Gebe. 3. M eyve yklii dallar. 4. Zengin.\\ girncn, {O sT} A r canl; can skc; souk. || girncn, {O sT} Can skclk.\\ girn-dest, {O sT} ini yava gren; eli ar.\\ girn-dest, {O sT} E l arl , ii yava grm e.|| girn-dest-mye, {OsT} 1. Elinden her i gelen. 2. mecaz. Sermayesi bol; zen gin.,|| girn-dfld, {OsT} 1. Kara bulut. 2. Duman; iis ll girn gelmek, {O sT} Ar gelmek; dokunmak]] girn-g, {O sT} Kula ar iiten; sar.\\ girngne, {O sT} Kula arm gibi.|| giran-g, {O sT} Sarlk. [[ girn-hb, {O sT} 1. A r uyku. 2. mecaz. Gaflet. || girn-hb, {O sT} Uyku arl.|| girn-hr, {O sT} ok yiyen; obur.|| girn-hr, {OsT} ok yiyicilik; oburluk. || girn-htr, {OsT} 1. Can sklm. 2. Dargn.\\ girn-hy, {O sT} Kt hylu.j| girn-kadr, {O sT} D eeri byk.\\ girnkymet, {O sT} Deerli; kymetli]] girn-kse, {O sT} Cimri; eli sk] \ girn-mye, {O sT} ok pahal; ok deerli.|| girn-pt, {O sT} Srt salam; ok daya nkl]] girn-rikb, {O sT} 1. A r bal; vakarl. 2. Dman saldrsndan ylmayan]] girn-rikbne, {O sT} 1. Vakarl kimseye yakacak biimde. 2. Dmana saldrr gibi.\\ girn-sye, {O sT} Yksek mevki sahibi. || girn-seng, {O sT} 1. Sabrl; kanaat eden. 2. Tarts ar. 3. Vakarl. | girn-ser, {O sT} Kendini beenmi; kibirli.]] girn-serne, {O sT} Kibirlilikle; kendini beenmilikle]] girn-ser, {O sT} K endim beenmilik; kibirli olu]] girnseyr, {O sT} Yry ve hareketi yava olan]] girn-sirit, {O sT} Tembel]] girn-sirit, {OsT} A r canl olu; tembellik]] girn-shn, {O sT} A r szl; tok szl. giran2, [geren / giran] {az} sf. (Hava iin) sisli; puslu. [DS] girandi, [t. grandi] is. dnz. Gemilerde batan ikinci direk. girani, [Far. girn (gira:ni:) {OsT} is. 1. A r lk. 2. mecaz. ekilmezlik. giranlk, - [geren-lik / giran-lk] {az} sf. Havann bulutlu olmas durumu. [DS] girant, [Sansk. grantha] {eT} is. Nazm; iir; msra; fasl. [ tigsizler] girap, [Fr. crep > krep] {az} is. pek barts; krep. [DS] giras, [Far. girv => giras] {az} is. Tarlay rehine koyarak alman bor. [DS] girav1 [? girav] {az} is. Alay; alay etme. [DS] S , girav vermek, {az} Teselli etmek. [DS]

GR

O IIC SOM. ir M E
linmeyen, kark ynler; ayrntlar. 3. Bir eyle ilgili gelir ve giderler. || girdi-kt zmlemesi, Ekonomik faaliyetler arasnda saylabilir deerle rin giri ve klarm belirtmeye yarayan yntem. girdirmek, [gir-dir-mek] {az} gl. f. [-ir] B ir eyi bir yere sokmak. [DS] girebi, [Yun. khrobi => girebi] {az} is. 1. Otsu bit kileri kesm ekte kullanlan ucu eri bir tr balta. 2. M eyveli dallar ekmekte kullanlan ucu engelli denek. [DS] girdu, [Far. gird j ^ ] (girdu;) {OsT} is. Ceviz. girdigr, [Far. gird-gr / kird-gr jtio _ /] (girdig:r) {OsT} is. Yaratan; Allah, girebolu, [Yun. pyrobole / keropoli] {az} is. Eir. [DS] girec, [Far. girec j?] {OsT} is. Kire. S girec-hne, /] {eAT} sf. ok 1. Kire oca. 2. K ire satlan yer. gireen, [gir-mek > gir-een g giren. girei, [Yun. kyriaki => ^ oj] {az} is. Pazar gn. [DS] S girei gn, {eAT} Pazar gn.|| girei irtesi, {OsT} Pazartesi. girek, -i [gir-mek > gir-ek] {az} is. 1. Kap. 2. Tilkinin korunduu ta kovuk; in. [DS] girelik, -i [Yun. khelleri] {az} is. 1. Kiler. 2. Para vana; siperlik. [DS] girellik, -i [Yun. khelleri] {az} is. 1. Kiler. 2. Ev lerde bulunan kk banyo; guslhane. [DS] giren 1 [gir-mek > gir-en] sf. 1. Girme iini yapan. 2. , M uhasebe ilerinde iletme, kasa vb. yere gelir kaydedilen; gelir. 3. retimde, ilenm ek zere ham ya da yar mamul olarak ileme sokulan. >5 giren kan, argo. 1. E rkek cinsel organ. 2. B ir kimseyi ilgilendiren konu; sorun. giren2, [? geren / giren / gireni] {az} is. Flaff bulut lu, sisli hava. [DS] gireng, [? geren / giren / gireni] (giren) {az} is. -* giren2. [DS] girengi, [? geren / giren / gireni] (gireni) {az} is. -* giren2. [DS] girenleme, [giren-le-me] is. H afif bulutlanma, girenlemek, [giren-le-mek] gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. (Hava iin) h afif bulutlanmak. 2. {az} (Hava iin) h afif yumuamak; lmak. [DS] girenlenmek, [giren-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] (Hava iin) bulutlanmak. [DS] girenm ek, [gir-mek > gir-in-m ek > gir-en-mek] {az} dnl. f. [-ir] ok fazla yklenmek. [DS] girev, [Far. girev j^?] {OsT} is. Rehin. gireyi, [gir-mek > gir-ei] {az} is. Damadn gerdee girdiinin ertesi gn. [DS] girge1 [Far. girde] {az} is. Byk kazan. [DS] ,

girav2, [Far. girav] {az} is. Rehin. S girava ver mek, {az} Para almak iin maln ipotek vermek. [DS] Giray, [ker (dev) > ker-ey (k dev; devcik) > kirey / kerey / kiray / giray] is. Krm hanlar ile han so yundan olan prenslere verilen unvan; (oulu Kereit (devcikler) olup M ool topluluu iinde dal m gl boylardand.). gircik, -i [gir-cik] {az} is. Kk aa paralar. [DS] gircimek, [gic-i-mek
>

girci-m ek

d U ^ j^ S " ]

{eAT}

gsz. f. [-r] Kanmak; gidimek. gircin1 [? gir-cin] {az} zf. Bir parack. [DS] , gircin2, [? gir-cin] {az} is. Ekmek. [DS] gircivik, -i [gir-ci-mek > girci-m ik > gircivik] {az} is. Vesvese. [DS] S1 gircivik girmek, {az} ine bir korku, tela dmek. [DS] girek, -i [gerek f \ {eAT} is. Gerek,
dU S ^S "]

gireklik, -i [gerek-lik lik.

{eAT}

is. Gerek

gir d, [Far. gird :> {OsT} is. 1. Dnen; srekli dn J?\ yapan. 2. Yuvarlak; deirmi. 3. evre, fi1 gird gird, {OsT} epeevre.|| gird-ald, {OsT} Toz top rak iinde kalm; toza bulanm. || gird-bd, {OsT} D nerek esen rzgr; hortum. girdap, -b [Far. gird (dnen) + b t j b (girda;b) {OsT} is. 1. Su veya hava evrintisi. 2. mecaz. Teh likeli yer veya durum.. S girdb- bel, {OsT} Be la girdab; byk felaket. girdar, [Fer. kerden (yapmak, etmek) > kirdr / girdr _>'>/] (girdar) {OsT} is. 1. ; meguliyet; ey lem. 2. Davran. 3. huk. Araziyi ileyen tarafndan yetitirilen aa veya yaplan bina, girde, [Far. girde c^yf] {OsT} is. 1. Y uvarlak olan her ey. 2. evre. 3. Yufka ekmei. 4. Eskiden Yahudilerin, Mslmanlardan ayrt edilebilmesi iin elbi selerine san renkte taklm a mecburiyeti olan yuvar lak para. 5. {az} Gzleme. [DS] S girde-blin, {OsT} Yuvarlakyastk.\\ girde-bli, {OsT} Yuvarlak yastk.\\ girde-bn, {OsT} Beki; gzetici.|| girde ekmei, B ir eit yuvarlak pide. || girde kebab, Girde ekmeine sarlarak yenilen kebap. gir dek, -i [Far. girdek {eAT} {OsT} is. -* ger dek. girdele, [Far. girde + T. -le ?] {az} is. Gzleme. [DS] girdgn, [Far. girdgn j l ? j j f ] (girdg;n) {OsT} is. Ceviz. girdi, [gir-mek > gir-di] is. Ekonomik bir iletmenin retim faaliyetine giren ham, yar mamul veya mamul madde ve i gcnn tm. S girdi kt / girdisi kts, 1. Yakn iliki; sam im i iliki. 2. B i

I M

1721

GR

girge2, [gir-mek > gir-ge] {azj is. Binann alt kat. [DS] girge, -ci [gir-mek > gir-ge] {az} sf. Giriken; so kulgan. [DS] g irg i, [gir-mek > gir-gi] {az} is. 1. Sabr. 2. Frsat. [DS] girgi, -ci [gir-mek > gir-gi] {az} sf. 1. K olay gi ren. 2. Giriken. [DS] girgilenmek, [gir-mek > girgi-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Sabrszlanmak. [DS] girgin, [gir-mek > gir-gin j 4 / ] sf. 1. H erkesle ah baplk kurabilen; giriken. 2. H er ie atlabilen. 3. jeAT} {az} is. ubat aynda azan deve. [DS] 0 girgin olmak, {eAT} (Erkek deve iin) diisini arzu lamak. g ir g in lik , - i [gir-gin-lik] is. Girgin olm a durumu; girgin olan kiinin nitelii, girgire, [gild (yans.) > gild-ir-e] {az} is. El deir meni. [DS] girgirek, [gir-dir-ek ?] {az} is. M erdiven. [DS] girgit1 [Yun. kerkida] {az} is. Kirkit. [DS] , girgit2, [dir(i)-g-it] {az} is. 1. Kaynam buday, msr, nohut. 2. i ok zor karlan bir tr ceviz. [DS] girgit3, -di [gir-(i)g-it ?] {az} s f Cimri. [DS] girgn, [gir-gn / gr-gn ?] {az} sf. (Kii iin) sayg duyulmaya deer; gvenilir. [DS] giri, [geri] {az} is. Geri; arka; k. [DS] giriban, [Far. giribn (giri.ba.n) {OsT} is. Elbise yakas. S girbn-k, {OsT} Yakas yrtk. || girbn-gr, {OsT} Yakaya yapan; yakalayan. giriban, [Far. girban (giri.ba:ni:) {OsT} sf. Bir tr gmlek, girici, [gir-mek > gir-ici] sf. 1. Girme iini yapan; hep giren; girmeyi alkanlk edinmi olan. 2. fz. (In iin) bir maddenin iinde, bu maddenin atom lar tarafndan durdurulmadan yaylan, girift, [Far. giriften (tutulmak) > girift o i / ] {OsT} sf. 1. Birbirinin iine girmi, karm; aprak. 2. is. Tutma, yakalama. 3. mim. M otifleri i ie giren ssleme tarz; arabesk. 4. mz. Trk musikisinde kullanlan neye benzeyen alg. <5 girift tezyinat, {OsT} Giriik bezeme. || girift yaz, Ssleme amacy la harfleri birbiri iine gem i hlde yazlan y a z.|| girift-zen, {OsT} Girift alan; neyzen. giriftar, [Far. giriften (tutulmak) > giriftar _> s_/] (gi U riftar) {OsT} sf. 1. Tutulmu; yakalanm. 2. ..- e uram; ..-e dkn; tutkun. S giriftr- ak, {OsT} Aka tutulmu; ak tutkunu.\\ giriftar olmak, Tutulmak; yakalanmak. giriftaran, [Far. giriften (tutulmak) > giriftrn ljUs/] (girifta:ra;n) {OsT} is. 1. Yakalanm olan lar; tutulanlar. 2. Tutkunlar; uramlar.

giriftarane, [Far. giriften (tutulmak) > giriftrne jljl^ /] (girifta:ra:ne) {OsT} zf. Tutulmuasma; yakalanm gibi, giriftare, [Far. giriften (tutulmak) > giriftre (girifta:re) {OsT} is. 1. Tutkunluk. 2. Yakalanma; tutulma. giriftari, [Far. giriften (tutulmak) > giriftar (girifta:ri:) {OsT}is. 1. Tutkunluk; dknlk. 2. Yakalanma. girifte, [Far. giriften (tutulmak) > girifte (gi rifta r) {OsT} sf. 1. Tutulmu, yakalanm. 2. (Bir hastala vb. eye) tutulmu, yakalanm. 3. Tutsak. 5 1 girifte-dem, {OsT} Nefesi tutulmu.\\ giriftehtr, {OsT} Gcenmi.\\ girifte-i dam, {OsT} Tuza a yakalanm .|| girifte-htr, {OsT} Darlm; g cenmi. || girifte-leb, {OsT} Duda tutulmu; sakin; s & k .H girifte-lebne, {OsT} Sessizlikle.\\ giriftem ser, {OsT} Akl fik ri dank olan.|| girifte-zebn, {OsT} D ili tutulmu; kekeme. || giriftegi, [Far. giriften (tutulmak) > girifteg LS^s ] S (giriftegi:) {OsT}) is. 1. Tutkunluk. 2. Tutsaklk; esirlik. 3. Hastalk hli, girifteri, [Yun. khladeiteri] {az} is. Bulgur, soan ve dvlm etle yaplan zgara kfte. [DS] giriftiri, [Far. girift > giriftiri ?] {az} is. Orak. [DS] giriftleme, [girift-le-me] is. mim. Birbirine gemi, dal, iek, yaprak motifleri ile yaplan ssleme; giriik rg. giriftzen, [Far. giriften (tutulmak) > girift-zen] is. Girift alan kimse, girih, [Far. girih J"\ {OsT} is. 1. Dm. 2. Zorluk; glk. 0 girih-bend, {OsT} 1. Dm atan; dmc. 2. mecaz. Zorluk karan. 3. Ukur.\\ girih ber girih, {OsT} Dm stne dm.|| girih-br, {OsT} D m kesen; yankesici.\\ girih-gr, {OsT} Dm tutmu; karmak; dolak. || girih girih, {OsT} D m dm.|| girih-k, {OsT} D m aan; glkleri yenen; zorluklarn stesinden g e len. girihe, [Far. girihe ^ / ] {OsT} is. Kk dm, girik, -i [gir-ik] {az} is. p taklan eri aa. [DS] girilik, -i [gir-i-lik] {az} is. Dn elbisesi. [DS] girili, [gir-mek > gir-il-i] is. Girm ek ii ve biimi, girilme, [gir-il-me] is. Girilmek ii. girilmek, [gir-mek > gir-il-mek] edil. f. [-ir] Girme eylemi yaplmak, girim, [gir-im] is. Girmek ii; girme, girimlik, -i [gir-im-lik] is. B ir yere girme hakk olduunu bildiren kt; duhuliye kd; giri kar t. girinc, [gir-mek > gir-inc vb. iin) buluta girme. {eAT} is. (Gne, ay

GR

I M I IC tM alt kat; zem in kat; ye r kat. j| giri snav, Bir oku la, bir ie girecekleri sem ek amacyla yaplan snav.\\ giri creti, Sinema, tiyatro, mze, ma gibi yerlere girerken denen para; duhuliye. || giri yapmak, 1. Balamak. 2. B ir lkeye gm rk kap sndan geerek girmek. girigin, [giri-kin / giri-ken] {az} sf. Giriken.
[DS]

girinci, [? girinci / kirinci] (az) is. 1. ki ile yedi ya arasndaki erkek deve. 2. Deve yavrusu. 3. Bir ile yandaki ksrak. [DS] girindi, [gir-mek > girindi jj ] {OsT} sf. Soyu sopu belli olmayan; ne idii belirsiz, girinmek, [ e l kir-in-mek > gir-in-mek] {az} dnl. f [~irl 1- Kendini sokmak; kendini girdirmek; gir mek. 2. {az} Giyinmek. [DS] 3. {az} Srta yk lenmek. [DS] girinti1 [gir-inti] is. 1. D z bir yzeyde var olan , ierlek ksm. 2. (az} Denize doru uzanm kara paras. [DS] 3. {az} Dolambal sokak. [DS] fi1 girinti knt, B ir yzeydeki ierlek ve darlak olan, dzgnl bozan ksmlar. girinti2, [gir-inti] {az} i. 1. Kirac. 2. Kira verm e den yalnzca evin eski ve ypranm yerlerini ona rarak oturan. 3. Gmen. 4. Yabanc. 5. Boaz tok luuna alan. 6. gveyi. [DS] girinti3, [gir-inti] {az} is. 1. Girikenlik. 2. Tarlay yabanc otlardan tem izleme ii. [DS] girintili1 [gir-in-ti-li] sf. Girintisi olan. t? girintili , kntl, D z olmayan, girintisi ve knts olan. girintili2, [girinti-li] {az} sf. (Kii iin) giriken; sokulgan; becerikli. [DS] girintisiz, [gir-in-ti-siz] sf. Girintisi olmayan, fi1 girintisiz kntsz, D z olan; girinti ve knts olmayan. girirmek, [gir-mek > gir-ir-mek Sokmak; ithal etmek; girdirmek, giri, [Far. girs / girse / 4-j>] (giri:s) {OsT} is. Aldatma; kandrma; hile; desise, giri, [eT. kir-i > gir-i] is. 1. Dardan ieriye geme ii veya biimi. 2. Bir binaya, i yerine, m a den ocana vb. girmek iin zel yaplm yer; gir m ek iin ayrlm yer; methal; antre. 3. ed. Bir eserde n szden soma yer alan ve eserin konusu nun kolay kavranmasn salayan blm; methal. 4. ed. Bir kompozisyonda gelimeye hazrlk yapan, konuyu tantan blm; girizgh. 5. Bir bilim e ha zrlk amacyla yazlan eser. 6. bsy. Bir evre biri mindeki bilgilerin bilgisayarn hafzasna veya bil gisayardan evre birime verilmesi ilemi. 7. mz. B ir mzik parasnn bata yer alan blm; met hal. 8. gnl. Sinema, tiyatro, mze, ma gibi yerlere girmek iin nceden denen para; giri paras; giri creti. 9. Bir kap, saya pom pa vb. iinde hareket eden veya gemek zorunda olan akkann girdii aklk veya balant noktas. 10. muh. Belli bir dnemde mal, para, senet, vb. paraya evrilebilir deerlerin iletmeye ne ekilde olursa olsun gelmi olmas. 5> giri durumu, dbl. K im i dillerde kapal bir yere girii belirten a d durumu.\\ giri kaps, Yaplarda yalnz ieri girm ek iin kullanlan kap, jj giri kat, Binalarda sokaktan hemen giriliveren {eAT} gl.

fi

giriik, -i [gir-i-mek > gir-i-ik] sf. Birbirinin iine girmi, karm olan, fi1 giriik bezeme, mim. Bir birinin iine girmi, sarmam biimde yaprak, iek ve dal motifleriyle yaplm ssleme; girift tezyinat; arabesk.|| giriik cmle, dbl. Bir temel cmle iinde birden fa z la fiilim siden kurulu cmle; m udil cmle; karm ak cmle. || giriik tamlama, dbl. inde tmle, z a r f tamlamas, sfat tamlamas bulunan tamlama. giriiklik, -i [gir-i-ik-lik] is. G iriik olma durumu; giriik olan eyin nitelii, giriilme, [gir-i-il-me] is. Girime iinin yaplmas; giriilm ek ii. giriilmek, [gir-i-mek > gir-i-il-mek] edil. f. [-ir] Girimek ii yaplmak, giriim, [gir-i-mek > gir-i-im] is. 1. Bir ii yapma ya balama; teebbs. (1935) 2. fz. ki veya daha ok dalgann bir noktaya ayn anda gelmesi ile m eydana gelen snme ya da artm a olay. 3. dbl. ki ve daha ok dilli konum acnn bu dillerden birini kullanrken baka bir dil veya dillerden elere yer verm esi olay, giriim lme, fz, Ik giriim saaklarn lme teknii; interferometri. giriim ci, [gir-i-im-ci] is. 1. Bir i yapmak zere harekete geen, o ie balayan kimse; mteebbis. 2. Sanayi ve ticaret alanlarnda bir sermaye ortaya koyarak yatrm yapan, giriimde bulunan kimse, giriimcilik, -i [gir-i-im-ci-lik] sf. Giriimde bu lunm a durumu; giriimci olann nitelii, giriimler, [gir-i-im+l-er] is. fz. Ik giriim saaklarn uzaktan lm eye yarayan ara; interferometre. giriken, [gir-i-mek > gir-i-ken] sf. 1. Kendi ken dine bir i, ura ortaya koyabilen; mteebbis. 2. Bir ie hi ekinmeden giriebilen. 3. gnl. Baka lar ile kolay iliki kurabilen, girikenlik, -i [gir-i-ken-lik] is. 1. Giriken olma durumu. 2. Giriken olann nitelii, girilik, -i [gir-i > gir-i-lik] sf. 1. Giri iin ayr lan. 2. is. ed. B ir baka anlatma, baka bir sze gemek iin kullanlan sz; girizgh. girim e1 [gir-i-me] is. Birbiri iine girme, balama , ve karlama durum ve eylemleri. girim e2, [Far. kirim e / girime U-i^S] {OsT} is. 1. Ka ve gzle iaret. 2. Naz; cilve; ive. 3. Gamze, girim ek, [gir-mek > gir-i-mek ite, f. [-ir] 1. Karlkl olarak birbiri iine girmek, karmak.

g U tll 1 H E S S M i

1723

____________________________________________ GR

2. Bir ie balamak iin hazrlk yapmak; teebbs etmek; ele almak. 3. mecaz. Birini dvmeye bala mak. 4. (Birden ok kii iin) birbirine vurmak; dvmek; kavgaya tutumak. S. {eAT} {OsT} K a rmak; mdahale etmek. S (birbirine) girim ek, ]. Birbiri iine girip karmak. 2. mecaz. Kavgaya tutumak. Girit kekii, [Girit + keki(k)-i] is. t. Girit adasnda yetien beyaz tyl, pembe iekli ok yllk otsu bir bitki, (Origanum dictamnus).

balamak. 7. Kullanlmaya balam olmak; all m, benimsenmi olmak. 8. Kendinde bir deiik lik grlmek; deiime uram olmak; yeni bir duruma gemek; dnmek. 9. Varmak; ulamak; ermek. 10. Derinliine ilemek; nfuz etmek. 11. (Soyut kavramlar iin) iyice anlamak; kavramak; zihninde yer etmek. 12. (Zaman kavramlar iin) gelmek; balamak. 13. (Ar, sz iin) balamak; etkisini gstermek; saplanmak. 14. kim. Bir eyin birleiminde yer almak. 15. (Kavga, tartma iin) balamak; tutumak; yapmak. 16. Salgn hastalk girive, [Far. girlve (giri:ve) {OsT} is. 1. kmaz bulamak. 17. (Bir konunun, hesabn, iin, grevin yol. 2. ok dolak yol. 3. Yar; uurum; zor geit. vb. eyin) iinde olmak; dahil olmak; alanna gir 4, inden klmaz durum. S girive-i k, Akn mek. 18. (Okula vb. yere) yazlmak; kaydolmak; karmak durumu. devam etmek. 19. (Telefon, telgraf vb. iin) g giriz, [Far. grehten (kamak) > giriz / grz y.J"] rmeleri veya hatt kontrol etmek iin paralel bir balantyla grmeye katlmak. 20. {az} (Bu (giri:z) {OsT} is. 1. Ka; kama. 2 . Orta oyununda day iin) biilecek olgunluu gelmek. [DS] 21. oyun anlamnda kullanlr. {az} (Ekmek yaplacak hamur iin) kabarp yarl girizan, [Far. grehten (kamak) > girzn j ' j i / ] (gimak. [DS] 22. {az) g l.fi Giymek. [DS] S girecek ri:za:n) {OsT} sf. Kaan, delik a ra m a k , Saklanacak yer bulmaya almak. || girizende, [Far. grehten (kamak)>girlzende ^ y . . S \ girip km ak, 1. Bir yere sk sk uramak. 2. Bir yerde az kalmak; urayp gitmek. (giri:zende) {OsT} sf. Kaan, girizgh, [Far. grehten (kamak) > girz-gh y .J ] girm elik, -i [gir-me-lik] is. (Sinema, tiyatro, ma vb. yerlere) giri iin denen para; giri creti; du (girizgh).{OsT} is. 1. K aacak yer; ka yeri. 2. huliye. Sze, konuya giri yeri. 3. Girilik 4. ed. Divan girnem ek, [eT. kir-in-mek > gir(i)n-e-mek] {az} iirinde nesib veya tebihten sonra asl kaside b dnl.f. [ir] Bir ie istekle balamak. [DS] lmne geii gsteren beyitler, girt, [? girt] {az} is. Kalnlk. [DS] S g irt v u rm ak , girkit, [Yun. kerkida] {az} is. H ah dokuma arala {az} Hedefe tam isabet ettirmek. [DS] rndan olan bir tr tarak; kirkit. [DS] girtm ek, [girt-mek] {az} gsz. f. [-(d)-er] Demek. girlek, -i [gir-(i)l-ek] {az} sf. Giriken. [DS] [DS] girlk, - [gr-liik] {az} is. Sk aa, al ve diken girtten , [girt-ten] (gi rtten) {az} zf. Gerekten; cidd bulunan yer; grlk. [DS] olarak. [DS] girnan, [kirmen] {az} is. Kirmen. [DS] g irt p , [Alm. kartofel > Rus. kartol ?] {az} is. girme, [gir-me] is. 1. D saylan yerden veya ortam Patates. [DS] dan ieri gemek ii. 2. as. D mann savunma gir, [ger j / -] {eAT} sf. Geri. S1 gir yitm ek, {eAT} mevziine kar giriilen saldrda bir yarm a sonucu Geri itmek; reddetmek. ele geirilen ilk yer veya hedef. 3. {az} Ilca. [DS] 4. {az} Yap iskelesi. [DS] 5. {az} Bam bir tara g ir d a r, [Far. gr (kap) (ve) dr (tut) jb j^ f] (gifnda olan ar; yarm ba ars. [DS] S1 girm e de r:da:r) {OsT} is. Kavga, sava; mcadele, neyi, 25C taki bir yaa 100 g lk bir kuvvetle 1 girki, [ger-ki l_ / j / ] {eAT} sf. Sona kalan; en son. mm. apndaki bir inenin 5 sn iinde ne kadar girdii (mm nin onda biri cinsinden) llerek bu girve, [? girve] {az} is. Meyve toplamaya yarayan bir tr ubuk. [DS] yam sertliinin belirlenmesi deneyi. girmek, [eT. kir-m ek > gir-mek] gsz. f. [-er] 1. D giryan, [Far. giriten (alamak) > giryan OUj?] (girsaylan yerden veya ortamdan ieri gemek; snr ya:n) {OsT} is. Alayan, ff g iry an olm ak, A la veya kap gibi belirlenmi yerlerden i ksma doru mak. ilerlemek; duhul etmek. 2. Bir yerden veya bir ey den geebilmek; iine smak; snrlar iinde yer giryan, [Far. giryn ^ U j^ ] (girya:ni:) {OsT} is. Alayclk. almak. 3. B ir meslee, bir toplulua vb. katlmak; yer almak; iltihak etmek; dahil olmak. 4. as. (lke, girye, [Far. giriten (alamak) > girye ^JT] {OsT} is. yer, ehir iin) ordu gc ile almak, fethetmek; ele 1. Alama; alay. 2. Gzya. S girye-br, {OsT} geirmek. 5. A yrntlarna inmek; dikkatle incele Alayan; gzya dken.|| g irye-dr, {OsT} Alam mek; iyice bilmek; dalmak. 6. Balangcnda ol olan.|| girye-engz, {OsT} Alamaya sebep olan; mak; yapmaya balamak; ie koyulmak; girimek; alatc.|| girye-fen, {OsT} Gzya saan; ac ac

GR

M K E S O M 1724

ya dken.|| girye-fez, {OsT} ok alatan; ala may artran. || girye-hz, {OsT} Alam a balatan. || girye-i kane, {OsT} Tutkulu bir ekilde alay. \\ girye-i d, {OsT} Sevinten alay.\\ girye-knn, {OsT} Gzya dkerek; alayarak.\\ giryemehfin, {OsT} Gzya ile dolu olan. || girye-nk, {OsT} A layan; alayc.\\ girye-nikb, {OsT} Gzyayla rtl.|| girye-nm, {OsT} Alayan yzl.\\ girye-nmd, {OsT} Alama benzeyen.|| girye nttmfid, {OsT} Alam a benzer.|| giyre-p, {OsT} Gzya dken.|| girye-perverd, {OsT} Alam a ge tiren; alatan; alatc.\\ girye-rz, {OsT} Gzya dken.|| girye-zr, {OsT} Alam a yeri.\\ girye-zr- hicran, {OsT} A yrlk acs ile alanan yer. giryende, [Far. giryende * ^ .S ] {OsT} sf. Alayan; alayc. 5 giryende-i hasret, {OsT} zlemle a layan; hasret alaycs. girzap, [? girzap] {az} is. Dnde, dn sahiple rinden bahi alma gelenei. [DS] gisu, [Far. gs y - S ] (gi:su:) {OsT} is. 1. Omuza d klen uzun sa. 2. Sa rgs. S gs-bend, {OsT} Sa ba.\\ gs-yi anber-bar, {OsT} Am ber saan sa; gzel kokulu sa.|| gs-yi yr, {OsT} Sevgili nin sa. gisudar, [Far. gs-dr (gi:su;da:r) {OsT} is. Uzun sal. g i \ [gi] {az} sf. irkin; kt. [DS] gi2, [Far. gi j \ {OsT} is. 1. Yrek; kalp. 2. K, k diye kovalama. 3. Satranta kar tarafn tan kovalama. gie, [Fr. guichet] is. Sinema, tiyatro, vb. yerlere gir m ek iin bilet alman yer. gielmek, [gi-el-mek] {az} dnl. f. [-ir] Heves lenmek. [DS] gii, [kii] {az} is. 1. Kii. 2. Koca; e. 3. sf. (Kii iin) zarif, soylu; kibar. [DS] fi1 giiye gitmek, {az} (Kadn iin) evlenmek. [DS] giilik, -i [kii-lik] {az} 1. Kibarlk; soyluluk; in sanlk. 2. Bayram ve resm gnlerde giyilen elbise. [DS] S giilik ses, {az} (Barma iin) yksek sesle azarlayarak. [DS] -git, [-git / -git / -gut / -gt] yap. e. -* -git. g ita r, [Yun. kithara] is. Alt telli, telleri iki parm ak arasnda ekilerek alnan bir tr alg, gitarc, [gitar-c] is. Gitar alan kimse; gitarist, gitarclk, - [gitar-c-hk] is. Gitarc olma durumu, g itarist, [Fr. guitariste] is. Gitar almay meslek edinmi kimse, gite, [git-e] {az} is. Kk parmak. [DS] S gite cancavluk, {az} Kk el pekiri. [DS] gitdnce, [git-dnce {OsT} zf. Gittik e; gitgide. gite, [gde ?] {az} sf. (Erkek iin) ksa boylu. [DS]

gitgide, [git+gi(t)-e] (g itgide) zf. Zaman getike; giderek; gittike. giti, [Far. gt j~ ] (gi'ti:) {OsT} is. 1. Dnya. 2. ans; talih; felek, gt-r, {OsT} 1. Dnyay ssleyen. 2. ri ve ok gzel kokan bir tr gl. || gtry, {OsT} bot. ri yaprakl, giizel kokulu bir gl. || gt-bn, {OsT} 1. Dnyay koruyan. 2. Padiah \\ gt-frflz, {OsT} D nyay aydnlatan. || gtneverd, {OsT} Dnyay dolaan.|| gt-nm , {OsT} Dnyay gsteren. || gt-sitn, {OsT} Dnyay ele geiren. giti, -ci [? giti] {az} is. Fasulyenin kuru kabuk ksm. [DS] gitme, [git-me] is. Bulunulan yerden baka bir yere ynelme ve uzaklama eylemi, gitmek, [eT. kit-m ek > git-mek] gsz. f. [-(d)-er] [(d)-i-yor] [-(d)-ecek] [-(d)-e-y-im] [-(d)-e-lim] 1. B ir yerden baka bir yere doru hareket etmek. 2. (Tat iin) belirtilen yolda ilerlemek; yol almak. 3. Bir yerden veya bir iten ayrlmak; uzaklamak. 4. kmak; uzanmak; ulamak; varmak. 5. mecaz. Belli bir amala bir yere devam etmek; bir ile u ramak. 6. B ir i iin veya mteri olarak bir yere uramak. 7. Tanmak; gtrlmek. 8. Dnyadan gmek; dnyay terk etmek; gmek; lmek. 9. gnl. Yakmak; uygun dmek; yaramak. 10. Es kimek; anmak. 11. Elden kmak; yok olmak; satlmak; zarara uramak. 12. (A let ve makine iin) almak; yrmek; ilemek. 13. Yeterli olmak; yetmek. 14. Dayanmak. 15. mecaz. ine ilemek; nfuz etmek; zne ulamak. 16. Srmek; devam etmek; herhangi bir durumda olmak; cari olmak; yrrlkte bulunmak; {eAT'} (ayn). 17. Bavurmak; gndermek. 18. Satlmak; ilem grmek. 19. {eAT} Y rmek. 20. {OsT} Gemek. 21. {OsT} Kaybol mak. 22. yard. f . Srerlik bildirir. S gide gide, 1. Gitmeye devam ederek; gittike. 2. {az} Yava y a va; aheste aheste. [DS]|| gider olm ak, {eAT} Git m ek zere olmak; gitm ee hazrlanmak; gidici ol mak.|| gider vakit, {eAT} Gidecek zam an.|| gitsn idi, {eAT} Gitseydi; gideydi.\\ Gitti de geldi. (Haya tndan mit kesilmi birisi iin) tekrar salna ve canllna kavum ak\\ gitti gider, Sz konusu olan eyin bir daha ele gem eyecek biimde kayboldu unu ifade eden sz. gitret, [? gitret] {az} is. Kin. [DS] gittike, [git-tik-e] (gitti ke) zf. Git gide; zamanla; zaman getike, givanm ak, [kvan-mak] {az} dnl. f. [-r] Sevin mek. [DS] giverm ek, [giver-mek] {az} gl. f. [-ir] Bir ii ya pvermek. [DS] givirilm ek, [givir-il-mek {eAT} {OsT} edil,

fi

[-iir] Sokulmak; konulm ak; ithal edilmek.

o g a i i i M

i 1725

GY

givirinilmek, [givir-in-il-mek f [-r] Sokulmak; dahil edilmek, givirmek, [giv-ir-mek ^ j / ]

{eAT} edil. {eAT} gl. f. [-ir] 1.

Koymak; sokmak; yerletirmek; ithal etmek. 2. Ek lemek; katmak, giviirmek, [giv-r-mek givirmek.
g iv r e n m e k ,

{eAT} gl. f. [-r] -+

[giv-(i)r-en-mek > givren-mek] {az} d n l.f [-ir] Ykanmak. [DS]

durumu. 3. Birbirini tamamlayan eylerin btn; takm. 4. Zrh. S giyim ba, tar. Padiahlarn zel hizmetinde bulunan ve onlarn giyimiyle ilgi lenen grevli. || giyim evi, H er trl giyecek satan dkkn; konfeksiyon maazas.\\ giyim kuam, Gi yilen her ey; st ba. || giyim kuam yerinde, Temiz ve zenli giyinmi.\\ giyim uygunsuzluu, psikol. Yana veya sosyal mevkiine uygun dme yecek biimde giyinme. giyimli, [eT. ked-im-li > giy-im-li LfU _S'] s f 1. G i yinmi; giyinik hlde olan. 2. {eAT} {OsT} Dzgn giyinmi; ssl; giyimi kuam dzgn. 3. Siyahkahverengi alacal inhindinde yaayan bir tr maymun; duk, (Semnopithecus nemaeus). 4. {eAT} {OsT} Silahl; silahlarn kuanm. S giyimli ku am l, Gzel ve zenerek giyinmi. giyiml, [giy-im-l ^ U / ] {eAT} {OsT} sf. 1. Giyimli kuaml. 2. Silahl, giyindirm ek, [giy-in-dir-mek] gl. f. [-ir] Birinin gi yinm esini salamak; giydirmek, giyinik, -i [giy-in-ik] sf. Giyinmi olan, giyini, [giy-in-i] is. 1. Giyinme eylemi veya biimi. 2. Klk kyafet; st ba. giyinme, [giy-in-me] is. Kendi zerine giyme iini yapm a durumu, giyinmek, [giy-in-mek] dnl.f. [-ir] 1. Kendi zeri ne giymek; kendi kendini giydirmek. 2. (Elbise iin) belli bir m aazadan almak; belli bir terziye diktirmek. 3. mecaz. (Bir sz veya davrana kar) sesini karmadan ierlemek. S giyinip kuan mak, zen gstererek giyinmek. giyi, [giy-i] is. Giyme eylemi veya biimi, giyiti, [giy-i-li {OsT} sf. Giyinmi, giyit, [giy-it] is. Giyecek; elbise, giyle, [giy-le / giy-il-e] {az} is. K arda batm adan yrmeyi salayan ortas iple kafes eklinde rl, aa ereveli bir ayakkab. [DS] giyme, [giy-me] is. Elbiseyi bedenine geirme; elbi senin iine girmek ii. giymek, [eT. ked-m ek > gey-m ek > giy-mek] gl. f . [-er] 1. D etkilerden korunm ak iin elbise, giye cek olarak her trl nesnenin iine girmek; bedeni ne geirmek; rtnmek. 2. mecaz. Bir ar sz veya davran ses karmadan ierleyerek dinlemek, giyotin, [Fr. Guillotin (Joseph-Ignace Guillotin Fransz hekim ve Fransz devrimi srasnda kulla nlan kendi ad ile anlan idam aracn bulan kii)] is. Fransada eskiden lm cezasna arptrlanlarn ban kesmeye yarayan mekanik alet, giysi, [eAT giy-mek > gey-esi > giy-si] is. Her trl giyecek eyas; libas; elbise; amar, (1944 ye n i den). giyrm ek, [giy-r-mek dV,j*S"] {eAT} {OsT} gl. f. [r] Giydirmek.

giya, [Far. giy L?] (giya:) {OsT} is. 1. Bitki; nebat. 1. Taze ot. S giy-zr, {OsT} ayr; otlak. giyah, [Far. giyh / kiyh L?] (giya:h) {OsT} is. Bitki; taze ot. S giyh-beste, {OsT} Ot bitmi; ot balam. || giyh- kayser, {OsT} bot. Sar yonca; kokulu yonca.|| giyh- nem nk, {OsT} bot. Sem i zotu. || giyh- tr, {OsT} bot. Deve dikeni. giydirici, [giy-dir-ici] sf. 1. Giydirme iini yapan. 2. is. sin. tiy. Stdyolarda oyuncularn giyimine yar dm eden kii; gardropu, giydirilme, [giy-dir-il-me] is. Giyme iinin yaptrl mas; giydirilmek ii. giydirilmek, [giy-dir-il-mek] edil. f. [-ir] G iymek ii yaptrlmak. giydiri, [giy-dir-i] is. Giydirme ii veya biimi, giydirme, [giy-dir-me] is. G iymesini salama eyle mi. giydirmek, [giy-dir-mek] gl. f. [-ir] 1. Giyme iini yaptrmak; giymesini salamak. 2. mecaz. Hakaret te bulunmak; ar szler sylemek. 3. argo. Tokat veya sopa ile birine vurmak; bir eyle varp vurm ak veya arpmak, {az} (ayn) [DS] 4. {az} A niden bak saplamak. [DS] giye, [Far. giyeh] {az} is. Ot. [DS] giyecek, -i [giy-ecek] is. Giyilmek iin yaplm eyler; elbise; giyim; giysi, giyeceklenmek, [giy-ecek-le-n-mek {OsT} dnl. f. [-r] zerine giyecek almak; giyin mek. giyeh, [Far. giyeh *\ {OsT} is. 1. Bitki. 2. Taze ot. giyek, -i [giy-mek > giy-ek] {az} is. Giyecek. [DS] giyese, [giyese {eAT} is. -* giyesi. giyesi, [giyesi <>-1^'] {eAT} is. Giyecek, elbise. S'yik1 -i [giy-ik] {az} is. Ynden dokunan aba. , [DS] giyik2, -i [eT. keyik > geyik] {az} is. Geyik. [DS] giyili, [giy-il-i] is. G iyilme ii veya biimi, giyilme, [giy-il-me] is. Giyme ii yaplm a durumu, giyilmek, [giy-il-mek] edil. f. [-ir] Giyme ii yapl mak. giyim, [eT. ked-im > giy-im is. 1. Giyecek; elbise; urba. {eAT} (ayn) 2. Giyinme biimi; st ba

GZ

lM IK tfSM .
gizildek, -i [giz-il-de-k] {az} is. 1. Topa. 2. Kir man. [DS] gizir1 [Far. gizr y j? ] {c/z} is. 1. Muhtar. 2. Kyler , de muhtarn yardmcs. 3. Toprak rnlerinden al nan vergiyi lmek iin memurlarn yannda gezen ky adam. 4. K y odas hizmetisi. 5. K y bekisi. 6. Arabozucu. 7. Arac. 8. sf. (Kii iin) ok gezen. 9. (Kii iin) ksa boylu; cce. [DS] gizir2, [? gizir] {az} is. 1. Ttn tohumu. 2. Kk aa paras. [DS] gizirlem ek, [gizir-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yor] Gizlice haber vermek. [DS] gizlek, -i [giz-le-k] {az} is. evresi aalarla kapal, soua kar dayankl toprak alan. [DS] gizlem e, [giz-le-me] is. 1. Gizli hle getirmek ii. 2. as. Savata harekt ve mevzileri dman gzetle melerinden saklamak iin alman tedbirlerin tm, gizleme a, as. Silah, mevzi ve aralar gizle mekte kullanlan a. || gizleme rts, as. abuk gizlenm esi gereken silah ve aralarn stn var olan her trl m alzeme ile rterek dman gzet lemesine imkn vermeme ii. gizlemek, [eT. kiz-Ie-mek > giz-le-mek] gl. f. [-r] [l(i)-yor] 1. Grlmesini nlemek amacyla gzden uzak bir yere saklamak veya belli olmayacak bir durum a sokmak. 2. Bir olay, duyguyu veya duru mu bakalarnn renmesine engel olmak; bu ko nuda bilgi vermemek, gizlenbe, -ci [gizle-n-be {OsT} is. Saklam ba. gizlence, [giz-le-n-ce] {az) is. Bayramlarda ve belli gnlerde giyilen gzel elbise. [DS] gizlenci, [giz-le-n-ci {eAT} {az} is. Gerektii zamanlarda kullanlmak zere saklanan her eit eya. [DS] gizlengi, [giz-le-n-gi] {az} is. Geyik boynuzundan yaplan, ark dikmeye yarayan, sivri iki atal olan ara. [DS] gizlenilme, [giz-le-n-il-me] is. Gizlenme eyleminde bulunm a veya bulunulm a durumu, gizlenilmek, [giz-le-n-il-mek] edil. f. [-ir] 1. Gizli tutulmak. 2. dnl. f. Gizli hle gelmek; gizlenmek, gizleni, [giz-le-n-i] is. Gizlenme eylemi veya bii mi. gizlenme, [giz-le-n-me] is. Gizli hle gelmek ii. gizlenmek, [eT. kiz-le-n-m ek > giz-le-n-mek] dnl. f. [-ir] 1. Kendisini grlemeyecek hle getirmek; kendini gizlemek; saklanmak. 2. edil. f. Gizli tu tulmak; sylenmemek; saklanmak, gizleyi, [giz-le-y-i] is. Gizleme eylemi veya biimi, gizli, [giz > giz-li] sf. 1. Grlm eyecek biimde yer letirilmi, saklanm olan. 2. Nitelii anlalama yan, ne olduu bilinemeyen. 3. gnl. Bakalarnn grmesine, bilmesine izin verilmeyen; sakl kalan.

g iz1 [gj / giz / giz (yans.)] is. K arga vb. hayvanlarn , barmasn, haykrmasn anlatan kk. [Zlfkar] giz(z)-ek-le-mek giz2, [giz / giz (yans.)] is. Bir yzeye srtnmeyi, srtnerek dnmeyi anlatan kk. [Zlfkar] giz-ildek giz3, [eT. kiz (kutu; kap) > giz] is. Varl veya baz ynleri aa vurulmak istenmeyen ey; sr. (1935) giz4, [t. ghis] is. dnz. Yelkenli gemilerde k direkte eik duran bayrak direi, gizbe, [Bulg. izba (kiler)] {az} is. 1. Issz, izbe yer; kuytu yer. 2. Evlerdeki en kk oda. [DS] gizci, [giz-ci] {az} is. Casus. [DS] gizdin, [giz-din] {az} zf. Gizlice. [DS] gizdirm ek, [giz (yans.) > giz-dir-mek] {az} gsz. f . [-ir] Tiksinmek. [DS] gizek, -i [giz (yans.) > giz-ek] is. miiz. D e f biimin de deri geirilmi bir gvdesi bulunan on telli bir tr yayl alg, gizem, [giz-em] is. fel. 1. Akl yoluyla zmlene meyen, ispat yaplamayan gerek st ey; sr. (1935) 2. Bir kii etrafnda meydana gelmi olaa nst duygu veya fikir, gizem ci, [giz-em-ci] is. 1. Gzlem ve akl yrtm e den daha ok sezgiye nem veren kimse. 2. sf. r tl bir anlam olan; alegorik. 3. Gizemcilii, ken dinden geii yanstan; mistik; sofi. 4. ta sv f G rnm eyen gereklerle ilintili olan, gizem cilik, -i [giz-em-ci-lik] is. 1. fel. Gzlem ve akl yrtmenin yetmedii alanlarda, zellikle A l lah kavramnda, geree gnl yoluyla, iradenin zorlamasyla ulalabileceini kabul eden, duygu ve sezgiye dayanan felsef doktrin. 2. tasvf. A llaha dorudan doruya sezgi yoluyla ulama istei; mis tisizm; tasavvuf gizemli, [giz-em-li] sf. Gizem nitelii tayan; iinde gizem bulunan; esrarengiz, gizemsel, [giz-em-sel] sf. Gizemle ilgili; gizeme ilikin; mistik, gizgi, -ci [giz-gi] {az} is. 1. Aa kabuu soym a ya yarayan yass aa paras. 2. amlarn znden kan kuru budak. [DS] gizik 1 -i [giz-ik] {az} is. Ar inesi. [DS] , gizik2, -i [giz-ik] {az} sf. (Kii iin) korkak; ekin gen. [DS] gizil, [giz-il] sf. Henz varl ortaya kmam; gizli kalm; potansiyel. (1935) S gizil g, 1. Edim olarak deil de g olarak var olan; henz uygu lamaya konulmam, ama konulmas mmkn olan, imkn durumunda olan g; potansiyel. 2. fiz. Bir iletkenin iki ucu arasnda bir elektrik akmnn or taya kmasna sebep olan g. 3. Bir engel kar snda enerji olarak ortaya kamayan, ancak engel kalknca ie dnen g.

l i e W lflEM .172 7
4. Kiinin iinde kalan; aklanmayan. 5. zf. Sakl olarak; gizlice. S gizli celse, huk. gizli oturum. || gizli cemiyet, -* gizli demek. || gizliden gizliye, Kimseye haber vermeden; kimsenin haberi olm a dan; gizli olarak. || gizli dernek, siy. Yasa gerei kamu dzeni ile ilgili dairelere bilgi vermeden, kendi yelerinden baka kimsenin bilmedii ve o unlukla kamu dzeni aleyhine kurulmu dernek, topluluk.\\ gizli dil, dbl. Kullananlardan bakasnn anlamad dil. || gizli durum a, huk. G enel ahlak veya gvenlik gerekesi ile yarglam aya basn ve dier kiilerin alnmamas biimi; gizli celse; hafi celse. || gizli enflasyon, eko. Fiyatlarn ok diik bir hzla artt, fa iz ile fiy a t artnn dengelene bildii pahallk durumu.\\ gizli fiyat at, eko. M a ln fiya t1 artrlmamakla beraber kalitesinde dk lk yaparak elde edilen fiy a t art. || gizli gizli, Giz li olarak; saklayarak; gizleyerek. || gizli isizlik, eko. Bir sektrde bir ksm ii karmaya ramen retimde azalma meydana gelm em esi ile anlalan retime katlmama olay.|| gizli kapakl, D oru bir ey olmad iin bakalarndan saklanan.\\ gizli oturum, 1. huk. Genel ahlak veya gvenlik gerek esi ile yarglam aya basn ve dier kiilerin aln mamas biimi; gizli celse; hafi celse. 2. B ir top lantnn halka ak olmayan biimi.|| gizli oy, Oy verenin oyunun rengi veya kime verdii belli olm a yan biimde yaplan oylama. || gizli polis, K endisi nin gvenlik grevlisi olduunu belli etmeden g rev yapan M ill istihbarat Tekilat mensubu kimse.|| gizli sara, Belirsiz fa k a t ok hzl nbetlerle ortaya kan sara.|| gizli stma, 1. Kendini belli etmeyen stma hastal. 2. mecaz. Sinsi sinsi, gizli ce ktlk yapan kii.|| gizli eker, tp. Belirtileri ak olmayan ancak laboratuar incelemeleri ile anlalan eker hastal,|| gizli vergi, eko. Katma deer vergisi dndaki btiin dolayl vergiler. || giz li yama, Belli olm ayacak biimde yaplm olan yama. gizlice, [giz-li-ce] (gizli ce) zf. K imseye gsterme den; kimseye belli etmeden; gizli olarak, gizlicilik, -i [giz-li-ci-lik] is. Gizli bilim lerin re nilmesi ve uygulanm as; Batmlik. gizlik, [Far. gizlik (OsTj is. 1. Kesici aralarn keskin olan taraf, az. 2. Uzun sapl kalemtra, gizlilik, -i [giz-li-lik] is. Gizli olm a hli veya gizli olan taraf. gizri, [Far. cezer] {eT} is. Havu. [DLT] gizzek, -i [giz (yar.) > giz(z)-ek] {az} iinl. K krtma sz. S g izz ek g izz ek , {az} Birinin stne yryeni kkrtmak iin sylenen sz. [DS] gizzeklem ek, [giz(z)-ek-le-mek] {az} gl. f i [-r] [l(i)-yor] Birinin zerine saldrtmak; kkrtmak. [DS] gizzik, -i [giz(z)-ik] {az} sfi (Kii iin) taklmay seven; akac. [DS]

GL

gladyatr, [Lat. gladius (iki azl enli kl) > Fr. gladiateur] (g'ldyatr) is. Eski R om ada, arena ad verilen meydanda kendisi gibi dvlerle veya vahi hayvanlarla lmne dven kimse, glase, [Fr. glac] (g'lse) is 1. Derinin kllarla kapl st yzeyi. 2. Yumuak deri. 3. sfi (Eyalar iin) zerine saydam ve parlak cila ekilmi olan. 4. Dondurulmu; buzlu, glaseleme, [glse-le-me] (g'lseleme) is. Ktlar, kumalar, derileri cilalama ii veya tarz, glasi, [Fr. glacis] (g'lsi) is. Saydam boya, cila, glasyolog, -u [Fr. glaciologue] (g'lsyolog) is. Buzul bilim i uzman; buzul bilimci, glasyoloji, [Fr. glaciologie] (g'lsyoloji) is. Buzul bilimi. glayl, [Lat. gladiolus (kl) > Fr. glaeul] (g'lyl) is. bot. Yapraklar klc andran, pek ok eidi bulunan, ok yllk soanl bitki; kuzgun klc; k l iei, (Gladiolus communis). glazr, [Fr. glaure] (g'lziir) is. 1. Cilalama; camla kaplama. 2. Cam cila. -gl [--l / g-li] {eT} yap. e. Tekrar tekrar, srekli olarak yapan; bir ii yapan, yin e yapan gibi bir ylma veya sklk anlam katarak sfat fiiller (or ta) treten ek. gret-i-gli (reten), td--gl (en gelleyen) glikojen, [Yun. glykos (tatl) + genesis (oluum) > Fr. glycogne] (g'likojen) is. biyo. kim. Karacierde bulunan ve hidrolize eker veren karbonhidrat, glikol, -l [Fr. glycol] (g'likol) is. kim. ok dayankl filmlerin ve sentetik kumalarn yapm nda kullan lan, birleiminde iki alkol grubu bulunan, forml CH2OH - CH2OH olan dialkol, glikolik, -i [Fr. glicolique] (g'likolik) sfi kim. Glikol ile ilgili. S glikolik asit, biy. Olgunlamam m ey velere burukluk tadm veren, bitki hcrelerinde k solunumu iin enzim etkenlii grevini stlenen organik asit. glikoz, [Fr. glycose] (g'likoz) is. kim. zellikle zm suyunda bulunan karbon, hidrojen ve oksijenden oluan, forml CH2 - OH - (CHOH)4 - CHO olan eker; zm ekeri; dekstroz. 0 glikoz tolerans testi, tp. Kanda bulunan glikozun karacier tara fndan alnmasn ve glikojene evrilebilmesini l en bir karacier ilev testi. glikozit, -di [Fr. glucoside] (g'likozit) is. Birok bitkilerde bulunan glikoz bileiklerinin genel ad. glikozri, [Fr. glycosurie] (g'likozri) is. tp. drarda eker, zellikle glikozun bulunmas, glisemi, [Fr. glycmie] (g'lisemi) is. tp. Kandaki e ker miktar. gliserin, [Fr. glycrine] (g'liserin) is. kim. Yal m ad delerden, sabunlatrma yoluyla karlan renksiz, tatl, urup kvamnda, forml CH2O H -C H O H CH2OH olan trialkol; propantriol.

GLO

M R I I S
lebilen, yataklar hlinde dalm kuvars, feldspat ve ar mineral billurlarndan meydana gelen kaya, gobak, - [? gobak] (az) is. Topa. [DS] gobal, [? gobal] {az) is. 1. Ba topuzlu oban de nei. 2. amar tokac; toka. [DS] gobalak, - [? gobalak] (az) is. 1. Kurumu am kozala. 2. Kurumu haha kabuu. [DS] goblen, [Fr. gobelline] is. 1. Kanavie tr kuma zerine renkli iplikle yaplan bir tr ileme. 2. Bu tr ilemelerle sslenmi kuma, gobu, -cu [? gobu] (az) sf. olak. [DS] goca, [koca] {az} sf. 1. Yal; ihtiyar; koca. 2. B yk; iri. [DS] S goca gevelek, {az} D isiz adam. [DS] gocaba, [koca+ba] {az} is. Pancar. [DS] gocana, [koca+ana] {az} is. Bykanne. [DS] gocaolan, [koca+olan] {az} is. Ay. [DS] gocik, -i [? gocik] {az} is. M anda yavrusu. [DS] gocuk1 -u [Slav, kojuk (krk)] is. 1. Tek para , hayvan postundan yaplm ceket. 2. i post, pel vb. kapl kaln ceket. gocuk2, -u [? gocuk] {az} is. 1. N ohut bitkisi. 2. Lahana koan. [DS] gocumak, [goc-u-mak] {az} dnl. f. [-r] Korkmak; gerilemek. [DS] gocundurma, [goc-un-dur-ma] is. Birinin bir eyden gocunmasna sebep olma eylemi, gocundurmak, [goc-un-mak > goc-un-dur-mak] gl. f. [-ur] Bir kim senin bir eyden gocunmasna yol amak; bilerek gocunmasn salamak, gocunma, [goc-un-mak > goc-un-ma] is. Bir eyden saknma; alnma durum u ve eylemi, gocunmak, [go (yans.) > goc-un-mak] dnl. f. [ur] 1. B ir eyden alnmak; gcenmek, {az} (ayn) [DS] 2. B ir eyden saknmak; kanmak; ekinmek. 3. {az} rkmek; huylanmak. [DS] 4. {az} phe lenmek. [DS] go, [ko] {az} is. Ko. fi1go ay, {az} Kasm. [DS]j| go boynuzu, {az} B ir tr yn dokuma m o tifi. [DS] goak, - [ko-ak] {az} sf. 1. Yiit; cesur; koak. 2. Becerikli; alkan. 3. en; akrak. [DS] gomak, [ku-mak] {az} gl. f. [-r] Kucaklamak. [DS] god, [? god] {az} is. Tahtadan yaplm bir tr tahl lei. [DS] godak, - [? koduk] {az} is. 1. Spa. 2. Tay. 3. Ta bilye. [DS] godan, [? godan] {az} sf. Gururlu; kibirli. [DS] godanlk, - [godan-lk] {az} is. Kibirlilik; gururlu luk. [DS] godek, -i [? godek] {az} sf. Tek; ift olmayan. [DS] godo, [Erme, kotos (boynuz)] {az} is. 1. Kodo. 2. Kendini beenmi; gururlu; alml. 3. Tembel; yaramaz. 4. Sevimsiz; akn. [DS]

global, -li [Fr. global] (g'lobal, l ler ince sylenir) sf. 1. Toptan; toplam; tmyle ele alnm olan. 2. B tn dnya lsnde; geni bir bak asyla; kre sel; dnya apnda, globallem e, [global-le--me] (g'loballeme) is. Glo bal hle gelme eylemi; kreselleme, globallem ek, [global-le--mek] (globallemek) dnl. f. [-ir] 1. lke veya dnya apnda mill ge lir byklklerini deerlendirmek. 2. Kreselle mek. globlin, [Fr. globuline] (g'lobulin) is. kim. Suda znmeyen, sulu tuz zeltisinde znen kan se rumunun balca proteinini oluturan iri molekll protein. glokom , [Fr. glaucome] (g'lokom) is. iddetli doku ve grme bozukluklarna sebep olan gz hastal; karasu. glokoni, [Fr. glauconie] (g'lokoni) is. Deniz dibi keltilerinde bol miktarda bulunan killer grubundan koyu yeil renkli, hidratl doal demir ve potasyum silikat. glop, -bu [Fr. globe] (g'lop, l ince sylenir) is. Kre, glukagon, [Fr. glucacon] (g'lukagon) is. Pankreas tarafndan salglanan, 29 amino asitten olumu, ya dokusunda lipit hidrolizi, karacier hcrelerin de glikojen paralanmasn ve glikoz sentezini uya rarak kandaki eker orannn dmesini engelleyen bir hormon. glutamat, [Fr. glutamate] (g"lutamat) is. biyo. kim. M erkez sinir sisteminde, bir uyartya cevap olarak sinir hcrelerinden karlarak dier nron ve kas hcrelerini uyaran bir amino asit; glutamik asit, glutamin, [Fr. glutamine] (g"lutamin) is. biyo. kim. A zot metabolizmasn kontrol eden glutamat trevi bir amino asit, glsit, [Fr. glucide] (g''lsit) is. kim. Karbon, hidro jen ve oksijen ieren, eitli alkol ilevlerinin yan sra bir aldehit veya keton grubu da tayan, insan ve hayvanlarn en nemli organik besinlerinden olan organik kim ya bileiklerinin genel ad; sakarit. glten, [Lat. glten (zamk)] (glten) is. 1. Kat cisimleri birbirine balayan, yaptran madde. 2. kim. Tahl unlarnda niasta alndktan sonra geriye kalan yapkan madde. S glten ekmei, eker hastalarnn yedii niastasz ekmek. || glten tut kal, K asaplk hayvanlarn deri, kemik, sinir vb. artklarndan elde edilen ve scak olarak kullanlan bir yaptrc; scak tutkal. -gm a, [-ma / -igme /-gme / -um a / -m a / -me] (eT) yap. e. Eyleyici ad olarak bir ii eden, yapan anlam tayan sfat fiiller yapan ek. [ETY] bit-igm e (yazan) -gm e, [-ma / -igme /-gme / -um a / -m a / -me] {eT} yap. e. -gma. gnays, [Alm. gneiss] (g'nays) is. plak gzle gr

ffiMffi SOM. 1729


godolanmak, [kodo-ia-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Gururlanmak; bbrlenmek. [DS] godu, [? godu] {az} is. 1. Ev. 2. Kap. [DS] goduk1, -u [ko-duk] {az} is. Lazmlk; oturak. [DS] goduk2, -u [? koduk] {az} is. 1. ocuk. 2. Spa. [DS] gofa, [e l '. kova] {az} is. 1. Kova. 2. St aacn dan rlm sepet. [DS] S gofa ekmek, {az} Birisinin bir ii yapabilm esi iin ona kuvvet ve des tek vermek; cesaret vermek; vmek; tezahrat y a p mak. [DS] gofalak, - [eT. kov (ii bo, kovuk) > gofa-la-k] {az} sf. (Kii iin) vnen. [DS] gofalk, - [eT. kov (ii bo, kovuk) > gofa-lk] {az} is. Bataklk yerlerde yetien, yapraksz dalla rnn ucu dikenli ok yllk otsu bitki, gofalmak, [eT. kov (ii bo, kovuk) > gof-al-mak] {az} dnl. f. [-r] Kendini beenmek; vnmek; gururlanmak. [DS] gofre, [Fr. gaufr] is. 1. apraz ve sivri izgilerden oluan bezeme. 2. Ar petei. 3. K t helva, gofreleme, [gofre-le-me] is. tekst. D z bir kuman zel yntemlerle zerinde kabartm a desenler mey dana getirme ilemi, gofret, [Fr. gaufrette] is. Un, su ve ok az ekerden meydana gelen hamurun petek grnm l kalplara dklerek piirilmesiyle elde edilen, levhalarn ara sna bitkisel ya, eker, esans ve vanilyadan yapl m krem a srlerek yaplm bir tr biskvi, gofulak, - [eT. kov-m ak (iini boaltmak) > gof-ulak] {az} sf. Hava alacak ekilde gevek. [DS] gofur, [eT. kov > gof-ur] {az} sf. 1. (Kii iin) kendini beenmi. 2. Klhanbeyi. [DS] gog, [gag / ga / gak / geg / ge / gey /gg / g / gk / gog / gug / guk / gurk / gg / g / grk (yans.)] is. Tavuk vb. kmes hayvanlarnn kard sesleri, buna benzer sinirli konum a, barma arma ve seslenmeleri anlatan kk. [Zlfkar] gog-ul-da-mak goga, [? goga] {az} sf. (Kii iin) lam temizleyen. [DS] gogo1 [gogo (yans.)] {az} sf. (Kii iin) kaba konu , an. [DS] gogo2, [Peru d. koko / gogo] is. argo. Kokain, goguldamak, [gog (yans.) > gog-ul-da--mak] {az} ite, f. [-r] Bir konu zerinde konumak. [DS] gogum, [gog-um] {az} is. Tomurcuk; gonca. [DS] go1 [eT. k (toz) > go] {az} is. 1. Tandr kenar. , 2. Tandr az. [DS] go2, [eAT. k / kv > go] {az} is. Dedikodu. S go yetirmek, {az} H akknda sylenen kt sz ler bir bakas tarafndan duyurulmak. [DS] goan, [eT. kov (ii bo, kovuk) > kovan] {az} is. Kovan. [DS]

GOL

gomak, [eT. kov-mak (boaltmak) > kov-mak] {az} g l.f. [-ar] Kovmak. [DS] gou, [go-u] {az} is. Sz getirip gtrme. S gou etmek, {az} Dedikodu etmek; sz getirip gtr mek. [DS] gouk, [eT. kov-m ak (boaltmak) > kov-uk] {az} is. Oyuk; boluk; kovuk. [DS] gour, [eT. kov > go-ur / Ar. urr ?] {az} sf. (Kii iin) kibirli. [DS] gozak, - [eT. kov-m ak (boaltmak) > go-(u)z-ak] {az} sf. i bo olan. [DS] gozamak, [eT. kov-m ak (boaltmak) > go-(u)z-amak] {az} gsz. f. [-r] [-u(-yor) 1. Ferahlamak; rahat nefes almak. 2. Serbestlemek; genilemek. [DS] gok1 [eT. k (toz) > gok] {eT} is. Kl. [EUTS] , gok2, -u [eT. kavuk > gok] {az} is. drar torbas. [DS] gokak, - [kok-ak] {az} sf. Kirli; pis. [DS] goklangz, [Yun. klokhliangos [Tietze] > goklangz] {az} is. Salyangoz. [DS] gokmak, [kok-mak] {az} gsz. f. [-ar] Bozulmak; kokmak. [DS] go l1 [kol] {az} is. 1. Kol. 2. Dal. [DS] , gol2, [Az. gol] {az} is. mza. [DS] gol3, -ltt [ng. goal (ama)] is. spor. ki kale ile oy nanan top oyunlarnda topun kaleye girmesi ile kar takmn kazand say, gol atmak, spor. Topn kar takmn kalesine girm esini salamak. || gol olm ak, spor. Top kar takmn kalesine girmek. || gol yapmak, spor. Topu kar takmn kale sine sokarak say kazanmak.\\ gol yem ek, spor. A t lan goln kaleye girmesine engel olamamak. golak, - [kol-ak] {az} sf. olak. [DS] golan, [eT. kolan] {az} is. Hayvann eyer y a da semerini balam ak iin gsnden ararak bala nan yass kemer. [DS] golaskar, [kol + ? askar / golastar] {az} is. Tomruk bimeye yarayan ve iki kii tarafndan kullanlan byk bk. [DS] golatmak, [kol+at-mak] {az} gsz. f. [-ar] Uzamak. [DS] golay1 [kolay] {az} is. Kolay. [DS] , golay2, [Ar. kay] {az} is. Bulant. [DS] S golay olmak, {az} Mide bulanmak. [DS] golba, [kol+ba-] {az} is. Bilezik. [DS] golcii, [gol-c] is. ok gol atan sporcu, gola, [kolak] {az} is. Yn eirmek iin yaplan yumak. [DS] golak, - [kol-ak] {az} is. 1. Ceket ve gmlek kollarnn kirlenmesini nlemek iin bilekten dir see kadar geirilen kolluk. 2. K olda tanan sepet. [DS] golf, [Flem. k o lf (omak) > ng. golf] is. spor. 1.

GOL

M M iS M .
g o n a k 1, - [konak] {az} is. 1. Sa kepei; konak. 2.

G eni bir alanda, bir topu belirli yerlerdeki delikle re sokm ak suretiyle ucu omakl sopalarla oynanan b ir oyun. 2. K adnlarn spor yaparken giydikleri nden ak uzun kollu yn bluz. S g o lf p a n t o l o n ,
P aalar dizin hem en altnda bir b ant ile sk trl m geni ve k a b a rk b ir tr pantolon.
G o l f s t r i m , [ng. G ulf Stream] is. A tlas Okyanusunda

M eyve kabuklarnn syrnts. [DS]


g o n a k 2, - [konak] {az} is. 1. Byk yapl ev; konak. 2 . Kye gelen misafiri her ailenin sra ile

yemee armas. [DS]


g o n a k l a n m a k , [konak-la-n-mak] {az} d n l.f. [-r]

(Sa iin) konaklanmak; kepeklenmek. [DS]


g o n a lg a , [kon-al-ga] {az} is. G ebelerin ok kon

M eksika Krfezinden balayarp Britanya ve s kandinavya kylarna kadar ulaarak Bat A vru p a nn deniz iklimini yumuatan scak su aknts, g o lla p , - b [Ar. kullb (engel)] {az} is. Scak de m irci tarafndan yaplan kap menteesi. [DS] g o ll k , - u [kol-luk] {az} is. 1. Kolluk; kolak. 2. Karakol. [DS] g o ll k , - [gol-lk] s f Gol olmaya elverili; gol olabilecek zellikte, g o l t u k , - u [koltuk] {az} is. Koltuk. [DS] g o m , [gom (yans.)] is. Skc ve ba artc konu m alar anlatan kk. [Zlfkar] g o m go m S 1 g o m g o m , {az} (K onum ak iin) gereksiz; yersiz. [DS] g o m a , [eT. *ko-mak > kom a / goma] {az} nl. 1. Bak! 2. Bak hele! 3. Hemen bak! 4. Deil mi? 5. Haydi; hele! 6. abuk! [DS] g o m a d a r , [Lat. commandare] {az} is. Kumandan. [DS] g o m a k , [eT. *ko-mak] {az} gl. f . [-r] Brakver mek; koymak. [DS] g o m a l a k , - [Fr. gomme-laque] is. Hindistan ve in H indindeki baz aa trlerinde yaayan C occus la cca adndaki bir bcein diisinin, yumurtalar nn zerini kaplam ak iin salglad svnn kat lamas ile meydana gelen, alkolde eriyebilen ve m obilya cilasnda kullanlan bir tr reine, g o m b , [gom / gmb / gmm / gmp (yans.)] is. A r ve kat eylerin yere dmesini, arpmasn, patla yp dalmasn, buna benzer biimde sularn dk ln, gk grlemesini anlatan kk. [Zlfkar]
g o m b -a l-d a -k
g o m b a k , - [gomb-ak] {az} is. Olmam incir. [DS] g o m b a l a k , - [gomb-ala-k] {az} is. am kozas.

duu yer. [DS]


g o n a n , [? gonan] {az} is. Aygr grmemi ksrak.

[DS]
g o n a r g a , [kon-ar-ga] {az} is. 1. G srasnda din lenilen, yem ek yenilen ya da yatlan yer. 2. Kula

rn gidip gelip konduu yer. 3. Verimli yer; bitek arazi. [DS] g o n c o lo s , [Yun. kalikantsaros (k t bir cin)] {az} is. Hortlak. [DS]
g n c e , [Far. gnce ti-3S] {OsT} is. Tam almam,

almak zere olan iek; tomurcuk,

gonced e h e n / d e h n , 1. G onca azl. 2. A z g o n ca g ib i d a r o lan .|| g o n c e - f e m , G onca g ib i a zl.|| g o n c e -i b , Yam ur y a a rk en su stnde oluan kabarck lar.|| g o n c e - i e r g u v a n , A tein a levi.|| g o n c e -i h a m r , K rm z gonca.\\ g o n c e - i h a n d a n , Glen g o n c a .|| g o n c e - i r n , G zel g o n c a .|| g o n c e - le b , G onca dudakl. g o n , [kon] {az} is. Ayaa giyilen eylerin ak

kem iinden yukar olan ksm. [DS]


g o n a , [ko-mak > ko-n-ca ?] {az} is. 1. Armaan; dl. 2 . Bahi. [DS] g n d e r , [Yun. kontari => gnder] {az} is. Srk.

[DS]
g o n d o l 1, [? gondol] {az} sf. 1. Huysuz; soysuz. 2.

Fahielere araclk eden. [DS]


g o n d o l2, [t. gondola] is. K sancak tarafndan tek

[DS]
g o m b a l d a k , - [gomb-al-da-k] {az} is. Takla: [DS] g o m e la s tik , [Fr. gomm e lastique d L ^ ^ U y .] {OsT}

is. Lstik silgi,


g o m e n a , [t. gmena] ( g o m ena) dnz. 1. Gemi apa

krekle hareket ettirilen, on metre boyunda, iki ba yukar kvrk Venedik kay, g o n d o lc u , [gondol-cu] is. Gondol altran kimse, g o n d u l , [? gondul] {az} sf. 1. (Kii iin) msrif. 2. Yoksul. [DS] g n e n , [gnen] {az} is. 1. Topra kaba ve yumuak tutan slaklk; tav. 2 . Nemli toprak. [DS] g o n g ', [gong (yans.)] is. i bo maden eyalarn birbirine arpmasn anlatan kk. [Zlfkar] gongu r-d a -k
g o n g 2, [Malay, d. gong > ng. gongue] is. -* gonk, g o n g a k , - [gong-ak] {az} sf. 1. Kendini bilmez; serseri. 2. Byk tavuk veya horoz. [DS] g o n g a l a k 1, - [kon-ga-l-ak] {az} is. Kelebek. [DS] - [gong-ala-k] {az} is. Salyangoz kabuu. [DS] g o n g a r , [gong-ar] {az} is. Salyangoz. [DS] g o n g u , [kon-u] (gonu) {az} is. Komu. [DS] g o n g u lu k , - u [kon-gu-luk] {az} is. Bayku. [DS] g o n g a la k 2,

sn balayan kaln halat veya zincir. 2. Y z kula, g o m s u , [gom (yans.) > gom-su] {az} sf. 1. Bilgilik taslayan. 2. Birinden dierine sz tayan; dediko ducu. [DS] g o n a c a k , - [kona(k)-ck] {az} is. Konak. [DS] g o n a d , [Fr. gonade] is. biy. inde rem e hcreleri nin geliip olgunlat organ; erkek iin erbezi, dii iin yumurtalk, g o n a g , [kon-ak] {eT} is. Konak. [EUTS]

_____

1731

GOR gor4, [? gor] {az} is. 1. Duvar rlrken st ste

(rongur , [kmr] (gonur) {az} is. Y anm kmr. [DS] gongur2, [kon-ur] (gonur) {az} is. 1. Kzl kahve

dizilen ta sras. 2. Sra. [DS]


g o r5, [Rus. kolokol [Tietze]] {az} is. 1. Kadnlarn

rengi. 2. Koyu kahverengi. 3. Siyah-beyaz renk. 4. Boz renk. 5. Kestane rengi. 6. Sar renk.7. Koyu krmz. 8. Boynuz dipleri, yz, bel izgisi, gerda n sarya yakn, dier yerleri siyah renkli sr. [DS] gongurJ, [eT. k (toz) > gong-ur] {az} is. Ocaktaki tozlu birikinti; kurum. [DS] gongurak, [gong-ur-a-k] {az} is. Tok ses karan an. g o ng urak g ib i, {az} (M eyve, fasulye, bak
la, nohut g ib i bitki rnleri iin) o k sk; o k fa zla . [DS] gongurdak, - [gong-ur-da-k] {az} is. 1. Eskiden

kadnlarn ayak bileklerine taktklar halka; halhal. 2. Salyangoz kabuu. [DS] gonk, -gu [M alaya d. gong > ng. gong] is. miiz. 1. zeri kee kapl bir tokm akla vurarak alman kurs eklinde, metalden yaplma, U zak Dou kkenli bir mzik aleti. 2. spor. Boks karlamalarnda raunt balanglarn ve bitim lerini belirten ses verici bir tr an. gonokok, [Fr. gonocoque] is. tp. Bel soukluu hastaln yapan birbirine bakan fasulye grnm l mikrop. gonuk, -u [kon-ulc] {az} is. Konuk. 0 go nu k odas, {az} K y odas. [DS] gonum, [kon-um] {az} is. K onm a ii. 0 gonum gorau, {az} K om ular; evredekiler. [DS] gonursu, [konur-su] {az} is. Yanm pamuk, yn, sa, tiftik kokusu. [DS] gonuukluk, -u [konu-uk-luk] {az} is. A rkada lk; tanklk. [DS] gonyometre, [Fr. goniomtre] is. A lmeye yarar ara. gopa, [Bulg. kopa] {az} is. 1. atal ine; engelli ine. 2. Dme. 3. Birbirine geen kanca; kopa.
[DS] gopdurmak, [kop-tur-mak] {az} gl. f . [-ur] Ko

turmak. [DS]
gopmak, [kop-mak] {az} gsz. f . [-a r] 1. Kopmak.

2. Komak. [DS]
gopuk, -u [kop-uk] {az} is. K lhanbeyi. [DS] gopumlu, [kop-um-lu] {az} sf. Geliimli; topluca.

[DS]
gopulamak, [kop-u-la-mak] {az} gsz. f . [-r] [l(u)-yor] Hzl hzl yrm ek; komak. [DS] gor1 [gor / gur / gr (yans.)\ is. Suyun gr akm, ,

atein harl ve sesli olarak yann, buna benzer kaln ve gr sesleri, barmay, haykrm ay ve karn gurlamasn anlatan kk. [Zlfkar] go r-u l-d a -m a k gor2, [kor] {az} is. 1. Kz; kor. 2. Odun yn. 3. Kurum; is. [DS] gor , [Far. gr] {az} is. 1. Mezar. 2. Bir kim senin cenazesini kaldrm akta kullanlan para. [DS]

ahnlarna taktklar bir dzine altn. 2. Hayvanlarn boyunlarna taklan kk yuvarlak zil. [DS] gora, [? gora] {az} is. 1. Anahtar. 2. Srg. 3. De m ir ivi. [DS] gorada, [? gorada] {az} sf. 1. Eski; ypranm; i grmez durumda olan; kurada. 2. Aa; adi. [DS] goraf, [? goraf| {az} is. 1. Topluluk. 2. Yn. 3. Birikinti. 4. Tarladan henz toplanarak kfeye de m et demet dizilmi ttn yapra. [DS] g o ra k 1 - [kozak > gorak] {az} is. 1. Kozak. 2. , Afyonun meyvesi. [DS] g o ra k2, - [? gorak] {az} is. Siyah softan dikilmi kadn mantosu. [DS] g o ra k3, - [? gorak] {az} is. grek1. go raklam ak, [gorak-la-mak] {az} gl. f . [-r] [-l()yor] -* greklemek. [DS] g oralanak, [gora-la-mak] {az} gl. f . [-r] [-l()yo r] -* greklemek. [DS] go ra n 1 [? goran] {az} sf. (Kii iin) eline geen , paray batran. [DS] goran2, [? goran] {az} is. Al. [DS] gorana, [? gorana] {az} sf. Zavall. [DS] g o ra n lk, - [goran-lk / gorannk] {az} is. Gbre ylan yer. [DS] gordela, [t. cordella] {az} is. Kurdele. [DS] gorgnsz, [kork-un-suz] {eT} sf. Korkun olmayan. [EUTS] g o ril, [Yun. gorillai (kll adam )] is. zool. A frikann Ekvator blgesinde yaayan, insanms hayvanlarn en irisi olan maymun tr, (G orilla gorilla). go rk, [gurk / gork] {az} is. -* kuluka. [DS] g o rkm a k, [kork-mak] {az} gsz. f . [-r] Korkmak. [DS] go rku, [korlc-u] {az} is. Korku. [DS] g o rk u lu k , -u [korku-luk] {az} is. Korkuluk. [DS] go rla m a k, [gor-la-mak] {az} gl. f . [-r] [-l(u)-yor] Ymak. [DS] g o rla nm ak, [gor-la-n-mak] {az} d n l.f. [-r] Yeni kan sebze ve meyveye yava yava almak. [DS] g o rla m a k1 [gor-la--mak] {az} dnl. f . [-r] , A lkanlk edinmek; almak. [DS] gorlam ak2, [kor-la--mak] {az} dnl. f i [-r] (Odun, km r vb. iin) kz hline gelmek; korlamak. [DS] g orlam ak3, [gor-(u)l-a-mak] {az} ite, fi. [-r] Toplanmak; birikmek. [DS] g orlam ak4, [gr-le--mek ?] {az} d n l.f. [-r] Dal budak salmak; azmak: grlemek [DS] gorlam ak5, [gor-la--mak] {az} dnl. fi. [-r] Bakalarna zarar vermek. [DS]

GOR g o rle tirm e k, [gor-le--tir-mek] {az} gl. fi. [-ir] Altrmak. [DS] go rm ak, [kur-mak > gor-mak] {eT} gl. fi (Yay iin) kurmak. [EUTS] gorm uzta, [eFar. ahuram azda > horm uzta / or-

M I E I CM
1732

gostak, - [gos (yans.) > gos-ta-k] {az} zf. (Yr y iin) eda. [DS] gostakl, [gos-ta-k-l] {az} sf. (Kii iin) ssl ve temiz gezen. [DS] go, [eT. ka > go] {az} is. Alm. [DS] goa, [eT. ko-a (iki kat) > go-a] {az} is. 1. Avu dolusu. 2. ift; ifte. 3. Yuvarlak; mertek. [DS] goaf, [Far. hb] {az} is. Hoaf. [DS] goam, [ko-a-m] {az} is. B ir ya da iki avu dolusu. [DS] goak, - [eT. ko-m ak > ko-ak] {az} sf. ki ey

muzta] {eT} is. 1. ndra tannsnn ad; Hurmuzda. [EUTS] 2. lk insan. [EUTS] gorsan, [ko-mak / gr-mek > ko-r-sa-n / gr-sen] {az} e. Sanki; gya. [DS] g o rt, [? gort] {az} is. 1. Srlp ekilmem i toprak. 2. imenlik. [DS] S g o rt y o ld u rm a k , {az} Eziyet etmek. [DS] g o rtla n , [gort-lan] {az} is. Kayalardaki kk oyuk lar. [DS] gortlangoz, [gort-lan-goz] {az} is. Salyangoz. [DS] g o rtu k , -u [gort-uk] {az} is. Tal ve bayr yer.
[DS] goru, [koru-mak > kor-u] {az} is. 1. Kk orman

arasndaki boluk; gevek. goizm yanls olan,

[D S ]

goist, [Fr. gauchiste] sf. Ar solcu; ihtilalci solcu; goizm, [Fr. gauchisme] is. Ar solculuk; ihtilalci

solculuk.
golam ak1 [eT. ko-a (ift, iki kat) > go-la-mak] ,

lk; koru. 2. Girii yasak olan yer. 3. Belli bir ama iin ayrlm toprak paras. 4. Su ark; kanal. [DS] gorucak, - [kor-(u)cak] {az} is. 1. K uru ot ve ubuklarn yaklmas srasnda kan kvlcmlarn snm hli; km r paralan. 2. Kurum. [DS] g o ru k 1 -u [koruk] {az} is. 1. O lgunlamam , zm; koruk. 2. i bo ceviz, fndk. 3. i kurtlu ceviz, fndk. [DS] g o ru k 2, -u [koru-mak > koru-k] {az} is. lkbahar mevsimi boyunca ot elde etmek iin korunan ekil mem i tarla. [DS] gorum , [? gorum] {az} is. Dik yam alar zerinde bulunan kei yolu gibi dar dzlkler. [DS] gorunga, [Erme, kom kan => korunga] {az} is. K o runga. [DS] go run m ak, [koru-n-mak] {az} dnl. fi [-ur] K o runmak. [DS] gos, [gos / goz (yans.)] is. Kibirlenmeyi, alml ol m ay anlatan kk. [Zlfkar] gos gos, gos-ga-la-nmak, gos-a-la-k, gos-ta-k gosdak, - [kos-ta-k] {az} sf. 1. alml; kibirli. 2. zf. (Yry iin) eda. [DS] gosga, [gos (yans.) > gos-ga] {az} sf. 1. Kibirli; a lml. 2. Haksz; insafsz. [DS] gosgalanm ak, [gos (yans.) > gos-ga-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Kibirlenmek; gururlanmak. [DS] gosgoca, [ko(s)+ko/ca] {az} pekt. sf. ok byk; iri. [DS] gosgos, [gos (yans.) > gos+gos] {az} sf. Kendini beenen; kibirli; gururlu. [DS] goska, [gos (yans.) > gos-ka] {az} is. 1. Erkek kaz. 2. sf. K endini beenen; gururlu; kibirli. [DS] goslak, - [kos-la-k] {az} zf. (Yrmek iin) eda. [DS] gossak, - [ko-sa-mak > ko-sa-k] {az} sf. (Koyun iin) iftleme istei duyan. [DS]

{az} gl. f. [-r] [-l(u)-yor] . Eirilmi iki ip yu man iftleyerek tek yum ak yapmak. [DS] 2. ift lemek. golam ak2, [ko-la-mak] {az} gl. fi [-r] [-l(u)-yor] Toslamak. [ D S ] goma, [ko-ma] {az} is. 1. Kovuk; boluk. 2. Ke. 3. Tavan aras boluu. [DS] gom ak, [ko-mak] {az} gl. fi [-a r] 1. Tarlay srmek. 2. gsz. fi Komak. [DS] gom ar, [ko-mar] {az} is. Kertenkele. [DS] goti, [goti] {eT} is. retmen; muallim. [EUTS] gotik, - i [? gotik] {az} is. 1. zm veya duttan yaplan bir tatl. 2. nl. Bir kimsenin karsndakini sevdiini ifade etm ek iin syledii sz. [DS] gouk, -u [ko-uk] {az} is. Boluk; h afif aralk.
[DS] goum, [ko-um] {az} is. Atlarn kay takm. [DS] goun, [ko-un] {az} is. Asker; ordu. [DS] go t1 [Sansk. godh] {eT} is. Kertenkele. [EUTS] , got2, [? got] {az} is. Y er yer miktar deien tahl lei. [DS] gota, [? gota] {az} is. 1. M akara. 2. Mandal. [DS] g o ta rm a k, [kotar-mak] {az} gl. fi [-r] mak. [DS]

kotar

g o tik, - i [Fr. gothique] sf. 1. Barbar. 2. Gotlara ili kin. g o tik h a rfle r, lk basm denemelerinde kul lanlan keli harfler.\\ g o tik sanat, Genel zellii

sivrilik olan on ikinci yz yldan Rnesans a kadar Avrupa da gelien sanat ve mimar slubu. g o ttik , - i [? gottik] {az} sf. K sa boylu; cce. [DS] gov, [kov] {az} is. Dedikodu; kov. [DS] gova, [eT. kov (ii bo) > kofa / kova] {az} is. Hasr rm ekte kullanlan, bataklklarda yetien ucu di kenli yapraksz bitki. [DS] govaiak, - [kov-ala-k] {az} sf. Korkak. [DS] govalam ak, [kov-ala-mak] {az} gl. fi [-r] [-l()y o r] 1. Kovalamak. 2. Defetmek. [DS]

SOSbOli.

1733

GB

govalk, - [eT. kov (ii bo) > kova-lk] (az) is.

zerinde saz yetien bataklk alan. [DS] g ovan1 [eT. kov (ii bo) > kovan] (az) is. 1. Ko , van. 2. Balta, keser, apa vb.nin sap taklan yeri. 3. inde yourt dvlen, silindirik aa kap; yayk. 4. Kaya ya da toprak gibi eylerin iine doru uza nan boluk. [DS] govan2, [kovan] (az) sf. 1. (Kadn iin) ahlaksz; fa hie. 2. (Erkek iin) karsnn baka erkeklerle olan ilikisine gz yuman; boynuzlu. [DS] govanhk, - [kovan-lk] {az} is. - kovanlk. [DS] govcu, [kov-cu] {azf is. Sz gtrp getiren; dedi koducu. [DS] oovculuk, -u [kov-cu-luk] (az) is. Dedikoduculuk.
[ D S ]

goveri, [g()-er-i] {az} is. Sebze. [DS] govlam ak, [kov-la-mak] {az} gl. fi [-r] [-l(u)-yor]

Birine, birisini ikyet etmek; kovlamak. [DS]


govsak, - [eT. kov (ii bo) > kov-sa-k] {az} sf.

i bo; hafif. [DS]


govsam ak, [eT. kov (ii bo) > kov-sa-mak] {az}

gsz.f. [-r] [-s(u)-yor] Gevemek; salvermek. [DS]


govuk, -u [eT. kov (ii bo) > kov-uk] {az} is.

Kovuk. [DS] govu1 [govu J . y ] {eAT} is. K ayn aac. , govu2, [govu {eAT} is. Kov; dedikodu, fi1 go

vu galebe eylemek, {eAT} ftira yollu szlerle g rlt patrt yapmak. goy, [? goy] {az} sf. vey. [DS] goya, [Far. gya] {az} zf. 1. Sanki. 2. Sz olan. [DS] goyak1 - [eT. kuy (kuytu, ukur) > koy-ak] {az} , is. Da yamalarnda, ukurlukta kalan dzlkler. 2. Tal, kumlu tarla. 3. ki derenin birletii yer. [DS] goyak2, - [koy-mak (etkilemek) > koy-ak] {az} sf. Dokunakl; etkili; koygun. [DS] goygoy, [goy (yans.) > goy+goy] is. K t m zik sesi, goygoycu, [goy (yans.) > goy+goy-cu] is. 1. M uhar rem aynda Hz. Haan ile Hseyin adna mersiyeler dzerek kap kap dolap dilenen kimseler; (at larnn sonunda H ey kaygulu canm! > hey goy goy canm ifadelerini kullanrlard.) 2. gnl. D i lenci. goygoyculuk, -u [goygoy-cu-luk] is. Goygoycunun yapt i; dilencilik, goygun, [koymak (etkilemek) > koy-gun] {az} sf. Dokunakl; alatc; ilendirici. [DS] goymak1 [koy-mak] {az} gl. f. [-ar] 1. Koymak. , 2. Salvermek; brakmak. [DS] goymak2, [koy-mak] {az} gsz. f. [-ar] Etkilemek; ilendirmek. [DS] gynk, - [gy()n--mek > gy()n-k] {az} sf. Yank. [DS]

goyu, [koyu] {az} sf. (Renk iin) koyu. [DS] goyun1 [koyun] {az} is. Koyun. S goyun gz, , {az} Sar iek aan ya ban bir bitki. [DS] goyun2, [koyun] {az} is. Koyun; koltuk alt. S goyun cebi, {az} Ceketin i cebi. [DS] goyurmak, [koy-u+ver-mek] {az} gl. b. f. [-ur] Salvermek; brakmak. [DS] goy vermek, [koy-u+ver-mek] {az} gl. b. f. [-ir] Salvermek; brakmak. [DS] goz1 [gos / goz (yans.)] is. Kibirlenmeyi, alml , olmay anlatan kk. [Zlfkar] goz-ur gozur, goz-urm ak goz2, [goz (yans.)] is. Yellenmeyi, benzer biimde seslenmeyi, gururlu olmay anlatan kk. [Zlfkar] goz-ur-t-da-k, goz-ur-da-ma goz3, [Far. koz / kavz] {az} is. Ceviz. [DS] gozak, - [koz-ak] {az} is. 1. am kozala. 2. Haha kozala. 3. Pamuk kozala. 4. Deve pisli i. [DS] gozalak1, - [goz-ala-k ?] {az} sf. (Kii iin) iri gzl. [DS] gozalak2, - [koz-ala-k] {az} is. Kozalak. [DS] gozur, [goz (yans.) > goz-ur] {az} is. Kibirli olmay ve byklenm eyi anlatan yansmal gvde, gozur gozur, {az} (Yrmek, konum ak iin) g s terili ve gururlu olarak. [DS] gozurakl, [goz (yans.) > goz-ur-a-k-h] {az} sf. (Kii iin) bir yerde duramayp srekli gezen. [DS] gozurdak, - [goz (yans.) > goz-ur-da-k] {az} sf. ok vnen. [DS] gozurdanmak, [goz-ur-da-n-mak] {az} dnl. f i [r] 1. ok vnp kurumlanmak. 2. Dman oldu u birisi ile karlamaktan ekinmediini bildir mek. [DS] gozurmak, [goz-ur-mak] {az} gsz. fi [-ur] vn mek; kurumlanmak. [DS] gozurtdak, - [goz (yans.) > goz-ur-t-da-k] {az} is. Yellenme. [DS] gb, [gb] {az} is. ukur yerlerde biriken sular. [DS] gbbe, [gb-be] {az} is. Peynir basm ak iin toprak tan yaplm kk mlek. [DS] gbben, [gb(b)-en] {az} sf. K am ikin. [DS] gbck, - [gb-ck] {az} is. Ke. [DS] gbecik, -i [gb-e-cik] {az} sf. ok gzel. [DS] gbe, [gb-e] {az} is. Yada ya da sacda piirilen sulu hamurdan yaplm ekmek. [DS] gbe, -ci [gb-e] {az} sf. Ksa; iman. [DS] gbedek, -i [gb-e-dek] {az} is. Ortas boydan boya delik, zerine iplik sarlan aa makara. [DS] gbek, [eT. kbek > gbek] is. 1. M emelilerde gbek bann dmesinden sonra kam n ortasnda kalan ukurluk. 2. anat. Dltte, yumurtann dnda ka lan ksm larla balantsn salayan organlarn k

GB

I M I M M .

t yer. 3. Bir i organn kk olan ksm. 4. gnl. iin) orta ksm nda st ste drl yapraklar mey Y a balam iman kiinin kam . 5. mecaz. N e dana gelecek biimde byyp gelimek, sil; kuak. 6. (ehir, lke vb. iin) orta ksm. 7. gbekli, [gbek-li] sf. 1. Gbei bulunan; gbek sa M arul lahana gibi baz sebze ve meyvelerin orta hibi olan. 2. imanlama ve yalanm a sonucu g ksm. 8. H ah, kilim, rt vb.nin ssl orta ksm. bei ar km olan. 3. {az} is. Bir tr poaa. 9. Hz azaltarak trafii ynetm ek iin kavaklara [DS] 4. {az} aram ba gn. [DS] yaplm yuvarlak ada; dnel kavaktaki ada. 10. gbel1 [Yun. khopili (kk ocuk)] {az} is. 1. , Kan vb. aralarn tekerleklerinin mil taklan orta K imsesiz ocuk; yetim; ksz. 2. Babasnn kim blm. 11. Deirmen tann ortas. 12. Fnn en olduu belli olmayan ocuk. 3. ocuk. 4. Yaramaz ikin ksm. 13. {az} Oda tavannn ortasna yap ocuk. [DS] lan ss. [DS] 14. {az} Henz harm ana konulmam gbel2, [gbe-1] {az} is. 1. Tarlalar birbirinden ekin yn; bek. [DS] S gbei beraber, {az} 1. ayrmak ii yaplan kk tepecikler. 2. Geit ver Karde. 2. kiz karde. [DS]|| gbei beraber ke meyen ormanlk, talk yer. 3. Damn ke yeri. silmi, H er zam an biriyle beraber bulunan kii. || [DS] gbei birine bal, H er zaman biriyle beraber gbele, [gb-ele / gb-le ?] {az} is. Uzun zamandr bulunan kii.|| gbei atlamak, Glkleri yen srlmemi tarla. [DS] m ek iin ok uramak. || gbei dmek, Gbek gbelek1 [gbe(k)-lek] {az} sf. sf. ikin; kabark. , delii kapanm ayarak ftk olmak. || gbei kudur [DS] mak, {az} Soyu bozulmak. [DS]|| gbeinden gbelek2, -i [e ^ J k p e le k /k b e le k ] {az} is. Kele iemek, argo. G durumda kalmak.\\ gbeinden bek. [DS] ietmek, argo. Baklamak.\\ gbeini kesmek, gbelek3, -i [gbe(k)-lek] {az} is. 1. Ekin demetle ocuun doduktan sonra etene ile balantsn ri yn. 2. Kk ve iman kpek yavrusu. [DS] salayan dam ar rgsn kesmek.\\ gbei sokak gbelek4, -i [gbe(k)-lek is. 1. Yenilebilir ta kesilmi olmak, Hi evde durmayp sokaklarda m antarlardan bir trn ad; kuzu gbei; gbek gezmek; srtk.|| gbei yerine gelmek, {eAT'} Y mantar; yer yaran; (Morcehella conica). {OsT} (ay rei sakinlemek; sknet bulmak,|| gbek ad, Ye n) [Brhan- Kat] 2. i kymal bir tr brek. 3. ni doan bebein gbei kesilirken konulan ad.\\ M sr kocan. 4. Palam ut ve mee lcozalamin ii. gbek anas, {az} Ebe. [DS]|| gbek atmak, 1. Gbeini sarsarak oynamak. 2. (Su iin) foku rd a gbelek5, -i [Yun. kopelaki] {az} is. ocuk. [DS] yarak kaynamak. 3. mecaz. ok sevinmek. 4. Cilti gbeleklemek, [gbe(k)-lek-le--mek] dnl. f. [-ir] likte form alar birbirine balarken orta ksmdan Kabarmak; imek; yuvarlamak. diki yapmak.'} gbek ba, 1. Yeni doan bebein gbelez, [? gbelez] {az} is. Kk av kpei. [DS] gbei kesildikten sonra geri kalan kan damar gbelle, [gbel(l)e] {az} sf. 1. Zeks az gelimi rgsne kan gelmemesi iin balanan ba. 2. bot. olan; budala. 2. ok zayf; clz ve gsz. [DS] B ir bitkide yumurtac, yumurtaln etenesine gben, [gb-en] {az} is. Giyilemeyecek durumda balayan kordon.|| gbek balamak, imanlaya eski ve yrtk elbise. [DS] rak gbei bymek; gbeklenmek.} gbek bur gbent1, [kpen / kp + Far. bent ?] {az} is. H avut mak, {eAT} {OsT} Mide sanclanmak,|| gbek bu tan devenin gsne inen ip. [DS] rusu, {eAT} {OsT} Mide sancs; karn ars.|| g gbent2, [? gbent] {az} is. Toy; len; ziyafet. [DS] bek by, {az} Mezar hy. [DS]|| gbek (alkamak) alkalamak, Gbeini saa sola salla gbe, [gb-e / gbe] sf. iman, yarak oynamak.} gbek ivisi, {az} Araba ivisi. gbet, [bge-t >gbet] {az} is. 1. Akarsu yatakla rnda derince olan yerler. 2. Su evrintisi; burga. [DS]|| gbek dans, Danszn bel kvrp kala oy 3. Suyu biriktirm ek iin nne yaplan set; bet. natarak yapt dans.|| gbek dmesi, A r bir ey 4. Y apm a glck. 5. knt alan; gk. 6. Or kaldrm akla karnda duyulan ar.\\ gbek havas, man ve allardan kesilerek alan tarla. 7. Kapal, 1. Sanat deeri olmayan, elenmek amacyla al bask ve az k alan yer. [DS] nan ve sylenen hava. 2. mecaz. ok elenceli du rum.} gbek ta, Hamamlarda terlemek iin ze gble, [? gble / Yun. kopel] {az} is. 1. Hizmeti. 2. Yanama; rgat. [DS] rine uzanlan scak sekili zemin. || gbekten atmak, {az} H erhangi bir ii yapm aya heves etmek. [DS]|| gblek, -i [gb(ek)-lek] {az} is. M sr koan. [DS] gbek yavu, {az} Kan tekerinin aa ekseni. gbm ez, [glemez > gb-mez] {az} is. Tulumda [DS] alkalanan stten karlan ya. [DS] gbeklenm e, [gbek-le-n-me] is. Gbek balama; g b 1 [? gb / gbt] {az} is. 1. Sac ekmei; , gbeklenm ek ii. bazlama. 2. M ayal hamurdan yaplp yada kzar gbeklenm ek, [gbek-le-n-mek] dnl. f. [-ir] 1. tlan bir tr brek; pii. [DS] Kam yalanp imanlamak. 2. (Marul, lahana gb2, [? gb] {az} is. amar tokac. [DS]

io t m

1735

gb3, [gb] {az} is. Y organ dikii; kaba diki; ilinti. [DS] gb4, [gb] {az} is. Tozlu, toprakl yol. [DS] gbl, [gbl] {az} is. Karn. [DS] gbmek, [gb-mek] {az} g l.f. [-r] (Yorgan, il te vb. iin) seyrek ve kabaca dikmek; srmak. [DS] gbrtlemek, [gbrt-le-mek] {az} gsz. fi [-r] [l(i) -yor] Drtnala komak. [DS] gb1, [km] {az} is. kz. [DS] gbii2, [gb-] {az} is. Gbek. [DS] gbt1 -d [gb-t , {eAT} {az} sf. 1. iman, gbekli. [DS] 2. Tembel; hantal. 3. {OsT} Kt; fe na. gbt2, -d [gb-t] {az} sf. 1. Islak. 2. Az amurlu bataklk. [DS] gbt3, -d [gb-t] {az} is. 1. Buday ekmei. 2. Yal ekmek. 3. Pimem i ekmek. [DS] gbt4, -d [gb-t] {az} is. yapm ak iin hazr lanm aa paras. [DS] gccek, -i [Far. gce => gc(c)-ek ?] {az} is. K k ekmek. [DS] ge, [Yun. khokhh [Tietze] / Far. gce {az} is. 1. Dvlm ve kabuu karlm buday. 2. .Bu tr budaydan yaplm a yemek. 3. Bulgur; k rlm buday. 4. M sr krmas ve bundan yaplan orba. 5. Niasta. [DS] S ge a, Ge kullanla rak yaplar yemek. 2. {az} Bulgur pilav. [DS]|| ge orbas, {az} A rpa unundan yaplan orba. [DS]|| ge tarhanas, Yarlm budaydan yaplan tarhana.\\ ge ta, {az} E l deirmeni. [DS] gcecek, [Far. gce => gce-cek] is. 1. Kk ek mek. 2. Tandr zerine rtlen ul. gcek1 [kk (yeil) > g()-ce-k] {az} is. 1. Yar , diz boyuna kadar gelmi ekin. 2. A alarn dibin den kan srgn. 3. Yeni dikilmi ba. 4. Taze meyve. [DS] 5. sf. Taze, yeil; ya. gcek2, [g()-cek] {az} is. 1. Kilit taklm ak iin aklan toka. 2. Mentee. 3. plik makaras. 4. Se merlerin arkasna taklan engelli demir. [DS] gcek3, -i [Far. lce] {az} is. 1. Ky. 2. Ke. [DS] gcek4, -i [gcek] {az} is. Deve yavrusu. [DS] gceklendirmek, [gcek-le-n-dir-mek iU {eAT} gl.f. [-ir] Gzel, irin gstermek. gceklenmek1, [kk (yeil) k(k) > g-ce-k > gcek-le-n-mek] dnl. f. [-ir] (Ekinler iin) yar diz boyuna kadar gelimek. gceklenmek2, [gcek-le-n-mek dU -JSl^] {eAT} dnl. fi [~r] 1. nmek; iftihar etmek. 2. Bbr lenmek. 3. Sslenmek. 4. Gzellii ile meydana kmak. gcekli, [gcek-li] {az} is. ok dall iek. [DS] gen, [k-ken > gen {az} is. 1. Tavan yavrusu. 2. Kr sansar; kokarca sansar cinsinden

kediye benzer bir hayvan. {eAT} {OsT} (ayn) 3. Ay yavrusu. 4. Kedi yavrusu. [DS] ger, [? ger] {az} is. 1. Tarlann ilenmi ksm. 2. Tarlann kenar ya da ke ksm. 3. Tarlada al an iiler. [DS] gr, [? gr] {az} sf. 1. (Kii iin) dncesiz. 2. nat. 3. is. Kuvvet. [DS] g1 \eT. k gS- / j? ] is. 1. Ekonomik, sosyal ve si , yasi sebeplerle bireylerin veya topluluklarn bir lkeden baka bir lkeye, baka yerleim yerine gitme ii; muhaceret. 2. Bir evden baka bir eve tanma. 3. G etme srasnda tam an ev eyas. 4. Hayvanlarn mevsim deiikliklerinde yer dei tirmeleri. 5. Tohumlarn dalmasyla bitki trleri nin baka alanlarda grlmesi. 6. bot. Asalak bir bitkinin geliim srasnda bir konaktan baka bir konaa gemesi. 7. {eAT} {OsT} Kervan; kafile. 8. {eAT} Merhale; konak. 9. {eAT} {OsT} Sefer. S1 g ber-g etmek, {OsT}} B ir yerde ok kalmayp g etm ek.|| g ekmek, {eAT} {OsT} 1. G etmek. 2. Sefere knak.\\ g eskisi, Padiahn zel hizm et leriyle grevli saray adam.\\ g etm ek, 1. Yer lemek amacyla bir yerden baka bir yere gitmek; hicret etmek; gm ek {eAT} (ayn). 2. mecaz. Olmek.|| g klmak, {eAT} Gmek; g etmek; hic ret etmek. || g kon, {OsT} G; sefer. || g kon etmek, {OsT} Gebe hayat yaam ak; gp konm ak.|| g tutmak, {eAT} {OsT} Yolculua hazr lanmak; g hazrlklar yapmak. || g- hm a yun, Padiahn ve haremde yaayanlarn ksa bir sre iin baka bir yere gitmeleri.\\ gn yk letmek, {az} Son nefesinde olmak. [DS]|| g yol, {az} Yrklerin her y l gelip getii yol. [DS] g2, [? g] {az} is. 1. Et dvlen ktk. 2. zm sklan tekne. [DS] gebe, [k-mek > k-er + oba (ev) > g+oba / k-(e)me ?] s f 1. Deiik artlara bal olarak bir yerden baka bir yere srekli tanan; yerleik ol mayan. 2. M evsimlere gre yer deitiren (hayvan topluluklar). gebeleme, [gebe-le--me] is. Gebe durumuna gelme; gebelemek ii. gebelemek, [gebe-le--mek] dnl. f i [-ir] G ebe durumuna gelmek, gebelik, -i [gebe-lik] is. 1. Gebe olma duru mu. 2. sosy. Bir topluluun geim kayna edinmek amacyla bir yerden baka bir yere gme gelenek ve alkanlnda olmas durumu, geber, [gebe] {az} sf. Gebe. [DS] gek1 -i [eT. kek] {az} is. Deve yavrusu. [DS] , gek2, -i [g-ek] {az} is. 1. Sabaha kar doan ve yolcularn hareket zaman olarak belirledikleri parlak yldz; sabah yldz. 2. Glen yer. [DS] gek3, -i [g-ek / g-k] {az} is. Arazinin ka yan yeri. [DS]

1736

f C

I M

gelge, [g-el-ge] {az} is. Glen yer; g yeri. [DS] ger1 [g-er > > sf. 1. Srekli gen; bir yerde , durmaz; gebe. {eAT} {OsT} (ayn) 2. is. Gk. S ger evli, {az} Gebe. [DS] ger2, [Far. kek] {az} is. Kna gecelerinde ka dnlar algs ile elendiren kadn. [DS] gerev, [g-er+ev j dr; yurt; oba. gerevli, [g-er+ev-li gerevl, [g-er+ev-l {OsT} sf. Gebe {OsT} sf. Gebe hayat yaayanlar; adrla yer yer gezen, hayat yaayanlar; adrla yer yer gezen, geri, [g-er-i] sf. G etmekten holanan; srekli yer deitiren. geril, [g-er+il l {OsT} is. Tanr ev; a

klmak. 4. mecaz. lmek; irtihal etmek. {eAT} {OsT} (ayn) 5. {az} (K adn iin) kocaya varmak; evlen mek. [DS] 6. {az} htiyarlamak. [DS] S 1 gtk yurt, {eAT} Terk edilen yu rt.|| gp konmak, {OsT} Gebe hayat yaamak. gmel, [g-me-1 {eAT} sf. 1. (Yer iin) g meye elverili; nakle uygun. 2. {az} (Kii iin) bir yere sonradan gerek gelen. [DS] gmen, [g-men] sf. ve is. 1. Kendi oturduu yerden, lkesinden ayrlarak baka bir yere giden kimse, topluluk, aile; muhacir. 2. Scak lkelere g eden (hayvanlar). 3. {az} Kirac. [DS] 4. {az} Memur. [DS] S gmen hcre, 1. Kim yasal veya fizikse l etkilerle damarlardan karak eitli doku lara girebilen akyuvar. 2. tp. K anserli bir urdan koparak vcudun baka blgelerine yaylan ve has taln baka noktalarda da olumasna sebep olan hiicre.\\ gmen ku, zool. Sonbaharda deien hava artlar sebebiyle iklimi daha uygun olan bl gelere giderek ilkbaharda tekrar eski yerlerine d nen ku. gmenleme, [g-men-le--me] is. Gmen duru m a gelm ek ii. gmenlemek, [g-men-le--mek] dnl. fi [-ir] Gmen duruma gelmek, gm enletirm ek, [g-men-le--tir-mek] gl. fi [ir] G ' ,rvm a gelmesine yol amak; gmen di:; . . jjtv gn .en-lik] is. Gmen olma du rumu; mUilaUUik. g, [g-] is. 1. Toprak kaymas; heyelan. 2. {az} Kap n. [DS] 3. {az} Ev nnde hibir ey ekilmeyen yer. [DS] gc, [g-c] sf. M evsimlere gre yer deitiren (hayvan). gk, -, [g-k] sf. 1. (Y er iin) gm, k m olan; kaym. 2. is. Kaym toprak; km yer; knt; yknt, {az} (ayn) [DS] 3. {az} Y knt; ren. [DS] 4. ,, evresi tepelerle evrili yer. [DS] 5. {az} T a ;; icur yeri. [DS] gm, [g-m] is. biy. 1. eitli etkenler sonucun da protoplazm ann yer deitirmesi. 2. stn yapl hayvanlarda fizik ve kimyasal bir uyartnn etkisi ile belli bir yne gre yaklam a ve uzaklama dav ran; taksi, gnm ek, [g-n-mek] dnl. fi [-r] lmek, grme, [g-r-me] is. 1. Gmesini salama ey lemi. 2. mz. Aktarma. grm ek1 [eT. k-r-mek > g-r-mek dlo^jS"] , gl. fi. [-r] 1. Ge yol amak. 2. Gmesini sa lamak. 3. {eAT} {OsT} Yerini deitirmek; yer de itirmek; nakletmek. 4. {az} Bir bitkiyi yerinden karp baka bir yere dikmek. [DS] 4. {az} (Kz iin) evlendirmek. [DS] 5. kertmek; ykmak. 6.

{Os T} is. Gebe halk;

airet. gerkonar, [g-er+kon-ar] sf. Bir yerden baka bir yere g edip duran; gebe yaam srdren, germe, [g-er-me] is. Bitkilerin yerini deitirme, germek, [g-er-mek] gl. f. [-ir] 1. Bir kiiden baka bir kiiye aktarmak; devretmek; grmek. 2. Saks kk gelince veya toprak yetersiz kalnca bitkinin yerini deitirmek, gertme, [g-er-t-me] is. 1. Germesini salama eylemi. 2. kim. G az toplama, gertmek, [g-er-t-mek] gl. f i [-ir] 1. Germesi ni salamak. 2. {az} G ettirmek. [DS] 3. {az} [DS] Yktrmak [DS] 4. {az} kertmek. [DS] gertm ek, [g-er-t-mek] {az} gl. fi [-ir] (Yemek iin) sindirmek. [DS] ggen, [g-mek > g-gen] {eT} is. A da tavan yavrusu; gce. ggn, [g-gn ggiinc, [g-gn-c knc. gkn, [eT. k-gn > g-kn j ^ - j S '] sf. 1. G ecek durumda olan; yklacak hlde bulunan. 2. {az} Gebe. [DS] 3. (Kii iin) ok ihtiyar; k m. {az} (ayn) [DS] 4. {OsT} Tanr eya, gkttnc, [g-kn-c gebe. glttk, [g-lk diU-jS"] {OsT} is. Konaklk; merhale, gme, [g-me] is. Gmek ii. gmek, [eT. k-m ek > g-mek ] is. 1. Bu lunduu yerden ayrlarak baka bir yere yerlemek zere gitmek; yurt deitirmek; hicret etmek. {eAT} {OsT} (ayn) 2. (Baz hayvanlar iin) coraf blge deitirmek. 3. Bir bina, yer vb. iin kmek; y {eAT} is. Ger; {eAT} sf. Gebe, {eAT} is. -* g-

m m m szlh .

1737

G gdele, -ci [gd-e-le-] {az} sf. Ksa boylu; i man; gbekli. [DS] gd elek 1 [gd-e-le-k] is. 1. Yontularak drt ke h , le getirilmi aa kt. 2. K uyruu kesilm i k pek. 3. sf. iman. 4. Ksa boylu; tknaz. gdelek2, [g(d)-e-le-k] {az} is. Gdele. [DS] gdele, [gd-e-le-] {az} is. Geni karnl ve boyu ksa kp. [DS] gdelez, [gd-e-le-z] {az} is. iman ve ksa boylu ocuk. [DS] gdellem ek, [gdel-le -mek] {az} gl. fi. [-r] [-l(i)yor] Kartrmak. [DS] gdelm ek, [kt > kt-el-mek > gdel-mek] dnl. fi [-ir] Yumru bir knt meydana getirmek; yumrulanmak; imek. gd em en 1 [gde-men] {az} sf. 1. (Kii iin) ksa , boylu; iman. 2. Hastalk yznden kam i olan. [DS] gdem en2, [kodaman] {az} is. M em leketin ileri ge lenlerinden olan kimse. [DS] g d en 1, [kt > gd-en] is. 1. Kaln barsan son ksm. 2. {az} Karn; ikembe. [DS] 3. {az} Mide. [DS] 4. {az} Gs. [DS] 5. {az} Hayvan etenesi. [DS] 6. {az} oban sucuu. [DS] 7. {az} Pastr ma. [DS] S gden b a a rsu k , {OsT} Kaln bar sak]|| gden ba rsa , {OsT} Kaln barsan ansle sonulanan u ksm. {eAT} (ayn)|| gden ekirge, {OsT} Kanatsz ekirge.\\ gden gz, faz} Su toplam nasr kabarc. [DS]|| gdeni d e ik, {az} Sk sk yellenen. [DS]|| gden k u rb a a , {az} B ir tr kara kurbaas. [DS] gden2, [ddn > gd-en] {az} is. Y ksek akan su yun yerde at ukur. [DS] gdenli, [gden-li] {az} sf. 1. ok yem ek yiyen; obur. 2. Geni karnl. [DS] gderm ek, [kt > kt-er-mek > gder-mek] dnl. fi. [-ir] H afif imek, gde, [gt-e [EREN]] sf. Semiz, etli; iyi baklm (hayvan), gdem en, [gde-men] sf. iman, gdre, [gt-r-e] {az} is. Bir i iin yaplan pazar lk. [DS] gdk, - [gt > gd-k] {az} is. 1. O n iki ya da on be okkalk eski bir tahl lei. 2. ine tereya konulan aa kap. [DS] gdrge, [kt-r-mek (ykseltmek) > gt-r-ge] {az} is. Su deirmeninin st tan indirip kartan ya da ayarlayan kaldra. [DS] g d rs zlen m ek , [grgsz-le-n-mek?] {az} dnl. f i [-ir] Arszlanmak. [DS] g1 [kk > gk] {az} is. Gkyz; sema. [DS] 0 , g b a a in m ek , {az} Dayanlm az bir sarsnt ve znt duymak. [DS]|| ge ekilm ek, {az} Yok olmak; kaybolmak. [DS]|| ge kan, {az} enlik gecelerinde yaklan fiek; maytap. [DS]

argo. A z m iktarda kalm olan yiyecekleri yiyip tketmek. 7. {az} Yemei sindirmek. [DS] 8. {az) ktrmek. [DS] grm ek2, [g-er-mek] gl. f i [-r] B ir ii baka sna havale etmek; germek. grtme, [g-r-t-me] is. 1. Giirmesini yol ama eylemi. 2. {az} Sebze veya iek fidesi. [DS] grtm ek, [eT. g-r-t-mek > g-r-t-mek] gl. fi. [-r] Biri araclyla gmesini salamak; grme iini bir bakasna yaptrmak, grc. [g-r-c] sf. 1. G rme iini yapan. 2. Sefer srasnda padiah tular ile ota- hm a yunlar tayanlara verilen unvan, grlme, [g-r-l-me] is. Grme ii yaplma, grlmek, [g-r-l-mek] edil. fi [-r] 1. G rmek ii yaplmak. 2. Hakknda grm e ilemi uygulanmak, g, [g-] is. Gme ii veya biimi, gme, [g--me] is. 1. Gmek iini birlikte yapma. 2. Karlkl birbirinin yerine gme eyle mi; yer deitirme. 3. dbl. Bir kelim e iinde birbi rini izleyen iki sesin yer deitirmesi olay; m eta tez. gmek, [g--mek] ite fi. [-r] 1. Birlikte gmek. 2. Karlkl yer deitirmek. gde1 [kt-i-mek (ykselmek) > kt-i > gde] {az} , sf. 1. Gebe. 2. Ksa boylu ve iman; gbekli. 3. Hastalk yznden kam i. 4. Byk. [DS] S gde b a rsak , {OsT} anat. Kaln barsak.|| gde ekirge, {OsT} zool. Kanatsz ekirge.|| gde sepek, {az} zool. Kstebek. [DS] gde2, [gde] {az} is. 1. Gvercin. 2. Gvercin yavrusu. 3. Hayvan yavrusu. 4. Bal verm eyen ar. [DS] gde1 -ci [gt-mek > g(d)-e / gde] is. 1. Dersi , kitaptan takip etm ek iin eskiden retmenlerin ellerine aldklar kk sopa. 2. H aritada bir yeri gstermek iin kullanlan kk sopa. 3. Orkestra efinin elindeki denek. gde2, -ci [gde-] {az} is. Gve. [DS] gdek1 -i [gde-k] {az} is. 1. Yal ve kym al pi , de. 2. Mayasz kl poaas. 3. H alka biiminde yaplan rek. 4. Sata piirilen bazlama. [DS] gdek2, -i [gde-k] {az} sf. 1. (Boy iin) ksa. 2. (Kii iin) i karnl. [DS] gdek3, -i [gde-k] {az} is. 1. Kuyruksuz kmes hayvan. 2. Tavuk. 3. Sabann elle tutulan ksm. 4. Geni karnl, ksa boylu kp. [DS] gdeklemek, [gde-k-le-mek] {az} gl. fi [-r] [-l(i)yor] Bir eyi keserek boyunu ksaltmak. [DS] gdel, [gde-1] {az} is. Byk tahta kak; kepe. [DS] gdele, [gd-e-le] {az} is. 1. U fak kp. 2. Cendere gibi sktrc alet. [DS]

mM K E U CM
1738

g2, [gk] {az} sf. 1. Mavi; gk. 2. Yeil. [DS] S g k, {az} Renkli ve iekli bezden yaplm p ara kesesi. [DS]|| ge brakm ak, {az} A t ay ra karmak. [DS]|| ge salmak, {az} ilkbaharda hayvanlar taze ota salmak. [DS]|| g g, {az} Yeil kertenkele. [DS]j| g keemen, {az} Yeil kertenkele. [DS] g3, [gk] {az} sf. (Meyve iin) olmam; ham. [DS] S1 g baldrcan, {az} Yeil domates; ham domates. [DS] gce, [g-ce] is. 1. A alarn yaz ve k yeil kalan yapraklar. 2. {az} Aalarda asalak olarak yaa yan bir bitki; kseotu. [DS] gcl, [g(k)-cl gine alar; mavimsi, gek, -i [gk-ek > g-ek M T } {OsT} {az} sf. Gler yzl; gzel;sevimli; ho. [DS] gde, [eT. kevde / kvdn] {az} is. 1. Gvde; beden; vcut. 2. l beden. [DS] gdeli, [gvde-li] {az} sf. ri yapl; iri yar. [DS] ge1 [g-e] {az} is. 1. Tavuk ve kularn bala , rnda bulunan yuvarlak ty yn. 2. Kaba ve hafif ta. [DS] ge2, [? ge *jS'] {eAT} {OsT} is. dnz. A lt mavna, st kalyon olan ve yirmi alt ift krekle ekilen eski bir sava gemisi, ge, -i [gve / gve] {az} is. 1. inde yemek piirilen toprak kap. 2. Toprak kapta piirilen ye mek. [DS] gel, [kk / gk > gk-el > g-el] sf. Yeil; zerin de yeil renk bulunan. S gel rdek, {az} Yeil ba; yeil rdek. [DS] gelek, -i [g(k)-ele-k SSlS'jS'] {eAT} is. Aalarda biten asalak, yeil bitki; kse otu; bur, gelenek, [ge-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [~l(i)~ yor] (Dii hayvan iin) iftlemek istemek. [DS] gem, [kk / gk (yeil) > g()-em / Far. gejem ? _jS"] sf. 1. Yeile alan mavi renk. 2. {az} Koyun, kei gibi hayvanlarn ilkbaharda ilk kez taze ot ye dikleri zamanki dks. [DS] 3. Yazn hayvanlara zarar veren yeil renkli bir sinek, (Tabanus). 4. Ba rut aac ve akdiken tr aalar ve bunlarn mey veleri. 5. {OsT} B ir tr eki da erii. 6. {azj Yap raklanm ekin. [DS] fi1 gem erii, {az} Yaban erik; eki erik. [DS] gen1 [kk-en > gen] is. Tulumbaclkta hortu , m un tulumba sandna baland yere verilen ad. gen2, [g k > g-en] {az} is. Yeillik. [DS] gen , [gk > g()-en jS"^S"] {OsT} is. Yazn hay vanlara musallat olan gk renkli bir sinek, (Taba nus). genci, [kk-en-ci > gen-ci] is. Tulumbaclkta hortumu tayan ve sanda takan kii. ] {eAT} {OsT} sf. Gk ren

ger1 [gk (mavi) > g()-er-m ek > ger] {az} , is. Koyu pembe renk. [DS] ger2, [Yun. kokkeri] {az} is. K k soan; ska. [DS] gercin, [eT. k(k)-r--gn > k(k)erin > > ger-cin] {OsT} is. -* gvercin geren, [gk (mavi) > ger-en] is. Yeillik; sebze bahesi. geri, [gk (yeil) > gk-er-i] {az} is. 1. Sebze. 2. ayr imen; yeillik. 3. Eskiden tarm rnlerin den alman onda birlik vergi; r. [DS] gernek1 [gk (ye,j77,)>g(k)-er-mek d U /jS '] {eAT} , {OsT} {az} dnl. f. [-ir] 1. (Bitki iin) byyp yeermek; yeillenmek; gvermek. 2. (ocuk iin) yetimek; bymek. [DS] S geri durmak, {eAT} Yemyeil olmak; yeil bir hlde bulunmak. germ ek2, [gk ('/wavi>g()-er-mek tiUJS '_JS'] {eAT} {OsT} {az} dnl. f . [-ir] 1. (Vcudun herhangi bir yeri iin) vurma, arpma sonucu doku iine kan toplanmak; morarmak; rmek. 2. Souk etkisi ile rengi koyulamak; morarmak. 3. Kflenmek. 4. (Kalaysz bakr kap iin) oksitlenmek. 5. Sabahle yin ortalk aydnlanmaya balamak; afak skmek; tan atmak. 6. (yi ykanm ayan amar iin) rengi deimek; morarmak. 7. ok ackmak. [DS] gerti1 [gk (mavi) > ger-t-i] {az} is. 1. Gver, ti. 2. Vurulm a veya ezilme sonucu vcutta meyda na gelen morart, kararma; leke. [DS] gerti2, [gk (yeil) > g()-er-t-i] {az} is. 1, K alaysz bakrda m eydana gelen oksit. 2. kelek ve peynirde meydana gelen kf; yeerti. [DS] gerti3, [gk (yeil) > g()-e-t-i] {az} is. 1. Y em ek yaplan yeillik; sebze; zerzevat. 2. ayr vb. yeillik. 3. Sebze bahesi. [DS] gertlek, -i [gk (mavi) > g()-er-t-le-k] {az} is. yi ykanm ayan amarlarda grlen morluk; kirli grnme durumu. [DS] gertlem ek, [gk (mavi) > g()-er-t-le--mek] {az} dnl. f. [-ir] (Aa ktkleri, tomruklar iin) uzun sre kar ve yamur altnda kalarak ye ermek. [DS] gertine, [gk > g()-er-t-me] {az} is. Kolera hastal. [DS] gertm ek, [gk (mavi) > g()-er-t-mek gl. f . [-ir] 1. {eAT} Morartmak. 2. {az} Kzd kim seye gzlerini aarak bakmak. [DS] gez1, [gk (mavi) > g()-ez j T / ] {OsT} {az} is. Koyu mor renk; laciverde yakn bir renk; gvez. [DS] gez2, [gk (gkyz) > g()-ez] {az} is. Ufuk. [DS] gezi, [gk (mavi) > g()-ez-i s / j S ] is. 1. {az} Koyu krmz renk; vine r. [DS] 2. {eAT} La civerde yakn mavi renk.

gle, [gk (yeil) > gk-le(yin)] {az} is. kacak rne dayanarak baka yerden dn para alma.

grek2, -i [g(k)-rek - d / j 5"] {OsT} sf. Mavimsi.

gsek, -i [gk (yeil) > g-se-k] {az} sf. 1. (nek iin) iftlemek iin boa isteyen. 2. (Kadn iin) glek, [gk (yeil) > g()-le-k] {az} is. Aalarda fazla istekli olan ve bunu belli eden. [DS] sonradan karak sonbaharda sararm yapraklar gen, [gk-en] {az} is. Yeil kertenkele. [DS] arasnda kalan yeil yapraklar. [DS] gmsremek, [g()-ms-re-mek] {az} gsz. f . gleme1, [g-le-me] {az} is. 1. Kei yavrusu. 2. [-r] [-r()-yor] Yeillie ve ota zlem duymak. sf. Ksr. [DS] [DS] gleme2, [g-le-me] {az} is. 1. rnn verimi gndrme, [gy-n-dr-me] {az} is. 1. Bir tr hakknda tahmin yrtme. 2. kinci ekimin rn ban. 2. Atein bir eyi hafif yakmas. 3. Gz has n toplamadan bime. 3. Yeil yapraklar kurutulup tal.' [DS] kylarak iilen ttn. [DS] ? glem e yemek, gnmek, [gyn-mek] {az} dnl. fi [-iir] G y {aa} (Harman vaktine kadar ekm eklik buday nmek. [DS] yetmeyen ifti iin) yeni rnden dem ek zere gnt, [gy(n)-n-t] {az} is. 1. A z yanm; bakasndan diin tahl vb. almak. [DS] gynk. 2. Yank kokusu. [DS] glez, [gk > g-le-z] {az} is. Kpek yavrusu. gs1 -s [eT. kgiiz > gs] is. 1. anat. Gvde , [DS] nin boyun ile karn arasnda yer alan, solunum ve gl, [gk-l] {az} is. Gkyz mavisi; hava dolam organlarn iine alan ksm; toraks. 2. Bu mavi. [DS] blm n iinde bulunan organlar. 3. B u blmn gn, [gnl > gn] {az} is. Gnl. [DS] S gnii n taraf. 4. mecaz. Kadn memesi. 5. dnz. Gem i gemek, {az} Uykuya dalmak; uyumak. [DS]|| lerde kaptan kknn ve altnda kamaralarn bu gn istemek, {az} istekli olmak; dilemek. [DS]|| lunduu blmn n yz. 6. Bceklerde batan gnne ksmek, {az} steklerini engellemek; sonra gelen ve bacaklarla kanatlar tayan blm. isteksiz olmak. [DS]|j gn olm ak, {az} stekli 7. Okun boazla gbek arasnda yer alan blm. olmak; dilemek. [DS] 8. Baz pulluklarda kulaklar ile burun arasnda yer gnek, [gnlek] {az} is. 1. Gmlek. 2. Kadn el alan bak ksm. 9. Dalarn doruk ile etek arasn bisesi. [DS] da yer alan ve ileri doru knt yapar grnmde gnemek, [gyn-mek] {az} gsz. f. [-n()-r] 1. olan ksmlar. 10. D rde blnm ve her bl Olmak; olgunlamak. 2. htiyarlamak. [DS] mne ayr bir rn ekilmi tarla, fi1 gs daral gn1 [gk > g()-()n-] {az} , is. yice olmu , mak, N efesi tkanmak; soluk alp vermekte zorlanmeyve. [DS] mak.|| gs kabarmak, Kvan duymak; iftihar gn2, [gk > g()-()n-] {az} is. rk rengi. etmek; vn duymak.\\ gsne ksmak, {eAT} [DS] Barna basmak.|| gsn ktlemek, {eAT} G gnk1 - [gyn-mek > gyn-k] {az} sf. 1. Az , sn dvm ek.|| gsn ttrmek, {eAT} ini ek yanm; ate karsnda renk deitirmi. [DS] 2. is. mek; gs geirmek.|| gsn trtmek, {eAT} amn sert, siyah ve yal ksm. iini ekmek; gs geirmek. || gsn gnk2, - [gn--k] {az} is. zntden alar dnmek, {eAT} Dvnmek; gsn dvmek.|| duruma gelme. [DS] gsn gere gere, 1. ekinmeden; kendine gve gnk3, - [gk > gk-n-k] {az} is. 1. Su b i nerek. 2. vnerek; kvan duyarak]] gsn rikintisi. 2. rin ve kan toplanm yara ve bere. [DS] kakmak, {eAT} Eli ile gsne vurmak; gsn dvmek.|| gs bar ak, zensiz bir biimde gnkmek, [gy-()n-k-mek] {az} dnl. f. [-r] 1. zlmek. 2. Meraklanmak. 3. zntden alar giyinmi.|| gs boluu, biy. Omurgallarda ana dolam ve solunum organlarnn bulunduu kem ik duruma gelmek. [DS] eperli boluk.|| gs cerrahisi, tp. Cerrahinin gnks, [gynk-s] {az} sf. Y ank kokusu. [DS] gs iinde y e r alan organlarla ilgili olan blgnlmek, [gyn-l-mek] {az} dnl. f. [-r] m.|| gs apraz, spor. Rakibini gs altlarn (Topland zam an sert olan meyve ve sebze iin) dan apraz yakalam a durumu.|| gs ukuru, bekleme sonucu fazla olgunlamak; gynmek. anat. Gsn n yznde y e r alan, boyun altn [DS] dan iman tahtasna doru inen ukurluk]] gs gnmek1, [gyn-mek] {az} gsz. f. [-iir] Gdarl, tp. Solunum gl veren her trl has yn'mek. [DS] talk]] gs eti, Kasaplk hayvanlarn gs kafe gnmek2, [gyn-mek] {az} gsz. f. [-r] Yana sinin alt blmnden ayrlan et.\\ gs geirmek, cak derecede snmak; h afif sararmak. [DS] znt veya imrenme sonucu derin derin i ek gynmek3, [gyn-mek] {az} gsz. f. [-iir] ok mek]] gs gerimek, {eAT} nmek; bbr aarmak. [DS] lenmek; iftihar etmek]] gs germek, I. Kar grek1 -i [gev-re-k ?] {az} sf. Yumuak. [DS] ,

[DS]

IH IM C M U

1740

koymak; engel olmak. 2. {eAT} {O sl} nmek; sine. S gz germ ek, {eAT} nmek; bbr bbrlenmek.\\ gs grtla, zool. Kularda, ana lenm ek^ gz trm ek, {eAT} ini ekmek; g soluk borusunun alt ucunda bulunan ses karan s geirmek. organ; (syrinx) . || gs gse, Kar karya;yz g k 1 - [eT. k k > gk] is. 1. inde gk cisimle , yze. || gs grlemek, (az) stemek. [DS]|| g rinin hareket ettii sonsuz boluk; uzay; feza. 2. s hastal, tp. Gs boluunda bulunan or Yeryzn rten, ufukla snrl, mavi renkli kubbe ganlardaki hastalklardan herhangi biri. || gs gibi kapanan boluk; sema; asuman. 0 ge mer ingini, tp. Solunum yollar iltihab.\\ gs kafesi, diven dayamak, ok uzun boylu olmak. || gn anat. Omurga, kaburgalar ve gs kem ii ile bun etei, {az} Ufuk. [DS]|| gk adas, g k b. Arala lar saran kaslarn oluturduu akcier ile yrei rnda Gne in de bulunduu milyarlarca yldzdan koruyan boluk. || gs kanal, anat. L e n f sistem i m eydana gelen ve merkezinde youn bir yldz k nin, om urilik nnde bulunan ve alt ana toplarda m esi bulunan daire biiminde yldz sistemi; galak marna alan ana dam ar blgesi. || gs kemii, si.|| gk atlas, g k b. Yldzlarn g k kresi ze anat. Gsn n tarafnda zerine kaburga kkr rinde bulunduu yeri gsteren harita. || gk bana daklar ile kprck kemiklerinin eklendii yass yklm ak, B yk bir tehlike ile karlamak.|| gk kemik; iman tahtas. || gs kovuu, anat. Gs bilim ci, gk b. G k bilimi ile uraan kimse; ast bolu.\\ gs ls, Gs evreleyen l.\\ ronom ,|| gk bilim i, g k b. G k cisimlerinin ko gs trm ek, {eAT} Gs geirmek; iini ek numlarn, hareketlerini, birbirine olan uzaklkla mek.\\ gs sesi, mz. Ba ve boaz blmlerinden rnn lmn ve yaplarn inceleyen bilim; fe le deil de akcierlerin gl bir basks sonucu olu kiyat; astronomi.|| gk bilim sel, g k b. Gk bilimi an gr ve ak .ve..| gs tahtas, 1. Gs ke ile ilgili; astronom ik.|| gk cismi, g k b. G k y mii. 2. Telli alglarda tellerin gerildii gvde znde bulunan Gne, Ay, gezegenler, kuyruklu blm.\\ gs yorgan, {az} ocuk yorgan. yldz ve neblz gibi cisimler. || gk delinmek, ok [DS]|| gs yzgeci, zool. Balklarda, gs bl hzl ve birdenbire yam ur yam aya balamak.|| gesinde bulunan bir ift yzge. || gs zar, anat. gk dolay, {az} Dan en yksek yeri. [DS]|| gk Gs boluunu iten rten ve akcieri saran ekseni, g k b. ki ucu sonsuza uzatlm olarak d serz zar, (pleura). nlen y e r ekseni. || gk elei, g k b. G k ekseni gs2, [kkz > gs] {az} is. 1. Yoku; bayr. 2. ne y e r m erkezinde dik olan dzlemin gk kresiyle Drde blnm ve her blmne baka bir ey ara kesiti.|| gk etei, {eAT} Ufuk.|| gk evi, g k b. ekilmi tarla. [DS] G k olaylarn, yldzlarn, Gne 'in, A y in ve ge zegenlerin konumlarn, hareketlerini kresel bir gsleme, [gs-le-me] is. 1. Gsn dayayarak kubbe iinde eitli aralarla gsteren yap; planezorlama eylemi. 2. Dikili bir direi veya akta bu taryum. || gk fizii, gk b. Yldzlarn n ince lunan bir duvar yandan desteklemek iin yerletiri leyen, fiz ik yaplarn aratran bilim kolu; astrofi len eik kalas; payanda. zik,|| gk grlem esi (grlts), im ek veya yld gslem ek1 [gs-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] , 1. Gs ile zorlamak. 2. Kar durmak; engel ol rm olayndan sonra gkte duyulan grlt.\\ gk kapusu, {eAT} {OsT} Sam anyolu.|| gk kenar, mak; direnmek. {eAT} Ufuk. || gk kran, {eAT} {OsT} Ufuk. || gk gslem ek2, [gs-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [kubbe, Kubbeye benzetilen gkyz. || gk kumu, l(i)-yor] Yoku yukar yrmek. [DS] gk. b. G k talarnda grlen kresel tanecikler.\\ gsl, [eT. kgz-lg > gs-l] sf. 1. Gs gk kua, D mekte olan yam ur damlackla olan. 2. (Kii iin) gs geni. 3. (Kadn) iri me rnda gne nlarnn krlmas ile meydana gelen meli. yed i renkli kem er biimli grnm; alkm; ebe ku gslce, [gs-l-ce] sf. Biraz iri gsleri olan, a; ebemkua; eleim sama; haclar kua; gslk, - [gs-lk] is. 1. rencilerinin giy yam ur kua; alaim-i sema. || gk kutbu, gk. b. dii nlk. 2. Kk ocuklara mama yerken tak G k ekseninin g k kubbeyi deldii iki noktadan her lan nlk. 3. Elbiselerin kirlenmemesi iin taklan biri. || gk kresi, g k b. I yz gkyz olarak nlk. 4. Elbisenin gs ksmna taklan para. 5. kabul edilen, yar ap sonsuza uzanan yer merkez Zrhn gs kaplayan blm. 6. Atn gsnden li kre. || (birini) gklere karm ak, Ar derecede geerek kolan kayna her iki yandan balanan vmek.\\ gklere km ak, ok ykselmek. || gk kay. ta, gk b. Gezegenler arasnda hareket eden, gaz g1 [gk > g()-] {az} is. Kertenkele. [DS] , durum una geem eden yeryzne ulaan kat cisim; g1 [gk > g()-] {az} sf. 1. (Kii iin) sar , m eteor ta; meteorit.\\ gkte ararken yerde bul sal ve mavi gzl. 2. Mavi; gk. [DS] S g m ak, ok zo r elde edilebilecei sanlan bir eyi gz, {az} (Kii iin) mavi gzl. [DS] hemen elde edebilmek; iddetle ihtiya duyulan ve aram ak zorunda kalnan birini grvermek.\\ Gk gz, [kz > gz j S " {eAT} {OsT} is. Gs;

T M

lC fS M

1741

GK

ten zembille mi indi? 1. Allah n saygnlk grm e si iin gnderdii bir kii mi? 2. Uramadan, di dinmeden, almadan kendiliinden m i oldu?|| gk ucu, {eAT} Ufitk.|| gk yaruu, leATj Samanyolu.\\ gk yolu, {az} Samanyolu. [DS] gk2, - [kk > gk JjT ] sf. 1. Ak mavi; yeile alan mavi. 2. {eAT} {OsT} {az} Mavi; masmavi. [DS] 3. {eAT} {OsT} {az} Yeil; yemyeil. [DS] 4. {az} is. Yeillik; taze sebze. S gn almak, {az} (Hayvanlar iin) bol bol y e il ot yem ek. [DS]|| gk ala buday, {az} Krm z ve iri olan bir bu day. [DS]|| gk a, {az} Suda pim i yasz bulgur krmas. [DS]|| gk at, {az} D em ir kr renginde at- [DS]|| gk ba, {az} e yaram az; kt. [DS]|| gk bal, {az} e yaram az; kt. [DS]|| gk bo ya, {az} Kilim cilikte kullanlan ve bitki kklerin den elde edilen bir boya. [DS]|| gk ekirge, {az} Kanatsz bir tr yeil ekirge. [DS]|| gk ekin, {eAT) H enz baak karmam taze ekin.|| gk ey lemek, {eAT} Gvertmek; morartmak.|| gk girei, {az) Hristiyan bayram; yortu. [DS]|| gk gerti, {az} Sebze bahesi; sebze bahesindeki her trl sebze. [DS]|| gk grm edik, {az} 1. Agzl; obur. 2. Sonradan grme. 3. Grgsz. [DS]|| gk gzl, {az} (Kii iin) gzleri m avi ile yeil aras renkte olan; mavi gzl. [DS]|| gk gdk, {az} Mavi renkli, ok hareketli ve gdk bir ku. [DS]|| gk gven olm ak, {az} Sevinmek. [DS]|| gk kandil, {eAT} ok sarho, krktk.\\ gk kap, {az} Cevizin y eil kabuu. [DS]|| gk karga, {az} Mavi renkli karga. [DS][| gk keemen {az} 1. Yeil kertenkele. 2. Sar renkli ve ok ayakl zehirli bir bcek; yan. [DS]|| gk keler, {az} Yeil ker tenkele. [DS]| gk kr, 1. {OsT} M aviye yakn kr renk. 2. A t donlarndan maviye alan kr. 3. (Kii iin) salar siyah ve beyaz karm olan. 4. Siyah ve beyaz karm tyleri olan kei. [DS]\\ gk kurt, {az} Bitkilere zarar veren bir eit bcek. [DS]|| gk muhalif, {eAT} Mavimsi, boz renk.|| gk ks rk, {az} Bomaca ksr. [DS]|| gk sulu, {az} (Yemek iin) iyi pimemi. [DS]|| gk tingiz, {az} Deniz. [DS]|| gk yakut, M avi renkli deerli bir korindon; safir. || gk yel, {az} Blgeye gre yn deimekle beraber iddetli ve souk esen rzgra A n adoluda verilen ad. [DS]|| gk yelis, {az} Kerpi yapm nda kullanlan killi toprak. [DS]|| gk yeil, {az} Zehirli, y eil kertenkele. [DS]|| gk zengin, {az} ok zengin. [DS]|| gk zurna, {eAT} ok sarho; krktk. gk , - [kk > gk] {az} sf. (M eyve iin) olgun lamam; ham. [DS] S1 gk bakla, {az} Taze f a sulye; yeil fasulye. [DS]|| gk brlce, {az} Taze fasulye. [DS]|| gk gbelek, -i {az} Ham meyve veya sebze; olmam meyve. [DS] gkbori, [gk+br] {az} is. Bozkurt. [DS] gkbr, [gk+br] is. Bozkurt.

gke, [gk-e] {az} is. -+ gke. [DS] gkek, -i [gk-ek {eAT} sf. -* gkek. <3 gkek eylem ek, {eAT} Gzelletirmek. gke1, [kk > gk-e / g-e] sf. 1. Gkle ilgili; ge ilikin. 2. Gzel; latif. 3. Cisimle ilgili deil de maneviyatla ilgili olan; latif. 4. is. {az} Melek. [DS] S gke yazn, 1. Gzel yazlar. 2. Sanat de eri tayan yazl eserlerin tm. 3. Yazma sanat ile ilgili kurallarn btnn ve bu kurallara uygun eserleri iine alan disiplin. 4. Dnce, duygu ve hayallerin ses ve yaz ile gzel ve etkili bir biimde anlatlmas sanat. 5. Bu sanatn kurallar ve rn leriyle uraan bilim dal. 6. B ir milletin, bir lke nin, bir an edeb eserlerinin tm. gke2, [gk-e ^ s f . 1. {eAT} A k mavi; gk rengi; hava mavi. 2. {az} (Kii iin) mavi gzl ve sarn. [DS] 3. {eAT} {az} Yeil. [DS] 4. Yaban gvercini; gke gvercin. 5. Gri renkli kz. [DS] >5 gke gvercin, zool. Gvercingillerden, y u r dumuzun Orta Karadeniz ve K uzeydou Anadolu blgelerinde kulukaya yatan ve hemen her yerinde her zam an grlen, 35 cm. kadar uzunlukta mavi ve kl rengi kark, ak sa n gagal bir tr gver cin, (Columba oenas). || gke karga, {az} Mavi renkli karga. [DS] gke3, [kse ? / gk-e] {az} is. Aalarda asalak olarak yaayan srekli yeil bir bitki; kseotu. [DS] gkek1 -i [gk-ek / g-ek d U S ' {eAT} {OsT} , sf. (nsan iin) gzel; sevimli ho. gkek2, -i [gk-ek] {az} s f Taze; krpe. [DS] gkeklenm ek, [gk-ek-le-n-mek dU.JSUS'j^] {eAT} dnl. f . [-ir] 1. nmek; iftihar etmek. 2. B br lenmek. 3. Sslenmek. 4. Gzellii ile meydana kmak. gkeklik, -i [gk-ek-lik f \ {eAT} {OsT} is. Gzellik. gkeli, [gke-li] {az} is. Y aban gvercini. [DS] gken, [gk-en] {az} sf. 1. Gzel. 2. Mavi gzl ve sarn. [DS] gkil, [gk-il J ^ j S " ] {eAT} {OsT} s f -* gkl. gkl, [kk-l > gk-l jZ] sf. 1. {eAT} {OsT}

M aviye alan renk; mavimsi. 2. Gkle ilgili; sem a v. gkdelen, [gk+del-en] is. ounlukla i yeri olarak kullanlan yirmi, otuz veya daha fazla katl yksek bina. gkgebe, [gk+gebe] {az} is. Y um urta iinde lp kalan civciv. [DS] S gkgebe olmak, {az} H asta lktan geliememek. [DS] gkgvercin, [gk+gvercin] is. zool. G vercingil lerden A vrupa ile yakn douda bahelik yerlerde yaayan, Orta Karadeniz ve Kuzeydou A nado

GK

B I H I ffltC E S M .

lu da kulukaya yatan, yurdumuzun btn blgele rinde devaml grlen, 32 cm. kadar uzunlukta, m avi renkli, gagas ak sar bir tr gvercin; gke gvercin; mavi gvercin. (Columba oenas). gkkandil, [gk+kandil] is. Kendini bilemeyecek ka dar sarho. gkkuzgun, [gk+kuzgun] is. zool. Ba ve kanatlar mavi, boynu ve kam yeil, Trkiyenin her tara fnda yazm kulukaya yatan, ak ve aal alan larda yaayan, havada yakalad bcek, srngen ve kemirgenlerle beslenen bir gmen ku; mavi kuzgun; yeil karga, (Coracias garrlus). gkkuzgungiller, [gk+kuzgun-gil-ler] is. zool. B i linen tr gkkuzgun olan gkkuzgunumsular ta kmnn gkkuzgunlar takmna giren bir familya, fiCoraciadidae). gkkuzgunlar, [gk+kuzgun-lar] is. zool. Kular snfnn gkkuzgunumsular takmna giren bir alt takm, (Coraciae). gkkuzgunumsular, [gk + lcuzgun-umsu-lar] is. zool. Renkli tyl, gl gagal, yer altna ve aa kovuklarna yaptklar yuvalarda yaayan gk kuz gunlar gibi yrtc kular ile aa kakan, oban al datan, saanlar iine alan takm, (Coraciadiform es). gklen, [gk-len] {az} is. Yeillik; ayrlk; im en lik. [DS] gkienm ek, [gk-le-n-mek] {az} dnl. fi [-ir] M eyve ve sebzeyi taze iken yemek. [DS] gkl, [gk-l] {az} sf. (Hayvan iin) gebe. [DS] gldk1 - [gk-lk] is. 1. Gk olma durumu; ma , vilik. 2. {O sl} M orluk; morart. gklk2, - [gk-lk] {az} is. Yeillik; imenlik; ayrlk. [DS] gkmen, [gk > gk-men] sf. 1. (Kii iin) mavi gzl ve sarn. 2. (Hayvan iin) kl renkli, gksel, [kk-sel > gk-sel] sf. Gkle ilgili; semav, gksemek, [gk-se-mek] {az} gsz. f. [-] [-s(ii)yor] 1. (nsan iin) sebzeye dknlk gstermek. 2. (Dii hayvan iin) kzgnlk dnemini yasamak. [DS] gksz, [gk-sz] {az} is. Kstebek. [DS] gkin, [gk-in] {az} is. G k kua. [DS] gkta, [gk+ta] {az} is. Bakr slfat tuzu. [DS] gkterke, [gk (yeil) + terke ?] {az} is. H er trl yeil ve taze sebze. [DS] gk, [gk-] sf. Mavi gzl; g. gkyolu, [gk+yol-u] is. Samanyolu, gkyz, [gk+yz-] is. Gn grnen yzeyi; sema. S gkyz mavisi, A k mavi; hava mavi. gl, [ e l kl > gl] is. co. 1. Etraf kara ile evrili, derin ve geni su birikintisi. 2. {az} Tarm yaplan byk tarla. [DS] 3. {az} Yksek yerden dklen suyun oyduu yer; ukur. [DS] S gl aya, Gl

suyunu baka bir yere aktan akarsu.|] gl ba, Gle aknts olan akarsu. || gl bilim i, S biliminin kara paralar zerindeki durgun sular, glleri fiz ik ve biyolojik zellikleriyle inceleyen bilim da l; limnoloji.\\ gl kestanesi, bot. Suda yetien ve meyvesi kestane gibi yenilen bir bitki, (Trapa natans).\\ gl olm ak, Gereksiz olarak bir yerde su toplanmak; gllenmek. glalas, -n -a la r [gl+ala-s-] is. zool. Gllerin de rin sularnda yaayan sonbahar sonlarna doru rem ek iin evredeki akarsulara gen bir alabalk tr, (Salmo trutta lacstris). glbe, [Yun. khlluva] {az} is. -* glle. [DS] glbe, -ci [gl-me ?] {az} is. Su birikintisi; gl ck. [DS] glbek, -i [gl-mek ?] {az} is. Su birikintisi; gl ck. [DS] g lb en t1 -di [gl +Far. bent] {az} is. Su birikintisi; , glck. [DS] g lbent2, -di [kl-mek (balamak) > kl + Far. bent] {az} is. 1. H avudun geri kamamas iin devenin boynundan geirilen ba. 2. Yklenen samanlarn dklm emesi iin kanlara yaplan, iti geren ve kanatlar balayan ip. [DS] glbet, -di [gl + Far. bent] {az} is. Su birikintisi; glck. [DS] glbez, [? glbez] {az} is. Kedi, kpek, ay ve kurt yavrusu; enik. [DS] glbezlem ek, [glbez-le-mek] {az} gsz. f i [-r] [(i)-yor] (Kedi, kpek, kurt, ay vb. hayvanlar iin) yavrulamak; eniklemek. [DS] glbezlem ek, [glbez-le--mek] {az} ite f. [-ir] (Kedi, kpek, kurt, ay vb. hayvanlar iin) iftle mek. [DS] glcer, [gl-ce-r] {az} sf. ok sulu. [DS] glck, - [gl-ck] is. 1. Killi topraklar zerinde kk kapal ukurlarda yamur ve kaynak sulary la beslenen aksz, kk ve s gl. 2. Yapma su birikintisi. glcl, [gl-cl] sf. (Bitki ve hayvan iin) gl ve gl kylarnda yetien veya yaayan, golcm e, [gl-ce-me] {az} is. Suda kaynatlarak yenilen buday, nohut, msr gibi tahl; glle [DS] glderm ek, [gl-der-mek] {az} gl. fi [-ir] 1. Suya sokmak. 2. Suda bomak. [DS] gle, [Yun. kolliva] {az} is. 1. Suda kaynatlm buday ve dier tahllar. 2. Aure. [DS] g leb ek 1 -i [gl-e-mek ?] {az} is. Su birikintisi; , glck. [DS] glebek2, -i [Far. kellbe => kelep / gbe(k)-le-k > glebek] {az} is. plik yapmak iin hazrlanm pamuk ya da yn yuma. [DS] glecen, [kl-mek (balamak) > gl-e-cen] {az} is. 1. krk. 2. plii makaralara sarmak iin ilenin geildii ara. [DS]

ifflB SM73 IIlK 14


gle, -ci [gl-e] {az} is. 1. Su birikintisi; glck. 2. On dnm byklnde bir alan kaplayan su. [DS] gleen, [kl-mek (balamak) > gl-e-cen] {az} is. plik bken krn kam masuras. [DS] gleez, [Yun. kolagasi] {az} is. Sulak yerlerde yetien, patates gibi yumrusu yenilen byk yap rakl bir bitki, (Colocasia esculanta). [DS] glek1 -i [gl-ek d!j S"] {az} is. 1. Kk su biri , kintisi; glck; kk havuz. {OsT} (ayn) 2. Suyu toplamak iin nne yaplan engel; bet. 3. Tarla iinde bulunan su havuzu; glet. [DS] glek2, -i [kl (balamak) > gl-ek] {az} is. Araba tekerleinin ortasndaki balk. [DS] glek3, -i [klek] {az} is. Ya koym ak iin aatan yaplm kk kap; klek. [DS] gleklenmek, [gl-ek-le-n-melc] {az} dnl. f. [-ir] (Su iin) set nnde birikmek; gllenmek. [DS] glekmek, [kl-ek-mek] {az} gsz. f. [-ir] (Hayvan iin) kalkamayaca biimde ters yatmak. [DS] gleme1 [kl-mek (balamak) kl-e-m ek > gl-e-me , / gl--me] is. 1. Dallar topraa daldrlm ak sure tiyle oaltlm asma. 2. {az} Y er altndan geen kanal. [DS] gleme2, [gle-me ?] {az} is. Henz yavrulamam bir yandaki kei. [DS] glemek1, [kl-mek (balamak) kl-e-m ek > gl-emek / gl--mek] {az} gl. f. [-r] [-l(ii)-yor] 1. (Asma dallar veya dal yere yakn aa iin) kk salmas iin topraa daldrmak; yatrmak. 2. apa ile ukur aarak sebze ekmek. [DS] glemek2, [ge-le-mek ?] (g:lemek) {az} gsz. f. [-r] [-l()-yor] (Hayvan iin) kzmak; iftlemek istemek. [DS] glemek3, [kl-mek > gl-e-mek] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] 1. Tutmak; engel olmak. 2. Tutup kopar mak. [DS] glemek4, [gl-e-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l()-yor] (Su iin) toplanmak; birikmek. [DS] glemen, [gle-mek3 > gl-e-men] sf. Zorla alan; g kullanarak edinen. S glem en olm ak, {az} Ba kasnn malna konarak zengin olmak. [DS] glemez, [Far. grm st => grem ez > glemez] {az} is. 1. Yeni dourmu hayvann salan ilk st; az. 2. Sonbaharda hayvanlardan elde edilen koyu st. [DS] 3. St kullanlarak yaplan eitli tatl ve yemeklerin genel ad. glen, [gl-en] is. 1. Ekili olmad zamanlarda su salnarak gllendirilen tarla. 2. {az} Su birikintisi; glck. [DS] t? glen etm ek, {az} Tarlann tuzu nu ykamak iin su salvererek gllendirmek. [DS] glenlemek, [gl-en-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Bir tarlay ekmeden nce su salarak gllendirmek. glenmek, [gl-e-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. Ba

GL kasnn malna konarak zengin olmak. 2. Y ararlan mak; faydalanmak. [DS] glenti, [gl-enti] {az} is. 1. Su birikintisi; glck. 2. Arklardan su almak iin alan ukur. [DS] glerm e, [gl-er-me] is. Gl durumuna gelm ek ii. g lerm ek 1 [gl-er-mek] {az} gsz. f. [-ir] Gl du , rum una gelmek; gllenmek. [DS] glerm ek2, [kl-mek (balamak) > gl-er-mek] {az} gsz. f. [-ir] 1. (Hayvanlar iin) ipi ayaklarna ve boynuna dolanarak kalkamayacak ekilde yere yklmak. 2. (Hayvan iin) ayaklar yukar gelerek lmek. 3. (Hayvan iin) amura veya amurlu suya yatmak. [DS] glerm ek3, [gl-er-mek] {az} g sz.f. [-ir] 1. K endi sini salverip yere oturmak. 2. Bada kurup otur mak. 3. Dmek. 4. (ocuk iin) alamaktan k a tlmak. [DS] g lerti1, [gl-er-ti] {az} is. Su birikintisi; glck. [DS] g lerti2, [kl-mek (balamak) > gl-er-t-i] {az} is. Ba ubuundan fkran filizler. [DS] g le rtm e k 1 [kl-mek (balamak) > gl-er-t-mek] , {az} gl. f. [-ir] 1. Karsndakini zor duruma d rmek. 2. ldrmek. [DS] g lertm ek 2, [gl-er-t-mek] {az} gsz. f. [-ir] e mek. [DS] glet, [gl-et _dj f ] {az} is. 1. Kk gl; yapm a gl; glek. 2. inde deri slatlan havuz. 3. Su b i riktirm ek iin akarsu nne yaplan set. 4. Tarla iindeki havuz. 5. Bataklk. 6. {OsT} Akarsu yatak larnda sularn topland ukurluklar. [DS] gletlendirm ek, [gl-et-le-n-dir-mek] {az} gl. f. [ir] Glet hline getirmek; gllendirmek. [DS] glez, [gl-ez] {az} is. ok sulanm yer. [DS] glge, [kl-m ek (glge etmek) > kli-ge > glge] is. 1. Ik geirmeyen bir cisim tarafndan n en gellenmesiyle k gelen ynn kar tarafnda olu an karanlk. 2. Gne nlarnn yakc etkisinden korunmay salayan yer. 3. N e olduu anlalama yan, belirsiz karalt; siluet. 4. Her taraf kaplayan alaca karanlk. 5. res. Resimde cismin belirgin ola rak ortaya kmas iin k almamas gereken yn lerine vurulan koyu renk. 6. mecaz. Birinin yann dan hi ayrlmayan kimse. 7. Kayrma; koruma; himaye. 8. Bir duygu veya olayn brakt etki; iz. fi1 glge ad a m , Olaylara girmeden geri plandan en ince ayrntlarna kadar inceleyen kii.|| glge bal, zool. D alk yerlerdeki serin ve tatl sularda yaayan, kk azl, uzun ve yksek srt yzgeli, 20-50 cm. boyunda bir tr alabalk, (Thymallus thvmallus).\ glge balgiller, zool. rnek tr glgebal olan, rmaklarda ve ok az tuzlu sular da yaayan ve lkemizde minakop, ikine ve sara z adnda tr bulunan kemikli balklar, (Sciaenidae).\\ glge b itk ileri, biy. Dorudan g

GL

O I I E TM C S
1744

ne ndan etkilenen ve az kl ortamlarda geli ebilen y eil bitkiler.\\ glgede brakm ak, rnek gsterilen kimse veya nesneden daha stn olmak; onu geride brakmak; ileri gemek; ikinci plana drmek.\\ glgede kalmak, 1. Kendini belli et memek; ortaya kmamak. 2. Yaptklarna deer verilmemek.\\ glge dmek, B ir yere veya bir eye bir cismin karalts gelmek; zerine glge gelm ek.|| (bir eye) glge drmek, 1. mecaz. Deerini azaltacak, lekeleyecek; nn etkileyecek davran larda bulunmak. 2. phe uyandrmak.\\ glge et mek, 1. Ia engel olmak. 2. mecaz. Engel olmak; iin dzenini bozacak davranlarda bulunmak.\\ Glge etm e, baka ihsan istemem. "Senden bir yardm, bir kayrma beklemiyorum; yalnzca benim elimde bulunan olanaklarma dokunm a! anlamn da Sinoplu D iyojen in skender 'e syledii szden kalm a bir deyim. || glge gibi, 1. Varln hi belli etmeyen; hayal gibi. 2. Birinin peinden hi ayrl mayan; ok yakndan ve p ei sra. || glge kabine, A na muhalefet partisi tarafndan oluturulan ve her bakan denetlemekle grevli bir milletvekilinin grevlendirildii kurulu. || glge kovmak, feAT} {OsT} I. Glgeden glgeye komak. 2. Skntya gelememek.\\ glge kuu, zool. A frik a da yaayan, aalarn arasna dallardan ap drt metreye va ran yuvalar yapan, yksek bacakl, uzun gagal, byk tepelikli leyleimsiler takmndan iri bir ku, (Scopus umbretta).\\ glge olay, fel. 1. Olaya katl d hlde hi etkisi olmayan. 2. B ir olay tarafn dan meydana getirilen ve ona bal kalan olay. || glge olayclk, Ruh etkinliinin bilinli olmadan da var olabileceini ileri srerek bilinci bir glge olay sayan fe lse f gr. || glge olmak, {eAT} K o ruyucu olmak.|| glge oyunu, tiy. Geriden kla aydnlatlm bir perde zerine eitli resimlerin glgelerini drerek yaplan canlandrmaya da yal gsteriler.|| glge salmak, {eAT} Glge etmek.\\ glgesinden korkmak, 1. ok korkmak. 2. H er hangi bir sakncas bulunmayan ilere bile girm ek ten ekinmek.\\ glge tiyatrosu, tiy. Saydam bir perde zerine geriden oyuncularn kuvvetli bir k la glgelerini drmek suretiyle oynanan bir ti yatro tr. glgecil, [glge-cil] sf. Glgede gelien veya glgeyi seven. glgeleme, [glge-le-me] is. 1. zerine glge d rmek ii. 2. spor. Top oyunlarnda kar takm oyuncusunun rahat hareket etmesini nlemek ama cyla srekli olarak izleme; kontrol altnda tutma; adam tutma; markaj. glgelemek, [glge-le-mek] g l . f [-er] [-l(i)-yor] 1. B ir eyin zerine glge getirmek. 2. Resme glge yapmak. 3. mecaz. Bir eyin veya kim senin etkisi ni, deerini azaltmak. 4. spor. Top oyunlarnda kar takm oyuncusunun rahat hareket etmesini

nlem ek amacyla srekli izleyip, kontrol altnda tutmak; adam tutmak; marke etmek, glgelendirm e, [glge-le-n-dir-me] is. Glgeli hle getirm ek ii. glgelendirm ek, [glge-le-n-dir-mek] gl. f. [-ir] Glgeli duruma getirmek; glgelenmesine yol a mak. glgelenme, [glge-le-n-me] is. 1. Bir eyin glgesi nin olumas dunm u. 2. [glge-le-n-me] zerine glge drlmek ii. glgelenmek, [glge-le-n-mek] d n l.f. [-ir] 1. Gl gesi m eydana gelmek. 2. edil. f. Glgede brakl mak; zerine glge drlmek. 3. spor. Top oyun larnda kar takm oyuncusu tarafndan hareket kstl getirm ek amacyla srekli olarak izlenmek, kontrol altnda tutulmak; tutulmak; markaja aln mak. glgeleyici, [glge-le-y-ici] is. Top oyunlarnda kar takm oyuncusunun rahat hareket etmesini nlemek amacyla srekli olarak izlemek, kontrol altnda tutm akla grevli oyuncu; markajc, glgeleyi, [glge-le-y-i] is. Glgeleme eylemi veya biimi. glgeli, [glge-li] sf. 1. Glgesi olan; glgesi bulu nan. 2. Glge altnda kalan. 3. mecaz. Nitelik ve ayrntlar iyice bilinmeyen. 0 glgeli resim, Koyu renkli alanlar yardm yla cismin aka belirmesi ne allm, hacim etkisi verilmi resim. glgelik, -i [glge-lik] is. 1. Glge altnda bulunan yer. 2. Glgesinde oturulan ardak vb. yer. 3. {az} emsiye. [DS] glgesiz, [glge-siz] sf. Glgesi olmayan, glle, [Yun. kolliva] is. 1. Suda halanm msr, no hut, buday vb. 2. Aure, gllek, [gl-le-k] {az} is. 1. Su birikintisi; glck. 2. Sazlk; bataklk. 3. Daha iyi sulanabilmesi iin aalarn etrafna alan ukur. [DS] glleme, [gl-le-me] is. Gl durum una getirmek ii. gllem ek1 [gl-le-mek] g l.f. [-r] [-l()-yor] 1. Gl , hline getirmek. 2. {azj Su biriktirmek; gllendirmek. [DS] 3. Tarla, bahe vb.ne ar su vermek. gllemek2, [gl-le-mek] {az} g l.f. [-r] [-l(ii)-yor] Sis basmak. [DS] gllenme, [gl-le-n-me] is. Gl hline getirilmek ii. gllenmek, [gl-le-n-mek] dnl. f. [-ir] 1. Gl h line gelmek. 2. {az} (Akarsu iin) yatandaki u kurluklarda birikmek; glck olumak. [DS] 3. edil, f. (Tarla, bahe vb. iin) ar su verilmek, gll, [gl-l ?] {az} is. Pekmez ve un karmna ya dkerek yaplan bir tr tatl. [DS] gllttkl, [gl-lk-l] {az} sf. (Kii iin) varlkl; zengin. [DS] glne, [gl-me] is. Su birikintisi, glmek, -i [gmlek diljS"] {eAT} is. Gmlek.

j UO MH C M
1745

GM

glsel, [gl-sel] s f 1. Glle ilgili; gle ait. 2. Gl iinde veya kysnda yaayan veya yetien, gl sel konut, Gl vb. su iine aklar kazklar zerin de kurulmu evler. gl, [gl-] {az} is. Peynir ve ayran szmeye ya rayan tekne. [DS] gglck, - [gl(k)-ck dU-j ] {eAT} is. Eekik. glk, - [eT. kl-m ek (at arabaya balamak) > kl-k > gl-k 4 ^ ] {az} is. 1. {eAT} {OsT} At, eek, katr gibi yk ve binek hayvan. 2. Eek. 3. Eek, at gibi hayvanlarn srs. 4. Eek yavrusu; spa. 5. Y er yer byk ba ve kk ba hayvanla rn yerine kullanlr. 6. Ksa boylu kz. 7. Aa kakan kuu. 8. sf. (Kii iin) tembel. [DS] glk, - [gl-k ?] {az} sf. 1. (Kii iin) grn ne nem vermeyen; derbeder klkl; apal. 2. (Kii iin) tembel. 3. is. O nura dokunma; hakaret. [DS] glk, [gl-k-] {az} is. 1. Hayvanclkla u raan kimse. 2. Katrc. [DS] glmez, [gl--mez / gl-e-mez] {az} is. 1. Taze st. 2. Koyun stnden yaplan bir yemek. [DS] gm1 [gm] {az} is. Hayvanlarn barnmas iin ya , plm etraf duvar ya da itle evrili yer; al. [DS] gm2, [gm] {az} is. Yeil; yemyeil. [DS] gm3, [gm {OsT} is. 1. Dip; kk; asl. 2. . gmbe1, [gm-me > gmbe] {az} is. 1. Mayal ya da mayasz olarak yaplan ve kle gmlerek pii rilen bir ekmek; kl pidesi. 2. H aha tanesi kart rlarak yaplm kalnca ekmek. 3. Bayramlarda yaplan ii tahinli, d yal mayal ekmek. 4. Sac da piirilen ekmek. 5. Tandrda piirilm i bir tr somun ekmei. 6. ounlukla m sr unundan ya plm bir tr katmer. [DS] gmbe2, [gm-me > gmbe] {az} is. Toprak altna gmlerek saklanm deerli eya ya da para; g m. [DS] gmbek, -i [gmbe-k] {az} sf. (Kei veya koyun iin) boynuzsuz. [DS] gmbel, [gmb-el] {az} is. ki kulplu toprak testi. [DS] gmbeldek, -i [gmb-el-de-k] {az} is. obanlara verilen bahi. [DS] gmbelek, -i [gmb-ele-k] {az} is. 1. Sar renkli iri bir kelebek. 2. Ar sokmas ile ien yer. 3. sf. (Kii iin) ksa boylu fakat ba byk olan. [DS] gmbes, [? gmbes] {az} is. 1. Kavrulmu kestane. 2 Klde pien patates. 3. Gmbe. [DS] gmbesen, [gmbes-en ?] {az} is. iman ve salk l ocuk. [DS] gmbet, [gmb-et / glbent] {az} is. 1. Dere kenar larndaki ukurlarda biriken su. 2. Dere iindeki ukurluklar. [DS]

gmbk, -g [gm (yeil) >gm-lk>gmbk] {az} is. Bir akarsuyun kenarlarnda uzanan ya da bir su kaynann evresindeki yeillikler; ayr. [DS] gmbttl, [gmb-l] {az} is. 1. K uyruksuz tavuk vb. hayvanlar. 2. Bulgurla yaplm ikembe dolmas. [DS] gmck, - [gm-ck] {az} is. Torba, uval vb.nin kesi. [DS] gmek, -i [gm-ek ?] {az} is. Pantolon. [DS] gmdem siz, [yntem-siz > gmdem-siz ?] {az} sf. Beceriksiz. [DS] gme, [eAT gm (i) > gm-e / gme] {az} is. A v clarn gizlenerek av bekledikleri yer. [DS] gme1 -ci [eT. km-me / kme > gme gj^] {a, z} is. 1. {eAT} {OsT} Klde piirilen rek. 2. Yada kzartlm rek. 3. {eAT} {OsT} Bal petei. [DS] gme2, -ci [eT. km-me > gme] {az} is. 1. Ebegmeci. 2. Bir tr papatya. 3. Deirmen tan dndren ve zerine su akan kaklarn bal oldu u ana mil. [DS] gme3, -ci [kme-] {az} is. Yuvarlak; reklen mi olan. [DS] gme4, -ci [gm-mek > gm-e] {az} is. Mezar. [DS] gmelenmek, [gme-le-n-mek] {az} dnl. f. [ir] (Ylan iin) reklenmek. [DS] gmek, [gm-ek] {az} is. amurlu ve bataklk yer. [DS] gmele, [eAT gm (i) > gm-ele / gm-ele J-^] {eAT} {OsT} is. 1. Avclarn al rp veya tatan yaptklar gizlenme yeri, {az} (ayn) 2. Kulbe. 3. {az} Ba ve bahelerde yaz iin yaplan kk kulbe; ba evi. 4. {az} Ba, bahe ve bostanlardaki beki kulbesi. 5. {az} Tohum ukuru. [DS] gmelek, -i [gbe(k)-lek] is. 1. Yenilebilir m antar lardan bir trn ad; kuzu gbei; gbek mantar; yer yaran, (Morcehella conica). gmelte, [eAT. gm (i) > gm-el-t-e -cdajS'] {eAT} {OsT} is. -* gmelti. gmelti, [eAT. gm (i) > gm-el-t-i {eAT} {OsT} is. 1. Avclarn al rp veya tatan yaptkla r gizlenme yeri. 2. Kulbe, gmeni, [? gmeni] {az} is. Dveni boyundurua balayan aa; ok. [DS] gmet, [gm-mek > gm-et] {az} is. D uvara alan ocak; mine. [DS] gmgk, - [g(m)+g/k dKa^S"] sf. pekt. 1. Her yan koyu mavi olan; masmavi. 2. Hi olgunla mam; ok ham. 3. {eAT} Ar derecede. S1 gm gk olm ak, {az} Morarmak. [DS] gmlek, -i [kn (deri) > kn-le-k / kng-le-k > gm-le-k] is. 1. Vcudun st blm ne ceket veya

GM

MC S I IIE
ayranla yorularak yaplm ekmek. 4. Klde pii rilmi patates, soan, patlcan, biber vb. 5. Patlcan yemei. 6. sf. Kzgn kle gmlerek piirilen. [DS] gmm e3, [gm-me] {az} is. Topraa gmlerek bekletilen kavun, karpuz. [DS] gmm e4, [gm-me] {az} G z sonu veya kn ekilen ekin. [DS] S gmme tav, {az} Giiziin ekilen bu day. [DS] gmm e5, [gm-me] {az} is. Kazlarak alan kay nak; eme pnar. [DS] gmmece, [gm-mece] {az} zf. 1. (Tohum ekimi iin) kazk ile alan ukura gmm ek suretiyle. 2. (Buday iin) gzn ekilen. [DS] gmm eci, [gm-me-ci] is. Gmme ilemini yapan kimse. gmm ecilik, -i [gm-me-ci-lik] is. 1. D eiik de senler yaratm ak amacyla bir ahap veya metal ze rine alan oyuklara renkli malzemeler yerletirme biiminde uygulanan ileme teknii; markitri. 2. Bu ii yapm a sanat, gmmek, [eT. km -m ek > gm-mek] gl. f. [-er] 1. Topran iinde alan bir ukura yerletirerek s tn rtmek. 2. ly m ezara indirmek; defnet mek. 3. Birinin cenaze trenine katlmak. 4. Bir eyi baka bir nesnenin iine yerletirm ek; batr mak; sokmak. 5. mecaz. Birinden daha ok yaa mak. gmre, [Far. kemr] {az} is. Sr gbresi. [DS] gmsk, - [? gmsk] {az} is. Sigara art; iz marit. [DS] gm 1 [gm-] is. 1. Toprak altna gmlm olan , para, altn, mcevher gibi deerli eyler; define; (1935) {az} (ayn). [DS] 2. {az} Y er alt deposu; mahzen. [DS] 3. {az} K n souktan korum ak iin topraa gmlen sebze. [DS] 4. {az} Sincaplarn topraa gmd ceviz. [DS] 5. {az} B ir eyin topraa giren ksm. [DS] 6. {az} Kn ekilen ekin. [DS] gm 2, [gm-] {az} is. Derinlik. [DS] gm k1, - [gm-k] sf. 1. Gmlm olan; gm l; medfun. 2. is. {az} Sincaplarn yere gmdkle ri ceviz. [DS] 3. {az} Yere gmlm ekirge yu murtalar. [DS] 4. {az} A raba tekerleklerinin a m urda brakt izlerin kurumuu. [DS] gm k2, - [gm-k] {az} is. 1. Sazlk; bataklk. 2. amurlu, milli su. [DS] gmk , - [gm-k] {az} is. Ormandan alan ye ni tarla. [DS] gmk4, - [gm-k] {az} is. A karsuyun nne bir engel gelmesi ile birikip kald yer. [DS] gmk5, - [gm-k] {azf is. Derinlik. [DS] gm k6, - [Fr. comiqe] {az} s f (Kii iin) taklit i; gldrc; komik. [DS] gmk7, - [gm-k] {az} is. uval, cep vb.nin kesi. [DS]

kazak altna giyilen yakal ve kollu ince giyecek. 2. K adnlarn giydii yakasz ince i amar; kom binezon. 3. Vcudun st ksmna giyilen i ama r. 4. gnl. Kitap kapana geirilen klf. 5. Beyaz k salamak iin lks lambalarna taklan amyant klf. 6. Evlat ve torunlardan her birinin dzeyi; gbek; nesil; kuak; batn. 7. D osya kartonu. 8. M emeli hayvanlarda barsaklarn tam amn dtan saran yal zar. 9. mecaz. Basamak; derece; kade me; kat. 10. bot. Soan kabuu gibi btn kabukla rn genel ad. 11. Bir eya veya makinenin dn kaplayan madde. 12. Buruuk veya krk ttnlerle yaplm bir tr puro. 0 gmlek deitirmek, 1. (Ylar iin) st deriyi deitirmek. 2. (nsan iin) huy, dnce veya inan deitirmek. || gmlek es kitmek, mecaz. Yaamak; mr srmek. || gmlek ei, {az} Pantolon. [DS]|| gmlekten kmak, { z} 1. (Meyve iin) ieklerini dkp ala hline gelmek. 2. mecaz. ok kzmak. [DS]|| (birini) gm lekten (gmleinden) geirmek, Evlat olarak ka bul etmek; evlatlk edinmek. gmleki, [gmlek-i] is. Gmlek yapan veya satan kimse. gmlekilik, -i [gmlek-i-lik] is. Gmlek yapma veya satma ii. gmleklenmek, [eT. kn-le-k-le-n-mek] dnl. f. [ir] Gmlek sahibi olmak; gmlek edinmek, gmlekli, [gmlek-li] sf. zerinde gmlei bulunan; gmlek giym i olan, gmleklik, -i [gmlek-lik] is. ve sf. Gmlek yap m na uygun kuma, gmlekliler, [gmlek-li-ler] is. zool. Vcutlar torba biiminde yar saydam bir gmlekle rtl, yalnz denizlerde yaayan bir hayvanlar alt ubesi, (Tmicata). gmleksiz, [gmlek-siz] sf. 1. Gmlei olmayan; gmlek giymemi olan. 2. zf. Gmlek giymemi olarak; gmlei olmadan. S gmleksiz arpa, {az} Klksz, ince kabuklu bir arpa tr. [DS]|| gm m e1, [gm-me] is. 1. Gmmek ii. 2. ly din usullere gre toprak iinde alm mezara yerleti rip stn rtme ilemi; defnetme; tedfin. 3,,s f Bir dzlem zerinde alan ukurluklara gmlm bulunan, fi3 gmm e banyo, Deme iine gm l m fayans, mermer veya m ozaik ile kaplanm telmeden meydana gelen b a n y o \ gmme dolap, D uvar iindeki bir bolua yaplm olan dolap.\\ gmm e kilit, Gvdesi kapak veya ekmecenin ke narnda alan yuvaya yarletirilerek taklan kilit.\\ gmm e emse, ktp. Eskiden kitap cilt kapaklar nn mukavvasna alan oyuklara ayr paralar yerletirm ek suretiyle yaplan madalyon biimli kabartma. gmm e2, [gm-me / gmbe] {az} is. 1. Klde piiri len bir tr pide. 2. Bir tr brek; poaa. 3.Ya ve

f f iM

E f M

1747

GN

grnklemek, [gmk-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [l() -yor] kmaza sapmak. [DS] gmklk, - [gmk-lk] {az} is. Bataklk; saz lk. [DS] graks, [gmk-s] {az} sf. (Su iin) amurlu, milli; bulank. [DS] gml, [eAT. gm (i) > gm-l] {az} is. 1. Biil mi ekin yn. 2. On iki destenin m eydana getir dii yn. [DS] gmldrk, - [eT. km l-drk > gml-drk j j j J ^*5"] is. 1. Boyundurua geirilen ksa sopa. 2. Eyer ve palann geri kaymasn nlem ek amacyla bir atn boynundan ve gsnden arlarak kolana balanan koum takm paras. {eAT} {OsT} (ayn) 3. {az} M adenden yaplm kem er tokas. [DS] gmleme, [gm--le-me] is. G merek saklama; gmlemek ii. gmlemek, [gm--le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i) -yor] Deerli eya ve paralar gmerek saklamak. [DS] gmlgen, [kml-gen / gm-l-gen {eT} is. 1. Bataklk; sazlk. {eAT} {az} (ayn) [DS] 2. {OsT} sf. ok gmlen; bataklk halinde olan; batak. gmlme, [gm-l-me] is. Gml duruma getiril me; gmlmek ii. gmlmek, [eT. km-l-mek > gm-l-mek] edil. f. [-ir] 1. Gml hle getirilmek. 2. dnl. f. Bir eyin iine derinlemesine girmek; kendini gm mek. 3. mecaz. Derinliine inmek. 4. mecaz. K ay bolmak; grnmez olmak, gmlmeklik, -i [gml-mek-lik] {az} is. lnn kaldrlmas iin harcanan para; cenaze masraf. [DS] gmlt, [gm-til-t] is. Av beklerken avcnn giz lendii ukur; avc ukuru, gml, [gm--l] sf. 1. Gmlm olan; medfun. 2. Toprak altna saklanm olan. 3. Batm, kay bolmu olan. gml, [gm-l-] is. Gmlm e eylemi veya bi imi. gmm, [gm-m ?] {az} is. B ir para; kk par a. [DS] gm1 [gm-] is. Gmme eylemi veya biimi. , gm2, [Far. kavme => km] {az} is. 1. Su s r; manda. 2. M anda yavrusu. [DS] gmt, [gm-t] is. lnn gmld yer; mezar. (1944) gmtlk, - [gm-t-lk] is. 1. Gmtlerin toplu olarak bulunduu yer; mezarlk; kabristan. 2. {az} Bataklk; sazlk. [DS] gn1 [eT. kon (deri; cilt) > gn jS~j is. 1. Tabaklan , m deri. 2. Ksele. 3. Hayvan derisi. 4. {az} Cilt; ten. [DS] 5. {eAT} {OsT} Ham ksele veya deri, ff gn bardak, {OsT} Krba; m atara.|| gn kesii,

{az} Sem er y a da eyer vurmas ile hayvann sr tnda oluan yaralar. [DS]|| gn ta, {az} Tabak larn derilerin krklarn gidermekte kullandkla r bir ara. [DS]|| gn yrtm ek, {az} Byclk yapmak. [DS] gn2, [? gn] {az} is. H armanda kullanlan byk kalbur. [DS] gn3, [geven => gn] {az} is. Develerin severek ye dii ve kitre denilen bir tr zamk karlan dikenli bitkiler; geven trleri, (Astragalus acmophyllus, A. gummifer, A. m icrocephalus. [DS] gnbe, [gm-me] {az} is. G m be1. [DS] gnce, [gn-ce] {az} is. Tabaklanm deriden y a plm sofra bezi. [DS] gncek, -i [gn-cek] {az} is. Gmlek. [DS] gnc1 [gn-c] is. 1. {az} Ham veya tabaklanm , deri satan kimse; derici. [DS] 2. {az} Ayakkab tamircisi. [DS] 3. Sara. gnc2, [Toh. kuncit > e T knit > knc] {az} is. Susam. [DS] gnck1 - [gn-ck] is. 1. dnz. Yelkeni germek , iin kullanlan, halatlarn bal olduu kay. 2. {az} Balk a. [DS] 3. {az} Giyim eyalarndaki cep. [DS] gnck2, - [gn-ck] {az} is. Kayalk yer. [DS] gnckmek, [gn-ck-mek] {az} gsz. f. [ -r] (Meyve iin) bozulmaya balamak; rmek. [DS] gn1 -c [kni (doru) > kn- > gn-] {az} is. 1. , en; neeli. 2. Gamsz; kedersiz. 3. Yiit. 4. K uv vetli. [DS] gn2, -c [gn] {az} sf. 1. Zengin; varlkl. 2. is. Doal bakmdan verimli ky, ba ve orman. [DS] gnek, -i [eT. knk (yaka) > gnek] {az} is. 1. Don. 2. Kyl kadnlarn giydii don. [DS] gnelmek, [gn-el-mek] {az} gl. f. [-ir] Zengin olmak; varlklanmak. [DS] gnlemek, [gn-le--mek] {az} dnl. f. [-ir] en olmak; neelenmek. [DS] gnlk, - [gn-lk] is. Zengin olma durumu; re fah; {az} (ayn) [DS], gndel, [Yun. kontari] {az} is. 1. Saman kartrm a ya yarayan srk. 2. Kayk ve yelkenli gemilere yn verm eye yarayan ucu maden uzun sopa. [DS]

gnder1, [gnder-mek > gnder / Yun. kontari


is. 1. Mzrak; karg. {eAT} {OsT} (ayn) 2. {eAT} {OsT} Srk. 3. Bayran ekildii direk. 4. {az} K ayk ve yelkenli gemilere yn vermeye yarayan ucu maden uzun sopa. [DS] 5. {az} M arangozla rn cetvel yerine kullandklar dz kenarl ensiz tah ta. [DS] 6. {az} Mezarlarn ba ve ayak ucuna di kilen aa kazk. [DS] 7. ift srerken kzleri drtmekte kullanlan ucu bizli denek; vendire. 8. tasvf. Gezici dervilerin kulland iki ucu dem ir olan iki metre uzunluundaki sopa.

GN

n m U K E E S S Z U K 1748

gnder2, [gnder-mek > gnder] {az} is. Gem i ha lat. [DS] gnder3, [gnder-mek > gnder] is. 1. tarih. Savata ordu byklerinin ve devlet adamlarnn atlarna bakmakla; dier zamanlarda ise ahr ve ayr hiz metlerini yapm akla grevli birlik; voynuk. 2. {az} M isafir uurlama; yolcu etme. [DS] S gndere gitmek, {az} Yolcu etmek; uurlamak. [DS] gnderen, [gnder-en] sf. 1. Gnderme iini yapan. 2. is. dbl. letiim de iletiyi reten ve karsndakile re yollayan konuucu, gnderge, [gnder-ge] is. Bir iletiim srasnda gn deren tarafndan retilen ve gnderilen tarafndan alglanan dil esi, fi1 gnderge ilevi, dbl. letiim kurulmas iin dilin stlendii bir kaynaktan alg laycya ileti yollam a ilevi. gnderi, [gn-der-mek > gnder-i] is. 1. B ir yerden baka bir yere gnderilen paket, telgraf, mektup vb. 2. Birini yolcu etme; uurlama; teyi. S gnderi kmak, {eAT} Uurlamak; teyi etmek.|| gnderi gitmek, {eAT} Uurlamak; teyi etmek. gnderici, [gnder-ici] is. 1. Posta ile paket; telgraf; mektup vb. gnderen kii. 2. {az} Uurlayc. [DS] gnderilen, [gnder-il-en] sf. 1. Gnderilmi bulu nan; gnderme ilemine konu olan. 2. Kendisine b ir ey gnderilm i olan; gnderiyi alm olan. 3. dbl. Bir iletiimde iletiyi alan; dinleyici, gnderili, [gnder-il-i] is. Gnderilme eylemi veya biimi. gnderilme, [gnder-il-me] is. Gnderme eylemine uram a durumu, gnderilmek, [gnder-il-mek] edil. f. [-ir] 1. Gn derm ek ii yaplmak. 2. Gndermek iine uramak, gnderim, [gnder-im] is. dbl. Bir dil esinin an lam ca gsterdii kavram, nesne vb. ey. gnderim sel, [gnder-im-sel] sf. dbl. Gnderimde bulunan veya gnderim zellii tayan, gnderi [gnder-i] is. Gnderme eylemi veya bi imi. gnderli, [gnder-li] sf. Gnderi bulunan, gnderme, [gnder-me] is. 1. Gndermek ii; yolla ma; irsal. 2. Bir konuyu aklarken ilgisi dolaysy la baka konulara veya aklamalara baklmasn isteme. 3. {az} Y abanda bulunan birinin, m em le ketine dnen birisi ile evine gnderdii hediye. [DS] 4. {az} Ramazan bayramndan sonra tutulan alt gnlk oru. [DS] S gnderme belgesi, Bir yere gnderilen eyann listesi veya bu iin yapl dna dair hukuk deeri olan belge; irsaliye. gndermek, [eT. kn-m ek (dorulmak) > knd-germ ek > gn-der-mek] gl. f. [-ir] 1. Bir kimsenin veya bir nesnenin bir yere gitmek zere yola k masn salamak; yollamak; irsal etmek. 2. B ir ii yapm ak zere yetki ve grev vererek birini yolla mak. 3. B ir kaynaktan alarak baka bir yere ula

trmak; kendi dnda bir yere iletmek. 4. Yolcu etmek. gndertm e, [gn-der-t-me] is. Gnderilmesini sa lama eylemi ve ilemi, gndertm ek, [gn-der-t-mek] gl. f. [-ir] 1. Gnde rilmesini salamak. 2. G nderm ek iini yaptrmak, gnder, [gnder- j j -jS'] {eAT} is. Uurlama. S gnder km ak, {eAT} Uurlamak.\\ gnder karmak, {eAT} Uurlamak. gndirmek, [gn-dir-mek diy.-jS'] {eAT} g l.f. [-ir] evirmek; yneltmek; ynlendirmek, gndgermek, [eT. kn-(i)t-ger-m ek > gndger-mek / knder-mek] gl. f. Dorultmak, gndrm ek, [eT. kndgr-m ek (dorultmak, y neltmek) > gn-dr-mek dU jjjjjS' / dloj-uT] {eAT} gl. f. [-r] 1. Uurlamak; teyi etmek. 2. Gnder mek. gndrtm ek, [gn-dr-t-mek diSjj-S] {eAT} gl. f. [r] Gndertmek. gndr, [gndr- {eAT} is. Uurlama. S gndr kmak, {eAT} Uurlamak.\\ gndr gitmek, {eAT} Uurlamak. gne1 [gn > gn-e] {az} is. Gmlek. [DS] , gne2, [? gne] {az} is. 1. Kk karde. 2. ocuk. [DS] gne3, [Far. gne => gne] {eAT} is. Renk, gnek, -i [gnlek / gn-ek] {az} is. 1. Gmlek. 2. Ksa kollu hrka. [DS] gneli, [gne-li] {az} sf. Kaln; dayankl. [DS] gnellemek, [gn-le-m ek > gn-el-le-mek] {az} d n l.f [-ir] Darlmak; krlmak. [DS] gnelm ek1 [eT. kn > gn-en-mek > gn-e-l-mek] , {az} g sz.f. [-ir] M utlu olmak; gnenmek. [DS] gnelm ek2, [eT. kn-m ek (ynelmek) > gn-el-mek dlJa^S"] {eAT} {OsT} gsz. f. [-ir] 1. Ynelmek; y zn dndrmek; tevecch etmek; istikamet almak. 2. {az} Gler yz gstermek. [DS] gnen1 [gn-en] is. 1. Ekilecek topran tohumu , im lendirecek ekilde sulanmas. 2. Topran nemi ve rutubeti; tav; yalk. 3. sf. Nemli; tavl, fi1 gnen almak, {az} (Toprak iin) ekime uygun yeterli suyu alm olmak. [DS]|| gnen etm ek, {az} Tar lay sulamak; gnenlemek. [DS] gnen tutmak, {az} (Toprak iin) yaan yam urlarla nemini ko rumak. [DS] gnen2, [? gnen] {az} nl. "Yavrum, kuzum !" anlamnda sevgi sz. [DS] gnen3, [gk (yeil) > gk-en > gnen] {az} is. am aalarnn dallarnda yetien her zaman yeil asa lak bir bitki; kseotu; bur; (Viscum albm). [DS] gnen, -ci [gn-en-] is. Bolluk, rahat ve huzur iinde yaama; refah.

e r M iif S M .1 7 4 9

GN

gnenli, [gn-en--li] sf. Gnenci, iyi bir hayat olan; mreffeh; refahl, gnendirilme, [gnen-dir-il-me] is. M utlulua ka vuturulma eylemi, gnendirilmek, [gnen-dir-il-mek] edil. f. [-ir] M ut lulua kavuturulmak, gnendirme, [gnen-dir-me] is. M utlulua kavu turma eylemi, gnendirmek, [gnen-dir-mek] gl. f. [-ir] M utlulu a kavuturmak; gnenmesini salamak; sevindir mek. gnenme, [gnen-me] is. M utlu olm a durum u ve ey lemi. gnenm ek1, [kn (doruluk; sevin; kvan) > knen-mek > gn-en-mek dUjj^S-] dnl. f. [-ir] 1. Mutlu olmak; huzur bulmak; sevinli olmak; rahat bir hayat srmek; (1935 yeniden). {eAT} {OsT} (ay n) 2. (eAT) {OsT} Sevgi balam ak; sevinmek. 3. {az} Birlikte yaam ay dilemek. [DS] 4. {az} Bir iten hayr grmek. [DS] 5. {az} Geinmek. [DS] 6. {az} Bir yere yerlemek; oturmak. [DS] 7. {az} Sahip olmak. [DS] 8. {az} M irasa konmak. [DS] 9. {az} Yararlanmak. [DS] 10. {az} Nasip olmak. [DS] 11. {az} Doymak. [DS] gnenmek2, [gnen-mek] {az} dnl. f. [-ir] (Tarla iin) sulanmak. [DS] gnenmeklik, [gnen-mek-Iilc dlJ {eAT} is. 1. Mutluluk; saadet. 2. Ulama; mazhariyet, gngleciik, [gn-le-ck] {OsT} is. Gmlekik. gnglek, -i [eT. kn (gs) > kn-le-k] (gnlek) {OsT} is. -* gmlek, gnglekcek, [gn-lek-cek] {OsT} zf. -* gnglekek. gnglekek, [gn-lek-cek] {eAT} zf. Yalnz gmlekle, gnglemek, [eT. kn-le-mek > gn-le-mek] (gnlemek) gsz.f. [-r] amak, gngl, [eT. kn-l J5(gnl) is. -* gnl. S gnyle sylemek, {eAT} Gnlnden geirmek; kendi kendine demek.|| gnlii auk, {eAT} Endie siz; kedersiz; ii rahat; en. || gnl aktarlmak, {eAT} Midesi bulanmak.\\ gnl dnmek, {eAT} Midesi bulanmak.\\ gnl kaplmak, {eAT} nan mak; kanmak; aldanmak.\\ gnl kaplm, {eAT} k.|| gnl kararm ak, {eAT} zlmek; yese ka plmak^ gnl karartm ak. {eAT} zmek; kstrmek.|| gnl kopm ak, {eAT} Heyecanlanmak,|| gnlne brakm ak, {eAT} lham etmek.|| gnln aramak, {eAT} Dncesini anlamak istemek.|| knln dzetm ek, {eAT} {OsT} Gnln ho et mek; hatrn almak. || gnln dzm ek, {eAT} -* knln dzetmek.|| gnln emek, {eAT} Gn ln bir tarafa yneltmek; eilim duymak. || gnl oturmak, {eAT} Msterih olmak; mutmain olmak.|| gnl sarslm ak, {eAT} Acmak; merhamet etmek.|| gnl tar olmak, {eAT} i sklmak.|| gnl

tonmak, {eAT} Hareket edemez olmak.|| gnl ya plmak, {OsT} Meyletmek.\\ gnl yavuz olmak, {eAT} Can sklmak]] gnl yufkalmak, {eAT} Merhamete gelmek.\\ gnl artmak, {OsT} Gnl incitmek.|| gnl aktmak, {OsT} Gnl kaptrmak; k olmak.|| gnl akmak, {eAT} {OsT} Heves et mek; k olmak.\\ gnl azmak, {eAT} ok yem ek ten dolay mide rahatsz olmak.|| gnl balam ak, {eAT} iten severek balanmak; k olmak.|| gnl bels, Sevginin verdii sknt, dert. || gnl ber kitmek, {eAT} {OsT} 1. Kendini bir ie balamak. 2. Tatmin olmak; ii rahatlamak,|| gnl biriktir m e k , ^ ! ^ Dnceleri, gnlden geenleri topar lamak; sylenebilecek zet hline getirmek.|| gnl birle, {eAT} ten; samimi olarak; gnlden.\\ gnl ekinmek, {OsT} stemek; arzu etmek; iti yak duymak.\\ gnl ekinm esi, {OsT} steme; arzu etme; itiyak,\\ gnl rkl, {OsT} Kt d nceli olu; fesat.\\ gnlde yazmak, {OsT} yice bellenmek; zihne nakolunmak.|| gnl dilei, {OsT} stek; arzu.|| gnl dlenm ek, {eAT} i ra hat etmek. || gnl dndrmek, {eAT} Mide bulan drmak,|| gnl dnmek, {eAT} Mide bulanmak; kusmak.\\ gnl drmek, {eAT} {OsT} Gnl kaptrmak; k olmak.|| gnl eri, {eAT} Temiz yrekli. || gnl evi, {OsT} Kalp. || gnle yrenmek, {OsT} Hatra gelmek; anmsamak.|| gnl gtrm ek, {eAT} {OsT} Vazgemek; feragat etmek.\\ gnl gz, {eAT} Kalp gz; basiret.\\ gnl ile, {eAT} ten gelerek; samimi olarak.|| gnl indir mek, {OsT} Kendisine yaktramad bir eye raz olmak; tenezzl gstermek || gnl katl, {OsT} Dayanma; ecaat; metanet.\\ gnl komak, {eAT} stek birlii yapmak; gnl birlii yapmak.\\ gnl koymak, {OsT} Birinin sz ve davranndan g cenmek; alnmak.\\ gnl pas, {eAT} 1. Kt d nceler; vesvese. 2. Keder; znt. || gnl suyu, {OsT} Gzya.\\ gnl urusu, {OsT} {az} Gnl almay bilen. [DS]|| gnl varmak, {eAT} Gnl arzu etmek; istemek.|| gnl yazmak, {OsT} Gnl elendirmek.\\ gnl ykmak, {OsT} Birini krmak; zecek bir davranta bulunmak; gcendirmek; gnl krmak.|| gnl yufkal, {eAT} Acma duy gusu; merhamet; rikkat-i kalp. gngllenmek, [gnl-le-n-mek] (ghllenmek) {OsT} dnl. f. [-r] Gcenmek, gngll, [gnl-l] (gnll) {OsT} sf. 1. Cesur. 2. Cana yakn; hatrl; erefli. 3. Kibirli. 4. Bn. gnglmek, [eT. kn-m ek > gn-l-mek] {OsT} dnl. f. [-iir] -* knilmek. gnglszirek, -i [gnlsz-i-rek] {OsT} zf. stem e ye istemeye. gnilmek, [eT. kn-mek (dorulmak) > gn-il-mek dU jjS' / dUlijS] {eAT} gsz. f. [-ir] 1. Ynelmek; yzn dndrmek; tevecch etmek; istikamet al mak.

GN

H f S Zli. I IIC b
[gnle(k)-ck ] {eAT} is. lenmek]] gnl (gn) istemek, {az} stekli ol mak; dilemek; arzu etmek. [DS]|| gnl kalmak, 1. Elde etm ek isteyip de elde edemedii bir eyden vazgememek. 2. Gcenmek. || gnl kanmak, Bir ile ilgili hibir kaygs kalmamak; mtmairi ol mak; msterih olmak.]] gnl kara, 1. Bakalarnn ktln isteyen. 2. {az} Ktmser; karamsar. [DS]|| gnl kararmak, 1. {eAT} -* gnl karar mak. 2. Yaama arzusu kalmamak]] gnl kay mak, Sevmek. || gnl krlm ak, zlmek; incin mek; yerinmek. || gnlnden geirmek, B ir eyin olmasn veya bir ey yapm ay istemek, dnmek]] gnlnden kopmak, Kendiliinden hemen ver mek]] gnlne brakm ak, {eAT} (Allah iin) ilham etmek]] gnlne domak, B ir eyin olacana dair hibir belirti olmamasna ramen, olacak ey iine domak; sezmek; hissetmek]] gnlne gre, D ile ine gre; isteine uygun olarak. || gnln a mak, {eAT} Gnln ferahlandrmak]] gnln aramak, {eAT} D ncesini anlamaya almak; fikrin i yoklamak]] gnln (avlamak) elmek, B i rine kendini k etmek]] gnln etmek, Birini raz ve honut etmek]] gnln ho etmek, Birinin dileini yerine getirerek onu sevindirmek]] gnl n kaptrmak, A k olmak]] gnln pazara karmak, Kendine yakan deil de rastgele birini semek,|| gnln serin tutmak, H emen heyecan lanm ayarak souk kanl olmak; sakin olmak]] gn lnn dm eni bozuk, steklerinde ve sevgililerin de tutarl olmayan; sk sk istek deitiren.]] gnl olmak, Raz olmak; kabul etmek]] (bir eyde, bi rinde) gnl olm ak, Sevip istemek]] gnl otur mak, {eAT} Yatmak; mutmain olmak; msterih olmak.]] gnl raz olm ak, Uygun bulmak; iste mek]] gnl raz olm amak, H i istememek. || gnl sarslm ak, {eAT} Acm ak; merhamete gelmek.|| gnl taklmak, 1. B ir eye kar ilgi duymak. 2. Birini ak ile sevmeye balamak]] gnl tar ol mak, {eAT} i sklmak]] gnl tok, Zorunlu ihti yalar karlannca bununla yetinen; fa zla p ara ve m al istemeyen; mstani. || gnl zengin, mknlar lsnde p a ra veya maln esirgemeyen]] gnl amak, Nee verici eylerle i skntsn gidermek; fera h lk vermek]] gnl adam, Olaylar hogr ile karlayabilen; rint; gnl eri]] gnl aktmak, Birine k olmak; sevmek. {eAT} (ayn)|| gnl al ak, {az} Ltfen! [DS]|| gnl alakl, Kendini stn grm eme durumu]] gnl aldrmak, {eAT} Sevmek; gnl kaptrmak; gnl vermek]] gnl almak, 1. Gzel szler syleyerek y a da gzel dav ranlarda bulunarak kendisine olan krgnln gidermek. 2. Sevindirmek]] gnl arl, {eAT} Kalp temizlii; safvet-i kalp]] gnl atmak, {az} Ksmek; darlmak; gcenmek. [DS]|| gnl avcs, 1. Bakalarn kendisine k etmeyi beceren; ap kn. 2. Geici aklarla gnn gn eden; apkn. ||

gnleck, - Gmlekik.

gnlek, -i [knlek dUS" g / Gmlek. [DS]

{eAT} {az} is.

gnlekcek, -i [knlek-cek iUSUS"jS" /dUSUS"jS"] {eAT} zf. -* gmlekek. gnlekek, -i [knlek-e /dl^AS-jS'] {eAT} zf. -* gmlekek. gnlnce, [gn()l-nce] (gnlnce) zf. Gnlne gre. gnnk, - [gn(n)-k] {az} sf. ok zayf; clz. [DS] gntem, [gn-te-m / yn-te-m ?] {az} is. Kar taraf. [DS] gn, [gyn] (g:nii) {az} sf. Olgun. [DS] S gn kavun, {az} abuk olgunlaan kavun. [DS] gnk1 - [gy()n-k] (g:nk) {az} is. 1. Or , m anlarn yaklmas ile alan tarla. 2. A alan s klerek alan yer. 3. Engebeli yer; da yamalar. [DS] gnk2, - [gy()n-k] (g:niik) {az} sf. 1. (Kii iin) ok duygulu. 2. Ate karsnda biraz yanm olan. [DS] gnl, -nl [k-n (hatr; dnme; dalma / gs) > kn-l > gnl > gnl JS- ] is. 1. {eAT} Yrek. 2. Yrekte var olduu kabul edilen sevgi, dnme, anma, istek ve hatr gibi duygu kayna. 3. Yrein manevi gc; i. 4. mecaz. Arzu; istek. 5. Vicdan. 6. mecaz. Ak. 7. tasvf. nsann akl st bilgiye ulam a gc ya da bu tr bilgilerin insanda dodu u; dnya nimetleri ve geici isteklerin bandan kurtulan sofide A llahn tecelli ettii ve A llahla ilgili bilgilerin geldii yer. [ML] S gnle su serp m ek, Rahatlamak; ferahlamak]] gnl ak, D nce ve duygularn gizleyemeyen. || gnl auk, {eAT} Endiesiz; kedersiz; ii rahat; en.|| gnl akmak, ilgilenmek; k olmak. || gnl (gyn) alaktan, {az} Ltfen! [DS]|| gnl bol, mknlar kstl olmasna ramen eli ak davranmak iste yen]] gnl bulanmak, 1. K usacak gibi olmak; m idesi bulanmak. 2. mecaz. Kukulanmak,|| gnl dam ak, {az} (Bir eyi) ok istemek; arzu etmek. [DS]|| gnl ekmek, Arzulamak; cam ekmek.|| gnl elinmek, Birinin gzel ve etkili szlerine aldanmak; kandrlmak]] gnl kmek, Yaam gc azalmak; ruhsal dengesini yitirm ek.|| gnl (gyn) dnmek, {eAT} {az} Midesi bulanmak. [DS]|| gnl gani, mknlar kstl olmasna ra m en eli ak davranmak isteyen. || gnl (gn) gemek, {az} Uykuya dalmak; uyuyakalmak. [DS]|| gnl gm ek, psikol. Depresyona girm ek.|| gnl gz almak, Skntdan kurtulmak; fe ra h lamak]] (birinin) gnl ile oynamak, Birine k m gibi davranp elenmek]] gnl ilimek, lgi

1 M

.1 7 5 1

GN

gnl av u tm ak , inde bulunduu zntl duru mu unutmaya almak.|| gnl azm a k , {eAT} ok yem ekten dolay mide rahatsz olmak. || gnl ba, 1. D uygusal iliki. 2. Sevgi ba. || gnl b a la m ak, iten severek balanmak; k olmak; {eAT} (ayn).|| gnl bels, Sevginin verdii sknt, dert.|| gnl b erk itm ek , {eAT} 1. Kendini bir ie bala mak. 2. Tatmin olmak; ii rahatlamak,|| gnl b rak m ak , {az} Ksmek; darlmak; gcenm ek [DS]|| gnl birlii, D uygusal anlama.\\ gnl b o rcu , Grd bir iyilik karsnda kendini borlu his setme; minnet; minnettarlk; kran.|| gnl b o r lusu, Grd iyilie kar kendini borlu sayan; minnettar.\\ gnl b u la n d rm a k , 1. M ide bulandr mak. 2. mecaz. Kukulandrmak.\\ gnl b u la n m ak, {eAT} Mide(si) bulanmak; kusmak.|| gnl ekm ek, Akn verdii skntlara katlanmak; sev da ekmek.|| gnl ekici, Alml; cazibeli.|| gnl ekinm esi, {eAT} steme; arzu etme; itiyak.\\ g nl k, insann yaam a gcn kaybetmesi; ruhsal dengenin bozulmas.\\ gnl darl , 1. sknts. 2. H ogrsz olma. || g nlden k a r m ak, Unutmak; hatrlamaz olmak. || gnlden ge irm ek, Dnmek; hatrlamak.\\ gnl dilencisi, Sevdiinden ayrlm amak iin onun her olumsuz davranna katlanan kimse.\\ gnl elencesi, Can skntsn giderici, oyalayc ey.\\ gnl elen dirm ek, 1. H oa vakit geirmek. 2. D alga gemek. || gnl em inlii, {az} Dn srasnda iki tarafn birbirine gnderdii hediye giyim eyas. [DS]|| gnl eri, 1. Olaylar hogr ile karlayabilen; rint; gnl adam. 2. {eAT} Temiz yrekli.\\ gnl etm ek, Birinin iyiliini veya ktln di lemek.|| gnl ferahl, tasaszl; dertsizlik; tasaszlk; i rahatl.\\ G n l fe rm a n dinlem ez. Gnl sevdiinden asla vazgemez. || gnl gez dirm ek, H ibir eyi beenmemek; bir eyi yapa bilmek iin birok ey zerinde durmak; kararsz davranmak.\\ gnl holuu, Sevme, isteme; rza gsterme.\\ gnl holuuyla, H ibir bask ve etki altnda kalmakszn; severek, isteyerek. || gnl in dirm ek, K endisine yaktram ad bir eye raz olmak; tenezzl gstermek. {eAT} (ayn)|| gnl krm ak, Birini krmak; zecek bir davranta bu lunmak; gcendirmek.\\ G n l kim i severse gzel odur. Gzellik anlay kiiden kiiye deiir.|| g nl kom ak, {az} Krlmak; darlmak; gcenmek. [DS]|| gnl koym ak, Birinin sz ve davranndan gcenmek; alnmak. {eAT} (ayn) || gnl m ask a ras, A k yznden gln durumlara dm olan.|| gnl okam ak, Birini ho bir sz veya dav ranla sevindirmek; iltifat etm ek.|| gnl okayc, Hoa giden; fera h lk veren; insan rahatlatan.\\ g nl rahatl, H er trl znt ve skntdan uzak kalma durumu; i huzuru. || gnl rzasy la, H ibir bask ve etki altnda kalmakszn; severek, isteye-

rek. || gnl tokluu, Kendi payna dene rza gsterme; ok eyde gz olmama; doygunluk; is tina,|| gnl verm ek, ten severek balanmak; k olmak.|| gnl y ap m ak , Birinin gcenikliini gidermek; gnl almak.\\ gnl y aras, 1. Bir kim seyi derin znt iinde brakan ac. 2. A k acs; sevgi yznden duyulan strap.\\ gnl y azm ak, {eAT} Gnl elendirmek.\\ g n l y k m ak , Birini krmak; zecek bir davranta bulunmak; gcen dirmek; gnl krmak. {eAT} (ayn) gnlda, [gnl-da] is. Ayn duygular tayanlar dan her biri; can dostu; yakn dost; ahbap, gnlde, [eT. kn-l-de > gnl-de ji-S"jS"] {eAT} is. -* gnlda. gnlem ek, [gn-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l()yor] Kskanmak; ekememek. [DS] gnllem ek, [gnl-le-mek] {az} gl. f i [-r] [-l()yor] 1. Gnln almak. 2. Arlamak. 3. Gnlden geirmek; dnmek. [DS] gnllenm e, [gnl-le-n-me] is. Gcenme; darlma; gnllenmelc ii. gnllenm ek, [eT. knl-le-n-mek > gnl-le-n-mek dU-AS'jS'] dnl.f. [-ir] 1. Bir davran veya szn den dolay birine gcenmek; darlmak; alnmak; krlmak. {eAT} {az} (ayn) [DS] 2. {az} Kibirlen mek. [DS] 3. {az} Nazlanmak. [DS] gnll, [eT. knl-lg > gnl-l J S ] s f . 1. Zor bir ii kendisine hibir bask olmadan kendi iinden geldii iin stlenen veya yapan, {az} (ayn) [DS]. 2. Bir eyi ok ar isteyen; istekli. 3. {az} (Kii iin) deerli. [DS] 4. {az} H er eyi beenmeyen; zor beenir; mklpesent. [DS] 5. {eAT} Cesur. 6. {eAT} Cana yakn; hatrl; erefli; muteber. 7. {eAT} Kibirli. 8. {eAT} Sersem; bn; ahmak. 9. is. Seven kim se veya sevilen kimse. 10. as. Bir ykmll olmad hlde savamak zere orduya katlan as ker. S1 gnll gnlsz, Yar ister yar istemez hlde. gnllce, [gnll-ce] zf. Biraz gnl olmu hlde, gnllk, - [gnl-lk] {az} is. Dn arasnda iki tarafn birbirine gnderdii giyecek armaan. [DS] gnlllk, - [gnl-l-lk] is. Gnll olma hli, gnlm ek, [gn-l-mek / dUIijS"] {eAT} gsz. fi. [-ir] 1. Ynelmek; yzn dndrmek; tevecch etmek; istikamet almak, gnlsem ek, [gnl-se-melc] {az} gsz. fi. [-r] [s()-yor] 1. ten gelerek istemek. 2. mrenmek. [DS] g nlszirek, -i [gnl-sz-i-rek i!j> . JSjS'] {eAT} zf. stemeye istemeye, gniilsm ek, [gnl-s-mek] {az} gsz. fi [-r] ten gelerek istemek. [DS]

GN

0 U M 1 IC E S M

1752

gnlsz, [eT. kn-l-sz > gnl-sz] sf. 1. inden gelmeden; istemeden. 2. Gnl olmayarak; istek siz. 3. A lak gnll; kibirsiz, gnlszce, [gnl-sz-ce] (gnls ce) zf. steksiz z olarak; istemeden, gnlszlk, - [gnl-sz-lk] is. 1. Bir ii iste meyerek yapma; isteksizlik. 2. Gnlsz olm a du rumu. 3. A lak gnlllk; kibirsizlik. gnm ek, [gyn-mek] (g:nmek) {az} 1. (Meyve iin) fazla olgunlamak; durduu yerde yum ua mak; gemek [DS] 2. Ateten hafife rengi dei mek; azck yanmak, g n r, [konur] {az} is. Krmzya yakn koyu sar renk. [DS] gnye, [Yun. gonia (a)\ (gn ye) is. mat. 1. Kesien iki dzlemin veya doru arasndaki dik ay denet lemeye yarayan dik gen biimindeki ara. 2. Bir birine balanan paralarn dik a yapacak biimde olmalar durumu. S1 gnye b u ru n , Marangozlukta dik a yapacak ekilde birletirilmesi gereken iki paradan her birini 4 5 er derecelik alarla kese rek meydana getirilen u. gnyelem e, [gnye-le-me] is. Gnye ile dik al ol masn salama veya denetleme ii. gnyelem ek, [gnye-le-mek] g l . f [-rj [-l(i)-yor] 1. Birbirine dik a yapacak biimde balanmas ge reken paralarn dikliini denetlemek. 2. D ik a yapar duruma getirmek; gnyesine getirmek, gp, [? kp] {az} is. -* kp. [DS] S gpe o tu rm a k , {az} natlamak; direnmek. [DS] gpck, - [Krg. kpk (eyer vb. altna konan yastk)] {az} is. 1. (uval, cep, oda, tarla vb. ey ler iin) ke. 2. K y kenarlarnda be on evlik mahalle; mezra. 3. Tutmak iin uvallarn yanla rnda, bavul vb.nin stnde bulunan kulp. 4. ilmi sigara art; izmarit. 5. Hayvanlarn sar ksm. 6. Eski uvaldan yaplm a minder. [DS] gbek, -i [Krg. kpk] {az} is. Kan deinin yan tarafna uzunlam asna konulan aa. [DS] gpk, - [Krg. kpk] {az} is. 1. Ke. 2. Fe sin pskl taklan yeri. [DS] gpm ek, [gp--mek] {az} gsz. f. [-r] 1. .ten gelerek istemek; gnlden arzu etmek. 2. Sevin m ek. [DS] gpen, [eT. kben (kee)] {az} is. Kaln, kaba ve kt dokunmu hal. [DS] gper, [gp-er] {az} is. 1. Yerden ykseltilerek ya plan su ark. 2. Yerdeki ukurluklar. [DS] gpm ek, [gp-mek] {az} gsz. f. [-er] 1. ok ye mekten hastalanmak. 2. (Tarla iin) suyun okluu yznden suya doymu hle gelmek. [DS] gpre, [kp-re-] {az} is. Tereya mlei. [DS] g ptrez, [gp-tr-ez] {az} is. ivit. [DS] g ptrm ek, [gp-tr-mek] {az} g l.f. [-Ur] Tarlay doygun biimde sulamak. [DS]

g r1, [Far. gr (mezar)] {az} is. 1. Mezar. 2. M ezar lk. [DS] g r2, [? gr] {az} is. Ocakta yaklan byk ktkle rin yanmasn kolaylatrm ak iin altna konulan destek. [DS] grceiz, [gr-(e)ce()-iz] {az} is. Ufuk. [DS] grcek, -i [gr-(e)cek] {az} is. Ufuk. [DS] g rc k m ek , [gr-ck-mek] {az} is. (Dii kedi iin) iftlemek iin erkek kedi aranmak. [DS] g rd ek , -i [? grdek] is. zool. Kuzey yarm krede tatl sularda yaayan, rem e m evsim inde erkei olaanst biimde gzelleen, diisi yumurtalarn istiridyelerin solungalarna brakan, ekonomik bir deeri olmayan ancak olta yemi olarak kullanlan kk kemikli balk; ac balk; ilik bal, (Rhodeus amarus). g rd ek , -i [gr-dek] {az} is. Dii kedinin iftleme dnemi. S grdee gelm ek, {az} (Dii kedi iin) iftlemek iin erkek kedi aranmak. [DS] g rd k ley in , [gr-dk-leyin jJS'ijjS'] {eAT} zf. Grr grmez. g rd rm e, [gr-dr-me] is. Grmesini salama ey lemi. g rd rm e k , [gr-diir-mek] gl. f. [-r] 1. Birinin grmesini salamak; grm ek iini yaptrmak. 2. Bir ii baka birine yaptrmak. g re 1, [gr-mek > gr-e] e. 1. B ir eye uygun olarak; bir ey uyarnca; gereince. Bu durum kanunlara gre sutur. " 2. Baklrsa; gz nne alndnda; hesaba katlnca; nazaran. Haritaya gre define burada olmal. 3. Dncesince; kendisince; soru lursa. Bana gre siz, yanlyorsunuz. 0 (bir e ye) gre olm ak, Elverili ve uygun olmak. gre2, [gre / gre] {az} sf. rkek. [DS] grebelem ek, [grebe-le-mek] {az} gl. f. [-r] K arlatrarak lmek. [DS] g rebi, [Yun. khorepi] {az} is. al kesmekte kulla nlan ucu eri balta. [DS] grece, [gr-e-ce] (gre'ce) sf. 1. (Bir eye) gre olan. 2. Varl bir baka varla bal olan. 3. Ke sin olmayp kiiden kiiye, zamandan zamana, yer den yere deiebilen nitelikte; bal; izafi; nisb. (1969) grececi, [gr-e-ce-ci] sf. fel. Gerek ve salt bilginin m m kn olmadm, btn bilgilerin kiiden kiiye deitiini, bilgilerimizi greli olarak edinebilece imizi savunan; izafyeti; rlativist. grececilik, -i [gr-e-ce-ci-lik] is. fel. Gerek ve salt bilginin m m kn olmadn, btn bilgilerin kiiden kiiye deitiini, bilgilerimizi greli ola rak edinebileceimizi savunan felsefi gr; izafi yet; rlativizm. grecelik, -i [gr-e-ce-lik] is. Grece olma durumu, greci, [gre-ci] {az} is. D nn ertesi gn; paa gn. [DS]

lIH

1753

GR

grecilik, -i [gr-e-ci-lik] is. fel. G erek ve salt bilginin m m kn olmadn, btn bilgilerin kii den kiiye deitiini, bilgilerimizi greli olarak edinebileceimizi savunan felsef gr; izafiyet; rlativizm. gredurmak, [gr-e+dur-mak S s J3t> {eAT/ gl. f. [-ur] Grmekte bulunmak; srekli grmek; sey retmek. gredttmek, [gr-e+d-mek dU -ij o j] {OsT} gl. fi [-er] 1. Birdenbire grmek. 2. Rastgele grmek; naslsa grvermek, gregr, [gr-e+gr ?] {az} sf. Bakalarnda grd her eye zenen; iyi kt ayrmadan benzemeye alan. [DS] green1, [gr-een jS 'jj5'] {eAT} {OsT} {az} sf. ok iyi gren. [DS] green2, [green {eAT} is. Gvey; damat. grek1, -i [? grek] {az} is. 1. Kapya taklan asma ya da dz kilit. 2. Kapnn almamas iin ierden vurulan dayak. [DS] grek2, -i [gr-ek] {az} sf. (Kii iin) iyi gren. [DS] grek3, -i [gr-ek] {az} is. Lousa ziyaretine ge lenlere ikram olarak sunulan yiyecek. [DS] greke, [gr-ek-e ?] {az} is. Tebeir. [DS] greken, [gre-k-en ?] {az} is. Damat. [DS] greklemek, [grek-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yor] Kilitlemek. [DS] grelemek, [gre-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)yor] (Dii sr iin) iftlem ek istemek. [DS] greli, [gr-e-li] sf. Bantl olan; zaf; nisb; rela tif. (1942) grelik, -i [gr-e-lik] is. Bant; izafiyet, grelilik, -i is. Bantl olm a durumu; ba.. ; iza fiyet. grelmek, [gr-el-mek] {az} dnl. f. [-ir] (Hayvan iin) ters yatmak; yatt yerden kalkamamak. [DS] grelmek, [gre-l-mek] {az} dnl. f. [-ir] Ba keye geip oturmak. [DS] gremediye, [gr-mek + u-malc > gre-me-di-y-e ?] {az} zf. G rr grmez; hem en grnce. [DS]

olmayan rnek davranlar; grg, {az} (ayn) [DS] 3. {az} rnek. [DS] 4. {az} Birisinden grd eyi aynen yapmak isteyen kimse. [DS] 5. {az} Terbiye. [DS] 6. {az} Geici yenilik; moda. [DS] S grenee uymak, {az) Yemlie uymak; moda y a uymak. [DS] greneki, [gr-enek-i] is. Greneklere bal kimse, grenekilik, -i [gr-enek-i-lik] is. Greneklere ballk. grenekli, [gr-enek-li] sf. 1. Greneklere bal olan. 2. Grgsel bilgisi fazla olan, greneksel, [gr-enek-sel] sf. 1. Grenekle ilgili. 2. Greneklere dayanan. S greneksel iilik, B yklerden grm e yoluyla elde edilen ustalk veya beceri. greneksiz, [gr-enek-siz] sf. Grenei olmayan; grgsel bilgisi olmayan, greneksizlik, -i [gr-enek-siz-lik] is. Greneksiz olma durumu, gres, [gr-es(i)] {az} is. zlem; zleme. [DS] gresek1 -i [gr-e-sek ?] {az) is. Grenek. [DS] , gresek2, -i [gre-se-k] {az} is. iftlemek isteyen dii hayvan. [DS] gresi, [gr-esi ^ I_^] {eAT} sf. Grecek; grr.

gresime, [gr-mek > gr-esi-me] is. 1. Grme istei duyma eylemi. 2. Grecei gelme, gresimek, [gr-mek > gr-esi-mek] {az} gl. f. [ir] Grecei gelmek; grme istei uyanmak; zle mek. [DS] grelemek, [gre--le-mek] {az} gl. f i [-r] [-l(i)yor] Karlatrm a yoluyla lmek. [DS] gret, [gr-mek > gr-et] {az} is. Birini ya da bir yeri grmee gitme; ziyaret. [DS] grev, [gr-mek > gr-ev] is. 1. B ir nesne veya kim senin yapt i; i grm e yetisi; fonksiyon. (1942) 2. Yaplagelen i; normal eylem. 3. Resm nitelikli, nemli sorumluluklar ykleyen i; vazife. zy. Bir organ, organ topluluu veya gzenin yapt i. 5. dbl. Bir kelime veya kelime grubunun br b i rimlere bal olarak yerine getirdii i; rol. 6. Bir makinenin veya makine elemannn yapt i. 7. mat. B ir deerin baka deerlerle olan ilikisi. 8. huk. Yargya bakm a iinin hangi tr m ahkem eye j gremez, [Far. gflrmst => grem ez y> j_?] {az} is. 1. Yeni dourmu hayvann ilk st; az. 2. Eek ait olduunu belirleyen paylam. S grev almak, yn. B ir grevde bulunmak; sorum luluk almak. || srtndaki tulum da alkalanan i stten elde edilen grevden alnmak, yn. 1. Yrtmekte olduu res ya. 3. Yourt kvam nda eki ve taze st karm m iten uzaklatrlmak; iine son verilmek. 2. B u yiyecek. {eAT} {OsT} (ayn) 4. Ekm eklik olarak lunduu makamdan daha az sorumluluu olan bir kulanlan buday ve arpa karm tahl. [DS] makama atanmak.]] grevden ayrdmak, yn. gren, [gr-en] sf. Grme iini yapan, Yapmakta olduu ii brakmak; istifa etmek.]] g grenek, -i [gr-mek > gr-enek] is. 1. Bir eyi revden uzaklatrm ak, yn. B ir kamu grevlisini eskiden beri grld gibi yapm a alkanl; her yapm akta olduu iten karmak; zerinde bulunan trl alk, {az} (ayn) [DS] 2. sosy. Toplum iliki grev ve sorumluluklarn hukuken kaldrmak. lerinde allagelmi ve uyulm as gerekli olmakla grevcilik, -i [grev-ci-lik] is. 1. sosy. Toplumu, birlikte aksi hlde herhangi bir yaptrm sz konusu

GR

O lM IM E S D M .r

birbirine bal grevler ve etkilemeler iinde bu lunan birey veya gruplarn meydana getirdiini sa vunan reti; grevcilik; ilevcilik; ilevsellik. 2. psikol. Tutum ve davranlarmzn yerine getirdik leri ilevler dolaysyla belirlendiini, duygu ve cokulara bal olduunu savunan gr. 3. mim. H er biimin bir grevi karlamas gerektiini sa vunan reti. grevda, [grev-da] sf. 1. Birlikte grev yapanlar dan her biri. 2. A yn grevi yapan, grevdalk, - [grev-da-lk] is. fzy. Bir grevin yerine getirilmesi iin birka organn birlikte a lmas durumu; sinerji, grevlendirilme, [grev-le-n-dir-il-me] is. Grev ve rilm e durumu ve eylemi, grevlendirilmek, [grev-le-n-dir-il-mek] edil. f. [ir] Grev verilmek; tavzif edilmek, grevlendirme, [grev-le-n-dir-me] is. Grev verme eylemi. grevlendirmek, [grev-le-n-dir-mek] gl. f. [-ir] Birine bir grev vermek; vazifelendirmek; tavzif etmek. grevlenm e, [grev-le-n-me] is. Grev alm a eylemi, grevlenm ek, [grev-le-n-mek] edil. f. [-ir] 1. K en disine grev verilmek. 2. dnl. f. Bir grev sahibi olmak. 3. Grev almak, grevli, [grev-li] sf. 1. Grevi olan; vazifeli. 2. is. Resm bir grevi olan kimse; memur, grevlilik, -i [grev-li-lik] is. 1. Grevli olm a du rumu. 2. Resm nitelii olan i; memurluk, grevsel, [grev-sel] sf. Greve ilikin; grevle ilgili; greve dayanan, S1 grevsel dil bilimi, dbl. K eli meleri cmle iinde yklendikleri grevleri asn dan inceleyen dil bilimi.\\ grevsel ses bilimi, dbl. B ir dildeki sesleri stlendikleri grevler asndan inceleyen ses bilimi dal. grevselci, [grev-sel-ci] sf. Dile ilevsel olarak ba kan, byle bir yntemi ve yaklam benimseyen, grevselcilik, -i [grev-sel-ci-lik] is. 1. dbl. Dildeki eleri ve bunlarn bantlarn, bildiriimde ta dklar grevler asndan inceleyen dil bilimi ak m. 2. sojy. K ltr ve medeniyeti meydana getiren unsurlarn birbirine sk skya bal, birbiriyle ba ntl bir karmak yap oluturduunu savunan ngiliz Etnoloji okulunun gelitirdii gr; fonksiyonaii/m . grevsiz. [grev-siz] sf. Grevi olmayan; grev veril mem i bulunan, grevsizlik, -i [grev-siz-lik] is. 1. Grevsiz olma durumu; bir grev verilmemi olma durumu. 2. Kendisine tannm yetki ve sorumluluklarn dn da olma durumu, grevsizlik karar, huk. Bir m ahkem elin bakm as iin sunulan bir yarg ile minin ken d i grev ve yetki snrlar iinde olmad' g m i grerek, bu konuda verdii karar.

grez, [? grez] {az} is. Hindi. [DS] grgelgz, [gr-ge-1 + gz ?] {az} is. yi gren gz. [DS] grgen, [gr-gen] {az} sf. (Kii iin) iyi gren. [DS] grger, [gr-ger ?] {az} is. Ayna. [DS] grgz, [gr+gz ?] {az} is. Ayna. [DS] grg1 [eT. kr-g > gr-g] is. 1. B ir toplumda var , olan ve uyulm as gereken sayg ve incelik kurallar; terbiye. 2. Bir kim senin yaam nda karlat ve kiilii zerinde etki yapan her eit olgu. 3. Gr m olma durumu. 4. {az} Alk; det. [DS] S grg kurallar, sosy. Toplum iinde yaayabil m ek iin renilmesi, uyulmas gereken ve insanlar aras ilikileri dzenleyen kurallar; adab- muae ret,|| grg tan, huk. Tankl, olay bizzat gr m olmasna dayanan tank. grg2, [gr-g / gz-g] {az} is. Ayna. [DS] grg3, [gr-g] {az} is. Gz tokluu. [DS] grg4, [gr-g] {az} sf. (Kii iin) taklit eden; yknc. [DS] grg5, [gr-g] {az} is. Dert; felaket. [DS] grgclk, - [gr-g-c-lk] is. fel. 1. Sadece deneyime dayand kabul edilen yntem; deneyci lik. 2. Dncelerin, btnyle deneye dayandn iddia eden reti; ihtibariye; ampirizm, grg, -c [gr-g] {az} is. 1. Pencere. 2. Dr bn. [DS] grgl, [gr-gl] {az} sf. Sayn; muhterem. [DS] grglenme, [gr-g-le-n-me] is. Grg sahibi olma durum u ve eylemi, grglenm ek, [gr-g-le-n-mek] dnl. f. [-ir] Gr g sahibi olmak; grgl duruma gelmek; grg edinmek. grgl, [gr-g-l] sf. 1. Toplumun sayg kurallar na uyan; grgs olan. 2. ok grm geirmi olan; deneyimli, grglce, [gr-g-l-ce] (grgl ce) sf. ve zf. Gr gl bir biimde olan, grgsz, [gr-g-sz] sf. 1. Toplumun sayg kural larna uymayan; kaba ve bilgisizce davranan; gr gs olmayan. 2. Deneyimi kt olan, grgszce, [gr-g-sz-ce] (grgs ce) sf. ve zf. z Grgsz bir biimde olan, grgszlk, - [gr-g-sz-lk] is. 1. Grgsz olm a durumu. 2. Grgsz biimde davran. grk1 [eT. kr-k (ss) > grk A ^ l A j ^ ] is. 1. G , zellik; yz gzellii; hiisn; grn; gsteri. {eAT} (aym) 2. {eAT} M eziyet; iyi huy. 3. {eAT} Ss; ziy net. 4. Gzel. 5. Resim. S1 grk dutmak, {eAT} Gzellemek; sslenmek.\\ grk verm ek, {eAT} G zellik vermek; revnak vermek. grk2, [gr-k] {az} is. Gr yeri; grmek iin kullanlan yer. grk kaps, {az} H armanda C biiminde ylm saplarn gneydou ynnde ak braklan giri yeri. [DS]

OH M l I M
1755

GR

grkem 1, [eT. kr-k > grk-em *J>] sf. 1. {eAT}

iin) hastasn muayene etmek; incelemek. 11. ok deer vermek. 12. B ir ileme uramak. 13. (Yer, {OsT'} Gsterili; heybetli. 2. {az} sf. (ocuk iin) bina vb. iin) yz bir yne doru olmak; bakmak. iyi gelimi; grbz. 3. is. Grn, {az} (ayn) 4. 14. Karlamak; rastlamak. 15. Gzler dnda b a Gsterililik; gz alclk; debdebe; ihtiam. (1935 ka organlar yardmyla alglamak. 16. Sahne ol yeniden) [DS] mak; yaamak; geirmek; iinde bulunmak. 17. (Ogrkem2, [gr()k-em ?] {az} is. 1. Uzun zaman lumsuz biimde) hi yaplmamak. 18. Herhangi bir yeilliini, tazeliini koruyan bitki. 2. ine ku ey gibi deerlendirmek; saymak. 19. Gezmek. 20. saklanacak kadar bym ekin. [DS] argo. (Para vb.) vermek; gzetmek. 21. spor. Kar grkemli, [grk-em-li] sf. 1. Gz alc; gsterili; oyuncunun yapaca vuruu nceden kestirip ona ihtiaml. 2. {az} (Kii iin) yakkl. [DS] 3. gre durum almak. 22. gsz. fi. Gzle alglama yeti {az} ri yapl ve gl. [DS] sine sahip olmak. 23. yard. fi Kalplam szler grld, [eT. kr-k-lg > gr-k-l $>j {eT} oluturur. Tedavi grmek. 0 Gr! Kzdmz birisi iin Seni istemediin, beklemediin bir du {eAT} sf. 1. Gzel. 2. Gsterili; manzaral. 3. {eAT} rumla kar karya getireyim de akln bana g el {OsT} {az} (Kii iin) gsterili; yakkl; cazibe li. [DS] 4. {eAT} Temiz; iyi. 5. {eAT} Kutsal; m u sin ! anlamnda bir tehdit sz]| Gr, bak! G rrsn, o zaman anlarsn. anlamnda tehdit sz. || kaddes; mbarek. S grklsne olmak, {eAT} yi Gr beni, greyim seni. Sen benim karm g sini yapm aya almak. zetirsen ben de sana gz yumarm. anlamnda grklrek, -i [grk-l-rek {eAT} sf. Daha kar anlamasn salayan sz.|| Greceksin! So gzel. nunda yaptn bulacaksn; karln alacaksn.|| grleki, [gr-le-k-i] {az} is. Gzc; gzetleyici. grecei gelmek, ok zlemek. || gre gelmek, [DS] {eAT} Ziyarete gelmek; grm eye gelmek. || gre grlemek, [gr-melc > gr-le-mek] gl. f. [-rj Gz gitmek, {eAT} Ziyarete gitmek; grm eye gitmek. || lemek. gren de... in aslm bilmeyen ve dardan baka grme1, [gr-me] is. 1. Gzle alglama; grm ek ii; na gre. || gresi gelm ek, ok zlemek.\\ gre ryet. 2. I, renkleri, nesne grntlerini algla varmak, {eAT} Grmee gitmek; ziyarete gitmek. || ma yetisi. 3. Ziyaret etme. 4. {az} Niandan sonra, Greyim seni! 1. Senden baarl sonular bekli gvey annesinin kendi akrabalar ile birlikte nianl yorum. anlamnda birini bir eye heveslendirmek kz grmeye gitmesi. [DS] 5. {az} N iandan sonra iin sylenir. 2. Sen bu ii yaparsan karln da hediye gtrme. [DS] 6. Yapma; etme. 7. spor. To benden grrsn. anlamnda tehdit sz.|| gr pu bir pasla arkadana geirme. S grm e ekseni, ki, {eAT} 1. D ikkat et; iyi bak! 2. D n ki...|| Gr anal. Gz yuvarlarnn n ve art kutuplarnn m er me! A rlk ifade etm ek iin kullanlr,|| grm edi kez noktalarndan geen izgi. || grme gzesi, e dnmek, 1. (Hasta iin) iyiletikten sonra hi zool. Petek gzii oluturan ok sayda hcreden her hastalanmam gibi olmak. 2. Bandan gememi biri; ommatidyum.\\ grm e organ, biy. Belli k gibi olmak. || (fiil kk) ... meye grsn, Bir fiilin dalgalarn alglayabilen birincil duygu hcrele douraca sonucu batan aklamak iin kullan rinden olumu organ; gz. || grme siniri, anat. lan sz.|| grm geirmi, 1. Gemite iyi gnler Beyinden karak her iki gzn retinasna uzanan yaam; gn grm; tecrbeli. 2. Grgl.|| G sinirler. || grme yataklar, anat. Gz beynin rp grecei bu. Bundan baka ilgi ve yardm grme merkezlerine balayan grm e sinirlerinin gremez. anlamnda kullanlr. \\ grp gzetmek, ara beynin ventral blgesinden getikleri yer. 1. {eAT} Beklemek; gzetlemek. 2. {eAT} Ynetmek; grme2, [gr-me] {az} is. Hizmeti kz. [DS] idare etmek; bakmak. 3. Yardm etmek; korumak; grmece, [gr-me-ce] zf. 1. Grmek artyla. 2. Gz desteklemek; m ukayyet olmak.|| Grrz! Yapa mayaca bir ie kalkan uyarmakta kullanlan le kestirerek. sz. grmedik, -i [gr-me-dik] {az} sf. Grgsz. [DS] grmek, [eT. kr-m ek> gr-mek] gl. fi [-r] 1. Gz grmelik, -i [gr-me-lik] {az} is. 1. (, eser vb. iin) grmeye deer. 2. Doal olmayan; yapmack; aracl ve k yardm yla nesneleri alglamak. 2. tuhaf. [DS] 3. rnek; nmune. Anlamak; kavramak; sezmek. 3. Y anma varp ko numak; ziyaret etmek. 4. B ir ey hakknda yargya grmel, [gr-me-l jlajjS'] {eAT} sf. Grmekle an varmak; deerlendirme yapmak. 5. Belirli bir za lalan; grerek renilen. man iinde bir olaya tank olmak; izlemek. 6. grmemezlik, [gr-me-mez-lik] is. -* grmezlik. Yapmak; etmek. 7. Kendisine kar bir edimde bu grmemi, [gr-me-mi] is. ve sf. 1. Grg ve bilgisi lunulmak; bir davranla karlamak; maruz kal olmayan. 2. Ulat iyi durum karsnda uyum mak. 8. renmek; haber almak. 9. Bir eye sahip suzluk gsteren. 3. Edindii mal, m lk veya ulat olmak; elde etmek; yetim ek; erimek. 10. (Hekim makam dolaysyla evresindekileri ok kk

GR

. 1756

gren; kibirlenen. 0 grmemiin bir olu olmu; (ekmi kn koparm), 1. Grgsz biri um mad bir eye ulanca nasl davranacan veya ne yapacan arr. 2. Grgszlk insan ok gln durumlara drebilir. grmem ilik, -i [gr-me-mi-lik] is. 1. Grmemi olm a durumu. 2. Grgsz kim senin davran, grmez, [gr-mez] is. ve sf. 1. Grme yetisi olma yan; kr; m. 2. Grme organn ve fonksiyonlar n kaybetm i olan. 3. {az} Ttnn gne grm e yen yapraklarndan oluan birinci kalite ana ttn yapraklan. [DS] 0 grmeze urmak, (eAT/ {OsT} Grmemi gibi davranmak; grmezden gelmek. grmeziye, [gr-mez-i-y-e] {az} zf. Grmeden; grmeksizin. [DS] grmezlenmek, [gr-mez-le-n-mek dU jiyjjS'] {OsT} dnl. f. [-ir] Grmez gibi davranmak; grmezden gelmek. grmezlik, [gr-mez-lik] is. 1. Grme durumu veya grm eyen kiinin nitelii. 2. Grmemi gibi dav ranm a durumu. S grmezlikten gelm ek, /. Gr d hlde grmemi gibi hareket etmek. 2. {az} G z yummak. [DS] 3. {az} Aldr etmemek. [DS] grm, [gr-m j ^ ] {OsT} sf. Gren; grm olan. grmlk, - [gr-m-lk] is. B ir eyi, bir kim seyi daha nceden grm olma durumu. 0 gr m lk duygusu, psikol. K ii zihninde, yeni olan bir yaanty eskiden de yaam olduu eklinde beliren duygu; yaam lk duygusu. grp, [garp / grp / grp (yans.)] is. Bir eyin birden kopup dmesini ve yere arpmasn anlatan kk. [Zlfkar] grp-e-dek grpe, [krpe] {az} sf. 1. Taze. 2. is. Kk ocuk. 3. Yeni domu olak, kuzu vb. hayvan. 4. Hayvan srs. [DS] grpedek, [grp (yans.) > grp-edek] {az} zf. Bir denbire; anszn. [DS] grpeden, [grp (yans.) > grp-e-den] {az} zf. Birdenbire; anszn. [DS] 0 grpeden dmek, {az} Birdenbire, ses kararak dmek. [DS], grredak, [gr(r)-edek] {az} zf. (Yklmak iin) birdenbire; anszn. [DS] grse, [gr-se f ] {eAT} z f Gre. grsel, [gr-sel] sf. 1. Grme veya grme duyusu ile ilgili; vizel. (1944) 2. Grmeye dayanan. 3. Gz yoluyla ya da grerek alglanan. 0 grsel etkile me, Sinema ve televizyon film lerinde gerek hayattakine yakn ortam yanstan her trl grnt etki si.]| grsel-iitsel, Hem grnt hem de ses eleriyle ilgili olan veya bu elere dayanan; odyovizual. || grsel-iitsel ara, Grme ve iitme duyularna hitabeden harita, resim, film, fo to ra f tr aralar. || grsel-iitsel arm, e. b. Grme

ve iitme duyularna dayal olarak meydana gelen arm.\\ grsel-iitsel eitim, rencinin grsel ve iitsel duyarlna hitabeden ses kcyd, sinema filmi, radyo, televizyon, bilgisayar gibi aralarla gerekletirilen eitim. || grsel sanatlar, Resim, heykel , mimar, oymaclk, sslemecilik, sinema gibi grm e duyusuna ynelik sanatlar. grsetmek, [gr-se-m ek > gr-se-t-m ek AT} {OsT} {az} g l.f. [-ir] Gstermek. [DS] grsz, [gr-sz j j - f ] {eAT} sf. Grnmeyen. grten, [grt-en ?] {az} is. Saak oluu; su oluu. [DS] grterm e, [gr-dr-m ek > gr-dr-me] {az} gl. fi [-ir] Nianl iki gencin tenha bir yerde konumala rn salama. [DS] gr, [gr-] is. 1. Grme yetisi. 2. Baknca grle bilen; gzn alglad alan; manzara. 3. Bir yerin, evreye baklnca olduka uza grebilm e zellii; nezaret. 4. B ir eyin iini dorudan doruya grme; hads. 5. fel. D olaysz kavranan dorularn bilgisi; birden kavrama; tahadds. 6. {az} N ian treni. [DS] 7. {az} Yn; dorultu. [DS] 0 grye git mek, {az} folk. Bir kz ailesinden istemek iin grm eye gitmek. [DS] grc, [gr-c] sf. 1. Grme, bakma iini yapan. 2. is. Evlenmek isteyen erkek iin kz bakmaya gi den kimse; dnr. 0 grc gezmek, Evlenecek erkek iin kz aramak. || grc gitmek, folk. Evle necek erkek iin kz grm eye gitmek.\\ grcye km ak, (Kz iin) grclere grnmek. grclk, - [gr-c-lk] is. folk. Elerin birbiri ni tanyp seme im knnn olmad yerlerde er kekler iin kz aramaya, belirlenen kz grp be enmeye giden grc kadnlarn yapt i. griigrmek, [gr-+gr-mek Sj_] {eAT} gl. b. fi [-r] Srekli ve dikkatli olarak bakmak, grk, [gr-k-] {az} is. 1. Szl; nianl. 2. A ralarnda yolsuz ilikiler bulunan kadn ve erkek ten her biri; oyna. [DS] grkl, [grk-l ^ {eAT} sf. -* grkl. grkmek, [gr-k-mek] {az} dnl. fi [-()-r] Gzkmek; grnmek. [DS] grlebilm e, [gr-l-e+bil-me] is. G rlr hle gel me. grlem ek, [gr-le-mek] {az} gl. fi [-r] [-l()y o r] orabn eskimi yerlerini rerek onarmak. [DS] grlen, [gr-l-en] sf. 1. Grme organnca alglana bilen. 2. Grme ve dier duyu organlar yardm ile alglandktan sonra olaca kestirilebilen. 0 gr len k, biy. fiz. nsan gznn alglayabildii ve dalga boyu 380-780 nm arasnda olan k. grlm e, [gr-l-me] is. Gz yardmyla alglanabilme durum u ve eylemi. jjS"] {e-

M M M U

1757

GR

grlmek, [ e l kr-l-m ek > gr-l-mek] edil. f i [r] 1. (Bir varlk, bir nesne, bir ey) gz yardmyla alglanmak; seilmek. 2. G ereken i yaplm ol mak. 3. B ir yerde bir eyin var olduu anlalmak; ortaya kt fark edilmek; karlalmak, grlmemi, [gr-l-me-mi] sf. O zam ana kadar hi karlalmam ve alacak nitelikte olan. grm1 [gr-m] is. 1. Grme yetisi. 2. {az} Gelin , ya da gvey iin alnm elbise. [DS] 3. {az} (Ka dna gre) einin kz kardei; grm ce [DS] grm2, [gr-m] {az} e. Gibi. [DS] grmce1, [eT. kr-m - > grmce] (g r mce) is. Bir kadnn einin kz kardei. grmce2, [gr-m-ce ?] {az} is. rmcek. [DS] grmcelik, -i [grm-ce-lik] is. 1. G rmce olma durumu. 2. {az} lk grlen ey iin yaplan tren ya da karlaldnda verilen armaan. [DS] S grmcelik (etmek) yapm ak, (Grmce iin) ge line kar kt davranmak. grmder, [gr-m-der ?] {az} is. Gerekli olan ey; gereksinme; ihtiya. [DS] grml, [gr-m-l runlu. grmlk, - [gr-m-lk liojjS'] is. 1. Yalnz i grlsn diye konulan, tehir edilen nesne. 2. E r kek tarafnn grmeye gittiinde oullan ile nian lanan gelinlik kza verdikleri armaan veya taktk lar ziynet; yz grml. {OsT} (ayn) 3. {az} lk grlen bir ey iin yaplan tren veya karlald nda verilen armaan. [DS] grmsetme, [gr-m-se-mek > gr-m-se-t-me] is. Ekrandaki m zik program larnda arka zemin olarak hazrlanm grntler; grntleme; klip. grnen, [gr-n-en] sf. 1. Grnebilen; belirgin. 2. fz. (Parack iin) nkleer b ir dnm srasnda yayldktan hemen sonra yeniden sourulan, ancak zellikleri iyi belirlenemeyen; zahir. 0 grnen cisim, fz. Z ahiri cisim. || grnen diren, fz. B ir elektrik devresinden geen dalgal akmn en y k sek geriliminin en yksek iddetine oran; empedans. || grnen grnt, fz. Z ahir grnt. grnge, [korunga] {az} is. Hayvanlara yedirilen pembe iekli, ok yllk bir ot; korunga; eek otu, evliya otu; pisiktaa, (Onobrychis viciifolia). [DS] grng, [gr-n-g] is. fel. D uyularla alglanabilen her ey, gzlenebilen olay; tezahr; fenomen. (1935) t? grng bilim i, fe l. Varlklarn zn, bilincin akn yaplarn bilincin dolaysz verilere dn yoluyla kavramasn ngren fe lse f y n tem; olay bilimi; fenom enoloji. grngc, [gr-n-g-c] sf. fe l. nsann yalnzca grngler hakknda bilgi edinebileceinin savu nan; olayc; fenomenist. grngclk, - [gr-n-g-c-lk] is. fel. Ger {OsT} sf. Bakmaa zo

ekle ilgili olarak insann yalnzca grngler hak knda bilgi edinebileceini savunan gr; olayc lk; fenomenizm, grnkmek, [gr-n-mek] {az} dnl.f. [-r] Belli olmak; grnmek. [DS] grnme, [gr-n-me] is. G rlr duruma gelme eylemi. grnmek, [eT. kr-n-mek > gr-n-mek] dnl. f. [-r] 1. Bakalar tarafndan grlr duruma gel mek; grlr olmak; birinin kendini grmesini sa lamak. 2. nsanda belirli bir izlenim brakmak. 3. Birine urayarak ksa sre grmek; ziyaret et mek; .uramak. 4. Bir eye benzemek; .....grn nde olmak. 5. mecaz. Birini azarlamak; kmak. 6. mecaz. Muayene olmak. 7. (Gerek d, hayal rn eyler iin) belirmek; ortaya kmak. S G rnd Sivasn balan! Umutla beklediimiz olay tam ters ynde geliti. anlamnda sz. grnmez, [gr-n-mez] sf. 1. Grnmeyen. 2. B ek lenmeyen. grnmez kaza, H i umulm adk za manda, beklenmedik biimde oluan kaza. || g rnm ez olmak, Grnmemek; gzden kaybolmak. grnt, [gr-n-mek > gr-n-t] is. 1. Birinin v e ya bir eyin yanstc yzeyde ya da aynada oluan grnr yansmas; hayal. 2. Gerekte var olmad hlde varm gibi grnen ey; hayalet; hayal. 3. Grnen ey; ortaya km olan grne dayal durum; grnm; tablo. 4. fz. Bir cismin eitli m ercek ve ayna sistemleri ile bir yzeye yanstl mas sonucu ortaya kan; grnr ey. 5. sin. A rt arda ekilmi ve birbirini tam amlayan resimlerin bir gsterici yardm yla harekete geirilmesiyle oluan grn; grntlk zerindeki hareketli resim ler btn. 6. mat. Say dorusu zerinde bir sayya kar gelen nokta, grntleme, [gr-n-t-le-me] is. 1. Belirli bir k o nuyu grnr hle getirmek ii. 2. Televizyon ek ranlarndan sunulan mzikler iin arka zemin ola rak hazrlanm grntler; klip; grmsetme. grntlemek, [gr-n-t-le-mek] gl. f i [-r] [-l()~ yor] 1. Belirli bir konuyu, buna uygun veya yakn grntlerle anlatmak; dnlen eyi grnt ola rak vermek. 2. llp hesaplanabilen bir sonucu grsel olarak grntlk zerinde yanstmak, grntlk, - [gr-n-t-lk] is. 1. zerine k yoluyla grnt drlen dz, saydam olmayan cisim; ekran. 2. Sinema perdesi; beyaz perde; ek ran. 3. Televizyon vb. cam, grntsel, [gr-n-t-sel] sf. 1. Grntyle ilgili olan. 2. Grntye dayanan. S grntsel gster ge, dbl. Ses bilimsel bir deer tamayan, gstereni izim ve resim yoluyla oluan gsterge. || grnt sel yaz, dbl. H erhangi bir ses deeri tamayan iaretlerden oluan yaz. grnlm ek, [gr-n-mek >gr-n-l-mek] d U ij ^ ] {eAT} edil.fi. [-r] Grlmek.

GR

I M IM M .
deneyim ve dncelerini aklamak. j| gr birli i, A yn dnceyi paylama, benimseme; dnce beraberlii,|| gr klmak, {eAT} Grmek; ta nmak;|| gr sahibi, Bilgi ve grgs ok olan; ufku geni; geni ufuklu; vizyon sahibi. || gr yapma, {az} folk. N iandan sonra olan tarafnn kz grmeye gitmesi. [DS] grm e, [gr--me] is. 1. Karlkl olarak birbirini grme veya tartma eylemi. 2. K iiler veya toplu luklar arasnda bir sonucu zmek amacyla yap lan tartma; mlakat; mzakere. S grme yap mak, Bir konuda tartmak; mzakere etmek. grmeci, [gr--me-ci] is. 1. Bir konuda grme yapmak zere grevli giden kimse. 2. (Hastane ve ya ceza evi iin) ziyareti, grmek, [eT. kr--m ek > gr--mek] ite, f. [r] 1. Karlkl birbirini grmek. 2. Biriyle bulu up konumak; sohbet etmek; dertlemek. 3. Dost luk kurmak; ahbaplk etmek; birbirine gidip gel mek. 4. {az} Evlilik d olarak gizlice cinsel ili kide bulunmak; zina etmek. [DS] 5. tasvf. M evlevi likte sayg gsterisi olarak birbirinin elini tutarak karlkl pmek. 6. Bir i veya bir konu zerinde karlkl dnceleri sergilemek; mzakere etmek. S greni karan olm amak, Davranlarm, hareketlerini kstlayan kim sesi bulunmamak. grm elik, -i [gr--me-lik] {az} is. Nian t reni. [DS] grtrme, [gr--tr-me] is. 1. Grmelerini salama eylemi. 2. {az} Nianlandktan sonra kz kaynvalide ve dier aile byklerinin yanma karma. [DS] grtrmek, [gr--mek > gr--tr-mek] gl. f. [-r] ki veya daha ok kiinin birbirini grmeleri ni, grmelerini salamak, grtrlme, [gr--tr-l-me] is. Grmelerinin salanmas eylemi, grtrlm ek, [gr--mek > gr--tr-l-mek] edil. f. [-r] ki veya daha ok kiinin birbirini grmeleri, grmeleri salanmak, grk, - [gr--mek > gr--k] {az} is. 1. K z evinde niandan sonra yaplan olan taraf ile tanm a elencesi. 2. Dn armaan. [DS] grlme, [gr--l-me] is. Grme yaplma ey lemi. grlmek, [gr--mek > gr--l-mek] edil. f. [r] 1. Grme eylemi yaplmak. 2. Biri ile kar lkl buluup konuulmak, dostluk ahbaplk edil mek. grturm ak, [gr-+tur-mak (y jjb jjjS '] {eAT} gl. fi [-ur] Grmekte bulunmak; srekli grmek; sey retmek. gs, [gs] (g:s) {azj is. Yoku. [DS] S gs ko yunu, {az} Srnn nnde giden koyun. [DS]

grnm, [gr-n-m] is. 1. Bir eyin dtan bakl dnda grnen biimi; grnme durumu; manza ra. 2. Bir ey hakknda bilgi edinmeye, deerlen dirmeye dayanan ey; grnt; zevahir. 3. Bir ye rin, bir binann resmi veya fotoraf. 4. dbl. ekim li fiillerin bildirdii i, olu veya durumun zaman iinde bitmi, bitmemi, sren, yineleme ve bala m a gibi kavram larla snrlanan olu biimi. M ek tup yazyordu" cmlesinde, yazm ak iinin bitmi grnl geni zam anda yapld anlatlmtr. grnml, [gr-n-m-l] sf. 1. (Belirtilen nitelik te) grnm olan. 2. Manzaral, grnr, [gr-n-mek > gr-n-r] sf. 1. Gzle g rlebilen; grnen. 2. mecaz. Apak gze arpan; belli. grnrde, [gr-n-r-de] zf. 1. Gzle grlebilecek yerde; ortalkta; meydanda. 2. Dtan baklnca; grne gre, grnrlerde, [gr-n-r-ler-de] zf. Ortalkta; mey danda. grnrletirm e, [gr-n-mek > gr-n-r-le--tirme] is. Grme organnca grlmesi mmkn ol mayan bir olayn etki ve sonularn eitli teknik lerle gzle aka grlebilir hle getirme, grnrlk, - [gr-n-mek > gr-n-r-lk] is. 1. Grnr olma durumu; grnen eyin nitelii. 2. inde asl bulunan su buhar ve kat maddelerin younluk derecesine gre havann saydamlk, ber raklk derecesi. grn, [gr-n-mek > gr-n- is. 1. G zn ilk baknda veya zihnin dorudan alglad ey. 2. Geree uymayan d grnt; zevahir; su ret. 3. Bulunulan yerden grlebilen, seyredilebilen alan; manzara. 4. dbl. Fiillerin belirttii olularn sresi, gelimesi ve bitmesiyle ilgili btn biimle ri kapsayan gramer kategorisi. 5. bot. Bir bitkinin durumu, genel grnm; belli bir alandaki bitki topluluunun zel grnm. 6. Krm Hanlnda divan toplantlarnn yapld yer. 7. {OsTf Sarayn merasim salonu. S1 ... grn almak, ... gibi grnmek.\\ grn kurtarmak, K k drc herhangi bir eyi da vurmamak; ak etmemek. grnte, [gr-n--te] zf. 1. Dtan baknca; g rnd haliyle. 2. Grlene inanmak gerekirse. 3. Grne dayanarak, gr, [eT. kr- > gr- is. 1. Grme ey lem i veya biimi. 2. Gzle bir eyi alglama yetisi. 3. mecaz. Bir olay, nesne veya dnce zerinde varlan yarg; fikir; dnce. 4. (Ceza evi ve hasta ne iin) ziyaret, fi1 gr as, 1. B ir eyi grebil m e alan. 2. B ir olay belirli bir inceleme yn; bak as. 3. Yaklam. 4. fz. B ir cismin veya g rntnn grld a.II gr ayrl, Baka baka dncelerde olmak; dnce ayrl. || g r bildirmek, Belirli bir konuda elde edilen bilgi,

M ffig S B 6 I

1759
fOsT} zf. Bs

GS

gsgtr, [g(s)+g/tr- i_ ^ sy

btn; tamamen; toptan; btnyle, gsnk, - [ks-()n-k] {az} sf. 1. (Ksrak, dii eek vb. iin) iftlemek iin erkek aranan. 2. (Kii iin) a gzl. 3. (Kii iin) terbiyesiz. [DS] gsteren, [gster-en] sf. 1. Bir eyin grlmesini salayan. 2. is. dbl. Gstergenin ses, yaz, ekil gibi biim yn. gsterge, [gster-mek > gster-ge] is. 1. Soyut ya da karmak olan bir l ve bilginin niteliini, niceli ini grnr hle getirerek ya da basite indirgeye rek karlatrmal bir bilgi sahibi olm ay salayan ey. 2. Bir eyi belirtmeye yarayan ey; belirti; im; iaret. 3. Bir aracn almas ile ortaya kan baz lmlerin sonucunu kendiliinden gsteren alet; mir; indikatr. (1944) 4. Bir durum la ilgili eitli aamalar rakam larla ya da grafikle aklayan bilgi sel byklkler; endeks. 5. Ekonom inin belirli bir blmne ait rakaml veri; endeks. 6. dbl. Anlamla biimin, gsterenle gsterilenin kaynam asndan meydana gelen dil birimi; belirtke. 7. mal. Kamu kuramlarndan aylk alanlarla emeklilerin maala rnn belirlenmesinde esas alman say, fi1 gsterge bilimi, dbl, letiim amacyla kullanlan her trl gsterge sisteminin yapsn, ileyiini inceleyen bilim dal; im bilimi; seniyoloji; semiyotik. gsteri, [gster-mek > gster-i] is. 1. lgi ve dikkat ekmek, elendirmek iin sahne veya grntlk gibi bir topluluk nnde yaplan beceri ve oyun; ov. 2. Bir kim se veya gr lehinde yaplan toplu davran; tezahrat. (1935) 3. huk. Yetkili makam larn dikkatini ekmek veya kam u oyu yaratmak amacyla akta ve toplu olarak bir istek veya pro testo eyleminde bulunm a ii; nmayi. 4. sin. ve tiy. Bir oyun veya filmin seyirciye sunulmas ii. 5. Tiyatro, sinema ve m zik gibi grsel etkinlik ve uygulamalarn tm. 6. B ir kiinin veya topluluun tad duyguyu abartl biimde da vurm as ey lemi; sz veya davran. g steri a d an , Sahne veya grntlkte gsteri yapan kimse; ovmen.\\ gsteri y ap m ak , Sahne veya grntlkte seyirci leri elendirmek iin daha ok sz ustalklarna dayanan beceri sergilemek; ov yapmak. || gsteri yry, B ir topluluun duygu ve grlerini dile getirmek iin meydanlarda y a da ana yollarda y ryerek, slogan atarak, pa n ka rt aarak yaptklar yry. gsterici1 [gster-mek > gster-ici] sf. 1. Gsterme, , sergileme iini yapan; gsterme zellii tayan. 2. is. Fotoraf, film gibi a dayal eyleri grnr hle getiren aygt. gsterici2, [gsteri-ci] is. Gsteri yapan kimse; n mayii. gsterilen, [gster-mek > gster-il-en] s f 1= Grn mesi salanan, grlr hle getirilen. 2. is. dbl.

Gstergenin anlam, kavram yn; gsterenle birleerek gstergeyi oluturan ierik, gsterili, [gster-il-i] is. Gsterilme eylemi veya biimi. gsterilm e, [gster-il-me] is. Grlmesini salama eylemi. gsterilm ek, [gster-mek > gster-il-mek] edil. f. /ir] Bir eyin veya bir kimsenin grlmesini sala mak. gsterim , [gster-mek > gster-im] is. 1. Grnt nn bir gsterici yardmyla bir grntlk zerine drlmesi, yanstlmas ilemi; projeksiyon. 2. Sinema, tiyatro, konser gibi sanat dallarnda verilen gsterilerden her biri. 3. dbl. Herhangi b ir nesneyi, kiiyi, varl bulunduu yer, konum alarndan anlatma veya aktarma ilemi. S gsterim ilevi, dbl. Dilin varlklar, kiileri, nesneleri ve eylemleri gsterim yoluyla anlatma, aktarma olanan sa layan ilevi. g sterim lik, -i [gste-r-im-lik] {az} is. rnek; gstermelik; numune. [DS] gsterim senm ek, [gster-imse-n-mek S -] {eAT} g l.f. [-r] Temsil yollu gstermek, gsteri, [gster-mek > gster-i] is. 1. Gsterme eylemi veya biimi. 2. Bakalarn etkilemek, kor kutmak, kendini beendirmek amacyla yaplan aldatc ve yapay davran. 3. Gze arpc nitelik; alml olm a hli; gz alclk. S gsteri b u d alas, Gsteri yapm ay seven kimse. || gsterie k am a k , Bakalarm etkilem ek veya dikkat ekm ek amacyla olduundan baka trl grnm eye almak]} gs teri y ap m ak , D ikkat ekmek, ilgi uyandrmak amacyla gze batacak yapm ack davranlarda bulunmak. gsterii, [gster-i-i] sf. Gsteri yapan; gsteri yapmaktan zevk alan, gsteriilik, -i [gster-i-i-lik] is. Gsterii olma durumu. gsterili, [gster-i-li] sf. 1. Gsterii olan; gz alc; grkemli. 2. Boyu bosu yerinde; arpc bir d grn olan. 3. Zenginlii ve lks yanstan; sal tanatl. gsterilice, [gster-i-li-ce] sf. Bir para gsterili olan; olduka gsterili, gsterisiz, [gster-i-siz] sf. 1. Gsterii olmayan; mtevaz. 2. Gsteri yapmayan, gsterisizce, [gster-i-siz-ce] sf. Biraz gsterisiz, gsterisizlik, [gster-i-siz-lik] is. Gsterisiz olma durumu; sadelik; tevazu, gsterm e, [gster-me] is. 1. Grlmesini salama eylemi. 2. Bir nesneyi, bir eyi ilk bakta grne bilecek hle getirerek sunma ii; tehir. 3. rtlme si, gzlenmesi gereken bir eyi bakalarnn grm e si iin aa karma; ama. 4. aret ederek belirt me. S gsterm e p arm a , Elle iaret ederek g s

GS

1760

terme iinde kullanlan ba parm aktan sonra gelen parm ak; iaret parm a; ahadet parm a; {az} (ayn) [DS].|| gsterm e sfat, dbl. Bir ismi gsterm e yoluyla belirten sfat; iaret sfat. || g sterm e za m iri, dbl. Varlklarn yerini gsterm e yoluyla tutan zam ir; iaret zamiri.\\ gsterm e z arf, dbl. B ir fi i lin, bir zam irin anlamn gsterm e yoluyla snrla y a n zarf. "Ta uzaklara gitti. te yedik. " gsterm eci, [gster-me-ci] sf. 1. B ir eyi gsteren; gsterme iini yapan. 2. Gerek hayatn yanstlm a sna, seyircinin tepkisine gre ekillendirilen tiyat ro eseri. 3. psikol. Cinsel organlarn veya mahrem yerlerini bakalarna gstermekten zevk alan sapk; tehirci. gsterm ecilik, -i [gster-me-ci-lik] is. 1. Gsterme ci olma durumu. 2. Gstermeci olan eyin nitelii. 3. Cinsel organlarn veya mahrem yerlerini baka larna gstermekten zevk alma biiminde grlen sapk cinsellik, gsterm ek, [g(z)-tr-mek / gr-se-t-mek > gster mek] gl. f. [-ir] 1. Grlmesini salamak. 2. Gz nne koymak. 3. Bir eyi iaret ile belirtmek. 4. rtl hlden aa karmak; ortaya karmak. 5. Birini veya bir yeri gezdirmek; ziyaret ettirmek; dolatrmak. 6. Belirtmek; anlatmak; dkmn yapmak. 7. Fiziksel veya ruhsal bir etki altnda tutmak. 8. ve alma iin grevlendirmek; i vermek; grev vermek; yapmasn sylemek. 9. Gzelliini ortaya karmak. 10. Herhangi bir bi imde deerlendirmeye yol amak. 11. retmek. 12. mecaz. Sert bir ekilde kmak; azarlamak; haddini bildirmek; kar kmak. 13. gsz. Grn mek; benzemek; belli bir ya veya durumda olduu izlenimi vermek, gsterm elik, -i [gster-me-lik] is. ve sf. 1. Bir b tn hakknda bilgi sahibi olmak iin verilen para; rnek; numune; mostralk. 2. Gsteri niteliinde olan. 3. B ir yarar salamak amacyla deil de yapt desinler diye yaplan ey; gsteri olsun diye yap lan. 4. B ir yarar salanmadan bir yerde bulunduru lan. gstertm e, [gster-t-me] is. Gstermesini salama eylemi. g stertm ek , [gster-t-mek gl. f i [-ir] 1. Gsterme iini bir bakasna yaptrmak; gsterme sini salamak. 2. {eATI Gstermek, gm ek, [g-mek / g-mek dloJS"] {eAT} gsz. fi [r] 1. Gmek. 2. lmek; rhlet etmek, gt, -t [eT. kt > gt] is. 1. kaba. Ans; k; makat. 2. Alt taraf; dip. 3. mecaz. Cesaret; yreklilik. 4. {az} Arka; srt. [DS] 5. {az} Testi, bardak, kp gibi eylerin dip ksm. [DS] 6. {az} Oturulacak yeri tahta olan bir tr salncak. [DS] 7. argo. A a lk, deersiz kii. 8. argo. Sersem; aptal; alk. S g t a ltn a gitm ek, argo. 1. ok zo r duruma d

mek. 2. H ibir kusuru ve suu yokken sulu duruma dmek.\\ gt a lt olm ak, argo. Bakasnn kusuru yznden zarar grmek; bakalarnn gadrine u ram ak,|| gt a tm ak , 1. argo. Kandrmak; k at mak. 2. H evesli olmak; elde etm ek iin her eyi ve rebileceini davranlar ile belli etmek. 3. {az} Bir i karsnda beceriksiz olmak. [DS] 4. {az} (Hayvan iin) ifte atmak. [DS] 5. {az} Hoplamak; zplamak. [DS]|| gt g bek y erin d e, argo. Ar iman ve kilolu kimse.\\ gte k st , 1. {OsT} Bele kadar olan ksa krk. 2. argo. Kalalar rtmeyen, bele kadar olan ksa ceket. || gt ii k a d a r y e r, ar go. ok kk ve darack yer)\ G t ister, argo. Bu ii baarmak iin cesaret ister; y rek gerekir. || gt kolan, {az} One kaymasn nlem ek iin semerin arkasna taklan ve hayvann kndan dolatrlan kay veya rme ip. [DS]|| gt olm ak, argo. ar mak; afallamak; app kalmak.\\ g t soluu, {az} alan kiilerin dinlenm ek iin almaya verdik leri ksa ara. [DS]|| gt to k u tu rm a k , argo. Biriyle sk fk olmak; ok sam im i olmak. || gtten bacakl, argo. K sa boylu; iman; bodur; tknaz. || gt b o k lu , argo. 1. Acemi; toy; yeni yetme. 2. Elinden i gelmeyen, beceriksiz.|| gt k a lk m ak , argo. 1. Becerem eyecei bir ie girimek. 2. Baarrm sa nsyla kendine ar gvenmek. 3. (Edilgen ecin sel erkek iin) cinsel ilikiye girm e istekleri uyanmak. || gt k rm z, argo. Maymun. || gt k u r ta rm a k , argo. Tehlikeli bir iten az bir zararla kurtulmak.]] laf (sz) g t n d en an la m a k , argo. 1. Sz iine geldii yne ekmek. 2. Yanl anlam ak.|| g t n d en b y k o su rm ak , argo. Baara mayaca i bana gemek. || g t n d en k o rk m ak , argo. Ar pheci davranmak,|| gt n d e p ireler u um ak , argo. H erkes uyand hlde daha uyu y o r olmak.|| g tne b a tm a k , argo. 1. Zararn grmek. 2. lgisi olmad hlde durup dururken ie, sze karanlara "Sana ne oluyor? Sana ne? anlamnda kullanlr.|| g tne gitm ek, {az} (Yiye cek iin) besleyici olmamak. [DS]|| gtne gven m ek, argo. B ir ie cesaretle girim ek,|| gtne tek m e atm a k , argo. Kovmak; kna tekme atmak. || g tne la n a y a k m a k , argo. ok sevinmek; kna kna yakmak.\\ gtn gtn, kaba. Geri geri; kn kn; gerisin geriye. || g t n k a rm a k , {az} Btn gcn harcamak; ii bitmek; tkenmek. [DS]|| g t n grm ek, argo. Palavrac birinin id diasn ispatlamasn istemek.|| g t n n h a rc ol m am ak , {az} O ii yapabilecek kapasitede olma mak. [DS]|| g t n y alam ak , argo. Birine yaltak lanmak; dalkavukluk etmek. || g tn y rtm a k , ar go. ok barp armak; fke ile kmak. || gt p a tla m a k , {az} B ir i iin btn gcn harca mak. [DS]|| gt sk, {az} Herhangi bir zorlama karsnda dayankl olma hli. [DS]|| gt tra m p e t alm ak , argo. B ir eye ar sevinmek. || gt tu

T M C E S A M 1761

GT

tumak, argo. Korkudan telaa kaplmak.\\ gt varp gelmek, argo. ok korkmak.\\ gt yemek, argo. Yeterli cesaret sahibi olm ak.|| gt yer gr memek, argo. H i oturmamak.\\ gtyle balk av lamak, argo. ok ansl olmak.\\ gtyle glmek, argo. B ir eyi glecek deerde bile grmemek.\\ gt yosun tutmak, argo. Yalanmak. gtek, -i [gt-ek] {azj is. Oturma tahtas. [DS] gt, [gt-] is. argo. Etken olarak ansten cinsel ilikide bulunm aktan zevk alan sapk erkek; sodomist. gtduvar, [gt + Far. dvr] {az} is. Yapnn yola bakmayan tarafndaki duvar; arka duvar. [DS] gtlek, \eT. kt-lk > gt-le-k] sf. kaba. 1. (Hakaret sz) edilgen e cinsel erkek; ibne, {az} (ayn) [DS] 2. {az} Babo gezen; ipsiz. [DS] 3. {az} (Kii iin) kalas byk ve dk olan. [DS] S gtlek orman, {az} Brtlen. [DS] gtlemek, [gt-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l()-yor] 1. Hoplamak; zplamak. 2. Zengin iken yoksul du ruma dmek. [DS] gtlesen, [gtlesen ?] {az} sf. (Kii iin) isiz, ka rarsz ve akn dolaan. [DS] gtlez, [gt-le-z] {az} sf. 1. (Kii iin) ksa ve tk naz. 2. (Tavuk, horoz vb. iin) kuyruksuz. [DS] gtlk, - \eT. kt-lk > gt-lk] is. 1. Eyer rts nn arka ksm. 2. {az} A t ve eek gibi hayvanla rn arkasna rtlen kilim ya da ul paras. [DS] 3. {az} Binici pantolonlarnn arkasna geirilen par a. [DS] 4. {az} Etek; eteklik. [DS] 5. {az} A rka sz iskemle. [DS] gtrlmek, [gt()r-l-mek dlij'] {eAT} [-r] edil. f. [-r] 1. Yukar kaldrlmak. 2. Y ok edilmek; orta dan kaldrlmak; bertaraf edilmek. 3. Toplanmak; hasat edilmek, gtsz, [gt-sz] sf. 1. (Kap, kova vb. iin) alt ol mayan; dipsiz. 2. argo, mecaz. Cesaretsiz; yrek siz. gtgzl, [gt-+kzl] {az} sf. (Kii iin) i gr mez; tembel. [DS] gtgmme, [gt-+gmme] {az} is. Baharda ku zular barndrmak iin yaplan st rtl alak dam. [DS] gtrge1, [gtr-ge] {az} is. 1. Kaldra; manivela. 2. Deirmen tam kaldrm ak ve indirm ek iin kul lanlan ayar dzeni. 3. tlecek buday deir men teknesinden tan ortasna yavaa aktan d zenek. 4. Dveni ata balayan ipe takl ara. 5. Tahta sandalye; iskemle. 6. K ask ba. [DS] gtrge2, [gtr-ge] {az} is. 1. Yk. 2. . [DS] gtrg, [gtr-g] {az} is. 1. K ask ba. 2. Kerpi yapmak iin amuru kalba tayan ara. [DS] gtrme, [gtr-me] is. Tama, beraberinde alp git mek ii. gtrmek, [eT. kt-r-m ek / kt-r-m ek > gt-r-

melc dJujS'] gl. f. [-r] 1. Beraberinde tamak; yklenmek; ulatrmak; klavuzluk ederek gidecei yere varm asna yardmc olmak. {eAT} {OsT} (ayn) 2. Bir nesneyi bir yerden alp baka yere koymak. 3. Bir kim seyi bir yere kadar yannda yrtmek. 4. Bir paray btnden ve yerinden ayrmak. 5. D a yanmak, sabretmek; tahamml etmek; kaldrmak. {eAT} {OsT} {az} (ayn) [DS] 6. B ir haberi iletmek. 7. (Hastalk, felaket vb. iin) ldrmek; yok etmek. 8. Bir hizmeti, yardm bir yere veya halka vermek; yararna sunmak. 9. Hayalden gemi bir zaman veya bir mekn canlandrmak; o ortam yaatmak. 10. Gijvenlik grevlilerince tutulmak. 11. Bir fikri veya bir kiiyi belirli bir sonuca ulatrmak. 12. {eAT} Ortadan kaldrmak; yok etmek; bertaraf et mek. 13. {eAT} {OsT} Ayrmak; uzaklatrmak; kal drmak. 14. {eAT} {OsT} Yukar kaldrmak. 15. {eAT} Hasat etmek; toplamak. 16. argo. almak; armak. gtrm emek, [gtr-me-mek dU-o/j?] {eAT} gl. f . [-z] ekememek; haset etmek, gtrtme, [gtr-t-me] is. Gtrme iini yaptrm a eylemi. gtrtmek, [gtr-t-mek] gl. f. [-r] Birinin bir e yi gtrmesini salamak, gtr, [gster-mek > gtr- jyjS"] sf. 1. {eAT} {OsT} Btn; tamam; toptan; bsbtn; hep. 2. B ir maln tek tek lm yaplmadan veya her kalem i ayr ayr deil de btn zerinde yaplan al ve ri, pazarlk vb. ilemi; toptan, {az} (ayn) [DS] 3. Bu ekilde yaplan i. 4. is. {az} D nde gtr len hediye ve para. [DS] 5. {az} Deer. [DS] S gtr i, Ayrntlarn tek tek dkm yaplm adan btnyle yaplan i; toptan ij.|| gtr pazarlk, lp tartmadan maln btn zerinde yaplan pazarlk. gtrc, [gtr-c] sf. 1. Gtrm ek ilem ini ya pan. 2. (Hastalk iin) kurtuluu olmayan; lm e yol aan; lmcl; ldrc. 3. is. argo. Hrsz, gtrlecek, [gtr-l-ecek] sf. Gtrlme eylemine urayacak olan. S gtrlecek bor, huk. A lacak lnn konutunda denmesi gereken bor. gtrlme, [gtr-l-me] is. Gtrlmek ii. gtrlmek, [gster-mek > gtr-l-mek dJJ. edil. f . [-r] 1. Gtrm ek ii yaplmak. 2. {eAT} {OsT} Yukar kaldrlmak. 3. {eAT} {OsT} Yok edil mek; bertaraf edilmek, gtrm , [gtr-m] is. Dayanm a gc; tahamml; sabr; direnme, {az} (ayn) [DS] gtrm l, [gtr-m-l] sf. Gtrm ok olan; dayankl; sabrl; mtehammil, {az} (ayn) [DS] gtrm sz, [gtr-m-sz] sf. 1. Dayanksz; sabr sz; tahammlsz. 2. {az} Bakalarnn varlkl oluunu ekemeyen; bencil. [DS]

GT gtrng, [gster-mek > gtr-ng] {az} is. Do kuma tezghnda tefe denilen aracn st tahtasn gtren ip ve tadan yaplan ask. [DS] gtrnlmek, [gtr-n-l-mek d U - L j j {OsTj edil. f. [-iir] Gtrlmek, gtr, [gster-mek > gtr-] is. Gtrme eylemi veya biimi. gv1 [gk / g] {az} is. Mavi; gk. [DS] , gv2, [gk / g] {az} is. Taze; yeil; ham. [DS] gvcek, [gcelc] {az} is. Ekinin baak balaymcaya kadar olan yeil hli; gcek. [DS] gvde, [eT. kvdn / kevde] is. 1. Bir nesnenin asl ve nemli blm. 2. anat. V cudun ba, kol ve bacaklar dnda kalan ksm. 3. Bitkilerde kk, dal ve yapraklar dnda kalan, yaprak ve reme or ganlarn tayan yaplar. 4. Hayvanlarda ba, ayak ve kuyruk dnda kalan ksm. 5. dbl. Kelime kk lerinden yapm ekleriyle tretilen ve baka tret melerde, iletmelerde kullanlan biim. 6. mz. e itli alglarn tekne ksm. S gvde balamak, {eAT} Semirmek; imanlamak,|| gvde gsterisi, A yn am ala bir araya gelen kiilerin byk bir kalabalkla yaptklar gsteri. || gvdeye (atmak) indirm ek, Oburca yiyip bitirmek. gvdelenm e, [gvde-le-n-me] is. Gvde sahibi olma durumu ve eylemi, gvdelenm ek, [gvde-le-n-mek] dnl. f. [-ir] 1. Gvde sahibi olmak. 2. Gvdesi belirgin duruma gelmek; kalnlamak; irilemek, gvdeli, [gvde-li] sf. 1. (Belirtilen nitelikte) gvdesi olan. 2. V cut yaps iri olan; csseli; iman; ko caman. 3. {az} Hamile. [DS] gvdel, [gvde-l {OsTf sf. ri yapl; csseli, gvdesel, [gvde-sel] sf. Gvde ile ilgili; bedensel, gvdesiz, [gvde-siz] sf. 1. Gvdesi olmayan. 2. Zayf; clz. 3. (Bitkiler iin) grnrde gvdesi olmayan. gve, [eT. kye] {az} is. Ynl kuma ve dokuma lar yiyen bir tr bcek; gve. [DS] gve, -ci [? gve] {az} is. 1. inde yemek piiri len toprak kap. 2. Toprak tencerede pien yemek. [DS] gveen, [gk > g()-een ?] {az} is. Srlara dadanan zar kanatl bir tr sinek, (Tabanus). [DS] gvek, -i [gk > g-ek > gv-ek] is. 1. Baz mey veleri saran etli ksm; cevizin dndaki yeil ve etli ksm. 2. {az} Cevizin yeil kabuu. 3. Ham meyve. [DS] gvel, [gk (yeil) > g()-el > gv-el] sf. 1. ( rdek iin) yeil bal. 2. {az} (Ku iin) gzel. [DS] 3. {OsT} -* gvel rdek. S gvel rdek, {OsT} Yeil bal rdek. gvele, -ci [gbe(k)-le-] {z} is. Byk tahta kova. [DS]

I M I M tM . gvelek1 -i [g(k)-ele-k] {az} is. 1. Baz aalarda , asalak olarak yaayan hep yeil bir bitki; kse otu. 2. Olmam, ham meyve. [DS] gvelek", -i [gbe(k)-le-k] {az} is. 1. Yenilen bir tr mantar; gbelek; gbek, (Morcehella conica). 2. A raba tekerleinin ortasnda dingil bann takl d ikince aa balk. 3. Tahta kova. [DS] gvelek3, -i [g(k)-ele-lc] {az} is. Srlara dadanan zar kanatl bir tr sinek, (Tabanus). [DS] gvelek4, -i [kov-mak > kov-ala-k / g(k)-ele-k] {az} sf. (Dii sr iin) kzgnlk dneminde olan. [DS] gvelem e, [gvele-me] {az} is. 1. ki yam a kadar ksr kei. 2. lk kez yavrulayacak kei. [DS] gvelem ek, [g-ele-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)yo r] -* gelemek. [DS] gveletmek, [gele-t-mek] {az} gl. f. [-ir] nei iftletirmek. [DS] gveleyci, [gele-y-ici] {az} sf. (Dii sr iin) iftlemek isteyen. [DS] gvem 1 [g-em > gv-em] is. 1. -* gem, (Ta , banus). 2. {az} Bitki yeillii. [DS] S gvem eri i, bot. M eyveleri hekimlikte kullanlan bir al aac tr; geyik dikeni; yaban ilei; karaal; akdiken. (Rhamnus) gvem 2, [gk (mavi) > g()-em] {az} is. 1. Vine r renk 2. sf. Knal. [DS] gven, [? gven / gven] {az} is. Topran bitirme gc; biteklik. [DS] gven, -ci [gven] {az} is. Gven. [DS] gvenmek, [gven-mek] {az} dnl. f. [-ir] Bir eyin olacana kesin olarak inanmak. [DS] gver1 [gk (yeil) > g()-er / Yun. kokkeri] {az} , is. Tohumluk kk soan; arpack soan. [DS] gver2, [? gver] {az} is. Su ark; gever. [DS] gvercin, [g(k)-er-cin] {az} is. -* gvercin. [DS] 0 gvercin gks, {az} Yemek yaplan bir ot. [DS]|j gvercin gze, {az} Sprge yaplan bir ot. [DS]|j gvercin topuu, {az} Gvercin gks. [DS]|| gvercin taklas, {az} ocuklarn birbirlerinin zerinden atlayarak oynadklar bir oyun. [DS] gvercinnik, -i [g(k)ercin-lik f f ] {OsT} is. -* gvercinlik. gverdim, [gk (yeil) > g()-er-dim] {az} is. Ye ni dikilen ban filizlenmi hli. [DS] gveren, [gk (yeil) > g()-er-e] {az} is. 1. Ye illik. 2. Sebze ekili alan; sebzelik. 3. Sebze. [DS] gverenlik, -i [gveren-lik] {az} is. Sebze ekilen yer. [DS] gveri, [gk (yeil) > g()-er-m ek > g-er-i] {az} is. 1. Yeillik; sebze; zerzevat. 2. lkbaharda ekilen bitkilerden yazn alm an rn. 3. Fide. 4. Filiz. 5. Bostan; bahe. 6. M sr, susam, pamuk, kavun, karpuz vb. tarlas. [DS]

f l U K E SEM

1763_________________________________________________________

__________________________________________ GY

overik, -i [gk (ham) + erik] {az} is. Can erii. [DS] gveri, [g-er-i] is. Yeillenme eylemi veya bi imi. gverme, [g-er-me] is. 1. Yeillenm e durumu. 2. Morarma durumu. gvermek1, [gk (yeil) > g()-er-mek] {az} dnl. fi [-ir] -* germ ek1. [DS] gvermek2, [gk (mavi) > g()-er-mek] {azf dnl. f i [-ir] germ ek2. [DS] gverti1 [? gverti] {az} is. rme kuyu. [DS] , gverti2, [gk (mavi) > g()-er-t-i] {az} is. -* g erti2. [DS] gverti3, [gk (yeil) > g()-er-t-i] {az} is. -> g erti3. [DS] gvertme1, [gk (yeil) > g()-er-t-me] {az} is. Byyp gelimi, yeillenmi gzlk ekin. [DS] gvertme2, [gk (mavi) > g()-er-t-me] {az} is. ok sulu ayran. [DS] gvertme, -ci [gk (mavi) > g()-er-t-me] {az} is. ok sulu ayran. [DS] gvez, [gk (mavi) > g()-ez] {az} is. 1.-*- gez, (Sorbus domestica). [DS] 2. Vine r renk. <5 gvez rengi, {az} Sarmtrak, kirli kahverengi. [DS] gvez, [gvez + Ar. -] {az} is. 1. Koyu krmz; vine r renk. 2. G k mavisi. [DS] gvesek, -i [boa-sa-k ?] {az} sfi (nek ya da dii manda iin) iftlemek iin boa isteyen. [DS] gvkaz, [gk (gkyz) > g()+kaz-] {az} is. Tuma. [DS] gvle, [gk (ham) > g()-le] {az} zfi. (M eyve iin) ham olarak. [DS] gvlek1, -i [gv-le-k ?] {az} is. 1. Kova. 2. Az dibinden daha geni aa kap. 3. Kan tekerlei nin ortasnda dnen aa. [DS] gvlek2, -i [gk (ham) > g()-lek] {az} zfi. (M ey ve iin) ham olarak. [DS] gvleme, [gle-me] {az} is. Kei yavrusu. [DS] 0 gleme defteri, {az} Eskiden, rnlerden alnan aar vergisinin kaytlarnn tutulduu defter. [DS] gvlemek, [g()-ele-mek / kov-ala-mak], {az} gsz. fi [-r] [-l()-yor] 1. (Hayvanlar iin) iftlemek; dl tutmak. 2. iftlemek [DS] gvlez, [gk (yeil) > g()-lez] {az} sfi. (Ekin iin) tamamen sararmam; biraz yeillik kalm. [DS] gvnmek, [gyn-mek] {az} dnl. fi. [-r] (M ey ve iin) olgunlamak. [DS] gven, [gk (mavi) > gk-en] {az} sfi. M aviye a lan renkte. [DS] gvter, [? gvter / kfter] {az} is. Pekmez, un ve ya ile yaplan bir yemek. [DS] gv, [gvey] (gvii:) {az} is. Damat; gvey. [DS] gvdrmek, [gyn-dr-mek ?] {az} gsz. fi. [~iir]

(Elbise iin) ate karsnda yanmak; kavrulmak. [DS] gvll, [gnl-l] {az} sfi. (Kii iin) alngan; has sas. [DS] gvndrmek, [gy-n-dr-mek] {az} gsz. fi. [-r] (Elbise iin) ate karsnda yanmak; kavrulmak. [DS] gvnmek, [gyn-mek dU-ajS-] {az} dnl. fi [-r] I. {OsT} Yanmak. 2. (Elbise iin) ate karsnda yanmak; kavrulmak. 3. (Armut, elma, mumula vb. m eyveler iin) yumuamak. [DS] gvlk, [gv-lk] {az} is. Sabr. [DS] gy1 [gk (mavi)] {az} is. Mavi; gk. [DS] , gy2, [gk (yeil)] {az} sfi Yeil; taze; ham; olgun lamam. [DS] S gy biber, {az} Yeil biber. [DS] gy3, [gk] {az} is. Gkyz. [DS] gyde, [k-de o-jjS"] {eAT} is. Gvde; beden; vcut, gydrmek, [gy-dr-mek dloJ -b_jS'] {eAT} gl. fi. /r] Yakmak. gyendirmek, [giicen-dir-mek > gy-en-dir-mek] {az} gl. fi. [-ir] 1. Bktrmak. 2. Kstrmek. [DS] gyenmek, [eT. kn-m ek (yanmak; kavrulmak) > gyen-mek d U i^ ?] {OsT} dnl. fi. [-r] Yanmak, gyermek, [gk (yeil) > g()-er-mek] {az} dnl. fi [-ir] -* germek. [DS] gylek, -i [gyle-k / klek ?] {az} is. Kk su f s. [DS] gy m e, [gy-me] is. Y alana eylemi, gymek, [eT. kn-mek (yanmak; kavrulmak) > gymek] gl. fi. [-er] 1. Yakmak. 2. gsz. fi. {az} K at lanmak; sabretmek; dayanmak. [DS] 3. {az} zin vermek. [DS] gynek1 -i [kn-lek db^S"] {azj is. 1. {eAT} {OsT} , Gmlek. 2. amar. 3. Bayan mantosu. [DS] gynek2, -i [eT. kn (gs) > kn-lek] {az} is. 1. M sr koann saran yapraklar. 2. M sr koannn en iteki ince kabuu. [DS] gynem ek1 [eT. kn-mek (yanmak) > gyn-e-mek , M z} gsz. fi [-r] [-n()-yor] 1. {eAT} Yanmak. 2. (Yara iin) ok fazla szlamak. 3. Yana yakla alamak. [DS] gynemek2, [gyn-mek] {az} gsz. fi. [-r] [-n()yor] 1. rmeye yz tutmak. 2. (M eyve iin) ol mak; olgunlamak. [DS] gyn, [gy-()n-] {az} sfi. (Meyve iin) iyice olgunlam; yumuamaya yz tutmu. [DS] gynk, - [eT. kn-mek (yanmak; kavrulmak) > gyn-k A y , ^ ] {az} sfi. 1. Yank; az yanm; k zarm. {eAT} {OsT} (ayn) 2. {eAT} {OsT} Ac; st rap; keder. 3. {eAT} {OsT} Hicran. 4. {OsT} Hararet. 5. Gnete yanm. 6. (Meyve iin) iyice olgun

GY

1M TR SOM. 1 6 74
gynm ek, [eT. kn-m ek (yanmak) > gy-n-mek dU-ojS-] {az} dnl. f. [-r] 1. {eAT} Yanmak. 2. Biraz yanmak. 3. zlmek; kederlenmek. [DS] S gyn gyn, {eAT} Yana yana. gy, [gk > gy-] {az} is. Kertenkele. [DS] gyvermek, [koy-mak + ver-mek] {az} gl. b. f. [ir] Brakmak; koyuvermek. [DS] gz1, [eT. k z > gz] is. 1. Grme organ. 2. Bak; gr; nazar. 3. eitli duygular ifade eden bak. 4. stek; arzu. 5. Kskanlk veya hayranlkla bakl dnda uursuzluk getirdiine inanlan bak; na zar. 6. Sevgi, ilgi ve gnl balants. 7. Bir eit yn dokuma motifi. S gz aamamak, Youn i ler yznden nemli bir ii yapm a imkn bulamam ak.|| gz ac, 1. {eAT} Gz hekimi. 2. {az} Yan kesici. [DS]|| gz ap kapayncaya kadar, ok ksa bir zam an iinde. || gz amak, 1. Domak. 2. R ahata ermek. 3. Yeniden ortaya kmak.\\ gz a trmamak, Baka bir i yapm asna zam an ve im kn brakmamak; rahat vermemek; frsa t tanma mak-.|| gz aarmak, {eAT} {OsT} Gze beyaz perde gelmek; katarakt olumak. || gz aartmak, {az} 1. K orkutm ak iin veya fke sebebiyle gzlerinin akn gstererek bakmak. [DS]|| gz ars, Sevgili.\\ gz ahbapl, Uzaktan salanan tanklk,|| gz ak, anat. Gz yuvarnn dn saran, katlgan do kudan m eydana gelmi, dayankl beyaz eper.|| gz alabildiine, Gzn grebilecei kadar geni lik ve uzaklkta y e r alan. || gz alacalanmak, {OsT} Gz kamamak; alaca bulaca grmek. || gz aldanm, Grteki yanlma. || gz alc, Gzellii ile ilgi eken; alml; gze arpan; ekici; cazibe li. || gz alm, Gzn alabildii uzaklk; bak.\\ gz alm ak, 1. Gzellii ile dikkati ekmek; gz kama trmak. 2. {az} N azar olmak. [DS]|| gz ard et mek, Gerektii kadar nemsememek; gereken nemi vermemek. || gz ainal, A rada srada gr mekle doan tandklk.\\ gz atmak, Ksa sre bakvermek; ayrntlara inmeden okumak. || gz ayd n, yi bir habere duyulan sevince ortak olm ak || Gz aydn olsun! yi bir haberi duyurma srasnda sylenen sevin sz. || gz bac, E l abukluu ile seyircilere olmayan bir eyi oluyormu gibi gste ren sanat; illzyonist,|| gz baclk, 1. zel ola rak hazrlanm aralarla gz yanlgsndan yarar lanarak gsteri yapm a sanat; illzyonizm. 2. El abukluu ile gz yanltm a; gz boyama. || gz ba , 1. E l abukluu ve ustalkla gerekte olmayan bir eyi oluyor gibi gsterm e ii. 2. mecaz. A kl ve duygular yanltan sebep. 3. {az} Gz alc ey. [DS]|| gz balam ak, 1. E l abukluu ile veya dal gnlna getirerek kandrmak. 2. {az} Hokkabaz lk numaras yapmak. [DS] 3. {OsT} Sihir yapmak; bylemek. || gz bankas, htiyac olanlara nakle dilm ek iin gnll vericilerin lmnden sonra gznn saydam tabakasnn alnarak sakland

lam. 7. mecaz. Acs olan; zntl; elemli. 8. A lar durumda olan. 9. is. Orman yaklarak alan tarla. 10. Bayr. 11. Vcutta meydana gelen mor luklar. 12. Bir eyin yumuam, rm hli. [DS] gynklenm ek, [gynlc-le-n-mek] {az} dnl. f. [ir] A layacak hle gelmek; ilenmek; dertlenmek. [DS] gynkl, [gynk-l {eAT} {OsT} sf. 1. G nl yakc; ackl; yank; etkili. 2. Bar yank. gynttkmek1, [eT. gn (gs) > gn-k-mek] gsz. f . [-r] 1. Gnl ekmek; istemek. 2. {az} G cenmek; darlmak. [DS] 3. {az} A layacak hle gelmek; dertlenmek; ilenmek. [DS] 4. ini eke rek alamak. gynkm ek2, [gy()n-k-mek] {az} dnl. f. [-r] (M eyve iin) durduu yerde fazla olgunlamaktan dolay bozulmak, gynlm ek, [gy()n-l-mek dUJL.jS'] {eAT} {OsT} {az} dnl. f. [-r] (Meyve iin) olgunlamak. [DS] gynme, [gyn-me] is. 1. ok zlme durumu. 2. M eyve iin ok olgunlam a hli. gynm ek1, [eT. gn-m ek (yanmak; kavrulmak) > gy()n--m ek / gy-n-mek dUajjS'] {az} gsz. f . [-r] 1. {eAT} 1. A te karsnda durmaktan hafif yanmak; sararmak; kzarmak; yanmak. 2. Dertlen mek; zlmek; ilenmek. 3. Alamaktan yorulmak; kendinden geecek derecede ili alamak. 4. Takati kesilm ek; dayanma gc kalmamak; katlanamamalc; dayanamamak. [DS] gynmek2, [gy()n--mek dU-ojS'] {az} gsz. f . [r] 1. (M eyve iin) ham olarak toplanmken dur duu yerde olgunlamak; yumuamak. 2. Buru mak; prsmek. 3. rmek. [DS] gynttrmek, [gy()n)-t-tr-mek] {az} g l.f. [r] Kendinden geirmek, gyk, - [eT. gn-mek (yanmak; kavrulmak) > gn-k] sf. 1. Yank; yanm. 2. Hastalk atei; humma. gyn, -yn [kn (gs)] {az} is. 1. Gnl. 2. . S1 gyn alaktan, {az} Ltfen! [DS]|| gyn bu lanm ak, {az} Midesi bulanmak. [DS]|| gyn dnm ek, {az} M idesi bulanmak. [DS] gyndrme, [gyn-dr-me -ujJlojS"] is. 1. Vcutta etle deri arasndaki ilik. 2. {OsT} ok acyp ya nan bir yara. gyndrmek, [gyn-dr-mek dUjjojjS'] {eAT} {OsT} g l . f [-r] Yakmak, gynegelm ek, [gyn-mek+gel-mek dUS" o jS ] {eAT} gsz. b . f [-r] 1. Yanvermek. 2. M erhamet ve efkat duymak; ii acmak, gynek, -i [knlek > gynek Gmlek. {OsT} is.

M CE M

1765

GZ

klinik.|| gz banyosu, 1. Gz hastalklarnn teda visi iin yaplan banyo. 2. argo. Kadnlara hola narak bakma; gz szme.|| gz basm ak, {az} N a zar demek. [DS]|| gz basm , Gz dem i ocuk.|| gz bayc, {az} Sihirbaz. [DS]|| gz bebei, 1. n azlk veya okluuna gre daralp genile yen, gz irisindeki yuvarlak delik. 2. mecaz. ok sevilen, nem verilen.\\ gz belerm ek, {eAT} {OsTf Gzler gereinden ok alp hareketsiz kalmak.\\ gz belertmek, {eAT} {az} 1. K orkutm ak iin veya fke sebebiyle gzlerinin akn gstererek bakmak. 2. Bakasn korkutarak maln elinden almak. 3. Bir istei olumsuz karlamak. [DS]|| gz bilimi, tp. Gzn yapsnn, almasnn ve hastalklar nn incelendii hekim lik dal; oftalmoloji.\\ gz bil luru, anat. Gzn n ksmnda bulunan ve dar daki cisimlerin grntsnn a tabaka zerine dmesini salayan m ercek biiminde saydam ci sim; gz mercei. || gz boncuu, Gz demesin diye taklan gz biimindeki m avi beyaz ereveli boncuk; nazar boncuu. {O sT} (ayn) || gz boyac, {az} Sihirbaz. [DS]|| gz boyam ak, Kandrmak; yanltmak; gsteri yaparak aldatmak]] gz buca , {OsT} Gz ucu. || gz buu, {az} Krlk. [DS]|| gz bula, {az} Gzn buruna bitiik as; gz pnar. [DS]|| gz bunu, {az} 1. Gz demesi; na zar. 2. Krlk. [DS]|| gz ukura dnmek, {eAT} Gz ukurlamak,|| gz ukuru, anat. Gzn iine yerletii kemiksi boluk. || gz da verm ek, K or kutmaya kalkmak.]] gz dedi, N azar.|| gz de mek, 1. Ktlk getirdiine inanlan kskan ve hayran baklar dolaysyla kt duruma dmek. 2. {eAT} {O sT} N azar demek.]] gz delii, 1. tiy. Sahneden salonu seyredebilmek iin perdeye alan kk delik; gzetlem e delii. 2. {az} M utfak ve odalarda gz dengine gelecek yerde alan oyuk lar. [DS] 3. {az} Eski evlerin sokak kaplarna zel olarak alm kk, gizli delik. [DS] 4. {eAT} Gz yuvas; gz evi.\\ gz demiri, dnz. Gemilerin ba tarafnda bulunan, her zam an kullanlan byk apa. || gzden ayrm amak, Gz nnde bulun durmak.]] gzden brakm ak, {eAT} {O sT} 1. Gz den drmek; itibardan drmek. 2. Bakmaktan vazgemek.]] gzden karm ak, B ir maln veya parann elden gitm esini kabul etmek. || gzden kmak, {eAT} Gzn kaybetmek; gzden olm ak. || gzden dmek, 1. K endisine duyulan sevgi ve ilgiyi kaybetmek. 2. tibar, deeri kalmamak; ken dine gven duyulmaz olmak. || gzden drmek, Birinin sevgi ve ilgiyi kaybetmesine neden olmak. || gzden geirmek, 1. Batan sona ayrntlarna dikkat etmeden okumak. 2. B ir eyin niteliini, de erini anlamak iin her tarafn incelemek, bak mak. 3. (Bir makine veya ara iin) alp al madna veya bir arzas bulunup bulunmadna bakmak; kontrol etmek.|| gzden rak olm ak, 1.

H er zam an gremeyecek kadar uzakta bulunmak. 2. Gzle grlmeyecek kadar ok uzakta bulun mak.]] gzden kamak, D ikkatle baklmasna kar lk farkn a varlmamak; grlmemek.]] gzden kaybolmak, Ortadan ekilmek veya grnmez o l mak.]] gzden salmak, {eAT} Gz nnden uzakla trmak.]] gzden savmak, {eAT} nem vermemek; nazara almamak. || gzden srm eyi almak, ok usta ve becerikli olarak hrszlk yapmak.]] gzden srm eyi ekmek, Ustaca hrszlk yapmak.]] gz den uzaklamak, Ayrlp baka bir ye re gitmek; kayplara karmak; grnmez olmak.]] gzden uzak tutmamak, Gz nnde bulundurmak.]] gz deprenmek, {OsT} Gz seirm ek.|| gzde umak, {eAT} {OsT} Gzde ttmek; ok arzu etmek; zle mek.]] gz devirmek, fkeyle bakmak. || gz dikei, P ek ok istenerek, arzulanarak zerine dlen ey; ama.]] gz dikmek, B ir eyi elde etm ek iste ine kaplmak; sahip olma istei tamak. || gz di i, Us enedeki kpek dilerinden her biri.]] gz doldurmak, Grn ile umulduundan ok etki lemek.]] gz donmak, {eAT} (Gz iin) kararmak; bulanmak; dunuklamak.]] gz doyurm ak, G r n ile gz umulduundan ok etkilemek.]] gz dunmak, {OsT} Gz kararmak; bulanmak; donuk lamak.|| gz dutmak, 1. {OsT} Gzetlemek. 2. {eAT} {OsT} Umutla beklemek. 3. {az} Beenmek. [DS]|| gze almak, 1. {OsT} nem vermek. 2. B ir ie giriirken gelebilecek her trl olumsuzluklar veya tehlikeleri batan kabullenmek.]] gze b at mak, 1. Ortaya kmak; grnmek. 2. Tedirgin et mek; ilgi ekmek. 3. Uygunsuz veya yakksz g rnmek. 4. Kskanla y o l amak; ekilemez o l mak.]] gze arpmak, lk bakta grnmek; ar derecede dikkat ekmek.]] gze diken olmak, P ek ok kiinin kskanln zerine ekmek; ekilem i y o r olmak. || gze gemek, {az} Bykleri tarafn dan beenilmek; deer verilmek. [DS]|| gze gel mek, 1. Ktlk getirdiine inanlan kskan ve hayran baklar dolaysyla kt duruma dmek; nazar olmak; gz demek. 2. {az} Haddinden ok bymek, gelimek, olgunlam ak ya da gzelle mek. [DS]|| gze girmek, Yapt iler, davranlar ve yetenekleriyle beenilmek, ilgi grmek; nem kazanmak; takdir edilmek.]] gze grkem, {az} (Kii iin) gze ho grnen; gsterili; dikkat e ken. [DS]|| gze grnmek, 1. Besbelli ve ak ol mak. 2. Var olmad hlde varm gibi grnmek. || gze grnmemek, 1. Ortalkta grnmemek; sa k lanmak; ortaya kmamak. 2. Kendisi var olduu hlde gz ile fa r k edilememek; gz tarafndan alglanamamak. || gze gz, {eAT} 1. Gz gze; y z y ze. 2. {OsT} Aktan aa; gz gre gre. || gze gz, die di, Kendisine uygulanan biimde ayns ile; misilleme; ksas.]] gze ilim ek, -* gzne ilimek. || gz emei, Gz ok yoran ince y .|| gz

GZ

I M r i M M .
gzle grerek belirleme; tahmin; gz karar; oran lama. [DS]|| gz kpm ak, {eAT} {OsT} g z k rp m ak .j| gz krm, {az} Ufuk. [DS]|j gz krpm a dan, 1. Acmadan; m erhamet etmeksizin. 2. Hi duraksamadan; ara vermeden; hi ekinmeden.]] gz krpm ak, 1. Gz kapam kapayp amak. 2. Bakasna sylediklerinin doru olmadn iaret le anlatm ak iin, benimsedii kimseye bakarak g zn kapayp amak.]] gz krpm amak, H i uyu mamak,]] gz kzartm ak, {OsT} Kendinden ge mek; m est olmak; ok holanmak.]] gz konuu, {eAT} Gze arz olan boz perde, leke]] gz koy mak, B ir kimseyi veya bir eyi ele geirmeyi iste mek; sahiplenm ek arzusunda bulunmak; sahip ol may akim a koymak. [| gz kulak kesilmek, evreyi dikkatle incelemek ve dinlemek. || gz kulak olmak, 1. Birini veya bir eyi korumak, gzetmek; bakmak. 2. Grme ve iitme yoluyla bilgi edinmeye al mak.]] gz kulak tutm ak, {eAT} Gz kulak olmak.]] gz kuyruu, Gzn akak tarafndaki ucu; {OsT} (ayn). || gz kuyruu ile bakmak, B am evirme den ve belli etmeden yandan bakmak. || gzleri almak, 1. Uyanmak. 2. yiyi kty; yararl ile zararly birbirinden ayrt edebilme nitelii kazanm ak.|| gzleri almak, {az} A z uyumak. [DS]|| gz leri baylmak, 1. ok uykusu geldii gzlerinden belli olmak; gzleri kapanmak. 2. H erhangi bir istei gzlerinden anlalr olmak. || gzleri buu lanm ak, Gzleri yalanarak evreyi bulank gr mek.]] gzleri bulutlanm ak, Gzleri yalanarak evreyi bulank grmek.]] gzleri akm ak akmak olmak, Ateli hastalk veya fkeden gzleri, kzar m ve parlam olmak.]] gzleri ekik, Gzleri a kaklara doru ekilmi olan.]] gzleri ukura kamak, B ir hastalk veya zayflama yznden gzleri km gibi grnmek. || gzleri dolmak, Sevin y a da znt yznden alayacak kadar duygulanmak; alamakl olmak.]] gzleri dolu dolu olmak, Alayacak kadar duygulanmak; gzyalar damlayacak hle gelmek. || gzleri dnmek, 1. A teli hastalk veya lm hli dolaysyla gzleri nin renkli ksm kapak altnda kalmak. 2. fkesin den ne yaptn bilememek; ok fl^elenmek.\] gz leri evinden frlam ak, Korku, fke veya tela y znden gzleri ok ak duruma gelmek. || gzleri fal ta gibi almak, B yk bir aknlk veya f keden dolay gzleri olaan olmayan bir biimde almak. || gzleri fldr fldr etm ek, K tlk dnrcesine veya apknca bakmak. || gzleri ka mamak, 1. iddetli bir k yznden bakamaz olmak. 2. B ir durum veya olay karsnda hayran olmak; bylenmek.]] gzleri ( k a n a n a n a d n m e k ) kanlanm ak, Uykusuzluk, yorgunluk, alama gibi sebeplerle gzleri ok kzarmak. || gzleri ka panmak, 1. lmek. 2. ok ar uykusu gelm ek.|| gzleri kararm ak, Alk, yorgunluk ve ba dnme

eri, {eAT} Gzc; beki. | j gz erimi, 1. { eAT} fOsT) Gz alabildiine kadar olan uzaklk. 2. {az} Gk yz ile yeryznn birlemi gibi grnd yer; ufuk. [DS]|| gze su inmek, {eATj Karasu hastal na yakalanmak,\\ gz etmek, 1. Gzle iaret ederek anlatmak. 2. K adn ve erkek aralarnda duygusal yaklam kurmak amacyla gz krpmak}] gz evi, Gz yuvarlarnn iinde bulunduu oyuklardan her biri; gz yuvar.]] gze yasak olmaz, Gzn gr mesini engelleyecek bir kural veya ya sa ge tirilemez.]] gz gezdirm ek, 1. Derinlemesine inme den okumak. 2. B ir eyi, bir yeri abucak incele mek; ylece bakvermek.]] gz gre gre, Belli ve apak olarak; herkesin gz nnde.]] Gz gr meyince gnl katlanr. 1. Yaknmzda bulunma yanlarn acsna daha kolay katlanabiliriz. 2. re tilirken hangi aamalardan getiini bilmediimiz rnleri daha kolay seebiliriz.]] gz gze, Bakla r kar karya olarak. || gz gze gelmek, Bakla r karlamak.]] gz gz grmek, {eAT} Ortalk aarmak; sabah olmak.]] gz gz grmemek, Havada asl bulunan toz, sis, duman gibi sebepler le veya karanlk yznden hibir ey grememek.]] gz hakk, Grp de imrenenlerin bulunacan dnerek onlara ayrlan pay.]] gz hapsi, huk. Bir kiiye bulunduu yerden ayrlmamas biiminde verilen ceza. || gz hapsine almak, Birinin btn davranlarn dikkatle izlemek; baklarn zerin den ayrmamak; bakarak kontrol altnda tutmak; gzetlemek.]] gz rm, {az} Ufuk. [DS]|| gz ili mi, {az} Ufuk. [DS]|| gz ilmek, {az} Gz gre bilmek. [DS]|| gz irimi (e rim i), 1. {eAT} Gzn g rebildii kadar uzaklk. 2. {az} Ufuk. [DS]|| gz ka, {az} (Kii iin) gz nnden kaan; sv an. [DS]|| gz kadehi, Gz banyosunda kullanlan kadeh biimindeki kap.]] gz kafiyesi, ed. Birbirine yakn seslerin oluturduu kafiye.]] gz kahmak ( k a k m a k ), {eAT} {OsTf Gz ile iaret etmek; gz etmek; gz krpmak.]] gz kamatrc, Ar gzel; olaanst gsterili.]] gz kamatrmak, 1. (Kuv vetli ve parlak k iin) ksa bir an gr bulan drmak. 2. mecaz. Beenilen zellikleri dolaysyla grenleri hayran brakmak]] gz kapa, anat. Gz yuvarnn nnde bulunan, birbirine yaklaarak gz kapatan ularnda kirpikler bulunan koruyucu organ.]] gz kapmak, {eAT} Gz krpmak; gzle iaret etmek.|| gz karanuluu, {eAT} Gz karar mas.]] gz karar, l ve tart aletlerini kullan madan g z yardmyla oranlama yaparak miktar belirleme ii; bakarak tahminde bulunma.]] gz ka rartm ak, {OsT} H ibir eyi grem ez hle gelmek; iradesini yitirmek.]] gz karas, {eAT} Gz bebei.|| gz karatmak, {OsT} H ibir eyi gremez olmak; iradesini yitirmek.]] gz kazanmak, {eAT} yi gr sahibi olmak. || gz kesilmek, Btn dikkatiyle bakmak.|| gz kesimi, {az} B ir eyin miktarn

1 E

1767

GZ

si gibi sebeplerle iyi grem ez olmak.\\ gzlerinde fer kalmamak, Gzleri grm e yeteneim y itir mek]] gzlerinden okunmak, Birinin dndkle rinin niteliini, iyi veya kt olduunu gzlerinden, baklarndan anlamak. || gzlerinde imekler akmak, 1. ok kzmak; fkelenmek. 2. zc bir sebepten dolay sarslmak,|| gzlerine inanamamak, Hi umulmayan, beklenmeyen bir ey gr lnce ok armak; grdklerinin gerek olduuna inanamayacak duruma gelmek. || gzlerine mil ekmek, Eskiden bir tr ceza olarak uygulanan, kzgn demirle birinin gzlerini kr etmek.|| gzle rine uyku girmemek, Hi uyuyamamak; uykusuz luk hastalna yakalanmak.\\ gzlerini amak, Uyanmak.|| gzlerini alam am ak, Baklarn ayramamak. || gzlerini bayltmak, eitli nedenlerle gzlerini y a n kapatmak.\\ gzlerini belertmek, Ak grnnceye kadar gzlerim amak. || gzlerini amak, Uyanmak.\\ gzlerini devire devire bak mak, fkeyle bakmak.|| gzlerini devirmek, Birine fke ile bakmak.\\ gzlerini dikm ek, B ir yere, bir kimseye gzn ayrmadan bakmak; dikkatle bakmak.|| gzlerini fal ta gibi amak, aknlk, hayret ve hayranlk iinde gzlerini kocaman ko caman aarak bakmak.\\ gzlerini karm ak, B iri si ile gz gze gelm em ek iin baklarn baka ta rafa evirmek. || gzlerini kan brmek, Birini ldrecek kadar fkelenmek.\\ gzlerini kapamak, lmek. || gzlerinin ii glmek, ok sevindiini belli etmeyen birisinin, sevindii gzlerinin bak ndan ve yznn ifadesinden anlalmak.|| gzle rinin iine bakmak, 1. Sevgiyle bakmak. 2. Emre hazr beklemek. 3. Yalvararak bakmak.\\ gzlerinin iine kadar kzarm ak, Utan yznden ok k zarmak.|| gzlerinin ii glm ek, ok sevindii gz lerinden belli olmak; ok sevinmek.\\ gzlerini oy mak, Kzd birisine ok fe n a ktlk yapm ak.|| gzlerini uyku tutm am ak, eitli sebeplerle uyu yamaz olmak.|| gzleri parlam ak, Sevin veya bir arzu gzlerde belirmek. || gzleri sulanm ak, Gzle rine ya gelmek; alamak.|| gzleri szlmek, 1. H afif uyku gelmek. 2. Zayflk veya hastalk gibi sebeplerle halsizlii gzlerinden belli olmak. || gz leri velfecri okumak, Gzlerinden kurnazl an lalmak,|| gzleri yaarm ak, 1. Gzleri sulanmak. 2. Duygulanmak; alayacak gibi olmak. || gzleri yollarda kalmak, B ir yolcuyu veya gelm esi arzu lanan birisini, bir haberi zlem veya m erak iinde beklemek]] gzleri yuvalarndan uramak, Kor ku, fke veya tela yznden gzleri ok ak du ruma gelmek. || gzle yem ek, 1. Bir eye veya kim seye ok istekle veya d ik dik bakmak. 2. Gz de dirmek; nazar etm ek.|| gz m ercei, 1. anat. Gzn n ksmnda bulunan ve dardaki cisimlerin g rntsnn a tabaka zerine dmesini salayan mercek biiminde saydam cisim; gz billuru. 2.

Birleik optik bir cihazda gz nne den m er cek]] gz muayenesi, {az} Askerlikte ilk yoklama. [DS]|| gz muncuu, {az} Gz biimi verilmi na zar boncuu. [DS]|j gz nuru, 1. Grme yetenei. 2. M eydana getirilmesi iin gzleri ok yoran i; gz emei.|| gz nuru dkmek, 1. Gzlerin nemi daha ok olan bir ii yapmak, bitirmek; ok gz emei vermek; gz emei harcamak. 2. ok ince ayrntlara inerek almak]] gz odas, anat. G zn irisle kornea arasnda kalan ve iinde saydam bir sv bulunan n boluu; n oda]] gz otacs, {OsT} 1. Gz hekimi. 2. Gze ila koyan]] gz otu, {OsT} Gz ilac]] gz oturumak, {eAT} {OsT} Gz ukurlamak; kmek.]] gz oyumu, {OsT} Gz u kuru; gz evi.|| gz n, Grlebilen, ilgilenilebilen yakn yer.]] gz nnde (bulundurmak) tu t mak, Yaplan iteki etkisini hesaba katmak; dikkate almak.]] gz nne gelmek, Zihinde canlanmak]] gz nne getirmek, Zihinde canlandrmak; ta savvur etmek.]] gz parlam a, {az} Korkutmak iin gzn beyaz daha ok grnecek ekilde ama. [DS]|| gz peklii, Cesaret; yiitlik. || gz perdesi, 1. {OsT} Gze inen beyaz perde; katarakt. 2. G af let; gurur.|| gz pnar, Gz kapaklarnn burun tarafnda meydana getirdii a. {OsT} (ayn) || gz sarmak, {az} Beenmek. [DS]|| gz sevdas, Yal nz bakmakla yetinilen sevgi]] gz szmek, Gz kapaklarn birbirine yaklatrarak anlaml ve bay gn baygn bakmak.]] gz tutmak, {eAT} Gzetle mek]] gz ucuyla bakmak, B elli etmeden ve ban evirmeden gzlerini kaydrarak bakmak]] gz urmak, {eAT} 1. D ikkatle bakmak. 2. Gz koymak]] gz a, 1. N e kadar yerse yesin bir trl doym ak bilmeyen; a gzl. 2. Kazand mal ve paray bir trl yeterli grmeyen; hrsl; haris; kanaatkr olmayan]] gz ak, Uyank; becerikli; iini bilen; akgz.]] gz ak gitmek, Gereklemesini ok istedii bir dileine eriemeden lmek; istediini yapam adan lmek; muradna eremeden lmek]] gz almak, yiyi kty, yararl ile zararly ayrt edebilir duruma gelmek. || gz akik, {az} (Kii iin) a. [DS]|| gz akmak, Yaralanma so nucu gz kr olmak]] gz alas drt olmak, {eAT} Gz fa l ta gibi almak. || gz almak, 1. Ik vb. nedenlerle nceden iyi grem ezken iyi grmeye balamak. 2. mecaz. lk olumsuz etkisini yitirmek; yadrganm az olmak]] gz alm amak, Bir ii yapabileceini sanmamak; akl yatmamak.]] g z anlamak, {eAT} Grp tanmak; gz srmak.|| gz arkada kalmak, B ir yere giderken geride brakt kii veya nesne ile ilgili olarak tedirginlii srmek; m erak ve endie iinde bulunmak.]] gz bal, 1. Olaylar akll bir ekilde deerlendire meyen; gafil: aymaz. 2. Sorup soruturmadan; an layp dinlemeden; aratrmadan]] gz bar g trm emek, {az} Kskanmak; ekememek. [DS]||

I M I M 1768 i m
gz belermek, {az} K orkutm ak iin veya jke sebebiyle gzlerini iyice aarak bakmak. [DS]|| g z boz, {az} Serseri; enayi. [DS]|| gz bozluk, {az} H ep kendi karn dnme; akgzlk. [DS] 1 gz bulanmak, Bulank grm eye balamak; 1 net grememek.\\ gz byk, H ayalperest.|| gz bykte olmak, Byk emeller beslemek. || Gz kasca! Birinin gznn kr olmas iin sylenen ilen sz.|| gz dalmak, Bir noktaya baklarn dikerek durmak; dalgn dalgn bakmak.\\ gz d arda, 1. Eine sadk olmayan, baka kimselerle de ilikide bulunan. 2. alt ii beenmeyerek baka bir ie gem eyi tasarlayan kimse. || gz do lukm ak, {OsT} Gz yala dolmak; alayacak hle gelmek. || gz doymak, ok istenen bir eyin bir ksmn elde ettikten sonra gerisini istememek; y e terli bulmak; yetinmek; kanaat getirmek. || gz doymam ak, E lde ettii mal, paray yeterli grm e yerek daha fazlasn istemek; ulat mevki ve h reti yeterli grm eyerek daha ilerisine ar istek duymak. || gz doymaz, Haris. || Gz dnesi! ok kzlan birisi iin lmesi dileiyle yaplan ilen s z]] gz dnmek, 1. fkeden ne yaptn bile memek; ar saldrgan hle gelmek. 2. Ar istek veya ihtirastan dolay olaan d davranlarda bulunmak.\\ gz drt almak, 1. Edindii dene yim den sonra iyiyi kty ayrt eder olmak. 2. E t rafm ok iyi kollamak.\\ gz dumanlanmak, f keden gz hibir eyi grem ez duruma gelmek. || gz dnyay grmemek, 1. Dnya ile ilgili hibir eye, kimseye deer vermemek. 2. Heyecan, i y o unluu, hastalk vb. yznden baka bir eyle ilgilenemez olmak.\\ gz gibi esirgemek, ok deer verdii bir eyi zenle korumak. || gz gibi sakn m ak, 1. B ir eye ar ilgi gstermek. 2. ok deer verdii bir eyi zenle korumak. || gz gibi sakla m ak, ok deer verdii bir eyi zenle korumak. || gz gibi sevmek, Ar derecede sevmek. || gz gitmek, B ir eye istemeden bakmak; elinde olma dan grmek; tesadfen bakmak. || gz gnl al mak, 1. Neelenmek; sevinmek. 2. Grd gzel bir ey ile ii huzura kavumak. || gz gnl tok, Zorunlu ihtiyalar karlannca bununla yetinen; fa z la para ve m al istemeyen; mstani.\\ gz grmem ek, 1. Grmez olmak; kr olmak. 2. Belli bir eyden bakas ile hi ilgilenmemek. 3. fkeden dolay her trl ktl yapabilecek duruma gelmek. || (bir eyi / birini) gz grmez olmak, A rtk ona deer vermemek; deeriniyitirmek.\\ Gz gz deil! iy i bir kim se olmad baklarndan ve y z ifadelerinde anlalyor. || gz hibir ey grm e m ek, H eyecana kaplarak baka bir eyle ilgilen memek.\\ (bir kimseyi) gz srmak, B irini tanr g ibi olmak; nereden tandn, kim olduunu ka ram amak,|| (birinin) gz ile. bakmak, Kendini o kiinin yerine koymak.\\ gz ilimek, stemeden grm olmak.|| gz ilmek, {eAT} Gz ilimek; gzne arpmak.|| gz kamak, 1. Gznde biraz alk olmak. 2. B ir eye istemeden bakmak. || gz kalmak, 1. Beendii bir eyi ok istemek; imren mek; gnl ekmek. 2. E lde edilemeyen bir eyi bakasndan kskanmak,|| gz kapal, 1. H i d nmeden, duraksamadan. 2. evresinde olup bi tenlerden habersiz o/an.|| gz kapda, 1. Kamak iin frsa t kollayan. 2. Heyecanla birinin gelmesini bekleyen. || gz kara, K orkusuz; cesur. || gz ka rarmak, 1. Ba dnm esi sonucu h a fif baygnlk geirmek. 2. mecaz. Umutsuzluk veya ihtiras sonu cu davranlarn kontrol edemez olmak. || gz kaymak, 1. Gznde biraz alk olmak. 2. Bir eye istemeden bakmak. || gz keskin, zellikle uza ok iyi gren. || (bir eyi / birini) gz kes mek, B ir ii yapabileceine dair umut beslemek; kendine gvenmek; kendini bir ie layk bulmak.\\ (bir eyi / birini) gz kesm em ek, 1. B ir ii yapa bileceine dair umudu olmamak; kendine gvenememek. 2. Beenmemek. 3. Seememek.\\ gz k zarmak, {az} Kendine hakim olamayacak kadar fkelenmek. [DS]|| gz kzmak, Gz hibir eyi grm eyecek biimde, ar derecede fkelenmek; atepiiskrm ek.\\ gz korkmak, nceden edindi i kt deneyimden sonra birinden veya bir eyden kendisine ktlk gelebilecei sansnda olmak; tedirgin olmak.|| Gz kr (olasca) olsun! 1. hti y a duyulan eyin yokluunu ifade iin sylenilen sz. 2. Zorunlu durumda zarar istemeden kabul lenmeyi ifade eden sz.|| Gzm! Sevgi ifade eden bir seslenm e sz. || Gzm n nuru! Sevgi anlatan bir seslenm e sz.|| Gzm ksn! B ir eyin do ruluuna inandrm ak iin yem in olarak sylenir.\\ Gzm kr olsun! B ir eyin doruluuna inan drm ak iin yem in olarak sylenir. || Gzm gr mesin! Kzlan birisi iin, Bana hi grnm e(sin); yzn grm ek istemiyorum; artk evremde bulunma(s)n istem iyorum ." anlamnda sz.|| gz mn nuru, Sevilen kim seler iin kullanlan ses lenme sz. || Gzn aydn! Sevinli bir olay veya durum dolaysyla kullanlan kutlama sz. || g znde, B ir kimsenin deer llerine gre; naza rnda; indinde.\\ gznde bymek, (Yaplmak istenen bir i veya ey iin) olduundan fa zla zor veya nemli grmek.\\ gznde bytm ek, Bir kim seyi veya olay abartmak.\\ gzndeki olmak, {az} Cam istedii eyi elde edememekten meyda na gelen bir eit sinir hastal. [DS]|| gznde (...) olmak, K endi deer llerine gre yle sa ylm ak; yle deerlendirilmek,|| gznde olma mak, Yaamakta olduu olumsuz bir durum veya znt dolaysyla, sz konusu eye veya kiiye de er verecek durumda olmamak; ilgi duymamak. || (bir eyi) gznden esirgemek, 1. ok sevmek. 2. H er trl tehlikeye kar korumak.\\ gznden

lO B B t iC i B i

9 176

GZ

kamak, D ikkat etmemek; grememek; fa r k ede memek; farkna varamamak; dikkat etmemi olmak.|| gznden kamamak, D ikkatle izleme so nucu olumsuzluklara meydan vermemek.\\ gzn den srm eyi almak, ok usta ve becerikli olarak hrszlk yapmak.\\ gznden uyku akmak, ok uykulu olmak; ok uykusu gelmek. || gznde tt mek, ok zlemek; grecei gelmek.\\ gzne bakmak, 1. B ir kimsenin stne titremek. 2. Em ri ni yerine getirm ek zere hazr beklemek. 3. B ir ar zunun gereklemesi iin karsndakine gzleriyle yalvarmak.|| gzne batm ak, H uzursuz etmek; ok bulmak. || gzne, dizine durmak, Yaplan iyilik karsnda, iyilik yapana kar bir kt davranta bulunma yznden bana fe la k e t gelmek.\\ Gzne dizine dursun! N ankrlk eden kim seye kar sy lenen ilen sz.|| gzne getirm em ek, {eATj 1. Yzn grm ek istememek. 2. Gz gze gelm ek istememek.\\ (birinin) gzne girm ek, O kiinin sevgi ve ilgisini kazanmak.\\ gzne hibir ey g rnmemek, Kendi sknts veya dertleri dolaysy la baka hibir kimse veya eyle ilgilenememek; hibir eye nem vermemek. || gzne ilimek, s temeden grmek; birdenbire grmek. || gzne ka ra su inm ek, 1. K ara su hastalna yakalanmak. 2. Gelmesini arzulad birisinin yolunun uzun sre gzlemek.|| gzne karu, {eAT} Gz nnde.|| gzne kestirmek, 1. Yapabileceini, baarabile ceini ummak. 2. E lde edebileceine inanmak. 3. Zevkine uygun bulmak; beenmek; alm ak is temek.\\ gzne koruk verm em ek, {OsT} Yarar olmayan bir eyi bile vermekten ekinmek, esirgemek. || g zne sahndrmamak, {OsT} nem vermemek; g znde bytmemek; h a fif grmek.\\ gzne sallan drmamak, {eAT} nem vermemek; gznde b ytmemek; h a fif grmek. || gzne salmamak, {eAT} {OsT} nem vermemek; gznde bytme mek; h a fif grmek. || gzne sokm ak, 1. Birinin grmedii veya bulamad eyi biraz sert bir ta vrla gstermek. 2. Grmee m ecbur etmek.\\ g zne urmak, {eAT} Gzne srm ek.|| gzne uyku girmemek, H i uyuyamamak; uykusuz kalmak.\\ Gzne yandmn... argo. Sevgi ve alaltma iin kullanlr.\\ gzne yendirm ek, {OsT} K k grmek.\\ (bir yer) gzne zindan olm ak, Orada ok ac ve sknt ekmek.\\ gzn ezmek, {eAT} Gzn szmek.|| gzn kurdu, {az} Cesaret. [DS]|| g zn amak, 1. Uyanmak. 2. D ikkatli davranmak. 3. (Birinin) Grn deitirecek bilgi vermek; uyarmak; geree yneltmek. 4. evreyi, olaylar tanmaya balamak. || gzn (birinde) amak, (Kadn iin) ilk cinsel ilikiyi o erkekle yapm ol mak]] gzn aartm ak, 1. Gzlerinin ak g r necek ekilde ok amak. 2. Yapmas gereken ii yapmadan, gerekli tedbiri almadan aptalca sey retmek^ gzn alam amak, Gzellii, ilgi ekici

lii vb. sebeplerle bir eye, bir yere bakmaktan kendini kurtaramamak; gzn oradan baka bir yere evirememek. || gzn ayrmak, Baklan y e r den baklarn uzaklatrmak, baka yere bakmak. || gzn ayrmamak, B ir eye srekli olarak bak mak; bakmaktan kendini alamamak; srarla bak mak,|| gzn balamak, Birinin dnce ve duy gularn yanltmak.\\ (bir eyin) gzn karm ak, 1. Beceriksiz davranmak, bozmak; o eyi zarara uratmak. 2. yisi dururken gidip en ktsn semek.|| gzn budaktan saknmamak, Her trlii tehlikeye kar korku nedir bilmemek; korkusuz davranmak; cesaret gstermek. || gzn daldan budaktan (esirgememek) saknmamak, Tehlikeli ilere girimekten ekinmemek. || gzn (bir eye) dikmek, B ir yere, bir kimseye gzn ayrmadan bakmak; sabit bir ekilde bakmak; dikkatle bak mak]] gzn doyurmak, B ir eyi bol bol vermek.|| gzn drt amak, Aldatlm ak tehlikesine kar ok dikkatli olmak; uyank davranmak,|| g zn gzne dikmek, Birinin gzlerine dikkatle bakmak. || gzn hrs brmek, ok fa z la istekte bulunmak; ar istemek.\\ gzn kan brmek, Adam ldrecek kadar fkelenmek]\ gzn ka pamak, 1. lmek. 2. Uyumak. 3. Grmezden g e l mek}] gzn kapamamak, 1. lmemek. 2. Uyu mamak. 3. Grmezden gelm em ek.|| gzn krp madan, Korkusuz ve ekintisiz olarak; dnme den.|| gzn korkutmak, Yldrmak,|| gznn bebei gibi sevmek, ok sevmek. || gznn apa n silmeden, Sabahleyin uyanr uyanmaz. || gz nn iine baka baka, Cesaretle; soukkanllkla,|| gznn iine bakmak, 1. B ir kimseye kar itina gstermek; stne titremek. 2. Buyruunu yerine getirm eye hazr bulunmak. 3. B ir arzunun gerek lemesi iin gzleriyle birine yalvarmak}] gznn kuyruuyla bakmak, Belli etmeden, ban evir meden gzlerini devirerek bakmak. || gznn nnde olmak, 1. Srekli denetim altnda tutmak. 2. Olmu bir olay hi unutmamak; olduu gibi en ince ayrntlarna kadar hatrlamak.|| gznn nnden gemek, H atrlam ak,|| gznn nn den gitmemek, Birini veya bir eyi unutamamak. || gznn nne gelmek, Bir eyi zihninde canlan drmak; hatrlamak; tasarlamak,|| gznn ucuyla bakmak, Belli etmeden, bam evirmeden gzle rini evirerek bakmak. || gznn stnde ka olmak, Beenilmeyecek yn bulmak; bakalar ta rafndan takdir edilirken kendince bir eksiklik bu lup karmak. || gznn stnde kan ver de memek, Birinin btn davranlarn ho grmek]] gznn yam a bakmamak, Acm a duymadan gereini yapmak; esirgememek; m erhamet etm e mek}] gznn yana bakmamak, H i acm a mak; hi merhamet etmemek. || gzn oymak, Kzd birisine ok ktlk yapmak.]] gzn

GZ retmek, {eAT} Gzn evreye altrmak,|| Gz n sevdiim! Sevilen kimseye kar sylenen ok am a sz; zlem ve aray bildirir.\\ Gzn se veyim! Birinden bir ii rica ederken sylenen sz.|| Gzn toprak doyursun! Kendisine verilen ey ne kadar ok olursa olsun, bir trl yetinm e bilme yenler iin sylenen ilen sz. || gzn yldr mak, Korkutmak; yldrm ak,|| gzn yumm ak, 1. lmek. 2. (Bir eye kar) grmezden gelmek.|| g z (bir ey veya yerde) olmak, Dikkatini orada toplamak.\\ (bir eyde / birinde) gz olmak, B ir eyi ele geirm ek istei tamak; ok arzulamak.\\ gz pek, Korkusuz; cesur; yrekli; atak. |j gz seirmek, Gz kapa irade d titremek. || gz sidikli, nemsiz olaylarda bile alayveren; gz yan tutamayan.\\ gz snmek, K r olmak.\\ gz stne, {eAT) Ba stne; pekil\\ gz sulu, nem siz olaylarda bile alayveren; gz yan tutama yan]] gz taklmak, 1. B ir eyi anszn grmek. 2. D ikkati eken bir eyden baklarm ayramamak; dalarak bakmak.\\ gz tok, Paraya, mala, mevkie, hrete nem vermeyen; a gzllk etmeyen; ka naat getiren.\\ gz topraa bakmak, lmek zere olmak. || (birini / bir eyi) gz tutmak, Beenmek; gvenm ek.|| gz tutmamak, Beenmemek; g venm em ek,|| gz uyku tutmamak, Uyuyamam ak.|| gz stnde kalmak, 1. Herkesin dikkatini ekmek. 2. K skanlk sebebiyle herkesin ilgisini ekmek. | gz stnde olmak, Korumak, kolla mak; ihtimam gstermek. || gz yass, (az) (Kii iin) miskin. [DS]|| gz yememek, B ir ii yapabi lecek gc kendisinde bulamamak; ylgnlk gs termek; cesaret edenemek.\\ gz yenmek, (OsT) Gz kesmek; yapabileceini tahmin etmek.|| gz ylm ak, Daha nce edindii deneyim sonucu, bir kt durumla karlamaktan korkarak o ie giriememek; bundan sonra cesaret edemez olmak; korlanak; ekinmek. || (bir eye) (birinin) gzyle bakm ak, Kendini onun yerine koyarak deerlen dirmek)] gzyle grmek, B ir olaya tank olmak.|| gz yolda, Birisini bekleyen.|| gz yolda (yollar da) kalmak, Birinin gelmesini zlemle b ekle m ek|] gz yksekte (ykseklerde) olmak, Bulunduu durumdan daha yukarlarda bir duruma ulama istei tamak; byk istekleri olmak. || Gz var, izan var. B ir eyin veya olayn grm e ve dnme yoluyla kavranabilecek nitelikte olduunu anlatan sz. || gz verim i, {az} Ufuk. [DS]|| gz yalbrdatm ak, {eAT) Gzn ldatmak; kapal iken amak; gzn kapayp amak. || gz yaart c, 1. Gzden ya aktacak nitelikte olan. 2. Alata cak kadar ackl, duygulu.\\ gz yaylas, Gr ala n)] gz yaylm, {az} is. Ufuk. [DS]|| gz yeri, (OsT) Gzetleyecek yer; gzc yeri; tarassut nokta s.]] gz yeringeci, {az) (Kii iin) hastalkl; sa kat. [DS]|| gz yldrm ak, Korkutmak.]] gz ylgn

I M I M S M 1770

l, D ehet; korku. || gz ypldatmak, {az} Gz kapan hzl hzl ap kapatmak. [DS]|| gz yumm ak, 1. K usurlar grmezlikten gelmek. 2. Umudunu kesmek; umutsuzlua dmek.]] gz yum mamak, 1. H i uyumamak. 2. Ho grmemek; ba lamamak.]] gz yum m as, {az} Saklamba oyunu. [DS]|| gz yum uk, {az} K rebe oyunu. [DS]|| gz yumuu, {az} K rebe oyunu. [DS]|j gz yuvar, anat. Kafatasnn n blmnde bir oyuk iine yerlem i bulunan gzn yuvarlak blm.]] gz yuvas, anat. Gz yuvarlarnn iinde bulun duklar kem ik oyuklarndan her biri; gz evi. gz2, [gz] {az} is. 1. Su kayna; pnar. 2. Dereler deki su dnemeleri; girdap. 3. Kuyu. 4. Derin ba taklk. [DS] gz barda, {az} Yamur sularm eken y e r atlaklar. [DS] gz3, [gz jS'] is. 1. {OsT} U. 2. {OsT} Taraf. 3. Aalann dal veya yaprak karan kk tom urcuk lar. 4. Y aralarn u ksm. S gz amak, {az} ilkbaharda zm ktklerinin diplerini amak. [DS]|| gz as, A a dallan zerindeki gzleri ana zerinde alan iziklere yerletirm ek suretiy le yaplan a.]] gz biti, {az} zm ubuklarn daki tomurcuklarda gelien, gzlerin zn yiyerek ya pra k ve iek am asna engel olan bir zararl. [DS]|| gz eksii, {az} H astalktan i tutmayan buday baa. [DS]|| gz ka, {az} Ekinin yeni baak iken i tutmam olan taneleri. [DS]|| gz k rm, {az} ok kk. [DS]|| gz ta, kim. Koyu m avi renkte baz bitki hastalklarnda kullanlan zehirli bir tuz olan bakr slfat, C u S 0 4. gz4, [gz] is. 1. Nesnelerdeki delik veya oyuklar. 2. ekmece veya dolap blmelerinden her biri. 3. B i nalarda oda veya blmler; blm; hane. 4. Terazi lerin her bir kefesi. 5. Elek veya tel kafes delikleri. 6. {az} D eirm enlerdeki talarn her biri. 7. Do muz avnda kullanlan telden yaplm yuvarlak bir ara. [DS] S gz gz, 1. Oda oda. 2. zerinde bir ok delik veya boluk bulunmak.]] gz gz olmak, zerinde p e k ok oyuk ve delik meydana g elm ek || gz ka, {az} orap, kazak vb. rglerde rlmeyerek atlanm ilmek. [DS]|| gz kamak, {az} rglerde ilm ek kamak. [DS]|| gz pencere, at katlarnda veya kap stlerinde yuvarlak, ss l kk pencere. gz5, [kz] {az} is. Y anm ateli kmr; kor; kz. [DS] gzaan, [gz+a-an] {az} sf. (Kii iin) ri gzl; patlak gzl. [DS] gzalt, [gz+alt-] is. 1. huk. Bir kimsenin gvenlik kuvvetleri tarafndan belli bir yerde yarg nne karlncaya kadar alkonulmas; nezaret. 2. dnz. Yanlar kapal, st rtl ekek yeri. S gzaltna almak, 1. huk. (Gvenlik kuvvetleri iin) sulu sa ylan kiiyi yarg nne kncaya kadar belli bir

____

1771

GZ

yerde bir sre tutmak; nezarete almak. 2. Bir kim seyi srekli denetim altnda tutmak; denetlemek. gzaydn, [gz-(n)+aydm (ola)] is. Sevindirici bir durum. gzaydma gitmek, Birine kavutuu sevindirici durum dolaysyla tebrike gitmek. gzbac, [gz+ba-c (eAT} is. gzbayc. gzba, [gz+ba-{eAT} is. By; sihir, gzbac, [gz+ba--c bayc. gzbaytc, [gz+bay-c sihirbaz. gzbaychk, - [gz+bay-c-llc jLit.UjjS'] {eAT} is. Byclk; sihirbazlk; hokkabazlk, gzceen, [gz-ce()-en] {az} is. Ufuk. [DS] gzcek, -i [gz-cek] {az}is. Gzlk. [DS] gzc, [g z -c ^ y rj^ ] is. 1. Gzleme grevini yapan kimse. {OsT} (ayn) 2. Gzetleme durum unda olan kii. 3. tp. Gz hekimi. 4. Snavlarda, snavn ku rallara uygun olarak yaplmasn salamakla grev li kimse. 5. at; casus; hafiye. 6. {az} Cem t renlerinde elinde asa ile dzen salayan kimse. [DS] gzck, - [gz-ck] {az} is. Yatan sonra orta ya kp daha sonra kaybolan su kayna, [DS] gzclk, - [gz-c-lk] is. I. Gz hekimlii. 2. Gzcnn yapt i veya grev. 3. Snavlarn ku rallara uygun yaplmasn salama ii. gzda, [gz+da (yank) -] is. Sonradan verilecek bir ceza ile korkutma; yldrma; tehdit etme. 0 gz da vermek, Birini tehdit etmek. gzde, [Far. gzide] sf. 1. Benzerleri arasnda tad nitelikler dolaysyla daha stn tutulan; nem ve rilen; beenilen. 2. is. ok elilikte, bir erkein en ok sevdii kadn, gzdei, [gz-dei] {az} is. vnme; gsteri. [DS] gzdeki, [gz-de-k-i] {az} is. Gzc; gzetleyen. [DS] gzdeki, [gz-dek-i] {az} is. H ayvanlarda grlen gz zar sertlemesi hastal. [DS] gzdemek, [gz-le-mek / gz-de-mek] {az} gl. f. [r] [d(i)-yor] Gzlemek; beklemek; gzetlemek.
[DS]

hcreler aras. || gze yutarl, biy. Vcuda giren mikroplarn yutar hcreler tarafndan yutulup yo k edilmesi olay; hcre yutarl; fagositoz. gze3, [gz-e] {az} is. 1. Ke; kenar. 2. Sularn k e narnda olan kk ayrlk. 3. Dam. 4. Saman dkmek iin evin damnda alan delik. 5. H yar dikm ek iin alan ukur. [DS] gze4, [gz-e] {az} is. Testi. [DS] gze5, [gz-e ojjf] {eAT} is. rme; rg; yama.

jjS ] {eAT} is. -* gz{eAT} is. Byc;

gze6, [gz-e] {az} is. Su akntsn kolaylatrm ak iin evlerin damna verilen eiklik. [DS] gzedici, [gz-e(t)-ici jjS"] {eAT} is. Beki; gzc. gzeet, [gz-et > gzeet] {az} is. Nian. [DS] fi1 gzeet almak, {az} Nian almak. [DS] gzeir, [gz-ei-r] {az} sf. (Kii iin) Gze ho grnen; gsterili; dikkat eken. [DS] gzek1 -i [gz-ek] is. Drbn. S gzek ta, {az} , -* gzet da. [DS] gzek2, -i [gz-ek] {az} is. Su kayna; gz. [DS] gzek, -i [eT. kze-mek > gze-k] {az} is. rl m, tam ir edilmi amar, orap vb. [DS] gzel, [gz-el] {az} sf. Gzel. [DS] gzelek, [gz-ele-k] {az} is. Tepenin yksek nokta s; doruk; zirve. [DS] gzeleme, [gz-ele-me] {az} is. Beik emberi. [DS] gzelenek, [gz-ele-mek] {az} gl. f. [-er] [ -l()yor] rg tr giyeceklerin deliklerini rerek tam ir etmek. [DS] gzelleme, [gzel-le-me] {az} is. Halk iirinde bir nazm tr; gzelleme. [DS] gzem, [gz-em] {az} sf. (Kii iin) bakasnn ilgisini eken; gsterili; gzel. [DS] gzeme, [gz-e-me] is. Herhangi bir yerdeki boluk veya delik ksmlar doldurma eylemi, gze inek1 [eT. kz-e-mek > gz-e-mek dlojjS"] g l.f. , [-r] [-z(ii)-yor] 1. Bir kumataki delikleri rerek kapatmak. {eAT} {OsT} {az} (ayn) [DS] 2. Dikilen bitkilerin arasnda kalan boluklar doldurmak; ta mamlamak. gzemek2, [gz-e-mek dloj^S"] {OsT} gl. f. [-r] Tahl gzerden geirmek; elemek. gzen1 [gz-en JjjS {eAT} {az} sf. Bakalarn et , ] kisi altnda brakan; sevimli; hoa giden; sempatik. [DS] gzen2, [gz-en] {az} is. Pnar. [DS] gzen% [gz-en] {az} is. Sulak arazi. [DS] gzen4, [gz-en ojjS"] {eAT} {az} is. Keler; kerten kele. [DS] gzene, [gz-e-ne] is. Kovandan bal alrken baa geirilen n taraf telden balk; arc gzl.

gze1 [gz-e] is. 1. Suyun kt yer; su kayna. , {az} (ayn) [DS] 2. {az} eme. [DS] 3.{az} lk baharda kp yazm kaybolan su kayna. [DS] gze', [gz (blme) > gz-e] is. biy. nce bir zar iin deki protoplazma ve ekirdekten olumu, bir or ganizmann yap ve grev bakm larndan en kk yap ta; hcre. (1935) {az} (ayn) [DS], S gze bilimi, biy. Hcrenin yapsn ve zelliklerini ince leyen bilim dal; hcre bilimi; sitoloji.|[ gzeler aras, biy. D okularda gzelerin arasnda ye r alan;

I M
gzenek, -i [gz-enekdi; ojjS'] is. 1. {OsTf B ir arada

I M i 7 7M 2

gzetim , [gz-et-im] is. 1. Gzetme ii; nezaret. 2. Koruma; himaye. 3. Gzalt, fi3 gzetim e alm ak, bulunan birok delikten her biri. [Kamus] 2. {az} huk. (Gvenlik kuvvetleri iin) sulu saylan kiiyi Kk delik. [DS] 3. {az} Ar peteindeki her de yarg nne kncaya kadar belli bir yerde bir lik. [DS] 4. biy. Bitkilerde solunumu salayan, yap sre tutmak; nezarete almak. raklarn alt yzeyinde bulunan ok kk delik; gzeti, [gz-et-i] is. Gzetme ii ve biimi, mesame. (1935 yeniden) 5. anat. Canl dokularda d deri zerinde bulunan kk delikler; mesame. gzetlek, -i [gz-et-le-k] {az} is. Takvim. [DS] 6. Gne yzeyinde grlen lekelerden her biri. 7. gzetlem e, [gz-et-le-me] is. Gzetme iini yapma eylemi. {az} Pencere. [DS] 8. Bir ilemede, rgde, iplik lerin kesilmesi, oyulmas ile meydana getirilen bo gzetlem ek, [gz-et-le-mek] gl. fi [-r] [-I(i)-yor] 1. Birini veya bir eyi gizlice gzlemek, bakmak. 2. luk; ajur. 9. {az} Balkon. [DS] 10. {az} Raf, do lap ya da duvar oyularak yaplan eya koyacak yer. Birinin yaptklarn belli etmeden izlemek. 3. Y a kalam ak iin gizlenerek beklemek, [DS] 11. {az} ekmece. [DS] gzenekli, [gz-enek-li] sf. Gzenekleri bulunan; g gzetleni, [gz-et-le-n-i] is. Gzetlenme durumu veya biimi. zenekleri olan; delikli, gzeneklilik, -i [gz-enek-li-lik] is. Gzenekli olma gzetlenm e, [gz-et-le-n-me] is. Yaptklar denetim durumu. altnda tutulm a durum u ve eylemi, gzeneksiz, [gz-enek-siz] sf. Gzenei olmayan; - gzetlenm ek, [gz-et-le-n-mek] ed il.f. [-ir] Yaptk lar denetim altnda tutulmak; gzetleme iine tabi zerinde gzenek bulunmayan, tutulmak. gzeneksizlik, [gz-enek-siz-lik] is. Gzeneksiz ol m a durumu. gzetletm e, [gz-et-le-t-me] is. Gzetleme iini yap trm a eylemi. gzeni1 [gz-en-i ^ jjS " ] {OsT} is. Gz apa. , gzetletm ek, [gz-et-le-t-mek] gl. fi [-ir] Gzetle gzeni2, [gz-en-i] {az} is. 1. Levha. 2. Gze iyi g m ek iini birine yaptrmak, rnen. 3. Cazip; gze arpan. [DS] gzetleyici, [gz-et-le-y-ici] is. as. Sava hedeflerini, gzenm ek, [gz-en-mek dltjjS'] {eAT} {OsT} e d il.f. [dm an kurulularn renmek, haber vermek, ir] (Y rtk veya delik iin) rlerek kapatlmak, atlar tanzim ve kontrol etm ek gibi grevler iin gzenti, [gz-enti] {az} is. Karasevda denilen akl yetitirilm i asker, hastal. [DS] gzetleyi, [gz-et-le-y-i] is. Gzetleme eylemi ve ya biimi. gzer, [gze-mek > gze-r jjjS ] {eAT} {OsT} {az} is. gzetm e, [gz-et-me] is. Denetleme ve korum a ey ri taneli tahl veya toprak elemekte kullanlan ge lemi. ni delikli kalbur. [DS] gzetm ek, [eT. kze-d-m ek > gze-t-m ek d gzerlem ek, [gz-er-le-mek d li jj ^ ] {eAT} {az} gl.

f M [~l(i)-yr]
[DS]

Tahl gzerden geirerek elemek.

gzerlenm ek, [gz-er-le-n-mek dU JjjjS'] {OsT} edil, f . [-ir] ri gzl kalburdan geirilmek; gzerle elenmek. gzet, \eT. kzet > gz-et] {az} is. 1. Gzetleme yeri. 2. Baharda geceleri hayvan otlatlan yer. [DS] 5 1 gzet da, {az} evreyi gzetlemeye uygun yksek yer. [DS] gzetdem ek, [gzet-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-d(i)yo r] Gzetlemek. [DS] gzetici, [eT. kzet- > gz-et-ici] sf. 1. Gzetmek iini yapan; koruyucu; bakc; kollayc. 2. spor. Yarmalarda, yarlar aralarndaki mesafelere gre deerlendirmek amacyla ellier metre ara ile dizilen grevli, gzetilm e, [gz-et-il-me] is. Gzetme ii yaplma du rumu. gzetilm ek, [gz-et-il-mek] edil. f. [-ir] Gzetme ii yaplmak.

gl. fi. [-ir] 1. Korumak; kollamak; zen gstermek; himaye etmek. 2. B ir eye nem vermek; ayr tut mak. 3. Bakalarna kar korumak; destek olmak; kayrmak. 4. Gz nnde bulundurmak. {eAT} {OsT} (ayn) 5. Bir ite sonuca giderken btn ayrn t ve etkenleri dikkate almak. 6. {eAT} {OsT} Bak mak; beklemek. 7. {eAT} {OsT} Ummak, gzetm en, [gz-et-men] is. 1. Okullarda veya ders hanelerde dzeni salam akla grevli kimse; m u bassr. 2. sin. Film ekimlerinde yapm c adna a lm alar ve para ilerini dzenleyen kimse, gzetm enlik, -i [gz-et-men-lik] is. Gzetmenin yapt i. g zettirm e, [gz-et-tir-me] is. Gzetleme ilemini yaptrm a eylemi, g zettirm ek [gz-et-tir-mek] gl. fi. [-ir] Gzetmek iini yapmasn salamak; yaptrmak. gzeyici, [gze-y-ici ^ . j ^ ] {OsT} is. rc; tamirci; yamac. gzge, [gz-ge] {az} is. eme. [DS]

I O

1773

GZ

gzge, -ci [gz-ge] {az} is. Ayna. [DS] gzgen, [gz-gen] {az} is. Kapaksz kk dolap. [DS] gzger, [? gzger] {az} is. Teskere. [DS] gzgere, [? gzgere] {az} is. 1. Ocaklarn ve byk dolaplarn iki yanndaki kk hcrecikler. 2. K mr sobalarnn ya da lam kapaklarnn zerinde ki demir zgara. [DS] gzgz, [gz+gz] {az} is. Un, bulgur vb. koymaya yarayan ii blnm byk sandk. [DS] gzg, [eT. kz-n > gz-g is. Ayna. [DS] gzig, [eT. kz-n > gz-g j S'j S'] {eAT} is. Ayna. gzlei, [gz-le-mek > gz-lei] is. 1. {az} G zet leme yeri. [DS] 2. Av beklem e yeri, gzlek, -i [gz-le-k] is. 1. Gezinme yeri. 2. {az} Gzetleme yeri. [DS] 3. Nezarethane. 4. {az} N beti; gzc; beki. [DS] 5. {az} Dalarn yksek yerlerinde, nian alm ak iin yaplan gzetleme ye ri. [DS] 6. Rasathane. 7. {az} Sabah. [DS] S gzlek adam, {az} yi nian alan adam. [DS] gzleki, [gz-le-k-i] {az} is. 1. yi nianc. 2. Toplant ve trenleri dzenleyen kimse. [DS] gzlem, [gz-le-m] is. 1. Olaylar, insanlar, canl ve cansz varlklar incelemek ii. 2. B ir nesnenin, olayn veya bir gerein niteliklerini bilm ek am a cyla bir plan dahilinde dikkatle incelenmesi ii; mahede. (1942) 3. B u eylem in sonucu elde edi len deer. 4. fel. eitli ara ve gerelerin yard myla olaylarn sebeplerini anlam ak amacyla uy gulanan bilim sel yntem. 5. ed. B ir yaz veya eseri yazmadan nce konu ile ilgili bilgi, deney, incele me ve aratrma yapm a ii. 6. g k b. B ir gk cismi ni bir ara veya plak gzle izleyerek grlen de erleri tespit etme ilemi; rasat. S gzlen* evi, gk b. Gk cisimleri ve olaylarnn gzlendii yer; ra sathane; observatuar. gzlemci, [gz-le-m-ci] is. 1. Dikkatle, eletirici bir gzle gzlem yapan kimse; gzlem yapm a alkan l olan kii; mahit. 2. Toplant, konferans, kongre vb. alm alarda dorudan grevi, yetkisi ve oy hakk olmayan, yalnzca kendi veya bakas adna gelip izleyici olarak bulunan kii. 3. g k b. Gk gzlemlerini yapan kii. 4. Evrende bulundu u noktaya veya olaylarn gelitii zel artlara gre dnlen kii, gzlemcilik, -i [gz-le-m-ci-lik] is. Gzlemcinin grevi ve ii. gzleme1 [gz-le-me] is. 1. Gzlem ek ii; tarassut. , 2. gk b. G k bilimi ile uraanlarn baz aletlerle yaptklar inceleme. gzleme2, [kz-le-me (kzde piirme)] is. {az} Ta vada veya sacda kzartlan tatl veya tuzlu bir ha mur ii yemek. [DS] ]{eAT} {OsT} {az}

gzlemek, [eT. kz-le-m ek > gz-le-m ek (gzle bakmak) dJdjjS"] gl. fi [-r] [-l(i)-yor] 1. Bir eyin olmasn beklemek; intizar etmek. 2. Gelmesi gere ken birini beklemek; intizar etmek. 3. Dikkatle bakmak, incelemek; tarassut etmek. 4. ncelemek, aratrmak. 5. Gizlice bakmak; gzetlemek. 6. {az} Onarmak; yamamak. [DS] 7. {az} Nian al mak. [DS] 8. {eAT} {OsT} Gzetmek; yanl yap mamas iin banda beklemek. 9. {eAT} {OsT} G zetlemek; bakmak; tarassut etmek; tecesss etmek, gzlemleme, [gz-le-m-le-me] is. Gzlemde bulun m a eylemi. gzlem lem ek, [gz-le-m-le-melc] gl. fi. [-r] [ -l()yor] 1. Bir ey, durum veya olay hakknda gzlem de bulunmak. 2. D dnyada olan bir olay iyi kav rayabilm ek iin dikkati onun zerinde tutarak ince lemek; mahede etmek; mahede altna almak, gzlemleyici, [gz-le-m-le-y-ici] sf. 1. Gzlemle i lemini yapan. 2. dbl. letiimde, ilgili olgular hi bir yorum ve yeni tanm katmadan olduu gibi alan ve aktaran. 3. dbl. Dil elerine, olgularna gzlem yuluyla yaklaan, gzlenemez, [gz-le-n-e+bil-mek > gz-le-n-e-mez] sf. Gzlemi yaplamayan, gzlenge, -ci [gz-le-n-ge] {az} is. A v tfeklerin de, sol elle tutulan metal bilezik zerine taklan, hedefi daha kolay gstermeye yarayan oluk bii mindeki ara. [ D S ] gzlengi, -ci [gz-le-n-gi] {az} is. Beklenen kim se; gzlenen kimse. [ D S ] gzlenm e, [gz-le-n-me] is. Hakknda gzleme ey lemi uygulanm a durumu. gzlenm ek1 [gz-le-n-mek , edil. f. [-ir] 1. Hakknda gzleme ii yaplmak. 2. {OsT} Grp gzetilmek; himaye edilmek. gzlenm ek2, [gz-le-n-mek dU-jS] {eAT} dnl. f . [ir] (Deniz, rmak vb. iin) gz gibi kabarckar olu turmak; kprmek, gzlemek, [gz-le--mek] {az} ite, f. [-ir] Birbiriyle zt gitmek; birbirine kzgn olmak. [ D S ] gzletme, [gz-le-t-me] is. Gzleme iini yaptrma eylemi. gzletmek, [gz-le-t-mek] gl. f i [-ir] Gzleme iini birine yaptrmak, gzleyici, [gz-le-y-ici] is. Gzleme iini yapan; m ahit; rast. gzleyi, [gz-le-y-i] is. Gzleme ii veya biimi, gzleydurm ak, [gz-le-y-+dur-mak {eAT} gl. b. fi. Gzden karmamak; srekli gzle mek. gzl1 [gz-l] {eAT} sf. 1. yi gren. 2. tasvf. Kalp , gz ak olan; basiretli. [YE] gzl2, [gz-l] sf. 1. Gz olan; gz bulunan. 2. Delii olan. 3. Blmesi bulunan.

GZ gzlce, [gz-l-ce] (az} is. Gevi getiren hayvan larn midesinin nc blm; krkbayr. [DS] gzlk1 - [eT. kz-lk > gz-lk] is. 1. Grme , kusurlarn dzeltmek veya gz d etkenlerden korum ak iin kullanlan ereveye yerletirilmi zel cam. 2. Atlarn rkmemesi iin gzlerinin yan taraflarna taklan siper. 3. {az} Arclarn yzleri ni arlara kar korum ak iin kullandklar tel kafes; gzene. [DS] 4. Ba zrhndaki grme delii. 0 gzlk takmak, yi grmek; dikkat etmek. gzlk2, - [gz-lk] {az} is. 1. Lahana, pancar, turp gibi sebzelerin tohumlar. 2. nce taneli bulgur. [DS] ^ gzlkJ, - [gz-lk] {az} 1. Ocak kenarlarnda kibrit vb. eyler koymaya yarayan kk oyuklar. 2. Ocakta ate yaklan ksm. 3. Kk pencere. [DS] gzlk4, - [kz-lk] {az} is. Tandrda ate yak m ak iin tezek ya da al rpdan yaplan yn. [DS] gzlk5, - [gz-lk] {az} is. 1. Su kayna. 2. Deirmen tan dndrecek kadar akan su. 3. B ykl kkl, akntl ve akmtsz bataklklar. 4. Deirm en ta. [DS] gzlk, [gz-lk-] is. 1. Gzlk satan veya ona ran kimse. 2. Gzlk satma ve onarma ilerinin yapld dkkn, gzlklk, - [gz-lk--lk] is. 1. Gzlk satma ii. 2. Gzlk erevesine cam takma veya ereve onarma ii. gzlkl, [gz-liik-l] sf. Gzl olan; gzlk takm olan; gzlk kullanan. S gzlkl ylan, zool. Kobragillerden Afrika ve A sya'nn scak bl gelerinde yaayan, ok zehirli, kzl esmer ve sar renklerde bir ylan tr; kobra, (Naja). gzlksz, [gz-lk-sz] sf. 1. Gzl olmayan. 2. Gzlk takmam olan, gzmek, -i [gz-mek] {az} is. 1. eme. 2. Kk delik. [DS] gzsz, [gz-siiz / j / j-.jjS'] sf. 1. Gz jS" olmayan. 2. / eAT } {OsT} Grmez; kr; jn. 3. {az} Kstebek. [DS] 4. {az} sf. Utanmaz; arlan maz. [DS] 0 gzsz alk, {eAT} {O sT} Kr kr ne vme.\\ gzsz sepet, {eAT} Kstebek.\\ gzsz tebek, {OsT} Kstebek. gziig, [eT. kz-nii > gz-gii
{eAT}

M M E S M .

is. Ak ev (deirmi kee adr) paralarndan pence re; kznk; kznk. [Nevy] gznge, [eT. kz > kz-n-m ek > gz-n-ge] {az} is. Ayna. [DS] gzmg, [eT. kz > kz-n-m ek > gz-n-gii
/ j S j j S -] {eAT} {O sT}

{az} is. Ayna. [DS] /

gzng, [eT. kz > kz-n-mek > gz-n-g (gzhgii) {eAT} {O sT} {az} is. Ayna,

gznke, [eT. kz > kz-n-m ek >gz-n-ke] {az} is. Ayna. [DS] gzya, [gz+ya-] is. Baz durumlarda gzya bezlerinin salglad, iinde bakterilere kar bolca lizozim enzimi ve A antikoru bulunan sv ve duru damlacklar. 0 gzya aygt, anat. Gzya ka nalcklar, gzya kesesi ve gzya bezlerinin t mne verilen ad. || gzya bezleri, anat. Gz uku runun st d yannda y e r alan, salglad svy gz kapaklarnn altndaki kanallardan gze akta rak gz yuvarnn srekli slak kalmasn salayan bezler. || gzya dkmek, Alamak. |j gzya (et ii) memesi, anal. Gzn i asndaki krmz knt. grad, [Lat. gradus > Fr. grade] (g'rad) is. 1. Bir eyin ls; deeri; kalitesi. 2. B ir emberin 400de bi rine eit yay gren merkez aya eit dzlem a birimi; 0.9 dereceye eittir, gradin, [t. gradin] is. Yelkenlerin etrafna dikilen halat. grado, [t. grado] (g 'ra do) is. 1. Bir eyin derecesi; ls. 2. kim. Bir sv iindeki alkol derecesi, graf, [Fr. graphe] (g'raf) is. B ir fonksiyonun grafik gsterimi. grafik, -i [Fr. graphique] (g'rafk) is. 1. Bir olayn, bir niceliin eitli durumlarn gstermeye veya birka ey arasnda karlatrma yapm aya yarayan izgilerden olumu ekil; izge. 2. Bilinen veya gzlenm i bir olgunun izgi, desen veya benzeri biimlerle canlandrlmas, grafit, [Fr. graphite] (g'rafit) is. jeol. Kolay krlabilen, yumuak, metal parlaklnda, grimsi siyah, altgen yapraklar hlinde yapay olarak billurlaabilen, s ve elektrii iyi ileten, kurun kalem yaplan doal karbon, grafitleme, [graft-le-me] (g'raftleme) is. ine grafit kartrm a veya zerini grafitle kaplama ilemi, grafitlem ek, [graft-le-mek] (g'raftlemek) gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. B ir metalin iine grafit kartrmak. 2. Bir metalin yzeyini grafitle kaplamak, grafitlenm e, [graft-le-n-me] (g'raftlenme) is. Gaz sanayiinde yksek scaklkta kmrletirme ilemi yaplrken damtma odalarnda grafit birikmesi, grafitlenm ek, [grafit-le-n-mek] (g'raftlenmek) dnl.f. [-ir] Grafit birikmek.

is. Ayna,

gzen, [gz-k-en] {az} sf. Grnen. [DS] gzkme, [gz-k-me] is. Grnmek ii. gzkmek, [gz-k-mek dL i'jjT ] {eAT} {O sT} g sz.f. [-r] Grnmek, gzldrk, - [eT. kz-l-drk > gz-l-drk] is. Gzlk. gznek, [gz-n-mek (grnmek) > gz-n-ek] {eT}

H M T O I g tS H il.1 7 7 5

GRA

grafltlemek, [grafit-le--mek] (grafitlem ek) dnl. f. [-ir] Grafit hline dnmek, graftletirici, [grafit-le-tir-ici] (grafifletirici) is. Dkme demir iinde grafit olumasna yol aan silisyum vb. bir element, grafitletirme, [grafit-le-tir-me] (grafitletirm e) is. zellikle elektrot yapm nda kullanlmak zere bi imsiz karbonun uzun sre m enevileme ilem in den geirilerek grafit hline dntrlmesi ilemi; dvlgenletirme. grafitletirmek, [grafit-le-tir-mek] (grafitletirmek) gl. fi [-ir] Grafit hline dntrmek, grafitli, [grafit-li] (grafitti) sfi'. 1. inde grafit bulu nan. 2. ine grafit katlm, g-afolog, -u [Fr. graphologeu] (g'rafolog) is. El yazs uzman, grafoloji, [Fr. graphologie] (grafoloji) is. Bir el yazsnn incelenmesinden elde edilen bilgilerin bilimsel adan deerlendirilmesi, grafometre, [Fr. graphometre] (g'rafom etre) is. Planlarn yapmnda, arazi zerindeki alar l mekte kullanlan bir alet, grafoskop, [Fr. graphoscope] (g'rafoskop) is. Y azla r incelemeye yarayan byk apl byte. grah1 [Sansk. grah / garh] (g'rah) {eT} is. Gezegen. , [Gabain] grah, [Bulg. grah] (g'rah) {az} is. 1. Bezelye. 2. Fa sulye. [DS] gram, [Yun. gramma (arlk) > Fr. gramme] (g'ram) is. C.G.S. (santimetre, gram, saniye) sisteminde kilogramn binde biri deerindeki temel arlk l s birimi, gram ktle, sembol: g. gramarhk, - [gram+ar-lk] (g'ramarlk) is. Bir gram ktleye, 45 kuzey enlem indeki deniz seviyesinde Y erin uygulad kuvvet; gramkuvvet, gramaj, [Fr. grammme + age (Frarszcada kullanl maz)'] (g'ramaj) is. (Elemek veya kt iin) belli bir miktarn tad arlk miktar, gramatikal, -li [Fr. grammatical] (g'ramatikal) sf. Dil bilgisi ile ilgili; dil bilgisine dayanan; gramere ilikin. gramatikos, [Yun. grammatikos] (g'ramatikos) is. 1. Yazc. 2. m paratorluk dneminde Rumca antla malar yazan Rum ktiplere verilen isim, gramer, [Fr. grammaire] (gram er) is. Bir dilin ses, biim ve cmle yapsn inceleyip kurallarn tespit eden bilim; dil bilgisi, gramerci, [gramerci] (g'ramerci) is. Dil bilgisi uz man. gramkuvvet, [gram+kuvvet] (gram kuvvet) is. Bir gram ktleye, 45 enlem indeki deniz seviyesinde Yerin uygulad kuvvet; gramarhk. gramofon, [Fr. gram mophon (marka ad)] (g'ramofion)is. Plaa kaydedilmi sesleri mekanik olarak tekrarlayan let; sesyazar; fonograf.

gramsantimetre, [Fr. gramme+centimtre] (g ra m santimetre) is. fz. Bir gram arlndaki bir cismin bir santimetre yer deitirmesini salayan kuvvet birimi; kilogrammetrenin yz binde biri, granat, [Lat. granatum] (g'ranat) is. jeol. Grena, grandi, [t. grande] (g'ra ndi) is. dnz. Y elkenli gem i lerde batan ikinci direk, grandk, [Fr. grand-duc] (g'ra ndk) is. 1. Byk bir dkln banda bulunan dke verilen unvan. 2. arlk R usyasnda prenslere verilen unvan, grandes, [Fr. grand-duehesse] (g r a ndes) is. Grandkn kars veya byk bir dkle hkm e den kadn. granit, [t. granito > Fr. granite] (granit) is. jeol. Kuvars, feldspat, ortoklaz ve m ika gibi ar m adde lerden meydana gelmi iri taneli m agm a kalnts kaya. S granit gibi, mecaz. Gl; dayankl; sert. || granit grisi, Koyu gri. granitleme, [granit-le--me] (granitlem e) is. 1. Granit durumuna gelmek ii. 2. jeol. kuvvetlerin etkisi ile yer yuvarla iindeki kayalarn granite dnmesi. granitlemek, [granit-le--mek] (g'ranitlemek) dnl. fi [-ir] Granit durumuna gelmek, granitli, [granit-li] (granitli) sfi. Bileiminde granit bulunan. grantuvalet, [Fr. grande toilette] (grantuva:let) sf. En gzel biimde giyinmi olarak, granl, [Fr. granule] (graniti) is. 1. Herhangi bir maddenin kk yuvarlak ya da oval tanesi; tane. 2. kim. Aslt ad verilen bulank bir ortam iinde dalm taneciklere verilen ad; tane, granla, [Fr. granulat] (g'ranla) is. Beton ve harla rn birleiminde bulunan kum, akl, krma ta gibi kat maddelerin tm, granlasyon, [Fr. granulation] ( g raniilasyon) is. Taneleme. granlin, [Fr. granuline] (granlin) is. min. Bir opa lin tr. granlit, [Fr. granulite] (granlit) is. min. Beyaz mikal veya ift mikal granit, grappa, [t. grappa] (g'rappa) is. zm posasndan retilen bir iki, gravimetre, [Fr. gravimtre (g ra v im e tre)] is. Yer ekimi alannn dikey bileenini byk bir kesinlik le lmeye yarar alet, gravimetri, [Fr. gravimtrie] (gravim etri) is. fz. Yer ekimi alannn iddetini inceleyen fizik dal, gravitasyon, [Fr. gravitation] (gravitasyon) is. B tn cisimlerin znde var olan, ktleleriyle doru, uzaklklaryla ters orantl olarak karlkl birbirle rini ekme kuvveti; genel ekim, gravr, [Fr. gravure] (gravr) is. 1. Kazma teknii veya sanat. 2. Kazlm veya ta basmas b ir ze minden ekilen resim.

GRA

R C E S E M I.

gravrc, [gravr-c] (g'raviirc) is. Kalemle kaz m a veya kazma yoluyla resim yapan kimse, gravyer, [La Gruyre (svirede bir ehir) > Fr. gruyre] (g'ravyer) is. Bir eit peynir, gray, [ng. gray] ('reyj is. B ir kilogram lk bir mad deye bir joul enerji veren nm miktar, ksalt: Gy. G regoryen1 [Grigor Lusavori (Ermeni kilisesinin , kurucusu) > Fr. grgorienne / grgorien] (g'regoryen) is. 1. Hristiyan mezheplerinden Ermenilerin dahil olduu bir mezhep. 2. B ir Katolik ilahisi. Gregoryen2, [Gregorius (Din adam) > Fr. grgo rien] (g'regoryen) is. 1538 ylndan beri uygulan m akta olan takvim sistemi. G rek, [Fr. grec / greque] (g'rek) is. 1. Eski Yunanl. 2. Eski Yunanllara zg. Greke, [Grek-e] (g'reke) is. Eski Yunan dili, grekorom en, [Fr. grco-romain] (grekoroman) is. 1. spor. Belden aa tutmamak, ayaklarla oyun yap m am ak gibi kurallar olan bir tr gre. 2. argo. Cinsel iliki. S grekoromen konum ak, argo. Cinsellikle ilgili eyler anlatmak; ak sak hik yele r anlatmak. gren, [Fr. grain] is. Tanecik. grena, [Fr. grenat / t. grana] (g'rena) is.jeol. 1. N ar iei renginde deerli bir ta; Sleyman ta. 2. K bik sistemde billurlaan alminyum silikat ile kalsiyum , magnezyum, dem ir veya manganez gibi madenlerden birinin birlemesinden olumu eitli renkteki mineral, gres, [Lat. crassus > crassia (yal) > Fr. graisse] (g'res) is. M akine ya. S gres ya, Rafine edil m i bir yalam a ya ile bir sabunun istenen kva ma gre deien oranlarda iyice kartrlmas ile elde edilen yar koyu yalam a ya. gresr, [Fr. graisseur] (g'rsr) is. Yalama pompas, grev, [Place de la Grve (Paris te eskiden isiz kim selerin topland alan) > Fr. grve] (g'rev) is. 1. B ir cretliler topluluunun anlakl i brakm; i brakm. 2. gnl. Bir yerde veya ayr yerlerdeki iveren veya tacirlerin topluca yaptklar anlamal i yerlerini tatil etmeleri eylemi. S grev gzcs, huk. Bir i yerinde grev ilan etmi olan ii kurulu unun yelerinin greve katlp katlmadklarn de netlem ek ve propaganda yapm ak amacyla giri ve k noktalarnda grevlendirdikleri kii. || grev krc, Grevcilere katlmayan veya dardan grevci iiler yerine almaya gelerek grevin etkisini azaltm ak amacyla yasal olmayan ilerde bulunan. j| grev krcl, Grevin etkisini azaltm ak amacyla iveren veya ona yardm c olan birisinin ya sa l ba kmdan ya sa k olan eylemlerde bulunmas.\\ grev szcs, huk. Grev yapm aya karar vermi olan bir sendikann grev kararn aklayan kimse.\\ grev yapm ak, huk. brakmak.

grevci, [grev-ci] (g'revci) is. brakm yapan kim se; i brakmc; greve katlan kii, greyder, [ng. to grade (dzenlemek) > grader] (g'reyder) is. Bir araziyi dzlemek, ta toprak gibi artk malzemeleri kenara ym ak gibi ilerde kulla nlan i makinesi, greyderci, [greyder-ci] (g'reyderci) is. Greyder kul lanan uzman. greyfurt, [ng. grape-fruit] (g'reyfurt) is. bot. Tu rungillerden portakaldan daha iri, kanarya sars renginde, tad acms ve eki, bol miktarda C vita mini ihtiva eden lman iklim meyvesi; altn top; kz memesi, (Citrus decumana). gri, [Fr. gris] (g'ri) sf. Kl rengi; beyaz ile siyah karm; boz. grifon, [Fr. griffon] (g'rifon) is. 1. Tarazl sert kll bir ss ve ev kpei tr. 2. Kanatl, aslan vcutlu, ku bal hayal bir mitoloji hayvan, gril, [Fr. grille] (g'rille) is. Izgara, grip, -bi [Fr. gripper (tutmak) > grippe] (grip) is. tp. Ar, ate, krklk ve yorgunluk ile belirgin hle gelen bulac bir tr virsn yol at hastalk; nezle; paavra hastal; enflanza. gripli, [grip-li] (g'ripli) sf. Gribe yakalanm olan hasta. grizu, [Fr. grisou] (g'rizu) is. Kmr ocaklarnda, normal basn ve scaklkta ortaya kan kolay tu tuabilir saf m etan gaz, grizum etre, [Fr. grisoumetre] (g'rizumetre) is. M a den ocaklarnda havada biriken metan gaznn ora nn lmeye yarayan alet; grizu ler, grizuler, [grizu+l-er] (g'rizuler) is. Maden ocaklarnda havada biriken metan gaznn orann lmeye yarayan alet; grizumetre, grosa, [Fr. grossa] (g'rosa) is. On iki dzine; yz krk drt adet, groston, [ng. gross ton] (g'roston) is. Hela, banyo, mutfak, dek alt boluu, ambar tirizleriyle, bor da arasndaki boluklar karldktan sonra geminin kullanlabilen blm nn ton birimi ( 1 1 = 2,84 m 3) cinsinden karl grostonluk, -u [groston-luk] (g'roston) sf. (Gemi iin) belirtilen m iktarda groston lsnde olan, grotesk, [t. grotesca] (g'rotesk) is. 1. lk a Roma yaplarnda, aralarnda insan ekilleri de bulunan i ie gem i karm ak ve gln figrlerle yaplm ssleme. 2. tiy. Kaba glnlkleri, beklenmedik biimdeki akalar, ztlklar olm ayacak biimde bir araya getirmek suretiyle oynanan gldr, grup, -bu [t. gruppo (dm) > Fr. groupe] (gltrup) is. 1. Ayn yerde, ayn cinsten bulunan nesne veya kiiler topluluu; kme; bek. 2. mecaz. karlar veya grleri bir olan kiiler btn. 3. Ortak nite likleri bulunan nesneler, varlklar btn. 4. as. eitli snf veya birliklere bal elemanlarn, belir

M 1 R S M .1 7 7 7
li bir taktik grevi gerekletirm ek zere tek bir kumandann emri altnda birletirilmesinden mey dana gelen kta topluluu. [ML] 5. istk. Bir veya birok zellii dolaysyla gzlenen veya birlikte deerlendirilen olay, olgu veya kimseler; snf. 6. mat. Her elemanla birlikte tersini ve her eleman cmlesi ile birlikte bileenlerini kapsayan ayn zellikte elemanlar kmesi; kme; cmle. 7. biy. Bitki ve hayvan bilimlerinde snflandrmada kul lanlan ancak ube, snf, takm, cins gibi belirli bir sraya konulam ayan alt blm, gru p lam a, [grup-la-ma] (g"ruplama) is. Bir varln hangi kmede olduunu belirlem ek ii. gru p lam ak , [grup-la-mak] (g"ruplamak) gl. f. [-r] [-l(t)-yor] Her varln zelliklerine gre ait oldu u kmeyi belirlemek, g ru p lan d rm a, [grup-la-n-dr-ma] (g"ruplandrma) is. Grup olumasn salama eylemi, g ru p lan d rm ak , [grup-la-n-dr-mak] (gru p la n d r mak) g l.f. [-r] 1. Nesneleri, varlklar, verileri or tak niteliklerine gre kmelere ayrmak. 2. Dank olan eyleri bir araya toplamak; bek yapmak; top lamak. g ruplanm a, [grup-la-n-ma] (g''ruplanma) is. Grup oluturulma eylemi, grup lan m ak , [grup-la-n-mak] (gruplanmak) dnl. f. [-r] 1. Ayr ayr kmelere yerletirilmek. 2. Bir araya gelerek grup oluturmak; gruplamak, gruplam a, [grup-la--ma] (g"ruplama) is. Birlikte grup meydana getirmek ii. gruplam ak, [grup-la--mak] (gruplam ak) ite, f . [-r] Gruplara ayrlmak; gruplar meydana getir mek; blnmek, gruplatrm a, [grup-la--tr-ma] (gruplatrm a) is. 1. Gruplamalarn salama eylemi. 2. istk. A nla lmas g bir gerei bir em a ile gstermek ze re zet brt verileri bir m antk erevesi iinde top lama veya bir deiken grubunu toplam bir deere indirgeme. [ML] gruplatrm ak, [grup-la--tr-mak] (gruplatrm ak) gl. f. [-r] 1. Gruplamalarn salamak. 2. Grup yapmak. -gsa-, [- / -g (sfat f i i l eki) + -sa- / -e- (dilek eki) > sa- / -gse-] yap. e. B ir eyi yapm ak istemek anlam katarak fiilden fiil yapan ek. -gse-, [- / -g (sfat fi il eki) + -sa- / -e- (dilek eki) > sa- / -gse-] yap. e. -* -gsa-. -gu ', [-g / -gi / -ki / -k / -gu / -g / -k / -ku] yap. e. . p . -gu , [-u / -g / ku / -k / -a-u / -e-g] (eT) yap. e. Genelletirme ve pekitirm e anlam katan bir isim den isim yapm a eki. Say adlarna eklendiinde ortaklk bildirir, av--n-u (avunma, avuntu) -gu3, [-u / -g] {eATIfeT} yap. e. 1. Fiilden isimler treten ek; eylemlerden eylem ve eyleyici adlar

GUB

tretir. [ETY] kra-g (kaak), kor--gu (muhafz), kay-u, yan-ku, sev-g, yar-u 2. Btn Trk lehe ve ivelerinde kullanlan ve gelecek zaman ile ge reklilik ifadesi tayan sfat fiil tretir. "Yula tamtur-u (meale tututurulacak = tututurulmas gereken) kler. Trkische Turfan-Texte. 3. {eT} Nitelik bildiren adlar tretir. [ETY] 4. {eT} Gelecek zaman gsteren yaplacak (ey), yapm aya y a ra yan (ey) anlam katarak sfat fiil yapar, ay-t-u szm (syleyecek szm) g u ', [gu / g] {eT} e. ok seyrek kullanlan bir soru edatdr. Konumalarda, cevab hayr olan soru cmleleri kurmakta kullanlr. "Bu sabmda igid bar g u ? (Bu szmde yanllk var m?) [ETY] [Tekin] gu2, [gu] {eT} e. Fiillerin emir kipi zerine gelerek zaman, yer ve ara ismi yapan edat. [DLT] gu3, [Far. gften (sylemek) > g / gy (gu:) {OsT} is. 1. Syleme; deme. 2. {az} Ses. [DS] guan, [Sod. uvn] {eT} is. Su; yazk; gnah; ka bahat. [EUTS] g u an in , [Fr. guanine] is. biy. DNA ve R N A nm ya psna giren bir pirn baz; guanozin nkletoit, k salt: G. guano, [sp. guano] is. 1. Baz deniz kularnn pis liklerinin bir kyda birikmesi ile meydana gelen gbre. 2. Deiik trdeki organik gbrelere verilen isim. guanozin, [Fr. guanosine] is. biy. Riboza, guanin eklenmesi ile oluan nkleosite verilen ad. S guanozin difosfat, biy. Guanin, riboz veya deoksiriboz ve fo sfa t grubu kapsayan nkleotit, ksalt: GDP.|[ guanozin m onofosfat, biy. Guanin, riboz veya deoksiriboz ve bir fo sfo rik asitten oluan nkleotit, ksalt: GMP.\\ guanozin trifo sfat, biy. Bir guanin, bir riboz ya da deoksiriboz ve fo sfa t grubu kapsayan, enerji kayna olarak kullanlan nkleotit, ksalt: GTP.\\ g uanozin trifo sfataz, biy. Guanozin trifosfat guanozin difosfata katalizleyen ve enerji aa karan enzim, GTPaz. g u ara n i, [sp. guarani] is. Y z Centim ostan m eyda na gelen Paraguay para birimi, gua, [t. guazzo > Fr. gouache] is. 1. Zamkl b ir tr sulu boya. 2. Bu tr boya ile yaplm resim, g u a tr, [Fr. goitre] is. tp. Boyundaki kalkan bezinin ar bymesi ile beliren hastalk; gua; cedre, gub, [gub / gup / gb / gp (yans.)] is. arpma, atma, vurma, tepme, drtme, dm e ve benzer hareketleri anlatan kk. [Zlfkar] gub-r-t S gub dem em ek, {az} Cevap verememek. [DS] guba, [gub (yans.) > gub-a] {az} zf. (Dm ek ii iin) yzkoyun. [DS] g u b ak , - [gubak (yans.)] {az} is. Kekliin tme srasnda kard ses. [DS] g u b a r, [Ar. ubr _>Li] (guba:r) {OsT} is. 1. Toz, top-

GUB

O ira i M H H . gud, g u d gu d gud-u-la-m ak S gud gud gudullamak, {az} K endi kendine konumak; hom ur danm ak [DS] gudde, [Ar. gudde Ji] (gudde) {OsT} is. anat. Bez; beze; salg bezi. S gudde-i arakye, {OsT} Ter be zi,|| gudde-i dem iye, {OsT} Gzya bezi.j| gudde-i dakye, {OsT} anat. K alkan bezi.|| gudde-i dhniye, {OsT} anat. Ya bezi.|| gudde-i em a-i rakka, {OsT} anat. Barsak bezleri. || gudde-i feriye, {OsT} anat. Yardmc bezler.|| gudde-i fevkal-kilye, {OsT} anat. Bbrek st bezi. || gud de-i ineb, {OsT} Salkms bez. || gudde-i lubiye, {OsT} anat. Tb-k bezi.|| gudde-i m ideviye, {OsT} anat. Mide salg bezleri. || gudde-i nekfiye, {OsT} tp. ene alt bezlerinin iltihaplanmas ile ouan ilik.|| gudde-i sanevberiye, {OsT} bot. Kozalaks bez.|| gudde-i teh tel-fekkiye, {OsT} anat. ene alt bezi.|| gudde-i tahtel-lisn, {OsT} D il alt bezi. guddeli, [gudde-li] sf. Guddesi olan; gudde bulunan, guddevi, [Ar. uddev bezleri ile ilgili; bezel. guddi, [Ar. gudd ^ J i ] (guddi;) {OsT} sf. Gudde ile ilgili; guddeye ait. guded, [Ar. uded i J i ] {OsT} is. anat. Bezler. S guded-i beere-i m uht, anat. B ez epiteli.\\ guded-i cildiye, Cilt bezleri. gdek1 -i [Far. gdek , (gu;dek) {OsT} is. ocuk. gdek2, -i [gt-mek > gt-ek] {az} is. Sra; nbet. [DS] gudekn, [Far. gdekn K 'ij] (gu;dek;n) {OsT} is. ocuklar. gudekne, [Far. gdekne IS'jjS] (gu;dek;ne) {OsT} zf. ocuka; ocuk gibi, gudera, [Ar. uder > ljJi] (gudera;) {OsT} is. 1. Glckler. 2. Su birikintileri, gudruf, [Ar. udrf / uzrf tij_p>] (gudera;) {OsT} is. anat. K emiklerin u ksm nda bulunan beyaz, sert ve esnek doku; kkrdak. S gudrf- darak, {OsT} anat. K alkans kkrdak.|| gudrflf- halkav, {OsT} anat. Kkrdak halka.|| gudrf- tercihl, {OsT} anat. briksi kkrdak.|| gudrflf- trs, {OsT} anat. Kalkans kkrdak.\\ gudrflf- vustn, {OsT} anat. Burun deliklerini ayran kkrdak perde. gudruf, [Ar. uzrfi (gudru:fv.) {OsT} s. K krdakla ilgili; kkrdaa ilikin, gudrufin, [Ar. uzrfn (gudru:fi:n) {OsT} is. anat. Kabuklama, gudubet, [Ar. adab > adbet (fikeli kadn) (gudu. bet) {OsT} sf. ok irkin ve sevimsiz; surat sz. (gudevi;) {OsT} sf. Salg

rak; ince toprak. 2. Esrar. 3. hat. Bir yaz tr. 4. {azj Sis; duman. [DS] S gubr-ld, Toza bu lanm, tozlanm.\\ gubr- gam, Gam tozu; es rar]] gubr- htr, Keder; elem. || gubr- tl, bot. iek tozlar; polen.\\ gubr- trik, Yolun tozu. gubare, [Far. gbre (gu;ba;re) {OsT} is. 1. S r srs. 2. Sr ahr. 3. Mandra, gubari, [Ar. ubr iSj'b*-] (guba. ri;) (OsT) sf. 1. Toz la ilgili. 2. Toza benzer. 3. Eski yazda bir eit, gubarmak, [gubar-mak] {az} dnl. fi [-r] Gurur lanmak; bbrlenmek. [DS] guba, [guba- ?] {az} is. 1. Ortaklk; irket. 2. De ime; takas. [DS] gubak, - [guba--k] {az} is. 1. Y ayla komusu. 2. Sr orta. [DS] gubam ak, [guba--mak] {az} ite fi. [-r] mece ile i grmek; yardmlamak. [DS] gubat, [Ar. abl (anlaysz) > abvet > ubat o L i] (guba;t) {OsT} sf. 1. Kaba; biimsiz. 2. {az} Kaba; grgsz. [DS] gubata, [gubat-a] (gubata) {az} zf. Kabaca. [DS] gubeyra, [Ar. gubeyra I ^ ] (gubeyra;) {OsT} is. j vez, (Sorbus domestica). gubudak, - [gubu-d-ak] {az} is. Yalan; palavra.
[DS]

gubur1, [Ar. kubr ?] {az} is. 1. zm posas. 2. Baca pislii. 3. Kanalizasyon. [DS] gubur2, [? gubur] {az} is. 1. Bir tr tabanca. 2. Fi eklik. [DS] gubuz, [? gubuz] {az} is. 1. Yalan; palavra. 2. D ol m a ifte tfein dip ksm. 3. Gs kemiinin kk, kam bur ksm. [DS] S gubuz atmak, {az} Yalan sylemek; abartmak. [DS] gubuzca, [gubuz-ca] {az} sf. lsz konuan; ok abartan. [DS] gucuklanm ak, [gocuk-mak > gucuk-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Korkmak; kayglanmak. [DS] gucukmak, [gocuk-mak > gucuk-mak] {az} dnl. f . [-ur] Gocunmak. [DS] gucur, [? gucur] {az} sf. (Kii iin) ksa boylu; bodur. [DS] -gu, [-g / -gi / -gu / -g / -ki / -k / -k / ku] {eAT} yap ek. 1. Fiillerden alet isimleri yapar. atla-u. 2. Fiillerden sfat yapar, alda-u, dalu. -gu, [-gu-] {eT} yap. ek. Eyleyici adlar treten ek. [ETY] ay-gu- (kaann danman veya szcs) gumak, [eT. ku-mak] {az} gl. fi [-ar] Kucakla m ak; sevmek. [DS] gud, [gd / gud (yans.)] is. Tavuk vb. kmes hayvan larnn kard sesleri, bu biimde barmay, ke sik kesik konumay anlatan kk. [Zlfkar] g u d

TRllffit S M 1 7 7 9 _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ t K
gudubetlik, -i [gudubet-lik] is. ok irkin ve se vimsiz. guduk, -u [gud-uk] {azf is. 1. Gaga. 2. Burun. 3. Meme ucu. [DS] gudumsuz, [Ar. kudm => kudm-sz] {az} sf. 1. Uursuz adam. 2. Kskan adam. 3. Agzl ve obur adam. [DS] gudurgan, [kudur-gan] {az} sf. Yaramaz; azgn. [DS] gudurmak, [eT. kutur-m ak > kudur-mak] {az} gsz. f [-ur] Kudurmak. [DS] guduruk, -u [kudur-uk] {az} sf. Kudurmu. [DS] guduz, [eT. kutuz > kuduz] {az} is. Kuduz. [DS] gdm, [Ar. kudm (nden gitme)] {az} is. Uur. [DS] gdml, [kudm-l] {az} sf. Uurlu. [DS] gudiimsz, [kudm-sz] {az} sf. Szn tartm adan konuan; densiz. [DS] gudran, [Ar. gadir > udrn j l j j i ] (gudiira:n) {OsT} is. 1. Su birikintileri. 2. Glck, gudv, [Ar. udvv j J i ] {OsT} zf. ( veya yola k mak ii iin) sabah vakti; sabah sabah, gudve, [Ar. udve oj-ap] {OsT} is. Tan ile gne do umu aras zaman; sabah, gufran, [Ar. gufran OlJi-] (gufra:n) {OsT} is. 1. M er hamet etme; affetme; yarlama. 2. A llahn kulla rnn gnahlarn affetmesi. S gufrn- lh, A l lah in gnahlar affetmesi. guful, -l [Ar. uful J y ^ ] (gufu.l) {OsT} is. 1. Dik katsizlik sonucu yanlma. 2. B ir iin sonucunu kestirememe. gug, [gag / ga / gak / geg / ge / gey /gg / g / gk / gog / gug / guk / gurk / gg / g / grk (yans.)] is. Tavuk vb. kmes hayvanlarnn kard sesleri, buna benzer sinirli konuma, barm a arma ve seslenmeleri anlatan kk. [Zlfikar] gug-gu kuu, gug+gu (ku), gug-u, gug-u-cuk, gug-uk guggu, [gug (yans.) > gug-gu] {az} is. 1. Bayku. 2. Puhu kuu. [DS S guggu kuu, {az} Guguk kuu. [DS] gugird, [Far. ggird j>] (gu:gird) {OsT} is. K krt. gugu1 [gugu (yans.)] is. Tavuk arrken sylenen , sz. S gugu iei, D iz boyu ykseklikte ok yllk, pembe iekli, otsu bir ss bitkisi; hsniiyusuf; kzl hanm, (Dianthus barbatus). gugu2, [gug (yans.) > gug-u] {az} sf. Aptal. [DS] gugUcuk, -u [Bulg. gugutka [Tietze] / gug (yans.) > gug-u-cuk] {az} is. 1. Kumru. 2. Yusufuk kuu. [DS] gugu, ~cu [gug-u] {az} is. eftali iei. [DS] guguk1, -u [gug (yans.) > gug-uk] is. zool. 1. Gu gukgillerden A vrupada yaayan ve guguk diye

GUK ten, kk kularn yuvasna brakt yum urtala rnn ve kan yavrularnn bakmn bu kulara yaptran, erkek says ok olduu iin diisi pek ok erkekle beraber olan, kam beyaz izgili, siya ha alan kl renkli, 35 cm. kadar boyunda, bcek ve trtllarla beslenen bir trmanc ku, (Cuculus canorus). 2. ocuklarn biriyle alay etm ek iin kardklar guguk kuunun sesini andrr ses. 3. {az} Bir tr kr gvercini. [ D S ] 4. avu kuu. {az} [ D S ] 5. {az} Bayku. [ D S ] fi1 guguk gibi kalmak, Yalnz bana kalmak; yalnz bana oturmak. || guguk tm, {az} D okuz mart. [ D S ] || guguk yapmak, (Alay etmek iin) guguk sesi karmak. guguk2, -u [gug (yans.) > gug-uk] {az} is. Para lanmam ceviz ii. [ D S ] gugukgiller, [guguk-gil-ler] is. zool. Omurgal hay vanlarn kular snfndan, ounluu yumurtalarn yabanc kularn yuvalarna brakan ve yavrularn onlara baktran, kendi yavrularnn farkna varm a mas iin yuvann sahibi olan kuun yavrusu k tka onu yuvadan aa atan, uzun kuyruklu, k v rk gagal kular familyas, (Cuculidae). guguklar, [guguk-lar] is. zool. Guguk kularn iine alan takm, (Coccygomorphe). guguklu, [guguk-lu] sf. 1. Guguu bulunan. 2. is. Guguklu saatin ksa sylenii. S1 guguklu saat, Saat balarnda alan bir kapaktan karak saat says kadar guguk kuu gibi ten saat. gugul1, [Yun. koukkuli => gugul] {az} is. 1. To murcuk. 2. Ekmek. 3. Yal ekmek drm. [ D S ] gugul2, [gugul] {az} is. 1. O t balam aya yarayan kk ba. 2. Barabot denilen balk a torbasnn tepesine konan iaret mantar. 3. Balk ann en ok balk toplanan sk gzenekli yeri. [ D S ] gugumavk, - [Yun. khoukhouvga => kukumavk] {az} is. Bayku. [ D S ] guh, [Far. gh jf] (g:h) {OsT} is. Pislik; nacaset. guk1 [gag / ga / gak / geg / ge / gey /gg / g / gk , / gog / gug / guk / gurk / gg / g / grk (yans.)] is. Tavuk vb. kmes hayvanlarnn kard sesleri, buna benzer sinirli konuma, barm a arma ve seslenmeleri anlatan kk. [Zlfikar] guk-la-mak, guk yatmak, guk yatm ak, {az} Kulukaya ya tm a k
'[ D S ]

guk2, [Far. g k iij? ] (gu:k) {OsT} is. Kurbaa. -guka, [-uka /-gke] {eT} yap. e. Z arf fiil (ula) eki. -gu / -gii sfat fiil eki ile -a / -e ynelm e durum ekinin birlemesiyle meydana gelmitir, -m ek iin, -mak iin anlam verir, bl-guka (bulmak iin) gukguk, -u [guk+guk] {az} is. Bayku. [ D S ] S gukguk kuu, {az} Guguk kuu. [ D S ] guklamak, [guk-la-mak] {az} gl. f i [-r] [-l(u)-yor] armak. [ D S ]

GUL

M IC E S M -78

g u l1 [gul (yans.)] is. Hindinin kard sesi anlatan , kk. [Zlfikar] gd-u gulu, gul-uk gul2, [eT. kul] {az} is. Kul; kle. [DS] gul3, [Ar. gul J i ] {OsT} is. Sulu kim senin boynuna veya ellerine taklan halka; kelepe. gul4, [Far. gl J_j?] (gu:l) {OsT} sf. Ahmak; safdil. gul5, [Ar. gl J ^ t] (gu:k) {OsT} is. 1. Hortlak; haya let. 2. A rap mitolojisinde insanlara ktlk eden, her trl kla giren bir cin. 0 gl-i beyaban, Gulyabani; korkun dev. gula, [eT. kula] {az} is. 1. Sar ile kzl renkli bey gir. 2. Kulak arkasndaki tyleri kahverengi olan kei. 3. Krem rengi; ak sar. [DS] gulak, - [eT. kulkak / kulak] {az} is. 1. Kulak. 2. Sabann iki kenarna iziyi amak iin konan aa paras; kulak. 3. B ir tr mantar. [DS] gulam , [Ar. ulm f^Lt] (gula:m) {OsT} is. 1. Erkek ocuk; gen; delikanl. 2. Esir; kle. S b re , Kulampara. 1. Erkek ocuklar; delikanllar. 2. Esirler, gulm-

gulaz, [Ar. ulaz JjMp] (gula:z) {OsT} sf. Kaba; kaln, gulbaa, [kurbaa] {az} is. Kurbaa. [DS] guld, [guld / gld (yans.)] is. Gr bir suyun alaya rak akn, karn gurultusunu, buna benzer grlt l konum ay anlatan kk. [Zlfikar] guld-ur gl dr, guld-ur-da-mak Gulden, [Hol. gulden / guilder] is. Hollanda para bi rim i olan florinin dier ad. guldur1, [guld (yans.) > guld-ur] is. Gr bir suyun akm, karn gurultusunu, buna benzer grltl bir ekilde konum ay anlatan yansmal gvde. 0 guldur guldur, {az} (Barsak iin) gurultu y a parak. [DS] guldur2, [? guldur] {az} sf. Babo; isiz. [DS] guldur3, [? guldur] {az} is. Kumru. [DS] guldur4, [? guldur] {az} is. 1. Ftk. 2. Ftk hastal olan kimse. 3. Guatr hastal. [DS] gulduram ak, [guld (yans.) > guld-ur-a-mak] {az} gsz. f. [-r] [-r(u)-yor] A lktan ya da tmekten dolay barsaklar ses karmak; guruldamak. [DS] guldurdam ak, [guld (yans.) > guld-ur-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [-d(u)-yor] Birisinin arkasndan konumak. [DS] guldurdatmak, [guld (yans.) > guld-ur-da-t-mak] {az} gl. f. [-r] Dedikoduyu kztrmak. [DS] guldrgnan, [guld (yans.) > guld-r-gn+an] {az} is. Develere taklan byk an. [DS] gule, [Far. gle J j ? ] (gu:le) {OsT} is. Glle. S gleendz, Topu; nianc. gulet, [Fr. golette] is. dnz. ki direkli, yelkenli sava gemisi. gulfe, [Ar. ulfe -u] {OsT} is anat. Snnet derisi, gulfev, [Ar. ulfev ^sy-] (gulfevi:) {OsT} sf. Snnet derisi ile ilgili, gulgule, [Far. gulule iUJi] {OsT} is. 1. Barp a rma; grlt. 2. D ar azl bir kaptan akan suyun kard ses. gulgule-endz, {OsT} Grlt y a pan; ses karan; yanklanan.\\ gulgule-i etfl, {OsT} ocuk grlts.|| gulgule-i sukut, {OsT} D m e grlts.\\ gulgule-i y M tel, {OsT} Ya A llah! sesleri. gulgulu, [Far. gulule] {az} is. Kk su testisi. [DS] gulgul, [Far. ulule] {az} is. Aatan yaplm kulplu su kab. [DS] guli, [gulu (yans.)] {az} is. Hindi. [DS] S guli ba ca, {az} Byk lahana. [DS] gulk1 [gullc (yans.)] is. Su ierken boazdan kan , ya da testi veya srahiden dklen suyun kard sesi anlatan kk. [Zlfikar] g ulk gulk gulk2, [gurk (yans.)] {az} sf. -* gurk. [DS] gullanmak, [kullan-mak] {az} gl. f. [-r] K ullan mak. [DS]

gulam an, [Ar. ulmn jU^>U] (gula:ma:n) {OsT} is. gulatne, [Ar. ulm + Far. -e 4^5U] (gula:me) {OsT} is. Says beten az ve acemi ocana alnma yan 8-10 yalarndaki devirme ocuklar, gulam hane, [Ar. ulm + Far. hne -^U-^U] (gula:hne) {OsT} is. Seluklular dneminde esir edilmi Hristiyan ocuklarnn okutulduu kle okullar, gulam iye, [Ar. ulmiyye v>Mt] (gula:miye) {OsT} is. mparatorluk dneminde cizye tahsil eden kap kulu svarilerine, her cizye iin denen on akelik cret. gulan, [eT. kulan (yaban eei) / kulun (tay)] {az} is. -* kulan. [DS] gulane, [Ar. lne >Ip] (gulame) {OsT} zf. 1. Hort laklara yakacak biimde; hortlaka. 2. Olaanst bir gle. gulasm am ak, [kulak+as-ma-mak] gula:smamak) { z} gsz. f. [-z] [-m()-yor] nemsememek; bo vermek. [DS] gula, [kul+a- / kulak + a (mant) > Mac. gulyas] is. M acarlara ait krmz biber, kylm soan, sa rmsak, kimyon, m ercankk otu, kk Hindistan cevizi ile birlikte hazrlanm ve yava atete drt saat kaynatlarak piirilmi, salal bir sr eti yemei. gulat, [Ar. gali > ult o 5 U ] (gula.t) {OsT} is. 1. Cokunluu ve taknl ar dereceye vardranlar; arlar. 2. Din ve mezhepte ar mutaassplar; ga liye. gulatz, [kulak+toz-u] (gula:tz) {az} is. K ulak tozu. [DS]

I M I M M 1781

GUN

gullap, -b [Ar. kullab (kanca)] {az} is. 1. Kap srgs. 2. Demircilerin yapt b ir tr mentee. [DS] glle, [Far. glule] {az} is. 1. Glle. 2. A r olma; ok fazla arlk. 3. Byk lokma. [DS] gulluk, -u [kul-luk] {az} is. 1. Hizmet; ikram; kulluk. 2. Memur. 3. Bodrum. 4. Sokak kapsnn nndeki talk yer. [DS] gulmet, [Ar. glm ek c - J i ] {OsT} is. ehvet fazlal, gulp, [Ar. kulb] {az} is. 1. Sap; kulp. 2. mecaz. U y durm a veya bahane edilen kusur; sebep. [DS] S gulpunu bulmak, {az} B ir iin yntemini, yolunu bulmak. [DS] gulplu, [lculp-lu] {az} is. -* kulplu. [DS] gulu, [gulu (yans.)] is. Hindi sesi. 0 gulu gulu, Hindi. gulu, -cu [Ar. glne] {az} is. -* kulun. [DS] gulugu, [gulu+gu] {az} is. Bayku. [DS] guluk, [guluk (yans.)] is. Su ierken boazdan, ya da bir testiden, srahiden su boaltrken kan ses. -guluk, [-guluk / -glk] {eT} yap. e. , olu ve ey lem bildiren ek. [ETY] top-ul-guluk (delmek) gulul, -l [Ar. ull J rclk; aldatma; hile, gulule, [Far. ulle < ^ t ] (gulu:le) {OsT} is. plik yu 1 ma; ip topu. gulun1 [eT. kulun (tay)] {az} is. -* kulun. [DS] S , gulun ksrak, {az} D am zlk ksrak. [DS] gulun2, [? gulun] {az} is. K sa namlulu av tfei. [DS] gulun, -cu [Ar. ulunc] {az} is. 1. K rek kemikle rinin aras. 2. Omuzlardaki ya da iki krek kemii arasndaki ar. [DS] 0 gulunca kmek, {az} (Alacakl iin) borcunu dem esi iin borluyu s ktrmak. [DS] gulunlamak, [kulun-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [l(u)-yor] -* kulunlamak. [DS] gulf, [Ar. ulf >_iip] {OsT} is. Klflar; knlar; mah fazalar. gulv, -w [Ar. ulvv j ] {OsT} is. 1. H addini a ma; ileri gitme; ar davran; taknlk. 2. Saldr; ayaklanma. 3. ed. Y erme, alay etme ve talam ada kullanlan abartmay ar lde tutm a sanat, gulyabani, [Ar. li + Far. beyaban J> ^i-] (gulyaba:ni:) {OsT} is. Tenha ve karanlk yerlerde, krlar da insanlarn nne ktna inanlan korkun ha yalet; hortlak. gum1 [gum / gm (yans.)] is. Kat eylerin arpm a , sn, yere dmesini, bu tarzda suyun dkln, gk grlemesini anlatan kk. [Zlfikar] gum gum gum', [kum] {az} is. -* kum. [DS] guma, [Mo. kum a (cariye)] {az} is. 1. -* kuma. 2. Elti. [DS] (gulu:l) {OsT} is. D oland

guman, [? guman] {az} sf. Gebe. [DS] gumandar, [Lat. commandare] {az} is. Kumandan. [DS] gum arazlannak, [gubar-mek > gumar-az-la-n-mak ?] {az} dnl.f. [-r] vnmek; kvanmak. [DS] gumalayamam ak, [eT. kuma-mak > guma-la-y-am a-mak ?] {az} gsz. f. [-zj [-m()-yor] Zengin olamamak. [DS] gumat, [t. commando] {az} is. Emir; kumanda. S gum at etmek, {az} 1. Zorlamak. 2. Kkrtmak. [DS] gumbar, [Far. m ubar => mum bar / bumbar] {az} is. 1.'-*- mumbar. 2. s f Hastalkl; sska. [DS] gumburdamak, [gumb-ur-da-mak] {az} gsz. f. [r] [-d(u)-yor] Cimrilik etmek. [DS] gumbuz, [tombuz (topuz) > gumbuz] {az} is. Yum ruk. [DS] gme, [? gme] {az} is. 1. Avc kulbesi. 2. Ahr. [DS] gumele, [? gumele] {az} is. -* gmele. [DS] gumguma, [gum (yans.) > gum+gum-a] {az} is. Kk toprak srahi. [DS] gumpir, [Bul. kram pir] {az} is. Patates; kumpir. [DS] gumum, [Ar. gam > umm p * i ] (gumu:m) {OsT} is. Gamlar; zntler, gumuz, [Ar. umz ^ y ^ - ] (gmu:z) {OsT} is. (Sz iin) anlalmaz olu; g anlalrlk. gumuzet, [Ar. umzet c~*yJ-] (gumu:zet) {OsT} is. G anlalrlk; karklk. -gun1, [in. kun (s r ; kalabalk; topluluk; toplant; snf; trde) > -kun / -kn / -kn / -kin / -m / -gin / -gun / -gn] {eT} ek, e. okluk ve topluluk eki. [ETY] ini (erkek karde) > iniy-gn (erkek karde ler, biraderler), kelin-gn (gelinler), tay-gun (tay lar; tay gibi oullar) -g u n 2, [-gun / -kun] {eAT} yap. e. Hem geisiz, hem de geili fiillerden sfat ve isim ler treten ek. azun, kz-un, ap-kun, yan-un, ar-un, bas-un, dut-un, kr-un gn, [Far. gn j j ? ] (;n) {OsT} is. 1. Renk. 2. Tarz; usul; biim. gun, [gn] {az} is. -* gn. [DS] S gun rmak, {az} Gn domak. [DS]|| gne tapan, {az} Ayi ei. [DS]|| gun gedikten inmek, {az} Gn do mak; ortalk aydnlanmak. [DS] gna, [Far. gn / gne / Uj?] (g;na:) {OsT} is. Tr; eit; tarz. S gna-gn, eitli; trl trl; renk renk. gunan, [Mo. kunan] {eT} is. yam a basm tay. [Nevy] gunc, [Ar. unc ^ ] {OsT} is. Krtma; eda; cilve. S gunc dell, N az ve eda.

GUN

g uncu, [gun-cu ?] {az} sf. nat adam. [DS] g undak, - [Erme, kuntag > kunda-k] {az} is. 1. Kundak. 2. M sr koan; kundak. [DS] S1 g u n d ak b a lam ak , {az} (Msr bitkisi iin) koanlar ol mak. [DS] gundak, [kundak-] {az} sf. ki yzl; yaltaklk yapan. [DS] gundul, [? gundul] {az} sf. U fak tefek; ok kk. [DS] g u n d u ru , [? kunduru] {az} is. Sert buday. [DS] gne, [Far. gne -tjS] (g:ne) {OsT} is. -* gna. S gne-gn, Renk renk; trl trl. gungula, [Far. ulule] {az} is. Kk su testisi. [DS] gunlac, [kulun-la-y-c] {az} sf. Kulunlayc. g u nlam ak, [kulun-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l(u)yor] Kulunlamak. [DS] g unnac, [kulun-la-y-c] {az} sf. 1. Kulunlayc. 2. (Hayvan iin) gebe. [DS] g u n n am ak , [kulun-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-n(u)yo r] 1. (At, eek vb. iin) dourmak. 2. Yumurtla m ak. [DS] gunne, [Ar. unne ^i-] {OsT} is. dbl. 1. Burundan syleme. 2. Genizden gelen ses. g u n t, [Erme, kunt (top)] {az} sf. Ar; tok; dolgun. [DS] gunude, [Far. gnden (uyumak) > unde coyi] (gum .de) {OsT} sf. 1. Uyumu; uyuklam. 2. Uy kuda olan, fi1 gunflde-i h k -i ra h m e t, R ahm et top ra zerinde uyumu; lm. gnya, [Far. gny lej?] (g:nya:) {OsT} is. mat. Dik izmekte kullanlan geometri aleti; gnye. g u p 1 [gub / gup / gb / giip (yans.)] is. arpma, , atma, vurma, tepme, drtme, dme ve benzer ha reketleri anlatan kk. [Zlfkar] gup gup gup2, [eT. kp] {az} sf. ok. [DS] gupa, [t. coppa] {az} is. -* kupa. [DS] g u p rd em ek , [gup (yans.) > gup-r-de-mek] {az} gsz. f. [-r] [-d()-yor] Tepinmek; grlt etmek. [DS] -gur-, [-kir- / -kur- / -kr- / -gr- / -gir- / -ur- / - gr] {eT} {eAT} yap. e. Fiillerden fiil treten ek; ettir genlik eki. [ETY] od-gur-mak (uyandrmak), tirgiir-m ek (yaatmak), dir-giir-mek, tur-ur-mak. g u r1 [gor / gur / gr (yans.)] is. Suyun gr akn, , atein harl ve sesli olarak yann, buna benzer kaln ve gr sesleri, barmay, haykrmay ve karn gurlamasn anlatan kk. [Zlfkar] gur gur, gur-ulda-mak, gur-la-mak, gr-ul-tu t? g u r g u r etm ek, Guruldamak. g u r2, [Far. gr j j f ] (g:r) {OsT} is. 1. Mezar; kabir. 2. Yaban eei. S g r-h n e, Trbe.\\ g r-istn , Mezarlk; kabristan,|| gr-k en , Mezar kazan; me zarc.

g u ra , [? gura] {az} is. Toprak orba ana. [DS] g u ra b 1, [Ar. urb ^ y ] (gura;b) {OsT} is. 1. Karga; kuzgun. 2. mecaz. Kt adam. 0 g u r b - ebka, zool. Salcsaan.\\ g u r b - esved, zool. Kara karga; kuzgun.|| g u r b - zem in, Karanlk.\\ g u r b lbeyn, zool. Alakarga. g u ra b 2, [Far. grb v 1 j ^] (g;ra;b) {OsT} is. Ilgm; j serap. g u rab e, [Far. grbe (gu:ra;be) {OsT} is. Kmbetli trbe; trbe kubbesi, g u ra b i, [Ar. urb ^ y ] (gura;bi:) {OsT} sf. Karga ile ilgili. g u ra b in , [Ar. urbn jo ly ] (gura;bi;n) {OsT} is. Kargalar. g u rab iy e, [Ar. urb > urbiyye y ] (gura;biye) {OsT} is. 1. K arga ile ilgili. 2. ki kara karga kadar birbirine benzeyen Hz. Ali ile Hz. M uham m edi Cebrail birbirine kartrd iin A liye bildirecei vahyi Hz. M uham m ede verdii, daha da ileri gide rek Hz. A linin tanr olduu eklinde slm inan lara aykr fikirler ileri sren bir mezhep, g u ra d a , [Sur. Ar. kurada] {az} sf. Y klmaya yz tutmu; rk. [DS] guraz, [kuru-az] {az} sf. K urum aya yz tutmu. [DS] g u ra zlan m ak , [kuruaz-la-n-mak] {az} dnl. f . [-r] K urum aya yz tutmak. [DS] g u ra k 1 - [kurak] {az} sf. Kurak. , g u ra k 2, - [kvra-k] (gu;vrak){az} sf. abuk i ya pan; ivecen; kvrak. [DS] g u ra k lk , - [kurak-lk] {az} is. Kuraklk. [DS] g u ra m a 1 [Ar. arm et > garm (alacakl) > uram , (.Ley] (gurama;) {OsT} is. 1. Alacakllar. 2. D man; rakip. 3. Tan vakti. 4. huk. ocuun dmesi ne sebep olanlarn deyecei diyet. 0 g u ram -i sh h at, huk. H astann salkl durumda iken ala cakllar. g u ra m a 2, [kur-mak > lcur-a-ma] {az} is. Tasar; d nce. [DS] g u ra t, -d [eT. kurta (yal kadn) > gurat] {az} is. K sr kadn. [DS] g u rb a a , [kurbaa] {az} is. 1. Kap srgs. 2. M entee. [DS] g u rb a n , [Ar. kurbn] {az} nl. 1. Kurban olaym, kurban olduum anlam nda seslenme ve sevgi sz. 2. K arde anlam nda seslenme sz. 3. is. Kurban. [DS] g u rb a n etm ek, {az} Vermemek; vermek istememek. [DS] g u rb e t, [Ar. gurbet Co>] {OsT} is. 1. Kendi mem le ketinden uzakta yaam a; yabanclk; gariplik. 2. Doup yaanlan yerden uzakta olan yer; yabanc memleket. S g u rb e t ekm ek, (Yabanc memleket

. 1783

GUR gurfalk, [Ar. urfe => gurfa-lk] {az} is. Tezgh. [DS] gurfe, [Ar. urfe > ] {OsT} is. 1. Oda. 2. Kk; ar

te olan iin) yurt zlemi ekmek.\\ gurbete kma, tasvf. 1. Derviin, eyhinin em ri ile bal olduu tekkeyi brakarak baka yerlere gitmesi. 2. D ervi in zam an zaman A lla h tan uzaklat kaygsna kaplarak gnlk hayatla ilgisini kesmesi, yalnzlk iinde gnlnde A lla h aram as.|| gurbete d mek, Aile ocandan uzakta bir yere gitmek. || gur bet eli, Yabanc memleket]] gurbet-gh, {OsT} Ya banc memleket.|| gurbet olan, {eAT} ingene ocuu. gurbeti, [gurbet-i] is. Gurbete kan; gurbette ge zen; geimini yabanc memleketlerde salayan kimse. gurbetilik, -i [gurbet-i-lik] is. Gurbeti olma du rumu. gurbetlik, -i [gurbet-lik] is. Gurbet,

dak. 3. Balkon; kntl pencere, gurg, [gurg / gurk (yans.)] is. Kulukaya yatan tavuun ya da dier kmes hayvanlarnn kard sesleri anlatan kk. [Zlfkar] gurg gurg gurg2, [gurk / gurk] {az} is. Kuluka. [DS] gurg olmak, {az} Kuluka olmak. [DS] gurgum, [kur-mak > gur-gun ?] {az} sf. Kibirli; gu rurlu. [DS] gurgur,1 [gur (yans.) > gur+gur] is. Guruldama sesi. , gurgur2, [gur+gur ?] {az} is. am kozala. [DS] gurgura, [gur+gur-a] {az} is. Grtlak. [DS] gurk', [gag / ga / gak / geg / ge / gey /gg / g / gk / gog / gug / guk / gurk / gg / g / grk gurbetzede, [Ar. gurbet + Far. zede {OsT} sf. (yans.)] is. Tavuk vb. kmes hayvanlarnn kard Gurbete dm; gurbette yaayan; gurbet sknt sesleri, buna benzer sinirli konuma, barma sn eken; srgn, arma ve seslenmeleri anlatan kk. [Zlfkar] gurd, [gurd (yans.)] is. Kazma, kartrm a gibi ey gurk olmak, g u rk yatmak, gurk-la-m ak lemleri anlatan kk. [Zlfkar] gurd-a-mak, gurd-agurk2, [gurg / gurk (yans.)] is. Kulukaya yatan la-mak tavuun ya da dier kmes hayvanlarnn kard gurdala, [? gurdala] {az} is. Sandk. [DS] sesleri anlatan kk. [Zlfkar] gurk basmak, gurk-a gurdalamak, [gurd (yans.) > gurd-ala-mak] {az} gelmek, gurk-la-mak g l . f [-r] [-l()-yor] Kartrmak; kurcalamak. [DS] gurk3, [gurk (yans.)] {az} is. 1. Kuluka. 2. Erkek gurdale, [t. cordola] {az} is. -* kurdele. [DS] hindi. [DS] S gurka gelmek, {az} (Kmes hayva gurdamak, [gurd (yans.) > gurd-a-mak] {az} gl. f. n iin) kuluka olmak. [DS][| gurk basmak, {az} [-r] [-d(u)-yor] Kartrmak; kurcalamak. [DS] (Kmes hayvanlar iin) kulukaya yatmak. [DS]|| gurdanmak, [gurd (yans.) > gurd-a-n-mak] dnl. f. gurk gurk etmek, 1. (Tavuk iin) kulukaya y a t [-r] 1. Oyalanmak. 2. Uramak, {az} [DS] m ak istediinde veya civcivlerini arrken gurdeenek, -i [gurd-e-enek / kurt+e-en-ek ?] u rk sesi karmak. 2. (Erkek hindi iin) u r k g g {az} is. kurdeen. [DS] sesi karmak]] gurk olmak, (Tavuk iin) kuluka gurdezen, [gurd (yans.) > gurd-ez-en] {az} is. St y a yatm ak istemek. || gurka yatm ak, (Tavuk iin) koymaya yarayan leen eklindeki toprak kap. [DS] civciv karmak zere yum urtalar zerine oturmak. gurdlanmak, [kurt-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] -* gurka, [gurk (yans.) > gurk-a] {az} is. Kurbaa. kurtlanmak. [DS] gureba, [Ar. arb > ureb U>] (gureba:) {OsT} is. gurklama, [gurk-la-ma] is. G urk sesi karma eyle 1. Garipler; mem leketinden uzakta yaayanlar; gur mi. betiler. 2. m paratorluk dnemi ordusunda kapku gurklamak, [gurk (yans.) > gurk-la-mak] g sz.f. [-r] lu svarilerinden ikisinin ad. S gureba mektebi, [-l(u)-yor] 1. (Tavuk iin) kuluka olmak. 2. (Er {OsT} Kimsesiz, ksz ve yetim ocuklarn okutul kek hindi iin) kabarmak. mas iin alan eitim kurumu]] gureb-i ms- Gurkalar, [Hint, gurka + T. -1ar] zl. is. anakkale limn, {OsT} Mslman kimsesizler. Savalarnda ngiliz ordusunda yer alan H indis gurebi, [Yun. ldopi] {az} is. Eri ulu kk balta. tann kuzey dou snrndaki dalk Nepal asll [DS] askerler olup Znderedeki 25. ve 26. alaylara ait yaral askerlerimizin tedavi edildii seyyar hasta guref, [Ar. urfe > uref ^ i> ] {OsT} is. 1. Kkler; neyi basp yarallarmz sngden geirmilerdir, ardaklar. 2. Balkonlar; knt pencereleri. 0 gurlama, [gur-la-ma] is. Karnda gurultu sesi olmas Guref Suresi, K u r an- Kerim 'in 39. suresinin ad. durumu. gurelik, -i [gre-lik] {az} is. K sa zaman; an. [DS] gurlamak, [gur (yans.) > gur-la-mak] gsz. f. [-r] [gurema, [Ar. urem l^] (gurema:) {OsT} is. -* gul(u)-yor] Sindirim yollarnda gaz veya sv geer rama. ken gur sesi kmak, gurer, [Ar. urre > urer j > ] {OsT} is. 1. Beyazlk gurluk, -u [gur-luk] {az} is. Evlerde talk giri; lar. 2. Atn alnndaki beyazlk. avlu. [DS]

GUR

le li m

. 1784

gurm, [Ar. um j> ] {OsT} is. deme yapma; de > m ede bulunma, gurmak, [kur-mak] {az} gl. f [-ar] Kurmak; yap mak. [DS] gurme, [Fr. gourmet] is. Yemek ve imekten zevk alan kimse; damak zevki yerinde olan kii. gurna1 [Erm. gum / Yun. krounion] {az} is. -* , kum a. [DS] gurna2, [? guma] {az} is. Gne alan duvar. [DS] gurna3, [Ar. kume] {az} is Ke; bucak; a. [DS] gurne, [? gme] {az} is. Scakta koyunlarn balarn birbirinin altma sokarak yaptklar kme. [DS] gurpedek, -i [grp (yans.) > grp-edek] {az} zf. -* grpedek. [DS] gurran, [Far. urriden > urrn j i y ] (gura:n) {OsT} sf. 1. Kkreyen; homurdayan. 2. Grldeyen. 3. fkeli. gurre, [Ar. urre >] {OsT} is. 1. Beyazlk; parlaklk. 2. Atn alnndaki beyazlk; aktma. 3. afan be yazl. 4. Yeni ay. 5. huk. Gebe bir kadnn ocu unun drlmesine sebep olandan alman tazmi nat. 6. Arab aylarn ilk yirmi drt saati.S gurre-i muharrem , {OsT} Muharrem aynn ilk yirm i drt saati. gurrende, [Far. urrende -^>] {OsT} sf. Korkun e kilde baran; grleyen; haykran, gurruk, -u [gur(r)-uk] {az} sf. Ftkl kimse. [DS] gursak, - [eT. kurusak] {az} is. 1. Kursak. 2. M ide. 3. Kalp. 4. Akl. 5. Yem ek borusu. [DS] gursakl, [kursak-l] {az} sf. ine dkn; alkan. [DS] gursaksz, [kursak-sz] {az}sf. Kendine sylenen kt szlere aldrmayan. [DS] gurak, - [eT. gura] {az} is. 1. Kuak; kemer. 2. Kap arkasna aklan ve srg olarak kullanlan tahta. 3. G k kua. [DS] gurt, -du [kurt] {az} is. -* kurt. [DS] S gurt bz , {az} Kendine ekme zellii; sempati. [DS] gurtarmak, [kot-ar-mak] {az} gl. f. [-r] -* kotar mak. [DS] gurtlanmak, [kurt-la-n-mak] {az} dnl. f . [-r] 1. Kurtlanmak. 2. mecaz. Kskanmak. [DS] gurtlu, [kurt-lu] {az} sf. 1. Kurtlu. 2. Kskan, 3. Elenceye dkn. [DS] gurtulmak, [kurtul-mak] {az} dnl. f. [-ur] -* kur tulmak. [DS] guru1 [Sansk. guru] is. 1. Brahmaclkta yksek snf , ocuklarn eiten retmen; muallim. [EUTS] [ETY] [Gabain] 2. gnl. Hristiyan misyonerleri, guru", [kum] {az} is. -* kuru. [DS] 0 guru gat, {az} (Yiyecek iin) iyi kt, tatl tatsz ne varsa. [DS]|| guru y ej( {az} Romatizma. [DS]

gurub, [Ar. urub ^ j > ] (guru:b) {OsT} is. 1. B ir gk cisminin batda grnm ez olmas; batma; bat. 2. Batlar; bat ynler. S gurflb-i em s, Gnein batmas. guruba, [kuru+ba] {az} sf. ocuu olmayan. [DS] gurub, [Ar. urb ^ j > ] (guru:bi:) {OsT} sf. Gu rupla ilgili. gurub saat, {OsT} Gnein batt anda 12 i gsteren saat sistemi. y gurufat, [Ar. gurufat o l i / ] (gurufa:t) {OsT} is. ar daklar; kkler, guruk, -u [eT. kuru ?] {az} is. 1. Klksz bu day. 2. Kk kulakl kei. [DS] gurukguk, -u [gur-uk+guk] {az} is. Testi. [DS] gurul1, [gur (yans.) > gur-ul] is. Suyun gr akn, atein harl ve sesli olarak yann, buna benzer kaim ve gr sesleri, barmay, haykrmay ve karn gurlamasn anlatan yansmal gvde. S gurul gurul, {az} Gurultulu sesler kararak. [DS] gurul2, [kuru-1] {az} is. Kurul; encmen, guruldam a, [gur-ul-da-ma] is. Gurultu karma du rumu. guruldam ak, [gur (yans.) > gur-ul-da-mak] gsz. f. [-r] [-d(u)-yor] Sindirim yollarndan sv geerken veya gaz olumas sonucu gurultu sesi kmak, gurulm ak, [kur-ul-mak] {az} dnl. f. [-ur] Bbr lenmek; kibirlenmek. [DS] gurultu, [gur (yans.) > gur-ul-tu] is. Sindirim yolun da meydana gelen gurlam a sesi, guruluk, -u [kuru-luk] {az} is. Hayvanlarn altma serpilen kum gbre. [DS] gurum 1 [eT. kurun > kurum] {az} is. -* kurum. , [DS] gurum2, [kur-mak > kur-um] {az} is. nsann yap s; bnye. [DS] grumak, [kuru-mak] {az} gsz. f. [-ur] Kurumak. [DS] gurumlu, [kur-um-lu] {az} sf. Kibirli. [DS] gurumsak, - [kum-msa-k] {az} s f 1. Arsz; azgn. 2. Kabaday. [DS] gurum sam ak, [kuru-msa-mak] {az} gsz. f. [-r] [s(u)-yor] Bulunm ayan yiyeceklere istek duymak. [DS]' gurun1, [kulun ?] {az} is. Byk eek. [DS] gurun2, [? kurun] {az} is. Ke. [DS] guruntu, [kur-untu] {az} is. -* kuruntu. [DS] gurup, -bu [Ar. urb j_rt ] (guru:p) {OsT} is. 1. -r, G nein batm as; batmak. 2. B ir gk cisminin ba tda ufkun altna gemesi ile grnmez olmas. 3. mecaz. Ortadan kaybolm ak; ad unutulmak. S gu rup etmek, (Gne iin) batmak.\\ gurup rengi, 1. Turuncuya alan krmz. 2. Bu renkte olan. gurur, [Ar. urr jjJ -] (guru:r) {OsT} is. 1. K endini

beenme; byklenme; kibir. 2 . vnme; kurum; alm; iftihar. 3. Onur; eref. S g u r u r d u y m a k , Gururlanmak. || g u r u r g e lm e k , Gurur duymak; ku rumlanmak:.|| g u rflr-i c iv n , {OsT} G enlik gururu. || g u rflr- ta t, {OsT} badetlere gvenm e guru ru.|| g u r u r u n u o k a m a k , B ir kimseye vn ver mek.
g u ru r, [Ar. urur < s j (uru. ri:) {OsT} sf. 1. G u

{OsT} is. 1. Ykanma yeri; ykanacak yer. 2. Eski evlerde alt inko ile kapl ykanm a yerleri, g u sm a k , [kus-mak] {az} gsz. f i [-ar] Kusmak. [DS]
g u sn , [Ar. un

{OsT} is.l. Dal; budak. 2. anat.

Damar ve sinir sistemi. S g u sn -i e c e r, {OsT} Aa dal. || g u sn -i m e k s u r, {OsT} K rk dal.


g u sn e , [Ar. une ai^zp] {OsT} is. Tek dal. g u sn , [Ar. un L - ^ ] (gusni:) {OsT} sf. D alla ilgili; /

rurla ilgili. 2. mz. Eski Trk musikisi m akam la rndan birisi. g u r u r la n m a , [gurur-la-n-ma] is. Byklenme, vn me durumu ve eylemi, g u r u r la n m a k , [gurur-la-n-mak] dnl. f i [-r] B yklenmek; kibirlenmek; vnmek, g u ru rlu , [gurur-lu] sf. 1. Kendi kiiliine nem ve ren; onurlu; gururlanm; marur. 2. Kurumlu; a lml. g u ru rlu c a , [gurur-lu-ea] (gururlu ca) zf. Gururlu bir biimde.
g u ru , [Al. Groseh

dala ait.
g u sp e n d , [Far. gspend

(gu.spend) {OsT} is.

Koyun. S g u sp e n d -k n , {OsT} Kurban bayram.


g u ssa, [Ar. ua (boaz tkayan ey) **ai] {OsT} is.

is. -* kuru.

Keder; kayg; znt. S g u ssa d u tm a k , {eA T} znt ekmek; endie etmek. || g u ssa e tm e k , zlmek. || g u ss a -n k , {OsT} Kaygl; kederli; tasal. || g u ssa v e rm e k , Birini zmek.|| g u ssa y e m e k , B iri nin zntsn, kaygsn ekmek.\\ g u ssa -y k , {OsT} An tasas.\\ g u ssa y im e k , (eAT} Endie etmek.
g u ss a d a , [Ar. gussa + T. -da Jta

g u ru t, [kuru-t] {az} tis. 1. K urutulmu suyu szl

{OsT} is.

m ayran ve kelek karm. 2. kelek. [DS] S g u ru td u a, zerine kelek dklm erite, {az} [DS]
gurve, [Ar. urve

{OsT} is. anat. Burnun ucun

daki kkrdak, gurvet, [Ar. urbet] {az} is. -* gurbet. [DS] g u sa k 1, - [Slav, gsak] {az} is. Erkek kaz. [DS] gusak2, - [kus-ak] {az} is. Kusmuk. [DS]
gusale1, [Ar. usl (ykanma) > usle

D ert orta. g u ssu z, [gus-suz ?] {az} sf. Agzl; obur. [DS] g u sto , [t. gusto] (g u to) is. 1. Zevk; beeni. 2. Tat s alma. g u sto lu , [gusto-lu] sf. Zevkli; beeni sahibi, g u sto su z , [gusto-suz] sf. Zevksiz,
g u su n , [Ar. usn > usn

(gusu;n) {OsT} is.

(gusa:le)

Dallar; budaklar, fi1 gusfln-i te r , {OsT} Gen dal lar.


g u s l, -sl [Ar. usl J is. M slmanlarca, c i-]

{OsT} is. Y kanm a suyu; ykant.


gusale2, [Far. gusle 4JL J (gusa:le) {OsT} is. 1. Bu ]

za; dana. 2. Ksele,


gusas, [Ar. ua (znt) > ua

{OsT} is.
g u sa s-

Kederler; zntler; tasalar; kayglar. S m evt, Oliim aclar.


guseyn, [Ar. uayn j ^ ]

nplk ad verilen madd ve manevi kirlilikten arnmak iin el, az, burun ile vcudun btnn hi kuru yer kalmamacasna ykam a biiminde farz olan temizlik; boy abdesti.
g u siilh a n e , [Ar. usl + Far. hne

(gusl-

{OsT} is. bot. Kk dal;

dalck; budakk.
gusfend, [Far. gsfend -ui.^>jS] (gu:sfend) {OsT} is.

ha;ne) is. Eski evlerde ykanm ak amacyla kullan lan alt sac kapl kk odack.
g u 1, [Far.

(gu;) {OsT} is. 1. Kulak. 2.

Koyun.
gusgun, [? kuskun] {az} is. -* kuskun. [DS] gusl, [Ar. usl J t] {OsT} is. -* gusl. gusletm e, [gusl+et-me] is. Boy abdesti alm a eylemi, gusletm ek, [gusl+et-mek] gsz. f. [-e(d)-er] [-e(d)-i-

yor] Mslmanlkta, farz olan ve cnplk ad ve rilen madd ve manevi kirlilikten arnmak iin el, az, burun ile vcudun btnn hi kuru yer kalmamacasna ykam a biiminde temizlenmek; boy abdesti almak.
guslhane, [Ar. usl + Far. hne ^ U JL i] (guslha:ne)

Dinleme; iitme. S g -a sb , {OsT} 1. Rya. 2. D azma. 3. Tysz gen.|| g -d r, {OsT} 1. K ulak tutan; dikkatle dinleyen. 2. tlere uyan. || gfl e tm e k , {OsT} Dinlemek.\\ g -g ir n , {OsT} A r iiten.\\ g fl-g irifte, {OsT} A r iiten.|| g -g z r, {OsT}Kulaa gelen; iitilen.\\ g - h u rd e , {OsT} K u la bklm; eitilmi.\\ g -i c n , {OsT} Can kula.|| g -i c n ile, {OsT} Can kula ile; iten gelerek; dikkatle.\\ g -i h , {OsT} 1. A kl kula. 2. D ikkatlice dinleme.\\ g -i m h , {OsT} Yumuakalardan bir tr deniz hayvannn kabuundan yaplm kadeh.\\ g -m l, {OsT} 1. K ulak bkme; cezalandrma. 2. Telli sazlar ayar etme. || g -m l

G U _________________________________________________________________

etmek, {OsT} K ulak bkerek cezalandrmak.\\ gp, {OsT} 1. K ulak ekerek cezalandrma. 2. So uktan mesin diye kulak kepesine taklan r t.|| g-sengn, {OsT} A r iiten.\\ gfl-tn, {OsT} Etten ibaret olan; etten.\\ g-vr, {OsT} Kpe.|[ g-vre, {OsT} Kiipe.\\ g-zed, {OsT} K ulaa ar par; iitilen. gu2, [ku] {az} is. -* ku. [DS] 0 gu yrei pak la, {az} Barbunya fasulye. [DS] gua, [Ar. u l ] (gua:) {OsT} is. Tiroit bezinin bymesi ile meydana gelen hastalk; cedre; guatr, guab, [Far. gub o liff] {OsT; is. Pekmez. guak, [eT. kur > kua-k] {az} is. -* kuak. S guak amak, {az} i yapmak. [DS] guan, [Far. gn o l i / ] (gu:a:n) {OsT} is. Pek mez. gu an m ak, [eT. kura-n-m ak > kua-n-mak] {az} dnl. f. [ -r] Kuanmak. [DS] gubunnu, [ku+burnu] {az} is. Kuburnu. [DS] guburnu, [ku+bur(u)n-u] {az} is. Yaban gl s ac ve meyvesi. [DS] gue, [Far. ge ^ j S ] (g:e) {OsT} is. Ke; bucak. ge-bend, {OsT} 1. Kebent. 2. kiitp. Ciltli ki taplarn kapann drt kesine yaplan sslem e.|| ge-dr, {OsT} Keli.\\ ge-gr, {OsT} Keye ekilen.\\ ge-gzn, {OsT} nsanlardan uzaklaan; uzlete ekilen.\\ ge-i em, {OsT} Gz ucu.\\ gei dmen, {OsT} E tek ucu.|| ge-i dehn, {OsT} A zn ik iy a n .\| ge-i fergat, / OsT} Dinlenme ke si,j| ge-i kitb, {OsT} Kitap kesi.|| ge-i rahat, {OsT} D inlenme kesi.|| ge-i uzlet, {OsT} Tenha ke.|| ge-i vahdet, {OsT} Yalnzlk; tenha ke.|| ge-nin, {OsT} nsanlardan uzaklaan; bir ke y e ekilen. gugana, [ku+ Far. hne] {az} is. Kulpsuz bakra; kk tencere. [DS] gui, [Far. kiden (abalamak) > ki / gi J ^ ] (gu:i) {OsT} is. Urama; alma; aba lama. guluk, -u [ku-luk] {az} is. -* kuluk. [DS] gut, [Far. g t o - i / ] (gu:t) {OsT} is. Et. gutin, [Far. gtn j ^ j ? ] (gu:ti:n) {OsT} sf. Etten; et cinsinden olan, guuk, -u [? guulc] {az} is. rperme; titreme. [DS] guum, [? guum] {az} is. Bir eyin meydana gelip gelmeyecei hakknda duyulan kayg. [DS] guvar, [Far. guvr / guvre / ojl^ij?] (gu:i) {OsT} is. 1. Kpe. 2. mecaz. t. 3. ed. Gazel veya kasidenin ilk beyti, gut, [Fr. goutte] is. tp. Vcuttaki rik asidin atlmayarak ayak ba parma, topuk veya eklem gibi be denin baz yerlerinde birikm esinden ileri gelen,

ta h rn fj^ is ,C ,erle rta y a ican

Atalk; damla has[DS]

gutarJa^rhg tm] <an} s' f


Y f ar- Ute dalan II

P u l , u k '

tarmak. [DS] 3r' mak^ (su.tarmak) {az} is. Kur(Su:te) {OsT} is. 1. Dalma, daavta. S1 gte-hr, {OsT} Suya

g u tu [JcU r; t {az} isgutu , i tu]{alz} is ^ kutu

kutnu-

S iyaH ,,1' gl k f (bo, boluk) > kof-ala-k] {az} isU aa ince sa, i!6" sPrSe yaplan yuvarlak gvdeli guvan n- f rS6m; budaia- [DS] kadn; fahie [D sf k V' an] {atz} is' Kt 8 ^ V u r m a v t ' J jf ,^ V a J a _ n ' m a k ? ] {az} dnl. f [guvat' T \ ye,temP de vurmamak. [DS] A guvat2 FA !t] {alz} -* kuvvet. [DS] suvat r r gavyet (az8 lnlk) > vi (azgn) >

' A z 8 ,n k r- 2 - s*p siar

smdaki UVerl {a8lz} is. Dvenle boyunduruk ara sndaki egr aa. [DS] se l f ^ Jk^y-m ak + ver-mek] (gu;yvermek) {az! Suvernii n 7 lrakmak salmak; koyuverm ek. [DS]
i k ,,ru , s _

? 1 ? " " :'-i:l (eT} is. Cemaat; m eclis; tFan g u y (gu:y) {OsT} is. 1. Kre. 2. ^ ' gen oyununda kullanlan top. fi> gy-bz, {OsT} o y u n u ^ T T ^ 1 ga^ 1 evgn,W ; A t l to p ovnla^/ ' ,FUy~ m usSbakt, {OsT} evgen g b l gv i , 1 U llan toP-\\ gy-i sakin, {OsT} Yer.
A y- " g f l H z e r r , n '

euva ?Uya^ ^aSlz! is. Bodur ard aac. [DS] f y 3 rgUVeyJ (8Uya:> <*&*} is- Gvey; damat. [DS] f ya , [Far. gften (sylemek) > gya / gya" / O ,r y ! . S y J e y e n ; k o n u a . 2 . Z. S a n f

8 lika,m ^ J 8Uya'1,kl ^
Jik, makilik. [DS] gyan, [Far. gyn r

' 1- Ardhk. 2. a)l'


^ , r / 5/ 1- Sy' , {OsT> >

'eyen;syleyici. 2 . * / Sanki guya, [eT! kuy] {az} is. Gne. [DS] guyende, [Far. guyende ^ ^

[Far. g u y ^ j f ] (gu:y/.j ^sTj is S y le y ip s iemek ii.

1 1 1 I T O . 1787
gyi, [Far. gyi

GB

(gu.yi) {OsT} is. Konuma,

guzuluk, -u [kuzu-luk] {az} is. -* kuzuluk. [DS] guzzat, [Ar. z > uzzt o l j t ] (guzza:t) {OsT} is.

gyiya, [Far. gften (sylemek) > guy (dersin) >

g u y m a k 1, [eT. kud-mak] {az/ gl. f. [-ar] -* kuy-

Gaziler. -g 1 [-g / -gi / -ki / -k / -gu / -g / -k / -ku] yap. e. , -* -g . nak. [DS] g u y m a k 2, [guy-ma] {az} is. 1. Tereyal un orba -g2, [-u / -g / ku / -k / -a-u / -e-g] {eT} {eAT} yap. e. -* -gu. s. 2. Un, ya, eker ve st ile yaplan bir tatl. 3. g, [gu / g] {eT} e. -* gu. Bulama. 4. Un helvas. [DS] g u y ru k la m a k , [kuyruk-la-mak] {az} gl. f. [-ar] [- gb, [gub / gup / gb / gp (yans.)\ is. arpma, atma, vurma, tepme, drtme, dme ve benzer hareketleri l(u)-yor] (Kz iin) birine szlemek. [DS] anlatan kk. [Zlfkar] gb-iir-de-mek, giib-l-t g u y ru k lu , [kuyrulc-lu] {az} is. 1. kuyruklu. 2. sf. Dedikoducu. [DS] gbe, -ci [kp-e] faz} is. Kk kp. [DS] g u u rg u , [kuy(u)-ur-gu] {az} is. Balya edilmi e gbek, -i [eT. kb-ek] {az} is. Gbek. [DS] ya; denk. [DS] gbel, [Yun. kopil] {az} is. -* kopil. [DS] guytu, [kuytu] {az} is. -* kuytu. [DS] gbelek, -i [gbek-lek] {az} is. 1. Mantar. 2. K guyu, [eT. kudu] {az} is. -* kuyu. [DS] k harman yn. 2. Portakal, limon ve turun g u y u la m a k , [kuyu-la-mak] {az} gl. f. [~r] [-l(u)gibi aalarn tomurcuu. [DS] yor] -* kuyulamalc. [DS] gbermek, [kabar-mak / gb-re-mek ?] {az} dnl. guyub, [Ar. ayb > uyb ] (guyu:b) {OsT} is. f. [-r] Kabarmak. [DS] gbez, [? gbez] {az} is. Dii hindi. [DS] Kayplar. guyum , [Ar. aym (bulut) > uym p^i-] (guyu:m) gblei, [gb-lei] {az} is. Balta, keser vb. aygt larda sap geirilen delik; kovan. [DS] {OsT} is. Bulutlar, gblek, -i [gbek-lek] {az} sf. (Kii iin) gbekli; guyus, [Ar. ays (yamur) > uys (guyu:s) gbei byk. [DS] {OsT} is. Yamurlar. gblem ek, [gb (yans.) gb-le-mek] {az} gsz. f. [guz1, [ok-uz (oklar) > og-uz > guz] is. Ouz kelim e r] [-l()-yor] 1. stenilen yere abuk varmak. 2. sinin ksaltlm hli. (Kalp iin) hzl hzl atmak. [DS] guz2, [eT. kuz] {az} is. 1. Gne alm ayan yer; gl gbmek, [gb-mek] {azj gl. f. [-er] Yklemek. gelik. 2. Engebeli yer. [DS] [DS] guz3, [gz] {az} is. Sonbahar. [DS] gbre1 [Yun. kopria] is. Verimi artrmak amacyla , guz4, [Far. gavz] {az} is. Ceviz; koz. [DS] bitkinin ihtiya duyduu besinleri ihtiva eden her guzat, [Ar. z > uzt / uzzt (guza:t) {OsT} trl hayvan dks, kimyasal veya bitkisel madde; kemre. S gbre bcei, is. zool. Gbre iinde y a is. Gaziler, ayan bceklerin genel ad, (Corpis, Onitis, Geotguzay, [kuz-ey] {az} is. -* kuzey. [DS] rupes vb.) gze, [Far. gze (gu:ze) {OsT} is. Koza. S gbre2, [? gbre] {az} is. Kp. [DS] guze-i b , {OsT} Su kabarc. || g z e-i p e n b e , gbreci, [gbre-ci] is. Yapay gbre satcs, {OsT} Pam uk kozas. guzgun, [eT. kuzn] {az} is. Yrtc b ir ku; kuz gbrecil, [gbre-cil] sf. Gbre topaklan iinde geli en. gun. [DS] gbreleme, [gbre-le-me] is. Topraa gbre dkme, guzla, [Slav, guzla] is. Balkanlarda yaayan baz gbre kartrm a eylemi, Slav topluluklarnn kulland bklm at kln gbrelemek, [gbre-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] dan yaplma iki veya tek telli kem ana benzer bir tr Verimini arttrmak amacyla topraa gbre dk mzik aleti. mek, kartrmak, guzlac, [kuzu-la-y-c] {az} sf. (Koyun, kei vb. gbrelenme, [gbre-le-n-me] is. Gbre verilm ek ii. hayvanlar iin) gebe. [DS] g u z la m ak , [kuzu-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l(u)~ gbrelenmek, [gbre-le-n-mek] edil. f. [-ir] (Bitkiler yor] -*kuzulamak. [DS] iin) toprana gbre kartrlmak, guzu, [eT. kuz] {az} is. 1. Kuzu. 2. Yn dokumada gbreleme, [gbre-le--me] is. Gbre hline gelmek bir motif. [DS] ii. guzudii, -ni, -le ri [kuzu+di-i] {az} is. Kk gbrelemek, [gbre-le--mek] dnl. f. [-ir] (Bitki taneler halinde yaan dolu. [DS] veya dier atklar) ryerek gbre hline gelmek gu zugula, -m , -k la r [kuzu+lculak-] {az} is. -* gbreli, [gbre-li] sf. 1. Gbresi olan. 2. Gbre atl kuzukula, (Rumex acetosella). [DS] m, gbre dklm olan. gyiy Ljj?] (gu.yiya:) {OsT} zf. Sanki; szde.

GB

M I K M

1788

gbrelik, -i [gbre-lik] is. 1. Gbre ynlarnn bu lunduu, gbrenin biriktirildii yer. 2. sf. Gbre yapm na uygun olan, gbremek, [kp-r-e-mek > gb-re-mek ?] {az} g sz.f. [-r] [-r()-yor] Kabarmak. [DS] gbresiz, [gbre-siz] sf. Gbresi bulunmayan; gbre verilm em i olan, gbrz, [Far. grbz] {az} sf. Grbz. [DS] gbtt, [gb] {az} is. Yayk. [DS] gbdk, - [gb (yans.) > gb()-dk] is. Dme sesi. S1 gbdk gbdk, {az} Koa koa. [DS] gbl, [Yun. kopil] {az} sf. 1. Ksa boylu; bodur. 2. is. Kk kpek. 3. Yeni doan ocuk. [DS] gblt, [gb (yans.) > gb-l-t] {az} is. Grlt. [DS] gbr, [Yun. kopria => gbre / gbre] {az} is. 1. Gbre. 2. Sprnt; toz; p. 3. Kuru bitki yaprak lar; gazel. [DS] S gbr kab, {az} 1. p kutu su. 2. Fara. [DS]|| gbr kaldran, {az} Orman da am yapra rklerinin altndan kan bir tr mantar. [DS] gbrdemek, [gb (yans.) > gb-r-de-mek] {az} gsz. f. [-r] [-d()-yor] 1. Tepinmek. 2. Kibirlen m ek. [DS] gbrdetm ek, [gb (yans.) > gb-r-de-t-mek] f z} g l.f. [-ir] Tepinerek grlt yapmak. [DS] gbrge, [gbr-ge] {az} is. 1. Selin srkledii aa vb. eyler. 2. Sprnt; toz; p. [DS] gbrlenm ek, [gbr-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Kirlenmek; pislenmek. [DS] gbrt, [gb (yans.) > gb-r-t] {az} is. Gl ayak sesi; ayak patrts; grlt. [DS] gb, [kp-e / gb] {az} is. -* kpe. [DS]

gce1, [Far. gce / Yun. khokhhi] {az} is. 1. Krl m buday; yarma; ge. 2. Yarlm msr, bur ak. [DS] gce2, [? gc / g] {az} is. -* gc. [DS] gcek, -i [gck] {az} sf. 1. (Hayvan iin) kuyruu eksik. 2. K sa boylu; bodur. 3. is. Kollu kadn yele i. 4. Bir taraf geni, dier taraf dar olan tarla par as. [DS] gcelmek, [gc-el-mek dU-U-jZ] {OsT} dnl. f. [-r] Glemek; zorlamak, gceltmek, [gc-el-t-mek dUJt-jT] {OsT} gll. fi [r] Gletirmek; zorlatrmak, gcem, [eT. ke-m (bask) > gcem] {az} is. Kukla. [DS] gcemek, [er. ke-m ek (zorlamak) dL^-j i ] gsz. fi. [-r] [~c(ii)-yor] 1. {eAT} Zorlam ak; icbar etmek. 2. {eAT} G duruma drmek; glk iinde brak mak. 3. {az} zlmek. [DS] gcemlemek, [eT. ke-m ek (skmak, zorlamak) > gce-m -le-mek dU-L^-jS'] {eAT} {OsT} g l.f. 1. Zor

lamak; icbar etmek. 2. G duruma drmek; g lk iinde brakmak, gcendirici, [gcen-dir-ici] sf. 1. Gnl kran; inci ten; gcendiren. 2. zfi. Gnl krc, incitici biim de. gcendirm e, [gcen-dir-me] is. Birinin gnln kr ma, incitmek ii. gcendirm ek, [gcen-dir-mek] gl. fi. [-ir] Birinin gnln krmak; incitmek; zmek , gcenik, -i [gcen-ik] sf. Gnl krlm; gcenmi; incinmi; gcenik; kskn, gceniklik, -i [gcen-ik-lik] is. Gcenik olm a du gc, [eT. k > gc {eAT} is. 1. {OsT} Zulm; rumu; dargnlk; ksknlk, hakszlk; eziyet. 2. iddet; cidal, fi1 gce grmek, gcenilme, [gcen-il-me] is. Gcenme durumuna d {eAT} 1. Glkle yapmak; zorlukla yapmak. 2. lmek ii. Zorlamak. 3. Zoruna gitmek; nefsine ar gelmek. gcenilmek, [gcen-mek > gcen-il-mek] edil, fi [4. Glk karmak; zora getirmek.\\ gc ile, {az} ir] Gcenme durum una dlmek, Zoraki; zorla; g bela. || gc ile gkek, {OsT} gceni, [gcen-i] is. Gcenme durumu ve biimi, A ncak sslenerek gzellemi. \\ gc ile gzel, {OsT} gcenme, [gcen-me] is. Gcenik olm a durumu, -* gc ile gkek, gcenmek, [eT. ke-m ek> gce-n-mek] dnl. fi. [gcca, [kk+aa / koca+aa] (gcca;) {az} is. A ir] 1. Birinin yapt davran veya szlerinden do abey. [DS] lay zlerek gnlnde ona kar krgnlk duymak; gccek, -i [kk-cek] {az} is. ocuklar iin ya gcne gitmek; krlmak; darlmak. 2. {az} Gdk plan kk kl rei. [DS] lanmak. [DS] gcccek, -i [kk-cek] {az} sf. -* kcek. [DS] gceymen, [gc-eymen {eAT} {OsT} is. 1. gccck, - [kk-cek] {az} sf. -* kck. K adn barts. 2. Gelinlerin balarna giydikleri [DS] ssl rt; ta. gcck1 [kk>gcck dU-jS" / dUS" / d i - ^ ] ,- gcim en, [gci-men {eAT} {OsT} is. -* g {eAT} {OsT} {az} sf. -* kk. [DS] S gcck ceymen. lm, {eAT} Uyku. gc, [? k / gc] is. Dokuma tezghlarnda gcck2, - [kle / klk > gcck] is. rek. S arlar ne arkaya ekerek aralarndan mekiin gcck letirm ek, {az} Arife gn ocuklara gemesini salayan alet. S1 gc aac, {az} G yal katm er datmak. [DS]

1789

c. [DS]|| gc iplii, Dokumaclkta kullanlan kaln ve salam iplik. gccek, -i [k(k)-cek lU^-jS"] {eATj sf. Pek k k; ufack. gcgc, [gc+gc] {az/ is. Hal tezghnda ipleri sktrmaya yarayan srk. [DS] gcen, [gc-en gck1, - [kc-k {az} is. 1. Kartal. [DS] sf. 1. K sa boylu; yete 2. {OsTf Baykua benzer alaca renkli bir ku. rince gelimemi; bodur. 2. K uyruu kesilmi; kuy ruksuz. 3. Kuvvetsiz; zayf. 4. {eAT} Ksr. 5. is. {OsT/ {azf ubat ay. [DS] 6. {az/ 1 ubattan 22 Marta kadar olan zaman [DS] 7. {az} Ksa ceket. [DS] 8. {az} Hrka. [DS] 9. {az} Skma denilen kadn ceketi. [DS] 10. {az} Evin d duvarlarnn kesi. [DS] 11. {az} Semer ya da eyerin arka tara f. [DS] 12. {az} Zampara. [DS] 13. {az} Ttn imekte kullanlan azlk; ubuk. [DS] S gck ay, ubat ay. || gck tane, {az} Labada; paz. [DS] gck2, - [g-k] {az} is. Utanma. [DS]

gcrgenmek, [g(c)-r-ge-n-mek

jZ) dnl.

f. [-r] 1. {OsT} {az} Bir ii isteksiz, gnlsz yapmak; enmek; g saymak; zor bulmak. 2. {eAT} Gcenmek; gcne gitmek. 3. {az} Elinden gelen iyilii yapmak. [DS] gcrgetmek, [g(c)-r-ge-t-mek gl. f i [-r] Glk yaratmak; zahmet vermek, gcrlenm ek, [g(c)-r-le-n-mek y>-y] {OsT} dnl. fi [-r] G grmek; zor saymak, gczgenmek, [g(c)-z-gen-mek dU-^-jS"] {eATj {OsT}

dnl. fi. [-r] G saymak; g bulmak. gczm ek1 [g(c)-z-mek] {az} gsz. fi [-er] , (ocuk iin) yaramazlk yapmak. [DS] gczmek2, [g(c)-z-mek] {az/ gsz. fi. [-er] 1. Etkilenmek; mteessir olmak. 2. Can sklmak; zlmek. [DS] -g, [-g / -gi / -gu / -g / -ki / -k / -k / ku] yap. e. -* -g. g1, -c [eT. k (kuvvet; erk) > g] is. 1. Fizik, dnce ve ahlak ynnden bir etki yapabilme ve ya byle bir etkiye dayanabilme yetenei; kuvvet; gcklenmek, [gkek > gck-le-n-m ek f] erk; hayat enerjisi; kudret. 2. B ir olaya sebep olan {eAT} Bbrlenmek, her trl hareket; etkileme kuvveti; takat; iddet. 3. Snrsz ve mutlak nitelik. 4. mecaz. Byk etkinli gcklk, - [gck-lk] {az} is. Zamparalk. i olan nitelik; nem. 5. Zihn kuvvet; yetenek. 6. [DS] fiz. Birim zamanda yaplan i; b ir m akinenin yapt gcl, [g > gc-l] sf.fiz. Yalnz g olarak kalan; iin, bu iin tamamlanmas iin geen zamana gerekte bir etkisi bulunm ayan; lcuvv. blm. 7. Bir aygtn, m akinenin i yapabilme gcle, [g+ile] {az} zf. 1. Hemen; imdi; az nce. nitelii. 8. fiel. B ir etkinin ortaya kmasn sala 2. Glkle; ancak; zorla. [DS] yabilecek nitelikte olmasna ramen henz daha gclemek, [gc-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l()gereklememi imkn; kuvve. 9. huk. Devletin, yor] 1. ini becermek. 2. Takip etmek. [DS] zel bir organ tarafndan yerine getirilen grevi. gclen, [g+ile-n] {az} zf. Glkle; ancak; zor 11. B ir millet, ordu vb.nin ekonomik, endstriyel la. [DS] ve asker potansiyeli. 12. Siyas, ekonomik, asker gcleyin, [g+ile-y-in] {az} zf. 1. Hemen; imdi; bakm dan etki ve nemi olan devlet. 13. co. B ir az nce. 2. Ancak; glkle; az nce. [DS] akarsuyun andrma ve tam a yetenei. 14. m e gcmen, [k(k)-men] {az} sf. Kk; ufak. [DS] caz. Gvenilirliini ve yeterliliini kantlam kim gcmenik, -i [k(k)-men-ik] {az} sf. Kk; se. 15. Bir topran verimlilik durumu. S gce ufak. [DS] grmek, {az} zerine atlmak; saldrmak; vur gcmseme, [k (kuvvet; erk) > g(c)-mse-me] is. mak. [DS]|| gce uramak, {eAT} Glkle kar G bulm a eylemi, lamak; skntya dmek.\\ Gc gc yetene! gcmsemek, [k (kuvvet; erk) > g(c)-mse-mek] Kim kimin hakkndan g elirse! anlamnda kulla gl. f. [-r] [-s()-yorJ B ir eyin yaplmasn zor nlr,|| gc kesilmek, {eAT} Gc kalmamak; y o r gun dmek. || gc kurumak, {eAT} Korkudan d o bulmak; bir ii isteksiz olarak yapmak, nakalmak; derman kesilmek.\\ gc kuvveti ye gcn, [eT. k > g(c)-n it r r ^ ] {^z} zf. 1. U cu rinde, Sal yerinde; kuvvetli. || gcn dutmak, ucuna; dara dar; zoru zoruna. 2. {eAT} Glkle; {eAT} Zorla yaptrm ak; icbar etmek.\\ gcne gel ancak; zorlayarak; zorlukla. [DS] S gcn gcne, mek, {OsT/ Gcne gitmek; arna gitmek. [Ka{az/ Zorlukla. [DS] mus]|| gcn kurutmak, {OsT} Kuvvetini kesgcnen, [g+ile-n] {az/ z f Glkle; zoru zoru mek. || gcn zmek, {eAT} {OsT} ciz brakmak; na: ancak. [DS] bir ey yapam az duruma getirmek; yorm ak; g c gcnmek, [g(c)-n-m ek ' f \ {az} dnl. f. [n kesmek. || gcn yenmek, B ir duygu ve isteini yattrmak. || gcn yitirm ek, Takatini kaybet r] 1. phelenmek. [DS] 2. {OsT} Kendisine g mek; kuvvetsiz kalmak. || gc yetmek, Yapabil gelmek; glk duymak; zorlanmak.

M K S M .
glendirici, [g-le-n-dir-ici] sf. G veren; g katan. g len d irm e, [g-le-n-dir-me] is. Gl durama getirm ek ii. glen d irm ek , [g-le-n-dir-mek] gl. f i [-ir] 1. Gii kazanm asn salamak. 2. Gl duruma getirmek, gleni, [gti-le-n-i] is. Gl durum a gelme ey lemi veya biimi, glenm e, [g-le-n-me] is. Gl durum a gelmek ii. glenm ek, [eT. k-le-n-m ek > g-le-n-mek dUlU- j f ] dnl. fi. [-ir] 1. G l duruma gelmek. 2. {eAT} Kuvvet bulmak, glem e, [g-le--me] is. G duram a gelme ey lemi; zorlama, glem ek, [gti-le--mek] dn. fi. [-ir] G durama gelmek; zorlamak, gletirm e, [g-le--tir-me] is. G duram a getir me; glemesini salama eylemi, gletirm ek, [g-le-tir-mek] gl. fi. [-ir] G du ram a getirmek; zorlatrmak, gl, [eT. k-lg > g-l s f 1. {eAT} Gc olan; kuvvetli; zorlu. 2. mecaz. nem ve etkisi b yk olan. 3. mecaz. Nitelikleri ile etki yaratan; etki li. S gl kuvvetli, Gc ok olan; ok kuvvetli; dayankl,|| gl n l , dbl. B ir dilde, dier nl lere gre sylenii daha belirgin ve duyumu daha y ksek olan nl, Tiirkede a gl bir nldr. glk, - [eT. k-lk > g-lk] is. 1. G olan eyin nitelii; zorluk. 2. Bir eyi zor hle getiren nitelik. 3. Engel. 4. cret; bedel. 5. (Kalp iin) t kanklk. S g l k ekm ek, B ir ii yaparken g lkle karlam ak,|| g l k k a rm a k , B ir i yap lrken birine zorluk veya engel karmak]] glk leri y enm ek, G durumlar ortadan kaldrmak; glk yaratan eyleri gidermek. glkle, [g-lk-le] (gl kle) zf. G bir ekilde, gllk, - [g-l-lk] is. Gl olma durumu, gsnm e, [g-s-n-me] is. G olarak deerlen dirmek ii. g snm ek, [g-sn-mek] gsz. fi [-r] Bir eyi g olarak deerlendirmek; g saymak, gsz, [g-sz] sf. Gc olmayan; zayf; ciz. S gsz dm ek, Zayflamak; gc yetm ez olmak. || gszler evi, Yal ve gsz dm kimselerin bakld, barndrld yer; dknler evi; darla ceze. gszce, [g-sz-ce] sf. ve zf. Gsz bir biimde, gszlk, - [g-sz-lk] is. 1. Gsz olma du rumu. 2. Gsze yakr davran; aciz. 3. ktidar szlk. g c k ten , [k(k)-ck-ten kckten. {eAT} zf. *

mek. || gc yetm em ek, Yapamamak. |[ g birlii, Birden ok kii veya kuruluun glerini bir araya getirm ek suretiyle meydana getirdikleri birlik. || g gelm ek, B ir eyin yaplmasnda zorluk ve sknt ile karlamak.|| g kayna, Enerji kayna. || g y etirm ek , Gcn kullanabilmek. g2, -c [eT. k (kuvvet; bask) > g] sf. 1. Y a plmas zor ve etin olan. 2. Ar ve yorucu emekle yaplan; byk abalar isteyen; mkl. 3. Sknt ve endie veren. 4. zf. Zorlukla. 5. is. etinlik; s knt. 6. {eATJ Zulm; hakszlk; eziyet. 7. {eAT} fke; iddet; cidal. S gce sa rm a k , B ir i giderek glemek; g gelm eye balamak.\\ gc gcne, B yk glklerle; zorla; glkle.\\ gcne ko m ak, K olay dururken bir ii zor yanndan ya p mak]] g bel, Zorlukla; glkle]] g b u y u r m ak , {eAT} A r iler yaptrm ak istemek]] g d e rm ek , {eAT} Eziyet etmek; zulmetmek,|[ g dkm ek, {eAT} K uvvet s a r f etmek]] || g edici, {eAT} {O sT} Zalim]] g etm ek, {eAT} {OsT } 1. Glk karmak. 2.. Zorlamak; tazyik etmek. || g eylem ek, {eAT} {O sT} Zorlamak; tazyik etmek]] g grm ek, {O sT} {O sT} Zahm et ekmek; zorluklara katlanm ak,|| g gtrm ek , {O sT} Gl kat lanmak]] g hlle, Biiyiik glklerle; zorla; g lkle. || g klm ak, {eAT} {OsT} Glk karmak. g3, -c [eT. k (erk) > g] {az} is. Gnl; y rek; can. [DS] S gce gitm ek, {az} Onura do kunmak. [DS]|| gcne gitm ek, Gnl krlmak; ar gelmek; onuruna dokunmak; gcenmek. || g cn zm ek, {az} 1. Cann skmak. 2. Bo yere yorulmak. [DS]|| gc zm ek, {az} 1. Can sk mak; yaram azlk yaparak zmek. 2. Acya, straba salmak. [DS]|| gc zlm ek, {az} Can sklmak; zlmek. [DS] || g grm ek, {eAT} {O sT} 1. Zulm grmek. 2. Zorluk, zahm et ekmek]] g g t r m ek, {eAT} {OsT} Gle, zulme katlanmak,|| g k u ru su , {az} Keder; tasa. [DS]|| g k u ru tm a k , {az} Can skmak; yaram azlk yaparak zmek. [DS]|| g zgn, {az} (Kii iin) can skan; znt veren. [DS]|| g zlm ek, {az} Can skl mak; gnl zlmek. [DS]|| g z n t s , {az} Srekli i sknts. [DS] g4, -c [? g] {az} is. Saat. [DS] gk, - [kk] {az} sf. 1. Kk. 2. is. U okkalk tahl lei. 3. En kk rak iesi. [DS] ggn, [g-gn] {az} is. Taburun beraberinde gtrd eya; arlk. [DS] -gi, [-u- / g-i] {eT} yap. e. Eyleyici ad yapan ek. it-gi (yapmc) gken, [g-ken alaca renkli bir ku. glem ek, [g-le-mek dU^T] {eAT} gl. f. [-r] Zorlamak. {eAT} is. Baykua benzer

BlEtM Um
g en, [g-en

GD

/ jS ^ S -] {eAT} is. Baykua

benzer alaca renkli bir ku. gd, [? gd] {az} is. Dzenli b ir ekilde kzarm a yan, yans yanm ekmek. [DS]
g d a h te , [Far. gdhte

Okurken satrlar izlemekte kullanlan ubuk. 2. Kazn kanat kemii. [DS] gdemen, [kt > g(d)-e-men / gde-men] {az} sf. Kk; ufak. [DS] gden, [gt-mek > g(d)-en o ^ ] {az} is. 1. oban; srtma. {eAT} {OsT} (ayn) 2. Bandoyu yrten adam. [DS] gdengt, [g(d)-en+gt] {az} is. O t ekirgesi. [DS] gderi, [Yun. dodari / Far. gevder / kdar / Mo. kderi] is. 1. Genellikle geyik veya kei derisinden yaplm ykanabilir, yumuak ve mat deri. 2. sf. Bu tr deriden yaplm olan, gderici, [gderi-ci] is. 1. Derileri balk ya ile sepileyen derici. 2. Gderi satcs, gderlemek, [gd-er-le-mek] {az} g l . f [-r] [-l()~ yor] (Yemek iin) kartrmak. [DS] gdermek, [gt-mek > gd-er-mek] {az} gl. f i [ir] Hayvan otlatmak. [DS] gdermek, [kt > g(d)-er-mek] {az} dnl. fi [-ir] 1. Kamburlamak. 2. imek. [DS] gdmek, [gt-mek] {az} gl. fi. [-(d)-er] Arkasn brakmamak. [DS] gd1 [eT. kt-m ek > g(d)-] {az} is. 1. Hayvan , otlatma ii. 2. At, sr, koyun srs. [DS] S gd paras, {az} oban creti. [DS]|| gd yeri, {az} Otlak. [DS]|| gdye vermek, {az} Hayvan o t latmas iin srye katmak. [DS] gd2, [eT. kt-m ek (beklemek) > g(d)-] is. 1. Bilinli veya bilinsiz olarak davranlar douran, bu davrann srekliliini salayan ve ona yn veren herhangi bir g; saik. (1935) l.fiel. Kayna duygulanma deil de akl olan sebep. 3. Bir etkin lik veya iin gizli sebebi. 4. sos. Bireyleri bilinli ve amal ilerde bulunm aya ynelten drt veya drtler bilekesi; saik. 5. {az} stek; emel. [DS] 0 gd incelemesi, Bir maln alnmasn veya tav siyesini belirleyen psikolojik etkenlerin incelenme s i gd yeri, {az} Hafza; bellek. [DS] gd3, [kt > g(d)-] {az} is. Kk mlek; g ve. [DS] gdctt, [gt-mek > g(d)-c ^ - ^ y ] sf. 1. Gtme iini yapan; gden. 2. {eAT} oban; srtma. gdk1 - [eT. ket-mek (entmek) > ket-k > gd , k sf. 1. Eksik bir yan bulunan; tam am lan mam. 2. (Hayvan iin) kuyruu kesilmi. {OsT} (aym) 3. Sonuca ulaamam; yetersiz. 4. {az} (Sivri nesneler iin) ucu sivriliini kaybetm i olan; kt. [DS] 5. {az} Kolsuz yelek. [DS] 6. {az} K sa ceket. [DS] 7. {az} Gmlek; mintan. [DS] 8. {az} Klm sigara; izmarit. [DS] S gdk aylar, K sa aylar. || gdk kalmak, 1. Bitmem i durumda olmak; sonusuz olmak. 2. ocuu olmamak. 3. Boyu byyememek; bodur kalmak.\\ gdk tavuk, 1. Ty veya kuyruu olmayan tavuk. 2. mecaz. Zavall kimse; deersiz kii.

tJ?] (gda:hte) {OsT} sf.

Erimi.
-gdaz, [Far. gdahten > gdz jl

-] (gda:z) {OsT} son ek. Sonuna getirildii Farsa kelimelere "ya kan, eriten, tututuran, mahveden anlam katarak birleik sfatlar yapan son ek.

gdaz, [Far. gdahten > gdz jl-i?] (gda:z) /OsT}

is. Yanma.
gdazende, [Far. gdzende oJJjl-if] (giida:zende)

{OsT} sf. Eritici; eriten,


gdazi, [Far. gdzi I-a?] (gda.zi) {OsT} sf. Yanma; tutuma; yakl. gddek, -i [gt-mek > g(dd)-ek {az} is. Sr o ban. [DS] gddem , [Ar. hkkm ?] {az} sf. Bilgi; ok bilen. [DS] gde, [? gde] {az} is. Gebe inek. [DS] gdecek, -i [gd-ecek] {az} is. 1. Okurken satrlar izlemekte kullanlan ubuk. 2. Odun paras; ky mk. [DS] gdeer, [? gdeer] {az} is. B ir arada alma; or tak. [DS] gdek1 -i [gt-mek > g(d)-ek] is. Amalanan so , nu; gdlen ey. gdek2, -i [g(d)-ek] {az} is. 1. O yunda ceza; ceza sras. 2. Oyunda ebelik. [DS] gdekJ, -i [? gdek] {az} is. K adn elbisesi. [DS] gdek4, -i [g(d)-ek] {az} is. Otlak; gd yeri. [DS] S1 gdek paras, {az} oban creti. [DS] gdeki, [gdek-i] {az} is. 1. O yunda ebe. 2. o ban; srtma. [DS] gdeksiz, [gt-mek > g(d)-ek-siz] sf. B ir amaca da yanmayan; garazsz, gdele, -ci [kt > (g)(d)-ele-] {az} sf. Bodur; ksa; gelimemi. [DS] gdelek, -i [gt-mek > g(d)-ele-k] {az} is. O kur ken satrlar izlemekte kullanlan ubuk. [DS] gdeleme, [gt-mek > g(d)-ele-me] is. A rdna d p kovalama eylemi, gdelemek, [gt-mek > g(d)-ele-mek] {az} gel. fi [~r] [-l(i)-yor] A rdna dmek; kovalamak; sr mek. [DS] gdelmek, [kt-el-mek UijS"] {OsT} edil. fi. [-r] (Hayvan iin) kuyruu kesilmek. [Kamus] gdeme, -ci [gt-mek > g(d)-e-me] {az} is. Okurken satrlar izlemekte kullanlan ubuk. [DS] gdenek, -i [gt-mek > g(d)-e-mek] {az} is. 1.

GD g d k 2, - [gt-mek > g(d)-k] {az} is. Hileci adam. [DS]

I M I M Z J 1792

[DS] S gdm b ilim i, Canllarda ve makinelerde denetim, ileyi ve iletiimi inceleyen bilim; kibernetik; sibernetik. g d k 3, [gt-mek > g(d)-k] is. 1. Kr. 2. {az} Fa gdm 2, [Ar. ludm] {azj is. -* kudm. [DS] iz. [DS] gdm c, [gdm-c] sf. G dmclkten yana olan, g d k 4, - [? gdk] {az} is. lek. [DS] gdk, [gd-k-] is. 1. Tefeci; faizci. 2. {az} g d m cl k, - [giidm-c-lk] is. Bir lkenin ta rm, ekonomi ve sanayi ilerinde tutulan gdml Takip eden kimse. [DS] yol. gdklem e, [ e l ketk > gdk-le-me] is. 1. dbl. Ba veya son tarafndan bir veya birok hecenin kald gdme, -c i [gt-mek > gdm-e] {az} is. Okur ken satrlar izlemekte kullanlan ubuk. [DS] rlm asyla bir kelimenin ksaltlmas. 2. {az} Ksa gdm en, [? gdmen] {aa} is. imek. [DS] ceket. [DS] gdklem e, [gd-k-le--me] is. Gdk duruma gdm lem e, [gdm-le-me] is. Bir gr, kanaat ve ya inanc benim setme abas, gelm ek ii. gdklem ek, [gd-k-le--mek] dnl. f. [-ir] G gdm lem ek, [gdm-le-mek] g l.f. [-r] [-l()-yor] Bir kim seyi veya bir eyi bir hedefe veya belli bir dk durum a gelmek, amaca yneltmek, g d k l k , - [gd-k-lk] is. Gdk olma durumu. gdm lenm e, [gdm-le-n-me] is. Gdml hle g d l1 [? gdl] {az} is. 1. Ekmek; somun. 2. Top , getirilmek ii. rak ya da kabaktan yaplma su kab; testi. 3. Kepe. gdm lenm ek, [gdm-le-n-mek] edil. f. [-ir] 1. 4. Kuru, yal aa. 5. i oyularak kullanlan silin Gdmleme eylemi yaplmak. 2. Gdml hle dir eklindeki aa gvdeleri. [DS] getirilmek. g d l2, [? gdl] {az} sf. 1. irkin. 2. (Kii iin) g d m l, [gdm-l] sf. 1. Gdlebilen; yneltilebiakgz, becerikli ve ufak yapl. 3. Kambur. [DS] lir; gdmlenebilir. 2. Bir eye yneltilmi; bir y gdle, -c i [gt-mek > gd-l-e] {az} is. 1. D ne evrilmi. 3. mecaz. B ir plan, bir tasarm dorul men. 2. D ireksiyon. 3. Kaln ve ksa sopa. [DS] tusunda yrtlen bir amac, bir eilimi yanstan, gdlek, - i [kt > gdl-elc] {az} is. 1. Sapsz se t? g d m l m e rm i, as. zleyecei yolun bir bl pet; sele. 2. Az ve kulpu krk testi. [DS] mn veya btnn z gdm veya uzaktan ku gdlenm e, [kt-mek (beklemek) > gt-mek > g(d)manda ile kateden nkleer veya klasik balkl -le-n-me] is. 1. Gd kazanm a eylemi. 2. psikol. mermi; f z e .|| g d m l renme, retmenin Bireyin, iinin ynn ve ncelik srasn belirle rehberliinde nceden tasarlanm bir pla n a gre yen i veya d drtlerin etkisi ile harekete ge gerekleen renme. || g d m l sanat, Belli bir mesi; motivasyon. 3. Canlda ie veya renmeye siyasi, toplumsal retiye bal kalnarak yaplan geme istei. 4. ekon. Ekonomik bir znenin dav sanat. rann belirleyen etkenlerin tm, g d m l l k , - [gdm-l-lk] is. Gdml olma gdlenm ek, [gd-le-n-mek] dnl. f. [-ir] Gd durumu. kazanmak. gdm sz, [gdm-sz] sf. Gdml olmayan. S gdlg, [gdl-g] {az} is. K sa ve kaim sopa. gdm sz eitim , Buyurgan olmayan bir sisteme [DS] dayanan eitim. gdlm e, [gt-mek > g(d)-l-me] is. Gtme iinin g d r1 [kt > gdr] {az} is. 1. Y uvarlak ekmek. , yaplma durumu. 2. Kk kulakl hayvan. [DS] g d lm e k 1 [gt-mek > g(d)-l-mek] edil. f. [-iir] g d r2, [? gdr] {az} is. G; kuvvet. [DS] , 1. Gtme ii yaplmak. 2. mecaz. (Bir topluluk ve g d rl , [gdr-l] {az} sf. Gl; kuvvetli. [DS] ya kii iin) birinin dnce veya amac dorultu g d r k , - [gdr-k] {az} is. 1. Kulpsuz sepet; sunda ynetilmek. sele. 2. K ulpu ve az krk testi. [DS] g d lm e k2, [eT. ket-m ek > gd-l-mek dlbjT ] {OsT} gd, [g(d)-] {az} is. Emzii krk ibrik. [DS] gfer, [? gfer] {az} is. Kuvvet; g. [DS] edil.f. [-r] (Hayvan iin) kuyruu kesilmek. g d l k 1 - [gt-mek > gd-lk] {az} is. 1. o g ttft1 [Far. gft o i? ] {OsT} is. 1. Sz; laf; lakrd. 2. , , bana verilen para. 2. Oyunda ebe. [DS] ek. f. Dedi; syledi. S g ft g, Dedikodu. II g ft g d l k 2, - [gdr-k] {az} is. -* gdrk. [DS] ind, Duyulan haberler; dedikodu. g d m 1 [gt-mek > g(d)-m] is. 1. Ynetmek ii; g t f , [? gft] {az} is. Gnl istei; arzu. [DS] , sevk ve idare. (1944) 2. {az} Srme, gnderme ii. g fta r, [Far. gftr juJ] (gfta;r) {OsT} is. Sz. <5 [DS] 3. Biliimde, bir olaylar dizisini veya bir arac g ft r- tl, {OsT} Bo sz.\\ g ft r- sene, {OsT} yneltme ve dzenlemeyle ilgili ilevlerin btn. Sz tatan; ll ve uygun sz syleyen. || g ft r- 4. Hayvan otlatma. 5. {az} Birisine para ile hay rn, {OsT} Tatl sz. vanlara baktrm a ii. [DS] 6. {az} obann creti.

if f in r iK t S M .1 7 9 3
gfte, [Far. gfte uif] {OsT} sf. 1. Sylenmi. 2. Sy

GL

S f \ {az} is. 1. Yandan kulplu, boynu uzun, o unlukla bakrdan yaplm su kab. [DS] 2. argo. Kadn ve kzda gs; meme.fi1 gm ba, {OsT} tar. Saray kuruluunda kou subayna verilen ad. gm ek, [g--mek / gy-mek] {az} gsz. f. [-r] Dayanmak; tahamml etmek. [DS] gtt nd rm ek, [gy-n-dr-mek] {az} gl. f . [-r] Bir eyi hafife yakmak. [DS] g rc k, - [dr-ck] {az} is. Kk dolu ta nesi. [DS] gtt, [gk (mavi) > g-] {az} is. M avi renk.
[DS] , gher, [Far. gevher

leni. 3. is. mz. M zik eserlerine ait szlerin yazl metni; sz. f i1 g fte -k r, {OsT} 1. zeri ya z ve desenlerle sslenmi pirin fe n e r altl. 2. zeri yazlarla ssl bir tr ran hals. gfteci, [gfte-ci] is. Sz yazar; ark sz yazan kimse. gg, [gag / ga / gak / geg / ge / gey /gg / g / gk / gog / gug / guk / gurk / gg / g / grk (yans.)] is. Tavuk vb. kmes hayvanlarnn kard sesleri, buna benzer sinirli konuma, barm a arma ve seslenmeleri anlatan kk. [Zlfkar] gg-k, gg-rdek ggek, - i [gk (yeil) > g()-ek] {az} is. 1. Cevi zin yeil kabuu. 2. Ham meyve. [DS] ggerenlik, - i [gk (yeil) > g()-er-en-lik] {az} is. Otlak. [DS] gg, [? gg] {az} is. Ayna. [DS] ggk, - [gg-k ?] {az} is. 1. Lale tomurcuu. 2. Paralanmam ceviz ii. [DS] S g g k k, {az} Nisan ayndaki yam urlu ve souk gnler. [DS] g, [gag / ga / gak / geg / ge / gey /gg / g / gk / gog / gug / guk / gurk / gg / g / grk (yans.)] is. Tavuk vb. kmes hayvanlarnn kard sesleri, buna benzer sinirli konuma, barm a anm a ve seslenmeleri anlatan kk. [Zlfkar] g-l-de-mek, g-l gl
ge, [kye > ge

{OsT} is. 1. M addenin z;

cevher. 2. Ss ve tak olarak kullanlan deerli ta vb. eyler; mcevher. 3. Nkteli ve gzel sz. 4. Anlay; kavray. 5. Bilim, f i1 g he r-br, {OsT} Cevher yadran.\\ gher-fen, {OsT} M cevher saan. || g he r-f r, {OsT} Cevher satan. || gherpre, {OsT} Cevher paras.|| gher-p, {OsT} M cevher saan. || g he r-rz, {OsT} Cevher dken. gherile, [Far. gher+ile] is. Tarm da gbre, he kimlikte ila ve barut gibi patlayc yapm nda kul lanlan, beyaz renkte, ince billur eklinde birleik madde; potasyum nitrat: K N 0 3
g tik k, - [kk > gkk ?

{OsT} sf.

{OsT} is. Gve,

gegndz, [g()-e + g/ndz jj.^S'lS'jS'] {eAT}

pekt. zf. Tamam en gndz iken; gpegndz; gndzleyin.


gem, [gk (mavi) > g()-em

{az} is. 1. {e-

Mavi renk. [DS] 2. {eAT} Yaban erii,


gemgndz, [g()-em +g/ndz

Kk. -gke, [-uka /-gke] {eT} yap. e. -* -guka. gkrem ek, [kk-()r-e-mek] {az} gsz. f [-r] [r()-yor] 1. fkeden az kprmek. 2. Azmak. 3. Kzmak. [DS] g km , [? gkm] {az} sf. Kimsesi olmayan; d kn. [DS] g l2, [eT. -kil > gl] {az} is. Ke. [DS]
g l2, [Far. gul (iek) > gl JS {OsT} is. bot. 1. Ta ]

AT} pekt. z f Tamam en gndz iken; gpegndz; gndzleyin. germek, [gk (yeil) > g()-er-mek] {az} gsz. f H r.] (*m , ekin vb. iin) yeermek. [DS] gUmek, [gy-mek / gy-mek] {az} gsz. f. [-er] Dayanmak; taham ml etmek. [DS] gl1 [g (yans.) > g-l] is. Tavuk vb. kmes , hayvanlarnn kard sesleri, buna benzer sinirli konuma, barm a anm a ve seslenmeleri anla tan yansmal gvde.
gl2, [Yun. koukkuli => JSjS"] {az} is. 1. pek-

bcei kozas. {eAT} {OsT} (ayn) 2. i bo koza. [DS] S gl balam ak, {eAT} pek kozas olumak.\\. gl koza, {eAT} pek kozas.|[ gl kurdu, {eAT} {OsT} pek bcei. gldemek, [g (yans.) > g-l-de-mek] {az} gsz. f [-r] [-d()-yor] (ocuk iin) konum aya balamak. [DS] gm, [Yun. koukoumi / Lat. cucuma => gm

yapraklar kaln ve katmerli, keskin kolu, beyazdan krmzya kadar pek ok rengi bulunan, glgillerin rnek bitkisi, (Rosa). 2. Bu bitkinin kokulu ve g zel grnml iei. 3. gnl. Divan edebiyatnda gzel ve sevgili karl olarak kullanlan bir tema. 4. tasvf. M ecaz akn sembol. 5. gnl. Dervi. 6. {az} Ksraklarn tylerinde beliren dourma iare ti. [DS] 7. {az} Fes zerine konan, boncuk ve ta larla bezenmi gm ss. [DS] S gl-b, -* glab.y gl-b, {OsT} Gl bahesi.\\ g l-b ah r, {OsT} 1. Pembe boya. 2. Bir tr tavla oyunu.|| g l bahesi, Gl aalar dikilmi bahe. || g l b a yra m, Hz. M usa nn Tur danda Allah 'in tecellisi ile On Em ir 'i ald gn kutlamak iin yaplan bayram.\\ g l beden, {OsT} Vcudu g l gibi gzel ve taze olan (kadn).\\ gl-berg, {OsT} Gl yapra.\\ g l-b e rg -i ba- m r, {OsT} mr bahesinin g lnn yapra; torun.|| gl-be-eker, {OsT} Bir tr glsuyu katlm tatl.||- gl-bezek, {OsT} Alm

GL

1704

g l biimindeki bir ss esi. || g l-b ister, {OsTj G l yatak; sevgilinin yata.|| gl-bz, {OsT} Gl serpen.\\ gl-bse, {OsT} Gl pckl; p gl gibi z a r if ve h a fif olan. || gl-bn, {OsT} 1. Gl f i dan. 2. G l yetien yer; gllk.\\ gl cem l, {OsT} G l gibi gzelyz.\\ gl-ehre, {OsT} Yz g l gibi gzel ve ho olan.|| gl-n, {OsT} Gl toplayan.|| gl-dn, {OsT} ieklik; g l konulan kap. || gl defnesi, bot. Zakkum; au aac, (Nerium cleander). || gl-delen (dehan), {OsT} A z gl gibi kk ve gzel olan.|| gl-deste, {OsT} 1. Gl demeti. 2. Trk mziinin eski bir makam.\\ gl dlncei, {OsT} Gl goncas.\\ gl dm esi, {eAT} {OsT} Gl goncas. || gl-efsn, {OsT} Byl arap.|| glefn, {OsT} Gl saan.\\ g l-endm , {OsT} nce ve gzel boylu; gl boylu.|| gl-engbn, {OsT} Gl yapra ve bal karm bir tatl. |j gl-fm , {OsT} G l renkli; pembe. || gl-fem , {OsT} Gl azl; k k azl.\\ giil-fen, {OsT} Gl saan.\\ gl-get, {OsT} Gl seyri; g l gezintisi.\\ gl-get-i sa h ra , {OsT} Gl ve ieklerle ssl bahe veya krda y a plan gezinti.|| gl gibi, ok gzel, ok iyi. || gl gi b i b ak m ak , 1. Bakt kiilerin geim ini p ara s knts ekmeden salamak. 2. Temiz, iyi ve gzel bir ekilde bakmak, korumak. || gl gibi geinm ek, 1. ok iyi geinmek; anlamak; kavgasz grlt sz bir arada yaamak. 2. Pek zengin olmamakla birlikte rahat ve huzur iinde yaamak. || gl gibi yaam ak , Kimsenin desteine gerek duymadan rahat ve mutlu bir mr geirm ek\\ gl-gonca, {OsT} H enz almam gl; g l goncas.|| glgonce, {OsT} H enz almam gl; g l tomurcu u .|| gl-gn, {OsT} Gl renkli; pembe.\\ gl-gne, {OsT} 1. G l renkli. 2. Gl yanakl. 3. Pembe renkli allk.|| gl-gn km eyt, {OsT} Krmz arap.|| gl glistan, ac, ferah lk veren yer. || gl-hen, {OsT} Hamam oca; klhan.\\ gl-hz, {OsT} Gl yetitiren. || gl-i gl-zr, {OsT} Gl bahesinin g l.\\ gl-i r a n, {OsT} D sar, ii krmz renkli bir tr gl.\\ gl-i ru h s r, {OsT} Gle benzer y a nak.\\ gl-i sad-berg, {OsT} Byk ve katmerli bir eit gl.\\ gl-i su rh , {OsT} Krmz gl.\\ gl-i ter, {OsT} Taze gl. || gl-izr, {OsT} G l yzl; g l y a nakl; pem be yanakl.\\ gl-izr- gnce tem , {OsT} A z goncaya benzer gl yanakl gzel.\\ gl-i zem n, {OsT} D anma kurulu; m everet meclisi.|| gl-i zib, {OsT} Gzel ve parlak gl.\\ gttl-kand, {OsT} B ir tr gl tatls.|| g l-k r, {OsT} G l bak cs; gl yetitiricisi; bahvan; ieki. || gl m az s, Zar kanatllardan maz bceinin sokmas ile g l aalarnda meydana gelen saakl ur. || glnah l, {OsT} Gl fidan; g l aac. \\ g l-n r, {OsT} N ar iei.|| g l-nr, {OsT} N ar iei renginde.\\ gl-nefes, {OsT} Gzel kokululuk; hosohbetlilik.|| gl-nihl, {OsT} Gl fidam.\\ g l-nikb, {OsT} Y z glle rtl; pem be yanakl.\\ gl oya, ekilleri

gle benzeyen bir tr oya.|| gl-n, {OsT} Gl ien.|| gl-p, {OsT} Gl rtl; pem be yanakl.\\ gl reeli, {OsT} M eyve yerine g l yapra kullan larak yaplan bir tr reel.|| gl-reng, {OsT} Gl renkli; pembe.\\ gl rengi, {OsT} Pem be.|| glren g -i feyz, {OsT} B ir tr lale.|| gl-rz, {OsT} Gl saan. || g l-r , {OsT} A l yanakl; g l yanakl. || glr h , {OsT} Gl yanakl.\\ g l-ru h s r, {OsT} Gl yanakl. || g l-r y , {OsT} A l yanakl; gl yanakl.\\ gl sirkesi, Gl yapraklarndan yaplan sirke. || gl suyu, Gl ya retimi srasnda yan rn olarak elde edilen kokulu berrak sv. || gl-h, {OsT} Gl dal.|| g l-eker, {OsT} Gl tatls. || gl-en, {OsT} -* glen. 1 gl u ru b u , Glden yaplan bir tr u 1 rup]] gl-ten, {OsT} Gl gibi taze ve ince tenli. || gl trn a k , {az} Gzel biimli trnak. [DS]|| G l se ven d ikenine k a tla n r. K ii sevdii insan veya i yznden gelebilecek olumsuzluklara ve skntlara gs germ ek durumundadr,|| gl st n e gl kok lam a m a k , B ir e zerine ikinci bir kadn sevgili tutmamak.\\ G l ta rife ne hacet, ne ie k tir bili riz. (Birinin olumsuz davranlar saylp dklr ken) Bunlar saym aya g erek yok, biz onu gayet iyi biliriz. anlamnda kullanlan sz.|| gl yac, Gl ya reten y a da satan kimse. || gl yaclk, Gl ya karma ve satm a ii. \ gl ya, Gllerin im bikten geirilmesi ile elde edilen g l suyu zerinde toplanan kokulu y a .|| g l-zr, {OsT} -* glzar.|| gl-zem n, {OsT} mecaz. ki iilen yer. g l3, [? gl] {az} is. Bel suyu; meni; sperma. [DS] g lab, [Far. gl-b (gl:b) {OsT} is. Gl ya,

g lab d a n , [Far. gl + b-dn (suluk) ul-Ju^] (gla:bda:n) {OsT} is. Gl suyu serpmek iin kullan lan dibi geni, az dar kap. glabiye, [Far. glbiye < lo ^] (gl;biye) {OsT} is. Bir tr pasta; kek. glac, [Slav, kol [Tietze] / Far. glc (gla;c) {OsT} is. 1. N iastadan yaplm a ince yufka; glla. 2. Eczaclarn ierisine toz halindeki ilalan koy makta kullandklar ince niasta yufka. g lan, [Far. gln o^l?] (gl:n) {OsT} is. 1. Gller. 2. {az} M ays ay. [DS] glay, [Far. gl + T. ay-] {az} is. M ays ay. [DS] g lb am , [Far. glbm (ses) ?U S] (glba:ng) {OsT} is. -* glbang glb an g , [Far. glbang (ses) & L ] (glba:ng) {OsT} is. 1. B ir azdan yksek sesle barma. 2. B ir top luluun bir azdan yksek sesle yapt dua. 3. tasvfi. Tekkelerde, Bekta ve M evlev trenlerinde tarikat byklerini anmak iin sylenen lah. 4. Saraylarda belirli trenler srasnda yksek sesle okunan dua. 5. Savalarn saldn srasnda Al

M C E S M

1795

GL g ld r, [gld-r (yans.)] is. Byk bir grlt ile akma, yklm a veya gk grlemesi sesi. S g ld r g ld r, 1. (Ak iin) hzl ve grltl bir ekilde.

lah! Allah! nidalar ile barmalar. 6. ed. Blbl sesi. 7. Belli zamanlarda belli yerlerde okunmak zere dzenlenmi yenieri duas. "Allah Allah! l lallah! Ba iiryn, sine pryn, kl al kan, bu meydanda nice balar kesilir; olmaz hi soran. E y vallah, eyvallah! Kahrmz, klcmz dm ana zi yan. Kulluumuz padiaha ayan. ler, yediler, krklar; glbatg- Muhammedi, nur- neb, kerem-i Al, pirimiz, sultanmz hnkr H ac Bekta Vel demine hu diyelim hu! S glbng- M u h a m m e di, {O sT j Ezan. || glb ng -i M u h a m m e d i, {O sT} Ezan.|| glbang ta, {O sT} tar. Yenieri klalarnda glbank ekm ek iin zerine klan ta. g)-bank, {OsT} -* glbang.
glbank, -g [Far. glbang (ses)

S > g lb a n k ]

2. (Yar veya okuyu iin) hzl olarak. 3. ok g rlt ederek. g ld r, [? gldr] {az} is. 1. Su barda; marapa. 2. Kk yayk. [DS] g ld rd e k, -i [gld (yans.) > gldr-de-k] {az} is. 1. alayan. 2. Deve ve koyunlara taklan byk an. gld red ek, - i [gld (yans.) > gldr-ede-k] {az} zf. (Yklma, kme iin) anszn. [DS] g ld re k, -i [gld (yans.) > gldr-e-k] {az} is. 1. Gaz tenekesi. 2. Bir tr tava. 3. Byk an. 4. Gk grlts. [DS]
gldrem ek, [gld (yans.) >gld-r-e-mek dltjjjJjS']

(glba:nk) {O sT} -* glbang. glba, [gl + ba] {az} is. Nam lusunun zerinde byk bilezik bulunan akmakl tfek. [DS]
glbenk, -g i [Far. glbang (ses) .-SjUJf > g lb en k ]

{az} is. Dnlerde silah patlatarak yaplan e lence. [DS]


glbeeker, [Far. gl-be-eker jSLi u, J ? /

/ J5

gsz. f. [-r] [-r()-yor] [{OsT} gldreyorur] Gldrdemek; grlemek. jeA Tj (ayn) g ld rg , [gld (yans.) > gldr-g] {az} is. Byk an. [DS] gU ldrgck, - [gld (yans.) > giildr+gck] Za z/ sf. ( iin) yarm yamalak; eksik kalm olan.
[DS] g ld rm e, [gl-diir-me] is. Glmesini salama ey

{OsT} is. 1. Gl yaprandan yaplan macun kvamnda bir tr tatl; gl reeli. 2. {az} Koyu krmz renkli gl. [DS] S glbeeker emsiyesi, Reellik glden hazrlanan bir eit ezme. glbet, [Ar. gurbet] {az} is. Gurbet. [DS] glbezek, [Far. gl + T. beze-k] is. Alm bir gl biimindeki mimar ss unsuru, g lb urnu , -nu, -u n la r [Far. gl + T. bur(u)n-u] {az} is. -* kuburnu meyvesi. [DS] glbttz, [Far. grbz] {azj sf. -* grbz. [DS] glcen, [? glcen] {az} is. plik ilesini makaraya sarmak iin iplik ilesinin takld silindir bii mindeki ara; krk; elemge. [DS] glc, [gl-c] is. Gl yetitiren bahvan,
gle, [Far. gl-e 4JS]) {OsT} is. 1. Kk gl; gl-

lemi.
g ld rm e k, [eT. kl-mek > kiil-tr-mek > gl-dr-

mek] gl. f. [-r] Birinin glmesini salamak; gl mesine sebep olmak, g ld r , [gl-dr-] sf. 1. Gldrme zellii tayan. 2. is. ed. nsan, olay ve durumlarn gln ynleri ni ortaya koyan sahne eseri; komedi; fars. (1935) g ld r c , [gl-dr-c] sf. Glmeyi salayan; gl meye yol aan; komik. S g ld r c gaz, kim. Koklandnda neeli ve tatl bir eit sarholuk meydana getiren diazot monoksit (N20 ) gaz. || g l d r c kas, anat. Dudaklarn kenarlarnda yer alan, glm eyi salayan, deiken bir y z kas. g ld r m , [gldr-m] {az} is. Byk ta paras.
[DS] g ld r m l , [gldr-m-l] {az} s f (Yamur iin) iddetli. [DS] g ld rt , [gldr-t] is. Yklm a veya nesnelerin

ck. 2. iekik. 3. Fildii oyma ve kakmalarda kk bir gl eklinde dzenlenmi ss esi, g ld ', [guld / gld (yans.)] is. G r bir suyun alaya rak akn, karn gurultusunu, buna benzer grlt l konumay anlatan kk. [Zlfkar] gld-r-de-k, gld-r gldr gld2, [gld (yans.)] is. G k grlemesini, buna ben zer sesle yklm ay anlatan kk. [Zlfkar] gld-r gldr, gld-r goca, giild-r-e-dek
gldeste, [Far. gldeste

ok sayda birbirine vurm asndan kan ses; grl t; gmbrt, 6 1 g ld rt gl, {az} alayan.
[DS] gle, [Far. gle d] {OsT} is. 1. Bklm zlf; kv

?] is. 1. Gl demeti. 2.

rlm sa. 2. {az} Koyun yn krklrken ayakla rna balanan ip. [DS] glebez, [? glebez] {az} is. Kpek. [DS]
gle, -c i [gl-mek > gl-e gl?] {eAT'} {OsT} sf. Her

iek demeti. 3. iir antolojisi. 4. miiz. Klasik Trk musikisinde birleik bir makam. 5. tasvf. Bektai nefeslerinde Hz. A liye kar derin bir ballk ifa desi olarak kullanlan deyim, g ld ibi, [Far. gl + T. di(b)-i] {az} is. Gelincik to murcuu. [DS]

zaman glen; gler yzl; gleen; mtebessim. gle yzl, {eAT} Gler yzl.
glelik, - i [gl-mek > gl-e-lik

is. Gle

olm a durumu; beaet; {OsT} (ayn).

GL

I U

1796

gledmek, [gl-mek+d-mek tiU ii 4 ?] {OsT} gsz. b . f [-er] H emen glmee balamak, giilef, [Far. glef w?] {OsT} is. bot. Bir tr krmz gl. gttleen, [kl-mek > gl-m ek > gl-een ^
/

/ jSAS"

s f 1. ok glen; srekli glen; (eAT} {OsT}

(aym). 2. Gler yzl. glek1 -i [gl-mek > gl-ek] {az} sf. Gleryzl; , sevimli; gle; gleen. [DS] glek3, -i [Erme, kovlak

{OsT} {az} is. 1.

St, ya, su vb. koym ak iin aatan yaplm b yke kap. 2. B ir tahl ls. 3. Araba bal. [DS] glek2, -i [gl-ek / gl-et] {az} is. Kk su biri kintisi; glet. [DS] glek4, -i [glk] {az} is. 1. At, ksrak srs. 2. Topal eek. [DS] gleni, [gl-mek > gl-em] {az} is. Holanma; beenme; ho. [DS] S glem ine gitmek, {az} H olanmak; beenmek. [DS] glem be, [Far. gle => gle-m(m)e / elemge ?] {az} is. Dokumac kr. [DS] glem ek1, [gle-mek ?] {az} gl. f. [-r] [-l()-yor] Yontmak; sivriltmek. [DS] glem ek2, [gle-mek] {az} gl. f. [-r] [-l()-yor] Koyun krklrken ayaklarn balamak. [DS] glem me, [Far. gle => gle-m(m)e / elemge ?] {az} is. Dokumac kr. [DS] glen, - d [gl-mek > gl-en gS'] {eAT} sf. Her zaman glen; gler yzl; gleen; mtebessim. S glen yzl, {eAT} Gler yzl. gler, [gul (yans.) > gl-er] {az} is. Hindi. [DS] glerlenm ek, [gl-er-le-n-mek JS ] {eAT} {OsT} dnl.f. [-iir] Glmsemek; tebessm etmek, gttlesimek, [gl-mek > gl-esi-mek] {az} gsz. f. [r] Glecei gelmek; glmek istemek. [DS] gleste, [? gleste] {az} is. Kzgn develerin ayakla rna balanan zincir kstek. [DS] gle', [gl-e] {az} sf. -* gle. [DS] gle2, [gre j S -] {OsT} is. -* gre, glei, [gre-i glemek, [gre-mek {OsT} is. -* grei, {OsT} {az} ite, f. [-

gleyazm ak, [gl-mek + yaz-mak] {az} gsz. b. f [-ar] Glmem ek iin kendini zorlamak; glecek gibi olmak. [DS] glfatma, [Far. gl-i hatm] {az} is. -* glhatmi. [DS] glfidan, [Far. gl + Yun. phyton > fidan] is. 1. Gl fidan. 2. mecaz. Gl gibi gzel ve ince narin yap l. glgani, [Far. gl + T. kan-] {az} is. eker rengi. [DS] glgez, [? glgez] {az} s f Temiz. [DS] glgezi, [gvezi] {az} is. -* gvezi. [DS] glgiller, [gl-gil-ler] is. bot. Elma, armut, ilek, gl, badem gibi iki enekli, ayr ta yaprakl pek ok otsu bitki ve aa trlerim iine alan iekli bitkiler familyas, (Roseceae). glgli, [Far. glgl J S J f | (glgli:) {OsT} sf. Gl renkli; pembe. glgl1 [Far. glgli] {az} sf. 1. Pembe. 2. Kan , krmzs. 3. is. Pembe zm. 4. Gelincik. [DS] glgl2, [Far. ulule] {az} is. M zikte bir m a kam. [DS] glhatmi, [Far. gl-i hatm i (glhatmi:) {OsT} is. bot. Ebegmecigillerden, bahelerde yetitirilen ve halk hekim liinde kullanlan bir yllk otsu bir ss bitkisi, (Althaea rosa). gl, [Far. gl! J S ] (gli:) {OsT} sf. Gl gibi; gl renkli. glibriim , [Far. gl+ebriem] is. bot. Glge ve ss aac olarak yetitirilen, boyu on be yirmi metreyi bulan, iekleri km e biiminde, yass bad bi im li meyveleri olan mimozagillerden bir aa, (albizzia). glistan, [Far. gl-istn o 1^-1?] (glista:n) is. Gl bahesi; gllk, glk, [? glk] {az} is. Sebzelerin iekli durumu. [DS] glkurusu, [gl+kuru-s-u] sf. Pembe gln kuruduk tan sonra ald renk. S glkurusu rengi, K uru tulmu pem b e g l rengi. gllabi, [Far. glbl L S>'^] (gll.bi) is. 1. Akl has tanelerinde grevli hademe. 2 . kiyzl; pohpohu; yac. 3. {az} ri ve tatl b ir armut tr. [DS] gllabici, [gllbi-ci] (gll. bici) is. Akl hastanele rinde grevli hademe, gllabicilik, -i [gllbi-ci-lik] (gll.bicilik) is. Gllabicinin yapt i; akl hastanesi hademelii. fi1 gllabicilik etmek, Ar taknlk ve marklk eden kim seye katlanarak yzne glmek. glla, -c [Far. glc / gl-l + a] (gll.c) is. 1. Niastadan hazrlanan ok ince kuru yufka. 2. Bu tr yufkadan yaplm tatl. 3. ilmesi zor baz ilalann iine konulduu kk niasta kap.

r] -* gremek. [DS] glev, [Far. gl + T. ev] {az} is. Alev. [DS] glevlem ek, [glev-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)yo r] (K m r iin) yanmaya balamak; tutumak. [DS] glevlenm ek, [glev-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] (Kmr iin) alevlenmek; yanmaya balamak; tu tumak. [DS]

1797

GL

glle, [Far. gulle d 1.

> glle 4 ?] {OsTj is. {OsT} is.

Kre biimindeki top mermisi. 2. [aS"] {OsT} o-

cuklann oynad bilye; zpzp. 3. spor. Atletizm yarlarnda sporcularn m m kn olduu kadar uzaa atmak zorunda olduklar metal kre, t? glle atma, spor. Bayanlarda 4 kg., erkeklerde 7, 257 kg. arlndaki glleyi mmkn olduu kadar uzaa atmaya dayanan atletizm yarlarndan bi ri. || glle gibi, ok ar. glleci, [glle-ci] is. 1. Top gllesi yapan usta. 2. spor. Glle atm a sporu yapan kimse, gllek, -i [? gllek] {az} is. Uan ku kmesi. [DS] glleme, [kl-le-me] {az} is. Pirzola. [DS] gll, [gl-l] sf. 1. Gl bulunan. 2. stne gl deseni ilenmi bulunan. 3. {az} Gzel. [DS] gll diba, ri gllerle ilenmi diba kuma.\\ gl lm kailim, {az} ok sk fk ; samimi. [DS] gllk1, - [gl-lk i ! / dili?] is. 1. {OsTj Gl bahesi. 2. Gl bol olan yer. 3. Gln bol ve iyi yetitii yer. S 1 gllk glistanlk, Bakml ve g zel, yeillik yer; i ac gzellikte olan yer. gllk2, - [glk] {az} is. Beygir; at. [DS] gllk3, [gl-lk] {az} is. Hela; tuvalet; yznumara. [DS] glme, [kl-mek > gl-me] is. Glmek durumu ve eylemi. glmece, [gl-mece] is. 1. Elendirmek, gldrmek amac gden veya birini incitm eden taklm ak iin yaplan ince alay; mizah; aka; humor. {az} (ayn) [DS] 2. ed. Baz durumlar, olaylar ve kiileri g ln ynleri ile ortaya koyan edeb eser; mizah, glmeceli, [gl-me-ce-li] sf. inde glmece unsurla r bulunan (yaz, resim veya eser); mizah, glmek, [eT. kl-m ek > gl-mek] gsz. f. [-er] 1. (nsan iin) houna veya tuhafna giden olaylar ve ya durumlar karsnda, genellikle sesli bir biimde duygusunu aa vurmak. 2. N ee, sevin, mutlu luk belirten bir durum almak. 3. M utlu olmak. 4. Hoa zaman geirmek; elenmek. 5. Bir kimseyle alay etmek. 6 . Kmsemek; nemsiz bulmak. 7. (Kader; ans vb. iin) ansl olmak; yardmc ol mak. S gle gle, 1. Glerek. 2. B ir yolcuyu uur larken sylenen iyi yolculuk dileme sz. 3. zn tsz, mutlu ve rahat bir ekilde (giy, otur, kulIan)-\\ gle oynaya, Sevin ve neeyle; sevinerek.|| Glerim! Yersiz bir davran karsnda kmse me sz.\\ glerken srr, Grn ok iyi olm a sna ramen kt niyet tayan birisini ta r if iin kullanlan sz. || gler mart, zool. Avrupa ve A s ya nn byk ehirleri yaknlarndaki nehir ve gl lerinde yaayan, banda yazn koyu esmer, kn beyaz bir tepelik bulunan mart, (Larus ridibundus).|| Gler misin, alar msn? Hem g lnecek hem de zlnecek durum da kalnnca sy

lenir. || gler yz, 1. ten ve yapm acksz bir g lmseme ile karlayan; iyilik; gzellik. 2. Yumu ak, okayc davran. || gler yzl, Yaknlk g s teren; iten davranan; srekli glmseyen.\\ gler yzllk, Gler yzl olma durumu. || Gleyim bari. Yersiz bir davran karsnda kmseme sz. || glmekten (katlmak) krlm ak, Ar dere cede sarsla sarsla glmek. || glp gem ek, nem vermemek; zerinde durmamak; aldr etmemek.\\ glp oynamak, Neeli ve hoa vakit geirmek; elenmek. glm el, [gl-me-l _jl J . ^ ] {OsT} sf. Gln; gl necek durumu olan; tuhaf, glmeeker, [Far. gl-be-eker / a; J?

ji- iJ ? ] {az} is. Gzel ve sevilen kii. [DS] glm ih, [Far. gl + m h j ^ i f ] (glmi;h) {OsT} is. 1. ivi altlarna konulan pul. 2. Byk kaplara ak lan yaldzla ssl byk bal ivi; kabara. glnak, -ki [Far. gl-nk AbiS] (glna;k) {OsT} is. Hisar; kale; sur. glnazik, -i [Far. gl-nzik] {az} is. Meneke. [DS] gloz, [Fr. gulose] is. kim. Glikozlar snfndan bir sentetik eker. glruh, [Far. gl+ Ar. rh (glru.h) {OsT} is. mz. Trk musikisinin birleik makam larndan bi risi. glen, [Far. glen j^J?] {OsT} is. Gl bahesi; i ek bahesi. S glen-i vefa, {OsT} Trk m usiki sinde bir birleik makam. gltera, [Far. glter J il/i? ] (gltera.) {OsT} is. Enfiye kutusu, glu, [Far. gl _> ?] (gl;) {OsT} is. (nsan ve hay A van iin) boaz. ? gl-bend, {OsT} Boyun atks; boaz sargs.\\ glu-gr, {OsT} 1. Boaz tutan; bo azda kalan veya boazdan glkle geen. 2. B o azdan zo r geen yaban armut; ahlat.\\ glgdz, {OsT} Boaz yakan. gl1 [gl (yans.)] {az} is. Hindi. [DS] , gl2, [? gl] {az} is. Ana baba bir ya da baba bir, ana ayr olan kardeler. [DS] glba, [Far. gl + T. ba-] {az} is. Krklacak hayvann ayaklarn balam akta kullanlan ip. [DS] glbsinmek, [gl-msn-mek > gl-bsin-mek dU] feAT) dnl.f. Glmsemek. glck, - [gl--ck] is. ocuk glmsemesi, glf, [Far. gl + T. ev / glve] {az} is. Yangn alevi. [DS] -glk, [-uluk / -glk] {eT} yap. e. , olu ve ey lem bildiren ek. z-glk (krmak)

G L

ie i ic t s M

1798

glk', - [klk > glk] {az} is. 1. Eek. 2. Eek spas; eek yavrusu. [DS] glk2, - [guluk (yans.)} {az} is. Hindi. [DS] glkse, [Bul. kloka => glkse 4 !$"] {OsT} is. Kuluka, glm , [gl-m] is. Glmek ii. glm danlk, - [Far. gl + T. -m + Far. -dan + T. -lk] {az} is. Glsuyu ya da kolonya iesi. [DS] glm ek, [gl-mek] {az} gl. f . [-r] Krklacak koyun veya keinin ayaklarn balamak. [DS] glml, [gl-m-l] s f Gln; gldrc, glm sem e, [gl-mse-me] is. Y z izgilerinde hafif bir glme belirtisi olma durumu; hafife glme; tebessm. glm sem ek, [gl-mse-mek] gsz. f i [-er] [-s()yo r] Yz izgilerinde hafif bir hareketlenm e ile sevinli bir durum ifade etmek; hafife glmek; tebessm etmek, glm ser, [Far. gfile > gl-mse-r ?] {az} is. Atn ban yukar tartmamas iin koltuk altlarndan iki n ayana dolanarak karn kolanna balanan yu lar ipi. [DS] glm seyi, [gl-mse-y-i] is. Glmseme durumu veya biimi. glm snm ek, [gl-ms-n-mek {eAT} {OsT} dnl.f. [-r] Glmsemek; tebessm etmek, glm srem ek, [gl-ms-re-mek] {az} gsz. fi [r] [-r()-yor] Glmsemek. [DS] glttncek, -i [gl-n-(e)cek S ^ S jS ] {OsT} is. 1. Bakalarnn glecei kii veya durum; maskara. 2. Sevin. S glncee almak, {OsT} A lay etmek. gln, -c [gl-n] sf. 1. Glnecek durumda olan. 2. Alay konusu olan. S glnce almak, {OsT} M askaraya almak; alay etm ek.|| glncn iste m ek, {eAT} Gln duruma dmesini istemek. glnlem e, [gl-n-le--me] is. Gln duruma gelm ek ii. glnlem ek, [gl-n-le--mek] dnl. f. [-ir] G ln durum a gelmek, glnletirm e, [gl-n-l-tir-me] is. Gln du rum a getirmek ii. glnletirmek, [gl-n-l-tir-mek] gl. f. [-ir] Gln durum a getirmek, glnl, [gl-n-l] s f Gldrc zellii bulu nan; komik, glnl destan, ed. Kahramanlk olaylarnn yannda gldr unsurlarn da ele alan manzume. glnlk, - [gl-n-lk] is. 1. Alay edilecek, glnecek durum. 2. Gln olma durumu; komik lik glndrm ek, [gl-n-dr-mek viUjjLdS'] {OsT} gl. f . [-r] Birini gln duruma drmek; bakalar nn ona glmesine yol amak.

glndrk, - [gln-drk ?] {az} is. Dama enine konulan uzun aa. [DS] glnm e, [gl-n-me] is. Glme eylemi yaplma du rumu. glnm ek, [gl-n-mek] edil. f. [-r] 1. Glmek ii yaplmak. 2. Alay edilmek, glser, [Glhisar (Burdur'un ilesi; pazartesi gn p a za r kurulur)] {az} is. Pazartesi. [DS] gl, [gl-] is. Glme eylem i veya biimi, glken, [gl--ken K'] {OsT} is. Birlikte gl en; ok glen, glme, [gl--me] is. Karlkl ve birlikte gl mek ii. glmek, [gl--mek] ite, f. [-r] Karlkl ve birlikte glmek, glm el, [gl--me-l ln; glnecek durum u olan; tuhaf, glttmelce, [gl--me-l-ce /eAT} sf. G ln; glnecek durum u olan; tuhaf, gllme, [gl--l-me] is. Birlikte glnm ek ii. gllmek, [gl--l-mek] edil. f. [-iir] Birlikte glnmek. glt, [gl-t] {az} is. 1. Glmseme. [DS] 2. tiy. Bir tiyatro veya gsteriye eklenen gln szler veya durumlar; gag. glt, [gl-t-] is. tiy. B ir tiyatro veya gsteri sonuna eklenen gln szleri veya durumlar ha zrlayan kimse; gagc. glve, [Far. glve y?] {OsT} is. 1. Frn bacas. 2. {az} Tandrn kl karlan delii. [DS] glvend, [Far. gl-vend JJ_jlf] {OsT} is. (Kuru yemi lerden hazrlanm) hediye, glzar, [Far. gl-zr (glzccr) {OsT} is. 1. Gl bahesi. 2. mz. Trk musikisinde karcar ve h seyn m akam larndan meydana gelm i bir birleik makam, t? glzr- firak, Ayrln gl bahesi. || glzr- hm yunsy, Padiahlara yakr gl bahesi. g m 1 [gum / gm (yans.)] is. 1. Kat eylerin arp , masn, yere dmesini, bu tarzda suyun dkl n, gk grlemesini anlatan kk. [Zlfkar] gm gm etmek, gm atmak, gm demek, gm -e gitmek, gm-le-mek, gm - gm, gm--le-mek, gm-lt 2. D erinden ve grltl bir ekilde duyulan pat lam a sesi. 3. is. argo. Yalan; uydurm a ey. fi1 gm atm ak, argo. Yalan sylemek.]] gm gm, Tekrar lanan grltl sesler. gm 2, [gm] {az} is. Suyun derin yeri. [DS] gm 3, [Far. gm S] {OsT} sf. 1. Kaybolmu; kayp; yitik. 2. Yanlgya dm; yanlm. S gme git mek, {az} argo. 1. Boa gitmek; y o k olmak. [DS] 2. (nsan iin) bir hi yznden lmek; bou bou {eA T} sf. G

H11I H E S M U 1 7 9 9
na lmek.|| g m - g e t (gete), K aybolm u.|| g m k e r d e , Kaybedilmi; izi kalmam.\\ g m - n m , Unutulmu; ad san y o k olmu.\\ g m - d e , 1. K ay bolmu; yitmi. 2. Elden km; te le f olmu.
g m b rd e tm e k ,

GM

g m a n , [Far. gmn jU (gma.n) {OsT} is. 1. San ]

[gmb-r-de-t-mek] gl. f. [-ir] Gmbrdemesini salamak, g m b r d e y i , [gmb-r-de-y-i] is. Gmbrdeme eylemi veya biimi, g m b r e k , - i [gmb-r-ek] {az} is. Byk an.
[DS] g m b r t , [gmb-r-t] is. Byk bir gmbrdeme

ma; sezme; zan. 2. phe. 3. Kayg; dnce. 4. (az} Umut. [DS] S g m a n e t m e k , {az} Umut etmek. [DS]|| g m a n ile t m e k , {eAT} pheye d mek; phelenmek.
g m a n e , [Far. gmne

sesi.
g m b r t l , [gmb-r-t-l] s f Byk b ir gmbr

(gma:n) {OsT} is. -+

deme sesi karan,


g m d , [? gmd] {az} is. Balta ve keser gibi aralarn tepesindeki dz yer. [DS] g m e 1, [eAT. gm (i, dip) > gmele / gme] {az}

gman. gmanl, [gman-l] sf. 1. Kaygl. 2. {az} Gebe. [DS] @ g m a n l o l m a k , {az} Gebe olmak. [DS]
g m a te , [Far. gmte 4^U?] (giima:te) {OsT} is.

Vezir; vekil.
g m b , [gom / gmb / gmm / gmp (yans.)] is. A r

ve kat eylerin yere dmesini, arpmasn, patla yp dalmasn, buna benzer biimde sularn dk ln, gk grlemesini anlatan kk. [Zlfkar] gnb-e-dek, gmb-ii, gmb-l-t, gmb-r-t, gmb-r gmbr, gm b-r deve, g m b e d e k , [gm (yans.;patlama sesi) > gm-b-edek] zf. (Dmek ii iin) birdenbire ve grltl bir biimde. g m b e d , [Far. gnbed] (gmbedi;) sf. 1. Kmbetle ilgili. 2. K m bet biiminde, g m b e k , - i [gmb-ek] {az} sf. 1. (Kadm iin) ota boylu iman. 2. is. Boynuzsuz kz. 3. Gs u kuru. [DS]
g m b e t, [Far. gbed / gmbed J~ f] is. 1. st kub

is. 1. Bir su kysnda, rdek, ulluk gibi kular avlam ak maksadyla avclar tarafndan gizlenmek iin kullanlan st rtl gizlenme yeri. 2. Ba ve bostan gibi beklenmesi gereken yerlere yaplan ba sit beki kulbesi. 3. Ahr. [DS] g m e , [eAT. gm (i, dip) > gm-e] {az} is. 1. Cevizli sucuk. ine ceviz ii, fndk gibi kuru ye mi ezmesi konulan ham ur ii. [DS] g m e 3, [? gme] {az} is. Av tfeindeki arpack.
[DS] g m e , - c i [eT. kve > km-e > gm-e] is. 1.

Petekleri oluturan altgen biimindeki gzenekler den her biri. 2 . K lde piirilen ekmek. S g m e b a l, Peteiyle birlikte bulunan, szlmemi bal.
g m e le , [eAT gm (i, dip) > gm-ele / gm-e ^UjS"]

beli bina; kubbe; kmbet. 2. gnl. Gk; sema. 3. {az} Kk derelerdeki derin yer; ukur. [DS] g m b e z , [Far. gnbet ?] {az} is. st yuvarlak olan ey; tmsek. [DS] g m b l, [gm(b)-l] {az} is. 1. Biilmi ekin y n. 2. Boha. [DS] g m b ld e k , - i [gmb-l-de-k] {az) is. alayan.
[DS] g m b ttlt , [gmb-l-t] {az} tis. 1. Fkran suyun

{az} is. 1. Bir su kysnda, rdek, ulluk gibi ku lar avlamak maksadyla avclar tarafndan gizlen mek iin kullanlan st rtl gizlenme yeri; avc kulbesi. {eAT} {OsT} (ayn) 2. Bostan arda; bek i kulbesi. 3 . Ahr. 4 . Samanlk. [DS] g ttm e le k , - i [gm-ele-k] {az} is. Az ve sap k rlm testi. [DS] g m e le m e k , [gm (yans.) > gm-ele-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] (Dalgalar iin) kyya arpa rak ses karmak. [DS]
g m e lte , [gm-el-t-i / gm-el-t-e tdojS] {OsT} is. 1.

yere derken kard ses. 2. Kat cisim lerin suya derken kard ses. [DS] g m b r , [gmb (yans.) > gmb-r] is. 1. Byk bir grleme ve yankl patlam a sesi. 2. {az} Bir yayk tr. [DS] S g m b r g m b r , A rt arda gelen gmleme grlts biiminde. g m b r d e k , - i [gmb-r-de-k] {az} is. 1. Byk an. 2. alayan. [DS] g m b r d e m e , [gmb-r-de-me] is. Grltl bir ses karma eylemi, g m b r d e m e k , [gmb-r-de-mek] gsz. f. [-r] [d()-yor] 1. Byk bir grlt karmak. 2. {az} (Su iin) alayarak akmak. [DS] 3. argo. lmek, g m b r d e tm e , [gmb-r-de-t-me] is. Gmbrdeme sini salama eylemi.

Avclarn al rp veya tatan yaptklar gizlenme yeri. 2. Kulbe. g m e n 1, [Far. gmn ?] {az} is. 1. nan. 2. Kanaat. 3. stek; heves. 4 . Nee. [DS] S g m e n e tm e k , {az} Tahmin etmek. [DS] g m e n 2, [? gmen] {az} is. Doumun yaklat ge belik durumu. [DS] g m e n li, [gmen-li] {az} is. Gebe kadm. [DS] g m g m , [gm+gm / gm ?] {az} is. Bakr tes ti. [DS] g m g r k , - [gm-gr-k] {az} sf. Kula olm a yan. [DS] g m le k , - i [gm-le-k] {az} is. Bakra. [DS] g m le m e , [gm-le-me] is. Gm diye ses karma du rumu ve eylemi.

GM

1800

gm lem ek1, [gm (yar.) > gm-le-mek] gsz.f. [-r] [-l()-yor] Gm sesi karmak. gmlemek2, [Far. gm => gm-le-mek] gsz. f. [-r] [-l()-yor] argo. 1. lmek. 2. Snfta kalmak. S giimleyip gitmek, Beklenmedik bir zamanda l mek. gttmletme, [gm-le-t-me] is. Gm sesi kartm ak du rum u ve eylemi, gttmletmek, [gm (yar.) > gm-le-t-mek] gl. f. [ir] Bir eyin, hzla vurma, arpma veya patlatma sonucu gm sesi karmasn salamak, gttmlfi, [gm-l] {az} is. 1. Kk mlek; gve. 2. Ya testisi. [DS] giim lii, -cii [? gml g ^ jZ ] {eAT} is. 1. B ir tr si nek; yavs; atsinei. 2. Bcek yavrusu, giim m , [gom / gmb / gmm / gmp (yans.)] is. Ar ve kat eylerin yere dmesini, arpmasn, patla yp dalmasn, buna benzer biimde sularn dk ln, gk grlemesini anlatan kk. [Zlfkar] gmm-r-de-mek, gmm-r gmmr gttm m ek, -i [gm (yans.) > gm-mek dlo p T ) {OsT} gl. f. [-er] Gm gm vurmak, gm m ttk, -tt [gmm (yans.) > gmm-k] {az} is. Yumruk. [DS] gttmn, [gm-l] {az} is. 1. Kk mlek; gve. 2. Kavanoz. [DS] gm p, [gom / gmb / gmm / gmp (yans.)] is. Ar ve kat eylerin yere dmesini, arpmasn, patla yp dalmasn, buna benzer biimde sularn dk ln, gk grlemesini anlatan kk. [Zlfkar] gmp-l-de-mek gttmptt, [gmp (yans.) > gmp-] {az} sf. Kaba ve iman. [DS] gmrah, [Far. gm (kayp) + rh (yol) oly ] (gmra:h) {OsT} is. sf. 1. Yolunu arm; yoldan k m. 2. (Sa, sakal, su, ses gibi bir yerden kan eyler iin) gr; bol; sk. gmrahan, [Far. gmrahn jU ly S ] (gmra.ha.n) {OsT} is. D oru yoldan ayrlm olanlar; sapklar, gmrah, [Far. gm rh _^ly S ] (gmra. hi:) {OsT} is. D oru yoldan ayrlma; saptma, gmrahlanmak, [gmrah-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] A n derece bymek; azmanlamak. [DS] gmrahlk, - [gmrah-lk] is. Gmrah olm a duru mu; bolluk; grlk, gmrem ek, [gm (yans.) > gm-re-mek d iy ] {eAT} gsz. f. [-r] Homurdanmak, gm renm ek, [gm (yans.)> gm-re-n-mek S j.y>i] {az} dnl. f. [-iirr] 1. Homurdanmak, (eAT) {OsT} (ayn) 2. (ocuk iin) konuma taklidi yapmak. 3. A t sylemek. 4. (Hayvan iin) barmak; br mek. [DS]

gmrek, -i [gm-rek] {az} sf. sterisi olan; isterik. [DS] gUmremek, [gm (yans.) > gm-re--mek dJu-iy>j] {eAT} ite, f. Homurdamak. gm rk1 - [Lat. comm ercim / Yun. kumerki] is. , 1. Bir lkeye giren ve kan mal veya eya zerin den alman vergi. 2. B u verginin alnmasn sala yan, lkeye giren ve kan mallar denetleyen dev let kuruluu. 3. Bu ilem lerin yapld bina. S gm rkten mal karr gibi, Gereksiz yere tela ederek; acele olarak. gmrk2, - [gm-()r-k] {az} is. Kk kulakl koyun. [DS] gm rk, [gmrk-] is. 1. Gmrk kuruluunda alan grevli. 2. Bakalarna ait eyann gmrk ilem lerinin yaplmasn ve gmrkten geirilmesi ni salayan arac; gmrk komisyoncusu, gmrklk, - [gmrk--lk] is. 1. Gmrk kuruluunda grevli olm a durumu; gm rk memur luu. 2. Gmrkten bakalar adna eya karma ii; gmrk aracl; gmrk komisyonculuu, gmrkleme, [gmrk-le-me] is. Gmrkten giri ilemi yapm a eylemi, gmrklemek, [gmrk-le-mek] gl. f. [-r] [-l()~ yo r] (Bir mal iin) gmrkten giri ilemlerini yap mak. gmrklendirme, [gmrk-le-n-dir-me] is. Bir m a ln gmrkleme ilemini yaptrm a eylemi, gm rklendirm ek, [gm rk-le-n-dir-mek] gl. f. [ir] Gmre tabi bir maln gmrkleme ilemini yaptrmak. gmrklenme, [gmrk-le-n-me] is. Gmrkleme ileminin yaplm a durumu ve eylemi, gmrklenmek, [gmrk-le-n-mek] edil. f. [-ir] Bir maln gmrkleme ilemi yaplmak, gmrkl, [gmrk-l] sf. 1. Gmrk vergisine tabi olan. 2. Gmrk vergisi denmi durumda olan, gmrksz, [gmrk-sz] sf. 1. Gm rk vergisine tabi olmayan; gmrk vergisi denmesi gerekme yen. 2. Gm rk vergisi denmeden yurda sokul mu olan; kaak, gmrksz sat, Gmre tabi mallarn, devletin izin verdii yerlerde gm rk vergisi alnmadan yaplan sat ilemi. gm, [gm (yans.) > gm-] is. 1. Kendi kendine konuma, homurdanma, ii bo eylere vuruldu unda veya bunlar arptnda kan ses. 2. {az} is. Bakr gm. [DS] gm gm etmek, { z} K endi kendine konumak; homurdanmak. [DS] gttmk, - [km--k] {az} sf. -* kmk. [DS] gm l1 [gm-l] is. Y ksek sesle konuma, homur , danma ve ii bo eylerin arpmas ile kan sesi anlatan yansmal gvde. S gm l gml, {az} (Sylenmek iin) y ksek sesle. [DS] gm l2, [gm-l] {az} is. 1. Susam ve ekin demeti. 2. Susam ve ekin yn. 3. Dzine. [DS] S gml

a m

i f f i M

. 18o

GN

yapmak, {az} Biilmi ekinleri, tarlada belirli aralklarla kme yapmak. [DS] gmlcii, [gml-c ?] {az} sf. Bencil. [DS] gmlemek1, [gn--le-mek] {az} gsz. fi [-r] [l()-yor] 1. Dedikodu yapmak; arkadan ekitir mek. 2. ekememek; kskanmak. [DS] gmlemek2, [Far. gn => gn--le-mek] {az} g s z .f [-r] [-l()-yor] 1. Kaybolmak. 2. lmek, pmlt, [gm-l-t] {az} is. Kuvvetli ayak sesi. [DS] gmncemek, [gm-nce-mek ?] {az} g sz.f. [-r] [-c()-yor] Kflenmek. [DS] gmr, [gm (yans.) > gm-r] is. Konum a ve homurdanma bildiren yansmal gvde. 0 gmr gmr, {OsTj Homur homur. || gmr gmr sy lemek, {az} Biriyle gzel gzel ve samimi olarak konumak. [DS]|| gmr sam ur eylem ek, {eAT/ Homurdanmak; mrldanmak. gmrdemek, [gm (yans.) > gm-r-de-mek

gm, [gm-] is. 1. Gm ileyen sanat. 2. Gmten yaplm eya satan. gmn, [gm-n] is. zool. Eski kitap ve d eme aralklarnda, ekerli m addeler ve tahta krn tlar yiyerek yaayan, vcudu pullarla rtl, ps kl kuyruklulardan, kanatsz b ir bcek; kitap gve si, (Lepisma saccharina). gmgz, [gm+gz] sf. 1. Paraya kar ar d knl olan; para canls. 2. {az} Agzl. [DS] 3. {az} Cimri. [DS]|| gm, [gm + Ar. - > gm (gmi:)

sf. Gm renkli, gmileme, [gm-le--me] is. Gm rengini alma. gm ilemek, [gm-le--mek] dnl. f. [-ir] G m rengini almak, gmleme, [gm-le-me] is. Gmle kaplam a ve ya sslemek ii. gmttlemek, [gm-le-mek] gl. f. [-r] [-l()-yor] {az} gsz. f [-r] f-d()-yor] 1. Bar 1. Gmle kaplamak. 2. Gm rengini vermek, gmlenme, [gm-le-n-me] is. Gmle kaplan mak. 2. Sinirli olarak oka konumak. [DS] 3. m a eylemi. (OsTj Homurdanmak, gmlenmek, [gm-le-n-mek] edil. f. [-ir] 1. G gmrdenmek, [gm-r-de-n-m ek t i a {az} m le kaplanmak. 2. dnl. fi mecaz. Gm gibi dnl. f. [-ir] 1. A lak sesle kendi kendine konu parlamak. 3. Gm sahibi olmak; gm edinmek, mak; homurdanmak, {eATI {OsT} (ayn) 2. Fsldagmletme, [gm-le-t-me] is. Gmle kaplatma mak. [DS] veya ssletm ek ii. gmrd, [gm (yans.) > gm-r-t LPyj f l {OsT} is. gmletm ek, [gm-le-t-mek] gl. fi. [-ir] 1. Bir eyi gmle kaplatmak. 2. B ir eyi gmle ss 1. Grlt; gmbrt. 2. Homurtu, letmek. gmrtlek, -i [gm-r-t-le-k] {az} is. Kkrdak. [DS] gml, [eT. km-lg > gm-l] sf. 1. Gm olan. 2. Gmle sslenmi olan. 3. Gmle kap gmrt, [gm (yans.) > gm-r-t t _ p {az} is. lanm olan. S 1 gml bcek, {az} Atebcei. 1. Uzaktan gelen ve anlalmayan sesler; grlt; [DS]|| gml vzvz, {az} Atebcei. [DS] gmbrt, {eAT} {OsT} (ayn) 2. Aslan, deve ve sr gmlk, - [gm-lk] is. 1. ine gm tak gibi hayvanlarn sesi; brt. [DS] 3. {eAT} {OsT} vb. konulan zel kap. 2. Gm tak ve eyann ko Homurtu. runduu zel dolap, gm, [eT. km] is. 1. kim. Parlak beyazms gri gms, [gm-s] sf. Gme benzer; gm gi renkte, kolay ilenebilen, tel hline getirilebilen; bi. oksitlenmeyen, atom says 47, atom arl -gn, [in. kun ( sr; kalabalk) > -kun / -kn / -kn 107.88, younluu 10.5 olan, 960C de ergiyebilen / -kin / -m / -gin / -un / -gn] {eT} yap. e. -* -gun. bir element; sembol: Ag. 2. s f Bu elem entten ya gn1 [eT. kn > gn o y ] is. 1. G nein yeryzne , plm. 3. argo. K adn e; zevce. 4. argo. Sakran. sat s ve k. 2. Gne.; {eAT} {OsT} (ayn) 0 gm bal, zool. 1. Srt taraf yeilim si sar, gn almak, {eAT} Gne ortaya kmak; hava yanlar kl rengi, karn ksm gm parlaklnda, amak.|| gn aarmak, Tan yeri aydnlanmak.\\ eti makbul ve lezzetli kemikli bir balk, (Atherina gn akamldr, Bu dnya hayatnn, iyi ve kt presbyter). 2. {az} Hamsi bal. [DS]|| gm gnlerin gelip geici olduunu vurgulamak iin balgiller, zool. Kemikli balklar takmndan, r sylenen sz.|| gn aktarlmak, {OsT} Gne zeva nek hayvan gmbal olan bir fam il le dnmek; batmak.\\ gn anasna kavumak, ya, (Atherinidae).\\ gm ii, Gmle yaplan her {az} Gne batmak. [DS]|| gn anaya inmek, trl i veya eya.\\ gm rengi, 1. Gm and {az} Gne batmak. [DS]|| gn anaya kavumak, rr renkte. 2. Gm parlaklnda olan; gm. || {az} Gne batmak. [DS]|| gn ayau dururken, gm servi, Ayn suya yansmasyla meydana {eAT} Gne henz batmamken,|| gn bal,. G gelen parltl grnm. || gm yl, Evliliin yirm i nete bekletilerek bal kvamna getirilmi zm beinciyl.

GN
r a s .|| gn bal, zool. Lapinagillerden kabuklula

I H IJK S M

1802

rn bol olduu yerlerde, biraz derin sularda yaa yan, Akdeniz ve Avrupa kylarnda yaygn olan kem ikli bir balk, (Coris turcica)|| gn bat, {az} Batdan esen yel. [DS]|[ gn batm, Gnein ufuk ta kaybolmas; gurup.\\ gn bats, Bat.\\ gn bur nu, {az} Gne doarken ya da batarken grnen kk paras. [DS]|| gn cavnak, {az} Sabahle y in gne dalara vurmak. [DS]|| gn almak, {az} 1. Gne vurmak; gne almak. 2. Sabahle y in gne dalara vurmak. [DS] 3. {eAT} {OsT} G ne arpmak.\\ gn ardak, {azj Balkon. [DS]|| gn tlamak, {az} Sabahleyin gne doarken dalara vurmak. [DS]|| gn iei, bot. I. A y ie i; gnebakan; gndnd. 2. {az} Sabah alan akam kapanan iek. [DS]|| gn ou, Scakta tit rer gibi grnen topraa yakn hava tabakas. || gn rei, {OsT} Gne yuvarla. || gn dala, {az} Koyunlarda scaktan oluan bir hastalk. [DS]|| gn d an s, {az} Gnete kurutulmu msr. [DS]|| gnde gn, {eAT} Gnden gne; bir gnden brne.\\ gn devrilmek, {az} leden sonra olmak. [DS]|| gn dikilm ek, {az} 1. leye ya k lamak. 2. le vakti olmak. [DS]|| gn dikilmesi, Tam le vakti; zeval. || gn dikimi, {az} le vakti. [DS]|| gn dinenm esi, {az} Gne tutulma s. [DS]|| gn dinlenmek, {az} Gne batmak. [DS]|| gn dinnenm ek, {az} Gne batmak. [DS]|| gn dinlendi, {az} gndinlendi. [DS]|| gn domak, 1. (Gne iin) dnyay aydnlatmaya balamak; gne klarnn grnmesi; sabah ol mak. 2. mecaz. Eline frsa t gemek. 3. Arzu edilen durum a ulamak; feraha kmak. \\ gn dorusu, {az} D ou rzgr. [DS]|| gn dousu, 1. Dou. 2. D oudan esen rzgr.\\ gn dou yeli, {az} Dou rzgr. [DS]|| gn dolamas, {az} 1. Gneydou. 2. Gneybat. [DS]|| gn dnd, {az} -* gndnd. [DS]|| gn dnmek, {az} Ylda iki kez (21 M art ve 21 Eyll) gnlerin uzamas sona ermek. [DS]|| gn dnm, Gece ile gndzn eit olduu (21 Mart ve 21 Eyll) zam an.|| gn dutunmak, {az} Gne batmaya balamak. [DS]|| gn duru m u, ast. Gnein almnn en ok olduu gn]] gne dorulum, Gn na ynelme.\\ gn eil mek, {eAT} leden sonra gne, batya doru gitmek. || gn eilmesi, {az} kindiden sonraki za man. [DS]|| gn eimesi, le ile ikindi aras.|| gn erimek, {az} Gne nlar her tarafa y a ylmak. [DS]11 gne tapan, {az} Ayiei. [DS]|| gn eyimesi, {az} le ile ikindi aras. [DS]|| gn galm ak (kalmak), {az} Gne, renkleri sol durmak. [DS]|| gn gavmak, {az} -* gn ka vumak. [DS]|| gn gemek, Gne arpm ak.|| gn gibi, Apak; belli.|| gn gbei, {az} Gne. [DS]|| gn ge dikilmek, {eAT} Gne zeval nok tasna gelmek.\\ gn grmek, {az} (Meyve iin) olgunlamak. [DS]|| gn grmez, {eAT} (Kadn

iin) kapal; sokaa kmaz. || gn hamuru, {az} Kesm e makarna. [DS]|| gn mak, {az} Sabah olmak, [DS]|| gn indi, {az} -* gnindi. [DS]|| gn ineturmak, {eAT} Gne batmaya yaklamak}] gn inimi, {az} -* gninimi. [DS]|| gn inm ek, {eAT} Gne batmak.|| gn ka, Gnein ilk parlts.\\ gn kavum ak, Gne batmak; akam olmak.\\ gn kavum as, {az} Gne batm zaman. [DS]|| gn kaynamak, {az} Gne scakln vermek. [DS]|| gn kesii, {az} A t ve eein srtnda kan byk yara. [DS]|| gn kzmak, {OsT} Gnn scak zam an gelmek.\\ gn m erkezli, g k b. Gne mer kezi esas alnarak llen, deerlendirilen,|| gn tutulmas, g k b. A y n Gne ile D nya arasna girm esi ile gnein kararr gibi olmas olay; G ne tutulmas.\\ gn um ak, {az} Akam olmak. [DS]|| gn urmak, {OsT} Gne yakm ak; gne s cakl kavrmak.\\ gn zlm esi, {azj Gne batarken da tepelerinde kalan son klar. [DS]|| gn verdi, {az} Berabere kalm an oyunlarda gali bi belirleyen son oyun. [DS]|| gn yamuru, {az} Gne varken yaan iri damlal yam ur. [DS]|| gn yaalayan, {az} Ayiei. [DS]|| gn yaka, {az} Dalarn gnee bakan taraf, [DS]|| gn yay, gk b. Gnein gk kresinde bir gn boyunca izdii emberin ufuk stnde kalanparas.\\ gn ylm, {az} Gnein ikindiye doru inm ek zere olan durumu. [DS]|| gn yufkas, {az} Yumurtal ha murdan yaplan, gnete kurutulduktan sonra ufa lanarak piirilen yufka. [DS] gn2, [kn > gn u ^ ] is. 1. Gnein domasndan batm asna kadar geen zaman; gndz. {eAT} {OsT} (ayn) 2. Y er yuvarlann kendi ekseni etrafnda bir kere dnmesiyle geen yirm i drt saatlik sre. 3. inde bulunulan zaman; tarih. 4. Bayram niteli indeki zel gn; beklenilen kutlu gn. {eAT} (ayn) 5. K adnlarn kendi aralarnda yaptklar toplant. 6. yi yaanm , m utluluk iinde geen zaman. 7. Ksa bir sre. 8. Sra; zaman; vakit. {eAT} (ayn) 9. a; devir. S gn almak, 1. Birinden veya bir kurum dan kendisi iin bir gn ayrmasn istemek; gn ayrtmak; randevu almak. 2. B ir ya tamamlayp bir st yatan birka gn daha yaam olmak. || gn bana, {OsT} H er gn iin.|| Gn bu gn! Tam zaman. || gnden gne, Gn getike; gittik e.|| gn esilmek, {az} Gnler ksalmak. [DS]|| gn geldnce, {eAT} Gnler geip belirlenen zam an yaklatka.\\ g geldke, {eAT} Gn ge tike]] gn grmek2, Rahat, huzurlu ve gzel bir hayat srmek. || gn grm, 1. yi gnler yaam olan. 2. Tecrbeli,|| gn gn, {eAT} Gnden gne]] gn gnden, 1. H er gn biraz daha. 2. {eAT} Gn den gne. || gn gne, {eAT} Gnden gne.|| gn gnin, {eAT} Gnden giine]] gn koymak, Gnn belirtmek. || gnlerden bir gn, Belirli olmayan bir zamanda; vaktiyle; bir zamanlar]] gnleri gece

O H IItE S M

1803

GN

olmak, ok zntl gnler geirmek. || gnleri sayl olm ak, 1. B ir yere gidecek olan kiinin hare ketine birka gn kalm olmak. 2. H asta bir kim senin lmnn yakn olduu tahmin edilmek.\\ gn nice gelrse, {eATf Zamana gre; zam ann gerek lerine uygun olarak. \\ Gn ola, harman ola! "Bir gn onun da zam an gelir. anlamnda bir beklenti sz. || gn ortas, Tam le vakti; gndzn orta s.,|| gn n, {az} Gn dom asna yakn zaman. [DS]|| gn saymak, 1. stenilen bir gn zlemle beklemek. 2. (Ar bir hasta iin) mrnn son gnlerini yayor olmak}] gn srm ek, {eAT} Gn geirmek; vakit geirmek. || gn tn eitlii, 21 Mart ile 21 Eyllde gece ile gndzn eit olmas durumu.\\ gn birlik, 1. B ir gn boyunca. 2. Gece kalmadan, yalnzca gndz. || gn birliine, Sa bah gidip alqam dnm ek zere.|| gn gnne, Tam vaktinde. || gn gnne uymam ak, N e ya p a ca belli olmamak; tutarsz olmak. || gnn ada m, 1. B ir sre kendisinden sz edilen; ad dillerde dolaan. 2. H er dneme ayak uydurabilen kimse. || gnn birinde, Belirsiz bir gnde. || gnn dol durmak, Belirlenen sreyi doldurmak.\\ gnn grmek, 1. Kt bir olayla ve bakalarn sevindi recek bir sonula karlamak. 2. (Kadn iin) det grmek; ayba olmak. || gnn gstermek, Ceza landrmak..|| gnn gn etm ek, Gnlerini zevk ve elence iinde geirmek; yaad her ann tadm karmak.\\ gn yetm ek, 1. (Hasta iin) eceli gelmek. 2. (Kadn iin) doum zam an gelmek. || gn yapmak, (Ev hanmlar iin) kararlatrlan bir gnde m isafir kabul etmek. gn1 [Far. gn j? ] {OsT} is. anat. Erbezi; haya; hus , ye. S gn dalab, {az} Ksran, gebe kalmayp zevk iin iftlemesi durumu. [DS] gnah, [Far. gnh oU?] (gna.h) {OsT} is. 1. Al lahn emir ve yasaklarna aykr den davran. 2. Dince su saylan eylem. 3. V icdan rahatsz eden su. S gnaha girm ek, D in acdan su saylacak bir eylemde bulunmak.\\ gnaha sokm ak, K ar sndakini ileden kararak gnah saylacak bir davranta bulunmasna sebep olmak. || gnah ben den gitti, "Ben zerine den grevi yaptm, bun dan sonra sorumlu deilim, artk sorum luluk sana ait." anlamnda kullanlan uyar sz.|| gnah karmak, Katolik papazna balanmas iin ile dii sular itira f etm ek.|| Gnah boynuna! G nah saylan bir davrann sebebinin karsndaki ne ait olduunu ifade eden sz. || gnah kadar sevmemek, H i sevmemek. || gnahna girmek, Birini haksz yere sulamak; dedikodusunu y a p mak]] gnahn alm ak, 1. H aksz yere birini su lamak. 2. H akknda kt zanda bulunmak}] gna hn ekmek, ledii bir gnahn cezasn ek mek.|| gnahn vermem ek, ok cimri olmak}] g

nah ilemek, Gnah saylan davranta bulun mak.]] gnah kazanmak, Gnah saylacak bir dav ranta bulunmak}] gnah keisi, 1. Musevilerin eskiden her y l gnahlarn ykleyerek le saldk lar kei. 2. Kusurlarn tmnn yklendii kii.]] gnah kuyusu, ok gnah ileyen kimse.]] gnah larndan soyunm ak, Gnahlarndan temizlenmek; tvbe etmek; pim anlk duymak. || Gnah olur! "Yazktr!" anlamnda acm a sz. || gnh-pe, Gnah ilemeyi alkanlk edinen}] gnh-pegn, Gnah ilemeyi alkanlk edinmi olanlar. || gnah tutmak, {eAT} Gnah saymak}] gnah ya zlmak, lenen bir gnahn Allah katnda kayde dildiine inanmak. gnahkr, [Far. gnh-kr gnahkrane, [Far. gnhkrne gnahkr, [Far, gnahkr! (gnahk;r) (gnah(gnahk.ri:) {OsT} sf. Gnah ileyen; gnah sahibi; dinen sulu, k;ra;ne) {OsT} zf. G nahkra yakacak biimde, {OsT} is. Gnahkrlk, gnahkrlk, - [gnahkr-lk] (gna;hk;rhk) is. Gnahkr olm a durumu, gnahl, [gnah-l] sf. Gnah olan, gnahsz, [gnah-sz] sf. Gnah ve suu olmayan, gnahszlk, - [gnah-sz-lk] is. Gnahsz olma durumu. gna, [gn+()-] {az} is. Ayiei. [DS] gnar, [gn+a-r-] zf. Birer gn ara ile; iki gnde bir. gnat, [gn+a-t] {az} is. Bat. [DS] gnay, [gn-ey] {az} is. Gne gren yer; gney. [DS] gnaydn, [gn+aydn] nl. "Gnnz aydn olsun!" anlam nda genellikle sabahlar sylenen bir iyi di lek sz. gnbats, -n [gn+bat--s- _ 5 is. Gnein batt yn; bat. S {OsT) Batdan esen yel. gnbatusu, -n [gn+bat-u-s-u Gnein batt yn; bat, gnbed, [Far. gnbed xjif] {OsT} is. 1. st kremsi rtl yap. 2. Bu biimdeki herhangi bir knt. 3. Kmbet. <> gnbed-i b, Su kabarc. || grbed-i 5 a zam, Dokuzuncu gk]] gnbed-i azrak, Gky z.]] gnbed-i destr, Sark]] gnbed-i devrn, Gkyz. || gnbed-i devvr, Dnen kubbe; gky z]] gnbed-i ekvr, Gkyz.|| gnbed-i hadr, Yeik kubbe; gkyz. || gnbed-i imame, Sark]] gnbed-i mn, Gkyz. || gnbed-i mn-fam, Gkyz. gnbed, [Far. gnbed (gnbedi;) {OsT} sf. 1. Kmbet ile ilgili. 2. Kmbet biiminde. j j i ] {eAT} {OsT} gnbats yeli, o ] {eAT} is.

GN gttnbelek, -i [gn+bele-k] {az} is. 1. Beli bkl m adam. 2. ki kat olmu ey. [DS] giinberi, [gn+beri] is. gk b. Bir gezegen yrnge sinin G nee en yakn olan noktas, gncayi, [Far. gnciden (smak) > gncyi {Os T} is. Sma; sma, gncyipezr, Sabilen; san. gnce, [gn-ce] is. ed. 1. Gn gnne tutulan an. (1974) 2. Bu tr anlarn yazl olduu defter veya kitap. 3. {az} Gazete. [DS] gncek, -i [gn-cek] is. emsiye, gncel, [gn-ce-1] sf. (Haber, olay vb. iin) Gnn konusu olan; imdiki; bugnk; aktel, gncelik, -i [gn-ce-l-lik] is. Gncel olm a durumu; gncel olan eyin nitelii, gncellem e, [gn-ce-l-le-me] is. Gncel duruma gelm ek ii. gncellem ek, [giin-ce-l-le-mek] gsz. [-ir] Gncel duruma gelmek, gncelletirme, [gn-ce-l-le-tir-me] is. Gncel du rum a getirmek ii. gncelletirmek, [gn-ce-l-le-tir-mek] gl. f [-ir] Gncel durum a getirmek, gncellik, -i [gn-ce-l-lik] is. Gncel olm a durumu; aktel. S gncelliini yitirmek, zerinden zam an gem ekle veya baka nemli konular kmas sebe biyle ilgiyi veya nem i kaybetmek. gncide, [Far. gnciden (smak) > gncde -u^] (gnci.de) {OsT} sf. Sm; sdrlm, gncik, [Far. gncik gncl, [gn-cl] sf. -* gncel, gne, [gn-e

ra M i M

1804

gndelikli, [gn-de-lik-li] s f 1. Gndelii olan. 2. Gndelikle yaplan. 3. Gndelikle alan. gndem 1 [gn-dem] is. Bir meclis, kurultay, kongre , vb. kurul toplantlarnda grlp karara balana cak konularn listesi; ruzname. (1944) S gndem d, B ir toplantda grlecek konularn listesi nin dnda veya grlen konu ile ilgisi olmayan. || gndem e alm ak, B ir konuyu grlecek konular arasna almak. || gndem e gemek, Bir kurul toplantsnda a konumasnn ardndan usulne uygun olarak gndem m addelerini gr meye balamak. gndem2, [? gndem] {az} s f (Kii iin) her eyi kolay kabul eden; uysal. [DS] gnder, [Yun. kontari => gnder] {az} is. -* gn der. [DS] gndinlendi, [gn+din-le-n-di] {az} is. Bat. [DS] gndeye, [gn-de-y-e

{OsT} s f Her gn kul

lanlan; gndelik, gndiye, [gn-de-y-e] {az} sf. Gndelik. [DS] gndoacak, - [gn+do-acak J -U jj jjS"] {eAT} is. Dou; mark, gndodu, [gn+do-du] {az} is. Dou rzgr. [DS] gndorusu, [gn+doru-s-u UjS-] {eAT} is. 1. Gnein doduu yn; ark; mark. 2. {az} is. Dou rzgr; {eAT} (ayn) [DS] gndousu, [gn+dou-s-u j* ? ] {eAT} {OsT} is. 1. Gnein doduu yn; ark; mark. 2. {az} is. Dou rzgr. {eAT} (ayn) [DS] S gndousu yeli, {OsT} Doudan esen rzgr, gndnderen, [gn+dn-der-en] {az} is. Ayiei. [DS] gndnd, [gn+dn-d] {az} is. Ayiei. [DS] gndnm, [gn+dn-m-] is. 1. G nein bir yl iinde ekvatordan en uzakta bulunduu zaman. 2. G nein yrngesi zerinde bu devreye tekabl eden nokta. gndz, [eT. kn-dz > gndz] is. 1. Gnein do masndan batm m a kadar geen aydnlk zaman, 2. zf. Gnn aydnlk geen zamannda. S gndz atei, tp. Gndzn ykselen vcut atei.\\ gndz ekilmesi, as. ok acil durumlarda geceyi bekle meden gndz vakti yaplan ekilme harekt.\\ gndz feneri, aka. Zenci. || gndz gzyle, H er eyin ak seik grld gndz vaktinde; gn d z n ^ gndz kttlahk, gece silahl, Grnd gibi iyi olmayan kimse; ik iy zl .|| gndz yrtc lar, zool. Atmaca, kartal gibi gndz avlanan en g el gagal, sivri ve kvrk trnakl, iyi uan kartallar takmndan yrtc kular alt takm. gndzc, [gndz-c] is. 1. alma sras gndz vaktine rastlayan grevli. 2. Gndz renim gren renci. 3. argo. Gndzleri iki kullanan kimse.

{OsT} sf. Sere kuu,

{OsT} is. Gneli yer; oa.

gnda, [gn-da] sf. Ayn gnde olan, gnde, [gn-de oJJjS"] (g nde) zf. H er gn. {eA Tj

{OsT} (ayn) S gnde gn, {eAT} {OsT} Gnden gne. gndelem ek, [gn-de-le--mek] dnl. f. [-ir] Her gn yaplr hle gelmek, gndelik, -i [gn-de-lik] sf. 1. Her gn olan; her gnk; yevm. 2. (Gazete, dergi vb. iin) her gn yaym lanan; her gn kan; gnlk. 3. is. Gn he sabyla, her gn iin denen cret; yevmiye. S gndelik dil, dbl. lnl dilin dnda az, argo gibi etmenlerin sz konusu olduu, karlkl ko numalarda daha ok eksiltili anlatmlarn y e r al d, snrl sayda sz varlndan oluan dil. gndeliki, [gn-de-lik-i] is. ve sf. Gndelikle alan kimse. S gndeliki kadn, Gndelikle ev ilerinde alan hizmeti veya temizliki kadn. gndelikilik, [gn-de-lik-i-lik] is. 1. Gndeliki olm a durumu; gndelikle alma hali. 2. lerisini dnm eme durumu.

f f M

1805

GN

gndzlece, [gndz-le-ce

{OsT} is. 1.

Gnlk grev veya i. 2. Bir gnlk nzk. 3. Gnde lik. gndzleme, [giindz-le-me] is. argo. 1. Gndz vakti kurulan cinsel iliki sonucu m eydana gelen ocuk. 2. Babas belli olm ayan ocuk; pi. gndzleri, [gndz-ler-i] zf. 1. Hep gndz vakti. 2. Her gn. gndzl, [gndz-l] sf. (renci iin) yatl olm a yan, okula gndz giden; nehar. gndzlk, - [gndz-lk] sf. 1. Gndze ait olan; gndzle ilgili olan. 2. Gndzleri giyilen. 3. {az} Kei derisinden yaplan, obanlarn giydii ceket.

gner1 [gn+er] {az} is. Tan vakti. [DS] , gner2, [Yun. kukunaria] (g:ner){az} is. am fs t; knar. [DS] gnerek, [gn+er-ek] is. gk b. Gne sisteminin
saniyede 20 k m lik bir hzla ilerlemi grnd Herkl takm yldznda bulunan bir uzay noktas,

gne, [eT. kn > kn-e > gne

is. Dnya

mzn da dahil olduu sistemin merkezinde bulu nan byk bir gk cismi olan Gnen yayd s ve k; gn . {eAT} (ayn) gne amak,

[DS] gndzsefas, -n, -a la n [gndz+ Ar. sefa-s-] is. bot. Yalnz gndzleri iek aan bir ss bitkisi kahkaha; iei, (Convulvulus arversis). gndzn, [gndz-n] (gnd zn) zf. Gndz vak
tinde.

gnebakan, [gn-e+bak-an jU , ^

is. bot. Bileik

gillerden tohum larndan ya elde edilen, btn ve diil yaprakl, geni, sar ve gsterili iekleri bu lunan bir yllk otsu kltr bitkisi; gnebakan; gndnd; gn; ayiei; {OsT} (ayn), (Helianthus

annuus). gne, -ci [gn-e] is. G n alan taraf; dalarn gne


alan yamalar,

gneik, -i [gn(e)+e-ik] is. bot. H alanarak yene


bilen, paral ve tyl mavimsi yaprakl, geni kmeler halinde ak mavi iekli bir veya ok yllk otsu bitki; hindiba, (Cichorium endiva).

gneh, [Far. gnh > gneh -uf] {OsT} is. Gnah, gneh-pe, Gnahkr. gnehkr, [Far. gneh-kr sf. -* gnahkr, gnehkr, [Far. gnehkr (gnehk. r) {OsT} (gnehk.ri.)

{OsT} is. Gnah ileyicilik. gnek, -i [gn-ek] {az} is. Takvim. [DS] gneksen, [gn+ks-en] {az} is. G ndz ap ak am bzlen bir tr sarmak. [DS] gnelek, -i [gn-ele-k] {az} is. ok gne alan yer. [DS] gnem, [gne-m] {az} is. Karde. [DS] gnemek, [ e l kni-mek] {az} gl. f. [-r] [-n()~ yor] Kskanmak; ekememek. [DS] gnemii, [gn+emi(k)-i] {az} is. ok gne alan yer. [DS] S gnemiine durm ak, {az} Gnee kar durmak. [DS] gnendi, [gn+in-di] {az} is. Denizden gelen rz gr. [DS] gnenmek, [eT. kn (gs) > gnen-mek] {az} dnl. f [-ir] M utlu ve rahat bir hayat yaamak. [DS]

Gnein bulutlardan syrlp kmas.|| gne ad, {eAT} Bazen gnein evresinde grlen halka; hle.\\ gne almak, Gne nlaryla aydnlana cak durumda olmak]| gUne aydn, {OsT} Gnein ; gne ziyas. || Gne balkla svanmaz. Herkes tarafndan grlen gerekler gizlenemez. || gne banyosu, Gn nda kalarak vcudun bir blmn veya btnn gnelendirmek.|| gne batm ak, Gn sonunda Gne in ufuk altnda kay bolmas.|| gne bebei, {OsT} Gne yuvarla.|| gne alm, {az} Gne doduktan hemen son raki zaman. [DS]|| gne alm ak, 1. {eAT} Gne arpmak. 2. {az} Dalara gne domak. [DS]|| gne arpm ak, Gne altnda fazla kalarak g ne nlarnn etkisinden dolay rahatszlanmak. || {az} gne avmak, Dalara gne domak; gn yaylmak. [DS]|| gne iei, {az} Ay iei. [DS]|| gne rei, {OsT} Gneyuvarla.\\ gne domak, Gne klarnn ufuktan grnerek yk selmeye balamas.\\ gnee kar iemek, argo. Sayg gsterilmesi gereken deerlere gereken say gy gstermemek.]] gne gibi, 1. ok parlak. 2. Apak; meydanda.]] gne grmek, Gn klarn dorudan alr olmak. || gne hayvancklar, Kkbacakllardan, n biimindeki yalanc bacaklary la hareket eden bir hcreli hayvanlar takm; gnsler. || gnein alnnda, Gnein yakc nlar altnda]] gne saati, Dilimlenmi bir dzlem ze rine dikilmi bir ubuun glgesine gre zaman gsteren bir ara. || gne ya, Gnein zararl nlarnn etkisinden vcudu korumak iin srlen bir kozmetik. || gne yan, Gne nlarnn in san teni zerinde brakt esmerlik. Gne, [eT. kne] is. gk b. Dnyam zm da iinde
bulunduu Gne sistemindeki gezegenlerin m er kezinde yer alan, s ve k kayna, byk gk cismi. S Gfine-Dil Teorisi, Dillerin treyii, ya

yl, felsefesi, psikolojisi ve sosyolojisi alannda Atatrkn de benimsedii ve Trk diline uygula maya alt kuram. || Gne gn, gk b. G nein, Yer'in herhangi bir meridyeninden arka arkaya iki defa geii arasnda kalan zaman dili mi.]] Gne lekeleri, gk b. Gnein yzeyinde grlen siyah benekler. || Gne Sistemi, gk b. Gne ve onun evresinde dnen yldzlardan mey

GN

n r a c E

1806

dana gelen gk cisimleri dizgesi. || Gne tac, gk b. Gne atmosferinin alevli blm.\\ Gne tak vim i, Gnein grnrdeki gnlk ve yllk hareke tine gre dzenlenen takvim.\\ Gne tekeri, gk b. Gnein gkyzrdeki izdm olan parlak dai re,|| Gne tutulmas, gk b. A y n Yer ile Gne arasna girmesinden dolay gn nn kararm gibi grnmesi durumu; gn tutulmas. || Gne yl, gk b. Gnein grnrdeki hareketine gre tanmlanan yl. gnebal, -m, -k la n [gne+bal(k)-] is. zool. Lapinagillerden scak ve lk denizlerin s kesimle rinde yaayan, boyuna parlak izgili, yanlardan bask bir balk, (Coris julis). gneii, [gn+ei(lc)-i] {az} is. Sabah. [DS] gnekran, [gne+kr-an] is. Binalarda caml bl meleri yazn gne ndan koruyacak, kn ise gne nn ieri girmesine engel olmayacak bi imde dzenlenmi saak, gneleme, [gne-le-me] is. Gnee karak vcu dunu gne nn etkisine brakma eylemi; gne banyosu. gnelemek, [gne-le-mek] gsz. f. [-r] [~l(i)-yor] Gnee karak vcudunu gne nn etkisine brakmak. gnelenme, [gne-le-n-me] is. Vcudunu gne nlannn etkisinden yararlandrma eylemi; gne banyosu yapma, gnelenmek, [gne-le-n-mek] dnl.f. [-ir] Vcu dunu gne nlarnn etkisinden yararlandrmak; gne banyosu yapmak, gneletme, [gne-le-t-me] is. Gn ndan yarar lanmas amacyla birini gnee karma eylemi, gneletm ek, [gne-le-t-mek] gl. f. [-ir] Gn ndan yararlandrmak amacyla birini veya bir eyi gnee karmak; gnein etkisine brakmak, gneli, [gne-li] sf. 1. Gne nlaryla aydnlan m bulunan. 2. (Hava iin) ak ve aydnlk; bulut suz. gnelik, -i [gne-lik] is. 1. Gne nlarnn et kisinden korunmak iin kullanlan perde, adr ve ya buna benzer ara. 2. apka cinsi giyeceklerin nde bulunan siperlii. 3. Gzleri gne nlarnn etkisinden korumak iin gz evresine taklan gl gelik veya srlen siyah boya. 4. sin. Kameralarda alc mercein dorudan gne ndan etkilen mesini nlemek amacyla mercein nne taklan yardmc eleman. 5. sf. (Yer iin) bol gne alan; gne nlarn dorudan alan, gnesel, [gne-sel] sf. 1. Gnele ilgili; Gnee ilikin. 2. (Gk cisimleri iin) Gnele birlikte do up batan. gnesiz, [gne-siz] sf. 1. (Yer iin) Gne nlarn alamayan; Gne nlarndan yararlanamayan. 2. (Hava iin) bulutlu; kapal.

gnesizlik, -i [gne-siz-likj is. Gnesiz olma

durumu.
gnetopu, [gne+top-u] is. bot. Gelincikgillerden,

sar veya turuncu iekli, yllk veya ok yllk ss bitkisi; Acem lalesi; Kaliforniya haha, (Eschscholzia californica).
gney, [gn-ey

is. 1. Gne alan yer; gnei hi eksilmeyen yer; gnee kar olan yer; gne; oa. {OsT} (ayn) [Brhan- Kat] 2. Drt ana yn den biri; yzmz douya dndmz zaman sa tarafmza den ana yn; cenup. 3. Bulunulan yere gre gneye den yer. 4. lkemizin gneye den blgesi. 5. Gneyden gelen rzgr; lodos. 6. Dalarn gnee bakan yamalar. S Gney Kut bu, 1. Ekvatorun gneyinde bulunan Yer kutbu. 2. Mknatsn serbest hlde iken gneye ynelen ucu; mknatsn eksi (S) ucu. I| gney noktas, gk b. Gney dorultusunun ufuk dzlemini deldii nokta. || gney yarkre, Yer'in iki yarkresinden ek vatorun gneyinde bulunan. Gneybal, -n [gney+bal(k)-] is. gk b. Gney yarmkrede bir takm yldz, gneybat, -yi, -nn, -s [gn-ey+bat-] is. Gney ile bat arasndaki ara yn. gneydou, -yu, -nun, -su [gn-ey+do-u] is. G ney ile dou arasndaki ara yn. {eAT} is. -*gneik,
gneyli, [gn-ey-li] is. ve sf. 1. (Kii veya topluluk

gneyik, -i [gne + e-ik [TS De. XVI] dU^S"]

iin) gney blgelerinden olan; cenub. 2. Trki yenin gney blgelerinden birinden olan kii,
gng, [Far. gng {OsT} sf. Dilsiz. ]) gngrmez, [gn+gr-mez] sf. 1. (Yer iin) gne

almayan. 2. {az} is. Reine. [DS] 3. {az} Su kay na. [DS] 4. {az} Yelkenin i kenarndaki ip. [DS] gngen, [gn-gen] {az} is. 1. Saat. 2. Takvim. [DS] gngmek, [kn-mek / gn-mek] (ghmek) {eT} gsz. f M Yanmak, gngrm, [gn+gr-m] sf. 1. Hayat deneyimi olan. 2. Rahat ve huzur iinde yaam, gngk, [eT. kn-k > gn-k] (ghk) sf. Yank; gynk.
gnglenm ek, [gng--le-n-mek liL-^&jS"] (gf-

lenmek) {OsT} dnl.f. [-Ur] (Di iin) eki nesne yemek yznden kamamak. [Kamus] gngl, -n / -leri [gn+gl-] {az} is. Gelincik. [DS]
gni, [eT. kn

{eAT} is. Kskanlk; ekeme mek; haset. gnindi, [gn+in-di] {az} is. 1. Gurup vakti. 2. Bat. [DS] gninimi, -ni, -m leri [gn+in-im-i] {az} is. Bat. [DS]

f f i l J t B 1807

GN

gnleme, [gn-le-me] is. Tarih, gnleme, -ci [gn-le-me] {az} is. Tarih. [DS] gnlemek, [gn-le-mek] gsz. f i [-r] [-l()-yor] 1. Gn bir yerde geirmek. 2. G nn belli etmek; tarihi tespit etmek, gnlemeli, [gn-le-me-li] sf. Tarihli, gnl', [gn-l] sf. 1. Tarihli. 2. Belli bir zamanla snrl olan. gnl2, [gn-l] {az} sf. Sulu. [DS] gnlk1, - [gn'-lk] s f 1. O gnk; o gnle ilgili. 2. zerinden belirtilen sayda gn gemi bulunan. 3. Her gn yaplan. 4. H er gn yaynlanan; her gn kan. 5. is. ed. Gn gnne yazlan an; muhtra. 6. Bu tr anlarn yer ald defter veya kitap; gn ce. gnlk defter, B ir iletmenin yapt ileri gn gnne yazd defter; yevm iye defteri. gnlk2, - [gn2-lk dUijS" / dLL^] {az} is. 1. emsiye; gnelik, 2. Balkon; seren. 3. Gelin ata ya da arabaya bindii zam an zerine rtlen uzun r t. [DS] gnlk3, - [gn-lk] is. Gneli olm a durumu; g~ n e l i l i k . S gnlk gnelik, A k ve bol gneli; aydnlk; ferah.. gnlk4, [Erm. / Far. hung [Nianyan] => gn-lk / gnnk 1] is. 1. Hekimlikte kullanlan bir tr rei ne. 2. Tts iin kullanlan gnlk aacnn kabuu veya sakz. S gnlk aac, bot. Kendisinden gnlk sakz karlan bir tr aa, (Styrax; Boswelia). gnlk5, - [gn-lk dU )y] {az} is. B ir gn iinde denen para miktar; cret; yevmiye; gndelik. gnlk1, [gn-lk-] is. Gnlk yazar. gnlk2, [gn-lk-] i az} is. Gndeliki. [DS] gnnemek1, [kulun-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [n()-yor] Yavrulamak; dourmak. [DS] gnnemek2, [g2-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-n()yor] -* gnlemek. [DS] gnnemek3, [gn-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-(ii)yor] ekememek; kskanmak. [DS] gnnetmek, [gn-le-t-mek] {azj g l.f. [-ir] Gne lendirmek. [DS] gnn, [gn-l] {az} is. Parlaklk; berraklk. [DS] gnnk', - [gn-lk] {az} is. Be vakit namaz. [DS] gnnk2, - [gn-lk] {az} is. cret; yevmiye. [DS] gnnk3, - [gn-liik] {az} -* gnlk2. [DS] gnnk4, - [gnlk4] {az} is. -* gnlk4. [DS] gnte, [gn+te] is. g k b. D nyanm veya bir gk cisminin yrngesinde yer alan gnee en uzak nokta; ev. gnselik, -i [gn-se-lik ?] {az} is. 1. B ir ie bala mak iin belirlenen gn. 2. Dn iin kararlatr lan zaman. [DS]

gnsem ek, [gn-se-mek] {az} gsz. f. [-r] [-s()yor] (St, yourt vb. iin) gnete kalm aktan dola y bozulmak. [DS] gttns, [gn-s] {az} is. 1. Srekli gne alan yer. 2. Gnete kurutulan sebzelerdeki zel koku. 3. ki gnlk i stn kayma ve bu kayman kokusu. [DS] fi1 gns almak, {az} (Gnete kalan sebze ve m eyveler iin) gne yan gibi kokmak. [DS] gnsler, [gn-s-ler] is. zool. Kkbacakllardan, m biimindeki yalanc bacaklaryla hareket eden bir hcreli hayvanlar takm; gne hayvancklar, gnsmek, [gn-s-mek] {az} gsz. f. [-r] -* gn semek. [DS] gnsz, [gn-sz] {azf is. 1. Zamanndan nce do an yavru. 2. huk. Henz yarg karar ile hapis y a taca sre belli olmam sulu. [DS] <5 gnsz domu, {az} 1. Tembel. 2. ok yen. [DS] gn', [eT. kn ^ jS -] {eAT} {OsT} is. Kskanlk; ekemezlik; haset. S gn eylemek, {OsT} K skan mak; haset etmek. || gn klmak, {eAT} {OsT} -* gn eylemek- gn salmak, {OsT} Bakalarnda kskanma duygusu uyandrmak; kskandrmak. gn2, [? gn] {az} is. ok evli erkein elerinden her biri; kuma. [DS] gnbirlik, -i [gn- + bir-lik] zf. Bir gn iin, gnc, [eT. kn > gn-c < f r y /u _ {eAT} {OsT} sf. Bakalarm ekemeyen; kskan; haseti. gnck, - [eT. k'in > gn-ck] {az} is. -* gnclk. [DS] gnclk, - [eT. kn > gn-c-lk viiU-^S"] {eAT} is. Kskanlk; hasetlik, gnk', - [gn-lk > gn-k] {az} is. Bir gnde ekilebilecek genilikte tarla alan; bir hektar toprak. [DS] gnk2, - [giin+ in-ik] {az} is. Akam. [DS] gnleme, [gn-le-me] is. Kskanm a durumu ve eylemi. gnlemek, [eT. kni-le-m ek > gn-le-mek / S j g / {eAT} {OsT} gsz. f. [-r] [-l()-yor] ekememek; kskanmak; haset etmek. gnlenmek, [gn-le-n-mek d L - J ^ ] edil. f. [-ir] [eAT. -r] 1. {OsT} Kendisine haset edilmek; kska nlmak. 2. dnl. f. ekemem ezlik etmek; haset lenmek. gnttlemek, [gn-le--mek {eAT} ite,

fi

[-r] Birbiri ile ekimek; rekabet etmek. gnm ek1 [eT. km -m ek > gn-mek] {az} gl. fi , [-r] ekememek; kskanmak; gnlemek. [DS] gnmek2, [gn--mek] {az} gsz. fi. [-r] (Ham meyve iin) dura dura yumuamak. [DS] gnr, [eT. kn > gn-r] {az} s f Kskan; gn c. [DS]

GN gttnttk, - [gl--k] {az} zf. K onua gle. [DS] giinz, [gn > gn-z] {OsT} {az} is. Gndz. [DS] gnzn, [gn-z-n] {OsT} zf. Gndz vakti; gndzleyin; btn gn. g p 1 [gub / gup / gb / gp (yans.)] is. arpma, , atma, vurma, tepme, drtme, dme ve benzer ha reketleri anlatan kk. [Zlfkar] gp gp, gp(b)-lde-mek, gb+d-en, gp-mek, gp-r-t, gp-r gpr, gp-r-e-dek gp2, [eT. kp] {az} is. Kp. [DS] gp3, [kp] {az} is. Kannn n tarafndaki uzun tahta; kp. [DS] gpbk, - [gp (yans.) > gp(b)-k] {az} is. bi bik kuu. [DS] gpbrdemek, [gp (yans.) > gp(b)-r-de-mek] {az} gsz. f. [-r] [-d()-yor] zplamak ve grlt etmek. [DS] gpen, [kp-en] {az} is. Kp biiminde su mah zeni. [DS] gpden, [gp + d-en ?] {az} is. 1. ri bir armut tr. 2. Y akarca denilen kk sinek. [DS] gpe, -ci [kp-e] {az} is. Az geni kk kp; kpe. [DS] gpegndz, [g(p)-e + g/ndz] (gpe gndz) pekt. zf. Ortalk iyice aydnlam durum da iken; tam gndz iken, gpeli, [kpe-li] {az} is. - kpeli. [DS] gperim, [gper-em ?] {az} is. Salam ve alkan kadn. [DS] gpgzel, [g(p)+g/gzel] (gpg el) pekt. sf. z ok gzel; an gzel, gplei, [gp-le-i] {az} is. Balta ve keser gibi aralarda sapm geirildii delik; kovan. [DS] gttplek, -i [kp-lek] {az} sf. (Kii iin) i kannl fakat sska. [DS] gplem ek, [gp (yans.) > gp-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l()-yor] B ir yere abuk varmak. [DS] gpmek, [gp (yans.) > gp-mek] {az} gsz. f . [-er] Dmek; yere kapaklanmak. [DS] gpr1 [Yun. kupria => gbr / gpr] {az} is. 1. , Sprnt. 2. Boyanmam yn veya kldan dokun m u kilim. [DS] gpr2, [Fr. guipure] {az} is. -* gipr. gprdemek, [gb (yans.) > gp-r-de-mek] {azi gsz. f. [-r] [ d()-yor] Atla atla komak. [DS] S gprdeyip durmak, {az} Yerli yersiz herkese kmak. [DS] gpredek, -i [gp-r-edek] {az} zf. 1. abucak. 2. Grlt yaparak. [DS] gpttrt, [gp (yans.) > gp-r-t] {az} is. Ayak patrts; grlt. [DS] -gr-, [-kir- / -kur- / -kr- / -r- / -gir- / -ur- / - gr] {eT} {eAT} yap. e. -* -kr.

f f i t i r u M M ! 1808

giir1, [gor / gur / gr (yans.)] is. Suyun gr akn, atein harl ve sesli olarak yann, buna benzer kaln ve gr sesleri, barmay, haykrmay ve karn gurlamasn anlatan kk. [Ziilfkar] gr-l grl, gr-le-mek, gr-le-y-ik, gr-le-k, gr-lk, gr-l-t S gr gr, H zl ve grltl olarak alma du rumu. gr2, [eT. kr > gr s f 1. Sk ve gl olarak kan veya fkran; ok fazla; kesif; gmrah. {eAT} {OsT} (ayn) 2. Bol; verimli. {eAT} (ayn) 3. {eAT} Yksek. 4. {eAT} {OsT} Kuvvetli. gr3, [gr] {az} is. 1. Sk allk; ormanlk. 2. B rtlen; yaban gl. 3. Kesilmi aacn srgn. [DS] graz, [Far. grz jl S] (gra:z) {OsT} is. Azgn er kek domuz. grbe1 [Far. grbe <*/] {OsT} is. Kedi. S grbe-i , det, zool. Yaban kedisi. grbe2, [Ar. krba] {az} is. 1. Byk kp. 2. iki kulplu ya da kulpsuz mlek. 3. Tahl amban. [DS] grbz, [Far. grbz y j => eAT. y / ] {eAT} {OsT} sf. 1. Zeki; bahadr. 2. Gl; sal yerinde; iyi gelimi; iri. 3. {eAT} nemli. 4. Ftvvet ehline verilen isim. grbzleme, [grbz-le--me] is. G rbz ve geli kin durum a gelme; grbzlemek ii. grbzlemek, [grbz-le--mek] dnl. f. [-ir] Gr bz durum a gelmek; gelimek, grbzlk, - [grbz-lk] is. Grbz ve gelimi olm a hli. Grc, [Far. grci] is. 1. Grcistan halkndan veya bu halkn soyundan olan. 2. Grcistan halkna ait. Grcce, [grc-ce] (grcce) is. 1. dbl. Kafkas dilleri beinden G rclerin konutuu dil. 2. er kez tavuu yemei, grd, [Far. grd sj~] {OsT} sf. Kahraman; cesur; yi itgrdare, [t. cordola] {az} is. -* kurdele. [DS] grdas, [Far. grds j - b / ] (grda:s) {OsT} sf. Ky c; zalim; gaddar. grde1 [Far. grde , / ] {OsT} is. Bbrek. grde2, [? grde] {az} is. Ferace. [DS] grdek, -i [? grde-k] {az} is. Yeillik. [DS] grdenk, -gi [? grdenk] {az} is. Ynlardan deste indirmeye yarayan ucu atall aa. [DS] grdk, [grd-k ?] {az} is. 1. H ayvanlann iftle me zaman. 2. Kzm kedi. 3. Hoppa isterik ka dn. [DS] grdkm ek, [grd-k-mek] gsz. f [-r] 1. (Dii kedi veya et yiyen hayvanlarn diisi iin) kz mak. grdkmtt, [grdk-mii] {az} sf. (Hayvan iin) kzm. [DS]

immm s

o m u 1809

GR greli, [gre-li] sf. 1. Enerjisi olan. 2. {az} Kuvvet li; din; hararetli. [DS] grelik, [eT. kre-mek (kamak) > gre-lik dU jjS"] is. 1. Gre olm a durumu. 2. Zenginlik yznden taknlk gsterme; gururlanma; serkelik. {eAT} {OsT} {az} (ayn) [DS] [Kamus] 3. {az} Ar is tek. [DS] grelmek, [eT. kre-mek (kamak) > gr-el-mek diljjS'] {az} gsz. f. [-ir] 1. oalmak. [DS] 2. {eAT} Azgnlamak; zprlamak, grem, [gre-m] {az} is. Kme; sr; kafile. [DS] grem ek1, [eT. kre-mek (kamak) > gr-e-mek ojjS" dU] {eAT} {az} gsz. f. [-r] [-r()-yor] 1. (Ksrak, eek iin) iftleme istemek; aygrsamak; gre ol mak. 2. {az} (Dii hayvan iin) dllenmek. [DS] gremek2, [gre-mek] {az} gl. f. [-r] [-r()-yor] Beii ya da salnca sallamak. [DS] gren1 [Yun. kireno => gren / giren OjjS] {OsT} , {az} is. 1. Kzlck. 2. {az } K zlck suyu ile yaplan tarhana. [DS] gren2, [Mo. kriyen] {az} is. 1. Sr. 2. K alaba lk. [DS] gren3, [? gren] {az} is. Hindi. [DS] gren4, [? gren j l / ] {OsT} sf. (At iin) rengi san ile doru arasnda olan, grenci, [gren-i > gren-ci] is. Tmarl hassa ku bazlarndan avc kular yetitirm ekle grevli bir snf. grenlem ek, [gren-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. (Kular iin) ty dkmek. 2. Doan cinsi kular eitmek. gresek, -i [eT. kre-mek (kamak) > gre-se-k] {az} sf. (Eek, ksrak iin) iftlemek isteyen. [DS] gre, [eT. kr-mek (emek) > gre- Jb jS -] is. 1spor. ki sporcunun birbirinin srtn yere getirmek iin yaptklan spor oyunu. 2. Baz hayvanlarn bir biri ile yaptklar mcadele; dv. S gre tut mak, Gremek. grei [gre-i is. spor. Gre sporu ya pan kii; pehlivan. S grei kprs, spor. Srt yere dnk olarak vcudun bir ya y gibi avular ve tabanlar ile yere deer vaziyette bulunduu biim. || grei tonu, {OsT} Pehlivan kispeti. greilik, -i [gre-i-lik] w .l. Grei olm a du rumu. 2. Sporun grele uraan kolu; pehlivanlk, greilme, [gre-il-me] is. Gre yaplm a eylemi, greilmek, [gre-il-mek] edil. f. [-ir] Gre yapl mak. grem e, [gre-me] is. Gre yapm a eylemi, grem ek, [eT. kr-mek (emek) > kre-m ek > gre-mek] ite, f. [-ir] Gre yapmak; gre tut mak.

gttrdfimek, [grd-mek] gsz. f. [-r] 1. (Aalar iin) gmrahlamak. 2. (Kadn iin) erkekle oy namak. gre1 [gr-e] {az} sf. (Ksrak veya dii eek iin) , kzm. [DS] gre2, [gre] {az} is. 1. Bir yandan itibaren yana kadar olan tay. 2. Kk kulakl koyun. [DS] gre3, [eT. kr > gr-e] {az} sf. 1. Kuvvetli; din. 2. Gr; sk. [DS] <5 gre olm ak, {az} Toprak ekile cek duruma gelmek. [DS] gre4, [gre] {az} is. V erimli olmayan toprak. [DS] gre5, [gr-e] is. Enerji. gre6, [gre ojjf] {az} sf. 1. (Hayvan iin) hi ba lanmam, serbeste gezmi. 2. ekingen; rkek; korkak. 3. (Hayvan iin) vahi; eitilmemi; ie yabanc olan; ie almam. {eAT} {OsT} (ayn) 4. Soukkanl. [DS] 5. {OsT} Zpr; haan. S gre olmak, {OsT} Azgnlamak; zprlamak. gre7, [gre] {az} sf. Uzak. [DS] gre8, [gre] {az} is. Hemen yaplp bozulabilen ba sit ocak. [DS] greci1, [gre2-ci] is. tar. m paratorluk dneminde saray ahrlanndaki taylara bakm akla grevli olan has ahr mensubu. greci2, [gre5-ci] is.fel. G recilik yanls, grecilik, -i [gre5-ci-lik] is. fel. Ortaya kan ve beliren btn olgulann kendiliklerinden etkin olduklann, gelim elerini salayan gcn dardan gelmeyip kendileriyle zde olduunu ileri sren reti; dinamizm; devimselcilik. grel1 [gre5-l] is. l.f iz . K uvvetler ve bu kuvvetle , rin dourduu hareketler arasndaki bantlan in celeyen m ekanik blm; dinamik. 2. fel. O laylan zaman iindeki geliimine gre deerlendiri; de vimsel; dinamik. 3. sf. Devaml hareket halinde olan; canl; atlgan; enerji dolu. grel2, [grel] {az} is. Hindi. [DS] grel3, [gk (mavi) > g()-er-m ek > grel ?] {az} Maviye yakn koyu bir renk. [DS] grelemek1, [kre-mek > gre-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] Ylmak. [DS] grelemek2, [eT. kre-m ek (kamak) > gre-le-mek] {az} gsz. f. [-r j [-l(i)-yor Canlanmak; hareket ] lenmek. [DS] grelemek3, [eT. kr-m ek (emek) > gre-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] B ir eyi kaldrp atmak. [DS] grelemek4, [eT. kre-m ek (kamak) > gre-le-mek] {az} gsz. f. [-r] (Eek, ksrak iin) iftlemek. [DS] grelenmek, [eT. kre-m ek (kamak) > gre-le-nmek] {az} dnl. f. [-ir] 1. Yabanlemek; yoz lamak. 2. Yava yava alkanln kaybetmek. [DS]

GR gretirme, [gre-tir-me] is. Gre yaptrm a eyle mi. gretirm ek, [gre-tir-mek] gl. fi [-ir] Gre yap trmak; gremelerini salamak, greybe, [Ar. ureybye] {az} is. Kurabiye. [DS] grg, [Far. grg SjS'] {OsT} is. Kurt; canavar, (Canis lupus). S grg-bee, K urt yavrusu.\\ grg-i brn-dde, 1. Yamur grm kurt. 2. Grm ge irmi; felein emberinden gemi; eski kurt.|| grg-zde, K urt yavrusu. grgn, [Far. grgn j l S/ ] (grg:) {OsT} is. Kurt lar. grgen, [? grgen] is. bot. Kerestesi sert ve sk dokulu, lkem izin Karadeniz blgesinde yetien, bazen boylar 20 metreyi bulan, fndkgillerden bir orman aac, (Carpinus betulus). grgengiller, [grgen-gil-ler] is. bot. ki eneklilerden, iek durumlar trtls, grgen, fndk, hu, kzl aa, mee gibi aa trlerini iine alan, ke restelik aalar familyas, grgenlik, [grgen-lik] is. ve sf. Grgenle kapl yer. grgre, [gr (yans.) > g+gr-e] {az} is. Y ksek yerden dklen su; alayan. [DS] grgt, -d [? grgt] {az} is. 1. Keilerin kllar nn dibinde bulunan ve tarakta kalan ince tyler. 2. Damlarn zerine dklen toprak. [DS] grihte, [Far. grhten ( kamak) > grhte / ] (gri:hte, h kaln sylenir) {OsT} sf. Kam; kaak, grisne, [Far. grisne / grsine {OsT} sf. 1. (Kii iin) a. 2. Yoksul. S grisne-em, Agz l.|| grisne-em -ne, Agzlcesine; cimrice. || grisne-gn, Alar; yoksullar. grisneg, [Far. grisne-g is. Alk; yoksulluk, griz, [Far. grz y .J ] (gri;z) {OsT} is. 1. Kama; ka; firar. 2. ed. Kasidelerde konuya girmeden nce sylenen beyit; girizgh. 3. sf. Kaan; kam. ? griz-gh, 1. Kaacak yer. 2. ed. Girizgh bey ti,|| griz-p, Kaan ayak; bir yerde durmayan. grizan, [Far. grzn o l y f ] (gri:za:n) {OsT} sf. Kaan; kac, grizan, [Far. grzn J>\y.jS] (gri:za:ni;) {OsT} is. Kaclk. grizende, [Far. grzende ^y.f>] (gri;zende) {OsT} sf. Kaan; kac, grk, [gag / ga / gak / geg / ge / gey /gg / g / gk / gog / gug / guk / gurk / gg / g / grk (yans.)] is. Tavuk vb. kmes hayvanlarnn kard sesleri, buna benzer sinirli konuma, barma arma ve seslenmeleri anlatan kk. [Zlfikar] grk-le-m ek grlegen, [gr-le-gen] {az} is. alayan. [DS] J ] (grisnegi.) {OsT}

D l M I T O Z b H

1810

grleen, [gr (yans.) > gr-le-en ^ jjS-] {OsT} s f ok barp aran; haykran. grlek1 -i [gr (yans.) > gr-le-k] is. 1. alayan. , 2. sf. (Su iin) cokun; bol. 3. (Ses iin) gr. grlek2, -i [gr-le-k] {az} sf. 1. Atlgan; mert. 2. Neeli. [DS] grlek3, -i [gr-le-k] {az} is. Yayk. [DS] grlem e, [gr-le-me] is. G r ve kaln ses karma eylemi. grlem ek1, [gr (yans.) > gr-le-mek] g sz.f. [-r] [l()-yor] 1. Kaln ve gr bir ses karmak. 2. (Su iin) grl grl akmak; alamak, 3. (Ate iin) alevli olarak, hzla yanmak. S grleyip gitmek, mecaz. Beklenm edik bir zam anda lmek; y o k ol mak. grlem ek2, [gr-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l()yor] 1. Anlatmak; sylemek. 2. fkeyle barmak; bir kim senin zerine yryerek barmak. 3. N ee lenmek. [DS] grlen, [grle-n] is. ki kulplu, az ve karn geni ya testisi; mlek, grleme, [gr-le--me] is. Bol, sk veya gl ola rak fkrm a eylemi, grlemek, [gr-le--mek] dnl. f. [-ir] G r bir durum a gelmek. grlevik1 -i [gr > gr-le-mik] {az} is. Sulak ve , gr allk olan yer. [DS] grlevik2, -i [gr (yans.) > gr-le-m ek > gr-le-yik] {az} is. Y er altndan akan suyun sesi. [DS] grleyik1 -i [gr-le-y-ik] {az} is. 1. Sere. 2. , Kahverengi tyl, sebze tohum larn eeleyen bir ku. [DS] grleyik2, -i [gr-le-y-ik] {az} is. alayan. [DS] grleyi, [gr (yans.) > gr-le-y-i] is. Grleme eylemi veya biimi. grlk1, - [kr > gr-lk] is. 1. Bol, sk veya gl olarak fkrma durumu. 2. Verimlilik; feyiz. 3. Mutluluk. grlk2, - [gr-lk] {az} is. 1. Sk all, aal yer. 2. Yabani ot ve dikenli yerler. [DS] grlk3, - [gr-lk] is. fz. itm e duyumunun, sesin akustik basncna bal nitelii; ses kuvveti. grlk4, - [gr-lk] {az} is. Birini kzdracak bir davranta bulunma. [DS] grmih, [Far. grm ih f ^ J ] (grmvh, h kaln sylenir) {OsT} is. 1. Byk ivi; enser. 2. Hayvan balanan byk kazk, grmk, - [? grmk] {az} is. Yumruk. [DS] grnek, -i [gr()n-e-k] {az} is. Scan etkisi ile koyunlarm birbiri altna balarm sokarak toplan mas durumu. [DS] grnemek, [gr()n-e-mek] {az} g sz.f. [-r] [-n()y o r] (Koyunlar iin) scan etkisi ile balarn bir birinin altna sokarak toplanmak. [DS]

if f i lI ii M

f SZLK 1 8 1 1

GR makinesine verilmesi veya oradan alnmas srasn da d ortamdan gelen ve deerlendirmeye alnm a yacak anlamsz iaretler. 4. dbl. letiimde, iletme ilemini engelleyen ve iletiye ait olmayan her trl ses. 5. fz. K onuma srasnda havann devirsiz tit remesi sonucu meydana gelen dil sesleri d ses ler. 6. iletiim. Radyo ve televizyon yaynlarnda sinyallerin zerine eklendiinde, bu sinyalleri b o zan, az ok deerini deitiren her trl parazit et ki. fi grlt karmak, 1. Kula rahatsz edici dzensiz sesler karmak. 2. K avga kamak; kar klk yaratmak; tartma karmak\\ grlt et mek, Kula rahatsz edici dzensiz sesler kar mak.|| grlt patrt, 1. Grltl kavga, dv. 2. K iiler arasnda doan karklk. || grlt yapmak, Kula rahatsz edici dzensiz sesler karm ak.|| grltye gelmek, Karkla gelerek fa r k edilmemek.\\ grltye (bomak) getirmek, 1. lgililerin dikkatini baka yne saptarak bir eyin gze batmasn, dikkat ekm esini nlemeye al mak. 2. Sz kalabalndan veya karklktan y a rarlanarak istediini elde etmek.\\ grltye git mek, 1. Bir tela ve karkla rastlayarak deeri anlalmamak. 2. Karkla kurban gitmek. || g rltye pabu brakmamak, K orkutm a ve tehdit lere aldrm ayarak diledii gibi davranmak.\\ grl tye verm ek, Gereksiz yere tela karmak; kar klk kmasna neden olmak. grltc, [gr-l-t-c] sf. Grlt yapan; grlt karan. grltl, [gr-l-t-l] s f 1. Grlts olan. 2. mecaz. Kark olaylarla dolu, f i grltl patr tl, ok grltl ve kark olan. grltsz, [g-l-t-sz] sf. 1. Grlts olmayan. 2. mecaz. Kimsenin dikkatini ekmeyen; kark olmayan; olaysz, grn, [Yun. krunos ?] is. Hayvanlarn su itii e me yala. grz1 [kr / gr > gr-z] {az} is. 1. Sk ormanlk; , allk. 2. Brtlen allar. 3. O rmanda yeni yeti en am filizleri. [DS] grz2, [? grz j {az} is. 1. Kambur. {eAT} {OsT} (ayn) 2. Palavra. [DS] grzlk1 - [grz-lk] {az} is. allk. [DS] , grzlk2, - [grz-lk luk. grz, [Far. grz jf! ] {OsT} is. Ateli silahlarn ica dndan nce savalarda kullanlm ucu topuzlu bir silah; topuz; bozdoan; matrak, f i grz-i girn, ri ve ar topuz. grzbaz, [Far. grz-bz j l j j f J (grzba;z) {OsT} is. mparatorluk dneminde eitli arlklar kaldrp hner gsterileri dzenleyen sporculara verilen isim. {OsT} is. Kambur

grnemek, [gme--mek] {az} ite, f. [-ir] (Ko yunlar iin) scan etkisi ile balarn birbirinin altna sokarak toplamak. [DS] gry, [? gry] {az} tis. 1. Rehin; karlk. 2. Adak. [DS] grp, [garp / grp / grp (yans.)] is. B ir eyin birden kopup dmesini ve yere arpmasn anlatan kk. [Zlfkar] grp-e-dek, grp-l-de-mek grpedek, -i [grp (yans.) > grp-edek] {az} zf. Birdenbire anszn. [DS] grpz, [Far. grbz grbz. grrek, -i [gr (yans.) > gr-rek J jjjT ] {OsT} z f Biraz gr olarak; grce. grs1 [Fars, grs ^ jS ] {OsT} is. 1. Alk. 2. Kir; le , ke; pas. 3. Sa kvrmlar; zlf; kkl. grs2, [? grs] {az} tis. Rzgrn srkledii kar yn. [DS] grt, [? grt] {az} is. Sz. fi grt atmak, {az} Sz atmak. [DS] grtk, - [kr()t-k] {az} is. ukurlara toplan m kar. [DS] giirtn, [krtn] {az} is. - krtn. [DS] gruh, [Far. grh (gru.h) {OsT} is. (Hoa gitmeyen kim seler iin) kalabalk; topluluk, fi grh grh, {OsT} Takm takm; blk blk.\\ g rh grh, {OsT} B lk blk. || grflh-i ekya, {OsT} Soyguncu takm. gr, [? gr] {az} is. 1. Spa. 2. Bir yandaki ks rak. [DS] grf, [Far. grh] {az} is. Sr, f i grf grf, {az} Sr sr; alay alay. [DS] grk1 - [gr-k ?] {az} is. 1. Kk kulakl ko , yun. 2. Eek. [DS] grk2, - [gr-k ?] {az} is. Klksz buday. [DS] grk3, - [gr-k ?] {az} is. Ftkl insan. [DS] grl, [gr (yans.) > gr-l] is. Akc cisimlerin dme ve arpmas sonucu kan ses. f i grl g rl, (Ses iin) bol ve gr kp akarak. grldeme, [gr (yans.) > gr-l-de-me] is. Hzl ve gr bir ses karm a eylemi, grldemek, [gr (yans.) > gr-l-de-mek] g sz.f. [r] [-d()-yor] ok hzl ve gl bir grlt kar mak. grltmek, [gr-l-t-mek ?] {az} g sz.f. [~r] mekten tyler diken diken olmak. [DS] grlt, [gr (yans.) > gr-l-t] is. 1. Aralarnda uyum bulunm ayan dzensiz seslerin meydana ge tirdii, insan rahatsz edici, hatta uzun srede sa lk bozucu etkisi grlen seslerin btn; patrt; amata. 2. mecaz. B irok kiinin kart kavga, dv veya karklk. 3. bsy. Bilgilerin bilgi ilem = > e AT. y , \ {eAT} is. -*

GR grze, [? grze] {az} is. Aatan yaplm su kab. [DS]

O TUM U KC E S O M . l a
giiade, [Far. gden (amak) > gade o-jliT] (g

-gsar, [Far. gsr j L S -] (gsa:r) {OsT} son ek. So

a: de) {OsT} sf. 1. Alm; ak; kade. 2. Ferah; en. S gde-dest, E li ak; cmert. || gttdenuna getirildii isimlere ien, iici, yiyen, yiyici destn, E li aklar; cm ertler.\\ giide-dest, Eli kavram lar katarak birleik sfatlar yapan son ek. aklk; cmertlik.\\ gfide-dil, Gnl en. || m ey-giisr (arap ien) gde-dil, Gnl enlii. || gde-ebr, Gler giisgdelek, -i [g(s)+g/delek] {az} pekt. sf. K yzl.|| gde-g, Aklk; ferahlk; enlik.|| gsa, iman ve bodur. [DS] de-htr, Gnl rahat. || gde-pn, Aim ak.|| gde-r, A k yzl.\\ gde-zebn, Dili gsbe, [Far. ksbe] faz} is. Hayvan yemi; kspe. [DS] ak. gsiste, [Far. gsisten / gsihten (boanmak; kop gane, [ku + Far. hne] {az} is. 1. Kk tencere. 2. K k bakr tabak. [DS] mak) > gsiste / ksiste ?] {OsT} sf. 1. Krlm. giiayende, [Far. gden (amak) > gyende 2. Kopmu. 3. G evemi; zlm. S 1 gsiste-aiojjj.Lif] (ga.yende) {OsT} sf. Ac; aan. yn, Yuvas yklm.\\ gsiste-biinyd, Temelden y o k edilmi.\\ gsiste-dem, Soluu kesilmi.\\ giisisgttayi, [Far. gden (amak) > gyi te-dil, K albi krlm.\\ gfisiste-mahar, 1. Yular (ga.yi) {OsT} is. 1. Alm a; al. 2. Ferahlama. kopmu; azgn at. 2. Serseri, azgn, zapt edileme S gUyi-i htr, akl; gnl ferahl.\\ y en kii.|| gsiste-kemer, 1. K emeri kopuk. 2. me gyi-i hev, Havann akl. caz. Derbeder; kalender. gttsn, [Far. gsn j - ] {OsT} is. Alk, gsne, [Far. gsne *~S] {OsT} is. -* gsn. gttssttl, [? gssl] {az} is. 1. at. 2. Beik rts atlarda ortaya konan aacn iki taraftan dayand babalar. [DS] gstah, [Far. gsth ^ ~ S ] (gsta. h) {OsT} sf. Utan m az; arsz; saygsz, kstah. S gsth-ern, Gz p ek; cesur. || gsth-ry, Yzsz; edepsiz. || gsthzebn, Azna geleni syleyen. giistahane, [Far. gsthne gstah, [Far. gsth (gsta.ha.ne) (gsta.hi:) {OsT} is. {OsT} zf. Sra ve sayg gzetmeksizin; kstaha, Utanmazlk; kstahlk. -g ster, [Far. gsterden (yaymak; demek) > gster / kster > -? ] {OsT} son ek. Sonuna getirildii Farsa kelimelere yayan, datan anlam katarak birleik sfatlar yapan son ek. adlet-gster (adalet datan). gttsterde, [Far. gsterden (yaymak; demek) > gsterde / ksterde {OsT} sf. Yaylm; d enmi. gsttm, [? gsm] {az} sf. 1. irin; gzel; edal. 2. is. Srnn nnden giden ko ya da teke. [DS] -gtta, [Far. g l i f -] (ga.) {OsT} son ek. Sonuna getirildii Farsa kelimelere aan, ac" anlam katarak birleik sfatlar yapan son ek. dil-g (g n l aan; i ac). gad, [Far. gden (amak) > gd iU f] (ga;d) {OsT} is. I. Ama; kat. 2. Al. 3. B ir tr tavla oyunu. 4. B ir tr ok at. S gttd- dil, Gnl almas. || gd- gonce-i dil, Gnl goncasnn alm as.|| gUd-nme, 1. Boanma belgesi. 2. Padiah ferm am . gltt, [g-l {eAT} sf. Gl, gttta, [Far. gt b -S] (gta:) {OsT} is. Cennet, gtasb, [Far. gtsb <_~Ui?] (gta:sb) {OsT}is. A llahn kullarna rahm etini ulatrdna inanlan manev yol. guud, [Far. gd iy i? ] (gu.d) {OsT} sf. Alm olan; ak. gttude, [Far. gden (amak) > gde coj-iiT] (gu. de) {OsT} Alm; kade. -gt, [-git / -git / -gut / -gt] yap. e. -* -git. gtaperka, [ng. gutta-percha] (gtaperka) is. Su m atra ve evresindeki adalarda yetien byk bir cins aatan elde edilen, kablo yapm nda kullan lan, kauua benzer zamkl bir madde, gt, [gt] {az} is. mit; emel; gaye. [DS] gtk, [gt-mek > gt-k] {az} is. Okurken satrlar izlemekte kullanlan ubuk. [DS] gtleki, [gt-lek-i ?] {az} is. oban. [DS] gtlez, [gt-le-z] {az} sf. iman. [DS] gtme, [kt-mek > gt-me] is. H ayvanlan otlatma ve yneltmek ii. gtmek, [eT. kd-m ek > gt-m ek / dU^S"] g l.f. [-(d)-er] [-(d)--yor] 1. {eAT} {OsT} zlemek; kollamak; peinden gitmek. 2. H ayvan veya hay van srsn nne katarak otlatmak; srmek. 3. mecaz. Bir dnce, duygu ve ama peine derek gerekletirm eye almak. 4. mecaz. B ir topluluu veya kim seyi kendi dnceleri dorultusunda y netmek; sevk ve idare etmek. 5. mecaz. Belli bir amaca doru srklemek; sevk etm ek S gdp gzetm ek, {az} Korumak; gz kulak olmak. [DS]|| Gttm domuzu bana retme! Yllardr ta ndm birinin huylarm da bilirim. anlamnda kullanlan sz.

OlOKtfl r flfC t S M

18 13

G V

gtriim, [ktrm] (az} sf. Ktrm. [DS] gtteki, [gt(t)-ek-i] {az} is. oban. [DS] giiv, [gv (yans.)] is. Bebeklerin bouk bouk ko numalarn ya da benzeri seslenmelerini anlatan kk. [Zlfkar] gv-il-de-mek, gv-r-de-mek, gviil-d.

gvel, [gk (yeil) > g()-el] {az} is. rdek. [DS] gvelek1 -i [gv-le-k / gve-le-k ?] {az} is. 1. Dibi , geni st dar ya kutusu. 2. A raba tekerleinin ortasnda mil taklan aa balk. [DS] gvelek2, -i [gk (yeil) > g()-ele-k] {az} is. Aalarda, biten asalak bitki; kseotu; bur. [DS] giiva, [Far. gv (gva:) {OsT} is. 1. Tank; ahit. gvelem e, [gvei-le-me] {az} is. Dnde, cuma gecesi damadn arkadalarndan birisinin verdii 2. Delil. yemek. [DS] gvah, [Far. gvh / gevh olj?] (gva:h) {OsT} is. 1. gvelenm e, [gve-le-n-me] is. Gveler tarafndan Tank. 2. Delil, zarar verilm ek ii. giivahi, [Far. gvh / gevhl ^ ' j ? ] (gva. hi:) {OsT} gvelenm ek, [gve-le-n-mek] dnl. f. [-ir] (Krk, is. Tanklk. yn vb. iin) gveler tarafndan yenmek; zarar v e rilmek. gvar, [Far. gvr JjZ ] (gva.r) {OsT} sf. (Yemek gvem, [gk (yeil) > g()-em > gvem] is. 1. Barut iin) sindirimi kolay, aac ve akdiken tr aalar ve bunlarn m eyvele gvara, [Far. gvr / gvrn jlj? / o b 'j^ ] (gri. 2. {azj Bir tr yaban erii. [DS] 3. {az} Y eil va. ra. n) {OsT} sf. Sindirimi kolay olan, lik; ayr. [DS] S gvem erii, Meyveleri hekim lik gvarende, [Far. gvende oJjjljT] (gva.ra.nde) te kullanlan bir al aac tr; geyik dikeni; y a ban ilei; karaal; akdiken, (Rhamnus).\\ gvem {OsT} sf. 1. Sindirimi kolay. 2. is. Sindirim, olmak, {az} (Sebzeler iin) ar gbre yznden gvari, [Far. gvri J i j l (gva.ri ) {OsT} is. Sin birdenbire gelimek; bymek; fa zla dallanmak. dirme. [DS] gva, [Far. gv Jilj? ] (gva.) {OsT} is. Renk; bo gven1 [eT. *kve-mek (byklenmek) > kve-n, ya. mek > gv-en] is. 1. Herhangi b ir korku, ekinme ve phe duymadan birine balanm a ve inanma gvae, [Far. gve (va.e {OsT} is. -* g duygusu; itimat. (1935) 2. Yreklilik; cesaret. 3. va. Bir toplumun siyasi ve alma hayat bakm ndan gve1 [kye > gye / gge > gve] is. zool. Kurtu , korku ve huzursuzlua dmeden yaam a durumu. u odun, deri, yn, krk gibi eyleri yiyerek zarar 4. Parlamentonun hkmete verdii destek. S g veren pul kanatllardan bir bcek, (Tinea ven beslemek, B ir ktlk gelm eyeceine ilikin pelliorella). <5 gve ilc, Krk, ynl kuma, hal inan duymak; gvenmek; itim at etmek. || gven vb. eyleri gveden korum ak iin kullanlan, gve hesab, B ir bankann baka bir bankaya, biri iin uzaklatrc veya ldrc maddeler. || gve otu, verdii deme emri; akreditif. || gven kazanm ak, {az} Naftalin. [DS]|| gttve tutmak, {az} ine Kendisine inanlr, emniyet edilir olmak; itim at dert olmak. [DS]|| gve yenii, Gve tarafndan kazanmak.\\ gven , Karanlkta almay g e zarar verilmi olan. rektiren ilerde duyar ka tla n etkilemeyen, ancak gve2, [gvey] (gve?) {az} is. Damat; gveyi. [DS] alma iin gerekli hareketleri salayacak kadar gve, -ci [eT. kve > gve] is. 1. Geni azl ve aydnlk salayan k.\\ gvenilirlii onaylanm az ukur toprak tencere. 2. B u kapta piirilm i olan olm ak, Biri iin bir bankadan baka bankaya eitli yemeklerin genel ad. fi1 gve kebab, G deme emri yazlm olmak; akredite olmak. || g vece kat kat, kuba koyun eti, soan, dom ates ko nularak orta scaklktaki frn d a iki saat piirilerek veni sarslm ak, Gvenmez olmak; gveni kalm a yaplan yemek. m a1.1| gven mektubu, B ir elinin gittii lke d ev let bakanna sunulm ak zere kendi bakam tara gvegen, [gk (mavi) > g(k)-egen / jS j./] fn d a n eline verilen belge; itim at mektubu; itim at {OsT} {az} is. Bvelek. [DS] nam e,|| (birine) gven olm ak, O kim seye ka g gvegiller, [gve-gil-ler] is. zool. Gveleri de iine ven duyulmak; itimat edilir olmak\\ gven oylam a alan pul kanatl bcekler familyas, (Tinea). s, Greve yeni balam veya grev banda bulu gvei, [gvey] {az} is. -* gveyi. [DS] S gvei nan bir hkmetin durumunu deerlendirmek iin ba, {az} -* gvey ba [DS]|| gvei km, mecliste yaplan oylama. \\ gven verm ek, Gven {az} -* gvey gm. [DS]|| gvei n, {az} -* duygusu uyandrmak; itimat telkin etmek. || gven gvey n. [DS] yazs, B ir bankann baka bir bankaya biri iin gveilik, -i [gvei-lik] '{az} is. Damat iin yapt verdii deme emri; akreditif. rlan elbise ve giyecek. [DS] gven2, [kve-n-mek > gven] {az} is. Sevin; m ut gvek, -i [gk (yeil) > g()-ek] {az} is. Cevizin luluk. [DS] yeil kabuu. [DS]

GV

oT M U K C E S M

1814

gven3, [gk > gem / gen] {az} is. Yaban vi tm. 4. alnmaya, almaya kar zel donanm, nesi. [DS] gvenlie alm ak, D meyi nleyici ip kullana rak gei veya inileri gvenli salamak.\\ gvenlik gven4, [gven / gven ?] {az} is. Topran bitirme borusu, Buharl tesisatlarda basncn belirli bir gc; biteklik. [DS] deer zerine kmasn nleyen U biimindeki bogvence, [gven-ce] is. 1. Gven veren ey; teminat. 2. Bir anlamada taraflardan birinin sorumluluu ru. || gvenlik cam, Krlm a hlinde kesiklere yo l amayan cam. || gvenlik grevlisi, yn. 1. Toplum zerine almas; inanca; teminat; garanti. (1935) 3. dzenini salamakla grevli polis, jandarm a vb. Alman sorum lulua kar olarak ortaya konulan kii. 2. Banka vb. yerlerde gvenlii salamakla ey. 4. mecaz. Birinin phelerini datmak iin grevli kii. || gvenlik hatt, Tehlikeli alanlar ia sylenen inandrc szler; teminat. S gvence retlenmi, ald takdirde tehlike ile karlala akesi, Herhangi bir sorumluluk taraflardan birisi cak yer, y o l v>. || gvenlik kd, D eerli kt ve tarafndan yerine getirilmedii takdirde kar tara paralarda sahtekrl belirlemek iin zel biimde f n el koyaca para. || gvence verm ek, 1. B ir an hazrlanm kt. || gvenlik vanas, Buharl tesi lamada taraflarda birisi adna sorumluluu y k satlarda basn belirli seviyenin stne knca a lenmek. 2. B ir sorumluluk karl olarak p a ra vb. larak tehlikeyi nleyen vana; emniyet supab. ey ortaya koymak; inanca vermek; teminat ver mek; garanti vermek. || gvenceye balam ak, Te gvenme, [kven-mek > gven-me] is. Gvenli bul m inat altna almak. ma durum u ve eylemi; gven duyma, gvenceli, [gven-ce-li] sf. 1. Gvencesi olan. 2. gvenmek, [eT. kve-n-m ek > gven-m ek dUly ] Gvence salayan; garantili, dnl. f. [-ir] 1. Gven beslemek; gven duymak; gvencesiz, [gven-ce-siz] sf. 1. Gvencesi olmayan. itimat etmek; dayanmak; bel balamak. {eAT} {OsT} 2. Gvence salamayan; garantisiz. (ayn) 2. {eAT} {az} Sevinmek. [DS] 3. {az} mit gven, -ci [eT. kven- is. 1. Gvenme duy etmek. [DS] 4. {eAT} vnmek; iftihar etmek, gvendii dalara kar yam ak, Gvenilen kim gusu; itimat. 2. {az} Dayanak; arka; yardm. [DS] seden umduunu bulamamak; beklentiler, umutlar 3. {eAT} {OsT} Sevin. 4. {eAT} stek; emel; arzu. 5. boa kmak. {az} sf. Sevinli. [DS] gvende, [Far. uyanda] {az} is. Kt yola dm gvenoyu, [gven+oy-u] is. Greve yeni balayan kadn; fahie. [DS] veya grevine devam etmekte olan hkmete g ven duyulup duyulm adn belirlemek zere veri gvendik, -i [gven-dik] {az} is. Bakasna gve len oy; itim at reyi. S 1 gvenoyu alm ak, (Hkmet nerek, yz bularak meydan okuma; birinin koruma iin) tutumu hakknda meclisten olumlu oy almak. || sna girdikten sonra meydan okuma. [DS] gvenoyu verm ek, Hkmetin tutumu ile ilgili gvenilir, [gven-il-ir] sf. Gven duygusu veren; g olumlu oy kullanmak. venilen. gvenilirlik, -i [gven-il-ir-lik] is. 1. Gvenilir ol gvensiz, [gven-siz] sf. Kendisine gven duyulma yan; gven olmayan, m a durumu. 2. Gvenilir bir kiinin veya nesnenin nitelii. gvensizlik, -i [gven-siz-lik] is. Gvenmeme duy gvenilm e, [gven-il-me] is. 1. Gven duyulma du gusu; gvensiz olm a durumu; itimatszlk. g rum u ve eylemi. 2. Gvenle baklma, vensizlik nergesi, Hkmetin uygulamalarna gvenilm ek, [gven-il-mek] edil. f. [-ir] 1. K endisi kar verilen gvensizlik bildiren nerge. ne gven duyulmak. 2. Gvenle baklmak, gver, [Yun. kokkari] {az} is. Tohumluk kk so gvenirlik, -i [gven-ir-lik] is. 1. Gvenir olma an; ger; gver [DS] durumu; gvenme duygusu. 2. Bir aracn alma gvercin, [eT. k(k)-r--gn > k(k)erin > gvenliini belirten byklk. 3. Yaplmas istenen > ger-cin > gvercin] is. zool. 1. Gvercingillerltlere gre bir aletin ileme ihtimali ls, den, hzl ve uzun sre uabilen, sk tyl, ksa v gveni, [gven-i] is. 1. Gven duyma; gvenme. 2. cutlu, evcilletirilebilen birok tr bulunan, yemle Gvenme biimi, beslenir ku, (Columba). 2. tasvf. Her trl su ve gvenli, [gven-li] sf. 1. Gven verici; itimat edilir; yanltan arnm, gk katlarnn her basamanda emin. 2. Gvenlii salanm, yeri olan, gnlden gnle haber ulatran; Allah gvenk, [? gvenk] {az} is. Van yresinde kadn ve ile erm iler arasnda araclk ettiine inanlan ku; erkekler tarafndan oynanan bir bar. [DS] insan ruhu; ermi kim selerin ruhu; eyhlerin haber gvenlik, -i [gven-lik] is. 1. Toplum yaaynda cisi. 3. nsanlara kardee yaam a duygusunu, bar yasal dzenin aksaksz olarak yrtlmesi; kiilerin , gnl sevincini gtren sembol ku. S gver korkusuz biimde yaayabilmesi; asayi. (1935) 2. cin taklas, {az} Arkalar birbirine dnk, elleri Herhangi bir tehlike bulunmamas durumu. 3. Da dizlerinde olarak eilmi drt ocuk zerinden tak clkta en az riskle yol almay salayan yntemlerin la atm ak suretiyle oynanan bir ocuk oyunu. [DS]

i mir

e man 1815

GV n gn, damadn yakn akrabalarndan birinin verdii akam yemei. [DS]|| gvey am ar, fo lk. K z evinden gvey iin gnderilen giyecek. || gvey deim ek, {az} folk. (D am at iin) tra olduktan sonra gelin tarafndan gnderilen elbiseleri g iy mek. [DS]|| gvey eelenm esi, {az} fo lk. Gvey hamamnda yaplan elence. [DS]|| gvey g ezd ir m ek, {az} folk. (Sad iin) damad hamamdan sonra krlarda gezdirmek. [DS]|| gvey gezdirm esi, folk. D nden sonra gveyin, arkadalar tarafn dan alnarak gezdirilmesi.\\ gvey girm ek , 1. (Er kek iin) evlenmek. 2. Evlendii kzn evine yerlemek. || gvey d o n atm ak , {az} fo lk. Trenle dam a d giydirmek. [DS]|| gvey d zm ek, {az} folk. T renle damad giydirmek. [DS]|| gvey k m , {az} K rek ile boaz ve gerdana yakn yerlerden y a p lan pastrma. [DS]|| G vey o lm adk am m a d k a p d a bekledik. Konuyu ayrntlar ile bilmiyo rum ama bsbtn de yabancs deilim. anla mnda kullanlr.\\ gvey n, {az} folk. 1. D n gecesi gelin tarafndan gnderilen tatl ve yemek. 2. Gerdek gecesi damadn arkadalarna verdii yemek. [DS]|| gvey sey ran , {az} folk. Damadn arkadalar ile birlikte krda gezdirilmesi; gvey gezdirmesi. [DS]|| gvey yast, Gelinin getirdii srm al yastk. || gvey yem ei, fo lk. E rkek evi tara fn d a n dn akam akraba ve tandklara verilen ziyafet. gveyfeneri, [gvey+fener-i] is. bot. Patlcangiller den srngen gvdeli, tek tek snk beyaz iekli, sonradan anak yapraklan krmz-turuncu renk alarak byyp tepesi kapanan, iinde halk hekim liinde idrar sktrc olarak kullanlan parlak krmz ve eki bir meyve oluan ok yllk otsu bitki; gelinotu; fener iei, (Physalis alkekengi). gveygi, [kefeki] {az} is. Boz rente rk ta; kefe ki. [DS] gveyi, -si [eT. kde-g / kye-g > gvei / gvey] -* gvey. S gveyi d o n a tm a k , {az} folk. -* g vey donatmak. [DS] || gveyi d zm ek, {az} folk. -* gvey dzmek. [DS] gveyilik, -i [gvei-lik] {az} is. Damat iin yapt rlan elbise ve giyecek. [DS] gveykadili, [gvey+kandil-i] is. bot. in ve Ja ponya kkenli, park ve bahelerde ss bitkisi ola rak yetitirilen, san iekli, tek yanl alm ak yap rakl bir aa; (Koelreuteria panicilata). gveylik, -i [gvey-lik] is. 1. Gvey olm a durumu. 2. sf. Gvey iin alman, yaplan. 3. Gvey iken ya plan. gveyotu, [gvey+ot-u] is. bot. Ballbabagillerden beyaz ve pem be iekler aan, kurutulmu dallar terletici, idrar sktrc olarak halk hekim liinde kullanlan, m ercankk trlerinden ok yllk otsu bir bitki; stanbul kekii; anakkale kekii; keklik otu (Origanum vulgare).

gvercinboynu, [gvercin+boyn-u] is. Yeil, mavi ve pembe arasnda dalgalanr gibi grnen renk, gvercinci, [gvercin-ci] is. Gvercin yetitiricisi, giivercincilik, [gvercin-ci-lik] is. G vercin yetiti ricilii. gvercingiller, [gvercin-gil-ler] is. zool. Gvercin ve kumru gibi kaim gvdeli, ksa bacakl, kuvvetli kanatlan bulunan kulan kapsayan familya, (Columbidae). gvercings, [gvercin+gs-] is. Y eil, mavi ve pembe arasnda dalgalanr gibi grnen renk, gvercinler, [gvercin-ler] is. zool. G vercin ve bu na benzer kular kapsayan alt takm, (Columbiformes). gvercinlik, -i [gvercin-lik] is. 1. Evcil gvercin yetitirmek amacyla yaplm kk evcikler. 2. Kalelerde gvercinliklere benzer korunaklar, gvere, [? gvere] {az} is. Byk su tulumu. [DS] gveri, [gk (yeil) > g()-er-i] {az} is. 1. Yeil renk. 2. Sebze ve bostan bahesinde yetien rn ler. [DS] gveriye, [gver + Ar. -iyye] {az} is. A ar zaman meyve ve dier rnlerden alnan para. [DS] gverm ek1, [gk > g()-er-mek] {az} g sz .f. [-ir] 1. (Bitki iin) byyp gelimek; yeillenmek. 2. Filizlenmek. [DS] gverm ek2, [gk > g()-er-mek] {az} gsz. f. [-ir] Yorgunluktan yz morarmak. [DS] gverm ek3, [koy+ ver-mek] (gii:yvermek) {az} gl. f. [ir] Brakmak; salmak. [DS] gverm ek4, [gevre-mek > gvre-mek] {az} gsz. f. [-ir] Gevremek. [DS] gverm ek5, [gk (yeil) > g()-er-mek] {az} gsz. f H r ] (Yiyecek iin) paslanmak; bozulmak. [DS] gverse, [? gverse] is. 1. Kuyum culukta meydana getirilmi kk altn veya gm topa. 2. Ayar kontrol edilmek istenen kleden alman rnek, gverseli, [gverse-li] sf. K uyumculukta bask bu runlu bir kalem le yzeyine taneli bir grn veri len maden. gverte, [t. coverta] (giiverte) is. l.G em ide ambar ve kam aralann stn rten dz zemin. 2. argo. stnde barbut oynanan masa. S g v erte yolcusu, Kamara bileti alm ayarak gvertede yolculuk yapan kimse. || gverte seyahati, ofr yardmcsnn arka bagajda gitmesi durumu. gverti, [gk. (yeil) > g()-er-t-i] {az} is. 1. Yeil lik; yeerti. 2. Sebze. [DS] gvertm e, [gk > g()-er-t-me] {az} is. Gzn ekilen ekin. [DS] gve, [? gve] {az} is. pck. [DS] gvey, \eT. kd-m ek > kde-g / kye-g > gvei / gvey] is. 1. Evlenme treni srasnda evlenen er kee verilen ad. 2. Evlenen b ir kzn aile bykle rine gre ei; damat. S gvey ba, {az} folk. D

GV

O T M K C E SZLK 1816
gye, -ci [eT. kve > gve] {az} is. Toprak kap; gve. [DS] gye, [eT. kde-g / kye-g y b . y ] {eAT} {OsT} is. Gvey; damat, gye kek, {eAT} Kekik otu; zahter.|| gye otu, {eAT} -* gye kekii, gyelk, - [gye-lk d U j .y ] {OsT} is. G

g vez1 [gk (mavi) > g()-ez] is. 1. M ora alan , koyu krmz; vine r, {az} (ayn) [DS] 2. {az} Y eil ile m or aras bir renk. [DS] gvez2, [gk (yeil) > g()-ez] {az} sf. Acele ye mek yiyen; sabrsz; a gzl. [DS] gvezi, [gk (mavi) > g()-ez-i <sj] {az} sf. 1 . M ora alan krmz renkte; vine r renginde. [DS] 2. {OsT} Morumsu. 3. {OsT} Yeilimsi,

veylik. gyelek, -i [gv-lek / gv-ele-k ?] {az} is. Tahta gvi, [gvi lSjS"] {eAT} is. Hrt; grlt; uultu, kutu. [DS] gvlek, -i [Erme, kovlak => klek dUjjS"] {az} sf. gyenmek, [eT. kn-m ek > gy-en-mek] {az} dnl. fi [-ir] 1. Kl olmak. 2. H i olmak; yok ol 1. Kknar tahtasndan yaplm f. 2. {eA T} Tahta mak. [DS] su kab; klek; otra. 3. Aatan kulplu ya da kulp suz bakra. 4. Kapakl ya kutusu. 5. ki teneke gyer, [? Erme, kavar (su ark)] {az} is. 1. Su yolu; ark. 2. Suyun akt yer. 3. M usluk taklan yer. [DS] tahl. [DS] gyi, [? gyi] {az} is. Saak alt. [DS] gvlem ek, [gv-le-mek dUjS'] {eAT} gsz. f. [-r] gylek, -i [Erme, kovlak => klek > gylek] {az} Grlemek. is. 1. Aa kova. 2. Kapakl bakra. 3. B ir tahl l gvleyedm ek, [gv-le-y-e + d-mek dJu-ij 4-Jy] ei. [DS] S 1 gylek cevizi, {az} ri taneli ceviz. {eAT} {OsT} gsz. f. [-Ur] Bir eyin zerine ar bir [DS] istekle atlmak. gyleki, [gylek-i] {az} is. Pazarda zahire l gvm ek2, [e T. kn-m ek > gy-mek] {az} gsz. f. [m ekle grevli kimse. [D.S] e r] 1. Sabretmek; dayanmak 2. m it etmek. 3. gym ek1 [eT. kfi-mek] gsz. fi [-er] 1. Dayanmak; , Emin olmak; ii rahat etmek. sabretmek. 2. Beklemek; yolunu gzlemek. 3. Zor gvm ek1, [eT. kd-m ek > gy-mek] gl. f. [-er] gelmek; gz yememek. Beklemek; yolunu gzlemek. [DS] gymek2, [eT. kd-mek)] {az} gsz. f i [-er] (Yemek gvrem ek, [eT. kevre-m ek > gevre-mek] {az} gsz. iin) hafife yanmak; yank kokmak. [DS] fi [-r] [-r(i)-yor] Gevremek. [DS] gynm ek, [gy()n--mek] {az} gsz. fi. [-r] (M eyve iin) olgunlamak. [DS] gv, [gv- j j f ] {eAT} is. Hrt; grlt; uultu, gvl, [Yun. khoukhouli => gvl] {az} is. pekb- gyk, - [kovuk] {az} is. 1. Kovuk; oyuk. 2. i bo ceviz. [DS] cei. [DS] S gvl gmlek, {az} pekten dokun mu i gmlei. [DS]|| gvl kuu, {az} pekbce- gyl, [g-l / gm-l] {az} is. Baaklar ieride, kkler darda bir daire oluturacak biimde y i. [DS] lm ekin destesi. [DS] gvldem ek, [gv-l-de-mek dUjJjS"] gsz. fi. [-r] gym sz, [gym-sz] {az} sf. Sabrsz. [DS] Grldemek. g z1 [eT. kz > gz] is. 1. (Kuzey yarm kre iin) , gvld, [gv-l-d j J j y ] {eAT} is. Grlt; hrt; yazdan sonra ve ktan nce gelen, genellikle mey ve toplam a zaman olan mevsim; sonbahar. 2. gk uultu. b. 22 Eyll ile 21 Aralk arasndaki dnem. 3. gnl. gvm, [gv-mek > gv-m] {az} is. Dayanmak Yallk ncesi dnem. S 1 gz cl, {az} 1. gc; sabr; tahamml. [DS] Gzn kan civciv. 2. Sska ve ok yen ocuk. gttvn, [gv-n {eAT} is. Kendisine gveni [DS]|| gz idem i, bot. Sonbaharda iek aan, len; gven. yaprak ve meyveleri ancak gelecek ilkbaharda gvrdem ek, [g (yans.) > g-l-demek] {az} meydana gelen, genellikle Yrklerin yayladan in gsz. fi [-r] [-d()-yor] (ocuk iin) konum aya me zamann gsteren p ek ok tr bulunan zehirli balamak; yan anlalr yar anlalmaz sesler idem trleri; srincam; itboan; ac idem; it karmak. [DS] sarmsa (Colchicum autumnale, C. cilicicum gvrm ek, [gv-r-mek d U jjjy ] {eAT} gl. fi. [-r] vb.). || gz dnem i, Okullarda sonbaharda yaplan ine koymak; sokmak; ithal etmek; yerletirmek, etkinlikler, imtihan vb. || gz kesii, {az} Gzn gvlk, - [gv--lk] {az} is. D ayanma gc; kesilen odun. [DS]|| gz noktas, gk b. Gnein sabr; tahamml. [DS] gk ekvatoru izgisi zerinde 22 Eyll gn (gngya, [Far. gften (demek) > gyi (dersin) > gyiy tn eitlii) bulunduu nokta; sonbahar noktas; > gya Uj?] (g.ya) {OsT} e. Dediine gre; denil sonbahar lm. || gz suyu, {az} Sonbaharda bostanlara verilen su. [DS]|| gz yeri, {az} Yksek diine gre; szde; sanki, yer; tepe. [DS]|| gz yiidi, {az} Harman iini er gye, [eT. kye > gye / gve {eAT} {OsT} {az} ken bitirmi ifti. [DS] is. Gve. [DS]

1 H I K S M .1 8 1 7
gz2, [kuz > gz] {az} is. Gne grm eyen yer. [DS] gzaf, [Far. gzf o l j] (gza:f) {OsT} sf. 1. Anlam sz; bo; beyhude. 2. is. Anlamsz sz. -gzar, [Far. gzr j S -] (gza:r) {OsT} son ek. Sonuna getirildii Farsa isimlerden gei, gei ren, yapan, beceren anlam larnda birleik sfatlar yapan son ek. maslahat-giizar (i yapan, eli) gzar, [Far. gzten (gemek) / gzrden (geir mek,)> gzr j\jS ] (gza:r) {OsT} is. 1. Geme; ge i. 2. Becerme; yapma. 3. sf. Geiren; geirici. S gzr- b-itb, {OsT} H zla gei.\\ gzr- mr, {OsT} mrn geii. gzare, [Far. gzre jljT] (gza:re) {OsT} is. D yorma. gzarende, [Far. gzrende oJJjliS] (gza.rende) {OsT} sf. 1. Geici. 2. Geen. 3. Geirici; geiren. B gzrende-i evkt, {OsT} Zaman geiren. gzari1 [Far. gzri jM -i?] (gza.ri) {OsT} is. , Geme; gei. S 1 gzri-i hayt, {OsT} Hayatn geii. gzari2, [Far. gzri J -jjS ] (gza:ri) {OsT} is. D yorma; rya tabir etme, t? gzri-ger, {OsT} Rya yorumcusu.|| gzri-nme, {OsT} Rya yorum u kitab. gzate, [Far. gzten (gemek) > gzte ^ \ j ] (gza:te) {OsT} sf. Gemi olan; gemi, gzdek, [gz-lek] {az} sf. Gz mevsim inde yum ur tadan kp da ka yeteri kadar geliem eyen civciv. [DS] gttzel, [eT. kz (gz) > gz-e-1 > gzel] sf. 1. Bii mindeki uyum, llerindeki denge ve grnn deki holuk ile insanda beeni uyandran. 2. Grsel ya da iitsel estetik zevk veren; iyi; ho. 3. Bekle nene uygun; baar dncesi uyandran. 4. stn lyle hayranlk uyandran. 5. (Zihin ve karakter iin) dnceleri bakm ndan stn nitelikte gr len. 6. Ahlaka stnlk ve soyluluk duygusu ve ren. 7. Grg kurallarna uygun olan. 8. (Hava iin) sakin ve insann houna giden. 9. nsann duygula rn etkileyen, okayc; aldatc; kandrc. 10. Pek iyi; doru. 11. is. G zel kadn veya kz. 12. Gzel lik yarmalarnda birinci olan; gzellik kraliesi. 13. is. Gzel olan eyin nitelii; doas. 14. zf. H o a giden; beenilen; iyi, ho ve doru bulunan. 15. nl. Peki; doru; tamam; kabul, gzel adlan drma, dbl. Anlam, arm sevilmeyen, ireni len ya da korkulan -eler tayan szckler yerine bu armlar engelleyecek bakaca szckler kullanma olay. -Hakkn rahmetine kavum ak (l mek), ince hastalk (verem, kanser) gibi. || gzel ar, {az} Verem. [DS]|| gzel dm ek, Yak m ak^ gzel duyu, 1. Gzellik duygusu ile ilgili

GZ

olan; estetik. 2. Paralar arasnda hoa giden bir uyum bulunan ve insana gzel hissi veren. 3. D o adaki veya sanat eserlerindeki gzellii ve gzeli inceleyen bilim; bediiyat. 4. Gzeli ve gzellii de erlendirm e biimi ve bunlarla ilgili deer yargla rnn tm. 5. fel. nsana gzel hissini veren eyin ne olduunu anlamaya alan kuram; estetik. || gzel duyuculuk, ed. Sanat gzel ve gzellik d unsurlardan arndrp salt duyarlk olarak ele alan ve Sanat, sanat iindir. grn savunan akm; estetizm.\\ gzel duyusal, Gzellik duygusu ile ilgi li olan; estetik. || gzel dmek, {OsT} Yakmak. || gzel gzel, Gerei gibi; gzelce. || gzelim, 1. sf. D eer verilen; sevilen; beenilen; gzel olan. 2. nl. Teklifsiz konumalarda kullanlan seslenme sz. | gzel olmak, 1. Gzellemek. 2. iy i gitmek; uymak; yakmak. 3. Bir- yeri gzel hle getirmek; amak.|| gzel sanatlar, Edebiyat, mzik, resim, heykel, mimarlk, tiyatro gibi insanda coku ve hayranlk uyandran sanatlar. || gzel yaz sanat, H arflere gzel bir biim vererek yazm a sanat; hsnhat; kaligrafi. gzelavrat otu, [gzel+ Ar. avrat + T. ot-u] is. t. bot. Patlcangillerden, bir metre kadar boyunda, orman lk blgelerdeki aklklarda yetien, pis kokulu, kk ve yapraklarndan atropin denilen zehirli bir alkoloit karlan ok yllk bir otsu bitki, (Atropa belladonna). gzelce1 [gzel-ce] (gzelce) zf. 1. yice; dikkatle; , adamakll. 2. sf. Gzele yakn; biraz gzel. gzelce2, [gzel-ce] {az} is. 1. Brlce. 2. Gelincik denilen hayvan. [DS] gzelem ek, [gz-ele-mek] gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. (Sebzeler iin) kra yancaya kadar dayanmak; gze erimek. 2. {az} Hava soumak; gz gelmek. [DS] gzelhatun iei, [gzel+hatun + ie(k)-i] is. t. bot. Anayurdu Gney Amerika, A frika ve Hindis tan n tropik blgeleri olan, ho kokulu ve iri iek lerinden dolay ss bitkisi olarak yetitirilen pek ok tr bulunan bitki; nergis zamba, (Amaryllis belladonna; Amaryllis form assim a). gzelleme, [gzel'-le-me] is. ed. 1. Trk halk edebi yatnda kadn, yer, tabiat vb. eylerin gzelliklerini ven lirik manzumelere verilen ad. 2. Bu tr m an zumenin bestelenmesi ile meydana gelen bir halk musikisi tr. 3. {az} Verem. [DS] gzellenmek, [gzel-le-n-mek dU JJjjS] {OsT} dnl. f. [-r] Gzellemek, gzelleme, [gzel-le--me] is. Gzel duruma gel mek ii. gzellemek, [gzel-le--mek].rfd>zf/./ [-ir] 1. Gzel bir durum a gelmek. 2. Gzel olmak; gzellik ka zanmak. gzelletirilme, [gzel-le--tir-il-me] is. Gzel hle getirilm ek ii.

GZ gzelletirilmek, [gzel-le--tir-il-mek] edil, f i [-ir] Gzel hle getirilmek; gzel yaplmak; gzellik verilmek. gzelletirm e, [gzel-le--tir-me] is. Gzel hle ge tirm ek ii. gzelletirm ek, [gzel-le--tir-mek] gl. f i [-ir] G zel hle getirmek; gzel yapmak; gzellik ver mek. gzellik, -i [gzel-lik] is. 1. Grsel ve iitsel duyu lar araclyla hoa giden ve beeni uyandran bi im ve zelliklerin oluturduu ahenkli nitelik; h sn. 2. Gzel olann nitelii. 3. Okayc sz veya davran; iyilik; yumuaklk. 4. Ahlak ve dnsel nitelikleriyle hayranlk uyandran ey. 5. Yze s rlen dzgn. 6. {az} ark ban. [DS] gzellik enstits, Kadnlarn yiiz ve vcut bakmlarnn yapld yer. || gzellik kraliesi, Yalnz y z ve v cut gzellii gz nne alnarak yaplan yarm a larda birinci olan kz.|| gzellik (m alzemesi) ms tahzarlar, Makyaj malzemelerinin genel ad. || g zellik salonu, Kadnlarn y z ve vcut bakmlar nn yapld yer.\\ gzellik uzman, Gzellik ensti tlerinde alan uzman. || gzellik yarmas, Yal nz yz ve vcut gzelliinin esas alnd yarma. gzellikle, [gzel-lik-le] zf. Yumuak, ince ve nazik bir biimde; okayc sz ve davranla, gttzelsimek, [gzel-si-mek] gl. f i [-er] Bir eyi gzel bulmak; gzel saymak; gzel olarak deer lendirmek. gzem 1 [gz-em] {az} is. Sonbaharda krklan , koyun, kuzu yn. [DS] gzem2, [gz-em > gz-em] {az} sf. irin; gzel; edal. [DS] gzer1 [gz-er] {az} is. Byk delikli kalbur; g , zer. [DS]

r u M * t E M . 6ia minde halktan devletin ald borlara karlk faiz yerine kullanlan terim; ilemi faiz, gzetegn, [Far. gzete-gn o & ^ ii? ] (gzeteg:n) {OsT} is. Gemiler; nceden gelmiler; eskiler, gzey, [kuz-ey > gz-ey] {az} is. 1. Dalk blge lerde kuzeye bakan yamalar; kuz yn. 2. Glge de kalan yer. [DS] gzgere, [gz-ger-e ?] {z} is. Ocak zerinde bulu nan delikler. [DS] gzg, [gzn] {az} is. Ayna. [DS] gzide, [Far. gzden (semek) > gzide oJuj?'] (gzi:de) {OsT} sf. Seilmi; beenilmi; sekin, gzde-suhen, Sekin sz syleyen; beenilen sz ler syleyen. gzidegn, [Far. gzde-gn olS'-bj?] (gzi;deg:n) {OsT} is. Sekin kimseler, gzidelik, [gzde-lik] is. Sekin olm a durumu, -gzin, [Far. gzden (semek) > -gzn j j j ? -] (gzi:n) {OsT} son ek. Sonuna getirildii Farsa isimlere seen, beenen, sem i anlam katan son ek. halvet-gzn (tenhayerleri beenen). gzin, [Far. gzden (semek) > gzn (gzi.n) {OsT} sf. 1. Seilmi; sekin. 2. Beenmi. 3. Se en. gttzini, [Far. gzni Seme; beenme; sei, gzir, [Far. gzr y.j?] (gzi:r) {OsT}is. are; der (gzi:ri) {OsT} is.

man. gzle, [giiz-lek] {az} is. 1. Yrklerin en son otur duu daha az serin ve kye yakn yayla. 2. Ba evi. 3. Sonbahar ekini ve otlar. [DS] gzlek, -i [gz-lek] {az} is. 1. Y ayladan klaa gzer2, [Far. gzeten / gzerden (gemek, geirmek) giderken gz mevsimini geirmek zere konulan > gzer j i ? ] {OsT} is. 1. Geme; gei. 2. sf. Ge yer. 2. Sonbaharda yaan yamurlar. 3. Zamannda olgunlamam, sonbahara kalm rn. 4. Sonba en; geici. S gzer etmek, Gemek. harda ekilen ekin. [DS] gzeran, [Far. gzer > gzern j l j i ? ] (gzera:n) gzleme, [gz-le-me] is. Gz bir yerde geirmek {OsT} sf. Geici; geen, ii. gzergh, [Far. gzer-gh \SjjS] (gzerg:h)' {OsT} gzlemek, [eT. kz-le-m ek > gz-le-mek] gsz. fi. [is. 1. Yol st; uranlacak, geilecek yer. 2. Yol er] [-l()-yor] 1. Sonbahar bir yerde geirmek. 2. boyu. {az} Sonbahar yamuru ile ekinler ve otlar geli mek. [DS] gzergeh, [Far. gzer-geh {OsT} is. -* gzer gzleyi, [gz-le-y-i] {az} zf. Gz zaman; gzn. gh. [DS] gzername, [Far. gzemme ioliji?] (gzerna:me) gzlk, -- [gz-lk] sf. 1. Gzn yaplan. 2. {az} {OsT} is. Gei belgesi, is. Gzn ekilen ekin. [DS] S gzlk buday, gzerti, [gz-er-t-i] {az} is. Sonbahar souu. [DS] {az} Sonbaharda ekilen sert ve koyu renkli bir buday tr. [DS] gzet, [Far. gzeten (gemek) > gzet c ~ ii? ] gz, [gc] {az} is. Dokuma tezghnda iplikleri {OsT} is. Geme; gei, aprazlam a iinde kullanlan aa. [DS] gzete, [Far. gzeten (gemek) > gzete ^ i f ] gzn, [gz-n] (g n) zf. Gz mevsiminde. z {OsT} sf. 1. Gemi; geen. 2. mparatorluk dne

sora m
T iiB K T f L U H I lt

ill

rnmuumm^^

h, [h / H] (he) is. Latin asll Trk alfabesinin onuncu harfi olup ses olarak kat, tonlu (tmsz) ve szc bir grtlak nszdr, he diye adlandrlr. H, [ng. Henry (Amerikal fiziki Joseph Henry (1797-1878)] ksalt, fiz. ndkleme birimi olan henry nin semboldr. H, [Yun. hydro (su) + gennon (retme; dourma)] ksalt, kim. Oksijenle birleerek suyu oluturan, atom numaras 1, renksiz, kokusuz ve tatsz gaz element olan hidrojenin sembol. H, mz. Harfle gsterilen nota sisteminde si sesini gsterir. -ha, [Far. -h / -hy U- / jU -] (ha:) (OsTj sf. Sonuna getirildii Farsa isimlere ineyen" anlam kata rak birleik sfatlar yapan son ek. Ha, [Otto Hahn (Alman kimyac) > hahnium] is. kim. Atom numaras 105, kaliforniyum atomlarnn azot ekirdekleri ile bombardm anndan elde edilmi yapay elem ent olan hahniyum elem entinin sembo l. ha1 [Ar. ha ] {OsT} is. A rap asll Trk alfabesinin , sekizinci harfi olup ebced hesab nda sekiz say sna karlk gelir. ha2, [ha (yans.)] nl. 1. stek uyandrmak, birini bir ie yreklendirmek, gayrete getirm ek iin kullan lr; haydi; haydi bakalm! (eAT} (aym). Ha gayret! 2. (ha:) B ir eyin anszn hatrlanldm belirtir. Ha size kitap verecektim! 3. (ha:) (Cmle sonunda) dikkati ekmek ve uyarm ak amacyla kullanlr. iten knca dkkna uramay unutma ha! 4. (ha:) ama anlatr. Demek yle ha! 5. (ha:) Soru da srar bildirir. Bunu sen yaptn ha! 6. ba. Tek rarlanarak kullanldnda eitlik anlam katar. Ha kar yam, ha yamur; fa rk etmez. 7. kaba. Evet anlamnda kullanlr. 8. kaba. arm a ve seslen melerde efendim anlam nda cevap olarak kulla nlr. 9. kaba. Sorulan bir soruya anlam adm an lamnda cevap verm ede kullanlr. 10. z f (Tekrar lanan emir kipleri arasnda) eylem in bkknlk ve recek kadar uzadn bildirir. Yz ha yz! 11. (G

rlen gemi ve gelecek zaman ekimli fiillerden nce) neredeyse, anlam verir. H a ykld, ha yk lacak. 12. {eAT} Evet; ite. " Bulardan satar msn? Ha, dedi. (Ferec) 13. {eAT} Srekli olarak; m temadiyen; durmadan. Gece gndz demeyip ha giderler / n ard gzetirler giderler. " ehname. fi1 ha babam (ha babam ha), 1. Karsndakinin abasn artrmak, tevik etmek iin sylenen sz. 2. Hi durmadan; srekli olarak\\ ha bire, -* habire. || ha bola ki, {az} Yazk; yazklar olsun! [DS]|| ha bugn ha yarn, Neredeyse; hemen.|| ha demi, {eAT} Felaket zaman.|| ha deyince, 1. s tendii zaman. 2. {eAT} Hemen; derhal.|| ha deytt, {eAT} Durmadan; srekli; mtemadiyen,|| Ha H o ca A li, ha Ali Hoca! Deiik gibi grnen fa k a t aslnda ayn olan, ayn nitelii tayan eyleri ifade etmek iin kullanlr,|| ha ki, {eAT} Sakn ha; zin har; ola ki. || Ha yle! Yaplan bir eyin beenildi ini, ok uygun olduunu ifade etmek iin kullan lr.|| Ha unu (bunu) bileydin! Bunu daha nce anlaman gerekirdi! anlamnda kullanlr. ha3, [Far. h U] (ha:) {OsT} e. 1. oul edat. 2. zm. O. haat, -ti [Ar. ht oTU-] (ha:a:t) {OsT} is. (Arap al fabesindeki) h 1ar. h ab 1 [hab / hap (yans.)] is. Y em ek ya da konumak , amacyla az birden ap kapamay, azyla kapp yakalamay ahlatan kk. [Zlfkar] hab etmek, hab(b)-a, hab-k etmek hab2, [Far. hvb ^ y ~ ] (ha:b) {OsT} is. 1. Uyku. 2. Ry. fi1 hb-lSd (lde), {OsT} Uykusu gelmi; uykulu. || hb-ver, {OsT} Uyku getirici; uyutucu. || hb-cme, {OsT} Gecelik; pijama.\\ hb-dr, {OsT} Uykulu.|| hb-dde, {OsT} 1. Rya grm. 2. Bulu a ermi. || hb-gh, {OsT} Uyunacak yer; yatak odas. || hb-gfizr, {OsT} Uyuyan; uyuyucu.|| hb- adem, {OsT} Yokluk uykusu; lm.|| hb- cvid, {OsT} E bed uyku; lm. || hb- ecel, {OsT} lm uykusu. || hb- gaflet, {OsT} Gaflet uykusu. || hb- girn, {OsT} A r uyku. || hb- gurr, {OsT} 1. Gu

HAB

U K E H

1822

rur uykusu. 2. K endim byk sanma. || hb- harg, {OsT} Tavan uykusu; h a fif uyku. || hb- nz, {OsT} 1. N az uykusu; cilve ile kendini uykuda gs terme. 2. Sevgilinin uykusu.|| hb- nz- yr, {OsT} Sevgilinin naz uykusu.\\ hb- nfln, {OsT} Tatl uyku.|| hb- pr-ztrb, {OsT} Rahatsz eden uy ku; huzursuz uyku. || hb- rht, {OsT} Dinlenme uykusu.|| hb-istn, {OsT} Yatak odas; yatakhane.^ hb-n-dde, {OsT} Bulua ermemi. || hb-nk, {OsT} Uykulu; uykusu gelm i.|| hb-nm e, {OsT} Rya kitab. || hb-n, {OsT} Uyumu. hab3, [Ar. hb / hbe gnah. hab4, -bb [Ar. habb i_j-] {OsT} is. 1. Tane. 2. Tahl tanesi; tohum; ekirdek. 3. Ufak taneler hlinde yaplm ila; hap. S habbl-bul, {OsT} Ergen lik anda genlerin yznde kan sivilce; ergen lik.|| habbl-gamm, {OsT} Gkten yaan dolu taneleri.|| habbfil-gurb, {OsT} bot. Kargabken denilen aa ve bunlarn meyveleri, (Strychnos nox vomica).|| habbl-lezz, {OsT} bot. Akdeniz blge sinde ve A frika da yetien bir aacn dut kurusu eklindeki yal ve tatl yem ii; buttum; abdlleziz. hab5, -bb [Ar. habb v ^ ] {OsT} sf. Kandrc; aldat c; hilekr. hab6, -bb [Ar. habb lanmas, kabarmas, haba, [Yun. khapa / Ar. ab t * => haba] {az} is. 1. {OsT} is. Denizin dalga / *i^-] (ha:b) {OsT} is. Su;

rnda biten bir tr yabani nane; yarpuz; (Mentha pulegium). habak2, - [Far. habk (haba;k) {OsT} is. 1. Etraf evrilmi yer; avlu. 2. Al; mandra, habal, -li [Ar. habl J U -] (haba.l) {OsT} is. 1. D zensizlik; bozulma. 2. znt; sknt, habala, [Ar. hubl > habl J M - ] (haba. l;) {OsT} is. Gebe olanlar, habaleyat, [Ar. habl > hableyt o U U ] (haba.leya:t) {OsT} is. Gebeler, haban, [? haban] {az} sf. 1. (Kii iin) babo; serseri. 2. (Ba iin) bakmsz; krelmi. 3. Su tu lum u veya azk torbas, habanera, [sp. H abana (Havana) > habanera] (habane ra) is. 1. ok kvrak ritimli A frika-Kba k kenli bir dans. 2. mz. Bu dansa ait mzik. hahar1 [Ar. haber] {az} is. 1. Haber. 2. Kfr. , habar2, [Ar. habr / hibr jL=-] (haba.r) {OsT} is. 1. Damga. 2. mza, habaran, [Ar. habbaz (ekmeki) => habbazan > habaran / hab (yans.) > hab-ar-an ?] {az} sf. Pisbo az; obur. habarat, [Ar. habrt o ljU - ] (haba.ra. t) {OsT} is. 1. Damgalar. 2. mzalar, habarir, [Ar. hibrr >habrir is. Da iekleri, (haba:ri;r) {OsT}

zgs kl, atks yn ipliinden dokunan kilim. habaset, [Ar. habset c-J'l^] (haba:set) {OsT} is. K 2. Ynden dokunmu cepken gibi ksa bir tr erkek tlk; alaklk, ceketi. 3. Palto. 4. Kaba kuma, habat, [Ar. habat J ^ ] {OsT} is. Yara ya da dayak izi. habab, [Ar. habb > habb / habbe / 4^ ] habaya, [Ar. habie > haby l*U-| (haba.ya:) {OsT} (haba:b) {OsT} is. Su zerinde meydana gelen hava is. 1. Gizli eyler; bilinmeyenler. 2. Defineler, kabarc. habaz, [? habaz] {az} is. Tokat, e hababir, [Ar. hababr jL=-] (haba:bi:r) {OsT} is. habaza, [? habaza] {az} sf. Yaramaz, zool. Toy kuunun yavrular, habbak, - [Ar. habhb] {az} is. 1. Takunya; naln. 2. Alt tahta ayakkab. [DS] habaib, [Ar. habbe > habib (haba:ib) {OsT} is. Sevilen kadnlar; sevgililer, habaik, [Ar. habik izgiler.. 2. Samanyollar. habail, [Ar. hible > habil (haba;il) {OsT} is. pten yaplma tuzaklar; alar. S habil-i mevt, {OsT} lme y o l aan sebepler; lm tuzaklar.\\ habil-eytn, {OsT} eytann tuzaklar; kadn lar. habair, [Ar. habri > habir ; U ] (haba:ir) {OsT! is. zool. Toy kulan, habais, [Ar. habise > habi d~sL=-] (haba;is) {OsT} is. Ktlkler; zararl hareketler; kt iler. habak1 - [Ar. habak , {OsT} is. bot. Su kyla (haba:ik) {OsT} As. 1. habbal, -li [Ar. habl > habbl Jl~~] (habba:l) {OsT} is. p, urgan vb. satcs; urganc, habban, [habb (yans.) > habb-a-n] {az} is. 1. ocuklann kaydrak oynad yass yuvarlak ta. 2. Ku avlam ak iin kurulan bir tr tuzak. [DS] habbar, [Ar. habbr _>U-] (habba:r) {OsT} is. 1. Mrekkepi. 2. Terzi, habbas, [Ar. habs > habbs j-L*-] (habba:s) {OsT} is. Hapseden kimse; gardiyan; zindanc, habbat, [Ar. habbe > habbt o U ] (habban) {OsT} is. 1. Habbeler; taneler. 2. Haplar, habbaz, [Ar. hubz > habbz jU -] (habba:z) {OsT} is. Ekmeki.

o M M K i M . 18 IO 23
habbazan, [Ar. hubz > habbaz > hubbzan ljM-] (habba;za;n) {OsT} is. tar. m paratorluk dneminde ehreminliine bal olarak alan ekmeki esnaf, habbaz, [Ar. habbz tSjU-] (habba:zi:) {OsT} sf. Ekmekilikle ilgili olan, habbazn, [Ar. habbzm ^ jM -] (habba:zi:n) {OsT} is. Ekmekiler, habbe, [Ar. habbe
4^

HAB

h ab en 2, [Ar. haben jji-] {O sT} is. tp. Karnda su to p lanmasna yol aan hastalk; siroz, h abene, [? habene / habbane / hebene / hebeni] {az} is. Testi. [DS] h ab en n ek a, [? habenneka] {az} sf. Aptal. [DS] h a b e r, [Ar. haber jJ~] {O sT} is. 1. Grerek bilme; bilgisi olma. 2. Bir olay, bir olgu veya bir kii hak knda edinilen bilgi. 3. B ir sredir grlmeyen biri si veya baz kiiler hakknda edinilen bilgi. 4. B e lirtilerden yararlanlarak olabilecek olay veya orta ya kabilecek durumlar hakknda nceden verilen bilgi., 5. Kiiden kiiye tanm ak suretiyle dolaan bilgi. 6. Belli bir konu ile ilgili bilgi. 7. ilet. leti im ve yayn organlar ile duyundan yurt ve dnya olaylar hakkmdaki bilgiler; gazetenin yaym land , radyo ve televizyon yaynnn yapld gn ol mu veya o gn iin nemli saylan olayn yayn organlarnda ald ekil. 8. Bilgi. 9. dbl. Arap dil bilgisinde isim cmlelerinin yklemi. 101 din. Hz. M uham m edin szl, eylemli ve anlatlan snnetle rine verilen isim; hads. S h a b e r ajan s, Yurt ve dnya olaylarn derleyip basna bildiren kurulu; basn ajans.\\ h a b e r alm a, as. H er eit asker bil gilerin barta ve savata toplanmas, deerlendi rilmesi ve haber hline getirilm esi iin yaplan s rekli alma.\\ h a b e r alm ak, 1. Bilgi edinmek; olay veya olaylar renmek. 2. Kendisine bildiril mi olmak.\\ h a b e r atla m ak , (Gazetecilikte) nem li bir haberi zam annda yaymlayamamak.\\ h a b e r a tla tm a k , (Muhabirlerin ustal veya akgzll sayesinde) o gnk olaylarn yalnz kendi g a zetelerinde haber olarak yaynlanm asn sala m ak,|| h a b e r bilm ek, {eAT} H aber almak; bilgi edinmek.\\ h a b e r b lten i, Radyo, televizyon ve e itli haber ajanslarnn yaynlad i ve d olay larla ilgili bilgi veren ksayazlar.\\ h a b e r alm ak, B ir haberi ya sa l olmayan ve ahlak d yollardan elde etmek.|| h a b e r k m am ak , (Bir haber alnma durumu sz konusu iken) bir trl bilgi alnamamak.|| h a b e r deerlendirm esi, ilet. B ir haberin gazetenin neresinde veya radyo ve televizyon haber programnda ne lde, hangi srada y e r alacan belirleme y.|| h a b e r gem ek, (Bir basn ve yayn organnn m uhabirleri iin) iletiim aralar y a r dm ile bir olay merkeze bildirmek,|| h a b e r gn d erm e k (yollamak, salmak), Belli bir konudaki bilgileri, bir arala ilgilisine ulatrmak.|| h a b e r-i kzib , {O sT} Yalan haber. || h a b e r-i m eh u r, {OsT} din. Birinci nesil sahabede iki, veya drt rvi tarafndan nakledilen; ancak sonraki tabin ve teba-i tabin ad verilen iki nesilde ise ok sayda rviler tarafndan rivayet edilen hadslere verilen ad.|| h a b e r-i m te v tir, {sTf isi. M antka yalan zerine ittifak etmeleri mmkn olmayan ok say da rvi tarafndan veya ok sayda doru kiiler

{OsT} is. 1. Tahl tanesi;

tohum. 2. Su kabarc. 3. Kullanlan blgelere, tartlan maddelere gre deimekle birlikte 64,3417 mg. olan arlk ls birimi. 4. tiy. Orta oyunu ve K aragzde baz tiplerin yem ek yem ek yerine kullandklar sz. S h ab b e-i h a d r , {OsT} bot itlembik.\\ h abb e-i sevda, {OsT} bot. rek otu. || h abbe-i vahide, {OsT} H ibir ey. || h ab b esi kalm ad, H ibir eyi kalmad. || h ab b esi yok, H i bir ey yok.\\ h a b b e t l-k alb , {OsT} Kalpte bulun duuna inanlan siyah nokta.|| h ab b ey i k u b b e yapm ak, nemsiz ve kk bir eyi bytmek, ok nemli imi gibi davranmak. habbeli, [habbe-li] sf. Habbesi bulunan. S habbeli cam, leme srasnda iinde istemeden veya iste yerek hava kabarc oluturulmu cam. habbevi, [Ar. habbevi Tanecikli. habbeza, [Ar. habbeza 11-=-] (habbeza:) {OsT} nl. Ne gzel, ne ho ey. habe1 [Far. habe , {OsT} is. 1. Boulma. 2. Bu nalma; sklma. habe2, [ing. habe] is. 1. argo. Ekmek; yemek. 2. {az} Mide. [DS] <9 h ab e etm ek (koymak, ulan mak), Karnn doyurmak. habeJ, [Ar. hakbe => heybe] (ha:be) {az} is. Kr mz renkli, omuza atlarak kullanlan iki gzl yn torba; heybe. [DS] habeb, [Ar. habeb ^ - ] {OsT} is. Aldatma; kandr ma; hile. habeci, [ing. habe > habe-ci] sf. argo. Aptal; buda la. S habeci kostik, Sersem. habeden, [Yun. apona / ing. habe => habe-den] sf. argo. Hi emek harcamadan; bedava olarak elde edilen. labek, -i [Far. habek dU-] {OsT} is. zlme; s klma. habel, [Ar. habel J ^ -] {OsT} is. 1. A na kamndaki ocuk. 2. Gebelik; gebelik zaman. 3. fel. M usallat fikir; takmak. haben1, [Ar. haben {OsT} is. 1. Ksaltma; kasma. 2. ed. Aruzun filtn kalbn f il n ekline koy ma. (habbevi:) {OsT} sf. bot.

HAB

O M

I M

1824

den meydana gelen ravilerin naklettikleri hads.\\ haberi olm ak, Bilgi edinmi olmak; bilgisi olmak; bilmek.|| Haberin olsun! B il k i bilgin o lsu n anlam nda uyar sz olarak kullanlr.\\ haber-i sdk, {OsT} 1. D oru haber. 2. din. Hz. Muhamm e d in sz olduu kesinlikle kabul gren hads.\\ haber-i vhid, {OsT} M tevatir hads dndaki hadslere kelamclarla usulclerin verdii ad.\\ ha ber kipi, Gerek ve kesin olarak gsterilen olayla r belirten kip. || haber szdrmam ak, B ir bilgiyi, haberi ilgili olanlarn dndakilere duyurmamak,|| haber-ins, {OsT} yi haber alan.|| haber topla m ak, (M uhabir iin) haber kaynaklarn dolaarak o gnk olayla ilgili bilgi edinmek. || haber uur m ak, 1. Gizli olarak tez elden bilgi ulatrmak. 2. {eAT} Acele ve sratle haber gndermek.\\ haber verm ek, 1. H aber ulatrmak; bilgi vermek; bil dirmek; haberdar etmek. 2. Gelecek bir tehlike hakknda uyarda bulunmak. 3. Gelecekteki bir du rumun, bir olayn belirtisi olarak grnmek; ha bercisi olmak.\\ haber yollamak, H aber gnder mek. haber2, [Ar. haber j j - \ {OsT} is. 1. rme. 2. Bere lenme. haberci, [haber-ci] is. 1. H aber getirip gtren, haber niteliinde bilgi tayan kimse; ulak. 2. mecaz. le ride meydana gelecek bir olayn veya ortaya ka cak olan b ir durumun belirtisi. 3. as. Barta ve sa vata emir ve raporlar ilgili komutanlklara gt ren asker grevli. 4. tp. M ikroplu bir hastalk or taya kmadan nce vcutta grlen n belirtiler. & habercisi olm ak, Gelecekte ortaya kacak bir olayn veya durumun belirtisi olmak. habercilik, -i [haber-ci-lik] is. 1. Habercinin yapt i. 2. gaz. B ir haberi gazete, radyo ve televizyonda usulne gre hazrlayp yaynlama ii. haberdar, [Ar. haber + Far. dr (haberda.r) {OsT} sf. Haberli olan; bilgisi olan, fi1 haberdar etmek, H aber vermek; bilgilendirmek; bildirmek.\\ haberdar olmak, H aber almak; bilgisi olmak; bil gilenmek. haber, [Ar. haberi / haberiyye (haberi:) {OsT} sf. 1. Haberle ilgili. 2. Haberden ibaret olan. 3. dbl. Yklemle ilgili olan, haberleme, [haber-le--me] is. 1. Karlkl haber ve bilgi alm a veya verm e ii; muhabere; iletiim. 2. Yazma. 3. ki ve daha ok nokta arasnda telefon, . telgraf, telsiz, radyo vb. aralar yardm ile bilgi aktarlma ii. haberlemek, [haber-le--mek] ite, f. [-ir] Kar lkl haber alp vermek; iletimek; muhabere et mek; iletiim kurmak. S haberleme zgrl, . huk. Radyo, televizyon ve gazete gibi kitle iletiim aralaryla haber edinebilme ve bu bilgileri ser beste yayabilm e zgrl.

haberli, [haber-li] sf. 1. B ir konuda bilgisi olan; ha beri olan; haberdar. 2. nceden haber vermi, bil dirmi olan veya haber alm, renmi olan. 3. zf. nceden haber vererek, bildirerek, haberlik, -i [haber-lik] s f H aber nitelii tayan, haberpijuh, [Ar. haber + Far. pijh ojjj j ^ ] (haber-

piju.h) {OsT} sf. Haber aratran; haber alm aya al


an. habersiz, [haber-siz] sf. 1. Bir konuda bilgisi olm a yan; haberi olmayan. 2. nceden haber vermemi, bildirmemi olan veya haber almam, renmemi olan. 3. zf. nceden haber vermeyerek, bildirmeye rek; habersizce, habersiz brakm ak (koymak),

Kendisi ile ilgili bilgi vermemek; haber ulatrma mak. habersizce, [haber-siz-ce] (habersizce) zf. 1. Haber
vermeden; gizlice; habersiz. 2. Haberi olmadan, habersizlik, -i [haber-siz-lik] is. 1. H aber alamama durumu. 2. Haberi olm am a durumu. habese, [Ar. habis > habee aklar; pisler. Habe, [Ar. habe / habe

{OsT} is. Ktler al {OsT} z. is.

1. Etiyopya halkndan veya bu halktan birinin so yundan olan kimse; EtiyopyalI. 2. sf. (Kii iin) ok koyu esm er derili. Habee, [Ar. habee Etiyopya. 2. Habe, habe, [Ar. habe ^ j^ - ] (habei;) {OsT} is. 1. Tez hip, hat ve m inyatr gibi eski gzel sanatlarda kul lanlan iyi bir kt tr. 2. sf. ok esmer. Habeistan, [Ar. habe + Far. istn j l

{OsT} z. is. 1. Habeistan;

(habe-

ista.n) {OsT} z. is. Habe lkesi; Etiyopya, habezan, [ing. habezan (a)] {az} sf. (Kii iin) uzun sre cinsel ilikide bulunmam olan; abazan. [DS]
habhab, [Ar. kabkb > habhb baz ayakl.

(habha:b) {OsT} is. 1. Takunya; naln cinsi ayakkab. 2. Cam

(habha:bi:) {OsT} sf. mecaz. Bo gezen; haylaz, hab, -c [ap] {az} is. Ap. [DS]
habhabi, [Ar. habhb habt, [Ar. hubt > hbt Ja;U] (ha.bt) {OsT} sf. Aaya den; inen, habib, [Ar. hahlb

(habi.b) {OsT} sf. 1. (Erkek

iin) sevgili. 2. Seven; dost, habibe, [Ar. hubb > habbe *^>-] (habi:be) {OsT} sf. (Kadn iin) sevgili. H abibullah, [Ar. habbul-lah -dJI med.

(habi:bul-

la:h) {OsT} is. A llahn sevdii kimse; Hz. Muham-

T H I2H H . 1S5 1 ) 8 2
habide, [Far. habden (uyumak)>hablde (ha:-

HAB gibi genel grn. 2. sosy. Bir toplumun sonra dan edindii ancak doutan sanlabilecek lde doallam davran biimi. habl, [Ar. habl {OsT} is. 1. p; urgan. 2. V cut taki baz damar ve sinirlerin ad. S1 habl-i metn, {OsT} Salam ip; slam dini.|| habl-i mevhm, {OsT} Gerekleecek gibi grnmesine ramen g it tike uzaklaan ama.|| habl-i savt, {OsT} anat. Ses telleri.|| habl-i siirrev, {OsT} anat. Gbek ba .|| habl-i zahr, {OsT} anat. Srt iplii.|| Hablullah, {OsT} slam dini; K u r an- K erim .|| habllmeskn, {OsT} bot. Sarmak.\\ habll-verd, {OsT} anat. ah damar. habliye, [Ar. habliyye {OsT} is. zool. psiler,

bi:de) {OsT} sf. Uykuda olan; uyuyan, habidegn, [Far. hbden (uyumak) > hbide-gn jll'jLoly~] (ha:bi:deg:n) {OsT} is. Uyuyanlar. habie, [Ar. habe 4^ - ] (habi.e) {OsT} sf. 1. Grlme mi; henz kefedilmemi. 2. Gze grnmeyen, habike, [Ar. habke manyolu. habil1 [Ar. hibl > hbil J jU ] (ha.bil) {OsT} is. B , yc. habil2, [Ar. habl J*La-] (ha:bil) {OsT} is. Av kpei. habil3, [Ar. habil J~>-] (habi:l) {OsT} is. 1. Tuzak. 2. Yiit. habile, [Ar. habel (cenin) > hbile jU-] (ha:bile) {OsT} sf. Ykl; gebe; hamile, habin, [Ar. habn j^ ~ ] (habi:n) {OsT} is .bot. 1. Zak kum aac. 2. sf. Sska; zayf, habip, -bi [Ar. hubb > habb -* habib. habir1, [Ar. habir j ^ ] (habi:r) {OsT} sf. Yeni; taze; turfanda. habir2, [Ar. haber > habr (habi:r) {OsT} sf. 1. Haberi olan; bilgisi olan. 2. H er eyi bilen anla mnda A llahn sfat, habirane, [Ar. Ijabr + Far. ne (habi:ra:ne) {OsT} zf. Haberli olana yakacak biimde, habire, [ha+bre] (ha bire) zf. Durmadan; aralk ver meden; srekli olarak; arka arkaya; ha bire. habis1, [Ar. habis (habi:s) {OsT} sf. Parasz o(}ta. bis) {OsT} sf. 1. (habi:s) {OsT} sf. larak verilen; balanan. habis2, [Ar. habs > habis habis3, [Ar. habaset > habis Hapseden; tutuklayan. 2. Tutan; alkoyan. 1. Kt; aalk; alak. 2. tp. (U r iin) srekli b yyen ve kom u dokulara yaylan; kt huylu; k tcl. habis4, [Ar. hab / haba {OsT} is. Un helvas, habise, [Ar. habise (habi:se) {OsT} is. 1. Kt huy; kt alkanlk. 2. Kt durum; irkin hl. 3. Kt hareket. habislik, -i [habis3-lik] is. Habis olm a durumu; k tlk; alaklk, habistan, [Far. hbistn jU -u ly ] (ha:bista:n) {OsT} is. Yatak odas, habitus, [Lat. habitus] (h a b itus) is. 1. fzy. nsan vcudunun d grn, hareket, mimik, solunum / 4^ ] (habi:s) (habip) {OsT} sf. {OsT} is. 1. izgi. 2. Sa

habn, [Ar. habn j;i-] {OsT} is. 1. Eteklerin kaldrlp toplanmas. 2. ed. A ruz lsnde, bata bulunan uzun hecenin, nsz kaldrlarak ak hece duru m una getirilmesi ii.filtn ( ------- ) > feiltn ( ), m stefiln ( > mefiln ( -), f il n ) ( - ) > feil n ( ), m e flt ( ------- ) > mefl ( ) habr, [Ar. habr _*=-] {OsT} is. 1. Bilgin; lim. 2. srailoullarnm bilgini. habs1, [Ar. habs lr ^ ] {OsT} is. 1. Hapsetme; tutuk _ lama; alkoyma; hapis. 2. Hapishane. 3. Nefsini tut ma. 4. huk. B ir kiiyi veya mal bir sre gzetim altnda tutma; hapis. S habs-gh, {OsT} T utu kevi.|| habs-hne, {OsT} Tutuk evi.|| habs-i bevl, {OsT} drar tutukluu.\\ habs-i nefs, {OsT} 1. Nefsini tut ma. 2. B ir kimsenin hkm giym e veya tutuklama nedeniyle hapsedilmesi. habs2, [Ar. habs c^i-] {OsT} sf. 1. irkin; pis; m ur dar. 2. Ayp. habt1, [Ar. habt 1 ^ ] {OsT} is. 1. Bir kimseyi bir konum a srasnda susturma; azn kapama. 2. p tal etme; bozma. 3. Neticesiz ve yararsz olma. S habt-i a ml, {OsT} isi. D inden kan birinin daha nceden yapt ibadetlerin boa gitm esi durumu. habt2, [Ar. habt {OsT} is. Yanlma; yanl dav ranma. S habt- dima, {OsT} Delilik.\\ habt hat, {OsT} Yanlma ve eksiklik.|| habt halel, {OsT} Yanlma ve zarar. habtetmek, [Ar. habt + T. etmek] {OsT} gl. f. [-er] Tartmada stn gelerek kardaki kimseyi sus turmak. habu, [ha+bu] (ha bu:) {az} zf. te bu. [DS] habuk, -u [Ar. habk (habu:k) {OsT} is. Ak amlar iilen arap, habule, [ha+bu+ile > ha+byle] (ha bu:le) {az} zf. Byle. [DS] habura, [ha+bu-ra] (ha bura:) {az} zf. Buraya. [DS]

HAC

0I M I M M . ,5
hacamet, [Ar. hacam et (haca;met) {OsT} is. -* hacamat. hacana, [Far. hace + T. ana] {az} is. Dnde ge line nderlik eden kadn; yenge. [DS] hacat, [Ar. hacet > hct U > ] (ha;ca;t) {OsT} is. 1. Gerekli olan eyler; ihtiyalar. 2. stekler; dilek ler. 3. Alet. ? hacat yeri, {az} Dolap. [DS] hacb, [Ar. hacb -_^-J {OsT} is. 1. Yasaklama. 2. Sa hip olmasn nleme. 3. Bir kiiyi m irastan mahrum brakma. haccac, [Ar. haccc jr ile galip olan, haccacane, [Ar. haccc + Far. -ne uU-U^-] (hacca;ca;ne) {OsT} zf. H accaca yakr biimde; zulme derek; zulmle. haccal, -li [Ar. haccl JU==-] (haccad) {OsT} sf. Gs terili; atafatl, haccam, [Ar. hacam et > haccm j>W^-] (hacca;m) {OsT} is. Hacam at yapan kimse; hacamat, haccar, [Ar. hcer > haccr (hacca;r) {OsT} sf. Ta ileyen kimse; ta ustas; ta. hacce1 [Ar. hcce 4=-U] (ha;cce) {OsT} is. bot. A k , diken. hacce2, [Ar. hcce 4^-U-] (ha;cce) {OsT} sf. (Bayan iin) hacca giden; hac olan, haccetme, [Ar. hacc + T. etme] is. Hac ibadetini yerine getirme eylemi, haccetm ek, [Ar. hacc+ T. etmek] g sz.f. [-(d)-er] [(d)-i-yor] Hac ibadetini yerine getirmek. h ace1, [Ar. hacet > hce rek duyma; ihtiya. hace2, [Far. hce (ha;ce) {OsT} is. 1. Efendi; aa. 2. Aile by. 3. D in adam; hoca. 4. ret men. 5. Vezir. 6. Tccar, fi5 hce-i lem, {OsT} Evrenin hocas; Hz. Muhammed.\\ hce-i bzrg, {OsT} Ba vezir.|| hce-i d ser, {OsT} ki sarayn efendisi; Hz. Muhammed.\\ hce-i evvel, {OsT} 1. ilk hoca. 2. lkokul retmeni. 3. Bilim sel verileri halkn anlayabilecei dille yaym aya alan kim se,|| hce-i kinat, {OsT} Evrenin efendisi; Hz. Muhammed.\\ hce-i ser, {OsT} Saray efendisi; haretnaas.\\ hace-t, {OsT} B ir efendinin klesi. haceb, [Ar. haceb {OsT} is. anat. Grtlak, {OsT} is. Kapc y~] (ha;cega;n) {OsT} (ha:ce) {OsT} is. Ge (hacca;c) {OsT} sf. Delil

h ac1 -cc [Ar. hacc g - ] {OsT} is. 1. slam n be ar , tndan birisi olarak Kurban bayramndan nce Ara fatta belli bir sre bulunmay, K abenin belirlenen kurallara gre ziyaret ve tavafn, Kurban bayram nn en az iki gnn M ekkede geirmeyi emreden ibadet. 2. ounlukla tek tanrl dinlerde, m ensup larnn kutsal olarak tannan yerleri yln belli ayla rnda ziyaret etmesi. 3. Hrist. D indarca duygularla, kutsal tannan bir yerin ziyaret edilmesi. *5 hacca gitmek, 1. si. H ac ibadetini yerine getirm ek zere M ekke e gitmek. 2. Hrist. (Hristiyanlar iin) kut y sa l saylan yerlere gitmek. || hacc- asgar, (OsT) Kiik hac; hac mevsimi dnda herhangi bir za manda K b e i ziyaret etme; umre. || hacc- ekber, y {OsT} B yk hac; A ra fa t klma gnnn Cuma a gnne denk geldii ylki hac.\\ hac mevsimi, Hac ibadetinin yerine getirildii, zilkade, zilhicce ve muharrem aylar. || Hac Suresi, K u r an- K erim in 22. suresi olup 78 ayettir. 27-33. ayetlerinde hac ibadeti ile ilgili bilgiler verdiinden bu ismi alm tr. hac2, [Ar. hc j-U-] (ha;c) {OsT} is. 1. Dilekler; ist ekler. 2. bot. Deve dikenleri; akdikenler. hac3, [Erme, hac > Far. hc j-U-] (h a c ) {OsT} is. Ha; put; salip. hac4, [Ar. hcc j-U-] (ha;c) {OsT} sf. H acca giden; hac. S hccI-Haremeyn, {OsT} H ac mevsimin de Mekke ve Medineyi ziyaret eden kimse. hacalet, [Ar. haclet cJU-i-] (hacadet) {OsT} is. Utanma; utan, fi1 haclet-ver, {OsT} Utan verici. hacamat, [Ar. hicm et (haca;mat) {OsT} is. 1. Vcudun herhangi bir yerinde hafife izik ata rak zerine kapatlan boynuz veya bardak ile kan alm a eklinde uygulanan bir halk hekimlii tedavi usul. 2. argo. H afif ekilde yaralama, hacamat baltas, H acam at ileminde kullanlan kk kesici bak.\\ hacam at boynuzu, H acam at ileminde ie yerine kullanlan ve bastrld yerde kan toplan masn salayan boynuz.\\ hacamat etmek (yap mak), 1. H acam at ilemini uygulamak. 2. argo. Hafife yaralamak. || hacamat iesi, tp. Az di binden dar ve iinde yaklan pam k ile kapatld yerde kan toplanmasn salayan bir tr zel ie. hacamat, [hacmat-] (haca;mat) is. ve sf. 1. H acam at yapan kimse; haccam. 2. argo. Kavgada kesici ve yaralayc alet kullanan kii, hacamatlama, [hacmat-la-ma] (haca;matlama) is. Hacamat yapma ii. hacamatlamak, [hacmat-la-mak] (haca;matlamak) gl. f. [-rj [-l()-yor] 1. Hacamat yaparak kan al mak. 2. argo. ak, bak gibi kesici aletle yarala mak.

hacebe, [Ar. hcib > hacebe lar; perdeciler; kapy tutanlar, hacegn, [Far. hvcegn

is. 1. Hocalar. 2. D evlet dairesindeki memurlar. 3. Eskiden, bugnk yzbann karl olan bir sivil

i B I l I S M1827
rtbe. S hcegn- dvn- hfimyfin, /OsTf E ski den hkmette (Divn -1 l) alan st dzey y n e ticiler. haceg, [Far. lfaceg l (ha:cegi:) {OsT} is. 1. Efendi olma durumu; efendilik; hocalk. 2. Tccar, hacel, [Ar. hacel J - ] {OsT} is. Utanma; utan do laysyla arma, hacelik, [Far. hce + T. -lik] (ha:elik) is. Efendilik; hocalk; retmenlik, hacer, [Ar. hacer > -] {OsT} is. Ta; kaya; akl. S hacer-i brkn, {OsT} jeol. Volkanik kaya.\\ hacer-i fil, {OsT} A m yant ta.|| hacer-i miknats, {OsT} M knatsl ta. || hacer-i necm, {OsT} jeol. Yldz ta.|| hacer-i sema, {OsT} jeol. Gkten d en ta.|| hacer-pre, {OsT} Ta paras.\\ hacer ecer m akulesi, {OsT} nemsiz ve derme atma eyler.|| hecerl-cevl, {OsT} g k b. Gk ta.|| H acerl-esved, {OsT} -* haceriesved.|| hacernnur, {OsT} K krt ve dem ir alam. hacereyn, [Ar. hacereyn Altn ve gm, hacer, [Ar. haceri iSy^-] (haceri:) {OsT} sf. Ta gibi olan; tatan. haceriesvet, [Ar. hacerl-esved j=^~] {OsT} is. Kabenin dou kesinde yerden bir buuk metre kadar yksekte bulunan ve Hz. brahim in temele koyduu ilk iki tatan birincisi olduuna inanlan ve hac srasnda tavafn balangcn belirten kutsal ta. hacet, [Ar. hacet (ha.cet) {OsT} is. 1. H er hangi bir ey iin gerekli olma; gerek; gereklilik; lzum; ihtiya. 2. A llahtan beklenen dilek. 3. K ut sal saylan bir yerden veya bir kiiden beklenen dilek; dilenen ey. 4. htiya duyulan ey; gerekli madde. 5. Kk ya da byk aptes; def-i hacet. S hacet ba, B ir dilein kabul olmas dileiyle kut sal saylan kabirlere veya trbelere balanan ku ma paras. || hacet bayram, K ocaeli ve evresin de yaplan kiraz bayram.|| hacet grmek, 1. ihti yalarn gidermek. 2. Gerekli bulmak. 3. Byk ya da kk aptes yapmak. || haceti olm ak, Tuvalete gitmesi gerekmek.\\ haceti yok, Gerek duyulmuyor; istemez.\\ hacet kalm amak, G erek duyulmaz ol mak; ihtiya hissetmemek. || hacet kaplarnn al mas, Dileklerin yerine getirilmesi; dualarn kabul edilmesi.\\ hacet kaps (penceresi), D ua etm ek iin nnde durulan trbe kaps veya penceresi.|| hcet-mend, {OsT} Gereksinme duyan; ihtiyac olan; muhta.|| hcet-m endn, {OsT} htiya sahipleri.\\ hcet-mendne, {OsT} htiya iinde olarak; ge reksinim duyarak. || hcet-mend, {OsT} M uhta olma durumu; gerek duym a hli. || hacet namaz, Herhangi bir dilein Allah tarafndan kabul edil {OsT} is. 1. ki ta. 2.

HAC mesi iin klman nafile namaz.\\ hacet ne! "Ne g e rei var? G ereksiz." anlamnda kullanlr.\\ hcetrev, {OsT} htiya karlayan; gereksinimi gide rendi hacet tepesi, zerinde edilen dualarn kabul olunacana inanlan tepe.\\ hacet yeri, Hela; tuva let. hac, [Ar. hacc > hac => hac] {OsT} is. 1. Hac ibadetini yerine getirmi Mslman. 2. Kuds, Efes gibi kutsal saylan yerleri gezmi olan Hristiyan. 3. gnl. A rabistan halkna verilen ad. hac ana, {az} Yolsuz birlemelere araclk eden kadn. [DS]|| hac ay, {az} Eyll. [DS]|| hac baba, H ac ca gitmi yal erkek.|| hac bekler gibi beklem ek, G elecek olan kiiyi sabrszlkla beklemek.\\ hac bldrcn, {az} Sulu olduu hlde olaydan haberi yokm u ve susuzmu gibi davranan. [DS]|| hac ff, Arap halkndan olanlar iin kullanlan alayc bir sz. || hac gemisi, H acca gidecek olan haclar Cidde limanna tayan zel donanml yolcu ve y k gem isi.|| hac hanm, Hacca gitmi kadn.|| haclar bayram, {eAT} Kurban bayram.|| haclar kua, Gk kua.|| haclar yolu, {eAT} Samanyolu.|| ha c lokum u, Hacdan dnenleri ziyarete gidenlere Zemzem suyu ile birlikte ikram edilen lokum. || hac olm ak, H acca giderek, gereklerini yerine getir mek,|| hacs hocas, Herkes; kim varsa.|| hac tehniyesi, H acdan dnenleri kutlamak iin yaplan toplant.\\ hac ya, Gl yandan elde edilen ve genellikle haclarn kulland zel koku. hacaa, [Ar. hac + T. aa] is. Krsal kesimden b yk kentlere gelerek bol para harcayan zengin ve grgsz kii, hacaalk, - [hac+aa-lk] is. Hacaa olma du rumu. S hacaalk etmek, Gerei yokken bol p a ra harcayarak gsteri yapmak. hacbaba, [hac+baba] {az} is. Leylek. [DS] hacbakan, [hac+bak-an] {az} is. D ama kmaya yarayan tavandaki delik. [DS] Hacbekta ta, [Hacbekta (ile ad) + ta-] is. t. min. Cilalam aya elverili beyaz, yumuak yar say dam ve youn zellie sahip bir kalsiyum karbonat veya kalsiyum slfat; kaymak ta; balgam ta; oniks. hacgtret, [hac+gtr-et ?] {az} is. Z ayf ve g sz eek. [DS] hackabak, - [hac+kabak] {az} is. amlarn arka sndan ykselen plak tepe; doruk; zirve. [DS] hackuu, [hac+ku-u] {az} is. Bayku. [DS] haclamak, [hac-la-mak] {az} g l . f [-r] [-l()-yor] (Yourt yapmakta kullanlan maya veya ate yak m akta kullanlan komudan alnm korlar iin) retmek; oaltmak. [DS] haclk, - [hac-lk] is. Hac olm a durumu, hacyatmaz, [Ar. hc+T. yat-maz] is. 1. Dibinde bu lunan arlk nedeniyle nasl braklrsa braklsn

HAC

BIMTKSZJ
h acire1 [Ar. hcr > hcire , Kaba sz; kfr.

1828

hemen ayaa kalkan oyuncak. 2. mecaz. Herhangi bir zor durumda kiiliinden z veride bulanarak karlarn korumasn bilen ve kendi durumunu en iyi hle getiren kii, hacyolu, [Ar. hac + T. yol-u] is. Saman yolu, haci, [Ar. hicv > hac veden; yergi yazar, hacib, [Ar. hicb > hcib (ha:cib) {OsT} is. 1. Kapc; perdeci. 2. Eskiden sadrazam, vezir ve m a beyinci gibi st dzey devlet grevlilerine verilen unvan. 3. Perde; rt. 4. Ka. 0 hcib-i br, {OsT} Cebrail.\\ hcib-i garb, {OsT} gk b. Kutup yldznn izdii elipse yakn yrngesinin byk apnn so l yan.|| hcib-i ark, {OsT} gk b. K u tup yldznn izdii elipse yakn yrngesinin b y k apnn sa yan. || hcib-i yemn, {OsT} Sa ka. || hcib-i yesr, {OsT} Sol ka. hacibeyn, [Ar. hcibeyn j ^ U - ] (ha:cibeyn) {OsT} is. ki ka. hacif, [Ar. hacf rultusu. h acil1 [Ar. hacl , beyaz olan at. hacil2, [Ar. haclet > hacl (haci:l) {OsT} sf. 1, Utanm. 2. {az} Kederli; zgn. [DS] 0 hacl et mek, Utandrmak. hacim 1 -em i [Ar. hacm , {OsT} is. 1. Bir cismin uzayda igal ettii boyutlu kesim; oylum; cirm. 2. Bir kabn sas. hacim 2, [Ar. hacim eden. hacim 3, [Ar. hacim (ha:cim) {OsT} is. Saldran; (ha.cim) {OsT} is. Hacamat (haci:l) {OsT} is. aya (haci:f) {OsT} is. Karn gu (ha.ci:) {OsT} is. Hic

(ha:cire) {OsT} is.

hacire2, [Ar. hcire ^1] (ha:cire) {OsT} is. Gnn en scak zaman, hacis, [Ar. hcis / hcise (ha:cis) {OsT} is. 1. sknts; gam; tasa. 2. Hatra; an., hacise, [Ar. hcise 4-^-1] (ha:cise) {OsT} is. Gnle doan tedirginlik; endie; merak, hacivat, [Ar. hcivd (Hacivat ile Karagz oyunun da bir tip) {OsT} is. Kendini herkesten s tn grerek, bilgilik taslayan ve zentili bir kitap dili kullanan kii, haciyan, [Ar. hc + Far. yn OL^-U-] (ha:ciya:n) {OsT} is. Haclar; hac ibadetini yapm ak zere H i caza gidenler, haciyane, [Ar. hci + Far. -yne {OsT} zf. Y erer gibi; hicvedercesine. haciz1 [Ar. hacz > hciz , (ha:ciz) {OsT} sf. 1. ki eyi birbirinden ayran. 2. Haciz koyduran. haciz2, -czi [Ar. hacz j=^-\ {OsT} is. 1. Engelleme; engel koyma; kapatma. 2. Ayrma; blme. 3. huk. Bir alacan tahsili iin borlunun parasna, ayl na veya malna devlete el konulmas ilemi. S haciz konmak, Borlunun malna ve parasna dev lete el konulmak.\\ haciz koydurmak, (Alacakl tarafndan) borlunun p a ra ve mallarna devlete el konulmasn salamak.\\ haciz koymak, Borlu nun parasna veya malna el koymak. hacizli, [haciz-li] sf. Haczedilmi; haciz konulmu; mahcuz. hacle, [Ar. hacle {OsT} is. Gelin odas; gerdek, {OsT} is. (ha:ciya:ne)

haclegh, [Ar. hacle + Far. -gh ol? Gelin odas; gerdek,

hcum eden. hacimli, [hacim-li] sf. 1. Hacmi olan; oylumlu. 2. mecaz. Byk, geni, hacimlice, [hacim-li-ce] (hacimli ce) sf. Hacmi biraz byke olan; oylumluca, hacim sel, [hacim-sel] sf. Hacimle ilgili. hacir3, [Ar. hecr (g etme) > hacir p--l] (ha.cir) {OsT} sf. B ir yerden g eden (kii). hacir2, [Ar. hecr (sayklama) > hacir {OsT} sf. Sayklayan. h acir1 -eri [Ar. hacr , {OsT} is. 1. Bir yere ka patma; zgrln kstlama; karantinaya alma. 2. Kucak. 3. Koruma. 4. huk. Birinin kendi maln kullanm asn yasal yoldan engelleme; kstllk. 0 hacir etmek, Birinin maln kullanmasn veya bir ey yapm asn engellemek. || hacir altna almak, Birini mallarn kullanmaktan alkoymak. (ha:cir)

haclet, [Ar. haclet c J t -] {OsT} is. Utanma; arma. 0 haclet-ver, {OsT} Utan verici; utandrc,j| haclet-engz, {OsT} Utan verici; utandrc. hacm, [Ar. hacm {OsT} is. -* hacim. 0 Sacm-i istib, {OsT} Bir eyin iine hacim olarak alabil dii miktar; i hacmi. hacmen, [Ar. hacmen L ^s-] {OsT} zf. Hacimce; ha cim bakmndan; byklke. hacr1 [Ar. hacr , himaye. hacr2, [Ar. hacr j^ ~ ) {OsT} is. -*hacir, hacren, [Ar. hacr > hacren tna alarak; kstl olarak, hacvari, [Far. hc-vr -* havari. (ha:cva:ri;) {OsT} sf. {OsT} zf. Hacir al {OsT} is. 1. Kucak. 2. Koruma;

1829

HAD

hacz, [Ar. hacz y ^ ~ \ {OsT} is. -* haciz, haczetme, [Ar. hacz + T. etme] is. H aciz koym a ey lemi. haczetmek, [Ar. hacz + T. etmek] gl. b. f. [-(d)-er] [-e(d)-i-yor] B ir alacan tahsili iin borlunun ge im ve meslei iin gerekli olanlar dndaki mal ve parasna devlete el konmak. ha1 [Er. kha (aa direk, ha) / Far. ha ^ -] is. 1. , Eskiden idam mahkmlarnn zerine balandkla r, birbirine apraz olarak aklm sehpa; armh. 2. Hz. sann zerine aklarak ldrld bu tr sehpa; armh. 3. Birbirini kesen iki dik paradan olumu, genellikle Hristiyanlarm kutsal tandklar ss eyas; istavroz; salip, fi1 ha karm ak, K ato lik ve Ortodoks Hristiyanlarda el hareketleri ile ha iareti yapmak. || ha suya atmak, K n ze rinde Hz. I s a nn resmi bulunan bir ha suya atp karmak biiminde uygulanan bir din tren. ha2, [ka / ha] (kha) {eT} sf. Ka; ne kadar; bir ok. [EUTS] haan, [kaan / haan] (khaan) (eT) {eAT} {az} zf. 1. Ne zaman; ne vakit. [EUTS] 2. ba. Madem ki. [DS] haanabir, [haan-a+bir] {az} zf. N e zamana ka dar? [DS] haanda, [haan-da] {az} zf. N e vakit; ne zaman? [DS] haat, [Ar. hacet] {az} is. Bir i iin gerekli olan ara. [DS] hag, [ka / ha] (khag) {eT} is. Duyu organ. [EUTS] halama, [ha-la-ma] is. Haa germ ek eylemi, halamak, [ha-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] Haa germek. hal, [ha-l] s f 1. Ha olan. 2. Hal seferlerine katlan Hristiyan. 0 hal rm cek, zool. Srtnda ha biiminde ukur bir benek bulunan yuvarlak, ikin karnl bir rmcek, (Araneus). Hallar, [ha-l-lar] is. Hal seferine katlan Hris tiyan Avrupal; ehl-i salip, havari, [Far. hc-vr ^jl^-U-] (hava:ri) {OsT} sf. Ha biiminde olan. had1 -ddi [Ar. hadd J^ ] {OsT} is. 1. Smr; u. 2. , Derece; mertebe. 3. Deer. 4. mat. Cebirde denk lemi veya oranty oluturan ksm lardan her biri. 5. man. Bir nerm ede konu ile ilgili yklemden her biri; terim. 6. Bir eyin sonu. 7. tasvf. A llahn son suz, snrsz ycelii karsnda yaratlanlarn za man ve mekn ile snrl olduunu ifade eden terim. hadd-i asgar, {OsT} man. K k nerme.|| hadd-i asgar-i te sr, {OsT} psikol. Uyarm eii. || hadd-i azam , {OsT} E n yksek derece; en byk mertebe.|| hadd-i bulu, {OsT} Ergenlik a.|| hadd-i cenb, {OsT} y e r b. B ir arazi zerinde

gen oluturan noktadan en gneyde bulunan. || hadd-i ekber, {OsT} man. Byk nerme.\\ hadd-i evvel, {OsT} mat. Herhangi bir m atem atik form lde art ve eksi iaretlerinden biriyle ayrlm ksm lar dan ilki; ilk terim.|| hadd-i evsat, {OsT} man. Orta terim.\\ hadd-i fasl, {OsT} ki blgeyi birbirinden ayran snr.|| hadd-i garb, {OsT} yer b. A razi ze rinde nirengi belirlenmi genin batdaki ke noktas. || hadd-i hakk, {OsT} mant. B ir terimin esas tanm.|| haddi hesab olm amak, ok sayda, ar derecede bulunmak.\\ hadd-i icz, {OsT} D il akclnn en yksek derecesi. || hadd-i imkn, Mmkn olabilecek en st derece.\\ hadd-i istiab, {OsT} Tayabilme snr; kapasite.|| hadd-i itidl, Ilml, makul derece. || hadd-i ittisal, Bitim e yeri. || hadd-i kat- tark, {OsT} huk. Yol kesenlere eski den uygulanan ceza. || hadd-i kazf, {OsT} huk. B ir masuma zina isnat edene verilen ceza. || hadd-i keml, {OsT} O lgunluk derecesi. || hadd-i kifye, {OsT} Yeterlilik derecesi.|| hadd-i kifyeyi bul mak, {OsT} Yeterince olmak.|| hadd-i kusv, {OsT} Son snr.\\ hadd-i lafz, {OsT} Kelime tanm; s z lk anlam.\\ hadd-i lyk, {OsT} Uygun grlen derece; tam deer.\\ hadd-i m arf, {OsT} H erkes e kabul edilen snr.\\ Haddim mi? Benim gc mn dnda. Ben buna layk deilim. e hak N km va r? " anlamlarnda kullanlr.\\ hadd-i mnteh, {OsT} Son nokta; u.\\ hadd-i mterek, {OsT} Ortak snr.\\ haddinden fazla, Gereinden ok.|| haddini amak, Ar davranmak.|| haddini bildirm ek, Gerekli olan cezay vermek. || haddini bilir, N azik ve terbiyeli.|| haddini bilmek, 1. N eza ket kurallarna uymay, belirli durumlarda nasl davranacan bilmek. 2. Kendi gerek gcn, de erini bilmek. || haddini bilmek, ll davran m a k^ haddini bilmez, Terbiyesiz; edepsiz. || haddi olmamak, 1. Yetkisi dnda bulunmak. 2. Hakk olmamak.|| hadd-i resm, {OsT} Tam tanm.|| haddi slis, {OsT} mat. B ir m atem atik form lde eksi ve art iaretleri ile ayrlm ksmlardan kincisi; ikinci terim. || hadd-i sekr, {OsT} huk. Bilerek sar ho edici bir ikiyi iene eskiden verilen ceza. || hadd-i sirkat, {OsT} huk. Eskiden hrszlk yapan lara verilen el kesme cezas.|| hadd-i ark, {OsT} yer b. Bir arazi zerinde belirlenmi nirengilerin oluturduu genin doudaki ke noktas. || hadd-i er, {OsT} eriat kurallarna gre uygulanan ce za. || hadd-i rb, {OsT} h u k Eskiden bilerek iki imi olanlara krk kere kam ile srtna vurmak eklinde uygulanan ceza.|| hadd-i tabir, {OsT} A n latma ve tasvir gc. || Haddi varsa... Cesaret ede biliyorsa..,\\ hadd-i vasat, {OsT} Orta hl.|| hadd-i ztinde, {OsT} -* haddizatmda|| hadd-i zin, {OsT} huk. Eskiden zina ileyenlere verilen ceza. || hadn-ins, {OsT} H addini bilmez.|| had-n-insne, {OsT} Edepsizcesine.|| had-ins, {OsT} Haddini

HAD

O M I K E S M

1830

bilen. || had vurmak, eriat kurallarna gre birini dayak ile cezalandrmak. had2, [Ar. hiddet (keskinlik) > hdd il~] {OsT) (ha:d) sf. 1. Keskin; sivri. 2. Dar. 3. Sert. 4. Eki. 5. (Has talk iin) iddetli; abuk ilerleyen; azgm. 6. (Buna lm , geimsizlik gibi toplumsal durumlar iin) ar; iddetli; gergin. S hadd-i seyf, /OsT} Klcn kes kin ucu. had3, -ddi [Ar. hadd Ji-] {OsT} is. 1. Yanak. 2. Yeri kazma, yarma. S hadd-i azr, {OsT} K z yana; K fe ehri. had4, [Ar. hd jU-] {OsT} (ha;d) is. zool. aylak. had5, [Ar. hd jU] (ha:d) {OsT} sf. 1. (Ses iin) denizden gelen ve grltl. 2. Grlt ile yklan. 3. Grltl bir sesle aran, hada, [hay+de / haydi] {az} iinl. 1. Haydi! 2. Ey vah! [DS] hadaa, [Ar. hadi' > hada'a {OsT} is. Aldatc lar; hilekrlar; dalavereciler, hadaa, [? hadaa] {az} is. Bayram arifesi veya pazar sebebiyle arda oluan kalabalk. [DS] hadai, [Ar. h a d fa > had3i Oyunlar; hileler; aldatmalar. hadaic, [Ar. hidce > hadic ^ s'J^ ] (hada:ic) {OsT} is. Deve srtna vurulan ykler. hadaid, [Ar. hadd (demir) > hadid JJl-is-] (hada:id) {OsT} is. 1. Demirden yaplm eyler. 2. Keskin ve sivri eyler. 3. Sert eyler. hadaidat, [Ar. Iadid > hadidt o I j jI j ^ ] {OsT} is. D emirden yaplm nesneler, hadaik, [Ar. hadika > hadik js l- ^ ] (hada:ik) {OsT} is. Baheler. S hadik-i hssa, {OsT} Padiah sa raynn baheleri. hadak1 - [? hadak] {az} is. 1. iftilerin yann , daki yardmc ocuk; yanama; yamak. 2. oban.
[DS]

hadaret2, [Ar. hadret O jIj^ ] (hada.ret) {OsT} is. A lak gnlllk, hadaset, [Ar. hadet c J j^ ] (hada:set) {OsT} is. 1. Tazelik; genlik. 2. Yenilik. 3. nce; iptida. S hadset-i sin, {OsT} Ya kiikliiii. hada, [kada / hada] (khada) {e l} is. Arkada; ak raba. [EUTS] hadda1 -a [Ar. huda > haddc (hadda:) {OsT} , sf. Hilekr; aldatc. hadda2, [Ar. hadd l-i^] (hadda:) {OsT} is. 1. Deve oban. 2. Deve srcs, haddad, [Ar. hadd (demir) > haddd jl-b-] (hadda:d) {OsT} is. 1. Demirci; demir ileri yapan. 2. Kapc. 3. Gardiyan; muhafz, haddad, [Ar. haddd pl-i-] (hadda.di:) {OsT} is. Demircilik. haddam, [Ar. hdm et > haddm j*1-ii-] (hadda:m) {OsT} sf. 1. inde becerikli ve alkan olan. 2. is. Hizmeti. haddas, [Ar. hads > hadds (hadda:s) {OsT} sf. Anlayl; abuk kavrayan; sezici, hadde, [Ar. hdd (dar) > hadde o^U] {OsT} is. 1. Bileme. 2. Ergimi hldeki scak metalden tel ek meye yarar, zerinde deiik aplarda delikler bu lunan elik aygt. S haddeden ekmek, mecaz. Birinin hlini dikkatle incelemek; en kk ayrnt sna kadar incelemek, aratrmak.\\ haddeden ge irm ek, nceden inceye aratrmak. || haddeden gemi, Szlm. || hadde fabrikas, Demire u buk, levha gibi biimler veren yapm yeri. || haddei tedkk, {OsT} D ikkatle inceleme. haddeci, [hadde-ci] is. Haddelem e ilemlerini yapan kii. haddehane, [Ar. hadde + Far. hne ojU-] (had d eh a n e ) {OsT} is. 1. inde ham demirin ergitilerek eitli kalnlkta tel veya levha, kebent, profil retilen i yeri; byk ocak; frn. 2. Eskiden uygu lamal eitimin yapld fabrika ve okullara veri len ad. haddeleme, [hadde-le-me] is. Bir metali ters ynde dnen iki silindir arasndan akl gittike daralt larak geirmek suretiyle istenilen kalnlkta levha retme ii. haddelem ek, [hadde-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] M etalleri haddeden geirerek istenilen kalnla veya biime sokmak, haddeyn, [Ar. haddeyn ji-i=-] {OsT} is. ki terim; iki hat. haddizatnda, [Ar. hadd-i zt + T. -n-da] (had di a. tnda) {OsT} zf. Aslnda. z

(hada:i) {OsT} is.

hadak2, [Ar. hadak Ja=-] is. Patlcan. hadakyldz, [hadak+yldz] {az} is. obanyldz.
[DS]

hadal1 [? hadal] {az} sf. Kendini beenmi; kibirli. ,


[DS]

hadal2, [Yun. Hades (cehennem tanrs) > hadal] sf. (Okyanuslar iin) derinlii alt bin metreyi geen, hadala, [? hadala] {az} sf. 1. iman. 2. is. M sr unundan yaplm ekmek. [DS] hadalet, [Ar. hadlet c JIjj-] (hada.let) {OsT} is. Kol ve baldrn etli olmas durumu. hadaret1 [Ar. hadret O jU -] (hada:ret) {OsT} is. , Yeillik.

i E

i e

1831

HAD

hade, [ha+de] {az} nl. 1. Sahi mi; gerek mi? 2. Haydi! [DS] hadeb, [Ar. hadeb 2. is. Kamburluk. hadebe, [Ar. hadebe <uJs-] {OsT} is. 1. Vcuttaki kamburluk. 2. Yumru. 3. Deve gibi hayvanlarn sr tndaki knt; hrg, hadebiyet, [Ar. hadebiyyet c~jJ^-] {OsT} is. Kam burluk; yumruluk. hadec, [Ar. hadec puzu. haded, [Ar. haded :>-^-] {OsT} is. Engel; mni; set. hadeka, [Ar. hadeka {OsT} is. Gz bebei. 0 {OsT} is. bot. Ebucehil kar {OsT} sf. 1. Kambur; yumru.

gusln yenilenmesine gerektiren durum. 4. nsan pislii; necaset. 5. din. Fkh kurallarna gre tem iz olm ama durumu; ykanmay gerektiren hl. 6. sf. Gen; taze; delikanl, h ad esan , [Ar. hadesn o U j^] {OsT} (hadesa:n) is. 1. Talihsizlik. 2. Kaza, h ad esat, [Ar. hadest o li-i^ ] (hadesa:t) {OsT} is. 1. Yeni ortaya kan eyler; yenilikler. 2. Pislikler, hadm , [Ar. hadim joU-] (ha:dm) {OsT} is. 1. Hizm et eden kle. 2. Cinsiyet bezleri karlm veya krel tilmi olan erkek; idi. 6 1 h ad m aas, tar. m pa ratorluk dneminde saraylarda ve vezir konakla rnda kadnlara zg harem denilen kadnlar b lmnde hizmet eden idi edilmi erkek hizmeti; harem aas; tavai. || h ad m etm ek, Ksrlatr mak; enemek. h a d m latrm a, [hadm-la--tr-ma] is. di etme suretiyle ksrlatrma ilemi, h ad m latrm ak , [hadm-la--tr-mak] gl. f. [-r] Cinsiyet bezlerini karmak veya kreltmek sure tiyle ksrlatrmak, h ad m lk , - [hadm-lk] is. Hadm olm a durumu; hadm edilmi kiinin nitelii, h a d r, [Ar. hdr _>.U {OsT} sf. Uyumu; tembel. -] h a d i1, [haydi > hadi] (hadi:) nl. Haydi; yeter. S H ad i canm sen de! Byle bir ey olmaz; inan m am ." anlamnda kullanlr.|| H adi hadi! 1. Uzatma, ksa k e s! anlamnda uyar sz. 2. Beni aldatamazsn. anlamnda kullanlr. 3. abukluk, acele bildirir}\ H ad i o rad an ! Kovm ak ve azarla m ak iin kullanan sz. || h ad i o rd a n , 1. Kovm ak ve y a azarlamak iin kullanlr. 2. Byle ey olmaz, inanmam anlamnda kullanlr. h a d i2, [ha (yans.) + de > hadi / haydi] (ha: di) nl. steklendirme ve abuklatrma istem ek iin yap lan uyar sz. S h ad i h ad i, 1. Yeter artk. 2. Acele et. h a d iJ, [Ar. hady > hd tp U ] (ha:di:) {OsT} sf. 1. Bi rinci; nde giden. 2. Hayvanlar ve zellikle deve leri ark syleyerek gden oban. 3. Yardm eden kimse; yardmc. h ad i4, [Ar. hidyet > hd l-> > (ha:di:) {OsT} sf. 1. L ] (Kii iin) doru yol gsteren; hidayet eden. 2. K lavuz; rehber. 3. (Kii iin) nde giden. 4. is. M z rak veya ok ucu. fi1 hd -i sebl, {OsT} Byk yol gsterici; Hz. Muhammed.\\ h d t-ta rk , {OsT} Doru yolu gsteren; Allah. h a d i5, -i [Ar. hdi ^ - ] (ha;di) {OsT} sf. 1. Alda tan; hile yapan. 2. Bozuk; kt; fena. h a d i6, [Ar. hadi il] (ha:di) {OsT} is. Elde tutulduu zaman kpeklerin havlam ayacana inanlan ta.

hadeka-yi ayn, {OsT} Gzn bebei. hadek, -i [? hadek] {az} is. Gelinin getirdi eyiz. [DS] hadek, [Ar. hadeki J i- ^ ] {OsT} sf. G z bebei ile ilgili. hadem , [Ar. hadem clar. hadem e, [Ar. hidm et > hadim > hademe <u.~] {OsT} is. 1. Devlet daireleri ile i yerlerinde tem izlik ve ayak ilerine bakan grevli; odac. 2. Hizmetiler. B hadem e-i b b - sf, {OsT} Tanzimat ncesi imparatorluk dneminde, B bl'de grev alan hacegnlarla beyliki, mektupu, terifat, keth da bey ktibi, avular ktibi ve gedikli ktibi g revlerini yapanlara verilen ad. || h adem e-i hssa, {OsT) Padiahn saraynda grev yapanlar.\\ h a dem e-i h a y r t, {OsT} Hayr kurumlarnda, din kurulularda temizlik ve ayak ilerine bakan kii. || hadem e-i hflm yn, {OsT} m paratorluk dne minde, sarayda grevli olanlara verilen ad.\\ h adem e-i hm yfln ferik i, {OsT} Sarayda grevli bulunanlarn ileri gelenleri. || had em e-i rik b - hm yn- hssa, {OsT} Padiahn gezisi srasn da emrinde bulunanlar.\\ hedem e-i vakf, {OsT} Bir vakfta grevli bulunan ve kendilerinden yararlan lan kimseler.|| had em h aem , {OsT} H izm etiler ve m aiyet halk. hadem elik, -i [hademe-lik] is. 1. Hademe olm a du rumu. 2. Hademenin grevi; odaclk, hadeng, [Far. hadeng JZ jj-] {Os T} is. 1. Kayn aac. 2. Kayn aacndan yaplm sava oku. hader, [Ar. hader jJ^-] {OsT} is. Uyuma; uyuukluk. 0 h a d e r-i it, {OsT} K uykusu; k uyuukluu,|| had er-i um um , {OsT} Biitiin vcudu kaplayan uyuukluk.\\ h a d e r l-b en n , {OsT} tp. P arm ak u larnn uyumas. hades, [Ar. hade o-b-] {OsT} is. 1. Yeni ortaya kan ey. 2. Yeni m eydana gelme. 3. din. Abdest veya {OsT} is. Hizmetiler; oda

HAD

T M T M E S M1832
(ha.dia) {OsT} is. 1. Yardmc olan. 2. is. Hizmet eden kimse. 3. Kle olmayan hizm etilere verilen isim. 4. Harem aas. 5. tasvf. Tarikata giren dervilere, dnya ve ahiretlerini m utluluk iinde geirmeleri iin altkla rndan tarikat eyhleri tarafndan verilen isim. 6 . Harem aas. S1 Hdim -i pr, {OsT} gk b. Satrn gezegeni; Zhal.|| hdim T-fukar, {OsT} Yoksul lara yardm eden.|| hdim l-H arem eyn-erfeyn, {OsT} 1. M ekke ve M edine'ye hizmet etmek le grevli olan. 2. Osmanl padiahlarnn unvan larndan biri. hadim 2, [Ar. hedm > hadim joU] (ha:dim) {OsT} sf. Ykan; ykc; tahrip edici. 0 hdim l-lezzt, {OsT} Tatlar bozan; lm; Azrail. hadim ala, [? hadimala] {az} is. Dereotu. [DS] hadime, [Ar. hadim e 4joU-] (ha:dime) {OsT} is. Ka dn hizmeti. hadin, [Ar. hadn jj.il-] (hadi:n) {OsT} is. Dost; ar kada. S1 hadn-i kadm , {OsT} Eski dost. hadir1, [Ar. hadir ji U ] (ha:dir) {OsT} sf. (Organ iin) ien; yumrulaan. hadir2, [Ar. hadr (tembelce yatm a) > hdir jiU-] (ha:dir) {OsT} sf. Uyuuk; tembel; uyumu. hadir3, [Ar. hedr (ses karmak) > hdir _pU] (ha:dir) {OsT} sf. (Hayvanlar iin) ten, baran; ses karan. hadis1 [Ar. hads , (hadi:s) {OsT} is. 1. Ortaya sonradan km olan ey; yeni bir ey. 2. Duyur ma; bildirme; tebli. 3. Haber; bilgi; sylenti. 4. isi. Hz. M uham m edin gelien olaylar ve konular ze rinde mm inleri aydnlatmak, K uran n baz ayet lerini aklamak iin syledii szler. 5. Hadisleri ve hadisle ilgili konular inceleyen bilim. 6 . sf. Y e ni; taze. S hads-i a ll, {OsT} -* hadis-i m all.|| hads-i erban, {OsT} K rk hadis.|| hads-i hasen, {OsT} Sahih ile z a y f arasnda y e r alan, ancak sa hihe daha yakn olan hadis. \\ hads-i lh, {OsT} kudsi hadis.|| hads-i kuds, {OsT} Anlam Allah tarafndan vahyedilen ve peygam berim iz tarafn dan sylenen hadis.\\ hads-i makbul, {OsT} o unlukla doruluu kabul edilmi ve uyulabilecek nitelikte olan hadisler.\\ hads-i maklb, {OsT} Ya rivayet edenlerin isimlerinin veya szlerinin dei tirilerek aktarld belirlenen hadislere denir.\\ hads-i m aktu, {OsT} Rivayet zinciri tabinde ka lan hadislere denir.|| hads-i m all, {OsT} Gr nte doru, ancak aslnda doruluuna engel oluturacak gizli bir kusur tayan hadislere denir. | hads-i m arf, {OsT} Z a y f rivayetinin gvenilir bir rivayetiden aktard, ancak onun rivayetine aykr hkmler tayan hadis; hads-i mnker.\\ hads-i m erf, {OsT} Rivayetleri Hz. Muhamm e d e kadar ulaan hadislere denir.\\ hads-i me-

hadia, [Ar. hud'a > h a d fa Oyun; hile; aldatma,

hadiane, [Ar. hdi + Far. -ne 4iUiU-] (ha:dia:ne) {OsT} zf. Hile yaparak; kandrarak, hadiaer, [Ar. hd-aer y ip {OsT} sf. On birinci. hadib, [Ar. hdb (hadi:b) {OsT} sf. 1. Boyan m; boyal. 2. Knalanm; knal. hadic, [Ar. hadc g .-^ ] (hadi:c) {OsT} is. 1. Dk domu hayvan yavrusu. 2. Erken domu erkek ocuk. hadice, [Ar. hadce (hadi:ce) {OsT} is. 1. D k domu dii yavru. 2. Erken domu kz ocuk. hadid1 [Ar. hadd (keskinlik) > hadd Ju.s^] (hadi:d) , {OsT} sf. 1. Keskin. 2. Sert; hiddetli; fkeli. 3. Kur naz; akgz. S hadd-i em s, {OsT} g k b. Yer'in yrngesinin gnee en yakn olduu nokta; gnberi. || haddl-basar, {OsT} Gz iyi grl; keskin grl.\\ haddl-mizc, {OsT} Sert ya ra dll; sinirli; asabi. hadid2, [Ar. hadd (hadi.d) {OsT} is. Hadde lenm i demir, elik. 0 Hadd Suresi, K ur an- Ke rim in elli yedinci suresinin ad. hadid3, [Ar. hadd / hazz (hadi:d) {OsT} is. 1. En alt; en aa; zir. 2. Da etei. 3. gk b. A y n yrngede iken D nyaya en yakn olduu nokta. 0 hadd-i mezellet, {OsT} Zilletlerin en aas. hadid, [Ar. hadd (keskinlik)> hadd / haddiyye (hadi:di:) {OsT} sf. 1. Demirden ya plm 2. Demirle ilgili, hadife, [Ar. hdife
43.sU]

(ha:di:aer)

(ha:dife) {OsT} is. Halktan

bir grup; kalabalk, hadik, -i [? hadik] {az} is. Kar zerinde yrmeyi kolaylatran bir kasnak zerine gerilmi deri par alarndan oluan ayakkab; kar ayakkabs. [DS] hadika, [Ar. hadk (kuatmak) > hadka (hadi:ka) {OsT} is. 1. Etraf it ve duvarla evrilmi, suyu bol bahe; bostan. 2. Meyve bahesi. S hadka-y ferahfeza, {OsT} Gnle fera h lk veren bahe; i ac bahe.|| hadka-y rflh, {OsT} Ru hun bahesi.|| hadkat1-cevSm, {OsT} Camiler bahesi.|| hadkatl-ervh, {OsT} 1. Ruhlar bah esi. 2. M evlanann dergh iindeki kabristan,|| hadkatttl-mUlk, {OsT} Hkmdarlar bahesi.\\ hadkatl-vzer, {OsT} Vezirler bahesi. || hadkats-sed, {OsT} M utlular bahesi. hadil, [Ar. hdil J iU ] (ha:dil) {OsT} sf. Aa sark tlm ; sarkk, hadim ', [Ar. hdm et > hadim j>iU-] (ha:dim) {OsT} sf.

1833

HAD

hr, {OsT} En az ikiden fa zla rivayetinin aktard hadislere verilen ad.|| hads-i mevkuf, {OsT} Saha belerden rivayet edilen szler ve davranlar. || ha ds-i m evkuf ve mukayyed, {OsT} Sahabelerin ve daha sonra gelenlerin sz, davran ve durumlar.\\ hads-i mevsl, {OsT} Rivayetilerden her biri kendi stndeki rivayeti ile grp ondan iitmek veya alm ak sureti ile aktarlan hadislere denir. || hads-i m evzu, {OsT} Bakas tarafndan sylenip Hz. M uham m ede aitmi gibi gsterilen szler ve iler; uydurma hadis.|| hads-i muallk, {OsT} Rivayetiler tamamn veya birkan belirtmeden aktarlan hadislere denir. || hads-i m uallel, {OsT} -* hads-i m alfll.|| hads-i m uanan, {OsT} A kta rcnn, aktaranlarn ismini vermeden filandan rivayet edildiine gre veya sadece rivayet edil diine g re diye balayan hadislere verilen ad.|| hads-i m udel, {OsT} Senedinde, sahabeye varn caya kadar iki ve daha fa zla aktarcnn birbiri ar dnca dt hadislere denir.\\ hads-i muharref, {OsT} Szlerinin yeri deitirilerek aktarlm ha dislere verilen ad.\\ hads-i m unkat, {OsT} H er nasl olursa olsun senedinde aktarc zinciri kop mu olan hadislere denir.|| hadis-i musahhaf, {OsT} K aynak veya m etinde bir kelimesi deiiklie uratlarak aktarlm olan hadis.|| hads-i m utel, {OsT} -* hads-i m all.|| hads-i muttasl, {OsT} Birbiri ile dorudan ve y z y ze grerek hadis aktaran rivayetilerden gelen hadisler.\\ hads-i muztarib, {OsT} Birbirine aykr rivayette bulunan, doruluk ve bellek konusunda birbirinden fa r k bu lunmad iin bir tercih yaplam ayan hadislere verilen ad.|| hads-i mttdelles, {OsT} B ir aktarc nn, kendisinden hadis aktardn belirttii kimse den dorudan almad, ancak ondan aktard zannn uyandran hadislere denir. || hads-i mdrec, {OsT} Kaynak kiilerine y a da metnine aktarc tarafndan yle olduu zann ile eklemeler yaplm olan hadis. || hads-i mnkalib, {OsT} -* hads-i maklb.|| hads-i mtinker, {OsT} Aktarcnn eli kisinden doan z a y f hadis. || hads-i mttrsel, {OsT} Peygamberi grm emi veya zam annda yaam am ikinci kuak bir aktarcnn sahabeden birinden duyduu hlde, dorudan peygam berin buyurdu unu ifade etmi olduu trden hadis. || hads-i mselsel, {OsT} Btn aktarc kaynaklar tarafn dan isnat ve metninde bulunan sz ve davranlarn her ikisini y a da birini aynen bildirdikleri tir ha dislere verilen ad.|| hads-i mttsned, {OsT} 1. K ay naklarn dayana hibir kopukluk olmadan bizzat Hz. Peygambere kadar ulaan hadis tr. 2. Bizzat Hz. Peygambere isnat edilen hadis.\\ hads-i mstefz, {OsT} kiden ok yoldan gelen ancak mtevatr derecesine ulamayan hadis.\\ hads-i mtevtr, {OsT} Yalan sylemeleri veya uydurma lar hibir surette kabul grm eyecek ok sayda

kiiden aktarlm bulunan hadis.\\ hads-i nebev, {OsT} -* hadis-i kuds.|| hads-i sahh, {OsT} D o ru, drst ve adaletli olan kii veya kiilerin aktar d hadisler.\\ hads-i sz, {OsT} Rivayet bakmn dan doru olmakla birlikte, hadis kitaplarnda, izgisi uzun bir sa d ( ^ e ) iareti konularak sz ve anlam bakmndan bozuk olduu belirtilmi olan hadislere verilen ad.\\ hadss-sin, {OsT} 1. Ya taze olan. 2. Gen; delikanl.\\ hads-i zadssika, {OsT} Metninde fa zla lk bulunan hadis.|| ha ds-i zaf, {OsT} Rivayet edeni z a y f y a da kaynak kiilerden birisi dm olan hadis.\\ hads-i ziydets-sika, {OsT} -* hads-i ziydets-sika.|| hads-i ziydets-sikt, {OsT} -+ hads-i ziydets-sika. hadis2, [Ar. hud > hdi doU-] (ha:dis) {OsT} s f 1. Ortaya kan; zuhur eden. 2. Eskiden yokken son radan ortaya kan; yeni kan. 3. Sonradan var olan. S hdis dva, {OsT} huk. Yeni bir dava. || hadis olmak, Ortaya kmak; eskiden yokken orta y a kmak. hadisat, [Ar. hud > hdist o L b U ] (ha:disa:t) {OsT} is. Olaylar; hadiseler. S hdist- fizikiye, {OsT} Fizik olaylar.|| hdist- kimyeviye, {OsT} Kim yasal olaylar. hadise, [Ar. huds > hdise (ha:dise) {OsT} is. 1. M eydana kan durum. 2. Olay. S hadise karmak, Bir kavgaya veya tatsz bir duruma sebep olmak. hadiseli, [hadise-li] (ha;diseli) sf. Olayl, hadisene, [ha (yans.) + de > hadi-sen-e / haydi-sene] (hadise ne) iinl. Haydi nleminin buyurma bildi ren biimi; D e! abuk ol! hadisesiz, [hdise-siz] sf. Olaysz, hadis, [Ar. hdis ilgili. hadisiye, [Ar. hdisiyye (ha:disiye) {OsT} is. fel. Zam an ve mekn iinde ortaya kan ve deney konusu olabilecek olaylardan baka hibir eyin var olmadn ileri sren doktrin; grngclk; fenomenizm. hadi, [Far. had j . ( h a d v . ) {OsT} is. Evdeki byk kadn; byk hanm, hadiye, [Ar. hdiye 4pU] (ha;diye) {OsT} is. 1. D e nek; asa. 2. Suyun dna km, sivrilmi kaya, hadlam ak, [? had-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()yor] lmek. [DS] hadra, -a i [Ar. hudret (yeillik) > hadr (hadra:) {OsT} sf. 1. Yeil. 2. is. Sebze; yeillik. 3. mz. Klasik Trk M ziinde bir birleik makam. 4. tasvf. A llahn huzurunda bulunmak. S hadr-y (ha;disi:) {OsT} sf. Olayla

HAD

dim en, {OsT} 1. plkte biten bitki. 2. Orta mal kadn. hadravat, [Ar. hadravt / hazravt o rava:t) {OsT} is. Yeillikler; sebzeler, hads, [Ar. hads Sezgi; sezi. hads, [Ar. hads hadsiyat, [Ar. hadsiyyt (hadsi:) {OsT} sf. 1. Zan ve (hadsiyat) {OsT} tahmin ile ilgili. 2. Sezgili, is. Zanlar; tahminler; samlar, hadsiz, [Ar. hadd (snr; mertebe) + T. -siz] zf. Say lam ayacak lde ok; saysz. 0 hadsiz hesapsz, Saylamayacak derecede ok. hade, [Ar. hade {OsT} is. 1. Trmalama. 2. ncitme. 3. Kuruntu. 4. Tehlike. 0 hade-ver, {OsT} Rahatszlk veren; inciten. || hade-i dern, {OsT} sknts.|| hade-nisr, {OsT} Kuruntu sa an. hadu, [Ar. had jis-b-] {OsT} is. 1. Sinek. 2. Pire. haf1, [haf (yans.)] is. Kaba biimde yemeyi anlatan kk. [Zlfkar] haf-l hafl, haf--la-mak 0 h af haf brei, ok kabarm sac brei. haf2, [haf (yans.)] is. Kpek havlamasn, derin ve zor soluk almay anlatan kk. [Zlfkar] haf-il-demek, haf-kr-mak, haf-la-m ak haf3, -ff [Ar. hff>_<b-] (ha:f) {OsT} sf. Bir eyin ev resini saran. haf4, -ff [Ar. h aff^ -] {OsT} is. Ayakkab. haf5, [ng. half-back] is. spor. Futbol gibi takm oyunlarnda ileri ve geri oyuncular arasnda ba lant kurm akla grevli oyuncu. haf4, [? haf] {az} is. Bilgi; haber. [DS] 0 haf et mek, {az} Kukulanmak. [DS] haf7, [Ai. havz => haf] {az} is. Yalak. [DS] hafa, [Ar. hafa tV~] (hafa:) {OsT} is. 1. Gizlilik; grnmezlik. 2. Bir eyin gizli yn, hafafi, [Ar. huffa >hafaf ^ijlU-] (hafa:fi:) {OsT'} is. Yarasalar; yarasa kular, hafagh, [Ar. hafa5 + Far. -gh jfU-] (hafa:g:h) {OsT} is. Saklanma yeri, hafair, [Ar. hafr > hafair yli=-] (hafa:ir) {OsT) is. O yuk yerler; ukurlar, hafakan, [Ar. hafakan jU iJ-] {OsT} is. Y rek oy namas; sknt; arpnt. 0 ok sklmak; bunalmak. Kenarlar; kylar, hafaya, [Ar. haf > hafay ^ l .] (hafa:ya:) {OsT} is. hafakanlar basmak, {OsT} is. 1. Zan ve tahmin. 2. l (had-

Gizli eyler; srlar. 0 hafay-y umur, {OsT} le rin gizli taraf. hafaza, [Ar. hafz > hafaza 4^-] {OsT} is. 1. n sanlarn bu dnyada yapt iyi ve kt her eyin kaydn tutan melekler. 2. Bekiler. 0 hafazan llh, {OsT} (Kt bir ihtim al sz konusu edilir ken) Allah korusun!\\ hafazek-Allh, {OsT} Allah seni korusun! hafe, [Ar. hfe U ] (ha:fe) {OsT} is. 1. Ky; sahil. 2. Yan; kenar. 3. ki veya daha ok dzeyin bir a meydana getirerek birlem esinden ortaya kan keskinlik. 0 hfe-i halliye, {OsT} anat. B ir organ y a da kemiin normal duruu srasnda iken arka kys.|| hfe-i kuddmiye, {OsT} anat. D oal du rumunda bulunan bir organ y a da kemiin n kenar.|| hf-i nehr, {OsT} Irm ak kys.|| hfe-i tark, {OsT} Yol kenar.j| hfe-i sttfl, {OsT} anat. D oal durumundaki bir kem ik y a da organn alt kenar. |j hfe-i uly, {OsT} anat. D oal durumunda bulunan bir kem ik y a da organn st kenar. || hfe-i nsiye, {OsT} anat. D oal durum da bulunan kem ik y a da organn insan bedenini yukardan aa doru b len eksene yakn olan kenar. || hfe-i vahiye, {OsT} anat. D oal durumda bulunan organ y a da kemiin insan bedeninin yukardan aa doru blen hayal orta izgiden uzakta olan kenar. hafet, [Ar. hafetcu-] {OsT} is. zool. Islkl ylan. haffaf, [Ar. h aff > haffaf jU i~ ] (haffa:f) {OsT} is. ve sf. Ayakkabc; kavaf. 0 hafff-hne, {OsT} Ayak kab retim yeri; ayakkab atlyesi. haffar, [Ar. hafr (toprak kazma) > haffar _>U-] (haffa :r) {OsT} is. 1. Kazc. 2. M ezar kazmakla grevli kii. hafk, [Ar. hfk JsU-] (ha.fk) {OsT} s f 1. Vuran; arpan. 2. Bat veya dou ynleri. 3. Ufuk. 4. is. Bir tr kadn gerdanl, hafkan, [Ar. hfkn / hfkayn jU - / ^ U - ] (ha:fka:n) {OsT} is. Bat ve dou, haflamak, [haf (yans.) > haf--la-mak] {az} gl. f. [-r] [~l()-yor] Acele ve ses kararak yemek. [DS] hafl, [haf (yans.) > haf-l] is. Kaba biimde yemeyi anlatan yansmal gvde. 0 hafl hafl, {az} (Ye m ek iin) abuk ve saygsz biimde. [DS] hafz1 [Ar. hfz (koruma) > hafz lisU ] (ha:fz) {OsT} , sf. 1. Koruyan; saklayan. 2. Ezberleyen. 3. argo. Ezberci. 4. argo. Aptal; ahmak; bn. 5. is. K uran batan sona srasyla ezberleyen ve okuyan kii. 0 hfz- hakk, {OsT} Gerek hafz; A llah.|| hfz- K uran, {OsT} K u r an- K erim 'i bandan sonuna kadar ezberleyen kimse.\\ hfz- ktb, {OsT} hafzktp.|| hfz- mutlak, {OsT} {OsT} M utlak hafz; Allah.

lafat, [Ar. hafe > hfat o liL -] (ha:fa:t) {OsT} is.

. 1835

HAF

hafz2, [Ar. hafz > hafz j i - ] (ha:fz) {OsT} sf. 1. Aaya indiren; bastran. 2. A llahn sfatlarndan; kahreden. hafza, [Ar. hfz (koruma) > hafza 4isU-] (ha.fza) {OsT} is. 1. nsan zihninin her trl algy belleme ve hatrda tutma yetisi; bellek. 2. Bildirimlerin zih ne yerlemesini ve daha sonra hatrlanmasn sa layan genel ilev. 3. bsy. Bir bilgi ilem ortamnda bir taraftan program, dier yandan deimeyen verileri, cetvelleri, yaplacak i iin ara sonulan m uhafaza eden manyetik para. S1 Hfza-i beer nisyn ile m alldr. {OsT} Gemite olan top lumsal olaylardan ders alnmad ve yin e ayn halalara diime durum undainsan belleinin unutma gibi bir eksiklii vardr. anlamnda kulla nlr,|| hfza-i enam, {OsT} Halkn bellei.\\ hafza kuvveti, Belleme, ezberleme gc. || hfza-pir, {OsT} 1. Bellei ssleyen. 2. Uur saylarak ezber lenen yey.|| hafzasn yoklam ak, Hafzasndakileri hzla zihninden geirm ek suretiyle hatrlamaya a lmak,|| hafzasn yitirm ek, Gemie ait alglar zihninde tutamamak; bellek kaybna uramak; y a anlan olaylar hatrlayamamak; belleini yitir mek. hafzal, [hafza-l] (hafza l) sf. 1. (Baz aygtlar iin) bilgileri belleinde tutm a zellii bulunan; hafzas bulunan. 2. Gl bir hafzaya sahip olan; bellekli. hafzali, [Hfz+ Ali] is. bot. Trakya ve M armara blgesinde yetitirilen avu zm eitlerinden kokulu, kaln kabuklu, etli ve parlak altn sars renginde seyrek ve iri taneli bir tr sofralk zm. hafzasz, [hafza-sz] (ha fza sz) sf. 1. (Baz aygtlar iin) bilgileri belleinde tutm a zellii olmayan; hafzas bulunmayan; belleksiz. 2. Hafzas zayf olan. hafzavi, [Ar. hfzav (h a fza v i;) {OsT} sf. .U-] (ha;psikol. H afza ile ilgili; belleksel. hafzktttp, -b [Ar. hfz- ktb fz ktp) {OsT} is. B ir ktphanede bulunan ki taplarn bakm , onarm ve korunm as ile grevli kimse. hafzlama, [hafz-la-ma] (hafzlam a) is. argo. Ez berleme. hafzlamak, [hafz-la-mak] (hafzlam ak) gl. f. [-r] [-l()-yor] argo. Ezberlemek; ok almak; inek lemek. hafzlk, - [hafz-lk] (ha;fzlk) is. 1. Hafzn yap t i. 2. Hafz olma durumu. 3. argo. Aptallk; bnlk. 4. argo. Ezbercilik. hafi1 [Ar. hafa > hafi Lfi~] (hafi;) {OsT} sf. 1. ok , gler yz gsteren. 2. ok ikramda bulunan. 3. Ya lnayak dolaan.

hafi2, -yy [Ar. hafa5 (gizlilik) > hafi L -] (hafi;) 5 {OsT} sf. Gizli; sakl; gizli olan; sakl olan, fi1 hafi celse, huk. Genel ahlak veya gvenlik gerekesi ile yarglam ann basn ve dier kiilerin alnmamas biimi; gizli celse; hafi celse. || hafiyy cel, {OsT} Gizli ve ak.|| hafiyyl-harre, {OsT} kim. Is alan; endotermik. hafid, [Ar. hafid - l ^ ] (haf;d) {OsT} is. -* hafit, hafidane, [Ar. hafid + Far. ne ^ J ^ ] (haf:da;ne) {OsT} zf. Toruna yakacak biimde, hafide, [Ar. hafide -ui^] (haf;de) {OsT} is. Kz tomn. hafif1 [Ar. hffet > hafif / hafife , / LAH (haf;f) - {OsT} sf. 1. (Bal veya mutlak) arl az olan; yeni. 2. Kalnl veya younluu az olan. 3. (Yemek iin) sindirilmesi kolay veya az miktarda. 4. Etkisi az olan. 5. Gc az, belli belirsiz olan. 6. G alglanabilir nitelikte. 7. (Yoku veya yama iin) eimi az olan; diklii ok olmayan. 8. nemli saylmayan. 9. Yorucu olmayan; kolay. 10. (Kii iin) ciddiyetten, arballktan uzak; dncesiz davranan, uar; hoppa. 11. Davranlar toplumun ahlak kurallarna uymayan. 12. Ferah; skntsz. 13. argo. Paras olmayan veya az olan. 14. mz. 36 zamanl ve 26 darpl byk bir Trk mzii usul. 15. zf. H afif bir biimde; hafif olarak, fi1 hafif at latm ak, (Bir kaza veya felaketi) byk bir sknt veya zarar grmeden geirmek.|| hafife almak, Onem vermemek; kmsemek. || hafif gelmek, Bek lenen etki veya gte olmad anlalmak,|| hafif giyinmek, Terletmeyecek veya bunaltmayacak ka lnlkta elbise giyinm ek,|| hafif hafif, Yava yava; ar ar.|| hafif hapis cezas, huk. Ayr hcreye kapatlmadan ektirilen hapis cezas. || haff-i ruh, 1. Ruhu h a fif olan. 2. Hosohbet. || hafif kalmak, 1. Beklenen etki veya baary gsterememek. 2. R a kibine gre daha gsiiz ve yeteneksiz durumda olmak.\\ hafif nereb, (OsT} -* hafifmerep.|| hafif para cezas, huk. Miktar gnn koullarna gre deimekle birlikte olduka az saylabilecek nitelik teki p a ra cezas. || hafif sanayi, Tketim maddeleri reten sanayi kurulularnn tiim. || hafif sklet, spor. Baz karlamalarda arl az olan ya r ma kategorisi (grete 68, halter ve boksta 67.5 kg.)|| hafif tertip, I. Arla kamadan. 2. yle byle.|| hafif uyku, Kolaylkla uyanlabilen uyku; derin olmayan uyku.|| hafifl-mizc, {OsT} H op pa; hareket ve davranlarnda kararsz. hafif2, [Ar. hafif -'M5 (haf;f) {OsT} is. Baz hayvan -] ve cisimlerin hareketinden kan hrt. S haff-i esb-i tzi, {OsT} Arap atnn koarken kard ses. || haff-i evrk- ecr, {OsT} Aa yapraklar nn hrts.|| haff-i kebter, {OsT} Gvercinin uarken kard ses.

HAF

H H EESH I 1836
(hafi:f) {OsT} is. Kavaf, hafili, [? hafi-li] {az} is. A yaa uygun hafif yemeni. [DS] hafilli, [? hafl-li] {az} sf. Esmer. [DS] hafir1, [Ar. hafr > hfr in) kazan; kazc. hafir2, [Ar. hafr > hafr / hafire hafit, -di [Ar. hafid / o jj*-] (haf:r) {OsT} is. 1. Kazlm yer; ukur. 2. Kabir; mezar, (hafi:t) {OsT} is. Bir kim (hafiye) senin ocuunun erkek ocuu; erkek torun, hafiye, [Ar. hafas (gizlilik) > hafiyye {OsT} is. 1. Birini gizlice takip ederek hakknda gizli bilgiler toplayan kimse; dedektif; gizli polis. 2. sf. Gizli. hafiyelik, -i [hafye-lik] is. 1. Hafiye olma durumu. 2. Hafyenin ii ve grevi. 0 hafiyelik (etmek) yapm ak, Bakalarna ait gizli eyleri bildirmek. hafiyen1 [Ar. hafa1 > hafyyen , {OsT} zf. 1. k ram ederek. 2. Gler yz gstererek. 3. Yalnayak dolaarak. hafiyen2, [Ar. hafyyen U-] {OsT} zf. Gizli olarak; gizlice. hafiyen3, [Ar. hafiyen UsU-] {OsT} zf. 1. Y alnayak olarak. 2. kram ederek, hafiyye, [Ar. hafiyye y i - ] {OsT} is. 1. Gizli polis. 2. sf. Gizli. hafiyyeten, [Ar. hafiyyeten olarak; gizlice, hafiz, [Ar. hfz > hafz {OsT} (hafiv.z) sf. ok esirgeyen, koruyan; A llahn sfatlarndan biri. & hafz-Allh, {OsT} Allah korusun. hafkrmak, [haf (yans.) > haf-kr-mak] {az} gsz. fi [-r] 1. Kar gelmek; yze gelmek. 2. (Kpek iin) havlamak. [DS] hafkrtmak, [haf (yans.) > haf-kr-t-mak] {az} gl. fi [-r] yileecei inanc ile ba ars iin dua okutmak. [DS] hafi, [Ar. hafi J i ^ ] {OsT} is. 1. Bir yerde birikme; toplanma. 2. Suyu havuzlamak zere aktma, haflamak, [haf (yans.) > haf-la-mak] {az} gsz. f. [r] A k azla ses kararak solumak. [DS] haflenmek, [haf-le-n-mek] {az} dnl. f i [-ir] Haya letten korkmak. [DS] hafniyum, [Hafnie (Kopenhag'n eski ad) > Fr. hafnium] is. kim. Atom numaras 72, atom arl 178,6 olan beyaz renkli, 2500Cde eriyen, kulla nm alan ok az ve az bulunur bir element; sem bo l: Hf. hafr, [Ar. hafr y^-j {OsT} is. Topra kazma, hafr etmek, {OsT} Kazmak. {OsT} zf. Gizli, sakl (h a fir) {OsT} s f (Kii i-

hafif3, [Ar. hafif

hafife, [hafif-e] (hafife) zf. H afif bir biimde; hafif olarak; belli belirsiz; fazla bir g harcam a dan; gze batm ayacak biimde, hafifleme, [haff-le-me] is. H afif duruma gelme; ha fiflemek eylemi, hafiflem ek, [haff-le-mek] gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. H afif durum a gelmek. 2. Arl azalmak. 3. M ik tar, younluu, etkisi ve gc azalm olmak. 4. B ir skntdan kurtulmak; rahatlamak, hafifleme, [haff-le--me] is. H afif duruma gelme; hafiflem ek eylemi, hafiflemek, [haff-le--mek] dnl. f. [-ir] 1. H afif duruma gelmi olmak. 2. mecaz. Arballn yitirmek. hafifletirm e, [haff-le--tir-me] is. Hafiflem i du rum a getirme eylemi, hafifletirm ek, [haff-le--tir-mek] g l . f [-ir] Hafif lemesine yol amak; arln azaltmak, hafifletici, [haff-le-t-ici] sf. Hafifletme zellii olan; arl azaltan, hafifletici (neden) sebep, huk. Suun trn ve niteliini deitirmeyen, ama veri lecek cezada indirime yo l aabilecek neden. hafifletilmek, [haff-le-t-il-mek] edil. f. [-ir] H afif hle getirilmek; hafiflemesine yol almak, hafifletme, [haff-le-t-me] is. H afif duruma getirme eylemi. hafifletmek, [haff-le-t-mek] g l . f [-ir] 1. H afif du rum a getirmek. 2. Hafiflemesini salamak, hafifleyi, [haff-le-y-i] is. Hafiflem ek durumu veya biimi. hafiflik, -i [haff-lilc] is. 1. Yeni olma durumu; yenilik. 2. Ruhsal ve bedensel ynden rahatlama; sevin; mutluluk. 3. itibar ve deer krc, klt c davran. 4. nemi az olann durumu. 5. Ciddi olm ayann durumu. S hafiflik etmek, Yakksz bir davranta bulunmak veya sz sylemek. hafifmerep, -bi [Ar. haff-mereb v ^*=- 1 (ha fifm e r e p ) {OsT} is. (Kadn iin) iinde bulunduu toplumun ahlak kurallarna uymayan, hafifseme, [haff-se-me] is. Birini hafife alma eyle mi; istihfaf; yeniseme, hafifsem ek, [hafif-se-mek] gsz. f. [-r] [-s(i)-yor] B ir kiiyi veya eyi nemsememek; hafife almak; istihfaf etmek; yenisemek; kmsemek, hafifseyi, [haff-se-y-i] is. Hafifsemek ii veya bi imi. hafiften, [hafif-ten] zf. Hafife; belli belirsiz; yava yava, fi1 hafiften almak, nem vermemek; k msemek; hafifsemek. hafildemek, [haf (yans.) > haf-il-de-mek] {az} is. Nefesi daralarak sk sk solumak. [DS] hafilemek, [haf (yans.) > haf-il-e-mek] {az} is. 1. N efesi daralarak sk sk solumak. 2. Bir eyin ze rine oka dmek. [DS]

H I M 13 87
hafriyat, [Ar. hafriyyt o Uy-] (hafriya:t) {OsT} is. 1. Kazlar. 2. Kazma ii; topra kazma; ukur a ma ii. hafriyat, [hafriyat-] (hafriya:t) is. Topra kaz ma iini yapan kii; kazc, hafs, [Ar. haf {OsT} is. Biriktirme; toplama, hafs, [Lat. apsa] {eT} is. Hokka; kk kutu. [DLT] hafsz, [haf-sz] {az} zf. Anszn; habersizce. [DS] haf1 [Ar. haf J ^ ~ ] {OsT} is. 1. Kazm ak eylemi; , kazma. 2. Kaznma. haf2, [Ar. haf J ^ - ] {OsT} is. tp. Tavuk karas de nilen bir gz hastal, haft, [Ar. havz => haft] is. 1. eme yala. 2. Tah tadan hayvan yemlii. 3. eitli amalarla kullan lan tahta tekne, hafta, [Far. heft (yedi) > hefte {OsT} is. 1. Yedi gnlk zaman dilimi. 2. Birbirini takip eden yedi gnlk sre. 3. Pazartesi ile pazar arasndaki i gnleri dizisi. 0 h afta ara s, Cumartesi ve p aza r gnleri dndaki gnlerde zellikle aramba veya perembe gn. || h afta ba, Pazartesi gn. || h a f ta ii, Cumartesi ve p a za r gnleri dndaki g n lerde, zellikle aramba veya perem be gn. || hafta sekiz, gn d okuz, ok sk olarak; tedirgin edercesine.\\ h afta sonu, H aftann son gn; cu martesi veya pazar gn. || h a fta ta tili, alanlar iin haftann belli gnnde almaya ara verilme si; genellikle p azar gn. haftalk, - [hafta-lk] sf. 1. H er hafta yaplan, tek rarlanan. 2. (Gazete, dergi ve dier yaynlar iin) haftada bir defa yaynlanan. 3. Sresi yedi gn olan. 4. is. H aftada bir denen cret veya harlk, haftalk, [hafta-lk-] is. cretini haftadan haftaya alan ii; haftalkl, haftalkl, [hafta-lk-l] sf. -* haftalk, haftan, [Ar. haftan u b -] (hafta;n) {OsT} is. 1. K af tan. 2. Savata zrh zerine giyilen bir tr pamuklu elbise. haftaym, [ng. half time] is. spor. D evreler hlinde oynanan spor karlamalarnda aradaki dinlenme sresi; ara. haftra, [haf-tr-a] sf. (nsan iin) sallana sallana y ryen. hafz, [Ar. hafz j i - ] {OsT} is. 1. Basklk. 2. l llk; ar olm ama durumu. 3. Arap dilbilgisinde kesre iareti. S hafz ta k d r, {OsT} dbl. Kesik cmle. hagan, [in. hu-y => haan] {eT} is. Kaan. [Gabain] haganlam ak, [haan-la-mak] {eT} gl. f. f-r] Kaan sahibi yapmak; kaanlamak. haganlg, [haan-l] {eT} sf. Hakanl; hakan sahibi.

HAH

h a g an sra m a k , [haan-sra-mak] {eT} gsz. f. [-r] K aansz kalmak, h a g a n sratm a k , [haan-sra-t-mak] {eT} gl. f. [-ur] Kaansz brakmak; hakandan mahrum brakmak, h a g a ri, [ha+ Ar. gayret] {az} nl. Ha gayret. [DS] hagine, [Far. hgne ] (ha:gi:ne) {OsT} is. K ay gana, ha, [? ha] {az} is. 1. Yemi sepeti veya kfe. 2. Kurutulacak zmlerin potasl suya batrld kap. [DS] -h ah , [Far. hah oly -] (ha:h) {OsT} son. e. Sonuna ge tirildii Farsa isimlere ... isteyen, ... ister anla m katarak birleik sfatlar yapan son ek. hayr-hh (iyilik isteyen); bed-hh (ktlk isteyen). h a h 1 [hah (yans.)] is. ksrmeyi, balgam vb. kar , may anlatan kk. [Zlfkar] hah--rak, hah-ir-ik h a h 2, [hah / hak (yans.)] is. Bir eye vurmay, arp may ya da vurarak sokmay anlatan kk. [Zlfkar] hah-a-la-mak h a h 3, [hah / hak (yans.)] is. K uru eylerin birbirine arpmas, srtnmesi srasnda kan sesleri anlatan kk. [Zlfkar] hah-r-da-k h a h 4, [hah / hak / hk / hik (yans.)] is. Glmeyi, kahkaha atmay anlatan kk. [Zlfkar] hah-a, hah-a kiki h a h 5, [hah (yans.)] nl. 1. Beklenen ve istenilen bir durum gerekletiinde duyulan sevinci ve onama duygusunu belirten sz. 2. {az} te o. 3. Tamam; evet. [DS] 0 h ah yle, Yaplan bir iin beenildi ini ifade iin sylenir. h a h 6, [Far. hh oly-] (ha:h) {OsT} sf. steyen; ister. S h h n h h , ster istemez. h a h am , [br. hohm a (hikmet)] is. 1. Hikmet sahibi. 2. Bir Musevi topluluunun din ayinlerini yneten din ve ruhani lideri, h ah am b a , [haham+ba-] is. Bir lkedeki M usevi topluluun din adamlarnn lideri; haham larnn amiri. h ah am b a lk , - [haham+ba--lk] is. 1. Hahambam n grevi. 2. Haham bam a yardmc olan ku rulu. h a h am h a n e, [br. haham + Far. hne] (hahamha:ne) {OsT} is. Hahambann ve bal rgtnn grev yapt yer. h ah am lk , - [haham-lk] is. 1. Hahamn unvan. 2. Hahamn grevi ve ii. h a h a n , [Far. hhn OUU-] (ha:ha:n) {OsT} sf. stekli, h ahcik, -i [Erme, ahik] {az} is. 1. Rus veya Er meni kz. 2. Hoppa kz. [DS] h ah u k , -u [Erme, ahik] {az} is. Teyze. [DS] h a h e r, [Far. hher y~] (ha:her) {OsT} is. K z kar de; hemire, h h er-zd e, {OsT} K z karde o cuu; yeen.

HAH

r a i

1838

haher, [Far. hher

(hcr.heri:) {OsT} is. Kz

ha'ifane, [Ar. h av f > haif + Far. -ane -UsU-] (ha:ifa:ne) {OsT} zf. Korkakasna; ekinerek; kor karak. haifen, [Ar. h av f > h ifen LsU-] (ha:ifen) {OsT} zf. Korkarak. hail2, [Ar. hevl > h il JsU>] (hc:il) {OsT} sf. Kor kun. h ail1 [Ar. havi (evre) > hil JsU-] (ha. il) {OsT} is. , 1. Engel. 2. Bir engel meydana getiren ey. h aile, [Ar. hevl > h ile -dsU] (ha:ile) {OsT} is. 1. A ckl olay; facia; trajedi. 2. tiy. M anzum trajedi. 0 hile-nvs, {OsT} Trajedi yazar. hailevi, [Ar. hile + Far. -v sf. Korkun biimde; trajik, (ha:ilevi:) {OsT}

kardelik. hahha, [hah-ha (yans.)] (h a hha) is. Alayl ve yap mack bir gl ifade eden sz. S hahha gleyim bari, Yersiz bir dnceyi veya sz alaya almak iin sylenen sz. hahhah, [hah-hah (yans.)] (ha'hhah) is. Alayl ve yapmack bir gl ifade eden sz. hahl, [kak-mak > kak-l-] {az} sf. Dolu; yl; pek ok. [DS] hahrak, -i [hah (yans.) > hah-ra-k] {az} is. Bal gam. [DS] hahirik, -i [hah (yans.) > hah-ir-i-k] {az} is. -* hahrak. [DS] hahi, [Far. hvhi jiAj-] (ha:hi) {OsT} is. isteyen; isteyici; istekli, hahikr, [Far. hvhi-kr {OsT} sf. steyici; istekli, hahiker, [Far. hvahi-ker jSliAji-] (ha:hiker) {OsT} sf. -* hahikr. hahikeran, [Far. hvhi-kern OljSLialy-] (ha:hikera:n) is. steyiciler; isteyenler, hahniyum , [Otto Hahn (Alman kimyac) > hahnium] is. kim. Atom numaras 105, kaliforniyum atomla rnn azot ekirdekleri ile bombardmanndan elde edilmi yapay element; nilsbohryum; sembol: Ha. hahut, [? hahut] {az} sf. 1. Salam olmayan; rk; eskimi; ypranm. 2. is. Batan savma yaplan bina. [DS] S 1 hahut olmak, {az} 1. Ypranmak. 2. Bitkinlemek. [DS] hahutlamak, [hahut-la-mak] {az} dnl. f. [-r] [l(u)-yor] Ypranmak; eskimek. [DS] haib 1 [Ar. haybet > h ib v - ^ ] (ha:ib) {OsT} sf. 1. , Yoksun; mahrum. 2. Zarara urayan. 3. stei ol mayan. 4. Umutsuz; kederli; meyus. haib2, [Ar. heybet > hib ^__sU] (ha:ib) {OsT} sf. 1. Korkak; korkan. 2. Utanga; utanan, haiben, [Ar. haybet > hiben LjU-] (ha. iben) {OsT} zf. Diledii olmadan; istediinden mahrum kalarak, haibn, [Ar. haybet > hibn (ha:ibi:n) {OsT} is. 1. stei olmayan kimseler. 2. Yoksun kalanlar. 3. Umutsuzlua denler, haic, [Ar. hic gSU] (ha:ic) {OsT} sf. Heyecan dolu; cokun. haid, [Ar. h id jjU ] (ha:id) {OsT} sf. Piman; na dim; tvbekr. haif 1 [Ar. h if _U] (ha:if) {OsT} sf. Zulmeden; , gadreden. haif2, [Ar. havf > hif ^isU-] (ha:if) {OsT} sf. K or kak; korkan. (ha:hik:r)

haim, [Ar. him ^jU] (ha:im) {OsT} sf. 1. akn; hayrette kalm. 2. Sevgisi yznden akna dn m. haimavadi, [? haimavadi] {eT} is. Bir eytan ad. [EUTS] h ain, [Ar. hynet > h in (ha:in) {OsT} sf. -* hain. S hin-i vatan, {OsT} Vatan haini.|| hin-i nn nemek, {OsT} E km ek ve tuz haini; nankr. hain, [Ar. hyanet > h in (ha:in) sf. 1. Kendi sine gvenildii hlde bakasna veya ideallerine ihanet eden. 2. Bakalarn zmekten, bakalarna zarar vermekten; ktlk etmekten zevk alan. 3. Kt bir niyet tayan. 4. is. Hyanet eden kimse. 5. iinl. Sitemli ekilde bir seslenme sz olarak kulla nlr. S hain hain, 1. Kt ktil 2. Pis pis. 3. H a ince. h ainane, [Ar. h in + Far. -ne <LuiU-] (ha:ina:ne) {OsT} sf. -* haince, haince, [hince] (h a :ince) sf. 1. Haine uygun. 2. Hain bir biimde, hainleme, [hin-le--me] (ha:inleme) is. Haince davranma durumu, hainlemek, [hin-le--mek] (ha:inlenek) dnl. f. [-ir] Haince davranr olmak, hainlik, -i [hin-lik] (ha:inlik) is. 1. Hain olm a du rumu. 2. Haince davran, fi1 hainlik etmek, Birine haince davranmak; ktlk etmek. h a ir, [Ar. hayret > h ir / h ire ojil^] (ha: ir) {OsT} sf. Hayrette kalm; arm. S hir-i bir, {OsT} N e yapacan bilemeyen; akn. h ait, [Ar. ht (evreleme) > h it JaU-] (ha:it) {OsT} is. Bir yeri evreleyen duvar, it vb. eyler. haiz1, [Ar. havz (elde tutma) > hiz >sU-] (ha.iz) {OsT} sf. -* haiz1. S nemli. hiz-i ehemm iyet, {OsT}

B I H I ! . 1839
h aiz2, [Ar. hiz / h id haiz2. haiz1 [Ar. havz (e/cfe tutma) > hiz , (ha:iz) {OsT} sf. 1. Tayan; iinde bulunduran; ieren; kapsayan. 2. Elinde bulunduran; sahip olan; malik olan. S haiz olmak, inde bulundurmak; iermek. haiz2, [Ar. hiz / hid (ha.'iz) {OsT} sf. 1. (Kadn iin) det gren. 2. Namazsz, hajiyografi, [Yun. hagio (aziz) + graphein (yazmak) > Fr. hagiographie] is. 1. Kutsal eylerle ilgili eser. 2. Azizlerin hayatn konu alan bilim dal, hajiyoloji, [Fr. hagiologie] is. Azizler ve kutsal eylerle ilgili eser. hak1 [hah / hak (yans.)] is. Bir eye vurmay, arp , may ya da vurarak sokmay anlatan kk. [Zlfkar] hak-mak hak2, [hah / hak (yans.)] is. K uru eylerin birbirine arpmas, srtnmesi srasnda kan sesleri anlatan kk. [Zlfkar] hak-r-ak, hak-r-da-k hak3, [hah / hak / hk / hik (yans.)] is. Glmeyi, kahkaha atmay anlatan kk. [Zlfkar] hak-l-damak, hak-r-a-mak, hak-r hakir, hak-r-t hak4, -k [Ar. hak {OsT} sf. 1. N e ok iyi ne de ok kt; orta; vasat. 2. (Kii iin) insaniyetli; mert; yiit. 3. {eAT} Tam; ta; ak. harmann hak vasatna bir aa dikip .. A k sel-ireb. hakledeme, {OsT} Derenin orta yeri.|| hakl-varak, {OsT} bot. Yaprak ortas. hak5, -kk [Ar. hakk {OsT} is. 1. Adalet. 2. A da letin, hukukun ve gelenein gerektirdii ey. 3. K i iye adaletin, hukukun tand, ayrd ey. 4. Gerek ve doru olan ey. 5. ddia ve savunma so nucunda varlan kararda geree uygunluk; davada geerlilik. 6. Birine gemi, harcanm emek. 7. Emek karl olan cret. 8. Bir iten dmesi ge reken pay; hisse. 9. huk. Bireyin, korunm asn is teme konusunda yetkili sayld, hukuk ynnden tannm kar. 10. {az} Nianl. [DS] 11. {az} Gelin. [DS] 12. {az} Gelin alm a treni. [DS] 13. {az} Tahl lei. [DS] 14. {az} Deirmencinin tme karl ald un veya tahl. [DS] 15. {az} Gelinin babasna verilen armaan. [DS] 16. sf. D o ru; gerek. 17. Uygun; mnasip; layk. S hak-bn, {OsT} H ak gzeten; hak tanyan.\\ hak-bnne, {OsT} H ak tanyarak; hak gzeterek. || hak-bn, {OsT} H akk grme; hak tanma.|| hk-c, {OsT} Hak arayan. || hak edi, M teahhitler tarafndan yaptklar ilere karlk devletten alacaklarnn dkm.|| hak etmek, 1. B ir em ek harcanarak sa hip olma yetkisi kazanmak. 2. (Yaplan bir ktlk iin) karl olan cezay grmek. 3. (Baar dola ysyla) dl almak.|| hak-gyne, {OsT} Doru syleyene yakr biimde. || hak-gy, {OsT} Doru (ha.iz) {OsT} sf. -*

HAK

syleyicilik.\\ hak gn, {az} Dn gn. [DS]|| hak-gzr, {OsT} Doruluktan, haktan ayrlma ya n.|| hak kazanmak, Vermi olduu emein kar l olan cret vb.yi alabilecek duruma gelmek. || hakk-in, {OsT} Doruyu, gerei bilen; hakk ayrp gzeten.|| hakk- miriyet, {OsT} Am irlik hakk. || hakk gemek, 1. Birinin pay baka biri sine verilmi olmak. 2. B ir eyde veya birinde eme i olmak.\\ hakk- hayt, {OsT} Yaama hakk.\\ hakk- hyr, {OsT} huk. Seme hakk.|| hakk- hu zur, {OsT} -* hakkhuzur.|| hakk- ibd, {OsT} K ul hakk. || ... hakk iin, (Kutsal eyleri ifade eden kelimelerden sonra) ant imek amacyla kullanlr.\\ hekk- intifk, {OsT} huk. B ir tanmazdan birden ok kiinin yararlanm a hakk. || hakk- kadem, {OsT} Ayakbast paras.|| hakk- karr, {OsT} huk. On y l boyunca hibir ekime olmakszn elde bu lundurulan arazi zerinde elde edilen sahip olma hakk. || hakk- kaz, {OsT} Yarg hakk. || hakkna komak, {eAT} Gereken dersi vermek; hakkndan gelm ek.|| hakkndan kmak, {eAT} Hakkndan gelm ek.|| hakkndan gelmek, I. Zor bir ii baar ile bitirmek. 2. Birine hak ettii cezay vermek; almak; yenmek.\\ hakk-mecr, {OsT} huk. htiyac olan suyu getirm ek iin komu tanmazdan geir me hakk.|| hakk- mesl, {OsT} huk. B ir tanmaz dan kan suyu o tanmazn dna aktma hakk.\\ hakk- mrr, {OsT} huk. Birine ait tanmazdan gem eyi salayan hak.\\ hakk- nn nemek, {OsT} 1. Ekm ek tuz hakk. 2. Sadakat; ballk.\\ hakk- nefs, {OsT} Yaamak iin gerekli olan.\\ hakkn aramak, Hakk olduuna inand bir eyi elde etm ek iin almak.\\ hakkn helal etmek, H akkn veya emeinin karln alm ayarak ba lamak; bir haktan bakasnn yararna olarak iten gelerek vazgemek. || hakkn helal etmemek, H akkn veya emeinin karln balamamak.\\ hakkn vermek, 1. B ir ii gerektii gibi en iyi e kilde yapmak. 2. Birinin almasn veya baars yeterince deerlendirmek veya cretini gerektii gibi demek. || hakkn yemek, Birinin mal, em e inin karl veya pay olan eye el koymak, ken dine m al etmek; karln tam olarak vermemek. || hakk olmak, 1. Pay, hissesi, alaca olmak. 2. Sznde, dncesinde, iddiasnda hakl olmak.\\ hakk denmem ek, (Birinin) iyiliklerine, emeine karlk ne yaplrsa yaplsn karl olmamak.]] hakk- ry, {OsT} Hayvan otlatma hakk.]] hakk- sttkn, {OsT} huk. B ir kimseye bir konutta y a da konutun bir blmnde oturma yetkisi veren hak.\\ hakk- skt, {OsT} Sus pay; susmalk.|| hakk- efe, {OsT} Su ime hakk.]] hakk- rb, {OsT} Bir akarsudan ime, kullanma, sulama amal olarak sra ile yararlanm a hakk. || hakk- telif, {OsT} Te li f creti.|| hakk- terceme, {OsT} Tercme creti.|| hakk var, Birinin doru dndn, doru sy

HAK

I M I M C t S M 1840
turma. 2. Yoksulluk; dilencilik.]] h k olm ak, 1. Toprak olmak. 2. A lak gnll olmak.]] h k -p , {OsT} Ayan topra; ayak tozu]] h k -p y , {OsT} -* hak-pa.|| h a k -ra h , {OsT} Yol topra.|| h a k -r b , {OsT} Sprge.]] h k -s r, {OsT} 1. Toprakla bera ber. 2. Toz toprak iinde kalm; durumu ok da nk olan.|| h k -s r, {OsT} Perianlk; dknlk]] h k -ty n et, {OsT} A lak gnll. h a k 8, [kak-mak (yarmak) > kak] {az} is. Dilimlene rek kurutulmu meyve. [DS] H ak , -k k [Ar. hakk j=-] is. V ar ve gerek olan; var l kendiliinden olan anlamnda A llahn adlarn dan biri. 0 H a k alap , {eAT} Allah Tala.]] H ak dini, slamiyet. || H a k getire! Yoktur, bulunmaz, ne a ra r anlamnda kullanlr]] H a k k a eren ler, A lla h n srrna eriip manevi g kazananlar]] H a k k a k av u m ak , lmek.]] H a k k a y r m ek , lmek]] H a k k e l-yakn, {OsT} ta sv f B irlik katnda H a k k gzleme]] H a k k n rah m e tin e kavum ak, lmek]] H ak -p e re st, {OsT} A lla h a tapan.]] H ak p erestn e, {OsT} Allah a tapana yakr biimde. h ak aid , [Ar. hakid asU>-] (haka:id) {OsT} is. Ga rezler; kinler. h ak a ik , [Ar. hakik kayk. h a k a n , [in. hu-y ? / Mo. kan > kn > haan / hkn oUU-] (ha:ka:n) {eT} is. 1. Eski Trk ve M o ol devletlerinde hanlar hanna verilen unvan; pa diah; im parator; kayser; hkmdar; sultan; melik. 2. A frasyaba verilen unvan. [DLT] 0 h k n - m a fu r, {OsT} lm hkmdar. h a k a n i, [eT. hkn + Ar. - ^ ^ U -] (ha:ka:ni:) {OsT} sf. Hakan ile ilgili; hakana ait. 0 h k n ks, {OsT} m paratorluk dneminde padiahlara m ah sus m ehterde ye r alan en byk davul. h a k an lk , - [hakan-lk] (ha:kanlk) is. 1. Hakan ol m a durumu. 2. Hakann ii ve grevi. 3. Hakan ile ynetim biimi. 4. Hakann egemen olduu lke, h a k a re t, [Ar. hakret o jla ^ ] (haka:ret) {OsT} is. 1. O nur krc, onura dokunucu, kltc, aalayc sz veya davran; hor grme; kk drme; in citme. 2. huk. Bir kim senin, baka birine zel mad de isnat ederek onur ve saygnln krmas. 0 h a k a re t etm ek, Birine kk drc, alaltc sz sylemek; onurunu krmak]] h a k a re t grm ek, Birinin onur krc sz ve davran ile karla mak]] h a k a re t saym ak, Birinin sz veya davran n onur krc olarak deerlendirmek]] h a k a re te u ra m a k , Birinin hakaret saylacak sz veya dav ranyla karlamak; hakaret grmek. h a k a re ta m iz , [Ar. hakret + Far. -miz ojUs-] (haka:reta:miz) {OsT} sf. Hakaretle kark; hakaret yollu; hakaretli. (haka;ik) {OsT} is. -* ha-

lediini, doru davrandn belirtmek iin syle nen sz.|| h ak k - zam m , {OsT} Velinin ocuu y a nnda bulundurma hakk.\\ h a k k ullh , {OsT} tasvf. Geziye kacak Bektai babas veya mritlerine arkadalar tarafndan yaplan yardm. || h ak -n ins, {OsT} H ak tanmayan; hak tanmaz. || h a k olm ak, {eAT} Yerini bulmak; layk olmak; reva olmak.|| h ak -p erest, {OsT} D ouluktan ayrlmayan; doruluu seven.|| h ak -p e re stn e , {OsT} Doruluk tan ayrlmayana yakr biimde. || h ak-ins, {OsT} H akk koruyan; hak tanmann gereklerine uyan. || h ak -in sn e, {OsT} 1. H akk gzetene yakr bi imde. 2. Hakk gzeterek; hak tanyarak. || h a k inas!, {OsT} H ak tanrlk; hak gzetm e.|| h ak v erm ek, Birinin savunduu gr, dnce, iddia veya davasn doru bulmak; beenmek; takdir et m ek]| h a k yem ek, Bakalarnn emeinin veya baka yollarla elinde bulunan deerlerinin karl n vermemek veya bunlar karlksz olarak al mak; gasbetmek.\\ h a k y e rin i b u lu r, H akszlk ya p a n er ge cezasn grr]} h a k y o lu, Doruluk. h a k 6, -kki [Ar. hakk dU ] {OsT} is. 1. Kazma; srt me. 2. Maden, aa, ta zerine kalem ad verilen ucu sivri ve kesici aralarla yaplan oyma. 3. hat. K t zerinde, yanl yazlm olan bir yazy ak veya bak gibi aralarla kazyarak silme. 0 h ak etm ek, -* hakketmek. || h a k k -i m h r, {OsT} M hr kazma. || h ak k -i sehv, {OsT} Yanl yazy kazma. h a k 7, -ki [Far. hk (ha:k) {OsT} is. 1. Toprak. 2. gnl. Dnya. 3. Mezar. 0 h k -l d , {OsT} Toprak la karm; toprakla kirlenmi. || hk-bz, {OsT} Toprak elei] hk-bfls, {OsT} 1. Yeri pme. 2. B y k bir kiinin huzuruna varp ayaklarna kapanma veya bast yeri pme. || h k -d n - fena, {OsT} -* hakdn- fena.|| hak-dil, {OsT} Bilgisiz. || h ak -i be d en, {OsT} Vcut topra.|| h k -i b ey ab an , {OsT} liin topra. || h k -i b m r, {OsT} H asta toprak; altn. || h k -i cenb- sfidde-i devlet-m eb, {OsT} Padiahn kaps nnde. || h k -i kad em , {OsT} A yak topra. || h k ile y eksan etm ek, Tamamen y o k etmek; ykmak]] h a k ile yeksan olm ak, Ta mamen y o k olmak; yklmak]] h k -i m ezr, '{OsT} M ezar topra. || h ak -i m ezellet, {OsT} Dknlk topra. || h k -i m rd e, {OsT} lm toprak; ve rimsiz toprak. || h k -i p k , {OsT} Temiz toprak. || h k -i p y, {OsT} A yak topra; ayak tozu. || h k-i p yine y z srm ek, {OsT} Ayaklarna kapanarak yalvarm ak. || hk-i r h , {OsT} Yolun topra; uur. || h k -i t rik , {OsT} 1. Karanlk toprak. 2. mecaz. nsan cesedi]] h k -i teng, {OsT} Mezar; kabir.]] h k -i tre , {OsT} 1. K ara toprak. 2. M ezar topra ]] h k -i v atan , {OsT} Vatan topra. || h k -i zaf, {OsT} nsan.]] h k -n ih d , {OsT} A lak gnll; iyi huylu. || h k-nin, {OsT} 1. Toprakta oturan. 2. Dilenci; yoksul. || hk-nin, {OsT} 1. Toprakta o

IM IM S M

1841

HAK hakendaz, [Ar. hakk + Far. -en d az ?] {az} is. K rek. [DS] hakeza, [Ar. h-kez I-j] (hakeza:) {OsT} e. Bunun gibi; bylece; byle, hakget, [Ar. hakikt] {az} zf. Gerekten. [DS] hakgtre, [Ar. hakk + T. gtr-e] {az} is. Saman kaldrmakta kullanlan byk yaba. [DS] hakk, [Ar. akk &**] {az} is. Ss eyas ve sigara azl yapm mda kullanlan sardan siyaha kadar renkleri deien deerli bir ta. [DS] hakklk, - [hakk--lk] {az} is. Akikten ss eyas yapm a sanat. [DS] hakikiye, [Ar. haklkyye (hak:kiye, k'ler ka ln sylenir) {OsT} is. Gerekilik; realizm, hakldamak, [hak (yans.) > hak-l-da-mak] {az} gsz f. [-r] [-d()-yor] -* hakrdamak. [DS] haklmak, [kak-l-mak] {az} edil. f . [-r] 1. oal mak; artmak; ylmak. 2. Saplanmak; kmek; oturmak [DS] haknca, [hak-nca * = * ^ ] {eAT} zf. Gerei gibi. hakir, [hak (yans.)] is. Glmeyi, kahkaha atmay an latan yansmal gvde. S hakir hakir, {az} (Gl m ek iin) arsz biimde kahkaha atarak. [DS] hakramak, [hak (yans.) > hakr-a-mak] {az} gsz. f M [-T(l)- y r] ! Kahkaha atarak glmek. 2. Y ksek sesle konumak. [DS] hakrdak, - [kak (yans.) > hak-r-da-k] {az} is. Koyun kuyruu eritilip szdrldkten sonra geri ye kalan kkrdakl posa. [DS] hakrdam ak, [hak (yans.) > hak-r-da-mak] gsz. f . [-r] [-d()-yor] K ahkaha atarak glmek, hakirdim, [hak (yans.) > hak-r-dm] {az} is. Glp oynama; elence; neelenme. S hakirdim ekmek {az} Glp oynamak; grlt yapmak. [DS] hakrt, [hak (yans.) > hak-r-t] {az} is. 1. Grlt patrt. 2. Sesli olarak glme; kahkaha. [DS] haki1 [Ar. hikye > hki ,_/^-] (ha.ki;) {OsT} sf. H i , kye eden; hikye anlatan; hikyeci. haki2, [Far. hk (toprak) > hk LS-'^-] (ha.ki;) {OsT} S sf. 1. Toprakla ilgili; topraa ait. 2. Yeile alar k o yu sar; toprak rengi; asker rengi, hakik, [Ar. hakk > hakk J j ^ ] (hakv.k) {OsT} sf. 1. Hakl olan; hak kazanan. 2. H ak etmi olan; layk; mstahak. hakikat, -ti [Ar. hakikat cJLi^] (haki:kat) {OsT} is. 1. elikisiz ve yalansz; doru; akla ve manta, dnme yasalarna uygun. 2. B ir nesne, bir nitelik veya bir durum olarak var olma; varl inkr edi lememe; gerek. 3. Bir eyin nitelik bakm ndan asl; esas; asl. 4. mecaz. Srekli sevme ve ballk; vefa. 5. ed. B ir kelimenin mecaz anlam ile deil de

Hakas, [Hakas] z. is. K azakistann dousunda ya ayan bir Trk boyu. Hakasa, [Hakas-a] is. Halcaslarn konutuu Trk e. hakayk, [Ar. hakk > hakik (haka.yk) {OsT} is. Gerek ve doru olan eyler; hakikatler, hakbilir, [Ar. hakk + T. bil-ir] sf. Adalete, hak ve hukuka uygun davranmay kendine ilke edinmi olan; haktanr, hakbilirlik, -i [hakk +bil-ir-lik] is. 1. Adalete, hak ve hukuka uygun davran. 2. Hakbilir olann nite lii. haka, [Ar. hak + T. -a] zf. Adalete, hak ve hukuka uygun biimde; dorulukla, hakas [haka-s-] is. Adaletli, doru olan; haka olan; dorusu, hak, [hak-] {az} is. Gelin almaya gelenler. [DS] haklar, [hak--lar] {az} is. Gelin alay, hakdan, [Far. hk (toprak) + -dan ol-iS'U-] (ha:kda:n) {OsT} is. Dnya; Yer. S hkdn- dev, {OsT} Bu dnya.|| hkdn- fena, {OsT} 1. Fni toprak. 2. Bu dnya. || hkdn- gurur, {OsT} B u dnya. hakdani, [Far. hk-dn L yl-iS'U-] (ha:kda:ni:) {OsT} sf. Toprakla ilgili, hakelek, -i [? hakelek] {az} is. Ss; gsteri. [DS] hakem, [Ar. hakem {OsT} is. 1. B ir anlamaz l gidermek, bir tartm a veya ekimeyi sona erdirmek iin verecei karara uym ak zere taraf larca seilmi kii; yargc. 2. Futbol, gre, boks vb. spor oyunlarn yneten sorumlu. 3. as. B ir m a nevrada, kum anda heyetince verilen emir ve grev lerin, sava koullarna olduunca uygun bir bi imde yerine getirilmesini salayan grevli. 4. M utlak hkim olan A llahn anlamazlklar gide rici anlamndaki ad. S hakem at, spor. Spor karlamalarnda devre banda, ortak hata veya topun paylalam am as gibi durum larda iki taraf tan birer oyuncunun yannda hakemin topu havaya frlatm as veya yere brakmas; hava at. || hakem heyeti, 1. Yarma ve mnazaralarda en doru so nucu tespit etmekle grevli hakem ler kurulu. 2. B a z lkelerde mahkemelerde yarg grevi yapm ak zere yurttalardan seilmi geici zel kurul; j ri.|| H akem l-Hakem , {OsT} H akemlerin hakemi anlamnda Allah 'in isimlerinden biri. hakemeyn, [Ar. hakem eyn {OsT} is. ki ha kem. hakemlik, -i [hakem-lik] is. 1. A nlaam ayan taraf lar arasnda doruyu gzeterek araclk yapm a ii; yargclk. 2. Futbol, gre, boks gibi spor oyunla rnda kurallara uymay salama, galip taraf tespit etme grevi.

HAK

D M M E M

1842

gerek anlam yla kullanlmas. 6. fel. D oru olann nitelii. 7. tasvf. Tasavvufta drt makamdan (eri at, tarikat, hakikat, marifet) A llahn yeryznde grnmesi biiminde beliren sfatlarn ifade eden ncs. 8. zfi Dorusu; gerekten. S hakkatbn, {OsT} Gerei gren; gr doru kan.|| hakkat-g, {OsT} Gerei, doruyu syleyen.\\ hakikat hkm, {OsT} fe l. Gerein yargs.\\ hakkat-i akliye, {OsT} {OsT} A kl yoluyla bulunan gerek.\\ hakkat-i ehadiye, {OsT) tasvf. Gerek tek varlk; A llah.|| hakikat ehli, {OsT} tasvf. Tek ger ein Allah 'ta olduuna inanarak kendini o yola vermi olanlar; A lla h n gerek zatn bilenler.\\ hakikat-i ey, {OsT} Gerek; varln doas.|| hakkat-i fenniye, {OsT} Teknikgerek.\\ hakkat-i hl, {OsT} in gerei; iin dorusu.|| hakkat-i ilahiye, {OsT} la h gereklik.\\ hakkat-i kasra, {OsT} ed. M ecazl anlatmn en ksa hali.|| hakkati lgviye, {OsT} Szn gerek anlam; mecaz, te rim ve deyim anlam dndaki anlam. || hakkat-i mukayyide, {OsT} tasvf. Geici varlk; dnya; lem .|| hakkat-i mutlaka, {OsT} Mutlak doru; yaln gerek. || hakkat-i rfye, {OsT} ed. ok ve yaygn kullanm sebebiyle bir mecazn yaygnlk kazanarak asl anlamm gibi kabul grmesi; m e caz anlamn gerek anlam yerine gem esi.|| hakkat-i riyaziye, {OsT} M atematiksel gerek. || hakkat-i eriye, {OsT} huk. slm hkmler dikkate alnarak ortaya konan dorular.\\ hakikat olmak, {OsT} (Bir dnce, tasar, hayal vb. iin) gerek duruma gelmek; gereklemek.\\ hakkat-perest, {OsT} Doruya bal; gerei seven. || hakkatins, {OsT} Gerei bilen. || hakkat-insne, {OsT} Gerei bilene yakr biimde.\\ hakkatlem r, {OsT} in asl; gerei.|| hakkatl-hakyk, {OsT} Gereklerin gerei, btn gereklerin temeli olan ve her eyin kendisinden geldii tek varlk; Allah. hakikaten, [Ar. hakkaten iiLi-] (haki: katen) {OsT} zf. Gerekten; gerek olarak; dorusu. hakikatli, [bakilcat-li] (haki:katli) sf. Dostluu, ya knl srekli olan; bal; vefal. hakikatsiz, [hakikat-siz] (haki:katsiz) sf. Ball olmayan; dostluu, yaknl uzun srmeyen; vefa sz. S hakikatsiz kmak, Yaknl, ball uzun srmem ek; vefasz kmak. hakikatsizlik, -i [hakikat-siz-lik] (haki:katsizlik) is. Dostluunu ve yaknln uzun srdrmeme du rumu; vefaszlk. S hakikatsizlik etmek, D ostla rna bal kalmamak; arayp sormamak; vefaszlk etmek. hakikatte, [hakikat-te] (haki:katte) zf. Gerekte; as lnda. hakiki, [Ar. hakik / hakkye (haki:ki: / k ler kaln sylenir) {OsT} sf. 1. Nitelik ve nicelik

bakm ndan deiiklie uramam, bu zellikleri gerek olan; asl; gerek; sahici. 2. K usursuz ve eksiksiz. S1 hakik adet, {OsT} mat. Tam say. hakikiyun, [Ar. hakikat >hakk>hakikiyyn j (haki:kiyu:n, k ler kaim sylenir) {OsT} is. fel. B i linten bamsz olarak bir gerein var olduunu savunan felsef gr sahibi olanlar; gerekiler; realistler. hakm, [Ar. hikm et > hakim (haki:m) {OsT} is. 1. Hikmet sahibi; bilge; filozof. 2. ok bilgili. 3. Buyruklar ve btn ileri bir hikm ete dayanan tek varlk; Allah. hkim , [Ar. hkm > hkim (ha:kim) {OsT} sf. 1. Egemenlii altnda bulunduran; buyruunu gei ren; szn dinleten; egemen; hkmeden. 2. Dier lerine gre baskn kan; bata olan; bata gelen. 3. Denetimi altnda tutan; yneten; idare eden. 4. Bir yeri tam olarak gren; yksekte olan. 5. radesiyle duygu, davran ve isteklerini denetleyebilen. 6. biy. Kendine benzer canllar arasnda g bakm n dan stn gelen; baskn kan; baat; dominant. 7. is. huk. M illet adna yarg yetkisini kullanarak uyum azlklar karara balayan, bam sz kamu g revlisi; yarg. <9 hkim aday, H kim lik m eslei ne balayabilmek iin aday olarak alan kimse. || hkim devlet, H kmeti baka bir hkmetin de netiminde veya vesayeti altnda bulunmayan dev let; egemen devlet.\\ hkim -i hakik, {OsT} A llah.|| hkim -i lem yezel, {OsT} Allah. || hkim -i mutlak, {OsT} Allah. || hkim -i rf, {OsT} B ir yerin sivil h kim i,|| hkim -i er, {OsT} B ir yerin kads.\\ h kim -i vakt, {OsT} Zamann hkimi; hkmdar.\\ hkim karakter, biy. B ir melezde daima ortaya kan karakter.\\ hkim olmak, Egemen olmak; buyruu ve denetimi altnda tutmak; hkmn ge irmek; szn dinletmek.|| (kendine) hkim ol mak, Yersiz ve gereksiz bir davranta bulunma m ak iin kendini tutmak.|| hkim m evz, {OsT} evresini denetim altnda tutabilecek zellikte ve ykseklikteki mevzi.|| hkim -er, {OsT} eriat hkimi.|| hkim yaka, H kim cppelerinin yakas na benzer dik yaka. hakim ane, [Ar. hikm et > halcim + Far. -ne 4iUX^] (haki: ma:ne) {OsT} zf. Bilge kiiye yakr biim de; bilgece. hakim ane, [Ar. hkm > hkim + Far. -ne uUS'U-] (ha:kima:ne) {OsT} zf. 1. Tavrlar buyuran ve hkmeden kim seye yakr biimde. 2. Hkmedercesine. hkime, [Ar. hkim > hkim e (ha:kime) {OsT} is. 1. Hkim isminin diili. 2. Bayan hkim; bayan yarg.

lil t S M i O1843 .
h kim n, [Ar. hkim in Hkm veren; yarglayan, hkim iyet, [Ar. hkm > hkim iyyet (ha:kimiyet) {OsT} is. 1. Buyruunu, egemenliini y rtme durumu; hkmranlk; hkimlik; egemenlik; hegemonya. 2. stnlk. 3. spor. Bir oyuncunun veya takmn oyunun geliimini kendi isteklerine gre ellerinde tutabilme durumu, o 1 hkim iyet-i milliye, {OsT} Ulusal egemenlik; m ill irade. || h kim iyet k a n u n u , biy. Baatlk yasas. hkim lik, -i [hkim-lik] (ha:kimlik) is. 1. Buyruu nu yrtme, szn geirme durumu. 2. M ahke mede uyumazl giderme ve karar verm e yetki ve grevi; yarglk. 3. M ahkem ede hkim in ve bal elemanlarn grev yapt yer. hk im u n , [Ar. hkim > hkim n j yS\s~] (ha:kimu:n) {OsT} is. Hkimler. h a k ir1 [Ar. hakret (kiiiik grme) > hakir jj&-] (ha, ki:r) {OsT} sf. 1. Kk; nemsiz; deersiz. 2. Hor grlen; aalk. 3. Zavall. 4. is. Eskiden bu de ersiz kii anlamnda ben yerine kullanlan sz. fi1 h a k ir grm ek, Kmsemek; deer vermemek; hor grmek. h ak ir2, [Ar. hakr {OsT} is. Eskiden alvar ve etek yapm nda kullanlan, olduka dayankl, ile meli imi gibi grnen ipekli bir kuma, h ak iran e, [Ar. hakir + Far. -ne (haki:ra;re) {OsT} zf. A lak gnlllkle, hakirge, [? hakirge] {az} is. Akarsularn iinden getii boru ya da knk gibi eyler. [DS] hakister, [Far. hkister 1. hakister, [Far. hakister (ha:kister) {OsT} is. (ha.kisteri:) {OsT} Kl; atein kl. 2. macaz. Blbl, (ha:kimi:n) {OsT} sf.

HAK (hakka:k, k ler ince sylenir) {OsT} is. 1 . Metal, ta veya buna benzer malzeme zerine resim, yaz v e ya desen kazyan sanat; gravrc. 2. M hr kaz yan kimse. S h a k k k kalem i, Kuyumcularn de erli talar ilemek iin kullandklar ucu elmasl kesici alet. h ak k a k a n , [Ar. hakk + T. kak-an] {az} sf. Hak g zetmeksizin hemen her eye sahip olm ak isteyen; bencil. [DS] h ak k k , [Ar. hakkk-] (hakka.ki:) {OsT} is. Hakkklk. h ak k k lk , [hakkk-lk] (hakka:klk, ilk k ince sylenir) is. 1. Kazma ve oym a gibi el sanatlar; gravrclk. 2. Deerli talar ile, metal ve aa gibi malzeme zerine yaplan deiik trdeki ss lemeler. h ak k an iy e t, [Ar. hakk => hakkniyyet c~jU>-] (hak k a n iye t) {OsT} is. 1. Hak, hukuk ve adalete uygun luk; doruluk. 2. Allah sevgisi, hakk an iy etli, [hakkniyet-li] (hakkaniyetli) sf. Hak ve adalete uygun, hakkaniyetsiz, [hakkaniyet-siz] (hakka:niyetsiz) sf. Hak ve adalete uygun olmayan; adaletsiz, hakkedilm ek, [Ar. hakk (kazma) + T. ed-il-mek] edil. f. [-ir] Oyularak, kaznarak resim veya desen yaplmak; oyulmak; kazlmak, h ak k etm e, [Ar. halde (kazma) + T. et-me] is. M etal, ta ve aa zerine kazyarak, oyarak ekil ve re sim yapma. h ak k etm ek , [Ar. hakk (kazma) + T. et-mek] gl. f. [-(d)-er] [-(d)-i-yor] Metal, ta ve aa zerine ekil ve resim kazmak; oyma yapmak, h ak k h y a r, [Ar. hakk- hyar jL i- j ^ ] (h a kkhya:r) {OsT} is. Seme hakk, h a k k h u z u r, [Ar. hakk- huzr J ^ ] (h a kkhuzu:r) {OsT} is. Bir toplantda bulunm a veya bir kurulda alma karl olarak alnan cret; otu rum creti. h ak k ld am ak , [hak (yans.) > hakk-l-da-mak] {az} g sz.f. [-r] [-d()-yor] -* hakrdamak. [DS] h a k k rd a m a k , [hak (yans.) > hakk-r-da-mak] {az} g sz.f. [-r] [-d()-yor] -* hakrdamak. [DS] h ak k n d a, [hakk--n-da] z f lgili olarak; zerine; hususunda; konusunda, h ak k s k t, [Ar. hakk- skut o jS j ^ ] (h a kksk:t) {OsT} is. Bir konuda bildii eyler olan kimseye, bildiklerini sylememesi iin verilen pa ra; susma paras; susturmalk; susmalk. hakk y la, [Ar. halde T. - + ile > hakkyla] ( k ler kaln sylenir) zf. Gerei gibi; iyice, h ak k u llah , [Ar. hakkullh *111 js-] (hakkulla:h) {OsT} is. Geziye kacak dervie veya babaya dier

sf. 1. Klle ilgili; kle ait. 2. Kl gibi, hakitm ek, [Ar. hakle + T. et-mek] {az} gl. f. [-(d)er] 1. Yapmak; tamamlamak. [DS] 2. stesinden gelmek; becermek, hakiyan, [Ar. hk > hkiyn (ha:kiya:n) {OsT} is. Topraktan yaratlm olanlar, hakiyyetli, [Ar. hakikat + T. -li] {az} sf. Vefal. [DS] h a k k a 1 [Ar. hakk > halk li^] (hakka:) {OsT} nl. , Gerekten; dorusu. h akka2, [Ar. hkka -L-] (ha:kka) {OsT} is. 1. Ykm; afet; bela; musibet. 2. Kyam et gn. S H a k k a Suresi, K u r an'in 69. suresi olup elli iki ayettir; kyametin kesin olarak geleceini ifade eder. h a k k a k 1 -k [Ar. hakkak jU=-] (hakka:k, k ler kaim , sylenir) {OsT} is. Kutucu; holdcac. h ak k ak 2, -ki [Ar. hakk (kazma) > hakkak il 15^]

HAK

O ie iiM

E M

1844

ihvan tarafndan yaplan yardma Bektailerce veri len ad. h a k k u ra n , [? hakuran] {az} is. zool. -* hakuran. [DS] h ak lam a, [hak-la-ma] is. Haklamak eylemi. h a k la m a k 1, [hak-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] 1. Yenmek; bozmak; perian etmek; hakkndan gel mek; hn karmak; intikam almak. {eAT} (ayn) 2. {az} (engi iin) dnde her davetlinin nnde alp oynadktan sonra bahi almak. [DS] 3. {eAT} Haksz yere para almak; haksz yere ceza uygula mak. h a k la m a k 2, [kak / hak (yans.) > hak-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] 1. Krmak; bozmak. 2. alay. Yiyip bitirmek. 3. {az} Eti kem iinden syrarak kavur malk, pastrm alk vb. iin ayrmak [DS] 4. {az} Fasulyeyi kabuundan ayrmak. [DS] hak lam a, [hak-la--ma] is. Karlkl hak ve borla rn hesaplayp deme, h ak lam ak , [hak-la--mak] ite, f. [-r] (ki taraf iin) birbirine haklarm verip demek; birbirinde alaca kalm amak; hesaplamak. {eAT} (ayn) h a k la trm a k , [hak-la--tr-mak] ite f. [-r] {eAT} Birinin hakkn bir bakasnn zerinde brakma mak. h akl, [hak-l] sf. 1. Doru; yerinde. 2. ddias, davas ve davran adalete uygun ve doru olan. 3. {az} Nianl. [DS] 4. zf. Hakka, adalete uygun biimde, t? h akl b u lm ak , Davasn, iddiasn, dncesini, davrann doru bulmak, yerinde grmek. || h ak l km ak, Davasnn, iddiasnn, dncesinin veya davrannn doru olduu anlalmak.\\ h ak l ol m a k , Davas, iddias, dncesi adalete uygun ol mak. h a k lk 1 - [kak > kak-lk] {az} is. 1. Kaya ve da , lardaki byk su birikintisi. 2. On iki okka (15.5 kg) tohumun ekildii tarla alan. 3. Kk tahl ambar. [DS] h a k lk 2, [Ar. hakk > hak-lk] {az} is. Su deirme ninde tme bedeli olarak alman tahln konul duu yer. [DS] hakllk, - [Ar. hakk > hak-l-lk] is. 1. Hakl olma durumu. 2. Hakl olann nitelii, h ak lu , [Ar. hak + T. -lu] {eAT} is. Nikhl e. h ak m ak , [Ar. kabkab / habhab] {az} is. Takunya; naln. [DS] h ak p erest, [Ar. hakk + Far. perest c~^ j^-] {OsT} sf. H akka tapan; doruluu seven; haksever; dorucu, h a k p erestan e, [Ar. hakk+Far. perestne 4jlx*ujj j H (hakperesta:ne) {OsT} zf. Hakka tapan kim seye ya rar biimde, h ak p erestlik , -i [halcperest-lik] is. Doruluu sever olm a durumu; doruculuk.

h a k ra m a k , [hak (yans.) > hak-ra-mak] {az} gsz. f. [-r] [-r()-yor] 1. ok hzl ve bararak konumak. 2. Y ksek sesle glmek. [DS] h ak sev er, [halc+sev-er] sf. Doru bildiinden ama yan; doruluktan ayrlmayan; hakperest, hakseverlik, -i [hak+sev-er-lik] is. Doruluktan ayrlmama durumu; haksever olma durumu, haksz, [hak-sz] sf. 1. A dalete ve hakka uygun olmayan. 2. Davas, dncesi, davran, iddias yerinde ve doru olmayan. 3. Geerli ve akla uy gun nedenlere dayanmayan. 4. zf. Hak ve adaletle badam ayacak biimde. S1 h ak sz b u lm ak , Bir iddiay veya dnceyi yerinde ve doru bulma mak.\\ haksz k a rm ak , 1.(Birinin) en sonunda haksz olduunu ortaya koymak. 2. Halisiz bul m ak.|| haksz k m ak , Davasnn, dncesinin veya iddiasnn yersizlii anlalmak,|| hak sz k a zan, Yasal olmayan yollardan veya bakalarnn zararna olarak elde edilen gelir.\\ haksz rek ab et, Aldatc davranlarla veya iyi niyet kurallarna aykr yollarla bakalar ve toplum zararna girii len ticar rekabet.\\ hak sz yere, H ak etmedii hl de; geerli bir nedene dayanmadan; haksz olarak. hakszca, [hak-sz-ca] (haks ca) zf. Hakka ve ada z lete uymayan biimde; haksz bir biimde, hakszlk, - [hak-sz-lk] is. 1. Haksz olm a duru mu. 2. H ak ve adalete aykrlk. 3. Haksz sz veya eylem. S hak szlk etm ek, A dalete aykr dav ranmak; haksz bir davranta bulunmak; haksz bir sz sylemek. h ak in as, [Ar. halk + Far. -ins ] (haki n a s ) {OsT} sf. Herkesin hakkn gzeten; hakbilir; haktanr. h ak in asan e, [Ar. hakk + Far. -insne j^ ] (hakina:sa;ne) {OsT} zf. Hakk tanyp gzetene yakr biimde. h ak in asi, [Ar. hakk + ins!
3 ^]

(hakina.si;)

{OsT} is. Hakinaslk, h ak in aslk , - [hakinas-lk] (hakina:slk) is. Her kesin hakkn gzetme durumu, h a k ta n r, [hak+tan-r] sf. Hakka, adalete uygun davranmay kendisine ilke edinmi olan; hakbilir. h ak ta n rlk , - [hak+tan-r-lk] is. 1. Hakka ve ada lete uygun davranm a durumu. 2. H aka davran veya sz. h a k u d , [Ar. hakd ij=-] (haku.d) {OsT} sf. ok kin gden; kindar, h a k u d a n e , [Ar. hakd + Far. -ne (haku:da:ne) {OsT} zf. Kin gdercesine; kin gderek, h ak u k a , [? hakuka] {az} is. D uvar altndan geen su yolu delii. [DS] h a k u ra n , [hakur-an] is. zool. B ir kum ru tr, S 1 ha-

! in E m

i 1845

HL

k u ra n kafesi gibi, (Oda, ev vb. iin) p e k ok ak lk ve delii bulunan. h a k u rk a , [? hakurka] {az} is. H ayvanlarn srtlarn da kan yaralarda bulunan kurtuklar. [DS] hak v u ran , [Ar. hakk + T. vur-mak (vurmak) ?] is. zool.-+ hakuran. h a l1 -li [Fr. halle] is. ehirlerde st kapal sebze ve , meyve satlan yer. hal2, -li, [Far. hl JU-] (had) {OsT} is. Vcudun de iik yerlerinde grlen esm er lekeler; ben. S hld r, {OsT} Benli; benekli.|| hl-i m iign, {OsT} Mis kokulu ben.|| h l-i siyah, {OsT} Kara ben.|| hlistn, {OsT} Vcutta birka tane benin topluca bu lunduu yer. hal3, -li [Ar. hal ,JU-] {OsT} is. 1. Hafife ekip karma; soyma; soyunma. 2. Boanma. 3. Tahttan indirme. hal4, -li [Ar. hl JU-] (had) {OsT} is. Annenin erkek kardei; day. hal5, -li [Ar. hail J ^ ] {O sT} is. 1. zlme; erime. 2. Eritme; elerine, birleenlerine ayrma; zme. 3. Kark bir sorunu giderme; konu ile ilgili bir kara ra varma. 4. zmleme; tahlil; analiz. 5. Z or bir ii baarma. 6. iinden karma. 7. Bir dm zme. S hal aresi, zm yolu. || hall-i mesele, {O sT} Sorunun zlmesi.\\ hall-i m fikilt, {O sT} Zorluklarn giderilm esi,|| h a il ak d , {O sT} ed. bitirme; bilmece gibi dzenleyip aklama.\\ h ail ak d u m u r, {OsT} lerin yaplp sonu alnmas. || hail fasl, {O sT} 1. Sona erdirme. 2. Olumlu bir sonuca vardrma. 3. A klayarak bitirme. hal6, -li [Ar. hail J^-] {O sT} is. Sirke. hal7, [Erme, hl / hel] {az} is. 1. Harman yerinde sap toplam akta kullanlan ara. 2. K ar kremekte kullanlan byk krek, hl, -li [Ar. hl J l^ ] (had) {O sT} is. 1. Bir nesnenin nitelikleri ile iinde bulunduu koullarn tm; vaziyet. 2. Tutum, davran. 3. inde bulunulan an; imdiki zaman. 4. mecaz. Takat; g, kuvvet. 5. Dert; keder; sknt. 6. dbl. simlerin cmlede kul lanrken girdikleri biim ve iinde bulunduklar durumlardan her biri; isim ekimi biimlerinden her biri. 7. tasvf. Sofilerin geici bir sre d dnya ile ilikilerini keserek girdikleri zel vecit ve coku durumu. <9 hl-in, {O sT} Hlden anlar.|| hl byle iken, D urum byle iken. || h l b u d u r ki, {eAT} H lbuki.|| hl bu h l ki, {eAT} Hlbuki.\\ h l deiim i, ast. Bir yldzn scaklk, basn, y o unluk, aydnlatma gc veya ktle bakmndan deiiklie uramas.\\ h ld e n an lam ak , B ir kim senin kt durumunu sezerek anlayl davranmak. || hld en bilm ek, Karsndakinin zel durum larn kavrayabilmek.|| h ld en dm ek, 1. Takatsiz

kalmak. 2. Durumu iyi iken kt bir durum a dmek.|| h ld en gitm ek, {eAT} 1. Bulunduu durumu yitirmek; durumu deimek. 2. Kendini kaybetmek. || h ld en h le girm ek, Utanlacak bir durum karsnda ne yapacan bilemez duruma gelmek; ok utanmak.\\ hle k o y m ak (sokmak), stenilen duruma getirmek; duruma getirmek. || h le yola koym ak, 1. Dzenlemek; tertip etmek. 2. Dzeltip iyi bir duruma getirmek; iyiletirmek; slah etmek 3. Kararlatrmak. 4. S a f d brakmak.\\ h l h a tr so rm ak , Birinden salk durumu hakknda bilgi almak. || h li d u m an olm ak, argo. ok kt duru ma dmek; perian olmak.|| h li h l olm am ak, ok kt ve ar durumda bulunmak.\\ h li h a ra p olm ak, D urumu ok kt olmak; ok perian o l mak; yklm ak; bitkin dmek.|| hl-i h z r, {OsT} imdiki durum.|| hl-i h z r kym et, {OsT} eko. Gelecee ilikin bir hizmet veya maln imdiki fiy a t a hl-i h a rb , {OsT} Sava durumu.\\ hl-i ih tiz r, {OsT} Can ekime; lm hli. || hl-i in tiz r, {OsT} Bekleme durumu.]] hl-i ib, {OsT} D oyma hli; doygunluk durumu.\\ h li k alm am ak , D ayanacak gc kalmamak; takati tkenmek; halsiz dmek. || hl-i m eden, M eden durum. || H lim i sorm a! ok skntl ve perian bir durumda olduunu ifade eden yaknm a sz. || hl-i m stakbel, {OsT} Gele cek zaman.\\ (...) h lin d e ,... grnm nde olarak.|| hline b a k m a d a n , inde bulunduu duruma al drmadan; g yetirem ez durumuna bakmadan. || hline b ak m am ak , K endi gerek durumunu d nm eyerek baaramayaca ilere girimek.\\ h line k p ek ler glm ek, ok kt ve gln duruma dmek.\\ ... h line sokm ak, (...) biimine getir mek,|| ... h lin i alm ak, (...) biimine girm ek.|| H lin n e d ir, diyen yok (olm ad). Kt artlar altn da bulunmama ramen kimse benimle ilgilenme di. anlamnda yaknm a sz.|| h lin i so rm ak , D u rumunu renmek; nasl olduunu anlamaya a lmak; hatr sormak. || hli olm am ak, 1. Salk asndan dayanma gc olmamak. 2. (Para ba kmndan) yeterli geim kayna bulunmamak; du rumu elverili olmamak.|| hl-i p ern , {OsT} A c nacak durum .|| hl-i p r-m ell, {OsT} K eder verici durum.\\ hl-i sb k a ir c , {OsT} Eski durumuna sokma.|| hl-i sahv, {OsT} huk. A kl dengesi bozuk olan birisinin geici olarak dzelmesi durumu.\\ hl-i tab i, {OsT} kim. D oal durum .|| h li ta v r y erin d e o lm ak , Durumu ve davranlar dzgn, iyi olmak.|| hl-i tevelld, {OsT} Dou halinde; ortaya km ak zere.|| h l keyfiyet, {OsT} Durum ve nitelik.|| h li v ak ti y erind e olm ak, Yaama s knts ekmeyecek kadar paras ve mal bulunmak; m add durumu iyi olmak; zengin saylacak kadar mal mlk bulunmak.]] h l olm ak, 1. ok kt bir duruma dmek. 2. lmek.]] h l tak n m a k , Tavr almak; bbrlenmek.]] hl tercm esi, Birinin z

HAL

i m

i m 134m $

gem ii.|| hl ulac, Zarf-fiil.\\ hl yatl, {eAT} K lk kyafet perianl; sefalet. hala, [Ar. hle (teyze) > hla JU-] (ha Ta) {OsT} is. ocua gre babann kz kardei, hal, [Ar. hal e (hal:) {OsT} sf. 1. Bo. 2. is. Ayakyolu; tuvalet; aptesane. hl, [Ar. hl ^U-] (h a . l l ince sylenir) {OsT} zf. 1. u anda bile; daha; henz. 2. u ana kadar; im diye kadar. halaat, [Ar. hal'at szlk; hayaszlk, halab, [Far. halb o}U-] (hal:b) {OsT} is. 1. amur. 2. Bataklk. 3. Bataklk arazi. halaca, [Far. halaca (hal:ca) {OsT} is. Ayakyolu; aptesane. hala, [? hala] is. . Hala, [kal + a > hala] z. is. rann gneyinde yaayan bir Trk boyu. Halaa, [hala-a] (halaa) z. is. Hala Trkle rinin konutuu Trke, halaka, [Slav, halika] {az} is. Uzunlamasna kesilm i yufka iine peynir ve ceviz konularak ya plan bir brek tr. [DS] haladz, [? haladz] {az} sf. Seyrek. [DS] halafet, [Ar. halfet c JU ^ ] (hal.fet) {OsT} is. Ap tallk; budalalk; ahmaklk, halahil, [Ar. halhil J ^ - ^ - ] (hal.hil) {OsT} is. Ayak bilezikleri; halhallar. halai, [Ar. hal ilgili. halaif, [Ar. halife > halif (hal:if) {OsT} is. Halifeler. h alaik, [Ar. halk (yaratma) > halika (yaratk) > hal ik J j ^ ] (hal:ik, k kaln sylenir) {OsT} is. M ahlukat; yaratklar, h alail, [Ar. halle (kadn e) > halil Js%~] (hal:il) {OsT} is. Nikhl eler; zevceler, halaiyyun, [Ar. haliyyn O jJU-] (haliyyu:n) {OsT} is.fel. Bolukular. halak1, -k [Ar. halka > halak j U ] {OsT} is. 1. Halkalar. 2. {az} Mahalle. [DS] {az} Boboaz. [DS] retiyle ypranm ey; paavra, halak, [Ar. halka l5 ^ -] (hal:k) {OsT} is. Pay; hisse; nasip. halaka1 [Ar. halaka *iU] {OsT} is. 1. Halka. 2. {az} , evre; dolay. [DS] 3. {az} K y meydan; kyn halak azl, (hal. i:) {OsT} sf. Bolukla (hal:at) {OsT} is. Yz

oyun yeri. [DS] 4. {az) M ahalle. [DS] 5. {az} Ev nlerindeki birka evlek sebzelik. [DS] 6. {az} Hayvan sama yeri. [DS] halaka2, [Ar. halik > halaka 4iU-] {OsT} is. Berberler. halakat1 [Ar. halka >halakt o l i - ] (halaka:t) {OsT} , is. Halkalar. halakat2, [Ar. halkat o i 5U-] (hal:kat) {OsT} is. 1. yi ahlakllk; halukluk. 2. Dzlk; dmdzlk, halaki, [Ar. halk ^ }U-] (hal.ki:, k kaln sylenir) {OsT} is. Paavrac; eskici, halakim, [Ar. hulkum > halkim ^ 5 ^ ] (hal:ki:m, k kaln sylenir) {OsT} is. Grtlaklar; boazlar, halaklamak, [halak-la-mak ?] {az} dnl. fi [-r] [l()-yor] (Koyun, kuzu iin) zayflamak. [DS] halal, -li [Ar. hall J5U-] (hal:l) {OsT} is. 1. Dost luk. 2. (ki nesne aras iin) ak olma, halale, [Ar. halle %] (hal.Te) {OsT} is. Kadn e.

halalet, [Ar. hallet oJ^U-] (hal.Tet) {OsT} is. Sa mimiyet; iten dostluk, halalu, [Far. hall (hal:l:) {OsT} is. Kavga grlt; amata, halaolu, [hala+o(u)l-u] is. Birine gre halasnn olu. halas, [Ar. hal ^ 5 ^ - ] (hal:s) {OsT} is. Bir yerden veya bir eyden kurtulm a; kurtulu. S hals bul mak, Kurtulmak.\\ hals-dde, {OsT} Kurtulmu; halas grm. || halas etmek, Kurtarmak; azat et mek; serbest brakmak. || halas olmak, Kurtulmak. halasa, [ al (hile) > alasa ?] {az} sf. (Kii iin) iki yzl. [DS] halaskr, [Ar. hal + Far. -kr jlv>}-] (hal.sk:r, l ve k ince sylenir) {OsT} is. Kurtarc, halastar, [? halastar] {az} is. 1. ay demlii. 2. K k gm. [DS] halaa, [Far. hale] {az} sf. 1. Yaramaz; haar; edepsiz. 2. Uyuuk; gsz. 3. (At iin) ie yara mayan. 4. Sz getirip gtren. [DS] halaalk, - [halaa-lk] {az} is. Yaramazlk; ha arlk. [DS] halae, [Far. hale <^5U-] (hal:e) {OsT} is. 1. r p. 2. Gemi dmeni. halat1 [Yun. kalodio] is. Kenevirden bklm kaln , ip. halat ekme, spor. Bir halatn iki ucundan ekm ek suretiyle yaplan g denemesi. halat2, [? halat] {az} 1. Armaan. 2. Erkek tarafnn kz tarafna verdii eya. 3. Ara; para. 4. Organ. 5. Kk bakr tencere. 6. Kap kacak. 7. Yaysz yk arabas. [DS] S halat arabas, {az} Binilen y a da y k tanan bir tiir araba. [DS]

halak2, -k [Ar. halak jU-] {OsT} is. Kullanlm ak su

0 K

l t I ! t .1847 t M

HAL

halat', [Ar. halet > halat o"!U] (ha:l:t) {OsTj is. Haller; durumlar; nitelikler. S hlt- nevm, {OsT} Uykuda uranlan haller. || hlt- selse, {OsT} hl. halat 2, [Ar. hala > hlt o'ilU-] (ha:la:t) {OsT} is. Halalar. halat, [halat-] is. 1. pleri veya kenevir liflerini bkmek suretiyle halat hline getiren ii. 2. dnz. Limanlarda gemilerin halatlarn atmak, balamak ve zmekle grevli kimse, halavat, [Ar. hl (bo) > halvt o tjiU -] (hal:va:t) {OsT} is. Boluklar; bo yerler; tenha yerler, halavet, [Ar. h a l v e t o j ^ ] (hal:vet) {OsT} is. Se vimlilik; tatllk; irinlilik. S5 halvet-bah, {OsT} Zevk veren.\\ halvet-i kelm, {OsT} Szn tatll ,|| halvet-i tam , {OsT} Yemein tad.|| halvetyb, {OsT} Z evk bulan. halavetli, [halavet-li] sf. Zevk veren; tatl; irin; ho. halavurt, [? halavurt] {az} is. K aba adam. [DS] halay, [Yun. alae => alay > halay] is. folk. D avul ve zum a eliinde toplu olarak oynanan halk oyunla rnn genel ad. S halay b a,/o& . Halayda, sra nn banda y e r alan ve dier oyuncular idare eden, elinde m endil tayan oyuncu. || halay ekmek, folk. H alay oynam ak. || halay tcpmck, /o//c 1. Halay ekmek. 2. ok grlt patrt etmek; tepin mek. halayk, - [Ar. halik J5%^] {OsT} is. Kadn kle; cariye; karava, halaykl, [halayk-l] sf. Halay olan, halayklk, - [halayk-lk] is. 1. H alayk olma du rumu; klelik; cariyelik. 2. Halayn yapt i. halaylm, [han+y > hanay-l-m] {az} is. D z dam rtl yksek ev. [DS] halaylim, [halay-li-m / Ar. alm ?] {az} is. alm. [DS] halaz, [Yun. khaladz] {az} is. Dolu (ya). [DS] halaza, [Ar. haraze j>-] {az} is. Hasat srasnda dklen tanelerden ertesi yl kendiliinden yetien rn. [DS] halazade, [Ar. hala + Far. zade oilj 4U-] (halaza:de) {OsTj is. (Bir kim seye gre) babann kz kardeinin ocuu. halazlama, [alaz-la-ma] {az} is. vet. At, katr ve eein derisinde kan kabarcklar. [DS] halazlamak, [halaz-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()yo] 1. (Hasat edilen rn dkntleri iin) sonra dan kmak. [DS] 2. Tarlada kalm olan soan ve patatesi toplamak. Ialb1 [Ar. halb , halb2, [Ar. halb {OsT} is. St sama. ! (Yrtc hayvan iin)

pene vurarak paralama. 2. Birinin aklm bandan alma. halba1 [Ar. halb Ul=~] (halba:) {OsT} sf. Akl ba , ndan alnm; akn; ahmak. halba2, [Ar. ahleb > halb Ui-] (halba:) {OsT} sf. Aldatc; hilekr. halbe, [Ar. halbe 4^-U-] {OsT} is. Yarm ak ya da yar dm amacyla bir araya gelmi atl topluluu, hlberi, [Ar. hl + T. beri] {az} zf. Kolaylkla; kolay kolay. [DS] hlbuksa, [Ar. hl + T. bu +ki + i-se] {az} e. H l buki. [DS] hlbuki, [Ar. hl + T. bu + ki *y ) U ] (h a lbuki, l ince sylenir) ba. ki zt cmleyi anlam ca birbiri ne balar; oysa; oysa ki; aksine olarak, hlbuksam, [Ar. hl + T. bu+ ki + i-se-m] {az} ba. Hlbuki. [DS] hlbuku, [Ar. hl + T. bu + ki] {az} ba. Hlbuki. [DS] hlbuysa, [Ar. hl + T. bu + ise 4*>l y. J l^ ] (halbu ysa, l ince sylenir) ba. Hlbuki, hale, [Ar. hale gW] {OsT} is. Pam uk veya yn atma. hald 1 [hald / held / hld (yans.)] is. Yuvarlanmay, , hzl hareket etmeyi, bu biimde ses karmay, d zensiz konumay anlatan kk. [Zlfikar] hald-rda-k, hald-r haldr, hald-r-da-t-mak, hald-r-mak hald2, [Ar. Ji-] is. Devamllk; sreklilik, halde, [Alm. halde] is. B ir maden ocanda ykama veya ayklama sonunda kan artklarn ylm asn dan meydana gelen tepe; artk yn, haldr, [hald (yans.) > hald-r] is. 1. Yuvarlanm ay, hzl hareket etmeyi, bu biimde ses karmay, d zensiz konum ay anlatan yansmal gvde. 2. H a reket hlinde bulunan cisimlerin yuvarlanma ve birbirine vurm a sonucunda kardklar ses. S1 hal dr haldr, 1. H zla ve arpma, vurma sesi kara rak. 2. (I yapm ak iin) abuk ve grltl biim de. 3. (Konumak iin) kaba saba. 4. (Yry iin) sallana sallana.|| haldr huldur, 1. evresine dik kat etmeden arpp devirerek. 2. (G iyecek iin) ok geni; bol. 3. A yak kaymas srasnda kan ses. haldramak, [hald (yans.) > hald-r-a-mak] {az} g sz.f. [-r] [-r()-yor] Sama sapan konumak, haldrdak, - [hald (yans.) > hald-r-da-k] {az} sf. 1. (Kii iin) sama sapan konuan. 2. Krp dken. [DS] haldrdamak, [hald (yans.) > hald-r-da-mak] {az} g sz.f. [-r] [-()-yor] Grlt karmak. [DS] haldrdatmak, [hald-r-da-t-mak] {az} gl. f. f r ] 1. Grlt kartmak. [DS] 2. Acele ve dzensiz biimde yapp bitirmek. hale1 [Ar. hle <dl& (ha:le) {OsT} is. 1. Baz geceler , ]

HAL

B I0 M IIC E S B

. a

ayn ve dier gk cisimlerinin etrafnda grlen kl halka; ay evi; ayla; al. 2. Hristiyanlkta azizlerin balarnn evresine izilen halka. 3. Meme ban evreleyen koyu renkli blge; arak. 4. tp. ltihapl b ir blgeyi evreleyen krmz blge. S hle-dr, /OsT} H lesi olan; hlelenmi.\\ hle-i m h, (OsT) A y al.|| hle-vr, {OsT} H ale bii minde olan; hlesi bulunan. hale2, [Ar. hle (teyze) <JU.] (haile) {OsT} is. Hala. S hle-zde, {OsT} 1. Hala kz 2. H ala olu. 3. Teyze olu. hale3, [Ar. hle JU-] (ha.ie) {OsT} is. Kadnlarda, mem e bann evresinde bulunan koyu renkli dai re; arak. haleb, [Ar. haleb {OsT} is. 1. St sama. 2. Yeni salm st. 3. Hurmadan yaplm bir iki. halebe1 [Ar. halebe J-] {OsT} is. St saan kim se , ler. halebe2, [Ar. hlib > halebe lar; kandranlar, haleb, [Ar. haleb! (halebi:) {OsT} sf. 1. (H b yk) Halepli. 2. is. Eskiden kuma lmekte kulla nlan ve 50 ile 70 cm. arasnda deien bir uzunluk ls; arn; {az} (ayn) [DS]. halecan, [Ar. halecn O U t ] (haleca.n) {OsT} is. arpnt; heyecandan kaynaklanan kalp arpnts; helecan. S halecn- kalb, {OsT} Yrek arpnts. halef, [Ar. halef {OsT} is. 1. Oul. 2. gnl. Sonradan gelen; birinin yerini alan kimse; ardl. 3. M em urlukta grevden ayrlan birinin yerine atana rak gelen ve greve balayan kimse. S halef selef, Sonradan gelen ile nceki. || halef selef olmak, Ye ni gelen eskisinin yerini almak; biri tekinin yerini alm ak.|| halef selef, {OsT} 1. Sonradan gelen ve nceki. 2. Oul ve baba; baba oul. halefen, [Ar. halefen (hle fe n ) {OsT} zf. Biri dierinin yerini alarak; arkadan gelerek; ardl ola rak. halefen an selef, {OsT} Haleften selefe gem ek yoluyla. || halefen bade halef, {OsT} Bir o k haleften sonra. halefi, [Ar. halefi {OsT} (halefi;) sf. Halefle il {OsT} is. Birinin ye gili olan; haleflikle ilgili, halefiyet, [Ar. halefyyet rine gemi olma durumu; halefiik; ardllk, haleflik, [halef-lik] is. Birinin yerini alma durumu; yerine geme ii; ardllk; h alef olm a durumu, halel, [Ar. halel Ji^-] {OsT/ is. 1. Bozma; bozukluk. 2. Zarar. 3. Dzensizlik. 4. ki nesnenin arasnda bulunan boluk; balantszlk, fi1 halel gelmek, Bozulmak; zarar grmek. || halel getirmek, Boz mak; zarara uratmak; engel olmak; ket vurmak. || {OsT} sf. Aldatan

halel-pezr, {OsT} B ozulm ak durumunda olan; bo zulm as kesin olan; bozulucu. || halel verm ek, Bozmak; datmak; sarsmak; engel olmak; ket vur mak. halelbar, [Ar. halel + Far. -br {OsT} (halelba;r) is. Osmanl ordusunda kullanlan ucu p i ram it biiminde bir tr balta, haleldar, [Ar. halel + Far. -dr _>ljJU -] (halelda.r) U {OsT} sf. Bozukluu olan; bozulmu; bozuk. S ha leldar etmek, Bozmak; zarara uratmak; zarar vermek. || haleldar olm ak, Bozulmak; zarara u ramak; zarar grmek. halelenme, [hale-len-me] is. evresinde hle m ey dana gelme eylemi, halelenmek, [hale-len-mek] gsz. f . [-ir] evresinde hle meydana gelmek, haleli, [hale-li] sf. Hlesi bulunan, halem at, [Ar. halme > halem t o U t ] (halema;t) {OsT} is. M em e balar, haleme, [Ar. halm e > halem e ui^] {OsT} is. M em e ucu. halem i, [Ar. halem e > halem i me ucu ile ilgili. 2. anat. M ememsi, hlen, [Ar. hlen SlU] (h a .len) {OsT} zf. u anda; imdi; bugnk gnde, halenciye, [Ar. halenciyye (ha.lenciye) {OsT} is. bot. Fundagiller. Halep ban, [Halep + ban-] is. t. tp. Tatarck adl zararl bcein srm as ile insana bulaan leishmania adl bir hcrelinin m eydana getirdii bir deri hastal; ark ban, halet, [Ar. hl > hlet o J U ] (ha.iet) {OsT} is. Durum; keyfiyet. S hlet-efz, {OsT} Bir lale tr. || hletengz, {OsT} nsan trl biimlere sokan durum.\\ hlet-i cer, {OsT} dbl. A rap dilbilgisinde kelimenin kesreli hli.|| hlet-i gay, {OsT} Baygnlk hli.|| hlet-i m araziye-i ruhiye, {OsT} Psikolojik bozuk luk.|| hlet-i nezi, {OsT} lm hli; can ekime.\\ hlet-i ruhiye, {OsT} R uhsal durum; psiko lo jik du rum. haletme, [Ar. hal' + T. et-me Tahttan indirme eylemi, haletmek, [Ar. hal' + T. et-m ek {OsT} -U-] {OsT} {OsT} sf. 1. M e

gl. f. [-(d)-er] Hkm dar vb. tahttan indirmek, hkmdarlktan drmek, halevat, Ar. hal > halevt (haleva. t) {OsT} is1. Boluklar. 2. Y alnz bulunulacak yerler; halvet yerleri. haleyik, -i \eT. alak (kulbe) > alak-uk > alau / ala-ck] {az} is. B a ve bahelere aa dallarndan yaplan ardak; hayma; alack. [DS]

E M

1849

HAL

haleylim, [halay-l-m / Ar. alim ?] {az} sf. Giyini i dzgn olmayan. [DS] halezun, [Ar. halezn jjl-] (h a le z u :n ) {O sT} is. -* helezon. half1 [Ar. half , Yemin. half2, [Ar. half l-U-] {O sT} is. 1. Srt; arka; art. 2. sf.
{O sT}
_ ii^ ]

{O sT} is.

1. Yemin etme. 2.

halg, [kal- / halg] {eT} is. Hava; atmosfer; havakre. [EUTS] halik, - [Yun. khalikhi] {az} 1. Eski ayakkab. 2. A asz semer. [DS] haln, [kal-n / haln] {eT} sf. 1. Kaln. [EUTS] 2. Kz tarafnn damat tarafndan ald para veya mal; balk, {az} [DS] halslamak, [Ar. (Sur.) hli => alaz-la-mak ?] {az} 1. Hazrlamak. 2. (Gre, dv vb. iin) rakibi yenmek; hakkndan gelmek. [DS] halka, [Slav, halka] {az} is. 1. Erite. 2. M sr unundan yaplan bir tatl. 3. Mant. [DS] haltmak, [kal-t-mak / haltmak] {eT} Kaldrmak. [EUTS] halza, [ala-z-a ? > halaza] {az} is. 1. Halaza. 2. F i liz. 3. Yabani avdar. 4. Yeni yetien ekin. 5. K k soan. 6. Otlak olarak ekilen ekin. [DS] h ali1, [Ar. hal (bo) > hl J ^ - ] (hadi:) {OsT} sf. 1. Bo; ssz; tenha; mnhal. 2. Babo; gamsz; gai lesiz. 3. is. Evlenmemi erkek. 4. Ak yer. fi1 (bir eyden) hal olm ak, (O eyden) arnm olmak; uzak kalmak; (o eysiz) olmak.|| hlyz-zihn, {OsT) Zihni bo. hali2, -i [Ar. hli' jJU-] (hadi) {OsT} is. Boanm erkek. hali3, -i [Ar. hal' ^ ] (hali:) {OsT} sf. 1. Soyul mu. 2. Kovulmu, hal l-izr, {OsT} 1. Yz yrtk. 2. mecaz. Edepsiz; alnnn damar atlam. hl, [Ar. hl > hl u ana ilikin, halia, -a [Ar. h li'a a*JU-] (hadi) {OsT} is. Boan m kadn. h a li 1, [Ar. hlic / halice gil=- / 4=J^] (ha:lic) {OsT} sf. Pam uk eiren. hali2, [Ar. hlic / hlice / 4 -^-] (hadic) {OsT} is. Oynatma; sarsma; hareket ettirme. h ali3, [Ar. halc g4=-] (hali:c) {OsT} is. -* hali, hali, -ci [Ar. halc j ^ - ] {OsT} is. 1. Kanal. 2. co. Gel-git hareketlerinin andrmas sonucu bir huni biiminde genilemi akarsu az. 3. {az} Orak. [DS] halie, [Far. kl-e] {az} is. Kk ipek hal. [DS] halid, [Ar. hlid / hlide jJU- / ojJU-] (ha:lid) {OsT} sf. 1. Sonsuz; daim; ebed. 2. (Ot, aa vb. iin) bir yldan ok yaayan, halidat, [Ar. hlidt ol-dli-] (ha:lida:t) {OsT} is. S rp gidenler. halide1 [Ar. hlide ojJ-] (ha.iide) {OsT} sf. H alidin , diili. (ha:li:) {OsT} sf. imdiki;

Sonradan gelen. 3. Kt evlat, S> half- imm, mamn arkas.

halfa, [Ar. halfa UU] (ha ifa:) {O sT} is. bot. Buday gillerden lifleri, ip, uval ve kt yapm nda kulla nlan bir tr buday; beparm ak otu; alfa. (Stipa tenacissima). hlfe1 [Ar. halfe , hlfe2, [Ar. hlfe half, [Ar. half
{az} is. {O s T} is.

K alfa. [DS]

Yemin etme, Arka ile ilgili

( h a lfi:) {O sT} sf.

olan; arkaya ait. half-time, [ng. half-time] (h fta y m ) is. Yar zaman; haftaym; ara. halhal, [Ar. halhal JUJU-] (halhad) {O sT} is. 1. K a dnlarn ayak bileklerine taktklar Hint gelenei kaynakl bir tr bilezik; mengel; ayak bilezii. 2. {az} Tatan rlm al. [DS] halhalamak, [Ar. halka => halka-la-mak] {az} gl. f M [-l(0~yor] Uzun ipi dirsek ve baparm ak ile el arasndan geirmek suretiyle dolayp halka gibi yapmak. [DS] halhale, [Ar. halhale {OsT} is. Esneklik; elasti kiyet. halhali, [Ar. halhale ?] {az} sf. (Bilezik, yzk vb. iin) geni; bol. [DS] halhalh, [Ar. halhal / halka => halha-l] {az} sf. Benekli. [DS] hal, [Far. kl] is. Yere, m obilya stne serilen veya duvarlara kaplam ak suretiyle kullanlan zel bi imde yn veya ipekten dokunmu, nakl, ksa ve sk tyl, kaln yayg, f? hal ubuu, {az} Hal dokurken arlar arasna geirilen hal enindeki aa ubuk. [DS]|| hal dibi, {az} Hal dokunan yer. [DS]|| hal hulu, {az} yiye yakn; orta. [DS]|| hal saha, Amatrce top oynam ak amacyla dzen lenmi ve zem ine hal serilm i saha. || hal tokma, {az} D okuma tezghnda kullanlan dili tarak; kirkit. [DS] halc, [hal-c] is. Hal dokuyan veya satan kii, halclk, - [hal-c-lk] is. 1. H ah dokuma ii ve sanat. 2. Hal retim sanayii. 3. Hal alp satma ii; hal ticareti. hala, [Far. kl-e] {az} is. K k hal; seccade. [DS]

HAL

A I O M I lC E S f iM 880 ;
r yaratan Allah. S hlikul-bery, {OsT} Yara tlmlarn yaratcs. halik5, -i [Yun. heliks] {az} is. 1. M oloz. [DS] 2. {eAT} Helik. halika, [Ar. halk (yaratma) > hilkat > halika *!] (hali:ka) {OsT} is. Yaratlm olanlarn tm; mev cudat; mahlukat; tabiat; yaratk, halike, [Ar. hlike olan nefis. halikyet, [Ar. hlik > hlikyyet o-JiiU-] (hadikyet) {OsT} is. Yaratclk. halil1 [Ar. hell > hall , nn nikhl ei; koca; zevce. halil2, [Ar. hill > hall J*!-] (halid) {OsT} sf. Sadk; samimi; iten dost; sevgili. S H alilr-rahmn, {OsT} I. A lla h n sevgilisi anlamnda Hz. brahim iin kullanlan unvan. 2. Hz. brahim in mezarnn bulunduu yer. halile', [Ar. halle (hlide) {OsT} is. bot. Mirobalan denilen meyvelerinden aselbent elde edilen ve scak iklimlerde yetien bir tr aa, (Terminalia chebula): halile2, [Ar. halle ^LU] (hlide) {OsT} is. Mevlevi ayinlerinde alman bir tr mzik aleti; zil; imbali. S halle-zen, {OsT} Tekkelerde zil alan dervi. halile3, [Ar. hell > halle Nikhl kadn; e; zevce, halim, [Ar. hilm > halm (hali.m) {OsT} sf. 1. Y umuak tabiatl. 2. Yumuak; sakin. 3. isi. Sulu larn cezasn vermeye gc yetip dururken bunu yapm ayp onlar hakknda yumuak davranarak ce zalarn geri brakan anlam nda A llahn isimlerin den. S halim selim, Yumuak huylu ve sakin; do ru. halimane, [Ar. halm + Far. -ne (hali.m a:ne) {OsT} zf. Yumuak huyluya yakr biimde; sakin ve yum uak olarak, halis, [Ar. hul > hli (hadis) {OsT} sf. Ka rk olmayan; saf ve katksz. S1 halis muhlis, 1. H i katksz; eksiksiz. 2. z. || hlisd-dem, {OsT} Soyuna baka kan karmam; safkan. halisane, [Ar. hli + Far. -ne ^UJU-] (ha:lisa:ne) {OsT} zf. tenlikle; tem iz yreklikle. halise, [Ar. hlise katksz. halisen, [Ar. hlien UJU-] (hadisen) {OsT} zf. 1. Katksz olarak. 2. ten gelerek, haliset, [Ar. hliet (hadiset) {OsT} is. dbl. Cmlenin dzgn ve akc olmas. (hadise) {OsT}' sf. Hilesiz; (halide) {OsT} is. (halid) {OsT} is. Kad U] (ha:like) {OsT} is. ok hrsl

halide2, [Far. hailde Juli-] (hali:de) {OsT} sf. Drte rek saplanm; sanlm. halidn, [Ar. hlidn jjjJU -] (ha:lidi:n) {OsT} sf. -* halid. halidun, [Ar. hlidn OjjJU-] (ha:lidu:n) {OsT} sf. -* halid. halif1 [Ar. hlif _i)U] (ha:lif) {OsT} sf. Yemin eden; , and ien. halif2, [Ar. halef > hlif _ilU-] (ha:lif) {OsT} sf. 1. Sonra gelen. 2. Birinin yerine geen. 3. rm; bozulmu. halif3, [Ar. half i-jLU-] (llali.f) {OsT} sf. (Kiilerden her biri iin) yemin ederek szleen. halif4, [Ar. half -ii-] (hali:f) {OsT} sf. Birinin ye rine geen; sonradan gelen, halife, [Ar. halef > halfe -tLli-] (hali.fe) {OsT} is. 1. Birinden sonra yksek bir makama geen kimse; h alef olan. 2. Hz. M uham m edin vefatndan sonra M slmanlarn imamln ve eriatn koruyuculu unu yapm akla grevli kimse. 3. Osmanl padiah larnn kullandklar unvanlardan birisi. 4. Hkm dar. 5. Babili kalemlerinde ktipbamdan sonra gelen ktip. 6. kinci usta; kalfa. 7. mecaz. ok iyi yetim i ve eitim alm kimse. 8. tasvf. Tarikat larda eyhin yerine geme yetkisi olan kimse. 9. {az} Kalfa; tezghtar. [DS] S halfe-i evvel, {OsT} D evlet dairelerinde yaz ilerinde alanlardan nc ve en alt dzeyde olanlar.\\ halfe-i M slimn, {OsT} M slmanlarn halifesi.|| halfe-i ry-i zemn, {OsT} 1. Yeryznn halifesi. 2. Yavuz Se lim den sonra gelen padiahlar iin kullanlan un van]} halfe-i sn, {OsT} devlet dairelerinde yaz ilerinde alanlardan ikinci srada olanlar. halifelik, -i [halife-lik] (hli.felik) is. 1. Halifenin grevi; hilafet. 2. Halife olma hli ve nitelii. 3. Halifenin makam. 4. Halifenin egemenlii altnda ki lkeler. hlihazr, [Ar. hl-i hzr ^ U - JU-] (ha: liha:zr) {OsT} is. u andaki durum; bugnk durum; imdi ki durum. halik1 [Ar. helk (yok olma) > halik viUU] (ha:lik) , {OsT} sf. Helak olan; kalc olmayan; lml. halik2, [Ar, halk (tra etme) > hlik / hallk jjJL*-] (hadik, k kaln sylenir) {OsT} is. Tra eden; ber ber. halik3, [Ar. halk (tra etme) > halik J r ^ ] (hali:k, k kaln sylenir) {OsT} sf. Tra edilmi; tral. halik4, -k [Ar. halk (yaratma) > hlil jJU-] (ha:lik, k kaln sylenir) {OsT} sf. 1. Yaratc; yaratan; yoktan var eden. 2. z. is. (H byk yazlr) Btn varlkla

I M R S M . 1851

HAL

halisiyet, [Ar. hliiyyet halit1 [Ar. halt > halit ,

(ha:lisiyet) {OsT} (hali:t) {OsT} is. Bir

is. 1. Doruluk, i temizlii. 2. Saflk. akarsuda hissesi bulunan kiilerden her biri. halit2, [Fr. halite] is. Kaya tuzu, halita, [Ar. halt (kartrma) > halit > halita AaJU-] (hali:ta) {OsT} is. kim. 1. ki ve daha fazla m adde nin birlemesinden m eydana gelen karm; alam. 2. mecaz. Karma; bir arada bulunma, hliya, [Ar. hl > hl > hliyy U l>] (ha:liya:) {OsT} zf. imdiki zamanda, haliyat, [Ar. hliyye > hliyyt oU U -] (ha:liyya:t) {OsT} is. Bekr kadnlar. haliye1 [Ar. hliyye , (hadiye) {OsT} is. badet srasnda el aklatma ve raksetme gibi eyleri helal sayan bir tarikat. haliye2, [Ar. hliyye (hadiye) {OsT} is. tasvf. badet srasnda el vurm a ve raksetmeyi helal sayan tarikat. haliye3, [Ar. hliyye <JU-] (hadiye) {OsT} is. Bekr kadn. hliyen1, [Ar. hl > hliyen UU-] (h a :liyen) {OsT} z f imdiki zamanda; imdiki durumda. hliyen2, [Ar. hl > hliyen UU-] ha: liyen) {OsT} zf. Bo olduu hlde, haliyle, [Ar. hl + T. -i + ile (hadiyle) {OsT} zf. 1. N ormal olarak; doal olarak; ister istemez. 2. Olduu gibi; bulunduu durumda. 3. ba. Tabii olarak; doal olarak; olaan bir sonu olarak, halizeyn, [Ar. hli (bo) + zihn] {az} sf. Bn; aptal; saf. [DS] halk1 [Ar. halk ji^-] {OsT} is. Boaz. , halk2, [Ar. halk {OsT} is. Tra etme.

halk3, [Ar. halk jJ^-j {OsT} is. 1. Yaratma. 2. cat. 3. Yaratlma. 4. nsan; insan soyu. 5. Bir arada yaa yan insan topluluu. 6. Bir lkede yaayan ayn uyruktan olan insan topluluu. 7. Ayn soydan gel melerine ramen ayr lkelerin uyruu altnda ya ayan insan topluluu. 8. Bir lke iinde yaayan ayr milletlerden gelme insan topluluklarnn her biri. 9. Belli bir blgede yaayan kk topluluk. 10. Yneticilere gre lkedeki yurttalarn btn. 11. Aydnlar dnda kalan insanlarn tm. 12. Bir olay veya deiik sebeplerle bir yerde birikm i in san kalabal; ahali. 0 halk adam, H alk arasn dan yetierek gelm i veya halka yaknlyla tan nan kii.|| halka dnk, Halkn yararna olan.|| halka gitmek, (Siyasetiler iin) genel seim ya p mak,|| halk az, dbl. B ir dilin belli bir lehesinin iinde daha kk ayrlklar gsteren ve belli ye r

leim blgelerine zg olan konum a.|| halka in mek, (Yneticiler iin) halkn arasna girerek onun anlay ve gr dzeyine gre davranmak.\\ halk avcl, Geree aykr szler sylemek, halkn kolay olana veya zel tutkularna uygun tutumlar krklemek suretiyle kendi itibarn artrmaya veya iktidarda kalmaya ynelme; la f ebelii; demagoji\\ halk avcs, Halkn tutkularn ve n yarglarm verek kar salamay uman kii; la f ebesi. || halk band, zel ve tzel kiilerin her trl iletiim ihti yalarnda, can ve m al gvenlii salamada kul landklar 27 MHz. dolayndaki frekans band; CB (citizen band). || halk bilgisi, H alk biliminin, evre y i oluturan canl, cansz doal nesnelerle ilgili inan ve uygulamalar konu alan dal. || halk b i limci, folk. H alk bilimiyle ilgili inceleme, aratr ma, derleme yapan kimse; folklorcu.\\ halk bilimi, folk. Bir lkede yaayan insan topluluunun kltr rnlerini, gelenek ve greneklerini, tre ve inan larn, mzik ve oyunlarn, m asal ve bilmecelerini, halk hekimliini vb. inceleyen, bunlarn birbirleri ile ilikilerini, kaynaklarn, yayln ve etkilei mini kurallara balamaya alan bilim dal; hal kiyat; fo lklo r.\ halk bilimsel, H alk bilimi zellii tayan; folklorik.\\ halk dili, H alk azlarndan ortak dile geerek yaygn bir biimde ortak dil ile birlikte kullanlan az zelliklerinin tm .|| halk dUman, Halkn zararna davranan.|| halk edebi yat, H alk ozanlarnn veya ad belli olmayan kii lerin rettikleri iir, destan veya hikye trnden edeb eserler. \\ halk eitimi, lke apnda her y a tan yetikin kimselere ynelen, planl, ok ynl eitim; yetikinler eitim i.|| halk etm ek, Yoktan var etmek; yaratmak, halk evi, H alk evleri kurulu unun grev yapt bina. || halk evleri, Halk eitip m ill birlik ve lkye yneltm ek amacyla kurulmu bulunan bir halk eitim kurumu. || halk felsefesi, Geni kalabaln inan ve dnya gr.|| halk gn, Sinema ve tiyatrolarda gelir dzeyi dk kiilerin yararlanm as amacyla dzenlenen ucuz tarifeli gsteriler.\\ halk hikyesi, Aklarn anlat t kahramanlk, ak ve serven hikyeleri.|| halk hkmeti, Halkn devlet gcn elinde bulundur duu ynetim biimi.\\ halk- d-cihn, {OsT} 1. k i dnyann halk. 2. ller ve diriler.\\ halkn azna dmek, Dedikodusu herkesin dilinde dolamak; dedikodulara konu olmak. || halk ktphanesi, H er yatan ve seviyeden herkesin gidip yararlanabildii genel ktphane.\\ halk matinesi, eitli elence yerlerinin dzenledikleri ucuz matine.\\ halk m zi i, mz. Yazl bir notas olmadan, kulaktan kulaa aktarlma yoluyla gelen ve halkn ortak mal olan geleneksel mzik.\\ halk odas, K y odas karl olarak halkn kendi arasnda oturup konutuu, gerektiinde birlikte toplanp kararlar aldklar yer; ky kahvesi.\\ halk oylamas, Toplumun byk

HAL

1852

kesimini ilgilendiren bir ksm siyasi kararlarn alnabilmesi iin halkn olumlu veya olumsuz gr n belirtmesi iin yaplan oylama; referandum.\\ halk ozan, ed. H alk iinden geleneksel olarak ye tien, deyilerini kopuz veya saz eliinde syleyen, szl iir geleneine bal air; ozan; kam; baks. || halk tabakas, Aydnlarn dnda kalan kesim .|| halk yardakl, Bilim sel verilere ters bile olsa halkn gnln ho etmeyi amalayan, halka ho grnm eyi ilke edinen davranlar btn; ucuz halklk; poplizm.\\ halk yardaks, H alka ho grnm ek amacyla dorular sylemekten ka nan; poplist. halka, [Ar. halka 1^] is. 1. Ortas bo daire biimin de herhangi bir ey. 2. B ir eyi tutturmaya yarar genellikle tahta veya metalden yaplm ember. 3. Evliliin veya nianlln belirtisi olarak deerli m adenlerden yaplm ve parmaa taklan ss eya s. 4. D urgun su vb. svnn iine bir ta vb. dme siyle meydana gelen ve gittike byyen emberler dizisi. 5. ember m eydana getirecek ekilde dizil m i topluluk. 6. Yorgunluk, uykusuzluk ve znt gibi sebeplerle gz altnda oluan m or daireler. 7. Kk emberler hlinde yaplm bir tr kk simit. 8. biy. M antarlarda sapn st ksmnda yer alan deirmi levha. 9. ok yllk odunsu gvdeye sahip bitkilerde her yl oluan epeevre odun ve soym uk tabakas; ya halkas. 10. Lunaparklarda konulan dlleri zerine geirmek suretiyle ka zanmay temin etm ek iin belirli bir uzaklktan at lan ember. 11. spor. Y ksek bir yere asl iki elik halat ucuna takl birbirine paralel iki emberden oluan jim nastik aleti; bu aletle yaplan erkeklere zg spor. 12. argo. Edilgen ecinsel erkek. 13. {azi Saban ile boyunduruu birletiren aa. [DS] 14. {az} Kpein boynuna taklan demir tasma. [DS] halka-be-gu, {OsT} 1. Kula halkal; ku la kpeli. 2. mecaz. Kle.\\ halka-be-gn, {OsT} 1. Kula halkallar; kula kpeliler. 2. mecaz. Kleler. \\ halka-bend,/O77 Bir araya gelerek hal ka oluturup oturma.\\ halka dizilii, {OsT} bot. A yn eksen evresinde oluan dizilme.\\ halka-i bgn, {OsT} Gkyz. || halka-i dr, {OsT} nci dizi s i,|| halka-i gsfl-yi mg-efn, {OsT} M isk saan san kvrm. || halka-i gudrfiye, {OsT} anat. K krdak halka.\\ halka-i havll-mer, {OsT} anat. Yemek borusu.|| halka-i eh-per, {OsT} Byk ka nat halkas.\\ halka-i tebih, {OsT} 1. Tespih halka s. 2. Tespih ekip dua eden kimselerin evresi. || halka-i teslm, {OsT} Teslim halkas; dervilerin boyun em e sembol olarak zerlerinde tadklar halka. || halka-i zikr, {OsT} Zikir halkas; zikir y a panlarn oluturduu halka. || halka olmak, Bir em ber gibi dizilmek.\\ halka oyunlar, E l ele tutu arak em ber biiminde dizilmek suretiyle oynanan oyunlar. || halka yay, Boru anahtarnn daha iyi

kavramasn salam ak iin evrilen anahtar kolu arasna konulan sarm al yay. halkac, [halka-c] is. H alka yapa veya satan kii, halkack, [halka-ck] is. 1. Kk halka. 2. Demir kerpeteniyle bir ey tutulm ak istendii zaman iki kolu birbirine yaklatran kk halka. 3. mim. Yu varlak silmeleri ssleyen kk halkalar, halkalama, [halka-la-ma] is. 1. H alka meydana ge tirme eylemi. 2. B ir hayvana veya nesneye halka takm a eylemi. 3. K erestelik aaca bcek ve odun kurtlarnn zarar verm esini nlem ek amacyla gv desinden yara yeri kavum ayacak genilikte kabuk karmak. halkalamak, [halka-la-malc] gl. f. [-r] [-l()-yor] 1. ubuk eklindeki bir maddeyi kvrarak ember biimine sokmak. 2. B ir yer veya nesnenin evresi ni ember biiminde kuatmak, halkalan, [hallca-la-n-] is. 1. H alka olma durumu veya biimi. 2. H alka sahibi olma, halkalanmak, [halka-la-n-mak] edil. f. [-r] 1. Halka biimine sokulmak. 2. (evresinde) halka olutu rulmak. 3. (Hayvanlar iin) burnuna vb. yerine hal ka taklmak. 4. dnl. Bir eyin evresinde dizile rek halka oluturmak. 5. K vrlarak halka biimi almak. 6. H alka sahibi olmak; halka edinmek, halkalatrm ak, [halka-la--tr-mak] gl. f. [-r] 1. H alka durumuna gelmesini salamak. 2. kim. (Kim yasal madde iin) ak zinciri kapal zincir hline getirmek, halkalatmak, [halka-la-t-mak] gl. f. [-r] Halka yaplmasn veya taklm asn salamak, halkalay, [halka-la-y-] is. Halkalama eylemi veya biimi. halkal, [halka-l] sf. 1. Halkas olan. 2. zerinde halka biiminde desenler bulunan. 3. {az} is. G m bilezik. [DS] S halkal damar, bot. Bitkilerin gelim esini salayan halka biimindeki damar.\\ halkal gzler, evresi asl ten renginden daha koyu olan gzler. halkallar, [halka-l-lar] is. zool. Vcut halkalar d tan bakldnda gzle grlebilen slk ve solu canlar iine alan snf, halkam a, -c [halka-ma] {az} sf. Eri; bkk. [DS] halkam s, [halka-ms] sf. H alka biiminde olan; hal kay andran. halkan, [Ar. halk > halkan UU-] (h a ikan) {OsT} zf. Yaradla. halkr, [Far. hlkr JS3U-] (halk:r) {OsT} is. Yaz veya minyatr evreleyen iek motiflerinden m eydana gelmi altn yaldzl ssleme. halkri, [Far. hlhri(ha:lk:ri;) {OsT} is. 1. nce tel ileme. 2. Halkr tarzndaki ssleme.

o K n m ifE S M

1853

HAL

halkavi, [Ar. halka + Far. -v L syl>-] {OsT} sf. Halka biiminde olan; halkams, halkaviye, [Ar. halka + Far. -v + Ar. -ye {OsT} is. 1. bot. Kpe ieigiller. 2. zool. Halkal lar. halk, [halk-] sf. 1. H alkn yarar iin uraan (kimse). 2. (Gr iin) halklk yanls, halklk, - [halk--lk] is. 1. Halk btn olarak ele alp bireyleri arasmda herhangi bir ayrm g zetmemeyi esas alan siyasi gr. 2. Hibir kii veya snf ayrm gzetmeden halkn yaay dze yini ykseltmeyi, refah ve mutluluunu artrmay amalayan alm alarn tm. 3. ed. K onusunu hailem yaayndan alan ve halkn duygu ve d ncelerini n plana getirm eyi amalayan edeb ynelim. 4. R usyada 19. yy. sonlarnda halka da yanarak ar ynetimiyle mcadele etmek amacyla gelien siyasi hareket, halkecttk, - [Yun. halkio => helke > helkeck] {eAT} is. K k bakra, halkiyat, [Ar. halk-iyyt > halkiyyt oLiU -] (bal kya: t) {OsT} is. -* halkiyat, halkye, [Ar. halkyye sonsuz. halkiyat, [Ar. halk-iyyt > halkiyyt oUli-] (halki y a t ) {OsT} is. B ir lkede yaayan insan topluluu nun kltr rnlerini, gelenek ve greneklerini, tre ve inanlarn, m zik ve oyunlarn, masal ve bilmecelerini, halk hekim liini vb. inceleyen, bun larn birbirleri ile ilikilerini, kaynaklarn, yayl n ve etkileimini kurallara balam aya alan bi lim dal; halk bilimi; folklor, halkiyat, [halkiyat-] (halkiya:t) is. H alk bili miyle ilgili inceleme, aratrma, derleme yapan kimse; halk bilimci; folklorcu, halkoyu, [halk+oy-u] is. 1. Halkn toplumu ilgilendi ren konularda olumlu veya olumsuz olarak tad gr; kam u oyu. 2. B u gr belirlem ek iin ya plan oylamadan kan sonu. hallab, [Ar. hallb yalanc. 2. ok hilekr. halla, [Ar. hale > hallc halla. hallac, [Ar. hallc > hallac (_*=>-5^] (halla. ci:) {OsT} sf. 1. Hallala ilgili. 2. Hallalkla ilgili, hallaciye, [Ar. Hallc- M ansur (857-922) > hallciyye] (halla:ciye) {OsT} is. Hallac- M ansurun ta rikat. halla, -c [Ar. hale > hallc % - ] is. Yn, pam uk vb.ni yay, tokm ak ad verilen zel aralarla kabar tan ve diten kimse; atmc. S halla iisi, Tekstil pam uunu aan halla makinesi, Balya ha (halla. c) {OsT} is. -* (halla.b) {OsT} sf. 1. ok {OsT} sf. Ebediyen;

lindeki sktrlm pam uk veya yn amaya y a rayan m akine.|| halla pamuu gibi atm ak, Toplu bulunan nesne veya kiileri darmadan etmek. || halla usul, H alk mziinde davul ve zurna ile alnan paralarda kullanlan 16 zam anl 10 darpl bir usul. hallalama, [halla-la-ma] is. tekst. Balyadan boal tlan yn halla makinesinde didiklem ek suretiyle ama, kabartma ve rulo hline getirme ilemi, hallalk, - [halla-lk] is. Hallacn yapt i veya meslek; atmclk, hallaf, [Ar. h alf (yemin) > hallf ok fzla yemin eden; yeminci. hallak1 -k [Ar. halk (tra etme) > hallk , (hall'.k) {OsT} is. Berber. hallak2, -k [Ar. halk (yaratma) > hallk 3 ^ - ] (hall:k) {OsT} sf. Srekli olarak yaratan; yaratc; A l lah. hallal', [Ar. hail (zme) > halll J ^ ] (hall.l) {OsT} sf. (Bir sorunu) zen; halleden; sorunu gide ren. S halll-i mkilt, {OsT} Glkleri yenen.\\ hallliil-ukd, {OsT} D mleri zen; glkleri ortadan kaldran. hallal2, [Ar. hal (sirke) > halll J5U-] (hall:l) {OsT} is. Sirke yapan ve satan kimse; sirkeci, hallanmak, [hal-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] 1. Doymak. 2. Yuvarlanmak. [DS] hallamak, [hal-le--mek / helal-la--mak ?] {az} ite, f. [-r] Anlamak. [DS] hallat, [Ar. halt > hallt (hall:t) {OsT} sf. Y er siz szler syleyerek ortal kartran, hailede, [Ar. hailede -^-] {OsT} nl. (Allah) sonsuza kadar korusun! 0 halledAllh, {OsT} Allah daim ve baki eylesin. hallenme, [hl-le-n-me] is. Hallenmek durumu ve eylemi. hllenmek, [hl-le-n-mek] dnl. f. [-ir] 1. Yeni bir duruma girmek; durum deitirmek. 2. Baylr gibi olmak; kendinden gemek. 3. (Hasta iin) sal dzelir gibi olmak. 4. Parasal durumu dzelmek. 5. Ar sevinmek. 6. argo. Bir eye kar ok istek duymak; imrenmek. 0 hallenip kllenmek, K endi olanaklaryla iyi kt hayatn devam ettirmek; kendi yayla kavrulmak. hlleme, [hl-le--me] is. Karlkl dertleme eyle mi; hasbhl. hallemek, [hl-le--mek] ite, f. [-ir] 1. Karlkl birbirinin hlini sorma; dertleme; hasbhl etmek. 2. mecaz. B ir eyle yakndan ilgilenmek, halletme, [Ar. hail (zlme) + et-me] is. Halletmek eylemi; zme; zmleme, halletmek, [Ar. hail (zlme) + et-mek] g l . f [-(d)(halla.f) sf.

HAL

I M I M E S M 1354

er] [-(d)-i-yor] 1. zmek. 2. G bir i, olay veya duruma zm getirmek. 3. mat. Problem zmek. 4. Olumlu sonuca ulatrmak; yoluna koymak. 5. K at bir maddeyi bir sv iinde eritmek. 6. Bir ye m ei kaplara datarak kolay yenecek duruma ge tirmek. h alli1 [Ar. halli , (halli:) {OsTj sf. zme ili kin; zmle ilgili; zmlemeli; analitik. halli2, [Ar. hili ^ U - ] (ha:ili:) {OsT} sf. 1. Gl; kuvvetli. 2. Zengin. hallij, [Ar. halli / halliyye (halli:) {OsT} sf. Sirke ile ilgili; sirkeye ilikin. hili4, [Ar. halli (sadk dost)] {az} is. oc. d. Yakn arkadalk. [DS] hallice, [hl-li-ce] (ha llice) sf. Durumu benzerlerine gre biraz daha iyi olan, halliham ur, [Ar. hail (zlme) + hamr J^] (h a llihamur) {OsT} zf. Duruma ve artlara uyma durumu. S hallihamur etmek, Duruma uydurmak. || halliham ur olmak, Duruma uymak. halliyet, [Ar. hail (sirke) > halliyyet {OsT} is. kim. Sirke asidi tuzu, hallo ello, [Ar. halli + elil > hall-o + cell-o] {az} is. ikile. A yak takm; sz anlamaz kiiler. [DS] hallolma, [Ar. hail (zlme) + ol-ma] is. Hallolmak eylemi; zlme; zmlenme, hallolmak, [Ar. hail (zlme) + ol-mak] gsz. f. [ur] 1. zmlenmek; sonulanmak. 2. Bir sv iinde erimek, hallolunm a, [Ar. hail (zlme) + ol-un-ma] is. Hal lolunmak eylemi; zmlenme, hallolunm ak, [Ar. hail (zlme) + ol-un-mak] edil. f. 1. zlmek; bir sonuca balanmak, halluk, -u [Yun. foli => fol-luk] {az} is. Folluk. [DS] halm atekin, [? halm a + tekin] {az} zf. K olay kolay. [DS] halm e, [Ar. halme {OsT} is. M eme ba. S halme-i snaiye, {OsT} Emzik. halobiyoz, [Yun. halos (deniz; tuz) + bios (hayat) > Fr. halobios] is. biy. Deniz canllar, halofit, [Fr. halphyte] is. biy. Tuzlu topraklarda ye tien bitki trleri, halojen, [Fr. halogne] is. 1. kim. M etallerle birleince tuz verebilen flor, klor, brom ve iyot element lerinin genel ad. 2. sf. Bu gazlardan birinin kulla nld ark lambas, halojen lamba, Bir halojen elementle mr uzatlm ve arttrlm ampul. halojenleme, [halojen-le-me] is. Bir molekle halo jenler eklenmesi temeline dayanan kimyasal ilem, halojenlendirici, [halojen-le-n-dir-ici] is. Bir halojen verebilen ve bunu baka bir bileie balayabilen kim yasal madde.

halojenli, [halojen-li] sf. Bileim inde halojen bulu nan. halojenr, [Fr. halognre] is. kim. 1. Halojenli bi leik. 2. Bir alkoldeki bir hidroksil grubunun veya bir hidrokarbondaki hidrojen atomunun bir halojen atom u ile yer deitirmesi sonucu oluan florr, klorr, brom r ve iyodr tr rn, halpa, -c [? halpa] {az} sf. 1. (Ayakkab iin) geni. 2. (Kii iin) byk azl. 3. sf. (Kii iin) iriyar olduu hlde gsz. [DS] hlsiz, [hl-siz] sf. 1. Durum u iyi olmayan. 2. Da yanm a gc kalmam; dermansz; takatsiz; bitkin. 3. Parasal ynden durumu kt olan, hlsizce, [hl-siz-ce] (halsi ce) zf. Hlsiz bir biim z de olan. hlsizleme, [hl-siz-le--me] is. Hlsiz bir duruma gelme eylemi, hlsizlemek, [hl-siz-le--mek] dnl. f. [-ir] Hlsiz bir durum a gelmek; bitkin dmek, hlsizlik, -i [hl-siz-lik] is. 1. Hlsiz olm a durumu; bitkinlik; dermanszlk. 2. Parasal ynden yetersiz lik. halt1, [hald / held / hld (yans.)] is. -* h ald1. S halt halt gelmek, {az} Bast yeri bilmeden gl admlarla komak. [DS] halt2, [Ar. halt .Ui-] {OsT} is. 1. Karma. 2. Kar trma. 3. H oa gitmeyen ve duruma uygun dme yen ey. 4. Uygunsuz ve yersiz sylenen sz veya yaplan i. 5. Gereksiz ve yakksz szler syle me. 6. Nazlanma. 7. Gravrclkte kezzap dkerek andrm a ilemi uygulanrken anmas istenme yen yerlere srlen i ya ve sv ya karm bir madde. 8. tp. Kan, lenf, safra gibi baka eylere karabilen sv. 9. Pislik; dk, fi1 halt etmek (ka rtrm ak, yemek), 1. Gereksiz ve uygunsuz sz sy lemek. 2. H oa gitmeyen bir davranta bulunmak.\\ halt- ansr, {OsT} eleri, bileenleri kartr ma.|| halt- kelm, {OsTj Sz kartrma. halta, [Ar. hlta <da)l~] {OsTj is. 1. Kpeklerin boy nuna taklan halka; tasma. {eAT} (ayn) 2. Boyun duruk. 3. {az} Kravat. [DS] 4. {az} alvar. [DS] 5. {az} ark veya ayakkab yamal. [DS] 6. {az} sf. Geni; bol. [DS] haltaa, -c [Ar. halt (kartrma) + T. aa] {az} sf. (Kii iin) her ie karan; boboaz. [DS] haltan, [? haltan] {az} sf. (Kii iin) gzel. [DS] halter, [Fr. haltre / ng. halter (tutamak, silh kab zas)] (l ince sylenir) is. spor. 1. Bar ad verilen ubuun ucuna taklp karlabilen ve eitli m ik tardaki arlklardan oluan spor aleti. 2. Bu aletle kaldrlabilecek en fazla arl kaldrm a temeline dayanan spor dal, halterci, [halter-ci] (l ince sylenir) is. Halter sporu yapan kii.

H IlIfC E S IM

1855

HAM

haltercilik, -i [halter-ci-lik] (l ince sylenir) is. Halterci olm a durumu; halter sporculuu, halt, [kal-t / halt] {eT} zf. Kald ki; ne zaman ki; vaktaki. [EUTS] haltyat, [Ar. halt > haltyyt oLkU-] (haltya:t) {OsT} is. Y akksz szler; mnasebetsizlikler, halt, [Ar. halt > halt LU^-] (halti:) {OsTf sf. H alta i5 likin; yakksz sz ve davranlarla ilgili, halu, -cu [al /halu] (az) {eAT} is. Al. [DS] haluka, [Slav, halika] {az} is. 1. Et ve lokma gibi hamurdan yaplan bir yemek. 2. Tatar brei. [DS] haluk1 [Ar. hlk iijiL] (ha:lu:k) {OsTf is. bot. 1. , San otu. 2. M ercimek oca. haluk2, [Ar. hulk (huy) > halk j ^ - ] (hal.k) {OsTf sf. Herkesle iyi geinen; ahlakl; iyi ve temiz huylu, halsinasyon, [Fr. hallucination] is. Gerekte olm a yan bir eyi varm gibi grme; sanr; hayal, halsinojen, [Fr. hallucinogne] sf. (Kimyasal m ad de iin) kana kart zaman alg bozukluklarna ve halsinasyonlara yol aan, haluga, [? haluga] {az} is. Mant. [DS] haluka, [? haluka] {az} is. 1. Taze asma yapra doranarak yaplan sarmsakl bir sebze yemei. 2. Arpa ve m sr unundan yaplan bir ham ur yemei. [DS] halva, [Ar. halv] {az} is. Helva. [DS] halva, [halva-] {eT} is. Helvac; tatlc. [Nevy] halvet, [Ar. hal (boluk) > halvet o ^ - ] {OsT} is. 1. Kapal veya ssz bir yerde yalnz kalma. 2. Kimse nin bulunmad ssz ve kapal yer. 3. Hamamlarda tek kiinin ykand kapal ve scak blme. 4. Kar kocann bakalarnn girmesine izin verilmeyen yerde ba baa kalmas. 5. tar. m paratorluk dne minde sayarlarda kadnlarn gezip dolamas iin yaplm zel yer. 6. tasvf. Derviin dnyadan el etek ekip bir hcreye kapanarak gnl aynasnda A llah grm ek zere yalnz kalmas, halvete dnmek, (Kapal y e r iin) ok scak olmak. || halvet-gh, {OsT} 1. H alvet yeri. 2. Gizli grm e y e ri. 3. Yalnz bana oturup ibadetle vakit geirile cek yer.|| halvet gibi, ok scak.\\ halvet-gzde, (Kii iin) tenha bir yeri sem i olan. |[ halvet-i fa side, {OsT} 1. Bozguncu yaklama. 2. huk. Cinsel ilikiye engel bir durumun bulunmas hlinde kar koca aras iliki.\\ halvet-i hmyun sokaklar, {OsT} Padiahlar halvet yaparken yolun iki taraf na ekilen, gerilen yelken bezleri. || hlvet-i sahha, {OsT} 1. Doru yaklama. 2. Cinsel ilikiye engel bir durum olmamas hlinde kar koca aras iliki. || halvet olmak, eriye baka bir kimseyi almayarak kapal bir yerde ba baa grmek; yalnz kalnak.|| halvet-nin, {OsT} (Kii iin) yalnz bana oturan.\\ halvet-sary, {OsTf 1. H alvet yeri. 2. H kmdarn zel dairesi.

halvethane, [Ar. halvet + Far. -hane

(hal-

vetha:ne) {O sT} is. 1. tar. Eski saraylarda girilmesi yasak olan oda. 2. tasvf. Dervilerin tekkelerde yalnz ibadet etm ek ve ile doldurmak iin kapan dklar oda; ilehane. 3. Dinlenme yeri. halveti, [Ar. halvet! L '^ - ] (halveti:) {OsT} sf. 1. Hal y vetle ilgili olan. 2. z. is. badetlerini tenha yerlerde yapanlarn tabi olduklar bir tarikat. 3. B u tarikat mensubu kimse. Halvetiye, [Ar. (eyh mer Halveti) > halvetyye (halveti.ye) {O sT} is. Geree gizli zikirle ulalacana inanan Snn bir tarikat. ham 1 [ham (yans.)] is. 1. Yemek ve konum a ama , cyla azn her al ve kapannda kan sesleri anlatan kk. [Zlfkar] ham hum, ham etmek, ham(m)+et-mek 2. (ocuk dilinde) yemek, ham etmek, (ocuk iin) yemek.\\ ham hum, Anlal maz szler.|| ham hum etmek, Anlalm az birtakm szler sylemek. || ham hum aralop, 1. H ile ve el abukluuyla yaplan akl almaz g i. 2. Bo ve nemsiz sz. ham2, [ham / hm / hm (yans.)] is. Kabaca ve itah la yemek yerken boazdan gelen sesleri anlatan kk. [Zlfkar] ham-ul hamul ham3, [Ar. hamm ^ ] {O sT} is. iddetli hararet; ar scaklk. ham4, [Far. hamden > ham ^ ] {OsT} sf. 1. Eri; b klm; erilmi. 2. Kemer kubbe, ham-beham, {OsT} Bklm bklm; kvrm kvrm. || harsgete, {OsT} Erilmi; bklm.\\ ham - zlf, {OsT} Zlfn kvrm; sa llesinin bklm.\\ hamde, {OsT} -* ham-gete. ham 5, [Far. hm jU- (i)] {OsT} sf. 1. (Meyve iin) yeteri kadar olgunlamam. 2. (Madde iin) doal hlde bulunan; ilenmemi. 3. mecaz. (Dnce, tasar vb. iin) gereklemesi olanaksz olan; bo. 4. (Kii iin) kaba, nezaketsiz; terbiye ve grgs kt. 5. Bir ie henz almam. 6. (V cut iin) id mansz; antrenmansz. 7. tasvf. Tarikata yeni giren derviin nitelii. 8. {eAT} yi pimem i; i. S ham almak, {az} Dokunmu kuma boyaya y a trmadan nce kirecini gidermek. [DS]|| ham ar mut gibi boaza durmak, Yolunda giden bir ie sz ve davranlar ile engel karmak. || ham ar mudun ham sz, Nezaketsiz bir adamn kaba sz.|| ham ayva, {az} Yeni yetim ekte olan kzn gs. [DS]|| ham besi suyu, bot. Bitkilerde kkler tarafndan em ilerek yapraklara kadar taman besi suyu.\\ ham almak, {az} 1. (Terli iken ahra ba lanan hayvan iin) hastalanmak. 2. (Uzun sre a lmayan hayvan iin) zorla altrnca hastalan mak. 3. (Meyve iin) tam olgunlamamak. [DS]|| hm-dest, {O sT} Eli ie yatm ayan; beceriksiz.\\

HAM

MKE SM 1856
hamallk, - [hamal-lk] is. 1. H amaln yapt i. 2. Hamala yaplan deme; hamaliye. 3. mecaz. Kaba ve ar i. 4. Gereksiz yere yklenm e veya tanma. 5. mecaz. Bellei gereksiz bilgilerle doldurma. 0 ham allk yapmak, B ir iin nemsiz fa k a t ar ve yorucu ykn tamak. ham am 1 [Ar. hamm (scaklk) > hammm fL^-] , {OsT} is. 1. Y kanm a yeri; yunak. 2. Halkn ykan m a gereksinim ini karlayan genel yap. 3. argo. Okul disiplin kurulu. 4. {az} amarhane. [DS] 0 hamama dayanmak, {az} folk. (Gelin iin) ha m ama gitmek. [DS]|| hamam anas, 1. ri yar ve iman kadn. 2. Kat yrekli kadn. 3. Kadnlar hamamnda alanlarn ba; ba natr. || hamam bcei, zool. Hamam bceigillerden, temiz tutul mayan yerlerde reyen zararl bir bcek, (Blatta orientalis)\\ hamam bceigiller, zool. D z kanat llar takmndan ve rnek tr hamam bcei olan yar bakalam ak bcekler fam ilyas, (Blattidae).\\ hamam gibi, ok scak.\\ hamamn namusunu kurtarm ak, K t bilinen bir yere szde itibar ka zandrm aya yn elik almada bulunmak.\\ hamam naln suratl, ok irkin kadn. || hamam otu, V cuttaki gereksiz kllar tem izlem ek iin macun k vamna getirilerek kullanlan kim yasal madde. || hamam takm, Petamal, havlu, takunya, hamam tas, kese ve sabunluk gibi ykanm a iinde gerekli olan aralarn tm. || hamam tas, Hamam da kur nadan su alp dknmekte kullanlan kap. || hamam yapm ak, Ykanmak; banyo yapmak. hamam2, [Ar. ham am / hamm e / iU-] (hama. me) {OsT} is. zool. 1. Gvercin. 2. Kumru, hamamc, [hamam-c] is. Hamam ileten kimse. 0 ham am c olmak, argo. Boy abdesti almas gerek m ek hamamck, - [hamam-ck] {az} is. Kk ha mam; guslhane. [DS] hamam clk, - [hamam-c-lk] is. 1. Hamamc ol ma durumu. 2. Hamamcnn yapt i. hamam lk, - [hamam-lk] is. Baz evlerde ykan m ak iin ayrlm ve dolaba benzer odack, haman, [? haman] {az} is. G kuvvet. [DS] haman, [Far. hemen] {az} zf. Hemen; imdi; derhal. [DS] ham anca1, [? hamanca] {az} {eAT} is. obanlarn kulland az bzgl, ssl azk antas. [DS] ham anca2, [hemen-ce] {az} zf. arabuk; hemen. [DS] hamancak, - [hemen-cek] {az} zf. Hemen; imdi; derhal [DS] hamana, [? hamana] {az} is. -* ham anca1. [DS] hamandan, [hemen-den] {az} zf. arabuk; hemen. [DS] hamarat, [Lat. emerod [Eyubolu] / Erme, hamarod

ham dve, {az} lk kez yavrulayan inek. [DS]|| hm-ervh, {OsT} incelikten yoksun, yakksz, yersiz sz ve davranlar olan kimse; i adam.\\ ham gaz, H enz ilenmemi doal gaz. || ham ha yal, Gereklemesi olanaksz tasar, dnce. [| ham ipek, Kozadan ekildii gibi duran, ykam a ve boyama ilemlerinden geirilmemi ipek; ilenme mi ipek.|| ham madde, lenmi bir rn elde et m ek iin hazrda tutulan madensel y a da tarmsal maddeler.\\ ham pay, Zvanal gem eleri salam latrm ak amac ile zvanadan genellikle te bir orannda karlan para. || ham petrol, Topraktan karld gibi duran, henz ilenmemi veya ar tlmam petrol.\\ ham sz, Krc ve kaba sz.|| ham teklif, K abul edilmesi olanaksz neri. || ham toprak, Srlp ekilmemi toprak. ham 6, [? ham] {az} is. Deniz dalgas. [DS] hamadak, - [? hamadak] {az} sf. Aklsz; budala. [DS] hamag, [Far. hama => kama] {e l} zf. Hep; btn; tam amen. [ETY] ham aid, [Ar. hamd > hamide > ham a5id jjU ^ ] (ha ma: id) {OsT} is. vlmeye deer iler, ham ail, [Ar. ham il (hama:il {OsT}) is. 1. Omuzdan bele doru aprazlama inen kl veya sancak ask ba; hamayl. 2. Muska, ham ail, [Ar. ham il apraz; aykr, ham aim, [Ar. hamme > hamim |wU^-] (hama:im) {OsT} is. Gvercinler, hamak, - [Karaib. hamacu > sp. hamaca / Fr. ham ac / ng. hammock] is. ki aaca balanarak iine yatlan ve sallanabilen a veya bezden yapl m yatak; a yatak; bellem. hamakat, -ti [Ar. hamakat cJU j-] (hama.kat) {OsT} is. Anlayszlk; ahmaklk; bnlk; aptalca dav ranma. hamakek, -i [hama + kek ?] {az} zf. Hep birlikte. [DS] hamal, [Ar. hami (yk) > hamml JU^-] {OsT} is. 1. Beden gcyle yk tayarak geimini salayan kimse; tayc; yk. 2. sf. Kaba; nezaketsiz. 0 hamala sem eri yk olmaz, nsana kendi ii ar gelmez. || ham al camal, H am al ve benzeri kimse ler. || ham al sr, Srk hamallarnn y k tamak ta kullandklar kaln sopa. hamalane, [Ar. hamm al + Far. -ne {OsT} zf. H amala yakacak ekilde; hamalcasna. hamalba, [hamal+ba-] is. Hamallara bakanlk eden kimse. hamaliye, [Ar. hammliyye (hamma.Iiye) {OsT} is. H amala tad ykten dolay denen c ret; hamallk. (hama:ili:) {OsT} sf.

l i m

i t

i m

. 1857

HAM

[Nianyan]] sf. (Kadn iin) ev ilerinde ok alkan ve becerikli olan. S ham arat taze, alkan, be cerikli gen kadn. hamarata, [hamarat-a] (ham arata) zf. Hamarat bir biimde. hamaratlama, [hamarat-la--ma] is. Ham arat du rum a gelme. hamaratlamak, [hamarat-la--mak] dnl. fi [-r] alkan ve becerikli bir duruma gelmek; hamarat olmak. hamaratlk, - [hamarat-lk] is. alkan ve bece rikli olma durumu, hamase, [Ar. hamse *!*] (hama:se) {OsT} is. ed. Savalarda gsterilen kahram anl anlatan iir, hamaset, [Ar. ham aset c~U^] (hama:set) {OsT} is. Kahramanlk; yiitlik; cesaret, hamasi, [Ar. ham as ^ U ^ - ] (hama:si:) {OsT} sf. 1. Kahramanlklar, yiitlikleri anlatan. 2. K ahraman lkla ilgili; epik. 3. is. ed. K ahramanlk iiri, hamasiyat, [Ar. ham siyyt o U -U ^ ] (hama:siya:t) {OsT} is. ed. Kahramanlk iirleri; destanlar. ham ay1 [Ar. ham il] {az} is. Muska; nazarlk. ,
[DS]

l()-yor] Badem, ceviz vb. meyveleri yeil kabukla rndan ayklamak. [DS] hambal, [Ar. hamml] {az} is. Hamal. [DS] hambalat, [Ar. hammal => hambalat ?] {az} is. 1. Tanmas g eya. 2. Arl az, boyutu byk yk. 3. sf. Beceriksiz; miskin. [DS] hamburger, [Alm. hamburg (Hamburg ehri) > tng. hamburger] is. ine kfte konularak yaplm bir tr sandvi. hamburgerci, [hamburger-ci] is. 1. Hamburger ya pp satan kimse. 2. Hamburger yaplan ve satlan dkkn. hamd, [Ar. hamd ju^-] {Os T} is. -* hamd. S1 hamd sen, {OsT} vg ve teekkr bildirme. hamdele, [Ar. hamdele J-u^-] {OsT/ is. 1. Elham d lillah sznn ksaltlm. 2. Kitaplarn bana ko nulan A llaha hamd etme ifadesi. hamdUsena, [Ar. ham d sen
3

-u ^ ] (ham

da sena:) {OsT} is. vg ve teekkr bildirme. ham e1 [Ar. hme U ] (ha:me) {OsT} is. Ban st , ksm; tepe. hame2, [Far. hme <uJ-] (ha:me) {OsT} is. Kalem. S hm e-cn-bn, {OsT} Kalem oynatan; yazar.|| hme-dn, {OsT} Kalemlik; kalem kutusu.\\ hmegzr, {OsT} Kalemle yazlm.\\ hme-i edeb, {OsT} Edebiyat kalemi.\\ hme-i ezel, {OsT} A l la h n kaderleri belirledii kalem.\\ hme-i mfly, {OsT} K l kalem.|| hme-i my, {OsT} K l kalem.\\ hme-i myn, {OsT} K l kalem.\\ hme-i ekerrz, {OsT) eker saan kalem.\\ hme-i ekv, {OsT} ikyet kalemi; ikyet yazan kalem. || hmeke, {OsT} 1. Yazan. 2. Yazy stn izerek iptal eden.|| hme-rn, {OsT} Kalem yrten; yazar.|| hme v emr, {OsT} Kalem ve kl.|| hme-zen, {OsT} zerinde kalem ucu kesilecek ara; makta. hamel, [Ar. hamel J * j- ] {Os T} is. 1. Kuzu. 2. (H b yk yazlr) K o Burcu, hamelat, [Ar. hamle > hamelt o } U ^ ] (hamela:t) {OsT} is. Hamleler; saldrlar; saldrmalar, hamele, [Ar. hami > hmil > ham ele 4^-] {Os T} is. Tayanlar; yklenenler. 0 hamele-i arz, {OsT} Arz tayanlar: srafil, Cebrail, Mikil; Azrail.\\ hamele-i hccet, {OsT} Gnah ve sevaplar yazan melekler. || hamele-i K uran, {OsT} K u r 'a n ez berden bilenler; hafzlar. hameyli, [Ar. ham i!] {az} is. 1. Gen erkeklerin boyunlarna taktklar gen biimindeki kolye. Gm kuak. [DS]
2.

hamay2, [Yun. khamoyi] {az} is. Sofa. [DS] hamayh, [Ar. ham il J jU ^ ] is. 1. Omuzdan bele doru apraz inen kl veya bayrak asmaya yara yan ba. 2. Boyundan gse doru aslarak tanan tlsm, muska. 3. {az} K adnlarn boyunlarna tak tklar altn ya da gm kolye. [DS] 4. {az} M a den muska klf. [DS] S ham ayh baklava, gen eklindeki baklava. hamaz1 [? ham az / hambaz] {az} is. evrintili esen , rzgr; kk hortum; kasrga. [DS] hamaz2, [? hamaz] {az} sf. (Toprak iin) verimsizlemi. [DS] S hamaz toprak, {az} Otuz krk y l ilendikten sonra bitekliini kaybettii iin bir da ha ilenmeyen toprak. [DS] hamaz3, [Ar. gammaz] {az} sf. 1. Kurnaz; hileci. 2. Sz tayc; fitneci. 3. Yobaz. [DS] hamaza, [? hamaza] /azj zf. Her zaman; genellikle.
[DS]

hamazlamak, [gammaz-la-mak] {az} gl. fi [-r] [l()-yor] Sz getirip gtrmek; dedikodu etmek.
[DS]

hamazlamak2, [hamaz-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [l()-yor] Kasrga esmek. [DS] lambak, - [? hambak] {az} is. Badem, ceviz gibi yemilerin zerindeki yeil kabuk. [DS] f? hambak amak, {az} (Badem, ceviz, kestane gibi kabuklu meyveler iin) aata iken yeil kabuklar almak.
[DS]

hamhama, [Ar. ham ham a < ^ ^ - ] {OsT} is. Genizden konuma; hmhmlk, hamhalat, [ham + halat] sf. ri yar, aptal ve grg sz.

hambaklamak, [hambak-la-mak] {az} gl. fi. [-r] [-

HAM

i m i k som

1858

hamhum cu, [ham (yans.) > ham+hum-cu] {az} sf. Rvet alan; yiyici. [DS] h a m r , [Ar. hamr] {az} {eAT} is. Hamur. [DS] h a m rsz , [hamur-suz] {az} is. 1. M sr unundan yaplan mayasz ekmek. 2. M ayasz hamura kuyruk ya katlarak yaplan bir tr brek. [DS] h a m isi, [kamu-s-u] {az} zm. Hepsi. [DS] h a m t, [Slav, hamut] {az} is. 1. Beygirleri arabaya ya da sabana kom ak iin kullanlan, boyunlarna geirilen, halka biimindeki bir tr boyunduruk. 2 . Develerin srtna konulup yk vurulan takm; ha vut. [DS] hamz, [Ar. hamz (ekilik) > hamz / hamza /

hamide, [Far. hamiden (bklmek) > hamide o_w-] (hami:de) sf. 1. Eilmi; bklm. 2. Kambur. S ham de-kamet, ki bklm. hamideg, [Far. hamdeg ^ Erilik. 2. Kamburluk, hamidn, [Ar. hmid > hmidn / hmidn j-uU-] (ha:midi:n) is. kredenler; hamd edenler. ham il1 [Ar. hami > hmil Jj>^] (ha:mi:l) {OsT} sf. 1. , stnde tayan; bulunduran. 2. Sahip olan. 3. Ykl. 4. Gebe. 5. is. Destek. 6 . tic. huk. Deerli kt niteliindeki evrak bir hakka dayanarak elin de bulunduran kimse, t? hmil-i br-i girn, {OsT} Ar yk yklenen.|| hmil-i K uran, {OsT} Kur an ezberleyen kimse; hafz. || hmil-i mutiye, {OsT} zool. Tarakllar,|| hamiline yazl ek, stnde tahsil edecek kiinin ad yazl olma yan ve bankaya kim gtrrse tahsil edebilecek trden dzenlenmi ek.\\ hm il-i vahy, {OsT} Cebrail.\\ hmil-i ttnbbe, {OsT} kim. Tplk.\\ hamil olmak, zerinde bulundurmak; tamak. hamil2, [Ar. hmil J^U-] (ha:mil) {OsT} sf. (Kii iin) ad ktye km. ham ile1 [Ar. hami > hmile *LoU] (ha:mile) {OsT} sf. , (Kadn ve dii hayvanlar iin) kam nda yavrusu bulunan; gebe; ykl. S hm ilets-spor, {OsT} bot. Spor tayan. hamile2, [Ar. hamile (hamide) {OsT} is. 1. Kl kay; kl ba. 2. Muska. 3. Deve Kuu ty; kadife kuma ty, hamilelik, -i [hamile-lik] (ha:milelik) is. Hamile olm a durumu; hamile olm a sreci, hamilen, [Ar. hm ilen ,>UU-] (ha: milen) {OsT} zf. i zerinde bulundurarak; tayarak; ham il olarak, hamilikart, [Ar. hamil-i + Fr. kart] (ha.mi'likart) {OsT} is. A raclk yapmas iin nfuzlu bir kiinin konu ile ilgili ksa notu yazl kartvizitini tayan kimse. hamim, [Ar. hamm (scaklk) > hamm |~^-] (hami:m) {OsT} sf. 1. ok scak; kaynar. 2. is. Soy sop. haminne, [hanm+ nine > haminne] (ham inne) is. Aile iinde sayg duyulan yal kadnlara verilen unvan. ham ir1 [Ar. emir => Ouz, hamir] {eT} is. Emir; , bey. [DLT] ham ir2, [Ar. ham r / hamre / 0**^-] (hami:r) {OsT} is. 1. Hamur. 2. Maya. S hamr-gr, {OsT} Hamur yourucu; hamurc.\\ hamr-i mye, {OsT} Mayal hamur. hami, [Ar. ham s > hams (hami:s) {OsT} sf. 1. Beinci. 2. nc, sa, sol, art ve m erkez gle rinden meydana gelmi byk ordu. / (hami.degi:) is. 1.

uioU] (ha:mz) {OsT} is. 1. Asit. 2. Eki. 3. Kekre. fi1 hmz- azot, {OsT} kim. Nitrik asit.|| hmz- bevl, {OsT} kim. rik asit. || hamz- fahim, {OsT} kim. Karbonik asit. || hmz- hadd, {OsT} kim. Dem ir asidi; demir oksit.\\ hmz- hal, {OsT} kim. Sirke asidi; asetik asit.|| hnz- humms, {OsT} kim. Oksalik asit.\\ hmz- karbon, {OsT} kim. Karbonik asit.\\ hmz- kibrit, {OsT} kim. Slfrik asit.|| hm z- kiyanik, {OsT} kim. Siyarik asit. || hmz- klor-i m, {OsT} kim. Hidroklorik asit.|| hm z- nemi, {OsT} kim. Formik asit.|| hmz- pikrik, {OsT} kim. Trinitro-fenol; pikrik asit. || hmz- safsf, {OsT} kim. Asetil-salisil asit; aspirin. || hm z- trtr, {OsT} kim. Tartarik asit. hamzat, [Ar. hmzt oUiaU-] (hamza:t) {OsT} is. 1. Asitler. 2. Eki ve kekre eyler. S hmzt- gayr-i uzviye, {OsT} kim. Organik olmayan asitler; inorganik asitler.\\ hmzt- anmiye, {OsT} kim. Ya asitleri.|| hmzt- uzviye, {OsT} kim. Orga nik asitler. hamz, [Ar. hamz i_r i ^ ] (ha.mzi:) {OsT} sf. Asit veya ekilikle ilgili, hamziyet, [Ar. hmziyyet c ^ j U - ] {OsT} is. 1. Ekilik. 2. Kekrelik. ham i1 [Ar. himaye > hm ^ U -] (ha:mi:) {OsT} sf. 1. , Birini koruyan; destek olan; koruyucu; him aye eden. 2. Kayran; kayrc. ham i2, [Far. hm ^ U -] (ha.mi:) {OsT} is. Hamlk; geveklik. ham id1 [Ar. hamd > hmid JloU~] (ha:mid) {OsT} sf. , kreden; teekkr eden. hamid2, [Ar. hamd > hamd / hamide / oj~*^] (hami:d) {OsT} sf. 1. vg ve teekkre layk olan. 2. A llahn vgye deer olan sfat. ham id3, [Ar. hamed > hmid -uU-] (hamid) {OsT} sf. Alevi gittike snen, kuvveti azalm ve kor hline gelmi ate. (ha:mziyet)

l l I I I t 1 .1 8 5 9

HAM

hami, [Ar. hams>hamis / hamise ^ U - / <u~oU-] (ha mis) {O sT} sf. 1. Beinci. 2. Haftann beinci gn; perembe. hamise, [Ar. hamise 4-l> ] (ha:mise) {O sT} is. Tan zim attan sonra dzenlenmi olan derecelemeye gre devlet memurlarnn mlk rtbelerinden ilki, hamisen, [Ar. hams > ham isen L~U-] (h a m isen)
{OsT} zf. Beinci olarak, hamisiz, [hami-siz] (ha:misiz) sf. Kendisini koruya cak, kayracak kimsesi olmayan,

gl. f . [-r] [-l()-yor] Paralamak, blm ek ya da actmak amacyla avulamak. [DS] hami, [Ar. hami Ja-] {OsT} is. 1. Gebelik. 2. Ana rahmindeki ocuk. 3. Yk; arlk. 4. Ykl olma hli; yklenme, hamla, [Ar. hamle (h amla) {OsT} is. dnz. 1. K rek ekerken kreklerin bir defa suya daldrlp karlmas hareketi. 2. Her krek hareketinde san daln ald yol. 3. Ktan birinci oturak. hamla, [Ar. hamlc <r 5U^] (hamla:c) {OsT} is. -* hamla. hamlac, [hamla-c] is. 1. Krek eken kimse; san dalc. 2. Byk sandal ve kayklarda ktan birinci oturakta krek eken kimse. 3. mparatorluk d neminde saray sandal ve kayklarnda alan bos tanc ocana bal kreki. 4. spor. K rek sporun da, ekip yarmalarnda en n sradaki kreki. hamla, -c [Ar. hamlc jr 51-=-] (hamla:) {OsT} is. 1. Kk krk. 2. Sanayide eritm e ve kaynak ya parken, laboratuarlarda yksek scaklk elde etm ek iin kullanlan alev fkrtan alet; fle; alumo. hamlama, [ham-la-ma] is. 1. H areketsizlikten dolay bedenin ksa srede yorulmas durumu. 2. ini ve porselen retiminde verniklem e iinden nce yap lan piirm e ii. 3. lk piirm eden gemi seramik. 4. Bu piirmenin yapld frn, hamlamak, [ham-la-mak] gsz. f . [-r] [-l()-yor] (ounlukla hayvan iin) idmanszlk veya hare ketsizlikten dolay dayankllm, evikliini ve gcn kaybetmek, ksa srede yorulmak. {eAT}
(ayn)

hami, [Ar. hami jSjL] (ha:mi) {O sT} is. 1. Kitabn kenarna eklenen not veya dnce; kma. 2. M ek tup yazlp bittikten sonra akla geldii iin kdn bo yerine eklenmi not. hamiye, [Ar. hamiyye l haysiyet. hamiyet, [Ar. hamiyyet
{O sT} {O sT}

is. M ill onur; mil is. 1. Scaklk.

2. Coku. 3. Bir insann yurdunu, milletini ve aile sini korum a duygusu ve abas; insanlk; fazilet. S hamiyyet-i chiliye, {O sT} Geree kar harca nan emek. hamiyetkr, [Ar. hamiyet + Far. kr
{OsT}

sf. -* hamiyetli, hamiyetli, [hamiyet-li / hamiyetl] sf. 1. Yurdunu ve yaknlarn seven, koruyan. 2. Mill onur sahibi. 3. mparatorluk dneminde hamise rtbesini alan mlk erkna hitap ederken kullanlan sayg sz. hamiyetmend, [Ar. hamiyet + Far. mend {OsT} sf. -* hamiyetli, hamiyetmendan, [Ar. ham iyet + Far. mendn

(hamiyetmenda:n) {OsT} is. Hamiyetliler, hamiyetmendane, [Ar. ham iyet + Far. mendne (hamiyetmerda:ne) {OsT} zf. Hamiyetli olan kimseye yakr biimde, hamiyetmend, [Ar. ham iyet + Far. m end j-ll ^ -] (hamiyetmendi:) {OsT} is. V atan ve millet sevgisi, hamiyetperver, [Ar. ham iyyet + Far. perver {OsT} sf. Yurdunu ve yaknlarn sevme ve koruma abas besleyen, hamiyetperverlik, -i [hamiyyetperver-lik] is. Yur dunu ve yaknlarn sevme ve korum a abas bes leme durumu, hamiyetsiz, [hamiyet-siz] sf. 1. Y urdunu sevmeyen. 2. Yaknlarna bal olmayan. 3. nsaniyetsiz, hamiyetsizlik, -i [hamiyet-siz-lik is. Hamiyetsiz olma durumu. hamka, [Ar. ham k U -] (hamka:) {O sT} sf. (Kadn iin) ahmak; budala, hamkalamak, [ham (yans.) > ham-ka-la-mak] {az}

hamlama, [ham-la--ma] is. dm anszlk veya ha reketsizlikten dolay dayanklln, evikliini ve gcn kaybetm e durumu; ham durum a gelme, hamlamak, [ham-la--mak] dnl. f . [-r] dman sonucu meydana gelmi bulunan dayanklln, evikliini ve gcn kaybetmek; ksa srede yo rulur olmak; ham duruma gelmek, hamle, [Ar. hamle <tJu^-] {OsT} is. 1. Yklenme. 2. Atl; ileri atlm a hareketi. 3. leri atlrken insann kendine verdii itme durumu. 4. Saldr; saldr. 5. Bir iin daha iyi duruma getirilmesi iin btn g cn toplayarak yaplan ilerleme ve ykselme a bas; atlm. 6. mecaz. leri doru atlan adm. 7. mecaz. lerleme abas. 8. zmlenecek bir m ad denin bir svda zlebilecek durum a getirilmesi iin baka bir maddenin etkisi altnda braklmas. 9. Satran ve damada ta srme eylemi. 10. Esk rimde bir aya yerinde brakp br aya hzla ileri srme eylemi. 11. Haltercinin, kaldrd halte rin altndan geerken vcudunu sratmas. 12. K rek yarnda krekilerin krein hareketini hz landrma eylemi. S hamle etmek, Saldrmak; ileri

HAM

IMIICSM ssa
hamme, [Ar. hamm e U ] (ha:mme) {OsT} is. 1. Za rarl bcek; haere. 2. Binek hayvan. ham pa1 [? hampa] {az} is. 1. Srt; omuz. 2. Para ve , em ek harcamadan kazanlan ey. 3. sf. Zengin. [DS] 5 1 hampa olmak, {az} Vurgundan, karaborsadan zengin olmak. [DS] hampa2, [Far. hem-p] {az} is. 1. H rszlara yatak lk eden kimse. 2. Arac kadn. 3. B ir tarm arac olan belin ayakla baslan yeri. 4. Yarmac. [DS] S1 hampa kmak, {az} Kavga eden iki kiiden biri sine bir iiiinc kii yardm c kmak; ta ra f tutmak. [DS] hampac, [hampa-c] {az} sf. 1. (Kii iin) hazrdan yiyen; hazrc. 2. (Kii iin) koruyucu. [DS] ham palam ak1 [hampa-la-mak] {az} gl. f. [-r] [, l()-yor] Korumak; desteklemek. [DS] hampalamak2, [hampa-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] Agzllk ederek yiyecek kapmak. [DS] hampalbel, [hampa-l+bel] {az} is. A yakla basacak kulaklar olan bir tr krek; bel. [DS] hamprmak, [hamp (yans.) > hamp-r-mak] {az} gsz. f. [-r] ok kzmak; fkelenmek. [DS] hampmak, [hamp (yans.) > hamp--mak] {az} dnl. f. [-r] Bir eyin zerine abanarak iyice kmek. [DS] hampur, [hamp (yans.) > hamp-ur] {az} sf. Aptal; salak. [DS] hampurlamak, [hamp (yans.) > hamp-ur-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l(u)-yor] 1. H akla olmayan bir paray almak. 2. Yutmak. [DS] hamsamak, [ham-sa-mak] {az} gsz. fi [-r] [-s()yo r] Hamlamak; evikliini yitirmek. [DS] hamr, [Ar. ham r (mayalanm) y>J-] {Os77 is. arap; iki. hamra, -a i [Ar. hum ret (krmzlk) > hamr5 (hamra:) {OsT} is. Krmz, hamr, [Ar. ham r ilgili; araba ait. hamriye, [Ar. hamriyye ven kaside, hams, [Ar. hams hamse, [Ar. hamse {OsT} is. Be. {OsT} sf. 1. Be eden {OsT} is. ed. arab (hamri:) {OsT} sf. arapla

atlmak. || hamle getrmek, {eAT} Hamle yapmak: hcum etmek.\\ hamle yapm ak, 1. Byk ilere girimek; ileri doru byk bir adm atmak; yeni ve nemli yatrm yapmak. 2. Saldrmak; atlmak. hamleci, [hamle-ci] is. 1. Hamle yapan; ileri atlan. 2. Atlmc. 3. {az} K ayk ya da sandalda krek eken. [DS] hamletme, [Ar. hami (yk) + T. et-me] is. Bir nedene balam a durum u ve eylemi, hamletmek, [Ar. hami + T. et-mek] g sz.f. [-(d)-er] [-(d)-i-yor] Bir nedene balamak; yklemek; yor m ak; isnat etmek, hamlk, - [ham-lk] is. 1. Ham olma hli. 2. Egzer siz ile oluan kas geliimine bal evikliini ve gcn uzun sre hareketsiz kalarak kaybetm e du rum u. 3. Kaba sz veya davran. 4. {az} Klk iin ham olarak toplanan meyve. [DS] S hamlk etmek, Yersiz veya kaba davranta bulunmak; kaba sz sylemek.|| hamlk tutm ak, {az} (Uzun sre altrlmam hayvan iin) hamlamak. [DS] hamli, [Ar. hamli / hamliyye (hamli:) {OsT} sf. man. Yklemli. hamma, [ham (yans.) > ham(m) + a / ham-ma] {az} is. orba. [DS] hammal, [Ar. hamml J U ^ ] (hamma.i) {OsT} is. -* hamal. hammalane, [Ar. hamml + Far. -ne rfUs-] (hamm a.ia. ne) {OsT} zf. Hamala yakr biimde; hamal gibi. hammaliye, [Ar. hammliyye (hamma.iiye) {OsT} is. H am allara verilen tam a creti; hamallk creti. hammam, [Ar. hamm > hammm (hamma.m) {OsT} is. Hamam; banyo, fi1 hamm m-e, {OsT} K k ham am .|| hannm- harr, {OsT} Scaklk derecesi insan vcudu scaklna yakn hamam. || ham m m - mari, {OsT} kim. Mari banyosu. || hamnn- mutedil, {OsT} Scakl 18-25C ara snda olan hamam.\\ hammm- tennr-i rtb, {OsT} Scakl 40-55"C arasnda olan hafnam.\\ hamm m-nme, {OsT) ed. -* hammamiye. hammam, [Ar. ham m m is. Hamamc; hamam yneticisi, hamnamiye, [Ar. hammmiye] (hamma:miye) {OsT} is. ed. Divan edebiyatnda, giri blm hamam elencelerini konu alan kaside. ham m ar1 [Ar. ham r > ham m r jU j-] (hamma:r) , {OsT/ is. Eek bakcs; eek oban. hammar2, [Ar. hamr > hamm r (hamma.r) {OsT} is. 1. arap yapan veya satan kimse; arap. 2. tasvf. mecaz. Doru yolu gsteren mrit. (ham m a.m i:) {OsT/

oluan. 2. is. ed. M anzum be ayr mesneviyi iine alan eser. S1 ham se-vs, {OsT} ed. Hamse sahibi air. hamsi, [Yun. hampsi] is. zool. Scak ve lk denizler de yaayan, geni ve uzun az yarkl, karn ksm keskin omurgams yapda kemikli, kk, ince, uzun balk, (Engraulis encrasicholus). hamsigiller, [hamsi-gil-ler] is. zool. Hamsi, ringa, sardalye ve tirsi gibi kk balklar kapsayan ilkel kemikli balklar familyas, (Engraulidae).

1 ,6 1

HAM

hamsikuu, [hamsi+ku-u] is. Klklar karlm ve drde blnm hamsileri, ince kylm soan, maydanoz, nane, msr unu ve yum urta karm na bulayp yada kzartm ak suretiyle yaplan bir K a radeniz yemei.

iine doldurduklar balmumu veya amur paras. 5. mecaz. z; asl; maya. 6. sf. (Ekmek ve dier hamur ii yiyecekler iin) iyi pimemi. S hamur amak, Yorulmu hamuru oklava ile basa basa incelterek yufka hline getirmek; yufka amak.\\ hamur boya, Ressamn resmine srm ek iin boya hamsin1, [Ar. hams > hamsn O e {OsT} is. 1. Elli. tablas zerinde hazrlad hamur kvamndaki 2. 31 Ocak ile 21 M art arasndaki en souk elli yal boya. || hamur eii, {az} H am ur kesmekte gnlk sreyi kapsayan dnem. 3. din. Hz. M u ve tekne kazmakta kullanlan ara. [DS]|| hamur saya Sina danda Allah tarafndan On Em irin gibi, 1. (Unlu yiyecek iin) iyi pimemi. 2. (Sulu indirildii gn kutlayan Yahudi bayram. 4. din. yiyecekler iin) ok pim ekten bulama hline g e l Katolik kilisesinde, havarilerin zerine Kutsal R u mi. 3. Halsiz; bitkin hlde. || hamur fras, H a hun iniinin kutland bayram ; Gl Paskalyas, mur ilerinin stne yum urta sars srmeye yarar (Pasha Rosatum) kk fra. || hamur gibi olmak, ok yorulmak, hamsin2, [Yun. hampsi] {eAT} is. Hamsi, bitkin dm ek.|| hamur ii, H amurdan yaplm hamsun, [Ar. hams > hamsn Oj (hamsun) yiyeceklerin genel ad.\\ hamur iine karmak, Yeteneklerinin stnde veya grevinin dnda ka (OsT) is. Elli (50). lan bir ii yapm aya kalkmak.\\ hamur kesecei, hamor, [Far. ham (olmam) + r ( verimsiz)] (az) Yufka aarken ham ur paras blmeye veya yufkay sf. 1. Okuma yazma bilmeyen; cahil. 2. D eneyim belirli biimde kesmeye yarayan gen azl kk siz; acemi. 3. is. Olgunlamam meyve. [DS] bak. || hamur makinesi, H am ur yourm aya y a ra hamt, -di [Ar. hamd -i^-] {OsT) is. A llaha vg ve yan ara. || hamur patlatma, {az} Vcutta m ey kr bildirme. S hamt etmek, Allah kar a dana gelen civerme denilen hastaln iyileeceine memnuniyetini bildirmek; kretmek. || ham t olsun, inanarak yedi evden toplanan undan yaplan "A llaha krler olsu n ! anlamnda halinden rekleri kpeklere verme. [DS]|| hamur pilav, {az} memnuniyet ifade eden dua sz. M akarna yemei. [DS]|| hamur sapls, {az} D e hamu, [eT. kam u > hamu] {eAT} sf. Kamu; btn; likli kepe. [DS]|| hamur sepeti, inde ekmek iin hep. ham ur mayalandrlan sepet. || hamur tahtas, ze hamul1, [ham (yans.) > ham-ul] is. Y eme srasnda rinde ham ur alan yuvarlak veya drtgen geni kan sesleri anlatan yansmal gvde. B hamul sehpa. || hamur teknesi, inde ekm ek hamuru y o hamul, (az) (Yemek iin) abuk abuk ve grg rulan byke bir kap.\\ hamur tutmak, Yaplacak szce. [DS] olan yiyecee gre unu ya, st, su vb. ile kart rarak yourm ak.|| hamur yourmak, Una eitli hamul2, [Ar. hami (yklenme) > haml J j - ] (hasvlar katarak kartrmak, zletirmek. mu.j) {OsT} sf. Tahammll; sabrl; dayankl, hamurcu, [hamur-cu] is. Ekm ek veya hamur ii hamulane, [Ar. haml + Far. -ne y^~] (hamu:yiyecekleri reten bir i yerinde hamur yourm akla la:ne) (OsT) zf. Dayankllk gstererek; taham ml grevli ii. ederek. hamurculuk, -u [hamur-cu-luk] is. Hamurcunun hamule, [Ar. hami (yklenme) > hamle J (ha yapt i. mu: le) {OsT} is. 1. Tanan veya tanacak olan yk. 2. B ir geminin yklem i olduu ticaret eyas nn tm. hamuli, [Ar. ham i > haml! ^ (hamu. li:) {OsT} is. Sabrllk; dayankllk, hamuls, [Lat. hamuls (kk engel)] is. zool. Bir ksm bceklerde, erkek cinsiyet organnn bir par as. hamun, [Far. hm n jjU ] (ha:mu:n) {OsT} is. B yk l; dz ova. S hm n-nevred, Krda dola an; lde gezen. hamur, [Ar. ham r js^-] {OsT} is. 1. Unun su veya baka svlarla yorulm asndan meydana gelen ko yu kvaml madde. 2. Ekm ek mayas. 3. (Kt iin) iyi cins. 4. Heykeltralarn, heykel kalbnn hamurkr, [Ar. ham ir + Far. -kr jlSjaJ-] (hamurk:r) {OsT} is. Ekmek frnlarnda ham ur youran ii. hamurlama, [hamur-la-ma] is. Hamur srme eylemi; hamur bulatrma ilemi. hamurlamak, [hamur-la-mak] gl. fi [-r] [-l(u)-yor] 1. Hamur yapmak. 2. Hamur srmek; ham ur bula trmak. 3. Tencere, gve gibi kaplar iindeki yiye ceklerin daha yksek scaklkta ve ksa srede pi mesini salamak iin kapann kenarn hamur svayarak kapatmak. 4. {az} yi pimemi ekmek yem ek yznden hastalanmak. [DS] hamurlanma, [hamur-la-n-ma] is. zerine hamur bulama durumu. hamurlanmak, [hamur-la-n-mak] edil. fi. [-rj 1. zerine hamur bulatrlmak; ham ur srlmek; ha-

HAM

O I M I t E S O1862 M
hamyze-i gayr-i ihtiyar, {OsT} Elinde olmadan, bilmeden esnem e.|| hamyze-i resen, {OsT} p, ha lat vb.nin esnemesi.|| hamyze-bah, {OsT} Esneme getiren; geveklik veren. || hamyze-ke, {OsT} 1. Esneyen. 2. nsann ruhunu skan. hamz, [Ar. hamz kekrelik. -han, [Far. handen > -hvn O'ji-] {OsT} son ek. So nuna eklendii Farsa isimlere "... okuyan, ... oku yucu anlam katarak birleik sfatlar yapan son ek. mevlit-hn (mevlit okuyan), gezel-hn (gazel e ken) han1 [han (yans.)] is. Aksrmay anlatan kk. [Zlfi, kar] han-kr-mak han2, [Mo. han] (khan) {eT} is. 1. Trklerin en byk babuu; han; kral; hkmdar. [DLT] [EUTS] [Gabain] 2. Rtbe ve derece itibariyle kaandan aa olan. 3. Eski Trk devlet kuruluunda hakan dan sonra gelen ve ikinci derecedeki devlet veya beyliin bakan. 4. Osmanl padiahlarnn ve baz Trk beylerinin kulland unvan. han3, [Far. hn 0U-] {s77 is. 1. ehir iinde veya dnda yolcular iin yaplm konaklama yaplar. 2. Serbest meslek mensubu kim selerin kiralayarak altklar bro ve i yerlerini iine alan byk yap. 3. inde bekrlara ait odalarn bulunduu bina. 4. {az} Dkkn. [DS] 5. Meyhane. 6. {az} At, eek gibi hayvanlarn yatt yer. [DS] S han gibi, (Yer iin) gereinden byk; ok byk. || han hamam sahibi, Varlkl kimse; m lk sahibi.|| hn- sebl, {OsT} Yoksul yolcularn barnd konaklama yeri. han4, [Far. h ' n olj^-] (ha:n) {OsT} is. 1. zerinde yem ek yenilen sini veya sofra. 2. A dkkn. 3. Yemek. 0 hn- yama, 1. Yoksullara verilen y e mek. 2. Tabiatn sunduu nimetler. h an a1 [Hotan, Kenek. ana => hana] {eT} is. Ana. ,
[DLT]

m ur bulanmak. 2. dnl. zerine hamur bulamak. 3. ine ham ur karmak; ham urlu hle gelmek, hamurlama, [hamur-la--ma] is. Ham ur gibi olma durumu; hamur kvamna gelme; yumuama, hamurlamak, [hamur-la--mak] dnl. f. [-r] Ha m ur kvam na gelmek; yumuamak, ham u rlatn , [hamur-la--tr-c] is. Kt fabrika larnda ktlar veya kt retiminde kullanlan lifleri paralayarak zel sv iinde asltl hle geti ren alet. hamurlatrma, [hamur-la--tr-ma] is. Ham ur h line getirme; hamurlatrmak eylemi, ham urlatrmak, [hamur-la--tr-mak] gl. f. [-r] Hamur hline getirmek, hamurlu, [hamur-lu] {az} is. M ayal hamurdan ya plarak sac zerinde piirilen bir tr ekmek. [DS] ham urluk, -u [hamur-luk] {az} is. Ekmek mayas.
[DS]

{OsT} is. Ekilik; burukluk;

hamursu, [hamur-su] sf. Hamuru andrr biimde; ham ur gibi. hamursuz, [hamur-suz] is. 1. M ayasz hamurdan yaplan yiyecek. 2. {az} ine karanfil, rek otu, sakz konularak mayal hamurdan yaplan bir tr ekmek. [DS] 3. {az} M ayasz hamurdan kle g mlerek piirilen kaim bazlama. [DS] 4. din. Yahudilerin M srdan klarnn hatrasn canl tut m ak iin Hamursuz Bayramnda yedikleri mayasz ekmek. S Hamursuz Bayram, din. Musevilerin M sr dan klarn anm ak amacyla her y l kut ladklar bayram. ham ursuzcular, [hamur-suz-cu-lar] is. Ortodoksla rn, ayinlerde mayasz ekmek kullanan Katoliklere verdikleri ad. ham urum su, [hamur-umsu] sf. Hamuru andrr bi imde; ham ur gibi, hamurya, [hamur+ya-] {az} is. Zeytinya. [DS] lamu, [Far. hmiden (susmak) > hm jiy U -] (ha:mu:) {OsT} sf. Susan; susmu; sessiz. S hamu olmak, Susmak. hamuan, [Far. hmiden (susmak) > hmn liy>U-] (ha:mu:a:n) {OsT} 1. Sessiz olanlar; su sanlar. 2. mecaz. M evlevilikte ller veya mezarlk iin kullanlan sz. hamuane, [Far. hmne 4jLiy>U-] (ha:mu:a:ne) {OsT} zf. Sessiz bir biimde; sessizlii andrrcas na. hamu, [Far. hm (ha:mu:i:) {OsT} is. Sessizlik; susmuluk. hamut, -du [slav, hamut] is. Araba koumunda atlarn boynuna geirilen ii ktk dolu m ein ve aatan yaplm geni halka, ham yaze, [Far. hamyze jW -] (hamya:ze) {OsT} is. 1. Bezginlik; usan. 2. Hoa gitmeyen davran. S

hana2, [Mog. hana] {eT} is. Eyerin yksek yeri.


[Nevy]

hana3, [? hana] {az} is. Hal, kilim ya da bez doku m a tezgh. [DS] hanabile, [Ar. man Ahmed bin Hanbel (drt mez hep imamndan biri) > hanabile aLU^] (hana:bile) {OsT} is. Hanbeliler. hanacir, [Ar. hanere > hancir {OsT} is. Grtlaklar, hanadk, [Ar, handak > handk {OsT} is. Hendekler, hanadr, [Ar. hanadr j^L^] (hana:dr) {OsT} sf. Gr me gc yksek olan. (hana:dk) (hana:cir)

B i t t i lO lK tt S E b i ti 1 8 6 3

HAN

hanafis, [Ar. hunfes>hanfs .j-L-] (hana.fs) {OsT} is. zool. Bok bcekleri; mays bcekleri, hanak, [Ar. hanak j^ - ] {O sT} is. 1. Darlma. 2. Kz ma; hiddetlenme. hanan1 [Ar. hann , (hana:n) {O sT} is. Acma duygusu; yrek yufkal; merhamet. hanan2, [hn + Far. -n OLU-] (ha:na:n) {O sT} is. Hkmdarlar, hanat, [Far. hn + Ar. -t oUU-] (ha:na:t) {O sT} is. 1. Hanlar. 2. Al veri dkknlar, hanay, [han+ y (ev) / Yun. anoi ?] {az} is. 1. ki ve daha ok katl ev. 2. Evlerin st kat. 3. Byk oda; salon. {eAT} (ayn) 4. Sofa; hol; koridor. {eAT} (ay n) 5. Avlu. 6. A sma merdiven. 7. Kiler. [DS] 8. {eAT} Penceresi ok, etraf ak ev; yaz evi. hanayl, [hanay-l] {az} is. nnde ardak bulunan ev. [DS] hanazl, [Ar. hanzal >hanzl Jb U H (hana.zl) {OsT} is. bot. Ebucehil karpuzlar, hanazir, [Ar. hm zr>hanzr is. Domuzlar. Hanbel, [Ar. Ahm et ibn Hanbel > hanbell ^ J ^ -]
(h a n b e li:) {O sT} is. 1. slam dininde belli bal ve en ok taraftar olan, nasa nem veren, sahabenin syledii ve yapt ilerden muhalefet edilmemi olanlarna uyan, peygamberi grm olanlar ara snda aykrlk varsa K uran a yakn olan tutan, inkrc ve itham edici olm amak kaydyla zayf ve mrsel hadislere de nem veren, bu artlar bulun mad zaman ise kyasa (tasm) ba vuran ehl-i snnetten bir mezhep. 2. Bu mezhepten olan birisi,

(haneri:) {O sT} sf. 1. Haner gibi olan. 2. Hanerle ilgili olan; hanere ait. hancer2, [Ar. haneri / hanceriyye j / ^.y^>-] (haneri:) {O sT} sf. Grtlaa ilikin, hanc, [han-c] is. Han ileten veya handa alan kimse. S hanc sarho, yolcu sarho, Kimsenin ne yaptndan haberi yok. anlamnda kullanlan sz. hancl, [hane (yans.) > hanc-l] is. O burca yemeyi anlatan yansmal gvde. S hancl hancl, {az} (Yemek iin) oburca. [DS] hanclk, - [han-c-lk] is. 1. Hancnn meslei. 2. Handa kalmak iin hancya verilen cret, hancllamak, [hanc-l-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [l()-yor] Oburca yemek. [DS] hana, [Far. hvan-e] {az} is. folk. 1. Davetlilerin dne gtrdkleri armaan. 2. Gelin almaya gi den dnrcye erkek evinden verilen yemek. [DS] hane, [Far. hvn -e y~] {O sT} is. Kk tepsi; kk sofra. S hne-i zer, 1. K k altn tepsi. 2. Gne. haner, [Ar. haner => haner y>^~] {O sT} is. 1. Ucu eri ve sivri, kamaya benzer ksa bak. 2. Ik de meti. 3. mecaz. Sevgilinin ka ve kirpii, hanere, [Ar. hanere => hanere =>y^~] {O sT} is. Grtlak. haneri, [Ar. hancer => haneri ss?^-] (haneri:)
{O sT}

(hana:zi:r) {O sT}

sf. Grtlakla ilgili,

haneriye, [Ar. hanceriyye => haneriyye ^ .y ^ ~ ]


{O sT} is. bot. Latinieigiller. hanerleme, [haner-le-me] is. Hanerle yaralama veya ldrme eylemi, hanerlem ek, [haner-le-mek] gl. fi [-rfi [-1 (i)-yor] Hanerle yaralamak veya ldrmek; haner sapla mak. hanerlenm e, [haner-le-n-me] is. Hanerle yara lanma veya ldrlme eylemi, hanerlenm ek, [haner-le-n-mek] edil. fi. [-ir] H an erle yaralanmak veya ldrlmek, handa, [kanda / kayda/ kayuda / handa] {eT} {eAT} zf. Nerede. [DLT]

hanbere, [Far. hn-bere oy oU-] (k a m b e re ) {O sT} is. Ko Burcu; Hamel Burcu,


hane, [hane (yans.)] is. O burca yemeyi anlatan kk.

[Zlfkar] harc-l hancl hanca1 [kan-ca] {az} zf. 1. oktan beri; oktan. 2. , Ne vakit. [DS] hanca2, [Far. hvan-e] {az} is. Sofra. [DS] hancabir, [kan-ca+bir] {az} is. Kan kardei. [DS] S1 hancabir olmak, Kan kardei olmak. haner, [Ar. haner y ^ ~ ] {OsT} is. -* haner. 0 hancer-i ebru, {OsT} 1. Kalarn haneri. 2. ed. Hanere benzer kalar.\\ hancer-i felek, {OsT} G ne .|| hancer-i mttjgn, {OsT} 1. Kirpiklerin haneri. 2. ed. H anere benzer kirpikler; n kalbini bir haner gibi delen kirpikler.\\ hancer-i sm, {OsT} Gne .|| hancer-i subh, {OsT} G ne ij!z.|| hancer-i zer, {OsT} Giine . hanere, [Ar. hanere oy ^ - \ {OsT} is. -* hanere. hancer1 [Ar. haneri / hanceriyye j y ^ - / ^ . y ^ ] ,

handahand, [Far. hand-hand -ui-l-ui-] (handa:hand) {O sT} is. 1. Uzun sre devaml glme. 2. sf. Srekli. handan1 [Far. handden (glmek) > handn Ol-ui-] ,
{OsT} sf. Glen; neeli. S handn handn, Gle gle; glerek.|| handn-r, {O sT} Gler yzl; g le,|| handn-ry, {O sT} -* handn-r. handan2, [kan-dan / hani-den] zf. oktan; ok nce leri.

HAN

i i e

t M

1864

handan3, [Far. handan] {azj sf. (ocuk iin) babas belli olmayan; pi. [DS] handasa, [kanda + i-se / handise] {eAT} zf. Nerede olsa. hande, [Far. handden (glmek) > hande ojl-] {OsT} is. 1. Glme; gl. 2. A lay etme; elenme. 3. Alma; al; patlama, fi1 hande-bah, (OsT) Gl drc^ tande-br, {OsT} Gldrc,|| handeferm, {OsT} Gldrc. || hande-fen, {OsT} G lckler saan.\\ hande-fez, {OsT} Gldiirc.\\ hande-har, {OsT} Birine alayc tavrla glme.\\ hande-i ftb, {OsT} Gnein glmesi; gne do mak.\\ hande-i cam, {OsT} Kadehin insana glm e si; iine iki konulduu zaman kadehin buulan m as,[| hande-i drne, {OsT} Eski gl.\\ hande-i gl, {OsT} Gln glmesi; giiliin almas. || handei istihfaf, {OsT} Alayl giil; hafifseme dolu g l.|| hande-i zemn, {OsT} Topran glmesi; y e rin yeillenmesi.|| hande-kr, {OsT} Glen; gl c k hande-knn, {OsT} Gle gle; glerek.|| hande-m ehn, {OsT} ok glen; hep glen.\\ hande-m utad, {OsT} Glme alkanl olan; her za m an glen.|| hande-nm, {OsT} Glen.|| handerz, {OsT} Glp duran.|| hande-ry, {OsT} Gler yzl.|j hande-zd, {OsT} Glmsemenin eseri. || hande-zen, {OsT} Glen. handek, -i [Ar. handek / Far. kandak j-u i-] {eAT} is. Hendek. handeris, [Ar. handers Yllanm arap; eski arap, handeri, [Far. hande-r J-^-] (handeri:) {OsT} is. 1. Alay; glme. 2. sf. (Kii iin) alay konusu olan; glnecek, handikap, -b [ng. handicap (el apkada)] is. 1. Oyunda kar tarafa batan tannan puan. 2. A t ya rlarnda, binicilerle eyerlerin arlnn atlarn kouyu kazanma ansn etkileyecek biimde ayar lanmas. 3. mecaz. Elverisiz durum; engel, handikap, [handikap-] is. A t yarlarnda, yar kazanm olan atlarn bir sonraki yarta hangi han dikapla yaracan belirleyen grevli, handikapl, [handikap-l] sf. (Yar iin) atlarn arlklar ayarlanarak kazanma anslar denkleti rilm i olan. handiyse, [kanda (nerede) + ise > handa + ise > han diyse] (ha ndiyse) zf. N erede ise. -hane, [Far. -hne <U-] {O s T} son ek. Sonuna getiril dii isimlerden yer isimleri yapan Farsa son ek. gl-hne, hasta-hne, pasta-hne hane1, [Ar. hne ^U-] (ha:ne) {OsT} is. kili gazino; meyhane. hane2, [Far. hne -U-] (ha.ne) {OsT} is. 1. Ev; mes ken; konut. 2. Yer; mekn. 3. Bir btn meydana (handeri:s) {OsT} is.

getiren blm lerden her biri; blm; gz. 4. Ev halk. 5. mat. O nluk sistemde rakam larn bulundu u basamaklarn her biri. 6. mz. Saz eserlerinin ayrld blm lerden her biri. 7. Satran, dama ve tavla gibi oyunlarda talarn konulduu blm ler den her biri. 8. ed. Drtlklerden kurulu iirlerin blm lerinin her biri. S hne-bz, {OsT} 1. Evle oynayan. 2. Evine kadar her eyinin kumarda kay beden.|| hne-ber-endzne, {OsT} Yuva ykarcasm a .|| hne-ber-endz, {OsT} Yuva ykclk.|| hne-dr, {OsT} Aile reisi; vekilhar.|| hne-fr, {OsT} E v komisyoncusu.|| hne-g, {OsT} Eve men sup; hane halkndan olan.|| hne-gr, {OsT} B ir yeri kendine mekn sayan.\\ hne-harb, {OsT} Evi yklm .|| hne-hud, {OsT} E v sahibi.|| hne-hudy, {OsT} E v sahiplii.\\ hne-i fet-rz, {OsT} 1. B ela saan ev. 2. Bu dnya.|| hne-i vrz, {OsT} tar. im paratorluk dneminde kylerin nfus, emlak ve arazileri dikkate alnarak belirlenmi vergi ora n.|| hne-i yine, {OsT} Duvarlar camla kapl oda, salon veya saray.|| hne-i briyn, {OsT} P a diahn avclarndan bir ksmnn barnd yer.\\ hne-i bz, {OsT} Terazi burcu. i hne-i bziyan, {OsT} 1. Doanc kouu. 2. Padiahn avc birlik lerinden bazlarnn barnd yer. || hne-ber-dfi, {OsT} 1. Evi omzunda. 2. Yersiz yurtsuz; serseri. || hne-ber-endz, {OsT} Yuva ykan.|| hne-i dil, {OsT} 1. Gnl evi. 2. Kbe. || hne-i ferda, {OsT} 1. Yarnki ev. 2. A hret.|| hne-i gl, {OsT} Bu dn ya'.|| hne-i has, {OsT} H as oda.|| hne-i hassa, {OsT} Topkap saraynda K utsal Emanetlerin bu lunduu blm.\\ hne-i Hda, {OsT} K be.|| hnei zer, {OsT} 1. Gne. 2. Drdnc gk.|| hne-i ze rin, {OsT} 1. Gne. 2. Yldzlar.\\ hne-i znbr, {OsT} Ar kovan.|| hne-k, {OsT} M irasyedi.|| hne-nin, {OsT} Evde oturan; evine bal. || hneperdz, {OsT} E v yapan.|| hne-perver, {OsT} 1. Evde yetimi. 2. mecaz. Olaylar ve evreyi yete rince tanmayan,|| hne-perverd, {OsT} -* hneperver.|| hne-perver, {OsT} Evde yetim i olma.\\ hne-sz, {OsT} 1. Yuva ykan. 2. Evini ihmal eden; gz darda olan.|| hne-zd, {OsT} Hizmet grd evde doan kle y a da hizmeti. haneb, [Ar. haneb v - ^ ] {OsT} is. A tn arka ayakla rnda bulunan dirsek gibi kntl ksm. hanedan, [Far. hne-dn ol-^U-] (ha;neda;n) {OsT} is. 1. Kkten byk ve soylu aile. 2. Peygamber, hkmdar veya bir devlet by gibi bir ahsa dayal soy; byk aile; ocak. 3. sf. Belli ve byk bir soydan gelen. 4. mecaz. Eli ak ve konuksever; gnl zengin hanedanhk, - [hanedan-lk] (ha:neda:nlk) is. 1. H anedan olm a durumu; soyluluk. 2. B ir hanedan tarafndan ynetilen lke. 3. Cmertlik ve konuk severlik.

MKE SM

1865

HAN

hanef, [Ar. hanef >_& {OsT} is. 1. Doruluk. 2. *-] Doru gidi. Hanefi, [Ar. Ebu Hanef>hanef (hanef:) {OsT} sf. 1. Ebu Hanefi yolunu tutan; ona uyan. 2. Hane filik mezhebi ve bu mezheple ilgili. Hanefilik, [hanef-lik] (hanef:lik) is. slam iyette ehl-i snnetten olan drt mezhepten biri. Hanefiyun, [Ar. hanefyyn {OsT} is. Hanefi ler. hanek1 [Ar. hanek , mak. hanek2, [Erme, hanak / hanek ib^-] {az} is. 1. Sz; lakrd. 2. Konuma. [DS] S hanek etmek, {az} 1. Konumak. 2. akalamak. [DS] hanek, [Ar. hanek (haneki:) {OsT} sf. Da makla ilgili; damaks, haneli, [hane-li] (ha:neli) sf. 1. Belli sayda blmesi olan; hanesi bulunan. 2. (Belirtilen sayda) evi bu lunan. hanelik, -i [hane-lik] (ha:nelik) sf. Belirtilen sayda evi bulunan; evlik. hanende, [Far. hvnden (okumak) > h vnende hjljIy>-] (ha:nende) {OsT} is. Gazel veya ark sylemeyi kendisine meslek edinmi olan kii; arkc; ses sanats. hanendegn, [Far. hnendegn ul? JlIj-] (ha:nendeg:n) {OsT} is. Hanendeler; arkclar, hanendeg, [Far. hnendeg -Llji-] (hanendegi:) {OsT} is. Hanendelik; arkclk, hanendelik, -i [hanende-lik] (hanendelik) is. Ha nende olma durumu; arkclk; okuyuculuk; ses sanatl. haneiye, [Ar. haneiyye *^>-] {OsT} is. zool. Y lanlar. hanev, [Far. hn + T. ev] {az} is. Byk ev; hanay. [DS] haney, [Far. hn + T. ev] {az} is. -* hanay. [DS] haneyli, [haney-li] {az} is. Drt katl ev. [DS] hang1 [hang / hank / heng / hng / hnk / hing / hong , / hng / hnk / hun / hng (yans.)] is. Kahkahayla ve katla katla glmeyi anlatan kk. [Zlfkar] hang-r hangr, hang-r-da-mak, hang-r-t hang2, [hang / hing / hng / hnk (yans.)] is. Sra may, zplamay, titremeyi, yerli yersiz patrtl ha reket etmeyi anlatan kk. [Zi'lfkar] hang-r hangr, hang-r-da-mak hangh, [Far. hn-gh ol&U-] (ha.ng.h) {OsT} is. Dervi evi; tekke, hangar, [Fr. hangar] is. Uak, araba, tarm arac, eya gibi nesneleri barndrm aya yarar kapal yer; {OsT} is. Az tavan; da (hanefiyu:n)

sundurma, ff hangar gibi, ok byk ve geni yer. hangara, [hangi-ra] {az} zf. Nereye? [DS] hangel, [? hangel] {az} is. 1. Erkeklii iyi gideril memi boa. 2. T ekhusyeli boa. [DS] hangem, [Far. hengm] {azj is. Kavga; dv. [DS] S hangem karmak, {az} Kavga karmak. [DS] hangi, [eT. kang / hangi] {azf sf. Hangi. [DS] hangl, [hang (yans.) > hang-l] is. iinl. Sramay, zplamay, titremeyi, yerli yersiz patrtl hareket etmeyi anlatan yansmal gvde. S hangl hangl, (Suyun ak iin) hzl hzl. hangr, [hang (yans.)] is. 1. Kahkahayla ve katla katla glmeyi anlatan yansmal gvde. 2. Sra may, zplamay, titremeyi, yerli yersiz patrtl ha reket etmeyi anlatan yansmal gvde. S1 hangr hangr, {az} 1. (Ar bir eyin dmesi, yuvar lanmas iin) ses kararak. 2. (Titremek iin) za n g r zangr. [DS] hangra, [kang-ra] {az} zf. 1. Nereye? 2. N eresi? [DS] hangrada, [kang-ra-da] {az} zf. Nerede? [DS] hangrda, [kang-ra-da] {az} zf. -* hangrada. [DS] hangrdamak, [hang (yans.) > hang-r-da-mak] {az} gsz. f. 1. Kaba ve irkin olarak glmek; kahkaha atmak; hakrdamak. 2. Oynamak; zpla mak. 3. Hoppalk yapmak. [DS] hangrdan, [kang-ra-dan] {az} zf. Nereden? [DS] hangrdamak, [hang (yans.) > hang-r-da--mak] {az} ite, f. [-r] Yksek sesle ve irkin biimde glmek. [DS] han gin , [kang-r] {az} zm. Hangisi? [DS] hangrt, [hang (yans.) > hang-r-t] {az} is. Y uvar lanan ar bir eyin kard ses. [DS] hangi, [eT. lcang > hangi] (h a ngi) sf. 1. ki ve daha ok eyden birini belirtecek bir cevap almak iin kullanlan soru sfat. 2. Fiili dilek art veya art bileik zamannda olan cmlelerde, nesnenin veya cmlenin belirteni durum unda olduunda nesnede ki kavram genelletirir. S Hangi akla hizm et ediyor? N asl bir dnce ile byle mantksz ve sonusuz bir i ya p yo r? anlamnda yadrgama sz.|| Hangi biri? ok olanlardan hangisi?|| H an gi dada kurt ld? Kendisinden beklenmedik bir davran grlen kiiye ama ve sitem ifade eden sz. || Hangi rzgr att? B ir yere uzunca bir sre uramamken anszn kp gelene sitem iin sy lenen sz.|| Hangi ta kaldrsan altndan kar. 1. H er iten anlar veya anladn iddia eder. 2. H er ie karr. langil, [? hangil] {az} is. Kova; bakra. [DS] hangisi, [eT. kang (hangi) > hangisi] (h a n gisi) zm. 1. (Birka kii arasndan) kim ? 2. (Birka ey ara sndan) hangi ey.

HAN

IICtS 1868 IM M

hangsz, [kan (baba) > han-sz] {eT} sf. Babasz. [EUTS] hanhandan, [kang+kan-dan ?] {az} zf. ok za m andan beri; oktan. [DS] hank', - [? hank] {az} sf. H azra konan. [DS]

hanmlk, - [hanm-lk] is. 1. Hanm olm a durumu ve zellii. 2. Arbal, kibar, sayg uyandran ka dnn nitelii. hanm nine, [hanm+nine] is. Saygdeer yal kadn, hanm parma, -n, -aklar [hanm+parma(k)-] is. nce uzun, parm ak biiminde bir eit ham ur tatls, hank2, - [Ar. hunk > hnk j;U-] (ha:nk) {OsT} sf. Boan; boucu. 0 hnkttl-kelb, {OsT} 1. Kpek hanm teni, -ni, -nleri [hanm+ten-i] {az} sf. Pembe. [DS] boan. 2. bot. idem. || hnkiiI-nemir, {OsT} hanyada, [hani+ya+da] (h a nyada {az} nl. Bir bot. Kurtboan,|| hm kl-zeneb, {OsT} bot. K urt eyin olmasn ok arzu etm eyi anlatr. [DS] boan. hani1, [eT. kangu > kayu / hani] (h a ni) zf. 1. N ere K ankm ak, [hank-mak] {az} gsz. f. [-r] Hazr ol de? 2. Ne oldu? 3. N erede kald? 4. nceden bili mak. [DS] nen ve birlikte yaanm bir olay birine hatrlat hanm, [eT. kan > kan-um (kaan ei) > han-m] is. mak iin kullanlan sz. 5. Daha nce verilen bir 1. Kadn veya kzlara verilen unvan veya sayg s szn tutulm adn hatrlatm ak iin kullanlan si z; bayan. 2. Hitaplarda sayg iin kadn isimlerin tem sz. 6. Bari. 7. Dorusunu sylemek gerekir den sonra kullanlan nezaket ve sayg sz. 3. E; se. 8. Kald ki; stelik. S Hani ya? Hani?\\ hani kar. 4. Hizmetinde bulunulan kadn. 5. sf. Kadnl yok mu? Arkadan gelecek sze dikkat ekmek iin n btn iyi niteliklerini kendinde toplayan. S kullanlan sz. || hanidir, oktandr; epey zam an hanm bcei, zool. K m kanatllardan, kara be dr; ne vakittir. nekli, krmz renkte, kurtuklar yedii iin yararl {OsT} is. 1. Kocasndan saylan bir bcek; gelin bcei; uur bcei, hani2, -i [Ar. hni' boanm kadm. 2. Karsn boam erkek. (Coccinella).\\ hanm evlad, Nazl bytlm; tkrldm .|| hanm hanmck, 1. (Kadn iin) evi hani3, [Yun. hanni] is. zool. Scak denizlerin 100-200 ne, ocuklarna, iine gerei gibi bakan. 2. evre m. kadar derinliklerinde dibe yakn kesimlerdeki siyle uyumlu, arbal davranlar olan. || hanm kayalk ve talk yerlerde yaayan, gvdesi yandan sultan, is. m paratorluk dneminde padiah kzla bask, sarmtrak renkli ve benekli, byk azl ve dili kemikli bir balk, (Serranus cabrilla). rnn hanedandan olmayan kocadan dnyaya ge tirdii kz ocuu. haniden, [hani-den] {az} zf. -* hanidir. [DS] hanmaz, -n, -zlar [hanm+a()z-] {az} bot. hanidir, [hani-dir] {az} zf. oktan beri; eskiden Aslanaz iei. [DS] beri. [DS] hanmanne, [hanm+anne] (hanm anne) is. Kayn hanif1 [Ar. hanf , (hani;]) {OsT} sf. 1. slam valide; kaynana, dinine sk skya bal olan. 2. slam iyetten nce hanmbudu, [hamm+bud-u] {az} is. Kavun, karpuz tek Tanr inancnda olanlar iin kullanlan sfat. ve tatl kaba. [DS] hanil'2, [Ar. hnif ^ 1 ^ - ] (ha;nif) {OsT} sf. 1. Kskn; hanm efendi, [hanm+efendi] (han mefendi) is. dargn. 2. Gururlu, A r sayg gstermek iin kadn isimlerinden sonra getirilen veya onlarn isimlerinin yerine kullanlan hanigiller, [hani-gil-ler] is. zf. rnek tr hani ve yazl hani olan ok yrtc ve etil kemikli balk hitap sz. familyas, (Serranidae). hanm efendilik, -i [hanm+efendi-lik] is. 1. Han mefendi olm a durumu ve zellii. 2. Arbal, hanikm ek, [hanik-mek] {az} gsz. f. [-ir] mark lk yaparak koup gezmek. [DS] saygn ve nazik kadnn tad nitelik, hanmeli, -yi / -ni, -elleri [hanm+el-i] (h a m meli) is. bot. 1. Hanmeligillerden, kokulu ve iki paral iekleri dolaysyla park ve bahelerde yetitirilen trmanc, sarlgan alms bitki, (Lonicera caprifolium). 2. Bu bitkinin gzel kokulu iei, hanm eligiller, [hanm+el-i-gil-ler] is. bot. ki eneklilerden, rnei hanmeli olan otsu ve sarlgan bitki familyas, (Caprifoliaceae). hanm gbei, -ni, -eleri [hamm+gbe(k)-i] is. Ya, pirin unu, un, su ve ekerle yaplan bir tr hamur tatls. hanminesi, -ni, -eleri [hanm+ine-s-i] {az} is. engelli ine. [DS] hanin, [Ar. hann j*^-] (hani;n) {OsT} is. 1. iddetli arzu ve istek. 2. iddetli arzu ve istekten dolay alama, inleme. hanis1, [Ar. hans ^*^-1 (hani;s) {OsT} sf. Andn bo zan ve kefaretini demeyen. hanis2, [Ar. hnis (ha;nis) {OsT} sf. { O lm ak fiili ile) verdii sz, ettii yemini yerine getirme yen. haniye1 [hani-y-e] (h a , niye) {az} zf. Nerede; hani? [DS] haniye2, [Ar. hniye (hamiye) {OsT} is. arap. hank1 [hang / hank / heng / hm g / hnk / hing / hong ,

H I I C E S E K 1867 lf
/ hng / hnk / hun / hng (yans.)\ is. Kahkahayla ve katla katla glmeyi anlatan kk. [Ztilfkar] hank-r hankr, hank-r-mak, hank-r-t hank2, [hank (yans.)] is. Haykrmay, barmay an latan kk. [Zlfkar] hank-r-da-mak hank , [Ar. hank 2. is. 1. Boazn skarak boma. Boaz sklarak boulma,

HAN

hankh, [Far. hn-gh ol&U-] (ha:ng:h) {OsT} is. Tekke. hankan, [Ar. hankan (ha'nkan) {OsT}. zf. Bo arak; bom ak suretiyle, hankr, [hank (yans.) > hank-r] is. K ahkaha ile glmeyi anlatan yansmal gvde. 0 hankr hankr, {az} Olur olmaz eylere glm eyi anlatr. [DS] hankrdamak, [hank (yans.) > hank-r-da-mak] {az} 1. Y ksek sesle, kaba ve irkin bir ekilde ba rmak, konumak, glmek. 2. (M anda iin) ba rmak. [DS] hankrk, - [hank (yans.) > hank-r-k] {az} is. Balgam. [DS] hankrmak1, [hank (yans.) > han-kr-mak] {az} gsz.f. [-r] Y ksek sesle, kaba ve irkin bir ekil de glmek. [DS] hankrmak2, [hank (yans.) > hank-r-mak] {az} gsz.f. [-r] Aksrmak. [DS] hanlk, - [han-lk] {eT} is. 1. Han olm a durumu ve grevi; hkmdarlk. 2. Hann ynetimi altndaki lke. hanman, [Far. hnmn jU li-] (ha:nma:n) {OsT} is. Ev; aile oca; yuva. 0 hnmn-ber-endz, {OsT} Yuva ykc.\\ hnmn-sz, {OsT} E v bark yakan; ocak sndrc; aileyi datan. hannak, [Ar. h a n n k jb i-] (hanna:k) {OsT} sf. 1. Bo an. 2. Boucu, hannan, [Ar. hann / hannn ob^-] (hanna:n) {OsT} sf. ok esirgeyen; Allah, hannas, [Ar. hanns tan. hannasi, [Ar. hanns (hanna:si:) {OsT} sf. eytanla ilgili, hann, [han+n-] {az} is. ar. [DS] hansalar, [Far. h'n-slr j^ U -it^ ] {OsT} is. 1. Sofracba. 2. Kilerciba. hansar, [Far. hvnsr (ha:nsa:r) {OsT} is. Sofracba. hans, [kang-s-] {az} zm. Hangisi? [DS] hansi, [kang-s-] {eAT} sf. Hangi. hant1 [hant (yans.)] is. apur upur yemeyi anlatr. , hant-l-da-mak, hant-l hantl S hant hant, Rahat sz edici ve ar istek ifadesi.|| hant hant tmek, (ha:nsa:la:r) (hanna.s) {OsT} is. ey

Rahatsz edici biimde ve ar derecede istek duy mak. hant% [hant / hnd (yans.)] is. Haykrma, barma, kavga srasnda kan sesleri anlatan kk. [Zlfkar] hant hant, hant- S hant etmek, {az} A h ekmek. [DS]|| hant hant tmek, {az} Bara bara, kav ga eder gibi konumak. [DS] hant3, [hant] {az} is. Yiyecek ey. [DS] hant4, [Ar. hatt] {az} is. 1. Yer. 2. Snr. [DS] hantal, [? hantal] sf. 1. ri ve kaba grnl. 2. Ar ve beceriksiz hareket eden, hantallama, [hantal-la--ma] is. Hantal duruma gel me eylemi. hantallamak, [hantal-la--mak] dnl. f. [-r] Ar, kaba ve beceriksiz duruma gelmek, hantallk, - [hantal-lk] is. 1. Hantal olm a durumu. 2. Hantal olan eyin nitelii, hant, [hant-] {az} sf. Yksek sesle baran; grl tc. [DS] hantl, [hant (yans.) > hant-l] is. Oburca ve aprtl biimde yemeyi anlatan yansmal gvde. 0 hantl hantl, {az} (Yemek iin) apur upur ve oburca. [DS]|| hantl hantl etmek, (Hayvan iin) yiyecek aranmak. hantlamak, [hant-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()yor] stedii eyi elde etmek iin peinden komak; frsat kollamak. [DS] hantum an, [? hantuman] {az} is. Felaket. [DS] hanturmak, [kan-tur-mak > han-tur-mak] {eT} gl. f. [gl. f. [-ur] Tatmin etmek; kandrmak; inandr mak. [EUTS] hanu, -cu [? hanu] {azj is. Minare. [DS] hanuk, -u [? hanuk] {az} sf. 1. Hazra konan; tem bel. 2. nat. [DS] hanume, [Ar. hanme ^ j ^ ] (hanu:me) {OsT} is. tp. Mide ekimesi. hanut1 [Erm. hanut (dkkn) ?] is. argo. Dkkn , sahiplerinin kendilerine yeni mteri getiren kim se lere verdikleri komisyon. hanut2, [Ar. hanut J^Ij-] (ha.nut) {OsT} is. ly tah nit etmekte kullanlan ila. hanut3, [Ar. hnt ijiU -] (ha:nu:t) {OsT} is. 1. D k kn. 2. Meyhane, hanutu, [hanut-u] is. Dkknlardan ald kom is yon ile geimini salayan kii, hanman, [Far. hnmn oli-] (ha:nma:n) {OsT} is. Ev; bark; konut; ocak; yuva. Hanya, [Yun. khania] (h a nya) z. is. G irit adasnda bir liman ehri. S H anyay K onyay anlamak, 1. Bir iin skntl ve zor yanlarn grerek akl bana gelmek. 2. in gerek yann renerek p i m anlk duyacak ekle gelmek; akl bana gelmek\\

HAN

OTuMIMM se
hapalamak, [hap (yans.) > hap-ala-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()-yor] Kartrmak; demek. [DS] hapan, [hap (yans.) > hap-an ?] {az} sf. A. [DS] hapan, [Ar. kabbn] {az} is. 1. Tahl ve sebze sa tlan yer; hal; kapan. 2. zeri ak veya kapal ge ni avlu. [DS] hapanlam ak1 [hap (yans.) > hap-an-la-mak] {az} , g sz.f. [-r] [-l()-yor] Tkezlemek. [DS] hapanlam ak2, [hap (yans.) > hap-an-la-mak] {az} gl. f. [-r] fl()-y o r ] 1. Doldurmak. 2. Avulamak. [DS] hapap, -b [Ar. habhab] {az} is. Takunya. [DS] hapap, [hapap-] {az} is. Takunyac. [DS] hapas, [? hapas] {az} is. Sacda pien ekmei evir mekte kullanlan ara. [DS] hapaz, [Erme, ap s anel ? > hapaz / apaz] {az} is. 1. Avu dolusu. 2. Tokat; sille. {eAT} (ayn) [DS] hapaz hapaz, {az} Avu avu. [DS] hapalam ak, [hapaz-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()yo r] Avulamak. [DS] hapenk, -gi [Erme, abank (kilit)] {az} is. 1. Yer altndaki depo; mahzen. 2. Bodruma inen st ka pal merdiven. 3. Ahra girmek iin evden ahra alan kap. 4. Baca kapa. 5. Pencere stndeki dolap. 6. D ama klan merdivenin stndeki ka pak. 7. Kepenk. [DS] hap, [hap-] is. 1. Hap yapan veya satan kimse. 2. s f (Kii iin) afyon vb. uyuturuculara alm olan. haplk, - [hap--lk] is. Hap olma durumu, haphap, [hap (yans.) > hap+hap] {az} is. 1. Geveze. 2. Sinirli. [DS] haphapa, [hap (yans.) + hap+hap-a] {az} zf. Yz yze; kar karya. [DS] hapck, - [hap-ck] is. (ocuk dilinde) bir lokma ck. S hapck yapmak, Yutmak. hapn, [hap-m] {az} 1. Yoksul; a. 2. Ak. [DS] hapr, [hap (yans.) > hap-r] is. Grltl ekilde yeme ve yutm ay anlatan yansmal gvde, ha pr hapr, (Yemek) itahl ve grltl bir biim de.|| hapr hupur, (Yemek) itahl ve grltl bir biimde. haprcn, [hap (yans.) > hap-r-cm] {az} sf. Birden bire sevinen. [DS] haprdam ak, [hap (yans.) > hap-r-da-mak] {az} g s z .f. [-r] fd ()-y o r] 1. Grlt etmek. 2. Titre mek. 3. Bir i iin tela etmek, teye beriye ko mak. [DS] hap, [kap-] {az} is. Kap. 0 hap hap, {az} Kap kap. [DS] hapis, -psi [Ar. habs (j-rH {OsT} is. 1. Birini veya bir eyi kamasn nlem ek iin bir yere kapatmak. 2. Y asalara gre sulu bulunan birini ceza evine ka patm ak eylemi; tutuklama. 3. Sulu bulunan ve ce-

H anyay K onyay gstermek, Gerekli cezay vermek; haddini bildirmek. hanyu, [knu / ka-yu / hanyu] (khanyu) {eT} zm. Hangi; hangisi; kim. [EUTS] hanzal, [Ar. hanzal J ^ ] {OsT} is. bot. K abakgil lerden, srngen gvdeli sar iekli, paral yap rakl, elma byklndeki Ebucehil karpuzu deni len portakal byklnde ac meyveleri mshil olarak kullanlan ok yllk otsu bir bitki; ac kar puz; ac elma; ac hyar; it hyar, (Citrullus colocynthis). hanzo, [Alm. Hans (erkek ad) => hanzo] sf. argo. Anlay kt; aptal; sersem. h ap 1 [hab / hap (yans.)] is. 1. Yemek ya da konu , m ak amacyla az birden ap kapamay, azyla kapp yakalamay anlatan kk. [Zlfkar] hap etmek, hap--ck, hap-r hapr, hap hap, hap hap yemek. 2 (ocuk dilinde) yutm a.f? hap etm ek, (ocuk di linde) yem ek; yutm ak; ham etmek.\\ hap hap yimek, {eAT} tahl bir ekilde ve sesler kararak yemek. hap2, [hap (yans.)] is. Birden ortaya kmay, beliriverm eyi anlatan kk. [Zlfkar] hap-a hap, hap-adan-a, hap-a+hap gelm ek hap3, [hap / hep / hp (yans.)] is. Haprmay, aksr m ay anlatan kk. [Zlfkar] hap-(i)-r-mak, hap()-r-k, hap-u hap4, [hap / hob / hop (yans)] is. Sramay, zpla may, titremeyi, saa sola komay anlatan kk. [Zlfkar] hap-r-da-mak, hap-ur hapur 0 hap et m ek, {az} oc. d. Srta binmek. [DS] hap5, [Ar. habb (tohum, tane) ^ ] {OsT} is. 1. Kolay

yutulmak iin kk top veya tablet hline getiril m i ila. 2. argo. B ir iimlik afyon. 3. {az} Hay vanlara yedirmek iin hazrlanan kepek ve arpa unu karm ham ur topa. [DS] S hap yutm ak, Kt bir duruma dmek.\\ hap kutusu, H astalarn al malar gereken ilalar kolay tamalar iin hap konulan kk kutu. || hap yapmak, argo. Burun daki pislikleri parm akla karp kk top yapmak. hap6, [? hap] {az} is. 1. V apur ambarndaki kmr yn. 2. Harman yn. [DS] S hap bacas, {az} Maden ocaklarnda kmr alndktan sonra moloz doldurulan baca. [DS]|| hap gtren, {az} Yaba. [DS]|| hap yutan, {az} Yaba. [DS] hapa, [? hapa] {az} is. Toka. [DS] hapa, -c [eT. ab-m ak > ap] {az} is. Bacak ara s; ap. [DS] hapahap, [hap (yans.) > hap-a+hap] {az} zf. 1. Birdenbire; anszn. [DS] 2. (Sze karlk vermek iin) annda; hemen; bire bir. 3. sf. Azna kadar dolu olan, hapahap gelmek, {az} Yz yze gelmek; kar karya gelmek. [DS] hapak, - [kapak] {az} is. Kuyu vb. ey kapa. [DS]

l B t l T O M K .1 8 6 9 zaya arptrlm kiilerin kapatldklar yer; hapis hane; ceza evi. 4. sf. Ceza evine kapatlm; tutuk lu; mahpus; hapsedilmi. 5. Bir tr tavla oyunu. S hapis dam, {az} Cezaevi. [DS]|| hapis giymek, Hapis cezas almak. || hapis yemek, H apis cezas almak. || hapse atmak, Ceza evine koymak; tutuk lamak.

__________________________________________ HAP

hapsettirm e, [Ar. habs+ T. et-tir-me] is. Hapse ko nulm asn salama; tutuklattrma, hapsettirmek, [Ar. habs+ T. et-tir-mek] gl. f. [-ir] Hapse konulmasn salamak; tutuklattrmak, hapsttt, -dtt [Yun. apsis] {az} is. Kan tekerleinin paralan. [DS] haprk, - [hap (yans.) > hap-r-k] is. Nefes borusundaki bir gcklanmadan dolay nefes verdihapise, [Ar. haba {az} is. radan yaplma rici kaslarn ani kaslmasyla azdan ve burundan pestil. [DS] iddetli, grltl ve itici hava kmas; aksrk, hapishane, [Ar. habs + Far. -hne (hapis haprkl, [hap (yans.) > hap-r-k-l] sf. Hapr h a n e ) {OsT'} is. Tutuklularn, tutukluluk cezalar olan; ok hapran; aksrkl, sresince kapatldklar yer; cezaevi, fi1 hapishane haprma, [hap (yans.) > hap-r-ma] is. Haprma kakn, 1. Sulu bulunduu hlde henz tutuk eylemi; aksrma, lanmam kii. 2. Tutukland hlde ceza evinden haprmak, [hap (yans.) > hap-r-mak] gsz. f. [kam kimse. 3. mecaz. st ba perian, serseri; r] Nefes borusundaki bir gcklanmadan dolay hoyrat. nefes verdirici kaslarn ani kaslm asyla azdan ve burundan iddetli, grltl ve itici hava kmak; hapislik, -i [hapis-lik] is. Hapiste olm a durumu ve aksrmak. ya sresi. haprtma, [hap (yans.) > hap-r-t-ma] is. Hapr hapiik, -i [? hapiik] {az} is. Pide. [DS] masna neden olma durumu ve eylemi; aksrtma, hapkapan, [hap (yans.) + kap-an] is. Elma, arm ut ve haprtmak, [hap (yans.) > hap-r-t-mak] gl. f. [ayva tr meyveleri toplam ak iin ucuna srk a r] Birinin haprm asna yol amak; aksrtmak, klm az emberli kk torba, haplamak, [hap-la-mak] {az} gl. f i [-r] [-l()-yor] hapu, [hapu (yans.)] (hapu:) is. H apm rken kan 1. Rvet vermek. 2. Kesilecek olan kmes hayva ses; haprma sesi, nn besiye ekmek. [DS] haploit, [Fr. haplode] sf. biy. 1. ekirdeinde her kromozom iftinden yalnz biri bulunan. 2. (Orga nizma iin) bu tr hcrelerden meydana gelen, haploitlik, [haploit-lik] is. Haploit olann durumu, haploloji, [Fr. haplologie] is. dbl. O rta hece yutumu; hece dmesi, hapnak, [hap-mak] {az} gsz. f. [-ar] Yklmak; kmek. [DS] happak, - [Ar. habhab] {az} is. Takunya. [DS] hapramak, [hap (yans.) > hap-ra-mak] {az} gsz. f . [-r] [-r()-yor] rpermek. [DS] hapsedilme, [Ar. habs+ T. e(t)-il-me] is. Hapse ko nulma eylemi; tutuklanma, hapsedilmek, [Ar. habs+ T. e(t)-il-mek] edil. f. [-ir] 1. Hapse konulmak; ceza evine konulmak; tutuk lanmak. 2. B ir yere kapatlm ak, salverilmemek. 3. Serbest dolamas veya gelimesi engellenmek; dar snrlar iinde braklmak, hapsen, [Ar. habsen (h a sen) {OsT} zf. Tu p tuklu olarak. hapsetme, [Ar. habs+ T. et-me] is. Hapse koyma ey lemi; tutuklama, hapsetmek, [Ar. habs+ T. et-mek] gl. f. [-ir] 1. Hapse koymak; tutuklamak. 2. Suluyu hapishane ye kapatmak. 3. B ir yere kapatp salvermemek. 4. mecaz. Bir eyi veya kim seyi bo yere bir yerde alkoymak; oyalamak; tutmak. hapt, [Ar. habt i^~ ] {OsT} is. 1. H eder olma. 2. Bir tartmada karsndakini susturma, haptek, [hap (yans.) > hap + eT. tek (gibi)] {az} zf. abuk; ivedi. [DS] haptetme, [Ar. habt + T. et-me] is. Tartmada kar sndakini cevap verem ez durum a getirme eylemi; susturma. haptetmek, [Ar. habt + T. et-mek] {az} gl. f i [-(d)er] [-(d)-i-yor] Bir tartmada eitli mantk ve sz oyunlar ile karsndakini konuamaz, iddiasn savunamaz duruma getirmek; susturmak; m at et mek. [DS] haptrmak, [hap-tr-mak ?] {az) gl. fi. [-r] (Bar dak vb. iin) ba aa, az aa kapatmak. [DS] haptometre, [Fr. haptometre] is. Dokunma basnc nn kiiler arasndaki farkn lmeye yarar aygt, haptotropizm , [Fr. haptotropisme] is. biy. Byme srasnda baz bitkilerin kat b ir cisme dokundukla rnda grlen bklme ve sarlma eylemi, hapulam ak, [avu > hapu-la-mak] {az} gl. fi. [r] [-l(u)-yor] Avulamak; yourmak; mncklamak. [DS] hapul, [? hapul] {az} is. plerin rmesi ile olumu gbre. [DS] hapur, [hap (yans.) > hap-ur] is. 1. Zplama, srama bildiren yansmal gvde. 2. Kaynama, kprme bildiren yansmal gvde, fi1 hapur hupur, {az} 1. (Giyinmek iin) dzensiz; sallapatice. 2. (Kay nam ak iin) ses kararak. [DS]

HAP

IM I M tS M .
E ek yaradll]] h a r-m h re , {OsT} K atr boncu u.|| h a r-n m e , {OsT} E ek iiri.|| h a r-v r, {OsT} E ek ykii. h a r 9, [Far. h ' r f y - ] (ha:r) {OsT} sf. 1. Hor; baya; adi; zavall; itibarsz. 2. Yiyen; yiyici. S h r-g r, {OsT} Hakaret edici; hakaret eden.|| h r zr, {OsT} Zavall; hor. h a r 10, [? har] {az} is. 1. Bitki, hayvan ve insanlarda grlen her trl bulac hastalk. 2. Gl yaprakla r zerinde grlen beyaz bcek. 3. Pas. [DS] S h a r olm ak, {az} Nezle olmak. [DS] h a r " , [? har] {az} is. Atn rahvan yry. [DS] S h a ra k a ld rm a k , {az} A t drtnala koturmak. [DS] h a r 12, [? har] {az} is. Defne. [DS] h a r a 1 [kang-ra > hara] (ha:ra) {az} zf. Nereye? , [DS] h a ra 2, [kara / hara] {eT} sf. Kara; siyah. S h a ra hu, Kartal; kara ku. [EUTS] h a r a 3, [Fr. haras] is. 1. Tay yetitirm ek zere bir araya getirilmi aygr ve ksrak topluluu. 2. At retimi yaplan iftlik; aygr deposu. h a ra 4, [Far. hr !_>U (ha:ra;) {OsT} is. 1. zeri me -] nevili kuma, l . jeol. ok sert bir m ermer veya ta tr. S1 h r -ik f, {OsT} 1. M ermer yarc. 2. zeri menevili kuma. h a ra b , [Ar. harb / harabe J~] (hara.b) {OsT} sf. * harap, h a r b - b d , {OsT} Ykklk; tam harabe]] h a r b - g m , {OsT} Gam yknts]] h a r b -e n d e r-h a r b , {OsT} Bsbtn bozulmu; ypranm. h a ra b a , [? haraba] {az} is. Erkek cinsiyet organ.

hap u , [ap] {az} is. Ap. [DS] 0 hap etm ek, {az} ocuu kucaa alarak gezdirmek. [DS] h ap u a, [? hapua] {az} is. Marapa. [DS] h ap u tla m a k , [hap (yans.) > hap-ut-la-mak] {az} g l.f. [/rj f-l(u)-yor] oc. d. Kucaklamak. [DS] h a r 1 [har / hr (yans.)] is. Srekli alm a ve ileme , yi, bu srada kan sesleri, yklmay, dalmay, dklmeyi anlatan kk. [Zlfkar] har hur, harl harl, har-la-mak, har(r)-l-da-mak, har-l hurul B h a r gr, Grltl bir biimde tartp ekierek.\\ h a r h ar, 1. Grltl olarak. 2. B ol bol. 3. Srekli; kesintisiz bir ekilde]] h a r h u r, K arklk ve anla lm azlk iinde. || h a r olm ak, {az} iyi beslenme sonucu azgnlamak; zapt edilemez olmak, [DS]|| h a r v u ru p h a rm a n sav u rm ak , 1. D ncesiz bir biimde harcamak. 2. B ol bol harcamak; tketmek. h a r2, [har / hr / hor / hr / hur (yans.)] is. Horlamay, derin solumay, fke ile soluyarak saldrmay anla tan kk. [Zlfkar] har har, har-l-da-k, har-la-mak, har-la-k, har(r)-l-da-mak, har(r)-l-da--m ak 3 h a r h ar, {az} 1. Havlam a biimi. 2. (Barp a rm ak iin) havlar gibi. [DS] 3. {eAT} H arl harl. h a rJ, [har / hor / hr (yans.)] is. G r akan suyun alayarak akn ve dkln anlatan kk. [Zlfkar] har-la-mak, har-la-k, har-lk, h a r4, [Ar. hr jU ] (ha:r) {OsT} sf. 1. Yklm. 2. {az} Srlmeyerek birka yl dinlenmeye braklm tarla. [DS] 3. {az} Bakmszlktan kendi hlinde gelimi bahe veya ba. [DS] h a r5, -r r [Ar. harr {OsT} is. 1. Scaklk; hararet; scak. 2. Isnma; tavn bulma. 3. Brakma; kar ma; salverme. 4. iir syleme; yaz yazma. 5. {az} Pimi yum urta sars. [DS] fi1 h a r bana v u rm a k , K endini tutamayacak hle gelmek; ok kzmak; azmak. | h a r gem ek, 1. Kzgnl, scak l gemek. 2. fkesi, hevesi veya istei kalmam ak.|| h a r olm ak, {az} Kurumlu olmak. [DS]|| h a rr - edd, {OsT} Etkili scaklk.|| h a rr- tem m z, {OsT} Temmuz sca. h a r6, -r r [Ar. hrr jU-] (ha:r) {OsT} sf. 1. Scak; ya kc; kzgn. 2. Keskin ve ac bir tad olan; ac. h a r7, [Far. hr jU-j (ha:r) {OsT} is. Diken. h ristn, {OsT} Dikenlik; allk.|[ h r-k e, {OsT} Yok sulluktan dolay evine al rp toplayan kimse. || h r-p t, {OsT} D iken srtl; kirpi. || h r-z r, {OsT} Dikenlik; allk. h a r8, [Far. har J~] {OsT} is. 1. Eek. 2. sf. mecaz. Aklsz; aptal. 3. {az} sf. (Kii iin) kt. [DS] S1 h ar-g h , {OsT} Byk adr; ota. || h ar-g h - m h , {OsT} A y al; hle.|| h ar-g ed , Zorla ya r dm isteyen.|| h ar-geh, {OsT} -* har-gh.|| har-gele, {OsT} 1. E ek srs. 2. Terbiyesiz kii. || h ark rre , {OsT} Eek yavrusu.|| h ar-m en i, {OsT}

[DS]
h a ra b a 2, [Ar. ru b a' (drtl)] {az} is. Araba. [DS] h a ra b a t, [Ar. harb > harabe > harabat o U j~ ] (hara:ba:t) {OsT} is. 1. Ykntlar; harabeler; viraneler. 2. ki iilen elenceli yerler; meyhaneler. 3. tasvf. Geree ulalan yer; rint ve olgun kiilerin bulu m a yeri. h a ra b a ti, [Far. harbt j i l >!>-] (hara:ba:ti:) {OsT} sf. 1. (Kii iin) dank; derbeder; sfl. 2. Madd eylere deer vermedii iin giyim kuam dzen sizlii ile zensizliini yaam biimi olarak semi. 3. Vaktini meyhanede iki iip elenerek geiren, h ara b a tilik , -i [harabati-lik] (hara:ba:ti:lik) is. 1. Grnmne, giyimine zen gstermem e durumu; danklk; derbederlik; pejmrdelik. 2. Meyhanede iki iip elenme durumu, h ara b atili e v u r m ak, Kendini kapp koyuvermek. h a ra b e , [Ar. harb > harbe *>1>-] (hara: be) {OsT} is. 1. Eski alardan kalm ehir veya yap yknts; ren; kalnt. 2. Yklm veya yklm aya yz tut mu bina; ykk; virane. 3. Doal afetlerden sonra

lffiltTliffiCf SOEblK

71

HAR

geriye kalan ksm; yknt. S h arab e-n i, / OsT} Ykntlklarda oturan.|| h a r b e -z r, {OsT/ Ykklk. harabelik, -i [harabe-lik] (hara:belik) is. Harap ol mu, yklm yer; ykklk. harab i, [Ar. harab (hara:bi:) is. 1. Ykklk; ren yer. 2. Okun, nian alman hedefin nndeki bir engele arptktan sonra hedefi vurmas, harabiyet, [Ar. harbiyet cujIy~] (hara.biyet) {OsT} is. 1. Ykklk; renlik. 2. Okun, hedef nne d tkten sonra srayarak hedefe isabet etmesi, hara, [Ar. harc (hara:c) {OsT} is. -* hara1. fi1 h arc-g ttzr, {OsT) H ara veren.|| h arc- m uksem e, {OsT} Mslman olmayan tebaann rnlerinden alnan onda bir ile yarsna kadar deiik oranlardaki vergi. || h a r c - m ukassem , {OsT} Topran verimlilik derecesine gre onda birden yarya kadar alm an rn vergisi. || h a rc - m uvazzaf, {OsT} Mslman olmayan tebaadan, arazisinin durumuna gre, orana bal olmakszn alnan belirli m iktardaki vergi.

h a ra ib , [Ar. harib ^ L r - ] (hara.ib) {OsT} is. B ir kimsenin geinecei eyler, h a ra id , [Ar. harde > harid J J (hara:id) {OsT} is. 1. Bakire kzlar. 2. Delinmemi inciler, h ara if, [Ar. harfe > harif *-^l>-] (hara:if) {OsT} is. Ev iin gz hazrlklar, h a ra it, [Ar. harita > harit >-] (hara:it) {OsT} is. Haritalar. h a ra k , [Yun. haraks] {az} is. zerinde kk dal cklar bulunan kesilmi aa dal. [DS] h a ra k in , [Ar. arak (ter) + Far. -n (toplayan)] {az} is. Keeden yaplma ssl gelin bal. [DS] h a ra k iri, [Jap. hara-kiri] (haraki ri) is. Japonlara zg kam n bakla deerek yaplan intihar, h a ra k la m a k , [arak-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()yor] almak. [DS] h ara l, [Ar. irr jl> ] {az} is. Kl ya da ketenden

yaplma byk uval; harar. [DS] h a ra ld a , [her+halde] {az} zf. Herhlde. [DS] h ara1, -c [Ar. harc {OsT} is. 1. Vergi. 2. Bir h a ra l1, [kang-ra-l] {az} zf. N ereli? [DS] yerden veya birinden zor kullanlarak alman para. h a ra l2, [hara-l] {az} sf. Olduundan fazla gsteri 3. tar. m paratorluk dneminde M slman olm a len; abartl. [DS] yan halktan alman arazi vergisi. 4. tar. mparator h a ra m , [Ar. haram j > l ] (hara:m) {OsT} is. 1. isi. luk dneminde genel olarak toprak sahiplerinin slam iyette yasaklanan nesneler ve iler; A llahn, devlete dedikleri vergi. 5. {az} zf. Hi yoktan; kullarnn yapmasna, sylemesine, yemesine, i bou bouna. [DS] S h a ra c a b a lam ak , B ir kim mesine izin vermedii ve aksine davrananlarn ce seyi belli zam anlarda belli miktarda p a ra demeye zalandrlacan K uran- K erim de aka belirtti zorlamak.\\ h a ra c a kesm ek, Zorbalkla bakala i eyler. 2. Din hkmlere ve ahlaka kesinlikle rndan pa ra almak. || h a ra alm ak , Baka birinden aykr olan iler. 3. Dokunulmas veya iine giril hakk olmayan bir pa ra veya mal alarak geinmesi dinen yasaklanm olan yer. 4. mecaz. Yasak. mek.|| h a ra m eza t sa tm a k , A k artrma ile sat 5. H erhangi bir sebeple artk yapm aktan zevk al mak.|| h a ra yem ek, argo. Baka birinin srtndan namayan veya yaplamayan durum. 6. {az} sf. geinmek; asalak yaamak. (ocuk iin) pi. [DS] h a ra m a u k u r zm ek, hara2, -c [? hara] {az} is. Asz keiboynuzu Nikhsz olarak cinsel ilikide bulunmak; zina et aac. [DS] mek.,|| h a ra m etm ek, 1. Yararlanlamaz ve zevk hara, [hara-] is. 1. m paratorluk dneminde alnamaz hle getirmek. 2. Helallememek; hakkn vergi toplam akla grevli kimse. 2. gnl. Zor kulla helal etmemek. || h a r m -k r, {OsT} N ikhsz olarak narak birinden para alan veya szdran kimse; hara cinsel ilikide bulunan.\\ h arm -n e m e k , {OsT} 1. alan. iyilik bilmez kimse; nankr. 2. (Evlat iin) tembel. || haralk, - [hara--lk] is. 1. Hara toplayan h a ra m olm ak, B ir eyden gerei g ib i yararlana vergi mem urunun grevi. 2. Zor kullanarak birin m amak.|| H a ra m olsun! 1."B ir yararm grm e." den veya bir yerden para alan kiinin yapt yasa anlamnda beddua. 2. H akkn helal etmediini be d i. lirten sz.|| h a ra m p a ra , B ir emek karl veya haral, [hara-l] sf. 1. Vergi deyen. 2. Haraca ba ya sa l olmayan yollardan kazanlan para. || h a ra m lanm olan. yem ek, 1. Hakk olmayan bir eyi sahiplenmek. 2. h a ra d a n 1 [har (yans.) > har-ada-n ?] {az} zf. T , slamiyet'in yasak kld yollardan geim ini sa myle ve birdenbire. [DS] lamak veya byle bir eye sahip olm ak.|| h a r m h arad an 2, [? haradan] {az} is. Erkek ar. [DS] zde, {OsT} -* haramzade, h aradan3, [kang-ra-dan] {az} zf. Nereden? [DS] h a ra m a , [? harama] (h a ra ma) is. Kunduraclarn dikii gizlemek iin ksele iine atklar yark. S harah ir, [Ar. harhara>harhir y~] (hara:hir) {OsT'} h a ra m a am ak , D ikileri gizlem ek iin taban as is. 1. Horlamalar; horultular. 2. tp. Akcier hrlt tarna veya kseleye ya rk amak.\\ h a ra m a ba, s.

HAR

I M I liC E S M .
h a ra re t, [Ar. hararet O jlj>-] (hara.ret) {OsT} is. 1. Is. 2. Scaklk. 3. Susama; susuzluk. 4. Herhangi bir sebeple ykselen vcut ss. 5. mecaz. Cokun luk; atelilik. 0 h a ra r e t b asm ak , 1. ok susamak. 2. Vcut scakl artmak. || h a r re t-b n , {OsT} Termometre; scaklk ler.\\ h a ra r e t giderm ek, Susuzluu gidermek. || h a r re t-i hev, {OsT} Hava nn scakl.|| h a r re t-i garziye, {OsT} Vcudun norm al scakl.\\ h a r re t-i in tira k , {OsT} kim. Yanma zszm.H h a r re t-i m uhtefiye, {OsT} fz. Gizli z.?z.|| h a r re t-i em s, {OsT} Gnein zszsz.|| h a ra re t kesm ek, Susuzluu giderm ek.|| h a ra r e t verm ek, Susamaa y o l amak. h a ra re tle n d irm e , [hararet-le-n-dir-me] is. Hararet lenmesine yol ama, h a ra re tle n d irm e k , [hararet-le-n-dir-mek] gl. f. [-ir] 1. Issn arttrmak. 2. Canlandrmak; kztrmak; coturmak. h ara re tle n m e , [hararet-le-n-me] is. Hararetli bir hl alma. h a ra re tle n m e k , [hararet-le-n-mek] dnl. f. [-ir] 1. Canlanmak; comak; kzmak. 2. Atei yksel mek; atelenmek. 3. ok susamak, h a ra re tli, [hararet-li] sf. 1. Harareti olan. 2. Iss, scakl olan. 3. mecaz. Canl; cokun; ateli. 4. Vcut ss yksek olan. h a r a s 1 [Ar. haras , Dilsizlik. h a ra s 2, [Far. hars (hara;s) {OsT} is. Hayvanla dndrlen deirmen. S h a r s- h a r b , {OsT} 1. Harap deirmen. 2. Dnya. h a ra sa n , [horasan] {az} is. Horasan denilen har. [DS] h a ra se t, [Ar. haset c - i l (hara:set) {OsT} is. Top ra ileme ve ekin ekme iiyle urama; iftilik, h a ra , [Far. har izmek. h arae, [Ar. hare y~] (hara:e) {OsT} is. 1. Ta ^-] (hara.if) {OsT} la. 2. Terementi; sakz, h ara if, [Ar. haref > harif is. 1. Pul pul olan eyler. 2. B alk pullar. 3. Engi nar gibi yapraklar balk puluna benzeyen bitkiler, h a ra o , [Rus. harao (iyi; gzel)} is. 1. lmei hep ayn ynde alm ak suretiyle yaplan bir tr yn r me biimi. 2. argo. Rus kadn, h a ra tn , [Ar. hartn (hara:ti:n, t kaln sylenir) {OsT} is. zool. Solucan. S1 h a r tn -i hs sa, {OsT} tar. Topkap saraynda bir nevi tornaclk ilerim yrten sanatkrlara verilen ad. h ara tin iy e, [Ar. hartniye -<^>1 {OsT} is. zool. Halkal solucanlar. (hara.ti.niye) (hara:) {OsT} is. izgi {OsT} is. 1. Dilsiz olma. 2.

Kselede harama am ak iin kullanlan zel bak; haramaki. h aram ak i, [? haramaki] is. Kunduraclarn dikii gizlemek iin ksele zerinde yark amakta kul landklar zel bak; haram ba. h a ra m , [Ar. haram! (hara:mi:) {OsT} sf. 1. Haramla ilgili; haram yiyen; haramc. 2. Bakas nn malna zorla el koyan kimse; haydut; yol kesi ci; hrsz. haram ilik , -i [harami-lik] (hara:mi:lik) is. Hrsz lk; haydutluk; yol kesicilik; ekyalk, h aram sz, [haram-sz] sf. 1. Haram olmayan; iine haram karmam olan. 2. Elde edilmesinde, re tilm esinde ve ^kullanlmasnda dinen yasaklanm bir yol veya mal bulunmayan, h aram zad e, [Ar. haram + Far. -zde (Oj Iy~] (hara:mza:de) {OsT} is. 1. Yasa d birleme sonu cunda doan ocuk; pi. 2. Yasa d ve haram yol lardan zengin olan kii; haram yiyici. h a ra n , [Fa. h ' r > h'rn jjly - ] (h:r:n) {OsT} sf. Yiyenler; yiyiciler, h a ra n a , [Far. haran] {az} is. D ocak isinden ka rarm byk tencere. [DS] h a ra n , [Far. harn] {az} is. 1. Tencere. 2. Tek kulplu byk bakra. 3. K k kulplu tava. [DS] h a ra n sa , [Yun. praso] {az} is. Prasa. [DS] h a ra n ta , [? haranta] {az} is. Gsterili tavr; alm. [DS] h a ra p , -b [Ar. harb (hara:p) {OsT} sf. 1. Ba kmszlk, eskime vb. sebeplerden bayndrl kalmam, yklacak duruma gelmi; ykk; viran; ykkn. 2. Yorgunluk veya zntlerle halsiz d m olan; bitkin; yorgun; perian. 3. mecaz. Kim sesiz, sahipsiz ve ok kt durumda olan. 4. Ar derecede sarho. 5. {az} Meyve verm eyen aa; zm vermeyen asma. [DS] 6. {az} sf. (Meyve iin) ufak; yabani. [DS] S h a ra p edici, tp. B ir do kuyu, bir organ ykan, ypratan. || h a ra p etm ek, Harap hle getirmek; ypratmak.\\ h a ra p olm ak, H arap hle gelmek; perian olmak; yklmak. h arap lam a, [harap-la--ma] is. Harap duruma gel m e eylemi. h arap lam ak , [harap-la--mak] dnl. f. [-ir] Harap duruma gelmek; yklmak; viran olmak; kmek; perian olmak, h a ra p lk , - [harap-lk] is. Harap olm a durumu; pe rianlk; ykknlk, h a ra r , [Ar. rr jlJ^] (hara:r) is. 1. Kldan dokun mu byk uval. 2. {az} Byk sepet; kfe. [DS] 3. {az} Eyer bellemesi; haa. [DS] S h a r a r gibi, 1. iine ok ey alabilen; geni; byk. 2. (Giyecek iin) tsz; dzgn olmayan.

t S21H 1873

HAR

harava, [? harava] {az} is. 1. Araba. 2. Y olcu tren lerindeki eya vagonu. [DS] haraval, [karakol ?] {az} is. Yol gsteren. [DS] haravel, [? haravel] {az} is. Trk. [DS] haraza1 [Ar. maraza] is. 1. A z kavgas. 2. fke; , sinir. 3. Cier hastal; ksrk.ff haraza kar mak, {az} Kavga etmek. [DS] haraza2, [Ar. haraza ojy-] {az} is. 1. ok semirmi hayvanlarda kalbin evresini saran ya. 2. Srn d kesesinden ve irdeninden karlan ve halk he kimliinde sarlk tedavisinde kullanlan ta. {eAT} (ayn) [DS] harazal1, [haraza-l] {az} sf. Hrn; kavgac. [DS] harazal2, [haraza-l] {az} sf. 1. Kesik kesik ks ren; soluan. 2. Saral. 3. Hastalktan zayf dm. [DS] harazet, [Ar. harzet _^~] (hara:zet, z kaln sy lenir) {OsTf is. Hastaln srp gitmesi; mzm in leme. harb, [Ar. harb o is. harp. {OsT} harb-cfi, {OsT} Sava arayan.\\ harb-darb, {OsT} Sava; savama. || harb-gh, {OsT} Sava alan. harba, [Ar. harba ^>-] {OsT} is. Gne nn bu lutlara vurmas, harhak, [Ar. harbak (yy~\ {OsT} is. bot. 1. Zam bak gillerden iki tr bitkinin ad. 2. pleme. S harbak- ebyz, {OsT} bot. A k pleme.|| harbak- esved, {OsT} bot. K ara pleme. harban, [Far. har-bn Eeki. harbat, [Far. harbat Au>-] {OsT} is. 1. ri kaz. 2. sf. Ahmak; budala. 3. Dolandrc, harbe, [Ar. harbe <b_^] {OsT} is. 1. Ksa mzrak; sng. 2. Ateli silahlarn iini temizlemekte kulla nlan ubuk. harbeci, [harbe-ci] is. Eskiden savalarda sng kul lanan asker. harbende, [Far. har-bende -)^>~] {OsT} is. 1. Yk hayvan bakcs. 2. m paratorluk dneminde saray katrlarnn bakm n stlenen kimse, harb, [Ar. harb ^.y~\ (harbi:) {OsT} is. 1. Ateli silahlar tem izlemeye yarayan metal ubuk. 2. sf. mecaz. Doru; gvenilir; hilesiz; mert, {az} (ayn) [DS] 3. {az} zf. (Konuma iin) aka; dorudan doruya. [DS] 4. {az} abulc; tez. [DS] S harb bas, Doru, hzl yr git.\\ harb konum ak, Ger ei gizlemeden, dosdoru; ak konumak.\\ harb zar, Hilesiz zar; sahte olmayan zar. harb, [Ar. harb (harbi:) {OsT} sf. 1. Savala ilgili. 2. is. tar. m paratorluk dneminde, devlet ile t (harba:n) {OsT} is.

henz bar yapmam ve dman olan devletlerle bunlarn uyruu olan kimseler; dman. 3. tar. m paratorluk dneminde ticaret iiyle uraan M s lman olmayan, yabanc kiiler, harbilik, -i [harbi-lik] is. 1. Silahlarda harbinin konulduu yuva. 2. Doruluk; mertlik; temizlik, harbiye, [Ar. harb > harbiyye {OsT} sf. 1. Harp ile ilgili; harbe ait. 2. (H byk yazlr) subay yeti tiren yksek okul; Harp Okulu. S Harbiye Neza reti, {OsT} m paratorluk dneminde M ill Savunma Bakanlna verilen ad. harbiyeli, [harbiye-li] is. Harp okulu rencisi, harbz, [Ar. harbz / harbze / _h>-] {OsT} is. Kavun; karpuz. S harbze-fr, {OsT} Kavun karpuz satan adam.\\ harbze-zr, {OsT} Karpuz, kavun tarlas.|| harbz-i Hind, {OsT} K arpuz.|| harbz-i rbah, {OsT} Ebucehil karpuzu. hare, [Ar. hare {OsT} is. 1. Vergi. 2. Bir i iin kullanlan nesne. 3. Gider; sarf. S harc- lem, {OsT} -* harclem.|| harc- mm , {OsT} Herkese uygun; herkesin alabilecei nitelikte. || harc- rh, {OsT} -* harcrah, harcama, [harc-a-ma] is. 1. Paray elden karma ii. 2. B ir eyi kullanarak tketme. 3. Bir eyi alm ak iin verilen para; gider, harcamak, [harc-a-mak] g l.f. [-r] [-c()-yor] 1. B ir ey satn almak iin para vermek. 2. (Bir ite) kul lanmak; tketmek. 3. mecaz. M anev bakm dan bi rinin mahvna sebep olmak; feda etmek. 4. Birinin itibar ve onurunu krc durum yaratmak. 5. argo. Birinin zarara uramasna, yok olmasna sebep ol mak; feda etmek. 6. argo. ldrmek, harcanma, [harc-a-n-ma] is. Elden karlp tketil me eylemi. harcanm ak1 [harc-a-n-mak] edil. f. [-r] Harcama , eylemine uramak; sarf edilmek. {eAT} (ayn) harcanmak2, [harc-a-n-mak] {eAT} dnl. f. [-ur] Harcamak; sarf etmek, harcatm ak, [harc-a-t-mak] gl. f. [-r] 1. Harcama iini yaptrmak. 2. S arf ettirmek; tkettirmek. 3. mecaz. Manev lme mahkm ettirmek. 4. M a dur duruma drtmek, harcay, [harc-a-y-] is. Harcama eylemi veya bi imi. harc, [Ar. hare > harc => harc] sf. Baya; ucuz, harclem, [Ar. harc-i lem (h a rca:lem) {OsT} sf. 1. Herkesin yapabilecei; yapm ak iin zel bir yetenek veya beceriye gerek olmayan. 2. Herkes tarafndan kullanlabilecek nitelikte olan. 3. Herkesin iine yarayan. 4. Herkesin satn alabile cei fiyatta olan. 5. H ibir yenilii, zellii olm a yan; basmakalp, harcrah, [Ar. harc-i + Far. rh (yol) Ij (h a r-

HAR

I M I U M S O UM 74
harda3, [? harda] {az} is. Kldan yaplm a yayg ya da hayvan rts. [DS] hardal, [Ar. hardal J ^ y - ] {OsT} is. bot. 1. Turpgil lerden bir metre boyunda, sar iekli, deriyi yakc nitelikte olan tohum u halk hekim liinde kullanlan, yapraklar alm ak ve ayas sapsz, tad ac bir yl lk otsu bitki, (Brassica nigra) 2. Bu bitkinin dv lerek toz hline getirilen tohum lar sarmsak, tuz, rekotu, tarn vb. maddelerle kokulandrldktan sonra sirke ile yorularak ete srlmek zere hazr lanm itah ac macun. 0 hardal geven, {az} B ir eyden haberi olmayan. [DS]|| hardal tanesi, H ardal tohumu. hardala, [Ar. hardala dtaj - \ {OsT} is. Hardal tanesi, hardalamak, [Yun. khorata => horata-la--mak] {az} ite, f. [-r] (ocuklar iin) akalamak; bo umak. [DS] hardaliye, [Ar. hardliyye -ulby-] (harda:liye) {OsT} is. Mayalanp ekimemesi iin iine hardal katla rak yaplan zm ras, hardallamak, [hardal-la-mak] {az} gl. f. [-rj [l()-yor] Sonu iyi olmamak. [DS] hardall, [hardal-l] sf. ine hardal katlm olan, hardallk, [hardal-lk] is. ine hardal konulan kap. hardals, [hardal-s] sf. Hardal grnmnde olan; hardala benzer, hardalsz, [hardal-sz] sf. inde hardal bulunmayan; hardal olmayan, hardama, [? hardama] {az} is. Kirem it yerine kul lanlan at tahtas. [DS] hardamsamak, [harda-msa-mak] {az} dnl. f . f r ] [-s()-yor] (Aa iin) rmeye yz tutmak. [DS] hardan, [kangra-dan > har-dan] {az} zf. Nereden?
[DS]

cra:h) {OsT} is. Bir yerden baka bir yere gnderi len veya tayin edilen grevliye verilen yol masraf; yolluk. h ar1 -c [Ar. hare , {OsT} is. 1. Harcanan para. 2. Bir i iin sarf edilen para; gider; masraf. 3. Resm ilerde devlete denen para. 4. D evlet ve kam u kurum larnn gelirleri. 5. m paratorluk d neminde asker tayinleri ve alnacak asker miktarn belirten terim, fi1 harca srmek, {eAT} 1. S a rf edip bitirmek; harcamak. 2. T ele f etmek; tketmek; ldrmek.\\ harca srlmek, {eAT} Harcanmak; s a r f edilmek. har2, -c [Far. here (karma) jr_y>] {OsT} is. 1. Bir eyin yapm nda kullanlan malzeme; ham madde. 2. Deiik maddelerle hazrlanan iek ve sera top ra. 3. Balayc bir madde olarak kire veya i mento ile birletirilmi kum tanelerinden meydana gelen ve yaplarda ta, tula gibi malzemeyi tut turmakta veya duvar svamakta kullanlan koyu bulama. 4. Bir yemein yaplmasnda kullanlan ve tat veren malzemelerin tm. 5. Elbiselerin dikim inde kullanlan malzemelerin tm. 6. {az} Dne gtrlen hediye. [DS] 7. {az} Deri terbi yesinde kullanlan am kabuu ve palam ut kar m. [DS] S har dolab, {az} Tabaklarn kseleyi piirdikleri dolap. [DS]|| harc olmak, Yapabilece i, stesinden gelecei nitelikte olmak. hareng, [Far. hareng {OsT} is. zool. Yen

ge. harin, [Far. hrn j^ -y -] (ha;ri:n) {OsT} sf. 1. Diken toplayan. 2. Cmbz, harini, [Far. hern ^ y] {OsT} is. Eskiden ayna yapmakta kullanlan bir madde, harlam ak, [har-la-mak] gl. f. [-r] {-l()-yor] Harla svamak, harlanm ak, [har-la-n-mak] {eAT} edil. f. [-r] 1. S arf edilmek; harcanmak. 2. dnl. f. Harcamak, harl, [har-l] sf. 1. Harc olan. 2. Harla svanm ve rlm. 3. H arca bulanm. 4. (Giyecek iin) ss meydana getiren paralarla donatlm. S harl entari, Yaka kenarna, n ksmna veya ba ka yerlerine erit, kordon veya ipek dikilerek ssle nen kadn elbisesi. harlk, - [har-lk] is. Ufak tefek kiisel giderleri karlam ak iin ayrlan para, harlk, [har-lk-] is. tar. Osmanl devleti zama nnda sava srasnda paralar kalm ayan erlere harlk getirmek iin izinle memleketine gnderi len erlere verilen ad. harsz, [har-sz] sf. Harc olmayan. harda1 [har-da] {az} zf. Nerede? [DS] , harda2, [har-da] {az} zm. Bu; u; o. [DS]

hare, [Far. hre / hr o_,U- / l_,U-] (ha:re) {OsT} is. 1. Baz nesneler zerinde dalgalanr gibi grnen ince parlak izgiler; menevi; dalgr. 2. zerinde dik katle bakldnda dalgal izgiler bulunan kuma. 3. ok sert ta; mermer, hreci, [hare-ci] (ha;reci) is. Kuma, kt ve ma denleri hreleyen ii, harek, [Yun. kharaks (kam) > harek] is. 1. miiz. Telli mzik aletlerinde zerinden tellerin geiril m esine yarayan kprck; eik. 2. {az} Fasulye sr. [DS] harekt, [Ar. hareket > harekt (hareketler) o K (harek;t) {OsT} is. 1. Davranlar; hareketler; iler. 2. as. Asker birliklere belirli bir amala yaptrlan manevra, kovalama, ekilme, arpma veya e virme gibi iler, fi1 harekt alan, as. inde asker harekt yaplabilecek blge.\\ harekt aratrmas, istk. E n uygun sonular salayacak kararlarn nasl alnacan aratran bilimsel zmleme

l i l K E S E M . 1875

HAR

teknii ve metodu.\\ harekt- harbiye, {OsT} as. Sava hareketleri.\\ harekt- havliye, {OsTj biy. Samsal hareketler.\\ harekt- millye, {OsT} Mil l hareketler.|| harekt- m tereke, /OsT} Ortak hareket veya davranlar.|| harekt- n-pesendne, {OsT} H oa gitm eyecek davranlar.|| harekt- selase, {OsT} dbl. Arapada hecelerin iistn, esre ve tre ile okunuu. || harekt- zarflriye, {OsT} Zorunlu ve gerekli davranlar veya eylem ler. hareke, [Ar. hareke & y>-\ {OsT} is. dbl. Arapa, Fars a ve Osm anlcada ksa nly gstermek zere harfin altna veya stne konulan stn, esre, tre adndaki kk iaretler. harekeleme, [hareke-le-me] is. Bir nsz okutabil mek iin hareke koyma ii. harekelemek, [hareke-le-mek] g l.f. [-er] [-l(i)-yor] nsz okutabilmek iin uygun hareke iaretini koymak. harekeli, [hareke-li] sf. 1. Harekesi olan. 2. K endi sinden sonra ksa nl bulunan harf. harekesiz, [hareke-siz] sf. 1. Harekesi bulunmayan. 2. Kendisinden sonra nl gelmeyen harf. hareket, [Ar. hareket cufj>-\ {OsT} is. 1. Bir cismin yer deitirmesi; devinim. 2. V cudu oynatmak, k mldatmak eylemi. 3. Vcudun herhangi bir yerin deki kmldama; kprdanma. 4. Davran. 5. insan larn, aralarn gidip gelmesi. 6. Y ola kma. 7. Yer sarsnts; deprem. 8. Fiyat vb. saylarn, deerlerin deimesi; oynama. 9. U fak ayaklanma. 10. D ncelerde deiim salamaya ynelik toplu eylem; akm. 11. m m . Bir parann yavalk veya hzllk derecesi. 12. fz. Duraan bir noktaya gre bir cis min yerinin deimesi durumu; devinim. 13. De miryollarnda katarlarn urayaca istasyonlar ve hangi istasyonlarda ne kadar duracam dzenleme ii. 14. fel. Varlklarn durum larnda veya bu var lklar m eydana getiren elerin durum unda ortaya kan deiiklik. 15. g k b. Gk cisim lerinin gr nr ya da gerek yer deitirmesi olay. 16. biy. Canllardan zellikle hayvanlarn bir btn olarak yer deitirmesi. 17. Eskiden medrese reticileri ile ilgili bir derece. S harekete gemek, 1. B ir ii yapmaya balamak. 2. Bitirm ek amacyla bir ie girimek. 3. Yola kmak. || harekete geirmek, 1. Bir iin yaplm asna sebep olmak. 2. Canlandr mak; kmldatmak.|| harekete gelmek, K m ldan maya, kprdanmaya veya yrm eye balamak.\\ harekete getirmek, Kmldatmak; canlandrmak.\\ hareket etmek, 1. Yola kmak. 2. Davranmak. 3. Vcudu oynatmak, km ldatm ak,|| hareket-i altm l, Kanun zam annda retim yelerinden sekizinci derecedekilere verilen unvan. || hareket-i amibiye, {OsTj biy. Lenfa ve kanda bulunan akyuvarlarn hareketi. || hareket-i anfe, {OsT} anal. D etkenle

re kar direnme ya da iindeki yabanc maddeleri giderm ek iin baz organizmalarn yapt ar aba; takalliis.\\ hareket-i arz, {OsT} Yer sarsnts; deprem.\\ hareket-i dhil, {OsT} K anun zam ann da retim yelerinden drdnc derecedekilere verilen unvan.\\ hareket-i devrniye, mat. Nokta larnn hepsi sabit bir eksene dikey daireler izen bir cismin hareketi.|| hareket-i ddn, {OsT} fizy. Solucans hareket.|| hareket-i ddiye, {OsT} fizy. Barsaklarda grlen solucan gibi bzlp alma eklindeki ilerleme hareketi; solucans hareket.\\ hareket-i irdiye, {OsT} fizy. stendii an yaplabi len hareket; istemli hareket.\\ hareket-i gayr-i ih tiyariye, {OsT} istemeden yaplan hareket; istemsiz hareket.\\ hareket-i gayr-i irdiye, {OsTf stem e den yaplan hareket.\\ hareket-i gayr-i muntazama, {OsT} Dzensiz hareket.\\ hareket-i hakikiye, {OsT} fz. Gerek hareket.|| hareket-i hari, {OsT} Kanun zamannda retim yelerinden ikinci de recedekilere verilen unvan. || hareket-i ihtilaf- manzar, {OsT} gk b. Paralaktik hareket; raklk as hatas.|| hareket-i ihtizziye, {OsT} fz. Titre im hareketi.|| hareket-i intikliye, {OsT} fz. Bir cismin sabit olmayan noktalara gre hareketi.|| hareket-i izfiye, {OsT} fz. B ir noktann sabit ol mayan noktalara gre hareketi.\\ hareket-i kasriye, {OsT} fz. B ir d etken ile oluan hareket. || hareket-i m eriye, {OsT} Aslnda olmad hlde varm gibi grnen hareket; zahir hareket. || hareket-i muahhara, {OsT} fz. Yavalayan hareket. || hareket-i muntazama, {OsT} fz. Yavalayan ha reket|| hareket-i mutlaka, {OsT} fz. Hareketli bir . noktann sabit bir noktaya gre hareketi; bal ha reket. || hareket-i muttasla, {OsT} fz. Daima bir tarafa ynelen cismin hareketi.\\ hareket-i m kte sebe, {OsT} fz. D etkene bal hareket.|| hareketi mstakime, {OsT} fz. D orusal hareket.|| hareket-i mstedre, {OsT} fz. D airesel hareket.|| hareket-i mtehavvile, {OsT} fz. E it zamanlarda ald y o l artan veya azalan noktann hareketi; de iken hareket.|| hareket-i mtehavvile-i munta zama, {OsT} fz. Dzgn deien hareket. || hareket-i mtesviye, {OsT} fz. E it zam anlarda eit y o l alan noktann hareketi.\\ hareket-i seneviye, {OsT} gk b. Yllk hareket.\\ hareket-i yevmiye, {OsT} gk b. Gnlk hareket.|| hareket-i zahiriye, {OsT} fz. Gerekte olmad halde varm gibi g rnen hareket. || hareket noktas, 1. Bir sonuca varm ak iin balang kabul edilen durum. 2. Bir yolculuun balad yer. || hareket yitimi, tp. Kim i hastalklarda grlen baz hareketleri yapm a gl veya imknszl; akinezi. hareketlendirme, [hareket-le-n-dir-me] is. Bir eyin harekete gemesini salama eylemi, hareketlendirmek, [hareket-le-n-dir-mek] gl. f . [ir] Bir eyin veya kimsenin harekete gemesini salamak.

HAR

I M I l t S M 187
mesine izin verilm eyen kutsal yer. 7. H icazda ih ram a girilen yerden K beye kadar uzanan alan. S h a re m aas, {OsT} Saray ve konaklarda harem ksmna hizm et eden hadm kle. || h a re m bahesi, {OsT} Sarayda kadnlarn bulunduu blmn bah e ksm.|| h a re m d airesi, {OsT} Sarayda kadnla rn bulunduu blm.\\ h arem -g h , {OsT} Harem dairesi, || h a re m -i h m y u n , {OsT} Padiah saray larnn harem dairesi.|| h arem -i nebev, {OsT} M e dine ve dolaylar.\\ h a re m -i erf, {OsT} K be ve dolaylar.\\ h a re m -i y r, {OsT} Sevgilinin odas.\\ h a re m kh y as, {OsT} H aremin al veri ilerini yrten erkek.|| h arem -sery , {OsT} 1. H arem dai resi. 2. Cami ii. h a re m 2, [Ar. harem j> j>-\ {OsT} is. ed. M anzum bir parann birinci beytinin ilk dizesinin balangcn daki ilk harekeli sessiz harfi kaldrlarak aruz l s birim inde deiiklik yaplm as olay (mefailin > m e f l n vb.) H arem ey n , [Ar. harem eyn j ^ - ] {OsT} is. Mslm anlarca kutsal olan M ekke ve M edine ehirlerine verilen ortak isim. S H arem ey n -i erifeyn, {OsT} M ekke'deki K be ile M ed in edeki Ravza-i Mutahhare. h arem lik , -i [harem-lik] is. 1. Saray ve konaklarda kadnlara ayrlan blm. 2. Karlk; elik. S1 h a rem lik selam lk olm ak, (Kadn ve erkekler iin) bir toplantda ayr ayr yerlerde oturmak. H a re zm yol, [Ebu A bdullah M uham med bin Musa; el-Harizm (9. yy. slam matematikisi) > Alguarismo (spanyolca syleni ekli)] {OsT} is. mat. Orta ada batllarn M slm anlardan rendikleri on luk dzende hesap yapm a sistemi; algoritma. h ares, [Ar. hares ^ J-] {OsT} is. Dilsizlik. h a r f 1 -fi [Ar. h arf (kesik, oyuk) , {OsT} is. 1.

h arek etlen m e, [hareket-le-n-me] is. Harekete geme eylem. h arek etlen m ek , [hareket-le-n-mek] dnl. f. [-ir] 1. Harekete gemek. 2. Hareket kazanmak, h arek etli, [hareket-li] sf. 1. Hareket eden. 2. Y er de itiren; devingen; mteharrik. 3. mecaz. Canllk gsteren; canl; kprdak. 4. is. Hareketi olan nesne, h arek etlilik , -i [hareket-li-lik] is. 1. Hareket edenin nitelii; devingenlik. 2. Hareket ettirenin nitelii. 3. Hareket etme veya ettirme kolayl. 4. mecaz. Canllk. 5. soyy. lke iindeki gler dolaysyla meydana gelen blgeler veya kesimler arasndaki nfus farkllklar. S h arek etlilik o ran , Toplum iindeki gler dolaysyla meydana gelen nfus deiim oran. h arek etsiz, [hareket-siz] sf. 1. Hareket etmeyen. 2. Yerinden kmldamayan; duraan; durgun. 3. res. (Resim iin) ayrntlarn az, klarn lgn ve renk lerin snk olmas, h areketsizlik, -i [hareket-siz-lik] is. Hareketsiz ol m a durumu. h arek , [Ar. harek ^ ( h a r e k i : ) {OsT} sf. 1. Ha reketle ilgili olan; devimsel; kinetik. 2. Hareket durum unda olan. 3. (Sinir iin) hareket ettiren. S h a re k elek trik , {OsT} fiz. K inetik elektrik; devim sel elektrik; elektrodinamik. h arek iy at, [Ar. harekiyt oLS"^~] (harekiya:t) {OsT} is. fz. K inem atik hareket bilimi, hrelem e, [hare-le-me] (ha:releme) is. 1. Hre mey dana getirme eylemi. 2. Kuma zerinde dalgal ve kk izgiler meydana getirmek iin uygulanan teknik ilemlerin tm, h relem ek, [hare-le-mek] (ha:relemek) gl. f. [-r] [l(i)yor] 1. Hre meydana getirmek. 2. Kuma veya inko gibi m alzemeler zerinde dalgal izgiler oluturacak ilemleri uygulamak, h arelenm e, [hare-le-n-me] (ha.relenme) is. I. Hreli duruma getirilme eylemi. 2. Hreli bir grnm al m a durumu. h arelen m ek , [hare-le-n-mek] (ha:relenmek) edil. f. [-ir] 1. Hreli duruma getirilmek; zerinde hreler oluturulmak. 2. dnl. Hreli bir grnm sergi lemek. h reli, [hare-li] (ha:reli) sf. 1. Hresi olan. 2. nci izgili ve dalgal gibi olan. 3. (Kuma iin) dalgas olan. 4. (Ahap kaplam a iin) m ermer grnts veren. 5. (M etal sa iin) zel teknikle parltl bir grnm verilmi olan. h a re m 1 [Ar. harem , {OsT} is. 1. Y asak olan ey; girilmesi, grlmesi, dokunulmas yasak olan ey. 2. Saray, konak gibi byk konutlarda yalnz ka dnlara ayrlan blm. 3. Bu blmde oturan kadn lar topluluu. 4. E; kar. 5. Yalnz bir erkee ait ve onunla yatp kalkan kadn grubu. 6. Herkesin gir

Dildeki sesleri yazda gsteren ve alfabeyi meyda na getiren zel iaretlerden her biri. 2. Basmda alfabedeki iaretleri gsteren kalplardan her biri. 3. Sz; laf. 4. bsy. Bir harf, bir say, bir noktalama iareti veya herhangi bir semboln baslm asna ya rayan bilgi ilem unsurlarndan her biri; karakter. S h a rf-fern , {OsT} 1. air; hatip. 2. Allah.|| h a rf- in , {OsT} 1. H arfleri tanyan. 2. Sz anla y a n .|| h a r f a tm a k , {OsT} 1. Tanmad bir kadna yaklam ak am acyla uygunsuz szler sylemek; szl satama; szle sarkntlk etmek; sz atmak. 2. Anlam sz ve bo szler syleyerek dikkat ekme y e almak. || h a r f be h a rf, {OsT} H a rf harf; oldu u gibi; aslndan ayrlmakszm.\\ h arf-n , {OsT} harfin.|| h arf-en d z, {OsT} -* harfendaz.|| h a rfendz, {OsT} Sz atclk.|| h arf-g r, {OsT} -* harfgir.|| h arf-g r, {OsT} He-eyde ayp ve noksan arayclk. || h a rfi h arfin e, {OsT} Gerekte olduu gibi; tam olarak; noksansz.|| h arf-i b -d r, {OsT}

j l f l t l K t S M 1877

HAR {OsT} dbl. K im i durumlarda harekesiz okunan harf.|| harf-i med, {OsT} dbl. Arapada nceki har f i uzun okutan 1 elif, j vav, y e harfleri.\\ harf-i mehms, {OsT} ^ sad, < / e , a he, i) kef, o te, o se, -i i- ha, y sin, J i in harflerinin her biri. || harf-i

Gzel ve anlaml sz.|| harf-i b, {OsT} ^ sin, ayn, i) kef, ^ cim, h, j ze .j re harflerinden her

biri.|| harf-i l, {OsT} <sye, i t, f^ayn, l elif, ^ ha, j r, ^ sin, y sad, j* mim, J lam, i) kef, 3 kafi u nun, _ he harflerinin her biri.|| harf-i arz, {OsT} _ayn, ^jfe , J lam, ha, a dal, i zel, J in harflerinin her biri. || harf-i asl, {OsT} dbl. Arapa kelimelerin kknde bulunan harfler.\\ harf-i te, {OsT} J t, ? mim, lam -elif I elif, o te, <^ sad, _> harflerinin her biri.|| harf-i atf, {OsT} d b l ki kelime veya cmleyi bir yargda toplayan, birini dierine balayan harf; balama edat. || harf-i bmaz, {OsT} Anlam sz sz; bo laf.|| harf-i cer, {OsT} dbl. simleri kesreli okutan harfler. || harf-i cevab, {OsT} dbl. Cevap cmlesinin bana gelen harf.|| harf-i edn, {OsT} i zel, s dal, o ayn, te, o be, dat harflerinin her biri. || harf-i gfll-sz, fe , J lam, ha, s dal, S zel, J i

mektb, {OsT} u nun, j>mim, j vav harfleri.\\ harf-i m elbb, {OsT} o nun, j>mim, 3 vav harfleri.]] harf-i melfz, {OsT} dbl. Ad harfle yazlan harfler.]] harf-i menkut, {OsT} Noktal harfi]] harf-i m erfu Yaln hlde bulunan kelimenin sonundaki mim, "i lam-elif, I e lif o te, y sad, t, j dat

harflerinin her biri.]] harf-i mesrr, {OsT} dbl. A d iki harfle yazlan j vav, o nun, mim harfleri.]] harf-i m ucem, {OsT} Noktal harfi]] harf-i musavvat, {OsT} dbl. Belirli bir nly belirten harf.|| harf-i mutbak, {OsT} dbl. Sylenirken dil st dam aa dokunan y sad, ^ dat, -t t, i z harfleri.]] harf-i mcerred, {OsT} N oktasz harfi.]] harf-i mftfred, {OsT} ekilce fa rkl olan * he, j vav, j> mim, I e lif harfleri.]] harf-i mhmel, {OsT} Noktasz harf.]] harf-i mnfetih, {OsT} I elifi, o be, cj te, cj s e, ;r cim, sin, f^ayn, ha, j, dal, i zel, j r, j z>0 mim,

{OsT} 1. Sert sz. 2. Klcn keskin taraf.|| harf-i hak, {OsT} f^ayn, in harflerinin her biri. || harf-i halk, {OsT} i zel, i dal, cj te, i_j be, _ayn, dat harflerinin her biri.\\ harf-i htr-renc, {OsT} nciten sz.|| harf-i Hind, {OsT} Arap rakamlar 1, ^ 2, ^ 3, 4 ,a 5, "', v 7, A8, *9, 0) || harf-i huk, fOsT/ Kuru sz; bo laf.\\ harf-i illet, {OsT} dbl. I elif, s vav, j ye /!a/^ZeW.|| harf-i inhiraf, (OsT) Akc nszler:_ re, > J /am.|| harf-i istidrk, dbl. Ayrc bala grevi bulunan harf.|| herf-i istifham, {OsT} dbl. Soruyu belirtmekte kullanlan harf; soru edat. || harf-i istisna, {OsT} dbl. stisnay belirtmekte kul lanlan edat.\\ harf-i istitle, {OsT} J s dat harfi.|| harf-i kalb, {OsT} Bir rnein orta harfi. || harf-i kamer, {OsT} dbl. K am er harf; huruf-i kameriye.\\ harf-i kalkale, {OsT} dbl. K ur'an okumada tit reimli olan harfleri.\\ be, cim, dal, i t, 3 kafi i) k e f laklaka, {OsT} dbl. K u r an cim, s dal, i t, 3 harf-i

ayn, <jfe, 3 kafi i) kef, J lam,

j nun, -> he, j vav, s ye, 'i lam -elif harflerinden her biri.|| harf-i mselsel, {OsT} Birbiri ile ilikili birka konu zerine alan tartma. || harf-i mstakil, {OsT} dbl. Konumada dilin ykselm esini gerektirmeyen t elif, v be, o te, Cj se, jr cim, -ha, * dal, i zel, j r, j ze, ^ sin, j ; in, ^ayn, ^fie , i! kef, J lam, ( mim, o nun, - he, 3 ve, ts y e harfleri.]] harf-i mstali, {OsT} dbl. Konumada sad, dilin h, 3 ykselmesini gerektiren t, J s dat,

kafi f^ayn, i z harfleri.]] harf-i mtecanis, {OsT} dbl. A yn snftan olan o te, t harfleri.]] harf-i

mtakarib, {OsT} Syleyite ayn sesi veren i zel, dat harfleri.]] harf-i mteabih, {OsT} Noktal ve dier harflerden ayrlm olan cj te, o se, be harfleri.]] harf-i nsb, {OsT} dbl. inde bulunduu m uzar fiilin sonunu stn okutan drt harften biri.|| harf-i nefy, {OsT} dbl. Olumsuzluk edat.]] harf-i nev, {OsT} ed. j vav, o nun, 3 kafi -k z, p se, v be, y e harfleri.]] harf-i nida, {OsT} dbl. Seslenme edat.|| harf-i pehl-dr, {OsT} ed. Kinaye.]] harf-i rev, {OsT} ed. 1. Kafiyenin esas nsz. 2 . ran edebiyatnda bir kafiyenin son harfi.|| harf-i safir, {OsT} Isl andran s e harfs i sit, {OsT} nl; vokal.]] harf-i skin, {OsT} dbl. t> m . . //i, ho-r.i

okumada titreimli olan o be,

kafi il k e f harfleri. || harf-i kasr, {OsT} dbl. Kelime sonlarna gelebilen ksa harfler: ts y e , {OsT} I elif.|| harf-i maz-dr, {OsT} D eerli sz.\\ harf-i maksr, {OsT} dbl. Kelime sonlarna gelebilen ksa harfler: ye, t elifi]] harf-i m an, {OsT} F iil ve isim olmayan herhangi bir kelime. || harf-i m arf, {OsT} dbl. Uzun " olarak okunan j vav, uzun olarak okunan ^sye harfleri.\\ harf-i mechfll, {OsT} dbl. O " olarak okunan j ve, e olarak okunan ye harfleri.\\ harf-i meczm, {OsT} dbl. Kimi

HAR

I M I M f S M 1873

okunan harf\\ harf-i samit, {OsT} nlleri karla yan I elif, j vav, j ye dnda kalan cj be, o te, /h, :>dal, i ze/, j n , j zz, ^ sin, J se, r_ cim, ha,

harfli, [harf-li] sf. 1. Harfi olan; iinde h arf bulunan. 2. {az} Saygl. [DS] 0 harfli ifade, mat. Baz byklklerin harflerle gsterildii cebirsel anla tm. harfpeym a, [Ar. h arf + Far. peym U_o peym a:) {OsT} sf. ok gzel konuan, harfzen, [Ar. h arf + Far. zen j j s {OsT} sf. Geveze; alene. harga, [kar- / hara] {eT} is. Karga. [EUTS] hargh, [Far. har-gh / har-geh g:h) {OsT} is. Byk adr; ota, hargele, [Far. har (eek) + gele (sr) 1. Eek srs. 2. sf. Terbiyesiz; hergele, hargu, [Far. har (eek) + g (kulak) j i j ? y~\ (hargu:) {OsT} is. Tavan, harguek, -i [Far. hargek iJLi ji-] (hargu:ek) {OsT} is. Tavan yavrusu, harhar, [Far. hrhr jU-jU-] (ha.rha.r) {OsT} is. 1. Yrek sknts; gnl zgnl. 2. Srekli istek. 3. Srekli kant. harhara, [Ar. harhara o > - { O s T } is. Srekli harlt; j horultu. harharyas, [Yun. karcharias] is. zool. rnek tr adam yiyen mavi derili, boyu yedi sekiz metreyi bulan ok hzl yzc ve korkun yrtc, ylda otuz kadar yavru douran kpek bal tr, (Carchahinus glaucus). harht, [? harht] {az} sf. 1. Kullanlmayan; eski; bozuk. 2. Beceriksiz; miskin. [DS] harhie, [Far. harhie 4 {OsT} is. Grlt patr t; kavga. harhur, [har (yans.) + hur (yans.)] {az} is. 1. N argi le. 2. Az kavgas. 3. sf. Saygszca davranlarda bulunan; densiz. [DS] S harhur etmek, {az} 1. A z kavgas etmek. 2. Gzda vermek. [DS] harhut, [har (yans.) + hut (yans.)] {az} sf. 1. Bozuk; eski. 2. Ykk. 3. (Elbise iin) bol ve biimsiz. [DS] harhuta, fhar+hut-a] {az} sf. Eskimi; bozulmu; yklm. [DS] harhutlu, [harhut-lu] {az} sf. (Kii iin) kyafeti es ki psk olan; dzensiz giyenen. [DS] har, [kar / har] {eT} sf. Koca; ihtiyar; yal. [EUTS] hark1 [Ar. hrk jj ^ - ] (ha:rk) {OsT} s f 1. Yakan; , yakc. 2. Yanan; yanc. hark2, [Ar. hark (yrtma) >hrk l?j^-] (ha:rk) {OsT} sf. Yrtan; peneleyen. harl, [har (yans.) > har-l] is. Srekli alma, ko num a srasnda veya srekli akan su tarafndan karlan grlt sesi. S harl harl, Srekli ola rak; aralksz olarak; durmakszn. {OsT} is. (hary~\ (harfi-

^ sad,<ja dat, i ft, J zz, _ayn, '^ayn, ^sfe, 3 kafi i! e / J Zam, j* m/'m, 0 zn, - he harfleri.]] harf-i sebk, {OsT} Anlam sz ve bo sz.|| harf-i sehl, {OsT} Anlam sz ve bo sz.\\ harf-i serd, {OsT} Sert sz. || harf-i edd, {OsT} dbl. Hece sonunda uzun okunmayan dal, be, r cim, o te, I hemze, A kefi, 3 kafi, i t harfleri.\\ harf-i efeh, {OsT} dbl. D udak sesi.\\ harf-i efev, {OsT} dbl. D udak sesi.\\ harf-i em s, {OsT} Bana el" harftarif geldi inde l yerine ilk harfi eddeli okutan j ze, j re, j se, o te, j mm, i t, J z, J s dat, ^y> sad, j s n, ^ sin, > dal, i zel harfleri.\\ harf-i taksir, {OsT} dbl. K elim e sonlarna gelebilen ksa harfler: j y e ' elif.\\ harf-i tarif, {OsT} dbl. Tanm harfi.|| harf-i ta rif-i gayr-i muayyen, {OsT} dbl. Belirsiz tanm edat.|| harf-i tarif-i muayyen, {OsT} dbl. Belir ginlik tanm edat. || harf-i tenkr, {OsT} dbl. Belir sizlik edat.|| harf-i vh, {OsT} Bo sz; sama sz.|| harf-i vhid, {OsT} H ibir harf; hibir sz.|| harf-i varak-gr, {OsT} Yazda bir boluu dol durm ak iin uzatlan harf.\\ harf-i veted, {OsT} dbl. B ir srada bulunan harflerin birinci, drdnc, yedinci ve onuncusu. || harf-i zid, {OsT} dbl. Bir kelimede asl harfler dnda fa zla olarak grlen I elif, j vav, s y e harfleri.]] harf-i zulm n, {OsT} i zel, ^ dal, o te, < be, ^ ayn, -> biri. harf2, [Ar. h arf <J>-] {OsT} is. Yemi toplama. harf3, [? harf] {az} is. Haya; namus; utan. [DS] harfana, [Ar. harf (meslekta) + Far. -ne {az} is. Arkadalarn aralarnda para toplayarak yap tklar elence; herfene. [DS] harfendaz, [Ar. h arf + Far. endz jl-Ul (hrfienda:z) {OsT} sf. 1. Sz syleyen; la f atan. 2. Onur krc szler syleyen. 3. {az} Ate krei. [DS] harfendazlk, - [harfendz-lk] (harfendazlk) is. O nur krc szler syleme, la f atma durumu, harfgir, [Ar. h arf + Far. gr jjH (harfgi:r) {OsT} sf. Her eyde bir ayp veya eksiklik arayan; kusur arayc. harfiyen, [Ar. harfiyyen Lsjs~] (harfi: en) {OsT} zf. y H ibir deiiklik yapmadan; harfi harfine, harfke, [Ar. harf + Far. -ke jS ijs - ] {OsT} sf. 1. Ya z yazan; izgi eken. 2. Sama sapan konumalar ile can skan. dal harflerinin her

a lilin i

1879

HAR

h arlan m a, [har-lan-ma] is. Hayvann huysuzlanma durumu. h arlan m ak , [har-lan-mak] gsz. f. [-r] (Hayvan iin) huysuzluk etmek, h a rld a k , [har (yans.) > har-l-da-k] {az} is. 1. alayan. 2. Tahtadan yaplan bir eit oyuncak.
[DS]

h a r ib 1 [Ar. hrib v H , j firar eden.

(ha:rib) {OsT} sf. Kaan;

h a rib 2, [Ar. harib v i.r" l (hari.b) {OsT} sf. Y am a lanm; soyulmu; talan edilmi. h a rib 3, [Ar. hrib ^jU -] (ha:rib) {OsT} sf. 1. Ykan; harap eden. 2. Yol kesici; haydut, h arib e , [Ar. harbe senin geimlii; azk. h a ri 1 [Ar. hari g_r-] (hari.c) {OsT} sf. 1. Ensiz; , dar. 2. Kuatlm. h a ri2, [Ar. hri g^j^-] (ha:ric) {OsT} sf. Gnah ilemi; sulu. h a ricJ, [Ar. hri (ha:ric) {OsT} is. -* hari. S h ri a n il-m erkez, {OsT} mat. D merkezli. || h ri a n il-m erkeziyet, {OsT} mat. D merkezlilik.|| h ri a n il-m erkeziyet hesab, {OsT} A razi ykselti lmlerinde zerine klamayan noktann evre ykseltiler lldkten sonra ykseltisi o noktaya indirgenmek suretiyle hesaplanmas; m er keze indirgeme yoluyla hesap.\\ h ri ez m em le k et, {OsT} B ir lkede iken hkmen baka lkede saylma. || h ric-i ksm et, {OsT} mat. Blme ile minde kalan say.\\ h ric-i v a tn , {OsT} Yurt d. h arice n , [Ar. haricen W j^-] (ha: ricen) {OsT} zf. Dtan; dardan. S h ricen m ersu m d ire, {OsT} mat. okgenin kelerinden geen daire. || h ricen m ersu m m u d all, {OsT} mat. D okgen.|| h r i cen m ttm s d ire, {OsT} mat. D teet daire.|| h a ricen m fitebdil, {OsT} mat. (A iin) d ters. h aric, [Ar. haric (ha:rici:) {OsT} sf. Dla ilgili; dardan olan. S h ric haefe-i n eb t, {OsT} bot. D ynl bak.\\ h ric m erkez, {OsT) D merkez. || h ric tufeyli, {OsT} zool. D asa lak]| h ric tufeyliyet, {OsT} D asalak olu; d asalaklk. hariciy e, [Ar. hriciyye ^=rj^] (ha:riciye) {OsT} is. 1. B ir lkenin d siyaset ileri; d ileri. 2. V cu dun d ksm ve cerrah ile ilgili hekimlik dal. 3. sf. Daryla ilgili, hariciyeci, [hariciye-ci] (ha:riyeci) is. 1. D siyaset ile uraan meslek adam. 2. D hastalklar heki mi. hariciyecilik, -i [hariciye-ci-lik] (hariciyecilik) is. 1. Hariciyeci olm a durumu. 2, Hariciyecinin yapt h ari, -ci [Ar. hurc (dar kma) > hri jr_>U-] {OsT} is. 1. D; dar. 2. B ir ynetimin snrlar dnda kalan yer; yabanc memleket. 3. zf. D ar da kalm ak zere bir yana brakldnda; dnda saylmak zere. 0 h a ri olm ak, B ir iin iinde olmamak.\\ h ari te n gazel o k u m ak , 1. in asln (hari:be) {OsT} is. Bir kim

h a rld am a, [har (yans.) > har-l > har-l-da-ma] is. Grltl olarak akma ve alm a eylemi, h arld am ak , [har (yans.) > har-l > har-l-da-mak] gsz. f. [-r] [-d()-yor] 1. (Akarsu ve svlar iin) grltl olarak akmak. 2. Srekli olarak akmak. 3. (Kalabalk iin) alma veya konum a grlts karmak. 4. (Kpek iin) havlayarak saldrmak. 5. {az} Yanmak. [DS] harlt, [har (yans.) > har-l > har-l-t] is. Harldama sesi; harldarken kan ses. h arm , [Ar. harm => harm] {az} is. 1. Etraf du var, it veya al ile evrili sebze ve meyve bahe si. 2. Sulanabilir arazi. 3. Kye, eve yakn tarla. 4. Tarla veya bahe kenarndaki it. 5. Ta duvar. 6. Derin ukur; hendek. 7. Tepe. 8. Dikenli yaprakl, bodur palam ut als. [DS] 6 1 h a rm olm ak, {az} 1. (Tarla iin) al kaplamak. 2. (Budanmayan as ma iin) dal budak salmak. [DS] h arm ak , [kar-mak / harmak] {eT} gsz. f. [-ur] Kocamak; ihtiyarlamak; yalanmak. [EUTS] h a rn 1, [Ar. harn] {az} sf. 1. (Hayvan iin) bir eyden huylanp yrmeyen, geri geri giden. 2. mecaz. Huysuz; hain. 3. mecaz. Obur. 4. (Hayvan ve insan iin) byk karnl. 5. (Hayvan iin) a lmamak yznden hamlam, gszlemi. 6. (insan iin) dayanklln, evikliini yitirmi. 7. Tembel. 8. (Hayvan iin) erkeklii tam olarak gide rilememi. [DS] h arn 2, [karn / harm] {eT} is. Karn. [EUTS] h arn lam ak , [harm-la-mak] {az} gsz. f. [-r] f-l()yor] 1. (Hayvan iin) huylanp yrmemek. 2. H a reketsizlikten yorulmak, yryem ez olmak. 3. Huysuzlamak. 4. mecaz. Oburlamak. 5. Fenala ynelmek. 6. (At iin) nefes nefese kalmak; iyice yorulmak. [DS] harn lam ak , [harm-la--mak] {az} dnl. f. [-r] Gten kuvvetten dmek. [DS] harnlk, - [harm-lk] {az} is. steksizlik. [DS] haris, [Ar. hr >hr ^ j ^ ] (haris) {OsT} sf. 1. Hrs l olan. 2. {az} stek; heves; merak. [DS] h a n sa , [Ar. hnsa ^ j U - ] (ha:rsa) {OsT} is. nsann ba veya yznde kan km ayacak ekilde meyda na gelen yaralanma. h a ri1 [Ar. har <sj= ] (hari:) {OsT} sf. Hak etmi; la , ~ yk; mstahak. h ari2, [Far. hvar lS jI^ ] (ha.ri:) {OsT} is. Horluk; hakirlik.

HAR

i m i k x ia .

veya konunun zn bilmeden gr ve dnce bildirmek. 2. B ir konumaya yersiz ve zam ansz olarak karmak. harid1 [Ar. hard , (hari:d) {OsT} sf. Tek; ayr.

harid2, [Ar. hrid ^jU-] (ha:rid) {OsT} sf. fkeli; kz gn; hiddetli. harid3, [Ar. hard / hande Jo.>- / oJoy-] (hari:d) {OsT} is. 1. Kz olan kz. 2. Delinmemi inci. harid4, [Far. hariden (satn almak) > hard jjU-] (hari:d) {OsT} is. Satn alma, haridar, [Far. hariden (satn almak) > hardr (hari:da:r) {OsT} sf. Satn alan kii; mteri; istekli. haride1 [Ar. hande oJo>-] (hari:de) {OsT} -* harid3. , haride2, [Far. hariden (satn almak) > harde (hari.de) {OsT} sf. Satn alnm kimse. harif1 [Ar. hrfet > harf , (hari:f) {OsT} is. 1. M eslek arkada; ayn meslekten olan kimse. 2. Teklifsiz dost; elence arkada. 3. Baya adam; herif. harif2, [Ar. harf gz. harif3, [Ar. hrif layan. harifane, [Ar. harf + Far. ne (hari:fa:ne) {OsT} zf. 1. E snaf arasnda ortaklaa olarak; esnaf usulnde. 2. is. Arifane; herfene. harife, [Ar. Ar. harfe harif, [Ar. harf baharla ilgili. harik1 [Ar. hark (yakma) > hark , (hari:k, k kaln sylenir) {OsT} sf. 1. Delen; yrtan. 2. is. Bir yerin veya nesnenin yanmas; yangn; ate. 3. N ez le; bronit, {az} (ayn) [DS] S hark-i hnmnsz, {OsT} Evi yakp kl eden yangn. || hark-zede, {OsT} Yangn felaketine uram; evi yanm ; ya n gndan zarar grm kimse. || hark-zede-gn, {OsT} Yangndan zarar grmler. harik2, [Ar. hark Soy-] (hari.k) {OsT} s f (Erkek iin) erkeklii olmayan. harik3, -i [? harik] {az} 1. Kendirden yaplan bir ti" ayakkab. 2. Eski ayakkab. [DS] harika1 [Ar. harika ^ . y ] (hari:ka) {OsT} is. 1. Bu , lama. 2. Lapa. 3. Ac; sz. harika2, [Ar. hark (yakma) > hrika (ha:rika) {OsT} is. Ate. S hrika-i sevda, {OsT} A k atei. harika , [Ar. hark (yrtma, paralama) >hrika jU-] (ha:rika) {OsT} sf. 1. Sray ve dzeni bozan; sra(hari.fe) {OsT} is. Ev (hari.fi:) {OsT} sf. Son iin yaplan sonbahar hazrl, (ha:rif) {OsT} sf. Yemi top (hari:f) {OsT} is. Sonbahar;

d. 2. Yaratl, gzellii ve im knlarn stndeki nitelikleriyle insanda hayranlk uyandran. 3. (Eser, i vb. iin) az rastlanr mkemmellikte. 4. ok b yk bir hayranlk uyandran; eksiksiz; kusursuz; mkemmel. S1 harikalar yaratm ak, Hayran bra kacak baarlar kazanmak. harikat, [Ar. hrikt o lijU -] (ha:rika:t) {OsT} is. n sanda hayret uyandran eyler; alp kalman ey ler. harikavi, [Ar. hrikv jjISjU-] (ha:rika:vi:) {OsT} sf. alacak eyler trnden; harika gibi, harikulade, [Ar. hrilT-'de oUH jjU -] (ha.rikul:de) {OsT} sf. 1. Adeti yrtan, delen; allmn stnde. 2. Ei ve benzeri grlmemi; aknlk yaratc; olaanst; artc. 3. nl. ok gzel, harikuladelik, [harikulade-lik] (ha:rikul:de-lik) is. Harikulade olma durumu, h ar i m, [Ar. harem > harm f>.y] (hari:m) {OsT} is. 1. Kiiye zel kutsal ey. 2. Bakalarnn girmesi ve bilmesi yasak olan, bir kimse iin ok zel olan ey. 3. Gizli, bilinmeyen yer. 4. Konak ve saraylar daki harem dairesi. 5. Bir evin evresi. 6. Yakn arkada; dost. 7. Camilerde toplu namaz klnan ana mekn. 8. Ortak; erik. 9. Haclarn hac zaman brndkleri rt. S harm -i hss, {OsT} Tannm ve byk bir kimsenin kendi dairesi. || harm -i is met, {OsT} K utsal ocak; namus oca.|| harm-i kbe-i ak, {OsT} Ak kbesinin kutsal kesi. harim2, [Ar. harm ^.y~] (hari;m) {OsT} sf. Saygsz; ekintisiz. harim e, [Ar. harem > harme ^.y~] (hari:me) {OsT} is. Bir kim senin istedii gibi kulland zel mal, harimek, [kan-m ak / harimek] (kharimek) {eT} gsz. f [~rl htiyarlamak. [Gabain] harin, [karn / harin] (kharin) {eT} is. Karn. [Gabain] harir1 [Ar. harr y y ] (hari.r) {OsT} is. pek. , harir2, [Ar. h a n (ate) > harr y y ] (hari.r) {OsT} sf. Ateli; hareketli, harir, [Ar. harir ^ y y ] (hariri:) {OsT} sf. 1. pekten yaplm olan. 2. pek gibi. 3. Hat, tezhip ve minya tr iinde kullanlan, eskiden Sem erkantta yaplan bir tr ipek kt. h aris1 [Ar. hars > haris viJjU-] (ha:ris) {OsT} is. ift , i; ekici. S hris-i gayur, {OsT} alkan ifti. haris2, [Ar. hirset > haris ^ j l ^ ] (ha:ris) {OsT} is. Koruyucu; beki; muhafz. Vatann bekisi. hrsl olan. haris4, [Ar. hr > har y ^ y ] (hari:s) {OsT} sf. 1. hris-i vatan, {OsT}

haris3, [Ar. hri ^ j ^ ] (ha.ris) {OsT} sf. Son derece

iilitc m . s
Bir eyi ok fazla isteyen, zerine den. 2. Hrsl; a gzl; istekli. S h a rs -i c h , {OsTj M evki diikiinii.|| h a rs -i m l, {OsT} M al dkn.\\ h a rs -i h re t, {OsT} hret dkn.

HAR

mn ekmek. [DS] 4. {az} Boboazlk yap mak. [DS] h a r k t, [hark-t ?] {az} sf. 1. Eski. 2. Ykk. 3. rk. 4. Krk; bozuk. [DS] h a ris a n e , [Ar. har + Far. -ne (hari:sa:ne) h a r k u t, [hark (yans.) > hark-ut] {az} sf. 1. Obur. 2. ok irkin. [DS] jOsT} zf. A gzl bir ekilde, h a r l a k 1 - [har (yans.) > har-la-k] {az} is. 1. H arl , h a r ita , [Yun. harta / Lat. charta > Ar. harita t ile akan su; alayan. 2. Harl harl ses karan (harita) fOsT} is. 1. M einden yaplm kulplu tor ey. 3. Dere. 4. Devaml akan eme. 5. Gneten back; kese; daarck. 2. Corafya, tarih, dil, nfus ya da bakmszlktan gevemi toprak. 6. Irman vb. olgularla ilgili yer yznn veya parasnn ekildii yataklardan meydana gelen tarla. [DS] belli bir orana gre kltlerek dzlem zerine h a r la k 2, - [har (yans.) > har-la-k] {az} sf. 1. H afif izilen saymaca izim. S h a r it a d a o lm a k , Gz sarho. 2. Yorgun. 3. abuk kzan. 4. (A t iin) kz nnde bulundurulmu, tasarlanm olm ak.|| h a r i gn. [DS] ta d a n silin m e k , 1. (Bir lke iin) baka devletin h a r la k a , [har (yans.) > har-la-k-a] {az} is. Su yolu; egemenlii altna girmek. 2. (Ky, kasaba vb. y er ark. [DS] iin) deprem vb. olaylar sonunda y o k olmak.\\ h a r h a r la m a , [har (yans.) > har-la-ma] is. Harlam ak ey ta -i b a h riy e , {OsT} D eniz haritas. || h a r ta - i inlemi. k ify e, {OsTj Tantma haritas.|| h a r ta - i m ste h a r la m a k 1, [har (yans.) > har-la-mak] gsz. f. [-r] [viye, {OsTj Plan. \\ h a r ta - i se m v iy e, {OsT} gk b. l()-yor] 1. (Su iin) harlt ile akmak; alamak. 2. Gk haritas. (Kpek iin) havlayarak saldrmak. 3. {az} Grl h a rita c , [harita-c] (hari.tac) is. Harita yapan kim t ile yklmak. [DS] se. h a r la m a k 2, [har (yans.) > har-la-mak] {az} gsz. f . h a rita c lk , - [harita-c-lk] (haritaclk) is. 1. [-r] fl()-y o r ] 1. Birden fkelenerek saldrmak; Haritac olm a durumu. 2. eitli trdeki haritalarn birine kmak. 2. {az} O nur krmak. [DS] 3. yapm teknii veya yntemi; kartograf. {az} Kzmak. [DS] h a riz 1 [Ar. harz , (hari:z) {OsT} sf. 1. Ezber h a r la m a k 3, [har (yans.) > har-la-mak] {az} gsz. f. [-r] f-l()-yor] 1. (Ate iin) birden alevlenmek; lenmi. 2. Saklanm. parlamak. 2. (Ekin ve ba iin) scaktan kavrul hariz2, [Ar. harz (hari:z) {OsT} sf. (Kii iin) mak. 3. Kurumak; kzarmak. [DS] gsz; takatsiz. h a r la m a k 4, [har (yans.) > har-la-mak] {az} gsz. f . H a riz m , [Far. hvarizm {OsT} z. is. Amu[-r] [-l()-yor] {az} 1. Y orgunluk yznden sesli deryann aa mecrasnn tarihteki ad. olarak hzl hzl soluk almak. 2. (At iin) hrltl sesler karmak. [DS] h a riz m , [Far. h'arizm (harizmi:) {OsT} sf. h a r la n m a k , [har (yans.) > har-la-n-mak] {az} Harizmle ilgili olan; Harizme ait. dnl. f. [-r] 1. (Kavga iin) kzmak. 2. (iek h a riz m iy e , [Far. harizmiye ^ j l ^ ] {OsT} is. Harzem iin) solmaya balamak. [DS] yolu; horzumlu yolu; algoritma. h a r la tm a , [har-la-t-ma] is. Harlam asn salamak h a r k 1, [hark (yans.)] is. Geniz veya boazda eitli eylemi. grltler yaparak glme, burun ekme vb. hare h a r la tm a k , [har-la-t-mak] gl. f. [-r] 1. (Ate iin) ketleri anlatan kk. [Zlfkar] har-l harkl, hark-lkuvvetlendirmek; alevlendirmek; parlatmak. 2. da-mak {az} (Depo, havuz vb. iindeki su iin) tkacn karp ok aktmak. [DS] h a r k 2, [Ar. hark j y ] {OsT} is. Yakma. h a r la v u k , -u [harla--uk] {az} sf. (Kii iin) sesli h a r k 3, [Ar. hark j> - ] is. 1. Su kanal; su ar. 2. Fi nefes alan. [DS] de ekmek iin tavalar arasna alan hendek, h a r la y k , - [harla-y-k] {az} is. alayan. [DS] h a rk a fa , [Ar. harkafa a {OsT} is. anat. 1. Uyluk h a r l, [har-l] sf. (Ate iin) kuvvetli, alev alev, harl harl yanan. kemiinin ba. 2. K ala kemii, h a rk a f, [Ar. harkaf {OsT} sf. Kala kemii h a r m a n , [Far. hrmen / harmen => harman] is. 1. Dvlmek iin bir yere toplanm ekin yn. 2. ile ilgili; kala kemiine ilikin, Bir yere ylm bulunan tahl demetlerinin ze h a r k ld a m a k , [hark (yans.) > hark-l-da-mak] gsz. rinden dven geirilerek tanelerini saplarndan f [~rJ [-d()-yor] 1. Ar ses karmak; grlt ayrma ii. 3. Bu iin yapld yer. 4. Bu ileri yapmak; barmak. 2. {az} Grltl bir ekilde yapma zaman. 5. ay, ttn vb. eylerin birka kahkaha ile glmek. [DS] 3. {az} Grlt ile s eidinden birer para koyarak kartrm a ilemi. 6.

HAR

OM IDICESOM .1632
amacyla ayn eyin eitli cinslerinden birer para alarak kartrmak. 5. mat. Basl ktlarn kopya larn veya sayfalarn denk gelecek ekilde st ste ymak. 6. {az/ Eyay krp dkmek. [DS] 7. {az/ Hrpalamak. [DS] 8. {az} (A y iin) evre sinde al olumak. [DS] harmanlanma, [harman-la-n-ma] is. Harman olutu rulma. harmanlanmak, [harman-la-n-mak] edil. fi. [-ir] 1. Harman oluturulmak. 2. dnl. (A y iin) etrafnda hle olumak, harmanlamak, [harman-la--mak] {az} dnl. f i [r] 1. (Ay iin) etrafnda hle olumak. 2. Havada dalmak. [DS] harmanlatma, [harman-la-t-ma] is. Harmanlama ii ni yaptrma; harm anlatm ak eylemi, harmanlatmak, [harman-la-t-mak] gl. fi. [-r] Har m anlama iini yaptrmak, harmanlk, - [harman-lk] is. 1. Harman yeri. 2. Harman olm a durumu. harmel, [Ar. harmel y~\ is. bot. zerlik otu.

mat. Sayfa veya kopya saysna gre ve ciltlenmek zere dzenlenmi basl kt demeti. 7. yileri ayrldktan sonra arta kalan kmr. 8. sf. argo. Es rar iip akr keyif olan. 9. {az} Tepe. [DS] B harman evirmek, B ir ember oluturacak biimde dolamak,|| harman orman, Karm akark,|| harman dilencisi, Harman zaman ky ky dolap hububat toplayan dilenci. || harman dvmek, Eki nin tanelerini sapndan ayrma ilemini yapmak.\\ harman etmek, 1. Bir maddenin deiik cinslerin den birer para alarak kartrmak. 2. Ayrm a ve dzenleme yapmak.\\ harman gibi, B yk bir yn hlinde duran.\\ harman horozu, {az} avukuu. [DS]|j harmanna yamamak, {az} i yolunda gitmemek. [DS]|| harman kaba, {az} Harman zam an yetien kabak..||[DS] harman savurmak, Harman dvldkten sonra rzgra kar savura rak taneleri samanndan ayrmak.\\ harman sonu, 1. Harman mevsiminin sonu. 2. Harman yerinden tahl kaldrldktan sonra yerde kalan tozlu toprakl taneler. 3. mecaz. Byk bir servetten veya iten geri kalanlar.\\ harman sonu dervilerin, B ir iin sonunda iyi p ay alanlarn kazancn belirten sz. || harman sprgesi, {az} Srkuyruu otu; balk otu. [DS]|| harman tahtas, {az} Dven. [DS]|| harman st, {eAT} Harman kalkar kalkmaz.\\ harman yapmak, B ir maddenin birok eidinden alarak iyi bir karm elde etmek.\\ harman yeri, H arman dvme iinin yapld dz ve sert zem inli yer. harmanc, [harman-c] is. 1. Harman ii ile uraan kii. 2. mat. Ktlar belirli bir sra veya sayfa d zenine koyan ii, harmanclk, - [harman-c-lk] is. 1. Harman ii lii. 2. Harmanc olm a durumu, harmanahk, - [harman-ca-lk] {az} is. Harman zaman, harm anlardan toplanan sadaka. [DS] harmanda, [Far. harbanda] {az/ is. 1. Hizmeti; uak. 2. At, eek gibi hayvan srsne bakan uak. [DS] harmandal, [? harmandal] {az/ is. Yaba. [DS] harmandal, [? harmandal] is. Ege blgesinde genel olarak tek kii tarafndan -hem erkek, hem de kadn olabilir- ayr ayr yiite ve kabadayca oynanan bir efe oyunu, harmani, [t. carmagnola] (harm a.ni:) is. -* harma niye. harmaniye, [t. carmagnola] (harma:niye) is. Btn bedeni rten kolsuz rt biimindeki giyecek; pele rin. harmanlama, [harman-la-ma] is. Harman etme, harmanlamak, [harman-la-mak] gl. fi [-r] [-l()yo r] 1. Harman hline getirmek. 2. Bir ember oluturacak biimde dolamak; dnmek. 3. (Gemi iin) az bir dmen eimi ile geni bir yay izecek biimde gitmek. 4. Uygun bir karm elde etmek

harmen, [Far. harm en .y>j=-\ {OsT} is. Harman, fi1 harmen-gh, {OsT} Harman yeri. harmonyum , [Fr. harmonium] (harmo nyum) is. Krkle iletilen piyanoya benzer org. harmul, [? harmul] {az} zfi. 1. Zengin. 2. Kibirli. [DS] harm ut1 [? harmut] {az} is. 1. Scak suyu ltr , m akta kullanlan souk su. 2. orbaya kartrlan unlu su. [DS] harmut2, [Ar. hamb] {az} is. -* harnup. [DS] harm utlam ak, [harmut-la-mak] {az} gl. fi. [-r] [l(u)-yor] 1. ki eyi birbirine kartrarak istenen oran elde etmek. 2. Scak suyu souk su ile ltr mak. harnp, [Ar. hamb] {az} is. Kocayemi aac ve meyvesi. [DS] harnub, [Ar. ham b (harnu:b) {OsT} is. -* harnup. harnup, -bu [Ar. harrb / Far. hamb] is. bot. Akde niz lkelerinde yetien, erguvangillerden boyu on metreyi bulan meyvesi ball ve ok lezzetli, yap raklarn kn dkmeyen bir aa; keiboynuzu, ( Cerotania siliqua). harp1 [harp (yans.)] is. Aniden ortaya kma, belir , me bildiren kk. [Zlfikar] harp-a harp, harp-a-dak harp2, [harp / herp (yans.)] is. alkalanmay, arp may anlatan kk. [Zlfikar] harp-l-da-mak harp3, -bi [Ar. harb ^_^-] is. ki veya daha ok dev letin aralarndaki diplomatik ilikileri keserek ordu lar vastas ile arpmas; sava. S1 harp amak, Bir veya daha fa zla devlete kar sava ilan etmek.\\ harp akademisi, Silahl kuvvetlere kumandan ve

58M

1883

HAR

kurmay subay yetitiren yksek okul. || harp bal, harraka, [Ar. harraka I ^ ] (harra:ka) {OsT} is. E s Torpidolarn patlayc madde tayan ilk blm. \\ kiden dman gemi ve ehirlerini yakm ak iin tuharp ceridesi, A sker birliklerin sevk ve idaresi ile tuturucularla donanm sava gemilerine verilen ilgili karar ve emirlerin yazld, nemli olaylarn ad. kaydedildii, birliin yaps, personeli, malzemesi harran, [Asur. harrnu > Ar. harrn oly>-] (harra:n) hakknda bilgiler tayan defter.|| harp dairesi, {OsT} is. 1. Yol. 2. mz. Bugne hibir rnei kal M ill Savunma Bakanlnda sava ara ve gere mam olan eski bir birleik Trk mzii makam, lerini salayan kurulu.\\ harp esiri, Savata esir den asker.\\ harp etmek, Savamak.\\ harp hli, harrangrra, [harran+grra (yans.)] (h a ra ngrra) zf. Grltl ve dzensiz biimde, B ir memleketin sava iinde bulunmas durum u.|| harp malul, Savata sakatlanarak devletten ma harras, [Ar. harset > harrs o ly~] {OsT} is. ifti; lullk ayl almaya hak kazanan kimse. || harp ekinci. okulu, Silahl kuvvetlere subay yetitiren okul. || harrat,' [Ar. hart (dndrerek biimlendirme) > harharp oyunu, Harita zerinde uygulanan taktik ve stratejik eitim. || harp zengini, Savan y o l at rt Wy~] (harra:t) {OsT} is. 1. krk. 2. D ora kargaadan yararlanarak birden zengin olan kim mac. se. harratn, [Ar. harrt > harrtn jA ly~] (harra:ti:n, t harp4, [Fr. harpe] is. Dik tutularak parm akla alman, kaln sylenir) {OsT} is. 1. krklar. 2. D orama gen yapl, telli, byk bir alg; arp. clar. harp5, [? harp] (az) is. Ekmek. [DS] harpada, [harp (yans.) > harp-ada] {az} zf. Har- harrub, [Ar. harrb ^ jy ~ ] (harru:b) {OsT} is. bot. Keiboynuzu; harnup, padak. [DS] harpadak, - [harp (yans.) > harp-adak / hrpadak] hars, [Ar. hars (ift srme) y>-] {OsT} is. 1. Tarla zf. 1. Birdenbire; anszn; harp diye. 2. Uygun bir srme; iftilik. 2. Srlm tarla. 3. B ir milletin biimde; tpatp; hartadak, manevi zelliklerini ve deerlerini meydana getiren harpdak, - [harp (yans.) > harp-adak] {az} zf. her trl gelenek halindeki duygu, dnce ve dav Harpadak. [DS] ranlarnn tm; kltr; mill kltr, harpldamak, [harp (yans.) > harp-l-da-mak] {az} harsa, [? harsa] {az} is. 1. Kzgnlk; fke. 2. H e 1. (Yrek iin) hzl hzl arpmak. 2. H eyecanlan ves. [DS] mak. [DS] harsan, [horasan] {az} is. Har yerine kullanlan harpta, [? harpta] {az} is. Evlerin nne asmala al ta. [DS] rn yaylmas iin yaplan ardak. [DS] harskmak, [har-s-k-mak] {az} gsz. f. f r ] Can harpt, -d [? harpt] {az} is. Rvet. [DS] sklmak. [DS] harptlamak, [harp-t-la-mak] {az} g l.f. f r ] [l()~ hars, [Ar. hars Jiy~] (harsi:) {OsT} sf. Harsla ilgili; yor] B ir eyi batan savm a yapmak. [DS] kltrel. harptmak, [harp-t-mak] {az} gl. f. f r ] abuk harsiyat, [Ar. hariyyt cjL ^-] {OsT} is. Kltrle abuk yemek. [DS] ilgili iler. harpza, [? harpza] {az} is. Dmanlk. [DS] harpu, -cu [? harpu] {az} is. Tahta ev; baraka. haref, [Ar. haref / - ] {OsT} is. 1. B alk pulu. 2. [DS] Enginar. 3. Kalkan bal, harpua, [? harpua] {az} is. ivi. [DS] haref, [Ar. haref y ] (harefv.) {OsT} sf. Balk harpuluk, -u [? harpu-luk] {az} is. Pazar eyala pulu eklinde olan, rnn zerine gerilen rt. [DS] {OsT} is. bot. Enginar. harputa, [Far. hr-pte (kirpi)] {az} is. 1. A sma haruf, [Ar. harf arda. 2. Evlerin nne yaplan tahta saak. [DS] hart1, [hart / hrt / hirt / hort (yans.)] is. 1. Keserek harput, [? harput] {az} is. Ta, kerpi veya yma ya da ekerek koparmay, ayrmay, kazmay, toprak ile evrili olan yer. [DS] srm ay anlatan kk. [Zlfkar] hart-a-dak, hart-aharputa, [? harputa] {az} is. Kuyu veya eme dan, hart hart, hart(t)-a-dak 2. zf. Sert bir ekilde yannda bulunan yalak. [DS] hart sesi kararak. 0 hart almak, {az} 1. (K harpuz, [Far. harbz] {az} is. Karpuz. [DS] p e k iin) havlamak. 2. mecaz. Birinin arkasndan dmanca konumak. [DS]|| hart hart, 1. K aba ve harradak, [har (yans.) > harr-adak] {az} zf. Birden sert bir ses kararak. 2. Tela iinde; iddetle.]] bire ve grlt kararak. [DS] hart hurt, A z dolusu ve kaba bir ekilde ses harrak, - [Ar. harrk jly - \ (harra:k) {OsT} is. tp. kararak.]] hart hurt etmek, {az} Kabadaylk tas Pehlivan yaks. lamak. [DS]

HAR

I K

hart2, [hart / hort / hrt (yans.)] is. 1. Bulunduu yerden aniden kmay, frlamay, filizlenmeyi an latan kk. [Zlfkar] hart-la-k 2. {az} Tinsel g. [DS] S1 hart bozuk olmak, {az} (Hayvan iin) yallk yznden gevi getirememek. [DS]|| hart gemek, {az} yapamamak. [DS]|| hart olmak, {az} Birden kzmak. [DS] hartJ, [Ar. hart i_^-] {OsT} is. 1. Dndrmek sure

tiyle aa vb. eyleri yontm a ve soym a ilemi. 2. Elle aa yapraklarn syrma. hartut, [Far. har-tt o y (hartu;t) {OsT} is. ri, hart4, [? hart] {az} is. Okul. [DS] yapkan ve tatsz bir dut. harta1, [hart (yans.) > hart-a] is. 1. Yersiz ve saygsz haruk, [Ar. h a r k jjy - ] (haru;k) {OsT} is. Kav. davran. 2. {az} Tehlike. [DS] 3. {az} aka. [DS] S hartas hurtas olm amak, 1. Kaba ve saygsz haruldamak, [har (yans.) > har-l-da--malc] {az} ite, fi. [-r] Gereksiz grlt yapmak. [DS] bir davran olmamak. 2. aka gtrr yan bu harum 1 [? harum] {az} sf. (Kii iin) kaygsz. [DS] , lunmamak; ciddi olmay gerektirmek. harum2, [Ar. harm ?] {az} is. 1. O t yn. 2. Bir harta2, [? harta] {az} is. Ortak. [DS] tutam ot. [DS] hartadak, [hart (yans.) > hart-adak] (h a rtadak) zf. 1. (Koparma ve srma iin) kuvvetlice. 2. (Bak harun, [Ar. harn (haru;n) {OsT} sf. 1. (Hay veya buna benzer eyi batrmak iin) hart sesi ka van iin) ileri gidecei yerde inat edip yerinde du racak biimde. 3. {az} Birdenbire. [DS] ran. 2. nat. 3. Duran yrmeyen. hartadan, [hart (yans.) > hart-adan] (ha'rtadan) zf. haruni, [Ar. harn (haru.ni;) {OsT} is. Hay -* hartadak. vann huysuzluu; harnlk, hartala, [har + tala- ?] {az} sf. Saldrgan. S hartala kpei, {az} 1. Saldrgan kpek; azgn k harur, [Ar. harr > harr (haru:r) {OsT} is. 1. pek. 2. mecaz. (Kii iin) herkese saldrp kavga Scaklk; s. 2. Gnein ss. 3. Geceleyin esen karan. [DS] scak rzgr, hartama, [Yun. hartoma] {az} is. 1. Tahta parala harup, -bu [Ar. harrb] is. Harnup, rndan oluan eimli at rts. 2. K irem it yarine (hakullanlan veya kiremit altna denen ince tahta. haruri, [Ar. harr / harriye [DS] ru;ri;) {OsT} sf. Hararetle ilgili, hartamac, [hartama-c] is. A t hrsz. harut, [Ar. H art > hart ojy*] (haru:t) {OsT} sf. me hart1, [hart-] {az} is. 1. plik eirirken rekeye caz. Byc; sihir yapan. dolanan pam uk ya da yn parasn tutturmaya ya (ha. ruti:) {OsT} is. 1. By rayan kay paras. 2. Deri; gn. 3. Derinin ince harut, [Ar. hrutl yeri. 4. Delinen ara konulan para. [DS] clk. 2. Byc, hart2, [hart-] {az} sf. 1. Kaim. 2. Sert. [DS] harvani, [t. carmagnola] {eAT} is. Harmani, hart , [? hart] {az} 1. A sker kaputu. 2. Palto. [DS] harzamba, [? harzamba] {az} is. ok eyann mey hart4, [Lat. charta / Ar. harita] {eAT} is. Harita, dana getirdii karklk. [DS] hartl, [hart (yans.) > hart-l] is. 1. Sert bir ekilde h aram a, [? hrzma] {az} is. Kadnlarn burunlarna koparma, srma, saplama ya da bunlara benzer ses taktklar m ercan ya da gm dme. [DS] ler karmay anlatan yansmal gvde. 2. Yksel harzval, [? harzval / harzuval] {az} is. Odun, m eyi, boylanm ay anlatan yansmal gvde. S kmr, r p dknts. [DS] hartl hurtul, {az} Dzensiz; biimsiz. [DS] h as1, [Ar. has {OsT} is. Birini, bir ii yapmas ihartkakan, [hart+kakan] {az} is. 1. Aakakan. 2. in kandrma; kkrtma; ayartma. Yabani horoz. [DS] has2, [Ar. has {OsT} sf. Alak: baya; adi. hartlagan, [hart-la-gan] {az} is. Aakakan. [DS] hartlamak, [hart-la-mak] {az} gl. fi [-r [-l()-yor] has3, [Ar. hiss > hass / hasse {OsT} sf. 1. Birdenbire ve sert biimde batmak. 2. Kabaca ve Duyan; hisseden. geliigzel dikmek. [DS] {OsT} is. 1. Dal paras. 2. Ot harttadak, [hart (yans.) > hart(t)-adak] (h a -ttadak) has4, [Far. has zf. - hartadak, paras; ot krnts. 3. Yonga. S has haak, {OsT} r p. hartuc, [t. cartoccio / Fr. cartouche > Far. hartc (hartu;c) {OsT} is. Topa merminin arkasn dan srlen barut kesesi. has5, [Ar. h (ha:s) {OsT} sf. 1. zel; sekin. 2. Belli bir kiiye veya nesneye ait; mahsus; zg.

hartu, -cu [ t. cartoccio (kt klh) > Fr. car touche] is. 1. Topla atta kullanlan, hazr barut hakk tayan kt veya kuma kesecik. 2. {az} Nargile iesini tem izlemekte kullanlan bir tr fr a. [DS] hartu, [hartu] {az} is. Su borularnn iini tem iz lemekte kullanlan ucuna bez taklm denek. [DS] hartulamak, [hartu-la-mak] {azf gl. fi [-r] [-l() -yor] Kartrmak. [DS]

O K IliflKC S K 1885 IO tl SIO .

HAS

3. Katksz olan. 4. yi cins. 5. mecaz. (Kii iin) iyi nitelikleri kendinde toplam olan. 6. B ir kim se nin yakn olup da ona iten ballk gsteren. 7. Hkmdara ait olan. 8. is. m paratorluk dneminde yllk vergi geliri yz bin akeyi aan dirlik. Sf has ahr, Padiahn atlarna ve bunlara bakan kiilere ayrlm olan saray blm.\\ has bahe, Sarayda sadece padiahlara ve yaknlarna ayrlm olan bahe ve bostan. || has ekmek, K epeksiz buday unu ile yaplan ekmek.\\ has isim, zel isim.|| has matbh (mutfak), Sarayda sadece padiah ve y a knlarna yem ek piirilen mutfak.|| has sofra, Sa rayda konuk eli ve protokol erknna verilen yemek. || has un, K epeksiz buday unu. has6, [? has] {az} is. Duvar. [DS] has7, [Ar. h a ^ U -] {az} is. pekli. [DS] has8, [? has] {az} is. Bo yer. [DS] hasa, [Ar. ha -w>U-] {az} is. 1. Patiska. 2. Pa muktan yaplan bir tr bez. 3. Tlbent. [DS] hasad, [Ar. had ^U==-] (hasa:d) {OsT} is. --hasat, hasadet, [Ar. hasdet Kskanlk; hasetlik, hasafet, [Ar. hafet ciU si-] (hasa:fet) {OsT} is. 1. Salamlk; olgunluk. 2. Doru oy; oy salaml, hasail, [Ar. haslet > hail Jj'U ^-] (hasa:il) {OsT} is. yi huylar; hasletler. hasais1, [Ar. haa > ha'i ^ 1 ^ - ] (hasa:is) {OsT} is. Bir eye zg olan nitelikler. hasais2, [Ar. hasis ^-sLJ~] (hasa:is) {OsT} sf. Kt ve baya yaradllar, hasale, [Ar. hasle <JU^] (hasa:le) {OsT} is. bot. Baz ieklerin enei, hasal, [Ar. hasal ^ t i ^ ] (hasali:) {OsT} sf. Gbek ve kask aras ile ilgili, hasalmak, [Ar. h ^ U - > has-al-mak] {az} dnl. f (Hasat iin) iyilemek. [DS] hasanet, [Ar. hanet c j U ^ ] (hasa:net) {OsT} is. 1. Bir binann salaml. 2. K adnn nefsine hkim olmas. hasar, [Ar. hasar / hasret j\~J- / O jL ^-] (hasa:r) {OsT) is. 1. Zarar; kayp; ziyan. 2. Herhangi bir olayn, kazann veya doal afetin yol at krlma, dklme ve yklma gibi zarar, fi1 hasr-dde, {OsT} H asar grm ; zarar grm.\\ hasar gr mek, Krlma, yklm a gibi durumlarla zarara u ramak. haarat, [Ar. hasrt o ljL i- ] (hasa.ra.t) {OsT} is. Zararlar.
0 0 L-^]

hasaret1 [Ar. hasret ojls^-] (hasa:ret) {OsT} is. , (Sulu ve svk bir ey iin) koyulap katlama. hasaret2, [Ar. hasret o jl~ i-] (hasa:ret) {OsT} is. Z a rar; ziyan. hasarl, [hasar-l] sf. Zarar grm, hasara uram olan; hsr bulunan, hasas, [Ar. ases] {az} is. Beki. [DS] hasase, [Ar. hae / haet / o ^ L ^ - ] (ha-

sa:se) {OsT} is. 1. htiya. 2. Yoksulluk; zrtlk, hasaset, [Ar. hasset c L-] (hasa:set) is. 1. Cimri olm a hli; cimrilik. 2. Bayalk; alaklk. hasat1 [Ar. hasat oUas-] (hasa:t) {OsT} is. 1. Ta. 2. , tp. Bbrek, karacier ve m esane gibi organlarda oluan ta. S hast- bevliye, {OsT} tp. Bbrek ve idrar yollarnda oluan ta. || hast- ihlilye, {OsT} tp. Erkeklerin mesanesinde oluan ta.|| hast- kebed, {OsT} tp. Karacierde biriken ta.|| hast- kilyevye, {OsT} Bbreklerde oluan toj.|| hast- mesane, {OsT} tp. drar kesesinde grln ta.|| hastl-em a, {OsT} tp. Barsaklarda oluan ta.|| hastl-zn, {OsT} 1. itme ta. 2. anat. Kulaktozu. hasat2, -d [Ar. had iUa=-] {OsT} is. 1. Tarladaki ekini biip rn alp gelme ii; rn kaldrma. 2. mecaz. Bir i veya giriimden elde edilen sonu. S hasat zaman, rn toplama zaman. hasat, [hasat-] is. Ekin bime, rn toplama i leriyle uraan kii, hasatlk, - [hasat--lk] is. 1. Hasatnn ii. 2. rn toplama ii. hasb, [Ar. hasb (akl yrtme) v {OsT} zf. Gre; H gereince; dolay. S hasbel-beeriye, {OsT} n sanlk gerei olarak. || hasbel-hamiyye, {OsT} H am iyet yznden.|| hasbel-cb, {OsT} Durum dolaysyla; durumun gerei olarak.|| hasbel-iktiz, {OsT} Gerektiinden dolay.\\ hasbelistidd, {OsT} M emuriyet dolaysyla,|| hasbelkader, {OsT} -* hasbelkader.|| hasbel-liizm, {OsT} Gerektii iin.|| hasbeT-mem riye, {OsT} M emuriyet dolaysyla.|| hasbel-mevsim, {OsT} Mevsime gre. || hasbel-ubdiyye, {OsT} K ulluk gerei olarak. hasbe, [Ar. habe v * ^ ] {OsT} is. tp. Kzamk hasta l. hasbelkader, [Ar. hasbel-kader jJ)I v ] (h a ^ sbelkader) {OsT} zf. Rastlant sonucu olarak; tesadfen; kaderden. hasbeten, [Ar. hasbeten v - H (h a sbeten) {OsT} zf. Karlksz olarak; bedava, hasbetenlillah, [Ar. hasbeten-liTlh * i- - 5 (ha's-]

(hasa:det) {OsT} is.

HAS

I M I I K C E SZbK 1886

betenlilla:h) {OsT} zf. Allah rzas iin; hibir kar lk beklemeksizin; Allah hakk iin, hasbhl, [Ar. hasbel-hl (durum deerlendirmesi) JU *-\ (hasbhad) {OsT} is. Dosta konuup dertleme; sylei; sohbet. S hasbhl etmek, Sohbet etmek; dertlemek; sylemek. hasb, [Ar. hasb > hasb (hasbi:) {OsT} sf. 1. B ir karlk beklemeden, kar gzetmeden ve iste yerek yaplan; gnll; bedava. 2. mecaz. Sebepsiz; bou bouna; haksz yere. S hasb gemek, 1. nem vermemek, aldrmamak; zerinde yeterince durmamak. 2. Susmak, hasbilik, -i [hasbi-lik] (hasbv.lik) is. 1. Hasb olma durumu. 2. Bir karlk beklem eden alma; gnl llk. hasbir, [Ar. afer (sar)y W ] {az} is. Baz yem ek lere koku ve krmz sar renk vermekte kullanlan bir tr safran; aspur. [DS] hasbkallah, [Ar. hasbk-allh JJI la:h) {OsT} nl. -* hasbnallah. hasbttnallah, [Ar. hasbn-allh aJJI *> > ] (hasb-= nalla:h) {OsT} iinl. 1. A llahm bana yeter. 2. A l lahm sen bilirsin. 61 hasbn-Allah ve nimelvekl, {OsT} Bize Allah yeter, o her iimizi gzel yapar. hasak, - [has6-ak] {az} zf. 1. yi. 2. Gzel. [DS] haseb, [Ar. haseb {OsT} is. Baba tarafndan ge len eref; asillik; soyluluk, hasebiyet, [Ar. hasebiyyet o ~ - ^ ] {OsT} is. Akraba lk; hsmlk. hasebiyle, [Ar. haseb (l) + T. ile] {OsT} ed. Dola ysyla; -den dolay, hased, [Ar. hased {OsT} is. Kskanlk; ekememezlilc. S hased iltmek, {eAT} H aset etmek; kskanmak. hasede, [Ar. hasede oJ ] {OsT} is. Haset edenler; ^ ekemeyenler; kskananlar, hasek, [Ar. hasek d L ^ ] {OsT} is. 1. Kin. 2. keli demir ivili bir sava aleti, hasek, [Ar. hak / Far. haag (seilen) {OsT} is. tar. 1. mparatorluk dneminde sarayda grevli silahl koruculara, bostanc ocann kk dereceli subaylarna verilen unvan. 2. Bir grevde eskimi olanlara verilen unvan. 3. Cariyeler arasn dan seilen padiah gzdesine verilen unvan. S haseki sultan, Padiahtan erkek ocuu olan cari ye. hasekikpesi, [haseki+kpe-s-i] is. bot. Dn ieigillerden, lman blgelerde yetien, ta yap ra boru biiminde, parlak renkli iekleri olan ok yllk bir ss bitkisi, (Aquilegia). (hasbkal-

hasele, [Ar. hasele --] {OsT} is. tp. K am n kask ile gbek arasndaki blm, hasen, [Ar. hasen j~^~i {OsT} is. Ho; gzel. S hasenl-hulk, {OsT} H uyu gzel.|] hasenl-vech, {OsT} Gzel yzl.|| hasens-savt, {OsT} Gzel sesli. hasenat, [Ar. hasenat o L u ^ ] (hasena:t) {OsT} is. Ya rarl, gzel ve iyi iler, hasene, [Ar. hasene {OsT} sf. 1. Gzel. 2. is. Gzellik; iyilik. 3. yi ve hayrl i. 4. Osmanl dev letinde kullanlan altn paralardan biri. Haseneyn, [Ar. hasen-eyn nin oullar Haan ve Hseyin, hasep, -bi [Ar. haseb v {OsT} is. Kiisel zellik H ler, nitelikler; kiisel deerler, fi1 hasebi nesebi, Soyu sopu. |j hasepsiz nesepsiz, Soyu sopu belli olmayan; belli ve bilinen bir soydan gelmeyen.\\ hasep ve nesep, B ir kiide kiisel ve kaltm yoluy la var olan zellikler. haset, -di [Ar. hased j {OsT} is. Bakalarnn sa H hip olduu mutluluk, varlk ve mevki gibi stnlk saylan eyleri kskanm a durumu; kskanlk; ekememezlik; gnlk. S haset etm ek, Kskanmak; ekememek; gnlemek. haseti, [haset-i] is. Bakalarnn sahip olduu iyi ve stn durumlar kskanan; haset eden; kskan; gn. hasetlenme, [haset-le-n-me] is. ekememe ve ks kanlk durumu; hasetlenm ek eylemi; gnleme. hasetlenmek, [haset-le-n-mek] dnl. f. [-ir] eke memek; kskanmak; gnlemek. hasetli, [haset-li] sf. H aset dolu; gnl. hasetlik, -i [haset-lik] is. Haset olma durumu; haseti davran; kskanlk; ekememezlik; gn lk. hasf, [Ar. h asf {OsT} is. 1. Yere batma; kme. 2. I snme; nuru gitme. 3. Ay tutulmas, hasgal, [? hasgal] {az} is. Yar olmu meyve. [DS] hasganm ak, [kaz-a-n-mak / hasganmak] {eT} dnl. fi [-ur] Kazanmak; toplamak; biriktirmek. [EUTS] hahaa, [Ar. hahaa a ^ ~ ^ ] {OsT} is. 1. A k ol ma. 2. ki eyi kartrm ak iin bir ey iinde iyice sallama. has, [kang-s-] (ha: s) {az} zf. Hangisi. [DS] hasb, [Ar. hb ^ > 1 ^ ] {OsT} is. Ortal birbirine katan rzgr; tipi, hasd, [Ar. hsd -UU-] {OsT} is. Orak bien adam; hasat. hasda, [Ar. 'asde] {az} is. U n ya ve ekerden yaplan bir tatl. [DS] {OsT} is. Hz. A li

lP I

R f f i j I 1887

HAS

hasl1 [Ar. huul > hal ,

(ha:s! {OsT'}) is. 1.

M eydana gelen; olan; ortaya kan; grnen. 2. Yerden biten; topraktan kan. 3. Drt ileme ili kin sonu, fi1 hsl etm ek, 1. M eydana getirmek; ortaya karmak. 2. Yaratmak.\\ hsl- cem, {OsT} mat. Toplam.|| hsl- kelm, (OsT} -* haslkelm.|| hsl- masdr, (OsT) dbl. F iil ismi.\\ hsl- r e f , {OsT} mat. s sonucu.|| hsl- tarh, {OsT} mat. kan.|| hsl- zarp, {OsT} mat. arpm.|| hsl olmak, {OsT} Meydana gelmek; tremek; ortaya kmak. hasl2, [Ar. kal {az} is. 1. Yenice baak tut maya balam yeil ekin. 2. Tahl sap. 3. Kavun, karpuz, salatalk gibi bitkilerin kkenleri. 4. Kira. 5. aplanm arklk deri. 6. s f abuk i gren; hamarat. 7. iman; toplu. [DS] fi1 hasl etmek, Topra iyice ilemek. || hasl hasl, 1. ( yapm ak iin) abuk abuk. 2. (Ham yem i yem ek iin) oburca. || hasl tarla, {az} Srlm ekime hazr tarla; ilenmi tarla. [DS]|| hasl toprak, {az} Bir ka kez srlm ve otlar sklm kuvvetli tarla. [DS] hasla, [Ar. hala (ha:sla) {OsT} is. Bir iten elde edilen sonu; kazan; netice, haslat, [Ar. hlt (ha:sla:i) {OsT} is. 1. Ekilip dikme sonucunda elde edilen rn. 2. Bir iten elde edilen gelir; kazan. S1 hslat- gayr-i sfiye, {OsT} Gelirin btn; kazancn tamam.\\ hslat- sfiye, {OsT} M a sra f ve girdiler ktktan sonra kalan net kazan; kr. || hslat- seneviye, {OsT} Yllk gelir. haslatl, [hslat-l] (ha:slatl) sf. yi gelir getiren; bol kazanl; iyi rn veren, hasl, [hsl-] (ha:sili) zf. Szn ksas, haslkelam, [Ar, hsl- kelm ? (ha:slkel:m) {OsT} zf. Szn ksas; szn z; anla ldna gre, hasllamak, [hasl-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()yor] 1. Temizlemek; artmak. 2. (Tarla iin) toprak iyice ilenmek. 3. H am ura kvam nda yourmak. 4. Bir kimseyi iyice dvmek. [DS] hasllanmak1, [hasl-la-n-mak] d n l .f [-r] (ocuk ve ekin iin) bymek, gelimek. hasllanmak2, [hasl-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Almak. [DS] hasll, [Ar. h > hall / hasrl ?] is. Saraydaki Harem grevlilerinden olan zenci hadm aalarnn ykselebildii en st snf, hasllk, - [hasl-lk] {az} is. 1. Yeil iken hayvan lara yedirilm ek iin ekilen arpa. 2. Yeil sebze ve meyvelerin bulunduu arazi; bahe. [DS] S hasllk hl, {az} G; kuvvet; takat. [DS] hasm 1 -sm [Ar. ham , {OsT} is. 1. eitli se

beplerle birinin ktln isteyen veya ona zarar vermeye alan kimse; ya; dman. 2. Birine kar kin ve nefret duygulan ile dolu olan kimse; ya; dman. 3. Birbiri ile aralarnda atmaya varacak derecede anlamazlk bulunan taraflardan her biri. 4. Birbiri ile savaan devletler ve bu dev letlerin uyruu olan kiiler. 5. Bir oyun, yar veya karlamada kar taraf; rakip. 6. Bir davada daval ve davac olanlardan birine kar br taraf. S ha sm taraf, Dava srasnda kar taraf.|| hasm-ne, {OsT} -* hasmane.|| hasm- bser p, {OsT} Sefil dman.\\ hasm - cali, {OsT} huk. Aslnda hasm olmad hlde, yarg karsnda kar ta ra f sa y lan kim se.|| hasm - cn, {OsT} Can dm an.|| hasm- ekber, {OsT} En byk dman.\\ hasm - mtevr, {OsT} huk. M ahkemeye gelmekten veya vekil gndermekten ekinen kimse.\\ haininin a zna ot tkamak, Karsndakini konuamaz duru ma getirmek; yenilgiye uratmak; susturmak. hasm2, [Ar. hm ^ U - ] (ha:sm) {OsT} sf. Dman olan; dmanlk eden, hasmca, [hasm-ca] zf. Dmanca; antagonist. hasmlk, - [hasm-lk] is. Dman olm a durumu; dmanlk; antagonizm. hasn, [Ar. hm / hm e (ha:sme) {OsT} sf. (Kadn iin) iffetli; namuslu; erefli. hasr1 [Ar. har (etrafn rme) > har j ^ ^ - ] {OsT} , is. 1. Kurumu bitki saplarndan, kam, hasrotu ve rafya gibi maddelerden rlm, genellikle taban yaygs, bazen de tavan ve duvar rts olarak ku l lanlan bitkisel kilim. 2. sf. Hasrdan veya hasr rgs biiminde yaplm. 3. Duvar, perde, de me gibi geni yzeyli betonarme alanlarda kullan lan elik rg, fi5 hasra sarmak, almak; hrszlk etmek. || hasra sarlmak, argo. (ofr iin) bir i yapam am olmak.|| hasr beton, Zeminde elik rg zerine atlan beton. || hasr etmek, argo. almak; armak. || hasr gibi serilmek, Yere boylu boyunca uzanmak, yatmak.\\ hasr olmak, argo. Oyunda yenilmek.\\ hasr otu, bot. H asr otugillerden, bataklklarda yetien, iekleri silindir biim li, dz, ince ve uzun yapraklar hasr, zem bil rm e ye veya ktk yapm aya yarayan ok y llk bir tr saz; zem bil otu; sem erci saz; su kam; kofa; kiliz, (Typha). || hasr otugiller, bot. rnei hasr otu olan, su kylarnda ve bataklklarda yetien ok yllk otsu bitkiler fam ilyas, (Typhaceae).\\ hasr ovas, {azf tar. Eskiden kla meydanlarnda as kerlere dayak cezas verilen yer. [DS]|| hasr rg, rg malzemesini karlkl olarak bir alttan bir stten geirm ek suretiyle yaplan rg ekli. || h a sr saz, Bataklk yerlerde, g l kenarlarnda yetien ve yapraklar hasr apka, sepet ve hasr yapm n da kullanlan, sk al grnmnde ok yllk bir otsu bitki, (Juncus).

HAS

G Mi cm i i 188 8 t i i i
(ha:sr) {OsT} sf. Bir {OsT} sf. Rengini ve parlakln kaybetm i olan; solmu; sararm, hasifane, [Ar. h af + Far. -ne (hasi:fa:ne, s kaln sylenir) {OsT} zf. Olgun insana yakacak ekilde. hasife, [Ar. hasfe hasike, [Ar. haske tutulan kin ve dmanlk, hasim ', [Ar. hasm > hsim j* ^ ] (ha:sim) {OsT} sf. Kesen; kesip atan. hasim2, [Ar. ham > ham ] (ha:sim, s kaln sylenir) {OsT} sf. ki dmandan her biri, hain, [Ar. hn > han o ^ ~ ] (hasi:n, s kaim syle nir) {OsT} sf. Salam; kuvvetli; mstahkem, hasip, -bi [Ar. haseb (soyluluk) > hasb si:p) {OsT} sf. Soylu; itibar sahibi. h air1 [Ar. hasr , (hasi.r) {OsT} sf. 1. Parlakl (ha:sir) {OsT} sf. 1. gitmi; donuklam. 2. H asret eken. hair2, [Ar. hasret > hsir Hasret eken. 2. M eramna eriemeyen. 3. stedii ne kavuamayan. 4. Kendisini koruyamayan; silah sz; plak hair3, [Ar. har j ^ > ] (hasi:r, s kaim sylenir) {OsT} sf. 1. Konum a ve okuma srasnda dili tutu lan. 2. is. Hasr. hair4, [Ar. hasar > hsir j^U-] (ha:sir) {OsT} sf. Za rara uram; perian olmu, hair yesir olmak, {az} Krlp dklmek. [DS] hasiran, [Ar. hsirn jlj-Ls-] (ha:sira:n) {OsT} is. Zarara urayanlar, hasiren, [Ar. hsiren I hasirn, [Ar. hairin hasirun. (hasi:b) {OsT) sf. 1. (Yer hasirun, [Ar. hsirn j j ^ U - ] (ha:siru:n) {OsT} is. Zarara urayanlar, hasis, [Ar. hisset (cimrilik) > hass {OsT} sf. 1. Eli sk; cimri; pinti. 2. Baya; adi; insan kl ten. 3. {az} Kinci. [DS] hasisa, [Ar. haa hasise, [Ar. hasise (hasi:sa, s 'ler kaln sy (hasi:se) {OsT} is. Kt lenir) {OsT} is. Kendine zg nitelik; karakter, huy; kt yaradl, hasislik, -i [hasis-lik] is. 1. Hasis olma durumu; cimrilik; pintilik. 2. Cimricesine davranma. S ha sislik etmek, Cimrice davranmak; cim rilik etmek. hasiy, [Ar. haiyy Lr**i-] {OsT} sf. 1. (Kii iin) hadm edilmi. 2. (Hayvan iin) burulmu; hadm edilmi. (ha:siren) {OsT} zf. Za (ha:siri:n) {OsT} is. -* rara urayarak; zarar grd hlde, (ba(hasi.fe) {OsT} is. -* hasike. (hasi:ke) {OsT} is. Gizli

hasr2, [Ar. har > llr

yerin evresini kuatan; muhasara eden, hasra, [Ar. hra o^U -] (ha:sra) {OsT} is. anat. Br; bobr. hasralt, [hasr+alt-] is. Bir eyi gizleme; rt bas etme; sorulan soruyu cevapsz brakarak baka ta rafa ynelme, fp hasralt etmek, Yapmas gereken bir ii veya deerlendirmesi gereken bir ikyetin gereklerini haksz olarak yerine getirmemek; rt bas etmek. hasramak, [Ar. hasret => hasr-a-mak] {az} gl. f . [-r [-r()-yor] zlemek. [DS] hasrc, [hasr-c] is. 1. i ve meslei hasr rm ek ve satmak olan kii. 2. argo. Hrsz, hasrclk, - [hasr-c-lk] is .l. H asr rme zanaat veya satma ii. 2. argo. Hrszlk, hasrlama, [hasr-la-ma] is. Hasr deme veya ha srla rtme eylemi, hasrlamak, [hasr-la-mak] gl. f. (-r] [-()-yor] 1. B ir nesnenin zerine hasr demek. 2. stn ha srla rtmek. hasrlanma, [hasr-la-n-ma] is. 1. Hasrla rtlmek eylemi. 2. Hasr sahibi olma, hasrlanmak, [hasr-la-n-mak] ed il.f. [-r] 1. Hasrla rtlmek; hasr denmek. 2. dnl. f. H asr sahibi olmak. hasrl, [hasr-l] sf. 1. Hasr olan. 2. Hasrla kap lanm, rtlm olan. 3. is. Dna hasr kaplanm damacana. hasib1, [Ar. haseb (soyluluk) > hasb {OsT} sf. -* hasip. hasib2, [Ar. hasb (hasi:b) {OsT) is. 1. M uha sebeci. 2. isi. Herkesin hayat boyunca yapp ettik lerinin hesabn btn ayrnt ve incelikleri ile iyi bilen; Allah. hasib3, [Ar. hasib yapan; hesap eden. hasib4, [Ar. hab iin) bolluk ve ucuzluk olan. 2. (Kii iin) eli ak; cmert. hasid, [Ar. hased > hsid Ju*l^] (ha:sid) {OsT} sf. Kskan; kskanan; haset eden, hasidane, [Ar. hsid + Far. -ne (ha:sida:ne) {OsT} zf. Kskan olarak; kskanrcasna; kskana rak. haside, [Ar. asde] {az} is. eker ve niasta ile yaplan bir eit tatl. [DS] hasif1 [Ar. haf , (h a si:f s kaln sylenir) {OsT} sf. Salkl yargda bulunan; akl banda; olgun. hasif2, [Ar. husuf (kaybolma) > hsif ^L-U-] (ha:sif) (ha:sib) {OsT} sf. Hesap (hasi:b)

M K M . 1889
hasiyet1 [Ar. hass>hassiyyet (doymak) ^U -] (ha ,

HAS

siyet) {OsT} is. 1. Bir eye zg olan nitelik; hassa. {OsT} {az} is. 1. Yem ek 2. (Yiyecek, iecek iin) yarar; etki. 3. {az} zel haspir, [Ar. ufur deer; zel yarar; zellik. [DS] lerde kullanlan ve safrana benzeyen bir otun ie i. 2. Budaya kartrlp kavrularak yenilen, ayi hasiyet2, [Ar. hiyyet (ha:siyet, s kaln ei tohum undan kk yal bir tohum. [DS] sylenir) {OsT} is. Bir eye ilikin g; kuvvet; etki. haspu, [Far. has-p (haspr.) {O sT} sf. 1. S hasiyet-i kat- hayt, {OsT} lmn etkisi. hasiyetli, [hasiyet-li] (ha:siyetli) sf. 1. Kendine zg bir nitelii bulunan. 2. (Yiyecek iecek iin) yarar l, etkili. hasl, [Ar. hal olma. haslet, [Ar. hal (elde etme) > haslet c - L ^ ] {OsT} is. 1. Eitimle kazanlan eyler. 2. nsann yaratln dan gelen zellik; huy. S haslet-i cemle, {OsT} Gzel huy. haslk, - [Ar. h > has-lk] is. 1. S af ve katksz olma durumu. 2. (Kii iin) iyi olm a ve birine iten bal olm a durumu. 3. tekst. Renkli bir kuman a, ykanm a ve klora kar dayankll; solmazlk. hasm1 [Ar. hasm , {OsT} is. 1. Kesme; kesip at hasm - d av, ma. 2. zmleme; halletme, {OsT} Sorunun zm. hasm2, [Ar. ham {OsT} is. Kt bir durum sahibi Yalanc; hilekr. 2. al rp ile rtl, haspui, [Far. hasp (haspu:i:) {OsT} is. Hile; iki yzllk; riya, hasput, [Yun. aspida] {az} is. Kan tekerleinin aa ksm. [DS]

yaknlarndan biri sz konusu olunca ho grld n ifade eden sz.

h asr1 -s n [Ar. har _r**=-] {OsT} is. 1. B ir yere k a , patma. 2. Sktrma. 3. Etrafn evirme. 4. H are ketten alkoyma. 5. B ir eye zg klma. 6. Bir e ye ayrma, balama. 7. Zaman ayrma. 8. Konuma veya okuma srasnda tutulup kalma, fi1 hasr- iti gl, {OsT} Btn almalarn belirli bir ie ayr ma.,|| hasr- nazar, {OsT} Bak bir yere veya nok taya yneltme; gzlerini dikme. hasr2, [Ar. har _r^~] {OsT} is. anat. 1. Bel. 2. Br, hasreme, [Ar. hasreme alt dudak zerine tamas, hasren, [A. hasren (h a sren) {OsT} zf. 1. E tra fn evirerek; kuatarak. 2. Tek bir eye zg ola rak; yalnzca onun iin, {OsT} is. st dudan

{OsT} is. -* hasm, (hasma.ne)

hasmane, [Ar. ham + Far. -ne {OsT} zf. Hasmca; dmanca,

hasret, [Ar. hasr (ac, yorgunluk) > hasret {OsT} is. 1. Keder; znt; ac. 2. Birini veya bir eyi grecei gelme; zleme. 3. Kaybedilmi ve bir daha ele gemeyecek bir ey iin duyulan znt. 4. sf. Ayr ve zlem iinde olan. S hasret ekmek, B ir eye veya bir kiiye kar kavuma, grme iste i duymak; zlemek. || hasret iei, {az} Damkoruu bitkisi, (Senpervivum). [DS]|| hasret-dde, {OsT} H asret grm.\\ hasret etmek, {eAT} zn t duymak.|| hasret-figen, {OsT} H asret gideren.|| hasret-fiken, {OsT} -* hasretfgen.|| hasret gitmek, ok sevdii kiiye veya bir eye kavuamadan l mek.|| hasret-gdz, {OsT} zlemle yanan. || has retini ekmek, 1. ok fa zla zlemi olmak. 2. Ge rek duyduu ve elde edemedii eyin zntsn yaamak. || hasret kalmak, zlem duyduu kii veya eye kavuamayp byk znt iinde bulunmak.\\ hasret-ke, {OsT} zlem eken.|| hasretkene, {OsT} H asret ekene zg; hasret ekercesine.\\ hasret-nme, {OsT} ed. A yrlk ve zleme dolaysyla yazlan mektup; zlem mektubu.\\ hasret-zede, {OsT} Hasrete dm; ayr kalm.|| hasret-zede-gn, {OsT} Hasrete dmler.\\ hasretzede-g, {OsT} H asrete dme. || hasret yimek, {eAT} H asret ekmek; ac duymak. hasretli, [hasret-li] sf. Hasreti olan; zleyen veya zlenen.

hasmen, [Ar. hasmen U {OsT} zf. Kesin sonuca s-] balayarak. hasmeyn, [Ar. ham -eyn davac olmak zere her iki taraf, hasm, [Ar. ham! manlk. hasna1 [Ar. hsn > hasn5 * , (hasna:) {OsT} sf. (Kadn ve kz iin) iyi; gzel. S hasn-yi m stes na, {OsT} Ei olmayan gzel. hasna2, [Ar. han (hasna:) {OsT} sf. (Kadn ve kz iin) ar namuslu. hasn-yi hsn, {OsT} Hem namuslu hem gzel. hasm, [Far. kasn] {eT} is. ocuklar sem irtmek iin bir kese iine konularak azlarna verilen bir tr ila. [DLT] haspa, [Yah. sp. haspa / br. hup / Ar. haba v ^ ] sf. 1. Kstah; saygsz. 2. (Kadn iin) gzel gr nl; duruu gzel. 3. (Kadn iin) temiz ve saf kalpliliinden dolay ar ballk gsteren. 4. nl. aka yollu, kmseme amacyla kadn ve kzlar iin kullanlan hitap sz. S Haspaya yakr dorusu! Bakalar iin eletirilen bir durum kendi (hasmi:) {OsT} is. D {OsT} is. Daval ve

HAS

r n nifliiCESM. .asa
[ d [ A a [ B r y e [ n [ l a [ i i y i ; A r a h g k r k l n . . i a h r z A k A a ; r z r z . v . b h b A i p b a h i y r r h e a n

h asretlik , -i
e y

is.s

r a

e e y ma a

vt

r i , re r

l ] v

e k

mn k t

] a r

a l m m [

bk

i. a h a e v

r a a r k e

3 . d

k . u s k l n y a h h a l h s o i k l , l e aa r u ;

D r a u k b s u

u m sl h m . l y a i k r e a a

yv u k u 3 i . m ; a - r U gn h n m a a s s

a e

h asretm e,
r e

T.

e. r

t m t

is. -

hassaslk, - e y e
e + d d ] a y k r u u l a , t e k m y y

is. s 1. y H
l n i u

sy -

] s . l n

d u

h asretm ek ,
a v m y e

T.
r

.e

- g l.m a f . e e r y

[ - ( d ) - e er r ] [ k
i m k i e B ir e t r m m b e

g t i n h a r y e , T y z h yn . A n n

( d ) - i- y o r ] 1 ,

r . e a r d o l l

v i r

hassaten ,
s e e

m u r

[ A

(h a saten) s
c l e 4 n an s d n i , a a

{O sT}

zf.

k e k

h asro lu n m a,
y a l

is. a
r

h asse 1, [ +
yl l + y a a i e r

>r
i n . d

.i

{O sT} si l

is.e 1. s B s u
a n

~ a y

biy. l

ml u

h asro lu n m ak ,
Y m a

e d il. f . [ - ur r ] a
i r

hassa,
B d

{O sT} is. u
i y a e

{az} sf. v e {Oe sT} P a d i a h l .

S1y hsse-ia lems, l e y e y r l m {O sT} Dokunma duyusu. | j hsse-i r iiyet, {OsT} Grme duyusu. || hasse-i selim e, {O sT} Saduyu; > z e h l . 2 .a doru alglay ve karara varma. |j hsse-i sem , {O sT} itme duyusu.jj hsse-is emn , {O sT} Koklam ak y a n e e y e duyusu. a s r a y l a r n a
r m a [ t k[ [ : z [ K S a t F Yv i o k l e e e r o d r l t z a d e a u u n z n e r a a o . a s k D A > o e A a u n s i rl s r SA ] r S Lr l a s . v a k r l i . e p] . i a v ^ kk n h e S {O sT} h , l i

a s i e e z > t k t y a . e d l i z a l l e n l l i e d , a l e t i t e e 4 s k d a ^a i

[ D hasse2, m

is. tekst.
m

h e i

e a t y l r

k o r u m a k la g r e v li a s k e r g ; z e l k o ru m a b ir li i.

hassa,

[ [

A A [ o [ A l y u a p m r a [ n A e g a y A k e

{az} is. .
r n r . g r o l r g a k . r s a u s t m y . . ;

Ph

aa

k E a

a k d t >

a .

h assad,
b i

(h a s s a :d ) a {O sT} is. h
h h h k a l l a z i r e b n a n a a s

hasseten, i n
;

(ha: sseten) {O sT} zf. ] h


l e t , ;

h assan,

(h a s s a :n ) {O sT} s f. s n
z e l o

hassiyet,h
l

(ha:ssiyet)
; h L n s a i s e i n s ; e( r P l a t K i i a r e s ^

{O sT} a
[

nis.

h a ssa s1 ,
1 a u d y l g p e .

(hi a s s a :s )s {O sT} sf. s >


b r a y y i a i b l a n ; f e u n c

H ast, h
k ;

{eT} .
s l e n

is.

[EUTS]
e [

h a sta , sf. e 1.
b b y z d

(yaralamak) h > r .
k p r dy k . e e t . a g ; n k k u v l u z 6 e ;

e ah h r l e e l 6 . u

. t {OsT} t s e s e n b s A n e a n n y i c i n

argo. s e i
l .

h assas2,

{az} is. .
r . y r a 2 . i a e . s

hassasane,
{O sT} zf.
D [

A u A H

* j g

hassasiyet,
{O sT} is. 1 .
l T k e

. p [ m [ s y [ a [ s s a h h h k

v s

h assaslam a,
g e l

h assaslam ak,
H D u a

a a r a g l h a e a s s l

0g h a sta t a ramb as, Hastanelerde has i e y e n tay tamaya yarayan tekerlekli sedye.\\ h a sta b a a e s k e s i ] . [ D S ] kc, Temizlik ve dier trl bakm gerektiren du L - h (h a s a :s a :re ) L a s^ s ] rumlarda hastaya ve hemireye yardm c olan kii. || s n e h a sta bakclk, eH asta bakcnn e ii ve meslei.|| u l u k i m s l e r y a h a sta etm ek, 1. Hastalanmasna neden olmak. 2. h (h a s s a ss iy e t)s a s i y y e t c ~ L Sinirlendirm ek.|| h a sta olm ak, 1. Hastalanmak. 2. a s o l m a d u r u m u Psikolojik olarak kendini kt hisseder olmak.||; H a s s a s o l a n k h a sta s olm ak, 1. ok dkn olmak; ele i geir i e r m e y a t k n l k medikee rahat y edememek. 2. Sinirleri bozulmak; is. H a s s a sl a s a s m d a u ] r u m a ok sinirlenmek. e y l e m i ; a s s l k hastaca, [ h h a {eAT}s t sf. Haa s a c sa t a s d nl. f . s [ - r- ] a 1l . a hastacl, [ - F m a k ] a r . {az} sf. a H h s at
d s e g s s e s h u H i t r i r s -a m k m l u r l l u e sa m [DS] g a e [ -s T e u e , r y u [ r a e g e h r l F t e l m a m h t i a r m a r d e m u s . d r a g e e . u m v i l k h a i ; m . e 4 k . .

k -

d n , i

k a s

l ] t 2

h assaslatrm a,
r l u h m

h a stah an e,
{O sT}
e s a

(hastaha:ne) a s t
] a h m a

D e + a s

is. a
t

is.

h assaslatrm ak ,
H a s

g l. f . [ - r ]- 1 . a s
d u r

h astah an elik , -i
a m z e t

is. t T
a

a s

e h k t m

d ]

a a e

a n h k

e a

1891

HA

hastahanelik etmek, 1. Hastahaneye yatm asn ge rektirecek duruma getirmek. 2. ok ar derecede dvmek.\\ hastahanelik olmak, 1. Hastahaneye yatmay gerekli klacak lde rahatsz olmak. 2. Ar lde dayak yemek. hastalandrma, [hasta-la-n-dr-ma] is. Hasta olm as na neden olm a eylemi, hastalandrmak, [hasta-la-n-dr-mak] gl. f. [-ir] Hasta olmasna neden olmak; hasta etmek, hastalan, [hasta-la-n-] is. H astalanma eylemi ve ya biim. hastalanma, [hasta-la-n-ma] is. Hasta olma; hasta lanmak eylemi, hastalanmak, [hasta-la-n-mak] dnl. f. [-r] Hasta olmak; sal bozulmak, hastal, [hasta-l] {eAT} sf. Hastalkl, hastalk, - [hasta-lk] is. 1. Canllarda fizyolojik yapy, organlarn ilevini ve dengesini bozan du rum; sayrlk; maraz. 2. Psikolojik yap bozukluu; ruhsal dengesizlik. 3. Bitkilerin geliimini engelle yen organik bozukluk. 4. Olaan d ve an sap lantl durum. 5. mecaz. Ar derecede dknlk; tutku. S hastalk almak, Bulac bir hastala yakalanmak.\\ hastalk hastas, H ibir hastal olmad hlde srekli kendisini hasta sanan kii.|| hastalk sigortas, H astalk durumunda, sigortal ii ve yaknlarna tedavi imknlar salayan si gorta tr. || hastalk tablosu, Hastalkla ilgili be lirtilerin tm; sendrom. hastalkl, [hasta-lk-l] sf. 1. Herhangi bir hastal olan; hasta. 2. Sk sk hastalanan. 3. abuk hastal a yakalanan; vcut direnci zayf olan; mariz; ma razl. 4. Grn hastaym hissi veren. 5. H asta la benzer tutum; byle bir tutum u olan. haste1 [Far. haste , {OsT} is. - hasta. & hastebend, {OsT} Sarg bezi; sarg.\\ haste-ciger, {OsT} 1. Gnl hasta; ruhen hasta. 2. Ak. || haste-dil, {OsT} Gnl hasta; zntl; skntl. || haste-gn, {OsT} Hastalar.\\ haste-g, {OsT} H astalk.|| hastehl, {OsT} 1. Ho olmayan; naho. 2. H asta gibi olan; hasta grnen.|| haste-M ne, {OsT} -* hastahane.|| haste-mizc, {OsT} 1. Zayf; gsz; da yanksz. 2. H astala yatkn veya srekli hasta olan. haste2, [Far. hsten > hste .u-U-] (ha:ste) {OsT} sf. Ayaa kalkm. haste3, [Far. hvaste mi; istenilen, hastgr, [Far. hvsten > h'stgr j\S ^ \ji~ \ (ha:stg:r) {O sT} f. steyici; isteyen, hastgr, [Far. hvstgr
{OsT}

hasu d an e, [Ar hasd + Far. -ane hasud, [Ar. hasd! kanlk.

(hasu:-

da:ne) {OsT} sf. Haset edercesine; kskanarak, (hasu.di:) {OsT} is. K s

hasu d , [Ar. hasd >j^~] (hasu:t) {OsT} sf. Kskan; haset eden; haseti; grc. hasur, [Ar. har (hasu:r) {OsT} sf. 1. znt yznden ii daralan. 2. Sr saklayan. 3. Evlenme ye ve kadnlarla ilikiye nem venneyen. hasut, -du [Ar. hasd] {az} sf. 1. Cimri. 2. Grg sz. [DS] have, [Ar. have oj~^~] {OsT} is. Azar azar ime; yu dum yudum ime, hasyaka, [? hasyaka] {az} is. 1. Yengi; galibiyet. 2. Savunma. [DS] hasyanar, [Far. has + T. yan-ar] {az} is. Ocak ay.
[DS]

h a1 [ha / h (yans.)] is. Kuru ve sert eylerin , birbirine srtnmesini, arpmasn; cam ya da m e tal eyalarn birbirine dokunmasn ve bu srada kan sesleri anlatan kk. [Zlfikar] ha-r-da-mak, ha-r-da-t-mak, ha-r har. ha2, [Far. h jiU -] (ha.) tis. 1. Krnt; dknt; sprnt. 2. Kzgnlk; iddet. h a3, [? ha] {az} is. 1. Sr ikembesi. 2. ekir dekli kays kurusu. [DS] h a a 1 [Ar. iye ^ i - ] is. 1. A t ve eek gibi binek , hayvanlarnn srt ile eyer arasna rtlen kee v e ya kaim dokuma; belleme; yapk, {az} (ayn) [DS] 2. {az} Ssl at eyeri. [DS] 3. {az} Byk uval.
[DS]

haa2, [Ar. h Li^] (haa:) {OsT} is. 1. anat. Btn karn ii; karn. 2. Yan; taraf; kenar. ha a3, [? haa] {az} is. Kll su ile ykanm am a r. [DS] haa4, [Ar. hav (dlama) > h LiU-] (ha: a:) {OsT} nl. 1. D an dursun! 2. B ir durum veya dav rann kesinlikle reddedildiim belirten sz. 3. D i ne aykr olabilecek bir eyin zonnlu olarak sy lendiini belirtmek iin kullanlr. S haa huzur dan, yle bir sz yannzda sylemekten ekini rim; huzurunuza yaktramam anlamnda kullan lan sz.|| h min et-tebh, {OsT} Benzetmekten korkulur; benzetilemez.\\ h min huzur, {OsT} (Sylediklerim) burada bulunanlarla ilgili deil; kimse alnmasm.\\ h siimme h, {OsT} K esin likle yle deildir. haafet, [Ar. hafet oili=~] (haa.fet) {OsT} is. Kin ve dmanlk, haahi, [Ar. haha > hahi l - ] (haa:hi, h ler kaln sylenir) {OsT} is. Hahalar.

(ha:ste) {O sT} sf. stenil

(ha:stg:ri:)

is. steyicilik. hastrak, - [hasta => hast()-rak] {az} zf. Biraz hastaca. [DS]

HA

I M T O M M

1892

haai, [Ar. ha > hai jiU s-] (hacr.i) {OsT} is. K uru otlar. haak, [Far. hk ilLiU-] (ha:a:k) {OsT} is. 1. Sp rnt. 2. Kk paracklar; yonga. S hk- zaf, {OsT} Kuru al rp. haal, [? haal] {az}sf. 1. (Kii iin) tembel; bece riksiz. 2. (Hayvan iin) hamlam. 3. (At iin) so luan. [DS] haalak, - [haa-la-k] {az} sf. ie yaramayan; de ersiz, [DS] haaldak, - [haa-l-da-k] {az} sf. (Kii iin) kaba vcutlu ve gsz. [DS] haallam ak, [haa-l-la--mak] {az} dnl. f. f r ] Tembellemek. [DS] haar, [? haar] {az} is. Fasulye sr. [DS] haarat, [Ar. haere > haert olj-i-] (h a a ra t)

dunla ilgili olan. 2. Oduna benzeyen. 3. bot. Aasl. 4. Eskiden kullanlan bir kt eidi. haebiyet, [Ar. haebiyyet olm a zellii; odunluk, haed, [Ar. haed
-L i= -] {O sT}

{O sT}

is. Odunsu

is. nsan topluluu.

haefe, [Ar. haefe *>-] {O sT} is. 1. anat. Erkek cin siyet organnn ikin ba ksm. 2. Sa, ekin vb. eylerin kesildikten sonra kalan dip ksm. 3. Suyun iinde knt hlinde bulunan kaya. 4. bot. Polen kesesi. hael, [Ar. hael J-i=-] {O sT} is. Bayalk; rezillik. haelek, -i [egelek / eelek] {az} is. 1. Meyvenin yenmeyen i ksm. 2. rk meyve. [DS] haelillah, [Ar. he lillh *1) jiU -] (ha:elilla:h)
{O sT}

nl. "Allah korusun anlam nda dua sz,

{OsT} is. 1. Bcek, trtl cinsi kk hayvancklar. haem , [Ar. haem p-is] {O sT} is. 1. Byk bir insa 2. mecaz. Deersiz ve zararl kimseler; ayak tak nn adamlar; emrinde ve hizm etinde bulunanlar; m. maiyet. 2. Aile. 3. Hademe. S1 haem -nin, {O sT} haar, [Ar. har > haare => haar] sf. 1. ok ya Gebe. ramaz; ele avuca smaz. 2. Yerinde duramayan. 3. haerat, [Ar. haere > haert {OsT} is. -* (A t vb. iin) huysuz; azgn, haarat. S haert- l yflihfln, {OsT} mecaz. n haarca, [haar-ca] sf. 1. Biraz haar. 2. (haa san rahatsz eden kk ocuk topluluu. r ca) zf. Haarya yakr biimde; haar gibi, haere, [Ar. har (kalabalk, kaynama) > haere haarlam a, [haar-la--ma] is. Haarlk yapmaya oyi=-] {OsT} is. Bcek, karnca gibi kk hayvan balama eylemi; haan olm a durumu, ck; bcek, haarlam ak, [haar-la--mak] gsz. f. f r ] Haar hae, [Ar. haha] {az} is. Haha. [DS] duruma gelmek; haar davranlarda bulunmak, haarlk, - [haar-lk] is. 1. Haar olma durumu. haetli, [? haet-li] {az} is. izgili kuma. [DS] 2. Haarca davran. hage, [Ar. haha] {az} is. Haha. [DS] haat1 [Far. ht (tula) => haat ?] s f argo. 1. haha1, [Ar. / Far. haha , {OsT} is. bot. GeDarmadank; bozuk; ie yaramaz. 2. ok ar lincikgillerden, anayurdu Anadolu olan, tohum yorulmu. S haat etmek, ok kt duruma sok kapsllerinden afyon, tohum larndan ya elde edi mak; bozmak. || haat kmak, 1. e yaram az du len bir yllk kltr ve sanayi bitkisi, (Papaver ruma gelmek; bozulmak. 2. ok yorulmak; bitkin som niferum ). S haha urubu, tp. B ir litre suya lemek,|| haat olmak, 1. ok kt bir duruma on gram afyon tentr katlm ak suretiyle yaplan dmek; bitkin bir hle gelmek. 2. {az} Krlmak; ksrk ilc.\\ haha ya, Haha tohumlarnn ezilmek; darmadan olm ak [DS] mengenelerde sklmas ile elde edilen ince boya haat2, -d [? haat] {az} is. 1. Evcil hayvan. 2. Bir retiminde kullanlan yenilebilir ya. arada bulunan at, eek, davar, sr vb. hayvanlar. haha2, [ha (yans.) > ha+ha] {az} is. Yaprak [DS] sesi; hrt. [DS] 0 haha etmek, (al rp, haayi, [Ar. hai > hayi ^ .L is-] (haa.yi) {OsT} yaprak vb. iin) ses karmak; hrdamak. is. Kuru otlar, hahahane, [Ar. haha+Far. -hne (hahaeb, [Ar. haeb v - ^ ] {OsT} is. Kereste yaplan haha.ne) {OsT} is. Haha tohumlarndan ya kaim kuru aa; odun. S haeb-i kzib, {OsT} 1. karm a ileminin yapld iletme, Yalanc odun. 2. bot. Aacn kabua yakn yum u hahailer, [hahai-ler] is. 1. Afyon kullananlar. 2. a k ksm. || haeb-i sdk, {OsT} bot. Aacn gerek On birinci yzylda Haan Sabbah tarafndan ku odun hline gelen ksm. || haeb-pre, {OsT} Odun rulmu gizli bir i-smail tarikat. paras; tahta paras; yonga. hahaiye, [Ar. hahaiye {O sT} sf. Hahala haebe, [Ar. heebe < ^ - ] {OsT} is. Aa; odun; yon ilgili olan. ga. hal1 [ha (yans.) > ha-l] is. H alam a srasnda , haeb, [Ar. haeb (haebi:) {OsT} sf. 1. O kan ses.

KtIRSO M li

1893

HA

hal2, [Erme, hail / Ar. han j ^ - ] (az} is. 1. Bu day, msr veya dar unundan yaplma bir yemek. 2. Tarhana mayas ile m sr unundan yaplan b ir bu lama. 3. Piirilmi ham ur ve pekm ez ile yapalan bir yemek. 4. Pirin, dar ve m sr yarm as ile kimi zaman st katlarak yaplan bir tr lapa. 5. U nu su da piirdikten sonra zerine peynir ve ya dkle rek yaplan bir yemek. 6. Frndan kan ekmein zerine srlen unlu bulama. 7. Bulgur pilav. 8. Yarmadan yaplan bir tr pilv. 9. Unu su ve ya ile piirip iine eker konularak yaplan bir tr tatl. 10. tekst. Kumalar sertletirmekte kullanlan ni asta ve tutkal cinsi bir tr bulama. {eAT} (ayn) 11. Kepek, un ve yem ek artklarnn scak suda ka rtrlmas ile elde edilen bir hayvan yemi. 12. Bu lank su. 13. Scak suda slatlm amar. 14. ok kaynar ey. 15. sf. ok yorgunluktan bitkin durum da olan. [DS] 0 hal gibi olmak, {az} ok yo ru l mak. [DS]|| hal hal, (Kuma iin) kaba; sert. || hal olmak, {az} Zayflamak. [DS] hal3, [ha (yans.) > ha-l] {az} sf. Yaradltan ki nci olan. [DS] hallama, [hal-la-ma] is. Dokuma tezghna ta klmadan nce iplikleri sertletirmek iin zel ola rak hazrlanm bulam aca daldrm a ilemi, hallamak, [hal-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] 1. {az} Frndan yeni kan ekmein stne unlu bu lama srmek. [DS] 2. {az} plii unlu ya da irili suya batrmak. [DS] 3. Dokuma ipliklerini tezgha takmadan nce zellikle amilazl banyodan geir mek. ham1 [ha (yans.) > ha-m] is. Halanm a durumu , veya biimi. S ham ham halanmak, Ar derecede halanarak yanm ak; pimek. ham2, [Ar. aslm {az} sf. Acemi; toy. [DS] har1 [har (yans.)] is. Sert cisimlerin srtnmesi , srasnda kan ses. S har har, (Sert cisimler iin) srtnme sesi kararak. || har huur, (Sert cisimler iin) srtnm e ve arpma sesi kararak. har2, [Ar. har (toplanma) > har (ha:r) {OsT} sf. B ir araya getiren; toplayan, hardama, [har-da-ma] is. Hart sesi karma du rumu. hardamak, [har-da-mak] gsz. f. [-r] [-d()-yor] (Kt, kuru yaprak, kolal kuma vb. iin) birbiri ne srtnrken sert ve hartl sesler karmak, harl, [har-l] {az} is. Kullanlmam, yeni elbi se. [DS] hart, [har-t] is. Srtnme sesi; hardama sesi, hartl, [har-t-l] sf. Harts olan; srtnme sesi karan. ha, [Ar. hu > hi5 gnll olan. (ha:i) {OsT} sf. A lak

haian, [Ar. hai'an UiU-] (ha:ian) {OsT} zf. -* haiane. haiane, [Ar. hi'ane ^U ^-] (ha:iane) {OsT} z f A lak gnlllkle; tevazu gstererek, haiin, [Ar. hi'n (ha:ii:n) {OsT} is. Alak gnlller; tevazu gsterenler, haike, [Ar. haha] {az} is. Haha. [DS] hail, [Erme, hail / ha (yans.) > ha-l] {az} is. 1. Hal. 2. plii sarartmak iin nar, yaprak, soan kabuu kaynatlarak yaplan bir tr boya. 3. Kulla nlmam eya. 4. Dvlmemi bulgur. [DS] haim 1 [Ar. him p-iU] (ha:im) {OsT} sf. 1. (orba , vb. iine) ekm ek dorayan. 2. Kran; ezen; para layan. haim 2, [Ar. ham |*=-] (hai:m) {OsT} sf. H amet li; gsterili. hain, [Ar. hunet > hain / han / <>i^] (haim) {OsT} sf. 1. Sert davranan. 2. K abalk eden. 3. Gnl krc. 4. Hogrsz, haindi, [ha + imdi] {az} zf. Hemen; imdi. [DS] hainlem e, [hain-le--me] is. Hain duruma gelme; hainlem ek eylemi, hainlemek, [hain-le--mek] dnl. f. [-ir] Hain duruma gelmek; sertlemek; gnl krc olmak, hainletirmek, [hain-le--tir-mek] gl. f. [-ir] Hain bir durum almasna yol amak, hainlik, -i [hain-lik] is. Hain olma durumu; gnl krclk. hair, -ri [Ar. har yi=-] {OsT} is. 1. Toplanma; bir araya gelme. 2. isi. Kyam et gn llerin yeniden dirilip bu dnyada yaptklarnn hesabn vermek zere bir araya toplanmas. S 1 hair neir olmak, Kaynamak; bir arada bulunmak.\\ har-gh, {OsT} 1. Kyam et gn toplanlacak yer. 2. Muharremin onuncu gn Haan ve H seyin e alam ak iin toplanlan yer. || har- emvt, {OsT} llerin bir araya toplanmas; kyam et gn. || har ner, {OsT} Toplanp dalma. hai, [Ar. hai lJi r i^ ] (hai.) {OsT} is. 1. K uru ot. 2. H int kenevirinden karlan esrar maddesi; Hint keneviri yapra. haie, [Ar. hae < j l ^ ] (hai:e) {OsT} is. Ot. 0 haetd-dk, {OsT} bot. kse otu.|| haetddnar, {OsT} bot. erbeti otu.|| haetd-dd, {OsT} Solucan otu.|| haetttl-buzk, {OsT} bot. Tkrk otu.|| haetl-cereb, {OsT} bot. Uyuz otu.|| haetl-hattf, {OsT} bot. Krlang otu.|| haetl-humr, {OsT} bot. E ek otu. || haetr-rie, bot. Cier otu.|| haetr-ruhbn, {OsT} bot. Papaz otu.|| haetz-zibk, {OsT} bot. Yaban fesleeni. || haetz-zcc, {OsT} bot. Ya pkan otu.

HA?

I M IlC tM

1894

Ekmek ham uruna katlm ak iin hazrlanm msr hamuru. [DS] S halama tatls, {az} M sr unu, haiin, [Ar. hai > haiin / haiyyn otA - / y a ve ekerle yaplan bir eit tatl. [DS] (hai:i:n) {OsT} is. 1. Afyon kullananlar. halamak, [Erme, hael (suda kaynatmak) > hala 2. On birinci yzylda Haan Sabbah tarafndan mak] g. fi [-r] [-l()-yor] 1. Bir eyi scak suda piirmek. 2. Scak suya batrm ak veya zerine s kurulmu gizli bir i-smail tarikat; hahailer. cak su dkmek. 3. (Kaynar hldeki svlar iin) haiv, -vi [Ar. hav {OsT} is. 1. Doldurma. 2. yakmak. 4. (Don ve kra iin) sebze ve meyve B ir boluu doldurmaya yarayan nesne. 3. iirme gibi bitkileri don etkisi ile ldrmek; yakmak. 5. sz, yaz. 4. Bo ve anlamsz sz. 5. Kk kalaba (Bcekler iin) sokmak; dalamak. 6. mecaz. Kz lk. 6. anat. Bez doku. 7. Vcuttaki baz boluklar gnlkla barp armak; azarlamak, dolduran organlar. 8. bot. Bitkilerde ve meyvelerde halamllar, [hala-m-l-lar] is. zool. Bir hcreli baz boluklar dolduran yumuak doku. 9. ed. canllardan, vcutlarnda hareketlerini salayan Cmleyi meydana getiren kelime gruplarnn, an kirpiimsi tyleri ve beslenmelerini salayan ek lam aklamaya yaramayan gereksiz kelimelerle me ad verilen kntlar olan, ou sularda yaa doldurulmas veya birbirinin ayn olan fikirlerin yan, mikroskopla grlebilen hayvanlar grubu. S tekrarlanmas. 0 hav-i gayr-i mttfsit, {OsT} A n halam l topra, B ir hcreli hayvan kalntlarn lam bozmayan gereksiz sz. || hav-i kabh, {OsT} dan olumu toprak. Anlam bakmndan bir yarar olmamakla birlikte halan, [hala-n-] is. H alanm a eylemi veya bi anlatmn akcln engellemeyen doldurma soz.|| imi. hav-i melih, {OsT} Hem szn anlamm tamamla ya n hem de cmleyi ssleyen doldurma sz. || hav-i halanma, [hala-n-ma] is. Halama eylemine ura ma durumu. m utavasst, {OsT} Szn anlamm tamamlamad hlde ifade eklini de bozmayan doldurma sz.|| halanmak, [hala-n-mak] edil, fi [-r] 1. Halama eylemine uramak. 2. Kaynar su vb. dklmek ve hav-i mfsid, {OsT} Anlatlm ak istenen szn g ya bu ekilde yanmak, zelliini bozan doldurma sz. halatma, [hala-t-ma] is. Halama iini birine yap haiye, [Ar. hav (dlama) > haiye ^ U - ] (ha:iye) trm a eylemi. {OsT} is. 1. Kenar; ky; sayfa kenar. 2. B ir metnin halatmak, [hala-t-mak] g lf if i r ] 1. Halama iini altna veya kenarna aklama yapm ak amacyla birine yaptrmak. 2. Halam asna neden olmak. yazlan notlar; kma; dip not. 3. Bir eserin anla hamet, [Ar. hm > ham et c~-i^] {OsT} is. 1. Hid lmas zor olan yerlerini aklayan eser, haiyelem ek, [hiye-le-mek] (ha:iyelemek) gl. f. det; kzgnlk; kyclk. 2. Byklk; ihtiam; gs [-r] [-l(i)-yor] Bir yazya not veya aklama ekle teri; debdebe; heybet; grkem. 3. Nezaket; kibar mek. lk. 4. A lak gnlllk. 5. Sayg yznden ekin me. haiyeli, [hiye-li] (ha-.iyeli) sf. 1. Haiyesi olan. 2. El yazmas kitaplarda kenar yaldzl ve saakl ham etli, [hamet-li] sf. 1. H amet sahibi; byk; ih olan (sayfa), tiaml; gsterili; heybetli; ulu; grkemli. 2. (Kii iin) ulu; yce; gsterili. 3. Hkmdarlar iin kul hake, [Ar. haha] {az} is. Haha. [DS] lanlan unvan, hal, [Ar. hal J ^ ] {OsT} sf. (Nesneler iin) en k haii, [Ar. haii (hai.i:) {OsT} sf. Otsu, ts; en bayas. halak1 - [ha-la-k] {az} is. 1. Scak. 2. Scan , etkisi ile kuruyup clz kalan ekin vb. rnler. 3. Yar pimi ekmek. 4. (Kii iin) clz; sska. S. Sklgan; utanga. 6. Kt; fena. 7. Yoksul. [DS] halak2, - [a-la-mak > a-la-k] {az} is. Yeni a lanm zeytin aac. [DS] halaklk, - [a-la-k-lk] {az} is. Yeni alanm zeytinlik. [DS] halam a1, [ha-la-ma] is. 1. Scak su iinde yar piirme eylemi. 2. Scak suda piirme suretiyle ya plm yiyecek. 3. {az} Ttn, m sr vb. bitkilere zarar veren bunaltc, scak hava. [DS] 4. {az} Pimi patates. [DS] 5. {az} Taze brlce. [DS] 6. sf. Suda kaynatlm; halanm. halama2, [a-la-ma] {az} is. 1. Ttn fidesi. 2. hametli!, [Ar. ham et + T. -li / -l / _ jk * ^ ] (hametl:) {OsT} is. Tanzim at sonrasnda yabanc hkmdarlar iin kullanlan unvan; majeste. ham etmeab, [Ar. ham et-m eb u ^ i - ] (hametmea. b) {OsT} sf. Hkmdarlara hitap ederken kul lanlan bir sayg sz; majesteleri. har, [Ar. har (OsT) is. -* hair. haretmek, [Ar. har + T. et-mek] gl. fi. [-(d)-er] [(d)-i-yor] B ir araya getirmek; toplamak, harolmak, [Ar. har + T. ol-mak] gsz. fi [-ur] Bir araya gelmek; toplanmak, haa, [Ar. ha J-U^-] (haa.) {OsT} sf. Esrar ien; esrarke, havat, -d [? havat] {az} sf. (Kii iin) disiz. [DS]

UHU S O I

1895

HAT

hav, [Ar. hav y ^ - ] {OsT} is. -* haiv, hav, [Ar. havi (havi:) {OsT} sf. 1. Doldur

ma ile ilgili. 2. D oldurm aya benzer; doldurulmu gibi. 3. Anlamsz szler syleyen, haviyat, [Ar. hav > haviyat (h a viya t {OsT}) is. 1. Sz ve yazda gereksiz ve iirme ifa deler; doldurmalar. 2. K onum a srasnda sylenen "efendim, ey, szm yabana vb. szler. haye1 [? haye] {az} is. Ev ve m utfak eyas. [DS] , haye2, [Ar. haye / hayet hayet. hayet, [Ar. hayet c ~ -] {OsT} is. Korku; korkma; ekinme. S hayetullah, {OsT} Allah korkusu, hayeten, [Ar. hayeten b*-] (h a yeten) {OsT} zfi Korkarak; korkuyla. S hayeten min-Allh, {OsT} Allah tan korkarak. hat5, [Far. h to U -] {OsT} is. zool. aylak. hat3, [Ar. hatt k=~] {OsT} is. 1. nm e; aa dme. 2. ndirme; yere koyma. 3. Oyunda ta karma. hat1 [hat / ht (yans.)] is. Krmay, kesmeyi ve ko , parmay, sert biimde. srmay, kazmay anlatan ick. [Zlfkar] hat-r hatr, hat-r hutur, hat-r-t hat2, [kat / hat] (khat) {eT} is. Kat; tabaka; kalnlk. [EUTS] hat4, -tt [Ar. hatt ki-] {OsT} is. 1. izgi. 2. ki eyi birbirinden ayran gerek veya hayal izgi. 3. Elektrik akm tayan tel veya kablolar dizisi. 4. Ulam salayan bir tatn getii ve duraklad yerlerin tm. 5. Bir btn oluturacak ekilde bir biri ile ilikilendirilmi grev ve sorumluluk nokta lar dizisi; snr oluturan blge; cephe. 6. Gzel yaz; Arap harfleriyle zel sluplara gre gzel ya z yazma sanat. 7. Padiahlar tarafndan herhangi bir i iin karlan yazl emir; padiah buyruu. 8. Gen erkeklerde seyrek olarak kan byk veya sakal teli. 9. Geniliine uzanan asker birlik dze ninin dman ile karlaan cephesi. 10. Telgraf, telefon, televizyon, radyo gibi iletiim aralarnda iletiimi salayan yol; kanal. 11. mat. boyutun her biri. 12. ki yzeyin kesiim yeri. 13. Boru e bekesi; kanalizasyon. 14. Resimde bir eklin ere vesini oluturan izgi. S hat bekisi, D em ir yolu ve telgraf hatlarn korum akla grevli kii.|| hat birlii, as. H atta savaan asker birlik.|| hat ek mek, Telgraf, telefon vb. tellerini demek. || hat dzeni, as. Sava, eitim ve manevrada personel ve aralarn ya n yana dizilmi durumdaki dzeni.|| hat genilii, Raylarn i kenarlar arasndaki ge nilik,|| hat pilotu, Sivil nakliye ua pilotu. || hatins, {OsT} Yaz uzman.|| hatt-ver, {OsT} Yeni sakal karm gen.|| hatt- b, {OsT} Gzle g rlmeyen ya z.|| hatt- aftb, {OsT} Kuyruklu / c ~ -] {OsT} is. -*

harflerin sonunu sslem ek suretiyle yazlan bir tiir yaz tr.|| hatt- amd, {OsT} mat. D ikey izgi.\\ hatt- te-hn, {OsT'} Atee gsterilm ek suretiyle okunabilen Arapa bir yaz.\\ hatt- aya, {OsT} Kadehin kenar.|| hatt- zd, {OsT} Klelikten balanma belgesi. |j hatt- bal, {OsT} co. ki nehrin havzas arasndaki srt dizisi; doruk izgi .|| hatt- btl, {OsT} B ir yazy iptal eden izgi.\\ hatt- bendeg, {OsT} huk. K le sahibi olabilmek iin alm an belge.|| hatt- beyzv, {OsT} Harflerin sonundaki kvrmlar yuvarlatm ak suretiyle yazlan bir ya z tr.|| hatt- butln, {OsT} ptal iin bir yaz veya sayfann zerine ekilen izgi. || hatt- cm, {OsT} C em idin kadehi zerindeki y a z.|| hatt- cnib, {OsT} Yanal izgi.|| hatt- cel, {OsT} Uzaktan okunabilecek kadar iri yazlm yaz; sls yaznn irisi.|| hatt- em-i mr, {OsT} olc ince ve kk harflerle yazlm yaz; m ikroskobikyaz.\\ hatt- dest, {OsT} El yazs.\\ hatt- divn, {OsT} R esm yazm alarda kullanlan dz ve devirli k smlar daha ksa, dolaysyla daha hzl yazlabilen bir ya z tr.|| hatt- eman, {OsT} 1. zr dileme mektubu. 2. Dman lkelerde seyahat iin verilen izin tezkeresi.|| hatt- ess, {OsT} mat. Geometrik izgilerde esas alnan izgi. || hatt- evvel, {OsT} 1. Allah in buyruu. 2. Mekke. 3. Arap alfabesinin ilk harfi olan elif.|| hatt- fasl, {OsT} 1. A ra izgi. 2. ki eyi birbirinden ayran izgi. || hatt- firr, {OsT} res. Resimde, gerekte paralel olduu hlde p ersp e k tif dolaysyla uzakta birleir gibi grnn izgi. || latt- gubr, {OsT} sf. Bir ya z biimi. || hatt- glzr, {OsT} evresi iek resimleri ile s s lenmi bir yaz tr. || hatt- hareket, {OsT} B ir ii yapm ak iin tutulacakyol.\\ hatt- hat, {OsT} ptal izgisi.\\ hatt- hav, {OsT} H avadan geen h a t,|| hatt- hisr, {OsT} Sihirli daire.|| hatt- hubn, {OsT} Sevgilinin yananda kan ince tyler.\\ hatt- hudd, {OsT} Snr izgisi.|| hatt- hn, {OsT} Ba kesilerek idam iin verilen ferm an. || hatt- hurc, {OsT} mat. Teet geen izgi.|| hatt- hmyun, {OsT} Padiahlarn herhangi bir i iin yazdklar emir; padiah buyruu.\\ hatt- iczet, {OsT} Osmanllarda sls ve nesih aras zellikleri tayan bir tr yaz. || hatt- ictim- miyh, {OsT} Sularn topland izgi; dere. || hatt- imtiyz, {OsT} 1. im tiyaz snr. 2. On dokuzuncu yzylda Romanya, Srbistan gibi beylik olan yerlerin sn r,|| hatt- irtism, {OsT} mat. Daireye teet olan izgi. || hatt- istiva, {OsT} 1. co. Ekvator. 2. tasvf. Mevlevilikte, semahanede eyh postunun nnden meydan kapsna kadar uzand varsaylan izgi. || hatt- istiv-i semv, {OsT} gk b. D in ya nn merkezinden geen izgiye dik dzlemin gk kre sini kestii yerdeki sanal arakesit.\\ hatt- itidl, {OsT} g k b. Ekvator izgisinin zerinden gnein getii daire.|| hatt- kat, {OsT} Sekant.|| hatt-

HAT

lM IKffil.sae
noktasz bir ya z tr. || hatt- sls, {OsT} H arfle rinin te ikisi dz, te biri devirli, m ek kalemi kalnlnda bir ya z tr. || hatt- afak fecr, {OsT} Usturlaptaki afak ve fe c r izgisi}\ hatt- ecer, {OsT} Budak biiminde bir yaz eidi. || hatt- ikeste, {OsT} ran a ait bir ya z tr. || hatt- u-i mtebihe, {OsT} mat. zde vektrler.|| hatt- taksm -i miyh, {OsT} co. Su blm izgi si; su at.|| hatt- ta lk, {OsT} Btn harfleri de virli, sls kalnlnda bir Iran yazs.\\ hatt- taziya, {OsT} K rba darbesinin brakt iz.|| hatt- tertib, {OsT} mat. Ordinat.\\ hatt- tev emn, {OsT} ki ayr kda yazlan, ancak yerletirildii zaman okunabilen bir yaz. || hatt- tevki, {OsT} Yars dz yars devirli, nesih kalnlnda, ferm an, vakfiye gibi belgelerde kullanlan bir yaz. || hatt- ufk, {OsT} Ufuk izgisi. || hatt- ufk, {OsT} mat. Yatay izgi.|| hatt- vst, {OsT} mat. K enar ortay.|| hatt- vasi, {OsT} Bititiren izgi.\\ hatt- vetedl-arz, {OsT} g k b. Usturlapta, y e r kresinin altnda me ridyendeki tutulum derecesini gsteren izgi]] hatt veter, {OsT} mat. Kiri; dairenin kirii. || hatt- yem n, {OsT} A sl Arap harflerinden oluan yaz]] hatt- zemn, {OsT} co. Yer ekseni.|| hatt- zerendd, {OsT} Altnla yazlm cel yazlar]] hatts-sem t vel-kadem , {OsT} gk b. B ir gz lemcinin bulunduu noktadan ve gkkrenin mer kezinden geerek iki yana doru uzanan ve gkkreyi iki noktada delen izginin bu iki nokta arasnda kalan ksm]] hatts-sem t v en-nazr, {OsT} g k b. Gzlemcinin bulunduu nokta ile yer krenin merkezinden geip iki yana doru uzana rak gk kreyi delen sanal izgi ve bu izginin bu iki nokta arasnda kalan paras]] hat ua, Sivil hatlarda kullanlan uak. hata1, [ata > H otan ve K enek d. hata] {eT} is. 1. Ata. [DLT] 2. {az} Bykanne. [DS] hata2, [kata / hata] {eT} is. Defa; kez. [EUTS] hata3, [Ar. hat / lsU ^] (hata;) {OsT} is. 1. Yanl; yanllk; yanlg; yanlma. 2. stemeden ve bilmeden yaplan yanllk; kusur. 3. Su; kabahat; gnah. 4. istk. Bir lmenin gerek deeri ile gz lemlenen deer arasndaki fark. 5. Geree uym a yan bir olguyu benimseme; yanl olan benim se me; yanlg. 6. spor. Oyuncularn teknik olarak yaptklar kural d hareket; faul. 7. Bir kurala, bir metot ve teknie uym am ak yznden oluan yan llk. 8. Bir kast gtmeksizin yaplan din esaslara aykr davran. S hata aral, statistikte rnek leme yoluyla alm an deerlerin kararlama ve de ikenlik derecesi. || hat-bah, {OsT} Hatay gre meyen; affeden; balayan,|| hata etmek, Bilerek veya bilmeden yanl yapm ak; yanlmak. || hatkr, {OsT} Su ileyen; yanlan.|| hat muadelesi, y e r b. H ata denklemi. || hata oran, Saysal farkn

kebir, {OsT} Demiryolunda ana hat. || hatt- kebg, {OsT} Kekliin ty zerindeki izgi. || hatt- kirdr, {OsT} insann btn yapt ilerin ve davra nlarn m elekler tarafndan yaplan kayd.|| hatt- kf, {OsT} Kitabe, sikke ve K ur'an yazlan bir tr yaz. |j hatt- l ism -i leh, {OsT} anat. Gs kemii zerinden karm a doru inen sanal izgi. || hatt- leb, {OsT} Gen ocuun duda zerindeki ty.|| hatt- marib, {OsT} Marib ad verilen Cezayir, Tunus ve Fasllara ilikin yaz. || hatt- mendel, {OsT} Sihirli daire.|| hatt- mevhflm, {OsT} H ayal izgi.\\ hatt- mill, {OsT} ivi yazs.|| hatt- mismr, {OsT} ivi yazs.\\ hatt- muhakkak, {OsT} Bir buuk paras dz geri kalan devirli ya zlan sls ile nesih aras bir yaz tr. || hatt- munassb, {OsT} mat. B ir ay ikiye blen izgi; a ortay.\\ hatt- muvz, {OsT} mat. Paralel izgi.\\ hatt- mcnib, {OsT} Asim ptot.|| hatt- m d faa, {OsT} as. Korunm a hatt; savunma hatt.|| hatt mttms, {OsT} Teet.|| hatt- miinebbih, {OsT} mat. Ara doru. || hatt- mttnhni, {OsT} mat. Eri izgi. || hatt- mnkesir, {OsT} mat. K rk izgi.|| hatt- mstakim, {OsT} mat. D oru izgi.|| hatt- mUstedir, {OsT} mat. D airesel izgi.\\ hatt- mttgn, {OsT} Yanaktaki ben.|| hatt- nzm, {OsT} mat. N orm al izgi.|| hatt- nesih, {OsT} Kalnl sls yaznn te biri kadar olan kolay okunan bir ya z tr.\\ hatt- nestalk, {OsT} Talik yaz. || hatt nev, {OsT} Yeni kmaya balam sakal.|| hatt- nevhz, {OsT} -* hatt- nev.|| hatt- nevn, {OsT} -* hatt- nev.|| hatt- nev-zuhr, {OsT} Yzde yeni kmaya balayan ty.|| hatt- nsfin-nehr, {OsT} co. Meridyen.\\ hatt- nsfil-leyl, {OsT} g k b. Gece yars izgisi. || hatt- nil, {OsT} Nazardan ko ruyacana inanlarak ocuun alnna konulan iaret. || hatt- nisyn, {OsT} Unutma. || hatt- neste, {OsT} Gelimi ve tam olgunlam elyazs.\\ hatt- py- kel, {OsT} K arm akark ve okunak sz yaz. || hatt- pene-i grbe, {OsT} Okunaksz, kargack burgack yaz.\\ hatt- pin, {OsT} Aln yazs. || hatt- puhte, {OsT} Gelimi ve ilek yaz. || hatt- reyhn, {OsT} Sls kalnlnda, gzleri ak bir yaz tr.|| hatt- rka, {OsT} Harflerinin ou bitiik, belirli bir kalnl olmayan, abuk yazlabilm e zellii bulunan, tevkiye benzer bir yaz tr.|| hatt- rka, {OsT} Sadelemi divan yaz biimi olup abuk yazlabilm esi iin devir ve meyilleri azaltlm bir yaz. || hatt- saf, {OsT} bot. A r dl.\\ hatt- sak, {OsT} mat. B ir genin taba n,|| hatt- sebz, {OsT} 1. Yeni biten sebze; turfan da. 2. ocuun yananda grlen tyler. 3. im diki zaman ile ebediyet arasnda bulunan dnya.\\ hatt- sem t-i kble, {OsT} Kbleyi gsteren yn iz gisi}] hatt- siyah, {OsT} C em idin kadehindeki yazlarn drdnc satr. || hatt- siy ka t, {OsT} H er kelimede bir ksaltma yaplm, okunmas zor,

U E I K E SO M . 97
gerek deere blnmesi ile elde edilen oran.|| ha ta pay, Bir lmde gzlenen deer ile gerek de er arasndaki fark. || hat-p, {OsT} Sular, ku surlar rten; grmezlikten gelen. || hata sevap cet veli, B ir kitaptaki dizgi yanllklarnn kitap basl dktan sonra dorusunu gsteren cetvel; yanl doru cetveli; dzeltm eler.|| hat-ver, /OsT} H ata l,|| hata vuruu, spor. Oyuncularn teknik olarak yaptklar kural d hareket dolaysyla hakem ta rafndan yaptrlan yeni vuru.\\ hataya dmek, Bilmeden yanlmak.\\ hata yzdesi Saysal deerin gerek deere blnmesi ile elde edilen orann yzde olarak ifadesi. Hata, [Ar. hat Uai-] {OsT} z. is. Kuzey in. hatab, [Ar. hatab hataen, [Ar. haten {OsT} is. Odun, (hata:en) {OsT} zf. Y an hata, [Far. te] {az} is. Ate. [DS]

HAT

hatat1 [Ar. hatt o b - ] (hata:t, t ler ince sylenir) , {OsT} is. Barma arma. hatat2, [Ar. hatt 1>IU^] (hata:t) {OsT} is. 1. St kay ma. 2. tp. Cilt zerindeki yaralarn kabuklar d klerek iyi olanlar, hatatif, [Ar. huttf > hattf _iisUai-] (h a ta .ti.f t ler kaim sylenir) {OsT} is. Krlanglar, hatavat, [Ar. hatve > hatavt oljlUi-] (hatava:t, ikinci t inci sylenir) {OsT} is. Admlar, fi1 hatavt-eytn, eytann admlar; eri yol; ey tann ii. hataya, [Ar. hatya UU-] (hata.ya:) {OsT} is. H ata lar; kusurlar; yanllar; sular; gnahlar, hatay, [Ar. hat (Hata: Manurya, Moolistan ve D ou Trkistan) > haty ^ . l ^ ] (hata.yi:) {OsT} is. 1. H tayda yetien gl gibi katmerli bir iek. 2. Kkeni bu blgeye dayanan stilize edilmi iek, dal ve yaprak motiflerinden oluan ssleme tr. 3. pekli bir kuma tr, hatayli, [? hatayli] {az} is. Tepe. [DS] hatekin, [ha+de-y-in / ha + de-di-in ?] {az} zf. (Olumsuz cmlelerde) ha deyince; kolay kolay; tez; abuk. [DS] hatem 1, [Ar. htem pi'U-] (ha:tem) {OsT} sf. ok c mert. hatem 2, [Ar. htem ^U -] (ha:tem) {OsT} is. 1. M hr. 2. M hr yz; yzk. 3. gnl. Son; en so nuncu. S htem -bend, {OsT} M hr kazyan; mhrc.\\ htem-i merret, {OsT} A clk m hr.|| htem -i sadret, {OsT} Osmanl padiahlar tara fn d a n sadrazamlara verilen mhr.\\ htem -kr, {OsT} Oyma ve kakma suretiyle yaplan sslemeci lik:.|| htem l-enbiy, {OsT} Peygamberlerin en sonuncusu; Hz. Muhammed.\\ htemT-mlk, {OsT} H kmdar mhr.|| htemT-mrseln, {OsT} Peygamberlerin sonuncusu; Hz. M uham m e d i htem l-vahy, {OsT} Vahiy mhr; Hz. Mhammed.\\ htem n-nbvvet, {OsT} 1. P ey gam berlik iareti. 2. Hz. M uham m edin iki omuzu arasndaki ben. hatem allah, [Ar. hatem eAllh JI (hatemalla:h) {OsT} nl. Allah sona erdirsin anlamnda bir dilek sz. B hatem AlIah avkibbehu b ilh a y r, {OsT} Allah sonunu hayrl klsn. hatem ane, [Ar. htem + Far. ne aLJU-] (ha:tema:ne) {OsT} zf. Cmerte, hatem at, [Ar. hatme > hatem t U ^ -] (hatema:t) {OsT} is. Bir kitab batan sona okuyup bitirme ile ri; hatim etmeler; bitirmeler.

llkla; yanl olarak, hataglanmak, [kat-a-la-n-mak / kakt-la-n-m ak / hataglanm ay {eT} dnl. f. [-ur] Gayret etmek; ceht etmek; almak. [EUTS] Hatai, [hatai] (khatai) {eT} {OsT} is. in. hataire, [Ar. hatire > hatire o ^ ~ ] (hata:ir) {OsT} y is. nemli iler, hataiyat, [Ar. hat > hatiyyt oUUai-] (hata:iya:t) {OsT} is. Yanllar; yanllklar, hatap, -b [Ar. katab (semer) {az} is. 1. Deve semerlerinin dayankl olmas iin iki tarafna ko nulan aa paralan. 2. Hayvana taklan an. [DS] hatai, [? hantal] {az} sf. 1. Hantal; beceriksiz. 2. (Hayvan iin) srye katlam ayacak kadar hantal veya zayf. 3. (Koyun iin) yal. [DS] hatal, [hata-l] sf. 1. Bir yanll, eksii veya kusu ru bulunan; hatas olan. 2. sf. H ata yapm olarak; hatas bulunm ak suretiyle, hatalmak, [kat-al-mak / kat-l-m ak / hatalmak] {eT} dnl. f. [-ur] Birlemek; karmak. [EUTS] hatar1, [Ar. hatr jb=-] (hata:r) {OsT} is. 1. adrn eteklerine balanan para. 2. B ir eyin etrafn ev releyen ember vb. eyler; ereve. hatar2, [Ar. hatar {OsT} is. G venlik eksiklii; tehlike. 0 hatar-gh, {OsT} Tehlikeli yer.\\ hatargeh, {OsT} -* hatar-gh. || hatar-m end, {OsT} Tehli keli; korkun.\\ hatar-nk, {OsT} Tehlikeli; kor kun. hatar3, [? hatar] {az} is. Odun, toprak yn. [DS] hatar4, [Ar. katr] {az} is. Katar; dizi. [DS] hatarat, [Ar. hattart ol^k^] (hatara:t) {OsT} is. Teh likeler. hatasz, [hata-sz] sf. 1. Bir yanll, bir eksiklii bulunmayan; doru; gerek; hatas olmayan. 2. zf. Bir hata yapmadan; hatas olmadan.

HAT

I M IM tS M
seme. 5. Birine kar duyulan sayg, sevgi. 6. Bir kimsenin baka birisinden bekledii sayg, ilgi. 7. Gnl; kalp. 8. Durum; keyif; hl. 9. tasvf. Kalbe doan lah hitap; ilham; sevgi; duygu. S h a tra gelm ek, Hatrlanmak. || h a tr- s , {OsT} Huzurlu; kaygsz.\\ h tr- fte , {OsT} Gnlii perian olan.|| h a tra ve hayale gelm em ek, B ir eyin gereklee bileceini hi dnmemek.\\ h a tra y ren d irm e k , {eA J H atra getirm ek.|| h tr- z r, {OsT} Gnl } kran; hatr kran.|| h tr- z r, {OsT} H atr gnl krclk.|| h tr- z rd e , {OsT} H atr krlm.\\ h a t r bels, Sevilen ve saylan birisi iin katlanlan sknt.|| h tr-c , {OsT} H atr alan; gnil alan.|| h a trd a k alm ak , Unutulmam olmak.|| h tr-d t, {OsT} Hatrda tutma; aklda tutma.|| h a trd a tu t m ak , Unutmamak; aklnda bulundurmak.|| h a tr d a n k a rm a k , Unutmak.\\ h a trd a n km ak, Umtulmak.\\ h tr-firb , {OsT} Gnl aldatc.|| h tr-g irifte , {OsT} zgn; krgn.|| h a tr gnl b ilm em ek, 1. Kim senin yararm veya zararm d nmeden doru bildii bir ii yapm ak; doru sy lemek. 2. nsanlarn duygusunu, beklentilerini d nmeden hareket etmek; krc davranmak. || h trg sr, {OsT} Gnle fera h lk veren. || h tr-g , {OsT} Gnle fera h lk veren.\\ h tr-h h , {OsT} Gn ln istedii. || h tr-h r , {OsT} H atr kran; gnl inciten. || h tr- tr, {OsT} M ektuplarda geen ha tr sorma forml]] h a tr iin, D uyulan sayg iin.|| h a tr k alm ak , Gcenmek; krlmak.\\ h tr- m elek, {OsT} tasvf. A hret muhabbeti:|| H a trn a b ir ey gelm esin! K t bir amacm yo k.|| h a trn a gelm ek, H atrlamak; aklna gelm ek.|| h tr- nd, {OsT} Tasal gnl.|| h a trn d a k alm ak , Unutmamak; hatrlamak,|| h a trn d a olm ak, Unut mam olmak.\\ h a trn d a tu tm a k , Unutmamak.\\ h a trn d a n k m am ak , Sevdii, sayd birinin isteini yerine getirm ek zorunda kalmak.\\ h a tr- n efsn, {OsT} tasvf. N efis ve dnya sevgisinin be densel glere stnlii.\\ h a trn alm ak, Gnl n alarak honut etmek. || h a trn ho etm ek, Se vindirmek; gnln almak. || h a trn k rm a k , G cendirmek; iizmek.\\ h a trn saym ak, Gerekli say gy gstermek. || h a trn so rm ak , Sal, durumu ve keyfi ile ilgili bilgiler edinmeye almak; gn ln almak.|| h a trn y ap m ak , Gnln ho etmek. || h tr- ra h m n , {OsT} ta sv f Tasavvuf y o l cusunun gnlnde birlik yznn grn ile tam bir durgunlua ulamas.|| h tr- eytn, {OsT} tasvf. Nefis sevgisi yznden ehvet ve dnya bahl. || h a tr saylr, 1. Saygdeer. 2. Olduka ok; hesaba katmaya deer. || h a tr iin, Aslnda yapm ak istemedii bir ii birinin gnl krlmasn diye (yapmak).\\ h tr-m n d e , {OsT} Hatr krlm: gcenm i.|| h tr-m n d e g , {OsT} Hatr kalm olan; gcenm i.|| h tr-n ev z, {OsT} Gnl oka yan; hatrnaz.|| h tr-n ev z, {OsT} Gnl okay-

198

hatem e, [Ar. hateme <u^-] {OsT} nl. Allah sona erdirsin anlam nda bir iyi dilek sz. h a le m i1 [Ar. htem ^1=-] (ha:temi:) {OsT} sf. 1. C , mertlikle ilgili olan. 2. is. Cmertlik. B h tem ke re m , {OsT} Cmert olan; ba ok olan. faatemi2, [Ar. htem ^ U -] (ha:temi:) {OsT} sf. 1. M hrle ilgili. 2. M hr yapan, h aten , [Ar. h a te n j^ -] {OsT} is. Damat, h a te n a t, [Ar.hatent oLxi-] (hatena:t) {OsT} is. Kay nanalar. hatene, [Ar. hatene <uxs-] {OsT} is. Kaynana. h a tf 1 [Ar. h atf , hatf2, [Ar. hatf {OsT} is. lm; lme. {OsT} is. 1. Kapma. 2. iddetli

bir k karsnda gzn kamamas. S hatf- eb sr, {OsT} Gz kamamas. iatgagan, [hat+ kak-an] {az} is. Aakakan. [DS] h atb , [Ar. htb (ha:tb) {OsT} sf. 1. Odun toplayan. 2. is. Oduncu. 3. yiyi ktden ayrt ede meyen kimse. S h tb - leyi, {OsT} 1. Gece odun toplayan. 2. mecaz. Sama sapan konuan. hatif, [Ar. h atf > htf .-itU-] (ha:tf) {OsT} sf. 1. Ka pp kaan; kapan. 2. Gz alan; gz kamatran, hatg, [kat / hatg] {e l} sf. 1. Kat; salam. [EUTS] 2. Kark; katk; karma. [EUTS] h a tg ra k , [lat-rak / hatgrak] {eT} sf. Salam; sapasalam. [EUTS] hatl, [Ar. hatl is. 1. Duvarn salamln art trm ak iin rme malzemesi arasna yatay olarak yerletirilen ahap, demir veya beton ge. {az} (ayn) [DS] 2. eme yala. 3. {az} Hayvan yem lii. [DS] 4. {az} inde zm ezilen tekne. [DS] 5. {az} Kereste. [DS] 6. {az} Orman iinde byk odunlarn bulunduu yer. [DS] S h atl atm ak , {az} Kerpi duvarlarda, kap ve pencere st hi zasndan birbirine atkl aalarla dolanmak. [DS]|| hatl v u rm a k , B ir duvara direk yerletirmek. h atllam a, [hatl-la-ma] is. Hatl koyma ilem i.' h atllam ak , [hatl-la-mak] gl. f. f r ] [-l()-yor] D uvar iine hatl koym ak suretiyle glendirmek, h atim , [Ar. htm (ha:tm) {OsT} sf. Krc; k rp ufalayan. h a tr 1 [hat (yans.) > hat-r] is. Krma, kesip koparma , ve serte srma sesi. S h a tr h a tr, 1. (Kesme, yem e, koparma, srtm e ve kanma iin) sert ve kat sesler kararak. 2. {az} abuk abuk. [DS]|| h a tr h u tu r, -* hatr hatr. h a tr2, [Ar. hutur > hatr > U ] (ha:tr) {OsT} is. 1. Dnme. 2. Aklda tutm a yetisi; bellek; hafza; zihin; akl. 3. Akim a gelme; anmsama. 4. nem

IliffllliCE SM. ssa


clk; hatrnazhk.\\ htr-nin, {OsT} -* htrnin.|| htr-nin, {OsT} Hatrda kalan; aklda kalan.|| htr-pesend, {OsT} Sevilen; beenilen.\\ htr-pezr, {OsT} Sevilen; beenilen.\\ htr-prs, {OsT} H l hatr soran.\\ hatr saym ak, Birinin mevki ve itibar iin ona sayg duymak.\\ hatr-sz, {OsT} Gnl yapan; honut eden. || hatr senedi, Gerekte borlu olmad hlde alacaklya baz ticar imkn salamak amacyla dzenlenen senet. || hatr sormak, Birinin sal, durumu ve keyfi ile ilgili bilgiler edinmeye almak.\\ htr-iken, {OsT} H atr kran; gnl inciten.\\ htr-ikeste, {OsT} Gnl krk; incinmi.\\ hatr-ins, {OsT} -> hatrinas.|j htr-insne, {OsT} Gnl alc biimde.|| htr-ins, {OsT} G nl alclk.|| htrzd, {OsT} Akla gelen; gnle doan. hatra, [Ar. hatr => htra o (ha. tra) {OsT} is. 1. Akla gelen ey. 2. Gemie ait olay, izlenim ve duygulardan henz bellekte saklanmaya devam edenler; am. 3. Yaanm olaylarn yazlm ekli. 4. Bir kimseyi veya olay anmsatan eyler; am ola rak alnp verilen veya saklanan eya; anda; anma lk; yadigr; bergzar. 5. Turistik veya tarih bir yeri ziyaret iin gelen.gezginlere satlan zel eya. S hatra defteri, Hatralarn keleme alnp yazl d defter. \\ hatra eya, Bir yeri ziyaret edenlerin aldklar o yere zg kiik eya.\\ hatra yazmak, /. Yaanlan olaylar kaydetmek. 2. B ir kimsenin hatra defterine yazmak. hatrahk, - [hatra-lk] is. Anmak, hatrlanmak iin verilen ey; yadigr; anmalk, hatrat, [Ar. htrat o lj a -j (ha:tra:t) {OsT} is. 1. Hatralar; anlar. 2. ed. Bir kim senin yaad veya tank olduu olaylar anlatt eser, hatrlama, [hatr-la-ma] is. A kla getirme, anma durumu ve eylemi; zihinde canlandrma; anmsa ma. hatrlamak, [hatr-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] 1. Hafzada gemie ait bir olay, duyguyu veya izle nimi tekrar canlandrmak; hatra getirmek; anm samak. 2. Gemite olan bir olay veya tand bi rini aklna getirmek; anmak, hatrlanma, [hatr-la-n-ma] is. Hatra getirilmi olm a durumu; anmsanma hatrlanmak, [hatr-la-n-mak] edil. f . [-r] Hatra ge tirilmek; anlmak; anmsanmak, hatrlatma, [hatr-la-t-ma] is. H atrlatmak eylemi; anmsatma; uyarma, hatrlatmak, [hatr-la-t-mak] gl. f. [-r] 1. Birinin unuttuu bir eyi hatrlamasn salamak; aklna getirmek; anmsatmak. 2. Birinin bir eyi unutm a masna salamak; uyarmak, hatrlay, [hatr-la-y-] is. H atrlam a eylemi veya biimi. hatrl, [hatr-l] sf. Hatr saylr; etkili; saygn,

HAT

hatrnaz, [Ar. htr + Far.-nevz] sf. Gnl okayan, hatrsz, [hatr-sz] s f Hatr saylmayan; etkisiz; saygn deil. hatrinas, [Ar. hatr + Far. ins (hatr in a s ) {OsT} sf. Hatr sayan; hatr krmayan; say gl; sayg gsteren, hatrinaslk, [hatrins-lk] (hatrinaslk) is. Say gl olma, hatr sayma hli, hat, [Ar. ht (ha:ti;, t kaln sylenir.) {OsT} sf. Hataya dren; yanltan; artan, hatia, [Ar. hata AsJai-] (hati:a) {OsT} is. 1. Gnah; kabahat; su. 2. Yanllk. 3. Yanl. hatib1 [Ar. hatib v ^ -] (hati:b, t kaim sylenir) , {OsT} is. 1. Camide hutbe okuyan. 2. G zel ve dz gn konuan kimse. hatib2, [Ar. htib (ha:tib t, kaln sylenir) (hati:ba:ne) {OsT} sf. Konuan; sz syleyen; hitabeden, hatibane, [Ar. hatib + Far. -ne {OsT} zf. Gzel konuanlara yakr biimde; hatip gibi; hatibe yakr biimde, hatibe, [Ar. hatibe (hati:be, t kaim sylenir) {OsTl is. Odunluk; ormanlk, hatie, [Ar. h a tfe -uJai-] {OsT} is. -* hatia. hatif, [Ar. hetef > htif _&'U] (ha:tif) {OsT} 1. Sesi iitildii hlde kendisi grnmeyen. 2. Y ksek ses le aran; arc; tellal. 3. is. Gaipten seslenir gibi haber veren melek. 4. Grlmeyen bir kuvvet ten gelen ses. hatifane, [Ar. h tif + Far. ne ajUsU] (ha:tifa:ne) {OsT) zf. Hatife yakacak ekilde, hatifi, [Ar. hatifi ^'L ] (ha.tifi:) {OsT} sf. Hatifle ilgili; hatife ilikin, hatil, [Ar. htil JjU ] (ha:til) {OsT} sf. 1. (Yamur iin) durmadan yaan. 2. Yorgun; dingin. hatim 1 -tmi [Ar. hatm (kapatma; sona erdirme) j*^-] , {OsT} is. 1. B ir kitab batan sona okuyup bitirme. 2. Sona erdirme; bitirme. 3. K uran batan sona kadar okuyup bitirme. 4. Mhrleme. 5. {az} D nde konuklara yedirilen yemek. [DS] S hatim duas, K u ran batan sona kadar okunduktan son ra edilen dua. || hatim indirmek, K ur 'an okuyup bitirmek.\\ hatim srmek, K u r an okumaya devam etmek.|| hatm-i hcegn, {OsT} N akibend tarikat mensuplarnn toplu hlde K ur an- Kerim 'den ba z sureler okuyup salavat getirm ek suretiyle yaptk lar ayin. hatim 2, [Ar. hatm > hatim (ha:tim) {OsT} sf. 1.

HAT

H H C E S M

1900

Sona erdiren; bitiren. 2. Sonuncu. 3. Mhrleyen; mhrleyici. hatime, [Ar. hatm > hatime <U-] (ha:time) {OsT} is.

beyaz iekli, uzun boylu, ok yllk otsu bir bitki, (Althea offcinalis). 2. Glhatmi, (Althea rosa). hatn, [Ar. hatn j^ - ] {OsT} is. 1. Snnet etme. 2. Da

1. Son; nihayet. 2. ed. B ir konuyu sona erdiren b mat. lm; son blm; son sz. 3. Resm yazmalarda hatne, [Ar. hatne <t^-] {OsT} is. Kaynana, son cmle. 4. Son nefeste kelime-i ahadet getirme, hatnene, [ata+nine] {az} is. Bykanne. [DS] d? hatime ekmek, Son vermek; sona erdirmek. || hatra, [Ar. hatra {OsT} is. dz. N ehirlerde ile htime-ke, {OsT} Sona erdiren; bitiren. yen gemilerin iskandil direi, hatip, -bi [Ar. hitb > hatb v ^ ] (hati:p) {OsT} is. 1. B ir toplulua kar konuan, sz syleyen kimse; hatta, [Ar. hatt ^y^] (ha'tta;) {OsT} e. 1. Anlam konumac. 2. Gzel sz syleyen, gzel konuan kii. 3. Camilerde hutbe okuyan din grevlisi. 0 hatip klc, Yalnz gsteri iin yaplan eyler; ie yaram ayan; gstermelik. || hatip ebrusu, Krmz y e il damarl mermere benzer desenli sslem e k d. hatiplik, -i [hatip-lik] is. Hatip olm a durumu veya hatibin ii. h atir1 [Ar. hatr , (hati;r) {OsT} sf. Hilekr. glendirm ek amacyla kullanlan bir cmle ba edat; ta ki. 2. stelik; 3. Bundan baka. 4. Bile. 5. Dahi. 6. Ayrca, hattab, [Ar. hatab (odun) > hattb o lk ^ ] (hatta.b) {OsT} is. Oduncu, hattaf, [Ar. h attf Jltd-] (hatta;f) {OsT} sf. 1. Kapp kaan; aran. 2. is. Krlang, hattan, [Ar. hatn (snnet etme) > hattan jLd-] (hatta.n) {OsT} is. Snneti, hatir2, [Ar. hatr > hatr j ^ - ] (hati;r, t kaln sylenir) {OsT} sf. 1. Byk lde. 2. (Kii iin) an ve e re f sahibi; yce; ulu; byk; erefli. 3. Tehlikeli, hatire, [Ar. hatre o j=i-\ (hati;re) (OsT} is. Etraf du varla evrili yer; hazire. hatlak, [at-la-mak > at-la-k] {az} is. Atlanacak yer. [DS] hatlamak', [kat-la-mak / hatlamak]) {eT} dnl. f . [r] Birlemek; karmak. [EUTS] hatlamak2, [at-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()-yor] Atlamak. [DS] hatlamak', [ak-la-mak / ayk-la-mak] gl. f. [-r] [l()-yor] {az} Ayklamak; temizlemek. [DS] hatm 1 [Ar. hatm ps-] {OsT} is. * hatim. , hatm2, [Ar. hatm ^ ] sf. 1. Ar; halis; saf. 2. is. Bir yarg ve kaza gerektirme. 3. Salamlatrma. hatm3, [Ar. hatm |Ja5-] {OsT} is. 1. Ku gagas. 2. (nsan ve hayvan iin) burun, hatman, [Leh. hatman] is. Leh ve Rus kazaklarnn babularna verilen unvan, hatme, [Ar. hatm > hatme -u^-] {OsT} is. 1. B ir kitab batan sona kadar okuyup bitirme. 2. K uran ba tan sona kadar okuyup bitirmek, hatmetme, [Ar. hatm + T. et-me] is. Bir kitab batan sona kadar okuma eylemi; bitirme, hatmetmek, [Ar. hatm + T. et-mek] gl. f. [-er] [(d)-i-yor] 1. K uran veya bir kitab batan sona kadar okumak. 2. Sona erdirmek; bitirmek. hatmi, [Ar. hatmi (hatmi;) {OsT} is bot. 1. Ebegmecigillerden kk ve yapraklar halk hekim liinde gs yumuatc olarak kullanlan pembe hattar, [Ar. hattr jb i-] (hatta:r) {OsT} sf. Hilekr. hattat, [Ar. hatt (yaz, izgi) > hattt (izici) l>Ud-] {OsT} is. 1. G zel yaz yazan kimse. 2. M eslei g zel yaz yazm ak olan kimse, hattatlk, - [hattat-lk] is. 1. Hattat olm a durumu. 2. Hattatn meslei. hatthareket, [Ar. hatt- hareket c S i n i - ] (ha tthareket) {OsT} is. Tutulan yol; tutulacak yol; dav ran; tutum; teknik; metot, hattr, [hat (yans.) > hat(t)-r] is. Sesli olarak kesme, paralama ve srmay anlatan yansmal gvde. S hattr huttur, {az} 1. (Yemek eylemi iin) acele ile ve oburca. 2. (I yapm ak eylemi iin) acele ve dikkatsizce. [DS] hattuk, -u [hot (yans.) + tuk (yans.) > hattuk] {az} is. Kalem kalnlnda st dalnn kabuu boru gibi karlarak yaplan bir ddk. [DS] hatun, [Sod. hvaten => htn / ktun / Far. htn jji'U-] {eT} 1. Hakan elerine veya yksek seviyeli grevlilerin elerine verilen unvan; hakan ei; kra lie. [EUTS] [Gabain] 2. {OsT} Kadn; bayan; hanm. 3. {OsT} Kar; e; zevce. S1 Htn- Arab, {OsT} M ekke.|| Htfln- cennet, {OsT} Cennet kadn; Hz. F atm a.|j htfln- cihan, {OsT} Gne.|| htn- fe lek, {OsT} Gne.|| htn- hflm, {OsT} arap.|| Htn- kinat, {OsT} M ekke.|| htun- yama, {OsT} Gne.|| hatun kii, {eAT} Kadn; hanm; bayan. hatuncuk, -u [hatun-cuk] is. 1. Gen bayan. 2. U fak tefek yapl bayan. 3. {az} Grmce. [DS] hatur, [? hatur] {az} is. Bitli; pis. [DS] hatuz, [eT. kutas > hotoz] {az} is. Kadnlarn bala rna taktklar ss; hotoz; sorgu. [DS]

B im tt sln. 19 1 0

HAV

hatve, [Ar. hatve ojla-] {OsT} is. Adm, fi1 hatve-endz, {OsT} Adm atan.|| hatve-endz, {OsT} Adm atclk.|| hatve-mr, {OsT} 1. Adm sayan. 2. Gvenlik gerekesi ile ekinerek yryen. hav1 [hav / hev / hv (yans.)] is. Havlamay, derin , den soluk almay ve verm eyi, bu biimde seslen meyi, haykrmay anlatan kk. [Zlfikar] hav hav, hav-kr-mak, hav-la-mak hav2, [Ar. hv jU - / Erme, hav] is. 1. Kadife, uha, havlu vb. kumalarn yzeyindeki ince tyler. 2. eftali gibi baz meyvelerin zerinde bulunan ince tyler. S hav ayar, Baz kadife tezghlarnda hav kesim yksekliini ayarlayan ereve.\\ hav dol durmak, Kadife kumalarda dokum a hatasndan doan hav boluunu zel teknikle gidermek. || hav ezii, Kadife ve bunun gibi kum alarda katlama veya baka basklardan dolay m eydana gelen ezik ksm. || hav iisi, Pam uk kumalarn yzeyini ta rayan ii.\\ hav ty, 1. Kularn gvdesinde b y k ty ve teleklerin altnda bulunan yum uak ve ince ty. 2. Yavru kularn henz gelim emi ince tyleri. || hav yat, Uzun sre askda kalan kuma n baz ksmlarnda hav kabarmamas eklinde ortaya kan retim hatas. || hav yatrma, B ir ku man havlarn bastrma. hav3, [kav] {az} is. Ylanlarn ilkbaharda attklar ince kabuk; kav. [DS] hav4, [Ar. havf => h af / hav] {az} is. Haber. [DS] hava, [Ar. hava' >lj=-] (hava:) {OsT} is. 1. Hava yu varn oluturan btn canllarn solunumu iin ge rekli renksiz, kokusuz, akkan gaz karm. 2. Gkyz. 3. evreyi kuatan boluk. 4. Belli bir yer ve zamanda basn, scaklk, nemlilik, rzgr, ya durumunun btn. 5. Canllar zerindeki etkisine gre hava yuvarnn etki durumu. 6. Gk yz dorultusu; bamzn stndeki boluk. 7. Esinti. 8. mecaz. M anevi durum; psikolojik hl. 9. Ortam; durum; atmosfer. 10. Keyif; lem. 11. (G rn veya davran iin) bir kim senin durumu. 12. (Durum, davran iin) sonusuz; anlamsz; hibir ey; bo. 13. mz. M zik paralarnda tr. 14. mz. Mzik aletlerinden kan ses perdesi. 15. Tarz; s lup. 16. ekicilik; albeni; alm; cazibe. S hava amak, (Hava iin) gneli bir drum almak; gk yznn aydnlanmas; bulut ve sisin dalarak gndz gnein, geceleyin yldz ve ayn grnr olmas. || hava a Uak seferlerinin yapld mer kezler aras balantlarn btn.\\ hava akn, as. Sava uaklarnn bir hedefi toplu olarak bomba lamas1.1| hava alan, Uaklarn inip kalkmas iin yaplm dz, geni ve asfaltlanm y e r.|| hava al mak, 1. Teneffs etmek; ak havada gezinti ya p mak. 2. Umduunu bulamamak; hibir ey kaza namamak. 3. (Bir ey iin) iine hava girmek.\\ ha

va at, spor. Basket ve fu tb o l oyunlarnda hake min her iki takmdan birer oyuncu nnde topu havaya atarak, durmu oyunu tekrar balatmas.|| hava atmak, argo. stnlk taslamak; bbrlen mek; caka satmak. || hava bacas, Kpr, tnel veya maden ocann iindeki havay yenilem ek amacy la braklan boluk.\\ hava basnc, fiz. Yer yuvar nn herhangi bir noktada yeryzne yapm olduu basn. || hava baskn olmak, {az} Yazn scak larda havann nem orannn ykseklii ile havada bir sknt, dolaysyla insanda bunalt olmak. [DS]|| hava basmak, 1. Tekerlek, balon vb. cisimleri ha va il doldurmak; ikinliini artrmak; iirmek; hava vermek. 2. tp. Akcierlere basn altnda ha va veya oksijen doldurmak. 3. argo. Gururlanmak; byklenmek.^ hava bilgisi, H ava durumunun, s caklk, ya, rzgr, basn vb. zelliklerini g z leme ve hava yuvar hareketlerinin yasalarn ince lemeye dayanan ye r fizi i dal; meteoroloji,|| hava birlii, H ava kuvvetlerinden oluan asker birlik.\\ hava boaltma makinesi, fiz. Kapal bir yerdeki havay boaltmaya yarayan alet; boalta.|| hava boluu, fiz. Yeryzndeki engebeler dolaysyla havada oluan basn farknn dourduu younluk deimesi ile aa doru olan hava akm olay.\\ hava bozmak, Yamur, kar vb. ya olaca be lirme*1.1| hava bozulm ak, Havada frtna, yam ur vb. etkiler grlmek. || hava bulanm ak, Havada sislenm e veya yam ur belirtileri ortaya kmak.\\ hava bungunluu olm ak, {az} -* hava baskn olmak. [DS]|| hava burgac, Havann girdap bii minde oluturduu akm; trblans.\\ hava algnl, {az} Yaz scaklar yznden ekinlerin tane balamamas durumu. [DS]|| hava almak, {az} 1. Frtnal havada ard ardna im ek akmak. 2. Gnete ok kalarak hasta olmak. [DS]|| (her biri baka bir) hava almak, Birbiri ile elien tutum lar iinde bulunmak.\\ hava almak, M zik paras seslendirmek. || hava arpmak, (klim ve hava a rt lar) insan zerinde sal bozucu etkide bulun mak; rzgrdan etkilenmek.\\ hava ekmek, {az} ark, trk sylemek. [DS]|| havada kalmak, 1. (Dnce, iddia iin) dayanaksz kalmak. 2. (I, giriim iin) sonuca ulaamamak. 3. (Nesne iin) bulunmas gereken yerden daha yksekte durmak.\\ hava deiimi, 1. Havann bulutlanmas, yamas, soumas, snmas gibi deiimlerin genel ad. 2. Hastalarn daha iyi hava koullarnda salna kavumas iin yaplan y e r deitirme ilemi. || ha va deitirmek, klim i daha iyi bir yere gidip bir sre oturmak. || hava delii, Bodrum ve tnel gibi yerlerdeki odalarn veya bir eyin iindeki havann deitirilmesi veya boaltlmas iin alan delik. || hava dolam, B ir alandaki hava ak; sirklas yo n .|| hava durumu, Belli bir yerde, belli bir anda scaklk, rzgr, nem, ya gibi zellikler bak

HAV

K E S E H I.

302

mndan hava yuvarnn durumu.\\ hava dzenleyi cisi, Kapal yerlerde scaklk ynnden istenilen hava koullarn salayan ara.\\... hava estirmek, stedii biimde ortam oluturmak. || hava filosu, as. Uak, helikopter vb. hava aralarndan meyda na gelen filo. |j hava gaz, 1. Maden kmrnden karlan, yaklarak s ve k salayan gaz. 2. ar go. Bo sz; nemsiz ey. || hava gaz beki, Hava gaz ocann yksek scaklk veren ucu. || hava ga z frn, H ava gaz ile alan frn.\\ hava gaz sayac, B ir yerde kullanlan hava gaz miktarn belirleyen saya.\\ hava haritas, Uaklardan veya uydulardan ekilen fotoraflardan yararlanarak dzenlenen harita. || hava hatt, B ir hava yolu ir ketinin dzenli olarak alt y o l.j| Hava ho! N asl olursa olsun, fa r k etmez! anlamnda kulla nlan sz. || hava indirme harekt, A sker birlikle ri havadan indirmek suretiyle gerekletirilen ha rekt. j| hava iyi esmek, Uygun bir ortam belir m ek.j| hava hukuku, Hava ulamm salama hak ve kurallarn dzenleyen hukuk kurallar.\\ hava karm ak, (iinde hava bulunan nesneler iin) iindeki havay dar brabnak.\\ hava kanal, Havay bir yerden baka bir yere tamakta kulla nlan kanal veya boru. || hava kapa, B ir kanaldan geen havann niteliini ayarlayan kapak. || hava kapanmak, (Gkyz iin) bulut veya sis ile rtlmek.|| hava kararmak, 1. Gnein batmas ile ortalk yar karanlk olmak. 2. (Gkyz) iyice bu lutlanmak,{| hava kesesi, 1. zool. Balklarn aa ve yukar hareketini salayan ve hava ile dolup boalan kese. 2. Kularda akciere bal olarak vcudun deiik yerlerinde bulunan kese. 3. Bcek lerde trake borular zerinde yer alm bulunan hava dolu ikinlikler.\\ hava kefi, D mann as ker hareketleri ile stratejik noktalarn ve ikmal yollarn hava aralar ve uydu ile gzlemeye da yanan keif.\\ hava krlmak, (Hava iin) scakl artmak, souu azalmak.\\ hava kprs, Zorunlu durumlarda iki ehir veya lke arasnda hava y o luyla salanan ulam.|| hava kt (fena) esmek, Uygunsuz bir ortam belirmek.\\ hava kuu, faz} Uurtma. [DS]|| hava kuvvetleri, lkenin havadan savunm asn salam ak iin uak, helikopter vb. aralarla ve bunlarla ilgili y e r donanmndan mey dana gelen savunma gc. || hava kre, gk b. co. Yer yuvarlan kuatan eitli gazlardan oluan rt; atm osfer.|| hava liman, 1. ehirler ve lkeler aras hava ulam iin gerekli teknik ve ticar ku rulularn btn. 2. Bu tr bir a ltyapnn gerek letirilmesini salayan kurulu.\\ hava meydan, Uaklarn inip kalkmas iin yaplm dz, geni ve asfaltlanm yer; hava alan. || havann gz yal olmak, Ya olacan ifade eden sz.|| hava oyu nu, Fiyatnn artaca anlalan bir maln, ileride tamamn alm ak zere sz vererek bir miktarn

alp gerisini daha sonra teslim alm ak ve ona gre demede bulunmak zere giriilen bir tr riskli alveri.|| hava rts, as. D mann grmesine veya vurmasna engel olm ak amacyla bir blge zerinde sava uaklarn uurmak ;ji.|| hava pa ras, Bir yeri kira ile tutabilmek iin sahibine veya iindekilere aktan denen para. || hava pay, 1. B ir inaatta veya eyalar arasnda y e r darl ek m em ek iin fazladan braklan boluk. 2. Kprler altnda braklan boluk. || hava pom pas, Lastik, balon vb. eyleri iirm ek iin el veya ayakla kulla nlan pompa.\\ hava raporu, B ir yerdeki, belirli bir gn ve saatteki iklim olaylar ile ilgili lmlerin tmn oluturan dkm. || hava saati, Otomobil lerdeki havann basncn lmeye yarayan manometre.\\ hava sahas, huk. B ir devletin yalnz kendi sinin kullanma hakknn olduu, baka devletlerin ancak ilgili devletten izin alm ak suretiyle kullana bildikleri, kendi snrlaryla ilgili gkyz paras.\\ hava savunm as, H er trl hava saldrsn nce den tespit ederek kar koym ak iin kullanlan aralar ve alnan nlemlerin tm. || havas olmak, Cana yakn, ekici olmak. || (birinde birinin) havas olmak, O kiiye benzemek; onu hatrlatmak.\\ ha vasna uymak, Bulunduu ortama uymak.\\ hava sn bulmak, I. B ir kiiye etki edebilecek yolu bulmak. 2. B ir ii sona erdirecek teknii bulmak. 3. Kendi dncesine uygun bir ortam bularak keyif lenmek; neelenmek. || hava szgeci, Kapal bir alana giren havann iinde bulunan yabanc mad deleri szm ek amacyla kullanlan dzenek; hava filtresi.|| hava artlan, klim zellikleri.\\ hava tahm ini, K sa bir sre iin havann gne, scaklk, ya bakmndan nasl olacan belirten tahmin.|| hava ta, Uzaydan y e r yzne den ta; gk ta; meteorit. || hava tamacl, Uaklarla ve dier hava tatlaryla yaplan yolcu, y k ve posta tama /fi. || hava tat, Havada y o l alarak yolcu, y k vb. tamakta kullanlan her trl uak, helikopter, balon gibi aralarn tm. || hava tebdili, H astala rn daha iyi hava koullarnda salna kavumas iin yaplan yer deitirme ilemi.|| hava tutmas, Uak yolculuu srasnda grlen bulant vb. tr rahatszlk,|| hava ulam, Yolcu veya asker bir likleri havadan tama ii.|| hava ss, as. I. Aske r harektlarda kullanlan her trl donanma sa hip s. 2. A sker hava birliklerini greve hazrla m ak iin gerekli olan ara ve makinelerin tm.\\ havaya, Bouna; sonusuz olarak. || havaya ba komak, {eAT} Boyun emek.|| havaya gitmek, Boa gitmek; ie yaram amak; iyi bir sonu elde edememek.\\ hava yakmak, {az} Trk dzmek. [DS]|| havaya pala sallamak, Bouna gayret ve em ek harcamak.\\ havaya savurmak, 1. Bo yere harcamak. 2. B ir eyi havaya firlatmak.\\ havaya umak, 1. Bir patlam a sonucunda yklmak, para

S M l B E S M . 1903

HAV

lanmak. 2. Boa gitmek; ie yaramamak.\\ hava vermek, 1. Otomobil lastii vb. eyleri hava ile iirmek. 2. B ir yerin ilgi ekiciliini, gzelliini ve etkileyiciliim arttrmak; gzel bir grnm kazandrmak.\\ hava yast, Tatlarda arpma anmda yolcularn sert m addelere arparak ya ra lanmasn nlem ek amacyla aniden ien lastik balon. || hava yemek, dnz. iddetli bir frtn a ya yakalanmak.\\ havay bozm ak, B ir topluluktaki uyumlu ilikiyi bozmak.\\ hav-yi nesm, {osT} gk b. Hava kre; atmosfer.\\ hava yolu, H ava tatla rnn uu srasnda izlemek zorunda kaldklar yol. || hava yolu ile, Uak veya hava tat ile. || ha va yuvar, gk b. co. Yer yuvarlann kuatan eitli gazlardan oluan rt; atmosfer. hava, [Ar. hev ly> / (hava:) {OsT} is. -* heva.

havaf, [Ar. hfiye > havf J> \y] (hava.fi:) {OsT} anat. Omuzun i yzleri, havafir, [Ar. havfr J l y ] (hava:fr) {OsT} is. K az clar; kazyclar, hava, [Ar. hav => hav(hava:i:) {OsT} is. 1. Hava ile ilgili. 2. H avada bulunan. 3. Gkyz renginde olan. 4, Hevesine bal olarak davranan; dilediince davranan; uar; hoppa. 5. mecaz. D e eri olmayan; bo; deersiz. 6. argo. Hileli zar. S hava fiek, 1. Trenlerde veya enliklerde gsteri amacyla kullanlan, atldnda klar saarak patlayan fiek. 2. A sker harektlarda geceleri dman blgesini aydnlatarak dmann hareketi ni gzetlem ek iin kullanlan kk roket. || hava mavi, 1. Gkyz rengi; ak mavi. 2. sf. Bu renkte olan.|| hava hat, -hava hatt, havailik, -i [havai-lik] (hava:i:lik) {OsT} is. Hoppa ve kararsz olma durumu; uarlk; hoppalk, havaiyat, [Ar. haviyyt oL ilj*] (hava:iya:t) {OsT} is. 1. Kk ve deersiz eyler. 2. Bo ve deersiz i ve szler. havak, - [ha + Ar. vakt] {az} zf. Ne zaman? [DS] havakin, [eT. hakan > (Ar. kurallara gre oul) havkn (hava:ki:n, k kaln sylenir) {OsT} is. Hakanlar. havaklanmak, [havak-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] -* havakmak. [DS] havakmak, [havak-mak] {eAT} {az} gsz. f [-r] (Yara iin) imek; irinlenmek; azmak; iddetlen mek. [DS] havakh, [havak-l] {az} sf. Olmayacak eyler iste yen; yksek fiyat isteyen. [DS] havai, [kaval] {az} is. Yemenileri kalba ekmekte kullanlan aatan yaplm a bir tr dzenek. [DS] havala, [Ar. havle] {az} is. 1. Sknt. 2. Dnde son gn yaplan toplant. 3. Duvak. [DS] S havala gnfi, {az} 1. Gelin geldikten sonraki ilk gn. 2. D uvak gn. [DS] havalac, [havale-ci] {az} is. Sulama suyunu yne ten grevli. [DS] havalak, - [hava-la-k] {az} sf. Yukar doru; ha vaya doru; kalkk. [DS] havalandrc, [hava-la-n-dr-c] is. Kapal bir yerin havasn srekli ve doal olarak havalandrm aya yarayan dzenek, havalandrlma, [hava-la-n-dr-l-ma] is. Havaland rlm ak eylemi, havalandrlmak, [hava-la-n-dr-l-mak] edil. f. [-r] Bir yerdeki kirli hava boaltlarak yerine temiz ha va gelmesi salanmak, havalandrma, [hava-la-n-dr-ma] is. 1. H avalanm a sn salama. 2. Kapal bir yerdeki havay tazele

havac, [Ar. hcce > havcc j-1y~] (hava:c) {OsT} is. Hacca gitmi kadnlar, havac, [hava-c] is. 1. Hava tatlarnda grevli kii. 2. as. Hava kuvvetlerinde grevli olan asker. 3. Okulukta oklarn dt yeri denetleyen grevli. havaclk, - [hava-c-lk] is. 1. H avacnn yapt i veya meslei. 2. H avada um a teknii. 3. Hava ulam ile ilgili teknikleri inceleyen bilim dal, havacva, [Ar. hev / hava + Far. civa {OsT} is. bot. 1. Sr diligillerden, A kde niz blgesinin kalkerli kesimlerinde yetien, mavi veya firfiri renkte iekleri olan ve kklerinden krmz boya elde edilen ok yllk otsu bitki, (Alkanna tinctoria). 2. argo. Hibir deeri olm a yan; deersiz; nemsiz. S havacva merhemi, Havacva bitkisi kklerinden yaplan bir tiir ila. havacib, [Ar. hcib > havcib <_-=rlj^] (hava:cib) {OsT} is. Perdeler, havada, [hava-da] zf. (Bir dans veya bale iin) bir figrn ayaklar yerden kesilerek (yaplacan be lirtir). havadan, [hava-dan] zf. 1. Hava yoluyla. 2. mecaz. Emek harcamadan; karl denmeden; aktan. 3. Bo veya deersiz; speklatif. S havadan su dan konum ak, Belirli bir konuyla ilgili deil de rastgele konulardan, rastgele eylerden sz etmek; undan bmdan kommak.\\ havadan tama, as. Bir asker birlii hava tatlar yardm ile bir yer den baka bir yere gtrm e ii. havadar, [Ar. hava3 + Far. -dr jbl_>=~| (hava:da:r) sf. Temiz hava alnabilen; hava akm larna ak, havadarlk, [havadar-lk] (hava:da:rlk) is. Havadar olma durumu; havadar olan eyin durumu, havadis, [Ar. hdise > havadis (hava:dis) {OsT} is. 1. Olaylar; hadiseler; durumlar. 2. lgiyle karlanabilecek haber.

HAV

i m

l i m 190+

m ek amacyla kurulmu dzenek; havalanmay salayan ey. h a v ala n d rm ak , [hava-la-n-dr-mak] gl. f. [-r] 1. B ir yerdeki kirli havann yerine temiz hava gelm e sini salamak; hava gndermek. 2. A k havaya karmak. 3. (Ku, uak vb.) uurmak; umasn salamak. h av alan d rm al, [hava-la-n-dr-ma-l] sf. H avalan drm as olan. h av alan m a, [hava-la-n-ma] is. 1. Hava alma, havas n deitirme eylemi. 2. Havaya kalmak; umak. h av ala n m ak , [hava-la-n-mak] dnl. f. [-r] 1. Kapa l bir yerin havasm deitirmek. 2. Temiz hava almak. 3. H avaya ykselmek; umak. 4. Rzgrla, hava akmyla hareket etmek. 5. mecaz. Beenil m eyen davranlarda bulunmak. 6. mecaz. Yerinde oturamaz duruma gelmek. h av alat, [Ar. havltcj'sll^ ] (hava:la:t) {OsT} is. Ha valeler. havale, [Ar. havale (dndrme; bakasna ykleme) iJljr-] (hava:le) {OsT} is. 1. B ir ii baka birinin so rum luluuna brakma; devretme; smarlama. 2. Pa ray baka bir yerde ilgilisine dettirme. 3. Paray baka bir yerdeki kiiye banka veya posta yoluyla gnderme iinde kullanlan belge. 4. Bir arsay e virm ek amacyla yaplan duvar. 5. B ir binadan ba ka bir binann iini grebilme durumu. 6. huk. Bir borcu, bir zimmetten dier bir zimmete geirme. 7. Y ksek ve byk bir grn olma. 8. Bir eyle vurma; saldrma. 9. Resm kt zerinde ilgili yere gnderildiine dair yazlan not. 10. Hamile kadn larla kk ocuklarda grlen bir tr rpmmal ve ateli hastalk. 11. Devletin mlkleriyle ilgili para lar toplayan grevli, fi1 h avale etm ek, 1. B ir eyin alnmas, yaplm as iini bir bakasna brakmak; smarlamak; devretmek. 2. Yollamak; gndermek.\\ havle-gh, {OsT} 1. Sknt ve darlk halinde ba vurulan yer. 2. Gezinti yeri; elenilen, vakit geiri len yer; gnl avutulan y er.|| h avale gelm ek, 1. B anka veya posta yoluyla paras gelmek. 2. Hamile kadnlarla kk ocuklarda bir tr rpmmal ve ateli hastalk krizleri grlmek.\\ hav ale g n d er m ek, Banka veya posta yoluyla baka yerdeki biri ne para gndermek.\\ havle-i m uaccele, {OsT} huk. Kar tarafa hemen denmesi gereken havale.|| havle-i m ukayyede, {OsT} huk. Havale gn derenin, deyici elinde bulunan malndan denmek zere gnderilen havale.|| havle-i m bhem e, {OsT} huk. deyicinin hemen veya geciktirerek dem e yapabilecei belirtilmemi havale. || havle-i m eccele, {OsT} huk. Vadesinde denmesi gereiy le yaplan havale.\\ havle-nm e, {OsT} -* havale nam e^ havale yollam ak, Banka veya posta yoluy la baka yerdeki birine para gndermek. havaleli, [havale-li] (havle-lii) sf. 1. Havalesi olan.

2. ok yksek ve byk olan, fi1 h avaleli y k , D i kine ykseklii ok olan yk. havalen am e, [Ar. havale + Far. nme li (hava:lena:me) {OsT} is. Posta veya banka yoluyla pa ra gnderildiinde gnderen, alc ve gnderilen para miktarn belirten belge; havale kd, h avaleten, [Ar. havleten (havadeten) {OsT} zf. Havale olarak; havale ile. haval, [hava-l] sf. 1. Havas olan. 2. Temiz hava alabilen. 3. Basnl hava ile alan. 4. mecaz. Akl havada; havalanm; uar. 5. Yaramaz. 6. Gz al c; ekici; cazibeli. 7. {az} Yksek. [DS] S haval fren , Basnl hava ile alan fr e n dzenei. h av alk , [hava-lk] is. 1. Kanalizasyon sisteminin ak hava ile balantsn salayan boluk. 2. {az} Balklarn solungac. [DS] havali, [Ar. havi (dnme) > havl (hava;li:) {OsT} is. Yre; evre; dolay. 0 havl-i b ey n elh c ert, {OsT} bot. B itki hcrelerinin aralarndaki boluklar. havam il, [Ar. hmile > havmil J-'.>-] (hava.mil) {OsT} is. Hamileler; gebe kadnlar, havam is, [Ar. hamse > havmis (hava:mis) {OsT} is. Beler; belikler. 0 havm is-i Sleym niye, {OsT} Sleymaniye m edresesini meydana ge tiren medreselerden beinin mderrislerine verilen unvan. h av an , [Far. hven / hvn OjU / OljU] {OsT} is. 1. inde bir ey dvlp ufalanmaya yarayan aa, ta ve metalden yaplm ukur kap. 2. Ttn ky m a makinesi, {az} 3. Develere taklan byk an. [DS] 4. {az} Huni. [DS] 0 h av an d a su dvm ek, Bo yere uramak. || h av an d v c n n h n k de yicisi, Kendisinin gc olmad hlde bakasna yardm ediyormu gibi grnen yardak kimse. || h a v an elei, {eAT} Havaneli.\\ h a v an to p u , as. Artm a at yapm akta kullanlan ksa namlulu bir tr silah. h avaneli, [Far. havan + T. el-i] is. Havanda bir eyi dvmeye yarayan ucu topuzlu aa veya metal tok mak. h av an k , [Ar. havnk Tekkeler. h av an it, [Ar. hnt > havnt c_ol_^] (hava;ni:t) {OsT} is. 1. Dkknlar. 2. Meyhaneler, havaler, [Ar. hava5 + T. l-er] is. Kapal yerler deki havann basncm lmeye yarayan alet; ma nometre. la v a r1 [? avar] {az} is. -* avar. [DS] , h a v a r2, [? havar] {az} is. 1. Yaygara; grlt; abart mal anlatm. 2. mdat. [DS] h a v a r3, [? havar] {az} is. . [DS] (hava:nk) {OsT} is.

H KkM * M Em R X
havara, [Ar. havvare ojly \ {az} is. 1. Yumuak ya p ta. 2. Kire; kire badana. 3. sf. (Tahl baak ve taneleri iin) bo; ark. [DS] havare, [Far. havre (hava:re) {OsT} is. Yiye cek. havan 1, [Far. havre] {az} is. Sebze. [DS] havari2, [Far. vre] {az} sf. 1. (Kii iin) her eyi hogr ile karlayan; aldrmaz. 2. (Erkek iin) arbal olmayan. [DS] havark, [Ar. hrika > havrik Jjlj-] (hava.rik, k kalr sylenir) {OsT} is. 1. nsanda hayranlk uyan dran eyler; allmn dnda olan. 2. Okun ta delerek te yandan kp gitmesi olay. 0 havrk det, {OsT} Kelam bilimlerine gre aklanabilen olaanst (mucize, irhasat, keramet, istidracat, maunet, ihanet) gibi durumlar. havari, [Arami. havr (beyaz giyinmi) > Ar. havari (hava:ri:) {OsT} is. 1. Yardmc. 2. Hz. sanm, Incili ve onun esaslarn yaymakla grev lendirdii on iki yardmcdan her biri. 3. mecaz. Bir gr, dnceyi, inanc yaym aya alan kimse, havaric, [Ar. hri > havric _>b=-] (hava:ric) {OsT} is. 1. syan edenler; isyanclar. 2. Hz. A liye isyan eden topluluk, havarilik, -i [havari-lik] (hava:ri.lik) is. Havari ol ma durumu. havariyun, [Ar. havriyyn OjjjIj-] (hava:riyu:n) {OsT} is. Havariler, havarmak, [havar-mak] {az} gsz. f. [-tr] 1. Kar gelmek. 2. Sert cevap vermek. 3. Barp armak. [DS] havas1 -ss [Ar. ha > hav (sekinler) , (ha v a s) {OsT} is. 1. Nitelikler; zellikler. 2. Kendile rini halktan stn sayan kimseler. 3. Okumular, bilginler. 4. Eskiden baz hastalklar iyiletirmek iin okunan dualar. 5. Baz manevi etkiler iin okunan dualar. 6. Saygn olanlar. S havss- h myun, {OsT} Osmanl devletinde yeni alm an top raklardan hazine adna alkonanlar.\\ havss- Kostantiniyye, {OsT} Eyp ilesinin 16. yy.daki ad.|| havss- memrn, {OsT} M emurlarn st kademelerde olanlar.\\ havss- refa, {OsT} Eyp kadlar. || havss- vzer, {OsT} mparatorluk dneminde vezirlere, eyalet paalarna ve sancak beylerine tahsis edilen haslar. havas2, [Ar. hsse > havss ^ ] (h a v a s) {OsT} is. Duyu alma ii; duyumlar. 0 havss- hamse-i b tna, {OsT} teki be duyu (ortak duygu, hayal, vehim, hafza, mutasarrfa).\\ havss- ham se-i za hire, {OsT} Dtaki be duyu (grme, iitme, tatma, koklama, dokunma). havasb, [Ar. hb > havb _wsl_^] (havasb) {OsT} is. iddetli rzgrlar. havasn, [Ar. hasn>havasm

HAV

y - \ (h avasn) {O sT}

is. N am uslu kadnlar, havasz, [hava-sz] sf. 1. Havas olmayan. 2. Havas temiz veya yeterli olmayan. 3. mecaz. Alml ve ekici olmayan, havaszlk, - [hava-sz-lk] is. Havasz olm a duru mu. havass, [Ar. h a v s s ^ l^ ] (h a v a ssi:) {O sT} is. biy. Duyumsal. hava, [Ar. haiye > hav (hava:i:) {OsT} is. 1. Bir yaznn kenarna yazlan notlar; kma. 2. Kuyruklar. 3. M aiyet grevlileri, havatf, [Ar. htf > havtf is. Gz kamatrc eyler, havatr, [Ar. hatr > havtr (hava:tr) {OsT} is. 1. Dnceler; fikirler. 2. Hatralar. 3. Telkinler. S havtr- nefsniye, {OsT} nsan nefsiyle ilgili dnceler,|| havtr- rabbniye, {OsT} lah tel kinler. || havtr- eytaniye, {OsT} eytanca d nceler; eytann telkinleri. havatim, [Ar. htem > havtim fi'lj*-] (hava, tim) {OsT} is. 1. Mhrler. 2. Bitiler; sonlar. S1 havtim -i resmiye, {OsT} R esm mhrler. havatn, [eT'. htn => havtln y ] (hava:ti:n, t kaln sylenir) {OsT} is. Kadnlar; bayanlar, havay, [OsT hava] {az} sf. 1. Kabaday; dikbal. 2. is. Uurtma. [DS] havayic, [Ar. hacet > havyic I y ] (hava.yic) {O sT} is. Gerekli olan eyler; ihtiyalar. 0 havyic-i zarriye, {OsT} Zorunlu ihtiyalar; giderilmesi g e rekli olan ihtiyalar. havcar, [kavcar] {az} sf. (Meyve iin) bozuk; rk. [DS] S havcar olmak, {az} 1. Eskimek; da lmak; rmek. 2. Yk altnda ezilmek. [DS] havcarlam ak, [kavcar-la-mak] {az} gsz. f. [r] [l()-yor] Erimek. [DS] havdan, [avgan] {az} is. 1. rahanelerde zm ezilen yer. 2. rann topland yer. 3. D avara yem ve su vermek iin aatan oyulmu kap; tekne; ya lak. [DS] have, [Fr. havee] is. Kmr oca. havelan, [Ar. haveln Olll^-] (havela:n) {OsT} is. 1. D nme; dolama. 2. Deiim; deiiklik, haven, [Far. hven jjL] {O sT} is. Havan, havene, [Ar. hin edenler; hainler, haver, [Far. hver jjU-] (ha:ver) {OsT} is. Gnein doduu yn; dou. 5> hver bahter, {OsT} D o u ve bat.
>

(hava:tf) {OsT}

havene

ji-]

{O sT}

is. Hiyanet

HAV

H
(ha. vera. n) {OsT} is. (ha:veri:) /OsT} sf. Do

. 10 36

haveran, [Far. hvern Dou ile bat, haver, [Far. hver

havkale, [Ar. havkal / havkale <diy~] {OsT} is. 1. "La havle vela kuvvete illa billahi sznn ksaltlm . 2. Hzl yrme. 3. sf. elimsiz ve zayf kimse, havkal, [havka-l] /az} sf. Klksz; dzensiz. [DS] havkak, - [havka-lk] /az} is. 1. Atlganlk. 2. Gevezelik. [DS] haykrmak, [hav (yans.) > hav-kr-mak] /az} gsz. f. [-r] 1. (Kpek iin) havlamak. 2. (Tilki, akal vb. iin) barmak; kevkirmek. 3. mecaz. Bir kim seye kzgnlkla olum suzca cevap vermek. 4. (Baz tarikat mensuplar iin) kendinden geerek bar mak. [DS] havi1, -li [Ar. hevl Jy>] /OsT} is. -* hevl. havi2, -li [Ar. havi J y - \ /OsT} is. 1. Yl. 2. G; kuvvet; mecal. 3. evre; etraf. 4. Zektn verilmesi iin bir m ala sahip olduktan sonra gemesi gereken sre. havla, [Ar. hlva] /az} is. Helva. [DS] havlaka, [Ar. havlaka iy -] {OsT} is. L a havle vela kuvvete illa billahi sznn ksaltlm, havlam ak, [hav (yans.) -la-mak] gsz. f. [-r] [-l()yor] (Kpek iin) hav hav diye bararak ses karmak; rmek. havlandrmak, [Far. hv > hav-la-n-dr-mak] is. Bir kuma zel makinelerde ekmek suretiyle, kuma n yzn havlarla kaplamak, havlanga, -c [hav-la-n-ga] {az} is. Kpek. [DS] havlanm a, [Ar. hv > hav-la-n-ma] is. Kumalarn zerinde hav oluma, havlanm ak, [Ar. hv > hav-lan-mak] gsz. f. [-r] (Kuma iin) zerinde havlar olumak, havlat, [Ar. halvet] {az} sf. 1. Tenha. 2. (Deirmen iin) bo. [DS] havlatm a1 [hav-la-t-ma] is. Bir kuman zerinde , hav oluturm a eylemi. havlatm a2 [hav-la-t-ma] Kpein havlamasn sa lam a eylemi; rtme. havlatm ak1 [Far. hv > hav-la-t-mak] gl. f. [-r] 1. , Bir kum an zerinde hav oluturmak. 2. {az} D e ri zerindeki tyleri atee tutarak gidermek; telemek. [DS] havlatm ak2, [hav (yans.) hav-la-t-mak] gl. f. [-r] Kpek vb.nin havlam asn salamak; rtmek. havlay, [hav-la-y-] is. 1. Havlama eylemi veya biimi. 2. Kuma vb. yzeyinde hav oluturm a ey lemi veya biimi. h avl1 [hav-l] sf. 1. Hav olan; ince tyl, zerinde , tyler bulunan.2. {az} is. Havlu. [DS] havl2, [avlu] {az} is. 1. Avlu. {eAT} (ayn) 2. Kori dor. [DS] havlcan, [Far. havlincn y -] is. bot. Zencefil gillerden, kk saplan tr ve uyarc olarak kullan

uya ait; douya ilikin; dou ile ilgili, haveristan, [Ar. hveristn oU jy-] (ha:verista:n) /OsT} is. Dou taraf, havf, [Ar. h av f {OsT} is. 1. Korkma duygusu; korku; fobi. 2. tasvf. Slk m akam larndan biri; derviin ettii ibadeti grmeyerek kendisini korku iinde hissetmesi. S havf-i ar, {OsT} Utanma kor kusu.|| havf-i bri, {OsT} Allah korkusu.|| havf-i fiisht, {OsT} psikol. A k alan korkusu. || havf-i mehat, {OsT} Kapal yer korkusu.|| havf-i m inelm {OsT} Su korkusu.|| havf-nk, {OsT} Korkulu. havfen, [Ar. havfen (h a vfen) {OsT} zf. K orka rak; korkuyla, havfen m inAllah, {OsT} A l lah tan korkarak. havhav, [hav (yans.) + hav] is. ocuk d. Kpek, hav, -c [? hav] {eAT} is. Yemee katlan sebze, havksm m ak, [hav-k-sm-mak] {az} dnl. f. [-r] 1. Kskanmak. 2. gl. f. B ir kimseyi srekli tedirgin etmek. [DS] havr, [? havr] /az} is. Tabaklanm boyasz koyun derisi. [DS] havrdamak, [hav (yans.) hav-r-da--mak] /az} ite, f. [-r] Gereksiz yere yksek sesle konumak; barp armak; grlt etmek. [DS] havrlamak, [hav-r-la-mak] /az} g sz.f. [-r] [-l()yo r] Kavun, karpuz, hyar gibi bitkilerin yapraklar kurumak. [DS] havrmak, [havr-malc] /az} gsz. f. [-r] Bilincini kaybetmek. [DS] h avt1 -d [Far. hevid] /az} is. Havut; krtn. [DS] , fi1 havt az, /az} Boboaz; geveze; sr sakla mayan. [DS] havt2, -d [Ar. havz joy~ = > havuz > havt] {az} is. 1. Irmaklarda odun tam ak iin yaplan su bendi. 2. Havuz. [DS] havi1, [Ar. hvi (ha:vi) {OsT} is. 1. ine alan; ieren. 2. Kapsamna alan; kapsayan; toplayan. S havi olmak, inde bulundurmak; kapsamak. havi2, [Ar. hvi tenha. 2. Harap, haviye, [Ar. hviye {OsT} is. Havya, (ha;vi) {OsT} sf. 1. Issz; bo;

haviye, [Ar. hviye ^ jU ] (ha;viye) {OsT} is. Cehen nemin en derin yeri, havkal, [Ar. havkal ^s-] {OsT} is. -* havkale. havkaiam ak, [avk-ala-mak] /az} gl. f. [~r] [-l()yo r] 1. (Kpek iin) saldrmak ve yaralamak. 2. Yakalamak; tutmak. 3. Ovalamak. [DS]

M D iE U I . 1M 7
lan, A syann tropikal alanlarnda yetien, gzel iekli, zarif grnl kk sapl bir bitki, (Alpinia officinarum). havlu, [Ar. hav .jU- / Erme, hav + T.-li > havlu] is. zerinde ince iplikikler hlinde havlar bulunan, kurulanmaya yarar kuma paras; havl bez. havlucu, [havlu-cu] is. 1. H avlu reten veya satan kii. 2. Hamam vb. yerlerde mterilere havlu sa layan veya ykananlar havlu ile kurulayan kimse havluculuk, -u [havlu-cu-luk] is. 1. H avlu dokuma ve satma ii. 2. Hamam vb. yerlerde kurulayclk yapma ii. havluluk, -u [havlu-luk] is. 1. Havlu asm ak iin zel olarak yaplm asklk; havlu asaca. 2. Ban yolarda vb. yerlerde havlularn konulduu kk dolap. 3. sf. (Kuma iin) havlu yapmak amacyla zel olarak dokunmu, havme, [Ar. havme <uy~] {OsT} is. Ynetim yeri; ta sarruf dairesi, havz, [Fr. haveuse] is. Km r ocaklarnda kaz yap mak iin kullanlan zel kaz makinesi. havra1, [br. hebr (toplant) > hebr] (h a vra) is. 1. M usevilerin ibadet etm ek iin toplandklar bina. 2. mecaz. ok grltl yer. havra2, [kav-()r-a] {atz} is. 1. Caka. 2. Kuru grl t. [DS] havrz, [Far. b-rz] {az} is. havruz. [DS] havruz, [Far. briz (abdesthane) > havruz] is. La zmlk. havsadlmak, [kav-sa-d-l-mak / kav-a-d-l-m ak / havsadlmak] {eT} edil. f. [-ur] Birletirilmek. [EUTS]

HAV

havsurmak, [kav-()s-ur-mak / kav-()-ur-m ak / havsurmak] {eT} gl, f. [-ur] Kavuturmak; birine balamak. [EUTS] hava, [ka-a-mak > ka-a > hava] is. 1. ivi ve vida balarnn akta kalmamas iin aklaca yere vida veya ivinin bana gre nceden alan oyuk. 2. Kuyumculukta deerli talarn yerletiril m esi iin alan konik oyuklar. 3. {az} Rende b an sktrmak iin aklan aa kama. [DS] havalama, [hava-la-ma] is. B ir somun veya pulun yzeye iyice oturmas iin ana parada yeterli oyuk ama ilemi. havatrm ak, [hava--tr-mak] {az} gl. f. [-r] Buruturmak. [DS] haval, [hava-l] sf. (Ana para iin) hava alm olan; havas bulunan, havemek, [have--mek] {az} ite, f i f r ] 1. Skmak; yerlemek. 2. Toparlanmak. [DS] havk, [hav-k] sffaz} (Koyun, kei ve inek iin) st ekilmi. [DS] havolmak, [hav+ol-mak] {az} dnl. f. f u r ] 1. (M eyve iin) sepette ezilmek. 2. (Den bir ey iin) krlmak, bozulmak, paralanmak; sakatlan mak. [DS] havt, [Ar. Ar. havz => havuz > havt > havt /

haft] {az} is. 1. eme yala. 2. Hayvan yemlii. [DS] havu1 -cu [Far. hevc] is. bot. M aydanozgillerden, , karoten bakmndan zengin ve besleyici olan etli kk yenilen, iki yllk otsu bir kltr bitkisi; yere geen; prkl, (Daucs carota). havulu kek, iine havu paralar konulmu kek. || havu suyu, Havucun sklm ak suretiyle elde edilen ve iecek havsal, [Ar. haval {OsT} is. Havuzun kena olarak kullanlan suyu. rnda suyun durulduu yer. havu2, -cu [? havu] {az} is. Deriyi sertletirmek havsala, [Ar. hasala (elde etme) > havsl > havsala iin kullanlan kaynatlm palam ut ve sum ak suyu. [DS] (stok, haslat) {OsT} is. 1. Ku kursa. 2. ahavu3, -cu [? havu] {az} is. 1. Niastadan yapla nat. Mide. 3. anat. K ala kemikleri arasndaki bo rak kzartlm hamur zerine bal dklerek yap luk; leen. 4. mecaz. Zihnin bir eyi anlam a ve lan bir tatl. 2. Pimi buday veya bulgur. [DS] kavrama yetisi; anlay; akl; zihin. S havsala al havulamak, [avu-la-mak] {az} gl. f i f r ] [-l(u)maz, Akln kabul etmeyecei veya anlamakta g yor] Tohumlar birbirine kartrmak. [DS] lk ekecei biimde olan.|| havsalas almamak, havuluk, -u [havu-luk] {az} is. Sebze tarlas. Akl yatmamak; akl kabul etmemek.\\ havsalas [DS] dar, 1. Anlay kt olan. 2. Anlaysz olan.|| hav havuk, -u [? havuk] {az} sf. Kolay. [DS] salas geni. Geni hogr sahibi olan. || havsala sna sm am ak, 1. A kl almamak; kavrayamamak. havulamak, [avu-la-mak] {az} gl. f f r ] f l ( u ) 2. K abul edememek, || havsala-sz, {OsT} Dayanma yor] (Kfte vb. iin) yourmak. [DS] havut1 -du [Ar. havd (kap)] {az} is. 1. Su kayna. , gcn y o k eden. havsal, [Ar. havsal y=~] (havsali:) {OsT} is. H av sala ile ilgili; havsalaya ait. havsz1, [hav-sz] sf. Hav bulunmayan; hav dkl m olan. havsz2, [Ar. havf => hav-sz] {az} sf. Habersiz; bo bulunarak. [DS] 2. Hayvan yemlii. 3. inde zm ezilen ta oluk. 4. eme yala. 5. Kurna. [DS] havut2, -du [? avut / Far. hevid ?] is. 1. Yk tam a amacyla devenin srtna vurulan semer; krtn; kom. 2. Semere doldurulan ot. S (deveyi) havu duyla yutm ak, Ar derecede kar salamak;

HAV

TMIOlff SOM. 1908


havye, [Ar. havye kabark etler. havz1, [Ar. havz j y \ {OsT} is. Etraf itle evrili yer. havz2, [Ar. havz {OsT} is. Havuz. 0 havz- {OsT} is. Yarann etrafndaki

rvet almak.\\ havut delen, D anaburnu denilen bir zararl bcek. || havut dkkn, {az} Kire lenmi derileri kireten artma yeri. [DS]|| havut tan yemek, {az} 1. (Deve iin) yiyecek bulama yn ca havudun iindeki otlar yemek. 2. Hazrdan yemek. [DS] havut3, -du [? havut] {az} sf. 1. (nsan iin) aznda di kalmam. 2. is. Avurt. [DS] havut4, -du [kav-ut] {az} is. 1. Bulgur unu ve pek m ezle yaplan bir yemek. 2. Her t r tahl unu. [DS] 3. {eAT} Kavrulm u tahl unu; kavut. havut5, -du [? havut] {az} is. stek. [DS] havuz1 [Ar. havd (kap) => havuz] is. 1. Su biriktir ,

m ek, yzm ek veya evreyi gzelletirmek iin ya plm, etraf beton, mermer vb. m alzemeden du varla evrilerek iine su doldurulan ukurluk. 2. Gemilerin onarlmak iin ekildikleri yzer tekne. havz3, [Ar. havz {OsT} is. 1. Suya girme. 2. Sa 3. spor. ine kum doldurulan yer. 4. teknik. ine knlacak bir ie girme; ie girime, asit konulan geni yer. havza, [Ar. havza (snrlar iinde olan) {OsT} havuz2, [kavuz] {az} is. 1. Kavuz. 2. yice olgun is. 1. Sahip olunan m lk veya arazi. 2. B ir eyin lamadan kuruyan tahl tanesi. [DS] snrlar iinde bulunan. 3. co. Da tepe ve srtlar havuz3, [Ar. hafz] {az} is. Hafz. [DS] ile evrili ve sular ayn denize akan coraf blge. havuzcuk, -u [havuz-cuk] is. 1. Kk havuz. 2. 4. Deniz boyunca uzanan ky. 5. M aden yatann anat. drar borularnn bbrekle birletii yerde kaplad blge; geni maden yata. 6. jeol. Kat bulunan huni biimindeki genilik. 3. Szan sularn m an eimleri bir veya iki dereceyi amamak arty toplanm as iin galerinin tabanna alan kk la tortul dolgu ile kapl ve ortas biraz alalm bl havuz. ge; tekne. 7. Bir devletin elinde bulunan topraklarn havuzlam a, [havuz-la-ma] is. Gemiyi onarmak iin btn. havuza alm a ii. havzal, [kavuz > kavz-al] {az} is. 1. Budayn ie havuzlam ak, [havuz-la-mak] gl. f. [-r] [-l(u)-yor] yaram ayan ksm. 2. Elenen, ayrlan, seilen eyle 1. B ir eyi havuza almak. 2. Gemiyi onarmak ama rin ie yaramayan ksmlar; dknt. 3. Kmr cyla havuza ekmek, tozu, kmr krnts. 4. Kk tal, kumlu toprak. havuzlanm a, [havuz-la-n-ma] is. Havuza alnmak 5. Su yosunu. 6. M sr yapra. [DS] eylemi. h ay1, [hay (yans.)\ is. Srp gtrme, sevk etme, havuzlanm ak, [havuz-la-n-mak] edil. f. [-r] 1. kovalam a nlemi ve bu eylemi anlatan kk. [ZlfHavuza konulmak. 2. (Gemi iin) onarm iin ha kar] hay-da-la-mak, hay-da-mak, hay-la-mak vuza ekilmek, hay2, [hay / hey / hiy / h / hy / hy (yans.)] is. havuzlu, [havuz-lu] sf. Havuzu olan, Haykrma, barm a anlatan kk. [Zlfkar] hay-krhavuzsuz, [havuz-suz] sf. Havuzu bulunmayan. mak, hay-kr-. S 1 hay verm ek, {az} 1. Coarak Havva, [Ar. havva5 *1^] {OsT} is. 1. Yaratlan ilk kadn; Hz. Adem peygamberin ei. 2. E sm erkadm . S Havva ana, Hz. Havva. havvaanaeli, [Ar. havva + T. ana + el-i] is. Turpgil lerden bat A syada yetien kk beyaz iekli bir yllk otsu bitki, (Anastatica hierochuntia). havya, [Ar. hviye jl^ ] (h a vya) is. Lehimleme i o lerinde ate veya elektrik ile stlarak lehim erit m ekte kullanlan ara, havyar, [Far. hya-dr / haviyr (yumurta tayan) > Yun. caviar] is. 1. Mersin balklarnn hafife tuz lanm veya salamura edilmi yumurtalar. 2. {az} zm salkmlarnn iek amadan nceki hli. [DS] 0 havyar ezmek, argo. Boa vakit geirmek; vakit ldrmek. barmak. 2. Coturmak; kkrtmak. [DS] hay3, [hay / hey] {az} is. 1. Seslenme bildirir; hey. 2. Haber. [DS] S haya bakmak, {az} Sese y a da iarete bakarak hareket etmek. [DS] hay4, [hay] {az} is. 1. Kayg. [DS] 2. {eAT} nl. Asla; sakn; zinhar; sakm ha; aman. 3. {eAT) Aman; medet; eyvah. 4. {eAT} Hah; tamam; ite. 5. {eAT} Vay. 6. {eAT} Hey; ey. haya getirmek, {az} 1. Meram anlatmak. 2. Yola yntem e koy mak. [DS] 0 hay deyince, {eAT} Hemen; derhal; bir anda. hay5, [Far. hay tsl] (h a y ) {OsT} nl. yi dilek, ama ve sevin, azarlama bildirmede kullanlan szlerin bana getirilir. S Hay Allah! 1. yi dilek. 2. a knlk ifade eden sz.|| Hay Allah kahretsin, Bek-

behit, {OsT} Cennet havuzu. \\ havz- hayl, {OsT} H ayal havuzu.\\ havz- Kevser, {OsT} Srattan ge enlerin Cennete girebilm ek iin ykandklar ha vuz]] havz- m , {OsT} Su havuzu.\\ havz- mh, inde balk bulunan havuz.|| havz- mevt, {OsT} 1. lm havuzu. 2. Suyundan iince her eyi unuttur duuna inanlan havuz.|| havz- resfll, {OsT} K ya m et gn, cennette bulunanlarn su ieceine ina nlan havuz.\\ havz- sabh, {OsT} Yzer havuz.|| havz- ters, {OsT} arabn iinde mayaland havuz.

o T l i H I i M f B l i 1909

HAY

lenmedik bir kt durum karsnda yaknm a bildi ren beddua sz. || haydan gelen huya gitmek, H ibir emek harcanmadan kolayca kazanlan ey ler, kolayca elden kar. anlamnda sylenir. hay6, -yyi [Ar. hayy ,_f-] {OsT} sf. 1. Diri; canl. 2. Ezel ve ebed hayat sahibi olan; daim a canl, her eyi yapan ve gc yeten; Allah. S hayy-i lyemut, {OsT} lmsz olan A llah.|| hayyl-kayym, {OsT} lmsz olan Allah. hay7, [Slav, hyka [Tietze]] {az} is. Srek. S hay av, {az} Srek av. [DS]|| hay hay av, {az} K ek likleri diri yakalam ak iin hay hay diye bararak yaplan bir avlanma tr. [DS] haya, [Far. hye 4jU-] {OsT} is. 1. Er bezi. 2. Y um ur ta. hay, [Ar. haya1 s-L^] (haya:) {OsT} is. 1. Utanma; sklma; ekinme; utan. 2. A hlak kurallarna bal lk. 3. A llahtan ekinerek gnah ilemekten uzak durma. 0 hay-dr, {OsT} Utanga; sklgan.|| ha y perdesi yrtlmak, Utan duymamak. || hay-y ftr, {OsT} Doutan gelen hay.|| hay-y imn, {OsT} m andan gelen hay. hayadid, [Mac. hayduk > O sT haydd > haydd i j U - ] (haya:did) {OsT} is. Haydutlar; yol kesici ler; akiler. hayahay, [Far. hyhy ^UUU] (ha:ya:ha:y) {OsT} is. Yas tutan kim senin iniltisi, hayahuy, [Far. hyhy (ha:ya:hu:y) {OsT} is. 1. alp elenm eden kan grlt; amata. 2. Vaveyla. 3. alt, hayal, -li [Ar. hayl JL^-] (haya:l) {OsT} 1. Zihinde tasarlanan, canlandrlan ve gereklemesi istenen ey; imge; hlya. 2. psikol. Duyu organlarnn alg lad bir kim se veya nesnenin zihinde brakt iz; imge. 3. Duyularla alnan bir uyar sz konusu ol makszn ve gerekte var olmayan eyleri zihinde ekil vererek canlandrma yetisi; imge; imaj. 4 .fz. Herhangi bir nesnenin mercek, ayna, su vb. eyler le yansma ve dier k olaylar sonucu elde edilen grnts; grnt. 5. Belli belirsiz olarak grlen nesne; glgeli grnen ey; glge. 6. Kuruntu; ve him. 7. Perde arkasndan k yanstm a suretiyle gsterilen oyun ve bu oyundaki deriden yaplan insan ekilleri; Karagz oyunu, fi1 hayal lemi, insann gerekler dnda kalan ve yalnz kendi kurduu hayallerle ilgili ortam.\\ hayl-bz, {OsT} Hayal oynatan; K aragz oynatan; Karagzc.\\ hayale dalmak, D dnyadan ve evresinde olan lardan uzak kalarak gereklem esini istedii eyle ri ya da gem ie ait hatrlarn dnmek. || hayale dnmek, ok zayflamak; incelmek. || hayale ka plmak, K urduu ve gelitirdii hayallerinin etkisi altnda kalmak.\\ hayal etm ek, B ir eyi gerekmi

gibi dnerek zihinde tasarlayp canlandrmak.\\ hayal gibi, 1. Hayale benzer ekilde. 2. (Kii iin) ok z a y f 3. nce, zarif.|| hayl-gede, {OsT} H aya letlerin bulunduu dnya; bu dnya.|| hayal gc, 1. Zihnin hayal retme yetisi; hayal kurm a gc; imgelem; muhayyile. 2. Teknik bir ara vb. eyler iin, zihninde canlandrarak tasarmda bulunabil me yetisi. 3. Zihninde edeb trlerle ilgili olay kur gusu gelitirebilm e gc.|| hayl-hne, {OsT} -* hayalhane|| hayl-hr, {OsT} H ayali yrtan; haya li paralayan.|| hayl-i kne, {OsT} Akasna hayal.|| hayl-i beer, {OsT} nsan hayali.|| hayal iinde, Gerekle ilgisi olmayan, zihinde gelitirilen dsel nesne ve olaylar arasnda. || hayl-i hakk, {OsT} fz. Gerek grnt.|| hayl-i hat, {OsT} Yanl tasar. || hayalinden geirmek, 1. H ayal et mek; dnmek. 2. Gereklemesini istemek. || hayl-i sf, {OsT} 1. Temiz hayal. 2. Bnce dnce. || hayl-i sefd, {OsT} Beyaz hayal.\\ hayl-i teslm, {OsT} Teslim olmay kurma.\\ hayl-i zhir, {OsT} fz. Z ahir grnt. \\ hayal krkl, G ereklemesi hlinde hayatnda oluacak p e k ok deiikliklerin hayali ile avunan kiinin, iddetle arzulad bu eyin gereklemeyiinden duyduu znt. \\ hayal kurmak, Gelecek hakknda gereklemesini arzu ettii eyleri dnmek; kendini o ortamda yayor varsaymak. || hayal meyal, A k ve belli olmayan; belli belirsiz.|| hayal olm ak, 1. Gereklememek. 2. Gemite yaanan bir olayn yalnzca anlar kal mak; hatra olmak.\\ hayal oyunu, Karagz oyu nu]] hayal perdesi, 1. Kukla gsterilerinde kukla cy gizleyen perde. 2. K aragz oyununda glge d rlen perde]\ hayal lke, air ve yazarlarn g er eklerden kaarak kendilerini iinde yaadklarn sandklar ve yle tasvir ettikleri ye r veya lke; topya. hayalat, [Ar. haylt o ^ U - ] (haya:l:t) {OsT} is. Hayaller. 0 haylt- liye, {OsT} Yksek hayal ler ]\ haylt- askeriye, {OsT} Askerlik hayalleri. hayalci, [hayal-ci] is. 1. Zihninde tasarlad eyi gereklemi gibi kabul eden kimse. 2. Karagz oynatan kimse. 3. sf. Ar olarak hayale kaplan; hayal kuran; hayalperest. hayalcilik, -i [hayal-ci-lik] is. 1. Hayal kurma, hayalci durumu. 2. Karagzclk. hayalen, [Ar. haylen (h a a:len) {OsT} zf. Zi y hinde tasarlayp canlandrarak; hayal olarak; hayal ederek. hayalet, [Ar. hayalet c J U -] (haya.'let) {OsT} is. 1. Gerekte var olmad hlde bazen grld sy lenilen ve cin, peri, hortlak olarak adlandrlan ey. 2. Gerekte var olmad hlde varm gibi gelen ey; grnt. 3. Belli belirsiz ekil; grnt. hayalhane, [Ar. hayl+Far. hne (hayada:-

HAY

T M IM M

11 90

ne) {OsT} is. 1. H ayal kurm a yetenei; hayal gc. 2. Karagz oynatlan yer. hayl, [Ar. haya + T. -l] (haya:l) sf. Utanma duy gusu tayan; utanga; sklgan, hayal, [Ar. hayl (haya:li:) {OsT} sf. 1. Ger ekte var olmad hlde hayal rn olan; hayal nitelii tayan. 2. is. Karagz oynatan kimse. S hayal ihracat, Gerekte ihra edilmedii hlde ya sa d kazan elde etm ek amacyla ihra edilmi gibi gsterilen d satm ilemi. hayalifener, [Ar. hayl + Yun. fener] (haya: 'lifener) {OsT} is. 1. Camlarndaki resimleri duvara yanstan bir tr gsteri arac; sihirbaz feneri. 2. mecaz. Son derece zayf kimse. S hayalifenere dnmek, ok zayflamak. hayaliyat, [Ar. hayliyt U U ] (haya:Uya:t) {OsT} is. Hayal eyler, hayaliyim , [Ar. hayliyyn O jJU -] (haya:liyu:n) {OsT} is. ed. Romantik air ve yazarlar, hayalli, [hayal-li] sf. Hayali olan; hayal sahibi, hayalperest, [Ar. hayl + Far. perest c - J U - ] (ha ya lp e re st) {OsT} is. 1. Srekli hayal kuran. 2. Hep hayalleri peinde koan, hayalperver, [Ar. hayl + Far. perver jj^ J U -] (haya:lperver) {OsT} sf. Hayale ok dkn; hayale gereinden ok yer veren; hayalci, hayan, [? hayan] {az} is. 1. Biilmi tarla. 2. Baak larn dvldkten sonraki durumu. [DS] hayasmak, [haya-s-mak] {az} gsz. f. f r ] (Pi mekte olan yemek iin) atei yavaladnda pi m esi durarak tad ve rengi bozulmak. [DS] haysz, [hay-sz] (haya:sz) sf. Utanma, ekinme duygusu olmayan; arsz, hayszca, [hay-sz-ca] (haya:s ca) zf. 1. Utanma z dan; sklmadan. 2. sf. Sklmadan yaplan, hayszlk, - [hay-sz-lk] (hayaszlk) is. 1. Utanmazlk; sklmazlk. 2. Utanmaz, sklmaz kim senin durumu. hayat1 [Ar. hayy > hayt o L > ] (haya. t) {OsT} is. 1. , Canllarda doumdan lme kadar sren yaama ilevlerinin tm; dirim; yaam. 2. Doumdan lme kadar geen sre; mr. 3. Geri kalan mr. 4. inde bulunulan ve yaanlan doal koullarn btn; yaam a biimi; yaant. 5. Yaamay sa layan artlarn tm; yaamaya deer kazandran ey veya nitelik. 6. Toplumsal, ekonomik, kltrel, tarihsel vb. koullarn belirledii bir dneme, bir topluma veya bir blgeye zg yaama biimi. 7. Canlln ifadesi olan hareket ve kaynama. 8. Ka der. 9. Yaamay salayan yiyecek, iecek, giyecek vb. eylerin tm. 10. Geim aralar; i ve meslek. 11. Bir kimsenin gemii; hayat hikyesi; biyogra

fi; yaam yks. S hayat adam, Zamann gerek tirdii durumlara kolaylkla uyan ve glkleri yenm esini bilen kim se.j| hayat aac, 1. B ir soyun bilmen en eski atadan itibaren biitiin yelerini gs teren izelge; soy aac, soy kt; soy zinciri; ecere. 2. anat. Beyincik kesitinde boz maddenin iinde aa biiminde grlen ak madde ktlesi. 3. Falclkta gkyz ile yeryz arasndaki balant nn izgisel ifadesi.\\ hayat arkada, E vli olan e ler; kar kocadan her biri; e.\\ hayata atlmak, Geimim salam ak zere almaya ve p a ra ka zanm aya balamak; ie atlmak.\\ hayata gzlerini yumm ak, lmek.|| hayata ksmek, Yaama iste ini yitirecek kadar bezgin ve ktm ser olmak. || hayt-bah, H ayat veren; canllk kazandran,|| hayat izgisi, 1. B ir kiinin hayat boyunca griip geirdii olumlu ve olumsuz olay ve durumlarn izledii yol. 2. Bilekten balayarak avu iinden iaret parm ana doru uzanan izgi. || hayt-dr, H ayatta olan; hayat olan; dirimli.\\ hayat dolu, l. Yaama istei ok olan. 2. Neeli; canl, hareketli, gler yzl.\\ hayat dzeyi, Gelir ve kltr duru munun zorunlu kld yaam a biimi.\\ hayt-efza, {OsT} H ayat artran; canllk katan,\\ hayt-engiz, Yaamaya zorlayan; yaatan.\\ hayat felsefesi, K i inin hayatn srdrmede esas ald dnya gr p hayat geirmek, Varln srdrmek; ya a mak,|| hayat hikyesi, B ir kimsenin hayat boyunca geirdii dnemler, yaad nemli olaylarn an latld, kiinin tantld yaz; yaam yks; biyograf.\\ hayt- all, {OsT} H astalkla geen m r.|| hayt- askeriye, {OsT} Askerlik yaam.\\ hayt- cvidn, {OsT} Srekli hayat; lm sz lk,|| hayt- hussiye, {OsT} zel hayat.|| hayt- insn, {OsT} insan hayat; insann hayat.\\ hayat kaymak, argo. Ykma uramak; ileri ters gitmek; mahvolmak.\\ hayt- m aneviye, {OsT} M anev hayat.|| hayt- m asum ne-i tflne, {OsT} ocu a yakr m asumlukta geen mr.|| hayt- mu hayyel, {OsT} H ayal hayat.\\ hayt- mstear, Ge ici hayat; dn hayat.\\ hayt- mtereke, {OsT} Ortak hayat. || hayatn b ah an , Genlik dnemi. || hayatna girmek, E vlilik veya evlilik d ilikilerle bir mddet biri ile beraber yaam ak; hayatnda yer almak. || hayatn balam ak, Geleceini veya ha yatn belirli bir kii veya ie vakfetmek. || hayatn birine borlu olmak, 1. lm tehlikesinden o kii nin yardm ile kurtulmu olmak. 2. B ir bakasnn yardm ve destei ile yaam aya almak.\\ hayat n kazanmak, Geimini kendi emei ve almas ile salamak. || hayatn yaam ak, H er trl bask dan uzak, dilediince yaam ak.|| hayt- sahha, {OsT} Salkl ve esenlik iinde geen m r.|| hayt- takdiriye, {OsT} A na rahminde bulunan o cuun hayat.|| hayt- uhreviye, {OsT} Ahret ha yat; br dnyadaki yaam. \\ hayat kadn, Baka

K 1111 S E M . 1911

HAY

erkeklerle cinsel ilikiye girerek yaam ay kendine m eslek edinmi kadn; fahie; orospu.|| hayat kav gas, Yaayabilmek ve geinebilm ek iin verilen mcadelenin tm.|| hayat memat, lm kalm.\\ hayat mem at meselesi, lm kalm meselesi. || ha yat m cadelesi, Yaayabilmek ve geinebilm ek iin verilen mcadelenin tm. || hayat pahall, Kiinin yaayabilm ek iin gerek duyduu barnma, yiyecek, iecek ve giyecek gibi maddelerin pahal olmas durumu.\\ hayat sahas, B ir devletin nfus art ve ekonom ik ihtiyalar karlam ak gereke siyle varlnn olmazsa olmaz sayd toprak p a r as; yaam ak iin gerekli olan alan. || hayat sevi yesi, Gelir ve kltr durumunun zorunlu kld yaam a biimi. || hayat sigortas, B ir kimsenin y a llk durumunda kendisine veya miraslarna de mede bulunulmak zere yapt sosyal gvenlik anlamas; hayat givencesi.\\ hayat standard, B ir toplumun geim ve kltrel faaliyetler iin harca mak zorunda kald en az miktar. || hayat suyu, b- hayat. || hayat artlar, Yaamak iin gerekli olan koullar. || hayatta olmak, Sa olmak; yayor olmak. || hayat tarz, Yaama biimi. || hayat tecr besi, Kiinin hayat boyunca edinmi olduu ya a ma ile ilgili deneyimler.\\ hayat um udu, (Hasta iin) yaam a ve sala kavuma umudu. || hayat vermek, /. Canlandrmak. 2. H areketli ve iler duruma getirmek. hayat2, [Ar. hasit (koruma, etrafn evirme) > hyt (duvarlar) => hayat] (h a at) {OsT} is. 1. Baz y

bayatsz, [hayat-sz] {az} sf. (K ii iin) kavgac; terbiyesiz. [DS] haybahasl, [Ar. h ib hsir j {OsT} zf. Umutsuz ve yoksul biimde. haybat1 [Ar. haybet] {az} sf. ri; kaba. [DS] , haybat2, [? haybat] {az} is. Grlt patrt; yaygara.
[DS]

haybat, [haybat-] {az} sf. O lur olmaz eylere kzan, baran veya alayan kimse; yaygarac; g rltc. [DS] haybatlamak, [haybat-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] Abartmak. [DS] haybatsz, [haybat-sz] {az} sf. 1. (Kii iin) sevim siz. 2. (Kii iin) terbiyesiz. [DS] haybe, [Ar. hayb (baarszlk) > haybet => haybe] {OsT} sf. 1. e yaramayan. 2. Anlamsz. 3. Bo. haybeye krek ekmek, Bo yere ura mak, abalamak. haybeci, [haybe-ci] is. argo. 1. Dolandrclarn aldatmak istedikleri kii. 2. siz gsz kimse, haybeden, [haybe-den] zf. argo. Hi yoktan; beda vadan. haybet, [Ar. haybet c^J-] {OsT} is. steklerin yerine gelmemesi; hayal krkl. S haybet-zede, {OsT} Skntya urayan; keder iinde olan. hayc, [Slav, hajka => hay-c] {az} is. Domuz veya kurt avnda bararak hayvanlan rktp meydana karan kimse. [DS] hayda, [hay + de > hayda] (h a da) nl. 1. Hayvan y lar harekete geirmek veya yrrken hzlandrmak amacyla sylenen sz; deh. 2. (h a da:) aknlk y ifade etm ek iin kullanlan sz. 3. {az} Haydi; yr! [DS] haydak, - [hay-dak] {az} is. Glgelik; ardak.
[DS]

evlerin baheye bakan st kapal, etraf ak veya bir yan ak kma ksm; sofa, (az) (ayn) [DS] 2. {azf Balkon. [DS] 3. Avlu; ev bahesi. {eAT) (ay n) 4. {az} Sundurma. [DS] 5. {az) Davarlarn gecelemeleri iin yaplm kapal yer; davar dam. [DS] 6. {az) M isafir odas. [DS] 7. {az} Arsa. [DS] hayat3, [? hayat] {az} is. pek iplik. [DS] hayat, [Ar. hayat (haya. ti:) sf. 1. Hayatla il gili; yaam aya dayanan. 2. Canll meydana geti ren. 3. mecaz. En nemli; nemi ok byk olan; temel. 4. H ayat iin olm azsa olmaz, hayat et kinlikler, Yaamaktan doan canllk belirtileri \\ hayat tepkiler, Canl cisimciklerin fizikse l ve kim yasal etkilere kar gsterdikleri tepki. hayatiyat, [Ar. haytiyyt oLLs-] (OsT) is. Biyoloji; yaam bilimi, hayatiyet, [Ar. haytiyyet c ^ W ] (haya;tiyet) {OsT) is. 1. Hayatn devam etmesi ve gelimesi iin ge rekli g; yaam a gc; canllk. 2. mecaz. Uzun sre devam etme yetenei; yaama, hayatiyn, [Ar. haytiyyn jj-i'L=-] (haya:tiyu:n) {OsT} is. Biyoloji bilginleri; biyologlar. (haya:tiya:t)

haydalam a, [hayda-la-ma] is. Hayvan yrtm ek iin "Hayda! diye barma; dehleme, haydalam ak, [hayda-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] H ayvanlan yrtm ek iin H a yd a ! diye bar mak; dehlemek, haydalanma, [hayda-la-n-ma] is. Hayda! diye ba rarak yrtlme; dehlenme, haydalanm ak, [hayda-la-n-mak] edil. f. [-r] (H ay van iin) H ayda!" diye bararak yrtlm ek; dehlenmek. haydama, [hayda-ma] is. Hayvan yrtm ek iin Hayda! diye barma; dehleme. haydam ak1, [hayda-mak] gl. f. [-r] [-d()-yor] 1. Hayvan yrtm ek iin "H ayda! diye barmak; dehlemek, {az} (ayn) [DS] 2. Hayvan srmek, yrtmek. haydamak2, [hayda-mak] {az} gsz. f. f-rj [-d()y o ] Zamanm bosa geirmek; yan gelip yatmak.
[DS]

HAY

O M r H E S O M .,9 1 2

haydam ak3, [hay (yans.) + de-mek] {az} g l . f [-r] [-(d)i-yor] argo. Defetmek; kovmak. [DS] haydan, [? haydan] {az} is. Ottan, al rpdan ya plan yazlk kulbe. [DS] haydana, [? haydan-a] {az} zf. H ayr iin; sevap iin. [DS] haydar, [Ar. haydar j- l^ ] {OsT} is. 1. Aslan. 2. m e caz. Cesur ve yiit kimse. 3. Hz. A linin lakab, haydara, [Ar. haydara {OsT} is. -* haydar.

(G ezmek iin) babo. [DS]|| haydur huydur, {az} N e yap ya p ! ; ya p da nasl yaparsan yap. [DS] haydut, -du [Mac. hajduk / Ar. haydd {OsT} is. 1. Yalnz bana veya bir ete iinde silahl soy guna katlan kimse; ekya. 2. sf. mecaz. (Kk ocuklar iin) yaramaz. 0 haydut gibi, 1. Sz din lemez, hlden anlamaz. 2. Grn bakmndan korku uyandran; iri yar ve kaba. haydutluk, -u [haydut-luk] is. 1. Haydut olma durumu; akilik; ekavet. 2. H aydudun yapt yasa d i. 3. Haydutlara yakr biimde davran. 0 haydutluk etmek, 1. H aydut gibi davranmak. 2. Soygunculuk yapm ak; y o l kesmek. haye, [Far. haye ^.U-] (ha;ye) {OsT} is. 1. Er bezi; haya. 2. Yumurta, hayende, [Far. hyiden > hyende {OsT} sf. Aznda ineyen, hayevan, [Ar. hayevn ol^.U-] (ha;yeva;n) {OsT} is. Hayvan. hayevi1, [Ar. hayy > hayev fel. Canl; dirimsel. hayevi2, [Ar. hayye (ylan) > hayev {OsT} sf. Ylanla ilgili, hayeviye, [Ar. hayy > hayeviye ^ j * ^ ] {OsT} is. fel. Canllarn organlarndaki deimelerin yalnz kim yasal ve fiziksel sebeplerden ileri gelmediini, ayn zamanda bir ilkeye dayandm savunan gr; di rimselcilik. hayf, [Ar. h ay f ^ ~ ] {OsT} is. 1. Hakszlk; zulm. 2. len; beddua. 3. nl. Yazk; eyvah! hayfa, [Ar. hayfa U-^] (hayfa;) {OsT} nl. Yazk; eyvah. hayfetmek, [Ar. h ay f + T. et-mek] gsz. f. [-(d)-erj [-(d)-i-yor] zlmek; eseflenmek, haygene, [Far. hygine (ha.ygene) {OsT} is. Y um urta ve un ile yaplan b ir yemek; kaygana, hayhal, [Ar. halhal] {az} is. Cam veya madenden yaplan bir tr bilezik. [DS] hayhavar, [hay+havar] {az} is. 1. Yaygara; lk. 2. mdat. [DS] hayhay, [hay (yans.) + hay] (ha hay) is. Peki, el y b ette! Ba stne!" E lbette!" anlamlarnda kullanlr. 0 hayhay gidip vayvay kalmak, Sa l veya genlii gitmi, artk salndan ve yal lndan yaknr duruma gelm i olmak. || hayhay tav, {az} Ocak aynda ekime elverili zaman. 2. Olmak zere iken; tam zamannda. [DS] hayhop, [hay (yans.) + hop] {az} sf. A klna eseni yapan; mark. [DS] hayhuy, [Far. hy-hy / hy hy] is. 1. Herkesin (hayevi;) (hayevi;) {OsT} sf. (ha.yende)

haydarane, [Ar. haydar + F. - n e ^ b - ^ ] (haydara:ne) {OsT} z f 1. Cesurcasna. 2. Hz. A liye yak r biimde. haydari, [Ar. haydar! lSjJ^] (haydari:) {OsT} is. 1. Aslanlk. 2. Dervilerin giydii kolsuz, ksa, ak yakal, yn aba. 3. Sarmsak, nane, dere otu, may danoz katlm yourt. S haydari yaka, Yelek, hrka gibi giyeceklerin V biimindeki yakas. haydariye, [Ar. haydaryye ^ o - ^ ] (haydari.ye) {OsT} is. Hrka altna giyilen kolsuz ve ksa elbise, haydr, [hay (yans.) > hay-dr] is. 1. Srp gtrme, sevk etme, kovalam a nlemi ve bu eylemi anlatan yansm al gvde. 2. Haykrma, barma anlatan yansmal gvde. 0 haydr huydur, {az} 1. G rlt patrt. 2. (Davran iin) dzensiz. 3. (Ura iin) gereksiz. 4. (Ayak kaymas iin) srklenerek, yuvarlanarak; paldr kldr. [DS] haydi, [hay (yans.) + de > haydi] (h a yd i) nl. 1. A cele etmesi gerektiini belirtmek iin kullanlan nlem. 2. steklendirm ek iin kullanlr. 3. Peki, olsun! anlam nda kabul ve dorulama bildirir. 4. F arz edelim ki; yle sayalm ki; varsayalm k i" anlam nda karsndakinin dnce ve szlerinin beenilmediini ifade iin kullanlr. 5. htimal bil dirir. 6. Hafifseme anlatr. 7. Ho grme durum un da kullanlr. 0 haydi haydi, 1. B ol bol; kolay ko lay; ferah ferah. 2. Olsa olsa; en; ou. || haydi canm sen de, Byle ey olmaz, inanmam anla m nda kullanlr.|| haydi oradan, 1. Kovm ak veya azarlam ak iin kullanlr. 2. Byle ey olmaz, inanmam anlamnda kullanlr. haydin, [hay + edin / deyin / den > haydin] (ha din) y nl. steklendirmek ve acele ettirmek iin bir kala bala kar kullanlr; hayd i" nleminin oulu, haydindi, [hay + deyin-di > haydindi] (haydindi) {az} nl. abuk ol, acele e t" anlamnda kullan lr. [DS] haydisene, [hay + de-sen + e > haydisene] (haydis e ne) nl. abuk ol, acele e t sznn pekitir meli ve emir (dilek art) biimi, haydur, [hay (yans.) > hay-dur] is. 1. Srp gtr m e, sevk etme, kovalama nlem i ve bu eylem i an latan yansmal gvde. 2. Haykrma, barma anla tan yansmal gvde. 0 haydr hoydur, {az}

8KHIKCi SOM. 1 1 1 93
ayn anda konumasndan veya elenmesinden do an grlt; amata. 2. mecaz. Sonucu bo kan aba. hayf, -yf [Ar. hayf (zarar verme) {OsT} is. 1. Edilen hakszlk. 2. nsafsz davran. 3. Acnma; zlme. 4. nl. Eyvah! Yazk! Heyhat! Vah! S hayf almak, {eAT} ntikam almak; almak. hayflanma, [hayf-la-n-ma] is. zlme, acnma du rumu; hayflanm ak eylemi, hayflanmak, [hayf-la-n-mak] dnl. f. [-r] zl mek; acnmak; esef etmek, hayfsnmak, [hayf-s-n-mak] {eAT} dnl. f. [-r] zlmek; hayflanmak; esef etmek, haykmak, [ay-k-mak] {az} gsz. f. [-r] 1. abuk anlamak. 2. Aykmak. [DS] haypsnmak, [Ar. ayb + T. -s-n-mak] {azj d nl f. [-r] 1. Darlmak. 2. Tasalanmak. [DS] hayr1 [Ar. hayr jo-] (ha: r) e. 1. Sorulara olumsuz , y cevap bildiren kelime. 2. Yok, yle d e il eklin de kabul etmeme, reddetme bildirir. 3. Olumsuz cmlelerdeki olumsuzluu pekitirmek iin kulla nlr. S1 hayr dememek, 1. Cevap vermemek. 2. B ir eyi geri evirmemek. hayr2, -yr [Ar. hayr jJ~] {OsT} is. 1. K arlk bekle meksizin yaplan her tr yardm; iyilik. 2. Yarar; kar. 3. {az} lmn krknc gn verilen ziya fet. [DS] 4. sf. yi; yararl; faydal; hayrl. S Ha yrdr inallah! 1. (Rya iin) Allah iyiye karsn. 2. M erak edilen konuyu renm ek iin sorulan so ru sz.\\ hayr etm emek, 1. Yarar olmamak. 2. yilememek; dzelememek.\\ hayr gelmemek, Herhangi bir yarar olmamak; fa y d a umulmamak.|| hayr grmem ek, Yararn grmemek. || hayr lemek, 1. Yararl, iyi bir i ve davranta bulun mak. 2. D in adan ve insanlk iin iyi ve yararl ilerde bulunmak.\\ hayr leri, 1. nsanlarn ya ra rna yaplan almalar. 2. Yoksul kiilerin zorunlu ihtiyalarn karlamaya ynelik iler.\\ hayr kalmamak, e yarar durumu kalmamak.\\ hayr kurumu, H ayr ileri ile uraan kurum .|| hayrla anmak, lm birisinin ardndan iyi konumak; iyiliklerinden sz etmek. || hayrlar, N e var ne y o k ? sznn cevab.|| hayr sahibi, Herkesin iyiliini isteyen; iyiliksever.|| hayr sanmak, {eAT} Hayr dnmek; iyilik istemek. || hayra alamet, Hayrl olaca tahmin edilen bir i iin sylenen iyi dilek sz.\\ Hayra alam et deil. Uursuz say lan bir iten sz edilirken sylenir. || hayra yor mak, Rya veya fa l iin iyi olmasn dilemek.\\ hayr dokunmak, Yaran griilmek.\\ Hayrn gr! "Gle gle kullan! anlamnda yen i alnan bir ey iin sylenen dua.|| Hayrola! "Ne var, ne y o k ? anlamnda soru sz.

HAY

hayr3, [Ar. hayr jjU ] (h a yr) {OsT} sf. Hayrette kalan; aran. hayr4, [? hayr] {az} is. ncir. [DS] hayr5, [? hayr] {az} is. Susam veya haha dv len tokmak. [DS] hayrdua, [Ar. hayr + dua (hayrdua:) {OsT} is. yilik dileme; iyi olmas iin dua etme; iyilik dilei. S hayrdua etmek, yi dilekte bulunmak. hayrhah, [Ar. hayr + Far. -h a h olji-j^-] (hayrha:h) {OsT} sf. yilik dileyen; iyilik isteyen; hayrsever, hayrlama, [hayr-la--ma] is. Al veri sonras karlkl olarak hayrl olmasn dileme, hayrlamak, [hayr-la--mak] ite, f. [-r] Bir al veri sonrasnda karlkl olarak bu iin hayrl ol mas iin dilekte bulunmak, hayrl, [hayr-l] sf. 1. Yarar, iyilii, hayr olan. 2. Birisine yarar dokunan. 3. Uurlu, iyi, gzel. S 1 hayrl ku, {az} Bayku. [DS]|| Hayrl olsun! yilii, yarar dokunsun.\\ hayrls ile, yilik ve y a rar getireni ile.\\ Hayrls olsun! En iyisi, en y a rarls olsun; sonu iyi olsun. hayrperver, [Ar. hayr + Far. -p erv er {OsT} sf. yiliksever; yardmsever; hayrsever, hayrsever, [Ar. hayr + T. sev-er] is. Yoksullara, dknlere, yardma muhta olanlara karlksz iyilik ve yardm eden ve bunu seven kii; iyilikse ver; yardmsever, hayrseverlik, -i [hayr+sev-er-lik] is. 1. Hayrsever olm a durumu. 2. Hayrsever olann zellii ve nite lii; iyilikseverlik; yardmseverlik, hayrsz, [hayr-sz] sf. 1. Kimseye yarar, yardm ve iyilii dokunmayan. 2. Kendisinden beklenen ilgi ve ball gstermeyen; vefasz. S hayrsz ada, Yerleime uygun olmayan ada. hayrszlk, - [hayr-sz-lk] is. 1. Hayrsz olm a durumu. 2. Hayrsz olann zellii ve nitelii, haysmak, [? hays-mak] {az} gsz. f. [-r] Prsmek. [DS] hay, [? hay] {az} is. 1. Dnce. 2. Holan; ii ne gelme. [DS] hayt, [Ar. d -k-p] is. bot. M ine ieigillerden, A k deniz blgesinde yetien mavi, beyaz veya m or iekler aan, dallan sepet rme iinde kullanlan insan boyunda al; ayt, (Vutex agnus-castus). S hayt yeili, {az} H ayt aac yaprandan elde edilen ve kaynatlarak aplanm bir dokuma boya s ve rengi. [DS] hayz, -yz [Ar. hayz {OsT} is. Kadnlarda ay ba hli. S hayz grmek, Ayba olmak. hayic, [Ar. hyic ^sU] (ha:yic) {OsT} sf. Heyecanl; cokun.

HAY h a y id e , [Far. hayiden >hayide 0-^.1^-] (ha.yide) /OsTf

OlMIlIKCEM.

sf. 1. Azda inenmi. 2. Azdan aza dolam sz; bayat haber vb. 0 h y id e -g , {OsT} Bo ve deersiz szler syleyen. j| h y id e -su h e n , {OsT} Baya air.
h a y ih , [Ar. hyih (ha:yih) {OsT} is. Gerekli ol

duu zaman bulunmayan nesne,


h a y ik , [Ar. hyik

(ha:yik) {OsT} is. Bez do

kuyan; ulha, h a y ir, [? hayr / hayir] {az} is. ncirlik. [ D S ] h a y k a 1 [? hayka] {az} is. Tekerlein dmemesi , iin dingilin bana geirilen somun. [ D S ] h a y k a 2, [Slav, hajka] {az} is. Srek av. [ D S ] S h a y k a y a p m a k , {az} Srek av yapmak. [ D S ] h a y k r, [hay (yans.) > hay-kr-] is. 1. Barma; ba rt. 2. dbl. nlem, h a y k rc , [hay (yans.) > hay-kr-c] {az} sf. (Kii iin) geriden av kaldran. [ D S ] h a y k r , [hay (yans.) > hay-kr-] is. 1. Barma, haykrma ii ve biim. 2. Haykrm a sesi, h a y k r n a , [hay (yans.) > hay-kr--ma] is. Birlikte haykrm a eylemi; barma, h a y k r m a k , [hay (yans.) > hay-kr--mak] ite, f. [-r] Birlikte haykrmak; barmak, h a y k r m a , [hay (yans.) > hay-kr-ma] is. Haykrmak eylemi; barma, h a y k r m a k , [hay (yans.) > hay-kr-mak] gsz.f. [-r] 1. Korku, tela vb. sebeple yksek sesle barmak. 2. {az} armak; seslenmek. [ D S ] 3. mecaz. (Du rum veya nitelik iin) belirgin olarak grnmek. 4. {az} leri gtrmek; haykrarak ynlendirmek.
[D S ]

h a y k rt, [hay (yans.) > hay-kr-t] is. Y ksek sesle

ac ac barma; haykrma,
h a y k r tm a , [hay (yans.) > hay-kr-t-ma] is. Haykr

masn salama eylemi,


h a y k r tm a k , [hay (yans.) > hay-kr-t-mak] gl. f. [-

r] Haykrmasn, yksek sesle barmasn sala mak.


h a y l, [Ar. hayl J ^ ] {OsT} is. 1. At. 2. A t srs. 3.

Svari takm. 4. mecaz. Dzensiz kalabalk; gruh,


h a y la , [Ar. hl] {az} z f 1. imdiye kadar. 2. Hem de. 3. Gerekten. 4. Nasl? 5. ok. [ D S ] h a y la m a , [Rus. chjat [Tietze] / hay (yans.) > hay-la-

[ D S ] 9. {az} B ararak ihale yapmak; ihale birinin stnde kalmak. [ D S ] h a y la m a k 2, [hay-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-l()y o r] 1. Seslenmek. 2. Barp armak. 3. Bak mak. 4. lgilenmek. 5. Darlmak. 6. Korkmak. 7. Saldrmak. 8. (Para, malzeme vb. iin) yetmek; ye timek. 9. aba gstermek. 10. Acele etmek. [ D S ] 11. {az} Gze arpmak; gzne ilimek. [ D S ] h a y la m a k 3, [hay-la-mak] {eAT} gl. fi [-r] [-l()-yor] 1. nem vermek. 2. {az} Korumak; gzetmek; dikkat etmek. [ D S ] 3. {az} Avutmak. [ D S ] 4. {az} Dinlemek. [ D S ] 5. Szn tutmak; hrm et etmek h a y la m a l, [hay-la-ma-l] {az} sf. (Kii iin) gayret li. [ D S ] h a y la m a m a k , [hay-la-ma-mak] {az} gl. olmsz. fi [-z] [-m ()-yor] 1. nem vermemek; aldr etm e mek; h afif grmek. 2. Zor bir ii baaramamak; becerememek. [ D S ] h a y la m a z , [hayla-ma-z] {az} sf. Esen; salkl; iyi. [ D S ] S h a y la m a z o lm a k , {az} yi olmak; salkl olmak. [ D S ] h a y la n g a z , [hay-lang-az ?] {az} sf. Haylaz; yara maz. [ D S ] h a y la n m a k , [hay-la-n-mak] {az} edil.fi. [-r] 1. (Av kpei iin) ava doru srlmek. 2. dnl. fi. Haber almak. [ D S ] h a y la z , [eT. ayla-m ak (dolamak) > hay-la-m ak > hay-la-z] sf. 1. Haar ve hoa gitmeyen davran larda bulunan (kimse). 2. almaya veya bir ii yapmaya gc yettii hlde almayan; tembellik yapan; aylaklk eden, h a y la z c a , [haylaz-ca] (hayla zca) zf. Haylaza yakr biimde; haylaz gibi, h a y la z la m a , [haylaz-la--ma] is. Haylaz duruma gelme. h a y la z la m a k , [haylaz-la--mak] dnl. fi [-r] Haylaz duruma gelmek, h a y la z lk , - [haylaz-lk] is. 1. Haylaz olma duru mu. 2. Haylazca davran. S h a y la z lk e tm e k , Haylazca davranlarda bulunmak. h a y le , [ha+yle] {az} zf. yle. [ D S ] h a y le c e n e , [ha+yle-cene] {az} zf. Grnd gibi; ylece. [ D S ] h a y le d e n , [ha+ yle-den] {az} zf. Durup dururken. [D S ]

h a y le sin e , [ha+yle-s-i-n-e] {az} zf. uraya buraya

ma] {az} is. Ormanda avlanrken tavan ve keklik leri ta ve sopa ile kartma. [ D S ] h a y la m a k 1, [Rus. chjat [Tietze] / hay (yans.) > hayla-mak] gl. fi [-r] [-l()-yor] 1. Barma, seslenme ile bir hayvan srmek; dehlemek. 2. {az} Hayva n bararak rktmek. [ D S ] 3. {az} Peinden kom ak; kovalamak. [ D S ] 4. {az} Kkrtmak. [ D S ] 5. {az} H zla vurmak. [ D S ] . 6. {az} Dvmek. [ D S ] 7. {az} Azarlamak. [ D S ] 8. {az) Knamak.

doru; ylesine.

[D S ]

h a y li, [Far. hayl / Ar. hayl (at srs) > hayli L JU-]

(h a yli) {OsT} sf. 1. ok sayda; olduka ok; epey.


2. B ir takm. 3. zf. Olduka. h a y lic e, [hayli-ce] (ha lice) zf. Epeyce; oka, y h a y liy e , [Ar. hayliyye

{OsT} is. zool. Atgiller,

h a y lu le t, [Ar. hayllet cJ^Jus-] (haylu:let) {OsT} is. 1.

Y olu kapama. 2. Engel olma. 3. A raya girme.

r a ii a fli. s
h a y m a , [Ar. hayme] {az} is. 1. Ba ve bahelerde

HAY

al rpdan yaplan ardak. 2. K iin hazrlanm ot yn. 3. ul tezghnn iki yan direi. [DS] h a y rn a k , [? hay-mak] {az} gsz. f. [-r] [-()-yorJ 1. Bunamak. 2. aakalmak. [DS] h a y m a lk , - [hayma-lk] {az} is. 1. Avlu; hayat. 2. Odunluk. 3. amarlk. 4. Bahe arda. 5. Ek meklik. [DS] h a y m a n a 1, [Hayme Ana > H aymana (ile ad)] {az} is. 1. Babo hayvanlarn salverildii ayrlk alan. 2. Tembel. 3. siz serseri. 4. Vahi. 5. (ocuk iin) yaramaz. 6. H ayvan srs. [DS] S h a y m a n a b e y g iri gib i d o la m a k , siz gsz dolamak; babo gezmek. || h a y m a n a s r (mandas, k z), ri y a n ; tembel. h a y m a n a 2, [Ar. hayme + Far. hne] {az} is. M es ken, al, m aara gibi eyler. [DS] h a y m a n a lk , - [haymana-lk] {az} is. Bir eyin bol ve srekli verildii yer; hayrat. [DS] h a y m a tlo s , [Alm. heim at (yurt) + Yun. -los (-siz)] sf. 1. Yersiz yurtsuz. 2. is. Herhangi bir devletin hu kukuna gre yurttalk haklarndan yoksun brak lan kii. h a y m a tlo s lu k , - u [haymatlos-luk] is. Yersiz yurt suz, vatansz olma durumu,
h a y m e , [Ar. hayme i^ j-] {OsT} is. 1. adr. 2. {az}

yilikseverlikle,|| h a y r -h h , {OsT} yilikseverlik,|| h a y r l-b e riy e , {OsT} Yaratklarn, halkn en ha yrls; Hz. Muhammed.\\ h a y r l-b e e r, {OsT} n sanlarn hayrls; Hz. Muhammed.\\ h a y r l-en m , Varlklarn hayrls; Hz. Muhammed.\\ h a y r l- f tih n , {OsT} 1. Fatihlerin en hayrls. 2. i ni en iyi yapan kii.|| h a y r I-h ale f, {OsT} Hayrl oul.|| H a y r T -u m flri e v s tu h a . {OsT} H er ite orta y o l hayrldr.|| h a y r l-v e r , {OsT} 1. Halkn hayrls. 2. Alemin hayrls; Hz. Muhammed.\\ h a y r n -n is , {OsT} Kadnlarn en hayrls; Hz. Fatma.
h a y ra n ; [Ar. hayret > hayern o lj^ ] (hayra:n) {OsT}

sf. 1. Bir eyi veya birini ok beenen; hayran olan. 2. arm. 3. Afyon sarhou. 4. is. Beenen, tak dir eden kimse. S h a y r a n e tm e k , Hayranlk duy gusu brakmak]] h a y r a n o lm a k , iyi, gzel veya olaanst durum ve davranlar karsnda be enm e duygusu ile birlikte sayg duymak.
h a y r a n i, [Ar. hayran ^ j y ] (hayra:ni:)v is. Hayran

lk; aknlk.
h a y r a n lk , - [hayran-lk] is. 1. Hayran olm a duru

mu. 2. Gzel bir ey veya durum karsnda duyu lan aknlkla kark beenme duygusu. 3. mecaz. A n istek; tutku. 4. {eAT} Esrar; hai. S h a y r a n lk la , ok beenerek; hayran kalarak.
h a y r a t, [Ar. hayr > hayrat o ljp -] (hayra. t) {OsT} is.

Ba, bahe ve bostan gibi yerler iin yaplan basit kap. [DS] & h a y m e -g h , {OsT} adr yeri.\\ h a y m e -g eh , {OsT} adr yeri. || h a y m e -i k e b t, {OsT} 1. M avi adr. 2. Gkyz; sema]] h a y m e -i e z ra k , {OsT} 1. M avi adr. 2. Gkyz; sem a.|| h a y m e -n i n , {OsT} 1. adrda oturan. 2. Gebe.|| h a y m e -n in , {OsT} adrda oturma; gebelik.|| h a y m e -se r y , {OsT} H km dar adr; ota. || h a y m e -e b b z , {OsT} adr kuklas. h a y m e d e t, [? haymedet] {az} is. 1. Gz yumma; ho grme. 2. zf. N asl olsa... [DS] h a y m e te, [? haymete / haymede] {az) e. Doru; gerek. [DS]
h ay m , [Ar. haym J^~ -] (h a y m i;) {O sT} sf. adr bi

1. H ayr ileri. 2. Sevap kazanmak zere yaplan iyilik. 3. Halkn yararlanmas iin yaplan cami, okul, eme, han gibi kuram lara verilen ad. 4. sf. Sevap amacyla yaplm olan.
h a y r e t 1, [Ar. hayret O j ^ ] {OsT} is. 1. Beklenm edik

iminde olan,
h a y m u r, [? haymur] {az} is. Erkeklik organ. [DS] h a y p tm a k , [hayp-t-mak] {az} gl. f . [-r] Y k ve

koum hayvanlarm iten, ykten kurtarmak; z mek. [DS]


h a y r 1 [Ar. hayr ,
j e - ] {O sT}

is. 1. yilik. 2. yi ve ya

rarl i. 3. Yarar. S h a y r-i m u k a y y e d , {O sT} Biri ne gre iyi ve yararl olduu hlde dierine gre zararl olan ey.
h a y r2, [Ar. hayr
{O sT}

sf. 1. yi. 2. Yararl. 3.

Hayrl. S

h a y r-e n d , {O sT} yilik dnen.\\ h a y r-e n d n e , {O sT} Hayrl i dnene yakr biimde.\\ h a y r-e n d , {O sT} yilik dnc.\\ h a y r-h h , {O sT} yiliksever,]| h a y r -h h n e , {OsT}

ve hi grlmedik bir olay veya durum karsnda duyulan aknlk; arma. 2. nl. alacak bir ey karsnda kalnca sylenen sz. S h a y re t- b a h , {OsT} artc; aknlk verici. || h a y re t- b a h , {OsT} H ayret veren.|| h a y r e t- d ih , {OsT) aknlk veren.|| h a y re t-e fz , {OsT} aknlk artran.|| h a y re t-e n g z , {OsT} H ayret iinde brakan.|| h a y r e t e tm e k , armak; aakalmak.|| h a y r e te d m e k , armak; aakalm ak,|| h a y re t-fe z , {OsT} akn lk veren; artan. || h a y re t-i g a m , {OsT} znt nn verdii aknlk.|| h a y r e t-i srfe , {OsT} Tam aknlk,|| h a y re tle , aknlkla; aarak; ara rak.,|| h a y re tle re d m e k , armak; aakalm ak,|| h a y r e tle r i in d e k a lm a k , armak; aakalm ak,|| h a y r e tte b r a k m a k , amasna sebep olmak; a rtmak.|| h a y r e tte k a lm a k , armak. || h a y re t-z , {OsT} aknlk douran]] h a y re t-z e d e , {OsT} H ay rete dm olan. h a y r e t2, [Ar. hayrat] {az} is. Pazar ve panayr gibi kalabalk yerlerde bir kii tarafndan belli bir m ik tar para vererek karcya yaptrlp dattrlan pek mez, kar ve su karm iecek. [DS]

HAY h a y r i 1 [Ar. hayr / hayriyye SjJ- / ,

ieiICESM 11 96
(hayri:) Uzun boylu ve ahmak; boyu uzun akl ksa. 3. anat. Tel gibi olan organ. S 1 h a y t- b td , {OsT} Uzun ve ahmak. || h a y t- e b y z , {OsT} Gne doarken ufuk ta grlen k demetleri.\\ h a y t- e sv ed , {OsT} G ne doarken yava yava silinen gecenin iplik ip lik karanl.|| h a y t- h a y m e , {OsT} adr ipleri.|| h a y t- m le v v e n , {OsT} bot. K rom atik iplik. || h a y t n e sc -i g u d r f, {OsT} anat. Telsi kkrdak doku su,|| h a y t- r a k a b e , {OsT} anat. Omurilik.\\ h a y t- u , {OsT} 1. Ik demetleri. 2. Gnein iplik gibi grnen nlar. h a y t2, [hayt] {az} nl. kzleri durdurmak iin sylenir. [DS]
h a y ta 1, [Ar. hayta

{OsT} sf. Hayrla ilgili; iyilie ilikin.


h a y r i2, [? hayri] {az} is. Bakr kse. [DS] h a y ro la , [Ar. hayr + T. ol-a] (hayrola) nl. "Ne

var? N e oluyor? anlamnda kullanlr,


h a y r u lla h , [Ar. hayrullh -d)lje-] {OsT} sf. Allah ka

tnda hayrl olan,


h a y s, [Ar. hays

] {OsT} is. 1. lgi. 2. Saygnlk;

sayg.
h a y s a n a , [? haysana] {az} is. Bilei ta. [DS] h a y s a n m a k , [haysa-n-mak] {az} dnl. f.

[-r] Kskanm ak; ekememek. [DS] h a y s n m a k , [hay-s-n-mak / kaysm -mak ?] {az} dnl. f. [-r] 1. Piman olmak. 2. Kskanm ak 3. amak. 4. Kayglanmak. [DS]
h a y siy e t, [Ar. hays (nerede) > hayiyyet c ~ ^ ] {OsT}

{OsT} is. 1. Urgan. 2. adr

is. 1. Sosyal konum; stat. 2. Deer; saygnlk; iti bar. 3. Onur; eref; z sayg, fi1 h a y siy e t d iv an , B ir dernek veya kurulun yelerinden dernek veya kurulun ilkelerine aykr davranlar olan kimsele rin durumunu inceleme ve ceza verme yetkisi olan d em ek organ; onur kurulu.|| h a y siy e tin e d o k u n m a k , Onuru zedelenmi olmak; erefine halel gelmek. || h a y siy e t-ik e n , Onur krc; saygnlk d rc. h a y siy etiy le , [Ar. hayiyyet + T. ile] (haysiyetiyle) zf. Dolaysyla; ...-den d o la y ;.... sebebiyle, h a y siy e tli, [haysiyet-li] sf. 1. Haysiyeti olan; deerli; saygn. 2. Onurlu; erefli, h a y siy e tsiz , [haysiyet-siz] sf. 1. Haysiyeti bulunm a yan; deer verilmeyen; saygn olmayan; itibar edilmeyen. 2. Onur krc davranlara boyun een; erefsiz; onursuz, h a y siy e tsiz lik , -i [haysiyet-siz-lik] is. 1. Haysiyet siz olma durumu; itibarszlk. 2. O nur krc davra nlara boyun eme durumu; onursuzluk; erefsiz lik. h a y s u n m a k , [hay-su-n-mak] {az} dnl. f. [-ur] Kskanmak; ekememek. [DS] h a s u tla n m a k , [haysut-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Kskanm ak; ekememek. [DS]
h a y s , [Ar. hays cx^~] {OsT} z f tibariyle; dola

ipi. 3. Kazk; adr kaz. h a y ta 2, [Erme, hayd (kara leke, damga) > haydarag ?] (h a yta ) sf. 1. Rezil; utanmaz. 2. Babo; serke; serseri; klhanbeyi. 3. {az} Yardak. [DS] 4. {az} (Kii iin) duygusuz. [DS] 5. {az} Hayvan besleyen. [DS] 6 is. Osmanl imparatorluunun s nr ularnda konulanan, zaman zaman dman lkelerine akn iin gnderilen sava komando birlikleri. 7. {eAT) Zorba; isyanc; ekya. 8. {az} irkin vcutlu kadn. [DS] 9. {az} E; kar; aile. [DS] h a y ta h k , - [hayta-lk] is. 1. Hayta olma durumu. 2. Serserilik; haydutluk; klhanbeylik. S h a y ta lk e tm e k , Serserice davranlarda bulunmak; kl hanbeylik etmek. h a y ta n m a k , [hayta-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Srt st uzanmak; srt st yatmak. [DS] h a y ta r m a k , [layt-ar-mak / kayt-ar-m ak ?] {az} gl. f i [-r] Getirmek. [DS] h a y ts m m a k , [hayt- + s-n-mak] {az} dnl. f. [-r] midi kesilmek; midi krlmak. [DS]
h a y t, [Ar. hayt

(hayti:, t kaim sylenir) {OsT}

sf. Tel biiminde olan,


h a y tiy e , [Ar. haytiyye k ^ ] (t kaln sylenir) {OsT} u

is. zool. psiler.


h a y u 1, [karn / kayu / hayu] (khayu) {eT} zm. 1. Her

kimse. [EUTS] 2. sf. Hangi; hani. [DLT]


h a y u 2, [Far. hay ^ i-] (hayu;) {OsT} is. Tkrk; sal

ysyla. S h a y s l-esm , {OsT} sim ler dolaysyla kiiyi tanma.|| min h a y s l-m c m , {OsT} Top tan.|| min h a y s l-sfat, {OsT} Sfat dolaysyla kiiliim tanma.
h a y u m , [Ar. hayum

ya.
h a y u k , -u [oyuk / hyk / hayuk] {az} is. Tarla ve

(hayu:m) {OsT} is. (hayu;mi;) {OsT} sf.

bahedeki rnlere ku vb. hayvanlarn zarar ver melerini nlem ek iin tahta veya paavradan ya plm korkuluk. [DS]
h a y u n e t, [Ar. haynet c ^ = - ] (hayu:net) {OsT} is.

anat. Geniz.
h a y u m , [Ar. haym

(Vakit iin) yaklama,


h a y u s n g a , [kayu-s-n / hayusmga] {eT} zm. H er bi

Genze ait; genizle ilgili. & h a y m s m it, {OsT} dbl. Geniz nsz. h a y t1 [Ar. hayt W -] {OsT} is. 1. plik; tel. 2. mecaz. ,

rine. [EUTS]
h a y u ta , [kayu-ta / hayuta] {eT} zf. Herhangi bir yer

de. [EUTS]

O m B im C E SEU K r

HAY hayvanck, - [hayvan-ck] is. M ikroskoplar yard m ile grlebilen ok kk hayvan, hayvanclk, - [hayvan-c-lk] is. Evcil hayvan y e titirme ve onlara bakma ii. hayvani, [Ar. hayvn (hayva;ni;) {OsT} sf. 1. Hayvanla ilgili; hayvana ilikin. 2. Hayvandan elde edilen; hayvansal. 3. mecaz. Kaba ve hoyrata; hayvanca. hayvaniyet, [Ar. hayvniyyet c ~ ; l ^ ] {OsT} is. H ay van olm a durum ve nitelii; hayvanlk, hayvanlama, [hayvan-la--ma] is. Hayvan durum u na gelme; kabalk ve hoyratlk etme, hayvanlamak, [hayvan-la--mak] dnl. f. [-r] 1. H ayvan durum una gelmek. 2. nsanlk zelliklerini, erdemlerini kaybetmek; kabalamak, hayvanlk, - [hayvan-lk] is. 1. H ayvan olma du rumu. 2. mecaz. Hayvanca davranlarda bulunma; kabalk. S hayvanlk etmek, Hayvanca davran larda bulunmak; kabalk etmek; hoyrata davran mak. hayvansal, [hayvan-sal] sf. 1. Hayvanla ilgili; hay vana ait. 2. Hayvandan elde edilen. 3. Hayvandan kaynaklanan. hayvar, [Far. hye / Yun. cavier] {az} is. 1. Havyar. 2. Koruun ilk durumu. [DS] hayvara, [Far. vre] {az} sf. 1. siz gsz ve kararsz biimde dolaan. 2. Zararn hesaba kat madan rastgele i yapan. [DS] hayvatlamak, [hayvat-la-mak] {az} gsz. f. [-r [l()-yor] (ocuk iin) heyecanla barmak. [DS] hayya, [Ar. hayy l~-] (hayya;) {OsT} is. Ylan. hayyah, [hay+yh] (hayya;h) {az} e. Evet; yle. [DS] hayyak, [Ar. hik > hayyk ^ U -] (hayya:k) {OsT} is. ulhalar. hay y ak allah , [Ar. hayyk Allh 4JJI i)L^] (hayya: kalla:h) {OsT} nl. Allah mrler versin!" anla mnda iyi dilek sz, h ay y a l', -li [Ar. hayl (at srs) > hayyl JL^-] (hayy a d ) {OsT} sf. 1. Binici; svari. 2. At yetitiricisi. hayy al2, -li [Ar. hile > hayyl J l ^ ] (hayya.T) {OsT} sf. Hileci. hayyam, [Ar. hayme >hayym pU-] (hayya:m) {OsT} sf. adrc. hayyat1 [Ar. hayye > hayyt o U ] (hayya.t) {OsT} , is. 1. Ylanlar. 2. mecaz. Geimsiz, huysuz kimse. hayyat2, [Ar. hayt (dikme) > hayyt A =-] (hayyal) >W {OsT} is. Dikici; terzi. S1 hayyt- mhir, {OsT} Usta terzi. hayyatn, [Ar. hayytm (hayya:ti:n, t kaln

hayva1, [Far. abiya] {eAT} {az} is. Ayva. [DS] hayva2, [Ar. haviye] {az} is. Havya. [DS] S hayva demiri, {az} Havya. [DS] hayvadene, [Yun. aghovotano] {az} is. bot. * ayvadana. [DS] hayvah, [hay+vah / ey+vah] (h a va.h) {az} nl. y Eyvah! [DS] hayvan, [Ar. hayy (diri) > hayvan O lj^] (hayva:n) {OsT} is. 1. Canllk; dirilik. 2. Diri ey; canl ey; canl varlk. 3. biy. O rganik kat maddelerle besle nen, bu besinlerini az yardm ile yutan ye sindi ren, sindirim artklarm boaltm yoluyla vcudun dan atan, sindirim srasnda gerekli maddeleri kan yoluyla vcudunun btn organlarna datan ve hareket edebilen canl varlk. 4. Duygu ve hareket yetenei olan canl varlk. 5. (Daha dar anlamda) insandan farkl olarak dil ve akl yeteneinden yok sun canl varlk. 6. At, eek ve sr gibi yk tam a ilerinde kullanlan canl. 7. mecaz. Yeteneksiz ve akln iyi kullanamayan kimse; dncesiz; kaba; hoyrat; ahmak. S hayvan bilimci, biy. Hayvan bilimi uzman; zoolog. || hayvan bilimi, biy. Hay vanlarn yap, grev, davran ve snflandrlmas, yeryzndeki dallar gibi konularla ilgili ara trma ve incelemelerde bulunan biyoloji dal; hay vanlar bilimi; zooloji.\\ hayvan gibi, 1. Kaba, duy gusuz ve aklsz; beceriksiz. 2. ri y a n . || hayvn- gayr-i ntk, {OsT} Konumayan hayvan.|| hayvnl ntk, {OsT} Konuan hayvan; insan.|| hayvan hikyesi, ed. inde retici eler bulunan ve hayvanlar arasnda gemi gibi yazlan Orta a hikyesi; fa b l.|| hayvan kmr, Kan ve kemik gibi hayvansal rnlerden elde edilerek hekimlikte kullanlan bir tr kmr. hayvanat, [Ar. hayvant o b l j ^ ] (hayva;na;t) {OsT} is. 1. Hayvanlar. 2. Hayvan bilimi; zooloji. S hayvnt- bahriye, {OsT} zool. Denizde yaayan hay vanlar,|| hayvnt- berriye, {OsT} zool. Karada yaayan hayvanlar.|| hayvnt- ehliye, {OsT} zool. Evcil hayvanlar; insana alkn hayvanlar.\\ hayvnt- ibtidiye, {OsT} biy. Tek hcreli hayvan lar. || hayvnt- miye, {OsT} zool. Su hayvanlan.|| hayvnt- naka, {OsT} Sulu eyler iinde ge liimini tamamlayan hayvanlar. || hayvnt- neba tiye, {OsT} zool. Deniz hyarlar, (Holothuroidea)\\ hayvnt- tliye, {OsT} biy. ok hcreli hayvan lar. || hayvnat- trbiye, {OsT} zool. Toprakl hayvanlar.\\ hayvnt- vahiye, {OsT} Yrtc ve yabani hayvanlar. || hayvanat bahesi, D eiik blgelerden gelme ve sk grlmeyen trden hay vanlarn halka gsterilmesi amacyla dzenlenmi bir tr park. hayvanca, [hayvan-ca] (hayvanca) zf. 1. Hayvana yakr biimde. 2. Kaba; hoyrata; nezaketten uzak.

HAY

MIfflfCfSM.
hayyatn-i hassa,

IS18

sylenir) fOsT) is. Terziler. S {OsT} Saray terzileri. hayye1 [Ar. hayye ,

hazaar, [ha + Ar. zahir] (ha:za-a:r{az} zf. Belki. [DS] hazabi, [Ar. hizb > hazb Engebeli yerler, hazafe, [Ar. hazfe (haza.fe) {OsT} is. Lavanta iei. hazahar, [ha + zhir] {az} e. phesiz. [DS] hazahr, [ha+ zhir] {az} e. Evet. [DS] hazain, [Ar. hazne > hazin *>''>-] (haza.in) {OsT} is. Hazineler, hazin-i medfne, {OsT} Gml hazineler. hazair, [Ar. hazire > hazir (haza:ir) {OsT} is. 1. evresi duvarl mezarlklar. 2. Duvar veya it ile evrilmi al. hazakat, -ti [Ar. hazakat o i l i ^ ] (haza:kat) {OsT} is. (Hekim ler iin) ustalk; maharet; beceriklilik; uz luk. hazakatli, [hazakat-li] (haza:katli) sf. (Hekim iin) usta; iinin ehli; becerikli; uz. hazal, [Ar. azel] {az} is. Kuruyup dklen aa yapra. [DS] hazam et, [Ar. hazm > hazm et c~*lj^] (haza:met) is. Doru ve kesin kararlar. hazan1, [Far. hazn ol>~] (haza:n) {OsT} is. Sonba har; gz. & hazn-dde, {OsT} 1. H azan grm; sararp solmu. 2. Felakete uram.\\ hazn-gh, {OsT} D nya; lem.\\ hazn-istn, {OsT} 1. Hazan grm yer. 2. Felakete uram yer.\\ hazn-lika, {OsT} Soluk benizli; hazan benizli.|| hazn-nm, {OsT} Sonbahar grnl; hzn verici.|| haznresde, {OsT} H azan mevsimine ulam; solup sararm. || hazan yapra gibi titrem ek, me, korku, heyecan vb. sebeplerle ok titremek. hazan2, [? hazan] {az} is. 1. Yoksul. 2. (Kii iin) a gzl. [DS] hazan, [Far. hazm hazar, [Ar. hazar (haza:ni:) {OsT} sf. Son {OsT} is. 1. Yerleik hayat ya bahar mevsim ine ait; gzle ilgili, ayanlarn oturduklar yer. 2. K y ve ehir gibi bir yerleim biriminde sefer, sava gibi durumlar d nda oturma durumu. 3. Bar ve gven, fi1 hazar ve sefer, 1. Evde oturma ve yolculuk. 2. Bar ve sava zaman. hazareniye, [Ar. hazreniyye ^ j - ] (haza:reniye) (haza:bi:) {OsT} is.

(OsT) nl. Toplanp gelin. S

hayye ales-sal, {OsT) Toplanp namaza gelin. || hayye alel-felh, {OsT) Toplanp kurtulua gelin. hayye2, [Ar. hayye {OsT) is. Ylan. S hayye-i {OsT} zf. Canl ve esved, {OsT} Karaylan. hayyen, [Ar. hayy > hayyen diri olarak. S hayyen meyyiten, {OsT} l ya da diri. hayyetm ek, [Ar. hayy + T. et-mek] g l . f [-(d)-er] [(d)-i-yor] Canlandrmak; dirilmek, hayy, [hay + ya] {az} e. Elbet; tabii; evet. [DS] hayyr, [? hayyr / hayr] {az} is. ncir. [DS] hayyir, [Ar. hayr (iyilik) > hayyir jJ~] {OsT} sf. 1. yiliksever; her zaman iyilik eden. 2. ok hayrl, hayyiz, [Ar. hayy iz _ ^ ] {OsT} is. 1. Mekn; yer; mevki. 2. Gs boluu. 3. Bir eyin uzayda kap lad yer; uzam. S hayyiz-i husul, {OsT} M eyda n a gelme yeri. || hayyiz-i im kn, {OsT} m kn sa lanabilecek ortam ve durum .|| hayyiz-i i tibr, {OsT} Sayg gsterilen y e r ve durum .|| hayyiz-i mselles, {OsT} anat. Gs iini uzunlamasna ikiye ayran boluk. || hayyiz-i tabii, {OsT} anat. Gs iten iki eit blme ayran zar. hayz, [Ar. hayz a i v ] {OsT} is. Kadnlarda ayba du rumu. hayzran, [Far. hayz-rn / hayzurn b jrH {OsT} is. -* hezaren. hayzuran, [Far. hayz-rn / hayzurn - hezaren. h az1 -z [Ar. haz' >-] {OsT} is. -* haza2. , haz2, -zz [Ar. hazz {OsT} 1. Hoa giden bir e {OsT} is.

yin insanda uyandrd duygu; holanma; zevk lenme. 2. fel. Bir eyden duyusal ve manevi zevk duyma. 3. psikol. Srdrmek istenen doygunluk ve holanm a veren heyecan. 4. Talih; hisse; nasip. 5. {az} tah. [DS] <3 haz aaca, {az} tah a m ak iin yenilen biber, baharat vb. eyler. [DS]|| haz duymak, Zevk almak; holanmak; hazzetmek. || haz verm ek, Holanmasn, zevk almasn sala mak. haz3, [Far. hz jU-] {OsT} (haz:) is. Kir; pas. haza1 [Ar. haz I&] (h a a:) {OsT} zm. 1. Bu; u; o. , z

2. sf. argo. Kusursuz; eksiksiz; mkemmel. S ha {OsT} is. bot. Kavun aalar, za serseri, Tam deli. || haza ehzade, Tam; m hazaret, [Ar. hazret o jU i^ ] (haza:ret) {OsT} is. 1. kem m el bir ehzade gibi. Hazr olma. 2. Yaknnda, yannda bulunma, haza2, -a [Ar. haza' j=-] {OsT} is. 1. Kesme; k hazar, [Ar. hazar (hazari:) {OsT} sf. 1. Bir saltma. 2. Kazma; silme. 3. Yrtma. S haza-i ezen, {OsT} tp. Soluk borusunu yarp amak. ky veya ehirde yerleik olarak yaayanlarn ha yatlarna ilikin. 2. H azarla ilgili; bara ait. 3.

IIIB

1919

HAZ

Tekke ve zaviyelerin m utfak ihtiyalarn karla mak zere saray tarafndan yaplan ayn ve nakd yardm.

hazf, [Ar. h azf *J^] {OsT} is. 1. Ortadan kaldrma; aradan giderme. 2. Szn uzamasn nlemek iin
baz kelimelerin karlmas. 3. ed. Yalnz noktasz harfleri kullanarak iir veya nesir yazmak, hazfetme, [Ar. h a z f + et-me] is. O ltadan kaldrma; giderme. hazfetmek, [Ar. h azf + et-mek] gl. f. [-r] [-(d)-iyor] Gidermek; ortadan kaldrmak, hazgan, [kaz-ga-n / hazgan] {eT} is. Kazan; ser vet; hazine. [EUTS]

hazaz, [Ar. hazz (haza:z) {OsT} is. Yosun. S hazzs-sahr, {OsT} bot. Cier otu, (M archantia
polymorpha).

hazaze, [Ar. hazze 3lr-] (haza:ze) {OsT} is. tp. B u


lac ve ldrc bir cilt hastal,

hazc, [haz-c] sf. 1. H azclkla ilgili olan. 2. is. Haz


cl benim seyen ve savunan kimse; hedonist,

hazclk, - [haz-c-lk] is. 1. H azza ve zevk alm aya


hastalk derecesinde dkn olma durumu. 2. fel. Zevki, insan hayatnn tek amac ve tek deeri sa yan, haz veren her eyin iyi olduunu kabul eden reti; hedonizm. 3. Haz aramay ok ar ve sa pklk derecesine vardrma eklinde ortaya kan ruhsal bozukluk. 4. ekon. Ekonomik etkinliin hazzn en yksek derecesine varacak biimde geliti rilmesini savunan reti; hedonizm,

hazhaza, [Ar. hazhaza

{OsT} is. 1. El ile

harekete getirme; sallama. 2. El ile cinsel doyuma varma; istimna,

haz, - [Ar. huz (alak gnlllk)> hz ^ ^ - ]


(ha.z) {OsT} sf. A lak gnll; mtevaz,

hazan, [Ar. hz'an U*>U-] (ha:zan) {OsT} zf. A l


ak gnll olarak,

hazef, [Ar. hazef ^i>-] {OsT} is. 1. Topraktan yapl m anak mlek tr eyler. 2. ed. Divan edebi
yatnda noktasz harflerle iir yazm a sanat. S hazef-pre, {OsT} mlek kr.|| hazef-rze, {OsT} mlek krnts,

hazane, [Ar. hz + Far. ne <U>U-] (ha:za:ne)


{OsT} zf. A lak gnlllkle,

hazk, [Ar. hazakat > hazk j i l ^ ] (ha:zk) {OsT} sf.


(Hekim iin) Ustalk sahibi; iinin ehli; uz; usta,

hazkane, [Ar. hazk + Far. -ne ajIsU-] (ha:zka:ne)


{OsT} zf. (Hekimlik iin) ustacasma.

hazef, [Ar. hazef J>y-] (hazef:) {OsT} sf. anak


mlekle ilgili,

hazkyet, [Ar. hzkyyet oJSU -] (ha:zkyet) {OsT}


is. Hekimlikte ustalk.

hazefiye, [Ar. hazefiyye <>-] {OsT} is. 1. anak l mlek gibi topraktan yaplm eyler. 2. anak
mlek iilii veya sanayii, hazel, [Ar. gazel] {az} is. -* hazal. [DS]

hazm 1 [Ar. hzm (ihtiyat) > hazm pU-] (ha:zm) ,


{OsT} sf. htiyatl.

hazelat, [Ar. hazele > hazelt o'ss-j (hazela:t) {OsT}


is. A lak kimseler; kalleler; bayalar

hazm2, -zn [Ar. hazm |**a] {OsT} is. 1. Yenilen y i


yeceklerin paralanma ve kimyasal deiikliklere urayarak vcuda yarayacak hle gelmesi; sindi rim. 2. mecaz. Benimseme; kabul etme. S hazm- nefs, {OsT} Hislerine hakim olma; katlanma.

hazele, [Ar. hzil > hazele dJ-] {OsT} is. 1. Baya ve dnek kimseler; alaklar; kalleler. 2. {az) Ele
avuca smayan yaram az ocuk. [DS]

hazem, [Ar. hazem

{OsT} is. 1. Dizme. 2. ed. lk

hazm 3, [Ar. hazm p->U] (ha:zm) {OsT} is. Sindiren;


hazmettiren.

beytin ortasna bir ila drde kadar h arf ekleme.

hazen1 [Ar. hazen dy>~] {OsT} is. Tasa; kayg; gam. , hazen2, [Far. hzen OjU-] (ha:zen) {OsT} is. Baldz. hazer1 [Ar. hazer jis-] {OsT} is. Saknma; ekinme. , 0 hazer etmek, Saknm ak.|| hazer zre olmak,
{OsT} Uyank ve tetik durmak.

haz ma, [Ar. hzm a <u*iU] (ha:zma) {OsT} is. Sin


dirme gc.

hazml, [hazm-l] sf. 1. mecaz. Y ersiz davranlara,


hakaret edici szlere aldrmayan; byk hogr sahibi. 2. Benimseyen, katlanan, kabullenen, hazmsz, [hazm-sz] s f 1. Yediklerini sindirmekte glk eken veya sindiremeyen. 2. mecaz. Yersiz davran ve szlere kar taham ml edemeyen. 3. mecaz. Kabullenemeyen; benimsemeyen, hazmszlk, - [hazm-sz-lk] is. 1. Yenilen y iye ceklerin sindirilememe durumu. 2. mecaz. Hogr ile karlayamama; benimseyememe; katlanamama; kabullenememe, hazin, [Ar. hazn] {az} is. 1. nsan ve hayvanlar iin klk yiyecek. 2. Y akacak odun. [DS] hazm

hazer2, [? hazer] {az} sf. (Kii iin) byklk tas


layan. [DS]

hazeran1 [Hazer / H azar > hazeran] (hazera:n) is. ,


Hazarlar tarafndan yaplan bir tr kl.

hazeran2, [Far. hayzern ljryS-] (hazera:n) is. -* he


zaren.

hazerat, -t [Ar. hazret > hazert


{OsT} is. Hazretler; saygdeer kiiler.

(Jazera:t)

HAZ

I M M E M

1920

dam , {az} Kiler. [DS]|| hazin evi, {az} Kiler. [DS] hazm a, [Ar. hazma (ha:zra) {OsT} sf. Emzi
ren; emzirici.

harcamak || hazr yiyici, almadan nceden ka zanlm veya bakalarnn kazandn harcayan kii; mirasyedi. hazr2, [Ar. hzr
kinen; hazer eden,

(ha;zr) {OsT} sf. Korkup e (ha;zra) {OsT} is. 1. Kent (ha:zr-

hazinlik, - [hazm-lk] {az} is. Kiler. [DS] h azr1 [Ar. hzr , {OsT} sf. 1. Bir yerde bulu
nan; huzurda olan. 2. Bir i yapmak veya balamak iin gereken her eyi tamamlam olan; ank; ama de; mheyya. 3. Belli bir ie yarayacak duruma getirilmi; hazrlanm. 4. nceden yaplp sata sunulacak duruma getirilmi olan. 5. zf. (Cmle banda kullanldnda) bir frsat domuken. 6. is. M iras yoluyla ele geen veya nceden biriktirilmi olan para, mal vb. servet. S hazra konmak, Ba

hazra, [Ar. hzra

li; ehirli. 2. Bir yere yerlemi,

hazrcevab, [Ar. hzr-cevb ceva;bi;) {OsT} is. Hazrcevaplk,

hazrcevap, -b [Ar. hzr-cevb j- > H {OsT} sf. Gerektii zaman hem en ve yerinde cevaplar ve
ren.

hazrcevaplk, - [hazrcevap-lk] is. Gerektii za


man hemen ve yerinde cevap verme durumu,

kasnn emei ile kazanlm olan eyden yarar lanmak.|| hzr-bah, {OsT} 1. Hazr edilmi. 2. Hazr ol!|| hzr-bil-meclis, {OsT} Bir toplant ve ya toplulukta hazr bulunanlar,|| hazr bulunm ak, 1. Bir yerde var olmak, kendi bulunmak. 2. Bir eyi hemen yapabilecek durumda olmak. || hzr-cevb, {OsT} Hazrcevaplk.\\ hzr-cevb, {OsT} -* hazr cevap. || hazr orba, Yalnzca stmak veya scak su eklemekle sofraya konulabilecek durumda olan orba. || hazrda, Kullanlabilecek durumda; el al tndaki hazrdan yemek, Yenisini kazanmadan eldekini harcamak, tketmek. || hazr deer, Banka larda veya bir iletmede hemen kullanlabilecek durumda elde bulunan para veya para yerine kul lanlabilir varlk.\\ hazr elbise, Belirli llere gre dikilmi ve az bir ilemden sonra mteriye uydurulabilecek ekilde dikilmi elbise. || hazr et mek, Hemen kullanlabilecek durumda tutmak. || hazr evin has kadn, Daha nceden kurulmu bir dzenden yararlanmasna ramen ona hibir kat kda bulunmayan kimse. || hazr kahve, Sadece s cak su eklemek suretiyle iilebilir kahve. || hazr kta, as. Gerektii zaman hemen kullanlabilecek durumda tehizatl olarak bekleyen asker birlik. || hazr m ezarn ls, Kendisi hibir ey yapma yan, her eyi bakalarndan bekleyen; tembelli H a zr ol! Askerlikte esas duru denilen ba ve vcut dik, baklar ileride, eller uyluklara yapm bir biimde duru iin komutan tarafndan verilen emir.|| hazr ol duruu, spor. Vcut ve ba dik, g s ileride, omurga ve bacaklar gergin, topuklar bitiik, kollar doal yerinde, avular uyluklarda olarak ayakta bulunulan durum.\\ hazr olmak, 1. Bir ie veya harekete giriecek durumda bulunmak. 2. Bir yerde bulunmak\\ hazr para, Bankalarda veya bir iletmede hemen kullanlabilecek durumda elde bulunan para; disponibilite.\\ hzr nazr, {OsT} Her yerde her zaman bulunan; Allah. || hazr yemek, 1. Hemen sofraya konup yenilebilecek du rumda her eyi hazr olan yemek. 2. Kendi kazan makszn, nceden kazanlm olan paray, serveti

hazrc, [hazr-c] is. 1. mecaz. Kendisi bir emek harcamakszm her eyi elde etmek, bakalarndan ya rarlanm ak isteyen kii; hazr yiyici. 2. Hazr elbise satan kimse. hazrclk, - [hazr-c-lk] is. 1. H er eyi hazr olarak bulm ay isteme durumu. 2. H azr elbise retme veya satma ii.

hazrn, [Ar. hzrn hazrun, [Ar. hzrn

(ha;zri;n) {OsT} sf. (ha.zru.n) {OsT} sf.

Bizzat orada bulunanlar; hazr olanlar, Bizzat huzurda olanlar; istenilen yerde bulunmas gerekenlerden orada bulunanlar, hazrlam a, [hazr-la-ma] is. Bir eyi hazr duruma getirme. hazrlam ak, [hazr-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] 1. B ir eyi kullanlabilecek, yararlanlabilecek duru m a getirmek. 2. Bir eseri, vb. eyi ortaya koymak; meydana getirmek; gerekletirmek. 3. Gerekle tirilm esi dnlen bir ey iin nceden gerekli i ve ilemleri yapp tam am etmek; .nceden dzen kurmak. 4. nceden gelecek iin nlem almak; ih tiyalar tespit etmek. 5. Sebep olmak; yol amak; meydana getirmek. 6. B ir kimseyi, bir eyi yapabi lecek veya bir sorunu yklenebilecek duram a ge tirmek; gerekli bilgilerle donatmak; yetitirmek. 7. K t bir haber verm eden nce kiiyi psikolojik ynden direnli klacak szler sylemek; altr mak. 8. kim. Bir maddeyi elde etmek, hazrlan, [hazr-la-n-] is. Hazrlanma eylemi veya biimi. hazrlanm a, [hazr-la-n-ma] is. Kendini hazr duru ma getirme. hazrlanm ak, [hazr-la-n-mak] dnl. f. [-r] 1. Kendini hazrlam ak; hazr bulunmak. 2. edil. f. H a zr duram a getirilmek, hazrlatm a, [hazr-la-t-ma] is. Hazr duram a getirme eylemi. hazrlatm ak, [hazr-la-t-mak] gl. f. [-r] H azr du ram a getirmek.

1921

HAZ

hazrlay, [hazr-la-y-] is. H azr durum a getirme


eylemi ve biimi, hazrlk, - [hazr-lk] is. 1. Bir eyi kullanabilecek duruma getirmek iin yaplan alma. 2. B ir ie girimek iin gerekli olan eyleri hazr hle getirme ilemleri. S hazrlk (devresi) dnemi, Bir i veya giriim iin gerekli hazrl tamamlamaya yetecek sre. || hazrlk grmek, Yaplacak i veya giriim iin gerekli eyleri salamak; temin etmek; hazrlk yapm ak.|| hazrlk snf, renciye belirli bir sn f, bir okulu okuyabilecek tem el bilgilerin verildii retim dnemi; ihzari snf.\\ hazrlk sorutur mas, Suun ilendiini haber alan Cumhuriyet Savcsnn kamu davas alp almayacan ara trmak amacyla yapt n soruturma. hazrlkl, [hazr-lk-l] sf. 1. Hazr duruma gelmi olan; bir i iin gerekli eyleri tam amlam olan. 2 . Karlaaca glkleri ve engelleri am ak iin kendinde madd ve manev gc toplam bulunan. 3. Hazrl bulunan. 4. zf. Hazr olarak; hazrl tamamlam olarak. S hazrlkl (bulunmak) ol mak, H azr durumda olmak; hazrlanmak. hazrlksz, [hazr-lk-sz] sf. 1. Hazrlk yapmam olan; hazr olmayan. 2. zf. Hazrlk yapmadan; ha zrlk yaplmam durumda. S hazrlksz (bulun mak) olmak, Hazrlanmam olmak; hazrlanma mak.

hazrlop, [Ar. hzr + Fr. lobe] sf. 1. (Y um urta iin)


sars katlaacak derecede halanarak piirilmi. 2 . Bakas tarafndan salanm; bir emek harcanm a dan elde edilen; emeksiz; klfetsiz,

hazil, [Ar. hzil JiU-] (ha;zil) {OsT} sf. Arkadan


zor durumda brakp kaan; kalle,

hazile, [Ar. hzile 4JU ] (ha;zile) {OsT} is. Kenarnda


kirpik bulunmayan ok krmz gz kapa.

hazim 1 [Ar. hezim et > hzim j>jU] (ha:zim) {OsT} sf. ,


1. Bozguna uratan. 2. Galip. (ha:zim) {OsT} sf. Sarho,

hazim2, [Ar. hzim

hazimane, [Ar. hzim +Far.-ne <uLoU-] (ha;zima;ne)


{OsT} zf. Sarhoasna; sarho gibi,

byk servet. 2. Bu tr deerli mal ve eyann sak land yer. 3. Gml veya saklanm iken bulu nan deerli eya ve paralarn tm; define. 4. D ev letin her trl mal ve para varl; bunlardan ta nabilir olanlarn sakland yer; devlet mal. 5. m e caz. Kendisine byk bir ballk duyulan ve gve nilen kimse veya nesne. 6 . Vazgeilemez derecede deerli bulunan ey veya kimse. 7. Bavuru kitab; kaynak. 8 . Devlet btesinin gelirlerini toplayan, paralarn koruyan, ileten ve gerektii zamanda deyen bir tr banka zellii tayan devlet kuru mu. S hazine bonosu, Hzinenin bte kanunun dan ald yetkiye dayanarak kard ve bankala ra iskonto ettirdii ksa vadeli borlanma kd. || hazine defterdar, Eyaletlerde devlete ait gelirle rin tahsili ve hesaplarn tutulmas ile grevli m e murlara verilen ad. || hazne-i m ire, {OsT} D evlet hazinesi.\\ hazne-i emriye, {OsT} Maliye kurulu u.,|| hazne-i endern, {OsT} 1. hazine. 2. Sava veya olaanst durumlarda harcanmak zere ay rlm hazine. || hazne-i eslih, {OsT} 1. Silah hzi nesi. 2. A sker mze.\\ hazne-i evkf, {OsT} 1. Va k f hzinesi. 2. V akf ynetimi. || hazne-i evrk, {OsT} A riv.|| hazne-i gayb, {OsT} tasvf. A lla h n nimetlerinin grnmeyen hzinesi.|| hazne-i hs sa, {OsT} Padiahlk makamna ait denek, m al ve tanmazlarn tm. || hazne-i hssa nezreti, Sa rayn gelir ve giderlerinden sorumlu olm ak zere Tanzim attan sonra kurulmu bakanlk.\\ hazne-i hmyn, {OsT} D evlet hazinesi.\\ hazne-i millet, {OsT} 1. M illet hzinesi. 2. M aliyeynetim i.\\ haz ne-i rah t, {OsT} m paratorluk dneminde has ahr hzinesine verilen ad. || hazne kethdas, Saraya giren ve kan demirba eyann korunmasndan sorumlu yksek dereceli saray grevlisi,|| hazine nihayeti, Top namlusunun i boluunda yiv ba langcna verilen ad. || hazine odas, D eerli eya, para ve p ara deerindeki ktlarn konulduu, sakland yer.\\ hazine pullar, Damga pullar ile har pullarna verilen isim.|| hazine sarraflar, im paratorluk dneminde mltezimlerle devlet ara snda araclk eden ve kendilerine devlete yetki verilen sarraflara verilen ad.

hazime, [Ar. hzime 4^ U ] (ha:zime) {OsT} is. M i


denin sindirici gc; hazm.

hazinedar, [Ar. hazne + Far. -dr

(hazime-

hazin1 [Ar. hzn > hazin ,

(hazim) {OsT} sf. 1.

znt veren; kederlendiren; ackl; dokunakl. 2. znt iinde bulunan; zntl; hznl; kederli.

hazin2, [Ar. hizne > hzin jjU -] (ha:zin) {OsT} is. 1.


Hazine bekisi; hazinedar. 2. Beki; muhafz, ff hzin-i bb- hm yn, {OsT} tar. mparatorluk dneminde i hzinenin korunmas ile grevli m e murlara verilen ad; hazinedar.

hazine, [Ar. hazne

(hazime) {OsT} is. 1. Altn,

gm, mcevher gibi deerli maden ve mal yn;

da:r) {OsT} is. Bir hzineyi bekleyen veya yneten kii. S haznedr aa, {OsT} Siyah harem aala rndan haremin giderleri ile ilgilenen grevli. || h a znedr ba, {OsT} im paratorluk dneminde d ev let hzinesinin korunmas ile ilgili memurlarn amirine verilen ad.\\ haznedr kalfa, {OsT} -* h a znedr usta.|| haznedr usta, {OsT} Sarayda p a d i ahn giydirip kuatmak, yatrp kaldrmak gibi zel ilerine bakan ve haremin deerli eyasnn korunmasndan sorumlu cariyelere verilen ad; ha zinedar kalfa.

HAZ

Q I H I H K C t S1922 S b
{eAT} Para ve deerli eyay sarp paketlemek; denk yapmak. hazra, [Ar. huzret (yeillik) > hazr / hadr5 {OsT} sf. 1. Yeil. 2. Taze. 3. is. Yeillik. 4. Gky z. fi1 hazr-y dimen, {OsT} 1. plkte biten ot. 2. Yasa d iliki yaayan kadn, kz. hazret, [Ar. huzr (hazr bulunma) > huzr (n, ma kam) > hazret {Os T} is. 1. Sayg duyulan er kek. 2. Kutsal saylan isim lerin nne getirilen sayg sz. 3. smi sylenmeyen bir erkekten sz
edilirken alay veya hafife alm ak iin onun ad yeri ne kullanlr. 4. Seslenme veya bir erkei arma sz. 5 1 hazretleri, Eskiden sayg duyulan kiilerin

hazinedar, [Ar. hazne +Far. -dar (hazi:neda.ri:) {OsT} is. Hazinedarlk, hazinedarlk, - [hazinedar-lk] (hazi.nida.rlk) is.
Hzineyi korum a ve ynetme grevi; hazinedarn ii.

hazinemande, [Ar. hazne + Far. mnde

-cyi-]

(haznema:nde) {OsT} is. Harcanm ak zere btede


ayrlm olmasna ramen tasarruf edilerek har canmadan devlet btesine kalan para, haziran, [Akad. hzrn / Sry. haziran] (hazi:ran) is. Y ln altnc ay, otuz gndr. S1 laziran bcei,

zool. Yaprak duyargallardan Avrupa ve A syada yaygn olarak yaayan, bitki yapraklar, baak ve kklerle beslendiinden ok zararl kn kanatl bir bcek, (Amphimallus solstitialis) hazire, [Ar. hazre jry^-] (hazi:re) {OsT} is. 1. Etraf
duvar veya it ile evrilmi olup iine girilmesi mmkn olmayan yer. 2. Bir cami veya trbe bah esinde etraf it veya parm aklk ile evrili m ezar lk. 3. Duvarla evrili al. S haziretl-kuds,

adlarnn veya unvanlarnn ba tarafna getirilen sayg sz. hazul, [Ar. hazl > hazl Jj-u-] (hazu:l) {OsT} sf.
Kimsesiz ve yardm sz kalm,

hazulane, [Ar. hazl + Far. -ne

(hazu:l:ne)

{OsT} zf. Kimsesiz ve aresiz kalm olarak,

{OsT} mecaz. Cennet. haziz1 [Ar. hazz -M ^ ] (hazi:z) {OsT} sf. 1. Mutlu; ,
mesut. 2. B ir pay olan; nasipli.

haziz2, [Ar. hazz

(hazi:z) {OsT} is. 1. En a-

hazur, [Ar. hazer (ekinme) > hazr jj ii - ] (hazu.r) {OsT} sf. ok ekingen, hazval, [? hazval] {az} is. Sebzeler toplandktan sonra bostanda kalan tevekleri. [DS] hazzaf, [Ar. hazef > hazzf
mleki.

a; yer. 2. Da etei. 3. Gezegenlerden birinin veya A yn yrngesinin D nyaya en yakn oldu u nokta. hazz-i mezellet, {OsT} Zilletin en

(hazza:f) {OsT} is.

hazzan, [Ar. hazzn olj^] (hazza:n) {OsT} sf. 1. H


znl. 2. Hzn verici, hazzetme, [Ar. haz + T. et-me] is. Holanm a durumu ve eylemi.

aas. hazlam ak, [haz-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()-yor]


1. izmek. 2. Arkn suyunu belli llere gre bir ka baa, baheye bltrmek. [DS]

hazm 1 [Ar. hazm ^ - ] {OsT} is. 1. Kararl olma; di ,


renme; sebat. 2. Doru karar. 3. Gz akl; uya nklk.

hazzetmek, [Ar. haz + T. et-mek] gsz.f. [-(d)-er] [(d)-i-yor] Zevk almak; holanmak, h&d, [Hurter ve Drieffeld] is. ksalt. Fotoraf filmle
rinin duyarln belirten aritmetik dizi hlinde ykselen deer. he1 [he (yans.)\ nl. 1. Evet anlamnda kullanlan , dorulama ve onama sz; iyi; tamam; kabul. 2. {az} Al! [DS] 3. {az} z f N e? [DS] S he demek,

hazm 2, [Ar. hazm |vvu&] {OsT} is. -* hazm2, hazmetme, [Ar. hazm + T. et-me] is. 1. Sindirme ey lemi. 2. Holanma; katlanma durumu, hazmetmek, [Ar. hazm + T. et-mek] gl. f. [-(d)-er] [-(d)-i-yor] 1. (Alman besinler iin) paralanarak vcuda yararl hle getirmek. 2. mecaz. Beenil
meyen ve hakaret edici bir sz veya davrana tepki gstermeyip kabullenmek; iine atmak. 3. mecaz. B ir olumsuzlua, gl kar dayanmak; diren mek; sabretmek; dayanmak, hazna, [Ar. hazne] {az} is. 1. Hazine. [DS] 2. Haz ne. S hazna kemii, {az} Dl yata evresinde

Sylenen eyi kabul etmek; onamak; evet demek. || he mi? {eAT} yle mi; yle deil mi; deil mi? he2, [Ar. he / h _] {OsT} is. Arap alfabesinin yirmi
altnc, A rap asll Trk alfabesinin otuzuncu harfi nin ad. Ebced hesabnda deeri bei gsterir. He, [Yun. helios (gne) > Fr. hlium] is. kim. At mosferde yer alan, younluu 0.138 g r/c m \ atom numaras 2, ktlesi 4.0026 olan, helyum adl bir asal gazn sembol.

ki kemikler. [DS] hazne, [Ar. hazne > hazne {OsT} is. 1. Hazine.
2. Kk su veya sv deposu. 3. On alt bin kuru tutar. 4. anat. Dl yolu. 5. Dalyanlarda baln sktrld en son blme. S hazne balamak,

heb, [Ar. hebb v " 1 {OsT} is. Uykudan uyanma, ] heba, [Ar. heba1 (toz olma) ftj>] {OsT} is. 1. Hibir
ie yaram adan yok olma; boa gitme; yararsz du rum a gelme; bou bouna. 2. nce toz; zerre, he-

mira s r a i l .1923
ba etmek, Bo yere harcamak; ziyan etmek. || heba olmak, Bo yere kullanlmak; ziyan edilmek. hebaen, [Ar. heba3en >U ] (heba.en) {OsT} zf. Bo yere; bouna, ff heben m ensura, {OsT} Bouna harcanarak. hebe1 [Ar. hakbe =>T. hegbe] {az} is. Heybe. [DS] , hebe2, [Ar. hibe] {az} is. N ian treninde olan tarafnn kz tarafna verdii para. [DS] hebenneka, [Ar. Hebenneka (Ahmakl ile tannan Yezit adnda bir A rap m unvan) > hebenneka j-.] {OsT} sf. Ahmak olduu hlde kendisini zeki ve becerikli zanneden, hebep, [? hebep] {az} is. Hortlak. [DS] hebeyle, [he+byle] (h e beyle) {az} zf. te byle. [DS] hebib, [Ar. hebb (hebi:b) {OsT} is. Rzgr, hebire, [habire] {az} zf. Srekli olarak. [DS] heblem, [? heblem] {az} sf. Ahmak. [DS] hebt, [Ar. hebt i ^ j {OsT} is. 1. A a inme. 2. Aa indirme. hebut, [Ar. hebt J vj] {OsT} is. ni yer. heca, [Ar. hiec3 fU ] (heca:) {OsT} is. 1. B ir kim seyi iir veya nesir yoluyla yerme; hiciv. 2. Hece. S hec-g, {OsT} Yergi yazan; yergici. heca, [Ar. hec ^ (heca;i;) {OsT} sf. Hece vez nine ait. hecaya, [Ar. hecy ler. heccav, [Ar. hicv > heccv (hecca;v) {OsT} sf. 1. ok hicveden. 2. is. Hiciv yazan kimse; yergi yazar. hecdehhezr, [Ar. hecdeh-hezr jl_>* heza;r) {OsT} sf. On sekiz bin. hece, [Ar. hecv (yergi syleme) > hece (yergi) {OsT} is. dbl. 1. Konuma srasnda bir solukta veya azn bir tek hareketi ile karlan ses veya sesler topluluu; bir nl veya bir nl etrafnda toplan m sesler btn; seslem. 2. gnl. Hece vezni. 3. {eAT} M ezar ta. S hece ls, H ece says eit lii esasna dayanan iir ls; parm ak hesab.\\ hece ta, {eAT} {az} M ezar ta. [DS]|| hece vez ni, Hece ls. || hece yutum u, dbl. K elim e iinde veya birleik kelimelerde benzer hecelerden birinin kaybolmas olay; p a za r ertesi > pazartesi, kilit lenmek > kitlenmek. hececi, [hece-ci] is. ed. Hece ls ile iir yazan air. heceleme, [hece-le-me] is. B ir kelim e veya cmleyi hece hece syleme, hecelemek, [hece-le-mek] gl. f . [-r] [-l(i)-yor] 1. (hecdeh(heca.yi;) {OsT} is. Hece

HED

Bir kelime veya cmleyi hece hece sylemek. 2. lk anda birden okuyamayp baz heceleri dierle rinden kopuk ve anlam btnln salayamadan okumak. heceletmek, [hece-le-t-mek] gl. f. [-ir] Hecelem esi ni salamak. heceli, [hece-li] sf. 1. Hecesi olan. 2. (Bir say sfa tndan sonra) o say kadar hecesi olan, hecet, [Ar. hcet] {az} is. 1. Aygt. 2. Eya. [DS] hecik, -i [? hecik] {az} is. nce bulgur; drck. [DS] hecil, [Ar. hecil vadi. hecin, [Ar. hecin {OsT} sf. 1. Yamuk; eri. 2. Bozuk ve yanl; kusurlu. 3. is. zool. Devegiller fa milyasndan, boyu iki metreye kadar varan, srtnda besin depo etmeye yarayan tek hrgc bulunan, hzl yryen bir memeli hayvan tr, (Camellus dromedarius). hecir, [Ar. hecr (heci.r) {OsT} is. Yazn le zamanndaki scaklk, hecirget, [? hecirget] {az} is. Tandr zerine tencere koym aya yarar demir zgara. [DS] hecme, [Ar. hecme {OsT} is. iddet, fi1 hecm et-it, {OsT} Kn iddeti. hecr, [Ar. hecr j**] {OsT} is. Ayrlk; ayrlma, hecs, [Ar. hecs {OsT} is. Gnle den hatralar.
{OsT}

is. ki dan arasndaki

h e1, [hi / he] {az} zf. Hi. [DS] S he olmak, {az} Boa gitmek; ziyan olmak. [DS] he2, [? he] {az} is. 1. M sr sap. 2. Patlam msr. [DS] S he he, Atlar sktrmak ve gayrete g e tirmek iin sylenen sz. [DLT] hetinmek, [he-ti-n-mek / ht-m-mak] {az} dnl. f. [-ir] Brakmak; vazgemek. [DS] hed, [Ar. hedd jj] {OsT} is. B ir binay grlt ile ykma. hedahid, [Ar. hdhd > hedhd -uaI-u] (heda;hi;d)
{O sT}

is. avu kular; ibibikler; hthtler. is. Hediyeler; armaanlar, {OsT} is. U fak tespih bcei,
o U - jj ]

hedaya, [Ar. hediyye > hedy U .u ] (heda.ya;)


{O sT}

hedbe, [Ar. hedbe hedcan, [Ar. hedcn

(hedca;n) {O sT} is. Y a

va yry. hedde1 [? hedde] {az} is. 1. Bakr yapmakta kulla , nlan bir kalayc arac. 2. K aya izgi izmekte kullanlan sara arac. [DS] hedde2, [Ar. hedde o-u>] {OsT} is. Yklan eylerin kard grlt, hedden, [? hedden] {az} is. Eskiden kuyumcular

HED
tarafndan arlk yerine kullanlan kei boynuzu ekirdei. [DS]
h e d e b , [Ar. hedeb o - 1 {OsT} is. 1. Kirpik. 2. M inder *]

I B IU M tm K .

h e d i, [haydi] {az} iinl. Haydi! [DS] S 1h e d i h e d i,

{az} Yava yava. [DS]


h e d i k 1, - i [Erme, hedig] is. 1. Kaynatlm buday

kenarndaki saaklar. 3. Sark feslerinde bulunan pskl. 4. El havlusu. 5. Sark.


h e d e b , [Ar. hedeb!

(hedebi:)v sf. Kirpiimsi.

h e d e f , [Ar. hedef *Jjl] {OsT} is. 1. N ian alnacak

nokta; nian noktas; ama. 2. Niangh. 3. mecaz. U lalm ak istenen ey; gaye; ama; erek. 4. mecaz. B ir aratrma, kamuoyu yoklam as veya piyasa aratrmasnn ulamak istedii kitle. 5. as. Silah atei ile dvlecek veya herhangi bir harektla ele geirilecek yer. S h e d e f a lm a k , 1. Nian almak. 2. Ulalmak istenen amaca gre davranmak. 3. B iri ni veya bir eyi ypratm ak amacyla kar durmak; olumsuz tenkitte bulunmak.\\ h e d e f d e i ti r m e k , B ir hedefi izlemekten vazgeerek baka hedefe ynelmek.|| h e d e f - i m ! , {OsT} Ulamak istenilen nokta.|| h e d e f i a r e t l e m e , B ir hava bombardma nndan nce hedefi aydnlatma fiekleriyle belirtme veya etrafn iaret fiekleriyle gsterm e ;yz.|| h e d e f k d , A sker atlarda kullanlan ortas iaretli kt. || h e d e f k itle , Bir hizmet veya mesajn ula mas istenen grup veya kiiler.\\ h e d e f o l m a k , Ho olmayan bir davrana uramak.
h e d e f e , [Ar. hedef > hedefe .u ] {OsT} is. 1. top. Yer

veya msr. 2. ocuklarn ilk dii ktnda kayna tlarak datlan bulgur veya msr. 3. erez. 4. {az} Aure. [DS] S h e d i k a , {az} 1. Pekmezle yaplan bir tr orba. 2. H alanm bulgur, msr, nohut vb. [DS] 3. {eAT} Aura orbas.\\ h e d i k k u r m a k , {az} Kaynam buday veya msrla ceviz iini kartrmak. [DS] h e d i k 2, - i [eT. etk] {az} is. 1. Edik. 2. Kara batm am ak iin, bir kasnaa gerilmi eritlerden hazrlanm altl olan bir tr kar ayakkabs. 3. ocuk ayakkabs. 4. rme terlik. [DS]
l e d i r , [Ar. hedr ja-Jl]' (hedi:r) {OsT} is. 1. Gvercin

ve benzeri kularn tmesi. 2. Aygrn kinemesi,


h e d iy , [Ar. hedy (yol gsterme, yolcu etme) lS-Jj*]

{OsT} is. 1. Hacda kesilen kurban. 2. K efaret veya ceza iin kesilen kurban.
h e d iy e , [Ar. hedy > hediyye aj-u] {OsT} is. 1. Yola

lm dorultusu almaya yarayan ortasnda kk bir delik ve her ucunda birer alidat bulunan bakr levhack. 2. dm . Pusuladan kerteriz almaya yara yan alet. h e d e f le m e , [hedef-le-me] is. H edef olarak seme eylemi. h e d e f le m e k , [ledef-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Bir eyi hedef olarak semek; yneltmek; hedef almak. h e d e m e 1, [he+de-me] {az} is. folk. Evlenmelerde kz tarafnn erkek tarafndan ald para veya ar maan. [DS] h e d e m e 2, [Ar. hadim] {az} is. Hadm edilmi kim se. [DS]
h e d e r , [Ar. heder j-u ] {OsT} is. 1. Boa gitme; ziyan

kmadan nce kesilen hayvan; yol armaan; kur ban. 2. Hoa gitm ek iin birine verilen ey; arm a an. 3. (Din kitaplar iin) zerine konulan fiyat; kymet; deer. S h e d iy e b e h a , tar. mparatorluk dneminde beylerbeyi gibi byk unvanlarla bir yerden baka yere atananlara halktan toplanarak verilen hediy e.\\ h e d iy e e tm e k , Arm aan olarak vermek.|| h e d iy e - i d e n d n , {OsT} Di kiras.\\ hediy e - i y a k u t , {OsT} Yakut hediyesi. h e d iy e lik , - i [hediye-lik] sf. 1. Hediye verilmek zere hazrlanm ol . 2. Hediye olarak verilebile cek deerde olan,
h e d iy e te n , [Ar. hediyeten i - u ] (hediye ten) {OsT} zf. h e d iy le m e , [he+din-le-me]

Hediye olarak; armaan olarak, {az} is. Gizli eyleri dinleme veya gzetleme. [DS]
S h e d m e t m e k , {OsT} Ykmak; tahrip etmek.

h e d m , [Ar. hedm j>-u>] {OsT} is. Ykma; harap etme. h e d o n is t, [Fr. hdoniste] is. fel. 1. Hazclkla ilgili

olma; karln alamama. 2. Dklmesi mubah saylan kan. S h e d e r a l m a k , {az} bret almak. [DS]|| h e d e r e tm e k , Boa harcamak; ziyan etmek.|| h e d e r o l m a k , Boa harcanmak; boa gitmek; bo una gemek; ziyan olmak. h e d e r l e n m e k , [heder-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Korkmak. [DS] h e d e r l i , [heder-li / keder-li] {az} is. Kusurlu; zr l. [DS] h e d e r s i z , [heder-siz] {az} sf. 1. Utanmaz. 2. Dn cesiz. [DS]
h e d h e d e , [Ar. hedhede jj<.-u] {O sT} is. tme; ba

rma.

olan. 2. is. Hazcl benim seyen ve savuna kimse; hazc. h e d o n iz m , [Yun. hedone (zevk) > Fr. hdonisme] is. fel. 1. Hazza ve zevk almaya hastalk derecesinde dkn olm a durumu. 2. fel. Zevki, insan hayatnn tek amac ve tek deeri sayan, haz veren her eyin iyi olduunu kabul eden reti; hedonizm. 3. Haz aramay ok ar ve sapklk derecesine vardrma eklinde ortaya kan ruhsal bozukluk. 4. ekon. Ekonom ik etkinliin hazzm en yksek derecesine varacak biimde gelitirilm esir i savunan reti; hazclk. h e d r o s e l , [Yun. hedra (makat) + kele (ur)] is. tp. M akattan kan barsak ft.

lO ltlIU C M

. ,9 2 5

HEK

hee, [hee U] {az} nl. . Evet! {eAT} (ayn). 2. a heftiklem ek, [heftik-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)yor] 1. e ge kalmak; gecikmek. 2. Kararsz ol ma bildirir. [DS] mak; ne yapacan armak. [DS] hefevat, [Ar. hefve > hefevt o lji ] (hefeva:t) {OsT} heftiklenm ek, [heftik-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] is. 1. Ayak kaymalar; srmeler. 2. Yanlmalar; 1. Kederlenmek. 2. Kayglanmak. [DS] yanllklar. heftvane, [Far. heft-vne 4ilji] (heftva:ne) {OsT} is. hefkere, [? hefkere] {az} is. 1. Evin evresindeki Aure. kk sebzelik. 2. Etraf evrili avlu. [DS] hefnek, -i [? hefnek] {az} sf. (Kii iin) korkak. hefvan, [Ar. hefvn jlji* ] (hefva;n) {OsT} is. 1. H zla [DS] heft, [Far. heft c i ] {OsT} sf. Yedi. S h eft-ah ter, {OsT} Yedi gezegen.|| faeft-asmn, {OsT} Yedi kat gk. || heft-iyne, {OsT} 1. Yedi yuva. 2. Gkler.\\ heft-yine, {OsT} Yedi gezegen.|| h eft-b n , {OsT} Yedi gezegen.H h eft-b n y d , {OsT} Yedi yap; gk ler. || heft-, {OsT} Demir, inko, kurun, bakr, kalay, altn ve gmii alam.\\ heft-dne, {OsT} Aurede kullanlan yedi eit hububat.]] h eft-d ery a, {OsT} Pasifik Okyanusu, Atlas Okyanusu, Akdeniz; Karadeniz, Taberiye; H azar ve A ral dan ibaret y e di deniz. || heft-devr, {OsT} Yaratltan kyam et gnne kadar geecek olan yedi dnem. || heftejdeh, {OsT} Yedi gezegen. || h eft elvan, {OsT} 1. Yedi renk. 2. Hz. sa a gnderilen yed i eit y e y mek.]] heft-endm , {OsT} Ba, gs, karn, iki el ve iki ayaktan ibaret yedi organ. || h eft-evreng, {OsT} gk b. Byiik ay veya Kiik ay yldz km e lerini oluturan yedi yldz.]] h eft-gh, {OsT} 1. Ye di durak. 2. Eski bir Tiirk mzii makam.]] heftgne, {OsT} Yedi tane; yedi eit.|| faeft-hn, {OsT} Yedi konaklk yol.]] h eft-h n , {OsT} Yedi sofra.]] heft-hm , {OsT} Cennetin yedi kat.]] heft-h n , {OsT} Cehennemin yedi kat.]] heft-iklim , {OsT} Yedi iklim. || heft-kalem , {OsT} Sls, muhakkak, tevki, reyhani, r k a, nesih, ve ta likten ibaret yedi tr yaz.]] h eft-k r, {OsT} Yedi ayr renk iplikle do kunan kuma.|| heft-kiver, {OsT} Yedi iklim.]] heftm end, {OsT} 1. Ashab- kehf. 2. Yedi bykler. || heft-m endn, {OsT} heft-mend.|| h eft-m erd , {OsT} Yedi bykler.]] h eft-m e rd n , {OsT} -* heftmerd.|| heft-m eyve, {OsT} K u zm, zm, incir, kays, eftali, hurma ve erikten ibaret yed i tr meyve.|| h eft-m uhit, {OsT} Yedi deniz.]] h eft-p ed er, {OsT} Yedi kat gk.]] heft-p ey k er, {OsT} 1. Yedi kat gk. 2. Byk ve Kk ay takm yldzlar.]] heftreng, {OsT} 1. Yedi renk. 2. Yedi renk iplikle do kunmu kuma. || h eft-ten n , {OsT} 1. Ashab- kehf. 2. Yedi bykler. heftad, [Far. heft-d ^Ui] (heftad) {OsT} sf. Yetmi. heftik1 -i [? heftik] {az} is. sizlik; boluk. [DS] , heftik etm ek, {az} Oyalanmak; vakit geir mek. [DS] heftik2, -i [? heftik] {az} is. 1. Kuruntu; endie; vesvese. 2. Ruh; i. [DS] heftik3, -i [? heftik] {az} is. Arka; pe. [DS] gitme. 2. Ayak kayma; srme. 3. Yanlma; yanl lk. hefve, [Ar. hefve o_ji] {OsT} is. 1. A yak kaymas; srme. 2. Yanlma; yanllk; hata, heg, [Ar. hak] {az} is. Hak. [DS] hegem onya, [Yun. hegemonia (nc olma)] (heg e m o nya) is. 1. Eski ada Yunan devletinin bir konfederasyon iindeki stnl. 2. B ir devletin baka bir devlet zerinde kurduu siyasi stnlk ve bask. hegke, [Ar. hakbe] {az} is. Heybe. [DS] h e 1, [? he / he / hek] {az} is. Meyve, sebze ta m akta kullanlan byk sepet; kfe. [DS] he*, [hey / he] {az} nl. 1. Seslenme nlemi; hey! 2. Davar arma nlemi. [DS] hee, [he / hee] {az} e. Evet. [DS] heit, [? heit] {az} is. Yayla alman telli kemene. [DS] feheyyenam , [he+hey+ya+ana-m] {az} nl. K na m a bildirir. [DS] h ejdeh, [Far. hejdeh = > > {OsT} sf. On sekiz. .> ] h e k 1 [he / he / hek] {az} e. Evet. [DS] , hek2, -i [? he / he / hek] {az} is. Kfe. [DS] h ek 3, -i [? hek] {az} is. Azl erkek domuz. [DS] heke, [fke] {az} is. 1. Kzgnlk; fke. 2. Heyecan. [DS] hekelek, -i [heke-le-k] {az} sf. (Kii iin) iri ve iman. [DS] hekelenm ek, [heke-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Kzmak; sinirlenmek; fkelenmek. [DS] hekengaz, [Ar. hark + Far. endz] {az} is. Ate krei. [DS] heket, [Ar. hikyet] {az} is. 1. Hikye; yk. 2. Masal. 3. Dedikodu. 4. Sohbet. [DS] S heket v e r m ek, H ikye anlatmak. hekik, [Ar. hekk dLSU] {OsT} is. Kadn tavrl erkek, hekim , [Ar. hakim p ^ - ] {OsT} is. Hastalar tedavi iini kendisine meslek edinmi kii; tp doktoru; tabip. hekim ba, [Ar. hekim + T. ba-] is. m paratorluk dneminde sarayn ve lkenin salk ilerinden so rum lu kiiye verilen unvan, h ekim lik, -i [hekim-lik] is. 1. Hekim olm a durumu; tabiplik. 2. Tedavi ilemini yapma; hekim in ii ve meslei. 3. Hekim olan kiilerin sahip olduu bilgi;

HEK tp bilgisi. 4. sf. (Hastalk iin) hekime bavurul m as gereken. hekir, [Ar. aker => hekir] {az} is. Eritilmi ya n tortusu. [DS] heklem ek1, [hek-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)yor] Kpek havlamak; rmek. [DS] heklemek2, [herk-le-mek] {az} g l.f. [-r] [-l(i)-yor] Tarlay srmek; herk etmek. [DS] hekt-, [Yun. hekatn > Fr. / ng. hect-] n. ek. Bana getirildii Latince kkenle l kelimelerine yz kat anlam katan n ek. hektar, [Fr. hectare] is. On bin metre kareye eit alan ls; hektometre kare; yz ar; ksaltmas: ha. hekto-, [Yun. hekatn > Fr. / ng. hect-] n. ek. -* hekt-. hektogram , [Fr. hectogramme] is. Yz gram a eit arlk ls; ksaltmas: hg. hektolitre, [Fr. hectolitre] (hektolitre) is. Y z litreye eit hacim ls; ksaltmas: hl. hektom etre, [Fr. hectomtre] is. Y z m etrelik uzun luk ls; ksaltmas: hm. h el1 [? hel] {az} is. 1. Gelin teli; gelin ss. 2. Yal , dz. [DS] hel2, [? hel] {az} is. Kakule. [DS] hel3, [Ar. hail (zlme)'] {az} is. Karma; yumu ama. <3 hel olm ak, {az} 1. (Toprak iin) yum u a k olmak. 2. ik i madde birbirine iyice karmak. [DS] hela, -ai / -y [Ar. hal' }U-] (hela:) {OsT} is. 1. Boluk; bo alan. 2. Doal boaltm ihtiyacnn gi derildii yer; ayak yolu; apteshane; tuvalet; yz numara. helahil, [Ar. hlhl > helhil J^U ] (hela.hil) {OsT} is. ldrc zehir. S helhil-nisr, {OsT} ldr c zehir saan.|| helhil-rz, {OsT} ldrc zehir saan. helak, -ki [Ar. helak i!}U] (hel.k) {OsT} is. 1. Yok olma; tkenme. 2. lm. 3. mecaz. Ar derecede yorulma; bitkin duruma dme. S helak etmek, 1. ldrmek; ortadan kaldrmak; y o k etmek. 2. me caz. Ar derecede yorm ak; bitkin drmek.\\ he lak olmak, 1. Yok olmak; lmek. 2. Bitkin duruma dmek; yorulmak. helal, -li [Ar. hail (zme) >hall J ^ ] (hel.i) {OsT} sf. 1. Y asak olmayan; yasal. 2. slamiyet'in yasak lamad; yaplmasnda veya kullanlmasnda bir saknca olmayan. 3. gnl. Nikhl olan e. 4. z f K u rallara uygun olarak, fi1 helal etm ek, Hakkndan A lla h tank tutarak vazgemek; hakkn bala mak-.|| Helal ho olsun! Birine verilen bir eyi dile dii gibi tasarruf edebileceini belirten sz. || hellkr, {OsT} H aramdan kaman; hell i yapan.|| hell-nem ek, {OsT} Tuz hakk bilen; sadk. || Helal

IM T K M

1928

olsun! 1. "Hakkmdan gnll olarak vazgeiyo rum, size balyorum. anlamnda balama s z. 2. ok beenilen bir durum veya davran kar snda sylenen honutluk sz.\\ helal st emmi, D oru ve drst olan. helal, [Ar. hlle > hell J ^ ] (hel. li:) {OsT} s f 1. Helal ile ilgili olan. 2. El tezghlarnda zgs brmck, atks pam uk iplii ile dokunan kvrck grnm l bir tr kuma. 3. (Giyecek vb.) bu bez den yaplm. 4. Bakr veya tahta kab olan saat, helalinden, [helal-i-n-den] zf. Helal olarak; doru ve yasalara uygun yollardan elde edilerek, helalleme, [helal-le--me] is. Karlkl olarak helal lik dileme. helallem ek, [helal-le--mek] ite, f. [-ir] 1. Kar lkl olarak birbirinden helallik dilemek ve gemi olan haklarn balamak. 2. Bir al veri, ayrlk veya lm annda birbirine bilmeden gemi olan haklarm balamak, helalletirm ek, [helal-le--tir-mek] gl. f. [-ir] Helal lemelerini temin etmek, helalli, [helal-li] sf. Nikhl e. helallik, -i [helal-lik] is. 1. Nikhl e. 2. Helal olan ey. *3 helallik dilem ek, B ir kimseden kendisini balamasn veya zerine gem i olan hakkn balamasn istemek. helalzade, [Ar. hall+Far. zde >U] (hellza:de) {OsT} is. 1. N ikhl iliki sonucu doan ocuk. 2. mecaz. Doruluktan ayrlmayan; helal st emmi; drst kii. helbet, [elbet] {az} zf. 1. Elbet; phesiz. 2. Herhlde. [DS] hele, [Far. kal-e] {az} is. Kk duvar hals; sec cade. [DS] helek, -i [helke-cek ?] {eAT} is. Bakr tencere, held, [hald / held / hld (yans.)] is. Yuvarlanmay, hzl hareket etmeyi, bu biim de ses karmay, d zensiz konum ay anlatan kk. [Zlfkar] held-ir heldir heldir, [held (yans.) > held-ir] is. Yuvarlanmay, hz l hareket etmeyi, bu biimde ses karmay, dzen siz konumay anlatan yansmal gvde. S heldir heldir, {az} (Yrmek iin) dzensiz ve sallana rak. [DS]|| heldir hoyuk etm ek, {az} ukur kaz mak. [DS]|| heldir hldr, {az} (Tencere, aydan lk vb. iin) sallanan; salam konulmam. hele, [Far. hele il,] (h e le) {OsT} ba. 1. H er eyden nce", hi olm azsa", zellikle anlamlaryla bir szn bana veya sonuna getirilerek belirtilen o eyin nemi ve ayrcaln anlatan sz. 2. Geciken davran ve beklentilerin olmas, yaplmas duru m unda sonunda , nihayet anlamnda kullanlr. 3. Tehdit, uyarm a ve vaat bildiren bir cmleyi ilgili asl cmleye balar. 4. B ir dakika , b a k anla

O K 1 . 1927
myla yan cmlenin bana getirilir. 5. {az} zf. Sonra. [ D S ] 6. {eAT} M adem; madem ki. S hele bak, 1. aknlk bildirm ek iin kullanlr. 2. D ikkat ekmek iin kullanlr. || hele bir, Uyarma ve tehdit bildirmek iin kullanlr.\\ hele de, Ustelik.\\ hele hele, 1. Karsndakini heveslendirmek veya bir e yin devamn anlattrmak iin kullanlr. 2. Syle nen bir sz pekitirm ek iin kullanlr. 3. Boay iftlemeye kkrtmak iin sylenen sz. j| hele hiile, {az} Orta hili; fe n a deil; iyice. [ D S ] || hele ki, {az} yi ki; yerinde ki. [ D S ] || hele mele, {az} 1. yle byle. 2. H ayal meyal. [ D S ] || hele sakas, {az} Anszn meydana gelen; kaza bela. [ D S ] |[ hele kr, Beklenen bir eyin en sonunda gerekleti ini ifade etm ek iin kullanlr; ok kr. helecan, [Ar. halecn J U t ] (heleca:n) {OsT} is. 1. Titreme; sarslma. 2. H eyecandan kaynaklanan y rek arpnts; rpnt; arpnt, helecanlanma, [helecan-lan-ma] is. Yrek arpnt sna tutulm a durumu, helecanlanmak, [helecan-la-n-mak] dnl. f. [-r] Yrek arpntsna tutulmak, heleke, [? heleke] {az} is. ember; daire. [ D S ] helekeci, [heleke-ci] {az} is. 1. Komisyoncu; sim sar. 2. Vurguncu. [ D S ] heleklemek, [Ar. helak => helek-le-mek] {eAT} gl. f. [-r] H elak etmek, helelik, -i [hele-lik] {az} zf. imdilik. [ D S ] heleme, [? heleme] {az} sf. (Kadn iin) arbal olmayan; oynak. [ D S ] helemme, [hele+amma] {az} ba. Ya; amma. [ D S ] Helen, [Yun. Helles > Fr. hellne] is. 1. Dorlar; yonlar. 2. Barbarlar. 3. Grek. Helenist, [Fr. hellnist] is. 1. G rek kltr, m edeniyet ve tarihi ile ilgili konularda uzman kii. 2. Yunan dilini ve paganizmini benim sem i Yahudilere veri len ad. Helenistik, -i [Fr. hellnistique] sf. 1. Byk sken derden sonraki Yunan sanat, kltr ve tarihi ile ilgili. 2. Helenist gr benim sem i olan, helenizm, [Fr. hellnisme] is. 1. Y unan uygarl; Grek uygarl. 2. Yunan olmad hlde Yunanis tan dnda gelimi olan Yunan uygarl. 3. Y al nz Yunan diline zg konum a biimi; Y unanca anlatm. helep, [kelep] {az} is. Byk iplik ilesi. [ D S ] helesa, [hele + t. issa] {az} nl. Denizciler tarafn dan kullanlan kkrtm a sz. [ D S ] helese, [helese] {az} is. ok kaynamaktan bulama hline gelmi yemek. [ D S ] helee1 [? helee] {az} is. M eale. [ D S ] , helee2, [? helee] {az} is. 1. aka. [ D S ] 2. Kadn ve erkeklerin bir araya gelerek yaptklar elence; sohbet. S helee etmek, {az} 1. Konumak; soh

HEL

bet etmek. 2. Elenmek. [ D S ] || helee kelee, {eAT} Dedikodu. heleek, -i [? heleek] {az} is. Elence; oyun. [ D S ] fi1 heleek ekmek, H ora tepmek; oynamak. heleem, [? heleem] {az} is. heleenk. S heleem yapmak, {az} Grlt yaparak elenmek.
[D S ]

heleenk, [? heleenk] {az} is. enlik; grltl patrtl elence. [ D S ] heletmek, [helet-mek] {az} gl. f. [-(d)-erj [-d(i)yor] ok kazanmak; ok rn almak. [ D S ] helevetsiz, [helevet-siz] {az} sf. ( iin) gnlsz; isteksiz. [ D S ] heleyun, [Ar. heleyn jj^-] (heleyu;n) {OsT} is. bot. Kukonmaz, (Asparagus ojfcinalis). helez, [Erme, hlez] {az} sf. Kertenkele. [ D S ] heleze, [? heleze] {az} sf. 1. Geveze; alayc. 2. Kavgac. 3. Serseri; babo. [ D S ] helezon, [Ar. helezn Oj>U] {OsT} is. Sarmal ve kvrml biim; helis, helezoni, [Ar. helezn (helezomi:) {OsT} sf. Sarmal kvrml olan, helezonlama, [helezon-la--ma] is. Helezon biim i ne gelme eylemi, helezonlamak, [helezon-la--mak] gsz. f. [-r] Sannal kvrml duruma gelmek; helezon biimine gelmek. helezonlu, [helezon-lu] sf. Helezonu bulunan; sarmal kvrm olan. helhel1, [Ar. halhal] {az} is. Bilezik. [ D S ] helhel2, [? helhel] {az} is. 1. aylak. 2. Atmacadan kk bir yrtc ku. [ D S ] helhel3, [? helhel] {az} sf. 1. Serseri. 2. (Kii iin) arbal olmayan. [ D S ] helhel4, [? helhel] {az} nl. 1. Birini kzdrm ak iin sylenen sz. 2. Kadna hakaret iin sylenen sz.
[D S ]

helhel5, [? helhel] {az} zf. vedi. [ D S ] helhele, [? helhele] {az} is. ark; trk. [ D S ] 0 helhele armak, {az} Dnlerde ark syle mek. [ D S ] helik, -i [Yun. heliki] is. 1. Duvar rme iinde byk talarn arasn doldurmakta kullanlan k k yass talar. {eAT} (ayn) 2. {az} K irem it ve tula paralan. [ D S ] 3. {az} Yemein iinde bulu nan taneler. [ D S ] 4. {az} Erik ezmesi gibi yem ek lerin iinde bulunan ekirdek ve kabuk paralar. [ D S ] 5. {az} Sellerle srklenip gelen aa para lar. [ D S ] 6. {az} Ortasna i geirilmi, ip bk mekte kullanlan, huni biimindeki ta. [ D S ] S he lik hlk, {az} Deersiz, nemsiz, ufak tefek ey ler. [ D S ] heliklemek, [helik-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-

HEL

i ie r iiK c t m .

yor] Duvar rerken byk talar arasn kk ta larla doldurmak. [DS] helikletmek, [helik-le-t-mek] {az} gl. fi [-ir] Du varda byk talar arasnda bulunan boluklar k k talarla doldurtmak. [DS] helikoit, -di [Fr. hlicode] is. Sarmal dzendeki bir yzey veya bu yzeyin meydana getirdii hacim, helikon, [Fr. helicon] is. mz. Boyundan geirilip sol om uz zerinde tanarak alman flemeli, pistonlu bakr alg. helikopter, [Yun. heliks (helezon) + pteron (kanat) > Fr. hlicoptre] is. Dikine kalk ve ini yapabilen, birden ok ynl pervanesi bulunan bir tr hava tat arac. helile, [Far. hellle JJu] (heli.Te) {OsT} is. bot. lile1. helime, [Ar. helme 4*J>] (heli:me) {OsT} is. Helme. helimlenmek, [helim-le-n-mek] {az} dnl. fi [-ir] (Yemek iin) koyulamak; helmelenmek. [DS] helis, [Yun. heliks > Fr. hlice] is. mat. Bir silindirin ana dorularn sabit a ile kesen eri, helise, [Ar. hansa => helise] {az} is. 1. eker, un ve yala yaplan bir tr helva. 2. Baz blgelerde ke kee verilen isim, {eAT} (ayn) 3. Tarn, eker ve niastann kaynatlmas ile elde edilen ve ba dn mesine iyi geldii sylenen bir tr ila. [DS] helisel, [Fr. hlice T. -1] sf. Helezon biiminde olan; helezoni; spiral. S helisel dili, D ilerinin farkl noktalar ayn adml fa ka t farkl yarapl helisler izen dili.\\ helisel hareket, Farkl noktalar ayn eksenli ve ayn adml helisler izen kat bir cismin hareketi. || helisel uzay, Helisel hareket yapan bir dorunun meydana getirdii yzey. helize, [? helize] {az} sf. 1. Pi. 2. (Kii iin) kendi sine gven duyulmayan. 3. Geveze. 4. (Kii iin) ablak yzl. [DS] helizen, [helezon] {az} is. Salyangoz. [DS] helke, [Yun. halkio] {az} is. 1. Az ve dibi geni, ortas dar, kulplu bakr vb. kap. 2. Aatan yapl m su kab. 3. Tahta satr. [DS] 4. {eAT} Bakr ten cere; bakra. helkeck, - [hellce-ck] {eAT} is. Kk bakra, helki, [Yun. halkio] {eAT} {az} is. -* helke. [DS] helle1 [? helle] {az} is. 1. Un orbas. 2. Un. [DS] S , helle orbas, {az} Un orbas. [DS] helle2, [? helle] {az} inl. Yuh! [DS] S helle bas mak, {az} Yuhalamak, [DS] hellec, [Ar. halla] {az} is. Halla. [DS] hellek, [? hellek] {az} zf. Dalmak, ezilmek, ka rmak, birbirine girmek anlamndaki hellek m ellek olm ak" deyiminde geer. [DS] S hellek mellek olmak, {az} Dalmak; ezilmek; kar mak; birbirine girmek. [DS] ha-

hellim 1 [Ar. hilm (yumuaklk) > hallm] is. Kb , rsta retilen bir tr beyaz peynir. hellim2, [Ar. hilm > hellim] {az} sf. D rst ve ciddi olmayan. [DS] helme, [Ar. helme -t^J^] {OsT} is. 1. Baz bitkilerin kk, iek ve tohum larnda bulunan koyu kvaml sv madde. 2. Yapkan bir maddenin suda eritil mesiyle m eydana gelen koyu ve youn sv. 3. Fa sulye, nohut, buday, pirin gibi taneli bitkilerin suda kaynatlm as ile suya karan niastann dibe kmesi sonucunda m eydana gelen koyu madde, fi1 helme dkmek, 1. (Kaynatlm tahllarn suyu iin) koyulamak. 2. {az} Karpuz vb. yiyecek eyler tanelenmek. [DS]|| helm e gibi, yice pimi; helme si kacak kadar yumuam. helm ekin, [? helmekin] {az} sf. Davranma; atlma. S helm ekin olmak, {az} Davranmak; atlmak. [DS] helm elenme, [helme-le-n-me] is. Helme duruma gel me eylemi. helm elenmek, [helme-le-n-mek] gsz. f . [-ir] Helme durum unu almak; helmesi kmak, helmeli, [helme-li] sf. 1. Helmesi olan. 2. (Yemek iin) helm e durumunda olan. 3. Helme kvamnda olan. helm intoloji, [Yun. helmins (solucan) + -logos] is. zool. A salak kurt ve solucanlar inceleyen bilim dal. help, [help (yans.)] is. Sv maddelerin alkalanma durumunu anlatan kk. [Zlfikar] help-il-de-mek, help-i-mek helpildem ek, [help (yans.) > help-il-de-mek] {az} dnl. f. [-r] [-d(i)-yor] (Kaptaki sv iin) sarsnt sonucu alkalanmak. [DS] helpimek, [help (yans.) > help-i-mek] {az} -* hel pildemek. [DS] heltek, -i [? heltek] {az} sf. Bol; geni. S heltek gelmek, {az} B ol gelmek; geni gelmek. [DS] heltik, -i [? heltik] {az} is. sizlik. [DS] helk, - [Yun. heliki] {eAT} is. -* helik, helva, [Ar. halv I>^] {OsT} is. eker, ya, un veya irmikle yaplan tatl. S helva bastrmak, rm ik veya un helvas yaptrmak.\\ helv-fur, {OsT} H elvac.|| helv-ger, {OsT} Helvac.|| helv-hne, {OsT} H elva piirm eye uygun nitelikte kazan. || hel va sohbeti, folk. Eski Trk yaaynda uzun k gecelerinde komu evlerde toplanarak yaplan soh bet ve elencelere verilen ad. helvac, [helva-c] is. H elva yapan veya satan kimse. fi1 helvac kaba, Tatls yaplan d boz, ii sar iri bir kabak tr, (Cucurbita m axim a).\\ helvac kk, bot. Karanfilgillerden diz boyu ykselen, eflatun ve ak pem be iekli, kk saplar sabun ve beyazlatc etkili bir madde tayan, bu sebeple

i n i C E S O M . 1929

HEM

helvaclkta aday beyazlatm ak iin kullanlan ok yllk otsu bitki; ven, (Saponaria calabrica; S. vaccaria).|| helvac kuu, {az} ulluk. [DS] helvaclk, [helva-c-lk] is. Helva yapm a ve satma ii. helvacyan, [Ar. helva + T. -c + Ar. -y-n (helvacya:n) {OsT} is. Helvaclar. S helvciyn- hssa, {OsT} Saray helvaclar. helvahane, [Ar. helva + Far. -hane {Os T} is. Helva piirmekte kullanlan geni fakat derinlii az olan tencere. helvalama, [helva-la--ma] is. H elva durum una gel me. helvalamak, [helva-la--mak] dnl. f. [-r] H elva durumuna gelmek, helvahk, - [helva-hk] {eATf is. Bahi, helvayi, [Ar. helvay ^ . l ^ ] (helva.yi:) {OsT} is. Hel va satcs; helvac, helyodor, [Fr. hliodore] is. Kuyumculukta kullan lan, berilden olumu altn sars renginde bir ta. helyograf, [Fr. hliographe] is. 1. Gneten yaylan s miktarn len alet. 2. Gne alm a sresini tes pit etmekte kullanlan alet. 3. Gne nlarndan yararlanlarak optik mors iareti vermeye yarayan ara. helyograf, [Fr. hliographie] is. 1. Bir yaz veya res min aslna uygun biimde baslmasn k drme ve zel m addeler kaplam a yoluyla salayan bask teknii. 2. gk b. G nein tanmlanmas, helyogravr, [Fr. hliogravure] is. Fotomekanik usullerle bask kalplar hazrlam a ve kullanma tek niinin genel ad; tifdruk, helyometre, [Fr. hliomtre] is. Gne, A y ve dier gezegenlerin grnr aplarn ve iki gk cismi arasndaki asal uzakl lmeye yarar alet, helyoterapi, [Fr. hliothrapie] is. tp. Gne nla rndan yararlanarak uygulanan tedavi, helyum, [Yun. helios (gne) > Fr. hlium] is. kim. Atmosferde yer alan, younluu 0.138 gr/cm3, atom numaras 2, ktlesi 4.0026 olan asal gaz; sembol; He. helyun, [Ar. helyn o^Jj] (helyu:n) {OsT} is. bot. Kukonmaz, (Asparagus offcinalis). hem-, [Far. hem- pj>] {OsT} e. Tiirkedeki -d a " ve -dak" eklerinin grevini karlayan Farsa edat veya n ek. S hem-g, {OsT} K ucak kucaa.\\ hem-heng, {OsT} Uygun; denk. || hem-n-dem, {OsT} abucak; o anda; hemen. || hen-n-gh, {OsT} O anda; hemen. || hem -rm i, {OsT} Birlikte dinlenen. || hem-asl, {OsT} Ayn asldan. || hem-asr, {OsT} Ayn ada yaayan; ada.|| hem-iyn, {OsT} B ir yerde, bir yuvada birlikte blunan.\\ hem-vz, {OsT} 1. Ayn sesleri karan; ses de. 2.

Arkada.|| hem-ver, {OsT} 1. Efendileri bir olan kleler. 2. Kap yolda. 3. Arkada.\\ hem-verd, {OsT} Savaan iki kiiden her biri.|| hem-viz, {OsT} Savata karlaan iki kiiden her biri.|| hem ayar, {OsT} Denk; eit.|| hem-br, {OsT} Ayn yiik yklenmi olan.|| hem-bz, {OsT} 1. Birlikte oyna yan. 2. Ortak. || hem-ber, {OsT} Birlikte oturan; birbirine yakn olan,|| hem-bezm, {OsT} 1. Ayn toplulukta oturan. 2. D ernek arkada. 3. iki ar kada,[| hem-b, {OsT} 1. Ayn kokuda olan. 2. mecaz. Tarz ve uygulamalar bir.|| hem-cy, {OsT} Ayn yerde oturanlar; hemehri]] hem-cenh, {OsT}.Eit; denk.\\ hem-cenb, {OsT} A kran.|| hemcereyn, {OsT} Aklar denk.|| hem-cins, {OsT} -* hemcins. || hem-cins, {OsT} A yn cinslilik.\\ hemcivr, {OsT} Komu.\\ hem-civr, {OsT} Kom u luk]] hem-, {OsT} Onun gibi]\ hem-nn, {OsT} Bylece.|| hem-nn, {OsT} Bylece.\\ hem-dmn, {OsT} Bacanak.|| hem-dstn, {OsT} 1. Ayn szleri syleyenler; az birlii edenler. 2. Gii bakmndan denk olanlar]] hem-dem, {OsT} Sk fk ; cancier arkada]] hem-dem, {OsT} Sk fk arkadalk,|| hem-derd, {OsT} D ert orta.|| hem dest, {OsT} -* hem-dstn.|| hem-destn, {OsT} -* hem-dstn.|| hem -destne, {OsT} G ve yetenek lerini birletirerek.]] hem-dest, {OsT} 1. Birlik; beraberlik. 2. Ortaklk]] hem-dger, {OsT} H er bi rinden bir dieri, || hem-dih, {OsT} A yn kyden olanlar.]] hem-dil, {OsT} Dnceleri; yrekleri bir olan; gnlde.|| hem-d, {OsT} Omuz omuza g e len; msav. || hem-fikir, {OsT}-* hemfikir.|| hem fil, {OsT} Su orta]] hem-fr, {OsT} Yatak ar kada]] hem-ginn, {OsT} Btn insanlar.|| hem ge, {OsT} Komu]] hem-hb, {OsT} 1. Beraber uyuyan; yatak arkada. 2. y.|| hem-hbe, {OsT} 1. Yatak arkada. 2. Oda arkada]] hem-hh, {OsT} stekleri denk olan]] hem-hl, {OsT} * hemhl.|| hem-halet, {OsT} Ayn durumda olanlar.|| hem hne, {OsT} B ir evde oturanlar; arkada]] hem hudut, {OsT} -> hemhudut.|| hem-hy, {OsT} Ayn huyda olanlar; huylar denk olan]] hem-inn, {OsT} Yan yana birlikte olanlar; arkada]] hemkad, {OsT} Boylar denk; ayn boyda]] hem-kadeh, {OsT} Kadeh arkada]] hem-kadem, {OsT} A ya k ta; arkada]] hem-kadr, {OsT} Dereceleri ayn olan.|| hem-kamet, {OsT} A yn boyda olan; boy da.]] hem-kr, {OsT} leri bir olan; ayn ite veya i yerinde alan]] hem-kse, {OsT} Kadehleri, anaklar bir olan]] hem-kef, {OsT} Pabucu bir olma; ayn numara ayakkaby giyme. || hem-ken, {OsT} arkada]] hem-krn, {OsT} 1. Ayn yata olma. 2. Gte denk olma]] hem-kymet, {OsT} Deerleri ayn olma. || hem-k, {OsT} Ayn din ve mezhepte bulunan; dinda]] hem-kitb, {OsT} 1. Kitab bir olan. 2. (renci iin) ayn dersi gren. 3. Ayn dinden olan]] hem-kudret, {OsT} Grevleri

HEM

i i k1930 m

bir olan. || hem -kn, {OsT} ve meslek birlii.|| h em -m an , {OsT} Ayn anlama gelen; anlamda.\\ hem -m aleb, {OsT} stek ve amalar bir olan.|| hem -m ereb, {OsT} Gr, ahlak ve huylar bir olan; kafadar.\\ hem -m ezheb, {OsT} B ir din ve m ezhepte olan; mezhep yolda. || hem -m izc, {OsT} Huylar bir olan; ayn yaradlta olan. || hem -nm , {OsT} A da.|| h em -n eb erd , {OsT} 1. Sa va arkada. 2. Rakip.|| hem -nefes, {OsT} Arka da. || hem -nesl, {OsT} 1. Ayn soydan gelme; soy da. 2. Yat; akran.|| hem -nin, {OsT} Birlikte bu lunanlar; beraber oturup kalkanlar; teklifsiz arka da.|| hem -p, {OsT} 1. Ayaklar bir. 2. (Kt iler de) arkada; ayakta.|| hen-paye, {OsT} M akam la rnn derecesi bir olanlar; rtbeleri denk olanlar. \\ hem -pye-gn, {OsT} -* hem-pye.|| hem -pe, {OsT} Ayn sanat yrtenler; sanatlar bir olan lar. || h em -rd , {OsT} K ahram anlk ve cmertlikte denk olanlar.\\ h em -rh , {OsT} Yol arkada; y o l da]] hem -rS hn, {OsT} Yol arkadalar; yolda lar.|| h em -rh , {OsT} Yol arkadal; yoldalk.\\ hem -rz, {OsT} Sr arkada; birbirlerinin srlarn bilenler; sk fk arkada. || hem -rz, {OsT} A rka dalk; dostluk. || hem -reh , {OsT} -* hem-rh.|| hem -reng, {OsT} 1. Ayn renkte; rengi bir olanlar. 2. mecaz. Huylar bir.|| hem -rev, {OsT} Beraber giden; y o l arkada. || h e m -re y, {OsT} Oylar, g rleri ayn olanlar.|| h em -rik b , {OsT} 1. zengi leri bir. 2. mecaz. Atba gidenler; denk; eit; be raber,|| hem -r, {OsT} 1. Sakallar ayn olanlar; bir rnek sakal. 2. Bacanak.|| h em -r tb e , {OsT} A yn rtbede bulunanlar,|| hem -sl, {OsT} Yat; alcran.\\ hem -sye, {OsT} 1. Glgesi bir. 2. mecaz. Kom u.|| hem -sye-gn, {OsT} K omular.|| hem sye-g, {OsT} Komuluk.\\ hem -sye-i m esh, {OsT} Gne.\\ hem -sz, {OsT} 1. Uygunluk. 2. Uy gun olan. 3. Arkada. 4. Arkadalk.|| hem -sebk, {OsT} Ders arkada; okul arkada. || hem -sefer, {OsT} Yol arkada; yolda.\\ h em -sefern, {OsT} Yol arkadalar; yoldalar.|| hem -seng, {OsT} Bir tartda, bir lde olanlar.|| hem -ser, {OsT) 1. A r kada; kafadar. 2. E rkek ve kadn elerden her bi ri; kar koca.\\ hem -ser, {OsT} Kar kocalk.||'hem sft, {OsT} Ayn nitelikte olanlar; zellikleri ayn. || hem -sifl, {OsT} Kadeh arkada. || hem -sin, {OsT} Yalar denk; yat.\\ hem -sohbet, {OsT} Birbiri ile konuan; sohbet arkada.\\ hem -sufre, {OsT} Sofra arkada.|| h em -svr, {OsT} Beraber at binmi olanlar; y o l arkada]] h em -ehr, {OsT} hemehri.|| hem -ekl, {OsT} Biimleri bir olan; e biimli]] hem -er, {OsT} Ktlkte birlik olanlar]] hem -ehver, {OsT} Kocalar bir olan kadnlar; or tak; kuma.]] hem -ikem , {OsT} kiz ocuk]] h em ire, {OsT} hemire.|| hem -y, {OsT} Kuma; ortak.|| hem -t, {OsT} Benzer; denk; eit.|| hem tziyne, {OsT} 1. Yama arkada. 2. Omuzda]]

h em -tek , {OsT} Yolda; arkada]] hem -terzfl, {OsT} Terazileri bir; arlklar eit]] hem -var, {OsT} 1. D z yer; dzlk. 2. Daima]] hem -vre, {OsT} H er zaman]] h em -v r, {OsT} Dzlk; dz olma.|| hem -yn, {OsT} anta; heybe; byk kese]] hem -yne, {OsT} K k kese; kk anta]] hem zad, {OsT} Ya bir olanlar; yat]] hem -zn, {OsT} Yan yana oturan; diz dize oturup konuan.|| h em -zebn, {OsT} 1. Ayn dili konuanlar. 2. Az birlii etmi olanlar]] hem -zem n, {OsT} 1. a da. 2. A yn zam an ve srede ileyen. || hem -zem n , {OsT} adalk. || hem -zem n, {OsT} * hemzemin. h e m 1, [Far. hem {OsT} ba. ve zf. 1. zellikle, za te n , bir d e , uras var k i anlamlarnda bir kim seyi uyarmak, bir eyi aklamak veya an lam kuvvetlendirm ek iin kullanlr. 2. Aklayc nitelikteki ikinci cmleyi birinciye balar. 3. Ayn grevdeki kelimeleri, cmleleri pekitirme, birlikte olm a veya kartlk anlam laryla birbirine bala m ak iin hem... h e m " biiminde tekrarlanarak kullanlr. S hein de, 1. Anlam kuvvetlendirmek iin kullanlr. 2. B ir veya daha ok eye bir ba kasnn eklendiini belirtmek iin kullanlr]] hem de nasl, 1. P ek ok; stn derecede. 2. Byk bir dikkatle; zenerek. || hem s a y, hem M u sa y m em n u n etm ek, istekleri birbirinin kart olan iki kiiyi birden memnun etmek]] H em k a a r, hem d av u l alar! B ir ii yapm ak istemeyenlerin ayn zam anda bu iten vazgeemediklerini belirtmek iin kullanlr.|| H em kel hem fodul, Eksiklii ol masna ramen byklk taslayan]] h em n alna hem m h n a v u rm a k , ki tarafl konumak; idare etmek]] hem sulu h em gl olm ak, K endisi su lu olduu hlde bunu kabullenmeyerek bakasna yklemek. || hem z iy a re t hem tic a re t, Ziyarete git tii yerde bir i yaparak kar salama durumu. h em 2, -m m i [Ar. hemm kayg. h em ah im , [Ar. hemhem e > hemhim m a tim ) {OsT} is. Dertler; zntler, hem al, -li [Far. heml JU *] (hema;l) {OsT} is. Birbi rine benzeyen eylerden her biri; e; benzer, h em an , [Far. hem n oU-&] (hema:n) {OsT} is. 1. O anda; hemen; derhal. 2. ylece; bylece. h em an a , [Far. hemn L*j] (hema;na;) {OsT} e. 1. Sanld; gya. 2. Tamamen; tpk; aynen, hem an jiy o m , [Fr. hmangiome] is. tp. Klcal da m arlarda oluan damar uru. h em are, [Far. hem-vre ojLj*] {Os T} z f Her zaman; daima. hem ati, [Fr. hmatie] is. K ann hemoglobinle renk lenmi alyuvar. (he {OsT} is. znt; tasa;

lie

S O M

. 1931

HEM

hematit, [Fr. hmatite] is. jeol. Krmz veya esmer renkte olan doal demir oksidinden oluan bir m i neral; kan ta, (Fe20 3). hematolog, -i [Fr. hmatolog] is. 1. K an ile ilgili incelemelerde bulunan aratrmac; kan bilimci. 2. tp. Kan hastalklarn tedavi eden hekim, hematoloji, [Fr. hmatologie] is. Kan bilimi, hematoz, [Fr. hmatose] is. Dolam srasnda akci erlerde kana oksijen girmesi ve ajm anda karbon dioksit kmas durumu, hembelik, -i [hem-belik] (az) sf. Srda. [DS] hemcins, [Far. hem + Ar. cins (t-*] {OsTj is. Ayn cinsten olan; trde; soyda, hemcinslik, [hemcins-lik] sf. Ayn cinsten veya ayn soydan olma durumu, hemdes, [Far. hem-dest ?] {az} sf. Acemi. [DS] heme, [Far. hem e -uj] {OsTj sf. Hep; btn; cmle. hemec, [Ar. hemec ->] {OsT} is. zool. 1. Sivrisinee benzer kk bir bcek. 2. sf. (Kii iin) akn, hemece, [Yun. imitsea] {az} is. imece, hemegn, [Far. hem e-gn jl*j>] (hemeg:n) {OsTj zf. Hepsi; tamam; cmlesi; tm; btn, hemen, [Far. hem-n (ayn anda) jlo-] (h e men)

hemick, - [hemi-ck] {az} sf. ok gen; ocuk. [DS] hemidek, -i [hem-i+delc] {az) zf. Biraz nce. [DS] hem il1 [Ar. heml J^ ^ -] (hemi.i) {eAT} {OsT} is. B ir , tr sarmak. hemil2, [? hemil] {az} is. 1. iek tohumu. 2. Aa rnlerinin bolluu. [DS] hemim, [Ar. hemm ^t^] (hemi:m) {OsT} sf. (Y a mur iin) ince, hemn, [Far. hem-n *>*-*] (hemi.n) {OsT} zf. Her zaman bu ekilde; bu biimde, hemie, [Far. hem-e 4-i~-e>] (hemi:e) {OsT} zf. Her zaman; daima, hemk, [Ar. hemk ^iLu*] {OsT} is. Birini bir ie dal drma; bir ile oyalama, herrmaz, [Ar. hemmz jUj] (hemma;z) {OsT} sf. Kovucu. hemodiyaliz, [Fr. hmodialise] is. tp. Bbreklerin almamas durumunda kan geirgen bir zardan geirerek szme ve zararl atklardan temizleme biiminde uygulanan tedavi, hemofil, [Fr. hmophile] sf. tp. (Hasta iin) kanama s dinmeyen; hemofili hastalna yakalanm, hemofili, [Fr. hmophilie] is. tp. Kann phtlam a sndaki bir bozuklua bal olan kan dinmemesi hastal. hemoglobin, [Fr. hmoglobine] is. biy. Soluk alm a srasnda kandaki karbonu havaya veren, havadaki serbest oksijeni de alarak organizmann ilgili yerle rine tayan, birleiminde demir, azot, hidrojen, km r ve kkrt bulunan alyuvarlarn en nemli blm. hemaroji, [Yun. hemo (kan) + rhage (fkram) > Fr. hmorrhagie] is. tp. Kanama, hemoroit, -di [Yun. haimorrhois (kan aktan) > Fr. hmorrhode] is. tp. Basur, hempa, [Far. hem-p tsW-4] (hempa:) {OsT} is. 1. Ayaklar denk; bir ayak; ayak uyduran; admlar uygun. 2. mec. Kt ilerde birlikte hareket eden ler; ayakta; omuzda, hemsiz, [eT. em > em-siz] {az} sf. Beceriksiz. [DS] hemehri, [Far. hem-ehri l^_rjjU->] {OsT} is. 1. Ayn memleket, ayn ehir veya kyden olanlar; mem le ketli. 2. H ey arka d a anlamnda seslenme sz olarak kullanlr, hemehrilik, -i [hemehri-lik] is. Hemehri olma durumu. hemire, [Far. hem + ir (st) > hemire (hemi:re) {OsT} is. 1. Ayn memeden emmi olan lar; st ortaklan. 2. K z karde; bac. 3. Hastalarn

{OsT} zf. 1. Zam an gemeden; hi vakit geirme den; gecikmeden; abucak; derhal. 2. Y aklak ola rak; aa yukar. 3. Yalnz; sadece. 4. yle; yle ce. 3 hemen hemen, 1. N erede ise. 2. Tam deilse bile ok yaklak olarak; tama yakn. hemence, [hemen-ce] (hem ence) {eAT} zf. H emen cecik; derhal. hemencecik, [hemen-ce-cik] (hem encecik) zf. ok abuk; arabuk; annda, hemene, [? hemene] {az} is. Omuzda taman yn, bez ya da deriden yaplm a azk antas. [DS]
hemezat, [Ar. hem ezt olyjt>] (hemeza:t) {OsT} is. Kuruntular; vesveseler, hemeze, [Ar. hemeze o_^-] {OsT} is. nsana rahatsz lk veren yersiz dnce; kuruntu, hemfikir, -kri [Far. hem + Ar. fikr ji*j>>] {OsTj sf. Dnceleri ayn olan; ortak fikir ve oy sahibi olanlar. hemger, [Far. hem ger {OsT} is. Tezghta bez dokuyan kii; dokuyucu; dokumac, hemhl, -li [Far. hem + Ar. hl JU^j>] (hemha:l) {OsT} sf. Durumlar ayn olan, hemhudut, -du [Far. hem + Ar. hudd (hem h u d u t) {OsT} sf. Snr komusu olanlar; snrda, hemicik, -i [hemi-cik] {az} sf. (Kii iin) gsz; bitkin. [DS]

HEM

I M IR S M .

bakm iin eitim grm kadn. 3 hemre-zde, {OsT} K z karde ocuu; yeen. hemirelik, -i [hemire-lik] is. 1. Kz karde olma durumu. 2. Hemirenin yapt i veya hemirelik meslei. hem irezade, [Far. hemre-zde ilj (hem ir e z a d e ) {OsT} is. Kz kardein ocuu; yeen, hemirmek, [hem (yar.) > hem-ir-mek] {az} g sz.f. [-ir] Aksrmak; haprmak. [DS] hemz, [Ar. hemz >-] {OsT} is. 1. Parmakla skma; imdikleme. 2. Drtme. 3. Isrma. 4. Yere alma, hemze, [Ar. hemze >-] {OsT} is. 1. Parm akla skma; imdikleme. 2. B ir yere sktrma. 3. Drtme. 4. dbl. A rapada elif harfinin bir baka ad; nsz elif. 5. Arapada elif, vav, y e harflerinin zerine konan (*) iareti, hemzem in, [Far. hem + Ar. zemin ,>>-] {OsT} is. A yn seviyede olanlar. 3 hemzemin geit, Kara yo lu ve dem ir yolunun ayn seviyede kesitii kav ak. hen, [hen] sf. Sr; gizli; sakl. 3 hen gitmek, {az} Gizli gitmek. [DS] henazr, [Ar. hm zr > henzr j . jl^ -] (hena:zr) {OsT} is. 1. Domuzlar. 2. mecaz. Kt ve ahlaksz kim se ler. hende, [eT. kande] {az} zm. Bu; u; o. [DS] hendek, -i [Ar. handek / Far. kandak j-u-] {OsT} is. 1. Gemee engel olacak biimde bir bina veya mlkn etrafna ekilen ukur. 2. Eskiden llerin gmld geni ukur. 3. Yolda su birikmesini nlemek iin yol boyunca yol kenarna alan u kur. 4. Orman yangnlarnn yaylmasn nlemek iin parseller arasna boylamasna alan ukur, fi1 hendek kesmek, {eAT} H endek amak; ukur a m ak.[I hendek kestirmek, {eAT} ukur atrmak; hendek kazdrmak. hendei, [hende-ki] {az} zm. Onu. [DS] hendeirede, [hende-i-re-de] {az} zf. Orada. [DS] henden, [henden / handan] {az} sf. Babas bilinm e yen; pi. [DS] henderde, [hende-r(e)-de] {az} zf. urada. [DS] hendere, [hende-re] {az} zf. ura; uraya. [DS] hendese, [Ar. hendese <u_ll& {OsT} is. 1. Geometri. ] 2. mecaz. ekil. S1 hendese-i diye, {OsT} mat. Elem anter geometri.\\ hendese-i murakkama, {OsT} mat. Kodlu geom etri.j| hendese-i mcesse me, {OsT} mat. Uzay geometri.\\ hendese-i msteviye, {OsT} mat. Dzlem geom etri.|| hendese-i resmiye, {OsT} mat. Tasar geometri. hendesehane, [Ar. hendese + Far. -hne -t-ji] (hendeseha:ne) {OsT} is. Tanzimat ncesi kurulmu olan mhendislik yksek okulu.

hendeseli, [hendese-li] sf. G eometrik dzende veya geometriye uygun olan; geometrik; hendes. hendesesiz, [hendese-siz] sf. 1. Geometrik esaslara uygun biimde olmayan. 2. Biimi dzgn olm a yan; ekilsiz. hendes, [Ar. hendes L-<-^] (hendesi:) {OsT} sf. 1. 5 Geometri ile ilgili. 2. Geometrik, fi1 hendes silsile-i alel-vil, {OsT} G eometrik dizi. hende, [hen-de] is. Akran; arkada; srda, henek, -i [Ar. hanek [Tietze] / Erme, hanalc] {az} is. 1. aka; latife. 2. Alay. 3. Oyun yeri. 4. Ksmet; pay. 3 henek etmek, (az} aka yapmak. [DS] heneke, [heneke] is. K um arda herkesin nne koy duu para. henez, [? henez] {eAT} is. Byk toprak kp. heneze, [enez-e] {az} sf. Zayf; clz, heneze heneze, {az} (Yamur ya iin) yava yava; ince ince. [DS] henezim ek, [enez-i-mek] {az} g sz.f. [-r] 1. M add ve manevi ynden zayflamak; dkn olmak. 2. (Eya iin) eskimek; anmak. [DS] h eng1 [hang / hank / heng / hng / hnk / hing / hong , / hng / hnlc / hung / hng (yans.)] is. Kahkahayla ve katla katla glmeyi anlatan kk. [Zlfkar] heng-kir-m ek heng2, [Far. heng] {az} is. Seyretme; izleme; ahenk. [DS] S heng etmek, {az} Oyun yapmak. [DS]|| hengine bakmak, {az} Seyretmek. [DS] hengm, [Far. hengm (heng.m) {OsT} is. Za man; vakit; mevsim. S1 hegm - it, {OsT} K mevsimi. hengme, [Far. hengm / hengme <uIjla] (heng:me) {OsT} is. 1. Belli bir zaman; a; devir. 2. G rlt patrt. 3. Kavga; dv. 4. Sava. 5. Toplant; cemiyet, t? hengme-gh, {OsT} 1. Toplant za man. 2. K avga zaman. || hengme-gr, {OsT} 1. Kavgac; grltc. 2. Bararak satclk yapan kii; sokak satcs; rtkan. 3. H ikyeler anlatan; hokkabazlk yapan.\\ hengm e-i azab, {OsT} Azap zaman. hengm, [Far. hingm (heng:mi:) {OsT} sf. mr bir mevsim olan; mevsimlik, hengebe, [Yun. enkape => engebe] {az} is. ukur. [DS] hengem, [Far. hengm f&L] {az} is. 1. . 2. Sz kalabal. 3. Kavga; grlt. [DS] hengerlem ek, [henger-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [l(i)-yor] Yorgun dmek. [DS] heni, [Ar. heniyet > hen (heni:) {OsT} sf. 1. Sin dirimi kolay. 2. Salk iin yararl, henien, [Ar. henen t ^ ] (heni:en) {OsT} nl. Afiyet olsun!

H T E I M

1933

HER

henim, [? henim] {az} is. A z nce; daha imdi. [DS] henir, [? henir] {az} is. Nefes; ses. [DS] henk', -gi [Eme. hanak] {az} is. 1. Oyun; cmb; elence; amata. 2. Seyir. [DS] henk2, [? henk] {az} is. Dokuma tezghnda atkla rn geirildii uzunlamasna gerilen ipler; zg. [DS] henki, [hangi] {az} zf. Hangi? [DS] henkini, [henki-n-i] {az} zf. Yanmdakini; elindekini. [DS] henlemek, [hen-le--mek] {az} ite, f . [-ir] ddia lamak; bahse girmek. [DS] hennaz, [? hennaz] {az} sf. Sska. [DS] henry, [ng. henry (Amerikal fiziki Joseph Henry)] is. fz. Kapal bir devreden geen elektrik akm 1 amper deitiinde, iinde 1 voltluk elektrom otor kuvveti meydana gelen devrenin z indkleme kat saysna eit z indkleme birim ine verilen ad; k saltmas: H; CGS sistem inde z indkleme kat say s 10'9 henydir. hent1 [Far. hengm ?] {az} is. Zaman; an. [DS] , h e n t, [Erme, hent / hend] is. argo. Deli, hentbol, [ng. hand (el) + bail (top)] is. 1. Sadece elle oynanan top oyunu; el topu. 2. Futbolda topa elle mdahalede bulunulmas durumu, hentbolcu, [hetbol-cu] is. El topu oyuncusu, henteri, [Ar. canter] {az} is. Giyecek; kadn elbise si; entari. [DS] hente, [hen-de] {az} is. Akran; yakn; arkada. [DS] henz, [Far. henz jy] (h e nz) {OsT} zf. 1. (Olum lu cmlede) daha imdi; az nce; yeni. 2. (Olumsuz cmlede) hl; daha. hep1, [hap / hep / hp (yans.)] is. Haprmay, aksr may anlatan kk. [Zlfikar] hep-ir hep2, [eT. kop / kp ? > hep] zf. 1. Hibir esinin darda kalmamas artyla; eksik olmamak zere; btn olarak; tm. 2. Srekli olarak; her zaman; daima. 3. (yelik ekleri alm ak suretiyle) bir eyi oluturan paralarn tm. S hep beraber, Birlik te; beraberce. || hep bir azdan, Ayn anda p e k ok kiinin ayn eyi sylemesi durumu.\\ hep bir az olmak, Anlaarak hep ayn eyi sylemek; sz birlii etm ek.|| hep birden, Topluca; toplu olarak.\\ heple hi ilkesi, fel. man. Evrensel bir konu ze rinde ileri srlen bir yargnn o tr ve cinsin bi reyleri iin de geerli ve doru olmas ilkesi. hepatit, [Fr. hpatite] is. tp. Karacier iltihab; sa rlk. hepatoloji, [Fr. hpatologie] is. tp. K aracierin ya psn, ileyiini ve hastalklarn konu edinen bilim dal. hepcek, -i [hep-cek] {az} zf. Hep birlikte. [DS]

hepeken, [hep+ek-en] {az} is. Drt tekerlekli arabalarn uzayp ksalmasn salayan aa. [DS] hepil, [hep-il] sf. Hem hayvansal, hem de bitkisel besinlerle beslenen, hepirm ek, [hep (yans.) > hep-ir-mek] {az} gsz. f. [-ir] Haprmak; aksrmak. [DS] hepedek, -i [hep-edek] (hepe dek) {eAT} zf. Hep birden; btnyle; kmilen. hepek1 -i [Erme, abenk (kilit) => hapenk / he, penk] {az} is. 1. Bodruma inen st kapakl m er diven. 2. Ev ve dkknlarn pencerelerindeki ka pak; kepenk. 3. Yeralt deposu. [DS] hepek2; -i [? hepek] {az} is. Tuzak; kapan. [DS] hephepine, [hep+hep-i-n-e] {az} zf. Tamamiyle. [DS] hepi, [hep-i] {eAT} {az} zf. Hepsi; tamam. [DS] hepilenek, [help (yans.) > help-i-le-mek] {az} gsz. fi [-r] [-l(i)-yor] (Deniz iin) alkalanmak; dalga lanmak. [DS] hepimiz, [hep-imiz] zm. K onuann kendisi ve birlik te olanlar. hepiniz, [hep-iniz] zm. Hitap edilen kiilerin tm, heplek, -i [hep-le-k] sf. Bir eyin btnne sahip olan; tmn alan. S heplek demek, {az} A k oyununda rakibini yenip ortaya konulan btn aklar kazanmak. [DS] heppi, [hep(p)-i] {eAT} zf. Hepsi, hepsi, [hep-(i)-s-i] (he si) zf. Btn; tamam; p tm; cmlesi. S hepsi bir kapya kmak, Am ac ayn olmakla birlikte fa rkl y o l veya m etot izlenme sinin bir sakncas yoktur. hepelemek, [hep (yans.) > hep-ele-mek] {az} gsz. f i [-r] [-l(i)-yor] Aksrmak. [DS] heptan, [Fr. heptane] is. Forml C7H 6 olan doy mu hidrokarbon. hepten2, [Fr. heptene] is. kim. Birbirinin izomeri olan yedi karbon atomlu ve ak zincirli drt etilenik hidrokarbondan her biri. hepten1 [hep-ten] (hepten) zf. Bsbtn; tam amy , la; btn olarak; iyice, hepyek, [hep + Far. yek d i >_j>] {OsT} is. Tavla oyununda her iki zarm da bir gelmesi. h er1 -rri [Ar. herr y>] {OsT} is. Kpek hrlamas; , kpek havlamas. her2, [Far. her y] {OsT} sf. 1. Tekil isimlerden nce getirilerek "birer birer o la ra k, "-in h epsi" anlam ile ayn tr ve zellikte olanlarn tm n teker te ker belirtmek iin kullanlr. 2. Tm; btn; hep. fi1 her an, H er zaman; siirekli.\\ her an ka, H er ie karan; her ie burnunu sokan. || her-br, H er defa; daima.\\ her bir, Ayr ayr; tek tek hepsi.|| her biri, Ayr ayr hepsi. || Her boyay boyad da fst ki yeil kald. Yaplmas gereken bir ey varken

HER

I M I C E S M 1934

baka ilerle ilgileniliyor, anlamnda kullanlr; bir bu eksik kalmt. || her-end, {OsT} H er ne zaman. || her--bd-bd, {OsT} N e olursa olsun; ister is lem ez,|| her-h, {OsT} H er ne ekilde.j| her-dim, {OsT} H er zaman; srekli olarak; daima.|j her da ym {az} H er zaman; srekli. [DS]|| her-dem, {OsT} H er zaman; her dakika; daima. || her-dem tze, {OsT} 1. Parlakln, tazeliini hi kaybetme yen; yal olduu hlde gen grnen. 2. Yl bo yunca yeil yaprakl olan (bitki).|| her derde deva, mecaz. B irok ie yarayan.\\ Her Firavunu bir M usas kar. H er zalimden insan kurtaracak bir kii kar.|| her-gh, {OsT} H er zaman, her vakit.|| her-heft, {OsT} Kadnlarn sslenmekte kullandk lar kna, ivit, allk, stbe, antimon, altn varak ve misten ibaret yed i nesne. |j her grd sakall y babas sanm ak, Grne aldanmak.\\ her gn, Btn gnler.|| her gnlk, H er gn kullanlan.\\ her hl, {az} H er hlde. [DS][| herhalde, 1. H er durumda; kesinlikle; ne yapp ne edip; mutlaka. 2. Byk bir olaslkla; mutlaka.\\ her hl krda, {OsT} H er trl durum ve arta ramen. || her hep si, {az} Tamam; hepsi. [DS]|| Her horoz kendi plnde ter. Herkes ancak kendi evresinde tannr ve szn orada geirebilir,|| her ihtimale kar, Olabilecek btn olaslklar dnerek.\\ her ie burnunu sokmak, Bilip bilmeden her i ile ilgilenmek, karmak. || her iin ba salk, in s a n n yapaca btn ilerdeki baar vcut salna baldr.\\ her kafadan bir ses kmak, B ir konu ile ilgili olsun olmasn bir ok kii ayn anda konumak.\\ her kii, {eAT} H erkes.|| her naslsa, Beklenmeyen bir durumu belirtmekte kullanlr.|| her ne {eAT} Herhangi.\\ her nedense, Sebebi bilinmez. || her ne hl ise, Uzatmayalm; geiniz. || her ne ise, 1. N e olursa olsun; ne kadar ise; ne kadar tutarsa. 2. Olan olmu artk; konuyu uzatmayalm; kapatalm.\\ her ne kadar, Bana getirildii artl cmle yarg bakmndan doru grnmesine ra m en tam yeterli saylmadn belirtir. \\ her neyse, 1. N e olursa olsun; ne kadar ise; ne kadar tutarsa; ne pahasna olursa olsun. 2. Olan olmu artk; ko nuyu uzatmayalm; kapatalm.\\ her ne zamai, Bir i ve durumun her ortaya k srasnda anlam n da cmle bana getirilir.\\ her nice, {eAT} 1. Her zaman. 2. Herhangi. 3. H er ne kadar. 4. (Fiyat, bedel vb. iin) ne kadar; ne olursa. || her tarakta bezi olmak, ok eitli alanlarda ustal olmak. || her telden almak, D eiik konularda bilgisi ol mak; hemen her iten anlamak. || her yerdelik, 1. B ir velinin ayn anda deiik yerlerde grlmesi durumu. 2. H ristiyan azizlerinin ayn anda deiik yerlerde grlmesi durum.\\ her zaman, A ra ver meden; srekli; hep. heran, [Far. her- oTy] (her-a:n) {OsT} zf. -* her an.

herat, [Herat (A fganistanda ehir) olys] {OsT} is. emseli fakat yaldzla sslenmemi cilt, herayine, [Far. her-yine 4^.[y*] (har-a:yine) {OsT} zf. Her hlde; mutlaka; kesin olarak, h ere, [Far. here g-y*>] {OsT} is. Karklk; kargaa. here inere, {OsT} -* hercmer. hercai, [Far. her-c (herca:i:) {OsT} sf. 1. Her yerde yetien. 2. H ibir eyde kararl olmayan; kararsz; yeltek; gelge; havai. 3. Sevgide sebatsz; sk sk sevgili deitiren. S hercai meneke, bot. iekleri m enekeye benzemekle birlikte mor, sar, beyaz renklerle kark bir yllk ss bitkisi, (Viola tricolor). || hercai merep, H ibir eye gerektii gibi deer vermeyen; kararsz; havai. hercaice, [hercai-ce] (herca:ice) zf. Hercai gibi; hercaiye uygun biimde, hercailik, -i [hercai-lik] (herca;i:lik) is. 1. Hercai olm a durumu. 2. Hercaice davran, herce, [hr (yans.) hr-a > hr-a-ca > herce] sf. (tnsan, hayvan, eya iin) kk; boysuz. hercmerc [Far. here merc j ; / j / ] {OsT} sf. -* hercmer. hercmer, -ci [Far. here merc j jr ^ ] {OsT} sf. Kark; dank; darmadank; alt st. S herc mer etm ek, Altn stne getirmek; kartrmak; dzen ve tuza bozmak. || hercmer olmak, K a rmak; alt st olmak; dzeni bozulmak. hereb, [Ar. hereb u / ] {OsT} is. 1. Kama. 2. iddetli znt. hereban, [Ar. herebn OL-y^] (hereba:n) {OsT} is. Korkup kama, herece, [? herece] {az} is. Yayk. [DS] herek1, -i [Yun. haraki (kam)] is. 1. Yeni dikilen aa fidanlarnn zarar grmemesi iin yanlarna dikilen kazk. 2. Fasulye gibi sarlgan bitkilerin dik durmalarm salamak iin yanlarna dikilen sopa; ispalya; fasulye sn. 3. A sm alann yere yatmasn nlemek iin yanlarna ve stlerine yerletirilen sehpa. {eAT} (ayn) 4. {az} Kk aa. [DS] 5. {az} mecaz. irkin ve uzun boylu adam. [DS] S herek gelmek, {az} nce gelmek. [DS] herek2, -i [? herek] {az} is. Kvrck koyun. [DS] fi1 herek an, {az} Kuzulara taklan kk an. [DS] herekeme, [herek-e-me] {az} is. Alanmam aa. [DS] hereke, [? hereke] {az} is. Ortaklk; bir i iin glerini birletirme. S1 hereke etmek, {az} Birleerek elbirlii ile bir ii yapmak. [DS] hereklem e, [herek-le-me] is. H erek dikme ve heree balam a eylemi. hereklem ek1, [herek-le-mek] {az} gl. f i [ r] [-l(i)-

S I H T I l I f f S i l i l 1935

HER

yor] (Bir bitkiyi) yanna kazk dikerek sarlmasn ve amasn salamak. [DS] hereklemek2, [Ar. hark => herek-le-mek] {azf (Toprak kaplar iin) kir ve yan atete yakarak temizlemek. [DS] hereksi, [herek-si] {az} sf. (Hayvan iin) iri yaps na ramen zayf olan. [DS] berelemek, [here-le-mek] {az} g l.fi [-r] [-l(i)-yor] zen gstermek; stne dmek. [DS] herelenmek, [here-le-n-mek / hre-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] zerine yrmek; saldrmak; ullan mak. [DS] herem 1, [Ar. herem py*] {OsT} is. 1. Piramit. 2. Ya lanma; ihtiyarlama. 3. {az} Kaln duvar. [DS] B herem-dde, {OsT} Kocam; yalanm ; ihtiyarla m.,|| herem-resde, {OsT} htiyarla ulam; ko calm. herem2, [br. herem] is. Musevilerde kadn ve ocuk larn hepsinin yok edilmesi eklinde uygulanan bir tr aforoz cezas, heremn, [Ar. herem n jloy*] (herema.n) {OsT} is. M sr piramitlerinden ikisi, herem, [Ar. herem ^ y*] (heremi:) {OsT} sf. Piramit ile ilgili; piramit gibi, hereni, [Far. haran] {eAT} is. Kk kazan, herenk, [herek] {az} is. Bir taraf kaim, br taraf ince aa. [DS] heresi, [her-i-s-i] {az} zm. 1. Hepsi. 2. H er birisi. [DS] herfene, [Ar. harif + Far. -ne lilij-] {az.} sf. 1. M asrafa ortaklaa katlm ak suretiyle yaplan ye mekli, ikili toplant. 2. Dn ve bayram larda genlerin birleerek bir kuzu keserek yemeleri. 3. ocuklarn ayr ayr evlerden malzemelerini topla yp krda yaptklar pilav. 4. Pimi yumurta. hergeldi1 [? hergeldi] {az} sf. Krk; delik. [DS] , hergeldi2, [hr+gel-di] {az} s f Kk; ufak tefek. [DS]

hergillemek, [hergil-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yor] Toprak kaplan gnete brakarak kokusunu gidermek. [DS] hergine, [her+gine ?] {az} zf. Yl ar. [DS] hergiz, [Far. her-giz y>] {OsT} e. "Asla, hibir va kit. anlam nda olumsuzluk bildirir, herhangi, [Far. her + T. hangi y*] (herh a ngi) {OsT} sf. zellikleri iyice belli olmayan; rastgele; belirsiz. & herhangi bir, Belli olmayan, rastgele bir kii veya kimse. || herhangi biri, Tam tanmlanmadan rastgele biri. herif,' [Ar. hrfet > harif ^ . y ] {OsT} is. 1. Meslekta; arkada; yolda. 2. Kendisine gven duyulmayan veya gven vermeyen kimse; aalk; baya adam. 3. argo. Adam, herifiolu, [herif-i+o(u)l-u] is. Kendisine kzlan veya kendisinden beklenm edik bir ii becerebilen kiiden sz ederken kullanlan aalama sz. herik1, -i [Erme, herk] {az} is. 1. Kazma. 2. K rek. [DS] herik2, -i [Yun. haliki] {az} is. akl ta; helik. [DS] heril, [Ar. harir] {az} is. 1. nce ipekli. 2. Tel ve pulla ilenmi gelin duva. [DS] herim 1, [Ar. harm] {az} is. Sarp ve yaln kayalk; uurum. [DS] herim2, [Ar. herem > herim ^y] (heri:m) {OsT} s f 1. ok yal. 2. Ar derecede km, herir, [Ar. herir yy*] {OsT} is. 1. Kpein hrlamas. 2. Kpek ulumas, herise, [Ar. herise 4 ^y] (heri:se) {OsT} is. 1. Ke

kek. 2. {az} Az kavrulmu un ve tavuk etiyle ya plan pelte eklinde bir yemek. [DS] herite, [Far. rite] {az} is. Ev makarnas; erite. [DS] herk, [Erme, herk] {az} is. 1. Topra srme. 2. Srldkten sonra bir yl dinlendirilen tarla; nadas. {eAT} (ayn) 3. Sabann tarlada brakt iz. 4. r hergele, [Far. har (eek) + gele (sr) * S y -] {OsT} is. A n alnm tarla. 5. Sebze fdesi yetitirilm ek zere 1. Eek srs. 2. Y k tam aya veya binee alt hazrlanm yer. [DS] S herk aktarmak, {az} rlmam at veya eek. 3. H uysuz binek at. 4. m e Tarlay srmek; topra alt st etmek. [DS]|[ herk caz. (Svg sz olarak) terbiyesiz ve grgsz edilmek, {eAT} Nadas olunmak.\\ herk etmek, kimse. S hergele a, {az} Su brei. [DS] Tarlay srmek; tarlay srdkten sonra nadasa hergeleci, [hergele-ci] is. 1. A t ve eek oban; kov brakmak.\\ herk eylemek, {eAT} Nadas etmek. boy. 2. Yabani atlar eitip altran kimse, herke, [Yun. halkio] {az} is. 1. Bakra; kova; helke. hergelelik, -i [hergele-lik] is. 1. H ergele olm a 2. Su iilen kk kap; marapa. [DS] durumu. 2. Terbiyesizlik, her kele, [Ar. herkele *15"y>] {OsT} is. 1. nce, zarif, hergetmek, [Ar. hark + T. et-mek] {az} gl. f. [-r] nazik kadn. 2. {az} Ayakkab ekecei. [DS] [-(d(i)-yor] B ir yl dinlenmi olan tarlay tekrar herkendaz, [Ar. hark + Far. endz] {az} is. Ate srmek. [DS] krei. [DS] hergil, [Yun. khelkhino => hergil / herkil] {az} is. 1. Yiyecek konulan sandk; erzak sand. 2. Erzak herkenek, -i [brkenek] {az} is. Klah; kalpak; balk. [DS] ambar. [DS]

HER

I M IiM t S M .

herkes, [Far. her + T. kes (kimse)

(he'rkes)

hersiin, [? hersn] {az} is. Ate krei. [DS] hert1, [Ar. hert oy] {OsT} is. 1. Yrtma. 2. Drtme. 3. Dokunakl syleme. hert2, [? hert] {az} is. l; hortlak. [DS] herti, [? herti] {az} sf. Bayat. [DS] hertz, [Alm. hertz (fiziki Henrich Hertz)] is. fiz. Bir saniyede bir titreim yapan devirli bir olayn fre kansna eit frekans birimi; ksaltmas: Hz. herv, [Ar. herv jy>] {OsT} is. 1. Sopa ile dvme; sopalama. 2. Piirme, hervane, [t. carmagnola] {az} is. Harmaniye. [DS] hervaniye, [t. carmagnola] {az} is. Harmaniye. [DS] hervele [Ar. hervele Jjy] {OsT} 1. Koma. 2. Tem polu yry. 3. M ekkede Safa ile Merve arasn da, erkeklerin biraz hzlca yrmeleri ii. 4. At yry. herze1 [Far. herze jy] {OsT} is. 1. Sama sapan sz; , bo sz; zevzeklik. 2. {azf Pislik. [DS] S herzedery, {OsT} Sam a sapan konuan.\\ herze-g, {OsT} Sama szler syleyen.|| herze-gy, {OsT} Sam a sapan konuma jji.|| herze-h, {OsT} Sama szler syleyen. || herze-hr, {OsT} Sama szler syleyen.\\ herze-hrn, {OsT} Sama sapan konu anlar. || herze-hy, {OsT} Sama sapan konuma.|| herze-kr, {OsT} Sam a sapan konuan.|| herze-l, {OsT} Sama szler syleyen. || herze-p, {OsT} Sama szler syleyen. || herze yemek, argo. 1. Yersiz sz sylemek. 2. Gereksiz davranta bulun mak. herze2, [Far. har (eek) + zeh (yavru) [Nianyan]] {OsT} is. 1. Kaba ve anlamsz davran. 2. ocuk. 3. Erkek cinsel organ. 4. Byk ve biimsiz erkek cinsel organ. herzevat, [Far. herze + Ar. -vt ol_j ojy>] (herzeva:t) {OsT} is. Samalklar; bo szler, herzevekil, [Far. herze + Ar. vekl j jy] {OsT} sf. 1. Kendisini ilgilendirmeyen ilere burnunu sokan kii. 2. Gereksiz yere konuan; gevezelik eden; boboazlk eden; sam a sapan konuan, t? herzevekl-i kinat, {OsT} Boboazlyla tannm. hesab, [Ar. hisb y L ^ ] (hesa:b) {OsT} is. -* hesap, hesabat, [Ar. hisbt o IjL-s-] (hesa:ba:t) {OsT} is. Hesaplar. hesab, [Ar. hesab (hesa.bi:) {OsT} sf. 1. H e sapl. 2. Hesabn iyi bilen; eli sk, hesap, -b [Ar. hisb u U ] (hesa:p) {OsT} is. 1. Bir den ok say arasndaki eitli ilemlere bal ola rak saysal sonu elde etme; aritmetik. 2. Alacak verecek durumu. 3. Y aplan ilerin tutar; denmesi gereken para tutar. 4. Kabataslak bulma; tahmin;

{OsT} zm. 1. nsanlarn btn. 2. Olur olm az kii ler; nne gelen, herkil, [? herkil / hergil] {az} is. -* hergil. [DS] herkildek, -i [herk-il-de-k] {az} sf. (Kii iin) kt huylu. [DS] herle, [? herle] {az} is. 1. Yada kavrulmu un or bas; bulama. 2. Un. [DS] S1 herle a, {az} Herle. [DS]|| herle orbas, {az} Herle. [DS] herleinek1, [her (yat.) > her-le-mek] {az} g s z .f. [-r] [-l(i)-yor] 1. (Eek iin) anrmak. 2. (Kpek iin) scan etkisi ile serinlemek iin dilini kara rak solumak. 3. Saygszca karlk vermek. [DS] herleinek2, [her-le-mek] {az} g sz.f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Hz almak; ivme kazanmak. 2. Ktlk yapmak iin birini izlemek. [DS] herlenmek, [her-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] D n m ek; dolanmak. [DS] hermetik, -i [Fr. hermetique] sf. Gizli ilimlere ili kin; btl. hernik, -i [? hernik] {az} is. Topran tav. [DS] 0 hernik etmek, {az} (Yamur iin) topran derin liine kadar ilemek. [DS] herp, [harp / herp (yans.)\ is. alkalanmay, arpma y anlatan kk. [Zlfkar] herp-mek herpes, [Lat. herpes] is. Uuk, hepite, [? herpite] {az} is. Deniz kylarndaki in ce sazlar. [DS] herpitnek, [herp (yans.) > herp-it-mek] {az} gl. f. [-ir] Sallamak. [DS] herpmek, [herp (yans.) > herp-mek] {az} gl. fi [er] (Kaptaki sv iin) alkalanmak. [DS] herru, [Krt, herr (git)] (he rr) nl. Sonu ne olursa olsun anlamna gelen "ya herru y a m erru sznde geer. hers, [Ar. hers ^y] {OsT} is. bot. M ersin aac. hers2, [Ar. hr] {az} is. fke. [DS] herse, [Ar. herse j / ] {az} is. 1. Halanm bu

day veya msr ezildikten sonra bal veya eker ile kartrlarak yaplan bir tatl. 2. sf. ok pimi; lapa. [DS] hersek, -i [Far. herseng] {az} is. Talk yer. [DS] herseme, [Ar. herseme ^y*] {OsT} is. 1. Burun ucu. 2. Aslan. hersimek, [hersi-mek] {az} gsz. fi [-r] (Kar iin) erim ek [DS] hersinyen, [Fr. hercynien] sf. jeol. Karbon devri sonundan Permiyen devri sonuna kadar sren da oluumu. herslenmek, [hers-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] fkelenmek; hrslanmak. [DS] hersli, [hers-li] {az) sf. Hrsl. [DS]

a m

s e m i

. n r

HES

oranlama. 5. mecaz. Bir giriimin veya bir iin ba arya ulamas iin alman nlemlerin btn. 6. (sim tamlamalarnda tamlanan olduu zaman) tu tum, durum ve anlay. S (bir eyi) hesaba almak, B ir i yaparken veya bir giriim de bulunurken (o eyi de) dikkate almak, ona gre deerlendirmek,|| hesaba almamak, D ikkate almamak; deerlendir meye tabi tutmamak; nem vermemek.|| hesaba ekmek, 1. Bir kii veya kuruldan yapt ve so rumlu olduu ilerle ilgili aklama istemek; sorgu lamak. 2. Yapt ilerin doruluundan pheye dnce ilgiliden aklama istemek; sigaya ekmek.|| hesaba dkmek, Saylarla ifade edilen bir eyin ayrntlarn kt zerine yazarak gerekti inde ispat belgesi olarak dzenlemek.\\ hesaba gelmez, 1. Saylamayacak kadar ok. 2. Umulma dk ve beklenmedik.\\ hesaba katmak, Bir i ya p a r ken veya bir giriimde bulunurken (o eyi de) dik kate almak, ona gre deerlendirmek; gz nnde bulundurmak.\\ hesaba katm amak, D ikkate alma mak; deerlendirmeye tabi tutmamak; nem ver m emek.|| hesb- cri, eko. ik i kii arasndaki ala cak ve bor hesaplarnn ayrntl biimde yazlm asz.|| hesab kapamak, Borcunu demek; alacak verecek brakmamak,|| (biri ile) hesab kesmek, 1. O kii ile al veri etmemek. 2. likiyi kesmek; grmemek.|| ... hesabna, 1. Durumunu gz n ne alarak; ynnden; iin. 2. Adna; yararna.\\ he sabna gelmek, D urumuna uygun bulmak; iine uygun dmek; kar dorultusunda olmak; elve rili olmak. || hesabn almak, B ir i sonunda eme inin karl olan hakkn almak. || hesabn bil mek, Tutumlu olmak.|| hesabn grm ek, 1. A laca n vermek ve iliiini kesmek. 2. Cezalandrmak.\\ hesabn vermek, H erhangi bir davrann sebebi ni aklamak.\\ hesab tem izlemek, Borcunu ta mamen demek; bor brakmamak.\\ hesap amak, 1. Bankaya yatrlan p ara iin ilk ilemi yapmak. 2. Birinin borlanmasn salamak; dn vermek. 3. Mteriye dair alacak ve bor hesaplar iin defte re yazm ak.|| (haddi) hesab yok. Saylamayacak kadar ok; saysz. || hesap cetveli, Elektronik ve mekanik hesap makinelerinden nce kullanlan ma tematik ilemlerinin kolay yaplm asn salamak amacyla i ie gem i ve biri dierinin zerinde kayabilen bir cetvel. || hesap czdan, Bankaya p a ra yatranlara verilen ve zerine yatrlan ve eki len miktarlar tarihleri ile birlikte belirten bir def te r i hesap karm ak, nceden yaplm al veri ve demelerin dkmn yaparak en son durumu belirtmek.|| hesap etm ek, 1. Bir ilemin sonucunu karmak. 2. Yaplacak ii tasarlamak; iyi ve kt ynlerini dnmek. 3. Bir iteki gider ve kazan durumlarnn dkmn yaparak bir sonuca varmak. || hesap etmek, kitap etmek, Btn ayrntlar dikkate almak; iyice d.nmek.\\ hesap grmek,

Alacak verecek karlatrmas yaparak demek.|| hesap gn, Kyam et gn.|| hesap ii, leme y a placak bez zemin zerindeki iplik tellerini sayarak yaplan el ii tr. || hesap kitap, D nme tanma sonucu; dnme.\\ hesap meydanda, H er ey ak ak belli; ortada. || hesap zeti, Banka veya ilet melerde belirli bir dnem iinde yaplan ilemlerin dkmn gsteren belge; ekstre. || hesap sormak, 1. Birinin yapt i veya sorumlu olduu ilerle ilgili olarak aklama yapm asn istemek. 2. Sulu veya bir konuda yanll olan birisini sorgula mak; hesaba ekmek.|| hesapta olm amak, Tahmin edememek; beklenen durumun dnda gelimek; daha nce dnlen eylerin dnda olmak.|| he saptan dmek, Alacana karlk sz edilen eyin deeri kadar indirme yapmak; alacaa kar lk bor yazmak; mahsup etmek. || hesap tutmak, 1. Al veri veya dier trl p ara hesaplarn bir y e re yazmak. 2. mecaz. Birinin yapt hatalar ileri de deerlendirmek zere hatrda tutmak.\\ hesap uzman, 1. Uzmanlam muhasebeci. 2. Hesap ilerini iyi yapan kimse.\\ hesap verm ek, I. Yapm olduu sorumluluu dahilindeki ilerin sonucunu aklamak. 2. Kusurlarndan dolay yetkili kii ta rafndan uyarlmak, azarlanmak; cezalandrlmak. hesapa, [hesap-a] (hesapa) zf. 1. Hesaba gre; hesaba uygun olarak. 2. Tahmin. hesap, [hesap-] sf. 1. Hesabn iyi bilen; tutumlu. 2. is. karn kollayan; btn davranlarn buna gre dzenleyen kimse. hesaplama, [hesap-la-ma] is. 1. Saylara dayal arit metik ilemi yapma eylemi. 2. Deerlendirme ii. hesaplamak, [hesap-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor)] 1. Hesap etmek; hesap ilemini yapmak. 2. mecaz. Bir durumu ayrntl biimde dnmek; deerlen dirmek; lp bimek; uzun uzun dnmek. 3. Belli bir amaca uygun dnmek, tasarlamak. S hesaplamak kitaplamak, lp bimek; uzun uzun dnmek; ok iyi deerlendirmek; ayrntlar ile ele almak. hesaplan, [hesap-la-n-] is. Hesap yaplma duru mu ve biimi. hesaplanma, [hesap-la--ma] is. Hesaplamak eyle mi. hesaplanmak, fhesap-la-n-mak] edil. f. [-r] Hesab yaplmak. hesaplama, [hesap-la--ma] is. 1. Karlkl olarak alacak verecek durumlarn karma eylemi. 2. Kavga etme; dvme. 3. B ir eyin olumlu ve olumsuz ynlerini ortaya koyarak bir karar varm a eylemi. 4. Hesap durumuna gelme; hesap gibi ol ma. hesaplamak, [hesap-la--mak] ite, f. [-r] 1. K ar lkl olarak alacak verecek durumlarn karmak. 2. Kavga etmek; dvmek. 3. Bir eyin olumlu ve

HES

M r i i f f l f C E1M8 9 3
hetek, -i [? hetek] {az} is. 1. Entari ve pantolon larda bacak aras ile koltuk altlarna konulan gen biimli kuma paralar. 2. Y uvarlak kpr yapma ya yarayan bir ara. [DS] hetm, [Far. hetm j* -^] {OsT} sf. Sekizinci, het, [het / ht (yans.)] {az} nl. Korkutmak, sustur mak, gzda verm ek iin sylenir. [DS] hete, [Ar. hat5] {az} is. Hata; yanllk; kusur. [DS] hetelek, -i [hete-le-k ?] {az} sf. (Kii iin) dn meden, acele i yapan. [DS] hetero-, [Yun. hteros (baka) > Fr. htro-] n. ek. Bana getirildii Latince kelim eler baka, a y r anlamlar katan n ek. heterodoks, [Fr. htrodoxe] sf. (Gr iin) resm retiden farkl olan, heterojen, [Fr. htrogens] sf. Deiik cinslerden meydana gelen; ayr cinsten; kark. S heterojen a, Farkl tipten bilgisayarlarn birbirine balan mas suretiyle oluturulan a. heterotrof, [Fr. htrotrophe] sf. biy (Canl iin) kendisi iin gerekli maddeleri sentez yoluyla ya pamad iin yeil bitkilerden veya dier organiz malarn vcutlarndaki organik maddelerden sala yan. heterotrofi, [Fr. htrotrophie] is. biy. Kendisi iin gerekli maddeleri sentez yoluyla yapamad iin yeil bitkilerden veya dier organizmalarn vcut larndaki organik maddelerden salama, hetf, [Ar. h etf e i^ ] {OsT} is. 1. B ir eyi gizlice ince den inceye hatrlatma. 2. Fsldama, hetil, [Ar. hatil] {az} is. D uvar rlrken kap ve pencere st hizasndan konulan atkl aa; hatl. [DS] hetk, [Ar. hetk <iU] {OsT} is. 1. Perdeyi kaldrma; yrtma; yarma. 2. Alaltma; onur krma. S hetk-i hicb- ism et, {OsT} Namus perdesini yrtma.\\ hetk-i perde-i rz, {OsT} Namus perdesini yrtma; rza saldrma. hetl, [Ar. hetl J^*] {OsT} is. (Yamur iin) srekli yama. hetlan, [Ar. hetl > hetln o ^ ] (hetl:n) {OsT} is. Srekli yaan h afif yamur, hetn, [Ar. hetn {OsT} is. Srekli yamur yama,

olum suz ynlerini ortaya koyarak bir karar varmak. 4. dnl. fi Hesap durumuna gelmek; hesap gibi olmak. hesaplay, [hesap-la-y-] is. Hesaplama eylemi ve ya biimi. hesapl, [hesap-l] sf. 1. Satn alnabilecek fiyatta; fiyat uygun; hesaba gelir; ekonomik. 2. Btn ynleriyle dnlp tasarlanlm; planl; rasyo nel. 3. Parasn ll harcayan; tutumlu. 4. mecaz. ll davranan. S hesapl hareket etmek, l l davranmak. hesaplca, [hesap-l-ca] (hesapl ca) sf. ve zf. Hesapl bir biimde. hesapsz, [hesap-sz] sf. 1. Hesab tutulmayan. 2. Saylamayacak kadar ok olan. 3. nceden iyi d nlmemi; sonu belirsiz. 4. Tutumsuz; lsz; savruk; msrif. S1 hesapsz kitapsz, 1. B ir yere kayd yaplmam , deftere yazlm am olarak. 2. mecaz. Sorumsuz; lsz. hesapszca, [hesap-sz-ca] (hesaps zca) sf. ve zf. He sapsz bir biimde, hesapszlk, - [hesap-sz-lk] is. 1. Hesapsz olma durumu. 2. Hesapszca davran, hesat, [Ar. hased] faz} is. Bakalarn ekemeyen; kskan; haset. [DS] hesbi, [Ar. hasbi] {az} sf. En candan; en yakn. [DS] hesek, -i [? hesek] {az} sf. (Kii veya hayvan iin) zayf; clz; hastalkl. [DS] heselmek, [hesel-mek ?] {az} dnl. f. [-ir] By mek; gelimek. [DS] hesilemek, [Ar. hasret => hesir-e-mek / hesil-e-mek] {az} g sz.f. [-r] [-l(i)-yor] zlemek. [DS] heslemek, [hes-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Dolandrmak. [DS] hester, [Far. ester (katr)] {az} is. Katr. [DS] hest, [Far. hesten (var olmak) > hest ] {OsT} is. 1. Varlk; var olma. 2. mecaz. Zenginlik; varlkl olma. 3. mecaz. Bencillik, he', [hi] {az} zf. Hi. [DS] he2, -i [Ar. he ji* ] {OsT} sf. 1. Neeli; en; ke yifli. 2. (Ekmek iin) gevrek, hebilek, [hi+bile-k] {az} zf. Asla. [DS] heek, -i [? heek] {az} 1. Bez dokunurken doku ma arasna geirilen iki kat bklm kaim iplik. 2. Hayvan srs. [DS] heeri, [Ar. haere] {az} is. Yaramaz; haar. [DS] helemek, [hele-mek] {az} gl. f i [-r] [-l(i)-yor] 1. Bozmak. 2. rselemek. [DS] het, [Far. het c-ij] {OsT} sf. Sekiz. 0 het behit, {OsT} K ur'an- K erim de ad geen sekiz cennet.|| het-p, {OsT} zool. Ahtapot. hetad, [Far. hetd il^ * ] (heta:d) {OsT} sf. Seksen.

hetr, [Ar. hetr >] {OsT} is. 1. Bir kimseyi kt sz lerle aalama, ktleme. 2. Bunama. 3. Sersem leme. hettak, [Ar. hettk ilU] (hetta:k) {OsT} is. Yrtp paralayan. hev, [hav / hev / hv (yans.)] is. Havlamay, derinden soluk almay ve vermeyi, bu biimde seslenmeyi,

1939

HEV

haykrmay anlatan kk. [Zlfkar] hev-i-le-mak, hev-kir-rnek heva, [Ar. hev ^ y ] (heva:) {OsT} is. 1. Heves; istek. 2. Ak; sevgi. S hev-dr, {OsT} Yar; dost. || hevhh, {OsT} Dost; ya r.|| hev-perest, {OsT} Zevki ne, nefsinin isteklerine ar dknlk.\\ hev v heves, {OsT} Z evk ve ehvetler.\\ hev-yi em-i mest, {OsT} M ahm ur gzn arzusu.\\ hev-y k, {OsT} A k arzusu. || hev-yi sevd-fez, {OsT} Sev da artran hava. || hev-yi vatan, {OsT} Vatan ha vas. hevacis, [Ar. hcise>hevcis ^-^-ty] (heva:cis) {OsT} is. Zihinde meydana gelen kt dnceler; kurun tular. hevadar, [Ar. hev+Far.-dr j b l y ] (heva:da:r) {OsT} sf. (Yer iin) etraf ak ve rzgrl; havadar, hevad, [Ar. hidyet > hdi > hevd L P 'y ] {OsT} is. 1. Doru yolu gsterenler; hidayet edenler. 2. Yol gstericiler; rehberler; klavuzlar, hevadic, [Ar. hevdec > hevdic j 'y ] (heva:dic) {OsT} is. Kadnlar iin devenin zerine konulan kk mahfeler, hevai, [Ar. hev ^ 'y ] (heva:i:) {OsT} sf. 1. N efis ve ehvetine yenilmekle ilgili. 2. Nefsine dkn olan; iyi ve ciddi eylere kar ilgisiz. 3. Hava ile ilgili; havaya ait. 4. H avada bulunan. S1 hev hat, {OsT} -* hava hat. 1 hev hisse, {OsT} Osmanl devletin 1 de tmar ve zeam et sahiplerine verilen ek paylar. \\ hev mereb, {OsT} Gelge yaradll; hoppa. hevaiyyat, [Ar. heviyyt o L s[y ] (heva:iya:t) {OsT} is. Gelip geici eyler; havailikler, hevam, -m m [Ar. hmm e > hevm] (heva.m) {OsT} is. 1. Bcekler; haarat. 2. Srngenler. S hevamm- cereb, {OsT} Uyuz hastal bcei. hevan, [Ar. hevn j l y ] (heva:n) {OsT} is. Aalk; alaklk. hevdec, [Ar. hevdec ^ a y ] {OsT} is. Kadnlar iin de ve zerinde yaplm mahfe, heveglik, -i [hevenk-lik] {az} sf. pe dizilm ek iin ayrlm zm salkmlar. [DS] hevek, -i [Far. veng] {az} is. 1. Hevenk. 2. Kara zm. [DS] heveklemek, [hevek-le-mek / herek-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] A smalar bir dayaa bala mak. [DS] hevenk, -gi [Far. vehten (asmak) > veng] is. 1. Bir ipe dizilmi veya saplarndan balanm meyve demeti. 2. gnl. Bir k kaynandan gelen n demeti. 3. bot. Salkm veya kme eklindeki iri ieklik. 4. mim. Y aprak veya ieklerden meydana gelmi ember biimindeki ss. 5. {az} Herek. [DS]

hevenkleme, [hevenk-le--me] is. H evenk durumu na gelme. hevenklemek, [hevenk-le--melc] dnl. f . [-ir] He venk durumuna gelmek. heves, [Ar. heves ^ y ] {OsT} is. 1. Bir eye kar duyulan istek; eilim; evk; arzu. 2. Gelip geici istek. 3. Zevk; elence. 1 heves balam ak, {eAT} H eves etmek; hevese kaplmak.\\ heves-bz, {OsT} Hevesli; istekli.|| heves-dr, {OsT} stekli; hevesli.\\ heves etmek, B ir eye kar ar istek duymak; eilimli olmak. || heves-gzr, {OsT} Dilediince vakit geiren. || heves-gzrne, {OsT} Dilediince vakit geirircesine.\\ hevesi iinde kalmak, ok istedii bir eyi elde edememek.|| hevesi kursan da kalmak, ok istedii bir eyi elde edememek. || ... hevesine dmek, O eyi kuvvetle istemek. j| he vesini almak, nceden ok istedii bir eye sahip olarak doymak; artk istemez olmak. || hevesini krmak, Birinin isteklerine, eilimlerine engel ol mak; heves almasn engellemek.\\ heves-kr, (OsT) -heveskr.|| heves-kr-ane, {OsT} H eves eden kimseye yakr biimde.\\ heves-kr, {OsT} H eves li olu; heveskrlk.|| heves-krn, {OsT} stekliler; hevesliler.|| heves-nk, {OsT} Heves edici; hevesli.|| heves-nkn, {OsT} stek duyanlar; hevesliler.\\ heves-perver, {OsT} Hevesli.\\ heves-pervern, {OsT} Hevesliler; istekliler.|| heves-perver-ne, {OsT} Heves edene yakr biimde.\\ heves-rb, {OsT} stek uyandran. hevesat, [Ar. hevest o L y ] (hevesa:!) {OsT} is. Dknlkler; hevesler, hevest- nefsniye, {OsT} Nefis dknlkleri. hevesimek, [heves-i-mek] {eAT} g sz.f. [-r] Heves lenmek. heveskr, [Ar. heves + Far. -kr jl ] (hevesk:r) y {OsT} sf. Heves eden; hevesli olan; istekli; amatr, heveskrlk, - [hevesk-lk] (hevesk:rlk) is. Hevesli olma durumu, heveslendirmek, [heves-le-n-dir-mek] gl. f. [-ir] Heves etmesini salamak; isteklendirmek. hevesleni, [heves-le-n-i] is. Heveslenme eylemi ve ya biimi. heveslenme, [heves-le-n-me] is. Heves etme, heveslenmek, [heves-le-n-mek] dnl. f. [-ir] Heves etmek; isteklenmek; ok istemek; arzu etmek; ei lim duymak. hevesli, [heves-li] sf. 1. Bir eye kar ar istek duyan; merak sarm olan; istekli. 2. B ir ii veya sanat meslek olarak deil de zevk iin yapan; zengen; amatr. 0 ... heveslisi, ok isteklisi; o eyi ok isteyen. hevessiz, [heves-siz] sf. Heves duymayan; hevesi ol mayan; isteksiz.

HEV

o n l u n u . ram azan geceleri para toplarken makamla syledik leri sz-H heyamola ile, Byk bir glk ve kala balk bir grup ile. heyat, [Ar. hey5et > heyt o L ] (heya;t) {OsT} is. Heyetler. heyban, [Ar. heybn OLj>] (heyba:n) {OsT} sf. 1. K orku veren; korkun. 2. ok utanga, heybe, [Ar. hakibe => T. hegbe > heybe] is. 1. Omuzda taman veya binek hayvanlarna aslan, mein, kilim veya haldan yaplma iki gzl torba. 2. Sap omuza geirilerek tanan bir tr anta. S1 heybe atmak, {az} Yk olmak; angarya ykle mek. [DS]|| heybe gzeli, {az} Havu. [DS] heybeci, [heybe-ci] is. Heybe yapan veya satan kimse. heybeli, [heybe-li] {az} sf. (Sr iin) srtnda, heybe yklenm i gibi iki yana doru beyazlklar olan. [DS] heybet, [Ar. heybet o^j] {Os T} is. 1. nsanda korku ile kark rknt uyandran durum veya grn; mehabet. 2. Byklk; ululuk; azamet. 3. tasvf. Byklk, ululuk ve azamet karsnda duyulan rperti. heybetli, [heybet-li] sf. 1. Grn korku ile kark sayg uyandran. 2. Byk; ulu; azametli, heybetlice, [heybet-li-ce] sf. Olduka heybetli, heyc, [Ar. heyc ] is. 1. Savan balangc. 2. Heye canlanma; telalanma; galeyana gelme. 3. Tahrik olma. 4. sf. (Gn iin) tozlu ve rzgrl, heyca, [Ar. heyc *W ^] (heyca;) {OsT} is. Kavga; dv; sava. S heyc-gh, {OsT} Sava yeri.\\ heyc-zr, {OsT} Sava yeri. heyd, [Ar. heyd -lj>] {OsT} is. Yaba; harm an yabas, heydenli, [? heyden-li] {az} sf. 1. (Kii iin) iriyar; iman. 2. st ba dzensiz; dank. [DS] heyecan, [Ar. heyecan oW^>] (heyeca:n) {OsT} is. 1. Kzgnlk, sevin, korku, znt, kskanlk, sevgi gibi duygularda bir tepki hlinde meydana gelen gl ve geici iddetlenme; cokunluk. 2. Coku. 3. Tozmak. S heyecana gelm ek, Comak. || heye cana kaplmak, Telalanmak,|[ heyecan duymak, Comak; heyecanlanmak.|| heyecan vermek, H e yecan duymasna y o l amak; coturmak. heyecanlandrma, [heyecan-la-n-dr-ma] is. Heye can duymasna sebep olma; coturma, heyecanlandrmak, [heyecan-la-n-dr-mak] gl. f. [r] Byk bir duygu cokunluuna kaplmasna yol amak; heyecan duymasna sebep olmak; heyecan verm ek; coturmak, heyecanlan, [heyecan-la-n-] is. Heyecanlanmak ii veya biimi, heyecanlanm a, [heyecan-la-n-ma] is. Heyecan duy ma.

hevilemek, [hev (yans.) > hev-i-le-mek] {az} gsz. f M [-l(i)-yor] (Kpek iin) havlamak. [DS] hevie, [? hevie] {az} is. 1. st ak davar al. 2. B a ve bahelerde al rp ve kerpiten yaplan kulbecik. [DS] hevke, [? hevke] {az} sf. 1. Geveze. 2. Cilveli; oy nak. [DS] hevkirm ek, [hev (yans.) > hev-kir-mek] {az} gsz. f H r] (akal, tilki, tavan vb. iin) barmak. [DS] hevl, [Ar. hevl Jj* ] [OsT} is. Korkma; rkme; korku. S hevl-ver, {OsT} Korku veren; korkun.|| faevlengz, {OsT} Korkn.\\ hevl-nk, {OsTf Korkun; korkulu. hevlek, -i [Yun. avlakhi [Tietze] / ev-le-k] {az} is. 1. Evlek. 2. Sabann tarlada at iz. [DS] hevn, [Ar. hevn oy] {OsT} is. 1. Kolaylk. 2. Deer sizlik; nemsizlik, hevtik, -i [? hevtik] {az} is. Nee; elence. [DS] hevtiklenm ek, [hevtik-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. Neelenmek. 2. Oyalanmak. 3. Duraksamak. [DS] hev, [Ar. hav y~=> hev] {az} is. Bahe. [DS] S hev avlu, {az} Hayat. [DS] h ey1 [hay / hey / hiy / h / hy / hy (yans.)] is. 1. , Haykrma, barm a anlatan kk. [Zlfikar] hey-kirm ek 2. Birinin dikkatini ekmek iin kullanlan ses lenme sz. 3. Sitem, yaknma, azar, phe, be enme gibi duygular anlatan cmlelerin banda haykrm a sz olarak kullanlr. S hey dimek, {eAT} 1. Yuhalamak. 2. Dikkat, sa kn ! demek.\\ hey diyince, {eAT} Derhal; hemen.|| heye urmak, {eAT} Yuhalamak.\\ hey gidi, 1. Duygular peki tirm ek iin kullanlr. 2. Gemie ve anlara zlem bildirir. 3. Acnm a iin kullanlr.\\ hey urmak, {eAT} Yuhalamak. hey2, [hey] {az} sf. Denk; eit; oranl. [DS] heyJ, [hey] {az} nl. 1. Kei arma nlemi. 2. At kovalam a nlemi. [DS] heyahay, [Ar. hey-hy ^UL*] (heya;ha:y) {OsTf nl. ok ac eken birinin barmas, heyallanak, [heyal-la-mak / hyal-la-mak] {az} gl. f M H (l)~yr] Sezmek; anlamak; fark etmek. [DS] heyakil, [Ar. heykel > heykil J S ^ ] (heya:kil) {OsT} is. Heykeller. S heykil-i kadme, {OsT} Eski hey keller. heyam, [Ar. heym ?L] (heya:m) {OsT} is. Hayran lk durumu. heyamola, [t. hey a mola] is. 1. Gemicilerin veya birlikte ar bir ite alanlarn birbirlerini gayrete getirmek ve ayn anda hareketi salamak iin bir azdan syledikleri haydi ek, gayret" anlamn da syledikleri sz. 2. Eskiden dilenci ocuklarn

r o l i i i .

1941

HEY

heyecanlanm ak, [heyecan-la-n-mak] gsz. fi [-tr] hey, [Ar. hey5 ^/js] (hey-i;) {O sT} sf. Astronomik. Byk bir duygu cokunluuna kaplmak; heyecan heyiklem ek, [heyik-le-melc] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)duymak; comak, yor] 1. (Hayvan iin) korkarak kulak kabartmak; heyecanl, [heyecan-l] sf. 1. abuk heyecana kap kukulanmak. 2. evreyi kollamak; gzetlemek. lan; mteheyyi. 2. ok heyecan duyan. 3. Heye [D S ] can veren; cokulu. 4. Heyecanla yaplan, heykel, [Ar. heykel JSL*] {OsT} is. 1. Byk ve yk heyecanllk, - [heyecan-l-lk] is. psikol. Kiinin sek yap. 2. Tapnak. 3. Kalba dklmek, yorulup durumundaki ani ve beklenm edik bir deime kar piirilm ek veya yontulmak suretiyle ta, tun, al snda beliren tepkisel duygunluk hli, ve kil gibi maddelerden meydana getirilen sanat heyecansz, [heyecan-sz] sf. 1. Heyecan olmayan. 2. abuk ve kolay heyecanlanmayan. 3. Heyecan eseri; yontu. 4. sf. mecaz. (Kii iin) souk ve duy gusuz. 5. Gzel; yakkl, heykel gibi, 1. Souk, vermeyen. 4. Heyecanla yaplmayan, duygusuz ve hareketsiz. 2. Grnnden korkula heyelan, [Ar. heyl (ylma) > heyeln (heyecak byklkte. 3. mecaz. (Vcut iin) ok gzel. || l:r) (OsT} is. Toprak veya kaya paralarnn, bu heykel-i lf, {OsT} anat. Stoma.|| heykel-i z -r h , lunduklar yerden aalara doru kayp yuvarlan {OsT} Canl heykel.|| hey k e-tr, {OsT} -* heykel mas; toprak kaymas; kaya; g, tra. heyet, [Ar. hey5 (hazrlama) > hey5et {OsT} is. heykelci, [heykel-ci] is. Heykel yapan kimse; heykel 1. ekil; grn. 2. Durum; hl; keyfiyet. 3. K ya tra. S heykelci kalem i, H eykelcilerin kil, al fet. 4. Paralardan olumu btn. 5. Bir topluluu gibi gerelerden heykel taslan oluturmak iin temsil etmekle grevli kim selerin tm; kurul; ko kullandklar ucu keskin yontucu ve dzeltici ara. mite; delegasyon. 6. Astronomi, fi1 h ey et-i asl, heykelcik, [heykel-cik] is. Pimi kil veya topraktan {OsT} Esas biim.\\ hey et-i a y n , {OsT} Ayan yaplan kk boydaki heykel, meclisi; senato.|| heyet-i b ah riy e, {OsT} G k ci heykelcilik, -i [heykel-ci-lik] is. Heykel yapma sa simlerine gre gem inin yn tayinini esas alan ast nat; heykeltralk; yontuculuk, ronomi dal.\\ h ey et-i itim iye, {OsT} Kurul; top heykelli, [heykel-li] sf. Heykeli olan; heykel bulu lant; toplum; millet.\\ heyet-i ihtiy ariy e, {OsT} nan. htiyarlar meclisi; ky ynetim krulu.\\ heyet-i m ahssa, {OsT} Bir i iin zel olarak meydana hey k eltra, [Ar. heykel + Far. tr jiljSL*] {O sT} getirilmi kurul.|| hey et-i m e b flsn, {OsT} Meclis genel kurulu.|| ... hey et-i m ecm uas, {OsT} B t n; toplam; tamam; hepsi,j| h ey et-i m ecm a-i milliye, {OsT} M ill topluluk; millet.\\ h ey et-i ta limiye, {OsT} retim kurulu.\\ h ey et-i tem siliye, {OsT} Temsilciler kurulu.|| h ey et-i um m iye, {OsT} 1. Genel kurul. 2. B ir eyin tamam; btnii.\\ heyet-i vekle, {OsT} Bakanlar kurulu.\\ h ey et-i vkela, {OsT} Bakanlar kurulu.|| h ey et-i zah ire, {OsT} Grnrdeki ekil; bilinen hli.|| h ey etins, Gk bilimi uzman; astronomi bilgini, heyetiyle, [Ar. heyet + T. -i + ile] zf. 1. Olduu gibi; btnyle; deitirmeden. 2. Tamamyla; hep bir den. heyha, [ ? heyha] {az} nl. Yuha! [ D S ] B leyha etm ek, {az} Deveyi kovalamak; dndrmek. [ D S ] heyhat, [Ar. heyhat o l^ ] (heyha;t) {OsT} iinl. Ya zk; ok yazk; ne yazk! heyhey1 [hey (yans.) + hey] is. 1. Sinirlilik; asap , bozukluu. 2. Dn; elence; bayram ff heyhey ler geirm ek, H eyecanl anlar yaamak.\\ heyhey leri tu tm ak , ok sinirlenmek.\\ heyheyleri st n de olm ak, ok sinirli olmak. heyhey2, [Far. heyhey ^ {OsT} is. Bir ziyafet sonras iilen byk bir kadeh dolusu iki, heyi, [Far. heyl (heyi;) {OsT} is. Madde; varlk. is. Heykel yapan kimse; heykelci, heykeltrai, [Ar. heykel + Far. tr ^ >AS^] {O sT} is. Heykel yapma sanat; heykelcilik; heykeltra lk. h eykeltralk, - [heykeltra-lk] is. Heykel yapm a sanat; heykelcilik; yontuculuk, heyket, [Ar. hikyet] {az} is. 1. Masal. 2. Elenceli konuma. 3. Kovuculuk. 4. Yergi. [ D S ] 0 heyket etm ek, {az} Konumak. [ D S ] || hey k et verm ek, {az} H aber vermek. [ D S ] h eykir, [hey-kir] {az} is. Av yerinde, hayvanlar e viren kimse. [ D S ] h eykirm ek, [hey-kir-mek / hay-kr-mak] {az} gl. f . [-ir] 1. Bir eyi evirmek. 2. Srden kaan hay vanlar bararak toplamak, evirmek. 3. gsz. f. Korkudan barmak; haykrmak. 4. Y ksek sesle alamak; hykrmek. 5. Souk sudan etkilenmek; rpermek. [ D S ] heylem e, [hey-le-me] {eAT'} is. H eylem ek eylemi; seslenme; haykrma. & heylem e etm ek, {eAT} H ey etmek; haykrmak. h eylem ek1, [hey-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Y k dengelemek. [ D S ] heylem ek2, [hey-le-mek / hay-la-mak] {az} gl. f i [r] [-l(i)-yor] 1. Hayvan srsn toplamak iin armak, barmak. 2. ark sylemek. [ D S ]

HEY

n m

u K

E H

1042

heylim, [hey-(i)l-im ?] {az} zf. Grne gre; anlalan; galiba. [DS] heym , [Ar. heym / heyemn y / OU*] {OsT} is. 1. k olma; klk. 2. aknlk, heyma, [Ar. heym U y] (heyma:) {OsT} is. Susuz l. heyme, [Ar. hayme] {az} is. Asm a arda. [DS] heyn, [Ar. heyn j ^ ] {OsT} sf. 1. Kolay. 2. Rahat, heyne, [Ar. heyne *iy] {OsT} is. tp. Kolera. heyrek, [Yun. hareki] {az} is. 1. Ba ubuunu gvdeden ayrmakszm dal ortasndan topraa gmerek kklendirme usul. 2. Dilm eler zerine kaldrlan zm ubuklar. 3. Fidanlarn dzgn bymelerini salamak iin diplerine aklan ka zk. 4. sf. Zayf; clz. 5. (Hayvan iin) anormal e kilde byyen. [DS] heyrender, [? heyrender] {az} is. yilik iin varl n bakalarna datan kimse; hayrsever. [DS] heyrilenm ek, [heyri-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Y as tutmak; alamak. [DS] heyt, [? heyt] {az} is. Disiplin. [DS] S heyt ipi, {az} Tahtalar dzgn bim ek iin aa zerine izgi ekmekte kullanlan ip. [DS] heyula, [Yun. hyle (ekilsiz madde) > Ar. heyl j y ] (heyula:) {OsT} is. 1. Madde. 2. fe l. Eski ^ felsefecilere gre eyann, cisimlerin gerek ve ilk maddesi. 3. fel. Dnyann meydana gelmesinden nce evrenin iinde bulunduu kark durum; ka os. 4. Btn varln esas olarak dnlen madde. 5. tasvf. Btn tabiat. 6. Zihinde tasarlanan ey; hayal rn. 7. Korkun hayal. 8. nemsiz ve k k ey. heyula, [Ar. heyul ^ ^ y ] (heyul:i:) {OsT} sf. 1. M addeye ait, madd. 2. Hayal gibi, heyulani, [Ar. heyulan -* heyula. heyulaniyun, [Ar. heyulniyun oy ' i _?y] (heyul:niyu:n) {OsT} is. Maddeciler; materyalistler, heyulazar, [Ar. heyl + Far. -zar j l j'l jy ] (heyu.l:za:r) {OsT} is. 1. Hayal lemi. 2. lk madde eylemi. heyva1 [Ar. eyv] {az} e. Evet. [DS] , heyva2, [ayva / hayva] {az} is. Ayva. [DS] heyyin, [Ar. heyyin j y ] {OsT} s f Kolay. heyza, [Ar. heyza --v^y] {OsT} is. tp. 1. iddetli kus ma. 2. K olera hastal, heyzum, [Ar. heyzum j>_y] {OsT} is. Kuru odun. S heyzum-pre, Odun paras. hezabir, [Ar. hizerb > hezbir ^ ly ] (heza:bir) {OsT} is. 1. Aslanlar. 2. mecaz. Yiitler. (heyul:ni:) {OsT} sf.

hezan, [Erme, hecan] {az} is. 1. Toprak damlarn zerine konulan kaln aa kiri. 2. Kiriin zerine dikine konulan aa. [DS] hezar1, [Far. hezr _>ty] (heza:r) {OsT} is. Blbl. hezar2, [Far. hezr jly ] {OsT} sf. 1. Bin. 2. Pek ok. S hezr-ain, {OsT} Tandklar ok olan.|| hezr-v, {OsT} Biilbl.\\ hezr-vz, {OsT} B l bl.\\ hezr-br, {OsT} Bin kere.|| hezr-dstn, {OsT} Blbl.\\ hezSr-destan, {OsT} Blbl.\\ hezr-fen, {OsT} Elinden ok i gelir; her eyden anlayan. || hezr-m h, {OsT} 1. H er taraf yam al dervi hrkas. 2. Yldzl gkyz,\\ hezr-p, {OsT} Bin ayak; ok ayak; krkayak.\\ hezar-pare, {OsT} Bin para; krk para. || hezSr-reng, {OsT} Renk renk.|| hezr-tbe, {OsT} Gne.\\ hezr-yr, {OsT} Bin kez; bin kere; bin defa. hezar3, [? hezar] {az} is. rnek. [DS] hezaran, [Far. hezrn o lj'y ] (heza:ra:n) {OsT} is. Blbller. hezaren1, [Far. hayzern / hzrn / hezaren b j5 -] (heza:ren) {OsT} is. bot. 1. Scak lkelerde yetien uzun yaprakl, esnek bir tr kam; bambu, (Calamus rotang). 2. Bu kamtan yaplm ev eyas. hezaren2, [Far. hezr + reng] (heza:ren) is. 1. Bin renk. 2. Dn ieigillerden tarlalarda altm kadar tr bulunan drd ss bitkisi olarak kullan lan, biri de hekim likte kullanlan zehirli, otsu bitki, (Delphinium). hezaren3, [? hezaren] {az} sf. Bo. [DS] hezec, [Ar. hezec jr y ] {OsT} is. 1. N eeli olarak ark syleme. 2. Arap aruzunda altnc bahir. 3. Trle musikisinde byk bir usul, hezel, [Ar. hezl J y ] {OsT} is. -* hezl. hezen1 [Erme, hecan] {az} is. -* hezan. [DS] , hezen2, [? hezen] {az} sf. ri; byk. [DS] hezen3, [? hezen] /az} is. 1. Bir odal ev. 2. Bahe kulbesi. [DS] hezer, [hezer] {az} is. Kaln aa gvdesi. [DS] hezeyan, [Ar. hezy > hezeyan oU -H (hezeya:n) {OsT} is. 1. Anlam sz ve yersiz sz syleme veya byle bir davranta bulunma; samalama; sama sapan konuma. 2. Sayklama. 3. Gerek lemle hibir ilintisi olmayan, yalnzca gerek d dn ceye dayanan marazi zihn durum. 4. Zihni ve du yular karm akark edecek derecede zihn cokun luk. 0 hezeyn-ld, {OsT} H ezeyan bulam; sama. || hezeyan etm ek, {OsT} Sayklar gibi sama sapan szler sylemek; sam alam ak.|| hezeyn- mrtei, {OsT} Sarholuktan ileri gelen titremeli sayklama hastal. hezeyanat, [Ar. hezeyant oU LI*] {OsTfis. 1. Sa malklar. 2. Sayklamalar.

M M lltt M .1 9 4 3

H
{O sT}

hezheze, [Ar. hezheze

is. Cisimlerin her

hangi bir etken yznden titremesi, heziklemek, [hezik-le-mek] {az} gl. f. [-r] [l(i)~ yor] Dayak atmak; dvmek. [DS] hezil, [Ar. hezl Jjjjs] (hezi:l) {O sT} is. Zayflk; ark lk; bitkinlik. hezim , [Ar. hezlm
(h e z i:m ) {O sT} is.

Arap asll eski Trk alfabesinin dokuzuncu harfi nin ad. 2. Ebcet hesabnda 600 saysn karlar, hba, [Ar. hba U-] (hba:) {O sT} is. 1. Yamurdan korunmak iin kurulan adr; tente. 2. g k b. ki ay kona aras mesafe. S hb-y yeman, {OsT} gk b. Karga takmyldz. hbar, [? hbar] {az} is. Duvar rlrken ta ya da kerpi arasna konulan moloz. [DS] hbazet, [Ar. hbzet o jU - ] (hba:zet) {O sT} is. E k mek yapm a ii; ekmekilik, hbaziye, [Ar. hbziyye 4jjU-] (hba:ziye) {O sT} is. bot. Ebegmecigiller. hblk, - [? hblk] {az} sf. Korkak. [DS] h c1 [hc (yans.)] is. Zorluk iinde ve eziyet ekerek, , hrlt kararak soluk almay anlatan kk. [Zlfikar] hc-l hcl, hc-l-da-mak, hc-l-t hc2, [? hc] {az} is. Kays, erik, kiraz, vine gibi aalarn gvdelerinden kan yapkan madde; kedi bal; pz. [DS] hcl, [hc (yans.) > hc-l] is. Zorluk iinde ve eziyet ekerek, hrltl soluk almay anlatan yansmal gvde. S hcl hcl, {az} (Nefes alp vermek iin) zorlanarak ve hrlt kararak. [DS]|| hcln al mak, {az} Cinsel ilikide kadn tatmin etmek. [DS]|| hcl olmak, {az} Utanmak; sklmak. [DS] hclc, [hc-l-c] {az} sf. 1. (Kii iin) bir ii yap mak iin kendini zorlayan. 2. Hayvana ok yk vuran. [DS] hcldamak, [hc (yans.) > hc-l-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [d()-yor] 1. (Hasta iin) nefes alrken zor lanm ak ve hrltlar karmak. 2. (Yamur ve sel iin) hrtl bir ses karma. [DS] hclt, [hc (yans.) > hc-l-t] {az} is. ksrrken boazdan kan hrltl ses. [DS] hcm, [Far. hm] {az} is. 1. fke; kzgnlk. 2. G; kuvvet. [DS] hcrlyk, - [hc (yans.) > hc-r-la-y-k] {az} is. Hrltl nefes alp verme hastal. [DS] hi1, [hi / h / hic (yans.)] is. Hkrmay anlatan kk. [Zlfikar] h-kr-mak, h-kr-a hkra, hkr-k hi2, -c [? hi] {az} sf. Topraktan iek skmekte kullanlan sopann ucundaki sivri demir. [DS] hck, - [hra-c-ck] {az} sf. Kck. [DS] hr, [? hr] {az} sf. Beceriksiz. [DS] hkrk, - [hi (yans.) > h-kr-k] is. 1. ok yemekten veya sinirsel bir sebepten diyaframda meydana gelen kaslm a sonucu akcierlerden gelen havann kard ses. 2. Alarken i ekme sonucu tutuk tutuk kan ses. 0 hkrk tutmak, Srekli olarak hkrmak; hkra yakalanmak. hkr, [h-kr-] is. Hkrm a eylemi veya biimi, hkrma, [h-kr-ma] is. Ar veya sinirsel bir etki

1. Gk

grlts. 2. Saanak yamur. 3. Koarken kine yen at. hezimet, [Ar. hezm > hezim et c4>>] (hezi:met) {OsT} is. Byk yenilgi; bozgun. S1 hezim ete uramak, Yenilgiye uramak; bozguna uramak. hezin, [? hezin] {az} is. 1. Fazla eyalarn konuldu u yer. 2. Kiler. 3. Bodrum. [DS] hezin, [Ar. hazin] {az} sf. Yava; sakin. [DS] S hezin hezin, {az} Yava yava; sakin sakin. [DS] hezir, [? hezir] {az} is. Eskiden bahe rnlerinden alnan onda bir oranndaki vergi. [DS] hezl, [Ar. hezl Jjj] {O sT} is. 1. aka; alay; mizah. 2. Bir iire alayc bir anlatm verme. 3. ed. aka nite liindeki manzumeler, fi1 hezl-mz, {O sT} (Sz iin) aka ile kark.|| hezl-g, {O sT} akac; aka yapan.|| hezl-gne, {OsT} aka biiminde; aka yollu. || hezl-gy-ne, {O sT} aka yapana yakr biimde.|| hezl-gy, {O sT} akaclk. hezliyat, [Ar. hezliyyt / hezeliyyt oUjj>] (hezliya;t) {O sT} is. Alayc bir hava iinde yazlm olan iir tr. hezm, [Ar. hezm y ] {O sT} is. 1. Slana; sktrma. 2. Bozguna uratma; bozma, hezne, [Ar. hazne] {az} is. 1. Define. 2. Hazine. [DS] hezr, [Ar. hezr jj&] {O sT} is. (Sz iin) anlamsz; bo; sama. hezzr, [Ar. hezzr jli ] (h e z z a :r) {O sT} sf. (Kii iin) daima samalayan. Hf. [Fr. H afnie (Kopenhag'n eski ad) > Fr. hafnium] is. kim. Atom numaras 72, atom arl 178,6 olan beyaz renkli, 2500C de eriyen, kulla nm alan ok az ve az bulunur bir elem ent olan hafniyumun sembol, hg [Fr. hectogramme] is. Yz gram a eit arlk l s birim inin ksaltmas. Hg. [Yun. hydor (su)+arguros (gm) > hydrargyre] is: kim. Atom says 80, ktlesi 200.59, normal art larda sv halde bulunan metal parlaklnda bir element olan cvann sembol. h1 [h] {az} e. 1. Dorulam a bildirir; evet. 2. te. , [DS] h2, [Ar. h h ] {O sT} is.
1.

Arap alfabesinin altnc,

M M SM.
hdiv, [Far. hdiv (hdi:v) {O sT} is. 1. Bey, prens; hkmdar. 2. tar. mparatorluk dneminde ilk olarak Kavalal M ehm et Ali Paaya, daha son ra da -Sultan A bdlazizden sonra- M sr valilerine verilen unvan, fi1 hdv-ne, {OsT} Hdive yakr biimde. hdiv, [Far. hdivi lSjjJ (hdi.vi:) {O sT} sf. Hdiv -] ile ilgili; hidive ait. hdivlik, [hdiv-lik] is. 1. Hdiv olm a durumu. 2. Hdiv ynetimindeki lke topraklar. 3. tar. mpa ratorluk dneminde, sadrazamla ayn rtbe ve de recede olmak zere M sr valilerine tannan unvan, hdr, [Ar. hdr jJ^-] {O sT} is. 1. Perde. 2. Engel. hdrellez, [Ar. H dr + lys j ^ ] {O sT} is. 1.

ile diyaframn istemsiz kaslm asyla gsteki ha vann birdenbire ve sesli olarak atlmas, hkrmak, [h-kr-mak] gsz. f. [-r] 1. Ar veya sinirsel bir etki ile diyaframn istem siz kaslm sonucu, birdenbire ve sesli olarak gsteki hava atlmak. 2. Sesli ve iddetli olarak alamak. S hkra hkra, H krklarla; srekli hkrarak.\\ hkra hkra alamak, Kendini tutamayarak sarsla sarsla alamak hkrtma, [h-kt-ma] is. Hkrmasna sebep olma durumu ve eylemi, hkrtmak, [h-kr-t-mak] g l.f. [-r] Hkrmasna sebep olmak. htnmak, [h-()t-m-mak] {az} gsz. f. [-r] 1. Grlt etmemek. 2. Korumak; gzetmek; ilgilen mek. 3. Vazgemek. [DS] hd, [hd (yans.)\ is. me, titreme bildiren yansma kk. hda, -a [Ar. hudc > hd Kandrma; aldatma; hile, hdab, [Ar. hdb / hzb Kna. 2. Boya, hdad, [Ar. hdd (hda:d) {OsT} is. -* hidad. (hda.b) {O sT} is. 1. (hda:) {O sT} is.

Hzr ve lyas peygamberlerin her yl bulutuklar kabul edilen alt mays gn. 2. Alt M aysta yap lan elence veya bayramlar, hfaz, [Ar. hfaz
{O s T}

is. Haktanrlk; vefallk.

Hfak, [kpak / hfak] is. Altnordu devletinin kuruluundan nce 15. yy.a kadar Gney Rusya bozkrlarnda yaam ve devlet kurmu olan bir Trk boyu; Kpak; Kuman, hfz, [Ar. hfz i ^ ] {OsT} is. 1. Saklama; koruma. 2. Ezberleme; aklda tutma, hfza almak, K u r a n ' ezberlemeye almak; hafzlk renmek. |j hfz etm ek, 1. Saklamak; korumak; muhafaza et mek. 2. Aklda tutmak; ezberlemek.\\ hfz- bild ibd, {OsT} ehirlerin ve halknn gvenliinin salanmas.|| hfz- em net, {OsT} Cann koruma.|| hfz- hukk, {OsT} H aklar koruma. || hfz- K uran, {OsT} K ur an batan sona ezberleme ii. || hfzs-shha, {OsT} -* hfzsshha. hfzsshha, [Ar. hfz (koruma) + ihhat (salk) > hfzu-ihha {OsT} is. Salkl yaamak iin gerekli olan salk artlarn inceleyen; gerekli tedbirleri alan ve bu alandaki bilgileri konu alan hekim lik dal; salk bilgisi; hijyen, hfz, [Ar. hfz J ^ - ] (hfzi:) {OsT} sf. Bellekle ilgili; belleksek hggck, - [hk (yans.) > hg+gc-k] {az} is. H krk. [DS] hgtlm, [? hgtlm] {az} ba. Fakat. [DS] h k 1, [hah / hak / hk / hik (yans.)] is. Glmeyi, kah kaha atmay anlatan kk. [Zlfkar] hk-r hakir, hk()r-l-ma hk , [hk (yans.)] is. Hkrmay, alamay anlatan kk. [Zlfkar] hk-r-k, hk-gak, hk(k)--dk, hk mk, hk tutmak S1 hk dedirtmemek, {az} Bir urata kar tarafa frsa t vermemek; zaman b rakmamak. [DS]|| H k demi ...in burnundan dm, Sz edilen kiiye ok benzediini anlat

hdakmak, [hd-ak-mak] {az} gsz. f. [-r] Alkan lk hline getirmek; almak; huy edinmek. [DS] hdane, [Ar. hdne / hzne (hda:ne) {OsT} is. 1. ocuu kucaa alma; kucaklama. 2. ocuu besleme, bytme. 3. huk. ocua bakmas kanu nen kendisine tannm kiinin belirli bir sre bu ocua bakm a ve yetitirmesi ii. 4. Okullarda veri len st analk dersi, hdat, -di [Ar. hatat (hda:t) {O sT} is. Gz bo yas; srme. hddk, - [hd (yans.) > hd--dk] is. {az} me sonucu eneleri birbirine vuracak biimde titreme. S hddk ekmek, {az} eneleri birbirine vura rak titremek. hddklam ak, [hd (yans.) > hd--dk] is. {az} -* hddk ekmek, hdlanm ak, [hd (yans.) > hd--la-n-mak] {az} dnl.f. [r] Gdklanmak. [DS] hdksmm ak, [hd-k-sm-mak] {az} dnl. f. [-r] A lkanlk edinmek; huy edinmek. [DS] Hdr, [Ar. hdr / hzr
{O sT}

is. Halk inan

larna gre lmezlik srrna ermi ulu kii; H zrn baka trl yazl, hdrgen, [hd-r-gen] {az} sf. Alkan; dadanm; mptela. [DS] hdrlk, - [hdr-lk] {az} is. Mezarlk. [DS] hdrmak, [hd-r-mak] {az} gsz. f. [-r] Gezmek; elenmek. [DS]

M H C E SA M .

1945

HIL

mak iin kullanlan sz.|| hk mk yok, yle ka mak yok; kesinlikle.\\ hk mk, Zorlukla; g bela.|| hk mk etmek, B ir eyden kam ak iin bahane uydurmak. hkrk, - [hi (yans.) > h-kr-k] {az) is. Hk rk. [DS]

hldrik, -i [hld-r-ik] {az} is. 1. Y uvarlak biimli ocuk oyuncaklar. 2. sf. Salam olmayan; rk; ykk. [DS] hlfatsz, [? hlfat-sz] {az} sf. elimsiz: gsz. [DS] hlge, [Yun. halkio] {az} is. Bakra. [DS] hkd, [Ar. hkd {OsT} is. Kin tutma; alma hlh, [hl+h ?] {az} is. insana yaramayan yiye cek. [DS] duygusu. hlht, -d [? hlht] {az} is. Anahtar delii. [DS] hkgak, - [hk (yans.) > hk+gak] {az} is. Hk hla, [? hla / hlca] {az} is. Taze msr. [DS] rk. [DS] , hkgdk, - [hk (yans.) > hk+gd-k] {az} is. hlk1 - [hl-k ?] {az} is. 1. Eski kilim veya eski hal. 2. Hasr otu, tala vb. dkntler. [DS] Hkrk. [DS] hlk2, - [Ar. halka ?] {az} is. Halka. [DS] hkgk, - [hk (yans.) > hk+gk] {az} is. Hkrk, hkk, - [hk (yans.) > hk-k] {az} is. 1. Hkrk. hlkkii, [hlkki-i ?] {az} sf. Alayc. [DS] 2. Boazda oluan ur. [DS] hlm, [hl-m ?] {az} is. Para; lime; dklme. S hlm hlm olmak, {az} Para para olmak; lime hkr, [hk (yans.) > hk-r] is. 1. Glmeyi, kahkaha lime olmak. [DS] atmay anlatan yansmal gvde. 2. Hkrmay, alamay anlatan yansmal gvde. S1 hkr hkr, hln, [kl-m / hln] (khln) {eT} is. ; fiil; hare {az} 1. (Alamak iin) genizden sesler kararak. ket; amel. [EUTS] 2. (Hastann nefes almas iin) zorlukla ve hrltl hlz, [? hlz] faz} is. 1. erp. 2. sf. (Kii iin) iyi biimde. 3. (Nezleli birinin burun ekii iin) bur byyememi; elimsiz; clz. [DS] nundan fkrtlt sesler kararak. [DS] hlzk, - [hlz-k] {az} is. anat. Eklemlerde bulu hk, [? hk] {az} is. anat. 1. Damar. 2. Sinir. [DS] nan yapkan sv. [DS] S hk hk, {az} Yava yava. [DS] hlzlk, - [hlz-lk] is. bot. -* diotu; hltan, (Ammi hkkak, - [hk (yans.) > hk+gak] {az} is. -* hkvisnaga). gak. [DS] hlk, [Ar. hll jJU-] {OsT} is. Boaz balgam. hkkdk, - [hk (yans.) > hk+gd-k] {az} is. -* hllam ak, [hl (yans.) > hl-la-mak] {az} gl. f. [-r] hkgdk [DS] [-l()-yor) Sallamak; sarsmak. [DS] hkkk, - [hk (yans.) > hlc+gk] {az} is. -* hkhllanga, -c [hl-la-n-ga] {az} is. Salncak. [DS] gk. [DS] hklama, [hk (yans.) > hk-la-ma] {az} is. H kr hdlang, -c [hl-la-n-g] {az} is. Salncak. [DS] hlle, [Ar. hile] {az} sf. Dzme; hileli; sahte. [DS] ma. [DS] hklm, [hk-l-m] {az} is. Ayn; tpk. [DS] hll1 [hr-l] {az} sf. 1. (Kii iin) doru drst; ie , yarar. 2. yi ahlak sahibi; drst. [DS] S hll dur hkrama, [hk-ra-ma] {az} is. Ses karma. [DS] mak, {az} H uzursuzluk karmadan durmak; ra hkrlma, [hk-()r-l-ma] {az} is. Ses kararak a hat durmak. [DS] lama. [DS] hl, [kl / hl] (khl) {eT} is. Kl. [EUTS] hll2, [Ar. hayl] {az} zf. 1. Daha ok. 2. Epey za man. hla, [? hla] {az} is. 1. Piirilen ekmein sarld yayg. 2. Dut silkelemek iin aacn altna serilen hllk1, - [hl-lk] {az} is. iddet; hz. [DS] yayg. 3. nlk. 4. araf. [DS] hllk2, - [hl-lk] {az} is. oban kepenei. [DS] hlab, [Ar. hlb v 1^ - ] (hla:b) {OsT} is. Yrtc ku hllklamak, [hllk-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()yor] Sezmek; phe etmek. [DS] veya yrtc hayvan penesi, hlmak, [kl-mak / hlmak] {eT} gl. fi [-ur] Klmak; hlat, [Ar. hlt 1>^>U (hla:t) {OsT} is. Bir eye ka -] yapmak. [EUTS] rma; iine girme ve kaybolma, hlt1 [? hlt] {az} sf. 1. Hareketleri yava olan; , hlatlanmak, [hlat-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] uyuuk; iman. 2. Gevek; laka. 3. is. Mayasl. Karmakark olmak; birbirine gemek. [DS] [DS] S hlt olmak, 1. Utangalktan dili tutulmak; hlca, [? hlca / hla] {az} is. Taze msr. [DS] mahcup olmak. 2. Srlsklam olmak. hld, [hald / held / hld (yans.)] is. Yuvarlanmay, hzl hareket etmeyi, bu biimde ses karmay, d hlt2, [Ar. hlt kU-] {OsT} is. 1. B ir eye karan baka bir ey. 2. Bir karm oluturan maddelerden her zensiz konumay anlatan kk. [Zlfkar] hld-r-ik biri. 3. Canl vcudu oluturduu sylenen kan, hldrgen, [hld-r-gen] {az} is. arc; daveti. safra, irin ve balgam gibi drt eit svya eski he [DS] kim lerin verdii ad; suyuk. 4. {az} Kark. [DS] hldrh, [hld-r+h] {az} sfi 1. Salam olmayan; O hlt- mahmut, {OsT} Vcudun salkl oluu. || rk; ykk. 2. Bozuk. [DS]

HIL

I M I K S M

1946

hlt- m, {OsT} bot. Su gzenei.|| hlt- red, {OsT} Vcudun hastalanmasna sebep olan madde. hlt3, [? hlt] {az} is. Harmanda tam saman hline gelmemi ekin. [DS] <3 hlt olmak, Yemek iyice pimek. hlt4, [? hlt] {az} is. Kn el ve ayaklarn souktan kzararak imi durumu. [DS] hlt olmak, 1. Ayaklar souktan yp kanmak. 2. Yorgunluk tan bitkin dmek; gevemek. hlt5, [? hlt] {az} is. Hile. [DS] S hlt olmak, ok kskanmak. hlt6, [? hlt] {az} sf. 1. (Kii iin) drst olmayan; dzenbaz. 2. Bencil. [DS] hlt7, [? hlt] {az} is. Can sknts. [DS] S5 hlt ol mak, zlmek. hltak, [hlt-ak] {az} sf. Gevek; bol; geni. [DS] hltamak, [hlt-a-mak] {az} gsz. f. [-r] [-t()-yor] Gevemek; yerinden oynamak; kmldamak. [DS]

hm a, [? hma] {az} is. Har; amur. [DS] hm b , [hmb / hmb / humb (yans.)] is. imanl, uyuuk davranmay, sarsakl ve dzensiz yr meyi anlatan kk. [Zlfikar] hmb-l, hmb-l-lk hm bl, [hmb (yans.) > hmb-l] sf. 1. Uyuuk; tem bel. 2. Budala; aciz; zavall. 3. is. B ir eit iskambil oyunu. hmbllk, - [hmbl-lk] is. Hmbl olm a durumu veya hm bl olann nitelii, hmhm, [hm (yans.) + hm / Ar. hamham e [EREN]] sf. 1. Sesleri genizden kararak konuan (kimse). 2. zf. Burundan kan ses gibi; bouk, hm hmlk, - [hm+hm-llc] is. 1. Hmhm olma durumu. 2. Burun boluklarnn n tarafnda bulu nan bir et paras dolaysyla ar ses titreimine yol aan ses deiiklii, hmh, [hm (yans.) > hm+h] {az} sf. Dopdolu; tklm tklm. [DS] fi3 hmh olm ak, {az} 1. Par a para olmak; ufalanmak. 2. ok yorulmak; y o r hltan, [Ar. hlt > hltan jUJd-] (hlta:n) {OsT} is. bot. gun dmek. [DS] M aydanozgillerden, bir metre kadar boylanabilen, h m k1 - [hm-k / km-k] {az} sf. Biraz; bir par , top durumundaki iekleri kuruduktan sonra kr a. [DS] dan, meyveleri kurt drc olarak kullanlan, bir hm k2, - [hm-k] {az) sf. (Kii iin) genizden veya iki yllk, otsu bir bitki; diotu; hltan, (Ammi konuan; hmhm. [DS] visnaga). hmk3, - [hm-k] {az} sf. Tatl; tatlms. [DS] hltar, [Yun. letar [EREN] => ltar / hltar] {az} is. hm klamak, [hmk-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [1. Kara kei klndan rlen ip. 2. Davar ve srla l()-yor] Genizden konumak. [DS] r balarken kullanlan ip veya kay yulara ekli hm r1 [hm (yans.) > hm-r] is. 1. Burundan solu , ucunda dner halka bulunan boyun tasmas. 3. K may, bylece fkeyi belli etmeyi fkeli seslenme peklerin boynuna balanan tasma. 4. Dm. [DS] ve konum ay anlatan yansmal gvde. 2. U yuuk f? hltar olmak, {az} (Elbise vb. iin) yam anm ak bir kimsenin hareket ederken kard tem bellik ve yznden arlamak. [DS] uyuukluu anlatan gvde. S hmr hmr, {az} (Konumak iin) yava sesle; gizlice; f s fs. [DS] hlt, [? hlt] {az} is. ocukta ok yem ek yznden oluan mide bozukluu. [DS] hm r2, [hm (yans.)] {az} sf. Clz. [DS] hltk, - [? hltk] {az} sf. 1. Bol; geni. 2. is. Fesin hm rdamak, [hm (yans.) > hm-r-da-mak] {az} g sz.f. [-r] [-()-yor A lak sesle konumak. [DS] ] dm emesi iin kadnlarn ene altndan baladk lar ssl ip ve zincir gibi eyler. 3. Gerdanlk; g hm rdanm ak, [hm (yans.) > hm-r-da-n-mak] { z} dnl. f . [-r] Kendi kendine alak sesle ko dk. [DS] numak, sylenmek; mrldanmak. [DS] hlt, [Ar. hlt ^ J ^-] (hlti:, t kaln sylenir) {OsT} sf. hm rgan, [hm (yans.) > hm-r-gan] (az) sf. (Kii V cut svlarndan her biri ile ilgili; suyuksak iin) kendi kendine sylenen; mrldanan. [DS] hltiyun, [Ar. hltyyn OjJali-] (hltyu:n) {OsJ} is. hm rsk, - [hm (yans.) > hm-r-sk] {az} sf. (Ki V cut salnn suyuklarla ilgili olduunu savu i iin) iten pazarlkl. [DS] nan hekimler; suyukular. hmrt, [hm (yans.) > hm-r-t] {az} is. Yava ses; fslt; mrlt. [DS] hm 1 [hm / him / hom / hm / hum / hm (yans.)] is. , 1. Burundan solumay, bylece fkeyi belli etmeyi, hm rtlak, - [hm (yans.) > hm-r-t-la-k] {az} is. fkeli seslenme ve konumay anlatan kk. [ZlfKkrdak. [DS] kar] hm hm, hm -hr-k < (hm-kr-k), hm-r-k, hm , [? hm] {az} sf. 1. Cimri. 2. A gzl. [DS] hm-r-da-ma, hm-r hmr, hm-kr-mak 2. Uyuuk hm 1 [? hm] {az} is. 1. Aras kerpi veya tula , bir kim senin hareket ederken kard tembellik, ile doldurulmu ahap duvar. 2. Aatan, tahtadan uyuukluk sesi. 3. Genzinde rahatszlk olan kiile yaplm at vb. [DS] rin konuurken kardklar geniz sesi. S1 hm hm, hm2, [? hm] {az} sf. (Kii iin) fazla hareket {az} 1. (Kii iin) iinden pazarlkl. 2. Miskin; etmeyen. [DS] uyuuk. [DS] hmz, [hm-z] {az} sf. 1. Cimri. 2. A gzl. 3. hm2, [? hm] {az} is. Temel. [DS] Dedikoducu; sz tayan; fitneci. [DS]

M K M . 1947
hmkrmak, [hm (yans.) > hm-kr-mak] {az} gsz. fi. [-r] Ses kararak alamak; hkrmak. [ D S ] hmsmak, [hm-s-mak] {az} gsz. fi. [-r] (Yemek iin) bayatlamak; ekimek; kokmak. [DS] hin, [hm / hin / hn (yans.)] is. Burundan soluk al may, soluk basnc ile burun silmeyi ve burundan konuma srasnda kan sesleri anlatan kk. [Zlfkar] hin hr, hr-k, hn-kr-mak, hr-la-mak hma, [Ar. hn / hnn t^-] (hna:) {OsTj is. Kna. S hn-i girye, {OsTj Alayn acl.|| hm -i ka deh, {OsT} Krm z arap. hnaa, [? hnaa] {az} is. Kk kp. [DS] hna, [Ar. hn tcs; kmac. hnak, - [Ar. hanak > hnk (hna:k) {OsT} is. 1. Darlmalar; kzmalar. 2. Kin tutmalar, hnam, [? hmam] {az} is. ; kin. [DS] hmami, [? hmami] {az} is. 1. D am at ve gelinin an ne ve babalar; dnr. 2. Akraba. [DS] hnamlanmak, [? hnam-la-mak] {az} dnl. fi. [-r] [-l()-yor] Kederlenmek; ilenmek. [DS] hmarmak, [hn-ar-mak] {az} gsz. fi. [-r] (Oyunu kaybeden iin) mzklk etmek. [DS] hnas, [Ar. huns > hm s (hna:s) {OsT} is. Hem erkek, hem kadn zellii tayanlar; erselik ler; hnsalar. hnat, [Ar. hnta > hm at ^ ~ ] {OsT} is. Budaylar. hmaz, [? hmaz] {az} sf. (Kii iin) iten pazarlkl; sinsi. [DS] hnbl, [? hmbl] {az} is. 1. Hizmeti. 2. Eek. [DS] hncadek, [hmc-a+dek ?] {az} sf. ok ar. [DS] hncahn, [Far. henc henc] (h ncahn) zf. Azna kadar dolu olarak; dopdolu; tka basa, hncal, [? hmcal] {az} is. Kama. [DS] hncalma, [hmc-al-ma] {azf is. Sinirlenme. [DS] hnck, - [hm-ck] {az} is. anat. Omuz ba. [DS] hncklamak, [hmc-k-la-mak] {az} g l.fi [-r] [l()~ yor] Yumrukla dvmek. [DS] hmcklanmak, [hmc-k-la-n-mak] {az} dnl. fi. [r] Sinirlenmek; kederlenmek; tasalanmak. [DS] hncmak, [hnc--mak] {az} gsz. fi. [-r] (Sebze iin) rmek. [DS] hn1 [hn (yans.)] is. Kuvvetlice soluk almay, h , krmay anlatan kk. [Zlfkar] hn-r-k, hn-krk, hn-r-mak hn2, -c [? hn] is. 1. almaya ynelik ar fke; intikam; gayz. 2. {az} Hz. [DS] S hncn almak, Daha nceden urad bir hakszln cn al mak]] hncn karm ak, cn almak.\\ hn al mak, almak. hn3, -c [? hm] {az} is. Vurm a yznden deride (hna:i:) {OsT} is. Kna sa

h in

oluan kan oturma hli. [ D S ] S hn etmek, {az} 1. B ir eyi dve dve ezmek. 2. Burun silmek. [ D S ] hmalamak, [hm-ala-mak] {az} gl. fi. [-r] [-l()~ yor] 1. Paralamak; hrpalamak. 2. Kuvvetle sars mak. [ D S ] hnar, [? hmar] {az} is. 1. ok derin dere. 2. Topran, alttaki tala kark sert ksm. [ D S ] hmarm ak, [? hm-ar-mak] {az} gsz. fi. [-r] 1. Kar gelmek. 2. Sz tutmamak. [ D S ] hnhm , [hm+hn] {az} zf. Azna kadar dolu; dopdolu. [ D S ] hnk, - [hm-k] {az} is. Yollardaki ykselti ve ukurluklar; engebe; kasis. [ D S ] hnklatmak, [hn-k-la-t-mak] {az} gl. f. [-r] (Kan, ara vb. iin) yoldaki ukura drmek.
[D S ]

hnrk, - [hm-r-k] {az} is. Hkrk. [ D S ] hnkrk, - [hm-kr-k] {az} is. Hkrk. [ D S ] hnkrmak, [hm (yans.) > hm-kr-mak] {az} gsz. f. [-r] Hkrmak. [ D S ] hnlamak, [hm-la-mak] {az} g l.fi [-r] Bir kaba normal artlarda alabileceinden fazlasn doldur mak. [ D S ] hnl, [hn-l] sf. Hnc olan; fkeli, hnmak, [hn-mak] {az} gl. f i [-ar] 1. Sarsmak. 2. Hrpalamak. [ D S ] hnsz, [hn-sz] sf. Hnc olmayan; hm tamayan; fkesiz. hnurmak, [hn-ur-mak] {eAT} gsz. f i [-ur] H krmak. hndalmak, [hmd-al-mak] {az} gsz. f i [-r] 1. K z mak; fkelenmek. 2. Hrslanmak. [ D S ] famdk, - [hnd--k] {az} sf. 1'. Agzl. 2. Arsz.
[D S ]

hndkmak, [hnd--k-mak] {az} gl. fi [-r] U m mak. [ D S ] hndl, [hnd--1] {az} sf. (Kii iin) st ba yrtk ve perian. [ D S ] hindim, [hmd--m] {az} is. 1. Sazl szl elence; algl ziyafet. 2. Bir eyin stne fazlaca dme; ifrata kama. hndmlamak, [hnd--m-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-l()-yor] 1. Birinin stne dmek. 2. ullanmak; stne kmek. [ D S ] hmdrgan, [hmd-r-gan] {az} is. Dn davetisi.
[D S ]

hmdrht, -d [hnd-r+ht / hnd-r-gt ?] {az} sf. Orta hili. 3 hm drht olm ak, {az} Ortahalli ol mak. [ D S ] hindik, -i [hnd-i-k / hn--k] {az} is. Smk. [ D S ] hndikli [hmdik-li] {az} sf. Smkl. S hndikli bcik, {az} Salyangoz. [ D S ] hng, [hang / hank / heng / hng / hnk / hing / hong / hng / hnk / hun / hng (yans.)] is. 1. Kahkahayla

HN

I M T K S M .

ve katla katla glmeyi anlatan kk. 2. Katlarak alamay anlatan kk. [Zlfkar] hng--la-mak, hng-l-da-mak, hng-r-da-mak hngal, [hng-a-1] {az} is. 1. Patatesli veya kymal brek; tatar brei. 2. Yasz bulgur kftesi. 3. Baklava dilimi eklinde kesilmi makama. [DS] hmg, -c [hng+i ?] {az} is. Ceviz ya da kestane ii. [DS] hmglamak, [hmg (yans.) > hng--la-mak] {az} gsz. f. [-r] Alamaya hazr olmak; alamakl ol mak. [DS] hngldam ak1, [hmg (yans.) > hng-l-da-mak] {az} gl. fi [-r] [-d()-yor] 1. Alamakl olmak. 2. (o cuk iin) yava yava ve sessiz alamak. 3. (ocuk iin) alamakl sesle ve srarla bir ey istemek. [DS] hngldam ak2, [mg-l-da-mak] {az} gsz. fi. [-r] [d()-yor] Sallanmak. [DS] hnglga, -c [hng-l-ga] {az} is. Salncak. [DS] hngrdamak, [hng-r-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [d()-yor] Alamakl olmak; alamaya hazr olmak. [DS] hngrmak, [hn-kr-mak] {az} gsz. fi [-r] Smkrmek. [DS] hngzngnda, [hn+kzn--n-da / hm+kzk--n-da ?] {az} zf. 1. Bir iin balayaca ya da bitecei an; tam zamannda. 2. Olsa olsa; en son derecede. [DS] hnglamak, [hmg-la-mak] {az} gl. fi. [-r] [-l()yo r] Taranacak yn daha nce elle ayklamak. [DS] hm , [? hm] (khn) {az} is. Paylama; azar. [DS] hn, -c [? hn] {az} sf. iman. [DS] h n k 1 - [hn-k] {az} sf. (Kii iin) agzl. [DS] , h n k , - [hn-k] {az} is. Smk. [DS] hnlam ak, [hm--la-mak] {az} gl. f. [-r] l()-yor] 1. Azarlamak. 2. gsz. fi Genizden konumak. [DS] hnl, [hm--l] {az} sf. Genizden konuan. [DS] hnrsk, - [hn-r-sk] {az} sf. (Kii iin) ask suratl; cana yakn olmayan. [DS] h n s1 [? hm s / hms] {az} is. Topraktan yaplma , yayk. [DS] hns2, [? hms] {az} sf. 1. Cimri. 2. Sinsi. [DS] h n k 1 [hang / hank / heng / hng / hnk / hing / hong / , hng / hnk / hun / hng (yans.)] is. 1. Kahkahayla ve katla katla glmeyi anlatan kk. 2. Katlarak alamay analtan kk. [Zlfkar] hnk-l-da-mak, hnk-la-mak, hnk2, [hnk (yans.)] is. Balta, kazma, dibek sokusu gibi ar eyleri sallayarak vuran kiinin kard ses. S hnkd eyici, Yardm eder grnen. hnklam ak, [hmk--la-mak] {az} gsz. f i [-r] [-l()yor] Hrnlamak. [DS] hnkldamak, [hnk-l-da-mak] {az} gsz. fi [-r] [d()-yor] 1. (ocuk iin) alamakl seslerle srarla

bir ey istemek. 2. (ocuk iin) uykuda honutsuz bir ekilde mrldanmak; sayklamak. [DS] hnkrdam ak1 [hmlt-r-da-mak] {az} gsz. f i [-r] [, d()-yor] (ocuk iin) bir ey istemekte alamakl sesler kararak srar etmek. [DS] hnkrdamak2, [hmk-r-da-mak] {az} gsz. fi [-r] [d()-yor] (Evlenm ek isteyen gen iin) bu istekleri ni ar hareketlerle belli etmek. hnkrmak, [hm-kr] {az} gsz. f i [-r] Smkrmek. [DS] hnkrt, [hmk-r-t] {az} is. Grlt ve sama sa pan szler. [DS] hmlamak, [kulun-la-mak / kun-la-mak ?] {az} gsz. fi [-r] [-l()-yor] Dourmak. [DS] hnmak, [km-mak / hm-malc] {eT} sf. Sabit; salam; muhkem. [EUTS] hns, [Ar. hm o - ^ ] {OsT} is. huk. Yeminini bozmak. hnsk, - [hm-sk ?] {az} sf. (Kii iin) sz tutm a yan. [DS] hnsr, [Ar. hnr j- ^ ~ ] {O sT} is. Sere parmak. hnt1, [? hmt] {az} is. 1. Yorgunluk. 2. G kuvvet; takat. 3. Kzgnlk; fke. [DS] hnt2, [? hmt] {az} is. 1. Ev. 2. Denekle oynanan bir top oyununda kale. [DS] hnt3, [Ar. hnta] {az} is. Arpa. [DS] hnta1, [Ar. hnta ak^-] {O sT} is. Buday. r5 hnta-i esved, 1. Siyah buday. 2. Burak. hnta2, [? hmta] {az} sf. Sska; clz. [DS] hmtk, - [hmt--k] {az} sf. (Kii iin) inat; ayak direyen. [DS] hntklamak, [hmtk-la-mak] {az} gl. f i [-r] [-l()yor] tiip kakmak. [DS] hntlmak, [hmt--l-mak] {az} dnl. fi. [-r] Yorul mak. [DS] hntmak, [hmt--mak] {az} gsz. fi [-r] (Kol, bacak vb. iin) kmak. [DS] hntm, [hnt--n] {az} sf. li; duygulu. [DS] hmtrk, - [hmt-r-k] {az} is. Nezle. S hmtrk olmak, {az} (Koyun veya kei iin) tozdan nezle olarak soluyamamak. [DS] hnt, [hmt--] {az} sf. 1. htiyar. 2. Cimri. [DS] hntlam ak, [hmt-la-mak] {az} gl. f. [-r] [~l()yor] 1. Kakmak; drtmek; zorlamak. 2. B ir eyi kr bakla dzensiz ve geliigzel olarak kesmek. [DS] hntm ak, [hnt--mak] {az} ite, fi [-r] A t mak; dalamak; kavga etmek. [DS] hntmak, [hmt-mak] {az} gsz. fi. [-ar] Ksmek; darlmak; krlmak. [DS] hnzr, [Ar. hnzr y ..j^ -] {O sT} is. 1. Domuz. 2. sv g. K t ve kat yrekli kimse; gaddar. 3. (h nz:r) mecaz. (aka olarak) genellikle hoa giden bir dav-

1949

HIR

ram iin sylenir. S hnzr ekmei, Domalan; y e r mantar. hnzrca, [hnzr-ca] (hnzrca) zf. 1. H nzr bir bi imde. 2. Hnzr gibi; kurnazca, hnzrlk, - [hmzr-lk] is. 1. mecaz. Hnzr olma durumu; kurnazca. 2. Muziplik; akaclk. S hn zrlk etmek, Zarar verici, sinirlendirici, ters dav ranlarda bulunmak. hp, [? hp] (az) is. Yum uak ve yapkan kar. [DS] hprl, [hp-r-l] (az) zf. Bsbtn; tm yle; hep ten. [DS] hplamak, [hp-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] Tahtay cilalamadan nce cam ve zm para ile d zeltmek. [DS] hppatana, [hp(p)-a-dan-a] {az} zf. Birdenbire; aniden. [DS] hpprk, - [hp(p)-r-k / hm-kr-k] {azf is. Bal gam. [DS] hr1 [har / hr (yans.)\ is. Srekli alma ve ilem e , yi, bu srada kan sesleri, yklm ay, dalmay, dklmeyi anlatan kk. [Zlfkar] hr hr, hr kar mak, hr-l-dak, hr-l-t, hr-la-mak hr2, [har / hr / hor / hr / hur (yans.)\ is. 1. Horla may, derin solumay, fke ile soluyarak saldrmay anlatan kk. [Zlfkar] hr hr, hr-da-la-mak, hrl-da-mak, hr-la-mak, hr-la-k, hr-l-t, hr-la-vuk. 2. Kavga; grlt; dala. S hra hr, {az} Kavga grlt. [DS]|| hr bomak, {az} Lafa bomak. [DS]|| hr karm ak, Kavgaya y o l amak.\\ hr hr, {eAT} Hrlaarak. hr3, [hr] {az} is. yilik; insanlk. [DS] hra, [hra] {az} sf. 1. Zayf; elimsiz; clz; sska. {eAT} (aym) 2. (ocuk iin) kk. 3. (ocuk iin) kimsesiz. 4. (ocuk iin) ortanca. 5. (Kii iin) ok yiyen; obur. 6. (Kii iin) dertli. [DS] ? hra cura, {eAT} Zayf; elimsiz; sska. hraca, [hra-ca] {az} sf. Zayf; elimsiz; sska. [DS] hrack, - [hra-ok] {az} sf. Zayf; elimsiz. [DS] hrak, [Ar. hrka > hral 3J~\ {OsT} is. Hrkalar, hralk, - [hra-lk] {eAT} is. Zayflk, hralmak, [hra-l-mak] {az} dnl. f. [-r] Zayfla mak. [DS] hram1 [? hram] {az} is. 1. oalan suyun ark ve , ya kanaldan tam a durumu. 2. Krlm, ufalanm ta paralan. [DS] 0 hram a gitmek, {az} Su y a tan ykarak tamak; boa gitmek. [DS] h. m2, [Far. hrmiden (sallanmak) > hram (hra;m) {OsT} is. Naz ve eda ile salnarak yrme; salnma. 0 hram etmek, Salnarak yrmek. hraman, [Far. hrmiden (sallanmak) > hrmn jU lji-] (hra;ma;n) {OsT} sf. 1. (Gzel iin) salma salma, naz ve eda ile yryen. 2. zf. N azl nazl, salma salma. S1 hram an olm ak, Salna salna naz ve eda ile yrmek.

hram ende, [Far. hramende ojjjly-] (hra:mende) {OsT} sf. Salnarak yryen, hramk, - [hra-mk] {az} sf. Zayf; hastalkl; byyememi. [DS] hraset, [Ar. hrset c - l j*-] (hra;set) {OsT} is. 1. Bekleme. 2. Koruma. -hra, [Far. hrden > hr] (hra:) son ek. Ek lendii Farsa kelimelere trmalayan; trmalay c anlamlar katarak bireik sfatlar yepen son ek. hrbe, [? hrbe] {az} zf. Ne olursa olsun; kesin. [DS] hrbo, [Krt, hrbo] (h rbo) s f 1. (Kii iin) iri yar; kaba saba grnl. 2. Ahmak. 3. Karagzde uzun boylu, aptal bir tip. hrboluk, -u [hrbo-luk] is. argo. Sersemlik; salak lk. hrca, [hr-ca] {az} sf. Kk; ufak. [DS] hrcack, - [hrca-ck] sf. Ufack; kck, hrclanm ak, [hrc-la-n-mak] {eAT} dnl. fi [-ur] Aksilenmek; hrnlamak, hr, [? hr] {az} is. Etteki sinirli ksm [DS] hra1 [? hra] is. dnz. apa zincirlerinin alt ulan, nn zincirlikle balandklar ok kuvvetli halka; hra mapas. hra2, [? hra] {az} is. Yayk. [DS] hra3, [hr-a] {az} sf. Zayf; clz. [DS] hrk, - [hr--k / hr-i-k] {az} sf. (Eya iin) eski; lim e lime; yamal. [DS] hrkl, [hr--k-l] {az} sf. Dzensiz. [DS] hrn, [Erme, hran] sf. 1. Olur olmaz eylere kza rak huysuzluk eden; aksi. 2. (Ses iin) tiz ve fkeli, hrnlama, [hrn-la--ma] is. Hrn duruma gel me. hrnlamak, [hrn-la--mak] gl. fi [-r] Hrn bir durum almak; hrn davranmak; hrnlk et meye balamak, hrnbk, - [hrn-lk] is. 1. Hrn olm a durumu. 2. Hrnca davran. S hrnlk etmek, H uysuz luk, terslik etmek. || hrnlk yapm ak, Hrn dav ranmak. hrik, -i [hr-lc] {az} sf. 1. Eski; lime lime. 2. (Hayvan iin) tyleri uzun ve kark. 3. (Kii iin) salar birbirine girmi. 4. Kimseyle iliki kuram a yan, huysuz. [DS] hrda, [? hrda] {az} is. Boncuk. [DS] hrdalamak, [hrda-la-mak] {az} gl. fi [-r] [-l()yor] Paralamak; hrpalamak. [DS] hrdalamak, [hrda-la--mak/hr+dal-a-mak] {az} ite, fi. [-r] tiip kakmak; boumak. [DS] hrdavat, [Far. hrde > O sT hrdevt o l j p j {OsT} is. 1. Kilit, mentee, ivi, tel gibi metal eya. 2. nemsiz, ufak tefek eya.

HIR hrdavat, [hrdavat-] is. Hrdavat alm satm ile uraan kimse; nalbur, hrdavatlk, - [hrdavat--lk] is. Hrdavatnn yapt i; nalburluk; nalburiye. hred, [Far. hred V -] {OsT} is. nsandaki dnme ve anlama yetisi; akl. S hred-mz, {OsT} re tici; reten.|| hred-b, {OsT} Akl datan; ba kalarna akl veren. || hred-fersa, {OsT} Akl yoran; akl ypratan.\\ hred-mend, {OsT} Akll.|| hredmendn, {OsT} Aklllar.|| hred-mendne, {OsT) Akllca.|| hred-mend, {OsT} Ahlllk.\\ hredpesend, {OsT} Akll; dnen.|| hred-sflz, {OsT} Akl yakan; artan. || hred-ver, {OsT} Akl olan; akll. hrfllam ak, [hrfl-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()y o r] Yallk dolaysyla dkn hle gelmek. [DS] hrgat, [Yun. ergatis] {az} is. Irgat. [DS] hrgr, [hr (yans.) + gr (yans.)] is. 1. Kavga, grl t. 2. Geimsizlik. S hrgr etmek, K avga etmek; geim siz davranmak.\\ hrgr yapmak, Kavga karmak. hrhndilik, -i [? hrhmdilik] {az} is. bot. M ayda nozgillerden, yarm metre ile bir metre arasnda deien boyda, iki yllk, seyrek tyl, paral yap rakl, yumru kkl, beyaz iekli Erzurum belge sinde kabuu soyulduktan sonra gvdesi i olarak yenilen otsu birka bitki, (Chaerophylllum bulbosum, C. byzantinum, C. libannticum, Anthriscus hemorosa). [DS] hrhr1 [hr (yans.) > hr+hr] {az} is. 1. Elle eki , len kk araba. 2. Kzan hzm kesm ek iin nne konulan aa. [DS] hrhr2, [hr (yans.) > hr+hr] {az} sf. (Kii iin) sesi ksk ve bouk olan. [DS] hrhr3, [hr (yans.) > hr+hr] {az} is. Bulgur t me arac. [DS] hrhrk, - [hr (yans.) > hr+hr-k] {az} is. ki ce vizi delip ip geirerek yaplan bir oyuncak. [DS] hrhr, [h(r)+h/r] (f rhr) {az} pekt. sf. Parampara. S hrhr olmak, {az} Parampara olmak; tamamen krlp dklmek. [DS] hrhz, [hrsz] {az} is. Hrsz. [DS] hr, [kr (yans.) > kr] {az} is. Eek. [DS] hrf, [Ar. h arf => herif] {az} sf. Yal. [DS] hrflamak, [hrf-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()y o r] Yalanmak. [DS] h rk1 - [hr (yans.) > hr--k] {az} is. Eki koruk. , [DS] h n k 2, - [kr-k] {az} is. Kk odun paras; yon ga. [DS] hrkcrk, - [hr (yans.) > hr--k+cr--k] {az} zf. ekine ekine; istemeyerek. [DS] hrl, [hr (yans.) > hr-l] is. 1. Srekli alma ve ilemeyi, bu srada kan sesleri, yklmay, dal

i ie iiiM

1950

may, dklmeyi anlatan yansmal gvde. 2. Hor lamay, derin solumay, fke ile soluyarak saldr may anlatan yansmal gvde. 3. Boazdan kan srekli hrlam a sesi. S hr hr, Srekli hrlt kararak. || hrl hrl etm ek, Boazdan srekli olarak bouk bouk ses karmak. hrlak, - [hr (yans.) > hr--la-k] {az} is. Gs ten hrlayarak kan monoton ses. [ D S ] hrldak, - [hr (yans.) > hr-l-da-k] {az} is. De irmen ta dndke ses karan ve tanelerin de irmenin boazna akmasn salayan, be paral, aatan yaplm a ara. [ D S ] hrldakl, [hr (yans.) > hr-l-da-k-l] {az} sf. (Kii iin) hr hr diye ses karan. [ D S ] hrldam a, [hr-l-da-ma] is. 1. Hrltl ses karma eylemi. 2. Hrlt sesi, hrldam ak, [hr (yans.) > hr-l-da-mak] gl. f [-r] [-d()-yor] 1. N efes alp verirken solunum yollarn dan hrlt sesi karmak. 2. (M otor vb. iin) hrltl bir ses kararak almak, hrldama, [hr-l-da--ma] is. Karlkl hrlt karma; kavga etme, hrldamak, [hr-l-da--mak] ite, f. [-ir] Kavga etmek; birbirine barp armak; fkeli olarak sylenmek; hrlamak, hrlday, [hr-l-da-y-] is. H rldam a eylemi veya biimi. h in lik , - [hr (yans.) > hr--lk ?] {az} is. nce bulgur; drck. [ D S ] hrlt, [hr (yans.) > hr-l-t] is. 1. Herhangi bir sebeple solunum yolundan kan bouk sesler. 2. Grltyle kan ses. 3. mecaz. Geimsizlik; kav gahrltc, [hr-l-t-c] sf. Geimsiz, hrltl, [hr-l-t-l] sf. Hrlts olan; hrlt karan, hrmak, [hr-mak] {az} gsz. f. [-r] (Yemek, yourt vb. iin) ekimek; bozulmak. [ D S ] hrncm ak, [hr-n-c-mak] {az} dnl. f. [-r] (Y em ek iin) uzun sre kaynad hlde pimemek; i kalmak. [ D S ] hrm ak, [hr--mak] {az} dnl. f. [-r] 1. Haksz bir ite direnmek; inat etmek. 2. Bakasna gvene rek tem bellik yapmak. 3. ite, f. Boumak; da lamak; vurumak. [ D S ] hrman, [hr--man] {az} sf. Miskin; uyuuk.
[D S ]

hrt, -d [hr--t] {az} sf. Zayf; elimsiz. [ D S ] & hrt grt, {az} Kavga grlt; geimsizlik. [ D S ] hrt, [hrt-] {az} sf. 1. (K iin) sebepsiz kavga karan. 2. Srs saylam ayacak kadar az hayvan olan. [ D S ] hrzm a1 [? hrzma] (h r , zma) is. 1. Boa vb. azgn hayvanlarn bakcsna boyun emesi iin burun veya dudaklarna geirilen halka. 2. Aylar oynat mak iin burunlarna taklan halka. 3. Kadnlarn

ss olarak burunlarna taktklar bir tr kpe; hzma. 4. {az} Trkmen gelin ve kzlarnn burunla rn delerek taktklar karanfil vb. eyler. [DS] S hrzmas km, 1. Para para olmu; lime lime olmu. 2. D erisi veya kabuu yzlm. hrzma2, [Yun. girisma] {az} is. Topra derince ileme; kirizma. [DS] hrzma3, [Yun. khrsma (merhem) [Tietze] => hrz ma] {az} is. Gerdek gecesinden bir gn nce yap lan gelin hamam. [DS] hrzman, [Yun. khrsma (merhem) [Tietze] => h rzman] {az} is. -* hrzma3. [DS]

havlayan kpek. 2. Dve hazr kimse. 3. Bir tr kz hastal. [DS] hrlama, [hr (yans.) > hr-la-ma] is. Hrlt sesi karma; dalama; kavga etme, hrlamak, [hr (yans.) > hr-la-mak] gsz. f. [->] [l()-yor] 1. (Kpek iin) saldrma ncesi hr sesi karmak. 2. Nefes alp verirken boazdan hrltl ses karmak. 3. Kzgnlkla ters ve yar anlalr yar anlalmaz konumak; kavga etmek; grlt karmak. 4. {az} almak; ilemek. [DS] hrlama, [hr-la--ma] is. Karlkl hrlama; kavga; dala. hrlamak, [hr-la--mak] ite, f . [-r] 1. Karlkl hridar, [Far. hrdr jJjji-] (hri:da:r) {OsT} is. Sa birbirine hrlamak. 2. Kavga etmek; az kavgasna tn alan; mteri, girmek. hride, [Far. hrde Ju>-] (hri:de) {OsT} sf. 1. Satn hrlatma, [hr-la-t-ma] is. Hrlamasna sebep olma, hrlatmak, [hr-la-t-mak] gl. f. [-r] Hrlamasna n e alman. 2. Satn alnm, den olmak. hrik, -i [kr (yans.) > kr-ik] {az} is. Spa. [DS] hrlavuk, -u [hr (yans.) > hr-la-muk / hrlavk] hrka, [Ar. hrka >-] {OsT} is. 1. nden ak, {az} sf. (Kii iin) tme yznden hrlayan. genellikle ynden rlm, kaln, kollu giyecek. 2. [DS] Eskiden erkeklerin cppelerinin altna veya gecelik hrlayuk, -u [hr (yans.) > hr-la-y-uk] {eAT} sf. entarilerinin stne giydikleri dizlere kadar uzanan Hrlayan; hrltl; hrlam, ii pam uk ktklar ile doldurulmu kaim giyecek. hrlay, [hr-la-y-] is. Hrlama eylemi veya biimi, 3. Dervilerin giydikleri ve sembol hline gelmi hrl, [Ar. hayr => hr > hr-l / hr-l / hr-lu] sf. 1. basit fakat kaln giyecek. S hrka-bz, {OsT} (Kii iin) gvenilir; salam karakterli; drst. Vecde gelen sofinin hrkas ile oynamas.\\ hrka{eAT} (ayn) 2. (Eya iin) ie yarar; iyi. {eAT} (ay ber-endz, {OsT} Zikir srasnda vecde gelen der n) 3. {eAT} {az} Hayrl; uurlu. [DS] 4. {az} viin hrkasn karp atm as.|| hrka giymek, mecaz. Yaramaz; mark; kt. [DS] 5. {az} H ile Dervi olm ak.|| hrka- Al, {OsT} Hz. A li her za ci; dzenbaz. [DS] S hrl ayakkab deil, Ona man hrka giydii iin tarikatlarda eyhin Hz. gvenilmez; p e k de iyi insan deil. || hrl m, hrsz A li e ballm bildirmek am acyla dervie giy y m? (Kii iin) ii ve ahlaknn nasl olduu bilin dirdii hrka.|| hrka-i hezr-pre, {OsT} Melami meyen, kendisinden phe edilen. dervilerinin giydikleri ok paral hrka. || hrka-i hrlca, [hrl-ca] (hrl'ca) {eAT} zf. yice; esasl irdet, {OsT} Birinin dervilie ilk kabul trenin olarak; yolu yordam ile. de giydii hrka. || Hrka-i Saadet, {OsT} Hz. P ey hrlu, [hr-lu] {eAT} sf. -* hrl, gamberin Topkap Saraynda bir sandk iinde sak lanan hrkas. || hrka-i sofiye, {OsT} Tarikat yoluna hrman, [Ar. hrmn o l ^ ] (hrma:n) {OsT} is. ste girenlerin, tarikatn zellii olarak trenle giydik nilen eyi elde edememenin verdii znt; m it leri hrka.\\ hrka-i erf, {OsT} H. Peygamberin sizlik. hrkas.|| hrka-i teberrk, {OsT} B ir adayn der hrnk1, - [? hm k] {az} is. Keklik yavrusu. [DS] vilie ilk kabulnde trenle giydii hrka. || hrka- hrnk2, - [hr (yans.) > hr-()n--k] {az} sf. 1. p, {OsT} Hrka giyen.\\ hrka-pne, {OsT} Der(Kii iin) kavgac; geimsiz. 2. Verdii sz tu t viesine; fakirce.\\ hrka-p, {OsT} Yoksulluk; mayan. 3. Burundan konuan. [DS] dervilik. || hrkay bana ekm ek, 1. Uyumak. 2. hrpadak, - [hrp (yans.) > hrp-adak] {az} zf. U y Dnya ilerinden el etek ekmek. gun bir biimde; tpatp. [DS] hrkal, [hrka-l] sf. Hrkas olan; hrka giymi bu hrpadan, [hrp (yans.) > hrp-a-dan] {az} zf. B ir lunan. denbire; anszn; hemencecik. [DS] hrkasz, [hrka-sz] sf. H rka giym emi olan, hrpalama, [hrp (yans.) > hrp-ala-ma] is. 1. rsele hrkl, [hrk-l] {az} s f Zayf; kt. [DS] me eylemi; ypratma. 2. Dvme. 3. Azarlama; kt davranma. hrktlamak, [hrk-t-la--mak] {az} dnl. f. [-r] hrpalamak, [hrp (yans.) > hrp-a-la-mak] is. 1. r Eskimek; ie yaramaz duruma gelmek. [DS] selemek; ypratmak. 2. Dvmek. 3. mecaz. A zar hrkmk, - [hrk-mk] {az) zf. (Dv iin) bo lamak; kt davranmak; zmek, az boaza. [DS] hrpalan, [hrp-a-la-n-] is. H rpalanma eylemi hrladz, [? hrladz] {az} is. Sarmsak. [DS] veya biimi. hrlak, - [hr (yans.) > hr-la-k] {az} is 1. ok

HIR

0IMIMJSM.
madan yardm etmek. || hrsz feneri, Karsndaki ni gsteren, tayan gstermeyen n p erdeli f e ner. || hrsz gibi, K im seye grnmeden; ok gizli olarak. || hrsz krei, {eAT} dnz. 1. Sandal yr trken flt yapm am as iin suyun dibine doru ekilen krek. 2. Krein bu biimde ekilii.\\ hr sz masas, alma masasnn gizli blmesi.\\ hr sz yata, 1. H rszlarn sakland yer. 2. aln m eyleri alp satan kimse. 3. Hrsz ok olan yer. hrszlama, [hrsz-la-ma] is. 1. K imseye belli etme den; ok gizli olarak; hrsz gibi. 2. sf. Kendisine fark ettirmeden alnan (mal), hrszlk, - [hrsz-lk] is. 1. Bakalarnn maln alm a ii; uruluk. 2. alm a suu; sirkat. S1 hrsz lk etmek, Bakalarnn maln haberi olmadan almak; almak. || hrszlk yapmak, H rsz olmak; almak. hrslandrma, [hrs-la-n-dr-ma] is. Hrslanmasna sebep olm a eylemi, hrslandrmak, [hrs-la-n-dr-mak] gl. f. [-r] 1. Hrslanmasna sebep olmak. 2. Kzdrmak; fke lendirmek. hrslan, [hrs-la-n-] is. Hrslanma eylemi veya bi imi. hrslanma, [hrs-la-n-ma] is. Hrs sahibi olma, hrslanmak, [hrs-la-n-mak] gsz. fi [-r] Hrs sahibi olmak. hrsl, [hrs-l] sf. 1. D oym ak bilmez derecede istek leri olan; haris. 2. ok fkeli; kzgn. 3. Nasl, ne reden ve hangi artlarda olursa olsun mutlaka elde etmeyi dnen; hrs dolu, hrssz, [hrs-sz] sf. Hrs olmayan. hrt1 [hart / hrt / hirt / hort (yans.)] is. Keserek ya da , ekerek koparmay, ayrmay, kazmay, srmay anlatan kk. [Zlfkar] hrt-la-mak, hrt-la-k-la-mak, hrt-la--mak, hrt-la-t-ma, hrt-la-k hrt2, [hart / hort / hrt (yans.)] is. Bulunduu yerden aniden km ay, frlamay, filizlenmeyi anlatan kk. [Zlfkar] hrt-la-mak, hrt-la-k, hrt3, [hrt (yans.)] is. 1. Sert ve iri przl yzeylere srtnmeyi anlatan kk. [Zlfkar] hrt-l hrt-l, hrt olmak, hrt--la-mak, hrt--mak 2. {az} Gndz gnete zeri eriyen karm geceleyin ayazda don mas ile meydana gelen sertlemi hli. [DS] 3. {az} Souktan el, ayak ve kulaklarda meydana gelen sertlikler. [DS] hrt4, [hrt (yans.)] is. argo. Kaba, aptal, grgsz, sersem, budala, ahmak, anlam larnda svg sz. hrt5, [hrt (yans.)] {az} is. 1. Ham kabak. 2. Hyar. [DS] hrt6, [Ar. hrt !>>-] {OsT} is. 1. Kesik st. 2. Erkek keklik. hrtapoz, [? hrtapoz] is. 1. argo. Aptal, anlaysz,

hrpalanm a, [hrp-a-la-n-ma] is. H rpalanmak eyle mi. hrpalanm ak, [hrp-a-la-n-mak] edil. f. [-ir] Bakas tarafndan kendi zerinde hrpalama eylemi uygu lanmak; ypratlmak; rselenmek; azarlanmak; d vlmek. hrpalamak, [hrp (yans.) > hrp-a-la--mak] {azj ite, fi. [-r] El akas yapmak; itiip kakmak. [DS] hrpalatma, [hrp-a-la-t-ma] is. B ir eyi veya birini bakasnn hrpalamasn salama, hrpalatm ak, [hrp-a-la-t-mak] g l - f [-r] 1. Baka snn, birini veya bir eyi hrpalamasn salamak; yprattrmak; rseletmek. 2. Azarlatmak; dvdr mek. hrpalay, [hrp-a-la-y-] is. Hrpalama eylemi veya biimi. hrpani, [Far. hr-bn (eek gden)] (hrpa.ni:) sf. Kl perian olan; zerine giydii her ey dkl m ek zere olan, hrpanilik, -i [hrpn-lik] (hrpa:ni:lik) is. Derbe der ve perian klkl olma durumu, hrpt, -d [Yun. peripodi => hrpt] {az} sf. 1. (Kii iin) st ba yrtk; perian klkl. 2. Hastalkl ve zayf. 3. is. ok eski ve yamal elbise. 4. Elde r lerek yaplan yn ceket veya palto; hrka. 5. Ufak tefek eya. [DS] hrran, [Ar. hrrn oly-] (hrra:n) {OsT} sf. Boyun een; itaat eden. h rs1 [Ar. hr o ^ y ] {OsT} is. 1. Sonu gelmez dere , cede ar istek; tutku. 2. fke; kzgnlk. 3. A zgn lk. t? hrs- ch, {OsT} Makam hrs; m evki hrs.|| hrs- ml, {OsT} Mala olan dknlk.\\ hrs- pr, {OsT} htiyarln verdii hrs.|| hrsndan at lamak, ok kzmak; fkelenmek.\\ hrsn alama mak, fkesini yenememek.\\ hrsn karmak, f kelenmesine sebep olan eyle ilgili vurma, dvme, sylenme gibi eylemlerde bulunarak rahatlamak.\\ hrsm yenmek, 1. fkesini tutmak. 2. Ar istek lerine engel olmak. hrs2, [Far. hrs j- y -] {OsT} is. zool. Ay. hrsbn, {OsT} Ay oynatan; ayc.\\ hrs-bee, {OsT} A y yavrusu. hrs3, [Ar. hrs ^ y -] {OsT} is. Takdir ve kyas. hrs4, [? hrs] {az} is. Hayvanlara yalatlan kaya tu zu topa. [DS] hrsek, -i [Far. hrsek {OsT} is. Ay yavrusu. hrsz, [Ar. hayr => hayr + T. -sz] is. Bakasnn maln alan kimse; uru. S hrsz adm, ok y a va ve sessiz yry.\\ hrsz almaz, {az} (Kz iin) evlenmemi; evde kalm. [DS]|| hrsz anah tar, H er kilidi aan anahtar; maymuncuk. || hrsza yol gstermek, Ktlk yapan birine farknda ol

i m

i . 1953

HS

kaba ve sersem (kii) anlamnda svg sz. 2. sf. {az} Serseri; giyimi dzensiz olan. [DS] hrtapozluk, -u [hrtapoz-luk] is. argo. H rtapoz ol ma durumu. hrt', [hrt (yans.) > hrt-] is. 1. Eski eya. 2. {az} Gereksiz eya kalabal. [DS] 3. {az} Tarlaya, yaylaya vb. geici gidilen bir yere gtrlen eya. [DS] 3 hrt prt, 1. e yaramayan, deersiz e ya; dknt. 2. {az} Bez, paavra veya para ku ma yn. [DS] 3. {eAT} E skip iiskil hrt2, [hrt (yans.) > hrt-] {az} sf. 1. K t gibi; ince. 2. is. nce deriden yaplm ark. [DS] hrt3, [hnt (yans.) > hrt-] {az} sf. 1. (Kii iin) sskalk, hastalk ya da gebelik gibi sebeplerle v cudu orantl olmayan. 2. Kk kavun karpuz. 3. Davarlarn tylerine yapan dikenli tohumlar; pt rak. [DS] hrtk1 - [hrt-lc] {az} sf. (Kii iin) kavgac ve , saldrgan. [DS] hrtk2, - [hrt-k] {az} is. (Kol ve bacak iin) kk. [DS] hrtkJ, - [hrt-k] {az} is. Boaz; grtlak. [DS] hrtk4, - [hrt-k] {az} is. 1. Romatizm a sancs. 2. Anszn gelen gl sanc. [DS] hrtl, [hrt-l] is. 1. Sert ve iri przl yzeylere srtnmeyi anlatan yansmal gvde. 2. {az} is. Havu. [DS] hrtl hrtl, {az} 1. (Eski elbise iin) taraz taraz. 2. (Deri iin) sertlemi, p r z lenmi. 3. (Piirilen sebzeler iin) diri diri. [DS] hrtm, [hrt-m] {az} sf. (Halk iin) kalabalk; y n; ktle hlinde. [DS] hrtmak, [hrt--mak] {az} gsz. f. [-r] (Yemek iin) zor pimek. [DS] hrtp, [? hrtp] {az} is. G; kuvvet; takat. [DS] hrt1 [hrt--] {az} sf. Zayf; gsz; hastalkl. , [DS] hrt2, [hrt-] {az} is. 1. Eya kalabal. 2. K az nan ikembeden kan posa. 3. Kepek. 4. Ciltteki przler. [DS] S hrt hrt olm ak, {az} Testere az gibi dili, przl olmak. [DS] hrtk, - [hrt---k] {az} sf. 1. Buruuk. 2. P rzl. [DS] hrtlamak, [hrt---la-mak] {az} g l.fi [-r] [-y()yor] Kr bakla kesm eye almak. [DS] hrtmak, [hrt---mak] {az} dnl. f. [-r] 1. Za yflamak. 2. Bozulup prsmek; bzmek. 3. (Sebze iin) kartlamak. 4. Sertlemek. 5. (yemek iin) tam pimemek. [DS] hrtik, -i [lrt-i-k ?] {az} is. 1. Sabun paras. 2. ene alt; gdk. 3. Bomacaya benzer bir hastalk. 4. Kupalaz gibi nefes darl yapan bir hastalk. [DS] hrtlak1, - [hrt-la-k] {az} is. 1. Grtlak. 2. K adn larn boyunlarna taktklar altn ss eyas. [DS]

hrtlak2, - [hrt-la-k] {az} is. Olmam, ham ka vun. [DS] hrtlakJ, - [hrt-la-k / hort-la-k] {az} is. Hortlak. [DS] hrtlaklamak, [hrt-la-k-la-mak] {az} gl. fi [-r] [l() -yor] Birinin boazn skmak; grtlaklamak. [DS]' hrtlamak, [hrt-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-l()-yor] 1. Hortlamak. 2. Vcudu ypratacak kadar ok a lmak. 3. (Oyunda kaybeden kii iin) m zklk etmek. 4. ok kalabalk olmak. 5. gl.fi. B ir ii zor lukla yapmak, zmek. [DS] hrtlamba, [hrt (yans.) > hrt-la-n-ma > hrtlamba] sf. 1. Derbeder ve yoksul bir biimde giyinmi olan. 2. Srekli olarak ksren; hastalkl. 3. {az} (Kii iin) obur. [DS] S hrtlamba gibi giyinmek, Gereksiz yere st ste giyinmek. || hrtlambas k mak, 1. ok za y f ve hastalkl olmak. 2. Pejm rde bir biimde giyinmi olmak. 3. (Eya iin) ok eski yip dklr gibi olmak. hrtlk, - [hrt-lk] is. argo. 1. H rt olm a durumu; kabalk; grgszlk; sersemlik; aptallk; ahmak lk. 2. Kaba, grgsz ve aptal birine yakr dav ran. hrtmak, [hrt-mak] {az} gsz. fi [-ar] 1. (Eklem iin) kmak veya burkulmak; incinmek. 2. U san mak; nefret etmek. 3. renmek; tiksinmek. 4. Kinlenmek. [DS] hrtmrt, [hrt+mrt] {az} is. Eskimi ve ie yara maz durumdaki eya. [DS] hrvani, [Far. hr-bn (eek gden)] is. D z yakal, nden ilikli bir eit elbise. Hrvat, [Slav, hrvat] is. 1. Hrvatistan halkndan olan. 2. Hrvatlara ait. hrvat1 [? hrvat] {az} sf. 1. (Kii iin) dzensiz ve , dank giyimli. 2. Byk vcutlu. [DS] hrvat2, [? hrvat] {az} is. Destelenmi ekin saplar. [DS] hrv ati, [Slav, hrvat Ar. -] (hrva:ti:) is. tar. Sipahi lerin balarna giydikleri klah biimindeki balk, hrz, [Ar. hrz jy~] {OsT} is. 1. Smak. 2. N azar bon cuu vb. ey. 3. Tlsm. h is1, [his (yans.)] is. Ks ks glmeyi anlatan kk. [Zlfkar] his his S his his, {az} (Glmek iin) sessizce; ks ks. [DS] his2, [Ar. h {OsT} sf. Eksik; noksan. his3, [? his] {az} sf. Gizli; habersiz. [DS] hsa, [Ar. hs > U - ] (hisa:) {OsT} is. 1. B ir erkei hadm etme. 2. Erkek hayvan burma; idi etme, hsal, -li [Ar. haslet > hal J U ^ ] (hsa.i) {OsT} is. Yaratltan gelen zellikler; huylar; hasletler. hsam 1 [Ar. hm^Ua^-] (hsa.m) {OsT} is. Dman , lk; ekime; mcadele.

HS

fllHHl lRtrCE S M 1954

hsam 2, [Ar. ham fL ^ -] (hsa:m) {OsT} is. 1. (ki kii iin) birbirine dmanlk etme. 2. arpma; musahama. hsan', [Ar. hn o '^~-](hsa:n) {OsT} is. zol. Aygr. hsan2, [Ar. hn OUai-] (hsa:n) {OsT} is. Sekin ki iler. hsas, [Ar. hie > ha y ^ ^ - ] {OsT} is. Paylar; his seler. hsb, [Ar. hb s-* -] {OsT} is. 1. Ucuzluk. 2. Bolluk, hsm , [Ar. hsm ] {OsT} is. Soy bakm ndan ve

evlenme dolaysyla aralarnda ba bulunanlar; ak raba. 0 hsm akraba, Yakn ve uzak akraba. hsm cak, - [hsm-cak] {az} sf. (Kii iin) akraba larn ok seven. [DS] hsmlk, - [hsm-lk] is. B ir veya birka kimseyi kendi aralarnda birletiren ba; evlilik ba, hsrk, - [hs-r-k / hs-()r-k] {az} is. Islk. [DS] 0 hsrk atmak, {az} Islk almak. [DS] hska, [ks-ka / hska] (khska) is. Kssa; hikye. [EUTS] hsn, [Ar. hsn 2. {OsT} is. 1. Korunmu yer; kale. Girilmesi g veya imknsz yer; sarp yer.

har, [? har] {az} e. Eer. [DS] harmak, [h-ar-mak] {az} gsz. f. [-r] 1. Islan mak. 2. (Cilt iin) terden veya scaktan kzarmak. [DS] hdamak, [h (yans.) > h-da-m ak / h-ta-mak] {az} gsz. f. [-r] [-d()-yor] Sylemek; ses kar mak. [DS] hdanm ak1 [h (yans.) > h-da-n-mak] {az} gsz. , f [~lr] Susmak; ses karmamak, hdanmak2, [h (yans.) > h-da-n-mak] {az} dnl.f. [-r] Sylenmek; seslenmek. [DS] hdmmak, [h (yans.) > ht-m-mak] {az} dnl. f. [-r] 1. nem vermemek; bo vermek; oral olma mak; aldrmamak. 2. Ayrlmak; brakmak. [DS] hf, [Ar. h f ei-iJ-] {OsT} is. Geyik yavrusu. hh, [h (yans.) > h+h] {az} sf. (Kii iin) ksrkl. [DS] h), [h (yans.) > h-l] is. 1. Kuru ve sert eylerin birbirine srtnmesini, arpmasn; cam ya da m e tal eyalarn birbirine dokunmasn ve bu srada kan sesleri anlatan yansmal gvde. 2. Hkr may anlatan yansmal gvde. 3. Soluk alp ver meyi, ksrmeyi ve sylenmeyi anlatan yansmal gvde. 4. Suyun kaynamasn, kaynayp yeryzne kmasn anlatan yansm al gvde. 5. Kemik, aa vb. eylerin ezilmesini, ufalanmasn anlatan yan smal gvde. hlamak, [h--la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()yo r] Sk sk ve ses kararak soluk alp vermek. [DS] hldama, [h (yans.) > h-l-da-ma] is. 1. Hlt sesi karma. 2. Srtnme sesi, hldak, - [h-l-da-k] {az} is. K krtl kaynak suyu. [DS] hldamak, [h (yans.) > h-l-da-mak] gsz. f. [-r] [-d()-yor] 1. Hltl ses karmak. 2. Sert ve s rekli srtnme sesi karmak, hldatma, [h (yans.) > h-l-da-t-ma] is. Hlt sesi kartma, hldatmak, [h (yans.) > h-l-da-t-mak] gl. f. [r] H ldam asm a yol amak, hlt, [h (yans.) > h-l-t] is. Sert ve srekli sr tnme sesi. hltl, [h (yans.) > h-l-t-l] sf. Hldam a sesi karan; hlts olan, hltsz, [h (yans.) > h-l-t-sz] sf. Hlts ol mayan. hm, [h (yans.) > h-m] {az} is. 1. Sel. 2. Ya biimi olarak dolu. 3. sf. (Su iin) ok scak. 4. Pek ok. [DS] hm, -m [Far. hm p--] {OsT} is. Kzgn olma durumu; fke; kzgnlk, hma gelmek, K z mak; fkelenmek.\\ ... in hmna uramak, Birisi-

hssisa, [Ar. h 1 ^ * ^ ] (hissi:sa:) {OsT} sf. Bir kiiye veya bir eye zg olm a durumu, hsta, [Ar. ha] {az} is. Pay; hisse. [DS] h 1, [ha / h (yans.)] is. Kuru ve sert eylerin birbi rine srtnmesini, arpmasn; cam ya da metal eyalarn birbirine dokunmasn ve bu srada kan sesleri anlatan kk. [Zlfikar] h h, h-r hr, h-r olmak, h-r-t, h-ta-k S h h, Srtnen ipek vb. kumalarn kard ses. h2, [hi / h / hic (yans.)] is. Hkrmay anlatan kk. [Zlfikar] h-kr-mak, h-kr-t-mak, h-kr-k h3, [h (yans.)] is. Soluk alp vermeyi, ksrmeyi ve sylenmeyi anlatan kk. [Zlfikar] h-da-mak, h h, h--la-mak, h-r-da-mak, h-la-mak, h-ta-mak, h-ta-m h4, [h / ho / h (yans.)] is. Suyun kaynamasn, kaynayp yeryzne kmasn anlatan kk. [Zlfi kar] h-l-da-k, h-r su h5, [h (yans.)] {az} is. 1. Kemik, aa vb. eyle rin ezilmesini, ufalanmasn anlatan kk. 2. sf. i bo; rk. [DS] S h kmak, 1. Paralanmak. 2. ok yorulmak. h6, [h (yans.)] {az} sf. 1. Ar. 2. ok. [DS] h7, [? h] {az} is. Kurt kpeklerinin boynuna ta klan demirli zel tasma. [DS] ha, [Ar. h 'a {OsT} is. Doum srasnda len annenin kam yarlarak karlan ocuk, hadan, [h (yans.) > h-a-dan] {az} zf. Birden ve sert bir hrt ile. [DS]

S M

. i,* *

HI

nin fke ve kzgnlndan dolay azarlanmak, d vlm ek vb. zarara uramak. hmlanma, [hm-la-n-ma] is. fkelenme; kzma, hmlanmak, [hm-la-n-mak] dnl.f. [-r] Kzgn hle gelmek; fkelenmek, hnmak, [h (yans.) > h-m-mak] {az} dnl. f. [-r] 1. Y um ruunu kaldrarak vuracakm gibi yapmak; fkelenmek. 2. Rahat etmek. [DS] hr1, [h (yans.) > h-r] is. 1. K uru ve sert eyle rin birbirine srtnmesini, arpmasn; cam ya da metal eyalarn birbirine dokunmasn ye bu srada kan sesleri anlatan yansmal gvde. 2. Hkr may anlatan yansmal gvde. 3. Soluk alp ver meyi, ksrmeyi ve sylenmeyi anlatan yansmal gvde. 4. Suyun kaynamasn, kaynayp yeryzne kmasn anlatan yansmal gvde. 5. Kemik, aa vb. eylerin ezilmesini, ufalanmasn anlatan yan smal gvde, hr hr, Hrt yaparak. hr2, [Ar. kr (kabuk) => hr] is. 1. Kavunun kabuk ksm. 2. Olgunlamam kavun. 3. Kt tabaklama sonucu baz sert ksm lar olan deri. 4. {az} Taze salatalk. [DS] 5. {az} Sebze, meyve. [DS] hr3, [Erme, hoor] {az} sf. 1. (Kii iin) iri, i man ve gl. 2. Sert karakterli ve kaba. 3. argo. Aptal; dncesiz. 4. i iine smayan; yaramaz.
[DS]

hr olmak, {az} ok yorulmak; yorgun olmak.


[DS]

hr4, [h-r] {az} sf. 1. (nsan, hayvan vb. iin) hastalkl; zayf; elimsiz. 2. (Sebze meyve iin) rm. 3. (M eyve iin) sulu. 4. is. Bir eyin art ; ie yaramayanlar; sprnt ve dknts. [DS] hr etm ek, {az} 1. Paralamak. 2. Birini kendinden geecek kadar dvmek. 3. Yok etmek; bozmak. [DS]|| hr kmak, (Eyalar iin) y p ranm olmak; rselenm ek.|| hr olm ak, {az} 1. Para para olmak; ufalmak. 2. Eskimek; ypran mak. 3. Hastalktan y a da yorgunluktan bitkin dmek. [DS] hr5, [h-r] {az} is. 1. N em li toprak. 2. amur olduu iin zamannda ekilemeyen toprak. 3. rn yetimesine elverili olmayan, sert toprak. 4. ri taneli kum luk yer. 5. Suya batm ayan akl. 6. Ya odun. [DS] hr6, [h-r] {az} is. 1. Patiska veya amerikan bezlerinin kolas; iri. 2. Yastk, yatak, yorgan vb. eylerin iine konulan pam uk ya da yn; ktk. 3. Alm pam uk kozas. [DS] S1 hr otu, {az} bot. Msr yoncas, (Trifolium lenguminosae). [DS] hr7, [h-r] {az} is. ok scak su. [DS] S hr su, {az} K aynar su. [DS] hr8, [h-r] {az} is. 1. ri saman. 2. Samanndan tamamyla ayrlmam tahl. 3. Tahl iindeki sa man ve toz toprak. [DS] hr9, [h-r] {az} is. Yorgunluk. [DS] hr kmak, {az} Yorgunluktan bitkin dmek. [DS]|[

hr10, [h-r] {az} sf. 1. Kk. 2. B o l; ok. [DS] hr11, [h-r] {az} is. Tezek krntlar. [DS] hrdama, [h-r-da-ma] is. Hrt karma eylemi, hrdamak, [h-r-da-mak] gsz. f. [-r] [-d()-yor] Hrt sesi karmak, hrdatma, [h-r-da-tma] is. Hrdamasn sala ma eylemi. hrdatmak, [h-r-da-t-mak] gl. f. [-r] Hrda masn salamak, hrday, [h-r-da-y-] is. H rdama eylem i ve biimi. hrlk, - [hr-lk] is. Hr olm a durumu; kabalk aptallk. hrt, [h-r-t] is. nce ve sert cisimlerin srtnme sinden kan hrdam a sesi, hrtl, [h-r-t-l] sf. Hrts olan, hrtsz, [h-r-t-sz] sf. Hrts olmayan, hk, [Yun. phouski] {az} is. -* fk. [DS] hkll, [hkl-l] {az} sf. Saygsz. [DS] hkrk, [h-kr-k] {az/ is. Hkrk. [DS] hkrtmak, [k-kr-t-mak] {az} gl. f. [-r] K krtmak. [DS] hlama, [h-la-ma] is. Hlt sesi karma eylemi, hlamak, [h-la-mak] gsz. f. [-rj [-l()-yor] 1. Hlt sesi karmak. {eAT} (ayn) 2. {az} H om ur danmak. [DS] 3. {az} Sk sk nefes almak. [DS] hm, [Far. hm p--] {OsT} is. -* hm. S hm-ld, {OsT} Darlm; krgn.|| hm-gn, {OsT} Da rlm; dargn; fkeli; kzgn. || hm-nk, {OsT} flceli; kzgn. hma, [? hma] {az} is. Avu. [DS] hmalam ak, [hma-la-mak] {az} gl. f. [-ar] [l()-yor] Avulamak. [DS] hmar, [? hmar] {az} is. zm salkmlarnn yere dememesi iin asm a dallarnan altna destek ola rak konulan atal denekler. [DS] hmin, [Far. hmn jy>--] (hmi.n) {OsT} sf. Darl m; dargn. hnamak, [h-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()-yor] Sk sk nefes alp vermek. [DS] ht, [Far. ht c - -] {OsT} is. 1. Kerpi. 2. Tula. 3. K k bir mzrak biiminde, ortas ip halkal ve orta parm aa taklarak atlan eski bir sava arac. 4. {az} Byk bak. [DS] 5. {az} U cu sivri demir. [DS] 6. {az} Zpkn. [DS] t? ht etm ek, {az} Ke sip atmak. [DS]|| ht- hm, {OsT} Pimemi ker p i .|| ht-i phte, {OsT} Frnlanm tula.|| httbe, {OsT} Tula oca.|| ht-zen, {OsT} Tulac. hta, [? hta] {az} is. K urt kpeklerinin boynuna taklan demirli tasma. [DS] htam, [h-ta-m] {az} is. Homurtu; grlt. [DS]

HI

M M C E SOM
htta, [Ar. htta Jai-] {O sT} is. lke; memleket. S htta-i cesme, {O sT} B yk lke.|| htta-i evvel, {O sT} gk b. D okuzuncu ve en sonuncu gk tabaka sna kadar btiin ar. || htta-i kl, {O sT} gk b. - * htta-i evvel, hv, [kv / hv] {eT} is. Kut; saadet. [EUTS] hvga, [hv-ga] {az} is. sknts. [DS] hvgam ak, [hv-ga-mak] {az} gsz. f. [-r] [-g()yor] 1. Bir felaketi nceden sezerek sklmak. 2. gl. f. Kkrtm ak; ayartmak. 3. zendirmek. [DS] hvlg, [kv-l / hv-l] {eT} sf. Kutlu. [EUTS] hyaban, [Far. hybn jU U -] (hya:ba:n) {O sT} is. 1. ki taraf sk ve yksek aalarla evrili geni yol. 2. Ortasndan su akan aalk yer. hyabet, [Ar. hybet o j U ] (hya:bet) {O sT} is. Pay bulunma; nasibi olma, hyallam ak, [hyal-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()yor] 1. Sezmek; anlamak; hissetmek. 2. Farkna varmak. 3.. Hayal grmek. [DS] hyam, [Ar. hayme > hym j-U-] (hya:m) {OsT} is. adrlar. hyanat, [Ar. hyanet > hynt oU U -] (hya:na:t) {OsT} is. Hainlikler; ktlkler, hyanet, [Ar. hyanet c jU - ] (hya:net) {OsT} is. 1. Kutsal saylan deerlere kar ktlkte bulunma, el uzatma; hainlik. 2. Gveni ktye kullanma. 3. A kta vefaszlk; aldatma. 4. sf. Sznde durma yan; vefasz, fi1 hynet-kr, {OsT} H yanet eden; hain.\\ hynet-krne, {OsT} H ainlik edercesine.|| hynet-i vatan, {OsT} Vatana ktlk etme; vatan hainlii. hyaneten, [Ar. hyneten Li-] (hya:eten) {OsT} zf. yilie kar ktlk ederek; hainlik ederek, hyanetlik, -i [hynet-lik] (hya;netlik) is. yilie kar yaplan ktlk; hainlik. hyar1 [Far. hiyr j U ] (hya;r) {OsT} is. bot. 1. , {OsT} is. hk. 1. (Erkek iin) Kabakgillerden, uzun iri meyveli, srngen gvde li, iekleri sar renkli ve bir evcikli, olduka dz gn, tyl ve dikencikli ve ok tohum lu bir yllk otsu bitki, (Cucumis sativus). 2. Bu bitkinin sebze olarak yenilen meyveleri; salatalk. 3. argo. Kaba saba, yol yordam bilmez, grgsz kimse; budala. S hyar kesen, {az} Bitkilerin kklerini keserek zarar veren bir bcek; danaburnu. [DS] hyar2, [Ar. hiyr jU -] (hya;r) {OsT} is. huk. 1. Bir eyi yapma veya yapm am a hakk; seim yapma zgrl. 2. Alverite sonradan cayma ii; mal iade edebilme hakk; muhayyer olma durumu. S hyr- ayb, {OsT} Maln aypl olmas dolaysyla iade etme hakk.\\ hyr- bl, {OsT} B ulu sebe biyle nikh feshettirm e muhayyerlii,|| hyr-

htama, [h-ta-ma] {az} is. 1. Duyurma. 2. Sez dirme. [DS] htamak, [h-ta-mak] {az} g l.f. [-r] [-t()-yor] 1. H ibir eye aldrmamak. 2. Ses karmak; sylen mek. [DS] htaman, [h-ta-man] {az} sf. ok konumayan. [DS] htanmak, [h-ta-n-mak] {az} dnl. f. [r] Sus mak. [DS] hlandk, [h-ta-n-dlc] {az} nl. Sus artk! htek, [Far. htek d k -] {OsT} is. Kk kerpi. htk, - [ht-k] {az} sf. (kz, manda vb. iin) boynuzlar yukar doru kavisli olan. [DS] htnm ak1, [h-t-n-mak] {az} dnl. f. [-r] 1. Ses karmadan uslu uslu durmak. 2. rkmek; kork mak. [DS] htnm ak2, [ht-m-mak] {az} gl. f. [-r] 1. Birine gzda vermek. 2. nemsemek; stne almak; alndrmak. 3. Korumak; gzetmek; ilgilenmek.
[DS]

htnmak^, [hi-si-n-mek] {az} dnl. f. [-r] Bir eyi kendi hline brakmak; bo vermek; terk et mek. [DS] hva, [? hva] {az} is. 1. Pamuk kozas. 2. ok kurumu ey. 3. erp. 4. (amar, elbise vb. iin) eski. [DS] S hvas kmak, {az} Para lanmak; eskimek. [DS] h t1, [hat / ht (yans.)] is. Krmay, kesm eyi ve ko parmay, sert biimde srmay, kazmay anlatan kk. [Zlfkar] ht-r-da-tmak ht2, [? ht] {az} is. 1. Ktlk. 2. Kin. 3. sf. Cimri. [DS] hitam, [Ar. hitm f U-] (hta:m) {OsT} is. Yular; diz gin. htar, [Ar. hatar > htr jU^~] (htr) {OsT} is. Teh likeler. htat, [Ar. htta > htt JUai-] (hta:t) {OsT} is. lke ler; memleketler, htbe, [Ar. htbe b ir kadn ile evlenme iradesinin aklanmas. 2. Ev lenilmek zere istenilmi ya da teklifte bulunulmu kz veya kadn, hthtlanm ak, [ht+ht-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] K ederlemnek; kayglanmak. [DS] h tk 1 - [ht-k] {az} sf. (Kii iin) iman ve ksa , boylu. [DS] htk2, - [ht-k] {az} is. Hkrk. [DS] htr, [Ar. ctr] {az} is 1. am aac. 2. Itr iei. [DS] ht, [ht-] {az} sf. Dank; dzensiz. [DS] htlak, - [ht-la-k / hrt-la-k] {az} 1. Grtlak. 2. Ham kavun, karpuz. [DS]

iK n u C i m . 1 9 5 7 gabn tarr, {OsT} Satcnn sylediine gvene rek alnan bir maln yksek fiya tl olduunun anla lmas zerine doan iade etme hakk. |[ hyr- hiynet-i mrbaha, {OsT} Satcnn kt niyet ve davrannn anlalmas zerine maln iadesi ile ilgili muhayyerlik.\\ hyr- hiynet-i tevlye, {OsT} Pein olarak satn alm an bir maln, satcnn kt niyetliliinin anlalmas zerine doan iade etme serbestlii hakk.|| hyr- tk, {OsT} Efendisi tara fndan birisi ile evlendirilmi olan cariyenin azat olunduunda, kocasn istemedii takdirde nikh bozabilme serbestlii.|| hyr- nakd, {OsT} deme iin gn belirlenmi bir alverite, satcnn paray belirlenen gnde alamamas durumunda ortaya kan muhayyerlik hakk.|| hyar maraz, {eT} c retle alan adam; rgat. [DLT] hyar3, [Ar. hayr > hayyir > hyar ; U ] (hya:r) {OsT} sf. iyilii ok olan; hayr ok olan, hyaraa, [Ar. hiyr + T. aa] is. argo. Kaba saba, yol yordam bilmez, grgsz kim se; budala, hyaraalk, - [Ar. hiyr + T. aa-lk] is. argo. Kaba saba olma, yol yordam bilmezlik, grgsz lk; budalalk, hyaraas, [Ar. hiyr + T. aa-s-] is. argo. Kaba saba, yol yordam bilmez, grgsz kimse; budala, hyarat, [Ar. hyrt o ljlo -] (hya:ra:t) {OsT} is. Alveriteki sonradan cayma veya kabul etme ko nusundaki serbestlikler; hyarlklar, hyarck, - [hya-ck] is. tp. Kask len f bezlerinin iltihaplanmas ile ortaya kan hastalk, hyarcl, [hyar-cl] is. tp. -* hyarck, hyarlama, [hyar-la-ma] {az} is. H am kavun; ke lek. [DS] hyarlama, [hyar-la--ma] is. argo. Kabalk etmeye balama. hyarlamak, [hyar-la--mak] is. argo. Kabalk et meye, budalaca davranlarda bulunm aya bala mak. hyarhk, - [hyar-lk] is. argo. Kaba saba olma, yol yordam bilmezlik, grgszlk; budalalk. 0 h yarlk etmek, K abalk etmek, budalaca davran larda bulunmak. hyarembe, [Ar. hiyr + Far. senber j ^ j U - ] {OsT} is. bot. Baklagillerden tropikal blgelerde yetien tys yaprakl, sar iekli; siyah renkte olan m ey velerinin iinde arsz h afif bir mshil etkisi gsieren bir helm e bulunan bir bitki; Hint hyar, (Cassia fstula). hyat1 [Ar. hit > hyt iL=-] (hya:l) {OsT} is. Per , deler; engeller. hyat2, [Ar. hyt >\y\(hya:t) {OsT} is. 1. pek iplik; ibriim. 2. Diki inesi.

HIZ

hyate, [Ar. hyate 4.U-] (hya:te) {OsT} is. 1. Diki dikme ii; terzilik. 2. tp. Kesilen bir uzvun ameli yatla yerine dikilmesi. 3. Ameliyatta diki iin kul lanlan iplik vb. eyler. hyatet, Ar. hytet cJsU -] (hya:tet) {OsT} is. Diki ileri; terzilik. S hytet-hne, {OsT} D iki yurdu; dikim evi. hyaz, [Ar. hayz > hyz ^ L s -] (hya:z) {OsT} is. tp. Ayba hlleri, hyaz, [Ar. havz > hyz ^ U ^ ] (hya:z) {OsT} is. H a vuzlar. hyaze, [Ar. hiyzet jU-] (hya:ze) {OsT} is. huk. Sahipsiz olan ve zel mlkiyete geirilmesi uygun bulunan bir mal ihraz ederek kendi mlkiyetine geirme. hyem, [Ar. hayme > hyem glgelikler. hyere, [Ar. hyere oji-] {OsT} is. 1. Benzerlerinden ayrma; beenme; seme. 2. Seilmi; beenilmi; sekin. 0 hyere-i ns, {OsT} Sekin kimseler.J| hyeretullah, {OsT} A lla h n setii. hyr, [ky-r] {az} is. Srtnme sesini anlatr; kyrt; gcrt. 0 hyr hyr, {az} (Sebze iin) ok taze. [DS] hyrt, [ky-r-t / hy-r-t] {az} is. Tavandan dk len toprak sesi; hrt. [DS] hyl, [hy-l] {az} sf. fkeli. [DS] hyn, [? hyn] {az} sf. 1. Budala. 2. is. By. [DS] hynlanm ak, [hyn-la-n-mak] {az} edil. f. [-r] Bylenmek. [DS] hyre, [Far. hyre jv=-] {OsT} s f 1. (Gz iin) donuk; fersiz. 2. Kamam. 0 hyre-bah, {OsT} Gz ka matran; akl durduran\\ hyre-em, {OsT} 1. Kam ak gz; gz kamam. 2. Fersiz gzl. 3. Utanmaz; haysz. 4. nat. 5. Cesur. || hyre-dest, {OsT} Tuttuu ii bozan; eli sakar.|| hyre-g, {OsT} 1. (Gz iin) donukluk; kamaklk. 2. aknlk-H hyre-k, {OsT} 1. H aksz yere adam ldren. 2. Sevilen; sevgili. || hyre-rey, K t oy sahibi; oyu zarar getiren.]\ hyre-sz, {OsT} Gz kamatrc; a m a .^ hyre-ser, {OsT} Sersem; alk.|| hyreserne, {OsT} Sersemcesine; alkasna.\\ hyreser, {OsT} Sersemlik; alklk. h z1 [hz] is. 1. abukluk; srat. 2. Bir hareketten , doan g; iddet. 3. aba; gayret; takat; g. 4. fiz. Alman yolun zamana blm; srat. 0 hz al mak, Olduka uzaa atlamak veya bir engelden sram ak iin geri ekilerek birden frlama.ll hz etmek, {eAT} Hzlanmak; ileri atlmak,|| hzm alamamak, 1. Yavalayamamak; duramamak. 2. fkesini yenememek; yat amam a k]\ hzn almak, L Yavalamak; sratini kaybetmek. 2. Yatmak; {OsT} is. adrlar;

HIZ fkesini yitirmek. || hzn kaybetmek, Yavalamak; etkisini yitirmek; hkm kalmamak; geerliliini yitirm ek.|| hz verm ek, 1. Hzlandrmak; sratlen dirmek. 2. ileklendirmek; evk vermek. hz2, [hz] {eT} is. Kz. [EUTS] [DLT] hz3, [? hz] {az} is. Bor; dn. [DS] hzal, [? hzal] {az} is. Hile. [DS] hizan1 [kz > kz-an (gen)] {az} is. 1. ocuk; , kzan. 2. Aile; oluk ocuk. 3. Hizmeti; uak. [DS] & hizan hrtk, {az} oluk ocuk. [DS] hizan2, [kz-an] {azj is. ifleme dnemindeki dii hayvan; kzan. [DS] S hizana gelmek, {az} (Dii hayvanlar iin) iftleme dnemi gelmek. [DS] hizan3, [? hizan] {az} is. Bina yapmnda kullanlan uzun yuvarlak aalar. [DS] hizan4, [? hizan] {az} sf. 1. Cimri. 2. Sonradan grme; grmemi. 3. Yoksul; dkn. 4. A gzl. 5. Tembel. 6. Ahmak. [DS] S hizan etm ek, {az} Yoksul dmek. [DS] hizan5, [? hozan / hizan] {az} is. Birka yl ekilme m i tarla. [DS] hizan6, [? hizan / hzman] {az} is. Ba evi. [DS] hzane1 [Ar. hzne ^'>-] (hza:ne) {OsT} is. -* hi, zane. hzane2, [Ar. hzne -U^-] (hzane) {OsT} is. 1. mparatorluk dneminin sonlarna doru medrese de verilen stanalk dersi. 2. huk. Bir kiinin bir ocuu himayesi altna alp besleme, bytme hak ve yetkisi. hzanet1, [Ar. hzne hizanet. hzanet2, [Ar. hzanet c jU -] (hza;net) {OsT} is. 1. ocuun bakm iin tutulmu olma; stanalk; da dlk. 2. Hemirelik, hzanlk, - [hzan-lk] {az} is. Yoksulluk. [DS] hzar, [Erme, hizar] (h ar) is. 1. Daha ok su, z elektrik enerjisi veya m otor gc ile alan, tahta ve kereste bimeye yarayan byk bk. 2. {az} D eme tahtas. [DS] hzarc, [hzar-c] is. Hzar ileten veya hzarla keres te bien kimse, hzarclk, - [hzar-c-lk] is. Hzar ile kereste bi m e ii veya bu ile ilgili meslek, hzark, - [hzar-k ?] {az} is. 1. Tala. 2. Yonga.
[DS]

hzrilyaslamak, [hzrilyas-la-mak] {az} gl. f i [-r] [-l()-yr] Hayvanlarn boyun ve kuyruk stndeki tylerini tra etmek. [DS] hzka, [Ar. hzka j-5 {OsT} is. Kalabalk; yn, -] hzkal, [? hzkal] {az} is. 1. Teskere. 2. Dar gt rlen yem eklerin zerine rtlen bez peete. [DS] hzla, [hz-la] (h zla) zf. abuk olarak; abucak; sratle; hzl bir biimde, hzlaba, [? hzlaba] {az} is. N efes darl ve bronit gibi solunumu gletiren hastalk. [DS] hzlanan, [hzlan-an] sf. H zlanm a iini yapan, hzlandrc, [hzlan-dr-c] sf. 1. Hz veren; hz artran. 2. Donma, kurum a gibi fiziksel olaylar abuklatran. 3. kim. Bir kimyasal tepkimenin so nucunu abuk almay salayan; katalizr. 4. is. nkl. Bir nkleer deneyde kullanlan byk enerjili tanecikleri reten makine, hzlandrlm a, [hzlan-dr-l-ma] is. Hzlandrma ii nin yaplm a durumu, hzlandrlm ak, [hzlan-dr-l-mak] edil. fi. [-r] Hzlandrm ak ii yaplmak; hz verilm ek; hz art rlmak. hzlandrm a, [hzlan-dr-ma] is. H z verme eylemi; hzl hle getirme, hzlandrm ak, [hzlan-dr-mak] gl. fi [-r] Hz vermek; hzl hle getirmek; hzm arttrmak, hzlan, [hzlan-] is. Hzlanm a durumu ve biimi, hzlanma, [hz-la-n-ma] is. Hz kazanma, hzlanmak, [hz-la-n-mak] dnl. fi [-r] Hz kazan mak; abuklamak; sratlenmek; hz artmak, hzl, [hz-l] sf. 1. abuk; sratli; seri. 2. zf. G kullanarak; iddetle. 3. Y ksek sesle. 4. vedi ola rak; ivedilikle. 5. mecaz. Uar; apkn; hovarda. S hzl hzl, vedilikle; abuk abuk. || hzl (akn) hcum , Basketbolde, kar tarafn toparlanmasna frsa t vermeden yaplan hzl hcum; fiast break. hzllk, - [hz-l-lk] is. Hzl olma durumu; srat, hzma, [? hrzm a / hzma] is. -* hrzma, hzman, [? hzman] {az} is. 1. St ubuklarndan rldkten sonra d hayvan gbresi ile svanm bir tr eski tip kovan. 2. al ve deneklerden ya rarlanlarak yaplm bahe kulbesi. 3. iri k knden yaplan ya kab. [DS] hzmk, - [? hzmk] {az} sf. 1. (Hayvan veya bitki iin) zayf; iyi gelimemi; ark. 2. is. Ykanan bu dayn su stnde toplanan kabuk ve dier saman artklar; kapk. 3. Kk taneli veya tane tutm a yan msr. [DS] hzler, [hz + l-er] is. fiz. Hareketli bir cismin birim zamanda ald yolu len alet; ivmeler. Hzr, [Ar. hzr j-^~ \ {OsT} is. -* Hzr, hi, [hi] {az} e. 1. Evet; doru. 2. nl. Buyur! [DS] hiar, [Orta Far. hiyr jU -] {eT} is. Yardmc; dost.
[Gabain]

(hza;net) {OsT} is. -*

Hzr, [Ar. hzr j ^ ~ ] {OsT} is. 1. Halk inanlarna gre lmezlik srrna ermi ulu kii. 2. (Kk h ile) abuk davranan veya beklenmedik bir anda yardm a gelen kimse. S hzr gibi yetimek, ok skk durumda olan birinin beklemedii anda baka biri yardm a gelmek. hzrilyas, [Ar. hzr-elys (_ r.UI_^s-] {OsT} is. Alt mays gn; hdrellez.

___________________________________________ HC

hib1 [hib / hb (yans.)] is. bibik (avu) kuunun , tn anlatan kk. [Zlfkar] hib-i+bik hib2, -bbi [Ar. hibb v ^ ] {OsT} is. 1. Sevgi. 2. Sevgi li. 3. Yol arkada. hib3, -bbi [Ar. hibb ^ ~ \ {OsT} sf. Hileci; aldatc. hiba1, [Ar. hib U~] (hiba:) {OsT} is. 1. Bahi. 2. Kadna kocasndan kalan pay. 3. Vergi. hiba2, [Ar. hib U-] (hiba:) {OsT} is. Kee veya abadan yaplma adr; ak ev. hibab, [Ar. habb > hibb ^ L ^ ] (hiba.b) {OsT} is. 1. Haplar. 2. Tohumlar; taneler, hibal, [Ar. habl > hibl JL=-] (hiba.T) {OsT} is. pler; urganlar. S bibl-i savtyye-i sfl, {OsT} anat. A lt ses telleri. || hibl-i savtyye-i uly, anat. st ses telleri. hibale, [Ar. habl > hible (hiba. le) {OsT} is. 1. (Madd ve manevi) tuzak; a. 2. Ba. 3. Kement. S hibale-i izdiva, {OsT} E vlilik ba.|| hible-i elbist, {OsT} Gizli kapakl tuzak. hibar, [Ar. hibr j l y ] (hiba.r) {OsT} is.-* habar. hibat, [Ar. hibe > hibt o U ] (hiba.t) {OsT} is. Hibe ler; barlar. hibban, [Ar. hibbn gililer. hibbe, [Ar. hibbe 4^ ] {OsT} is. Kesilmi kuma par as; paavra. hibe, [Ar. hibe 4^ ] (hi:be) {OsT} is. 1. Birine bir ey balama; karlksz verme; ba. 2. huk. Bir ki inin kendi elinde bulunan maln bir bakasna veya kurum a karlksz olarak vermesi ilemi; ba lama; teberru etme. S hibe etmek, Birine kar lksz bir ey vermek; balamak: hediye olarak vermek.|| hibe-nme, {OsT} Birine bir ey ba land zam an yaplan senet. hibeb, [Ar. hibeb v+*] {OsT} is. Kesik kuma para lar; paavralar, hibere, [Ar. hibere {OsT} is. Yol yol ubuklar hlinde dokunmu kumatan yaplan elbise; ubuk lu elbise. hibernasyon, [Fr. hibem ation] is. 1. Fizik artlar deitirmek ve ila kullanm ak yoluyla, bir scak kanl hayvann veya insann vcut ss, metabo lizmas ve oksijen alimini azaltarak hayat faaliyet lerini yavalatma. 2. K uykusu, hibibik, -i [hib+ibik / e T bgk] {az} is. avukuu; ibibik. [DS] hibr, [Ar. hibr j~~] {OsT} is. 1. Bilgin. 2. retmen. 3. Yahudi haham, bilgin veya doktoru. 4. Saygya deer kii. 5. Mrekkep. (hibba:n) {OsT} is. Sev

hibre1 [Ar. hibre / hibret ,

{OsT} is. 1. Bir

ey hakknda kesin ve eksiksiz bilgi. 2. Tecrbe. hibre2, [? hibre] {az} is. Nafaka. [DS] hibrir, [Ar. hibrr ^ j^ -] (hibri:r) {OsT} is. Da ie ihibrit, [Lat. hybrida (Romal baba ile yabanc bir kadnn ocuu) > Fr. hybride] is. biy. Irk ve tr olarak farkl ana ve babadan olan ara rk; melez; andr. hibritleme, [hibrit-le--me] is. biy. 1. A sl rk zel liklerini kaybederek melez nesil ortaya kmas. 2. Melezleme; m elez duruma gelme; andrlama. hic, [hi / h / hic (yans.)] is. Hkrmay anlatan kk. [Zlfkar] hic-ik hica1, -a i [Ar. hic1 d - ] (hica:) {OsT} is. Bilmece; bulmaca. hica2, -ai [Ar. hic *W^] (hica:) {OsT} is. H icvet me. hicab, [Ar. hicb ojU^] (hica:b) {OsT} is. -* hicap. > hicb- ebr, {OsT} Bulut perdesi. || hicb- ihre, {OsT} Yz rts]| hicb- haciz, {OsT} 1. anat. Gs boluu ile karn boluunu ayran zar; di yafram. 2. F o to ra f makinelerinde o b jektif akl n byltp klten dzenek.\\ hicb- mem, {OsT} Dlt saran zar.|| hicb- mstabtn, {OsT} anat. Plevra. || hicbiil-cevf, {OsT} anat. D iyaf ra m ^ hicbl-kebed, {OsT} anat. Diyafram. hicabat, [Ar. hicb > hicbt o L l ^ ] (hica:ba:t) {OsT} is. irinlik muskalar; tlsmlar, hicabet, [Ar. hicb > hicbet O jU ^ ] (hica:bet) {OsT} is. 1. Perdecilik; kapclk. 2. M abeyincinin ii ve meslei. hicab, [Ar. hicb L i^ ~ ] (hica:bi:) {OsT} sf. Zar ve S perde ile ilgili olan. hicac1, [Ar. hicc <r zn ikinci kat. hicac2, [Ar. hicc jr belgeler. faical1, -li [Ar. hacle > hicl Jl^=-] (hica.i) {OsT} is. Gelin odalar; gerdekler. hical2, -li [Ar. hecl > hicl JU j ,] (hica.T) {OsT} is. ukurlar; uurumlar, hicam, [Ar. hicm j*W (hica.m) {OsT} is. (Hayvan *=-] iin) azlk. hicamet, [Ar. hicm et c~=U=^] (hica:met) {OsT} is. -* hacamat. faican, Ar. hecine > hicn jU*j] (hica:n) {OsT} is. zool. Hecinler, hicap, -b [Ar. hicb v ^ " ] (hica:p) {OsT} is. 1. (hica:c) {OsT} is. Deliller; (hica:c) {OsT} is. anat. G

M IM M Perde; rt; zar. 2. Utanma; sklma; utan; ar. 3. tasvf. M utasavvflara gre gzle grlen dnyann, insan kalbinde gereklerin tecelli etmesine engel olan etkisi. S hicap duymak, Utan duymak; utanmak. || hicap etmek, Utanmak; sklmak; ar lanmak. hicapl, [hicap-l] sf. 1. rtl. 2. Utanga; sklgan, hicapsz, [hicap-sz] sf. 1. rts, perdesi olmayan. 2. Utanmaz; sklmaz; arsz, hicar, [Ar. hacer > hicr / hicre jU^-] (hica:re) fOsT} is. Talar, hicaz, [Ar. hicaz (hica:z) {OsT} is. mz. 1. Trk musikisinin dgh perdesinde karar klan sekiz numaral basit bir makam. 2. Trk mziinde do diyez notasn andran perde. hicazi, [Ar. hicaz! lSjU-j-] (hica.zi:) {OsT} sf. 1. H icaza ait. 2. Hicazl. hicazkr, [Ar. hicz+Far. kr jlS'jU-] {OsT} is. mz. T rk mziinde rast perdesinde karar klan gzel bir makam. hicazyolu, [Ar. hicaz + T. yol-u] {az} is. Samanyo lu. [DS] hicce, [Ar. hacc > hicce t^-] {OsT} is. Bir kere hacca gitme. 0 hiccetiil-ved, Veda hacc. hice, [Ar. hece] {eAT} is. M ezar ta. S hice ta, {eAT} M ezar ta. hicildem ek, [hicik-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yo r] Gzetlemek. [DS] hicikmek, [hic-ik-mek] {az} gsz. f. [-ir] 1. ini ekerek alamak. 2. rpermek. [DS]

1960

len Hz. M uham m edin M ilad 622 senesinde M ek k eden M edineye yapm olduu g. S hicret etmek, G etmek; gmek; y e r deitirmek.j| hicret-i nebeviyye, {O sT} Hz. M uham m edin Mek ke 'den Medine e g etmesi. y hicri, [Ar. hicr (hicri:) {O sT} sf. 1. Hicretle ilgili. 2. Hz. M uham m edin M ekkeden M edineye yapm olduu gle ilgili; bu olaya dayanan. 3. Hicreti balang olarak kabul eden. S hicr tak vim, Hz. M uham m edin hicretini balang noktas olarak kabul eden ve Gne ylna gre on gn ksa olduu iin her 36,5 ylda bir y l fa zla lk gsteren takvim. hicv, [Ar. j^ * ] {O sT} is. -* hiciv. hicvetme, [Ar. hicv + T. et-me] is. A lay yollu anlat ma eylemi; alayl tenkit, hicvetmek, [Ar. hicv + T. et-mek] gl. f. [-(d)-er] [(d)-i-yor] A lay ederek eletirmek; yermek. hicvi, [Ar. hicv l S j ^ ] (hicvi:) {O sT} sf. Yergi ile ilgili; yermeli, hicviyat, [Ar. hicviyt I ^ j ] (hicviya:t) {O sT} is. ed. Yergili iirler, hicviye, [Ar. hicviyye {Os T} is. ed. Konusu bir kii veya kurum u alay ederek eletirmek olan iir; yergi; talama. h i1 [Far. h gj>] {OsT} zf. 1. Olumsuz bir cmlenin ,

anlamn pekitirm ek iin kullanlr. 2. Soru cmle lerinde herhangi bir zaman, tesadfen anlamla rn verir. 3. is. Bo; deersiz ve nemsiz olan ey. 4. nl. Bir soruya ak ve net cevap verilmek is tenm edii zaman sylenir. 5. {eAT} Kt; deersiz. hicir, [Ar. hicr (hici.r {OsT}) is. Yaradl; huy; fi1 h--h, {OsT} 1. Tamamyla y o k olan. 2. Hi det. olmayan. || hi de, Kesinlikle; katiyen. || hi deil, hiciren, [? hiciren] {az} is. htihap. [DS] Asla; kesin olarak; kesinlikle.\\ hi deilse, 1. hiciv, -evi [Ar. hecv y ^ ] {OsT} is. 1. K usur ve g nemli olmasa bile; baka bir ey yoksa da. 2. En lnlklerin anlatld i yergi. 2. ; Kiisel, siyasi, i r az; en azndan. 3. B ari.|| hie dilemek, {eAT} Yok din, ahlak veya edeb alanlarda yazlm veya pahasna alm ak istemek. || hie gitmek, Boa g it sylenmi yergi. 3. Trelerin yerildii yaz. 4. Biri mek; kaybolup gitmek; kaybolmak.\\ hie indirge ile veya bir eyle alay edilen herhangi bir yaz veya mek, H i saymak; nemsiz bulmak; nemsiz saykonuma. mak. || hie satmak, {eAT} 1. Yok pahasna vermek. 2. K arlk alam ayarak te le f etmek. || hie saymak, hicr, [Ar. hicr / hecr {OsT} is. 1. Ayrlk; ay nem vermemek; nemsiz bulmak.\\ h-istn, rlma. 2. Sayklama, {OsT} Yokluk lkesi; adem.\\ h-kre, {OsT} i y o hicran, [Ar. hicr > hicran u t (hicra:n) {OsT} is. 1. lunda gitmeyen.\\ h-kes, {OsT} H i kim se. || hi B ir yerden veya bir kiiden ayrlma; ayrlk. 2. Ay kimse, (nsan olarak) ortalkta grnmeyen; bu rln dourduu ok byk znt. S hicrnlunmayan.|| hi kitap amamak, Ders alma mel, {OsT} Hicran bildiren.\\ hicrn-zede, {OsT} mak.,|| hi mi hi, Tamamen yok; hi.|| hi olmak, 1. Ayrla d m i 2. zlm; kederli. || hicran Kaybolmak; eriyip gitmek.\\ hi yoktan, 1. H ibir olmak, {OsT} 1. Ayrla y o l amak. 2. znt sebep veya zorunluluk yokken; sebepsiz yere; se vermek; dert olmak. bepsiz olarak. 2. Bununla da yetinebiliriz. anla m katar.\\ hi yznden, nemli saylabilecek bir hicret, [Ar. hicr > hicret o ^ j s ] {OsT} is. 1. Bulun zorunluluk ve sebep olmakszn. duu yerden baka bir yere g etme; yer deitir m e; g. 2. isi. Hicr takvimin balangc kabul edi hi , [? hi] {az} is. Bacak kemii. [DS]

lil R

SM. 1961

HD

hi3, [? hi] {az} is. M sr patla; kavurga. [DS] hi4, [? hi] {az} is. Tuz. [DS] hibir, [Far. h + T. bir] (h ibir) sf. nne getiril dii isme ait varlktan b ir tane bile bulunmadn ifade eder. hibiri, [Far. h + T. bir-i] (h ibiri) zm. Sylenen lerden bir tekinin bile ortada bulunm adn belirtir, hii, [hi-i] is. l.fe l. Gerein bir tem eli bulunm a dn, her trl gerek varl inkr eden ar bi reyci. 2. Her trl siyasi dzeni inkr ile toplumun bireyler zerindeki basksn kabul etmeyen kii, hiilik, -i [hi-i-lik] is. l . fel. Gerein bir temeli bulunmadn, her trl gerek varl inkr eden ar bireycilik; yokuluk; nihilizm. 2. Her trl siyasi dzeni inkr ederek toplum un bireyler ze rindeki hibir basksn kabul etmeyen gr. 3. Ahlak gerei ve deerleri reddeden reti; nihi lizm; yokuluk. hi, [Far. h (hi:i:) {OsT) is. Yokluk; bo luk. hii, [gici / gicik] {az} sf. Kirli; pis. [DS] hiik, -i [eAT gicik] {az} is. Gz ars. [DS] hiin, [? hiin] {az} is. Yrek; kalp. [DS] hileme, [hi-le-me] is. Hi yerine koyma; nem ver meme; nemsememe, hilemek, [hi-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Hi yerine koymak; yok saymak; nem vermemek; nemsememek. 2. {az} Ziyan etmek. [DS] hiletirme, [hi-le--tir-me] is. 1. H i durumuna getirme; yok etmeden yok sayma; inkr etme. 2. fel. Kendini inkr etme, hiletirmek, [hi-le--tir-mek] gl. f. [-ir] 1. Hi durumuna getirmek; yok etmeden yok saymak; in kr etmek. 2. fel. Kendini inkr etmek; kendi benli inde hilii kabul etmek, hili, [hi-li] {az} sf. Tal. 0 hili toprak, {az} Tal toprak. [DS] hilik, -i [hi-lik] is. 1. Hi olm a durumu; yok olma; yokluk. 2. fel. M odern varoluu felsefede gereklerin, gerekteki zelliklerin, gerek olan durumlarn inkr veya baka yollarla yok saylma s; yokluk. hisinmek, [hi-si-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Bo vermek; nem vermemek; hdnmak. [DS] hiten, [Far. h +T. -ten] sf. 1. nemsiz; deersiz. 2. zf. Gereksiz yere; yok yere; karlksz olarak; abasz. hidab1 [Ar. hadeb > hidb oIj^-] (hida:b) {OsT} is. , Kamburluklar. hidab2, [Ar. hizb oU >^] (hiza:b) {OsT} is. Boya; kna. S hidb-ld, {OsT} Renkli; renk renk. hidac, [Ar. hidc jr '- ^ ] (hida:c) {OsT} sf. Kusurlu; eksikli.

hidace, [Ar. hidce yk.

(hida:ce) {OsT} is. Deve

hidad, [Ar. hidd ->1-^] (hida.d) {OsT} is. Dul kadn larn sslenmekten ve parfm kullanmaktan v az gemesi. hidadet, [Ar. hiddet col-i^-] (hida:det) {OsT} is. D e mircilik. hidak, [Ar. hedeka > hidk Jjl>-] (hida:k) {OsT} is. Gz bebekleri, hidal, -li [Ar. hidal JI-U-] (hidad) {OsT} is. Kollar bacaklar semiz, etli butlu kadnlar, hidam, [Ar. hidm fl--] (hida:m) {OsT} is. Deve ayaklarm a balanan kstekler, hidan, [Ar. hidn ul-x*] (hida:n) {OsT} sf. Ahmak, hidas, [Ar. hids nihayet. hida, [Ar. hid Jil-is-] (hida:) {OsT} is. Trmalama, hidat, [Ar. hd > hidt o l a*] (hida:t) {OsT} is. D o ru yolu gsterenler, hidatit, -di [Fr. hydatide] is. zool. nsan ve pek ok canlnn karacierinde gelien kpek tenyasnn larvas, (Eohinococcus granulosus). hidaye, [Ar. hidye ^.lAs-] (hida.ye) {OsT} is. zool. aylak. hidayet, [Ar. hidyet c-jIa*] (h id a yet) {O sT} is. 1. Doru yola yneltme. 2. Bir kim seye Allah tarafn dan ilham edilen doru yolu bulm a sezisi; hak yol. 3. Doru yol; kurtulu; slamlk. 0 hidayete er mek, Mslman olmak; kurtulua ermek. hiddet, [Ar. hiddet o j ^ ] {O s T} is. 1. Kzgnlk; fke. 2. Keskinlik; sertlik. 0 hiddete gelmek, Sinirlen mek; kzmak. || hiddete kaplmak, fkelenmek; kzmak. || hiddet etmek, fkelenmek; kzmak. || hiddet-i basar, {O sT} Gr keskinlii,|| hiddet-i ha vas, {O sT} Duyularn keskinlii.|| hiddet-i seyf, {OsT} Klcn keskinlii,|| hiddet-i t, {O sT} Klcn keskinlii,|| hiddet-i zek, {O sT} Zek keskinlii hiddetlendirme, [hiddet-le-n-dir-me] is. Kzdrma; fkelendirme, hiddetlendirmek, [hiddet-le-n-dir-mek] gl. f. [-ir] Bir kimsenin hiddetlenmesine yol amak; kzdr mak, fkelendirmek, hiddetleni, [hiddet-le-n-i] is. Hiddetlenme eylemi veya biimi. hiddetlenme, [hiddet-le-n-me] is. Kzma; fkelenme, hiddetlenmek, [hiddet-le-n-mek] dnl. f. [-ir] Hiddetli bir duruma gelmek; kzmak; fkelenmek, hiddetli, [hiddet-li] sf. fkeli; kzgn, hiddetsiz, [hiddet-siz] sf. fkesi ve kzgnl olm a yan; fkesiz. (hida:s) {OsT} is. Son; bitim;

HD

H H K H .1 M 2
{O s T}

h ide, [? hide] {az} is. Ayakkab. [DS] hidem , [Ar. hidmet > hidem

trlm am sularn ak hz, akntlarn dorultusu, debisi, basnc gibi olaylar ve bunlarla ilgili ka nunlar, bu svlarn iine batrlm cisimlerin kar revler; hizmetler, latklar direnci inceleyen bilim dal. 2. sf. Bu h idem at, [Ar. hidem > hidemt oLolji-] (hidema.i) bilimle ilgili olan, {OsT} is. ler; grevler; hizmetler, t? hid em t- h id ro e lek trik , -i [Fr. hydro-lctrique] sf. Y ksek k k a, {OsT} M ahkmlara grdrlen ar iler; ten den veya akntnn etkisi ile elektrik enerjisi prangaya vurulma; krek cezas. retimine dayanan. 0 h id ro e le k trik sa n tra l, Su hidik, -i [edik > hidik] {az} is. Bir tr kar ayakka gcyle elelctrik enerjisi reten merkez. bs. [DS] h id ro fil, [Fr. hydrophile] sf. 1. Suya dkn; sucul. hidilem ek, [hidi-le--mek] {az) ite, f. [-ir] Birbi 2. Suyu souran. 3. Baz svlarn iine konunca rine dman olmak. [DS] ien koloidal madde. 4. biy. Su bcei. <3 h id rofil p am u k , Pansum anda kolayca sv emebilen dezen hidillenm ek, [hidi-l-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] fe k te pamuk. Birilerine dman olmak. [DS] h idrofobi, [Fr. hydrophobie] is. Su korkusu, h id iri, [? hidiri] {az} is. Lades. [DS] h id m et, [Ar. hidmet c~-U-] {OsT} is. 1. ; grev; h id ro fo r, [Fr. hydrophore] is. Suyu st katlara bas mak iin kullanlan zel pomba. hizmet. 2. Birinin iini yapma. 0 hidm et-g zr, {OsT} 1. Bakalarnn iini yapveren; igzar. 2. h id ro g ra f, [Fr. hydrographe] is. Bir blgedeki yer st ve yer alt sularn inceleyen uzman, Komisyoncu.\\ hidm et-i askeriye, {OsT} Askerlik h id ro g rafi, [Fr. hydrographie] is. 1. Bir blgedeki grevi. !| hidm et-i y r n - saf, {OsT} Safa dostla yer alt ve yer st sularnn durumunu inceleyen rnn hizmeti.|| h id m et-k r, {OsT} Hizmeti. bilim. 2. Bir blgedeki akarsu ile gllerin btn. h idm etlenm ek, [hidmet-le-n-mek] {eAT} dnl. f. [3. Bir blgedeki kylarn, adalarn topografyas, ir] Birini ie almak; ite kullanmak, h id ro je n , [Yun. hydro (su) + gennon (douran) > Fr. h id ra , [Fr. hydre] is. biy. Hidralar takm ndan 1 cm. hydrogne] is. kim. Oksijenle birleerek suyu olu uzunluunda, torbay andrr bir vcudu olan, az turan, atom numaras 1, renksiz, kokusuz ve tatsz evresinde on kadar dokunac bulunan bir tatl su gaz element; sembol: H. S h id ro jen balants, hayvan, (Hydra). kim. Bileim inde hidrojen ile fliior, oksijen ve azot h id ra la r, [hydra-lar] is. biy. rnek hayvan hidralar gibi elem ent bulunan iki m olekl arasndaki ba olan selentereler takm, lant biimi. || h id ro je n b om bas, A r hidrojen h id rasit, -di [Hidrogne + acide > Fr. hydracide] is. atomlarnn ekirdeklerinin kaynaarak helyum kim. Hidrojenin baz ametallerle oksijensiz ortamda m eydana getirm esi srasnda aa kan ok b birlem esinden meydana gelen bir tr asit, y k miktardaki enerji temeline dayanan bomba; h id ra t, [Fr. hydrat] is. kim. 1. Bir maddenin su ile termonkleer bomba.\\ h id ro je n g iderm ek, B ir verdii birleik. 2. Eskiden hidroksitlere verilen bileikteki hidrojeni almak, aa karmak.\\ h id isim. ro jen iyonu, Elektronunu kaybetmi ve yalnzca h id ra tla m a , [hidrat-la-ma] is. kim. Bir maddeyi su proton hlinde olan hidrojen atomu. balayarak hidrat durum una getirme, hid ro jen lem e, [hidrojen-le-me] is. kim. B ir maddeye h id ra tla m a k , [hidrat-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] hidrojen balanm asna dayanan kimyasal ilem, kim. Su ile birletirmek, h id ro j enlem ek, [hidrojen-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)h id ra tla m a k , [hidrat-la--mak] dnl. f. [-r] kim. yor] kim. B ir birleik veya elementi hidrojen ile H idrat durumuna gelmek, birletirmek. h id ra tlatrc, [hidrat-la--tr-c] sf. kim. Bir hidrat- hidro jeo lo ji, [Fr. hydrogologie] is. Yer alt sular lama meydana getiren, nn aratrlmas ve elde edilmesi ile uraan bilim h id ratlatrlab ilen , [hidrat-la--tr-l-a+bil-en] sf. dal. kim. Hidrat hline getirilebilen, h id ro k a rb o n , [Fr. hydro+carbone] is. kim. Hidrojen h id ra tl, [hidrat-l] sf. kim. 1. Su ile birlemi olan. 2. ve karbonun m eydana getirdii ikili bileik, Birleiminde su bulunan, h id ro k a rb o n a t, [Fr. hydro+carbonate] is. kim. Hid h idro-, [Yun. hydor (su) > Fr. hydro-] n ek. Bana ratl bazik karbonat, getirildii latince kkenli kelimelere su ile ilgili, h id ro k a rb r, [Fr. hydro+carbure] is. kim. Hidrojen suya a it anlamlar katan n ek. ve karbonun m eydana getirdii ikili bileik; hidro h idrobiyoloji, [Fr. hidrobiologie] is. 1. Sularda karbon. yaayan canllarn hayatn inceleyen bilim. 2. sf. h id ro k lo rik , -i [Fr. hydrochlorique] sf. kim. Hidro B u bilimle ilgili olan, jen ile klorun birlem esinden m eydana gelen. 3 h id ro d in am ik , -i [Fr. hydrodynamique] is. 1. Sk h id ro k lo rik asit, Eki, kokusu keskin, renltsiz, 1.27 is. ler; g

f l n m f C E x u H f 1963

zgl arlnda, kolayca svlaabilen hidrojen ve hife, [Ar. hfe tiJ-] (hi.fe) {OsT} is. -* havf. klorun bileimi ile meydana gelm i asit; tuz ruhu: hiffet, [Ar. hiffet c - ] {OsT} is. 1. H afif olma du HCl. rumu; hafiflik. 2. abuk hareket etme yetenei. 3. hidroksil, [Fr. hydroxile] is. kim. Suyun, hidroksitle Huzur ve rahat iinde olma. 4. mecaz. Sevgide ka rin, oksiasitlerin, alkollerin formllerinde bulunan rarszlk; hoppalk. <5 hiffet-i miza, {OsT} H oppatek deerli -O H kkne verilen isim. t5 hidroksil lk.|| hiffet-i yed, {OsT} E l abukluu; beceriklilik.]| iyon, B ir elektron baland zam an eksi elektrik hiffet-merep, {OsT} Sevgi ilerinde kararsz olan; yk alan -OH kk. hoppa; hafifmerep. hidroksit, -di [Fr. hydroxide] is. kim. 1. B ir metal fai-fi, [ng. high fdelity] (hayf) sf. Kulan normal oksidin su ile vermi olduu bileik. 2. Art ykl olarak duyamayaca kadar az sesleri ileten veya iyonlarla hidroksil kk (O H )nden oluan bileik, ykselten. hidrolik, -i [Fr. hydrolique] sf. 1. Su ile ilgili. 2. Su veya dier bir sv ile ileyen cendere. 3. is. Sularn higro-, [Yun. hygrs (nem) > Fr. hygro-] n ek. B a na getirildii Latince kkenli kelim eler nemle ak ile ilgili yasalar ve sularn ebekelerle da ilgili, neme a it anlamlar katan n ek. tlmas srasnda ortaya kan sorunlar inceleyen higrofil, [Fr. hygrphile] sf. (Bitkiler iin) nemli yer bilim dal. leri seven; nemli yerlerde yetien; nemcil, hidroliz, [Fr. hydrolyse] is. kim. 1. B ir m olekln su etkisi ile ikiye ayrlmasn salayan tepkime. 2. Bir higrom etre, [Fr. hygromtre] is. B ir ortamdaki nem miktarn lmeye yarar alet; nemler. monoalkol veya polialkol esterine su balayarak higroskop, -bu [Fr. hygroscope] is. Bir tr nem l bir maddenin yapsnda bulunan alkol ve ya asidi er. ni yeniden elde etme metodu, hidrolog, -u [Fr. hydrologue] is. Sularn fiziksel, higroskopik, -i [Fr. hygroscopique] sf. Nemeker. kimyasal ve mekanik zelliklerini inceleyen bilim higrostat, [Fr. hygrostat] is. 1. B ir ortamdaki nem orann sabit tutan alet. 2. Nem denetimi, adam veya bu konuda uzman, hidroloji, [Fr. hydrologie] is. Sularn fiziksel, kim higrotropizm, [Fr. hygrotropisme] is. N eme yne lim. yasal ve mekanik zelliklerini inceleyen bilim dal, hidrometre, [Fr. hydromtre] is. 1. Herhangi bir hijyen, [Yun. hygeia (salk) > Fr. hygine] is. 1. Salk koruma. 2. Salk bilgisi, haznedeki su yksekliini lmeye yarar alet; suler. 2. G elgit yksekliini ve ynn lmeye ya hijyenik, -i [Fr. hyginique] sf. 1. Salk korum a ile ilgili. 2. Salk bilgisi kurallarna uygun. 3. Sala rar alet. 3. A karsularn taknlar srasndaki yk yarar olan. sekliini lmeye yarar cetvel, hidroplan, [Fr. hydroplane] is. B ir hava pervanesi hik1, [hah / hak / hk / hile (yans)\ is. Glmeyi, kah kaha atmay anlatan kk. [Zlfkar] hik-ir hikir, hikveya tepkili motorla itilen, alt dz gemi; hidir-de-mek, hik-ir-ti roglisr. hik2, [Far. hk dU-] (hi:k) {OsT} is. Deriden yaplm hidrosefal, -li [Fr. hydrocphale] sf. Beyin karnck larnda beyin-omurilik svs toplanm olan, kap; tulum. S hk-i erb, {OsT} arap tulumu. hidrosefali, [Fr. hydrocphale] is. 1. Beyin karnck hikyat, [Ar. hikye > hikyt oL.lSl=-] (hik:ya:t) larnda beyin-om urilik svs toplanmas biiminde {OsT} is. Hikyeler; ykler, ortaya kan hastalk. 2. Ayn svnn beyin evre hikye, [Ar. hikye / hikyet / c-jISU-] (h ik ye) sinde, beyin zar iinde toplanmas, {OsT} is. 1. Yazl veya szl olarak bir olayn anla hidrosel, [Fr. hydrocle] is. Erbezi torbalarnda sv tlmas. 2. Yazl veya szl olarak anlatlan olay. toplanmas. 3. ed. Gerekte olmu veya tasarlanm olaylarn hidrosfer, [Fr. hydrosphre] is. Y er yuvarlann su belirli bir kalp iinde anlatm ile ortaya kan eile kapl olan blm; su kre, deb tr; yk. 4. Asl olmayan olay veya sz. 3 hidrosiyanik, -i [Fr. hydrocyanique] sf. Siyonejen hikye bileik zaman, dbl. B asit zamanl bir fiilin ile hidrojenin birlem esinden oluan ve formik asi gemite yapldn anlatan birleik zaman; idi (din nitrilini oluturan asit: HCN. di) ekiyle kurulur. || hikye etmek, B ir olay, bir hidroskopi, [Fr. hydroscopie] is. Y er alt sularn eyi btn ayrntlaryla anlatmak.\\ hikye-i m arayp bulm a ii. sebak, {OsT} Gemii anlatma.|| hikye-nvs, hidrozol, -l [Fr. hydrosol] is. kim. Sv ortam su {OsT} Hikye yazar.|| hikye-perdz, {OsT} H ik veya sulu zeltiden oluan eriyik, y e anlatan. hidrr, [Fr. hydrure] is. kim. Hidrojenin bir element hikyeci, [hikye-ci] (hik.yeci) is. 1. Hikye yazar; veya bileikle balanm asndan meydana gelen yeni ykc. 2. Hikye anlatan. bileik.

HK

T M IM M

1964

hikyecilik, -i [hilcye-ci-lik] (hikyecilik) is. Hi kye yazm a ve anlatma sanat; ykclk, hikyeleme, [hikye-le-me] (hik.yeleme) is. Anlat ma; tahkiye; ykleme, hikyeleme, [hikye-le--me] is. Hikyelemek ey lemi; ykleme. hikyelemek, [hikye-le--mek] dnl. fi. [-ir] Hik ye durumuna gelmek; yklemek. hikyeletirme, fhikye-Ie--tir-me] (hikyeletir me) is. Hikye durumuna getirme eylemi; ykletirme. hikyeletirmek, [hikye-le--tir-mek] (h ik yele tirmek) gl. fi [-ir] Hikye durumuna getirmek; ykletirmek. hikyeli, [hikye-li] (hikyeli) sf. Belli bir hikyesi olan; ykl. hikyetlem ek, [hikye-t-le-mek] {eAT} gl. fi. [-r] Hikye etmek; hikye hlinde anlatmak, hike, [Far. hke tulum. hikem , [Ar. hikm et > hikem (*=] {OsT} is. Hikmet ler. hikem , [Ar. hikem > hikem (hikemi:) {OsT} sf. H ikm et ve felsefe ile ilgili. 2. Akl ve mantk sahibi olan. 3. Fiziksel. 6> hikem vd, {OsT} ed. D ivan iirinde dnceye ve felsefeye nem veren edeb r. hikemiyat, [Ar. hikemiyyt (hikemiya:t) {OsT} is. Bilgelikle ilgili sz veya dnceler, hiket, [? hiket] {az} is. Yalan. [DS] hikirdemek, [hik-ir-de-mek / kik-ir-de-melc] {az} gsz. f. [-r] [-d(i)-yor] Ksa ksa ses kararak gl mek; kikirdemek. [DS] hikka, [Ar. hilka ^ deve. hikke, [Ar. hikke hikm et, [Ar. hikmet {OsT} is. Kant, {OsT} is. 1. Bilgelik; ha ] {OsT} is. Drt yandaki dii (hi:ke) {OsTf is. Kk

bilgi; uygulamal bilgi. || hikm et-i bedyi, {OsT} G zel sanatlar; estetik bilgisi. || hikm et-i hukuk, {OsT} H ukuk bilgisi.\\ hikmet-i hukuk, H ukuk fe l sefesi^ hikm et-i hulkiye, {OsT} A hlak felsefesi]] hikm et-i hkmet, {OsT} Hkmetin akl erdiri lemez ileri. || hikm et-i lhiye, {OsT} 1. Yaratlm olan eylerin var olu sebebi; metafizik. 2. Yalnz A llah'n bilecei zj.|| hikm et-i Lokm andan haber almak, En gvenilir kaynaklardan bilgi edinmek.|| hikm et-i madde, {OsT} in hikmeti.|| hikmet-i mehle, {OsT} A lla h n bilinmeyen srlar.|| hikmet-i nazariye, {OsT} Teoriye dayanan metafizik, matem atik ve fiz ik bilimleri.\\ hikm etinden sual olunm amak, Allah m ilerinde bizim kavrayama mamza ramen kendince bir ama olduunu ifade eden sz; sebebi aratrlamaz olmak. |] hikmet-i riyaziye, {OsT} Matematik.\\ hikm et-i siysiye, {OsT} Siyasi felsefe; siyasi iktisat.\\ hikm et-i tabii ye, {OsT} Fizik.|| hikmet-i tecrbiye, {OsT} Deneye dayanan hikmet.\\ hikm et-i ter, {OsT} A lla h n em ir ve yasaklarnn dayana saylan lah prensipler.|| hikm et-i vcut, {OsT} Varln sebebi; gerek sebep.\\ hikm et-perest, {OsT} Felsefeyi se ven; filo zo f'|| hikm et-ins, {OsT} 1. Felsefe bilen. 2. F izik bilgim. hikneten, [Ar. hikm eten (hikm eten) {OsT} zf.
{O s T}

1. Hikmetle ilgili olarak. 2. Hikmet bakmndan. hikm etihuda, [Ar. hikm eti hud 1-is. A llahn sebebini bizzat kendisinin bildii iler; akl erdirilemez iler. hikmetli, [hilcmet-li] sf. Akl erdirilemez zellikleri bulunan; hikmeti bulunan. hil, -li [Ar. hill J ^ ] {O sT} is. 1. Dince yaplmasna izin verilmi; helal. 2. Hac zamannda ihraml bu lunulan yerin dndaki her yer. hila, -a [Ar. h il'at > hilac {OsT} is. 1. Giydiri len eyler; hiPatlar. 2. {az} Tahl kurutmaya ya da aatan meyve silkmeye yarayan byk araf. [DS] hilaf1 [Ar. halefe (kar olma) > h ilaf ,
{O sT}

kimlik. 2. Felsefe. 3. Bilinmeyen sebep; akl erdirilemeyen oluum. 4. A llahn insanlar tarafndan anlalmayan ve eitli yollarla insanlara bildiril m eyen amalar. 5. Ahlaka ve gerek dnyaya ait ksa sz, atasz veya iir. 6. Eskiden fizik bilmine verilen ad. 7. A llahn zat ve sbut sfatlaryla, K u rann derin anlamn anlama ve ona gre dav ranma. 8. Derin bir dnceyi veya lah bir nitelii kavrama. 9. tasvf. Akln ve imann tesinde derin bir sezgi, bir kendinden gei, ak ile d dnyaya ait varlklardan syrlarak geree ulama yolu. S hikm et-m iz, {OsT} Hikmetle kark; hikmetli.\\ hikm et-m uz, {OsT} H ikm et retici; hikmetli.\\ hikm et-fiir, {OsT} Hikmetli szler sylediini sanan; hikm et satan.|| hikmet-i ameliye, Pratik

(hil:f)

is, 1. Kart; zt; aykr. 2. Kartlk; aykrlk; ihtilaf; ztlk. 3. Yalan. 4. Osmanl medreselerinde okutulan cedel ilminin dallarndan biri olarak fer din karsndakini, deliller bularak ikna etmesi ve yenmesi iin gdlecek yolu reten ders, fi1 hilfgr, {O sT} Kar grte olan; aksini syleyen.\\ hilf-grn, {O sT} Kar olanlar; muhalifler. || hilf-grne, {O sT} Muhalife yakr surette. || hilaf gr, {O sT} Kar taraf tutma.|| hilf- de, {OsT} fel. Sapklk; dzgszlk]\ hilf- di, {O sT} A l lagelmiin aksine; kral d.\\ hilf- hakkat, {O sT} Geree aykr olan; yalan.|| hilf- tabat, {O sT} Yaradl d; anormal]] hilf olmasn, Yan-

16 95
llk olmasn; yanlm olmayaym; sanyorum ki.\\ hilfl-de, {OsT} Yntem ve kurallara aykr. hilaf2, [Ar. hilaf lilafen, [Ar. hilfen hilafet, [Ar. halef > hilfet (hil:J) {OsT} is. St aac. (hil:fen) {OsT} zf. 1. (h il fet) {OsT} is. S hilaf- Belhf, {OsT} Salkm siit. Tersine; aksine. 2. Yalan olarak, hilaldan, [Ar. hill + Far. -dan {OsT} is. Krdanlk, hilale, [Ar. hille 4J 5U] (hil.Te) {OsT} is. Hle,

HL

(hil:lda;n)

hilalet, [Ar. hillet c J -] (hil.Tet) {OsT} is. Samimi >U dostluk; arkadalk, hilal, [Ar. hilli (hil.li;) {OsT} sf. 1. Ay gibi

olan. 2. Ayla ilgili olan. 3. is. B ir yaz tr. 4. {az} 1. Birinin yerine geme. 2. Hz. M uham m edin ve B rmck ad verilen bir tr bez. [DS] S hilli sa fatndan sonra M slmanlarn nderliini veya e at, K ab bakr veya tombak olan eski bir saat bii riatn korunmasn slenme; halifelik. 3. Halifelik mi. sresi. 4. tasvf. Bir derghta eyhin veya prin yeri ne geme, sorumluluunu yklenme. 0 hilafetin hilaliye, [Ar. hilliyye tJ'iU] (hil.Ti.ye) {OsT} is. ilgas, Halifeliin ya sa l olarak kaldrlm as,|| hila bot. Krlang otu, (Chelidonim majus). fet ordusu, Kurtulu Sava srasnda Anadolu da hilasi, [Ar. hils (hilsi;) {OsT} sf. Beyaz ve balayan kurtulu hareketine kar igal glerinin zenci melezi. basks ile stanbul hkmetinin dzenledii ordu.\\ {OsT} is. Eskiden padiah hilafet-penah, {OsT} 1. Halifelii koruyan. 2. Hali hilat, -ti [Ar. h 'a t f e unvanna sahip olan. 3. Padiah. veya vezirler tarafndan takdir edilen kiilere giydi rilen ssl elbise; kaftan. S h ilat-bah, {OsT} Hihilafetname, [Ar. hilfet+Far. nme (hil:lat giydirecek kadar nemsenmeyen kiilere verilen fetna.m e) {OsT} is. Tarikat mensuplarndan belirli elbise bedeli.|| h ilat-dz, {OsT} Hilat diken kimse.\\ bir mertebeye ykselenlere eyhleri tarafndan veri hilat giydirme, {OsT} 1. Padiah veya sadrazamn len belge. bir devlet adamna mkfat olarak hilat hediye et hilafna, [hilaf--n-a] (h il .fn a ) zf. Aksine, tersine; mesi. 2. Yaz retmenlerinin kendilerinden ders zt olarak. gren rencilerin yazlarnn stne ka izmesi. || hilaf, [Ar. hilf (hil.f:) {OsT} sf. 1. Tart hilat-i fhire, {OsT} Gsterili elbise veya ok de mal; mnakaal. 2. Tartan; mnakaac. 3. Ak erli kaftan.|| hilat-i veda, {OsT} Sarayda arla tartma sistemiyle ilgili, nan misafirlere giderlerken giydirilen kaftan. || hilafiyat, [Ar. hilfyyt (hil:fya:t) {OsT} hilat-i zerrn, {OsT} Altnla ilenmi kaftan. is. Polem ik bilgisi, hilatlemek, [hilat-le-mek] {eAT} gl. f. f-r] Hilat hilafsz, [hilf-sz] sf. H i phesiz; mutlak. giydirmek. hilal1 -li [Ar. hill Jt>U] (hila.i) {OsT} is. 1. A y n hilay, [? hily] (hila.y) {az} is. zool. Atmaca. [DS] , yay biiminde grlen ekli; yeni ay; aya. 2. Tr hilaz, [? hilz] (hila;z) {az} sf. (Kii iin) abuk hasta olan; hastalkl. [DS] nan dibindeki beyaz leke. 3. Trk bayrandaki beyaz ekillerden A yn bu biimine benzeyeni. 4. hilb, [Ar. hilb {OsT} is. 1. Yrtc hayvan trna mecaz. nce ve yaya benzer ka. 5. {az} K adnla . 2. Asma yapra. 3. Cier. 4. Turp. 5. sf. Z am rn almlarna taktklar altn dizisi. [DS] S hillpara. ebr, {OsT} A y gibi ka olan.|| hill gibi, nce ve hilbi, [? hilbi] {az} is. Drt yan taa srtlerek dzgn ya y biimindeki ka.|| hill-i ahdr, {OsT} andrlm, dzletirilmi ak. [DS] Yeilay.\\ hill-i ahmer, {OsT} K zlay.|| hill-i hilbili, [hilbi-li] {az} sf. Ak oyunu. [DS] beyz, {OsT} Beyaz hill; trnan dibindeki beyaz leke.|| hill-manzar, {OsT} 1. A y grnml. 2. hildirik, -i [hil-dirik / hild-ir-ik ?] {az} is. M erda ne. [DS] S hildirik etmek, {az} Kullanlamaya Yz ay gibi gzel olan sevgili. || hill-v ri, {OsT} cak kadar eskitmek; ie yaram az duruma getirmek. H ilal gibi olan. [DS] hilal2, -li [Ar. hill J ^ - ] (hil.T) is. 1. Di veya kulak hile, [Ar. hile (dn) (hi. le) {OsT} is. 1. Birini kartrmaya yarayan, bir ucu sivri dier ucu kak aldatmak, yanltmak, kandrm ak iin yaplan dzen biiminde tahta, kem ik veya boynuzdan yaplm veya oynanan oyun. 2. kar salamak iin bir eye alet. 2. Yeni okumaya balayan ocuklarn satrlar deersiz veya daha az deerli bir ey kartrma. S ve kelimeleri arm amak iin satr ve sayfa ze hle-bz, {OsT} -* hilebaz.|| hile hurda, Aldatma; rinde gezdirdikleri kk ubuk. 3. ki ey arasna kandrma; dalavere; dolap.|| hle-i eriye, {OsT} sokulan nc ey. 4. Ara; aralk. 5. Zam an aral Aklamakta zorluk ekilen bir durumla karla . 0 hill-i str, {OsT} Satr aral.|| hill-i lnca ustaca bir kar y o l bulma. 2. slam hukukun abn, {OsT} aban ay iinde.|| hilal otu, {az} da som ut bir olayda hukuk bir zm yolu bulma Di otu; krdan otu, (Ammi visnaga). [DS]

HL

IMIRSZl

1066

veya yasak olan bir eyi m eru yollardan hareketle yasaksz saym a.|| hle-kr, {OsT} Hileci.\\ hleperdz, {OsT} Hileci.\\ hle-sz, {OsT} H ileci.|| hile si hurdas o lm am ak, 1. Yatan ve kandrmak, al datm ak gibi huylar olmamak. 2. inde deerini drecek bir ey bulurmamak.\\ hile yapmak, 1. Aldatmak. 2. kar salam ak amacyla bir eyin iine safln bozacak daha az deerli bir ey ka rtrmak. hilebaz, [Ar. hle + Far. -bz jU aU-] {OsT} sf. Hile yapan; hileci, hileci, [hile-ci] sf. Hile yapan; hile kartran; hilekr; hilebaz. hilecilik, -i [hile-ci-lik] is. Hileye bavurma duru m u; hilekrlk, hilek, [dile-k > hilek ?] {az} is. Arzu; dilek. [DS] hilekr, [Ar. hle + Far. -kr jlS" 4 ^] (hilek.r) {OsT} sf. H ile yapan; hile kartran; hileci; hilebaz, hilekrlk, - [hilekr-lk] (hilek:r) sf. Hileye bavurm a durumu; hilecilik, hileli, [hile-li] sf. Hilesi olan; iine hile kartrlm olan; gerek ve sa f olmayan. hileli iflas, Borlu olduu kiileri zarara sokm ak iin gerekte iflas etm edii hlde hileye ba vurarak iflas etmi gibi grnme. hiles, [? hiles] {az} is. Salyangoz. [DS] hilesiz, [hile-siz] sf. 1. Hile yapmayan; kandrma ve dzen bilmeyen; drst. 2. ine hile kartrlm a m ; hilesi olmayan; saf. hilez, [Erme, hlez] {az} is. Kertenkele. [DS] hilf, [Ar. h ilf w^] {OsT} is. 1. Ant; yemin. 2. Birlik; ittifak. hilhili, [? hilhili] {az} is. Atmaca. [DS] hilhit, -di [? hilhit] {az} is. Anahtar delii. [DS] hilhp, [hil+hp] {az} sf. Parasz pulsuz, yiyeceksiz, giyeceksiz. [DS] hilim , [? hilim] {az} is. Az eski olduu hlde atlan eya. [DS] S hilim hilim, {az} E ski psk. [DS] hilim2, [? hilim] {az} is. Scaklk. [DS] hilim e, [Ar. helme] {az} is. 1. orba, pimi st, aure gibi yiyeceklerin stnde oluan ince kay mak. 2. Krema. [DS] hilkat, -ti [Ar. halk (yaratma) > hilkat cJi.U-] {OsT} is. 1. Yaratlma; yaratk. 2. Yaratlm olan ey. 3. Yaratl; ftrat, hilkaten, [Ar. hilkaten U-] (hilkaten)v zf. Yaratl olarak; yaratl ynnden, hilkat, [Ar. hilkati L ~ ] ^ (hilkati:) {OsT} sf. 1. Yaratltan gelen; doutan olan. 2. Yaratlla ilgili olan. 3. Doal olan, hilkatiyat, [Ar. hilkatiyyt oLiiJ-] (hilkatiya.t) {OsT} is. Doal nitelikler.

hlkatiyet, [Ar. hillatiyet o ^ iU -] {OsT} is. Doutan var olan zellik. hilke1, [Yun. halkio] {az} is. eme azl. [DS] hilke2, [Ar. halka] {az} is. Halka. [DS] hilkyat, [Ar. hilkyt o L ili-] (hilkya.'t) {OsT} is. Yaradltan var olan zellikler, hilkyet, [Ar. hilkyet o-jili-] {OsT} is. Yaradlta bulunma; yaradlta olma, hlk, [Ar. hlk / hlkiye / UU-] (hlki:) {OsT} sf. Yaratlla ilgili; yaradla ait. hilkmek, [il-mek] {az} is. ple yaplan ilmek. [DS] h ille1, [Ar. hille <d=-] {OsT} is. Durak; istasyon. hille2, [? hille] {az} is. K enarlan leen kadar yksek kazan. [DS] hillik, [hil-lik ?] {az} is. 1. oban kepenei. 2. sf. (Elbise iin) eski; yrtk. [DS] hilliklem ek, [hil-lik-le-mek] {az} g sz.f. [-r] [-l(i)vor] abalamak; var kuvvetiyle hareket etmek. [DS] tillikleme, [hil-lik-le--me] is. nat etme; zt gitme; srar etme. hilliklemek, [hil-lik-le--mek] {az} ite, f. [-ir] natlamak. [DS] hilm, [Ar. hilm ,4=-] {OsT} is. Karakterdeki yum u aklk; sakinlik; halim olm a durumu, hilmi, [Ar. hilm > hilm / hilmiyye / Sr^] (hilmi:) {OsT} sf. Yum uak huylu olan; kibar, hilmiyet, [Ar. hilm iyyet o-Jis-] {OsT} is. Davran ve huydaki yumuaklk; sakinlik, hilozoizm, [Fr. hylozosme] is. fel. M addenin canl ln, madde ile hayatn birbirinden ayrlmazln, evrenin tm ve tek varlk olduunu ileri sren g r; canl zdekilik, hiltik, -i [? hiltik / il-t-ik ?] {az} is. apka ve ba lk gibi giyecekleri ene altndan balam aya yara yan ba. [DS] hiltit, [Ar. hilttt c ~ ^ ~ ] (hilti:t) {OsT} is. bot. Kt kokulu bir tr zamk; eytan tersi, hilye, [Ar. hilye 4Jt^] {OsT} is. 1. nsanda bulunan vn duyulabilecek d gzellikler. 2. Ss; ziynet. 3. Gzel yz. 4. Hz. M uham m edin niteliklerini, karakterini, fizik ve ruhsal durumunu anlatan eser; hilye-i erif. 5. Bir yaz biimi. S hilye-i ihryr-i gzn, {OsT} D rt halife iin yazlm tantm yazlar.|| hilye-i enbiy, {OsT} Peygamberler hak knda yazlm hayat hikyeleri.\\ hilye-i fahr-i lem, {OsT} Hz. M uham m edin yazl portresi.|| hilye-i nebev, {OsT} Hz. M uham m edin yazl portresi.|| hilye-i erf, {OsT} Hz. M uham m edin yazl portresi.

T M I M M

1967

HN

hilyevn, [Ar.hilyevn OjJl] {OsT} is. bot. --helyun. h in i1 [hm / him / hom / hm / hum / hm (yans.)] is. , Burundan solumay, bylece fkeyi belli etmeyi, fkeli seslenme ve konumay anlatan kk. [Zlfkar] him -ih-le-mek < (him-ik-le-mek), him -ik him 2, [Ar. hm (hi:m) {OsT} is. Yaradl; huy;

him iklemek, [him (yans.) > him -ik-le-mek / himihle-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] Genizden ko numak. [DS] hinik, [him (yans.) > him-ik] {az} sf. 1. Genizden konuan. 2. is. Smk. [DS] himl, [Ar. himl J-<^-] {OsT} is. Yk. 0 him l-i cesm,

{OsT} A r yk. || himl-i haff, {OsT} H a fif yk. tabiat. himmet, [Ar. him m (manen ynelme) > himmet him3, [Erme, himn] {az} is. 1. Temel. 2. Duvar dibi. 3. Byk ta; yerli kaya. 4. Ke; aralk. 5. aldan c~j>] {OsT} is. 1. Yardm; ba. 2. yi muam elede yaplan it. 6. allk, dikenlik yer. [DS] 0 him bulunmak. 3. Kast; niyet. 4. alma; emek; gay urmak, {eAT} Temel atmak; yap kurmak. ret. 5. Ermi veya kutsal saylan bir kii tarafndan yaplan yardm veya destek; ltuf. 0 him met et himale, [Ar. himle JU^-] (hima:le) {OsT} i. -* ha mek, Yardm etmek; em ek vermek; gayret etmek. || mail. Himmetinizle! Yaplan bir iyilie teekkr anla himan, [Ar. hm n OU**] (hi:ma:n) {OsT} sf. Susa m nda sylenen sz.|| Himmetin var olsun! Yapt m; susuz. nz iyilik ve yadm la bu duruma geldik, anlam n da bir teekkr sz. himar, [Ar. him r jU ^ ] (hima:r) {OsT} is. Erkek himmetli, [himmet-li] sf. Himmeti bulunan; himmet eek. 0 him rl-vah, {OsT} Yaban eei. eden; yardmsever, himar, [Ar. him r (hima:ri:) {OsT} sf. 1. himye, [Ar. himye uo-H {OsT} is. (Yemek iin) per Eekle ilgili; eee ait. 2. Eek gibi, himariyet, [Ar. him riyet ojjU =-] (hima:riyet) {OsT} is. 1. Eek olm a durumu; eeklik. 2. mecaz. A ptal lk. himaye, [Ar. himaye / him yet / c^U^-] (hi m a ye) {OsT} is. 1. Koruma; yardm etme; kayrma. 2. zel anlama ile bir devletin daha gl bir dev let tarafndan dier devletlere kar korunm as veya idarece kontrol. 0 him aye etmek, Korumak; ka yrm ak.|| Him ye-i E tfal Cemiyeti, {OsT} ocuk Esirgeme K urum u.|| him ye-kr, {OsT} Koruyan; koruyucu nitelikli; ta ra f tutan. || him ayesine almak, Koruyuculuunu slenmek; kt eylere kar ko rumak. himayecilik, -i [himaye-ci-lik] (him ayecilik) is. Bir lkenin tarm, sanayi ve ticareti ile ilgili giriimleri yabanc rekabetlerden korum ak iin baz nlemler almay ngren sistem, himayeli, [himaye-li] (him ayeli) sf. Korunan; savu nulan. himayesiz, [himaye-siz] (him ayesiz) sf. Korumas olmayan; him ayeden yoksun braklm olan, himbirlik, -i [him+bi-lik] {az} is. Gizli szleme; az birlii. [DS] hime, [Far. hm e (hi:me) {OsT} is. Odun; ktk. {OsT} is. Gayret 0 hm e-ke, {OsT} Odun tayc; oduncu. himem, [Ar. him met > himem ve almalar; emekler, himemat, [Ar. himem / him m et > him em t o U a ] (himema:t) {OsT} is. Emekler; gayretler, himen, [Fr. hymen] is. anat. Ergen kzlarda dl yolu aznda bulunan ve ilk cinsel iliki ile ekli deien yarmay biimindeki zar; kzlk zar. hiz. himyevi, [Ar. him yevi 5.*r ~] (himyevi:) {OsT} sf. Perhizle ilgili. hin1, [hm / hin / hiin (yans.)] is. Burundan soluk almay, soluk basnc ile burun silmeyi ve burun dan konuma srasnda kan sesleri anlatan kk. [Zlfkar] hin-ik, hin(n)-ik, hin-li hin2, [? (h)in / in / Nog. (y)in] sf. 1. Kurnaz; cin fikirli; zamane; sezeen; hassas. 2. {az} Zeksn hile yapmakta kullanan. [DS] hin3, [Ar. hin j ^ ] (hi:n) {OsT} is. Zaman; zamann bir paras; an. 0 hn-i hacet, {OsT} Gerektii za man]] hn-i sefer, {OsT} 1. Yolculuk an. 2. lm. hina, [Far. hn L^i-] (hi.na;) {OsT} is. ark syle me. 0 hn-ger, {OsT} ark syleyen; hanende. hinas, [Ar. hins tiUi-] (hina:s) {OsT} is. Hem er keklik hem de diilik zellii tayanlar, hinaza, [hinaza] sf. Kin gden; iinden pazarlkl, hincek, -i [hin-cek] {az} sf. Ktlk dnen. [DS] hinci, [imdi > hinci / hincik] {az} zfi imdi; hemen. [DS] hindam , [Ar. hindm j>lxj] (hinda:m) {OsT} is. 1. yi tertipleme. 2. Uygunluk. 3. Simetri, hindarsz, [hindar-sz] {az} sf. Onursuz. [DS] hindi1 [Hind (16. yy.da Antil adalar yanllkla Bat , H int adalar sanlmt, oradan getirilen ku) > Ar. hindi l-i-a] {OsT} is. 1. (H, byk harfle) Hint veya Hindistan ile ilgili; H indistandan gelen; Hintli. 2. zool. Tavukgillerden Kuzey Amerika kl, on beinci yzylda evcilletirilen, tyleri maden par lak yeil parltl esmer, ba ve boynu plak, di-

HN kilgen ibikli, sekiz veya on kuyruk telei bulunan en byk kmes hayvan, (Melegris gallopavo). 3. Tezhip, hat ve minyatr sanatlarnda kullanlan bir tr kt. 4. argo. Aptal; akn. 5. {az} Bart s; yemeni. [DS] S hindi gibi kabarmak, Byk lk taslamak; gururlanmak; bbrlenmek. hindi2, [imdi > hindi] {az} zf. imdi. [DS] hindiba, [Yun. entybion > Ar. hindiba >L.ju*] (hin diba:) is. bot. B ileikgillerden, geni kmeler hlinde mavi ve beyaz iekler aan, kumsal yer lerde kendiliinden yetien, baz trleri sebze ola rak tketilen birka yllk otsu bitki; gneik, (Cichurium endivia). hindici, [hindi-ci] is. Hindi yetitiricisi veya satcs, hindik, -i [imdi > hindik] {az} zf. imdi. [DS] Hindistan cevizi, [Ar. hind + Far. stan + ceviz-i] is. bot. 1. Palmiyegillerden tropikal blgelerde yetien bir aa, (Cocos nucifera). 2. Bu aacm sert kabuk lu ve portakaldan daha byk, ii stl meyvesi. Hindolog, -u, [Fr. hindologue] is. Hint dili uzman veya bilim adam. Hindoloji, [Fr. hindologie] is. Hint dili bilimi. Hindu, [Far. hind j - ^ ) (hindu:) is. 1. Hindistanda yaayan Mecusi halk. 2. H indistann resm dili. 3. Yanaktaki siyah ben. 4. g k b. Satrn; Zuhal; Se kendiz. 5. sf. (nsan rk iin) siyah renkli, hindubar, [Far. hindbr hinduvane, [Far. hinduvne hindu:ba:r) {OsT} (hinduvame) is. is. 1. Yaz hokkas. 2. z. is. Hindistan, 1. Kavun. 2. Karpuz. Hinduizm , [Fr. hindouisme] is. Batl yazarlar tara fndan ok kat ve tutucu olan ge devir Brahmaclma verilen isim, hine, [Ar. hne < > (hi:ne) {OsT} is. Onurlu olma h u^ ] li. hing1 [hang / hank / heng / hng / hnk / hing / hong / , hng / hnk / hun / hng (yans.)] is. Kahkahayla ve katla katla glmeyi anlatan kk. [Zlfkar] hing-ilde-mek, hing-ir-de-m ek hing-ir mingir hing2, [hang / hing / hng / hnk (yans).] is. Sra m ay, zplamay, titremeyi, yerli yersiz patrtl ha reket etmeyi anlatan kk. [Zlfkar] hing-il-de-mek, hirg-il-im ingilim hingi, -ci [? hingi] {az} is. 1. Kestane. 2. Ceviz ii. [DS] hingil1, [? hingil] {az} is. Su kovas. [DS] hingil2, [hing (yans.) > hing-il] {az} s f Perian. [DS] hingildem ek1, [hing (yans.) > hing-il-de-mek] {az} gsz. f. [-r] [-d(i)-yor] 1. (ocuk iin) sylenerek srarla bir ey istemek. 2. (ocuk iin) ks ks gl mek. [DS] hingildem ek2, [hing (yans.) > hing-il-de-mek] {az} g sz.f. [-r] [-d(i)-yor] 1. (Beli bklm yal iin) sendeleyerek yrmek. 2. Tam hazrlanmadan, ace le ile yola kmak. 3. Terbiyesizce davranlarda bulunmak. [DS] hingilim, [hing (yans.) > hing-il-im] {az} is. Yersiz yaplan grlt patrt. [DS] S hingilim atmak, {az} Keyfine gre gezip elenmek; fin k atmak. [DS]|| hingilim ingilim, {az} (Bir i yaparken veya bir yere gelirkenki davran iin) saygszca. [DS] hingir1 [hing-ir] is. K ahkahayla ve katla katla gl , meyi anlatan yansmal gvde. S hingir hingir, {az} (Glmek iin) kahkahaya yakn bir sesle; kkr kkr. [DS] hingir2, [? hingir] {az} is. Hadm edilmi kimse; idi. [DS] hingirdemek, [hing (yans )> hing-ir-de-mek] {az} gsz. f. [-r] [d(i)-yor] 1. Sesli olarak glmek; gl mek. 2. Alamak. 3. K endi kendine sylenmek. [DS] hingirdemek, [hing (yans.) > hing-i-de--mek] Za z} ite f. [-r] Ses kararak glmek; fngirdemek. [DS] hingirti, [hing (yans.) > hing-ir-ti] {az} is. Cilveli gl. [DS] hingimek, [hing (yans.) > hing-i-mek] {az} dnl. f. [-ir] (Hafifmerep kadn iin) uygunsuz davra nlarda bulunmak. [DS] hinik, -i [hin-ik] {az} is. Smk. [DS] hinilem ek, [hin-i-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [l(i)yor] Direnmek. [DS] h ink1 -gi [Ar. hinkdL^-] {OsT} is. Kr at. , hink2, -gi [? hink] {az} is. 1. elik omak oyununda kale olarak kazlan ukur. 2. K ardan yaplan tm sek. [DS] hinka, [? hinka] {az} is. Huni. [DS] hinleme, [hin-le--me] is. Kurnazca davranlarda bulunma. hinlemek, [hin-le--mek] dnl. f. [-ir] Kurnazca davranlarda bulunmak, hinli, [hin (yans.) > hin-li] {az} sf. (Kii iin) geniz den konuan. [DS] hinlik, -i [hin-lik] is. Kurnaz olma durumu; kurnaz lk; sinsilik. hinnas, [? hinnas] {az} is. Kerpi ve amurdan yaplan tahl ambar. [DS] hinne, [? hinne] {az} is. Tandrda piirilen kk ekmek. [DS] hinolu, [hin + o(u)l-u] sf. Kurnazlkta ar giden; sinsi. hinoluhin, [hin + o(u)l-u + hin] sf. Kurnazl ile her devrin artlarna uyarak iini yrten, hinsan, [Ar. inn] {az} is. nsan. [DS] Hint, [Ar. hind {OsT} is. Asya ktasnn, gne yinde ve ortada yer alan en byk yarmadas. 0

W t 1 . 1 9 6 9

HP leri ho kokulu, yapraklar el ayas eklinde, cadde ve meydanlar sslem ek iin yetitirilen, meyveleri yenm ez ancak taze iken p vitamini bakmndan zen gin olan 15-30 m. kadar byk bir aa; atkestanesi, (Aesculus).\\ Hint kiraz, bot. Antep fistgillerden, scak lkelerde yetien, zeytin iriliindeki meyvesi yenilebilen bir tr aa ve bu aacn mey vesi; mango, (Mangifera indica).|| Hint kuma, Eskiden H indistanda dokunan ve bat lkelerinde bulunmad iin deerli saylan bir tr ipekli ku m a.|| H int safran, bot. Zencefilgillerden, kk sap larndan safrana benzer boyar madde karlan, sivri yaprakl, sar iekli ok y llk bir bitki; zerdeal, (Cudcuma longa) || Hint sars, H int kiraz yapraklar ile beslenmi inein sidiinden elde edi len ve yalboya resimde kullanlan bir sar boya. || Hint ya, H int baklasnn (kene otu) tohumlarn dan elde edilen, hekimlikte ve sanayide kullanlan bir bitkisel ya.\\ Hint ya bitkisi, bot. -* Hint baklas, (Ricinus communis). || H int yasem ini, bot. Zakkumgillerden, Amerika kkenli, m zrak gibi yaprakl ve dal ularnda talkm hlinde ortas sa r, kenarlar beyaz, byk kokulu iekleri olan grn gzel bir aa, (Plumeria acutifolia / acuminata)\\ H int zamk, Kuzeydou A sy a da y e ti en bir aatan (Garcinia hanburyi) elde edilen zamk; H int reinesi. Hinte, [Hint-e] is. dbl. Sanskiriteden etkilenmi Hint-Ari dilleri grubundan H indistanda byk b ir ounluun konutuu dil; Hint dili; Hindu; Hind. hinterlant, -d [Al. hinter (geri) + land (lke)] is. 1. Ky gerisindeki topraklar. 2. Ticaret liman veya bir sanayi blgesini besleyen evre il ve blge; i blge; arka blge, hintlemek, [hint-le--mek] {az} dnl. f. [-ir] a lmak. [DS] Hintli, [Hint-li] is. 1. H int halkndan veya bu halkn soyundan olan kimse. 2. H indistanda yaayan kimse. hinto, [Mac. hintou] is. Karoa da denilen, eskiden elilerin bindikleri bir tr yayl araba, hiper, [Yun. hyper] sf. Yksek; fazla, hiperaktif, [Fr. hyperactif] sf. Ar etken; ar ha reketli. hiperakuzi, [Fr. hyperacousie] is. tp. A r grlt veya sesten rahatsz olma durumu, hiperbol, -l [Yun. hyperbllein (yukar atmak) > Fr. hyperbole] is. mat. Bir dzlemin yeri deimeyen iki ayr noktaya gre sabit uzaklklarnn meydana getirdii eri. hiperbolik, -i [Fr. hyperbolique] sf. 1. Hiperbol biiminde olan. 2. Hiperbol ile ilgili olan, hiperboloidal, -li [Fr. hyperbolodale] sf. Hiperboloit biiminde olan, hiperboloit, -di [Fr. hyperbolode] sf. 1. Hiperbole

Hint-Ar, Bugnk ran diline benzer H indis ta n da konuulan Avrupa dilleri.\\ H int armudu, bot. Mersingillerden A m erika da yetien bir tr meyve aac, (Psidium).\\ Hint-Avrupa dilleri, dbl. D ilciler tarafndan ortak bir kke oturtulan Avrupa ve A sy a da konuulan baz diller.\\ H int ayvas, bot. Tropikal blgelerde yetien annona adl bitki nin meyvesi.|| H int bademi, K akao.|| Hint baklas, bot. Be metreye kadar boylanabilen tohumlar kene grnmnde, lkemizin Ege ve Akdeniz bl gelerinde yetien, zehirli olan tohumlarndan ya elde edilen, ok yllk bir aa; Japon emsiyesi; kene otu; H int ya aac (Ricinus comminus).\\ Hint bezelyesi, bot. 1. Baklagillerden tropikal l kelerde yetien, fasulye gibi tohumlu bir bitki. 2. Brlce.|| Hint biberi, Krmz biber.|| H int dans, bot. Budaygillerden, taneleri yenilen, darya ben zeyen bir bitki, (Sorghum vulgare).\\ H int domuzu, zool. 1. Byk Okyanustaki adalarda yaayan, k p e k dileri boynuz gibi yukar kvrk bir tr domuz, (Porcus babyrussa). 2. K obay.\\ H int fst, bot. Stleengillerden, meyve ekirdekleri zehirli bir bitki; krkas, (Jatropha crcas).\\ Hint ful, bot. Beyaz iekli bir tr nilfer; m sr ful, (Nelbrium).\\ H int grei, spor. K art ynde ve yan yana srt st yatan bir iftin i yandaki bacak larn kenetleyerek rakibini evirmeye dayanan bir gre oyunu. || Hint hyar, bot. Baklagillerden tro pikal blgelerde yetien tys yaprakl, sar iek li; siyah renkte olan meyvelerinin iinde arsz h a fif m shil etkisi gsteren bir helme bulunan bir bitki; hyarembe, (Cassia fistu la ).|| Hint hurmas, bot. Palmiyegillerden, taze filizleri H indistanda sebze olarak yenen, meyvesinden reel yaplan bir aa, (Borrassus).\\ H int inciri, bot. 1. Kaktsgillerden dz ve yass yapraks eklemli gvdeli, m ey veleri yenilebilen, p e k ok tr bulunan bir bitki, (Ficus sycomorus); Frenk inciri; kaynana dili; f i ravun inciri. 2. Dallarn ucundan aa sarkan dal lan yere dedikten sonra kk salarak yerden hem besi suyu alan yer st kkl bir bitki trii, (Ficus ndica) || Hint irmii, Baz hurma aalarnn znden karlan ve pirin gibi kullanlan niasta l madde. || H int kam, bot. Budaygillerden scak lkelerde yetien, 25 m. kadar boylanabilen, kaba rk dml gvdesinden mobilya, merdiven, bas ton gibi eya yaplabilen, yirm i be kadar tr bu lunan kam bitkiler, (Bambusa vulgaris); bambu; hezaren.\\ Hint keneviri, bot. Kenevirgillerden, Asya ve Amerika 'da yetien, yapraklarndan esrar, k if veya marihuana denilen uyuturucu elde edilen bir dii kenevir, (Cannabis sativa indica). || Hint kertenkelesi, zool. guanagillerden, bir iki metre boyunda, srtnda dikenli kntlar bulunan, pullu byk bir srngen; iguana, (iguana tuberculara). || Hint kestanesi, bot. Beyaz ve pem be iek

HP

MiiMESM

1970

benzer. 2. Hiperboln eksenlerinden birisi etrafnda dndrlmesi ile ortaya kan yzey; asimptotik bir konisi bulunan ikinci derece yzey, hiperglisemi, [Fr. hyperglycmie] is. tp. Kanda nor malin stnde eker bulunmas durumu, hiperinslinizm , [Fr. hyperinsulinisme] is. tp. Pank reasn ar enslin salglamas durumu, hiperkalsemi, [Fr. hypercalcmie] is. tp. Kandaki kalsiyum miktarnn artmas durumu, hiperkapni, [Fr. hypercapnie] is. tp. Kanda karbon dioksitin fazla miktarda bulunmas durumu, hiperkolesterolemi, [Fr. hypercholestrolmie] is tp. Kanda dolaan kolesterol orannn bir litrede 2.20 m gdan fazla olmas durumu, hiperm etrop, -bu [Fr. hypermtrope] sf. tp. 1. (Gz iin) cisimlerin grntleri a tabakann gerisinde kald iin yakn iyi gremeyen. 2. Gzleri byle olan (kimse). hiperm nezi, [Fr. hypermnsie] is. tp. Kiinin ge mile ilgili ve gerekten yaayp yamadn kestirem edii olaylar birdenbire hatrlamas biiminde ortaya kan hezeyan, hiperon, [Fr. hypron] is. kim. Ktlesi protonun kt lesinden byk; dtonun ktlesinden kk olan atom alt taneciklerin genel ad. hiperparazit, [Fr. hyperparasite] is. biy. Bir asalakta asalak yaayan baka bir asalak, hipersekrasyon, [Fr. hypescrtion] is. tp. Bir salg bezinin ar derecede salg salmas, hipersonik, [Fr hypersonique] s f Hz 15Cta yak lak olarak 6000 km/saat olan, hipertansiyon, [Yun. hyper + Lat. tension > Fr. hypertension] is. tp. Kann atar damarlara yapt, norm alden daha yksek basn; yksek atar damar basnc; yksek tansiyon, hipertroidi, [Fr. hyperthyroi'die] is. tp. Tiroit bezi salgsnn ar artmas durumu, hipnotize, [Fr. hypnotis] sf. Yapay olarak uyutul m u ve tepki verem ez durum a getirilmi durumda olan. S hipnotize etmek, 1. Yapay olarak uyut mak. 2. Birini etkisi altna alarak kendi iradesini kullanamaz duruma getirmek; bylemek.\\ hipno tize olmak, Birinin etkisi altnda kalarak bylen m i gibi donup kalmak; ekiciliine kaplmak. hipnotizm a, [Fr. hypnotisme] is. Yapay uyku hli vermeye yarayan tekniklerin tm, hipnoz, [Fr. hypnos] is. tp. Yapay yollarla insan uyutm a ve alglama ilevini azaltma. hipo-1 [Yun. hypo (alak) > Fr. / ng. hypo-] n ek. , Bana getirildii Yunanca kkenli kelimelere al ak, aa, az, eksik gibi anlamlar katan n ek. hipo-2, [Yun. hippos > Fr. ng. hippo-] n ek. Bana getirildii Yunanca kelimelere "at ve atla ilgili" anlam katan n ek.

hipoderm, [Fr. hypoderme] is. anat. A lt deri, hipoderm oz, [Fr. hypodermose] is. vet. Bvelek kurtuklarnn srlarn srt, omuz ve boyun blge lerinde ikinlikler hlinde meydana getirdii has talk. hipodrom, [Yun hippo (at) + drmos (kou) > Fr. hippodrome] is. 1. Eski Yunan ve R om ada at ve araba yarlarnn yapld yer. 2. A t yar yaplan alan; kou alan, hipofiz, [Yun. hypo (alt) + physis (varlk) > Fr. hypophyse] is. anat. Beynin alt yznde bulunan ve baz i salg bezlerinin salglanmasnda, bazla rnn da azaltlmasnda etkili olan, ayrca kendisi de dorudan baz fizyolojik olaylarda tem el rol oyna yan bir i salg bezi, hipoglisemi, [Fr. hypoglicmie] is. tp. Kanda glikoz m iktarnn azalmas sonucu ortaya kan ar hal sizlie, ar terlem eye ve h afif baygnla yol aan hastalk. hipokolesterolemi, [Fr. hypocholestrolmie] is. tp. Kanda kolesterol m iktarnn normalden aa d mesi durumu, hipokondri, [Fr. hypocondrie] is. psikol. Btn ruh sal hayatn salk durum u ile ilgili kayglara y nelmesi eklinde ortaya kan psikolojik rahatsz lk. hipokondriyak, [Fr, hypocandriaque] sf. Karamsar; tedirgin; zgn, hipopotam, [Yun. hippos (at) + portams (nehir) > Fr. hippopotame] is. zool. A frikada rmak boyla rnda yaayan ok iri yapl, geni azl, ift par makl memeli b ir hayvan; su aygn, (Hippopotamus). hipopotamgiller, [hipopotamgiller] is. zool. rnek tr su aygn olan iri yapl memeli hayvanlar fa milyas; su aygrgiller. hipostaz, [Fr. hypostase] is. Felsef grlerin veya din kurallarn dayandrld tem ellerden her biri; uknum; dayant. hipotalamus, [Fr. hypothalamus] is. anat. Beyinde talamusun n, hipofzin st yannda yer alan cinsi yet oluumu, kandaki cinsiyet horm onu salgsn, vcut scakln, uyku ve uyanklk hallerini d zenleme ve sempatik sinir sistemi merkezi gibi nemli hayat m erkezlerin yer ald beynin ana blm lerindn biri, hipotansiyon, [Fr. hypotesion] is. tp. A tar damar basncnn norm alden daha aa dmesi durumu, hipotens, [Yun. hypoteinein (alta ekilmek) > hypoteinusa (altta gerili olan) > Fr. hypotnuse] is. mat. D ik gende, dik ann karsna den en byk kenar. hipotermi, [Fr. hypothermie] is. tp. V cut scakl nn norm alden aa dmesi durumu.

m R M

. 1971

HR

hipotetik, -i [Fr. hypothtique] sf. Varsayma daya nan; varsaym la ilgili; farazi, hipotez, [Yun. hypothse (temel) > Fr. hypothse] is. Varsaym; faraziye, hippi, [ng. hippy / hippie (son moda)] is. Devlet, din, aile, evlilik, ekonomik yaay, okul vb. pek ok toplumsal kurum lan reddederek derbederce yaayan rgtl genlik topluluu, hippilik, -i [hippi-lik] is. Hippi olm a durumu, hir, - it [Ar. hirr j* ] {OsT} is. Kedi, hirabe, [Ar. hirbe < y-] (hira. be) (OsT) is. Haydut 4 luk; yol kesicilii. biram', [Far. hirm y -] (hira:m) /OsT} is. Salna y>] (hira:m) {OsT} is salma, edal edal yrme. hiram2, [Ar. herem > hirm Piramitler. hiras, [Far. hirsiden > hirs ^*1y>] (hira:s) (OsT) is. Korkma ; korku, hirasan, [Far. hirsn uL.ly>] (hira:sa.n) {OsT} sf. Korkak; dlek, hirase, [Far. hirse a-Iy*] {OsT} is. Korkulacak ey; korkuluk. hiraset1 [Ar. hirset c J l y ] {OsT} is. Topra ekip , srmek; ekincilik; tarm. hiraset2, [Ar. hirset ctj*-] {OsT} is. Koruma; sa vunma. hira, [Ar. hirr + T. a-] {az} is. orba. [DS] hirave, [Ar. hirve jly>] (hira:ve) {OsT} is. Baston; asa. hirba, [Ar. hirb Ij/~] (hirba:) {OsT} is. zool. 1. Bu kalemun. 2. mecaz. Kendine zg bir dncesi olmayan, sk sk gr deitiren kimse, hirbed, [Far. hirbd > hirbed 4>y>] {OsT} is. Mecusi rahibi. hirik, -i [hir-ik ?] {az} sf. Y rtk prtk; eski. [DS] hirimik, -i [hir-i-mik] {az} sf. st ba dzgn olmayan kimse. [DS] hire1 [? hire] {az} is. 1. Testi. 2. Kk aa yayk. , [DS] hire2, [hra] {az} sf. -* hra. [DS] hire3, [Far. hire ojj>] (hi:re) {OsT} sf. 1. arp kal m; akn. 2. Bir ie yaramaz; bo; gayesiz. 3. Cesaretli; mert. 4. Utanmaz; arsz. 5. Bulank, do nuk (gz). 0 hre-bah, {OsT} Akllara durgunluk veren; gz kamatrc.\\ hre-em, {OsT} 1. D onuk bakl. 2. A gzl; utanmaz. 3. akn; cesur.\\ hre-dest, {OsT} Elinden hibir ey gelmeyen; sa kar. || hre-g, {OsT} -* hireg.|| hre-k, {OsT} 1. Yok yere adam ldren; gaddar. 2. Cesur, korku suz. 3. mecaz. Sevgili.|| lre-rey, {OsT} Grleri

zararl olan.|| hre-sz, {OsT} Gz kamatran; a rtc,|| hre-ser, {OsT} Sersem; aptal; alk.|| hreserne, {OsT} Sersemce.\\ hre-ser, {OsT} Aptallk; alklk; sersemlik. hired, [Far. hired j / - ] {OsT} is. Akl; us. hiref, [Ar. hirfet > hiref e i ^ ] {OsT} is. M eslekler; iler; sanatlar, hireg, [Far. hre-g ^ j ~ ] (hi;regi;) is. 1. Kamatnchk. 2. aknlk; donduruculuk. hirelenmek, [hire-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Y ola kmak; yollanmak. [DS] hir em, [Ar. hirem ?y>] {OsT} is. -* ehram, hirem, Ar. hirem ^ y - ] (hiremi;) {OsT} sf. Piramit gibi. hiren, [Bulg. hren] {az} is. bot. nce uzun yaprakl, kk pancara benzer ve hardal yerine kullanlan bir tr ot. [DS] hirevl, [Mo. iregl] {eT} is. Savata n safta sava an kta; nc; nc bl; irevl. [Nevay] hirevn, [? hirevn] {az} sf. (Tandr vb. iin) ok kzgn. [DS] hirfet, [Ar. hirfet / hirfet o i_ ^ ] {OsT} is. 1. Meslek; sanat i. 2. Gzel sanatlar dnda kalan sanatlar; zanaatlar. hirif, [? hirif] {az} sf. Z ayf bellekli; bunam. [DS] hiriflemek, [hirif-le-mek] {az} gsz. f. [-r] B una mak. [DS] hirik, -i [hir-i-k ?] {az} sf. (Ayakkab, elbise vb. iin) eski. [DS] hirim, [hir-i-m] {az} is. Seki duvar. [DS] hirk, [Erme, herk] {eAT'} is. -* herk, hirmen, [Far. hirmen y -] {OsT} is. Harman, f? hirmen-i meh, {OsT} 1. Ayn evresindeki hle. 2. Yanaktaki ben.|| hirmen-shte, {OsT} 1. Harman yanm. 2: mecaz. Byk zarara uram. hirmengh, [Far. hirmengh olS-^y-] (hirmeng;h) {OsT} is. Harman yeri, hirnik, -i [yir-in-ik ?] {az} sf. 1. (Kii iin) st duda yirik olan. 2. ok zayf; sska. [DS] hirre, [Ar. hirre oy*] {OsT} is. Dii kedi, hirriye, [Ar. hirriyye ^.s~] {OsT} is. zool. Kedigiller. hirsenk, -gi [? hirsenk] {az} is. Kldan yaplm ki lim. [DS] hirt, [hart / hrt / hirt / hort (yans.)] is. Keserek ya da ekerek koparmay, ayrmay, kazmay, srmay anlatan kk. [Zlfkar] hirt-lik, hirt-le-k hirtik, -i [? hirtik] {az} s f (Kii iin) yal. [DS] hirtlek, -i [hirt (yans.) > hirt-le-k] {az} is. 1. G er danlk. [DS] 2. Grtlak.

HR

hirtmek, [hirt-mek] {az} is. Sk balanm, kolay zlmeyen dm. [DS] h is1 -ssi [Ar. hiss , {OsT} is. 1. Duyma; alglama; hissetme. 2. Kiinin dardan gelen uyaranlar ala bilme yetenei; duyu. 3. Bir olayn veya durumun insann i dnyasnda uyandrd izlenim; duygu. 4. Ahlak, felsef, estetik deerlere kar ballk ve onlar deerlendirme biimi. 5. Herhangi bir eye ynelen eilim; duygu. 6. Sezme; sezi. S hiss-i batn, {OsT} e doan duygu; sezi.|| hiss-i derfln, {OsT} e dou; sezi.|| hiss-i hl, {OsT} H l duygusu.|| hiss-i hareket, {OsT} D evin duyumu.|| hiss-i ihtiy, {OsT} Gerekseme.|| hiss-i kablelvuk, {OsT} n sezi.|| hiss-i mukaddem , {OsT} n sezi. || hiss-i mterek, {OsT} Beyinde var oldu una inanlan duy g d a n alglama merkezi.\\ hiss-i selm, {OsT} Saduyu.\\ (bir ey) hissi uyandrmak (vermek), (O eye) benzer bir duygu vermek. || his lerine kapdmak, D uygusal olarak davranmak. his2, [is] {az} is. s. [DS] hisa, [Ar. hia {OsT} is. Erkeklik organ dur duu hlde husyelerin karlm olmas, hisab, [Ar. hisb *_)l~^] (hisa:b) {OsT} is. Hesap. S hisb- amel, {OsT} Pratik hesap.|| hisb- asgar- n-m tenh, {OsT} mat. Sonsuz kkler hesab. | hisb- a r, {OsT} mat. Ondalk hesap.\\ hisb- cmel, {OsT} E bcet hesab.|| hisb- hav, {OsT} Zihinden hesaplama.\\ hisb- kat, {OsT} Kesin hesap. || hisb- tefzul, {OsT} mat. Diferensiyel hesap.\\ hisb- temm, {OsT} mat. ntegral he sap]] hisb- zihn, {OsT} Zihinden hesaplama iyz.|| hisbl-benn, {OsT} 1. Parm ak hesab. 2. ed. Hece ls. hisab, [Ar. hisb ^ L -^-] (hisa:bi:) {OsT} sf. 1. Hesa bn iyi bilen. 2. Eli sk; cimri, hisal, -li [Ar. hil JU=i-] (hisa:l) {OsT} is. Hasletler, hisan, [Ar. hin O U ^] (hisa:n) {OsT} is. Aygr. hisar, [Ar. h a r> hisar (it) j U ^ ] (hisar) {OsT} is. 1. B ir ehrin veya mevkiin dman saldrsndan ko runm asn salamak iin ytiksek ta duvarla evrili, kuleli, etrafnda hendekler bulunan kk kale. 2. Kuatma; etrafm evirme; muhasara etme. 3. muz. T rk musikisinde birleik bir makam. S hisar eri, Eskiden hisarlar korumakla grevli bir s n f as ker]] hisar erlii, {eAT} H isar zerinde beki ve gzclere mahsus delik.|| hisar eylemek, {eAT} K uatmak; muhasara etmek.|| hisr-pee, {OsT} Bir kule, kap veya kpry korumak amacyla onun ilerisine yaplan siperli kule.|| hisar perdesi, miiz. Trk musikisinde tiz sekizlinin yedinci perdesi. hisarairan, [Ar. hisar + Far. arn o l j r ^ j U ^ ] (hisa:rai:ra:n) {OsT} is. mz. Trk mziinde Rakm

Erkutlu tarafndan bulunm u olan birleik bir m a kam. hisarbuselik, -i [Ar. hisar + Far. buselik jU ^

tJ] (hisa:rbu:selik) {OsT} is. miiz. Trk mziinde hisar makam nn dizisine buselik eklenm ek suretiy le bulunmu birleik bir makam. hisarl, [hisar-l] sf. 1. H isar bulunan. 2. Hisarla evrili yer. 3. H isarda oturan. 4. is. Eskiden snr larda bulunan ehir ve kalelerde topu hizmetlerin de kullanlan bir sn f asker. hisban, [Ar. hesb > hisbn jL_~~] (hisba.n) {OsT} is. 1. Hesap etme. 2. Sanma; zannetme. 3. Ceza; azap. hisbaniye, [Ar. hisbn > hisbniyye =-] (hisba:niye) {OsT} is. fel. Kukuculuk; phecilik; sep tisizm. hisbe, [Ar. hisbe v~=~] {O sT} is. slam hukukunda devlet muhasebesi; hesap dairesi. hisleni, [his-le-n-i] is. Duygulanma eylemi veya biimi. hislenme, [his-le-n-me] is. Duygulu bir durum alma. hislenmek, [his-le-n-mek] gsz. f. [-ir] Duygulu bir durum almak; duygulanmak. h isli1 [his-li] sf. . Duygularla dolu; duygulu. 2. li; , hassas. hisli2, [is-li] {az} sf. sli, f? hisli boz, {az} Kirli boz. hisse, [Ar. hie <w*>.] {O sT} is. 1. Blnebilen bir ve ya birok nesneden bir kiiye veya bir birime den miktar; pay. 2. mecaz. B ir olaydan veya olay anla tmndan karlan t; edinilen ders. 0 (kendisi ne) hisse karm ak, 1. Sonucun kendisini ilgilen dirdiini anlamak; kendisi ile ilgi kurmak; aln mak. 2. Blnebilen nesnelerden kendisi iin de bir pa ra ayrmak; p a y edinmek]] hisse-n, {O sT} Pay alma.]] hisse-dr, {O sT} -* hissedar. || hisse-i m ahabbet, {O sT} M uhabbet dersi]] hisse-i menfa at, {OsT} Kazan; kar]] hisse-i mfreze, hk. Bir arazinin paylam srasnda p a y sahiplerinin her birine den yer]] hisse-i yia, {O sT} hisseiayia. 1 hisse kapmak, B ir olaydan kendisi iin y a 1 rarl bir gr edinmek. || hisse-mend, {O sT} 1. P a y olan. 2. Pay alan. 3. bret alan]] hisse senedi, 1. Ticar iletmelerde ortaklk sermayesine belirli oranda sahip olunduunu belirten belge; p a y bel giti; aksiyon, 2. Anonim ve limitet ortaklklarda sermayenin eit olarak blnm paralarndan her birini belirten ve kanmda aklanan zellikleri tayan deerli kt; p a y belgiti; aksiyon]] hisseyb, {O sT} Pay bulan; hisse alan. hissedar, [Ar. hie + Far. dr jta <w^-] (hissedar) {OsT} is. Herhangi bir mal, iletme, ortaklk veya

IK lilK M l 17 93

dem ve anaflaktik oka neden olan histidinden bir ite pay, katks ve buna karlk baz haklar karboksil grubunun atlmasyla treyen aminli bir bulunan kimse; hissesi bulunan; payda, baz. hissedilme, [Ar. hiss + T. e(t)-il-me] is. Duyulur, al histerektomi, [Fr. hystrectomie] is. tp. Rahmin aglanr olma durumu ve eylemi, meliyatla kesilip karlmas ilemi, hissedilmek, [Ar. hiss + T. e(t)-il-mek] edil. fi [-ir] 1. Duyulur, alglanr olmak. 2. Anlalmak; sezil histerezis, [Fr. hystrsis] is. 1. Doa olaylarndaki mek; farkna varlmak, gelimenin gecikmesi durumu. 2. Fiziksel bir ola yn ortaya kmasna sebep olan dier bir olayn hisseiayia, [Ar. hie-i yi ou.li < *> (hisseia:w -] ortaya kma gre llen gecikme. 3. Bir elekt yia:) {OsT} is. Paylara blnm emi mlkiyet ze rik yaltkan veya yumuak demir mknatslam ala rinde hak sahibi olunan paylardan her biri, rnda, mknatslanmann uygulanan indklemeden hisseiayial, [hisseiayia-l] (hisse ia:yia:h) sf. Bir nceki bir baka indklemenin etkisinde kalm ka kiinin belirli oranda paylan bulunm asna ra olmas durumu, men henz bllmemi ortak mlkiyet hlinde histeri, [Yun. hysterikos (rahile ilikin) > Fr. hys bulunan. trie] is. tp. 1. Sinir buhranlar veya rpntlarla hisseli, [hisse-li] sf. 1. in de birka kiinin pay da vuran sinir bozukluu; isteri. 2. mecaz. Ar bulunan; paydal; payl. 2. (Olay veya hikye iin) cokunluk. ders karlabilecek nitelikte, histerik, [Fr. hystrique] sf. 1. Histeriye tutulmu ohissen, [Ar. hissen L~s-] {OsT} zf. Duygusal olarak; lan. 2. Histeri ile ilgili, duygulanarak, histogram, [Fr. histogramme] is. Tabanlar eit yk hisset, [Ar. hisset o ~ i-] {OsT} is. Cimrilik; hasislik; seklikleri gsterilecek olan birimlerle orantl ola rak yan yana yerletirilmi dikdrtgenlerden m ey pintilik. dana gelen grafik tr; diyagram, hissetme, [Ar. hiss + T. et-me] is. Duyma, farkna varma, anlama durumu ve eylemi, histokimya, [Yun. histion + Ar. kimya] is. Hcrele rin ve dokularn kimyasal yapsn inceleyen bilim hissetmek, [Ar. hiss + T. et-mek] g l.fi [-er] 1. Ses, sarsnt vb. fiziksel bir uyarty alglamak. 2. Bir dal. eyin psikolojik etkisi altnda kalmak; duygulan histoloji, [Fr. histologie] is. biy. Canllardaki dokula mak. 3. Farkna varmak; sezmek; anlamak, rn oluum, geliim ve birleimini inceleyen bilim hissettirme, [Ar. hiss + T. et-me] is. Hissetmesini dal; doku bilimi. salama eylemi; sezdirme, h i1, [hi (yans.)] iinl. Teklifsiz bir ekilde birine hissettirmek, [Ar. hiss + T. et-mek] gl. fi [-ir] 1. seslenme sz. Ses, sarsnt vb. fiziksel bir uyarty alglatmak; hi2, [hi] {az} e. Hi. [DS] hissetmesini salamak; duyurmak. 2. Farkna var hi3, [Far. h ' J ^ . ] (hi:) {OsT} is. Akraba, masn salamak; anlamasn salamak; sezdirmek, hiss, [Ar. hissi / hissiyye / a ^ ~ ] (hissi:) {OsT} hian, [Far. hvn jLio.y-] (hi:a:n) {OsT} is. A k sf. 1. Duygularla ilgili; duygulara ynelik olan. 2. Sevme ve gnl balam a durum uyla ilgili, hissiyat, [Ar. hissiyyt o L > ] (hissiya. t) {OsT} is. 1. Hisler; duygular. 2. Seziler, fi1 hissiyt- hafyye, {OsT} Gizli duygular.\\ hissiyt- kalbiyye, {OsT} Gnldeki duygular.|| hissiyt- ulvye, {OsT} Yk sek duygular.|| hissiyt-perver, {OsT} Duygulu.\\ hissiyt-perest, {OsT} Duyucu. | hissiyt-perest, {OsT} Duyuculuk. hissiyet, [Ar. hissiyyet c~--] {OsT} is. 1. Duygusal olma durumu; duygusallk. 2. Duyarlk, hissiz, [his-siz] sf. Duygusuz; vurdumduymaz; du yarsz. hissizlik, -i [his-siz-lik] is. Duygusuz olma durumu; duygusuzluk; vurdum duymazlk; duyarszlk, histamin, [Fr. histamine] is. biyo-kim. avdar mah muzu ve bbrek gibi baz hayvansal dokularda yer alan, salglar artran, dz kaslarn kaslmasna, atardamar kan basncnn dmesine, dokularda rabalar. hiavendan, [Far. hY ivendn uJJjL ^.^] (hi:a:venda:n) {OsT} is. Akrabalar, hiavend, [Far. h'vend (hi:a:vend) {OsT} is. Akraba, hidamamak, [h-da-ma-mak] {az} olsz. gsz. f i [r] [-d()-yor] Bo vermek; nem vermemek; aldr mamak. [DS] hidar, [Far. h vdr (hi.da.r {OsT}) sf. Temizlik kurallarna sk skya bal olan, hier, [? hier] {az} zf. Kesinlikle; gerekten. [DS] higil, [Far. hit > ? higil] {az} is. Byk bak; saldrma. [DS] hiir, [hi-ir] {az} sf. (Sebze ve meyve iin) r m; rk. [DS] hiirik, -i [hi-ir-ik] {az} sf. 1. ok kurumu. 2. Ya biimi olarak dolu. [DS] hit1, [hit (yans.)] iinl. Teklifsiz bir ekilde birine

H seslenme sz. 0 hit hit, "Buraya bak!" anla m nda seslenme sz. hit2, [Far. hit c~-] {OsT} is. 1. Eski sava arala rndan ksa bir mzraa benzer silah. 2. Haner. 3. Deliksiz tula; kerpi. 0 hit-i ham, {OsTj Pim e m i tula; kerpi.\\ hit-i puhte, {OsT} Pim i tula.|| hit-i zer, {OsT} Altn mzrak; gne.|| hittabe, {OsT} Tula, kiremit veya kire oca veya frn .|| hit-zen, {OsT} 1. Tulac. 2. M zrak atan; mzrak. hitek, [Far. hit > hitek {OsT} {az} 1. Kol tuk alt. 2. Elbisede koltuk altna konulan keli para. [DS] hiten, [Far. hvten {OsT} zm. Kendi. 0 hten-dr, {OsT} Saln koruyan; kendine iyi bakan. hitik, -i [? litik] {az} is. Kedi. [DS] hit, [ng. hit (baar)] is. zellikle m zik eserleri iin tr iinde en ok beenilmi, tutulmu olma du rumu. 0 hit olmak, En sevilen m zik paras du rumuna gelmek. hitab, [Ar. hitb (hita.b) {OsT} is. -* hitap,

netilik. hitap, -b [Ar. hitb

I t 1974 i i M t S

hitanet, [Ar. hitnet c~;l^-] (hitamet) {OsT} is. Sn (hita;p) {OsT} is. 1. Birine

sz syleme, szlerini yneltme ii; seslenme. 2. Sz. 3. lgilenilme; ilgisini ekme; ilgilendirme. 4. tasvf. Derviin, dnya balarndan syrlmas sonu cu gnlnde tecelli eden A llah gnl gz ile din lemesi. 0 hitap etmek, 1. Sz sylemek; seslen mek; sz yneltmek; -e kar sylemek. 2 . lgilen mek; ilgisini ekmek. hitar, [Ar. hitr > htr jl^] (hi;ta;r) {OsT} is. Sama sz; herze. hitayi, [? hityi] (hita.yi) {az} sf. (Kz iin) kzlk zar ameliyatsz alamayan. [DS] Hitite, [br. Hethoei > Hittim > ng. Hittite > T. Hitit-e] is. Eski ada (M.. ikinci bin ile seki zinci yy.lar aras) A nadoluda yaam ve devlet kurm u olan bir ulusun kulland dil; Etice. Hititolog, -u [Fr. hittitologue] is. Hitit dili ve kaln tlar ile uraan bilim adam. Hititoloji, [Fr. hittitologie] is. Hitit dili ve eserleri ile ilgili bilim dal. H itlercilik, [Hitler > Hitler-ci-lik] is. Hitler yanls olan; H itlerin gr ve dncelerini benimseyen kimse. hitlemek, [hit-le--mek] {az} ite, f. [-ir] Tart mak; uramak. [DS] hitmiye, [Ar. hatmi] {az} is. bot. Hatmi iai. [DS] hitr, [Ar. hitr >] {OsT} is. 1. Anlamsz sz; bo laf. 2. Yalan; ktr, hivel, [Ar. hivel J y ] {OsT} is. Zeval. hiy, [hay / hey / hiy / h / hy / hy (yans.)] is. Haykrma, barm a anlatan kk. [Zlfkar] hiy-kirm ek hiyab, [Ar. hyb / hybet ?-] (hiya;b) {OsT} is. 1. Kabahat; su; gnah. 2. Kt bir duru mun balangc. 3. Yokluk, hiyac, [Ar. hiyc <r W ] (hiya;c) {OsT} is. 1. Ot ku rumas. 2. Sava balama. 3. Iztrapl olma; ac ek me. hiyaket, [Ar. hiyket c ^ L ^ ] (hiya;ket) (OsT) is. Do kumaclk. hiyal, -li [Ar. hiyl JL=-] (hiya.i) {OsT} is. 1. Hayva nn ksr olm a durumu. 2. Yan; taraf; hiza, hiyahk, - [Ar. hiyt => hiya-lk ?] {az} is. Bahe. [DS] hiyallamak, [hiyal-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()yor] 1. Gizli bir ii ortaya karmak; bir ii sezmek. 2. Kukulanmak. 3. Denemek; snamak. 4. Hatr lamak. [DS]

hitabe, [Ar. hitabe -ol^ ] (hita;be) {OsT} is. Bir top luluu coturmak iin yaplan konuma; sylev, hitaben, [Ar. hitaben L.lLi-] (hita: 'ben) {OsT} zf. Sz lerini birisine ynelterek; birine syleyerek; hitap yoluyla. hitabet, [Ar. hitabet c^Uai-] (hita;bet) {OsT} is. 1. Et kili ve gzel sz syleme sanat; sz sanat; retorik. 2. Camide hutbe okuma. 3. ed. Bir dnceyi, bir gr dinleyicilere ustaca iletme ve bylece karsndakileri etkileme sanat. 0 hitabet berat, {OsT} Cami hatiplerine, hatiplie tayin edildiklerine dair verilen berat. hitabi, [Ar. hitab iy .^ ~ ] (hita.bi;) {OsT} sf. Hitapla ilgili; sz sylemeye dayanan, hitabiyat, [Ar. hitbiyyt oloLLi-] (hita;biya;t) {OsT} is. Hitap biiminde sylenilen szler; hitaplar, hitabiyye, [Ar. hitbiyye -^Ud-] (hita;biye) {sT} is. Y alnzca hitap olarak sylenenler, hitam, [Ar. hatm (kapatma) > hitm pl^J-] (hita;m) {OsT} is. 1. Son; bitim; nihayet. 2. Tkenme; bitme. 3. Kapan. 4. Basld ktta mhrn kalan izi. 0 hitama ermek, Son bulmak; sona ermek; bit m ek,|| hitam bulmak, Son bulmak; bitmek.|| hitmpezr, {OsT} Sona eren; nihayetlenen.\\ hitam ver m ek, Bitirmek; sona erdirmek. hitan 1 [Ar. hitan 01^-] (hita;n) {OsT} is. Snnet et , me; snnet. hitan2, [Ar. hit > htn o lk ^ ] (hi;ta;n) {OsT} is. 1. Duvarlar; avlular. 2. Engeller.

MIfllSM.1975
hiyam, [Ar. him an > hiyam] (hiya:m) is. Suya ihti ya duyanlar; susamlar, liyan, [Ar. hiyn oL>] (hiya:n) {O sT} is. Zaman; a; devre. hiyaset, [Ar. hiyset cJ'L=~] (hiya:set) {O sT} is. Dik mek. hiyat, [Ar. hiyt / hiyatet hiyaz , [Ar. hayz > hiyz Kadnlarn ay hli. hiyaz2, [Ar. havz > hiyz Havuzlar. hiyazet, [Ar. hiyzet o jL ^ ]] (hiya:zet) {O sT} is. 1. Bir araya getirme; toplama. 2. Bir eyi kendine mal etme. hiye, [Ar. hiye
{O sT}

HZ

hiykirmek, [hiy-kir-mek] {az} gsz. f. [-ir] Korku ile barmak. [ D S ] hiyniktirmek, [hiy-(i)-n-ik-tir-mek] {az} gl. f. [ir] Korkutarak rktmek. [ D S ] hiyya, [he + ya] (h i ya) {az} e. Evet. [ D S ] y hiyye, [he + ya] (ni ye) {az} e. Evet. [ D S ] y hiyyef, [Ar. h if> hiyyef ^ = -] {O sT} is. Korkan; kor kak. -liz, [Far. hasten (ayaa kalkmak) > -hz
{O sT}

/ cJpL^] (hiya:t) {OsT} ] (hiya:z) {OsT} is. (hiya:z) {O sT} is.

is. Bir eyin etrafn evinne; ihata etme,

son ek. Sonuna getirildii Farsa isimlere kalkan, kaldran anlam katarak birleik sfatlar yapan sfat fiil eki. hiz, [? hiz] {az} sf. 1. rkek; duygulu. 2. Anlayl.
[D S ]

hiz2, [Far. hz / hz

/ >] {OsT} is. Edilgen e

cinsel erkek; ibne erkek; put. hiz3, [Far. hiz _^-] {OsT} is. 1. Ykselme. 2. D alga lanma. 3. Duygulanarak coma; cokunluk, hiza, [Ar. hiza5 (hiza:) {OsT} is. 1. Kar. 2. S ra olu. 3. Belli bir dorultuda veya doru bir izgi zerinde bulunma hli; dz olu. S hizaya gel mek, 1. D zgn bir ekilde sra olmak. 2. D avra nlarn dzeltmek; yola gelmek; dzelmek.\\ hiza ya getirmek, 1. Sraya sokmak; dzenlemek; ayn ayarda tutmak. 2. Birinin davranlarn dzeltmek; yola getirmek. hizab1 [Ar. hizb i_jU-] (hiza:b) {OsT} is. 1. Boya. , 2. Kna, fi1 hizb-ld, {OsT} Renk renk; reng renk. hizab2, [Far. hz + b (hi:za:b) {OsT} is. R z grn etkisiyle deniz yzeyinde meydana gelen dalgalanma, hizb-engz, {OsT} D alga kald ran. || hizb-gr, {OsT} ocuklarn oynad bir komaca ve tutmaca oyunu. hizalama, [hiza-la-ma] (hiza:lama) is. 1. Hizaya ge tirme; hizaya sokma eylemi. 2. elkt. B ir devrenin titreim frekansm sa ve indkleme deiimi u y gulayarak ayarlama ii. hizalamak, [hiza-la-mak] (hiza:lamak) gl. f. [-r] [l()-yor] 1. Hizaya getirmek; hizaya sokmak. 2. gsz. f. Hizaya girmek; dorultuyu salamak. h izan1 [? hizan] {az} sf. 1. Yoksul. 2. Agzl. 3. , Cimri. 4. Kskan; ekemeyen. 5. Becerikli. [ D S ] hizan2, [kz-an / hizan] {az} is. oluk ocuk; aile.
[D S ]

zm. nc teklik kii; o.

hiyel, [Ar. hile > hiyel J-i-] {O sT} is. Aldatmalar; hi leler; sahtekrlklar, hiyela, [Ar. hiyel ^Li-] (hiyel:) {O sT} is. Kendini beenmilik; gurur, hiyem, [Ar. hayme > hiyem (t^-] {O sT} is. adrlar. hiyer-, [Yun. hiers (tanr ile dolu) > Fr. hir-] n ek. Bana getirildii Y unanca kkenli kelimelere kutsal anlam katan n ek. hiyerari, [Yun. hieros (kutsal) + arkhe (emir) > hierarldes (ba rahip) > Fr. hirarchie] is. 1. Makam, mevki ve yetkilerin nem sras; basamak; derece. 2. Sra gzetilerek yaplan bir snflama. 3. huk. Ayn kurum veya kurulua bal kiiler arasnda stten alta doru denetim, aadan yukar doru sorumluluk imkn veren ve ast ste balayan y netim ilikisi, hiyerarik, [Fr. hirarchique] sf. Hiyerariye daya nan; hiyerari ile ilgili, hiyerogami, [Fr. hirogamie] is. B ir tanr ile bir tan rann veya kar cinsten baka bir kii ya da var ln birlemesine dayanan pek ok ilkel dinde var olan iliki. hiyeroglif, [Fr. hiroglyphe] is. 1. K utsal M sr ya zs. 2. Eski M srllarn kullandklar bir kelimeyi bir resimle ifade eden ekillerden her biri. 3. Resim ve semboller kullanlarak yazlan bir tr yaz; resim yaz. 4. Resim yaz ile yazlm metin. 5. Din kav ramlar resimlerle gizlenmi yaz, hiyerograf, [Fr. hirographe] is. 1. Kutsal eyler s tne, dinler tarihi stne eser yazan kii. 2. Eski byc dinleriyle ve gizli bilim lerle ilgilenen kii, hiyiklemek, [hiyik-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yor] 1. Belgilemek; tespit etmek; saptamak. 2. (Hayvan veya insan iin) rkme sonucu ban dik tutarak baknmak; dikkatle dinlemek. [DS]

hizan3, [Far. hzn jl_^s-] (hiza:n) {OsT} sf. Sraya rak kalkan; srayan, hizane, [Ar. hizne / hiznet (hiza:ne) {O sT} is. 1. Hazine. 2. Hzinenin sakland yer. 3. mecaz. Gnl; hatr, f i 5 hizne-gh, {O sT} Hzinenin sa k land yer.

HZ

lfiMIICtSM.
c J l> - ]

hizanet, [Ar. hiznet zinedarlk, hizb, [Ar. hizb

(hiza:net) {O sT} is. H a

{OsT}

is. -* hizip,

hizba, [Ar. hizb Lji-] (hizba:) {O sT} sf. (Y er iin) engebeli; arzal, hizber, [Ar. hizber / hizebr
{O sT}

is. 1. Aslan. 2.

s f Cesur; yiit. 0 hizber-endSz, {O sT} A slan bile yenecek kadar gl kimse. hizebran, [Ar. hizebr + Far. -n 0U>>] (hizebra:n)
{O sT}

is. Aslanlar, (hizebra:ne) zf. Aslanlar gibi; cesurca,

hizebrane, [Ar. hizebr+Far. -ne


{O sT}

hizem, [Far. hizem (>] {O sT} is. Yakt olarak kul lanlan odun. S hzem-ke, {O sT} Odun yaran; odun tayan; oduncu. hizende, [Far. hiziden > hizende rayan; srayc, hizip, -zbi [Ar. hizb (birinin tarafm tutma) v .r ']
{O sT} is. 1. Btnden ayrlm para; blm; blk; ksm. 2. K uran okuyan kiinin kendine gre bir seferde okumak zere belirledii blm; genellikle bir czn drtte biri. 3. Bir parti iinde partinin genel siyasi kararlarna kar karak grup olma. 4. sosy. Bir toplum iinde inan, dnce vb. ynler den ayrlk davranarak toplumun byk ksmyla atma durumundaki kk topluluk; klik, hizipi, [hizip-i] sf. Hizip oluturan; olumu bir hizip iinde yer alan, hizipilik, -i [hizip-i-lik] is. 1. Hizipi olm a duru m u; hizipinin yapt i ve eylem. 2. rgtl bir topluluk iinde btnl bozacak ve rgte aykr biimde bir i rgt kurma, hizipleme, [hizip-le--me] is. rgtl bir topluluk iinde btnl bozacak ve rgte aykr biimde bir i rgt kurma; hizipilik yapma, hiziplemek, [hizip-le--mek] ite, f. [-ir] rgtl bir topluluk iinde btnl bozacak ve rgte aykr biimde bir i rgt kurmak; hizipilik et mek. {O sT}

sf. S

ilerin tm; alma; iletme. 6. Bakm; zen; ih timam. 7. Yardm; katk. 8. tasvf. Bir eyhe ba landktan sonra onun gsterdii yolda gitmek. S hizm et akdi, huk. szlemesi; i akdi. || hizmet birletirmesi, D eiik sosyal gvenlik kurumlrna bal olarak alan bir kimsenin bu sosyal gven lik kurum larm da geen srelerini bir arada top latmas. |j hizm et birlii, as. Bal bulunduu kta nn donatm ara ve gerelerinin bakmn, onarmn yapan zel birlik.|| hizm et etm ek (grmek), B ir ey iin almak; grev yapmak.\\ hizmete girmek, 1. almaya, retmeye, ilemeye bala mak. 2. Grev almak.\\ hizm et ii eitim, alan larn i verimlerini artrm ak amacyla i ortamnda yetitirilm eleri iin verilen eitim. || ...in hizmetine girmek, Bir kurum da veya bir kiinin yannda a lmaya balamak. || ...in hizm etinde olmak, Biri nin yannda alarak buyurduu btn ileri gr mek, yerine getirmek.\\ hizm et kusuru, Ynetimin hukuka aykr ilemleri dolaysyla kamu hizmetin de ortaya kan olumsuzluk veya gecikm e yznden bizzat ii yrten grevliye deil de ynetim e y k lenen m al sorumluluk. || hizm et szlemesi, Bir iinin bir ii grme, i sahibinin ise bir cret deme ykm ll altna girdii szleme. hizmeti, [hizmet-i] is. 1. gren kimse. 2. Belli bir cret karlnda ev ileri yapm ak iin tutulan kadn ii. hizm etilik, -i [hizmet-i-lik] is. Hizmetinin yap t i; hizmeti olm a durumu, hizm etkr, [Ar. hidm et + Far. -kr (hiz m e tk r) {OsT} is. H izmet eden kimse; erkek hiz meti. hizm etkrlk, - [hizmetkr-lk] is. Hizmetkr olma durumu; hizm etkrn yapt i. hizm etlenm ek, [hizmet-le-n-mek] {eAT} dnl. f. [ir] e almak; istihdam etmek; iinde kullanmak, hizmetli, [hizmet-li] is. Kamu kuram larnda veya baz i yerlerinde kapclk, odaclk gibi iler ya pan kimse; mstahdem, hizran, [Far. hzrn (hizra.n) {OsT} is. Heza ren aac, t? hzrn- beld, {OsT} bot. Yabani mersin aac. hizy, [Ar. hizy / hizye {OsT} is. Rezil ol ma; kepazelik, ho, [ho] {az} zm. 1. u. 2. O. 3. nl. Ey. 4. kzlere yrm eleri iin em ir niteliinde seslenme sz.
[DS]

hizlan, [Ar. hizln

(hizla:n) {OsT} is. 1. Yar

dmsz ve kim sesizlik yznden sefil duruma d me. 2. B ir kimseye yardm etmeme; kt durumda brakma. 3. Herhangi bir yanl davran yznden A llahn yardmndan yoksun kalma; A llahn ada letiyle badatrlamayacak durum, hizm et, [Ar. hidmet {OsT} is. 1. Bakalarnn ilerini grme. 2. Birinin yararna olan bir ii bul ma. 3. Bir deer uruna alma; kiinin yerine ge tirm ekle zorunlu olduu grev; i. 4, Bakalarna ait temizlik, dzen gibi gnlk ileri yapma. 5. Bir kurum un veya kuruluun yerine getirdii, grd

hob, [hap / hob / hop (yans.)\ is. Sramay, zplama y, titremeyi, saa sola komay anlatan kk. [Ziilfkar] hob(b)-a git-mek, hob-u etmek hoban, [Erme, hopan] {az} is. Bakmsz braklm tarla. [DS] hobba, [hob(b)-a] {az} is. oc. d. Gezme; atta. [DS]

I H C E M

.1 .7 7

HOD

0 hobba gitmek, {az} (ocuk dilinde) gezm eye gitmek. [DS] hobbaca, [hob(b)-a-ca] {eAT} is. Hoplama; zplama. S hobbaca eylemek, {eAT} Srt iist yatarak ayaklar ile bir ocuu havaya kaldrmak. hobbak, - [hob(b)-ak] {az} is. erez. [DS] hobi, [ng. hobby] is. 1. Bir geim ve kazan amacy la her zaman yaplan ilerin dnda zevk almak, merak veya kendini tatm in amacyla yaplan i ve alma. 2. Severek yaplan i; bir tr vakit geirme yolu. hobisi, [hobi-s-i] {az} zf. unun gibisi; unun ben zeri. [DS] hobu1 [hob-u] {az} is. 1. Akbaba. 2. Bir yan , gemi erkek hindi. 3. Leylek. 4. sf. (Kii iin) iri ve biimsiz vcutlu. 5. Obur. [DS] hobu2, [hob-u] {az} is. Dilenci. [DS] hobu, -cu [hob (yans.) > hob-u] {az} is. Srta binme. [DS] 0 hobu etmek, {az} ocuu srta almak. [DS] hobulamak, [hob (yans.) > hop-u-la-mak] gl. f. [r] [-l()-yor] ocuu srtna alarak tamak, hobumak, [hob (yans.) > hob-u-mak] {az} gl. f . [-ur] ocuu srta alarak tamak. [DS] hobuz1 [kobuz / hobuz] {eT} is. Kopuz. [EUTS] , hobuz2, [? hobuz] {az} is. ki yl ekilmemi, srl memi tarla. [DS] hoca, [Far. hvce (efendi) *>-1,5=-] {OsT} is. 1. M s lmanlkta din ileri ile uraan kimse; din grevli si. 2. retmen. 3. Birine bir eyler reten; usta; stat. 4. Eskiden m edresede retim grm sark saran cppeli din grevlisi. 5. Bir Hint-M slman kastnn ad. 6. mecaz. Birine akl reten, t veren kimse; akl hocas. 0 hoca dn, {az} A z savda davetli ile algsz olarak yaplan diiiin. [DS] hocalk, - [hoca-llc] is. 1. Hoca olm a durumu. 2. Hocann yapt i veya meslek. 3. retmenlik. 0 hocalk etmek, 1. retm enlik yapmak. 2 . mecaz. A kl retmek; t vermek. hocar, [? hocar] {az} is. Cce. [DS] hocest, [Far. hocest o {OsT} is. mz. Bugne rnei kalm am eski bir birleik Trk mzii m a kam. ho, [ho] {az} is. Deve kovalam a nlemi. [DS] 0 ho ho, {eT} K ei gtm e veya siirme srasnda sylenen sz. [DLT] ho, [Far. ho] {az} e. Bununla birlikte. [DS] hoak, - [ho-cak] {az} sf. yi; gzel; ho. [DS] houk, -u [ho-uk] {az} sf. (Kii iin) kaim boyun lu ve krmz yzl. [DS] houm, [ho-um] {az} e. 1. Ho; iyi. 2. Bununla be raber; buna ramen. [DS] hour, [ho-ur ?] {az} sf. Pis; pasakl. [DS]

houruk, -u [ho-ur-uk] {az} sf. rk. [DS] h od 1 [hod / hot (yans.)\ is. fke ile sylenmeyi, h o , murdanmay, buna bal olarak kaba davranlarda bulunmay anlatan kk. [Zlfkar] hod-ul-da-n-mak, hod-ur-an-mak, hod-ul hodul 0 hod hod, {az} E ek veya spay durdurma nlemi. [DS]|| hod ke mii, {az} Omurga. [DS] hod2, [Far. hd {OsT} zm. 1. Kendi. 2. Bizzat. 3. is. Ba zrh; mifer. 0 hd kendi, Bizzat kendi.\\ hd-r, {OsT} 1. Kendini ssleyen. 2. K endim ven]| hd be hd, {OsT} -* hodbehot. || hd-end, {OsT} Kendini dnen; bencil.|| hd-figen, {OsT} Kendisini gnll olarak tehlikeye atan. || hdfr, {OsT} Kendini satan; kendini ok ven. || hd-gete, {OsT} Kendine dikkat etmeyen. |] hdkerde, {OsT} Kendi yapm.\\ hd-k, {OsT} K en dini ldren; intihar eden.|| hd-hm, {OsT} Gs terie dkn olan; gsteri merakls. |j hdperest, {OsT} Kendine tapan; kendini ok beenen.|| hd-pesent, {OsT} Kendini beenmi; gururlu.\| hd-reng, {OsT} B ir eyin kendi doal rengi.|| hd-reste, {OsT} Kendi kendine yetimi; kendi kendini yetitirm i.|| hd-rev, {OsT} Bana buy ruk,|| hd-rey, {OsT} K endi bildiine giden; ba na buyruk.|| hd-r (ry), {OsT} Kendi kendine y e timi; yabani.|| hd-ser, {OsT} 1. Bamsz; m s takil. 2. D ik kafal.\\ hd-serne, {OsT} D ik bal lkla,|j hd-sity, {OsT} Kendini ok ven; vngen.|| hd-ins, {OsT} Kendinin iyi ve kt y n le rini ok iyi bilen; kendini tanyan. hodabk, - [hod (yans.) > hod-a-mk] {az} sf. (K i i iin) ipsiz sapsz. [DS] hodak1, - [Erme, hotak] {az} is. 1. Sr oban; hayvanlara bakan uak; srtma. 2. ifti yama. 3. Kanlarda kzn boynuna oturarak kz s ren ocuk. [DS] 0 hodak yldz, {az} oban y l dz. [DS] hodak2, - [hod (yans.) > hod-a-k] {az} is. 1. am kozala; fstk am kozala. 2. Denekle oyna nan bir oyun. 3. Topa. [DS] hodak, [hodak-] {az} is. Kk oban. [DS] hodal, [hod (yans.) > hod-a-1 ?] {az} is. Yaln, siv ri ve iki atal hlindeki da zirvesi. [DS] hodala, [Ar. fdl] {az} is. 1. K azlara yedirilen hamur topa. 2. Yarm kre biimindeki kk rek. 3. Byk ekmek. [DS] hodalak, - [hoda-la-k] {az} is. 1. Kk kavun, karpuz. 2. sf. (Kii iin) toplu ve salam. [DS] hodalama, [hoda-la-ma] {az} sf. (Kii iin) iman yapl; kaba. [DS] hodam an1 [hoda-man] {az} is. Yavrulama zam a , nndan nce douran davar. [DS] hodaman2, [? kodaman] {az} is. Aile bykleri. [DS] hodan, [? hodan] is. bot. 1. Hodangillerden gvdesi

HOD

S H

i 978

SM

ve yapraklar tyl, iek ve yapraklarndan halk hekim liinde idrar artrc olarak yararlanlan, bir veya ok yllk otsu bir bitki; zembil otu; sr dili, (Borrago ojficinalis, B. orientalis). 2. {az} Sebze. [DS] hodangiller, [hodan-gil-ler] is. bot. ki eneklilerden, rnek tr hodan olan, zeri sert dikenciklerle kap l, yaklak iki bin tr bulunan, ok yllk veya bir yllk aak ya da otsu bitki familyas, (Borrarinaceae). hoday, [? hoday] {azf is. Aklsz. [DS] hodaydan, [hoday-dan] {az} zf. 1. Birdenbire. 2. is. Gereksiz, bo sz. [DS] hodbehod, [Far. hd be hd (h o dbeho.d) {OsT} zf. Kimseye danmadan; kendi kendine; kendi bilgi ve becerisiyle; kendi kafasyla. hodbin, [Far. hdbn (kendini gren) (hodbi:n) {OsT} sf. Y alnz kendi karlarnn dnen; bencil; egoist, hodbinlik, -i [hodbin-lik] (hodbi:nlik) is. Hodbin olm a durumu; yalnz kendi karlarn dnme; bencillik; egoizm, hoddak, - [hod (yans.) > hod-dak] {az} is. Aa dalndan ve boru gibi karlm kabuundan yap lan ve patlam a sesi karan bir tr pistonlu oyun cak. [DS] hoddik, -i [hod+dik ?] {az} is. ocuk oyunlarnda nian olarak dikilen ta vb. [DS] hodduk, -u [hod (yans.) > hod-duk] {az} is. St dalnn kabuu karlarak yaplan kk borumsu ddk. [DS] hode, [Far. hud] {az} is. Tanr. [DS] hodelem ek, [hode-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)yo r] Karlkl trk sylemek. [DS] hodemek, [h + de-mek] (ho:demek) {az} gl. f. [rl [-d(i)-yor] Srlar durdurmak. [DS] hodgm, [Far. hd-gm hodgm ane, [Far. hd-gm-ne {OsT} zf. Bencilce; bencillikle, hodgm, [Far. hd-gm (hodg:m) {OsT} is. Bencillik. hodibik, -i [hod+ibik] {az} sf. 1. (Kii iin) bilgi lik taslayan. 2. Byklk taslayan. [DS] hodibiklem ek, [hodibik-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [l(i)-yor] Kibirlenmek. [DS] hodkm, [Far. hd-km / hd-gm (hodg:m ) {OsT} sf. Bakasn dnmeyen; bencil; egoist. hodkmlk, - [hodkm-lk] (hodk:mlk) is. H od bin olma durumu; yalnz kendi karlarm dn me; bencillik; egoizm. (hodg:m) {OsT} sf. (hodg:m) Bencil; kendini beenmi; egoist,

hodman, [hod-man] {az} s f 1. (Kii iin) hatr g nl dinlemeyen, ac konuan. 2. plik bkmeye ya rayan aa; i. [DS] hodpesendi, [Far. hd-pesend K endini beenmilik; marurluk, hodpesend, [Far. hd-pesend -u -o ji-] {OsT} sf. Ken dini beenmi; gururlu, hodri, [? kodri] (h o dri) nl. B oy lmek, birine veya birilerine m eydan okum ak iin yaplan davet. S hodri meydan, Kendine gvenen ortaya ksn, anlamnda meydan okuma szi. hoduk1 -u [lcoduk] {az} is. 1. Spa. 2. Tavan , yavrusu. 3. Deve yavrusu. 4. M anda yavrusu. 5. Kedi yavrusu. [DS] hoduk2, -u [? hoduk] {az} is. 1. Y eil kabuklu fn dk. 2. Salkmndan koparlm zm taneleri. [DS] hodukJ, -u [? hoduk] {az} is. Bir bitkinin devrilmemesi iin dikilen sopa; herek. [DS] hoduklam ak, [hoduk-la-mak] {az} gl. fi [-r] [l(u)-yor] Eei sopa ile drtmek. [DS] hodul1 [Ar. fudl] {az} sf. 1. Kendini beenmi; , kibirli. 2. Her ie burnunu sokan. 3. Kabaday. 4. Anlaysz. 5. H atr gnl dinlemeden konuan; tok szl. 6. K t ruhlu. 7. Tembel. 8. Az konuup az glen. 9. ekingen. 10. Aksi huylu. 11. Zorba. 12. Biimsiz; kt. 13. H er ie eli yatkn. [DS] hodul2, [Ar. fudl] {az} is. Kapakl leende scak kl altnda piirilen ekmek. [DS] hodul3, [hot (yans.) > hot-ul] {az} is. 1. al vb. dallarnda bulunan dikenli kk dalcklar. 2. al rp. 3. Dikenli allar. [DS] hodulca', [hodul-ca] (h o d u lca) {az} zf. (Sz, dav ran vb. iin) sert ve kaba olarak. [DS] hodulca2, [hodul-ca] {az} is. Y ksek tepe. [DS] hoduldam ak, [hod (yans.) > hod-ulrda-male] {az} gsz. fi. [-r] [d(u)-yor] fkeyle sylenmek. [DS] hoduldanm ak, [hodul-da-n-mak] {az} dnl. fi [-r] Kimseyi beenmemek; byklenmek. [DS] hodulluk, -u [hodul-luk] {az} is. Kendini been milik. [DS] hoduranmak, [hod (yans.) > hod-ur-a-n-mak] {az} dnl. fi. [-r] Kzd bir kim se iin kendi kendine sylenmek; homurdanmak. [DS] ho, [? ho] {az} is. 1. Ar cinsel arzu. 2. hrs. [DS] hodurac, [ho-dur-a-c] {az} sf. Sz getirip gt ren; dedikoducu. [DS] holam ak, [ho-la-mak] {az} gsz. f i [-r] [~l(u)~ yo r] 1. Hcum etmek; stne yrmek; saldrmak. 2. Korkmak; heyecanlanmak. [DS] 3. Dar bir yer den karak btn gcyle dar saldrmak. hoh1, [hoh (yans.)] is. B ir eyin zerine gr ve gl soluk verm eyi anlatan kk. [Zlfkar] hoh-la-mak, {OsT} sf.

l M

J M

. 1979

HOL h o k r a m a k 2, [hok (yans.) > hok-ra-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-r(u)-yor] Fazla glmek. [DS] h o k u k , - u [hok (yans.) > holc-uk] {az} is. Byk boaz uru. [DS] h o k u r, [hok-ur] {az} is. yice olgunlamadan ha lanm msr. [DS] h o k u r d a m a k , [hok (yans.) > hok-ur-da-mak] {az}

h o h 2, [hoh (yans.)] is. Dudaklar yuvarlak, az geni

bir biimde tutarak kuvvetlice dar soluk verme. 0 h o h d e m e k , Nefesindeki belirgin alkol vb. ey leri anlamak iin hoh diye soluk vermek; hohla mak. h o h la m a , [hoh (yans.) > hoh-la-ma] is. Hoh yapma; hohlam ak eylemi, h o h la m a k , [hoh (yans.) > hoh-la-mak] gsz. f. [-r] [l(u)-yor] Azn yaklatrp bir eyin zerine nefe sini hzlca vermek. 0 h o h la y a h o h la y a , Srekli hohlayarak. h o h u r d a m a k , [hoh (yans.) > hoh-ur-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [-d(u)-yor] Korkudan yrei oynamak.
[DS] h o k 1, [hok (yans.)] is. Svlarn zellikle suyun kay

namasn, kaynayp kmay, kabarm ay ve buna benzer biimde glmeyi anlatan kk. [Zlfkar] hokra-mak, hok-ur-da-n-mak, hok-ur-da-mak, hok-urtu h o k 2, [kok / hok] {eT/ is. Toz; toprak; pislik. [EUTS] h o k e y , [ng. hockey] is. spor. Ucu kvrk sopalarla ayr veya buzda oynanan bir tr top oyunu,
h o k k a , [Ar. hukka

{OsT} is. 1. Kk yuvarlak

kutu. 2. Metal, cam veya porselenden yaplm a ve iine bir ey koym aya yarayan kk kutu. 3. M rekkep iesi. 4. ine tkrlen kap. S h o k k a gi bi, (Az iin) biimli ve kk.|| h o k k a g ib i o t u r m a k , (Elbise iin) vcuda tamamen oturmak, uymak.|| h o k k a -i b -m a z , {OsT} Aklsz, ahm ak kim se.|| h o k k a -i d e h e n , {OsT} H okka gibi kk ve bi imli az.|| h o k k a -i m n , {OsT} G k y z .|| h o k k a ta k m , Eskiden kullanlan ya z iin gerekli olan mrekkep, kum, kalem konulacak yerleri bulunan cam veya porselenden yaplm a yaz takm.
h o k k a b a z , [Ar. hukka + Far. -bz jU =-] (hokka

b a z ) {OsT} is. 1. Hokka ve ona benzer yuvarlak nesnelerle eitli gsteriler yapan oyuncu; hokka oynatan. 2. Gz yanltarak inanlmas g gsteri ler dzenleyen kii; gz bac. 3. mecaz. Bakala rn aldatarak, yalan dolan ile i evirmeye kalkan kimse; hileci; hilekr. h o k k a b a z lk , - [hokkabaz-lk] is. 1. Hokkabazn yapt i. 2. mecaz. Y alan dolan ile i evirme; hilekrlk. 3. Sz ve hareketlerle yerli yersiz hare ketlerde bulunma. h o k r a 1 [Tat. ukra > hokra / nokra] {az} is. Srla , rn srtnda bir sinein yumurtas ile oluan kurt uklar ve bu kurtuklarn m eydana getirdii yara. [DS] h o k ra 2, [? hokra] {az} is. 1. Rvet. 2. Bedava ye mek. [DS] h o k r a m a k 1, [hok (yans.) > hok-ra-mak] {az} gsz. f i [-r] [-r(u)-yor] 1. Kabarmak. 2. (Yourt iin) ekimek. [DS] 3. (Yara iin) azmak, iren bir hl almak.

gsz. fi. [-r] [-d(u)-yor] (Su iin) ses kararak kay namak; fokurdamak. [DS] h o l1, [kol > hol] {eT} is. Kol; el. [EUTS] h o l2, - [Ing. hail] is. 1. Geni salon; sofa. 2. Bir evin, otelin veya bir resm dairenin giri katndaki geni boluk; sofa. h o l3, [Yun. pholia] {az} is. Folluk yumurtas. [DS] h o la m a k , [ho-la-mak] (hodamak) {az} gsz. fi [-r] [-l(u)-yor] 1. Birinin stne yrmek; saldrmak. 2. Komak. [DS] h o la s a , [ho-la-sak ?] {az} sf. 1. Beceriksiz. 2. Tembel. 3. Densiz. [DS] h o la s a k , [ho-la-sa-k] {az} sf. Densiz. [DS] h o lasz , [ho-la-sz] {az} sf. Aklsz. [DS] h o ld , [hold] is. Oynamay, sallanmay, yuvarlanm a y, geni gelmeyi, rahat hareket etmeyi anlatan yansmal kk. h o ld in g , [ng. holding] is. 1. Birok irketin ortaklk paylarn elinde bulundurarak onlar denetimi altn da tutan sermaye yatrm ortakl. 2. B ir ortakln bir baka ortakla, onun ynetimini elinde tutacak oranda katlmasn belirten hukuk iliki, h o ld in g le m e , [holding-le--me] is. Holding duru muna gelme. h o ld in g le m e k , [holding-le--mek] dnl. fi. [-ir] Holding durum una gelmek, h o ld r, [hold (yans.) > hold-ur] is. Geni gelmeyi, bir eyin iinde sallanmay, oynamay anlatan yan smal gvde. 0 h o ld r h o ld r, {az} (Giyecek vb. iin) ok bol; ok geni. [DS]|| h o ld r h o l z , {az} Geliigzel. [DS]|| h o ld r h o y u k , {az} i ek bozuu. [DS] h o ld u rh o p , [hold (yans.) > hold-ur + hop] {az} zfi. Srayarak. [DS] h o le v e r, [havar (lk) > holever ?] {az} is. iki oban arasnda sylenen mani. [DS] h o leyli, [? holey-li] {az} sf. Sersem. [DS] h o lig a n , [ng. hooligan] is. -* huligan. h o lk u m , [Ar. hulkm] {az} is. Grtlak. [DS] h o lla m a k , [fol-la-mak] {az} gl. f i [-r] [-l(u)-yor] 1. Ceviz, badem, soan gibi eylerin kabuunu soymak. 2. Oyunu bozmak. 3. Tavuu follua koy mak. [DS] h o lla n m a k , [fol-la-n-mak] {az} dnl. fi. [-r] A l mak. [DS] h o lla tm a k , [fol-la-t-mak] {az} gl. f i [-r] 1. Pimi yumurtann kabuunu dzgnce soymak. 2. Y ara kabuunu yerinden oynatmak. [DS]

HOL h o lla y a s, [hort-la-y-as] (holla.yas) {az} nl. len

E K S M

, mo

h o m 2, [eT. kom > Alt. kom > hom] {az} is. Deniz

kim senin ardndan sylenen ilenme sz. [DS] h o llik ', -i [hol-lik] {az} sf. 1. Biimsiz, bol ve sar kk elbise. 2. Biimsiz elbise giyen. [DS] h o llik 2, -i [fol-luk] {az} is. Kk ukur. [DS] h o llik 3, -i [hl-lk ?] {az} is. Tavnda olan toprak.
[DS]

dalgas. [DS]
h o m J, [? hom] {az} is. Kalabalk. [DS] h o m a 1, [oma] {az} is. Kala kemii. [DS] S h o m a k e m i i, {az} Kala kemiinin u ksm. 2. Topuk kemii. [DS]|| h o m a p e y n iri, {az} nek stnden

yaplan topak halindeki peynir. [DS]


h o m a 2, [? homa] {az} sf. Dik; yksek. [DS] S h o m a d u r m a k , {az} Ba yerde ayaklar havada

h o llik lem e k , [hol-lik-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)

-yor] Geliigzel savurup atmak. [DS]


h o llu k , -u [Yun. pholia = > hol-luk] {az} is. 1. Fol

durmak. [DS]
h o m a a , [oma-a] {az} is. 1. Oma. 2. Byk kemik.
[DS]

luk. 2. Bostan beklem ek iin yaplan ardak. [DS] h o lm a k , [kol-mak / holmak] (kholmak) {eT} gl. f. [ur] stemek; arzulamak. [EUTS] h o lm iy u m , [S to ck h o lm > Fr. holmium] (l ince sy lenir) is. kim. N adir elementler grubundan, atom numaras 67, atom arl 164,94 olan, oksidi ak sar, tuzlar renksiz veya portakal sars renginde bir element, sembol: Ho. h o lo g ra fi, [Fr. holographie] is. Biri dorudan lazer cihazndan, dieri cisimden yansyarak gelen iki lazer demetinin st ste binmesiyle meydana gelen giriimden yararlanan kabartmal fotoraf teknii, h o lo g ra m , [Yun. holos (tm) > Frb hologramme] is. U boyutlu grnt kayt teknii ve sistemi, h o lo se n , [Fr. holocene] is. jeol. Jeolojik devirlerden, insann ormanlar yok etme, topra andrma, aalara gen alvyonlarn birikmesi gibi insann engebe evriminde etkisinin gittike artt D rdn c Zamann en yakn (M. 8000 ile 4000 aras) devri. h o lo t ritle r, [Yun. holothuroide > holotrit-ler] is. zool. melc tr deniz hyar olan derisi dikenliler; deniz hyarlar, (Holothuroidea). h o lta 1, [t. volta => olta] {az} is. 1. Olta 2. Kpekle rin boyunlarna taklan ivili halka. 3. Gezinti. 4. Y ol kvrm; dneme. 5. sf. (Kii iin) sarho gibi bilinsizce hareketler yapan. [DS] S h o lta e tm e k , {az} 1. Acele acele ve kol kola gezinmek. 2. Do lamak. [DS]|| h o lta v u rm a k , {az} Yryerek ge zinti yapmak. [DS]|| h o lta y e k m e k , {az} Ka

h o m a k , - [? homak] {az} is. 1. Yn. 2. Bir yerde

birikmi av kular. 3. K tkten kesilen mee aa cnn aata kalan yumru ksm. 4. Ban tepesi.
[DS]

h o m a k la m a k , [homak-la-mak] {az} g s z .f [-r] [

l()-yor] Tepe st dmek. [DS]


h o m b , [homb (yans.)] is. Boazdan homurtulu sesler

kararak yeme ve imeyi anlatan kk. [Zlfkar]

homb-ul hombul
b o m b a , [homa > homba] {az} is. - homa2. S h o m b a d u r m a k , {az} Ba yerde ayaklar havada

durmak. [DS]
h o m b a l, [homb (yans.) > homb-al] {az} is. Tatar

brei. [DS]
h o m b a t, [homb (yans.) > hom b-at ?] {az} is. Kfte.
[DS]

h o m b u k , - u [homb (yans.) > homb-uk] {az} is.

Boaz. [DS]
h o m b u l1, [homb (yans.) > homb-ul] is. Boazdan

homurtulu sesler kararak yeme ve imeyi anlatan yansm al gvde. S h o m b u l h o m b u l y e m e k , {a-

z} Kabaca ve ses kartarak yemek. [DS]


h o m b u l2, [homb (yans.) > homb-ul] {az} is. Omur.
[DS]

h o m b u r 1, [homb (yans.) > homb-uk] {az} is. Bo

az. [DS]
h o m b u r 2, [homb (yans.) > homb-ur] {az} is. o

cuklarn kaydrak oynarken diktikleri yuvarlak ta.


[DS]

mak; gitmek. [DS] h o lta 2, [holt (yans.) > holt-a] /azf is. 1. G olf panto
lon. 2. Bol paal, yabanlk kadn alvar. [DS]
h o lta n , [holt-an] {az} is. 1. ark ve ayakkablara

h o m c u k , u [hom (yans.) > hom -cuk / homc (yans.)

> homc-uk] is. Azn doldurarak oburca yemek yemeyi anlatan yansmal gvde, fi1 h o m c u k h o m
c u k , {az} (Kk ocuklarn yemek yiyii iin) azm doldurarak, oburca ve kskana. [DS] h o m a , [hom-a] {az} is. 1. zerinde odun krlan

konan kee. 2. Ayakkab yamas. 3. Yemeni ve ayakkablardaki diki yaplan kenar. 4. arkla giyi len bir tr dolak. [DS] h o lu , [Yun. pholia] {az} is. Fol. [DS] h o lu c u , [holu-cu] {az} is. ok tembel. [DS] h o lu su , [? holusu] {az} is. Kestane. [DS] h o l z , [? holz] {az} is. ri gzl kalbur; gzer. [DS] h o m 1, [hm / him / hom / hm / hum / hm (yans.)] is. Burundan solumay, bylece fkeyi belli etmeyi fkeli seslenme ve konumay anlatan kk. [Ztilfkar] hom-ur homur, hom-ur-da-n-mak, hom-ur-tu

ktk. 2. Ucu yanm odun. 3. Kala. 4. Kala ke mii. [DS] h o m m a n , [? homman] {az} is. Klde piirilen rek ya da ekmek. [DS] h o m o -, [Yun. homos > Fr / ng. homo-] n ek. Ba na getirildii Y unanca kkenli bat dilleri kelimele rine "bir, beraber, ayn kavramlar katan n ek. h o m o je n , [Yun. homolos (benzer) + genos (cins) >

! M

S E M . 1981

HON h o m u r tm a k , [hom (yans.) > hom-ur-t-mak] {az}

Lat. homogenus > Fr. homogne] sf. 1. Bir btn meydana getiren elerinin tm ayn nitelikleri tayan; badak; mtecanis. 2. mat. (ok terimli iin) btn terimleri ayn derecede olan, h o m o je n lik , -i [homojen-lik] is. Homojen olma du rumu; badaklk, h o m o lo g , - u [Yun. homo (benzer) + logos (iliki) Fr. homologue] (l ince sylenir) sf. 1. (Karlatr mal anatomide vcut paralar iin) deiik trler de birbirine karlk den. 2. Eskiden (hasta doku lar iin) salam dokulara benzeyen. 3. mat. Benzer ekillerde birbirine karlk gelen elemanlar. S h o m o lo g k ro m o z o m la r, Biri anadan, dieri baba dan gelen ift kromozomlar. h o m o n im , [Fr. homonyme] sf. E adl; e sesli, h o m o se k s e l, [Fr. homosexuel] is. ve sf. Kendi cinsinden olan yani kadn kadna veya erkek erkee cinsel tatminde bulunan; e cinsel, h o m o se k s e llik , -i [homoseksel-lik] is. 1. Kendi cinsinden olanlarla cinsel ilikide bulunm a duru mu; e cinsellik. 2. Kendi cinsinden olanlarla cinsel ilikide bulunm a eklinde sapma gsteren psikolo jik bozukluk; e cinsellik, h o m o te ti, [Fr. homothtie] is. mat. M erkez alman bir noktaya gre birer noktasnn geometrik yerleri karlkl olarak ayn olan iki nokta grubunun du rumu. h o m o te tik , -i [Fr. homothtique] sf. mat. Aralarnda homoteti bulunan, h o m p u r, [Bulg. krumpir] (az} is. Patates. [DS] h o m u 1, [hom (yans.) > hom-u] {az} sf. 1. (Kii iin) bouk sesli. 2. Derbeder. [DS] h o m u 2, [? homu] {az} is. Y aykta dvlerek ya elde edilen eki st. [DS] h o m u k m a k , [hom (yans.) > hom-uk-mak] {az} gsz. f. [-ur] 1. Ksmek. 2. (Deve iin) bir eyden rkerek komak. 3. Brakp gitmek. 4. (At ve tay iin) ban yukar kaldrarak saa sola komak. 5. (Eek iin) baka eei grnce bam yukar kald rp komak. 6. Gururlanmak. [DS] h o m u r, [hom (yans.) > hom-ur] is. Burundan soluya rak fkeli ve grltl biim de ay sesine benzer konumay anlatr. 0 h o m u r h o m u r , 1. Srekli homurtular kararak. 2. {az} (Sylenmek iin) kaln bir sesle anlalmaz biimde. [DS] h o m u rd a n , [hom-ur-da-n-] is. Kendi kendine homurdama durumu veya biimi, h o m u rd a n m a , [hom-ur-da-n-ma] is. Homurtulu ses ler karma. h o m u rd a n m a k , [hom-ur-da-n-mak] dnl. f. [-r] Kendi kendine, fkeyle yar anlalr yar anlal maz biimde sylenmek, h o m u rm a k , [hom (yans.) > hom-ur-m ak] {az} gsz. f. [-ur] Surat asmak. [DS] h o m u r tk a n , [hom (yans.) > hom-ur-t-kan] {az} sf. (Kii iin) kendi kendine sylenen. [DS]

gl. f. [-ur] Surat asmak. [DS]


h o m u r tu , [hom-ur-tu] is. 1. Bir kiinin kard

homurdanma sesi. 2. Ay sesi. 3. alan bir moto run kard bouk ve ar grltl ses. h o m u r tu lu , [hom-ur-tu-lu] sf. Homurtusu olan, h o m u rtu s u z , [hom-ur-tu-suz] sf. Hom urtusu olma mak. h o m u tm a k , [hom (yans.) > hom-ut-mak] {az} gsz. f. [-ur] Surat asmak. [DS] h o n 1 [hon / hong (yans.)] is. i bo metal eyalarn , birbirine arpmasn ve bu srada kan sesleri anla tan kk. [Zlfkar] hon hon, hon hon honlamak h o n 2, [? hon] {az} is. 1. ift srerken tarlann ba langcndan uygun bir dn yerine kadar olan yer; dnek. 2. Ekin bierken yan yana sralanm ii grubu. 3. Bu iilerin balang yerinden tarlann br ucuna kadar bitikleri alan. [DS] 0 h o n d e r m ek , {az} Ekin bimek. [DS] h o n 3, [Far. hn] {az} is. Kan. S h o n o lm a k , {az} 1. Birinden bkmak, usanmak. 2. Kar cinsten biri ni ok sevmek; ona kar ok istek duymak. [DS] h o n a , [Mo. na] {eT} is. Geyik trlerinden olan snn erkei; erkek sn. [Nevy] h o n a m a z , [hona-maz] {az} sf. 1. (Yal kim se iin) kskan. 2. Dzenci; kurnaz. 3. is. Drt yandan byk keklik. [DS] h o n a r, [hon (yans.) > hon+ar] {az} is. Byk ya ban ans. [DS] h o n a z , [hon (yans.) > hon-az] {az} sf. 1. Yal; kart; ii gemi. 2. Dzenci; kurnaz. 3. (Hayvan iin) hainlikte ustalam. [DS] h o n a z a , [honaz-a ?] {az} sf. (Kii iin) hosohbet. [DS] h o n a z m jk , [hon (yans.) > hon-az-mak] {az} gsz. fi [-r] Kartalmak. [DS] h o n b a , [homb-a / honba] {az} is. Tepe st; ba aa; bann zerinde. [DS] 3 !;o n b a d u r m a k , {az} (Ak iin) tepe st durmak. [DS] h o n c a , [Far. hvna / hona] {az} is. 1. Bir yere giderken gtrlen hediye. 2. Pskll srt torbas; daarck. [DS] h o n c u , [hon-cu] {az} is. Ekin bien kimse. S h o n cu b a , Ekin bien ii srasnn banda bulunan ve iileri ynlendiren kii. [DS] h o n c u k la m a k , [honc-uk-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-l(u)-yor] (Hayvan iin) ifte atmak. [DS] h o n a , [Far. hvn-a / hona] {az} is. 1. K z evinden olan evine, olan evinden kz evine eitli dn ve nian srasnda veya yeni evlilere gerdek akam gnderilen yiyecek, tatl, ve erezlere verilen ad. 2. Herhangi bir sebeple verilen bahi; armaan. 3. ocuk doduu zaman datlan erez. 4. Pili k zartmas. 5. B ir kadnn kocas evinden babas evi

HON

OlMIfflfCESM tasa
h o n tu m u , [hont-u-mu] {az} sf. ok yalanm, h o n tu , [hot-u-] {az} sf. 1. Kat kat, st ste giyi

ne gizlice gnderdii eya. 6. stnde yem ek de yenilen hamur tahtas. [DS] h o n a k la m a k , [hona-k-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] Bir eyi geliigzel tutarak tamak. [DS] h o n u k , - u [hon-uk] {az} sf. (Kii iin) ksa boylu; tknaz. [DS] h o n d a z , [hon-da-z ?] {az} sf. (Kii iin) kabasaba; biimsiz. [DS] h o n d u , [hond-u ?] {az} sf. 1. ri. 2. (Kii iin) kabasaba; biimsiz. 3. Ahmak. [DS] h o n d u m , [hond-um] {az} sf. Obur; ok yem ek yi yen. S h o n d u m b o a z , -* hondum. h o n d u m a k , [hond-u-mak] {az} gl. f. [-r] Bala mak; dmlemek. [DS] h o n g 1, [hang / hank / heng / hng / hnk / hing / hong / hng / hnlc / hun / hng (yans.)] is. Kahkahayla ve katla katla glmeyi anlatan kk. [Zlfkar] hong-ur hongur h o n g 2, [hon / hong (yans.)] is. i bo metal eyalarn birbirine arpmasn ve bu srada kan sesleri anla tan kk. [Zlfkar] hong-ur-da-k h o n g a d a k , - [hong-adak] (ho ngadak) {az} zf. (Su vb. svlar iine elini veya bir eyi daldrm ak iin) patavatszca. [DS] h o n g a la , [hong-al-a] {az} sf. (Kii iin) iri, irkin ve biimsiz. [DS] h o n g u ld a m a k , [hong-ul-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [-(d)u-yor] 1. Sevdii yemei grnce itah ka barmak. 2. Yalanmak; ii gemek. [DS] h o n g u m a k , [hong-u-mak] {az} gsz. f. [-r] ok yalanmak; kocalmak. [DS] h o n g u r d a k , - [hong (yans.) > hong-ur-da-k] {azf is. Hayvanlarn boynuna taklan an. [DS]
h o n g u z , [konguz / honuz] {eT} is. Bcek. [EUTS] h o n la m a , [hon-la-ma] is. Talam a srasnda silindir

nen. 2. Kaba. 3. (ocuk iin) obur. [DS]


h o n u , [Yun. khoni] {az} is. 1. Tenekeden yaplm

sel i yzeylerde meydana gelen przleri gider m ek amacyla uygulanan daha ince andrm a ile mi. h o n la m a k , [hon-la-mak] {az} gsz. f. [~r] [-l(u)y o r] (Rzgr ve souk iin) ak braklan kap ve ya pencereden ieriye dolmak. [DS] h o n lu k , [hon-luk] {az} is. 1. Bahelere su almak iin bahe duvarnn dibinden alan delik. 2. sf. mecaz. Pisboaz. [DS] h o n t 1, [hont] {az} sf. 1. (Kii iin) sz anlalma yan; tutuk. 2. A sk suratl. 3. is. Bezden yaplma top. [DS] h o n t 2, [hont] {az} sf. Geni; bol. [DS] h o n t3, [hont] {az} is. Uyluk kemii. [DS] h o n t4, [hont] {az} is. Alalma; tenezzl. [DS] S h o n t e tm e k , {az} Baya bir eye tenezzl etmek. [DS] h o n tu l, [hont-ul] {az} sf. Kaba. [DS] h o n tu m a k , [hont-u-mak] {az} gsz. f. [-ur] ok yalanmak. [DS]

kulplu su kab; marapa. 2. Huni. 3. Cezve. 4. Ku tu. [DS] h o n u su z , [honu-suz] {az} sf. Sersem. [DS] h o p 1, [hap / hob / hop (yans.)] is. 1. Sramay, zp lamay, titremeyi, saa sola kom ay anlatan kk. [Zlfkar] hop hop, hop-la-mak, hop(p)-a-lk, hop(p)-a-la, hop-ra-mak, hop-ur hopur, hop-u etm ek 2. Birden srama, kalkm a durumu veya bu nu salamaya ynelik barm a sesi. 3. zf. Birden; aniden; hzla. S h o p a h o p , {az} 1. Kar karya; y z yze. 2. Tamam tamamna. [DS]|| h o p diye, A ni bir hareketle zplayarak. || h o p e tm e k , {az} 1. Arkaya, srta almak. 2. Atlamak; dmek. 3. (o cuk iin) anasnn srtna binmek. [DS]|| h o p h o p s ra m a k , Yerinde duram az olmak. || h o p k lm a k , {eAT} H op etmek; hoplamak; ararak oturduu yerden birden frlamak.\\ h o p o tu r tu p h o p k a l d r m a k , Birine tela ve heyecan verecek davran ta bulunmak.\\ h o p o tu r u p h o p k a lk m a k , fke ve heyecan dolaysyla yerinde oturamamak; dura mamak. h o p 2, [hop / hp / hup / hp (yans.)] is. Attra attra yem ek yemeyi, dolu dolu yudumlarla im eyi ve bu sradaki kaba ve grgsz hareketleri anlatan kk. [Zlfikar] hop-ur-da-t-mak h o p e tm e k , {az} (ocuk dili) aza bir ey almak. [DS] h o p 3, [hop (yans.)] (ho: ) is. 1. Uyarm a ve dikkat p ekme sz. 2. {az} Atlar durdurma nlemi. [DS] S H o p ! H o p ! Uyarmak veya dikkat ekm ek iin sylenen sz. h o p 4, [hop] {az} is. 1. Srt; arka; omuz. 2. Kucak. [DS] S h o p n a b in m e k , {az} Birini izlemek; sak land yere giden gizli yolu bulmak. [DS] h o p 5, [Erme, hop] {az} is. Saban demiri. [DS] h o p a 1, [a. oban / obaz > hopa [EREN]] {az} is. 1. Yal manda. 2. Damzlk erkek deve. [DS] h o p a 2, [? hopa] {az} is. Y eni rplm kabark ya tak. [DS] h o p a 3, [? hopa] {az} is. 1. Derelerde baln bulun duu veya gizlendii yer. 2. Sazlk ve bataklk yer ler. [DS] h o p a k , - [bek > hopak] {az} is. Sazlklarda ot ve kam kklerinin birbirine sarlmasndan oluan adacklar. [DS] 0 h o p a k h o p a k , {az} Top top; bek bek. [DS] h o p a l, [Erme. havp al] {az} is. 1. Yaban gvercini; orman gvercini. 2. Kpek yavrusu. [DS] h o p a la k , - [hop-ala-k] {az} sf. 1. Sevimli. 2. {az} Sevinli. [DS] h o p a lla n m a k , [hop-al-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] [-l()-yor] (ocuk, bitki ve hayvan yavrusu iin) geliip serpilmek. [DS]

a ie u t

18 93

HOP

hopan, [Erme, hopan] {az} is. 1. Bakm sz kalm ba, bahe, ev vb. yer. 2. Az zm l ba. 3. Ev. 4. nl. Yklas anlam nda ilen sz. [DS] hopbak, - [hop (yans.) > hop(b)-ak] {az} s f (Kii iin) grltc. [DS] hoparlr, [Fr. haut-parleur] is. 1. Elektrik dalgalarn ses dalgalarna eviren ve ykselten aygt. 2. Rad yo, teyp, pikap vb. aralarda sesi ykselterek duyu lur hle getiren alet, hopbullamak, [hop (yans.) > hop(b)-ul-la-mak] {az} gsz.f. [-r] [l(u)-yor] Atlamak; sramak; hop lamak. [DS] hopukmak, [hop (yans.) > hop-uk-mak] {az} gsz.f. [-ur] 1. Arkaya, srta almak. 2. (ocuk dili) atlamak. 3. (ocuk dili) dmek. 4. Birinin yardm ile bir yk srtna almak. 5. (ocuk iin) annesinin srtna binmek. [DS] hopuramak, [hop (yans.) > hop(u)-ur-a-mak] {az} gsz. f. [-r] [-r(u)-yor] Atlamak; sramak; hoplamak. [DS] hop, [? hop] {az} is. 1. M sr koan kabuu. 2. Fasulye kabuu. [DS] hoplama, [hop (yans.) > hop-la-ma] is. Bulunduu yerden havaya doru srama durumu ve eylemi, hoplamak, [hop (yans.) > hop-la-mak] gsz. f. [-r] [l(u)-yor] 1. Sevin, korku veya oyun gerei olarak bulunduu yerden yukarya doru frlamak; zpla mak; sramak. 2. {az} A rkaya, srta binmek. S hoplaya hoplaya, 1. Art arda hoplamak suretiyle;

hoppadak, [hop(p)-adak] (ho padak) zf. Birdenbi p re; hemen; hop diye; bir atlta, hoppala, [hop (yans.) > hop-pa-la] (ho pala) nl. 1. p Beklenm edik bir davran veya sz karsnda a knlk veya knam a belirtmek iin sylenen sz. 2. Bebekleri hoplatrken veya bir yerden atlatrken sylenen yreklendirme sz. 3. is. ine konulan bebeklerin zplamalarn salayan bir tr salncak. 4. {az} sf. (Kii iin) hoppa; oynak. [DS] S hop pala bebei, Davranlar ocuka olan kimse. hoppalk, - [hop-pa-lk] is. Hoppa olma durumu; hoppa kimsenin davran; hafifmereplik. S hop palk etmek, Hoppaca davranlarda bulunmak;

hafifmerep olmak.
hopramak, [hop (yans.) > hop-ra-mak] {az} gsz. f. [~r] [-r(u)-yor] (Yrek iin) korkudan hoplamak. [DS] hopsa, [? hopsa / opsa] {az} is. 1. vendirenin ucundaki demir paras. 2. Uzun zaman srlmemi tarla; gen. [DS] hopsar, [? hopsar] {az} is. 1. Y emek piirilen m lek. 2. Uzun zamandr srlmemi tarla. [DS] hopturmak, [hop-tur-mak] {az} gl. f. [-ur] Srtna bindirmek; arkasna almak. [DS] hopucuk, -u [hop (yans.) > hop-u-cuk] {az} is. Hoplama; zplama. 0 hopucuk etm ek, {az} o cuk severken havaya atp tutmak. [DS]|| hopucuk kalkm ak {az} Ayaa kalkp oturarak sevincini belli etmek. [DS]|| hopucuk olmak, {az} Hemen

hoplayarak. 2. mecaz. Byk bir istekle; severek; zevkle. hoplatlma, [hop-la-t-l-ma] is. Hoplatm a eylemine
uram olm a durumu, hoplatlmak, [hop-la-t-l-mak] edil. f. [-r] Hoplatm a eylemine uramak, hoplat, [hop-la-t-] is. Hoplatm a eylemi veya bi imi. hoplatma, [hop-la-t-ma] is. Hoplamasn salama eylemi. hoplatmak, [hop-la-t-mak] gl. f. [-r] 1. Bir eyin veya kimsenin hoplamasn salamak; zplatmak. 2. ocuklar koltuklarndan tutarak yukarya doru hafife zplatm ak suretiyle elenmek, hoplay, [hop-la-y-] is. Hoplam a eylemi veya bi imi. hopmak, [hop-mak] {az} gsz. f. [-ar] (ocuk iin) srta binmek; arkaya binmek, hoplop, [hop (yans.) > hop+lop] {az} sf. 1. (Kii iin) sinirli. 2. ok gezen. 3. is. avukuu. [DS] hoppa, [hop (yans.) > hop(p)-a] nl. 1. ocuu hop latrken sylenen hoplatm a hareketinin sz. 2. (Kz veya kadn iin) davranlar yersiz ve l sz; dileince davranan; delimen, hoppaca, [hoppa-ca] (hoppaca) zf. Hoppa kimseye yakr biimde; hoppaya zg.

ayaa kalkmak. [DS]


hopuduk, -u [hop (yans.) > hop-ut-uk] {az} is. Tavuk yumurtas. [DS] hopuk, -u [hop-uk] {az} is. Kucak. [DS] hopur1, [hop (yans.) > hop-ur] is. Bir eyi obur bir ekilde yer veya ierken karlan ses. S hopur hopur etmek, {az} Acele acele yemek. [DS] hopur2, [hop-ur] {az} sf. Oynayan; atlayan. [DS] S1 hopur hopur, {az} Neeli ve canl olarak. [DS]|| hopur hopur etmek, {az} Ele avuca smamak. [DS]|| hopur hopur hoplamak, {az} Yerinde du ramamak; hoplamak. [DS]|| hopur hopur oyna mak, {az} Yerinde duramamak; hoplamak. [DS] hopur3, [? hopur] {az} is. 1. Orman ya da makilik ten alm tarla. 2. Srlm tarla. 3. sf. Kabartl m; kabark. [DS] S hopur etmek, {az} 1. Top

ra bel ya da kazma ile derin kazmak. 2. Orman dan tarla amak. [DS]|| hopur4, [? hopur] {az} is. Armut kurusundan yap
lan marmelat. [DS] hopurdamak, [hop (yans.) > hop-ur-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [d(u)-yor] (Yrek iin) korkudan hzl hzl arpmak; oynamak. [DS] hopurdatm a, [hop (yans.) > hop-ur-da-t-ma] is. Hopurtular kararak yeme veya ime, hopurdatm ak, [hop (yans.) > hop-ur-da-t-mak] {a

HOP

O I M Ilt f S M .

z} gl. f i [-ir] Hopurtular kararak byk bir i tahla veya grgszce yemek, imek; hprdetmek. [DS] hopurtu, [hop (yans.) > hop-ur-tu] is. Bir eyi obur bir ekilde yer veya ierken karlan ses. hopu, [hop-u] {az} sf. (Kii iin) ok iman. [DS] hoputm ak, [hop (yans.) > hop-ut-mak] {az} gl. fi. [-r] [-(d)-u-yor] Srtna bindirerek gtrmek. [DS] hopuz, [? hopuz] {az} is. aka ile vurulan yumruk. [DS] -h o r, [Far. hrden > hvr jy~] (ho:r) son ek. Sonuna eklendii Farsa isimlere "yiyen, y iy ic i anlam ka tarak birleik sfatlar yapan son ek. h o r 1 [har / hr / hor / hr / hur (yans.)] is. Horlamay, , derin solumay, fke ile soluyarak saldrmay anla tan kk. [Zlfkar] hor hor, hor-ul horul, hor-lamak, hor-ul-tu h o r2, [har / hor / hr (yans.)] is. Gr akan suyun alayarak akn ve dkln anlatan kk. [Zl fkar] hor hor hor3, [Far. hvr / hr j_y~] (ho:r) sf. 1. B ir deeri ve nemi olmayan; aalk; baya. 2. {az} Gsteri siz; elimsiz. [DS] 3. {az} irkin; sevimsiz. [DS] 4 {az}. Bereketsiz. [DS] 5. {az} Eskimi. [DS] S hor bakmak, nem vermemek; deersiz saymak. || hor grmek, nemsiz saymak; kk grmek; be enm em ek.|| hor kullanmak, zen gstermeden kullanmak; ok abuk ypratmak. || hor tutmak, B irine kar incitici ve kk drc davran larda bulunmak. hor4, [Far. hr / hr jy~] (ho;r) {OsT} is. 1. Gne. 2. Aydnlk; k. hor5, [? hor] {az} is. Kn karda yolu bulabilmek iin dalarda yol kenarlarna konulan yn halin deki talar. [DS] hor6, [? hor] {az} sf. 1. Beenilen; hoa giden. 2. {az} is. yilik. [DS] 0 hora gemek, e yaramak; makbule gemek; beenilmek; eme yaramak. hor7, [? hor] {az} is. Yumurta sars. [DS] h ora1 [o-ra] {az} e. Gsterme edat; ora; bura; ura. , [DS] hora2, [Yun. hor / horos (dans yeri)] (ho ra) is. 1. Birok kii tarafndan omuz, el veya belden tutul m ak suretiyle ve sk sk tekrar edilen yere ayak vurm a figrleriyle oynanan bir halk oyunu. 2. 6 /8lik ritimde oynanan Rumen halk dans, horada ba ekmek, 1. H ora oyununda ynetici ol mak. 2. mecaz. Grlt karma iinde elebalk etmek.\\ hora tepmek, 1. H ora oynamak. 2. mecaz. Ayaklarn yere vurarak grlt karmak. hora3, [? hora] {az} is. Abartma. [DS] horak, - [? horak] {az} is. Bklerek krek bii m inde yem ek lokmalarn alabilen sac ekmei; yufka. [DS]

horaklam ak, [horak-la-mak] {az} gl. fi [-r] [-l()yor] 1. Yemei yufkadan yaplan krek biiminde ki lokm alarla yemek. 2. Byk lokmalarla ho ol m ayan biimde yemek. [DS] horan, [? horan] {az} is. 1. O dalarda ve ke bala rnda toplanarak konuan kalabalk. 2. Oyun; dans. 3. algl, elenceli kalabalk. 4. Olan ocuu. 5. Aile; ev halk. 6. Toplant. [DS] S horan sou mak, {az} Toplant dalmak. [DS]|| horan tep mek, {az} E l ele tutuarak horan oynamak. [DS] horanlama, [horan-la-ma] {az} is. 1. Masal; uydur m a sz. 2. Geliigzel, yerli yersiz konuma; l sz konuma. [DS] horansz, [horan-sz] {az} sf. Savurgan; tutumsuz. [DS] horanta1, [Far. hrende (yiyici) JJjji-] {az} (ho ran ta) is. 1. Ayn at altnda yaayan kiilerin btn; hane halk; aile. 2. Grlt; amata. 3. sf. (Nesne ve canllar iin) ie yaram az durumda olan. [DS] horanta2, [? horanta] {az} is. 1. Byk delik. 2. sf. Byk; kocaman. [DS] horasan, [Far. hr (gne ) + sn (doan) > Horasan (blge ad) J -] {OsT} is. 1. Elenmi tula veya kirem it tozuna kire, su ve yum urta ak kartrlarak yaplan bir sva harc. 2. {az} Bu harla svanan ya da rlen duvar. [DS] 3. mz. Trk mziinde on sekizinci yzyldan nce kulla nlm olan bir makam. 4. {az} sf. (Akl iin) ek sik; norm al olmayan. [DS] horasani, [Far. H orosan t>-] (horasa:ni:) {OsT} is. 1. H orasanla ilgili; H orasandan gelmi olan. 2. Hacegn rtbeli Bbli kalemi amirlerinin giydii, tepesi dz kenarlar dikili, ii pamuklu ve astarl zerine beyaz ya da yeil ipekliden sark sarlan bir tr kavuk. 3. bot. Trkistan bozkrlarnda yetien, bileikgillerden, kurt drm ek amacyla halk he kim liinde kullanlan bir tr bitki, (Artemisia maritima; A. acina). horata, [Yun. horata] {az} is. 1. aka; alay; {eAT} (ayn). 2. G ldrc oyunlar. 3. Elence; {eAT} (ay n). 4. Sz; sohbet. 5. Sohbet toplants. 6. Dediko du. 7. sf. Elendirici; maskara. [DS] ? horata et mek (eylemek), {az} 1. Konumak. 2. A lay etmek. {eAT} (ayn) 3. aka yapm ak. {eAT} (ayn) [DS]|| horataya dutmak, {eAT} Alaya almak; maskara etmek.|| horataya getrm ek, {eAT} Alaya almak; lafa bomak.|| horataya gtrmek, {eAT} Alaya almak; lafa bomak. horatalam ak, [horata-la--mak] {eAT} ite, fi. [-r] akalamak; birbirine aka yapmak, horatalk, - [horata-lk] {az} is. Kk paralara ayrlm tarla. [DS] horav, [? horav] {az} sf. Kzgn. [DS]

i Km

HOR

horav, [? horav] {az} sf. Edepsiz; haar. [DS] horavlamak, [horav-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()yor] 1. ekememek. 2. gsz. rkmek. [DS] horavlanmak, [horav-la-n-mak] {az} dnl. f . [-r] 1. Sinirlenmek. 2. Heyecanlanmak. 3. (At iin) az mak; ahlanmak. [DS] horavu, [horavu] {az} sf. 1. (Hayvan iin) insandan kaan; yabani. 2. (Kii iin) kim seye sokulmayan; insan yadrgayan. 3. (Kii iin) eli ie yatkn ol mayan. [DS] horaz, [Far. hors] {az} is. 1. Horoz. 2. Av tfei akma. [DS] 0 horoz n, {az} Gece yars ile imsak aras zaman. [DS] horazlanmak, [horoz-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Horozlanmak. [DS] horuklamak, [horuk-la--mak] {az} dnl. fi [r] (Yal kim se iin) yz burumak. [DS] horum, [hor-um ?] {az} sf. Dncesiz. [DS] hord, [Far. hrd {OsT} is. 1. Y enilecek ey. 2. {OsT} is. G mecaz. (Kii iin) uyuuk; tembel; gayretsiz. horda1, [Mo. ordu > Fr. hrde ebe, sava ve yamac ilkel topluluk. horda2, [o-ra-da] (ho: rda) {az} zf. Orada. [DS] hordan, [o-ra-dan] (ho: rdan) {az} zf. 1. Oradan. 2. leriden. [DS] hordein, [Fr. hordeine] is. biy.-kim. A rpada bulunan glutamik asite zengin bitkisel protein, horece, [? horece] {az} is. M ahkem e kararn bildi ren resm belge; ilam. [DS] horek, -i [Az. horek] {az} is. Yemek. [DS] horende, [Far. horden (yemek) > hrende (ho:rende) {OsT} is. B ir kim senin beslemekle y kml olduu kimseler; boaz. horendegn, [Far. hrende-gn o \S (ho:rendeg:n) {OsT} is. Birinin besledii kimseler; horantalar; boazlar; aile bireyleri, horgm, [kork-n /horgm] {eT} is. Korkun. [EUTS] horhop, [ho(r)+ho/p] (h o hop){az} zf. Hep birden; birlikte. [DS] horhor, [hor (yans.) > hor+hor] is. 1. Grltyle akan gr su. 2. mecaz. D urmadan akan nezleli bu run. 3. {az} K ayalar arasnda alan geni, kor kun yarklar. [DS] 4. {az} K aynaklarn kullan d kk ispirto oca. [DS] 0 horhor kebab, mutf. Soyulmu patlcanlar kzartldktan sonra karn yarlarak iine soan ve salayla piirilm i kuba et doldurulup piirilen bir yemek. horhori, [horhor- ?] {az} sf. Hesabm kitabm bil meyen. [DS] horitmek, [hor+etmek > horitmek] gsz. fi. [-er] [d(i)-yor] H alay ekmek, hork, [? hork] {azj is. 1. A hlaken dk kadn. 2.

htiyar kadn. 3. Ayakkabnn arkasndaki sert k sm. [DS] horku, -cu [hork-u] {az} is. 1. ok eski elbise; paavra. 2. Dilenci torbas. 3. sf. Cimri. [DS] horlak, - [hor (yans.) > hor-la-k] {az} is. 1. K ay nak; pnar. 2. sf. (Kii iin) ok ihtiyar. [DS] horlam a1 [hor-la-ma] is. Uyurken horultulu nefes a, lp verme. horlama2, [Far. h var > hr + T . -la-ma] is. Kk grme; beenmeme. horlam ak1 [hor (yans.) > hor-la-mak] gsz. fi [-r] [, l(u)-yor] Uyurken horultulu nefes alp vermek. horlamak2, [Far. hvar > hr + T . -la-mak] gl. fi. [-r] [-l(u)-yor] 1. Birini kk grmek; beenmemek; krc ve kaba davranmak; hor grmek; {eAT} (ay n). 2. {az} Birine kin beslemek; nefret etmek. [DS] 3. {az} ekememek; kskanmak. [DS] 4. {az} Alay etmek; ayplamak. [DS] horlan, [hor-la-n-] is. Kk grlme, aalan m a durumu veya biimi, horlanma, [hor-la-n-ma] is. Kk grlme, aa lanma durumu, horlanmak, [hor-la-n-mak] edil. fi. [-r] Kk g rlmek; aalanmak, horlamak, [hor-la--mak] {eAT} ite, f i [-r] Bir likte horlamak; hep beraber horlamak, horlavk, - [hor-la-k] {az} is. 1. Derelerdeki ukurlar. 2. Ses kararak nefes alan kimse. [DS] horlay, [hor-la-y-] is. Uyurken horultu karma eylemi veya biimi, horluk, -u [hor-luk] {eAT} is. Zillet; alaklk, hormon, [Yun. ormao (uyarmak) I orman (heyecan landrmak) > Fr. hormone] is. biy. salg bezleri tarafndan salglanarak kana karan ve baz fizyo lojik fonksiyonlarn yerine getirilmesinde etkili olan madde. 0 hormon tedavisi, tp. Vcutta ek siklii hissedilen bir hormonu vcuda dardan verm ek suretiyle uygulanan iyiletirme. hormul, [? hormul] {az} sf. 1. (Kii iin) kaba; sert; gnl kinci. 2. Zengin. [DS] hormullanmak, [hormul-la-n-mak] {az} dnl. f i [r] Kibirlenmek; byklenmek. [DS] hormuz, [? hormuz / hozmur / hzmr] {az} is. Pa tates. [DS] Horm uzda, [Sod. hormuzda] (khormuzda) {eT} is. 1. (Budaclkta) ndra adl tanrann ad. [EUTS] [Gabain] 2. lk insan. (Mani dininde) [EUTS] hornaka, [? homalca / homuk] {az} is. Bahe du varlarnn altndan geen su yolu. [DS] hornblendit, [Fr. homblendite] is. jeol. Hornblentten meydana gelmi iri taneli i kaya. hornblent, -di [Al. hom (boynuz) + blenden (parla mak)] is. min. Koyu yeil, siyaha yakn kahverengi, koyu siyah yaprak biiminde ktleler veya alt yz

HOR

di E l ES S r KU flliC b li.
kelenen erkek. || horoz kafal, Aptal; aklsz; ser sem; beyinsiz; budala; akn. || horozlar tm ek, Sabah olmak; tan aarmak. || horozlar tm eden, Sabah olmadan; ta n y e ri aarmadan.\\ horoz m an tar, Ormanlk alanlarda yetien sarkk lamelli ve yenebilen bir tr mantar, (Cantherellus cibarius).|| horoz olu ii, Kaba olarak yaplan, incelikten ve gzellikten uzak (i).|| horoz tm , {az} Sabaha kar horozlarn tmee balad zam an [DS]|| ho roz sklet, spor. Boks, gre ve halterde 51-57 kg. olan sporcu arl kategorisi. || horoz ekeri, H o roz biiminde ocuklar iin eitli renklerde ya p l m ve ince bir ubua takl eker. \\ horozu bana balam ak, Sabah erkenden dar k m a k || horoz vakti, Horozlarn sabahleyin tmeye baladklar zaman; tan vakti. || horoz yum urtas, ok kk tavuk yumurtas. horozaya, [horoz+ aya(k)-] is. Tfekten skm kovan karm akta kullanlan burgu, horozbina, [horoz+bina ?] (horozbina) is. z o o l Kylarda ve tatl sularda yaayan eti yenir, srt yzgeci uzun, pulsuz kaygan bir balk, (Blennius sangoinolentus). horozbinagiller, [horoz+bina-gil-ler] is. zool. Derisi pulsuz ve genellikle yapkan, karn yzgeleri b o yun altnda, sr yzgeleri btn srt kaplayan, ok yrtc, baz trleri dourarak reyen kemikli balk familyas, (Blenniidae). horozcuk, [horoz-cuk / horozcuk otu] is. bot. K rlar da yetien ve eskiden kuduz tedavisinde kullanlan turpgillerden trl bir bitki, (Lepidium campestre). horozgz, [horoz+gz-] is. bot. Genellikle orak yerlerde yetien, bir metreye kadar boylanabilen, maydanozgillerden, beyaz ve pembe iekli b ir bit ki (Seseli tortuosum). horozibii, [horoz+ibi(k)-i] is. bot. 1. Koyu kadife renginde ve horoz ibii grnm nde iekleri olan bir ss bitkisi (Am aranthus). 2. Tfek horozu nun st paras. S horozibii knts, anat. K a fa tasnda kalbur kemiinin dikey yass uzantsnn st ksm. horozibiigiller, [horoz+ibi(k)-i-gil-ler] is. bolIspanaklar takmndan, rnei horoz ibii olan, b a sit alm ak yaprakl, km e ya da baak iekli b it kileri iine alan fam ilya (Amaranthaceae). horozlan, [horoz-la-n-] is. K abadayca davranma eylem i veya biimi, horozlanm a, [horoz-la-n-ma] is. Kabadayca davra nlarda bulunm a eylemi, horozlanm ak, [horoz-la-n-mak] dnl. f [~rJ *' K abadayca davranlarda bulunmak; alm satma 2. K afa tutmak, horozlama, [horoz-la--ma] is. H oroz durunu"1 1 gelme; horoz olm a durumu, horozlamak, [horoz-la--mak] gsz. f. [-trj 1-

l ksa prizm a eklinde bulunan amfibol tr doal magnezyum, demir, kalsiyum ve alminyum sili kat. hornuk, -u [? horaaka / hornuk] {az} is. homaka. [DS] horom, [Erme, horom] {az} is. 1. Biilmi msr saplarndan yaplan ynlar. 2. Tarladaki kk burak veya mercimek ynlar. [DS] horomcu, [horom-cu] {az} sf. (Kii iin) biilmi ot veya ekin demetlerini yapan. [DS] horomlamak, [horom-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l(u)-yor] Biilmi ekin veya otlar destelemek; y n yapmak. [DS] horon, [Yun. horos] is. folk. Dou Karadeniz ky snda toplu ve bir dizi hlinde ok seri olarak oy nanan oyunlara verilen isim. S horon ba, Horon oyunlarn yneten ve dizinin en sa banda oyna ya n kii. horopter, [Fr. horoptere] is. iki gzn merkezini bir letiren ve optik eksenlerin kesitii noktadan ge en doruya paralel doru. horos, [Far. hurs ^ 3y - \ {OsT} is. 1. Horoz. 2. Atla rn evirdii talarla buday ten deirmen. 3. Grn ssl fakat dayanksz bir tr dokuma. S horos gedii, tar. Deirmencilerin bal olduu e sn a f kuruluu. horoskop, [Fr. horoscope] is. Doum, evlenme vb. olaylarla ilgili olarak o an iin dzenlenen yer merkezli gk haritas, horoz, [Far. horfs >-] is. 1. zool. Tavukgillerden, bir kmes hayvan olan tavuun gsterili, kuyruu ve ibii dik ve byk, iri yapl erkei. 2. Genel olarak btn kularn erkei. 3. Kap zembereinin mandal. 4. Baz silahlarda merminin ateleme d zeninde yer alan ve tetiin kapsle hzla arparak atelemeyi salamas iin konulan para. 5. Kap zem bereinin mandal. 6. Bir dili arkn geri dnmesini nleyen trnak eklindeki kk dur durm a paras. 7. mecaz. K abadaylk taslamaya kalkan kii, horoz abla, {az} Yeil kertenkele. [DS]|| horoz arlk, spor. Boks, gre ve halterde 51-57 kg. olan sporcu arl kategorisi. || horoz akll, A ptal; aklsz; sersem; beyinsiz; budala; a km. || horoz buda, {az} Siyah renkli, kaln kabuklu, byk ekirdekli bir eit zm. [DS]|| ho rozdan kamak, (Kadnlar iin) erkeklerden uzak durmak; erkeklerle bir arada bulunmamak.\\ horoz demiri, {az} Arabann atal zerindeki demir. [DS]|| horoz dv, spor. 1. melik durumda iki kiinin ellerini birbirine arparak ittirmesi bii m inde oynanan elenceli bir karlama. 2 . zel olarak yetitirilm i horozlarn elence veya yar m a amacyla dvtrlmesi.\\ horoz gibi, l. K a badaylk taslayan (erkek). 2. Srekli kavga ka ran; kavgac. || horoz herif, Olur olmaz eylere f

HOR roz durumuna gelmek. 2. Horoz olmak. 3. mecaz. K abadaylk taslamaya kalkmak. 4. Diklemek; itiraz etmek. horsa, [? horsa] {az} is. 1. Heves; arzu; merak. 2. Kzgnlk; fke. [DS] 0 horsa okumak, {az} n kr etmek. [DS]|| horsas inmek, {az} fkesi g e mek. [DS]|| horsasm almak, {az} 1. fkesini karmak. [DS] 2. Hevesini yattrm ak; yle veya byle isteine ulamak. 3. Hevesle giritii bir i ten umduunu bulamayarak bir deneyim kazanmak.\\ horsa uyumak, {az} H ibir eyi duymaya cak kadar derin uyumak. [DS] horsunm ak, [hor-su-n-mak] {az} dnl. f. [-ur] 1. Deersiz bulmak; aa grmek; kmsemek; ha kir grmek. {eAT'} (ayn) 2. Tiksinmek. 3. Gerekli olmasna ram en istememek. 4. A r bir eyi bir den kaldrmak. 5. spor. Grete birden yakalamak. [DS] h o rt1 [hart / hrt / hirt / hort (yans.)] is. K eserek ya , da ekerek koparmay, ayrmay, kazmay, srm a y anlatan kk. [Zlfkar] hort hort etm ek hort2, [hart / hort / hrt (yans.)] is. Bulunduu yer den aniden kmay, frlamay, filizlenm eyi anlatan kk. [Zlfkar] hort-la-mak, hort-la-mak, hort-lak, hort-da-mak hort3, [hort (yans.)] is. Kuvvetli solumay anlatan kk. [Zlfkar] hort-la-mak, hort-la-k 0 hort bu run, {az} Srekli akan burun. [DS] hort4, [Yun. khorato] {az} is. Sopa ve kldan yapl ma top ile oynanan bir ocuk oyunu. [DS] 0 hort atmak, {az} Abartmak; vnmek; palavra sk mak:.|| hort etmek, Gizli konumak. [DS] hort3, [? hort] {az} sf. 1. Semiz; iman; toplu. 2. Delikanl; babayiit. [DS] hort6, [? hort] {az} is. ki ban azlarn birbiri ne vurmak suretiyle m eydana getirilen entik. [DS] horta, [Yun. khorato] {az} is. 1. Dedikodu. 2. Sz. 3. krkla iplik eirmek iin bir araya gelmi bir ka kadn. [DS] 4. vnme. 0 horta atm ak, 1. Abartmal konumak. 2. akalamak. hortdatm ak, [hort (yans.) > hort-la-t-mak] {az} gl [-r] Uyandrmak; ayltmak. [DS] f. hortuk, -i [? hortuk] {az} is. Eek, katr, domuz, deve gibi hayvanlarn yavrusu. [DS] hortlak, - [hort (yans.) > hort-la-k] is. 1. M ezarn dan karak insanlar korkuttuuna inanlan l; hayalet. 2. {az} Filiz. [DS] hortlama, [hort (yans.) > hort-la-ma] is. M ezardan kma; yeniden ortaya kma. hortlam ak1, [hort (yans.) > hort-la-mak] g sz.f. [-r] [~l(u)-yor] 1. (Yanl bir inan rn olarak l iin) korkun bir grnle mezardan kmak. 2. mecaz. (Getii, nemini yitirdii zannedilen bir sorun iin) yeniden ortaya kmak; tekrar belirmek. 3. {az} (Bitki iin) bol yam urdan iyi gelimek. [DS] 4. {az} (yara iin) azmak. [DS] 5. {az} A ns zn bir yerden kvermek. [DS] 6. {az} abuk kzmak; hemen fkelenmek. [DS] hortlam ak2, [hort-la-mak] {eAT} g sz .f. [-r] [-l(u)yor] Burandan hurultulu bir ses karmak, hortlam k, [hort-la-mk] {az} is. Sevilmeyen yal kadn. [DS] hortlam ak, [hort-la--mak] {az} ite, f. [-r] B aklar birbirine vurarak azlarnda entik amak. [DS] hortu, [? hortu] {az} is. Toprak daml evlerde, m er tek ile toprak arasna konulan al. [DS] hortuk, -u [? hortuk] {az} sf. (Kii iin) ksa boy lu. [DS] hortulam ak, [hort-u-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [l(u)-yor] Ksmek. [DS]

hortum , [Ar. hurtm fj^y~ ] {OsT} is. 1. Fil ve birok


bceklerde boru eklinde uzam az veya burun. 2. Bahe vb. yerlerde suyu istenilen yere aktmak iin emeye taklan plastik vb.den yaplm esnek su borusu. 3. Hava akmlarnn etkisi ile havann veya suyun hzla bir boru gibi ykselerek yer de itirmesi eklinde beliren dnel rzgr. 4. {az} Y em ek borusu. [DS] 0 hortum gibi, (Burun iin) ok uzun. || hortum skmak, Hortumdan akan suyu parm akla sktrarak yam ur gibi datmak. hortum ac, [hortuma-c] {az} is. 1. A t hrsz. 2. H rsza yataklk eden kimse. [DS] hortu mak, [hortu-mak] {az} gsz. f. [-)] Yallk sebebiyle deimek; biimi bozulmak. [DS] hortum lu, [hortum-lu] sf. H ortum u olan; hortumu bulunan. 0 hortum lu bcekler, A z veya burun lar emmeyi salamak amacyla bir hortum eklin de gelim i olan p e k ok tarm ve orman zararlsn iine alan bcekler topluluu, (Rhynchota). hortum lular, [hortum-lu-lar] is. zool. P ek ok tr nn nesli tkenmi, bugn ancak rneini filde g rebildiimiz, burnu st dudaklaryla birleerek bir hortum biiminde uzam, st kesici dileri uzaya rak savunma arac durumuna gelmi bulunan m e meli hayvanlar alt takm, (Porboscidea) . hortut, [? hortut] {az} is. A smann budanm dalla r. [DS] horu, [kora] {az} is. 1. Ormanda veya dalarda ken diliinden oalmaya braklan hayvanlarn dola malar iin ayrlan yerler; doal park; m ill park. 2. Korunan yer. 3. sf. siz gezen; serseri. [DS] Horug, [kora / horu] {et} is. Tanr ad. [EUTS] ho ru k 1 -u [koru-k] {az} is. M eyve zaman doku, nulmamas iin, aalarn dibine ya da dallarna konulan dikenli aa. [DS] horuk2, -u [? horuk] {az} is. Kany ekemeyen kzlere yardm iin koulan ikinci ift kz. [DS] horu l1 [hor (yans.) > hor-ul] is. Srekli kan horla ,

HOR

H I H H C E SZLK '1988

m a sesi. horul horul, Srekli horultu kararak; horlayarak. horul2, [? horul] {az} is. Frnda piirilmi taze ar m ut, elma gibi meyveler. [DS] horuldama, [hor (yans.) > hor-ul > hor-ul-da-ma] is. Uyurken horultulu ses kararak nefes alp verme, horuldam ak, [hor (yans.) > hor-ul > hor-ul-da-mak] gsz. f. [-r] [d(u)-yor] Uyurken horultulu sesler kararak nefes alp vermek, horulday, [hor-ol-da-y-] is. Horuldam a eylemi veya biimi. horultu, [hor (yans.) > hor-ul > hor-ul-tu] is. Horul dam a sesi. horum 1 [Erme, horom] (az} is. -* horom. [DS] , horum2, [? horum] (az) is. Deve ahr. [DS] horuntu, [hor-untu] {az} is. 1. al p; yaprak k rnts. 2. Tala. [DS] horus, [Far. hurs] {az} is. Kap zembereinin man dal; horoz. [DS] horyat1 [hoyrat > horyat] {az} is. Tek bana sy , lenen bir tr ezgi; mani; hoyrat. [DS] horyat2, [Yun. horiatis] {az} sf. 1. (Kii iin) kaba; yontulmadk; hoyrat; {eAT} (ayn). 2. nsafsz kim se. [DS] horyatlk, - [horyat-lk] {eAT} is. Hoyratlk. hos1 [hos / hs (yans.)] is. Balon, lastik, top vb.ni , iirme ya da havasn alm a srasnda kan kaba sesi, yanma srasnda kan sesleri anlatan kk. [Zlfkar] hos-la-mak, hos-la-k, hos-ul-da-mak S hos cier, {az} Akcier. [DS]|j hos gt, {az} Tembel. [DS] hos2, [? hos] {az} sf. Hastalkl; sska. [DS] hosak, - [? hosak] {az} is. M erdiven; basamak. [DS] hosalak, - [hos-ala-k] {az} s f 1. i bo; kof. 2. Erkeklik bezi. [DS] hosan, [? hosan] {az} is. Byk ve yksek kayalar arasndaki derin vadiler. [DS] hoshos, [hos (yans.) + hos] {az} sf. 1. Yz glm e yen; somurtkan. 2. Yol yntem bilmeyen. [DS] hosillemek, [hos (yans.) > hos-il-le-mek] {az} gl. f M [-l(i)~yor] B ir ii batan savma yapmak. [DS] hoslak, - [hos (yans.) > hos-la-k] {az} sf. 1. (Kii iin) hastalkl; cansz. 2. Beceriksiz; gevek; uyu uk; tembel. [DS] S hoslak olmak, {az} Pierken ok kabarmak. [DS] hoslamak, [hos (yans.) > hos-la-mak] {az} 1. Ka barmak. 2. (Cilt iin) su toplamak. [DS] hosmat, [? hosmat] {az} sf. (Kii iin) geimsiz; huysuz. [DS] hosna, [Ar. hn] {az} is. Hem erkeklik hem de di ilik organ olan hayvan. [DS] hostes, [ng. hostess] is. 1. Tatlarda, zellikle uak larda yolcular arlayan gen kadn grevli. 2. Bir

toplant, konferans vb. yerlerde davetlileri karla yan, yer gsteren ve gerektiinde arlayan grevli. hosteslik, -i [hostes-lik] is. 1. Hostes olma durumu. 2. Hostesin grevi. hotu, [hos-tu] {az} is. 1. K lde piirilmi patlcan. 2. Frnda piirilm i elma, armut kurusu. 3. Taze msr. [DS] hosuk, - [hos-uk] is. K ayalar arasnda iine su bi riken ukurlar; kak; kaklk. hosuldamak, [hos-ul-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [d(u) -yor] 1. Fosuldamak. 2. Hzl hzl solumak. [DS] h o1, [h / ho / h (yans.)] is. Suyun kaynamasn, kaynayp yeryzne km asn anlatan kk. [Zlfkar] ho-ur ho-ur, ho-ur-da-m ak ho2, [Far. h J^y-] (ho:) {OsT} sf. 1. Duygular ok ayan; zevk veren; beenilen. 2. Tuhaf; garip. 3. ba. Bununla birlikte; buna ramen; zaten. 4. zf. Duygular okayan bir biimde; beenilen. S hb, {OsT} 1. Hoaf. 2. Parlak. 3. M cevher vb.nin parlakl.\\ hoa gitmek, Gzel ve iyi bulunmak; beenilmek,|j h-heng, {OsT} Ahenkli.\\ h-alef, {OsT} 1. ok ey yiyen hayvan. 2. Haram ve helal gzetmeden her eyi yiye n .|j h-med, {OsT} Ho geldi.|| h-med-g, {OsT} H o geldiniz." di yen]] h-m ed-gyn, {OsT} Ho geld in iz. di yenle,r.|| ho-med-gy, {OsT} H o geldiniz." deyicilik.\\ h-med, {OsT} H o geldine gitm e.|) h-ne, {OsT} Gzel.|| h-vz, {OsT} Sesi g zel]] h-yende, B eenilen.|| h-ayende-gn, H oa gidenler; beenilenler]] h-bn, Hogr sahibi olan]] h-b, {OsT} Gzel kokul. || Ho bulduk! Konuk karlama sz olan H o geldi n iz ! szne karlk olarak sylenir]] h-bfly, {OsT} Gzel kokma; gzel kokulu olu]] ho deil, {eAT} Rahatsz; keyifsiz. || h-dem, {OsT} 1. Arka da. 2. D urum u iyi olan arkada.]] h-dil, {OsT} Memnun; gl ho]] ho dutm ak, {eAT} 1. ncit memek; iyi davranmak. 2. Arlamak; ikramda bu lunmak]] h-ed, {OsT} Gzel davran sahibi.|| h-elhn, {OsT} Sesi gzel olan; makam gzel olan.]] h-endm, {OsT} Endam dzgn ve gzel olan.|| h-engt, {OsT} K ulaa ho gelen.]] ho etmek, {eAT} yi yapmak]] ho gemek, {eAT} H o vakit geirmek; iyi yaamak.]] Ho geldiniz! K onuk gelen kim seye sylenen esenleme sz]] ho gim ek, {eAT} -* ho gemek.|| ho grmek, Ger ekte kzlacak, gcenilecek bir davran affetmek; m samaha ile karlamak]] h-g, {OsT} Tatl dil li.]] h-gftr, {OsT} Gzel konuan]] h-gvr, {OsT} 1. Lezzetli; tatl. 2. Sindirimi kolay]] hgzete, {OsT} iy i yaanm ve gzel gem i gn ler.]] h-hl, {OsT} Geimi yerinde, olan; varlkl]] h-hn, Gzel okuyucu]] l-hrm , Gzel y r yen]] ho im di, {eAT} Eh artk; o hlde; pekla]]

O l B I T O M .m s

HO

h-kadem, {OsT} Aya uurlu gelen.|| hkalem, {OsT} 1. Gzel yaz yazan. 2. H ileci.|| ho kalemlik, feA Tj Yazy ta h rif etm e.|| h-km, {OsT} steklerini elde etmi; mutlu.\\ h-kenr, {OsT} mecaz. Sevgili.\\ ho kii geinm ek, {az} yi grnmeye almak. [DS]|| h-m anzar, {OsT} 1. Grn gzel. 2. Gzelyzl.\\ h-meni, {OsT} {OsT} yi huylu.|| h-mereb, {OsT} Sevimli.\\ hmeze, Tadm gzel ve iyi yiyecek. || h-nme, Sesi gzel; gzel sesli.|| h-nazr, {OsT} K endisi ne allan, konuulup grlebilen kimse. || hnemek, {OsT} Sevimli; sempatik.\\ ho-nev, {OsT} Sesi gzel olan.|| h-nevz, {OsT} algc; sazende.|| h-nigh, {OsT} Gzel bakl; bak szgn ve gzel.|| h-nihd, {OsT} Yaradl iyi; iyi huy lu.\\ h-nin, {OsT} 1. yi yerlem i; rahat etmi. 2. Gebe.|| h-ninn, {OsT} 1. Rahata yerle mi olanlar. 2. Gebeler.|| h-nm, {OsT} Gzel grnl.\\ h-nttvs, {OsT} Hattat. || ho olmak, {eAT} 1. H uzura kavumak; rahat olmak. 2. yile mek,|| h-reftr, {OsT} Yry, gidii gzel olan.|| h-ry, {OsT} Yz sevim li olan.|| ho sohbet, {OsT} -* hosohbet.|| h-tb, {OsT} Gzel huylu.\\ h-ter, {OsT} ok ho.|| ho tutmak, B iri ne sevecen ve iyi davranmak,|| houna gitmek, B i rinin duygularn okamak.|| h-vakt, {OsT} Za mann iyi geiren; rahat; mutlu.\\ ho varmak, {eAT} iy i yapmak. ho3, [? ho] {az} is. Tatl limon. [DS] hoa, [Far. h L iy ] (hoa;) {OsT} nl. N e gzel; ok ho. hoaf, [Far. h+b => hoaf] is. Kays, erik vb. meyve kurularnn ekerli suda kaynatlm as ile elde edilen tatl iecek. 0 hoaf gibi, Yorgun ve bitkin bir durumda; ok yorgun; bitkin. || hoafn ya kesilmek, Syleyecek sz, verecek karlk bulamamak.\\ hoafna gitmek, argo. ok been mek; houna gitm ek.|| hoaf soutmak, {az} D al kavukluk etmek. [DS] hoaflk, - [hoaf-lk] sf. 1. H oaf yapmaya elveri li olan. 2. mecaz. Gszlk; dermanszlk, hoalmak, [ho-al-mak] {az} gsz. f i [-r] (Hava iin) yumuamak; lklamak. [DS] hoamad, [Far. ho-amed] {az} sf. (Kii iin) s zne gvenilmeyen iki yzl. [DS] 0 hoamadya tutmak, {az} 1. Tatl tatl konuup aldatmaya a lmak; kandrmak. 2. Okamak. [DS] hoamat, [Far. ho-am ed + T. -] {az} sf. D alka vuk. [DS] hobe, [Far. h + T. be nl. 1. Ho ol. 2. is. Samimi sohbet. 3. Buluanlar arasnda hl hatr sorma eylemi. S hobe etmek, Samimi bir biim de sohbet etmek; sylemek; konumak. || hobei olmamak, H ibir sam im iyeti olmamak.

hobilezik, [Far. h + T. bilezik] is. Erzincan ve Erzurum yrelerinde erkek ve kadnlarn ayr ayr oynadklar bir halk oyunu, hoa, [ho-a] (ho'a) sf. 1. Ho bir biimde. 2. (ho a) zf. Ho bir ekilde; gzel ve iyi bir biim de; ho olarak; gzelce; iyice. 3. Garip ve acayip biimde. S hoa kal, Bir yerden ayrlrken kalan lara sylenen iyi dilek sz. hodamak, [ho-da-mak] {az} dnl. fi [-r] H o lanmak. [DS] hoduunan, [ho-luk + ile-n] {az} zf. Gzellikle; iyilikle. [DS] hogrd, [ho+gr-d] {az} is. Bahi. [DS] hogr, [Far. h + T. gr-] is. 1. Davran ve g rleri bizimkilere ters olanlara kar anlayl dav ranma; kendisine yaplan kt davranlar affetme; ho grme; msamaha; tolerans. 2. spor. Bir bok srn arlk snfnda kabul edilebilir nitelikte g rlen arl. hogrc, [ho+gr--c] sf. Ho gren; msam a hakr; toleransl, hogrl, [ho+gr--l] sf. Hogr sahibi olan; hogryle karlayan; msamahal; toleransl, hogrrlk, - [ho+gr-r-lk] is. Hogrl davranma durumu, hogrsz, [ho+gr--sz] sf. Hogrs olm a yan; msamahasz; tolerans tanmayan, hogrszlk, - [ho+gr--sz-lk] is. Hogr sahibi olmama durumu; msamahasz kimsenin tutumu; msamahaszlk; toleransszlk, hoho, [ho (yans.) + ho] is. (ocuk dili) kpek, horak, - [ho-()-ra-k] {eAT} zf. Daha iyi; iyice, holamak, [ho-la-mak] gl. fi [-rj [-l(u)-yor] B iri nin gnln ho edecek iyi davranlarda bulun mak; holandrmak, holan, [ho-la-n-] is. Holanma durum u veya bi imi. holanma, [ho-la-n-ma] is. H ouna gitmi olma du rumu ve eylemi, holanmak, [ho-la-n-mak] dnl. f i [-r] 1. Bir eyi ho bulmak; beenmek; sevmek. 2. Zevk almak. 3. M emnuniyet duymak, holama, [ho-la--ma] is. 1. Beenme; holamak eylemi. 2. Karlkl holanma eylemi. holam ak1 [ho-la--mak] dnl. fi. [-r] 1. yi, , gzel, ho duruma gelmek. 2. Zevk almak; haz duymak; iyilik hissetmek. holamak2, [ho-la--mak] ite. [-r] Karlkl b ir birinden honut olmak; birbirinden mem nun ol mak; karlkl holanmak, holatrma, [ho-la--tr-ma] is. 1. Ho hle getir me. 2. Karlkl holanmalarn salama, holatrmak, [ho-la--tr-mak] gl. fi. [-r] 1. Ho hle getirmek. 2. K arlkl holanmalarn sala mak.

HO

i r a i i i i t t S M 1930

holuk, -u [ho-luk] is. 1. Ho olma durumu; iyilik; gzellik; letafet. 2. (Bir sfat ile) olaan saylma yan bir durum. 3. {eAT} sf. Ho; tatl; gzel, homeri, [Far. ho-merem] {eAT} is. Hmerim, hmerim, [Far. ho-merem] {eAT} is. Sulu kaymak ya da peynire un katlarak yaplan bir yemek; h merim. honud, [Far. hnd honudi, [Far. hnd! m a durumu; honutluk, honudiyet, [Far. hond+Ar. -iyyet is. Honutluk, honut, -du [Far. hnd {OsT} sf. 1. Bir kimseden, bir davrantan veya bir durumdan mem nun olan. 2. zf. M utlu ve memnun olarak. S ho nut etmek, Mutlu etmek; memnun olmasn sala mak.\\ honut olmak, Memnun olmak; m utluluk duymak. honutluk, -u [honut-luk] is. Honut olma duru mu. fi1 honutluk getirmek, Memnun olduunu belirtmek, davranlar ile gstermek. honutsuz, [honut-suz] sf. Bir kimseden, bir davra ntan veya bir durumdan memnun olmayan; mem nuniyetsiz. honutsuzluk, -u [honut-suz-luk] is. Honut ol m am a durumu; memnuniyetsizlik, hosohbet, [Far. h + Ar. hbet {OsT} sf. Konumas ilgiyle izlenen; gzel ve tatl konu an. hot, [hot (yans.)] is. 1. Kpekleri susturmak, kor kutm ak ve kovalam ak iin sylenen sz. 2. mecaz. H adi ordan! anlamnda hakaret sz, fi1 hot hot, Kavgada ok barp arana susmas iin sylenen hakaret sz. hou, [? hou] {az} is. Kt kadn. [ D S ] hour1 [ho (yans.) > ho-ur] is. 1. Suyun kaynama , sn anlatan yansmal gvde. 2. {az} is. Y ksek ten dklen suyun at ukur. [ D S ] S hour ho ur, {az} (Suyun kaynamas iin) hortulu sesler kararak. [ D S ] hour2, [Erme, hoor] {az} sf. 1. Bir deeri, incelii ve albenisi olmayan; kaba. 2. argo. (Kadn iin) gzel ve iman. [ D S ] hourdam ak, [ho-ur-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [d(u)-yor] (Kaynayan su iin) ses karmak. [ D S ] houruk, -u [hour-uk] {az} sf. Dank, eski ps k giyinen. [ D S ] hot1 [hot] is. 1. K esik kesik ten boru sesini anlatan , kk. 2. Dokunma, srtnme, toslama bildiren kk. fi3 hot hot, {az} 1. (Konuma iin) kaba; dobra dobra. 2. Kendini beenmi; kendi bildiini oku yan. [ D S ] || hot hot etmek, {az} Raz olmak; gnl yatmak. [ D S ] {OsT} {OsT} sf. -* honut. {OsT} is. Honut ol

hot2, [hot] {az} is. 1. K ala kemii. 2. Byk hay vanlarn ak kemii. 3. Y uvarlak ta, kutu vb. eye vurmak suretiyle oynanan bir tr elik omak oyu nu. 4. sf. (Ta iin) biimi yuvarlak olan. [ D S ] S1 hot aa oyunu, {az} Sopa ile topu ukura atarak oynanan bir eit oyun. [ D S ] [ | hot kemii, {az} A k kemii. [ D S ] hotaj, [? hota] {az} is. K aydrak oyununda hedef olarak kullanlan yuvarlak ta. [ D S ] hota*, [Yun. khorato] {az} sf. Kabaday. [ D S ] hota, -c [Yun. khorato => hota-] {az} sf. Baar sndan dolay gururlanan; bbrlenen. [ D S ] hotak, - [? hotak / hot-ak] {az} is. 1. Ba; kafa. 2. Boynuzsuz hayvan. 3. sf. (Kii iin) ksa boylu.
[D S ]

hotaklam ak, [hotak-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l()yo r] 1. A zarlamak. 2. Birine batacak sz sylemek; inelemek; laf dokundurmak. [ D S ] hotal, [hot-al ?] {az} is. Sel sularnn, nehirlerin s rkledii ya da dalgalarn kyya att odun vb.
[D S ]

hotalak, - [hot-ala-k ?] {az} sf. 1. (Kii iin) kaba ve sert davranl. 2. Yuvarlak; topalak. 3. Yakacak olarak sklen aa kk. [ D S ] hotalamak, [eT. ot-a-mak > ota-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()-yor] Zehirlemek. [ D S ] hotalanm ak, [eT. ot-a-mak > ota-la-n-mak] {az} edil. / dnl. f. [-ur] Zehirlenmek. [ D S ] hotam ak1 [hota-mak ?] {az} gsz. f i [-r] [-t(u)-yor] , Yaamak. [ D S ] hotam ak2, [hota-mak] {az} is. Odun ve aa dalla rnn budakl yeri. [ D S ] hotaman, [hota-man ? / kodaman] {az} is 1. i man, sevimli ve gzel adam. 2. leri gelen; koda man. [ D S ] hotam , [hota-m] {az} sf. (Kii iin) burnu geni ve etli. [ D S ] hotar1, [? hotar] {az} is. Yayla. [ D S ] hotar2, [? hotar] {az} is. ral eski am aac. [ D S ] hotara, [? hotara] {az} tis. Kk ev; kulbe. [ D S ] hota, [? hota] {az} is. Toplanma; toplant. [ D S ] hotat, -d [hot (yans.) > hot-a-t] {az} is. Baharda st aac daimin kabuu yarlm adan boru gibi karldktan sonra inceltilen bir ucundan aza al narak frmek suretiyle ttrlen kaim sesli d dk; hottuk. [ D S ] hotaz1, [eT. kutas] {az} is. 1. Gelin duva. 2. Ta vus vb. kularn bandaki uzun tyler. 3. Salarn kabararak karm durumu. [ D S ] 4. {eAT} Sorgu; hotoz. hotaz2, [? hotaz] {az} is. Sert davran; fke. [ D S ] 51 hotaz etmek, {az} Krp dkmek; darmadan etmek. [ D S ] hotdak, - [ h o t - d a - k ] (ho tdak) {az} zf. B i r d e n b i r e ;
a n s z n . [D S ]

i r M M . 1 9 91
hot-dog, [Amer. ng. hot-dog (scak kpek)] is. Scak

HOY hov, [ho / hov] {az} is. 1. iddetli istek; heves. 2. Hz. 3. Hn; fke; ihtiras; azgnlk. 4. iddet [DS] S hovunu alm ak, I. Soluk almak; genilemek. 2. Hncn alarak yatmak. S hovu gemek, {az} Gten dmek. [DS]|| hovunu alm ak, {az} 1.

sosisli sandvi, h o td u k, -u [hot-du (yans.) > hotdu-k] {azj is. -* hotat. [DS] h o tla k, - [hot-la-k] (az) is. amur ve karda y rm ek iin veya ocuklarn oyun iin atalna basa rak gezdikleri srk. [DS] h o tm a k ', [hot-mak] gsz. f. [-ar] (Hayvan srtndaki yk veya uvaln bir ucu iin) srtnmek; dokun mak; arpmak. ho tm a k2, - [hot-mak] (az) is. Tavan yavrusu. [DS] hotm an, [Far. hdbn] {az} sf. 1. A c szl. 2. is. Kibir; gurur. [DS] hotoz, [eT. kutas > hotoz] is. 1. Eskiden kadnlarn balarna taktklar, kkl ve perem lerin dnda btn ba rten, zerinde ty veya baka madde lerden ss bulunan balk. 2. Kularn balarnda bulunan gsterili tyler. 3. Bina ve baz eyalarn tepesine konulan eitli biimlerdeki tepelik. 4. {az} Erkek hindi. [DS] hotozlu, [hotoz-lu] sf. Hotozu olan; tepesinde hotoz bulunan. ho tra , [? hotra] {az} is. nat. [DS] h o ttik , -i [hot+dik] (ho ttik) {az} sf. Dimdik. [DS] h o ttu k, -u [hot (yans.) > hot-tu-k] {az} is. 1. Su yrm aa kabuklarndan ya da ii bo bitki saplarndan yaplan ve flendii zaman hottuu!" diye ses karan bir eit ddk. 2. Leblebi. 3. sf. (Kii iin) kaba ve ar canl. [DS] hotu, [? hotu] {az} is. Kala. [DS] hotuk, -u [? koduk / hotuk] {az} is. Eek yavrusu; spa. [DS] hotul, [? hotul] {az} 1. Bataklk yerlerden kan iyi ime suyunu ayrm ak iin yerletirilen aa kovan. 2. Aa havan. [DS] hotulam ak, [hot-u-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l(u)yor] 1. ekememek. 2. K t davranlarda bulun mak; geim sizlik etmek. [DS] hotulcuk, -u [hotul-cuk] {az} is. Pek derin olma yan kuyu. [DS] hotuldam ak, [hot-ul-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [d(u)-yor] Kt davranlarda bulunmak; geimsiz lik karmak. [DS] hotun, [? hotun / hutun] {az} is. 1. Ar kovan. 2. Aa yayk. [DS] hotur, [hot-ur] {az} sf. Yal; ihtiyar. [DS] hoturdam ak, [hot (yans.) > hot-ur-da-mak] {az} gsz.f. [-r] [-d(u)-yor] Homurdanmak. [DS] h o turda tm a k, [hot (yans.) > hot-ur-da-t-mak] {az} gl. f. [-r] Burnunu ekmek. [DS] hotuz, [eT. kutas] {az} is. 1. Kadnlarn salarn arkaya toplayarak yaptklar topuz. 2. Kadnlarn ssl barts. 3. Gelin tac. [DS]

Kzgnln gidermek; hrsn almak. 2. Soluk al mak; rahatlamak. 3. Cinsel ihtiyacn gidermek. 4. (Hayvan iin) dl almak. [DS] hovakm ak, [hov-ak-mak] {az} gsz. f. [-ar] (Yara iin) azmak. [DS]
hovarda, [Far. huvr (yiyici; iici) > huver-de ojji~]

is. ve sf. 1. Zevki iin para harcamaktan kanm a yan; ok para harcayan. 2. Srekli sevgili deiti ren; hzl ak hayat yaayan; apkn. 3. Evlilik d cinsel ilikilerde bulunan kadnn paras ok olan erkek arkada, hovardaca, [hovarda-ca] zf. (Harcama iin) hovar daya yakr biimde; bol bol; dke saa, hovardalam a, [hovarda-la--ma] is. Hovarda du rum una gelme eylemi, hovardalam ak, [hovarda-la--mak] gsz. f. [-r] Hovarda durumuna gelmek; hovarda gibi davran maya balamak, h o va rd a lk, - [hovarda-lk] is. 1. Hovarda olma durumu; hovardann yapt i ve davran. 2. Ho vardaca davran. S h o v a rd a lk etm ek, 1. Zevki iin p ara harcamaktan kanmamak; ok para har camak. 2. Srekli sevgili deitirerek hzl ak ha yat yaam ak; apknlk etmek. 3. E vlilik d cinsel ilikilerde bulunan kadnlara p ara vererek veya onlar iin p a ra harcayarak arkadalk etmek. h o v e rk ra ft, [ng. hovercraft] is. Hava arac, hovlam ak, [ho / hov > hov-la-mak] {az} gsz. f. [r] [-l(u)-yor] 1. Hcum etmek; saldrmak. 2. Top luca saldrmak. 3. Darya frlamak; komak. [DS] 4. {eAT} Bararak iddetle saldrmak, hovlanm ak, [hov-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Hz lanmak. [DS] h o vli, [hov-lu] {az} sf. Hzl. [DS] hoy, [hoy (yans.)] {az} is. Seslenme sz; ayol! [DS] S hoy gn, {az} nsann darda kald, bir yardm bekledii zaman. [DS]|| hoy klm a k , {eAT} Bararak iddetle saldrmak. h o y d a k 1 - [boydak > hoydak] {az} s f (Kii iin) , babo; serseri. [DS] hoydak2, - [hoy-da-k] sf. (Ev iin) dzensiz; geli igzel yaplm, hoydana, [hoy + dana ?] sf. (nsan iin) isiz gsz; ipsiz sapsz. h o yd u r, [hoy-dur] {az} sf. (Kii iin) isiz gsz; serseri. [DS] h o y d u ru k , -u [hoy-dur-uk] {az} sf. (Kii iin) yry ve davranlar kaba olan. [DS] h o yd u ru kla m a k, [hoy-dur-uk-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l(u)-yor] Karmak. [DS]

HOY hoyhoy, [hoy + hoy] {azj sf. 1. siz. 2. Serseri. 3.

1992

hoyuk, -u [oy-uk / hoy-uk] {az}is. 1. Bostan kor

is. Toplu olarak ark, trk syleme; arkl trk l elence. 4. zf. ( yapmak iin) dzensiz, tertip siz. [DS] boylam ak, [hoy-la-mak] {az} gl. f i [-r] [-l(u)-yor] 1. Bir hayvan seslenerek uzaklatrmak; kovala mak. 2. Sr srmek. 3. Saldrmak, hcum etmek. 4. gsz. Haykrm ak; barmak. 5. Komak. 6. Hop lamak; zplamak; atlamak. 7. (Su iin) yatandan tamak. [DS] h o y lu 1 [hoy-lu] {az} sf. 1. (Kii iin) i ve hareket , leri kaba saba olan. 2. Yar deli; dengesiz. 3. (Kii iin) soylu. [DS] h o y lu 2, [? hoylu] {az} is. Koridor; sofa. [DS] h o y n u 1 [eT. kang > hani] {az} is. 1. ama bildi , rir. 2. e. Hani ya. 3. Byle. 4. Dorulama ve ger ekleme edat. 5. zf. zellikle. [DS] ho ynu2, [? hoynu] {az} is. Yamurdan korunmak iin uvaln bir kesini teki kesi iine sokmak suretiyle yaplan bir tr balk; ta ibik. [DS] hoyo, [hoyo] {az} e. Evet; yle. [DS] hoyok, -u [oy-uk / hoy-uk] {az} is. Bostan korku luu. [DS] hoyon, [? hoyon] {az} nl. Efendi, a a gibi ses lenm e sz. [DS] h o y ra t1 [? hoyrat] is. 1. Trk halk edebiyatnn en , ksa iir tr olan mnilerin Gney-Dou Anadolu ve K erkk Trkleri arasndaki ad; cinasl mni. 2. anlurfada erkekler tarafndan sylenen mnilere verilen isim. h o y ra t2, [Yun. khros (kr, tara) > khoriatis (kaba adam )] sf. 1. Bir eyi zensiz olarak, sert ve krc bir biimde kullanan; kaba. 2. {az} Yakksz; irkin. 3. [DS] {az} Acemi. [DS] 4. {az} Dikkat siz. [DS] 5. {az} Sz dinlemeyen; itaatsiz. [DS] 6. {az} Biimsiz. [DS] 7. {az} Tembel. [DS] 8. {az} Savruk. [DS] 9. {az} nsana pek fazla sokulmayan; souk yaradll. [DS] 10. {az} (ocuk iin) ba kmsz. [DS] 11. {az/ Tuhaf. [DS] 12. {az} Tu tumsuz. [DS] 13. (az) Cimri. [DS] S h o y ra t et m ek, {az/ Birini utanacak durumda, zor durumda brakmak. [DS] hoyrata, [hoyrat-a] zf. Kaba bir ekilde; dikkat ve zen gstermeden, h o yra tla m a k, [hoyrat-la-mak] {az} gsz. fi [-r] [l(-yor] irkinlemek. [DS] h o y ra tlk , - [hoyrat-lk] is. 1. Hoyrat olm a durumu. 2. Hoyrata davran; savrukluk. S1 h o y ra tlk et m ek, D ikkat ve zen gsterm eyerek kaba bir bi imde davranmak. hoyraz, [Yun. voreas] {az} is. Poyraz. [DS] ho ytm a k, [hoyt-mak] {az} gl. fi. [-ur] Toprakta ukur amak. [DS] ho ytu kla m a k, [hoyt-uk-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-l(u) -yor] 1. Korkmak; rkmek; ekinmek. 2. gl. fi. B ir dzen kurmak; hile tasarlamak. [DS]

kuluu. 2. Aatan yaplm a insan heykeli; heykel. 3. obanlarn da balarnda talar st ste ya rak meydana getirdikleri bir tr kule. 4. Tarla snr larn belirlemek iin dikilen ta; snr ta; an ta. 5. Grnt; hayal. 6. sf. Serseri; aptal. [DS] h o yuklam ak, [hoy-uk-la-mak] {az} gl. f i [-r] [l(u)-yor] 1. Gzetlemek. 2. gsz. (Hayvan iin) ku lak kabartmak. 3. Birinin karsnda ayakta dur mak. [DS] hoyum , [hoy-um] is. Demet, hoyun, [hoy-un] sf. Grevini iyi yapmayan; tembel, hoyun, [koyun / hoym] {eT} is. 1. Koyun; gs. [EUTS] 2. On iki hayvanl Trk takviminde bir yln ad. [EUTS] 3. Koyun. [EUTS] h o yu rla n m a k, [hoy-ur-la-n-mak] {az} dnl. f i [-r] 1. Kzmak; fkelenmek. 2. (Yara iin) azmak; ka barmak. [DS] hoz, [? hoz] {az} is. Bo arazi. [DS] hoza1 [? hoza] {az} is. Ba; bahe. [DS] S hoza , bim ek, {az/ Trpanla bir eit ekin bimek. [DS] hoza2, [koza] {az/ is. Pskl; saak. [DS] hozalak, - [hoz-ala-k] {az/ is. 1. Olgunlamaya balam dut meyvesi. 2. amlarm yeil yapraklar. [DS] hozalanm ak, [hoz-ala-n-mak] {az/ dnl. fi. [-r] A lay etmek; elenmek. [DS] hozalm ak, [hoz-a-l-mak] {az} gsz. fi. [-a-r] [-l()yor] Gururlanarak, byklenerek konumak. [DS] hozan, [Erme, hozan] {az} is. 1. Birka yl ekilmeyerek topra glendirilm i tarla. 2. Bakm sz ve terk edilmi ba. 3. Biilm i ekinin tarlada kalan dip saplar. 4. Ekini biilm i tarla. 5. Hi srlm e mi ya da oktan beri ilenmemi tarla. 6. Ekime elverili tarla. 7. Tarla. 8. Otlak. 9. Ekim e elverili olmayan tarla. 10. K rlk yer. 11. M sr tarlas. 12. Harman savrulmu tarla. 13. Tarlada kendiliinden yetien otlar. 14. mecaz. Geveze. 15. Cahil; okuma yazma bilmeyen. [DS] S hozana atlam ak, {az} (ok sktrlan kim se iin) byne kar gel mek. [DS]|| hozan balam ak, {az} Bakm szlk yznden tarlay yabanc otlar kaplamak. [DS]|[ hozan tilk is i, {az} Tyleri dklm, z a y f tilki. [DS] hozanc, [hozan-c] {az} sf. 1. Y alan syleyen. 2. akac. [DS] hozelek, - i [? hozelek] {az} is. Salyangoz. [DS] hozene, [? hozene] {az} e. Bouna deil; sebepsiz deil. [DS] hozgem, [? hozgem] {az} is. Mutluluk. S hozgem canna, {az} Ne mutlu ona. [DS] ho zik, - i [? hozik] {az} is. 1. Canavar. 2. Ham dut. 3. Y apkan ot tohumlar. [DS] hozm ak, [hoz-mak] {az} gsz. f i [-ar] Atlamak; zplamak. [DS]

f f I M I M .1 9 9 3

hozmur, [? hozmur] {az} is. 1. Gzn dklen to humlardan ilkbaharda kendiliinden kan bitki; halaza. 2. Patates. 3. sf. Zayf; clz. [DS] hozu, [hoz-u] {az} sf. 1. nsandan kaan; ekingen; yabani. 2. (Kii iin) kaba saba. [DS] hozukmak, [hoz-uk-malc] {az} gsz. f. [-ur] K ork mak; rkmek; ekinmek. [DS] hozzik, -i [? hozzik] {az} sf. (Kii iin) geliemeyerek ufak tefek kalm fakat zeki olan. [DS] hbbene, [hbbene] {az} is. ukur. [DS] hbek, [be-k > hbek] {az} is. 1. Yn; bek. {eAT} (ayn) 2. Kk tepe. {eAT} (ayn) 3. A l mam tomurcuk. [DS] 4. Ekin sap yn. 5. Tarla snrlarn belirtmekte kullanlan ta yn. 6. Ot yn. hbelek, -i [hb-ele-k] {az} is. B ir tr mantar. [DS] hbelen, [hb-ele-n] {az} is. 1. Hbelek. 2. D ik drtgen biiminde yemek sahan. 3. Boyu, eninden uzun olan sahne. [DS] hbelenme, [hbe-le-n-me] {az} is. Birinin stne yklenme. [DS] hbere, [hb-e-re] {az} sf. 1. (Kii iin) iman ve lsz vcutlu. 2. (Kii iin) ince ve uzun boylu. [DS] hbermek, [hb-er-mek] {az} gsz. f. [-ir] Barp ararak saldrmaya hazrlanmak. [DS] hbet, [? hbet] {az} is. Savrulmak iin ylm buday yn; tnaz. [DS] hb, -c [hb-] {az} is. ocuu srta alma. [DS] hbdek, -i [hb-d-ek] {az} sf. (Kii iin) ok uzun boylu. [DS] hbttdUk, -ii [hb-d-lc] {az} sf. Sersem; aptal. [DS] hbk1 - [hb-k] {az} is. Tarlay srgleyerek , dzeltmeye yarayan el srgs. [DS] hbk2, - [hb-k] {az} is. mece. [DS] hbl, [hb-l] {az} is. 1. Ortaklaa yaplan i; imece. 2. Ortak. 3. dn. [DS] S hbl etmek, {az} Ortaklaa i yapmak. [DS] hbr, [? hbr] {az} is. 1. M rekkep. 2. Tarlada su basm ayan tm sek yer. [DS] hbt, [? hbt] {az} is. Dut. [DS] hccem, [? hccem] {az} is. Byk kz karde; abla. [DS] hcceten, [Ar. hcceten] (h cceten) {az} zf. (l mek iin) anszn. [DS] hceke, [? hceke] {az} sf. 1. ok zengin. 2. (o cuk iin) ok bilgili; sanki bym de klm. [DS] hcekli, [hcek-li] {az} sf. Sabkal. [DS] hcene, [Ar. hcre => hcere > hcene] {az} is. Ky evlerinde ocaklarn yannda bulunan kk raflar. [DS]

hcere', [Ar. hcre] {az} is. 1. Kk kapaksz dolap. 2. Sandktaki kk raflar. [DS] hcere2, [? hcere] {az} sf. (Yap iin) yklm aya yz tutmu; eski; dayanksz. [DS] hceren, [? hceren] {az} sf. -* hcere2 [DS] hckmek, [hc-k-mek] {az} gsz. f. [-r] Y eme in sofraya gelmesine kadar dayanamayacak b i imde ackmak. [DS] hcren1, [hc-r-en] {az} sf. 1. Korkun; tehlikeli. 2. Hcere2. [DS] hcren2, [Ar. hcre] {az} is. M edreselerde ren cilere ait kk odalar. [DS] h, -c [h] {az} nl. Deveyi kaldrmak iin sylenen sz. [DS] hddem, [Ar. hddm] {az} is. Bir olay daha n ceden duyma gc; sezgi. [DS] hdd, [? hdd] {az} is. (ocuk iin) yandan umulmayacak kadar akllca hareketler yapan veya konuan. [DS] hddrk, - [hd (yans.) > hd(d)-r-k / t-m ek > t-tr-mek > t-tr-k] {az} is. Aa dallarn dan yaplan ddk. [DS] hdek, -i [d-le-k / dek] {az} sf. Korkak. [DS] hdelek, -i [d-le-k / hd (yans.) > hd-ele-k] {az} sf. 1. Korkak; hdk. 2. Salak. 3. is. Akl. [DS] hdelen, [? hdelen] {az} is. Szlm yourttan yaplan peynir topa. [DS] hdeme, [hd-eme ?] {az} sf. Salak. [DS] hdk, - [Mac. haidu (piyade) > Fr. heiduque / Far. hodk (bencil) I d-le-k] sf. 1. Anlay kt; grgsz; kaba. 2. Korkak; dlek. 3. ekingen; r kek. 4. Uyuuk; beceriksiz. 5. Acemi; toy. 6. K sa boylu ve gbekli. 7. Aceleci. 8. Kabaday. 9. p heli. 10. Tuhaf; acayip. 0 hdne gitmek, la v} B ir sz y a da davran, utanmaya neden olmak. [DS]|| hdk verm ek, {eAT} Korku vermek; r ktmek. hdke, [hdk-e] zf. Hdk gibi; hde yakr biimde. hdklemek, [hdk-le-mek] {az} gsz. f. [->] [l(ii)-yor] 1. Korkarak ekingen bir tavr almak; e kinmek; korkmak. 2. phelenmek. [DS] hdkleme, [hdk-le--me] is. Hdk durumuna gelme. hdklemek, [hdk-le--mek] dnl. f. [-ir] 1. Hdke davranlarda bulunm aya balamak. 2. Hdk durumuna gelmek, hdklk, - [hdtik-lk] is. 1. Hdk olma duru mu; kabalk; sersemlik. 2. Hdke davran. S hdklk etmek, Grgsz ve kaba davranlarda bulunmak. hfl, [hf-l] {az} sf. Korkun. [DS] h, [hay / hey / hiy / h / hy / hy (yans.)] is. Haykrma, barma anlatan kk. [Zlfikar] h-rmek

H n H E E S E b n 1994

he, [e] {az} is. 1. Baharda b ir yanda olan koyun; toklu. 2. ki veya yandaki erkek koyun. [DS] helennek, [hava-la-n-mak] {az} dnl. f. [-ir] Umak. [DS] heme, [heme] {az} is. 1. Uzay. 2. zf. (Konu m ak iin) atp tutarak; yksekten; dnmeden. [DS] hkrmek, [h-kr-mek] {az} gsz. f. [-r] fkeden kprmek; parlamak; tamak. [DS] hrmek, [h-r-mek] {az} gsz. f. [-r] 1. Brmek. 2. fke ile haykrmak. [DS] hke, [? hke] {az} is. Kibirli; ukala. [DS] hkel, [hkel] {az} s f Anlay kt. [DS] hkelek, -i [hk-ele-k ?] {az} is. 1. Bytiklk; alm; kurum; gsteri. 2. obanlarn kulland ucu topuzlu denek. [DS] hkelekli, [hkelek-li] {az} sf. 1. (Kii iin) alml; gsterili. 2. ri yapl. 3. Kyafeti dzgn. 4. Ar bal; olgun. 5. Boyu bosu yerinde olan. 6. Etine dolgun. [DS]

hllk1, - [eT. l > hl-lk] {az} is. 1. Eskiden bebek bezi yerine kullanlan kuru toprak. 2. Top rak. [DS] S hllk hllk, {az} (Tarla iin) iyice srlm, ilenmi. [DS] hllk2, - [Yun. haliki] {az} is. 1. Kar yad zaman yollar belirtm ek iin yol kenarlarna d klm olan ta ynlar. 2. K aydrak oyununda tan konulduu ukur. [DS] hllklem ek, [hllk-le-mek] {az} gl. f. [-r] [l() -yor] ocuu kundaklamak. [DS] hllklenm ek, [hllk-le-n-mek] {az} edil. f. [-ir] 1. Kundaklanmak. 2. dnl. f. (Tavuk iin) ein mek. [DS] hllm, [hl(l)-m] {az} sf. 1. (Kii iin) vcuta gelimi olm asna ram en zekca geri kalan. 2. D zensiz ve yrtk prtk giyinen. 3. Bol elbise gi yerek iman grnen. [DS] S hllm hllm, {az} (Yrmek iin) yorgun, dnceli ve salna salna. [DS] hlpk, - [hlp-k] {az} sf. Yumuam; biimi bozulmu; prsm. [DS] holsek, -i [hl-se-k] {az} sf. Derbeder; snepe. hkena, [Ar. ukal] {az} is. Kabaday. [DS] [DS] hkkem, [? hkkem] {az} sf. Geveze. [DS] hlsmek, [hl-s-mek] {az} gsz. f. [-r] [-s()hkki, [? hkki] {az} sf. Kendini beenmi; kibirli. yo r] Krlp dklmek. [DS] [DS] hll, [? hll] {az} sf. (Kii iin) herkese atan; hk, -c [? hk] {az} is. Denek. [DS] kavgac. [DS] hknmek, [y-k-n-mek] {az} dnl. f. [-] 1. hlm ek1 [eT. l > hl--mek] {az} gl. f. [-r] 1. , Konumak. 2. Yalvarmak. 3. Birinin konumasn B ir eyi su ile slatarak nemlendirmek; tavlamak. 2. taklit ederek alay etmek. [DS] Islatlm pam uk tohumunu, topraa srterek ekile hl, [eT. l > hl] {az} is. 1. Yalk; az slaklk; cek durum a getirmek. 3. gsz. f. Islanmak. 4. nem. {eAT} (ayn) 2. Srlmeye, ekilmeye hazr (M eyve iin) ok olgunluktan dolay yumuamak. hle gelmi toprak; tavl toprak. 3. sf. (Toprak, a [DS] m ar vb. iin) ya. [DS] & hll toprak, {az} hlm ek, -i [hl-mek] {az} is. ekirdek. [DS] Ya, nemli toprak. [DS] hltmek, [hl-t-mek] {az} gl. f. [-r] Islatmak. holdr, [? holdr] {az} is. Delik; yrtk. [DS] [DS] hldremek, [hld-r-e-mek] {az} gsz. f. [-r] [- hm 1, [ham / hm / hm (yans.)] is. K abaca ve itah r() -yor] Zayflktan gzleri ukura kamak. [DS] la yem ek yerken boazdan gelen sesleri anlatan hldrevik, -i [hld-r-e-mik] {az} sf. (Kii iin) kk. [Zlfkar] hm-l-mek, hm-r-mek, hm-r-tok baran. [DS] le-k hle, [o + ile] (h: le ) {az} zf. yle; byle. [DS] hm 2, [hm / him / hom / hm / hum / hm (yans.)] hleke, [? hleke] {az} is. Ak kemii. [DS] is. Burundan solumay, bylece fkeyi belli etmeyi, fkeli seslenme ve konumay anlatan kk. [Zlfblem ez1, [? hlemez] {az} is. M sr unundan yap kar] hm-kiir-mek lan bir pasta. [DS] hlemez2, [l-mez / le-mez] {az} is. Mavi iekli, h m b, [hmb / hmb / hum b (yans.)] is. imanl, uyuuk davranmay, sarsakl ve dzensiz yr dal ve yapraklar beyaz bir tr deve dikeni. [DS] meyi anlatan kk. [Zlfkar] hmb-l, hmb-l hmhlem ezlik, [hlemez-lik] {az} is. Deve dikenleri bl yrmek, nin ok bulunduu yer. [DS] hlhprdek, [hl+hp-r-de-k] {az} zf. 1. Dzen hmbe, [hmb (yans.) > hmb-e] {az} is. Bir tr rek. [DS] siz bir biimde. 2. Saygszca. [DS] hllemek, [hl-le-mek] {az} gl. f . [-~] [-l()-yor] hmbek, -i [hmb (yans.) > hmb-ek] {az} is. 1. 1. Yuvarlamak. 2. Bararak bir hayvann zerine Ebeyi taklit etmeye dayanan bir ocuk oyunu. 2. Birdirbir. [DS] yryp rktmek. [DS] hllenbe, -ci [hllen-be / hllen-me] {az} is. hmbeles, [? hmbeles] {az} is. M ersin bitkisi ve meyvesi. [DS] M uhallebi gibi cvk olma durumu. [DS]

r a t B K

. 1995

HP

hmbeik, -i [hmb (yans.) > hmb-e-ik] {az} is. h ng1 [hang / hank / heng / hm g / hnk / hing / hong , / hng / hnk / hun / hng (yans.)] is. Kahkahayla 1. Herkesin yiyecek getirerek yapt yemekli top ve katla katla glmeyi anlatan kk. [Zlfikar] lant. 2. zel toplant. [DS] hng-r hngr, hng-r-de-mek hmbk, - [hmb (yans.) > hmb-k] {az} is. hng2, [hang / hing / hng / hnk (yans.)] is. Sra Kambur. [DS] may, zplamay, titremeyi, yerli yersiz patrtl ha hmbl, [hmb (yans.) > hmb-l] {azj is. 1. Msr reket etmeyi anlatan kk. [Zlfikar] hng-iil hngiil, patlatma arac. 2. s f Tembel. [DS] S hmbl hng-l-me hmbl yrmek, {az} (ri kim seler iin) deve gibi yukar doru ykselerek ve yaylana yaylana hngere, [hng-e-re] {az} is. Sergen; raf. [DS] yrmek. [DS] hngl', [hng (yans.) > hng-l] is. Sramay, zplamay, titremeyi, yerli yersiz patrtl hareket hme, [kme / kme] {az} is. Kme; birikinti. [DS] etmeyi anlatan yansmal gvde. hmelmek, [hm (yans.) > bm-el-mek] {az} gsz. fi. [-ir] 1. Birisine kzarak saldrm aya hazrlanmak. hngl2, [hng-l] {az} is. 1. Patates. 2. Y erelm as. 3. Pancar. 4. algam. [DS] 2. Kar koymak. [DS] hmermek, [hm (yans.) > hm-er-mek] {az} gsz. hngT, [hng (yans.) > hng-l] {az} is. Deve. [DS] 3 hngl hngl yrmek, {az} (ri kimse fi. [-ir] 1. Birisine kzarak saldrmaya hazrlanmak. 2. Kar koymak; srtarmak. 3. K abadaylk tasla iin) deve gibi yaylana yaylana yrmek. [DS] mak; hiddetlenmek. 4. srar etmek. [DS] hngre, \eT. kangra > hngre] {az} zf. 1. N ere ye; ne tarafa? 2. Oraya. [DS] hmkrmek, [hm (yans.) > hm-kr-mek] {az} gsz. fi. [-r] Birisine kzarak saldrm aya hazrlan h nk1 [hang / hank / heng / hm g / hnk / hing / hong , mak. [DS] / hng / hnk / hun / hng (yans.)] is. Kahkahayla ve katla katla glmeyi anlatan kk. [Zlfikar] hmlemek, [hm (yans.) > hm-le-mek] {az} gsz. fi [-r] [-l()-yor] 1. (Kalabalk iin) birdenbire ha hnk-r-de-mek rekete gemek. 2. (Kpek iin) havlayarak saldr hnk", [hang / hing / hng / hnk (yans.)] is. Sra mak. [DS] may, zplamay, titremeyi, yerli yersiz patrtl ha reket etmeyi anlatan kk. [Zlfikar] hnk-r-ek-li hmmk, - [hmb (yans.) > hmb-k] {az} sf. hmbk. [DS] hnkeri, [hnk-er-i] {az} sf. Gururlu. [DS] hmplmek, [hmp-l-mek] {az} gsz. fi. [-r] hnkrdemek, [hnk-r-de-mek] {az} gsz. fi. [-r] (Ay iin) barmak. [DS] [-d()-yor] 1. Hkrarak alamak. 2. (Sr iin) kan grd zaman ses karmak; brmek. [DS] hmsek, -i [hm (yans.) > hm-se-k] {az} sfi'. Ya gekin kadn. [DS] hntldemek, [hnt-l-de-mek] {az} gsz. fi. [-r] [d()-yor] yi yryememek. [DS] hmsl, [hm (yans.) > hm-()s-l] {az} sf. Ah hn, [o-n-u / ha+ n-] {az} zm. Oras. [DS] mak; aptal. [DS] hmlmek, [hm (yans.) > hm-l-mek] {az} gl. fi. hnk, - [hn-k ?] {az} sf. 1. Tembel. 2. is. Ilk [-iir] ay, orba vb. eyleri ses kartarak imek; su. [DS] hprdetmek [DS] hnt, [nt ?] {az} sf. Soukkanl. [DS] hmrmek, [hm (yans.) > hm-r-mek] {az} gl. hp 1 [hap / hep / hp (yans.)] is. Haprmay, aksr , fi. [-iir] B ir eyi yiyip tketmek; smrmek. [DS] may anlatan kk. [Zlfikar] hp-kr-mek hmrtlek, -i [hm (yans.) > hm-r-t-lek] {az} hp2, [hop / hp / hup / hp (yans.)] is. Attra attis. 1. Grtlak. 2. K ulak memesi. 3. Burun direi. 4. ra yem ek yemeyi, dolu dolu yudum larla imeyi ve Ba budama iinde ktkte braklan ubuk. [DS] bu sradaki kaba ve grgsz hareketleri anlatan hne, [? hne] {az} sf. iman; hantal. [DS] kk. [Zlfikar] hp-iir-de-t-mek, hp-r-t-mek, hpr-dm hnd, [hant / hnd (yans.)] is. Haykrma, barma, kavga srasnda kan sesleri anlatan kk. [Zlfikar] hpenk, -gi [Erme, gobank] {az} is. Tandr bacas hnd-r-l nn kapa. [DS] hndelek, -i [hnd (yans.) > hnd-ele-k] {az} is. hpkrmek, [hp-kr-mek] {az} gsz. fi [-r] Bbrek. [DS] Bararak birinin zerine yrmek. [DS] hndl, [hnd (yans.) > hnd-l] {az} sf. (Kii iin) hpp, [hp (yans.) > hp(p)-] {az} is. St da ie yaramayan. [DS] lndan yaplan ddk. [DS] hndllenmek, [hnd (yans.) > hnd-l-le-n-mek] hpck, - [hop (yans.) > hop-u-uk] {az} is. A r {az} dnl.f. [-ir] Gururlanmak. [DS] ka; srt. [DS] hndrl, [hnd (yans.) > hnd-r-l] {az} sf. 1. hpletmek, [hp (yans.) > hp--le-t-mek] {azf Zorlu. 2. fkeli. [DS] gl. fi. [-ir] Suyu yudum yudum imek. [DS] hne, [o-n-a / ho-n-a] (h: ne) {az} zm. Ora; ura; hprdetme, [hp (yans.) > hp-r-de-t-me] is. karki. [DS] Hprt sesi kararak ime eylemi.

HP

I M i a H E S M 1896

hprdetm ek, [hp (yans.) > hp-r-de-t-mek / e l prt-mek] g l . f [-ir] ay, kahve gibi ieceklerle orba tr yiyecekleri hprt sesi kararak i mek. h p r d m , [hp (yans.) > hp-r-dm] {az} is. Yu dum. [DS] hprtm ek, [hp (yans.) > hp-r-t-mek / eT. prtm ek] {az} g l.f. [-r] abuk abuk yemek. [DS] hprt, [hp (yans.) > hp-r-t] is. ay, kahve orba gibi eyleri hzla iince kan ses. hor1, [har / hr / hor / hr / hur (yans.)] is. Horlamay, derin solumay, fke ile soluyarak saldrmay anla tan kk. [Zlfkar] hr--mek hr2, [har / hor / hr (yans.)] is. Gr akan suyun a layarak akn ve dkln anlatan kk. [Zlfkar] hr-l hriil, hr-l-de-mek, hr-l-tii hr3, [? hr] {az} is. 1. Kaim pam uk iplii. 2. Kl iplik. [DS] hrb, [? hrb] {az} is. Kk kaval. [DS] hr, -c [hr / hr] {az} is. 1. Piramit biimin deki toprak veya ta yn. 2. Kayann ya da tepe n in en yksek yeri. 3 .fk. -* hlle. [DS] hrm lem ek, [hr-m-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l()-yor] (Usta iin) iini iyi yapamamak. [DS] hrdele, [? hrdele] {az} sf. (Kii iin) iri yar ve iri kemikli. [DS] hrdellek, -i [hrdel-le-k] {az} is. Srk. [DS] hrdemsiz, [hrdem-siz] {az} sf. 1. Dzensiz; be ceriksiz. 2. Tedbirsiz. [DS] hrdmek, [hrd--mek] {az} gl. f. [-r] B ir eyi blm ek; paralamak. [DS] hrdrmek, [r-dr-mek] {az} gl. f. [-r] rdr mek. hre, [? hre / hra] {az} sf. Kk. [DS] h rek 1 -i [? hrek] {az} is. Byk ak kemii. , [DS] hrek2, -i [Far. hor-ek] {az} is. Yemek. [DS] hreke, [Yun. rokha => reke] {azf is. 1. Pam uk ve yn eirmekte kullanlan i. 2. Bklerek iplik ya placak yapann konulduu uzun sapl, ucu atall aa. 3. Y n tara; reke. 4. Aa veya satan ya plm su kovas. 5. sf. (Kii iin) iri ve yakksz. [DS] hrelenm ek, [hre-le-n-mek] {az} dnl.f. [-ir] zerine atlmak; saldrmak. [DS] hrenk, -gi [? hrenk] {az} is. Su borusu; knk. [DS] hrf, [? hrf] {az} is. Korku. [DS] hrfene, [Ar. arifane = > herfene] {az} is. -* herfene. [DS] hrflenmek, [hrf-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Korkmak. [DS] hrfl, [hrf-l] {az} sf. Korkun. [DS] hrgelek, -i [hrg-ele-k] {az} sf. Cahiller grubu. [DS]

hrg, -c [eT. *kre > re > hrg [EREN] / e T rm ek (ykselmek) > r-g] is. 1. Devenin sr tndaki knt. 2. gnl. H rg gibi grnen tm sek. hrgl, [hrg-l] sf. (Deve iin) hrgc olan, hrhr, [hr (yans.) > hr+hr] {az} s f Bararak konuan. [DS] hrk, -c [hrg] {az} is. Hrg. [DS] hrklem ek, [hrg-le-mek] {az} gl. f. [-r] [l() -yor] Duvarn stn balk srt gibi rmek. [DS] hrkl, [hrk / hrp (yans.) > hrk-iil] is. Bir eyi abuk ve sesli olarak yemeyi anlatan yansmal gvde. S hrkl hrkl, {az} (Yemek iin) a buk abuk ve ses kartarak. [DS] hrlek, -i [hr-le-k] {az} sf. (Kii iin) banp aran; grltc. [DS] hrlemek, [hr-le-mek] {az} gsz. f. [-r] 1. stne ullanmak. 2. Barmak. 3. (Su iin) ses kararak akmak; harlamak. 4. argo. emek. [DS] 5. (Kar iin) hemen erimek, hrlemek, [hr-le--mek] {az} dnl. f . [-ir] (Ye m ek iin) gereinden ok pimek. [DS] hrp, [hrp / hrp (yans.)] is. Kaba ve grgsz bi imde yeme ve im e anlatan kk. [Zlfkar] hrp-let-mek, hrp-l-de-t-mek, hrp-le-k 0 hrp olmak, {az} Srlsklam olmak; slanmak. [DS] hrpetmek, [hrp (yans.) > hrp-et-mek] {az} gl. f. [-ir] Ses kararak imek; hprdetmek. [DS] hrplek, -i [hrp-le-k] {az} is. Yudum. [DS] hrpldetmek, [hrp (yans.) > hrp-l-de-t-mek] {az} gl. f. [-ir] B ir eyi ses kararak imek; h prdetmek. [DS] hrplmek, [hrp-l-mek] {az} dnl. f. [-r] (Tyler iin) diken diken olmak; dikilmek. [DS] hrpm, [hrp-m] {az} is. Yudum. [DS] hrpm ek, [hrp--mek] {az} gsz. fi [-r] Geve mek; bollanmak; sarkmak. [DS] hrprtm ek, [hrp-r-t-mek] {az} g l . f [-iir] H prdetmek. [DS] hrpt, [hrp-t] {az} sf. ok kaln. [DS] hrrk, - [hr(r)-k] {az} sf. (Kii iin) vngen. [DS] hrsem ek, [hr-se-mek] {az} gsz. fi [-r] [-s()yo r] (M akara ya da yum ak iin) dolamak; kar mak; dmlenmek. [DS] hrsetmek, [hr-se-t-mek] {az} gl. f i [-ir] M asu radaki ya da yum ak halindeki iplii kartrmak; dolatrmak. [DS] hrt1, [hart / hort / hrt (yans.)] is. Bulunduu yer den aniden kmay, frlamay, filizlenmeyi anlatan kk. [Zlfkar] hrt-le-mek, hrt-le-k hrt2, [hrt (yans.)] is. K aba ve grgsz biimde, itahla yem e ve ime anlatan kk. [Zlfkar] hrt-let-mek, hrt-lm

hrtlek, -i [hrt (yans.) > hrt-le-k] {az} sf. (Kii iin) gz dar frlak; patlak gzl. [DS] hrtlemek, [hrt (yans.) > hrt-le-mek] {az} gsz. fi [-r] [-l()-yor] (Gz iin) dar frlamak. [DS] hrtlenbe, [hrt-le-n-me] {az} is. Yollardaki u kurlar. [DS] hrtletmek, [hrt-le-t-mek] {az} gl. fi. [-ir] Hprdetmek. [DS] hrtleyim, [hrt-le-y-im] {az} is. Yudum. [DS] hrtlk, - [hrt-lk] {az} is. Yudum. [DS] hrtmek, -i [hrt-mek] {az} is. Soann tohuma kaan ksm. [DS] hrtk, - [hrt-k] {az} is. 1. Y ara (ilen olarak kullanlr). 2. Korku; kuruntu. [DS] hrtkmek, [hrt-k-mek] {az} gsz. fi [-r] (Hay van iin) rkmek. [DS] hrtm, [hrt-m] {az} is. 1. Yudum. 2. Cinsel is tek. hrk1 - [hr-lc ?] {az} is. kz arabalarnda , asl kzlerin nne koulan yardmc kz. [DS] hrk2, - [r-mek > r-k] {az} is. 1. Sa rgs; rk. 2. A t ve eek gibi hayvanlar otlarken ayakla rna balanan uzun ip. [DS] hrklemek, [hr-k-le-mek] {az} gl. fi. [-r] [-l() -yor] Tepeleme doldurmak; ymak. [DS] hrkl, [hr-k-l] {az} sf. Tepelem e dolu; ok dolu; yl. [DS] hrl1 [hr (yans.) > hr-l] is. 1. Horlamay, derin , solumay, fke ile soluyarak saldrmay anlatan yansmal gvde. 2. G r akan suyun alayarak akn ve dkln anlatan yansmal gvde. S hrl hrl, {az} ok ok; grl grl. [DS]|| h rl hrl im ek, {az} Ses kararak imek. [DS]|| hrl olmak, {az} ok sarho olmak. [DS] hrl2, [? hrl] {az} is. 1. K aln pam uk iplii. 2. Bir eye kar olan an dknlk. [DS] hrl3, [hrl] {az} sf. Beceriksiz. [DS] hrlk, - [hr--lk] {az} is. Grtlak. [DS] hrm, [hrm / harm] {az} is. Yolunmu burak, mercim ek veya nohut vb. rnlerden yaplan ym. [DS] hrmek, [hr--melc] {az} gsz. f. [-r] Uykuda horlamak. [DS] hr, [hr-] {az} is. Hoaf. [DS] hrmek, [hr--mek] {az} ite, f. [-iir] (kz ler iin) barmak; brmelc. [DS] hrzme, [hrz-me] {az} sf. (Kii iin) eli ie ya kmayan; iin ustas olmayan. [DS] hrzemek, [hr-se-mek] {az} gsz. f. [-r] [-z()yor] -* hrsemek. [DS] hs1, [hos / hs (yans.)] is. Balon, lastik, top vb.ni iirme ya da havasn alm a srasnda kan kaba sesi, yanma srasnda kan sesleri anlatan kk. [Zlfkar] hs-le-t-mek

hs2, [hs (yans.)] is. Bbrlenme ve caka satma anlatan kk. [Zlfkar] hs hs, hs-l hsl, hs-iir hsr hs , [hs / hs (yans.)] is. Binek hayvanlarn dur durmak, kovalamak, susturmak ve yrtm ek ya da iftletirmek iin kkrtma nlemi, hs, hs-mek hsbek, -i [hs-me-k ?] {az} sf. Uyuuk; miskin. [DS] hsbermek, [hsber-mek] {az} gsz. f. [-ir] V cut ta bir yer kabarmak. [DS] hsebe, [hs-e-me] {az} sf. Beceriksiz; saf. [DS] hselek, -i [hs-ele-lc] {az} sf. 1. (Kii iin) ask yzlk 2. Sinsi. 3. Kaba. [DS] hserlemek, [hs-er-le-mek / rs-ele-mek] {az} gl. fi [-r] [-l(i)-yor] rselemek; buruturmak. [DS] hshs, [hs (yans.) > hs+hs] {az} is. K uyruk sokumu ve evresi. [DS] hsletmek, [hs-le-t-mek] {az} gl. f. [-ir] Kibrit, barut gibi eyleri tututurmak. [DS] hsl, [hs-l] {az} is. Kstebek. [DS] hsmek, [hs-mek] {eAT} {az} gsz. fi [-er] Sus mak. [DS] hst, [hst (yans.)] nl. 1. A t ve katr cinsi hayvanla r durdurmak, kovalam ak ya da uyarm ak iin sy lenen sz. 2. mecaz. Davranlar hoyrata olan b i rini uyarm ak iin sylenen kaba uyar sz. 3. {az} Sus! [DS] hstrk, - [hst-r-k] {az} sf. irkin; yakk sz; biimsiz. [DS] hsl, [hs (yans.) > hs-l] is. Bbrlenm e ve caka satma anlatan yansmal gvde. 0 hsl hsl, {az} (Gitmek, yrm ek iin) ba nde olarak; ks ks. [DS] hsr1 [hs (yans.) > hs-r] is. Bbrlenme ve ca , ka satma anlatan yansmal gvde. S hsr hsr, {az} (Gitmek, yrm ek iin) ba nde olarak; ks ks. [DS] hsr2, [hs-r] {az} is. Ynn ancak yular yap makta kullanlabilecek kaba ve ktkl olan ksm. [DS] hsrc, [hs-r-c] {az} sf. (Dokumac iin) iyi dokuyamayan. [DS] h 1, [h / ho / h (yans.)] is. Suyun kaynamasn, kaynayp yeryzne kmasn anlatan kk. [Zlfkar] h-r hr, h-r-m h2, [h / h (yans.)] is. Hayvanlar zellikle kpekleri, kovalama, durdurma kkrtm a nlemi. h hbek, -i [? hbelc] {az} is. Erik, elm a pekmezi. [DS] hek, -i [eT. kek / h()-ek] {az} is. 1. Vaak. 2. Deve yavrusu. [DS] hlemek, [h-le-mek] {az} gl. fi [-r] [-l()-yor] kz ve mandalar yrtmek. [DS]

n E lH C E H .

hmek, [l-mek > h-mek ?] {az} gl. f. [-er] [()-yor] Benzetmek; karlatnnak. [DS] hmeklendirnek, [hmek-le-n-dir-mek] {az} gl. f. [-ir] Bir olay veya eyi benzetme ile can landrarak anlatmak. [DS] hmelim, [hmerim] {az} is. 1. Hmerim. 2. Y a alnan kayman dibindeki totu. 3. M sr unun dan yaplan tepsi brei. [DS] hmer, [Far. ho+merem] {az} is. 1. Bir eit tatl. 2. Kavrulmu kaymak. [DS] hmeri, [Far. homerem] {az} is. 1. Hmerim. 2. U n orbas. 3. N iasta ve sekerle yaplan bir tatl.
[D S ]

lmerik, -i [hmerik] {az} is. Hoveren denilen, spanak benzeri bir ottan yaplan yemee Karade n iz de verilen ad. [ D S ] hmerim, [Far. h (tatl) + merem (kaymak) [Nianyan] / ? hm erim [EREN] / ho mu erim [halk]] is. 1. Un, tereya, eker ve tuzsuz peynir den yaplan geleneksel bir tr tatl. 2. Et ve yum ur ta ile yaplan bir tr yemek. 3. Peynir helvas. 4. Un helvas. 5. Ham ur tatls. 6. Kaymak ve un ile yaplan bir tatl. 7. Kavrulmu un ve kym a ile ya plan pelte eklinde bir yemek. 8. Sade ya ve un kavrularak yaplan bir yiyecek, hek, -i [kek] {az} is. 1. Deve yavrusu. 2. Va ak. [ D S ] hot, [ht (yans.)] nl. Kpek kovalama ve rktme nlemi, ht htr, [ht-r-] {az} sf. (Kii iin) kalabalk iine karmayan; ekingen. [DS] hk, - [h-k] {az} is. 1. Yal kadn. 2. K u raklktan byyememi, geliememi msr koan. 3. Burum u meyve. 4. Sama sapan sz. [DS] hiil, [h-l] {az} is. 1. Suyu alnm meyve po sas. 2. U n bulamac. [DS] fi1 httl olmak, {az} (Yemek iin) ok pim ek yznden ezilerek birbiri ne karmak. [DS] hm lenmek, [h-m-le-n-mek] {az} dnl. f. [ir] Kukulanmak; kuruntu yapmak. [ D S ] hr1 [h (yans.) > h-r] is. Suyun kaynamasn, , kaynayp yeryzne kmasn anlatan yansmal gvde, S hr hr, {az} (Suyun kaynay iin) ses kararak. [ D S ] hr2, [h-r] {az} is. 1. Uurum. 2. nili kl, engebeli yer. 3. Sk allk. [ D S ] hrk, - [h-r-k] {az} is. ocuklarn cil dinde kan sulu sivilceli yara. [ D S ] hrm, [h-r-m] {az} is. Kayalardan akan suyun at delik. [ D S ] ht, [ht (yans.)] is. Dikkat ekmek veya korkutmak amacyla bararak sylenen sz. ht demek, 1. Korkutmak; gz da vermek. 2. Anszn gelip at mak. || ht htlemek, {az} Azarlamak. [ D S ]

hte, [eT. t-mek (gemek) > t-e] {az} is. te; biraz ileri; o taraf. [DS] htelek, -i [ht-ele-k] {az} sf. (Kii iin) kaba ve somurtkan. [DS] htlek, -i [d-le-k] {az} sf. Korkak; dlek. [DS] htlemek, [ht-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l()-yor] plik yuman dolatrmak; kartrm ak; bozmak. [DS] htmr, [ht-mr] {az} sf. 1. Sabrsz. 2. Kendi bil diini yapan; sz dinlemez. [DS] httemen, [htte-men] {az} sf. Zayf; clz. [DS] httk, - [ht-t-k] {az} is. Grtlak. [DS] httklemek, [ht-t-k-le-mek] {az} g l f M [l()-yor] Earb baa enseden balayp ularm sar ktmak. [DS] httldek, [ht(t)-l-de-k] {az} sf. (Kii iin) dz gn yrmeyen; apul apul yryen. [DS] htk, - [ht-k ?] {az} sf. Yadrganan; yabans. [DS] htm, [ht-m] faz} sf. 1. Ktrm. 2. Yara; sulu sivilce. [DS] htttmen, [ht--men] {az} sf. Ktrm. [DS] htrm ek, [ht-r-mek / t-r-mek] {az} gsz. f. [iir] shal olmak. [DS] htrk, - [ht-r-k / t-r-k] {az} is. 1. srgn; ishal. 2. shal olmu kimse. [DS] S htrk olmak, {az} shal olmak. [DS] htrm , [ktr-m / htrm] {az} sf. Ktrm. [DS] hv, [hav / hev / hv (yans.)] is. Havlamay, derinden soluk almay ve vermeyi, bu biimde seslenmeyi, haykrmay anlatan kk. [Zlfkar] hv-kr-mek hve, -ci [ve] {az} is -* ve. [DS] hvelmek, [hv-el-mek] {az} gsz. f. [-ir] Bkl mek; yumrulmak; erilmek. [DS] hvkrmek, [hv-kr-mek] {az} gsz. f. [-r] Biri sine kzarak saldrm aya hazrlanmak. [DS] hvl, [hv-l] is. Havlamay, derinden soluk almay ve vermeyi, bu biimde seslenmeyi, haykrmay anlatan yansmal gvde, fi1 hvl hvl, {az} 1. (Elbise iin) bol; geni . 2. K oa koa. [DS] hy, [hay / hey / hiy / h / hy / hy (yans.)] is. Haykrma, barm a anlatan kk. [Zlfkar] hy-krm ek hyke, [hy-ke ?] {az} is. D a ve tepelerdeki yk sek dzlkler. [DS] hykelek, -i [hyk- ele-k / hk-ele-k] {az} is. Byklk; alm; kurum; kibir; gurur. [DS] hykerekli, [ky-ker-e-k-li / hk-er-e-k-li] {az} sf. alml; gsterili; kibirli; gururlu. [DS] hyknmek, [y-k-n-mek / hy-kn-mek] {az} dnl. f. [-r] Sylenmek; sylemek. [DS] hykrme, [hy-kr-me] is. Hep bir azdan ba rm a eylemi.

I M

I W

1 .1 9 9 9

HUB

hykrmek, [hy (yans.) > hy-kr-mek] gsz. f. [r] 1. (Tekkelerdeki derviler iin) kendinden ge mi bir hlde, bir azdan yksek sesle zikretmek. 2. {az} Heyecanl heyecanl bararak konumak. 3. Haykrmak; korkudan barmak. 4. Y ksek sesle alamak. 5. (nsan iin) comak. 6. Alayl bir e kilde birinin konum asn taklit etmek. [DS] hyle, [yle] {az} zf. O ekilde, yle. [DS] hytklemek, [hyt-k-le-mek] {az} gsz. fi. [-r] [l()-yor] (Hayvan iin) rkmek. [DS] hyk, - [eT. y-k / yk (yma tepe) > hyk] is. 1. Bir yerleim birim inin eitli sebeplerle y klmas ve zerine tekrar yeni binalar yaplmas biiminde yinelenerek gnmzde yayvan bir tepe hlini alm tarih kalnt, {az} (ayn) [DS] 2. K k tepecik; yayvan tepe. 3. {az} ki tepe arasn daki alak yer. [DS] 4. {az} ki tarla arasndaki snr belirlemek iin konulan iaret. [DS] 5. {az} Ba ve bostan korkuluu. [DS] hyklem ek1 [hyk-le-mek] {az} gl. fi [-r] [, l()-yor] Talar st ste ymak. [DS] hyklemek2, [hy-k-le-mek] {az} gl. fi. [-r] [l()-yorJ 1. Kk tepeler zerinden evreyi gzet lemek veya seyretmek. 2. gsz. fi Bir eyden ans zn korkmak; rkmek. [DS] hyrmek, [hy-r-mek] {az} gsz. fi. [-r] Bar mak. hyrtlek, -i [hy-r-t-le-k] {az} sf. (Kii iin) bir i yapamad hlde yapyormu gibi grnen. [DS] hy, [? hy] {az} sf. Ya; kurumam; slak. [DS] hzek, -i [zek] {az} is. 1. A t arabalarnda arka ksm n ksma balayan para. 2. M sr koan. [DS] hzen, [? hzen] {az} sf. (Kii iin) geimsiz; dirlik vermeyen. [DS] hzmr, [? hzmr] {az} is. Patates. [DS] hzn, [? hzn] {az} is. Hile. [DS] Hp, [horse-power] is. ksalt. 75,9 kgm/s veya 0.7457 K W ha eit g birim i olan "beygir g c terim i nin ksaltmas, Trke BG. Hristiyan, [Yun. khristos (kutsal yala meshedilmi olan) > hristos > khristianos] (Hristiyan) is. 1. Hz. sann getirmi olduu fakat sonradan insanlar ta rafndan tahrif edilmi ve slam iyet'in gelmesi ile hkmleri geersiz klnm ncile tabi olan; sevi; Nasrani. 2. sf. Bu dine ait olan. Hristiyanlama, [hristiyan-la--ma] (Hristiy anla ma) is. Hristiyanl kabul etme; Hristiyan olma. Hristiyanlamak, [hristiyan-la--mak] (h'ristiyanla mak) dnl. f. [-r] Hristiyanl kabul etmek; H ris tiyan olmak. Hristiyanlatrma, [hristiyan-la--tr-ma] (h'ristiyanlatrma) is. Hristiyanl kabul etmesini salama eylemi.

Hristiyanlatrm ak, [hristiyan-la--tr-mak] (h'ristiyanlatrmak) gl. fi [-r] Bir topluluk veya bir ki inin Hristiyan olmasn salamak. Hristiy anlk, -i [hristiyan-lk] (h'ristiyanlk) is. 1. Hristiyan dini; sevilik; Nasranilik. 2. Hristiyan devletler veya toplumlarn tm; Hristiyan dnya s. hristo teyeli, [Hristo (zel isim) + teyel-i] (h'risto) is. t. aprazlama yaplan teyel dikii; kazaya diki. Hrotag, [la-otag / hrotag] (khrotag) {eT} is. Bir tanr ad. [EUTS] hu1 [hu (yans.)\ nl. 1. Kadnlar arasnda kullanlan , bir seslenme sz. 2. Eskiden derviler arasnda kullanlan arma ve seslenme sz. hu2, [o] {az} sf. Bu; u; o. [DS] hu3, [Ar. kh] {az} is. -* hu. [DS] hu4, [? hu] {az} is. Yemlik. [DS] hu5, [Ar. hve (o) > h _y] (hu:) {OsT} is. 1. Allah; A llahn adlarndan biri. 2. nsanlar tarafndan bili nemeyen gayb lemi. 3. Gelip geici olmayan, s rekli kalan tek varlk; Allah. 4. A llahn gizli ve ak her eyi gren gz 5. nl. Orada bulunduu tahm in edilen ancak kendisi grnmeyen kiilere kim var orda anlamnda seslenmek iin sylenir. S h ekmek, Tekkelerde derviler tarafndan zikir amacyla srekli H u ! demek.|[ h sal, {OsT} Mevlevilerde mukabele ve lokma iin yaplan arma.|| (Y) H! {OsT} Ya Allah. hu6, [Far. h] {eAT} is. Huy; tabiat; ahlak. h altrmak, {eAT} Alkanlk kazanmak.\\ hfl et mek, {eAT} 1. Almak. 2. H uy edinmek.\\ h ey lemek, {eAT} -* hu etmek, hua, [in. hua] {eT} is. Bir tr iek. [EUTS] [Gabain] hualg, [hua-l] {eT} sf. Hua iei ile sslenmi; iekli. [EUTS] huain, [in hua-schen] {eT} is. Beliren cisim; dei en vcut. [EUTS] hub1 -bbi [Ar. hubb v ^ ] {OsT} is. Sevgi, hubb-i , ch, {OsT} Mevki, makam, rtbe hrs.|| faubbi-dn, {OsT} Din sevgisi. || hubb-i dny, {OsT} Dnya sevgisi: dnyaya ballk]] hubb-i gayr, {OsT} Bakasn sevm e; zgecilik,|| hubb-i vatan, {OsT} Vatan sevgisi.|| hubbl-gayr, {OsT} fel. zgeci lik.|[ hubbl-vatan, {OsT} Vatan sevgisi.\\ hubbl-vatan m inel-imn, {OsT} Vatan sevgisi inandandr. hub2, -bbi [Ar. hub v^-] {OsT} sf. Kandrc; hileci; aldatc; dzenci. hub3, [Far. hb (hu:b) {OsT} sf. 1. Gzel; fev kalade. 2. yi. S hb-vz, {OsT} Gzel sesli.|| hb-hisl, {OsT} iy i davranl; karakteri iyi olan,|| hb-lik, {OsT} Gzel yzl]] hb-r, {OsT} Gzel yzl. || hb-ruhsr, {OsT} Gzel yzl.

HUB

I M lifC S M

2000

huban, [Far. hbn Ly-] (hu:ba:n) {OsT} is. 1. G zeller. 2. yiler, hubannam e, [Far. hbn-nme objU ji-] (hu.ba.n-

hubb, [Ar. hubb beler.

{OsT} is. Kabarcklar; hab

hubz, [Ar. hubz >=-] {OsT} is. Ekmek. S1 hubz-i hnta, {OsT} Buday ekmei. || hubz-i Rm, {OsT} Peksimet. || hubz-i ar, {OsT} Arpa ekmei. hubza, [Ar. hubza o yJ>-] {OsT} is. 1. Bir para ekmek; ekmek krnts. 2. Kl pidesi, huc, [Far. huc ry-] (hu:c) {OsT} is. 1. Ku tepelii; ibik. 2. bot. Horozibii. 0 hc-i hurs, {OsT} Horozibii. || hc-i hdhd, {OsT} zool. Htht kuu; ibibik. huceste, [Far. huceste {OsT} is. Uurlu; ha yrl; kutlu. S huceste-ahter, Yddz uurlu. || huceste-fl, {OsT} Uurlu; ansl.|| huceste-hisl, {OsT} Yaradl uurlu.\\ huceste-nan, {OsT} Anlam uurlu. || huceste-rey, {OsT} Dncesi yerinde ve uurlu.|| huceste-sft, {OsT} yi ahlakl; iyi huylu. hucu, [? hucu] {az} is. 1. Hrsz. 2. sf. siz gsz; bo gezen; serseri. [DS] hu, -cu [? hu] {az} sf. (Ceviz, fndk, fstk vb. iin) kof. [DS] huunek, [Far. knek] {eTf is. Tatl bir kavun. [DLT] hud, [Far. hd huda, [Ar. h u d 'a (hu:d) {OsT} is. M ifer; zrh ba lk. S hd- hurs, {OsT} Horozibii.

na:me) {OsT} is. ed. Gzel ve yakkl erkekler


hakknda yazlan eser, hubbaz, [Ar. hubbz Ebegmeci. hubbaziye, [Ar. hubbziye <.jLy-]

(hubba:z) {OsT) is. bot. (hubba:ziye)

{OsT} is. bot. Ebegmecigiller.


hubeb, [Ar. hubeb v ^ - ] {OsT} is. Buday, arpa gibi bitkilerin taneleri, hubesa, [Ar. habs > hube * lv -] {OsT} is. Habisler, hubeyb, [Ar. habb > hubeyb / hubeybe / a*--]

{OsT} is. ok kk tohum; tanecik,


hubeybat, [Ar. hubeyb > hubeybt o L > ] (hubey-

ba:t) {OsT} is. ok kk tohumlar; tanecikler. S hubeybt- m levvene, Kromoplast.


hubeybe, [Ar. hubeybe hubeyb, [Ar. hubeyb! necik biiminde olan, hubi, [Far. hb lik. hubla, [Ar. hubl mile. hubr, [Ar. hubr j^-] {OsT} is. 1. Bilgi; bilme. 2. D e nem e; snama, hubs, [Ar. hubs Pislik; murdarlk, hubter, [Far. hbter Jn y ] (hu:bter) {OsT} sf. Daha iyi; daha gzel, hubtern, [Far. hbterln En iyi; en gzel.

{OsT} is. Tanecik, (hubeybi:) {OsT} sf. Ta (hu:bi:) {OsT} is. yilik; gzel (hubla:) {OsT} is. Gebe; ha

{OsT} is. Aldatma; hile;

{OsT} is. 1. Ktlk; fenalk. 2.

dzen; kandrma; dalavere. 3 huda etmek, {OsT} Aldatmak; kandrmak; hile yapm ak.|| huda-ger, {OsT} Hile yapan; hileci.\\ h uda-i harbiye, {OsT} Sava hilesi.|| huda-kr, {OsT} Dzenbaz; oyun cu.]] huda-kr, {OsT} Dzenbazlk; hilekrlk. Huda, [Far. hod-y (kendi gelen) > hud l-u-] (huda:) {OsT} is. 1. Allah. 2. Sahip. S Hud-bende, {OsT} Allah a kulluk eden. || Hud-dd, {OsT} Allah sevgisi.|| Hud-dn, {OsT} A lla h tanyan; bilen.\\ Hud-dr, {OsT} A lla h tan uzak duran.|| Hudfr, {OsT} A lla h satan; mnafk; iki yzl.|| H ud-frn, {OsT} kiyzl sofular.\\ Hudfrfi, {OsT} Riyakrca sofuluk.\\ Hud-gr, {OsT} A lla h n adaletine m azhar olan.|| Hud-hfz, {OsT} Allah korusun!]] Hud-hn, {OsT} 1. A llah' aran. 2. ahadet parma. || Hud-mereb, {OsT} Dindar.\\ Hud-negerde, {OsT} Allah gs termesin. || Hud-perest, {OsT} A lla h a tapan.|| Hud-perest, {OsT} Allah ibadet etme; tapn a ma.]] Hud-pesend, {OsT} A lla h n houna gidecek ey. || Hud-r, {OsT} Allah iin.]] Hud-ins, {OsT} A lla h tanyan; mmin.]] Hud-ters, {OsT} A lla h tan korkan. || Hud-y b-enbz, {OsT} Esiz ve benzersiz Allah.]] Hud-y lem-yezel, {OsT} So nu olmayan; zeval grm eyen Allah.|| Hud-y tei, {OsT} Yce Tanr; ulu Allah.

(hu:teri:n) {OsT} sf.

{OsT} is. Suyun zerinde ve iindeki hava kabarcklar. hubub2, [Ar. habb (tane) > hubb (hubu:b) {OsT} is. Tohumlar; taneler, hububat, [Ar. hubb > hubbt (hubu:ba:t) {OsT} is. Buday, arpa, avdar gibi taneli bitkiler;
tahl. hubul, [Ar. habl > hubl ler; urganlar; halatlar. hubur1 [Ar. hubr , recede sevin. bilgiler; havadisler, hubut, [Ar. hubt

hubub1 [Ar. hubb (kabarck) > hubub ,

(hubu:l) {OsT} is. p

(Imbu.r) {OsT} is. Ar de

hubur2, [Ar. hubr j_$y] (hubu.r) {OsT} is. Haberler;

{OsT} is. e yaram az olma;

kullanmdan dme; yrrlkten kalkma.

liie c f S f iM

2001

HUD

hudak, - [? hudak] {az} is. Hizmeti. [DS] hudaret, [Ar. hudret O jU -] {OsT} is. 1. Yeillik; sebze. 2. mecaz. aclk, hudatm, [kud-ad-m > hudatm] {eT} 1. Kutlan m. [EUTS] 2. Bir unvan; bir rtbe. [EUTS] hudavend, [Far. hudvend jjIjj-] (huda:vent) {OsT} is. 1. Allah. 2. Efendi; sahip; malik. 3. Padiah; h kmdar; bey. hudavendane, [Far. hudvend-ne ljjjlji-] (huda;venda. ne) {OsT} zf. Efendilere yakacak biimde, hudavendigr, [Far. hudvendigr jlfju jlji-] (huda:vendig:r) {OsT} is. 1. Hkmdar; efendi; sahip. 2. Birinci M uratn lakab. 3. B ursann eski ismi, hudavend, [Far. hudavend {OsT} is. Sahiplik; efendilik, hudaver, [Far. hud-ver jjJi-] {OsT} is. ve sf. 1. Sahip; malik. 2. Bey; hkmdar; hakim. Huday, [Far. hudy S-J^-] {OsT} is. Allah. Hudaya, [Far. hudy U ji-] (huda.ya:) {OsT} nl. Ey A llahm. Hudayi, [Far. hudy (huda.yi:) {OsT} sf. 1. A llah ile ilgili; lah. 2. A llah tarafndan verilen. S Hudy-frfi, {OsT} lahlk taslayan; kendisini A lla h n yerine koyan.|| H udy sille, A lla h a s nlarak vurulan tokat; iddetli tokat. hudayign, [Far. hudygn ISjIjis-] (huda:yi:g:n) {OsT} is. 1. Allah. 2. Ulu padiah , Efendimiz anlamlarnda eskiden st kademe yneticilerine hitap ederken kullanlan sz. hudayinabit, [Far. hud-y + Ar. nbit c~>U (huda:yn:bit) {OsT} sf. 1. (Bitki iin) kendi ken dine biten; yetien. 2. mecaz. (nsan iin) babo yetien. 3. mecaz. Eitim grmemi fakat kendisini yetitirmi kimse; amatr, huddam, [Ar. hdm et > hdem > huddm (hudda:m) {OsT} is. 1. Hizm et edenler; hizmetiler; ha demeler. 2. K urandan baz ayetleri okuyarak bir ksm afet ve hastalklarn gemesi iin bir tr by yapanlara hizm et eden cinlerin ad. -hude, [Far. hde Jji-] (hu:de) {OsT} son ek. 1. Eklendii Farsa isim lere gerek, doru, sa h ih anlam katan son ek. 2. is. Yarar; fayda, hudena, [Ar. hadn > hudena li--] (hudena:) {OsT} is. Sadk dostlar, hudeybat, [Ar. hudeybt is. biy. Yumrucuklar, hudeybe, [Ar. hudeybe uj-ij-] {OsT} is. anat. Yum rucuk, (hudeyba:t) {OsT} (huda:vendi:)

hudret, [Ar. hudret cj_p-] {OsT} is. Yeillik; yeil renklilik. S hudret-i evrak, {OsT} Klorofil. hudu, -u u [Ar. hud akgnlllk. hudud1 [Ar. hadd > hudd , (hudu:d) {OsT} is. -* hudut. S hudd-i memlik, {OsT} lke snrla r.|| hudd-i eriye, {OsT} eriata yasaklanm olan eylemleri ileyen sululara verilecek cezalarn snr. hudud2, [Ar. hadd > hudd (hudu;d) {OsT} is. 1. Yanaklar. 2. Topra kazma ileri, huduk, -u [? huduk] {az} is. Sosyal yaants olmayan. [DS] hudul, [? hudul] {az} is. Engebeli topraklarda gne grmeyen yerler. [DS] hudun, [? hudun] {az} is. Yasz stten yaplan bir tr peynir. [DS] hudus, [Ar. hud (hudu:s) {OsT} is. 1. Son radan ortaya kma; meydana gelme, l . f e l . (slam felsefesinde yaratln her an srp gittiini savu nanlara gre) yeniden ortaya konma; olu. 3. fel. (slam felsefesinde yaratln bir defa olduunu savunanlara gre) ortaya k. 4. tasvf. Ezel deil sonradan olma; A llahn dndaki her eyin var olu nitelii. hudut, -du [Ar. hadd > hudd (hudu;t) {OsT} is. 1. ki ayr devletin egemenlik alanlarn belirle yen topraklar birbirinden ayran izgi; snr. 2. Tarla, ba, bahe gibi kiilere ait toprak paralar nn birbirinden ayrld snr izgisi. 3. l, ile, ky vb. ynetim blmlerinin sorumluluk alanlarn birbirinden ayran izgi. 4. mecaz. Bir eyin en son noktas; u noktas. 5. eriat mahkem elerince veri len dayak cezas. S hudut boyu, lke snrlarnn getii yerler. || hudut d etmek, lke snrlar dna karmak. hudutlandrma, [hudut-la-n-dr-ma] is. Bir eyin veya yerin snrlarn belirleme eylemi, hudutlandrmak, [hudut-la-n-dr-mak] g l.f. [-r] 1. Bir konunun snrlarn izmek. 2. Bir yerin snrla rn belirlemek, hudutlanmak, [hudut-la-n-mak] edil. f. [-r] 1. Hudut konulmak; snrlar izilmek. 2. gsz. f. Son bulmak; sona ermek; uzunluu, genilii vb. bit mek. hudutlu, [hudut-lu] sf. 1. Snrlar izgilerle veya baka iaretlerle belirlenmi olan. 2. Snrlar olan. 3. mecaz. Kurallarla evrilmi, snrlandrlm olan. hudutsuz, [hudut-suz] sf. 1. Snrlar izgilerle veya baka iaretlerle belirlenmemi olan. 2. Snrlar olmayan; snrsz. 3. mecaz. Hibir kural konul mam, snrlandrlmam olan. (hud:) {OsT} is. Al

HUF

IKEiriffltCt SOELH 2002

huf, [Ar. hu ff

{OsT} is. 1. Abdest alrken aya

h u k u r, [? hukur] {az} is. Eek. h u k erd e , [Ar. h-kerde Terlemi.

[D S ]

ykam am ak iin giyilen bir tr mest; izme. 2. De ve. 3. bot. Devetaban. S h u ff h afr, {OsT} Deve ve at. huffa, [Far. huffa / huffae J-'l- / {OsT} is. zool. Yarasa, huffaiye, [Far. huffaiyye ^V a-] (huffa;iye) {OsT} is. zool. Yarasalar, huffaz, [Ar. hafz > huffaz huffi, [Ar. h u ff > huff (hujfa:z) {OsT} 1. (huffi:) {OsT} is. Eskiden K uran ezbere okuyanlar; hafzlar. 2. Ezberciler, hekim ler tarafndan kullanlan, m ukavvasz olarak deri ciltten yaplm ve izme iinde tanabilen kitap. h u fr e 1 [Ar. hufre , {OsT} is. 1. Yerdeki kazlm ukur; oyuk yer. 2. anat. Vcuttaki, dokular ara sndaki boluk, ff hufre-i r m , {OsT} Sessiz u kur; dinlenme yeri. || h u fre-i in hidm iye, {OsT} co. knt hendei. || h u fre-i m eza r, {OsT} M e za r ukuru.|| h u fre-i siikn, {OsT} Sessiz ve hare ketsiz ukur. h u fre 2, [Fr. gouffre > hufre y&-\ {OsT} is. 1. Girdap. 2. Uurum. h u fretey n , [Ar. hufreteyn j ? y&-\ {OsT} is. ki ukur. S hufreteyn-i enf, {OsT} anat. Burun delikleri. hufte, [Far. hufte (OsT) sf. 1. Yatm; uyumu; uykuda olan. 2. mecaz. Hibir eyden habersiz; ga fil. huftegn, [Far. hufte-gn olS^j-] (hufteg:n) {OsT} is. Yatm, uyumu olanlar, hufteg, [Far. hufteg m u olma durumu, hufye, [Ar. hufye -lj-] {OsT} is. Saklanma; gizlenme, hufyeten, [Ar. hufyeten iy-] (hufyeten) {OsT} zf. G izli sakl olarak; gizlice, h u g a r, [? hugar] {az} is. Alkanlk; huy. [ D S ] h u 1, [Ar. kh [Tietze] / eT. (adr direi)] is. 1. zeri kam la rtlm, duvarlar sval bahe evi; saz kulbe. {eAT} (ayn) 2. {az} evresi itle ev rilmi al. [ D S ] h u 2, [ho] {az} is. Kzgnlk; fke. [ D S ] h u 3, [Ar. hav] {az} is. Kumalardaki ince ty; hav.
[D S ]

_y^] (hu:kerde) {OsT} sf.

hu k ean , [Ar. h + Far. ken jliS'_ja] (hu.kea.n) {OsT} is. Yenieri ocandaki Bektai mritleri, h ukne, [Ar. hukne {OsT} is. rnga, (huku:k)

(huffa:)

h u k u k , [Ar. hakk > hukuk (haklar)

(huftegi:) {OsT} is. U yu

{OsT} is. 1. Toplum dzenini salamak amacyla devletin yetkili organlar tarafndan konulan ve devletin yaptrm gcn belirleyen yasalarn t m; tze. 2. Toplum dzeni ve yasa ile ilgili iliki leri incelemeyi konu edinen bilim dal. 3. Yasalarn ceza ile ilgili olmayp alacak verecek gibi davalar ilgilendiren blm. 4. Tek bir konu veya alan ilgilendiren yasalar. 5. H ukuk eitiminin verildii yksek okul; hukuk fakltesi. 6. Haklar. 7. mecaz. ok sk dostluk, ahbaplk. S h u k u k a aykrlk, Kiilerin m al ve ahs varlklarn dorudan do ruya koruyan, emredici bir ya sa kuralna aykr davranma. \\ h u k u k a bal devlet, Eylemleri, nce den konulmu nesnel hukuk kurallarna bal tutu lan ve bu kurallara uygun hareket edip etmedii bamsz mahkemeler tarafndan denetlenen dev let; hukuk devleti.|| h u k u k devleti, Hukuka bal devlet.|| h u k u k -i m m e, {OsT} Kam u hukuku.\\ huk u k -i a rz , {OsT} D evletin araziyi kullanan kimse den ald vergi. || h u k u k -i b eer, nsann ahs hukuku; insan haklar.\\ h u k u k -i cezaiye, {OsT} Ceza hukuku.|| h u k u k -i dvel, {OsT} D evletler hukuku.|| h u k u k -i em riye, {OsT} r.|| hu k u k -i ib d , {OsT} nsan haklar, hukuku.|| h u k u k -i id re, {OsT} dare hukuku.\\ h u k u k -i kadm e, {OsT} Eski dostluk; eski tanklk.|| h u k u k -i m edeniye, {OsT} M eden hukuk. || h u k u k -i m evzua, {OsT} karlm kanunlar konusu.|| h u k u k -i milel, {OsT} Milletler hukuku.\\ h u k u k -i millye, {OsT} M ill haklar.\\ huk u k -i m c e rret, {OsT} Eyaya bal haklar; eya hukuku.|| h u k u k -i siysiye, {OsT} Siyasi hukuk.\\ h u k u k -i tabiye, {OsT} nsanlarn doutan sahip olduklar haklar; doal haklar; doal hukuk. || h u ku k -i tic re t, {OsT} Ticaret hukuku.\\ h u k u k -i zevciye, {OsT} Kar kocann birbirlerine kar ta dklar haklar; aile haklar.\\ h u k u k -p e rv e r, {OsT} Sadk dost; vefal arkada.|| h u k u k -in s, {OsT} 1. H ukuk bilgisine sahip olan. 2. Vefal. h u k u k a n , [Ar. hukk-an ji=-] (huku:kan) {OsT} zf. -* hukuken. h u k u k a, [hukuk-a] (huku: ka) zf. Hukuk asn dan; hukuka gre; hukuk kurallarnn gerektirdii biim ve yolda, h u k u k u , [hukuk-u] is. H ukukla ilgili dallardan birini kendisine meslek edinmi kimse; hukukla uraan kii.

h u lam ak , [hu-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l(u)y o r j (Kulak iin) nlamak. [ D S ] hulu, [hu-lu] {az} is. Biilmi msr saplarnn kurum as iin yaplan yn. [ D S ] h u k , [Ar. hk i!y~ \ {OsT} is. Domuz. S1 h k -b n , {OsT} D om uz oban.

OIMIMI 20 03
hukukuluk, -u [hukuk-u-luk] is. Hukuku olma durumu; hukukunun zellii, hukuken, [Ar. hultk-an 15^2=-] (h u ku :ken, k ler ka ln sylenir) {OsT} zf. Hukuk asndan; hukuka g re; hukuk kurallarna dayandrlarak; hukuka. hukuki, [Ar. hukuk (huku:ki: k ler kaln sy lenir) {OsT} sf. 1. Hukukla ilgili; tzel. 2. Hukuka uygun olan. hukukiyat, [Ar. hukliyyt oLsyU-] (huku:kiya:t) {OsT} is. Hukuk bilimi, hukukiye, [Ar. hukkiyye (huku:ki:ye, k ler kaim sylenir) {OsT} sf. -* hukuki, hukuklu, [hukuk-lu] sf. Hukuk eitimi veren yksek okullarda okuyan; hukuk fakltesi rencisi, hukuksal, [hukuk-sal] sf. 1. Hukukla ilgili; tzel; hukuki. 2. Hukuka uygun olan; hukuki. hul1 [kul / hul] (khul) {eT} is. Kul; kle. [EUTS] , hul2, [Ar. hul ^U-] {OsT} is. huk. 1. Kadnn istei zerine erkein onu boamas. 2. Kadnn kocasna boanma isteinde bulunmas. S1 hul okumak, {eAT} (Kar koca iin) karlkl olarak birbirlerine boandklarn, ayrldklarn ifade etmek. hul3, [? hul] {az} sf. Sar. [DS] hul4, [? hul] {az} is. 1. Yeni doan buzalarn konulduu yer. 2. Yaylalarda stleri saklamak iin ta veya aatan yaplan kulbe. [DS] hula, [Havai d. hula] is. Havai kltrnn temel elerinden biri olan Havai dans, 0 hula hula, {az} ok kalabalk. [DS] hulalet, [Ar. hullet c J }U-] (hul.iet) {OsT} is. ten dostluk. hulanmak, [Far. h => h-la-n-mak] {eAT} dnl. f. [-r] Huy edinmek; adet edinmek; huylanmak. hulasa, [Ar. hulsa <w>5U-] (hul:sa) {OsT} is. 1. zet; fezleke. 2. B ir eyin z; z. 3. Hayvansal ve ya bitkisel bir maddeyi su, alkol, eter vb. iinde erittikten sonra buharlatrm a ile elde edilen koyu ve etkili z. 4. zf. Szn ksas. S hulasa karma, Aromatik hidrokarbonlar gibi damtm a ile ayrlma yan maddeleri belirli bir eritici yardm yla ayrma ilemi.|| hulasa etmek, zetlemek. || hulsa-i hesa biye, {OsT} Hesap zeti.|| hulsa-i kelm, {OsT} Szn ksas.|| hulsatl-hulsa, {OsT} I. zn z; en ksa zet; 2. H esap bilanosu. hulasaten, [Ar. hulasaten ^w>}U-] (hul: saten) {OsT} zf. zet olarak; ksaca, hulb, [Ar. hulb <_JL] {OsT} is. 1. Hayvanlarn kuyruk veya yele kl. 2. Domuz kl. 3. Kl fra; kl ka lem. huld, [Ar. huld .lU-] {OsT} is. 1. Devamllk; ebedlik. 2. Srp giden, sonu olmayan varlk. 3. Cennet. S

HUL

huld- bern, {OsT} K utsal cennet.|| huld-zar, {OsT} Cennet. hulefa, [Ar. halfe > hulefa >UU-] (hulefa:) {OsT} is. 1. Halifeler. 2. Resm bir dairede kalem amirinin altrd kimse. S1 hulef-y aklm, {OsT} K a lem memurlar.\\ Hulef-y Ridn, {OsT} tar. s lm tarihinde ilk drt halifeye verilen isim. hulel, [Ar. hlle > hulel JU-] {OsT} is. Elbiseler. hulema, [Ar. halm > hulem U i^] (hule:ma) {OsT} is. Yumuak huylular, hulesan, [Ar. hl > hulen jL ^ - ] (hulesa.n) {OsT} is. Dostlar. huleyme, [Ar. huleyme 4*Jl-] {OsT} is. 1. Memecik. 2. Deri ve dil zerinde oluan kabarck, huleym, [Ar. huleym biy. Mememsi, hulf, [Ar. hu lf <_iU-] {OsT} is. Sznde durmama, fi1 hulf-i v a d, {OsT} Verdii sz tutmama; cayma.\\ hulf-i yemin etmek, {OsT} Yeminini bozmak. hulfe, [Ar. hulfe / hulfet <U- / o ils-] {OsT} is. B u nama. hulgak, [kulgak > hulgak] {eT} is. Kulak. [EUTS] hulng, [in. ho ling / hu ling => huln] {eT} is. inden getirilen ok renkli ipekli bir tr kuma. [DLT] huligan, [ng. (ri.) Houlihan (Bir ngiliz sllesi) > hooligan] is. Tuttuu futbol takm na ar ballk yznden evreye ve dier insanlara zarar veren taraftar. huliy, -yyi [Ar. huliyy {OsT} is. Altn, gm, yakut, zmrt cinsinden ss eyas, huliyyat, [Ar. huliyyt oL W ] (huliyya;t) {OsT} is. Deerli ta ve madenlerden yaplm ss eyalar; mcevherat. hulk, [Ar. hulk jl^-] {OsT} is. 1. B ir insanda doutan gelen yaratl zellii; huy; tabiat. 2. {az} Ruh. [DS] S hulk dar, {eAT} Tahammlsz. hulkan, [Ar. hulkan liU-] (h u ikan) {OsT} zf. Y arat l bakmndan; huyca, hulki, [Ar. hulk ilgili olan. hulkiyet, [Ar. hulkiyyet Ju -] {OsT} is. Trecilik; moralizm. hulkum, [Ar. hulkm |-ils-] (hulku;m) {OsT} is. G rt lak; boaz. hulla, [Ar. hlle => hulla 4 ^ ] {OsT} is. Orta ada Doudan veya spanyadan getirilen deerli bir kuma eidi. (hulk;) {OsT} sf. Y aratlla (huleymi:) {OsT} sf.

HUL hullan, [Ar. halil > hulln 05U-] (hull:n) {OsT} is. Sadk dostlar, hlle, [Ar. hlle -aJu-] {OsT} is. 1. Cennet elbisesi. 2. ki paradan oluan bir elbise. 3. Hlle. S hullebf, {OsT} Elbise diken; terzi.|| Hulle-i Adem, {OsT} Hz. Adem in elbisesi. huIled-Allah, [Ar. hulled-Allah 111 _lU-] (hulledalla:h) {OsT} iinl. "Allah daim ve baki klsn ! anla mnda iyi dilek sz, hullet, [Ar. hullet c Ji-] {OsT} is. ten sevgi; dostluk, hulli, [Ar. hull / hulliy zmrt gibi ss eyas, hulliyat, [Ar. hull > hulliyyt oL W ] (hulliya:t) {OsT} is. Kymetli maden ve talardan yaplm ka dn ss eyas; mcevherat; asm takm; tak, hulm , [Ar. hulm (-U-] {OsT} is. Rya; hayal, hulud, [Ar. huld bakilik. huluk, [Ar. huluk jii-] {OsT} is. Yaradl; huy; ta biat. S huluk-i azm, {OsT} Hz. M uham m edin huylan. hulul1 - [Ar. hull , (hul:l) {OsT} is. 1. (Za m an, mevsim iin) gelme; erime; balama. 2. Girme; iine ileme; sinme; nfuz etme. 3. Yana ma. 4. Geme. 5. fel. Ruhun bedene girmesi. 6. o cuk ana rahm indeyken baka bir ruhun gelip cenin de yerlemesi inanc. 7. fz. Geime; ozmos. 8. kim. Baz maddelerin geime zellii. 9. tasvf. A llahn zndeki sonsuz irade gcyle, bu irade sinin eseri olan her varlk trnde kendini gster mesi; tecelli etmesi. 10. tasvf. Bir varln baka bir varlk biiminde ortaya kmas. S hulul etmek, 1. Gelip atmak; erimek. 2. N fuz etmek. || hull-i haric, {OsT} fz. D a geiim; eksozmos. || hull-i ramazn, {OsT} Ramazann gelip atmas.|| hull-i it, {OsT} Kn gelip atmas. hulul2, -l [Ar. hail > hull J jJ ^ ] (hul;l) {OsT} is. 1. Sirkeler. 2. Sirkede bulunan kurtuklar; sirke sinei larvalar. hulul, [Ar. hull (hul:li:) {OsT} sf. 1. Hulul ile ilgili. 2. is. Tanrnn cisim bulduuna, cisimletiine inanan kimse. Hululiye, [Ar. hull > hulliyye ] (hul:liye) {OsT} is. Baz din bilginlerince, K uran a aykr olarak, lemlerin ruhu olan A llahn Hz. A lide ve kendisinden sonra gelen soyunda grnm oldu unu savunan dnce ve inan, hulus, [Ar. hul (hul:s) {OsT} is. 1. yi ni yetlilik; gnl temizlii; saflk; itenlik. S hulus akmak, Yaranmak iin sahte bir ekilde ballk (hul:d) {OsT} is. lmezlik; {OsT} is. Altn, yakut,

IM I R S M

2004

gstermek; dalkavukluk etmek. || huls-i bal, {OsT} ten gelen ballk; gnl dostluu; samimiyet. || huls-i kalb, {OsT} K alp temizlii; sam im iyet.|| huls-i niyyet, {OsT} N iyet temizlii. || hulsnme, {OsT} B allk mektubu. hulusi, [Ar. hul mi; iten. hulusiyet, [Ar. huliyyet {OsT} is. Katksz dostluk, huluskr, [Ar. hul + Far. -kr (hul;sk:r) {OsT} sf. 1. Tem iz duygulu; samimi. 2. mecaz. ki yzl; dalkavuk, huluskrane, [Ar. hul+Far. -krne > ^ 1 (hul:sk:ra:ne) {OsT} zf. 1. Samimiyetle. 2. mecaz. Dalkavua yakacak biimde; dalkavuka; huluskrca. huluskarlk, [huluskr-lk] (hul;sk:rlk) is. 1. Samimiyet. 2. mecaz. Dalkavuka davran; dalka vukluk. huluz, [? huluz] {az} sf. (Hayvan ve insan iin) huysuz. [DS] hulm, [Ar. hulm {OsT} is. Rya; hayal, (hul:siyyet) (hul:si:) {OsT} sf. Sami

hulv, [Ar. hulvv jU-] {OsT} is. 1. Bo olm a du rumu; boluk. 2. huk. Elerin anlaarak evlilik ili kilerine son vermeleri. 3. huk. K iralanan bir tan maz veya akar zerinde bulunan kiracnn hakk ve karlar. 4. Bir sanat veya ticareti yapmak, bir eyden yararlanm ak iin verilen hak; sanat ve tica retle uram a yetkisi; imtiyaz; gedik. 5. Hava para s; petamallk, hulv, [Ar. hulv {OsT} is. Tatl,

hulviyat, [Ar. hulviyyt o L jU ] {OsT} is. 1. Tatl eyler. 2. Ho eyler, hlya, [Yun. m elangkholia > Ar. m lihuliy > huly U ji-] (hlya;) {OsT} is. 1. Dncede tasarlanan ve olmu, gerek imi gibi davranlan durum; kuruntu; hayal. 2. nsanda m utluluk duygusu uyandran tatl d. S huly-miz, {OsT} H ayal dnyasna gt ren; hayal kurm ay salayan.|| huly-dr, {OsT} H ayal kuran; hayal sahibi.\\ hlya kurmak, Olma yan bir eyi zihinde tasarlamak; hayal etmek.\\ hlyaya dalmak, H ayal kurmak. hulyalam a, [hulya-la--ma] (hulya. lama) is. Hlya durumuna gelme, hulyalamak, [huly-la--mak] gsz. f. [-r] Hlya durumuna gelmek, hulyalatrma, [hulya-la--tr-ma] is. Hlya duru m una getirme, hulyalatrmak, [hulya-la--tr-mak] gl. f. [-r] H lya durum una getirmek, hlyal, [hulya-l] sf. 1. Hayal kuran. 2. nsan hayal kurm aya ynelten; insan hayal dnyasna gtren.

OH H

20 05

HUM

hum 1 [hm / him / hom / hm / hum / hm (yans.)\ , is. Burundan solumay, bylece fkeyi belli etmeyi, fkeli seslenme ve konum ay anlatan kk. [Zlfikar] hum hum hum2, [Far. hum {OsT} is. 1. Kp. 2. arap kp. S hum - Efltun, {OsT} D iyojen in iinde yaad f .|| hum- mey, {OsT} arap kp. humaka, [Ar. hum k > ham ik > hum ak Ly \ {OsT} is. -* humeka. humar, [Ar. hum ar (huma:r) {OsT} is. 1. ki sonras duyulan ba ars. 2. Uyku sersemlii. 3. Szgn ve baygn bak. S humr-lfld, {OsT} 1. Kendinden geen. 2. (Gz iin) baygn bakl; sz gn. humaru, [Far. humr jjU i-] {eT} is. 1. Armaan olarak verilen mal; anda olarak verilen mal. 2. len adamn malndan hakana ayrlan en gzel mal. 3. Uzaa giden adamn yaknlarna brakt mal. [DLT] 4. Miras. [DLT] humarulanmak, [humaru-la-n-mak] {eT} dnl. f. [ur] M irasa konmak; dostunun veya bakasnn ma lndan kendisine azk edinmek. [DLT] humasi, [Ar. hums ^ U i - ] (huma.si:) {OsT} sf. 1. Be harfli; be heceli. 2. Her ktas be msradan ibaret olan nazm tr, humat, [Ar. ham > hum t o lu - ] (huma:t) {OsT} is. Koruyucular; gzetmenler; hamiler, humata, [M alezya d. humata] sf. M alezyada yirmi kadar tr bulunan erelti otu (Humata tyermannii). humayn, [Ar. hmyun] {az} is. Amerikan bezi; patiska. [DS] humb, [hmb / hmb / humb (yans.)] is. imanl, uyuuk davranmay, sarsakl ve dzensiz yr meyi anlatan kk. [Zlfka] humb-ur-mak humba, [? humba] {az} is. 1. Bodrum. 2. Duvarda eya koym ak iin yaplm oyuklar. [DS] humbara, [Far. hum (kp) > humbere j>i-] {OsT} is. Eskiden kullanlan tun veya demirden dklm havan tipi bir tr top; kumbara, fi1 humbara oca, tar. im paratorluk dneminde humbara imal eden veya humbara kullanan blk. humbarac, [humbara-c] {OsT} is. tar. Humbaray kullanan er; kumbarac, humbarahane, [Far. hum bara + hne ojy^-] {OsT} is. 1. tar. H umbara imal edilen atlye; hum bara dkm yeri. 2. 1739 ylnda humbarac yeti tirmek zere alan asker okul, humbaz, [Far. hum-bz jL^i-] (humba:z) {OsT} is. 1. Kp iine girilerek oynatlan bir tr kukla gsterisi. 2. Bu kuklay oynatan kimse.

humbul, [humb-ul] {az} sf. Budala; miskin. [ D S ] humburmak, [humb-ur-mak] {az} gsz. f. [-ur] Olduu yerde hoplamak; zplamak. [ D S ] hume, [Far. hume <~*-] {OsT} is. Kk kp. humeka, [Ar. hum k > hamik > hum ak U*j-] {OsT} is. (Ahmaklar); ahmak; sersem, humk, [Ar. humk ^ j ^ ] {OsT} is. Ahmaklk; budala lk; aptallk. humevi, [Ar. humev / humeviyye mevi:) {OsT} is. Stma ile ilgili; stm aya ilikin, humeyra, [Ar. humeyr I.**-] (humeyra:) {OsT} is. Kk krmz nesne, humeyya, [Ar. humeyy U*^] (humeyya:) {OsT} is. iddet. humhane, [Ar. humhne U*-] (humha:ne) {OsT} is. 1. Kplerin konulduu yer. 2. arap deposu. 3. Meyhane. humhum, [hum+hum / hm+hm] {az} sf. Genizden konuan. [ D S ] humk, [Ar. hum k j>*s-] {OsT} sf. Ahmak; sersem; aptal. humm a, [Ar. humm (snma) > humm a ,y>^] (hum ma:) {OsT} is. 1. Ateli hastalk; nbet. 2. Stma, hummal, [humma-l] (hummad) sf. 1. Hummas bulunan. 2. mecaz. ok sk; hareketli; srekli; yo un; hararetli. S humm -i balgam iye, {OsT} tp. Balgaml humma.|| humm -i cemreviye, {OsT} tp. D alak hummas.|| humm -i cerhiye, {OsT} tp. Vurma, arpma vb.den oluan humma. || humm-i dire, {OsT} tp. Dnml nbetler hlinde g fle n humma.\\ hum m -i dikkye, {OsT} tp. Eritici humma.|| humm-i merzgye, {OsT} tp. Bataklk hummas. || hum m -i msellese, {OsT} tp. ki gn de bir gelip alt saat sren humma. || humm-i nifsiye, {OsT} tp. Lousa hummas.\\ humm-i rcia, {OsT} tp. Dnl hum ma.|| humm -i rub, {OsT} tp. gnde bir gelen stm a nbeti. || hum m-i safr, {OsT} tp. Sar humma.\\ humm-i safraviye, {OsT} tp. d hummas.\\ hum m -i sevdviye, {OsT} tp. Karasevda.|| humm -i vebviye, {OsT} tp. Veba. hummavi, [Ar. hummv j ^ ] (humma:vi:) {OsT} sf. 1. Ateli bir hastala ilikin. 2. is. Ar ate; ok fazla vcut scakl, humm az, [Ar. hummz j i U ^ ] (humma:z) {OsT} bot. Kuzukula. hummaziye, [Ar. hummziye t^ U s - ] (humma:ziye) {OsT} is. bot. Elciyoncagiller. hummeyat, [Ar. hummeyt U j - [ (hummeya:t) {OsT} is. Hummalar; ateli hastalk nbetleri. (hu-

HUM

I M I M fS M .

humm us, [Ar. hummu

{OsT} is. bot. Nohut.

hun4, [Far. hun y~] {OsT} is. 1. Kan. 2. ldrme. 3.

humor, [Ing. humeur] is. 1. Ruh hli. 2. M izah yete nei. humpur, [Bulg. kompiri => kumpir] {az} is. Pata tes. [DS]

. S hn-b, {OsT} 1. Kanl su. 2. Gzya.\\ hn-be, {OsT} -* hn-b.|| hn-ld (alde), {OsT} K ana bulam; kanl.|| hn-m, {OsT} 1. K an ien. 2. G addar sevgili.\\ hun-baha, {OsT} Kan pahas; kan bedeli.j| ln-br, {OsT} Kan yad humra, [? humra {eAT} is. Az geni toprak ran.|| hn-egn, {OsT} Kan damlayan; kan damlakap; toprak anak; kavata, tc.|| hn-efn, {OsT} Kan saan.|| hn-fen, humran, [Ar. humrn 01 (humra:n) {OsT} is. Kr {OsT} Kan saan; kan sac.\\ hn-germ , {OsT} Scak kanl; alm; snm.|| hn-hah, {OsT} Kan mzlar. isteyen; kan gden. || hn-hr, {OsT} -* hunhar. || humre, [Ar. humre y^-] {OsT} is. 1. Kzllk; krm hn-i bed, {OsT} mecaz. arap.\\ hn-i cam, {OsT} zlk. 2. tp. Ylanck hastal; alazlama, arap.|| hn-i cehn, {OsT} afak kzll.|| hn-i humret, [Ar. humret {OsT} is. Krmzlk; k cier, {OsT} znt gz yalar; keder; elem,|| zllk. fi1 hum ret-i hicb, {OsT} Utanmann verdii hn-i dil, {OsT} mecaz. Keder; kayg.|| hn-i hm, kzarklk. || humret-i afak, {OsT} afak kzll. {OsT} ziim arab. || hn-i hayvan, {OsT} St, y o urt, bal gibi hayvan rnleri.]] hn-i hell, {OsT} hums, [Ar. hums {OsT} sf. Bete bir. D klm esi kanunca uygun grlen kan. || hn-i humsuz, [hum-suz] {az} sf. (Kii iin) obur. [DS] kebter, {OsT} Gvercin kan; arap.|| hn-i hum suzluk, -u [hum-suz-luk] {az} is. 1. Agzl mrde, {OsT} K k syrk veya izikten kan lk. 2. Sabrszlk. [DS] kan.|| hn-n, {OsT} K ana bulam; kanl.|| hn-i hum ud, [Ar. humd (humu.s) {OsT} is. 1. A le pk, {OsT} Temiz kan. || hn-i rez, {OsT} zm ka vi snm ancak kor durumunda olan ate. 2. Z ayf n; arap.|| hn-i siyvu, {OsT} 1. Tan yerinin k dme; dknlk, zll. 2. arap.]| hn-i e, {OsT} arap.]] hn-i tk, arap. || hn-p, {OsT} Kan saan. humul, -l [Ar. huml J (humud) {OsT} is. Bir Hun, [hun] is. 1. Orta A syada ve A vrupada yaa kim senin ad san, n kaybolma; batma, m olan Trk boylarndan birisi. 2. Bu halktan ve humulus, [Lat. humulus] is. iekleri halk hekimli ya soydan olan kimse. 3. sf. Hunlara ait. inde yattrc olarak kullanlan ok yllk, trm a huna, [u-n-a / o-n-a] (hu na) {az} zf. Buna; una. nc, otsu bir bitki; erbeti otu; bira iei; maya [DS] otu, (Humulus lupulus). hunamaz, [huna-maz] {az} sf. Kskan. [DS] hum us', -m su [Ar. hummu j ^ ^ ] {OsT} is. 1. N o huna, [Far. hun-a] {az} is. Nian treni. [DS] hut. 2. Nohut, tahin ve baharatla yaplan bir Arap hunui, [in. kung chu => hunui / kuny ] {eT} is. yemei. Prenses. [EUTS] humus2, [Lat. humus] (h u mus) is. Bitkilerin r hunda, [kun-da / hunda] {eT} is. Hrsz. [EUTS] m esiyle m eydana gelen koyu renkli toprak; organik hundarsz, [hundar-sz] {az} sf. Sabrsz. [DS] toprak. humuz, [? humuz] {az} is. Pay; hisse. [DS] humuza, [Ar. hum za Ekilik. humuzat, [Ar. humzat o U ^ ] (humuza:t) {OsT} is. Oksitler. hum uzet, [Ar. hum zet Ekilik. h u m z, [Ar. humz {OsT} is. Oksit, h u n ', [hang / hank / heng / hm g / hnk / hing / hong / hng / hnk / hun / hng (yans.)] is. Kahkahayla ve katla katla glmeyi anlatan kk. [Zlfikar] hun-r hunr hun2, [hun] is. 1. Hazine. 2. Tarla biilirken herkese ayrlan para. 3. {az} Kk para; blm. [DS] hun3, [Far. hn j j > ] {eT} sf. Kaba; yararsz. [DLT] S hun hara lanak, Kaba, yararsz i yapmak.
[DLT]

hunefa, [Ar. h an f > hunefa5 f i i > ] (hunefa:) {OsT} is. slamiyete sk skya bal olanlar, hunfesa, -ai [Ar. hunfesa5 *l~i^-] (hunfesa:) {OsT} is. 1. zool. M ays bcei; bok bcei. 2. mecaz. Pi; veled-i zina. hunhar, [Far, hn-hvr jl^i-y-] (hunha.r) {OsT} sf. Kana susam; kan dkc; gaddar; zalim, hunharane, [Far. hn-hvrne _l y~] (hunha 'ra:> ne {OsT}) zf. Zalimce; gaddarca, hunharlk, - [hunhar-lk] is. Kan dkclk; za limlik; gaddarlk. huni1 [Far. hn , (hr.ni:) {OsT} sf. 1. Kanl; kan dkmeye eilimi olan. 2. Katil; gaddar; zalim, huni-, [Yun. houni] is. Bir svy az dar bir kaba boaltm akta kullanlan az geni, koniye benzer ara.

(humu:za) {OsT} is.

j ^ ] (humu:zet) {OsT} is.

n n i i R C sffibii 2007
hunide, [Far. hunide -y_y-] (hu:ni:de) {OsT} sf. B e enilmi; tutulmu; makbul, hunimsi, [huni-msi] sf. Biimi huniyi andran, hunin, [Far. hnn jy y - ] (hu:ni:n) {OsT} sf. Kanl; kana bulam. S hflnn-i cier, {OsT} Cieri kan l; ok zgn.|| hflnn-i dil, {OsT} Gnl kanl; ok zgn. hunjui, [in. kung chu => hunui / kuny] {eT} is. Prenses. [EUTS] hunmak, [kun-mak / hunmak] {eT} gl. f. [-ar] al mak; soymak. [EUTS] hunnak, [Ar. hunnak Jbs-] (hunna:k) {OsT} is. tp. Bomaca veya boaz iltihab. S hunnk- sadr, {OsT} Gs anjini. hunnaki, [Ar. hunnk (hunna:ki:, k kaln huraca, [Ar. hurce (hura;ce) {OsT} is. tp. 1. ban. 2. rinlenme, hurada, [Ar. hurada sylenir.) {OsT} is. tp. Boaz, bademcik iltihab ile ilgili. hunriz, [Far. hn-riz y . . j y \ (hu:nri:z) {OsT} sf. Kan dken; kan dkc; kanl, hunrizane, [Far. hn-rz-ne y~\ (hu:nri:za:ne) {OsT} zf. Kan dkene yakr biimdi; kan dkc olarak. hunrizi, [Far. hn-rz jj i j y ~ ] (hu.nri.zi:) {OsT} is. Kan dkclk; zalimlik, huntumu, [huntu-mu] {az} sf. ok yal; ihtiyar. [DS] hunu1 [o-n-u / bu-n-u] {az} zm. Bunu; unu; onu. , [DS] hunu2, [Yun. khoni] {az} is. 1. Huni. 2. Marapa. 3. Kutu. [DS] hunk, [Far. hunk ho! hunya, Far. huny Ui-] (hunya.j {OsT} is. ark tr k syleme. 0 huny-ger, {OsT} arkc.\\ hunygern, {OsT} arkclar. hup, [hop / hp / hup / hp (yans.)] is. Attra attra yemek yemeyi, dolu dolu yudumlarla imeyi ve bu sradaki kaba ve grgsz hareketleri anlatan kk. [Zlfkar] hup-kur-mak, hupbak, - [hop (yans.) > hup(b)-ak] {az} is. Por takal. [DS] hupiya, [? hupiya] {az} is. 1. M sr koann rten yeil yapraklar. 2. mecaz. Kt para. [DS] hupkurmak, [hup-kur-mak] {az} gl. f. [-ur] K ah ve, ay vb. iecekleri ses kararak imek; hprdetmek. [DS] hur1 [har / hr / hor / hr / hur (yans.)] is. Horlama , y, derin solumay, fke ile soluyarak saldrmay anlatan kk. [Zlfkar] hur-ul-da-mak hur2, [Far. hr jj* ] (hu:r) {OsT} is. Gne. {OsT} nl. Ne gzel; ne

HUR

hur3, [Far. hr j ^ ] (hu:r) {OsT} is. 1. Gne. 2. Yiyecek; azk. 0 hr mh, {OsT} Gne ve ay. hur4, [Ar. havra > hr j y ] {OsT} is. 1. G zel kzlar. 2. A hu gzl gzel kz. 3. Cennette var olduuna inanlan gzel kzlarn her biri. 0 hr- behit, {OsT} 1. Cennet kzlan. 2. Cennet kzlarna benze yen gzel. || hflr-lik, {OsT} Yz huri kadar gzel olan; gzel yzl.|| hr-peyker, {OsT} P eri yzl; huri yzl. hur5, [? hur] {az} is. Pam uk iplii. [DS] hur6, [? hur] {az} is. 1. Ceviz kt. 2. Ceviz ktklerindeki yumrular. [DS] hura, [o-ra / bu-ra] {az} zf. Buraya; uraya; oraya. [DS] hurac, [Ar. hurc I ] (hura:c) {OsT} is. tp. ban. y

/ Sur. Ar. kurza [EREN]]

{OsT} sf. e yaramaz; ypranm olan; {az} (ayn) [DS], hurafat, [Ar. hurfat olil^i-] (hura:fa;t) {OsT} is. Geree uymayan masal gibi eyler; hurafeler. 0 hurft- evveln, {OsT} Eski hurafeler; masallar. hurafe, [Ar. hurafe *s\y] (hurafe) {OsT} is. 1. Dine sonradan karm bo inan. 2. U ydurm a ve garip hikye. huramak, [hura-mak] {az} gl. f. [-r] [-r(u)-yor] Ktlemek; yermek. [DS] huran, [Far. hrn jt j^ - ] (hu:ra:n) {OsT} is. C en netteki iri gzl gzel kzlar, hurant, [Far. hvrende] {az} is. Aile; ev halk; horanta. [DS] hurae, [Ar. hure para; krnt, hur, [Ar. hur g-y ] {OsT} is. -* hur. hur, -cu [Ar. hur / Erme. hovrj [EREN]] {OsT} j!~] (hura:e) {OsT} is. Kk

is. Eya nakletmekte kullanlan yelken bezi, m ein veya plastikten yaplm byk uval. hurd1 [Far. hurd >>] {OsT} sf. 1. Ufak; kk. 2. , nemsiz. 3. Krk; para. 0 hurd-sl, {OsT} K k yal. || hurd uanmak, {eAT} Para para olmak; hurdaha olmak.|| hurd uadnak, {eAT} Para lamak; ufaklamak; un ufak etm ek.|| hurd mrd, {OsT} Ufak tefek; para para. hurd2, [Far. hvrd ^jj^-] {OsT} is. Yiyecek; azk. hurda, [Far. hrde (yenilmi ey) oi_^-] sf. 1. e y a ramayacak ekilde bozulmu veya sakatlanm olan; bozulmu. 2. mecaz. nce; ufak. 3. is. Kk m aden paralar. 4. argo. Esrar. 0 hurda fiyatna

HUR satm ak , Kullanlm herhangi bir eyay ham mad de fiyatna satmak. h u rd ac, [hurda-c] is. Kullanlm veya ypranm eyay ham madde fiyatna kilo ile satn alan kii, h u rd aclk , - [hurda-c-lk] is. Hurdacnn yapt i. h u rd a h a , [Far. hrde h jiU sf. Krlp para lanm; ie yarayacak yeri kalmam olan; param para. S h u rd a h a etm ek, Para para etmek; krp dkmek.|| h u rd a h a olm ak, Krlp para lanmak; iler tutar yeri kalmamak. h u rd a la m a k , [hurda-la-mak] {az} gl. fi. [-r] [l()yor] Ufalamak. [DS] h u rd alk , - [hurda-lk] is. Hurdalarn bulunduu, alnp satld yer veya dkkn. -h rd e , [Far. hvrden (yemek) > hvrde {OsT} son ek. 1. Eklendii Farsa isimlerden "... yem i" anlam nda birleik sfatlar yapan son ek. 2. sf. Ye mi. h rd e , [Far. hrde {OsT} is. 1. Ufak ey; nemsiz, deersiz ey. 2. Nkte; ince anlam, h u rd e -b n , {OsT} 1. Bir eyin inceliklerini bilen. 2. ok dikkat eden.|| h u rd e -b n , {OsT} -* hurdebin.|| h u rd e-n , {OsT} Krnt, dknt toplayan; dilen ci,|| h u rd e-d n , {OsT} D ikkat sahibi; szdeki ince lii ve nkteyi anlayabilen.\\ h u rd e -f r , {OsT} 1. Ufak tefek eyler satan; eri. 2. alm satmay seven cahil kii.|| h u rd e-g r, {OsT} K usur arayan; ince eleyip sk dokuyan; eletirici. || h u rd e-i kalem , {OsT} 1. Kalem krnts. 2. Yaz hatas.|| h u rd e-i ta rik a t, {OsT} M evlevilikte tarikata yeni girenlerin edinmeleri gerekli tarikatla ilgili n bilgiler. || hu rd e-sl, {OsT} Ya kk.|| h u rd e-in s, {OsT} nce eyleri anlayan; dikkatli. h u rd eb in , [Far. hrde (kk) + bn (gren) y~] {OsT} is. 1. Kk eyleri grmeye yarayan alet; mikroskop. 2. D ikkat sahibi; incelikleri gren, h u rd e b in a n , [Far. hrde (kk) + bn-n OU;; .>>-] (hurdebi:na:n) {OsT} is. Dikkat sahibi kimseler, h u rd eb in an e, [Far. hrde (kk)+bn-ne oj>-] (hurdebi;na;ne) {OsT} zfi. 1. nceden inceye. 2. Dikkat sahibi kim seye yakr biimde; dikkatlice, h u rd eb in , [Far. hrde (kk) + bn ^ (hurdebi:ni:) {OsT} sf. Mikroskobik, h u rd e m rd e , [Far. hurde-mrde *j U fak tefek eyler, h u rd e n g h , [Far. hvrden-gh v&zjy*-] {O sT} sf. Yemek odas, h u rd en , [Far. hvrden azk. h u rd ev at, [Far. hurde-vt o l j sj-] (hurdeva:t) {OsT}
is. {O sT} is.

I M l i f l i S O M 2008

h u rek ile, [Ar. hurekile

yt] {OsT} sf. 1. (Kadn iin)

zarif. 2. (Yry iin) zarif, h u re m a t, [Ar. hrm et > hurem t c jU ^ ] (hurema:t {OsT}) is. Dinen yasak olan iler; haramlar, h u rh u t, [? hurhut] {az} is. 1. Ezilmi, berelenmi ey. 2. sf. Y orgunluktan bitkin dm olan. [DS] fi1 h u rh u t etm et, {az} 1. Paralamak; ufalamak. 2. Birini ok dvmek. [DS] h u ri, [Ar. hr > hr! L sj_y>-] (hu.ri:) {OsT} is. 1. Eski Arap mitolojisinde ak peri. 2. Cennette yaadna inanlan gzel kzlara verilen isim. 3. ed. Sevgilinin ve gzelliin yce ve kutsal rnei. 4. tasvf. nsan gnlnn ve her trl geici dnya isteklerinden arnm olma durumu. 5. Allah katma kma zelli i kazanm dervi. 6. Gnahtan arnm insan. S h u ri gibi, (Kz ve kadn iin) ok gzel. || hflri-ve, {OsT} H uri gibi. h u rik , -i [kurik] {az} is. 1. Spa. 2. Tay. [DS] h u riy an , [Ar. hriyn Huriler. H u riy e, [Ar. hriyye ^jy>-\ (hu:riye) {OsT} is. tasvf. Mensuplarnn cokunluk anlarnda hurilerle gr t sylenen bir tarikat. h u riy e, [Ar. hriyye h u r k a t1, [Ar. hurkat (hu:riye) {OsT} is. -* huri, {OsT} is. tp. Yanma; ya h u rk a k , [kurka / hurkak] {eT} sf. Kuru. [EUTS] nk; ban. S h u r k a t l-bevl, {OsT} B el souklu u. h u rk a t2, [Ar. hurkat c J y -] {OsT} is. 1. Aklszlk. 2. Bilgisizlik. h u rlav u k , -u [hur-la-muk / hur-la-uk ?] {az} is. K eklik byklnde, boz renkli, gsnn alt siyah bir ku. [DS] h u rm a , [Far. hurm a Loji-] {OsT} is. bot. 1. Boyu 1530 m. arasnda deien, odunundan yakacak, z suyundan hurm a arab, yapraklarndan hasr ve sepet yaplan, etli, tatl ve besleyici meyveleri olan iki evcikli bir palm iye tr aa, (Phoenix dactylifera) 2. Bu aacn tatl ve etli meyveleri. S1 h u rm a aac, Sslemede kullanlan bir eit mo tif]| h u rm a d al, Zafer veya ehitlik sembol ola rak kullanlan hurma dal biimindeki sslem e motifi.|| h u rm a k o ru u , {eAT} Olmam hurma; ham hurma.|| h u rm a tatls, Hurma biimi verilerek yaplm bir ham ur tatls. h u rm a d a n , [Far. hurm a + T. doru] {az} is. 1. Ak kestane at donu. 2. Koyu al; hurm a gibi at donu. 3. Siyaha yakn at donu. [DS] h u rm a k , [vur-mak] {az} gl. fi. [-ar] 1. Vurmak. 2. (Y em ek iin) ocaa koymak; tencere vurmak. [DS] h u rm a lk , - [hurma-lk] is. Hurma yetitirilen yer. (hu:riya:n) {OsT} is.

>>-] {OsT} is.

Yiyecek;

Krk dkk eyler.

M I K M

. 2009

HUR

hurmat, [Ar. hrm et>hurmt oU_p-] (hurma:t) {OsT} is. -* huremat. hurrauzta, [Sod. horm uzda / Far. hiirmzd y*] {eT} is. 1. ndra tanrasnn ad. [EUTS] 2. lk in san. [EUTS] hurra, [ng. hurray] (h u rra) nl. 1. Batl kiilerin "Yaa! Var o l!" anlamnda kullandklar baary onaylama sz. 2. slav, Germen ve Anglosakson askerlerinin hcum annda attklar nara. 3. Fransz bahriyesinin, yabanc bir devlet bakanm m gem ile rini ziyareti srasnda attklar nara, hurras, [Ar. harset > haris > hurrs ^1y \ (hurras) {OsT} is. Bekiler; korumalar; nbetiler, hurrem, [Far. hurrem y \ {OsT} sf. 1. Gnl ac; gler yzl; en; taze. 2. M utlu 3. ansl 4. Yeil. 5. hat. B ir yaz tr. & hurrem-bd, {OsT} Nee si bol olan yer.|| hurrem-gh, {OsT} enlendirici ve gnl aacak derecede gzel olan yer.\\ hurrem-geh, {OsT} -*-hurrem-gh.|| hurrem-r, {OsT} Yz glen; ho yzl. || hurrem-rz, {OsT} H er ayn sekizinci gn. hurrem, [Far. hurrem ^ y ] (hrremi:) {OsT} sf. Sevin. hursadlmak, [kursa-t-l-mak / hursadlmak] {eT} edil. f. [-ur] Kuatlm ak; evrilmek. [EUTS] hursandiye, [Far. hursend + Ar. iyye] {az} is. Yetkili makam ca verilm i belge; tasdikli belge.
[DS]

dan hintya karlan bir aa; Hint baklas; Hint ya bitkisi; kene otu, (Ricinus communis). hurub, [Ar. harb > hurb ^ j y ] (huru:b) {OsT} is. Savalar. huru, [Ar. hurc j y ] (huru:c) {OsT} is. -v huru. huru, -cu [Ar. hurc j y ] is. 1. Kapal bir yerden dar kma; k. 2. eitli sebeplerle skntl bir hayatn srd blgeden daha rahat bir yere g etme; g. 3. Ayaklanma; isyan. S 1 huru etmek, 1. kmak. 2. Ba kaldrmak; ayaklanmak; isyan etmek. || huru kaplar, Sur duvarlarna alan ve dmana ani saldr gerekletirmekte kullanlan kaplar. huruf, [Ar. harf > hurf jjj-] (huru;f) {O sT} is. 1. dbl. Alfabeyi oluturan iaretler; harfler. 2. tasvf. Varlklarn meydana gelmeden nce ilm-i lahde tespit edilmi ekilleri (yan- sabite) olan basit gerekler, fi1 hurflf-i aliyt, {O sT} Allah katnda gizli olan maddeler]] hurf-i alle, {O sT} dbl. Bir kelimenin kendi harfleri arasnda bulunan elif, vav, ye harfleri]] hurf-i aniye, {O sT} dbl. Uzatlmayan harfler]] hurf-i bedel, {OsT} dbl. Z a y f kklerin yerine konulan harfler]] hurf-i czime, {OsT} dbl. K elimeyi sakin yapan son nsz harfler]] hurf-i hafife, {O sT} dbl. nce sesli harfler]] hurf-i haneriye, {O sT} dbl. Grtlak sesleri.|| hurf-i hec, {O sT} dbl. 1. Alfabe harfleri. 2. Elif, vav, y e harfleri. || hurf-i illet, {OsT} dbl. E li f vav, ye harfleri]] huruf ilmi, {O sT} Harflerden anlam karp yorum lam a bilgisi]] hurf-i iml, {OsT} dbl. nller; lal, /e/, ll, M, /o/, //, lul, / t harfleri]] hurf-i kalkale, {O sT} dbl. K ur'an okurken kafi te, cim, ve dal harflerinin sonundaki harekeleri d rerek okuma]] hurf-i kameriye, {O sT} dbl. e l" harf-i tarifini l okutan e lif be, cim, gayn, ha, fe , kef, mim, vav, y e ve ayn harfleri]] hurf-i lisev, {O sT} dbl. D i etlerinden kan sesler.|| hurf-i menkuta, {O sT} dbl. Noktal harfler]] hurf-i mukataa, {OsT} dbl. K ur'an- K e rim in surelerinden 29 tanesinin ba tarafnda yer alan ve her biri ken di sesiyle deil de ad ile okunan harfler]] hurf-i munfasla, {O sT} dbl. Kendisinden sonra gelenlere birlemeyen harfler]] hurf-i muttasla, {O sT} dbl. Kendisinden sonra gelenlere bitien harfler]] huruf-i mhm ele, {O sT} dbl. Alfabedeki noktasz harfler]] hurf-i nariye, {O sT} dbl. Elif, he, te, mim, sat, dat harfleri]] hurf-i ntiye, {OsT} dbl. D il-damak sesleri]] hurf-i rahve, {OsT} dbl. Yu muak (tonlu) sesler.|| hurf-i resmiye, {OsT} dbl. Yazld hlde okunmayan harfler.]] huruf-i sadiye, {O sT} dbl. Sesli harfler]] hurf-i safir, {O sT} dbl. Isla benzer srtnm e sesleri; se; ze l. || hurf-i sahhe, {O sT} dbl. Kelimenin ana harfleri; asl harfler]] hurf-i sakle, {O sT} dbl. Kaln sesli

hursend, [Far. hursend ^ y ] {OsT} sf. Kendi payna dene rza gsteren; kanaat eden; kani; gz tok; memnun; honut. S1 hursend-ne, {OsT} Tok gz llkle; kanaatkrca. hursend, [Far. hursend is. Tok gzllk; kanaatkrlk, hurid, [Far. hrd (hu:ri:d) {OsT} is. G ne. 1 hurd-frfl, {OsT} Gne gibiparlayan.\\ hurd-i cihn-tb, {OsT} Dnyay aydnlatan g ne]] hurd-i itihar, {OsT} hret gnei.|| hurd-i leb-i bam, {OsT} 1. Gnein bat. 2. H a yatn sonlar.|| hurd-i ser-i dvn, {OsT} 1. Gn batm. 2. mrn son demleri. || hurd-lem an, {OsT} Gne gibi parlayan]] hurd-perestn, {OsT} Gnee tapanlar.|| hurd-svrn, {OsT} 1. Sabah erken kalkanlar. 2. Keiler. 2. Melekler. || hurd-talat, {OsT} Grnm gnein douu gibi gzel olanlar. hurtul, [hurt-ul] {az} is. Grtlak. [DS] lurtulmak, [lurtul-mak / hurtulmak] {eT} dnl. f. Kurtulmak. [EUTS] hurtum, [Ar. hurtm j ^ y ] (hurtu:m) {OsT} is. Filin hortumu; filin burnu, huru, -uu [Ar. hur' ^ j y ] (huru:) is. Tohumlarn (hursendi:) {OsT}

HUR harfler.|| hurf-i sakine, {OsT} dbl. H arekesiz harf ler; sessizler.|| hurflf-i emsiye, {OsT} dbl. e l" h a r fi tarifini kendisine benzeten sesler: di, ni, ri, si, i, ti, zi.|| hurf-i tehecci, {OsT} dbl. Alfabe harfleri.\\ hurf-i vasliye, {OsT} dbl. Kendisinden sonra gelen harflere biti enler.\\ hurf-i zide, {OsT} dbl. Kelimenin kk harfleri dndaki harf ler,|| hurf-i zevlkiye, {OsT} dbl. D il-dudaksesle ri. hurufat, [Ar. hurf > hurufat o (huru:fa:t) {OsT} is. 1. Harfler. 2. Matbaaclkta, dizgi ilerinde kullanlan harf, rakam vb. kalplar; font; karakter. 3. matb. Dizgi ilerinde kullanlan harf eitlerinin tm. S hurufat kasas, matb. ok sayda ekme cesi ve her ekmecede her harfe, rakama, vb. ia retlere ait birer gz bulunan dolap.\\ hurufat ta km, matb. Benzer trdeki btn h a rf ve iaretleri kapsayan harflerin tm. hurufi, [Ar. hurf > hurf (huru:f:) {OsT} is. 1. Harflerden bir anlam karp yorum da bulunan. 2. zl. is. K uran harflerinden kelime ve szlk an lam dnda gizli anlam lar karmaya alan mez hep. 3. B u m ezhebe bal olan. Huruflik, -i [Fazlurrahman Hurf > huruf-lik] (huru.flik) is. Yeni Eflatuncu gr ile eski Ana dolu kltr ve inanlarn slamiyet'in baz esaslar ile badatrmaya, varln ve oluun zn ve sr larn harflerle ve saylarla aklamaya alan bir tarikat. Hurufye, [Ar. Fazlurrahman Hurf > hurfyye r~] (huru.'fiye) {OsT} z. is. Hurufilik. huruldam ak, [hur-ul-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [d(u)-yor] Uykuda horultuya benzer ses karmak.
[DS]

ie iiC fS M .

....

huruan, [Far. huruan jL ijy -] (huru:a:n) {OsT} sf. 1. Coan; alayan; kabaran; telal; cokulu. 2. Barp arp grlt, amata yapan. 3. zf. Coa rak; alayarak; taknlk yaparak. hurulanmak, [huru-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] marmak. [DS] h urya1 [o-ra-y-a] (h u rya) {az} zf. Oraya; uraya. , [DS] hurya2, [Fr. currier] {az} is. M ein srt antas; da arck. [DS] h ua1 [Ar. huye > hu , (husa:) {OsT} is. Er bezleri; husyeler; hayalar. husa2, [Ar. uss] {az} is. Tasa; kayg; keder. [DS] S husa ekmek, {az} Kayglanmak; tasalanmak. [DS]|| husa etm ek, {az} Kendine dert edinmek. [DS] husaf, [Ar. husf j L > ] (husa:f) {OsT} is. 1. Ekin bime; hasat etme. 2. Hasat zaman; harman zama n. husafe, [Ar. husfe 4sl_^] (husa.fe) {OsT} is. Gizli dmanlk; kin gtme, husake, [Ar. huske jS 'L ^] (husa:ke) {OsT} is. Gizli dmanlk; kin gtme, husalanmak, [husa-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] K ayglanmak; tasalanm ak; bir eyi kendine dert edinmek. [DS] husale, [Ar. husle 4)1 ] (husa.le) {OsT} is. Ufalan ^ m ey; kk para; krnt, husal, [husa-l] {az} sf. Kaygl; tasal. [DS] husam , [Ar. husm (husa:m) {OsT} is. Keskin kl. husasz, [husa-sz] {az} sf. Dncesiz; gailesiz. [DS] husban, [Ar. husbn jU ^ ] (husba:-n) {OsT} is. Azap; sknt. husema, [Ar. hasm > huem 5 *U-^~] (husema:) {OsT} is. 1. Bir davada taraf olanlar; daval ile da vacnn birbirine gre durumlar; hasmlar. 2. Mu halifler; dmanlar, huseyle, [Ar. hueyle 4Li=>] {OsT} is. bot. Kavuzcuk. husm n, [Ar. ham > hum n OU-^-] (husma.n) {OsT} is. Dmanlar; hasmlar. husr, [Ar. hur ^ ] {OsT} is. 1. Kabzlk; peklik. 2. drar tutukluu. h u s1, -ssu [Ar. hu L y^-] {OsT} is. bot. 1. Erelti otu. 2. Hurm a yapra. hus2, [Far. h / huy => h-s ?] {eAT} is. Huy; tabiat; miza. hussad, [Ar. hsid > hussd iUa^] (hussa:d) {OsT} is. K skanlk edenler; kskananlar; hasetiler.

hurum, [? hurum] {az} is. Cep. [DS] hurumat, [Ar. hrm et > hurumt o U y~] (hurma:t) {OsT} is. -* huremat. hurun, [Ar. fm] {az} is. Frn. [DS] hurus, [Far. hurs (huru:s) {OsT} is. Horoz. S hurus-bee, {OsT} Pili, hurs-i ar, {OsT}' Dier horozlar da uyandrmak iin sabahlar ttne inanlan kutsal horoz.|| hurs-i b-mahl, {OsT} 1. Yersiz konuan kimse. 2. Zamansz gelen kii. || hu rs-i Hind, {OsT} Hindi.|| hurs-i sahri, {OsT} Sln. huru1 [Far. hurden > hur ji j y - ] (huru.) {OsT} , is. Coma; kabarma; grlt patrt; amata. S hura gelmek, Comak.\\ hur-bn, {OsT} Mad delerin kaynama derecelerini lmekte kullanlan aygt; eblyoskop.\\ hur etmek, Comak; grldemek. huru2, [? huru] {az} is. Frnda kurutulmu mey ve. [DS]

i . 2011

HU

hussar1, [Ar. hussar _>L~^] (hussa:r) {OsTj is. Hasret ekenler. hussar , [Ar. hur j U ^ ] (hussa.r) {OsT} is. M u hasara edenler; kuatanlar, husuf, [Ar. husflf ' i (husu:f) {OsT} is. gk b. Ay tutulmas. 0 husf-i cz, {OsT} Ayn bir ksmnn tutulmas; ksmi ay tutulmas. || husuf-i kll, {OsT} Tam ay tutulmas. husul, -l [Ar. hul (husu:l) {OsT} is. M ey dana lcna; oluum, fi1 husul bulm ak, Meydana kmak; olmak. || husule gelm ek, M eydana gelmek; olmak.|| husl-pezr, {OsT} M eydana gelebilen; olabilen.\\ husl-yfte, {OsT} M eydana gelmi. huum 1 [Ar. husm , (husu:m) {OsT} is. 1. Uursuzluk. 2. Birbiri ardnca devam etm ek zere hazr bulunan. 3. Srekli esen rzgr; frtna. huum2, [Ar. ham > hum p * -] (husu;m) {OsT} is. 1. Dmanlar; hasmlar. husumet, [Ar. hum > hum et c - (husu:met) {OsT} is. 1. Dmanlk; hasmlk. 2. huk. Yargda taraf olma yeterlilii, huun, [Ar. hn > huun husus, [Ar. hu (husu:n) {OsT} is. (husu;s) {OsT} is. 1. Bir Kaleler, fi1 husn-i refa, {OsT} Yksek kaleler. konuma ve yazda ele alman ey; konu; madde. 2. Bir eyin nem verilen yan; zellik tayan ksm, hususa, [Ar. hu U=_j^ - \ (husu:sa:) {OsT} zf. A y rca; bundan baka; hususiyle, hususat, [Ar, hut (husu;sa;t) {OsT} is. 1. Konular; maddeler;meseleler. 2. Yollar; yn temler; teknikler, hususen, [Ar. huen (husu:sen) {OsT} zf. Ayrca; bundan baka; hususiyle, hususi, [Ar. hu ^ y ^ ~ \ (husu;si:) {OsT} sf. 1. Bir kimseye, bir eye zg olan. 2. Ortak olmayan; zel. hususilik, [hussi-lik] is. 1. Bir kii veya eye ait olan zellik; hususi olm a durumu; zel olma duru mu; zellik. 3. huk. Tzel kiilerin, amalar do rultusunda kendilerine tannan haklar erevesinde i yapabilmeleri, hususiyat, [Ar. huiyt (husu:siya:t) {OsT} is. B ir kim senin zel hayat ile ilgili iler, hususiye, [Ar. huiyye <^>y^~] (husu;si;ye) {OsT} sf. 1. Bir kimseye, bir eye zg olan. 2. Ortak ol mayan; zel. hususiyet, [Ar. huyyet (husu:si:yet) {OsT} is. 1. B ir eyi baka b ir eyden ayran temel nitelik, zellik. 2. Bir kim se ile ileri derecede tan

k olm a durumu; yaaynda zel bir yeri bulun ma; yaknlk; ahbaplk hususuyla, [Ar. huss + T. -u + ile > husus-u-y-la] (husu;su; la) zf. zel olarak; zellikle; hele, y husye, [Ar. huye {OsT} is. Er bezi; haya, fi1 husyet-an, {OsT} Haya ifti; iki haya.|| husyet-eyn, {OsT} Haya ifti; iki haya.\\ husyets-semek, {OsT} B alk yumurtas; havyar. hu1 [hu] is. Grgengillerden otuz kadar tr bulu , nan, Kuzey Yarkrenin souk ve lman blgele rinde yetien kerestelik bir aa, (Betula). hu2, [ku / hu] (khu) {eT} is. Ku. [EUTS] huJ, [Far. h ji_y>>] (hu:) {OsT} is. 1. Akl; fikir; uur. 2. lm. 3. Zehir. S h-ber, {OsT} Akl bo zan ila.\\ h-der dem, {OsT} H er nefeste uyank olmak; tarikata yeni girmi bir derviin her soluk alp veriini bilecek kadar ie dnk ve uyank olmas.\\ h-fers, {OsT} artc.\\ hu-i g, {OsT} A kl kula; anlay.|| h-rb, {OsT} A kl kapan.|| h-rbde, {OsT} Akl kaplm olan; akl alnm. hu4, [? hu] {az} nl. ama bildirir. [DS] hue, [Far. he j-iji-] (hu:e) {OsT} is. 1. Baak. 2. Salkm. 3. rn yn, fi1 he-n, {OsT} -* huein.|| he-i arh, {OsT} g k b. B aak burcu.|| he-i engr, {OsT} zm salkm.\\ he-i hurma, {OsT} Hurma salkm .|| he-i sipihr, {OsT} g k b. B aak burcu. huen, [Far. he-n ,>>- * ^ - ] (hu:ei;n) {OsT} sf. Harman sonu tarlada kalan baaklan toplayan; baak. huenk, [Far. henk fikir; anlay; izan, hueyfat, [Ar. hueyfat l i i > ] (hueyfa:t) {OsT} is. bot. Baklar, hueyfe, [Ar. hueyfe {OsT} is. biy. Kk ba; bak. S hueyfe-i nebat, {OsT} bot. Bak. hugu, [? hugu] {az} is. Y akacak olarak kullanlan tezek vb.nin ufak paralar; tezek krntlar. [DS] huk, [Far. huk dL^~] {OsT} sf. 1. Kuru. 2. e yaramaz. 3. mecaz. Kaba; grgsz, fi1 huk-ahur, {OsT} K tlk y l.|| huk-cn, {OsT} Kaln kafal; bilgisiz; cahil.|| huk- dehn, {OsT} 1. Az kuru. 2. mecaz. Orulu. || huk-leb, {OsT} Duda kurumu; susam.\\ huk-maz, {OsT} Kaln kafal; beyinsiz.|| huk-nihd, {OsT} K im seye iyilik etmeyen; acmasz.|| huk-pay, {OsT} Uursuz.|| huk re, {OsT} tp. Cilt zerinde kabuk hlinde kalm olan yara izi; kangren art.|| huk-sl, {OsT} Kuraklk ve ktlkyl.\\ huk-ser, Kak; aklsz; deli.|| huktynet, {OsT} yilik sevm ez.|| huk ter, {OsT} 1. Kuru ve ya. 2. iyi ve kt. 3. D eniz ve kara. (hu:enk) {OsT} is. Akl;

HU huki, [Far. huk luk. 2. Kabzlk, humend, [Far. hu-mend j* j i y ] (hu:ment) {OsT} sf. Akl ve anlay sahibi; akll, hum endan, [Far. h-mendn jl-* y ] (hu:menda:n) {OsT} is. A kl ve anlay sahipleri; akl ban da olanlar. hum endane, [Far. h-mendne sl-u (hu:menda:ne) {OsT} zf. Akllca; akll ve anlayl ola rak; akl banda olarak, hum end, [Far. h-mend huu, -uu [Ar. huu' J-y] (hu:mendi:) (huu:) {OsT} is. 1. A{OsT} is. Akll olm a durumu; aklllk, adan alma; alak gnll olma. 2. A llaha kar boyun eme; gnl gnah ileme ve A llahn gaza bna urayacak ilerden kanma ve ekinti iinde bulunma; A llaha srekli hrmet gsterme. 3. tasvf. A llahn huzurunda bulunduunu srekli hatrda tutarak kendi nefsini hor ve hakir grme, huum , [? huum] {az} sf. (ocuk iin) sz dinle mez; yaramaz; arsz. [DS] huunet, [Ar. hunet (huu:net) {OsT} is. Sertlik; kabalk; krclk; katlk, huunetli, [hunet-li] sf. Sert; kaba; krc, huuntu, [hu-untu] {az} is. . [DS] huur, [? huur] {az} is. 1. tlm tuz. 2. Sulu kar. [DS] huyar, [Far. hyr jLi>*] (hu:ya:r) {OsT} sf. Akl banda olan. huyarane, [Far. hyrne ^ I jL iy ] (hu:yara:ne) {OsT} zf. Akllca; akll bir biimde, huyar, [Far. hyr (hu:ya:ri:) {OsT} is. A kll olm a hli; aklllk. h u t1 [k u t/h u t] {eT} is. Kut; saadet. [EUTS] , hut2, [Ar. ht O y ] (hu:t) {OsT} is. 1. Byk balk. 3. z. is. g k b. Balk burcu. hut3, [Ar. havz] {az} is. ra yaplan yer. [DS] huta, [? huta] {az} is. Kan kaynn ucuna soku lan parm ak kalnlndaki mee aacndan yaplma kama. [DS] hutab, [Ar. hutbe > hutb <_jIU-] (huta:b) {OsT} is. Konumalar; hutbeler, hutadm ak, [kut-ad-mak / hutadmak] {eT} gl. f. [-ur] Kutlu klmak. [EUTS] hutam, [Ar. hutm *U-] (huta:m) {OsT} is. 1. Kuru ot paras; erp. 2. mecaz. Deersiz, bo ve an lamsz eyler. S hutm - dny, {OsT} D nya ma l; mal mlk. hutame, [Ar. hutme *!-] (huta:me) {OsT} is. nat (huki:) {OsT} is. 1. Kuru

m H C E S U l 2012

mnkirlerin atlaca yer olan, cehennemde Gayya kuyusunun bulunduu beinci kat. hutbe, [Ar. hutbe AJas-] {OsT} is. 1. Cuma ve bayram namazlarnda camilerde minberde verilen t ve edilen dua. 2. Kitaplarn balarnda bulunan ssl nesir. 3. Kz isteme; dnrlk ileme. S hutbetn-nikh, {OsT} Nikh memurunun verdii t. hutbehan, [Ar. hutbe-hvn o l y {OsT} is. H utbe okuyan, huteba, [Ar. huteba5 *LU~] (huteba:) {OsT} is. Hutbe okuyanlar; hutbeler, hutmak, [ut-mak] {az} gl. f. [-ar] Girdii iddiay kazanmak; yenmek. [DS] huttaf, [Ar. huttf JUai-] (hutta:f) {OsT} is. zool. Kr lang. Huten, [Far. H uten / Hotan] {OsT} is. in ile Trkis tan arasnda misk geyikleri ile m ehur blge, hutgarm ak, [kut-ar-mak / hutgarmak] {eT} gl. fi [ur] Kurtarmak. [EUTS] hutrulmak, [kut-(u)r-ul-mak / hutrulmak] {eT} edil, fi. [-ur] Kurtulmak. [EUTS] hutub, [Ar. hutb nular; maslahatlar, hutuf, [Ar. h atf > hu t f lmler. hutun1, [Ar. hutn / hutnet jl ^ ] (hutn) {OsT} is. 1. Kadn tarafndan olan akrabalk. 2. Damat olma; damatlk. 3. Evlenme. hutun2, [? hutun / hotun] {az} is. 1. K tk kovan. 2. i bo aa. 3. sf. iman; grbz. [DS] hutur, [Ar. hutr j j ^ ] (hutu:r) {OsT} is. Hatra gel me; akla dme, hutut, [Ar. hatt > hutt i^ L ^ ] (hutt) {OsT} is. 1. Hatlar; izgiler. 2, Yazlar. 3. Yollar. S hutt-i cebhiye, {OsT} mat. Aln dorular.\\ hutt-i ebeviye, {OsT} Sakal, byk gibi baba ile ilgili izgiler.|| hutt-i mtevziye, {OsT} mat. Paraleller,|| hutt-i mm iye, {OsT} Ka, kirpik, sa gibi ana ile ilgili izgiler. hutuvat, [Ar. hutve > hutvt o ljk ^ ] (hutu:vat) {OsT} is. eytan aldatmalar. h u v1 [Ar. kh] is. Bostan arda; hu. [DS] , huv2, [ho / huv] {az} is. 1. Kzgnlk; fke; sinir. 2. Alay. [DS] huva, [? huva] {az} is. 1. Bir i yaptrm ak iin g revliye verilen armaan; rvet. 2. Yemlik. [DS] huvarta, [Far. huverde] {az} is. Yasalara ve trelere aykr olarak cinsel ilikiye giren kadn veya erkek. [DS] (hutu:fi) {OsT} is. ] (hutu:b) {OsT} is. ler; ko (hutbeha:n)

1 M M S M .2 0 1 3
huveyn, [Ar. hayvan > huveyn ^ . y ] {OsT} is. Gzle grlemeyecek kadar kk canl; mikrop. S huveyn-i menev, {OsT} zool. Sperma hayvanc. huveynat, [Ar. huveynt is. Mikroplar. huveyn, [Ar. huveyn M ikroplarla ilgili, huveysal, [Ar. huveyal {OsT} is. Deri altnda meydana gelen ii sv dolu kabarck; deri yangs sonra kan kabarck, fi1 huveysal-i menev, {OsT} anat. Sperma kesesi.|| huveysal-i riev, {OsT} anat. Akcier kesecii. || huveysal-i sem , {OsT} anat. itme kesecii. huveysala, [Ar. huveyala {OsT} is. biy. Ha vuzcuk. fi1 huveysala-i kilye, {OsT} anat. Bbrek havuzcuu. huveysalat, [Ar. huveyalt huveyza, [Ar. huveyza tp. shal; i srme, huvvan, [Ar. hin > huvvn oly~] (huw a:n) {OsT} is. Hainler; hainlik edenler. huy1 [Far. hy / hy jj*-] (h u y ) {OsT} is. Ter. , huy2, [Far. hy / h sji-] (h u y ) {OsT} is. 1. Yara tltan gelen karakter; miza; tabiat; doa; ahlak. 2. V azgeilemeyen alkanlk. S H uy cann altn dadr. Doutan gelen karakterlerin deitirilmesi mmkn deildir; can kar huy kmaz. || huy edinmek, Bir eyi kkl bir alkanlk hline ge tirm e m hy-gerde, {OsT} Bir eye alm.\\ hy hs (eAT) Ahlak huy; tabiat; det.|| hy-i bed, {OsT} K t alkanlk; fe n a huy.|| huyu huyuna, suyu suyuna, ki kiinin huylarnn birbirine tpa tp uygun olduunu belirten sz.\\ (birinin) huyunu suyunu bilmek, Bir kimsenin alkanlklarm ve davranlarnn nasl olacan bilmek; iyi tanmak. || huyu suyu, nsann doutan gelen karakte ri. || huyuna suyuna gitmek, Birini kzdrmayacak, rktmeyecek ekilde davranmak. huy3, [? huy] {az} is. Top oyununda topu arkada na verme; pas. [DS] huy4, [huy] {az} is. Tavuk ve ku kovalam a nlemi. S huy av, {az} K eklii kandrarak ovaya indir mek suretiyle yaplan av. [DS] huy5, [huy] {az} is. ocuklar kandrm akta kullan lan bilinmeyen, grnm ez bir varlk. S 1 (bir eyi) huy almak, {az} (ocuun oynam ak istedii fa kat zarar vereceinden korkulan bir nesne iin) kaybolmak; bilinmez bir yaratk alp gtrmek. huylamak, [huy-la-mak] {az} g l . f [-r] [-l(u)-yor] 1. (Ku iin) kartmak; kovalamak. 2. A lay etmek. [DS] (huveysala:t) (huveyza:) {OsT} is. {OsT} is. Deride oluan ii su dolu kabarcklar, (huveyni:) {OsT} sf. (huveyna:t) {OsT}

HUY

huylandrma, [huy-la-n-dr-ma] is. killenmesine sebep olm a durum u ve eylemi, huylandrmak, [huy-la-n-dr-malc] gl. f. [-r] kil lenmesine sebep olmak; kukulandrmak; tedirgin etmek; pirelendirmek, huylan, [huy-la-n-] is. Huylanma eylemi veya bi imi. huylanma, [huy-la-n-ma] is. killenme durumu ve eylemi. huylanmak, [huy-la-n-mak] dnl. f . [-r] 1. {eAT} Huy edinmek; alkanlk kazanmak. 2. Tedirginlik duymak; ikillenmek; kukulanmak. 3. O lmayacak nedenlerden tr sinirlenmek; huzursuz olmak. 4. (Hayvan iin) rkmek; sinirlenmek, huylu, [huy-lu] sf. 1. Kendine zg bir huya sahip olan; huy sahibi. 2. abuk ikillenen; kukucu. 3. (Binek hayvanlar iin) abuk rken; sinirli; uysal lk gstermeyen, huyma, [Ar. hayme] {az} is. Ba veya bostan kul besi. [DS] huymalk, - [huyma-lk] {az} is. -* huyma. [DS] huynuk, -u [? huynuk] {az} zf. 1. H er eyden nce. 2. zellikle. 3. En ok. [DS] huysuk, -u [huy-su-k] {az} sf. Huysuz. [DS] huysukmak, [huy-su-k-mak] {az} gsz. f. [-ur] 1. ekinmek; tedirgin olmak. 2. Kt huy edinmek. [DS] huysukturm ak, [huy-su-k-tur-mak] {az} gl. f. [ur] 1. Huylandrmak. 2. Huy edindirmek. [DS] huysunmak, [huy-su-n-mak] {az} dnl. f. [-ur] Kt huy edinmek. [DS] huysutmak, [huy-su-t-mak] {az} gl. f. [-ur] 1. K t huy edinmek. 2. Huylandrmak. [DS] huysuz, [huy-suz] sf. yi huy sahibi olmayan; geim siz; kavgac; irret, huysuzca, [huy-suz-ca] (huysu ca) sf. ve zf. 1. Biraz z huysuzluk eden. 2. Huysuz bir biimde; huysuz kimseye zg olarak, huysuzlan, [huysuz-la-n-] is. H uysuzluk etme ey lemi ve biimi, huysuzlanma, [huysuz-la-n-ma] is. Huysuzluk etme, huysuzlanmak, [huysuz-la-n-mak] gsz. f . [-r] 1. H uysuzluk etmek; huysuzca davranmak; geimsiz lik karmak; irrete davranlarda bulunmak. 2. (Hayvanlar iin) rkek davranlarda bulunmak; uysall yitirmek, huysuzlama, [huysuz-la--ma] is. H uysuz duruma gelme. huysuzlamak, [huysuz-la--mak] gsz. f. [-r] H uysuzluk gsteren davranlar edinmek; huysuz bir duruma gelmek; srekli sorun karr olmak, huysuzlatrma, [huysuz-la--tr-ma] is. H uysuz durum a gelmesini salama; huysuzlatrm ak eyle mi.

HUY

e i r o z b i i i 2014

huysuzlatrm ak, [huysuz-la--tr-mak] gl. f. [-r] Huysuz bir duruma gelmesine yol amak; huysuz duruma getirmek, huysuzluk, -u [huy-suz-luk] is. 1. Kt ve ters dav ranlarda bulunma durumu; huysuz bir kiiye zg nitelik. 2. Huysuzca davran, fi1 huysuzluk et mek, Huysuz davranlarda bulunmak; terslik et mek. huyul, [Ar. hayl > huyl J ^ - ] (huyu:l) {OsT} is. 1. Atlar. 2. Atl alaylar. 3. mecaz. K tler kalabal, huyut, [Ar. hayt > huyt -kje-] (huyu:t) {OsT} is. pler; iplikleri; teller; lifler, OsT) nce iplikler. huyut-i rakka,

huz, [Ar. ahz > huz J^] {OsT} nl. Al (emir)\ huzami, [Ar. huzm ^ 1 ^ -] (huza:mi:) {OsT} is. bot. Lavanta iei, huzaret, [Ar. huzret Yeillik. 2. Sebze, huzem, [Ar. huzme > huzem ^ ] {OsT} is. Demetler, (huzema:t) (hu:zi(huza:ret) {OsT} is. 1.

huzemat, [Ar. huzme > huzemt huziairan, [Ar. hzi + aran

{OsT} is. Inlar; k demetleri; huzmeler, ai:ra:n) {OsT} is. Klasik Trk mziinde huzi ma kamna airan perdesinde bir hseyn belisi ekle nerek meydana getirilmi birleik bir makam, huzlanm ak, [huz-la-n-mak] {az} dnl.f. [-r] Ku kulanmak. [DS] huzme, [Ar. huzme {OsT} is. 1. Demet. 2. In demeti. huzme, [? hzma / hrzm a ] {az} is. Mahmuz. [DS] huzmeli, [huzme-li] sf. Ik saan, huzmur, [? huzmur] {az} is. Genlie zenen yal kimse. [DS] huzu, [Ar. huzc (huzu:) {OsT} is. 1. A lak gnlllk. 2. tasvf. Kulun kendisini Allah huzu runda hakir ve hor grmesi. 3. {az} sf. Kaba saba; ince ruhlu olmayan. [DS] huzur, [Ar. huzur (huzu:r) {OsT} is. 1. (Bir yerde) bulunma; hazr olma. 2. (Yer iin) sessizlik; sknet. 3. Yetkili bir kiinin bulunduu yer, ma kam, n, yan. 4. Padiah kat, makam; yan. 5. tasvf. H er trl sknt, kayg gibi insanda tedirgin lik ve rahatszlk veren ortam ve durumlarn orta dan kalkmas ile insanda meydana gelen ruhsal holuk; gnl holuu; ruh dinginlii; gnl ve ba rahatl. 6. tasvf. Mevlevilerin K onyadaki Mevlana trbesine ve tekkesine verdikleri isim, fi1 huzu ra girmek, B ir trbe veya dergh ziyaret etmek. || huzur-ver, {OsT} Rahatlk ve huzur veren; rahat latc; dinginlik v e || huzuri dersleri, tar. Ram a r c i .

zan aylar boyunca haftada iki gn, padiahn hu zurunda m ukarrer denilen din bilginleri tarafndan anlatlan dersler.\\ huzur evi, Yal kimselerin ba kld, barnd yer.\\ huzur hakk, B ir toplantya katlan kurul yelerine kendi ilerinde kaybettikleri zam an ve i karl olm ak zere denen para. |[ huzr- kalb, {OsT} rahatll.\\ huzr- kll, {OsT} isi. A lla h n her yerde bulunduunu ifade eden inan. || huzurunu karm ak, Rahatsz etmek; dirliini bozmak; tedirgin etmek. || huzur hb, {OsT} Rahat ve uyku.|| huzr skn, {OsT} R a hatlk ve gvenlik. || huzur verm ek, Gnl rahatl tattrmak; dirlik vermek; dinlendirmek. huzurlu, [huzur-lu] sf. 1. (Kii iin) ruhsal ve zihin sel dinginlik iinde bulunan; kayg ve dnceden uzak; kendi ile bark; rahat. 2. (Yer iin) sessiz; sakin; tehlikesiz, huzursuz, [huzur-suz] sf. 1. (Kii iin) huzuru olm a yan; tedirgin; rahatsz. 2. (Yer iin) insan rahatsz ve tedirgin eden; tehlikeli. 3. (Zaman iin) insan rahatsz ve tedirgin eden olaylarla geen; huzursuz geen. huzursuzca, [huzur-suz-ca] zf. 1. nsan biraz huzur suz eder biimde. 2. Huzursuz olarak. 3. sf. Huzur suzluktan kaynaklanan, huzursuzluk, -u [huzur-suz-luk] is. 1. Huzursuz ol m a durumu. 2. nsana tedirginlik ve rahatszlk ve ren ey. 3. H uzursuzca davran, huzuz, [Ar. hazz > huzz i ^ ] (huzu:z) {OsT} is. n sann houna giden eyler; sevinler; zevkler; haz lar; memnuniyetler, huzuzat, [Ar. huzz > huzzt o itili*] (huzu:za:t) {OsT} is. nsann houna giden eyler; zevkler; haz lar. huzzak, [Ar. hazk > huzzk -L-] (huzza:k) {OsT} is. inin ehli olanlar; eli uz olanlar, huzzn, [Ar. hzin > huzzn olp-] (huzza:n) {OsT} is. Hazine bekileri, huzzar, [Ar. hzr > huzzr jL ^ -] (huzza:r) {OsT} is. H azr bulunanlar; seyirciler. S huzzr- meclis, {OsT} Toplantda bulunanlar; toplantya katlanlar. hb, [hib / hb (yans.)\ is. bibik (avu) kuunun tn anlatan kk. [Zlfikar] hb(b)-k, hb+bk hbbk, - [hb(b)-k] {az} is. 1. avu kuu; ibibik. 2. Ddk. [ D S ] hbe, [? hbe] {az} is. Kulbe. [ D S ] hbek, -i [bek] {az} is. Bitki yn. [ D S ] hbnem, [hb (yans.) > hb-le-m / hb-ne-m] {az} is. Yudum. [ D S ] hbub, [Ar. hbb v ^ ] (hbu:b) {OsT} is. 1. Rz grn esmesi. 2. fleme; frme S hbb-i riyh, {OsT} Rzgrlarn esmesi.

S M H K t S M . 2015

HC

hbut, [Ar. hbut

(hubu:t) {OsT} is. 1. Aa

inme. 2. Dme. 3. Uyuma. 3 hbfit- dem, {OsT} Hz. Adem 'in cennetten yeryzne inmesi. hbk2, - [Ar. hbk iL^] {OsT} is. 1. izgiler. 2. Samanyollar; galaksiler. httbk1 - [ibik / bk] {az} is. Tarla, ev vb. ke , nar; u ksm. [DS] hbr, [? hbr] {az} is. Dut. [DS] hbrkl, [hb-r-k-l] {az} sf. (Kii iin) k k eyleri abartarak anlatan; mbalaac. [DS] hccab, [Ar. hacb > hccb is. 1. Kapclar. 2. Perdeciler, hccac, [Ar. hcc > hci > hccc hccet, [Ar. hccet (hcca:c) {OsT} is. H ac yolculuu yapm olanlar; haclar, {OsT} is. 1. Bir bor veya ykmll belirtm ek iin dzenlenip im zalanan kt; senet. 2. man. B ir nermeyi ispat iin kulla nlan ve nceden ispat yaplm veya doruluu kabul edilmi baka bir nerme; delil; brhan; bel git. 3. B ir hkm iine alan ve eskiden eriat mah kemesi tarafndan verilen belge. 4. Eskiden bilgin lere verilen unvan. 5. yz bin hadsi metin ve kaynaklar ile ezbere bilen kii. S hccet-i dfia, {OsT} huk. stein reddini gerekli klan delil.\\ hc cet-i ksra, {OsT} huk. Kiiye ait olup bakasna bulamayan delil.\\ hccet-i msbite, {OsT} huk. Bir iddiay ispata yeterli delil.\\ hccet-i mteaddiye, {OsT} huk. H km yalnz taraflara ynelik olmayp bakaca ilgililere de ynelen delil. || hccet-i zahriye, {OsT} huk. Arka yznde sebebi y a z l kararn tasdikli sureti. hcciyet, [Ar. hcciyyet termeye yetkili olma, hcec, [Ar. hccet > hcec ?--=-] {OsT} is. Deliller; belgeler. 3 hcec-i hattiye, {OsT} Padiah berat lar, m ahkeme sicilleri, defterhane kaytlan gibi yazl belgeler. hcekelenmek, [hce-ke-le-n-mek] dnl. f. [-ir] Bilgilik taslamak, hcerat, [Ar. hcre > hcert (hcera:t) {OsT} is. 1. Odacklar. 2. Sr konulan yerler; al lar; damlar. 3. K uran- K erim in krk dokuzuncu suresinin ad. <3 hcert- tensliyye, {OsT} (Bit ki ve hayvanlar iin) reme organ. hceyrat, [Ar. hceyre > hceyrt o l j ^ ] (hceyra:t) {OsT} is. 1. Kk delikler. 2. Kk hcreler; hcrecikler. hceyre, [Ar. hcre > hceyre Kk delik. 2. Kk hcre; hcrecik. hcnet, [Ar. hcnet c~ ^ ~ ] {OsT} is. 1. Ayp; kusur. 2. Szdeki kabalk; ayp. 3. Soyda karklk; m e {OsT} is. 1. {OsT} is. Tank gs (hcca:b) {OsT}

lezlik. 4. Bayalk; aalk. S hcnet-i kelm, {OsT} Szn uygunsuzluu; baya anlatm. hcra, [Ar. cra => hcr] (hicra:) {az) sf. Uzak; ssz, tenha. hcrat, [Ar. hcrt ler; odacklar; blmeler, hcre, [Ar. hcre / hcre /OsT} is. 1. Kk oda; odack. 2. biy. Virsler dnda btn canlla rn zmleme gcne sahip en kk m orfolojik ve fizyolojik birimi; gze. 3. Tutuklu veya hkm lle rin tek balarna kapatldklar kk oda. 4. Siyasi ve gizli rgtlenmede en kk birim veya ayn ii yapanlarn bir arada bulunduklar yer. 5. Eski evle rin oda duvarlarnda bulunan kanatsz dolap. 6. Manastrlarda dnyadan el etek ekerek tapnmaya ynelenlerin kapandklar yer. 7. Eski dinlerde din adamlarnn kimseye grnmeden yaadklar oda. 8. M edreselerde bir veya iki rencinin barnmas na ayrlm oda. 9. tasvf. Tekke ve zaviyelerde bir veya iki kiinin barnmas iin ayrlan oda. 10. Dervilerin tekkelerde ile doldurduklar oda. 11. {az} Kk sandk. [ D S ] 12. {az} Eski ky evle rinde ocak yannda bulunan, iine kk eyler koym aya yarayan oyuklar. [ D S ] 3 hcre bilimi, biy. H crenin yaps, grevi, oalma ve hayat ile ilgili biyoloji dal; gze bilimi; sitoloji.|| hcreler aras, D okularda hcreler arasnda y e r alan bo luk; gzeler aras.\\ hcreler aras boluk, H cre ler arasnda y e r alan ve iinde gaz veya salg rn leri bulunan boluk. || hcreye kmak, tasvf. (Mevlevi dervileri iin) m utfak hizmetini tamam layp hcreye gemek. || hcre yutarl, biy. Vcu da giren mikroplarn hcreler tarafndan yutulup y o k edilmesi olay; gze yutarl; fagositoz. hcresel, [hcre-sel] sf. Hcreyle ilgili; hcrevi. hcrevi, [Ar. hcrev <_SXr^] (hiicrevi;) {OsT} sf. 1. Hcre ile ilgili olan; hcresel. 2. Hcreye benzer; hcre gibi olan. hcu, -uu [Ar. hc hficud, [Ar. hcd uyuma; uykusuz kalma, hcul, -l [Ar. hecl > hcl 1. ukurlar. 2. Uurumlar, (hcu;m) {OsT} is. 1. Bir hcum, [Ar. hcm (hcu:l) {OsT} is. (hcu:) {OsT} is. Uyku. (hcu;d) {OsT} is. Gece az (hcra:t) {OsT} is. G z

kim seye veya toplulua dm anca saldrma; sald r. 2. Bir yere doru ynelmi hareket; me. 3. iddetli ve sert eletirme; itham. 4. spor. Say yapm ak amacyla yaplan ileri akn; hamle. 5. as. Saldrann dmana yaklamasn salayan en son srama hareketi. 6. nl. leri! Saldr! S hcuma gemek, Savunma y a da bekleme durumundan kp saldrya gem ek.|| hcuma kalkm ak, Siperden karak dman zerine saldrm ak,|| hcuma u-

HC ramak, B ir saldr ile karlamak; saldrya h ed ef olmak.|| hiicum etmek, Saldrmak.\\ hcm-i dilrn- nzedr, {OsT} Mzrakl savalarn sald rs.|| hcum oyuncusu, spor. Futbolda takmn ileri hattnda grevlendirilmi olan oyuncu; forvet. hcumbot, [Ar. hcm + ng. boat] is. as. Bir eit kk su st sava gemisi, hcut, [Ar. vcd] {az} is. Vcut. [DS] hcb, [Ar. hicb > hcb u j | {OsT} is. Perdeler; kaplar. hcrat, [Ar. hcrt ol_^=-] (hcra:t) {OsT} is. Gzler; odacklar; blmeler, hnek, [Far. knek] {eT} is. -* huunek. hda', [Ar. hidyet > hd (hda:) {OsT} is. 1. Doru yolu gsterme; doru yola gitme; hidayet. 2. K uran- Kerim. hda2, [Far. hud 1-^-] (huda;) is. -* huda. hdafet, [Ar. hdfet o il-u ] (hda.fet) {OsT} is. Etli olu; semizlik, hdam, [Ar. hdm pl-u] (hda:m) {OsT} is. Deniz tutmas. hdat, [Ar. hd > hdt oIju*] (hda.t) {OsT} is. Doru yolu gsterenler, hddan, [Ar. huddm] {az} is. Bilgi. [DS] hddede, [? hd + T. dede] {az} is. Yrek; kalp. [DS] hdhd, [Ar. hdhd -ujl] {Os T} is. Sleyman pey gamber ile Saba melikesi Belks arasnda haber getirip gtren efsanevi kuun ad; htht. hdn, [Ar. hdn o-i] {OsT} is. Bar; sulh, hdne, [Ar. hdne --u] {OsT} is. Savalarla bir karlam a yapma, hdb, [Ar. hdb o -u ] {OsT} is. 1. Kirpik. 2. M en dil; el silecei. 3. M inder kenarlarnda bulunan sa ak. 4. Sark ve feslerde bulunan pskl. 5. bot. Kirpik. hdb, [Ar. hdb ^ - u ] (hdbi:) sf. Kirpiimsi. hdk, - [hdk] {az} sf. 1. (Kii iin) ok gdk lanan. 2. (Kii iin) deersiz. 3. (Kii iin) rkek; ekingen. 4. (Kii iin) ahmak. 5. is. Korku; kurun tu. [DS] hdklem ek, [hdk-le-mek] {az} gsz. f. [-er] [l()-yor] 1. Korkmak; rkmek. 2. Gcne gitmek; gururuna yedirememek. 3. gl. f. Kzdrmak; fke lendirmek. [DS] hdklenm ek, [hdk-le-n-mek] {az} dnl.f. [-ir] Korkmak; rkmek. [DS] hdt, [Ar, hudd] {az} is. Snr. [DS] hggi, [? hggi] {az} sf. Kibirli; gururlu. [DS]

D l M IIC SZLK 2016

hgl, [hu-ul ?] {az} is. Tarla ve bostanlara yap lan kk beki kulbesi. [DS] h, [Ar. kh [Tietze] I e T > / h] {az} is. 1. Hyk. 2. Bostan arda. 3. M sr koan ile sak lamak iin itten yaplan silindirik ambar. [DS] hme, [Ar. hayme] {az} is. ardak. [DS] hmek, [h-mek] {az} gl. f. [-er] 1. B ir kab alacandan fazla olarak tepeleme doldurmak. 2. Bir eyi ymak; tepe gibi yapmak. [DS] hkema, [Ar. hakim > hkem (hkema:) {OsT} is. Bilim adamlar; hakimler; filozoflar, hkkam, [Ar. hkim > hkkm plS^-] (hkka:m) {OsT} is. Hkimler; yarglar. S hukkm-i adliye, {OsT} Adliye hkimleri.\\ hkkm- zbitn, {OsT} Sivil ve asker hkm et memurlar. hkle, [Ar. hkle 4S^] {OsT} is. Dil tutukluu, hkm, [Ar. hkm (*=-] {OsT} is. -* hkm. hkmen, [Ar. hkm > hkmen US^] (h'kmen) {OsT} zf. 1. Hakem kararyla; hkm yoluyla. 2. spor. (M a sonular iin) hakem kararlarna bal olarak. hkmetme, [Ar. hkm + T. et-me] is. Egemenlii al tnda bulundurm a eylemi, hkmetmek, [Ar. hkm + T. et-mek] gsz. f. [-(d)er] [-(d)i-yor] 1. Egemenlii altnda bulundurmak; etkisi altna almak; emir vermek. 2. Dnme veya yarglam a sonunda bir kii veya konu zerinde bir kanya varm ak; karar vermek; fikir yrtmek. 3. Aklna yle esmek. hkm, [Ar. hkmi L* ^ -] (hkmi:) {OsT} sf. H kmle ilgili; tzel, f? hkm ahsiyet, {OsT} Tzel kiilik. hkmolunma, [Ar. hkm + ol-un-ma] is. Yargda bulunma ve karar verilme eylemi. ' httkmolunmak, [Ar. hkm + ol-un-mak] edil f. [-ur] Y argda bulunup karar verilmek. hkmat, [Ar. hukm t oU ^S ^] (hk.mat) {OsT} is. Hkmetler. 0 hkmt- mttehide, {OsT} Birlemi hkmetler. hkmet, [Ar. hkm et c^=-] (hk:met) {OsT} is. 1. Devletin yrtme grevlerini yerine getiren yet kili organ; bakanlar kurulu. 2. lkenin ynetim kurulular. 3. D evlet ynetimi. 4. H kmet kona . fi1 hkm et darbesi, Bir lkenin ynetim dze ninde deiiklik yapm ak iin zora dayanarak yap lan ya sa d zj.|| hkm et etmek, B ir lkenin y netimini elinde bulundurmak.\\ hkmet-gh, {OsT} Bakent.|| hkm et gibi, H er dediini yapt ran; gl.|| hkm et-i dile, {OsT} Adaletli hkmet.|| hkfimet-i adi, {OsT} e r mahkeme lerde bilirkii tarafndan belirlenen diyet veya taz minat]] hkmet-i aniy, {OsT} sosy. Zengin er-

o i e i SM. 21 07
A'.|| hkmet-i mme, {OsT} sosy. E l erki; dem ok j ratlk,|| httkmet-i avam, {OsT} sosy. E l erki; de mokratlk:.|| hiikm et-i cumhuriye, {OsT} Cumhu riyet hkmeti. || hkmeti devirm ek, Z or kullana rak devlet ynetim inde deiiklik yapmak.\\ hk met-i gayr-i m stakille, {OsT} Bamsz olmayan devlet. || hkm eti kurmak, Babakan tarafndan lkeyi ynetecek bakanlar kurulu yelerini se me,1.1| hkmet-i merta, {OsT} Merutiyetle y netilen devlet. || hkmet-i m utedilne, {OsT} Ilml bir biimde hkm srme. || hkm et-i ms takile, {OsT} Bamsz devletynetimi.\\ hkmet-i mstebide, {OsT} Baskc hkmet; istibdat yne timi,|| hkm et-i rhniye, {OsT} sosy. D in erki; teokrasi.\\ hkm et-i ruhbniye, {OsT} D inci erki; teolcratik ynetim.\\ hkmet-i sabka, {OsT} Eski hkmet. || hkm et kaps, D evlet dairesi. || hkmet kona, {OsT} llerde vali, ilelerde kay makam bata olm ak zere hkm et grevlilerinin alt yap. || hkmet komiseri, Toplant ve gsterilerde, tzel kiilerin yapt genel kurullara devlet adna gzlemci olarak katlan grevli. || hkmet merkezi, Bakent; baehir.|| hkmet srmek, lke ynetim i ilerini bir sre yrtmek.\\ hkmetl-elem , {OsT} 1. Ac bedeli. 2. huk. Ya' ralanan kim seye ekmi olduu strap dolaysyla verilen ve miktar bilirkii tarafndan tespit edilen er ' tazminat. hkm1 [ / k > hk-m ?] {eTf sf. Yn hlinde. , [Gabain] hkm2, -km [Ar. hkm {OsT}is. 1. B ir kim se, o kim senin eylemi veya bir olay hakknda edini len yarg, varlan karar; yarg. 2. Egemen olma; egemenlik; hkim olma; hkimiyet. 3. Geerli olma durumu; yaptrm gc; geerlilik; nem; deer; kuvvet. 4. Etkide bulunabilm e, kendini gsterebil me gc; etki; hz; iddet. 5. huk. M ahkem enin g revini bitiren ve yargya son veren karar tr. 6. man. ki kavram arasndaki balantnn konu, yk lem, koa gibi ayr kavram la cmle hlinde bildirilmesi ilemi. 7. din. slam dinine gre, K uran- K erim de bildirilen ve Allah tarafndan konulmu, deimez, tartm asz kararlar. 0 hkm-berdr, {OsT} Buyruklara boyun een; h km altna giren.|| hkm -ferm , {OsT} H km y rrlkte olan; egemenlii devam eden. || httkm-i dil, {OsT} huk. Adaletle verilmi karar.|| hkm-i l, {OsT} 1. Yksek karar. 2. Padiahn buyruu.|| hkm-i ln, {OsT} 1. an ve erefi yce olan yarg. 2. Padiah buyruu.|| hkm -i cehn-m ut, {OsT} 1. Btn dnyann boyun edii karar. 2. Padiah buyruu.|| hkm -i gyb, {OsT} huk. Ta raflardan biri olmad hlde verilen karar. | hkm-i hakn, {OsT} Padiahn yazl buyruu. || hkm-i hmyun, {OsT} Padiahn yazl buyru u,|| hkm-i Karak, {OsT} 1. Karaku karar. 2.

HK

Manta aykr ve mevcut yasalarda y e r almayan karar.\\ hkm-i kaz, {OsT} I. Kazann karar. 2. H er konuda Allah tarafndan nceden verilmi bu lunan karar.\\ hkm-i mnif, {OsT} 1. Ulu karar. 2. Padiahn buyruu. || hkm -i nizam, {OsT} er 'iye mahkemeleri dndaki disiplin m ahkemele rinin verdii karar.|| hkm-i padh, {OsT} P adi ahn yazl buyruu.|| hkm-i sultn, {OsT} P adi ahn yazl em ri.|| hkm-i reP, {OsT} 1. Yksek karar. 2. Padiahn buyruu.|| hkm-i er, {OsT} eriatn gereklerine uygun olarak verilmi karar.\\ hkm -i erf, {OsT} Padiahn yazl emri. || hkmi mmehat, {OsT} Esas karar.|| hkm-i vciblizn, {OsT} 1. Btn dnyann boyun edii karar. 2. Padiah emri.|| hkm-i vich, {OsT} huk. Taraf larn hazr bulunduu srada verilen karar.\\ hkm -i vicdan, {OsT} Vicdana ait yarg ve karar. \\ hkm-i zm n, {OsT} Dolayl karar.\\ hkm-ke, {OsT} Emre boyun een.|| hkttm-ferm, {OsT} Hkm sren.\\ hkm giymek, {OsT} Mahkeme tarafndan hakknda cezalandrlma karar veril mek,|| hkm-nme, {OsT} -* hkmname. || h km srmek, {OsT} 1. Ynetimi elinde bulundur mak; hkm darlk yapmak. 2. Etkisi, hz, iddeti gem ek bilmemek, srmek. 3. Yaygn olmak. || h km yemek, {OsT} Mahkm olmak.|| hkm ge mek, {OsT} 1. Etkisi yrrlkte olmak; etkili olmak. 2. (Kii iin) sz dinlenir, uygulanr olmak. 3. E t kisi kalmamak; yrrlkten kalkmak.\\ el-hkm lil-lh, {OsT} Hkm A lla h ndr.|| el-hkm lilglib, {OsT} Hkm verme yetkisi galip gelene ait tir. || (bir ey) hkmnde olmak, (O eyin) dee rinde, onun yerinde olmak. || hkm yrmek, E t kisi grlmek, devam etmek. hkmdar, [Ar. hkm + Far. -dr (hkm d a r ) {OsT} is. 1. Egemen olm a ve buyurm a yetki sine sahip olan kii. 2. Tahta oturarak halk ynet me hak ve yetkisinde bulunan kii; padiah, kral, hakan gibi devlet bakan. hkmdaran, [Ar. hkm+Far. -drn oljl-u=-] (hkmda:ra:n) {OsT} is. Hkmdarlar; padiahlar. hkmdarane, [Ar. hukm + Far. -drne (hkm dara:ne) {OsT} zf. H kmdara yakr bi imde; hkm dar gibi. hkmdari, [Ar. hukm + Far. -dar (h k m d a r i:) {OsT} sf. 1. Hkmdarla ilgili. 2. is. Hkmdarlk. hkmdarlk, - [hkmdar-lk] is. 1. Hkmdar olm a durumu. 2. Bir hkm dar tarafndan yneti len lke. hkml, [hkm-l] sf. Hakknda mahkemece ceza verilmi olan. hkmllk, - [hkm-l-lk] is. Hakknda m ah kemece ceza verilm i olm a durumu.

HK

I M I fC f S A M . 2018

hkm nam e, [Ar. hkm + Far. nme <uLuS^] (hkiimna:me) {OsT} is. 1. Bir karar ya da hkmdar buyruu yazlm kt. 2. tar. mparatorluk dne minde, sarayn harem dairesinden kan ve valide sultan tarafndan bir ile grevlendirilen kiilere verilen yazl emirler, hkmran, [Ar. hkm + Far. -ran (gtren) ol (hkmra:n) {OsT} sf. 1. Egemen; hkm sren; hkim olan. 2. is. Egemen olm a ve buyurma duru munun devam etmesi, hkmrani, [Ar. hukm + Far. -rn ^1 _/&>] (hiikmra.ni:) {OsT} sf. 1. Egemen olan kiiyle ilgili olan. 2. is. Egemen olma; hkm srme, hkmranlk, - [hkmran-lk] is. 1. Egemen ol m a durumu; egemenlik. 2. huk. Egemenlii lke iinde olduu gibi lke dnda da koruyabilme; devletin d ilikilerinde bamsz olm a durumu, hkmsz, [hkm-sz] sf. Y rrl olmayan; y rrlkten kalkm veya kaldrlm; geerlilii ol mayan; geersiz; hkm kalmam, hkmszlk, - [hkiim-sz-lk] is. Hkmsz; geersiz olm a durumu, hknt, [rk-mek > rk-nt] {az} is. Korku. [DS] hkttntrk, - [rknt-lk > hkntrk] {az} is. 1. Cesaretsizlik. 2. Heyecan. [DS] hl, [huy / hy / hl] {az} is. Top oyunlarnda pas. [DS] hlam, [Ar. hlm >(hl.m) {OsT} is. 1. Hay vanlarn kem ik ve kkrdak dokularndan elde edi len peltemsi madde; jelatin. 2. Souyunca koyula an ya da katlaan eyler. hlm - hayvan, {OsT} Kemikten elde edilen tutkal veya jel tin .|| hlm - nebat, {OsT} Bitkisel jelatin. hlam, [Ar. hlm(hl.m i:) {OsT} sf. Jela tinli; pektinli; albminli. hlamiyat, [Ar. hlm iyt oL}U] (hl:miya:t) {OsT} is. Tutkalms veya jelatinli maddeler, hlasa, [Ar. hulsa] (hl.sa) {OsT} is. hulasa,

cas tarafndan nc kez boanm as hlinde birbirleriyle drdnc evlilii yapabilmeleri yasak land iin, kadnn anlamal bir baka erkekle evlendirilmesi ve ertesi gn bu erkek tarafndan boanmas biimindeki hile-i eriye denilen uygu lama. hlle2, [Far. klbe] {az} is. 1. Sazdan yaplm ku lbe; ardak. 2. Tandrn hava almas iin nne braklan boru eklindeki boluk. [DS] hlleci, [hlle-ci] is. 1. H lle yapan kii. 2. Hlle yapm ak amacyla bir gnlne kadnla nikhlanan ve ertesi gn o kadn boayan erkek, hllembe, [? hllembe] {az} is. Kandilin fitil geiri len bal. [DS] hllemek, [hl-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l()-yor] Ate yakmak. [DS] kllenmek, [hl-le-n-mek] {azf dnl. f. [-ir] Sal lanmak. [DS] hller, [hl-le-r] {az} is. Salncak. [DS] hlldede, [hl-l+dede] {az} is. Yrek; kalp. [DS] hllttk, - [eT. l > hl-lk] {az} is. -* hllk.
[DS]

hllmek, [hl-l-mek] {az} gsz. f. [-r] 1. Acele etmek. 2. Hoplamak. [DS] hlpm ek, [hlp-mek] {az} gsz. f. [-er] kmek; yklmak. [DS] hlu, [Far. hl >1] (hiil:) {OsT} is. Sulu ve lezzetli bir tr eftali. h l1, [? hl] {az} 1. Yamur. 2. M uz fidanlarnn ekildii ukur. [DS] hl2, [Far. hl] {az} is. Bir tr eftali; kzmemesi.
[DS]

hlb, [Ar. hlb -J*] {OsT} is. 1. A t ve katr cinsi hay vanlarn yele ve kuyruklarndaki kaim kllar. 2. Kl fra; kl kalem, hlbe, [? hlbe] {az} is. Kk ekmece. [DS] hlek, -i [? hlek] {az} is. Domates. [DS] hlf, [Ar. havf] {az} is. ekingenlik; korku. [DS] hlhl, [Ar. hlhl / hlehl J^L&] {OsT} is. l drc zehir. hlhl, [? hlhl] {az} zf. 1. Bo yere; bouna. 2. sf. Kuruntulu. [DS] hlle1 [Ar. hlle iU ] {OsT} is. isi. huk. Boandktan , sonra tekrar birbiriyle evlenen elerin, bu ekilde boanm a ve evlenmelerinin tekrar ve kadnn ko

hlbe, [? hlbe] {az} is. Kaval. [DS] hlbeli, [hliibe-li] {az} sf. (Kii iin) sa ba, kl dank; perian; derbeder. [DS] hlbesiz, [hlbe-siz] {az} sf. (Kii iin) sznden sohbetinden holanlmayan. [DS] hlttb, [? hlb] {azj is. Taze fasulye. [DS] hlhl, [hl+hl] {az} nl. Knama, ayplama sz. [DS] hlk1, - [hlk] {az} is. 1. Ba ubuklar iin alan zukur. 2. Hllk. [DS] hlk2, - [? hlk] {az} is. 1. Taneleri ayklanm m sr koan. 2. Sabun art. [DS] httllttk, - [hl-lk] {az} is. M sr unundan yaplm bir tr orba. [DS] hliilm, [hll-m] {az} nl. Neeli olmay belir ten nlem. S hllm ekmek, {az} Neeyle ba rmak. [DS] hlln, [? hlln] {az} is. Huni. [DS] hlm ek, [l (nem) > l--mek > hl-mek] {az} g l.f. [-r] [-l()-yor] Islatmak. [DS] hln, [? hln] {az} sf. (nsan ya da hayvan iin) yavrusuna dkn olan. [DS]

l t l l I C t2019 0 M S

HN

hUlp, -b [? hlp] {az} is. Toprak anak. [DS] hlk, [hl-k] {az} sf. 1. (Nesneler iin) karm akark 2. Paavra olmu. [DS] hlya, [Yun. melan (siyah) + lchol (safra) > Ar. mlihly] is. -* hlya. hum 1, [ham / hm / hm (yans.)] is. K abaca ve i tahla yemek yerken boazdan gelen sesleri anlatan kk. [Zlfikar] hm-r-t-le-k hm2, [hm / him / hom / hm / hum / hm (yans.)] is. Burundan solumay, bylece fkeyi belli etmeyi, fkeli seslenme ve konumay anlatan kk. [Zlfi kar] hm-r-t, hm-r-t-le-k hm3, [? hm] {az} is. Korku verme; zorbalk. [DS] hm a1 [Ar. hm U-] (hma:) {OsT} zm. ki kiinin , yerini tutan kii zamiri. hma2, [eT. um ay / Far. hm / hm y U* / lU-] (hma:) {OsT} is. 1. Gvercin byklnde ve zmrt yeili kanatl, zerinden getii kim selere m utluluk ve zenginlik getireceine inanlan mitolo jik bir ku; devlet kuu. 2. ed. folk. M asal kuu. 3. Mutluluk; kutluluk; saadet. 4. D evlet kuu; ans. S hm-pye, {OsT} D erecesi ok yksek olan.|| hm-sye, {OsT} Glgesi dnyaya yaylm; iyi likleri her taraf kaplam.\\ hm -yi beyz-i dn, {OsT} Dinin beyaz devlet kuu; Hz. Muhammed.\\ hm-yi ikbl, {OsT} 1. D evlet kuu. 2. Yksek talih; uur.\\ hm-yi l-mekn, {OsT} Yersiz h ma; Allah. || hmanist, [Fr. humaniste] is. 1. Kendini eski dil ve edebiyatlar renmeye adam bilim adam. 2. On beinci yzylda ilk an klasik eserlerini canlan dran edebiyatlara verilen isim. 3. fel. Sistemini insan ve insan ilikileri zerine kuran filozof. 4. sf. Btn insanlar ayrm gzetmeksizin seven; insan cl. hmanistleme, [hmanist-le--me] is. Hmanist du rumuna gelme eylemi, hmanistlemek, [hmanist-le--mek] gsz. f. [-ir] Hmanist zellii kazanmak; hm anist olmak, hmanizm, [Lat. humanus (nsan) > Fr. hum a nisme] is. 1. Yunan ve Latin dillerine dayanan retim metodu. 2. Yntem ve felsefesini on altnc yzylda A vrupada gelien ilka metinlerinin in celenmesinden alan dnce akm. 3. nsandaki temel niteliklerin gelitirilm esini ama edinen zihn ve felsef akmlarn tm. [ML] 4. nsan kiiliine btn ynleri ile sayg duyma; insanlar sevme l ks; insanclk, httmanizma, [Lat. humanisma] is. Hmanizm, hmayun, [Far. hm (kutlu) > hm yun Ojit-] (huma:yu:n) {OsT} sf. 1. Kutlu; uurlu; mutlu. 2. Hkmdar veya padiahla ilgili; padiaha, hkm dara ait. 3. mz. K lasik Trk mziinde dgh per desinde karar klan bir makam. 4. tekst. A star ola

rak kullanlan yumuak ve iyi cins pamuklu bir do kuma tr. 5. {az} Amerikan bezi; patiska. [DS] hmayunnme, [Far. hmyn-nme ubj^Uj,] (hma:yu:nna:me) {OsT} is. Padiahn bir hkm dara gndermi olduu mektup, hmbek, -i [tmb (yans.) > tmb-ek] {az} is. H yk. [DS] hmbl, [? hmbl] {az} sf. Pis boaz. [DS] httmcnmek, [hm-c-n-mek ?] {az} dnl. f. [-r] Dvmeye kalkmak. [DS] hmermek, [hm-er-melc] {az} gsz. f. [-ir] Kar koymak; srtarmak. [DS] hmeze, [Ar. hmeze o_^j.] {OsT} is. eytani vesvese; eytanca kuruntu. 0 Hm eze Suresi, K u r an- Kerim 'in 104. suresi. hm krm ek', [hiim-kr-mek] {az} gsz. f. Ses kararak burun tem izlemek veya silmek. hm krm ek , [hm-kr-mek] {az} gsz. f. fkeli fkeli sylenmek. [DS] humma, [Ar. hmm {OsT} [-r] [DS] [-r]

/ U ^] (hiimma:) {OsT} is.

1. Stma. 2. Hastalk yznden vcutta meydana gelen ate. 3. Nbetli hastalk, hmmen, [Far. gmn [Tietze] => hmmen] {az} is. Dnce. [DS] hmmeyat, [Ar. hmmeyt o L ^ ] (hmmeya:t) {OsT} is. 1. Stmalar. 2. Hastalk ateleri. 3. Nbetli hastalklar. hmum, [Ar. hemm > hmm p . ^ ] (hmu:m) {OsT} is. zntler; skntlar; kayglar, hmumet, [Ar. hiimmet c ^ ^ * ] (hmu.met) {OsT} is. leri yallk.. hm rm ek1 [hm-r-mek] {az} gsz. f i [-ir] B iri , sine kzarak saldrmaya hazrlanmak. [DS] hmrm ek2, [hm-r-mek] {az} gl. fi. [-r] 1. orba tasm baa kaldrarak dikip imek. 2. Acele yemek. [DS] hm rtlek1 -i [hm-r-t-le-k] {az} is. Grtlak. , [DS] hmrtlek2, -i [hm-r-t-le-k] {az} is. Aalarn ilkbaharda vermi olduu taze srgnler. [DS] hmrt, [hm-r-t] {az} is. Yava sesle konu ma. [DS] hn, [hm / hin / hn (yans.)] is. Burundan soluk al may, soluk basnc ile burun silmeyi ve burundan konum a srasnda kan sesleri anlatan kk. [Zlfi kar] hiin-kr-mek hnbet, [Ar. mmet] {az} is. mmet. [DS] hnc, [knc] {az} is. Susam. [DS] hndr, [? hndr] {az} sf. (Boy ve da ykseklii iin) yksek; uzun. [DS] hnelmek, [hn-el-mek] {az} dnl. fi. [-ir] G eli mek; ilerlemek. [DS]

HN

I M H R E E S M 2020
Osmanl camilerinde padiahlarn nam az klmalar iin yaplan blme. hnkrbeendi, [Far. hnkr + T. been-di] is. Pat lcan ezmesi. hnkr, [Far. hnkr! ^jLS-J-] (hnk.ri;) {OsT} sf. Padiahla ilgili; padiaha ait olan. & hnkr k t, {OsT} tar. im paratorluk dneminde sadrazam larn padiahlara yazdklar yazlarda kullandkla r zel ve iyi cins bir kt; arz kd. hnkrmek, [hn (yans.) > hn-kr-mek] {az} -* hmkrmek. [DS] hnmek, [hn-mek] {az} g sz.f. [-er] Ylmak. [DS] hnnap, -b [Ar. unnb v ^ ] bot. 1. Ayr anak yaprakl iki eneklilerden byk bir aa; ide, (Zizyphus jujuba). 2. Bu aacn krmz kabuklu, sert ekirdekli, zeytin iriliinde, gzn olgunlaan meyvesi. hnnapgiller, [hnnap-gil-ler] is. bot. rnek bitkisi hnnap olan, ayr ta yaprakl ve iki eneklilerden scak lkelerde yetien bir bitki familyas, (Rhamnacea). hnnaps, [hnnap-s] sf. H nnaba benzer; hnnap gibi. B hnnaps halka, anat. K rek kem ii ze rindeki ukur evresinde y e r alan ve bu ukurun derinliini arttrmaya yarayan telsel kkrdak hal ka. hnnek, -i [hn(n)-ek] {az} sf. (Kii iin) gz korkan; gze alamayan. [DS] hnsa, [Ar. hnsa J ^ ~ ] (hnsa:) {OsT} sf. 1. Hem erkeklik hem de diilik kromozomlar tayan; ift cinsiyetli; er dii; erselik. 2. Kadn gibi olan erkek; efemine. 3. is. bot. Ayn iekte dii ve erkek or ganlarn bulunm as durumu. S hns-i mkil, {OsT} H er iki cinsiyet organm tamakla birlikte biri dierinden fa rk l bir eylemde bulunamayan]] fans-i recl, {OsT} Erkeklik fonksiyonlar daha ok olan hnsa; erkek hnsa]] hns-i nis, {OsT} K adnlk fonksiyonlar daha ok olan hnsa; dii hnsa. hnsaiyet, [Ar. hnsaiyyet o-yc^-/ 1 {OsT} is. Ayn ahsta ayn zamanda hem erkek hem diilik zelliklerinin bulunmas durumu; er diilik; erselik olma; hnsalk. hniik1, - [hn-k] {az} sf. (Kii iin) sklgan. [DS]^ hnk, - [? hnk] {az} is. zbe ve kuytu yer; gne grm eyen yer. [DS] hnk3, - [hn-k] {az} sf. (Su iin) lk. [DS] hp, [hop / hp / hup / hp (yans.)] is. Attra attra yem ek yemeyi, dolu dolu yudumlarla imeyi ve bu sradaki kaba ve grgsz hareketleri anlatan kk. [Zlfkar] hp-le-t-mek, hp-ii-le-mek hpkrmek, [hp-kr-mek] {az} gsz. f. [-r] f lemek. [DS]

hner1, [Far. hner y] {OsT'} is. 1. Beceriklilik; us talk; maharet; marifet. 2. B ir sanat ve ustalk gs terisi olarak ortaya kan. S hner-dr, (OsT) H ner sahibi.|| hner-fr, {OsT} Hiiner satcs.|| hner gstermek, Bakalarnn yapam ayaca bil ii yapmak; ustaln ortaya koymak; becerisini sergilemek. || hner-mend, {OsT} Hnerli; becerik li,|| hner-m endn, {OsT} Hnerliler; becerikli ler]|| hner-m end, {OsT} Hnerlilik; erdem lilik.|| hner-nm e, {OsT} Hnerler kitab]] hnernm , {OsT} H ner gsteren]] hner-perver, {OsT} Sanatsever.|| hner-pervern, {OsT} Hneri seven ve koruyanlar.|| hner-perver, {OsT} H nerli olu; ustalk.|| faner-pe, {OsT} Hnerli.\\ hner satmak, {OsT} Sahip olmad bir yetenei, beceriyi varm gibi gstermeye kalkmak,|| hner-ver, {OsT} iini bilen; iinin ehli.|| hnervern, {OsT} H nerli kimseler; artistler]] hnerver, {OsT} H ner sahibi olu; artistlik. hner2, [? hner] {az} is. Huni. [DS] hnerli, [hner-li] sf. 1. Hneri olan; elinden i gelen. 2. Hnerle yaplan; ustalkla yaplm, hnersiz, [hner-siz] sf. 1. Hneri olmayan. 2. Elin den hibir i gelmeyen; beceriksiz. 3. Yapmnda herhangi bir sanat ve ustalk zellii olmayan; bas makalp. hng, [hang / hank / heng / hm g / hnk / hing / hong / hng / hnk / hun / hng (yans.)\ is. Kahkahayla ve katla katla glmeyi anlatan kk. [Zlfkar] hiing-iir hngr, hing-r-de-mek hnglme, -ci [hng-l-me] {az} is. Tahteravalli.
[ D S ]

hngr [hng (yans.) > hng-r] is. Katlarak ala ma srasnda karlan ses. S hngr hngr, (Alam ak iin) yksek sesle ve hkra hkra. hngrdeme, [hng-r-de-me] is. Y ksek sesle ka tlarak alama, hngrdemek, [hng-r-de-mek] g sz.f. [-r] [-d(u)yor] Y ksek sesle ve katlarak alamak, hngrt, [hng-r-t] is. Y ksek sesle ve katlarak alarken karlan ses. hnkr, [Far. hnkr _>l^-] (hnk:r) {OsT} is. m paratorluk dneminde yalnzca padiahlar iin kul lanlan unvan; hkmdar; sultan. S hnkr defte ri, {OsT} tar. Saraydaki erkek ve kadn memurlarn, hizmetilerin adlarnn yazld defter]] hnkr gemisi, {OsT} dnz. Padiahlara mahsus bir tr batarda]] hnkr im am, {OsT} tar. Namazlarda p a diahlara imamlk eden kimse.]] hnkr imam gibi, Kendini nemli bir kiiymi gibi gsteren. || hnkr kalfas, {OsT} tar. Padiahlarn hizmetle rini gren kadnlara verilen isim]] hnkr kay, {OsT} dnz. Padiahlarn gezm e ve ziyaretlerde kul land zel kayk]] hnkr mahfili, {OsT} mim.

o i m m M 2021
hiipleme, [hp-le-me] {az} is. Y udum. [DS] hplemek, [hp-le-mek] {az} g l.f. [-r] [-l()-yor] Scak ay, kahve gibi iecekleri ses kartarak i mek; hprdetmek. [DS] hpletmek, [hp-le-t-mek] {az} gl. f [-ir] 1. abuk imek. 2. Yudum yudum imek. [DS] hpliimen, [? hplmen] {az} sf. Akll. [DS] httppttlfi, -cii [hp(p)-l-] {az} is. Omuz. [DS] hpttl, [hp-l] {az} sf. (Kii iin) iman. [DS] hr, [Ar. harr (erbet brakma) > hrr _^] {OsT} sf. 1. Kle olmayan. 2. Tutsak olmayan. 3. H ibir bask ve etki olmadan kendi dncesine gre eylem leri ni seebilen. 4. Yabanc bir devlet veya bir gcn basks altnda bulunmayan; bamsz; mstakil. 5. Kanunlarn ve toplum un kurallarnn dna kma dan, hibir baskya uram adan serbest hareket ede bilen; zgr, hr dnya, Sovyetler Birlii da lmadan nce Varova p akt lkelerine karlk olarak Nato yesi gelim i lkelerin kendilerine verdii isim. || hr dnce, Yalnz insan aklnn egemen olduu, din ve toplum dogmalarnn dn da kalan dnme eylemi; zgr dnce. || hr dnceli, Bask ve etkilerden kurtularak yalnzca akl ile hareket eden; zgr dnceli,|| hr teeb bs, zel giriim. hrde, [? hrde] {az} is. Eskiden koyun saysna gre denen bir vergi. [DS] hre, [Far. krre] {az} is. Eek yavrusu; spa. [DS] hrer, [Ar. hirre > hrer jy>] {OsT} i. Dii kediler, hriyet, [Ar. hviyet] {az} is. K im lik belgesi. [DS] hrle, [? hrle 4) ^ ] (h:rle) {eAT} is. bot. Hayvan yemi olarak kullanlan bir tr burak, hrlemek, [hr-le-mek] {az} gsz. f. [-r] 1. (Ate iin) birden alev almak. 2. Birden sinirlenmek. [DS] hrlk, - [hr-lk] is. H r olm a durumu; zgr lk; hrriyet. hrmet1, [Ar. hrm et c~_^] {OsT} is. B ir bye veya deere kar duyulan sayg; deer verme; iti bar etme; ikram; izaz. S hrm et etmek, Sayg duymak; saygl olmak.\\ ...in h rm etin e,... in hat r iin; onun hatrn s ay ar ak.\\ hrmet2, [Ar. hrm et c~oy -] {OsT} is. eran haram olma durumu; haramlk; haram olu, fi1 hrmet-i galza, {OsT} fkh. kere st ste boandktan sonra kadn ve erkek arasnda bir daha evlenmeyi yasaklayan haramlk.\\ hrm et-i hafife, {OsT} fkh. Birinci ve ikinci boanma dolaysyla eskiden kar koca olan kadn ve erkek arasndaki haramlk.\\ hrmet-i hafiye, {OsT} fkh. Boanm a dolaysyla kadnn eski kocasna haram oluu.|| hrmet-i raza, {OsT} fkh. B ir ocua s t verilmesinden do lay evlenmeyi ya sa k klan haramlk.\\ hrmet-i mushere, {OsT} fkh. Evlenm e dolaysyla elerin

HR

baz yaknlar arasnda oluan haramlk.\\ hrmeti muvakkate, {OsT} fkh. Eler arasnda geici bir sre olan haramlk.\\ hrmet-i mebbede, {OsT} fkh. Nikh srekli yasaklanan kadnlarda olduu gibi ebed olarak haram olu. hrmeten, [Ar. hrm eten i_^] (hrm eten) {OsT} zf. Sayg olsun diye; sayg gerei olarak, hrmetkr, [Ar. hrmet + Far. kr jlS^v~] {OsT} sf. Sayg gsteren; saygl olmasn bilen; saygl, hrmetkrane, [Ar. hrm et + Far. -krne ^_j (hrmetkra.ne) {OsT} zf. Saygl olarak; hrmet gstererek. hrmetkrlk, [hrmetkr-lk] is. Saygl olma du rumu. hrmetli, [hrmet-li] sf. Sayg gsteren; sayg du yan; saygl; hrmetkr. hrmetlice, [hrmet-li-ce] sf. Olduka byk, hrmetsiz, [hrmet-siz] sf. Sayg gstermeyen; say gsz. hrmetsizlik, -i [hrmet-siz-lik] is. Saygsz olm a durumu; saygszlk, hrp, [hrp / hrp (yans.)\ is. Kaba ve grgsz biimde yeme ve ime anlatan kk. [Zlfikar] hrp-le-mek, hrp-t-mek hrplem ek, [hrp--le-mek] {az} gl. f. [-r] -* hplemek. [DS] hrpm, [hrp-m] {az} is. Yudum. [DS] hrptmek, [hrp-t-mek] {az} gl. f. [-r] - hp lemek. [DS] hrre, [Ar. hrr > hrre o y-] {OsT} is. H r kadn; k le veya cariye olmayan kadn, fi1 hrre-i mkelle fe, {OsT} Rtne ermi kadnlar. hrriyet, [Ar. hrr > hrriyet c^.y~] {OsT} is. 1. H er hangi bir bask, zorlama ve snrlama olmama du rumu; zgrlk. 2. Hibir yabanc lkenin bask ve etkisi altnda bulunm ayan devletin durumu; bam szlk; istiklal. 3. Tutsak olmayan kimsenin duru mu. 4. huk. Y asak edilmeyen her eyi yapabilme gc; yasaklayc veya kstlayc kurallar dnda kendi kararn kendisi verebilm e ve bu karara gre davranabilme durumu. 5. Engellenmeden dilediini yapabilme gc. 6. Kiilere tannan ve belli bir alanda hareket serbestlii veren haklarn tm. 7. (Nesneler iin) fiziksel bir engel ve zorlama yoklu u. 0 hrriyet-i bedeniye, K iisel zgrlk.\\ hrriyet-i m aneviye, {OsT} nan, vicdan ve dnce zgrl.\\ hrriyeti semek, (Tutsak iin) bask dan kurtulm ak ve zgrl elde etm ek iin g iri imde bulunarak zgr duruma gelmek. || hrriyet kilimi, {az} A far kilimlerinden biri. [DS] hrriyeti, [hrriyet-i] sf. Siyasi ve dnce alann da hrriyeti savunan kimse; hrriyet yanls; zgr lk.

HR

O lM

I lC t M

2022

h rriy etilik , -i [hrriyet-i-lik] is. Hrriyeti olma durumu; zgrlklk, h rriy e tp e rv e r, [Ar. hrriyet+Far. perver jj j j c o ^ ] {OsT} is. Hrriyet taraftan olan; hniyetine dkn olan; zgrlk, h rriy e tp e rv e ra n , [Ar. hniyet+Far. perevrn 01jjjj] (hrriyetpervera:n) {OsT} is. Hrriyetseverler. h rriy e tp e rv e ra n e , [Ar. hrriyet + Far. perverne (hrriyetper\>era:ne) {OsT} zf. Hrri yetine dkn olana yakr biimde, h rriy etp e rv erlik , [hrriyetperver-lik] is. Hrriyeti ne dkn olma durumu; hrriyet taraftan olma durumu; zgrlklk, h rriy etsiz, [hniyet-siz] sf. Hrriyeti olmayan; kle; tutsak; zgr olmayan, h rriy etsizlik , -i [hrriyet-siz-lik] is. Hrriyeti ol m am a durumu; klelik; tutsaklk; zgrlkszlk. h rse t, [Ar. furat] {az} is. Frsat, fi1 h rs e t yesiri, {az} Frsat. [DS] h rt k , - [kr()t-k] {az} is. . [DS] h r , [Ar. h r> hr jjy ~ ] (hu.ri:) {eAT} is. Huri. h r , [? hr] {az} is. 1. Aa dibine dklm rk meyve. 2. Hoaf. [DS] h r m ek , [hr--mek] {az} ite, f. [-] Yara rak dmanl srdrmek. [DS] h ry a , [hurra ? / hrya (yans.)] (h rya) zf. Hep birden; cmbr cemaat; kalabalk bir ekilde. S1 h ry a etm ek, (Bir yerden karken veya bir yere girerken) birden atlmak, koumak; hcum etmek. h ry e, [br-ge > hrge / hrye ?] {az} is. Deriden yaplm yiyecek antas; daarck. [DS] hs, [hs / hs (yans.)] is. Binek hayvanlarn dur durma, kovalama, susturma ve yrtmek ya da ift letirmek iin kkrtma nlemi, hs-mek, hs(s)k-le-m ek hsam , [Ar. hsm {OsT} is. yi bilenmi, kes {OsT} is. kin kl, h s m d-dn, {OsT} -* hsamettin. h sam ettin , [Ar. hsm ed-dn jjjJ I D inin keskin klc, h sa r, [Ar. hosr askeri. hseyn, [Ar. hseyn {OsT} is. Kk sevgili, (hsa:r) {OsT} is. Atl Alman

hiism ek, [ks-mek > hs-m ek / hs-mek] {az} gsz. f. [-er] Susmak. [DS] hssk, - [hs(s)-lc] {az} is. St dal kabu undan yaplm a ddk. [DS] h ssklem ek, [hs(s)-k-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(ii)-yor] kz vendire ile drtmek. [DS] h sn, [Ar. hsn / hsn {OsT} sf. 1. Gze ho ve gzel grnen; duyular okayan; iyi; gzel. 2. is. Gzellik; iyilik. 3. H er trl kusurdan uzak ol ma; tamlk; olgunluk, fi1 h sn-m z, {OsT} 1. G zellikle yorulmu; ok gzel. 2. B ir tr lale.|| h sn -v er, {OsT} Gzellik artrc.|| h sn -b d , {OsT} yi davranlar; naziklik.\\ h sn -i d b , {OsT} Gzel terbiye; gzel grg.]] h sn-i ah lk , {OsT} A hlak gzellii; drstlk.\\ h sn -i ak b et, {OsT} Gzel ve mutlu son.\\ hsn-i beyn, {OsT} fade gzellii.|| h sn -i cret, {OsT} yi ve gzel kom u luk..|| hsn-i en d m , {OsT} Vcut, beden gzellii]] hsn-i hl, {OsT} -* hsnhl.|| h sn-i hl v a ra k a s, {OsT} -* hsnhl kd.|| hsn-i h arek et, {OsT} yi ve gzel davran.|| h sn -i h at, {OsT} hsnhat.|j h sn -i hisl, {OsT} yi huylar.|| hsn-i h itm , {OsT} yi sona erme.|| h sn -i hizm et, {OsT} yi i grm e.|j h sn -i h u lk , {OsT} yi huy, iyi karakter.\\ h sn -i ib a re t, {OsT} Gzel hazrlanm me ti n i hsn-i ib tid , {OsT} ed. B ir kitabn ba tara fn a konulan o kitabn iindekileri zetleyen gzel szler. || hsn-i id re, {OsT} yi ynetim .|| hsn-i im tiza, {OsT} Bakalar ile uyuma; iyi geinme; badama.]] h sn -i insicam , {OsT} D zgn ve akc slup]| h sn -i ind, {OsT} 1. ed. Gzel okuma. 2. Gzel konuma. 3. B ir dili gzel syleme sanat. || h sn-i intizm , {OsT} Dzenlilik; iyi dzen]] hsni istim l, {OsT} yi kullanma]] h sn -i itib r, {OsT} iy i itibar gsterme; ok deer verme; iltifat etme]] hsn-i i tik d , {OsT} Tam inan]] hsn-i k ab l, {OsT} -* hsnkabul.|| hsn-i lik a , {OsT} Yz gzellii.]] h sn -i m ak al, {OsT} Sz gzellii,| hsn-i m a k ta , ed. Bir gazelde son beyitten nceki beyit.|| h sn -i m a nev, {OsT} gzellii. || hsn-i m a tla , {OsT} ed. B ir gazelde ikinci beyte verilen ad. || h sn-i m atleb, {OsT} 1. Konuya gzel giri. 2. B ir istee gzel balang yapma. 3. (Konumada) istei ifadeye gzel biimde balama]] hsn-i m eyeln, {OsT} Sevgi gzellii.]] h sn -i m um ele, {OsT} yi davranma.|| h sn -i m u eret, {OsT} yi davran]] h sn -i n a z a r, {OsT} Takdir etme; v me]] h sn -i netce, {OsT} yi sonu]] h sn -i niyet, {OsT} yi niyet. || h sn -i r e y, {OsT} Salam ve kk l gr; iyi kanaat.]] h sn -i sad, {OsT} 1. Ses g zellii. 2. Gzel ses.!] h sn -i sflret, {OsT} 1. Yz gzellii. 2. Gzel yz. || h sn -i s r, {OsT} D g rne ait gzellik]] h sn -i slk, {OsT} Namuslu luk; drstlk]] h sn -i h ret, {OsT} yi tannma]] h sn -i ta b a t, {OsT} yi zevklere sahip olma. | h sn -i t a b ir, {OsT} Syleyi gzellii]] hsn-i

hseyn, [Ar. hseyn LS^ ~ ] (hseyni:) {OsT} is. 1. Eskiden kadn elbiselerini sslemekte kullanlan ipek, yn veya pam uk erit vb. 2. mz. Klasik Trk musikisinde dgh perdesinde karar klan basit bir makam. 3, Trk mziinde mi notas, h sey n iairan , [Ar. hseyn-'arn jlj^ s (hseyni:ai.ra.n) {OsT} is. mz. Trk mziinden birleik bir makam.

I)ffitllSK . 22 K 03
tahallus, {OsT} ed. Olaan bir eyin oluunu ha yalden gzel bir sebebe balama; hsn-i talil. || httsn-i takvim, {OsT} 1. En m kemm el ve doru dzen ve yol. 2. E n gzel ve mkemm el biimde yaratlm olan insan.|| hsn-i talil, {OsT} ed. Bir iirde iki ayr kavram ve olay arasnda en gzel balanty kurma sanat.\\ hsn-i tedbr, {OsT} Ye rinde ve hesaplca alnm tedbir.\\ hsn-i tefsr, {OsT} yiye yorm a; yerinde yorum.\\ hsn-i telkk, {OsT} -* hsn-i telakki. || hsn-i tesadf, {OsT} M utlu rastlant.|| hsn-i tesr, {OsT} yi etki; gzel etki. || hsn-i tevecch, {OsT} 1. yi muamele; iyi niyet. 2. Sevgi ile kark beenme. || hsn-i zan, {OsT} B ir kimse hakknda iyi zanda bulunma; iyi kanaat sahibi olma. || hsn n, {OsT} Gzellik ve zarafet.|| hsn ak, {OsT} Gzellik ve ak.|| hsn kubh, 1. Gzellik ve irkinlik. 2. H anef fkhnn en nemli konularndan biri.|| hsn letafet, {OsT} Gzellik ve holuk. hsna, [Ar. hsn > hsn ok gzel; en gzel, hsn, [Ar. hsn ilgili; gzellie ait. hsniyat, [Ar. hsnyt U -> -] (hsni.ya.t) {OsT} is. Gzel olan iler, hsniye, [Ar. hsnyye
4^-=-]

veya olay iyi karlama; iyiye yorma; olumsuz bul mama. httsnyusuf, [Ar. hsn-i ysuf i**y. (h snyusuf) {OsT} is. bot. Karanfilgillerden bahelerde ss bitkisi olarak yetitirilen bir tr karanfil; kr karanfili, (Dianthus barbatus). hsr, [Ar. hsr {OsT} is. 1. Zarar; kayp. 2. So yut ve somut kayplar karsnda duyulan iddetli ac. hsran, [Ar. hsr > hsran jl j (hsra:n) {OsT} is. i-] 1. Zarar; ziyan; kayp. 2. Beklenilen eyin elde edi lememesinden duyulan ac; mahrum kalma; yok sunluk. 3. Bir olay karsnda duyulan gl zn t, ac. hsrana uramak, Yaplan bir i veya giriimden beklenilen sonucun elde edilememesi yznden byk znt duymak; ok zlmek. hsrev, [Far. husrev padiah; sultan; kaan, hsrevan, [Far. husrevn (hsreva:n) {OsT} (hsreva:ne) is. Gl padiahlar; gl sultanlar, hsrevane, [Far. husrevne {OsT} sf. ve zf. 1. Hkmdara yakr biimde; h kmdarca; hkmdar gibi. 2. (H byk yazlr) m ehur Pers hkmdarlarndan H sreve benzer nitelikte. hsrevani, [Far. husrevn Jj~ ^] (hsreva:ni:) {OsT} sf. Hkmdarlara layk grlecek kadar g zel, ho. hsrev, [Far. husrev (hsrevi:) {OsT} is. Hkmdarlk; padiahlk; sultanlk, hsm, [ks-m / Ar. huum (dmanlar)] {az} is. Kin. [DS] hsn, -sn [Ar. hsn / hsn {OsT} sf. 1. Gze ho ve gzel grnen; duyular okayan; iyi; gzel. 2. is. Gzellik; iyilik. 3. Her trl kusurdan uzak olma; tamlk; olgunluk. S - hsn. hsr, [? hsr] {az} is. 1. Kei kl veya koyun y nnn iyisi alndktan sonra geri kalan dknts. 2. . Pamuun kt ksm. 3. B ir eyin kts; d knts. 4. sf. ok kk; gerektii gibi geliem e mi. [DS] h, [h / h (yans.)] is. Hayvanlar, zellikle k pekleri, kovalama, durdurma, kkrtma nlemi. h-k-tr-mek hg, [Yun. fuski] {az} is. 1. Gbre. 2. plk; gbrelik. 3. Olgunlamam meyve. [DS] hg etmek, {az} A lt st etmek; kartrmak. [DS] hh, [h+h] {az} is. 1. Aptal; salak. 2. Y ol suz cinsel ilikilere arabuluculuk eden. [DS] htthlemek, [h+h-le-mek] {az} gl. fi [-r] [l() -yor] Aldatmak; avutmak. [DS] {OsT} is. Hkmdar; ah;

(hsna:) {OsT} sf.

(hsni:) {OsT} sf. Gzellikle

(hsni:ye) {OsT} sf. (h snha:l)

Gzellikle ilgili; gzellie ait. hsnhl, -li [Ar. hsn-i hl J U {OsT} is. B ir kimsenin yaaynda yasaya aykr davran ile toplum kurallar bakm ndan uygunsuz tutum olmamas durumu; iyi hl. f? hsnhl k d, B ir kimsenin yaaynda kt bir durum ol madm, doru ve drst bir kim se olduunu be lirten belge; iyi hl kd; hsn-i hl varakas. hsnhat, -tt [Ar. hsn-i hatt j - H (h snhat) {OsT} is. Gzel yaz sanat, httsnkabul, -l [Ar. hsn kabl (gzellik ve ka bul) j (h snkabu:l) {OsT} is. yi kar H lama; gler yz gsterme, fi1 httsnkabul gster mek, Gelen birisini gler yzle ve nazik bir ekilde karlamak; gler y z gstermek. httsnkuruntu, [Ar. hsn-i +T. kuruntu y-\5) y j H (hu snkuruntu) {OsT} is. H erhangi bir art niyet gtmeksizin bir olay veya durumu kendi lehine ve iyiye yorumlama, hsnniyet, [Ar. hsn-i niyyet (h 'sniiniyet) {OsT} is. Bir kii veya konu hakknda hibir kt dnce ve niyet tam ama; iyi niyet; yrek temizlii; hsntelakki, [Ar. hsn-i telkki j ( k ler kaln sylenir, h sntelkki:) {OsT} is. B ir durumu

IMIRSM
yamur yama,

2024

hfike, [? hke] {az} is. 1. M eyvelerin yenilmeyen ksm. 2. Suyu sklm zm posas. [DS] hk, [? hk] {az} sf. 1. (Meyve iin) burumu, rm, ie yaramayan. 2. is. Paavra. [DS] hkre, [Yun. ksystra (rende, kaa) > Far. ktere o iS" => hkre] {az} is. M arangoz rendesi. [DS] hlemek, [h-le-mek / ho-la-mak] {az} gl. f. [er] [-l()-yor] Kpei kkrtmak. [DS] hktrm ek, [h-k-tr-mek] {eAT.} gl. f. [-r] Kkrtmak. hm, [h-m] {az} is. Kuku; kuruntu; korku. [DS] hm lenmek, [hm-le-n-mek] {az} dnl. f. [ir] rkmek; korkmak; kukulanmak. [DS] httnt, [hn-t] {az} is. Rendeden dklen krnt; rende tala. [DS] httr, [h-r ?] {az} is. Meyve, sebze kspesi. [DS] htt, [h-] {az} is. Sz getirip gtren. [DS] hyar, [Ar. hyr jU~*] (hya:r) {OsT) sf. Akl banda; akll uslu, hyarane, [Far. hyrne tsljLi*] (hya:ra:ne) {OsT} zf. Akllca; akll gibi, hyari, [Far. hyr lSjI *] (hya:ri:) {OsT} is. Aklllk. Ht, [Ar. uhud > T. ht] {OsT} is. ok imi, kabarm nesneleri anlatrken kullanlan, kendisine benzetilen Uhut da, fi1 H t da gibi imek, ok gzel kabarmak; ok imek. htaf, [Ar. htf <Jbj] (hta:f) {OsT} is. Seslenme; arma. htame, [Ar. htme -ul^*] (hta.me) {OsT} is. Kr pnt; kesinti; yonga, hthiit, [Ar. hdhd -uj^>] {OsT} is. zool. 1. Gk kuzgunumsular takmnn avu kuugiller famil yasndan, geni siyah ve beyaz izgili, kzlms renkli, banda iri bir tepelik bulunan, eski dnya nn scak ve lman blgelerinde yaayan, yuvasn aa kovuklarna yapan bcekil bir ku; avu kuu; ibibik, (Upupa epops) 2. Hdhd. htl, [ht-l] {az} sf. (Kii iin) arbal. [DS] htr, [Ar. htr >*] {OsT} is. Budalalk; ahmaklk; ap tallk. httak, [Ar. htik > httk iiU.] (htta:k) {OsT} is. 1. Yrtanlar; yrtclar. 2. Bozanlar; bozucular, htul, -l [Ar. htl J_y*] (htu.i) {OsT} is. Srekli yam ur yama, htum , [Ar. htm px*] (htu.m) {OsT} is. Srekli yam ur yama.

htun, [Ar. htn jy ^ ] (htu:n) {OsT} is. Srekli hvam, [Ar. hvm f l y ] (hiiva:m) {OsT} is. Hayran lk durumu; hayran olu, hve, [Ar. hve y>] {OsT} zm. 1. Teklik nc kii zamiri; o. 2. tasvf. Allah. S hve hvesine, Tam tamna.|| hvesi hvesine, Tam tamna. hvelbaki, [Ar. hvel-bk ^L JIy .] (h velba:ki:) {OsT} is. ounlukla m ezar talarna yazlan ve A llah kastla "Kalc yalnz odur. anlamndaki szce. hveyda, [Far. hveyd 1-^.j*] (hveyda:) {OsT} sf. Aka belli olan; apak; besbelli, hveyza, [Ar. hveyza U*jja] (hveyza:) {OsT} is. 1. shal. 2. Kolera srgn, hviyet, [Ar. hve > O sT hviyyet c j y ] {OsT} is. 1. Bir eyin asl; gerek; hakikat. 2. Bir kiinin kim li i. 3. z benlik; kiilik. 4. Kim lik belgesi. 5. tasvf. lah zellik; doa st g. 6. mz. B ir makam dizisindeki seslerin tiz veya pes taraflarnda bulu nan seslerce snrlandrlm olular; sesin kendisi. S1 hviyet czdan, K im lik belgesi. || hviyetini is pat etmek, Kimliini, kim olduunu yetkili kii ve y a makama inandrc biimde aklayabilmek. h y1, [hay / hey / hiy / h / hy / hy (yans.)] is. Haykrma, barm a anlatan kk. [Zlfkar] hy-krmek, hy-kr- hy2, [hy] {az} is. Top oyunlarnda verilen pas. [DS] hykrmek, [hy-kr-mek] {az} gsz. f. [-r] Zikir esnasnda barmak. [DS] hykr, [hy-kr-] {az} is. Zikir. [DS] hylmek, [hy-l-mek / hl-l-mek] {az} gsz. f. [-r] Zplamak; hoplamak. [DS] hyam, [Ar. hym j>U>] (hya:m) {OsT} is. Azgn lk. S hym- rahm, Kadnlarda ehvet azgnl. hyyam, [Ar. him > hyym j>lj*] (hyya:m) {OsT} is. Sevgiden arm olanlar, hyk, - [hyk] {az} is. 1. Hyk. 2. Piramit gibi ylm ekin sap. 3. Tarladaki ta ynlar. [DS] S hyk kesilmek, {az} Ta kesilmek. [DS] hykmek, [hy-k-mek / hy-k-le-mek] {az} gsz. f. [-er] Kk tepeler zerinden evreyi g zetlemek, [DS] hzal, -li [Ar. hzl Jl>] (hza:l) {OsT} is. Zayflk; arklk. S hzl-i asab, tp. Sinir bozukluu y znden vcutta beliren titreklik. hzema, [Ar. hzema Uy~] (hzema:) {OsT} is. h tiyatl kimseler; tedbirliler, hzi, [Ar. hz <_sy.] (hzi:) {OsT} is. Kedi yavrusu.

I ie iM tf lM .2 0 2 5

HV

hzme, [? hzm a / hrzma] {az} is. Hzma. [DS] hzmttn, [? hzmt] {az} is. Patates. [DS] hzn, [Ar. hzn jj> ] {OsT} is. -* hzn, fi1 hzn-ld, {OsT} Hzn bulam; hznl; kederli; tasa l]] hzn-m z, {OsT} Hzn kark. || hzn-ver, Hzn getiren; kederlendiren.|| httzn-efz, {OsT} Hzn artran. || hzn-engz, {OsT} H zn kopa ran; hzn veren. hzul, -l [Ar. hzl J jja ] (hzu:l) {OsT} is. Zayflk; arklk; bitkinlik, hzn, -zn [Ar. hzn o y ] {OsT} is. 1. znt; i s knts; keder; gnl zgnl. 2. tasvf. Sevince ulaabilmek iin almas gerekli, A llahtan ayr kald iin gnlnde derin ac duyma basama, hznlendirme, [hzn-le-n-dir-me] is. znt duy masna, hznlenm esine sebep olma.

hznlendirmek, [hzn-le-n-dir-mek] gl. f [-ir] Birinin znt duymasna neden olmak; hznl duruma getirmek, hznleni, [hzn-len-i] is. Hznlenmek eylemi veya biimi. hznlenm e, [hzn-le-n-me] is. Hznl duruma gelme. hznlenmek, [hzn-le-n-mek] dnl. f . [-ir] H znl duruma gelmek; zlmek; kederlenmek; znt duymak; tasalanmak, hznl, [hzn-l] sf. 1. znts olan; kederli; tasal. 2. Gnle sknt veren; zntye yol aan, hzzam. [Ar. huzm j1>] (hzza;m) {OsT} is. mz. Klasik Trk mziinde segh perdesinde birleik bir makam. hvitim, [? hvitim] {eT) is. retmen; muallim; retici. [EUTS]

, [I / 1] (:) is. Latin asll Trk alfabesinin on birinci harfidir. Ses olarak kaln (art), dar ve dz bir nl y karlar. --1 [-a- / -e- / -- / -i- /-u- / --] {eT} yap. e. -* -a-. , --2, [-1- / -i- / -- / -U-] }*ap. e. Fiilden fiil treten ek. Fiile devamllk veya tekrar kavram katarak yeni fiiller tretir: kazm ak, srmek, sancmak, ta mak, {eT} (ayn), e--mek (rtmek). -- , [-- / -i- / -- / -u-] yap. e. Fiilden zarf yapan ek. B irleik fiillerden tezlik bildiren vermek fiili ile asl fiil arasna girer: biivernek, yazvermek, dvermek, tutuvermek. --4, [-i- / -u- / --] {eT} {eAT} yap. e. simden fiil yapma eki. Geisiz fiiller tretir, bay--mak (zen gin olmak), ya-u-m ak > --mak,. kak--mak. -i1 [-a / -e / - / -i / -u / - / -y-a / -y-e / -y- / -y-i / -y, u / -y-] {eAT} yap. e. -* -a. -i2, [- / -i / -u / -; -s-i / -s- / -s-u / -s-] ek. e. yelik eki. Getirildikleri isme, ilgi, aitlik, sahiplik kav ramlar katan ve ismi isme balayan tekil nc kii iyelik eki; {eT} {eAT} (ayn): nar aac, (onun) aac, s kayna, eitim bilimi, okulun bahesi, (onun) bahesi, babas, ordusu. -3, [- / -i / -u / - / -y- / -y-i / -y-u / -y-] ek. e. Belirtme durum eki. smi ekimli fiile veya cmle deki fiilimsilere balayan isim ekim ekidir; yk leme durumu eki. smin hal eki; ad durum eki. -i hali eki; {eT} (ayn): evi, okulu, yaylay, iei. -4, [eT. -g > -i / - / -u] yap. e. 1. Fiilden isim tre ten ilek bir ek. Tamam lanm bir iin sonucu veya rn kavram katarak isimler tretir: rt, yak, tak, yap, at, sr, l, t. 2. Belirli bir amala yaplm olan veya bir iin sonucunu ifade eden isimler tretir: say, eki, l, dou, a, dizi, ba ar, bat, ar, oku, yat, gezi. 3. [-1 / -i] {eT} Fiil den isim yapm a ekidir, yar- (yar) -5, [- / -i / -u / -] {eAT} yap. e. 1. Bir ula eki olup -arak, -up, -maa, -m ak iizere anlamlar ile kul lanlr. Yr (yreyerek) var yiir (yrye rek) gel y e l gibi. M antkut-Tayr. 2. -a deerinde

ula eki. "G eyik sram ak ve yelerken atl atl (atlaya atlaya) gitmek. Babsiil-Vast. 3. Eski Trkede zarf fiil eki iken kalplamtr, dah-, uladur-, t(ii)r-. 4. {eT} Z arf fiil eki. S - bil mek, {eAT} Yeterlik fili yapar; -abilmek. Ne m al albildim (alabildim) ne sim ne zer / Yanmda bulundu bu birka gher. Sheyl Nevbahar. -6, [-1 / -i / -u / - / -y- / -y-i / -y-u / -y-] {eAT} ek e. 1. smin ynelme durumu -a " deerinde kulla nlr. Yrden ayr grp ahm la gzm yan / Hep denizler her bulut alar acr kamu beni (ba na). " Divan- Trk-i Basit. 2. smin bulunm a du rumu -d a " deerinde kullanlr. Grme inisin sen an ey b-haber / ik i geyik bir yeri (yerde) otlar g ezer." Ruen Divan. 3. smin ykleme durumu deerinde kullanlr. 4. -lmca; -l kadar. 1, [ ] (:) {eT} e. Hayr. [DLT] 2, [ T / yi] (t:) {eT} is. 1. Orman; aalk yer. [ETY] [EUTS] [Gabait] [Tekin] 2. Aa. [ETY] [EUTS] 3. Bitki; nebat; ekin. [ETY] [EUTS] [Gabain] [Tekin] fi> bar ba, Ormanl zirve.|| ga, Aa. [EUTS]|| targ, Nebat; ekin; bitki. [EUTS]|| ta, 1. Dars. 2. D a bayr. 2. Orman. 3, [ ] (;) {eT} is. Turuncu renkli kuma. [DLT] 4, [] (:) {az} nl. Anlamadm, tekrar et anlamnda sylenir. [DS] b, [b (yans.)] is. avu kuu vb. kularn tn ve seslerini anlatan kk. [Ztilfkar] b+b-k, b+b-k demek ba, [Far. b (su) > ab > ba ?] is. Nem; iy; az yalk, balanmak, [ba-la-n-mak] dnl. f. [-r] N em len mek; az slaklk belirmek. banmak, [ba-n-mak] {az} dnl. fi [-r] Ge kal mak. [DS] bdm mak, [b-d-n-mak] {az} dnl. f i [-r] Kt bir alkanlk edinmek. [DS] b, [? b ] {az} sf. 1. Sinsi; kurnaz. 2. Sar ve dilsiz. [DS] ibibik1 - [htibbk / ibibik] {az} is. -* ibibik. , [DS]

IBI ib ib ik 2, - [b (yans.) > b-b-k] {az} is. Stma n beti geiren kim senin m eyle birlikte titrerken kard ses. [DS] ib ib ik 3, - [? ibibik] {az} is. Usanma; bkknlk. [DS] S ib ib ik dem ek, Usan getirmek. b klam ak, [b-k-la--mak] {az} dnl. f . [-ir] Vurdumduym az olmak. [DS] bl, [()bl (yans.)] is. Oynamay, kmldanmay an latan kk. [Zlfkar] ()bl bl S bl bl, {az} A r tombul; bllk bllk. [DS] blk, [b--lk] {az} is. Dere ve rmaklarda balkla rn barnabildii akntsz yerler. [DS] blm an, [bl-man] {az} sf. 1. Serseri. 2. Yaramaz. [DS] bnm ak, [b-m-mak] {az} dnl. f. [-r] 1. Sra mak. 2. Kprdanmak; kmldanmak. [DS] ibi, [b (yans.) > b-] is. Sallanma, hareket etme ve yava yrmeyi anlatan yansmal gvde. S ibi ibi, {az} (Yrmek in) yava yava. [DS]

s o n

deerinde kullanlr; bir eylemin, zarf fiil eki alm olan eylemin bitim inden sonra olacan ifade eder. Yeni avrat al, ya z biticek (bitince) iek / K i tak vim ie gelm ez iskiyicek (eskiyince). Ferhengname-i Sad Tercmesi. 2. Ula eki olan -ncaya ka d a r" deerinde kullanlr. 3. Bir eylem in yaplm a snn, zarf fiil eki alm eylemin yaplaca ana rastlad durum larda kullanlr; -i-rken deerin de kullanlr. 4. B ir eylem in yaplmasnn, zarf fiil eki alm eylem in getii anda olduunu gsterir; bugnk -dnda, -da iken deerinde kullanlr. 5. Zaman arta balayan ve bugnk -rsa-m / rsa-n ..." deeriyle karlanabilen zarf fiil yapar, ccak, - [()scak] {az} sf. 1. Scak. 2. is. Hamam.
[DS]

-c, [-c /-ici / -c / -ucu] yap. e. 1. Fiillerden isim treten ilek bir ek. Bir ii m eslek olarak yapan veya o eylemi kendisine ura alan semi olan kim se kavram katar: src, satc, altrc g rc, dilenci, tketici, ynetici. 2. i yapan kavra bt, [Ar. bt Jsul] {OsT} is. 1. anat. Omuzun i ve alt m katarak isim ler yapar ve bu isimler sfat olarak da kullanlabilir: akc, zorlayc, zorlayc (sebep), taraf; koltuk alt. 2. bot. Yapraklarn dallarla; dal uyarc, uyarc (etken). 3. Fiilin belirttii eylemle larn da ana gvde ile bititii yerde m eydana gelen ilgili zellikler tayan kavram katarak isimler ya a. par ve bu isim ler sfat olarak kullanlabilir: akc, bkal, [Ar. ikbl] {az} is. Talih. [DS] akc (madde), yakc, yakc (madde), ldrc, l b h k , - [()blk / bllk (yans.) > blk jJ] is. 1. i drc (zehir), bulac, bulac (hastalk), bou m anlk ve yal olmay anlatan kk. [Zlfkar] blk cu, boucu (gazlar). 4. Fiilin belirttii eylemle ilgi blk 2. {az} iman. [DS] 3. {az} Besili; semiz; li ara ve gere isimleri yapar ve bu isim ler eylem iman. [DS] 4. Daha iyi yalanmas iin idi lere bal zellik belirten sfatlar olarak kullanlabi edilmi horoz. 5. {eAT} Enenmi hayvan. 6. sf. Er lir: yanstc, yanstc (yzey), alc, alc (ku). keklik duygusu kalmam olan; idi; hadm.fi1 cck, - [azck] {az} sf. ok az. [DS] b h k etm ek, H orozu idi etmek. || blk blk, ck 1, [ck (yans.)] is. V ck vck olmay, didikleme {az} 1. ok tombul. 2. (Kan iin) pht pht. [DS] yi anlatan kk. [Zlfkar] ck, c()- cc, fi1 c ib rik , - [Ar. ibrik] {az} is. brik. [DS] cc, Hepsi; ii d. || cn ccn k a rm ak , bt, [Ar. bt > bt J ^ )] (bti:) {OsT} sf. 1. Koltuk alt ok ince ayrntlarna kadar incelemek; didik didik etmek.|| cn ccn so rm a k , (Bir kimsenin) so ile ilgili. 2. is. Aa yapraklarnn dallarla bititii yunu, ailesini, durumunu en ince ayrntlarna ka yerden kan iek, dar renm ek iin soru sormak. btiye, [Ar. btiyye *uM] {OsT} is. Koltua ait; kol ck2, - [az-ck > az--ck > acck > cck > ck] {atukla ilgili z} ( ck) zf. 1. ok az; kck; biraz. 2. sf. K -cagaz, [--ca(k)-z / -uca-z / -ce-iz / -ca-az / k para. [DS] ice-ez /- ca-()z-n / -ice-(i)z-in / -nca-az / ck3, - [ck] {az} is. Azm yara.[DS] m ca-z / -mca-(l)z-n] {eA T) yap. e. - -caz. ck tan , [az-()-ck-tan] {az} zf. Birazdan; biraz son -cagz, [--ca(k)-z / -uca-z / -ce-iz / -ca-az / ra. [DS] ice-ez /- ca-()z-n / -ice-(i)z-in / -nca-az / crk, - [? crk] {az} is. Ya tavas. [DS] m ca-z / -nca-()z-n] {eAT} yap. e. Fiillerden z a rf fiil yapan ek; ula eki olan "-nca deerinde -, [-a / -e / - / -i / -u / -] yap. e. -* -. kullanlr. Tan atcaaz (atnca) yine grm idi. , [ / (yans.)] is. Hkrmay anlatan kk. [Zlfkar] -kr-k Sheyl Nevbahar. a, [a] {eT} is. Abla. [ETY] -cagzn, [--ca(k)-z / -uca-z / -ce-iz / -ca-az / ice-ez /- ca-()z-n / -ice-(i)z-in / -mca-az / - angu, [-an-u] {eT} is. ekinme; dikkate alma. [EUTS] mca-z / -mca-()z-n] {eAT} yap. e. -* -caz. an m ak , [-an-mak] {eT} dnl. f. [-ur] ekinmek; -cak, [--cak / -icek / -u-cak / --cek / --n-cak / -i-nkanmak; saknmak; dikkat etmek. [EUTS] [Gabain] cek] {eAT} yap. e. 1. Fiillerden za rf fiil yapan ek; ula eki olan -nca, -d vakit; -diktan sonra" gnm ak, [-m-mak / -km-m ak / u-un-mak]

C E S E M .

IDU

{eT} dnl. f. [-ur] 1. Kaybolmak; yitmek; bozul mak; elden gitmek; [DLT] [ETY] [Gabain] 2. K ur tulmak. [Gabain], 3. Dalmak; kaybolmak; ufal mak. [EUTS] 4. Kaybedilmek; yok edilmek; elden gitmek. [DLT] [KB] 5. Yellenmek; karmak. [DLT] 6. gl. f. Elden karmak; elden karmak; yitirmek. [ETY] [Tekin] [KB] 7. Yakalatmak. [KB] S gmu dmak, {eT} Elden karvermek. grmak, [-r-mak {eAT} g s z .f [-ur] A l almak. gungu, [-un-u-] {eT} sf. Kaybeden. [EUTS] gunmak, [-un-m ak/ -n-mak] {eT} dnl. f. [ur] -* gnmak. [EUTS] iin, [? m] is. Meale. [EUTS] [Gabain] iki, [iki] {az} is. Aa kesm ekte kullanlan iki sapl ve testereli bak. [DS] ikin1, [Far. ahuvn] is. -* kn. ikin2, [-km] is. Aalarn kklerinden kan sr gnler; fkn; pi. knm ak1, [-kn-mak] {eT} dnl. f i [-ur] -* gnmak. [EUTS] knm ak2, [-km-mak] {az} gl. fi. [-r] 1. art mak. 2. Kurtulmak. [DS] krk, - [-kr-k 3y i I] {eAT} is. -* mgrk. lagu, [-lau] {eT} is. Elbise astar; astar. [EUTS] mak, [-mak] {eT} gsz. fi [-ur] Saklanmak; giz lenmek; kaybolmak, d, [d / id / yd] (:d) {eT} is. Koku; misk, daa, [Ar. da 4^U>I] (da:a) {OsT} is. -* zaa. dalamak, [da-l-mak] (dala:mak) {eT} g sz.f. [-r] Son vermek; vazgemek; el ekmek; brakmak; terk etmek. [EUTS] [Gabain] dduk, [d-mak > d(d)-uk] {eT} sf. -* duk. [EUTS] dhak, -ki [Ar. dhk > idhk ilU^.1] (dha:k) {OsT} is. Glme; gldrlme. d1 [Id-mak (brakmak) > d-] (d:) {eT} e. 1. O, lumsuzun kuvvetlendiricisi. [Gabain] 2. zf. Hi; hi bir biimde. [KPy.] 3. Tamamen; tam bir biim de; tm ile; toptan. [EUTS] [KPy.] 4. Fevkalade. [EUTS] 5. Kesin olarak. [EUTS] d2, [? d] {az} sf. 1. M iskin; tembel; hmbl. 2. is. Akl ve bedeni az gelim i kimse. [DS] S d gd, {az} B ir eyin en ince ayrnts. [DS] ddk, - [d (yans.) > d--dk] {az} is. Titreme. S ddk klmak, {az} Souktan titremek. [DS] idik1 [d-k] {eT} sf. -* duk. , idik2, - [? idik] {az} is. Gmlek. [DS] dlmak, [d-mak > d-l-m ak / t-l-mak] {eT} edil. f . [-ur] 1. Gnderilmek. [EUTS] 2. Salverilmek. [DLT] 3. dnl. Boanmak. [DLT]

idim, [idim / tm] {eT} is. 1. Zaruret; ihtiya. [EUTS] [Gabain] 2. Tehlike. [EUTS] [Gabain] dmak, [d--mak] {eT} dnl. f. [-r] Zenginlemek; varlklanmak. [EUTS] dnu, [Id-mak (salmak; brakmak) > d-n-u] {eT} sf. Braklan; salnan. S dnu sa, {eT} Erkein sonradan braklan sa. [DLT]|| dnu ylk, {eT} Yk vurulmayarak braklan hayvan. [DLT] drksz, [Ar. idrk => drk-sz] {az} sf. Becerik siz; elinden i gelmeyen. [DS] d, [d-] {eT} is. Kap. [KB] dmak, [d-mak (brakmak) > d--m ak / y-mak] {eT} ite, f. [-ur] Birbirine armaan vermek; armaanlamak ve bunda yar etmek. [DLT] dtmak, [d-mak > d-t-mak] {eT} gl. f. [-ur] Ko kutmak. [EUTS] dlal, [Ar. dallet > dll / zll J% ^l] (dl.i) {OsT} is. Doruluktan ayrma; artma; azdrma, dll etm ek, {OsT} D oru yoldan karmak; artmak; azdrmak. dlaliyet, [Ar. idlliyyet oJ^U l] (dl:liyet) {OsT} is. nsan azgnla itecek dnceler, dma, [Id-mak > dm] (dma: {eT}) sf. Salverilmi; salnm; serbest braklm. dm ak1, [d-mak] (.dmak) {eT} gl. f. [-ur] 1. Sal mak; serbest brakmak. [DLT] [KB] 2. Gitmesine izin vermek; gndermek. [DLT] [KPy.] [EUTS] [Tekin] [KB] [ETY] [Yknek] 3. Terk etmek; brak mak. [Gabain] [ETY] [KPy.] 4. Neretmek; yay mak. [EUTS] 5. Ulatrmak. [KB] 6. Karmak. [EUTS] [Gabain] dm ak2, [d-mak] (. dmak) {eT} yard. f. [-ur] Tezlik fiili yapar. [ETY] drad, [Ar. trd J^tl] (tra;d) {OsT} is. Biriyle bahse tutuma. dsamak, [d-s-mak] (dsa:mak) {eT} gl. f . [-r] Gndermek istemek. [DLT] ldu, [d-mak (brakmak) > ld-u] (r.du) {eT} is. 1. znt; sknt. 2. Zaruret; zahmet. [DLT] duk, [d-mak (brakmak) > d-uk / y-k] {eT} sf. 1. Salverilen; gnderilen; gnderilmi. [DLT] [Tekin] [ETY] [EUTS] [Gabain] 2. Tanr adna ayin yaparak salverilen hayvan; tanrya adanan; kutsanm hay van. [DLT] [ETY] [EUTS] [Tekin] [Gabain] 3. Kutlu ve mbarek olan; mukaddes; kutsal; aziz. [DLT] [Tekin] [ETY] [EUTS] [Gabain] [KB] B duk kut, {eT} 1. B ir rtbe. [EUTS] 2. ehzadelere verilen isim. [EUTS] || duk tag, {eT} Geitsiz sra dalar. [DLT] dukluk, [d-uk-lk] (duklu:k) {eT} is. 1. Kutsallk. [ETY] 2. Kader. [ETY]

IF f, [f (yans.)] is. flemeyi ve hafif bir esintiyi anla tan kk. [Zlfkar] f-l fl fck, - [f--ck] {az} is. Gn doumu ncesinde tan yerinde grlen kzllk; afak kzll. [DS] fl, [f (yans.) > f-l] is. flemeyi ve hafif bir esinti yi anlatan yansmal gvde, fi1 fl fl, {az} (Rz grn esii iin) yava yava. [DS] flanmak, [f--la-n-mak] {azf dnl. f i [-r] (M ey ve ve sebze iin) rmek; gemek. [DS] ft ft, [ft + Ar. cht] {az} ikil. sf. (Kii iin) kt. [DS] -!gj [_! / -ig t -u / -g] {eAT} ek. e. Ykleme hli eki; belirtme hli eki. gl, [g (yans.)] is. Bebek konum asn anlatan kk. [Zlfkar] g-l-da-n-mak g2, [g / (yans.)] is. Srekli ve hafif bir akmay, esintiyi anlatan kk. [Zlfkar] g-l l, g-l-dak g3, [g / /h (yans.)] is. Ar ve szl olmay ve bu sebeple alamay, inlemeyi anlatan kk. [Zlfkar] tg-m-l, g-la-mak g4, [-] (:) {e l } is. Su. [ETY] g5, [] (:) {eT} is. Acnma bildiren nlem. [ETY] ga, [T (orman) / * (akma, szma) > -a / y / l] {eT} is. Aa. [ETY] [EUTS] [Gabain] [Tekin] ga, [a-l / ya:] (a:) {eT} is. Deme ci; mobilyac; aa. [EUTS] S ga beg, {eT) B ir memuriyet unvan. [EUTS] galanmak, [a-la-n-mak / ya-la-n-mak] {eT} dnl. f. [-ur] Aalanmak, galk, [a-lk / ya-lk] {eT} is. Aalk, gal, [ (su) > -al] {eT} is. Rutubetli toprak. [ETY] gar, [Sod. y r] {eT} sf. 1. Kuvvetli; gl; kudretli [Tekin] [Gabain] 2. Deerli; kymetli. [ETY] 3. Sev gili. [ETY] 4. Gayr; baka; dier. [ETY] gri, ['g (yans.) > -l] {eT} sf. (Suyun ak iin) ar ar. [ETY] S l l, {az} (Svlarn ak iin) srekli ve yava yava. [DS] gldak, - [g (yans.) > gl--da-k] {az} is. Korku ya da heyecan yznden insann iinde oluan tit reme. [DS] gml, [g (yans.) > g-m-l] {az} sf. -* ml. [DS] glamak, [ (yans.) > -l-mak / y-l-mak] (gla:mak) {eT} g sz.f. [-r] 1. Hkrmak; alamak; inlemek; [Gabain], [KPy.] [EUTS] [ETY] [DLT] 2. Yaknmak. [KPy,] glamak, [-l-mak > -la--mak / yla--mak] {eT} ite, f. [-ur] Alamak. [ETY] [DLT] [KPy.] [EUTS] glatmak, [-l-mak > la-t-mak / y-la-t-mak] {eT} g l.fi [-ur] Alatmak, glk, [-lk] {eT} is. Oluk. [ETY] -gma, [-ma / -igm /-gm / -uma / -m a / -m] {eT} yap. e. Eyleyici ad olarak bir ii eden, yapan anlam tayan sfat fiiller yapan ek. lteia sakngma (lecekmi gibi dnp duran)

I M I M E S M 2030
gm ak, [ > -mak] {eT} gsz. f. [-ur] 1. D urgun lamak; tkanmak. [EUTS] 2. (Svlar iin) ar ar akmak. [EUTS] [ETY] 1 [g / (yans.)] is. Srekli ve hafif bir akmay, , esintiyi anlatan kk. [Zlfkar] -l l, -l-dam ak j2, [g / /h (yans.) / eT. (alama)] is. Ar ve szl olmay ve bu sebeple alamay, inlemeyi an latan kk. [Zlfkar] -m-l, --mak 3, D (yans.)] is. Kprdanmay, kaynamay anlatan kk. [Zlfkar] -l l, -r r, 4, [ / h /k (yans.)] is. Soluun kesilmesini, zor solumay anlatan kk. [Zlfkar] -n-mak, -n-k, -()n-k 5, [ / h /k (yans.)] is. Yava yava yrmeyi, srmeyi anlatan kk. [Zlfkar] - 6, [] {az} is. Duman. [DS] a, -c [-a / aa] {az} is. Eskiden kullanlan bir tr uzunluk ls; arn. [DS] al, [-al] {az} is. Topran yal; nem; gnen. [DS] i d ir, [a-mak (yamulmak) > -dr] {az} sf. Eik; yamuk; a. S idir gz, {az} a gz. [DS] drk, - [e-mek / a-m ak > -dr-k] {az} sf. (Kap iin) aralk. [DS] drp, [-dr-p ?] {az} sf. Bir eye dkn olan; alkn. [DS] drmak, [e-dir-mek / a-dr-m ak > -dr-mak] {az} g l.fi [-r] 1. Emek; edirmek; adrmak. 2. (Kap, pencere vb. iin) aralk brakmak. [DS] em ek1 [-e-mek ?] {az} ite, fi. [-ir] Y ar , mak. [DS] emek2, [-e-mek ?] {az} ite, fi [-ir] Gereksiz ve sudan sebeplerle tartmak. [DS] l', [ (yans.) > -l] {eT} sf. -* l, l , [ (yans.) > -l] is. 1. Akarsulardaki durgun mu gibi grnen yava aknt. 2. Akt belli ol mayacak kadar yava akan su. 3. sf. Yava. 0 l l, (Suyun ak, rzgrn esii iin) yava yava; ar ar; belli belirsiz.\\ l etmek, {az} (ok ve ar ykl bir ey iin) yava yava sallanmak. [DS]|| l l olm ak, {az} 1. Korku ve heyecan yznden insann iine bir eyler akar gibi olmak. 2. ok imanlamak. [DS]|| l l pimek, {az} (Et iin) ok pimek. [DS] lam ak, [a-la-mak > -la- mak] {az} gsz. fi [r] (Kays, erik gibi m eyveler iin) kurum aya yz tutmak. [DS] ldam ak, [ (yans.) > -l-da-mak] {az} g l.fi [r] [-d()-yor] (Su iin) yava yava akmak.[DS] ldanmak, [ (yans.) > -l-da-n-mak] {az} dnl. fi. [-r] Bebek konum asna benzer sesler karmak. [DS] m, [ (yans.) > -m] {az} is. 1. Ar; sz. 2. Hastalk; dert. [DS]

0 1 1M 1

S i t M

. 2o 3 i

IH

ml, [ (yans.) > -m-l] {az} sf. Srekli hasta ram ak, [eT. ra-mak > -ra-m ak / rga-mak lkl; dertli. [DS] , . 1 ] {eAT} {az} gl. fi [-r] [-r()-yor] Sarsmak; nk, [ (yans.) > -m-k] {az} is. 1. Byk absallamak. [DS] destteki peklik hli; kabzlk. 2. is. shale yol aan ran, [ (yans.) > -ra-n + ] {az} is. Tahte hastalk; ishal; dizanteri vb. [DS] 3. Herhangi bir revalli. [DS] amala knma durumu. S nk memesi, {az} randrmak, [-ra-n-dr-mak j^ .jjIj-I] {eAT} gl. fi. Basur hastal. [DS] [-r] 1. Sallamak; kmldatmak. 2. {az} A r bir nmak, [ (yans.) > -n-mak] dnl. fi [-ir] 1. eyi kaldra yardmyla yerinden oynatmak. [DS] (Byk abdest veya kadnlar doum yaparken) ge J-\] {eAT} rekli kaslar skmak; knmak. 2. {az} Soluunu ranmak, [eT. r-mak > -ra-n-mak iinde tutarak byk aptes vb. iin kendini zorla {az} dnl. fi. [-r] [eT. -ur] Sallanmak; sarslmak. mak. [DS] 3. {az} A r bir yk kaldrrken veya [DS] buna benzer zor bir i yaparken ses karmak. [DS] rat, [Yun. ergates] {az} is. Irgat. [DS] r, [ (yans.) > -r] is. K prdanma ve kaynam a ratmak, [eT. r-mak > ra-t-mak] {az} gl. fi. [y anlatan yansmal gvde. S r r, {az} (Ka r] Sallamak; sarsmak. [DS] labalk iin) ok ve kaynar durumda. [DS] || r rk, - [? rk / rck] {az} is. 1. Akam ile r ranm ak, {az} (Kalabalk iin) kaynamak. yats arasndaki alaca karanlk. 2. Sabahn alaca [DS] karanl; tan vakti. 3. Karanlk; gece. [DS] rck, [ak-ar-mak > a-ar-mak > r-ck] is. 1. rp, -b [Biz. Yun. gripos [Tietze] y-l] is. 1. dnz. Akam ile yats arasndaki alaca karanlk. 2. Saba Dipten biraz yukarda yzen balklar avlamak iin hn alaca karanl. kurun arlklar taklm ince delikli, torbal b ir tr !', [ (yans.) > --] is. Yava yava gitmeyi, balk a; rp. {eAT} (ayn) 2. {eAT} {az} Yalan; hareket etmeyi anlatan yansmal gvde. S dzen; hile; tuzak. [DS] 3. {az} K olay i yolu; , {az} (ocuun yry iin) yava y a yntem. [DS] 4. {az} Biim; ustalk. [DS] 5. {az} va. [DS] Yetenek. [DS] 6. {az} Gerek d sebep; uydurma 2, [ (yans.) > --] {az} is. ok yem ek y sebep; szde neden. [DS] S rbn bulmak, Yap znden oluan mide ikinlii. [DS] lacak bir iin tam zamann, srasn bilmek; kola tlamak, [t-la-mak] {az} gl. fi. [-r] [-l()-yor] yn bulmak. || rp ekmek, B alk yakalam ak ze (Tahl iin) rzgrda savurarak sam anndan tem iz re atlm olan rb yukar ekmek. || rp evir lemek. [DS] mek, 1. Ustalkla ksa zam anda byk kr sala tmak, [t-mak] {az} gl. fi [~r] Gstermeden mak; vurgun vurmak. 2. Yalan dolanla i evirmek; almak; almak. [DS] birini aldatmak.\\ rp demiri, K k deniz ara lama, [-la-ma] {az} is. zm ba karklarnda larnda kullanlan drt veya be kollu demir. || rp srtlarn en yksek yeri. [DS] kay, Be ifte krekli balk kay. lamak, [-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-l()-yor] rph, [rp-l] {az} sf. Yalanc. [DS] (Kesilmi st iin) dibe kmek. [DS] alamak, [-()-ala-mak] {az} gl. f i [-r] [-l()l, [eT. g (hastalk) > ig-lig > -l] {az} sf. Dertli; yo r] 1. (Aa iin) meyvelerinin dklmesi iin hastalkl. [DS] sallamak; silkmek. 2. (Hayvan iin) ban salla ilik, [-lk] {az} is. 1. Kk sepet. 2. Saman u mak. [DS] val; harar. [DS] amak, [-()--a-mak] {az} gsz. f i [-r] [-()lz, [i > -lz / h-lz] {az} is. Karmasn veya yor] 1. (akl, dikili olan nesneler iin) gevemek; dolamasn nlem ek iin iplik sarlan nesne; m a sallanmak. 2. gl. fi. Sallamak; silkmek. [DS] sura. [DS] h', [g / /h (yans.)] is. Ar ve szl olmay ve bu mak, [-mak] {az} gsz. f. [-ar] 1. Bir yerden sebeple alamay, inlemeyi anlatan kk. [Zlfkar] kayarak inmek; syrlp inmek. [DS] 2. Ykselmek. h-l-t, h-l-t ktiilt 3. (Bitki, hayvan ve ocuk iin) gelimek; by h2, [ / h /k (yans.)] is. Soluun kesilmesini, zor mek; boy atmak, solumay anlatan kk. [Zlfkar] h-r-mak, h-lana, [Ar. ikna] {az} is. nandrma; kandrma. >5 m ak na etmek, {az} nandrmak. [DS] h3, [ / h /k (yans.)] is. Yava yava yrmeyi, nk, - [ (yans.) > -()n-k] {az} is. Barsak srmeyi anlatan kk. [Zlfkar] h- h bozukluu; ishal. [DS] h4, [h /k (yans.)] is. Hkrmay anlatan kk. [Zlfiralamak, [eT. r-mak > rga-la-mak j> j.'] {eAT} kar] h-r-ck {az} gl. f i [-r] [-l()-yor] Sarsmak; sallamak. [DS] h5, [h (yans.)] nl. Deveyi ktrmek iin sylenen ralanmak, [eT. r-mak > ra-la-n-mak] {az} sz. dnl. fi [-r] Sallanmak. [DS] h6, [? h] {az} sf. H afif scak. [DS]

IH

IMIRSZl

2032

h7, [h (yans.)\ {az} nl. Syle.[DS] harmak, [h (yans.) > h-ar-mak J-ojU-I] {az} gl. fi. [-r] 1. Deveyi ktrmek. {eAT} (ayn) 2. Birka kiinin yapabilecei ii, bir kiiye angarya olarak ykletmek. [DS] hartmak, [h (yans.) > h-ar-t-mak] {az} gl. f i [r] Boazlamak; ldrmek. [DS] h cnk, - [hc / hc (yans.) > hc-r-k] {az} is. Boaz gck yapt zaman kan ses. [DS] hdrmak, [h (yans.) > h-tr-mak] {az} gl. fi. [-r] -* harmak. [DS] h1 [ah a> h] {az} e. te; burada. [DS] , h2, [h (yans.) > h-] argo. is. Buruna ekilen esrar; esrar. hl, [h (yans.) > h-l] is. 1. Ar ve szl olmay ve bu sebeple alama ve inlemeyi anlatan yansmal gvde. 2. Z or soluklanmay anlatan yansmal gv de. 3. Yava yrm e veya srnmeyi anlatan yan smal gvde. S1 hl thl etmek, {az} Zorlanmak; knmak. [DS]|| hl tsl, {az} (Durum iin) sknt l, bunaltl. [DS] hlamak, [h (yans.) > h--la-mak] {az} g sz.f. [-r] [-l()-yor] Ih, h!" diye ses karmak. [DS] S1 hlam ak thlamak, {az} Zorlanma; knmak. [DS] hlt, [h (yans.) > h-l-t] is. nilti sesi; hldama sesi. S hlt ktltfi, {az} H astann inleme sesi. [DS] hnmak, [h (yans.) > h-m-mak] {azj dnl.f. [-r] -* knmak. [DS] hrck, - [hr-ck / rck] is. Akamdan sonraki alaca karanlk, hrmak, [h (yans.) > h-r-mak / h-ar-mak] {az} gl. f i [-r] 1. (Hayvan) yatrmak. 2. (Hayvan) kesmek. 3. Deveyi ktrmek; htrmak. [DS] h, [h (yans.) > h--] is. Yava yava hareket etm eyi anlatan yansmal gvde. S h h, {az} (Yrmek iin) yava yava. [DS] hkn, [h-mak > h-km] {az} sf. 1. (Ekmek, pasta vb. iin) yz iyi pitii hlde kabarmad iin ii yeteri kadar pimemi olan. 2. (Kii iin) yorulup km. [DS] hlama, [h-la-ma] is. Hasta veya yorgunluk belirtisi olarak h sesi karma, hlamak, [h (yans.) > h-l-m ak / k-la-mak] gsz. fi. [-r] [-l()-yor] 1. Hasta veya yorgunluk belirtisi olarak h sesi karmak. 2. {eT} Gs geirmek; i ekmek; ahlamak. [DLT] hlamur, [Yun. phlamuri>Ar. hlamur jj^^-i] {OsT} is. bot. 1. Ihlamurgillerden, kerestesi deerli, geni yaprakl, glge aac olarak yetitirilen byk bir orm an aac, (Tilia). 2. Bu aacn kurutulm u be yaz ieklerinden yaplan scak iecek, hlamurgiller, [hlamur-gil-ler] is. bot. rnei hla m ur olan iki eneklilerden bir orman aac fam il yas, (Tiliaceae).

hlatma, [h (yans.) > h-la-t-ma] is. Ihtrma; hlat mak eylemi. hlatm ak, [h (yans.) > h-la-t-mak] gl. fi [-r] De veyi ktrmek; htrmak, hhm , [Ar. iklim ?] {az} is. Scak. [DS] hlz, [? hlz] {az} is. Bklm iplii ile hline getirmek iin karlkl iki knts olan ara. [DS] hm a, [h-ma] is. kme, oturm a eylemi. hm ak1 [h-mak j ^ - l ] {az} gsz. f. [-ar] 1. (Deve , iin) kmek. {eAT} (ayn) 2. mecaz. Bir eyin ba na geip oturmak. 3. Bir eyin zerine ullanmak; abanmak; yklenmek. 4. znt ve aknlk y znden oturup kalmak. 5. Anlamak; sulh olmak; barmak. 6. (rn vb. iin) iyi ve ok olmak. [DS] hm ak2, [h-mak] {az} gsz. fi. [-ar] 1. (Hasta iin) iyilemek. 2. yi olamamak; iyileememek. 3. Z ayf ve gsz kalmak. 4. (Bitki iin) canlanmak; diril mek. [DS] hn, [Ar. hn ^ 1 ] {OsT} is. Boyanm ynl kuma. S hn- menf, {OsT} D idilmi kuma. ihram, [Ar. ihram] {az} is. Battaniye. [DS] hrz, [? hrz] {az} is. Eski elbise ve ayakkab. [DS] hsan, [Yun. aksoni] {az} is. Kannn iki tekerlei ni birletiren aa; mil; dingil. [DS] ht, [h-t] {az} sf. 1. Kuytu; siper; engin. 2. D kn; fakir; yoksul. 3. Zayf. [DS] htrlma, [h-tr-l-ma] is. Ihtrlm ak eylemi, htrlmak, [h-tr-l-mak] edil. f. [-r] (Deve iin) ktrlmek, htrma, [h-tr-ma] is. Ihtrmak eylemi, htrmak, [h-tr-mak] gl. f. [-r] 1. (Deve iin) k mesini salamak; ktrmek; yatrmak. 2. argo. Birisinin zerine ullanarak yere ykmak; ktr mek. , [] (){azf nl. Hayr. [DS] h, [h] ( h) {az} nl. Hayr. [DS] jmaklanm ak, [jmak-la-n-mak] {eT} dnl. fi [-ur] 1. ok ap olmak. 2. Kellii artmak, azmak. [DLT] -k-, [-k- / -ik- / -uk- / -k-] {eAT} yap. e. 1. Fiilden fiil tretm e eki. ok az kullanlmtr, dur-uk-mak, kay-k-mak. 2. {eAT} yap. e. simden isim yapma eki; geisiz fiiller yapar, a-k-mak, bir-ik-mek. -k, [-k /--k / -i-k / --k / -u-k] yap. e. simden isim yapan ek. Y ansm a bildiren ve -ir sesiyle biten ikincil biimler zerine gelerek o sese dayal isim ler yapar: krk (< krk), pskrk, skrk. k 1, [ / h /k (yans.)] is. 1. Soluun kesilmesini, zor solumay anlatan kk. [Zlfkar] k-l-da-mak, k-nmak, k-la-mak, k-lay-a sklaya 2.Yava yava y rmeyi, srmeyi anlatan kk. [Zlfkar] k- k, k--la-mak k2, [k (yans.)] is. Dneklii, sznn eri olmamay anlatan kk. [Zlfikar] k-r-ck, k-r ckr etmek, kr-ck-la-mak

OliM S 23 IlifK ollili 03


k3, [k (yans.)\ {eT} is. Hkrk; hk. [ D L T ] S k tutmak, {eT} H krk tutmak; hk tutmak. [ D L T ] k4, [k] {az} sf. 1. (Yer iin) scak. 2. (Yer iin) ha vasz; karanlk; korkun. 3. (Yer iin) kuytu; rzgr tutmayan; dulda. [ D S ] kad, [Ar. k u 'u d > k'd ilSI] (ka:d) {OsT} is. 1. Bir nesneyi veya bir kimseyi yere oturtma. 2. mecaz. B ir kimseyi yksek bir m akam a oturtm a veya dere cesini ykseltme, kal, -li [Ar. kl Jp] (kad) {OsT} is. 1. Devenin kamamas iin n aya ile arka ayan birbirine balayan ip; kstek. 2. A lak it ile evrili hara. 3. mecaz. A yak ba; engel, kar, [Ar. kr > k 'r jUl] (ka:r) {OsT} is. Derin letirme; derin hle getirme, karmak, [h-ar-mak] {az} gl. f. [-r] -* harmak.
[D S ]

kldu, [k / h (yans.) > k-l-t j J i l ] {eAT} is. niltili ses karma; klt; hlt. klmak, [k (yans.) > k-l-mak] {az} dnl.f. [-ar] nilti ve sknt ile soluk alp vermek. [ D S ] ikim, [k (yans.) > k--m] {az} is. Azarlama; k ma. [ D S ] kndrm a, [k-m-dr-ma] is. Iknmasn salama ey lemi. kndrm ak, [k (yans.) > k-m-dr-mak] gl. f. [-r] Iknmasna salamak veya buna yol amak, knma, [k (yans.) > k-m-ma] is. Iknma durumu ve eylem i.. knmak, [k (yans.) > k-m-mak] dnl. f .[-r] 1. B ir zorluk, bir ac veya ar bir eyi kaldrm a gibi durum larda soluunu iinde tutarak kendini zorla mak. 2. Peklik sebebiyle byk abdestini yaparken nefesim iinde tutarak kaslarna yardmc olmak. 3. (Kadm iin) doum srasnda derin bir nefes alarak doum iin kendisini zorlamak. 4. mecaz. Bir i yaparken byk bir g sarf etmek. 5. {az} Bir i yaparken glk ektiini belirtmek. [ D S ] 6. {az} Kanmak. [ D S ] 7. {az} Duraksamak; duraklamak. [ D S ] S kna skna, 1. Byk bir g s a r f ederek; glkle; g bela. 2. Utanarak; ekinerek; skla rak.|| kna tkna, Tokluktan dolay sknt iinde olarak. || knp sknmak, 1. B ir i yaparken ken dini ok zorlamak. 2. ekinerek; utanarak; skla rak. knt, [k (yans.) > k-n-t] is. 1. Iknmak eylemi. 2. Iknma srasnda karlan ses. 3. {az} Srgn; is hal. [ D S ] kr, [k (yans.) > k-r] is. Zorlam a sonucu kan anlalmas g ses. S kr ckr {az} Sznd durmayan; dnek. [ D S ] || kr ckr etmek, {az} 1. B ir konuyu sonuca ulatrmayarak sallantda b rakmak. 2. Sz dolatrarak istenen cevab ver memek. [ D S ] || kr ckr olmak, {az} ekingen ol mak. [ D S ] kranmak, [k (yans.) > k-r-a-n-mak] {az} dnl. f. [-r] (Hasta ocuk iin) uyurken ses karmak.
[D S ]

kartmak, [h-ar-t-mak] {az} gl. f. [-r] 1. Dizleri stne oturtmak.2. Elinden almak. [DS] kban, [Ar. ukb > kbn j L i t] {OsT} is. Karaku lar. kbaz, [Ar. kabz > kbz ^ M '] {OsT} is. Elde bulundurtma; satn aldrarak elde tutturma, kd, [Ar. kd JJit] {OsT} is. 1. Gerdanlk. 2. nci di zilen iplik. 3. nci dizisi. 4. H urm a salkm. S 1 kd- mufassal, {OsT} Aralarna baka ssler konularak aralkl m cevher dizisinden oluan gerdanlk.\\ kd- Sreyya, {OsT} g k b. (kier ikier aralkl yldzlarla dizilmi olan) lker yld z kmesi.\\ kd eb-efrz, {OsT} Yldzlar.|| kd- eb rz, {OsT} Gndzn geceyi izlemesi. kfal, [Ar. kufi > kfal JUsl] (kfa:l) {OsT} is. K ilit leme. khar, [Ar. kahr > khr jUslJ (kha:r) {OsT} is. 1. Kahretme. 2. Kahrolma; kahredilme. S khr- dman, {OsT} Dman yenm e; kahretme. kck, - [k (yans.) > k-c-k] {az} is. Hkrk.
[D S ]

kl, [k (yans.) > k-l] is. B ir skntdan dolay sknt ile soluk alp verirken karlan sesi anlatan yans mal gvde. S kl kl, 1. B oulur gibi skntl bir biimde. 2. {az} Zorla; glkle, zorluk iinde.
[D S ]

kla, [? kll] {eT} is. Asil; yrk at. [ D L T ] klamak, [k (yans.) > k--la-mak] gsz. f. [-r] [l()-yor] 1. Zorlukla nefes alp vermek; nefesi t kanmak. 2. {az} Y orgunluktan ya da hastalk y znden sk sk nefes almak; inlemek. [ D S ] 3. {az} Sz aznda gevelemek. [ D S ] 4. {az} Can ek mek; imrenmek. [ D S ] 5. {eT} Alamak; inlemek.
[ G a b a in ]

kldamak, [k (yans.) > k-l-da-mak] {az} gsz. f . [-r] [-d()-yor] A lar gibi sesler karmak. [DS]

krcak, - [k (yans.) > k-r-cak] {az} is. Kararsz lk. [ D S ] krcakl, [k (yans.) > k-r-cak-l / k-r-ck-l] {az} sf. A k seik belli olmayan; pheli; kararsz; k a rk. [ D S ] ikircik, - [kr-ck] is. 1. Akam karanl. 2. T e reddt; phe; ikircik. 3. sf. Arkaya kalan; geriye kalan; kalnt, krcklamak, [k (yans.) > k-r-ck-la-mak] {az} gsz. f. [-ar] [-l()-yor] phe uyandracak st rtl szler sylemek. [ D S ] krcklanmak, [k (yans.) > k-r-ck-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Bir ii, karar verm eyip sallantda brakmak. [ D S ]

K ikircikli, [k (yans.) > k-r-ck-l] sf. pheli; belli belirsiz; kark; ikircikli. S ik ircik li olm ak, {az} ekingen olarak. [ D S ] k, [k (yans.) > k-] is. 1. Ar davranma, arlk, yavalk, vurdum duymazlk anlatan yansmal gv de. 2. sf. M idesini ok doldurarak rahatszla u rayan. 3. {az} imanlktan zor yryen. [ D S ] 4. {az} A r canl; vurdumduymaz. [ D S ] S k k, {az} 1. (Yrmek iin) ar ar; yava yava. 2. A r bir y k altnda zorlukla soluk al. 3. Azna kadar dolu; tklm tklm. [ D S ] || k olm ak, {az} ok yem ek yznden mide ikinliine uramak. [ D S ] || k tk, Azna kadar dolu; tklm tklm. klam ak, [k (yans.) > k--la-mak] {az} g sz.f. [r] [-l()-yor] 1. ok yorulmak; bu yzden yryememek. 2. Yk altnda sk sk solumak. [ D S ] k m a k 1, [k (yans.) > k--mak] {az} g sz.f. [-r] 1. (Yk altnda iken) sk sk ve zorlukla soluk alp vermek. 2. ok yorulmak; bu yzden yryememek. 3. abalamak; zorlanmak. 4. Dank biimde oturmak. [ D S ] k m ak 2, [k (yans.) >k--mak] {az} ite, f. [-r] Tartmak; dalamak. [ D S ] kt, [? kt] {az} sf. Eksik. [ D S ] -kla-, [-a-k-la- / -ekle- / -kla- / -ikle- / -ukla- / -kle] yap. e. -* -akla-, k lab , [Ar. kalb (dndrme) > klb {OsT} is. Tersine dndrme; evirme, klal, -li [Ar. kllet (azlk) > i k l a l j ^ l ] (kl:l) {OsT} is. 1. Azaltma; eksiltme. 2. A z bulma; azmsama, klam a, [k (yans.) > k-la-ma] is. Zor bir i yaparken k " sesi karma eylemi, k lam ak, [k (yans.) > k-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()-yor] 1. Kaldrlan veya taman ar bir nes neden dolay zorlukla soluk alp vermek. 2. Soluu kesilircesine i ekerek alamak. [ D S ] <5 klaya sklaya, {az} Gcnn yettii kadar, kendini zor layarak. [ D S ] kl, [kl jJil] {eAT is. Rebap; ayakl keman; klk. } klk, - [k-lk / kl / oklu JSI] is. 1. Kabak veya oyulmu aatan yaplm, kemeneye benzer telli bir eski Trk saz. 2. {az} Blbl. [ D S ] klm , [k (yans.) > k-Im] {az} sf. Hi bo yer kalm ayacak ekilde dolu. [ D S ] klm klm , {az} Azna kadar dolu; tklm tklm. [ D S ] || klm tklm , Azna kadar dolu biimde; dopdolu; leba lep. klid, [Ar. klld JlJI] (kli.d) {OsT} is. Anahtar. iklim , [Ar. klm klim , [Ar. klm ilgili. (kli:m) {OsT} is. -* iklim. (kli.mi:) {OsT} sf. klim ile (kl;b)

H H C E S E M K 2034

km a, -a [Ar. km a fU il] (kma;) {OsT} is. 1. Birini aalama. 2. Gelen bir kimseyi, hemen geri evir me. k m ah , [Ar. km h j-Uil] (kma:h) {OsT} is. Kibir ve azametle kafa tutma, k m ak , [k-mak / ak-mak] {eT} gsz. f. [-ur] Akmak; dklmek. k m an , [Ar. idman] {az} is. Beden eitimi; egzer siz. [ D S ] k m a r, [Ar. km r jloil] (kma:r) {OsT} is. A ym do masn bekleme, km as, [Ar. km ^ U il] (kma.s) {OsT} is. Suya daldrp karma, knas, [Ar. kns ^ h l] (kna:s) {OsT} is. Aalk bir kimsenin soyluluk iddiasnda bulunmas, k n a t, [Ar. knt o b l] (kna:t) {OsT} is. 1. A llaha dua etme, yalvarma. 2. Nam azda kyam uzatma. 3. nkisar etme. k ra boncuu, [? kra + boncu(k)-u] {az} is. t. N a zar boncuu. [ D S ] ksa, [Ar. k U^l] (ksa;) {OsT} is. 1. Uzaklatrma. 2. Uzaklatrlma, ksam , [Ar. lsm j>L~s1] (ksa:m)v is. Yemin etme; ant ime. k sar, [Ar. kr jUist] (ksa.r) {OsT} is. Yapabilecek gte iken yapmama; ihmal etme, k sat, [Ar. kst i L i l ] (ksa;t) {OsT} is. Dorulukla hareket etme; hakkaniyet gsterme, k alam ak , [k-()-ala-mak / -a-la-mak] gl. f. [] [-l()-yor] Aac sallamak, k ta, [Ar. kat' > kt asl] (kta;) {OsT} is. 1. tar. Sultann bir topra mlk olarak veya sadece vergi gelirinden yararlanm ak zere birine vermesi. 2. Bir hara toprann gelirinden yararlanm ak fakat sat m am ak zere birine verilmesi. 3. Birini, delil gs termek suretiyle susturmak, k ta a t, [Ar. k t'at c-tUasI] (kta:at) {OsT} is. Ikta yoluyla verilenler; ktalar. k ta r, [Ar. katre > ktr jUasI] (kta:r) {OsT} is. 1. Damlatma. 2. Damlatlma, k tid a, -a i [Ar. ktid flj^ l] (ktida:) {OsT} is. r nek edinme; uyma, k tid aen , [Ar. ktiden *Jccsl] (ktida.en) {OsT} zf. rnek edinerek; uyarak, iktifa, -ai [Ar. kafa5 > iktifa1 U5I] (iktifa:) {OsT} is. Birine uyup ardndan gitme, ktifaen, [Ar. ktifaen >-lsl] (ktifa:en) {OsT} zf. Bi rine uyarak; ardndan giderek; rnek edinerek.

.2 0 3 5

LD

kurmak, [k-ur-mak] {eT} gsz. f. Tkanmak; tka nklk hissetmek. [EUTS] kval, -li [Ar. kavi > kvl Jljl] (kva.i) {OsT} is.
B irin in

sylemedii sz sylediini iddia etme,

kvaliyat, [Ar. kvl > kvliyyt c J l ji l] (kva.iiya.i) {OsT} is. Yersiz, tem elsiz ve yalan iddialar. -l- [-l- / -il- /-ul- / --] yap. e. Fiilden fiil yapma eki; edilgenlik ve dnllk eki. {eAT} dut-l-mak, vir-il-mek, dr-l-mek. -l, [-l /-il / -l / -ul] yap. e. 1. simden isim yapan ek. Yansma bildiren kelimelerden ikileme halinde kullanlan zarflar yapar: rl rl, vzl vzl, parl harl, ml ml, grl grl. 2. {eAT} yap. e. Renk adlarna gelerek renk ad yapar; kz-l, ya-l.

ranl. 3. (Hava iin) yldzl, ak ve ayaz. 3. (Ev, oda vb. iin) aydnlk. [DS]|| ildir mildir, {az} D e kalka. [DS] ldrak, - [ld (yans.) > ld-r-a-k] {az.}sf. Parlak. [DS] ldram ak, [ld-r-a-mak] {az} gsz. f. [-r] [-r()yor] 1. A ra sra parlamak; lamak; ldamak. 2. ok hafif k vermek. [DS] ldran, [ld-r-a-n] sf. 1. {az} Ilk; scak. [DS] 2. Scak yer. 3. Yaylalarda, ta denen bir ukur ze rinde ate yaklmak suretiyle stldktan sonra a dr kurularak yaplan bir tr hamam, ldratmak, [ld-r-a-t-mak jjjjJ I] {eAT} gl. f [-r]

Parlatmak. ldrcyan, [? ldrcyan] {az} is. A t izi. [DS] l1 [l] {a& is- 1- ok uzaktan grlebilen da. [DS] , lzi ldrdam ak, [ld-r-da-mak] {az} gsz. f . [-r] [-d() 2. Yabanc; el. S l dal, ok uzakta olup da hayal -yor] 1. A ra sra parlamak. 2. (Sv iin) yava ya meyal grnen ey. va akmak. [DS] l2, [l / yl J?.l] {eAT} is. Yl; sene. ldrg, [ld-r-g] is. Bahane, -ila, [-la / -le / -ila / ile / -y-la / -y-ile] {eAT} ek e. -* ldrk, - [ld-r-k] {az} is. 1. Scaklk. 2. Aydn lk. 3. Kvlcm. 4. Tenekeden yaplan iesiz gaz -la. lambas; idare lambas. [DS] ladanaz, [Yun. elatinos => ladanaz] {az} is. 1. Budanm aa. 2. Grgen odunu. [DS] ldrm, [yld-r-m /ld-r-m _>jJ'] {eT} {eAT} {az} lal, [lal / ilel] {eT} nl. (Beylere, hakanlar cevap is. Yldrm. [DK] [DS] verirken) evet. [DLT] ldrm ak1 [ld (yans.) > ld-r-(a)-mak] {az} gsz. f . , lamaz, [-la-maz] {az} sf. Yaramaz. [DS] [-r] Parldamak. [DS] ilan, [ylan > ilan 0^1 / 03U] {eAT} {az} is. Ylan. [DS] lancak, - [r (yans.) > r-la-n-(a)cak] (.iancak) {az} is. Salncak. [DS] langa, -c [r (yans.) > r-la-n-ga] (.ianga) {az} is. Salncak. [DS] lak, - [la--k] {az} is. 1. kelek. 2. Lor. [DS] lbade, [Far. libe ? > lbde] (lba:de) {az} is. Ceket; hrka. [DS] lbda, [Yun. lapathon] {az} is. bot. Labada. [DS] lbk, - [l-b-k ?] {az} sf. Kuvvetli; gl. [DS] lbz, [eT. albz > l-b-z ?] sf. Hastalkl; clz; zayf, lcak, - [l-cak] {az} sf. Ilk. [DS] ld, [ld (yans.)] is. H afif grlty, patrty; titrek titrek k samay anlatan kk. [Zlfkar] ld-r ildir, ld-r-t, ld-r-a-mak ildir, [ld (yans.) > ld-r] is. 1. H afif grlty, titrek titrek k samay anlatan yansmal gvde. 2. is. Alaca karanlk. <5 ildir ayaz, (Ev iin) her yan ak, penceresiz, kapsz, camsz. || ildir ildir, 1. Tertemiz; pr prl; l l. {eAT} (ayn) 2. {az.} Aydnlk. 3. Saydam. 4. Yava yava. [DS] 5. yi pimemi yem ein diri kalm taneli hli. || ildir ildir ldramak, {az.} P arl p a rl parlamak. [DS]|| ildir ildir ldrdam ak, {az} Parl p rl p a r lamak. [DS]|| ildir k, {az} 1. (Ev iin) kapsz ve penceresiz; her taraf ak. 2. Sabahn alaca ka ldrm ak , [yl-mak > yl-dr-mak] {az} gl. f. [-r] Korkutmak; yldrmak. [DS] ldrt1 [ld-r-t] {az} is. 1. Parlt; kk k; , zaktan grlen k. 2. Geceleri deniz zerinde g rlen kk dalgalarn oluturduu parlt; yaka moz. [DS] ldrt2, [ld-r-t] {az} is. Ptrd; hafif grlt. [DS] ldz1, [ld-uz / ld-z j-)JI] {eT} {eAT} {az} is. 1. Yldz. [DK] 2. Gn dnmnden on gn nceki zaman. [DS] S ldz bcii, {az} Yldz bcei. [DS]|1 ldz diilii, {az} Kendini herkese sevdirme yetenei. [DS]|| ldz dik olmak, {az} Kim se tara fndan sevilmemek. [DS]|| ldz kk, {az} Yer el mas. [DS] ldz2, [ld (yans.) > ld-z] {az} is. plii ile yap m aya yarayan, iki ucu engelli, aatan yaplan b ir ara. [DS] ldznama, [yldz + Far. nme] {az} is. 1. Yldz bilimcilik. [DS] 2. Yldz fal, ldzsz, [yldz-sz] {az} sf. (Kii iin) irkin; se vimsiz. [DS] ldurm ak1 [l-dur-mak] {eT} gl. f. [-ur] ndirmek. ,
[D L T ]

ldurm ak2, [ld (yans.) > ld-ur-mak] {eAT} gsz. f . [ur] Parlamak, lduz, [ld-uz / ld-z jj-JI] {eAT} {az} is. Yldz. S lduz atlmak, {eAT} Yldz kaymak; yldz akmak;

LG

ilMItfCESM

2036

meteor dmek.|| lduz alah, {eAT} Talihsiz; bed baht.|| lduzu mak, {eAT} Talihi adm ak; ans dnmek. lg 1 [lg (yans.)] is. H afif hafif kmldanmay anlatan , kk. [Zlfikar] g- lg2, [eT. erk > lg ?] {az} is. Kuvvet; g. [DS] 6" dga verm ek, {az} Kavgay kztrmak; kkrt mak. [DS] lg a 1 [l-a] {eT} is. Irmak kenar; vadi. [ETY] , lga2, [lg (yans.) > lga] {az} is. 1. Serap. 2. Hayal. [DS] lga3, [? lga] {az} is. Geimsizlik; kargaa; kark lk. [DS] lga4, [l- > lga] {az} is. Y orgunluk ya da krgn lk nedeni ile ykselen vcut atei. [DS] lga5, [l-a-r > l-ga] {az} zf. abuk; hzl; koarak. S lga gitmek, {az} abuk gitmek; koarak g it mek. [DS] lgalam ak, [lga-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()-yor] D am arna basmak; kkrtmak. [DS] ilgam , [lg (yans.) > lg-a-m] {az} is. Serap. [DS] lgama, [l-a-ma] {az} is. Saldrma; hcum etme; lgar. [DS]

Bir lkeye hafif svari birlii ile saldrmak; akn etmek. 2. {az} Kayglanp sabrszlk gstermek; tela etmek. [DS] lgarlen, [lgar-leyin] {az} zf. Birdenbire. [DS] lgarm ak1 [l-()g-ar-mak] {az} gsz. f. [-r] 1. , (Gne iin) yeni domak. [DS] 2. (Sabah iin) a fak skmek zere olmak. lgarmak2, [lg-ar-mak] {az} gsz. f. [-r] (Ekin iin) yerden karak belirmek; yeermek. [DS] lgarm ak3, [lg-ar-mak] {az} gsz. f. [-r] Yakla mak. [DS] lgartmak, [lgar-t-mak] {az} gl. f. [-r] Kavga kartmak iin abartl szler sylemek; kkrtmak. [DS] lgat, [lg-a-t] {az} zf. Belli belirsiz. S lgat g rnme, {az} B elli belirsiz grnme. [DS] lgatm ak, [l-ga-t-mak] {az} gsz. f. [-r] zerine atlmak; saldrmak; hcum etmek. [DS] lgaz, [eAT lgar > lgaz] {az} is. 1. Akn; hcum; saldr. 2. Atn dizginleri bo olarak drt nala ko mas. [DS] lgazlam ak, [lgaz-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()yor] Akn etmek; saldrmak. [DS] lg1 [ylk] {az} is. 1. At, eek veya kei srs; , lgam ak, [l--mak JLilL.I] (lga;mak) {eT} gl. fi [sr. 2. Koyun. 3. Kei. 4. Koyun veya kei oba r] [-g()-yor] 1. Atlarla hcum etmek. 2. Baskn n. 5. sf. Kendi hlinde; babo.[DS] yapmak; akn yapmak. 3. Drtnala saldrmak. [DK] lg2, [il-mek > ilgi > lg] {az} is. 1. Dme. 2. Soy 4. At drt nala srmek. 5. {eAT} {az} gsz. f i (At sop. 3. Hsm akraba. [DS] <5 lg h ayvan, {az} iin) drtnala komak. [DS] D am zlk hayvan. [DS] lgar1 [l-mak > l-a-r] is. 1. {eAT} A t ile yaplan , akn; dman zerine hcum; atl saldr; akn; h lg3, [clga > lg? ] {az} is. Kei yolu; patika; clga. [DS] cum. {az} (ayn) [DS] [DK] 2. Dizginleri braklm lg4, [ll-g] {az} is. Ses; seda. [DS] atn drtnala komas. 3. {az} Hayvann yrme ile kom a aras bir yry biimi. [DS] 4. {az} sf. lg5, [? lg] {az} is. Ev eyas. [DS] ok abuk; hzl. [DS] S 1 lgar etmek, A tl olarak lgd, [lg--t] {az} is. Yava ve hafif esen rzgr. [DS] S dgd lgd, {az} -* lgt lgt. [DS] hcum etmek; saldrmak; lgarlamak. lgd, [lg-d-r] {az} is. ilgidir. [DS] lgar2, [eT. l- > l-()-ar] {az} sf. 1. (Hava, gk lgdk, [lg-d-k] {az} is. ocuk beii. [DS] yz iin) parlak ve ak. 2. Ateli. [DS] lgar3, [l-ar] {az} is. K n yer snmaya balad nda yerden ykselen su buharnn grnm. [DS] S lgar ekilmek, {az} Scan etkisi ile kar larn erimesi sonucunda oluan buhardan sis mey dana gelmek. [DS] lgar4, [Ar. ikrar] {az} is. Sz verme. [DS] lgar5, [? lgar] {az} is. Sra; nbet. [DS] lgar6, [? lgar] {az} is. fke. [DS] lgara, [l-a-r-a] {az} zf. 1. (Atn yry iin) kom a ile yrm e arasnda. 2. Srekli. [DS] lgarc, [l-ga-r-c] is. tar. Eskiden dman lkesine akn dzenleyen hafif svari birliine verilen isim; aknc. lgarla, [lgar-la] {az} zf. Koarak. [DS] dgarlam a, [l-ga-r-la-ma] is. Saldrma; akn etme eylemi. lgarlam ak, [l-ga-r-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] 1. ilgidir1 [lg (yans.) > lg-d-r j-lJI] {az} is. 1. plik , leri ile hline getirmeye yarar, bir tahtaya alt san timetre kadar aralkla aklm iki ividen oluan ara. 2. Eskiden ile hlindeki iplikleri lmekte kullanlan ve ularna iki ivi aklm, bir metreye yakn boyda, tahtadan l aleti. 3. orab geni letmek ya da dz tutm ak iin iine geirilen dz tahta ara. 4. p bkmeye yarayan atal aa. [DS] 5. {eAT} Geni delikli kalbur; gzer. dgdr2, [lg (yans.) > lg-d-r] {az} sf. 1. Zayf; e limsiz; sska; clz. 2. Anlay kt; saf; ahmak. [DS] S dgdr incik, {az} (Kii iin) ok ince bilekli. [DS]|| ilgidir kesilmek, {az} Zayflamak. [DS]|| ilgidir olmak, {az} Zayflamak. [DS] lgm , [lg (yans.) > lg--m pJJI] {az} is. 1. llerde ok uzaklarda su gibi grnen k yanltmac; yal gn; pusark; serap. {eAT} (ayn) 2. Gzn grebildi

o n e M

C E n

2037

i son nokta; gz erimi; ufuk. [DS] 0 lgm lgm, {az} 1. (Rzgr veya akarsu iin) yava yava; azar azar; ar ar. 2. Belli belirsiz. [DS]|| lgm salgm, 1. {eAT} Serap. 2. {az} Belli belirsiz; gz le zo r seilen. [DS] lgn1, [eT. yl-un > lgn] is. 1. bot. Bahelerde it ve ss bitkisi olarak yetitirilen, elikle retilebi len, beyaz ve pembe iekli, hafif ve ince yaprakl, gsterili kk aak, (Tamarix). 2. {az} Sepet rmeye uygun bir tr st aac. [DS] lgn2, [lg--n] {az} is. 1. Serap; lgm. 2. Hayal. 3. Yaz scaklarnda topraktan snarak ykselen hava tabakasnn uzaktan dalgal grnts. 4. Gerek d yaratk. 5. s f Gerek d; dsel; hayal. [DS]

Ilca.\\ lu su, {eAT} Ilca.\\ l sucu, {eAT} Hamam c. l2, [-l] {az} sf. 1. Korkun. 2. Sevimsiz. [DS] lbada, [Yun. lapathon] {az} is. Labada. [DS] lbd, [Yun. lapathon] {az} is. Labada. [DS] lca, [l-ca > h-ca 4-1] (l ca) is. 1. Yerden kayna yan scak ve ifal su; scak su kayna. {eAT} (ayn) 2. Byle bir sudan yararlanlarak kurulmu bir tr hamam. lcak, - [l-cak ^ 1 ] {az} sf. 1. Biraz lk; lkla

souk aras; lka. {eAT} (ayn) 2. is. Scak su kay nayan yer; lca. 3. Yourt yapmak zere yeni m a yalanm st. [DS] S lcak sz, {eAT} Tatl ve y u muak sz. || lcak su, {eAT} Scak su kayna; l lgn3, [l-()g > lgm j ^ . l ] {az} sf. 1. (Su vb. iin) ca. lk; stlm; biraz scak. 2. is. Kavurucu scak. l, -c [l] is. bot. 1. Karaaagillerden lman ve [DS] 3. {eAT} Ilca. tropikal blgelerde yetien, dzgn kabuklu, keres lgn4, [yl-mak > yl-gn] {az} sf. 1. (Kii iin) gz tesi sert ve dayankl, seyrek ve oval yaprakl b ylm; gz korkmu; ylgm. 2. Dargn; gcenmi. yk bir aa; itlembik, (Celtis australis). 2. Bu a3. Gekin; baygn. [DS] acn buruk lezzette kk meyvesi, lgn5, [l-gm] {az} sf. 1. ok uzak. 2. zf. Belli belir lft, [? lft] {az} is. Az pimi yumurta; rafa siz. [DS] S lgm salgn, {az} B elli belirsiz.[DS] dan. [DS] lgn6, [l-gn ?] {az} sf. nce. [DS] lg, [l- / yl-mak > yl-] {eT} sf. Ilk. [DLT] lgn7, [l-gm ?] {az} is. Para; blm. [DS] lvermek, [yl-k-mak > ylk-+ver-mek] {az} lgnca, [lg-m-ca ^^iL.I] {eAT} zf. Belli belirsiz, fi1 g sz.f. [-ir] Oturmak; ilimek. [DS] dik1, - [eT. l- / yl- > l-k] sf. Scakla souk lgnca salgnca, {eAT} H ayal meyal; belli belirsiz. aras; hafife scak. lgncar, [? lgncar ] is. Yaban kiraz; ku kiraz, lgngiller, [lgn-gil-ler] is. bot. rnek bitkisi lgn lk2, - [l-k ?] {az} is. 1. G kuvvet; dinlik. 2. Sevgi; muhabbet. 3. sf. Cana yakn; scakkanl. olan ayr ta yaprakl bitkiler familyas, (Myri[DS] caria). lk3, - [el+i-i > elig] {az} is. plik bkm ekte lgr, [lg--r] {az} is. 1. Yaz scaklarnda topraktan kullanlan ara. [DS] 0 lk eken, {az} uval snarak ykselen hava tabakasnn uzaktan dalgal dz..[DS] grnts. 2. Serap. 3. Fitil. [DS] lka, [? lka] {az} is. Bitki kabuklarndan yaplan lgrt, [lg--r-t] {az} is. r ple yaklan kk kaln ip; urgan. [DS] ate. [DS] lka, [lk-a] sf. Biraz lk; la yakn, lgt, [lg--t] {az} sf. 1. (G rnm iin) belli belir siz. 2. (Su iin) akt belli olmayan. 3. (nsan iin) lkl, [lk-l] sf. bot. (Bitki iin) yaayabilm ek iin bol nem ve 15-20C scaklk isteyen, yava; halim selim. [DS] S lgt lgt, {az} 1. (Ak, esinti iin) yava yava; ar ar. {eAT} (ay lklama, [lk-la--ma] is. Ilk durum a gelme, lklamak, [lk-la--mak] dnl. f. [-r] Ilk duruma n) 2. nce ince. [DS] gelmek. lgtr, [lg--t-r] {az} is. Elli cm. uzunluunda ke lklatrma, [lk-la--tr-ma] is. Ilk duruma getir ten arm. [DS] me. lgtrnlk, - [lgtr-n-lk] {az} sf. (Kii iin) ince lklatrmak, [lk-la--tr-mak] gl. f. [-r] Ilk du ve eri bacakl. [DS] rum a getirmek; ltmak. lgz, [lg--z] {az} is. 1. plik arm; ilgidir. 2. plik lklk1 - [lk-lk] is. Ilk olma durumu. , leri kelep yapm ak iin kullanlan ara; ilgidir. 3. sf. lklk2, - [Yun. lukhuari => lkma > lk-lk ?] Haylaz; sersem; ipsiz. [DS] {az} is. dare lambas. [DS] lgum, [lg-u-m] {eAT} is. -* lgm. lkm a1 [l--k-ma] is. 1. Gnl akma; akla sevme; , 'in, [yl-gn] {az} sf. Korkak. [DS] k olma. 2. A cele etme; ivme. lt, [lg--t] {az} is. B ahar gnei. [DS] lkma2, [Yun. lukhuari => lkma] {az} dare lam -l, [--l / -i-li / -u-lu / --l] yap. e. -* -l. bas; kandil. [DS] l', [eT. l- > l Jj.1] {eAT} {az} sf. (Hava ve su lkm ak1 [l--k-mak] {eT} gl. f. [-ur] Korumak. , [KB] iin) biraz scak; snm; lk. [DS] l su, {eAT}

ILI

I M I l l f f SZLK 2038

lkm ak2, [l--k-mak] {az} gl. f. [-r] 1. Been mek; kam kaynamak; ii snmak. 2. Gnlden sev mek; k olmak. 3. Heveslenmek; imrenmek. [DS] lktrmak, [l--k-tr-mak j^-U LI] {eAT} gl. f. [-r] 1. Isndrmak; sevdirmek. 2. Meylettirmek. 3. Ra bet ettirmek; imrendirmek. lm 1 [l--m] is. 1. steklerinde, arzularnda, tutkula , rnda ll davranabilme erdemi; lllk; itidal. 2. gk b. G nein, gece ve gndz eitlii srasn da gk ekvatorunda bulunduu nokta. S lm yel, {az} Ilk eser rzgr; meltem. [DS] lm 2, [Far. lime] {az} sf. Para; blk. S lm lm, {az} Para para; lime lime. [DS] || lm pilim, {az} Para para; lime lime. [DS] lm a1 [l-ma] is. Ilk durum a gelme eylemi. , lm a2, [-l-ma] {az} is. Ylma; yatma; sinme.[DS] lm ak 1 [eT. yl-mak > l-mak L J I ] gsz. f. [-r] , ^ Ilk durum a gelmek; biraz snmak; {eAT} (ayn). lm ak2, [-l-mak] {az} gsz. f. [-r] Yava yava anlam aya yaklamak. lm ak3, [-l-mak] {az} gl. f. [-r] Yemei sindir mek. [DS] hm an1 [l-man / Yun. liman [EREN] i ^ l ] sf. 1. , co. (Y er iin) scakl orta derecede olan; mute dil. {eAT} (ayn) 2. Ilk kaynak suyu; lca. lm an2, [l--man ?] {az} is. 1. Kaynak. 2. Akarsu yun alamayan yeri. [DS] lm anlk, - [l-man-lk] {az} sf. (Hava iin) lk; orta derece scaklkta; mutedil. [DS] lm annk, - [l-man-lk] {az} sf. -* lmanlk. [DS] lm bz, [l-m(m)-z] {az} is. Yldrm. [DS] lm ga, [l-mga / al-mga] {eT'} is. Hakann mektup larn Trk yazs ile yazan kimse; ktip; zel ka lem mdr. [DLT] [KB] lm kl, [l-m-k-l] {az} sf. Bymesi, gelimesi iyi olan. [DS] lm l, [l-m-l] sf. 1. Arla kamayan; ll; mutedil. 2. iddet ve nicelik bakmndan orta sevi yede bulunan. 3. (Siyaseti iin) ar ular arasnda orta yolu savunan, lm llk, - [l-m-l-lk] is. Ilml olma durumu; mutedillik; mutediliyet. lm uk, -u [l-muk] {az} sf. Ilka. [DS] lncak1, - [l-m-cak] {az} is. Salncak. [DS] lncak2, - [l-n-cak] {az} sf. Ilk. [DS] lndrma, [l-n-dr-ma] is. Ilk duruma getirme ey lemi. lndrmak, [l-n-dr-mak] gl. f. [-r] Ilk duruma getirmek; ltrmak; lmasna salamak; ltmak, lnga, [l-m-ga] {az} is. ocuk salnca. [DS] hng, [l-fi ?] (ln) {az} sf. Paavra. [DS] iliniz, [l-nz ?] (iliniz) {az} sf. Cimri. [DS]

lnm a, [l-n-ma] is. Ilk durum a gelme eylemi; l ma. lnm ak1 [l-n-mak] dnl. f. [-r] Ilk duruma gel , mek; lklamak. lnm ak2, [l-n-mak / il-in-mek] {eT} dnl. f. [-ur] limek; tutulmak; uramak; taklmak; [DLT] ilinti, [l-nt] {az} sf. (Kii iin) elimsiz; kuvvet siz; zayf. [DS] l, [l (yl) > l- ?] {az} zf. nceki; daha nce; geen. [DS] S l l (yl), {az} Geen yldan n ceki yl; iki y l ncesi. [DS] lgan, [yl--kan] {az} sf. (Kii iin) souk ve yapm ack bir tavrla glen. [DS] iliik, - [l--k] {az} sf. (Su iin) lm durumda olan; lk. [DS] llam ak1 [l--la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()-yor] , Scak suya souk su ekleyerek lk hle getirmek.
[DS]

dlam ak2, [-l-a-mak] {az} gsz. f. [-l()-yor] Par lamak; ldamak. [DS] lm a1 [l--ma] is. (Souk ve scak su kartrla , rak) birbirini lk hle getirme. lma2, [yl-mak > yl--ma] {az} is. Arszca srta rak glme. [DS] lm ak1 [l--mak / ilimek] {eT} ite, f. [-ur] 1. , Birbirine ilimek; atmak. [DLT] 2. A smakta yar dm etmek; birlikte asmak. [DLT] S l tk, {az} ok kalabalk. [DS] lm ak2, [l--mak] {eT} ite, f. [-ur] Birlikte in mek; inmekte yar etmek; inimek. [DLT] lmak3, [l--mak] ite, f. [-r] 1. (Souk ve scak su kararak) birbirini lk hle getirmek. 2. {az} Birbiri ile anlamak; kaynamak; uyumak; birbiri ne snmak. [DS] 3. dnl. f. Ilk hle gelmek; l mak. ltrma, [l--tr-ma] is. Scak ve souk suyu birbi rine kartrarak lk durum a getirme, ltrm ak, [l--tr-mak] gl. f. [-ur] Scak ve souk suyu birbirine kartrarak lk duruma getirmek, ltma, [l-t-ma] is. Ilk duruma getirme; lmasn salama. ltmak, [l-t-mak jjaL.I] gl. f [-r] Ilk duruma ge tirmek; lmasn salamak; hafif stmak; ltr mak; {eAT} (ayn). iliz1 [l-z] {az} is. plik sarmakta kullanlan aa , tan yaplan bir ara. [DS] lz2, [cl-z] {az} sf. Zayf. [DS] ilk, [Ar. rk => ilk] is. 1. Soy; slale. 2. Zrriyet; nesil. 0 lk bozuk olmak, {az} Soysuz olmak; st bozuk olmak. [DS]|| lk kesilmek, {az} T kenmek; bitmek. [DS] lka, -c [l-ka-] {az} sf. (Kii iin) iini yoluna koyan. [DS]

O K I I H l i t f M039. 2
lkatmak, [l-ka-t-mak] {az} gl. fi. [-r] Saldrmak. [DS]

IMB

lar iin boyunlarna taklan ivili halka. 3. p. 4. nce halat. [DS] lk1 [lk / ylk 1s , _ri5l] {e l} {eAT} {az} is. -* ylk. ltarmak, [lt-a-r-mak] {az} gl. fi. [-r] uval, heybe cinsi eyalar tam ir etmek. [DS] [DK] [DS] S lkdan tutm a, {az} 1. (nsan veya hayvan iin) yabani. 2. mecaz. Em eksiz meydana -lu, [eT. ---l > --lu / -i-lu] {eAT} yap e. 1. Sfat fiil yapan ve -ilmi deerinde kullanlr. Sne geli. [DS] sar-lu (sarlm) etsiz deriyem / Semizlikten halalk2, [lk] {az} is. 1. Kei. 2. Kei srs. 3. Ko vetten beriyem. Pendname-i Gveh. 2. Geisiz yun. 4. Damzlk ksrak. [DS] fiillerden sfat tretir, kork-lu. lkJ, [Ar. rk => lk] {az} is. Soy sop. [DS] -m 1, [-m / -m / -im / -um / -m] {eT} {eAT} ek. e. -* lk4, [lk] {az} is. 1. Fidanlarn toplu olarak bulun -m. duu yer. 2. sf. (Yer iin) kuytu; dulda; siper. [DS] -m 2, [men > ben > -m / -im / -um / -m] ek. e. 1. lkc, [lk-c / ylk-c] {eT} is. -* ylkc. [DK] Birinci tekil kii fiil ekim eki olup belirsiz gemi lkdr1 [lk-d-r / lg-d-r] {az} is. -* ilgidir. [DS] , zaman, geni zaman, gelecek zaman, gereklik ve istek kiplerinde kullanlr. 2. simlerin ek fiille lkdr2, [lk-d-r] {az} sf. nce. [DS] imdiki zaman ve geni zamanda ekimini sala lklk, - [lk-lk] {az} is. Keilerin glgelendii yan birinci tekil kii eki: renciyim, gencim, y a z yer. [DS] lym, yolcuyum. lkm, [lg--m / lk--m] is.-* lgm. S lkm salkm, -m 3, [-m / -im / -um / -m] {eAT} yap. e. Hem gei {eAT} -* lgm salgm. li, hem de geisiz fiillerden isim treten ek. G e lkm ak1 [lk--mak] g sz.f. [-r] Serap olmak; ufuk nellikle bir defada veya bir hamlede yaplan ileri ta dalgalanr gibi olmak; bir grnp bir kaybol gsterir, l-m, toy-um, ad-m, bak-m, tad-m. mak. m , [m (yans.)] is. H afif hafif kprdam ay anlatan lkmak2, [lk--mak] {az} gl. f . [-r] 1. St sa kk. [Zlfkar] m-l ml mak. 2. mecaz. (Gnl iin) akmak; meyletmek; ii mac, [Yun. imitsea => imece] {az} sf. meceye k a snmak; kan kaynamak. [DS] Yarimi grnce tlan, yardm eden. [DS] gnlm lkyor. ma, [-ma(k)-] is. Taze sebze. lkma, [ilk+-ma / lk--ma] {az} is. Gn do m a k 1 [-mak] {az} gl. fi [-r] nem vermemek. , madan nce ufukta grlen aydnlk. [DS] m a k2, [-mak / y-mak] (v.mak) {eT} gl. f i 1. G n lkt, [l-k-t / lg--t] is. 1. ok uzak nesnelerin belli dermek. [ETY] [EUTS] [Gabain] 2. T erk etmek. belirsiz grnts. 2. sf. Yava yava; ar ar; [Gabain] 3. Karmak. [Gabain] sakin sakin. m a km a k, [-mak-mak] {az} gl. fi. [-r] nem v er lkz, [l-k-z] {az} is. plii ile yapmaya yarayan memek. [DS] iki ucu engelli tahta ara. [DS] -mamak, [u-mak (muktedir olmak) > u-m a-mak > lku, [ylk / lk yJI] {eAT} is. -* ylk. -ma-mak / -i-me-mek / -u-ma-mak / --me-mek] lla m a k , [r-la-mak > l-la-mak] {az} gl. f i [-r] [{eAT} yap. e. Yeterlik fiilinin olum suzunu yapar; l()-yor] Sallamak; sarsmak. [DS] amamak. K atla n m a d (dayanamad) ann hicra nna / Okudu bir hadimi eyvanna. M atkut l m a k 1, [l-mak / il-mek] {eT} dnl. fi [-ur] 1. Ba Tayr. lanmak; ilitirilmek. [KPy.] 2. (Karg vb) sapla m aslamak, [-ma-s-la-mak] {az} gl. f i [-r] [-l()mak; hcum etmek. [Nevy] yor] Taklit etmek. [DS] lm a k 2, [l-mak / in-mek] {eT} gsz. fi. [-ur] nmek. [DLT] maz, [m (yans.) > m-az] {az} sf. Yava. S maz maz, {az} (Suyun ak iin) yava yava. [DS] lmakJ, [l-mak] {az} gsz. f i [-r] H afif uykuya mb, [mb (yans.)] is. imanl, yal olmay, cvk dalmak; kestirmek; ii gemek. [DS] cvk olmay anlatan kk. [Zlfkar] mb-l mbl, lman, [-l()-man] {az} sf. Ilk; lman. [DS] mb-l-dak ilmik, - [l-mk] {az} is. 1. Y erden be santimetre kadar ykselmi ekin. 2. Bitkilerin zerinde bulu m bal, [Yun. emvole] is. {az} 1. vendirenin ucuna aklan ivi; nodul. 2. vendire. 3. Yay. [DS] nan kk kl veya tyckler. [DS] ilmik ilmik, m b a rla m a k , [Yun. emvole => embel > embel-le{az} Para para; lime lime. [DS] mek / imbal-la-m ak > mbar-la-mak] {az} gl. f i [lpdn, [? lpdm] {az} is. H alanm yumurta. r] [~l(l)~yr] kz vendirenin ucundaki ivi ile [DS] drtmek; nodullamak. [DS] lsamak, [l-sa-mak / in-se-mek] {eT} gsz. fi [-r] im bik, - [Ar. enbk] {az} is. aydanlk. [DS] nmek istemek. [DLT] , ltar, [Yun. ltari] {az} is. 1. Y ular sap; yular ula; m b l1 [mb (yans.) > mb-l] is. iman ve yal olmay, cvk cvk olmay anlatan yansmal gvyltar. 2. Kpeklerin kurda kar daha iyi savunma

IMB

ie i m M 2 4 00
mrg, [m-r-g] {az} sf. Krpe; taze. [DS] m rglanmak, [mr-g-la-n-mak] {az} dnl. fi [r] 1. (Aalar iin) tom urcuklanmak. 2. (Tohum iin) toprak altnda filizlenmek. [DS] m rmak, [mr-mak] {az} gsz. fi [-r] U yur uyank durmak; uyuklamak. [DS] mrsh, [mr-s-k > mr-s-h] {az} sf. Arkadann iyiliini istemeyen; kskan. [DS] mrsk, [mr-s-k] {az} sf. 1. Uyuuk; beceriksiz. 2. Huysuz; arsz. 3. inden pazarlkl; sinsi. [DS] m rsklanm ak, [mr-s-k-la-n-mak] {az} dnl. fi. [-r] 1. M zmzlanmak. 2. M iskinlemek. [DS] m ak, [m--ak / m--k] {az} sf. 1. Biraz scak; lk. 2. (Hava iin) lk; mutedil; mlayim. [DS] mkan, [m--kan] {az} sf. (Kii iin) yaltak; ylk. [DS] m trmak, [m--tr-mak] {az} g l.fi [-r] Ilk h le getirmek; ltrmak. [DS] m tm ak, [m-t-mak] {az} gl. fi. [-r] A z lt mak. [DS] -mz, [-mz / -miz / -muz, / -mz, / -mz, / -imiz, / umuz, / -mz] {eT} ek. e. -* -mz. m z1 [()mz (yans.)] is. M ymntl, m zmz ol , may anlatan kk. [Zlfkar] mz-ga-mak, mz-gan-mak, m(z)-k, m()z-k- m z2, [mz] {az} is. Y eni mayalanm st. [DS] m zgamak, [mz-ga-mak] {az} gsz. fi. [-r] [g()-yor] H afif uykuya dalmak; uyanklkla uyku aras durumda bulunmak. [DS] m zganma, [mz-ga-n-ma] {az} is. Uyku ile uya nklk arasnda bulunma durumu. [DS] m zganm ak1, [mz-ga-n-mak Jajli y] {az} dnl. fi. [-r] 1. Uyku ile uyanklk arasnda bulunmak; pineklemek. {eAT} (ayn) 2. ki durum karsnda kararsz kalmak; tereddt etmek. 3. (Ate iin) ka rarp snm ek zere olmak. 4. Uyumak. 5. (ocuk iin) mzmzlanmak. [DS] m zganm ak2, [mz-ga-n-mak] {az} dnl. fi. [-r] Soyunmak. [DS] m zkamak, [mz-ka-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-k()y o r] -* mzgamak. [DS] m zlanm ak, [mz-la-n-mak] {az} dnl. fi. [-r] Uyuklamak. [DS] -im li, [-m-l / -mli / -mlu / -m l / -imli / -imli / -umlu / -ml] yap. e. -* -ml. imlik, - [b-lk > m -lk jJlI] {az} is. 1. Daha iyi yalanm as iin idi edilmi horoz veya baka bir hayvan. 2. Hadm edilmi erkek. 3. di olarak domu hayvan. [DS] f i m hk etmek, {eAT} Horo zu idi etmek. -mn, [-m (iyelik eki) + -n > -m-n] {eAT} ek e. m. "Gzmnya keslsn k eyledi srrmn (sr rm) fa. Ruen Divan.

de. fi m bl mbl, {az} (imanlk iin) yryemeyecek ekilde ok. [DS] m bl2, [Yun. empoli] {az} is. Evlek; bir dnmn drtte biri. [DS] m bldak, - [mb (yans.) > mb-l-da-k] {az} is. Oynak bataklk. [DS] m b, [mb (yans.) > mb-] {az} sf. (Hayvan iin) ar yryen. [DS] m cnm ak, [m-()-c-m-mak] {az} dnl.f. [-r] Y a tarken kalkm aya davranmak. [DS] m g a 1 [in. im o dar > m g ] {eT} is. Mal mdr; , tahsildar; hazinedar. [DLT] m ga2, [m-] (mga:) {eT} is. D a keisi. [EUTS] [KB] m glk, [m-()-g-l- + k ? / nkl] {az} sf. Durgun; beceriksiz. [DS] m k 1 - [-m--k] {az} sf. 1. (H ava iin) lk ve , durgun. 2. Ilk; az scak. 3. Rzgrsz, kuytu yer; dulda. 4. St tad gememi ve iyi tutmam yourt. [DS] m k 2, - [m-k ?] {az} sf. Az; biraz. [DS] f i m k m k, {az} 1. Belli belirsiz. 2. H afif hafif. [DS] m k, - [? mk ] {az} is. Bir tr di hastal. [DS] a n k la m a k , [mk-la-mak] {az} gsz. f. [-r] Birisi ne varp atmak; dokunmak. [DS] m klam ak, [-m--k-la--mak] dnl. f. [-r] (Hava iin) lklamak; biraz snmak, m klk, [-m--k-lk] {az} is. 1. Bulutlu, durgun ha va. 2. Ilklk. [DS] m l, [m (yans.) > m-l] is. 1. H afif hafif kprdan may anlatan yansmal gvde. 2. sf. Yava; dur gun. S m l m l, {az} Yava olarak; durgun bir hlde; hafife; yava yava. [DS] m lt, [m-l-t] {az} is. Yiyecek ey. [DS] m m ak, [-m--mak ?] {az} gsz. f. [-r] Ilnmak; snmak. [DS] m r, [()mr (yans.)] is. U yuuk olmay, mymntl anlatan kk. [Zlfkar] mr-mak, mr-sak, mr-sk, mr-sk-lan-mak f i mr yamur etmek, {az} Sz leri azda geveleyerek konumak. [DS]|| mr yam ur sylemek, {eAT} {azf Sz anlalamayacak biimde geveleyerek sylemek. [DS] mrck, - [mr-ck] {az} zf. Az nce; zamanndan nce, f i m rck karanlk, {az} Alaca karanlk; tan atma zaman. [DS] m rga, [m-r-ga / mrg] {az} s f 1. (Sebze ve m eyve iin) taze; krpe. 2. (nsan iin) gen irisi. 3. Zamanndan nce serpilip bym. [DS] m rgam ak, [m-r-ga-mak] {az} gsz. f. [-r] [g()-yor] Acele etmek. [DS] mrgaz, [m-r-ga-z] {az} sf. 1. Bir eyi seyretmek ten holanan; merakl. 2. Bilgilik taslayan; kendi sini ilgilendirmeyen konulara karan. 3. (Kii iin) kendisinden holanlmayan ve orada bulunm as ge reksiz grlen. [DS]

o m r a c E s o m . 2041

mrak, [amra-k / mra-k] feT) is. Sevgili; aziz. [EUTS]

Sheyl Nevbahar. 2 .... tarafna doru; ... zerine. Boa gtn gtn gitti. Dede Korkut. mraz, [Ar. emraz] {az} sf. Hasta ve ok zayf bn -m2, [-m / -in / -un / -n / -n-in / -n-n / -n-un / -n-n] ek. e. smin hl eki; ad durumu eki. sim tam lam a yeli. [DS] larnda tam layana gelir. lgi eki veya tamlayan eki mrek, -i [imre-k] {az} s f (Kii iin) imrenen; diye adlandrlr. smi isme veya edata balayan zenen. [DS] isim ekim eki; ilgi durumu eki; tamlayan durum -msa-, [-msa- / -mse- / --m-sa- / -i-m-se-] yap. e. -* eki. simle isim, zamirle edat arasnda ilgi kurar: -msa. evin bahesi, kyn muhtar, dan ba, kalenin -ms, [-m-s / -msi / -m su / -m s / -imsi / -ms / burcu, borcun kalan, bahenin (kesi), suyun (di umsu / -ms] yap. e. -* -ms. bi), ocuun (kalemi), onun (iin). m sk, - [m-()s-k] {az} sf. 1. Utanga; sklgan. -n3, [-n / -in / -un / -n] {eAT} ek e. yelik eki alm 2. Kaygsz; gamsz. 3. M iskin; tembel. 4. Sr sak isimlere gelen ykleme durumu eki , -n- de layan. 5. (Yemek iin) kokmu, bozulmu. [DS] S erinde kullanlr. Sngsin (sng-s--n-) oyna m sk olm ak, {az} (Yemek iin) ekimek; bozul tp klcn (klcn) yalabtt. Ahtemame. mak. [DS] -n4, [-n / -in / -un / -n] {eAT} ya p e. 1. simlerden msmak, [ms-mak] {az} gsz. f i [-r] -* mzmak. zarf yapar, y-n, yak-n, uz-un. 2. Zaman zarf g [DS] reviyle -leyin, -da, ... zamannda, ... esnasnda" -imsiz, [-m-sz / -msiz / -m suz / -m sz / -imsiz / deerinde kullanlr. ol yldz kurdu kim dnn imsiz / -umsuz / -msz] yap. e. -* -msz. (geceleyin) o d gibi lar... Kelile ve Dimne. 3. m a, [eT. ym -()-a-k j-liol] {eAT} sf. Yumuak; Ula grevinde "... olarak, -lkla, ... iken deerin mlayim. de kullanlr. Yedi iklim halkn davet kln / Gel meyeni gengszin (isteksiz olarak) alp gelin.. -m t, [-mt / -imti] {eAT}yap. e. -ms; -mtrak. Garibname. 4 . ... zerin d e;... zerine; -da. Cemi -m tk, [-am-tk / -m-tk / -im-tk / -um-tuk] {eAT} beyler ayan (ayakta) dururlard. Tarih-i A l-i yap e. -+ -amtk. Seluk Tercmesi. S -daki; -da olan. 6. -nda. 7 .... -mtrak, [-m-tr-ak / -im trak / -m trak / -um trak / ile. 8. -ln. 9. -lnda olan. 10. - B ana sensiz mtrak] yap. e. -* -mtrak. cihan milkin (mlkn) g erekm ez." Y usuf ile Zemzanmak, [m()z-a-n-mak] {az} dnl. fi [-r] liha. Mrldanmak. [DS] -n5, [-m / -in / -un / -n] {eAT} yap. e. Geili ve mzganmak, [m()z-ga-n-malc] {az} dnl. fi [-r] geisiz fiillerden isim treten ek. ak-n Uyuklamak. [DS] -n6, [-n / -in / -un / -n] ek. e. kinci tekil kii fiil m zk1 - [m()z-k / m()s-k] {az} sf. 1. Miskin; , ekim eki olup emir kipinin ekiminde kullanlr. mzmz; beceriksiz. 2. Arsz; smsk. 3. Sklgan; -n 7, [-n / -in / -un / -n] yap. e. -* -n. sessiz; utanga. 4. Sinsi; iinden pazarlkl. 5. Cim -n 8, [-n / -in] {eAT} ek e. 1. Fiil ekim inde birinci ri. [DS] teklik kii eki -m, -um " deerinde kullanlr. mzk2, - [m()z-k] {az} sf. (Y em ek iin) eki Kfire men vurayn (vuraym). Dede Korkut K i mi; kokmu. [DS] f? m zk kurdu, {az} Kokmu tab. 2. Ek fiil ekiminde birinci teklik kii eki etin zerinde grlen kurt. [DS] m deerinde kullanlr. Ben, sana, sandan k s mzkmak, [m()z-k-mak] {az} gsz. fi [-r] (Ye tek eyleyip veren hatunun oluyn (oluyum ). mek iin) bozulmak; ekimek; kokmak. [DS] R ahatl-Ervah. mzksmak, [m()z-k-s-mak] {az} gsz. fi. [-r] -n9, [-n / m / -in / -un / -n] {eAT} ek. e. -* -n. (Et ve yem ek iin) bayatlamak; kokm aya yz tut -n 1 , [-n / -m / -in / -un / -n] ek. e. -* -n. mak. [DS] mzma, [m()z--ma] {az} is. (Su vb. iin) lma. -n 11, [-n / -m / -in / -un / -n] yap. e. 1. simlerden zaman zarflar yapar, yaz-n, gz-n, gecele-y-in 2 . [DS] simlerden ve sfatlardan zarflar yapar, u-un > mzmak, [m()z--mak] {az} gsz. f i [-r] (Yemek iin, ilk-in, art-n > ard-n. iin) bozulmak; kokmak; ekimek. [DS] , -m-, [-n- / -in- / -n- / -un- / -n-] yap. e. -* -n- {eAT} n 1 [m (yans.)\ is. Vnlam a sesi kararak dnmeyi anlatan kk. [Zlfkar] n--la-mak (ayn). -n! ... n, [-m ... -m / -in ... -in] {eAT} ya p e. 1. Say n2, [ng / n / n (yans.)] is. Bebein ses karmasn, inleme ve kaba biimde seslenmeyi anlatan kk. sfatlarndan letirme sfat ya da nicelik zarf iki [Zlfkar] n-r-mak, n-r yanr, n--la-mak, nglemeleri yapar; -ar ...-ar; -er ...-er. Gel imdi din ngl-damak (h-nl-damak), ng-ra-mak (n-ra-mak) le sz serdideyin / Birin birin (birer birer) an sana diyeyin." Yunus Emre. A nn n ki aka kat n3, [ng / m / nk (yans.)] is. Sabit eylerin yerinde sallanmasn, kmldanmay, cam ve m etal eyalalanmazn / Eridi tenim klli azn azm (azar azar).

l K

f M

2042

nn birbirine arpmasn anlatan kk. [Zlfkar] n-ldamak, n-l m n4, [eT. en / en] {az} is. Hayvanlarn kulana ya plan iaret. [DS] nag, [m-mak > ma- / inak] (na:) {eT} is. 1. S nak. [EUTS] 2. Gvenli; emin. [EUTS] 3. mit. [EUTS] 4. (Arkada iin) samimi; ok yakn, m agaru, [m-mak > ma-aru] {eT} zf. 1. ... dorultu sunda. [ETY] 2. Btn; kamilen. [ETY] nagsz, [ma--sz] {eT} sf. 1. Melcesiz; snaksz. [EUTS] 2. Mutsuz; gvensiz; huzursuz. in a k 1 [m-mak > ma-k] {eT} is. 1. Dost; arkada. , [EUTS] 2. Melce; snak. [Gabain] 3. M aiyetteki en inanlr ve gvenilir kimse. [DK] inak2, - [ma-k ?] {az} is. 1. Angarya. 2. Srlarn topland yer. 3. Kullanlacak eya. [DS] inal, [m-mak (gvenmek) > n-1] (na.l) {eT} sf. 1. sf. nanlr, gvenilir; itimat edilir. 2. is. B ir memu riyet ve rtbe unvan. [EUTS] [KPy.] 3. Bakan. [Gabain] 4. Anas hakan soyundan, babas halktan olan btn genlere verilen unvan; beyzade. [DLT] [KB] uam ak, [m-mak] {eT} g sz.f. [-r] 1. nanmak; g venmek. [ETY] [KPy.] 2. Emanet etmek. [KPy.] -m an, [-man / -inen / -unan / -nen] {eAT} ya p e. ... ile; -le Yr bire yr Antep elleri / Senin yak n yazm an (yaz ile) gelir. Karacaolan. inan, [m-mak (inanmak, gvenmek) > na-n-mak > man-] {eT} sf. 1. nanlan; gvenilen; itimat edilen. [DLT] [ETY] 2. is. nanma; gvenme. 3. Gvenilir kii; sadk dost. [KPy.] 4. Bir rtbe ve unvan; yksek bir rtbe; [Gabain] [EUTS] [KPy.] [ETY] 5. Bakan. Vezir; vekil; inak; mutemet; nazr. [EUTS] [KPy.] S inan beg, inanlan, gvenilen bey. [DLT]|| inan buyrul;;, Mutemet; inak. [EUTS] nanlg, [ma-n--l] {eT} sf. 1. Gvenilir; salam; emin. 2. nanl; ayan- itimat. [ETY] inansz, [ma-n--sz] {eT} sf. Gvenilmez; dnek, nanu, [m-mak (inanmak, gvenmek) > na-nu] {eT} sf. 1. Kendisine inanlan, gvenilen. [ETY] 2. is. Bir m em uriyet unvan. [EUTS] inanm ak, [m-mak > na-n-mak] {eT} dnl. f. [-ur] nanmak; gvenmek. [DLT] [EUTS] [Gabain] [Yknek] m a ru , [an (o) + ar (ynnde) > maru / mar] (naru:) {eT} zf. 1. Peinden. [KPy.] 2. leri doru; buraya. [EUTS] [KPy.] 3. Aa doru. [KPy.] 4. -den baka; -den itibaren; buraya. [EUTS] S n a ru b a r, leri geri. [EUTS] n c 1 [mc (yans.)\ is. Hkrmay anlatan kk. [Zlf, kar] mc-gr-mak, nc-gr-k nc2, [mc (yans.)] is. Kk boyutlu cam ve metal eyalarn karm olduu sesleri anlatan kk. [Zlfkar] nc-k cnck -nca, [-mca / -ince /-unca / -nce / -y-nca / -y-ince /

-y-unca / -y-nce] {eAT} ya p e. 1. Fiillerden zarf fiil yapan ek; bugnk - kadar; - g ib i deerinde kullanlr. Edepsizlii kr edinme kesil / Kat uzanm a yorganungca (yorgann kadar) ksl. Gvahi. 2. Fiillerden zarf fiil yapar; -ncaya ka d a r deerindedir. Yenile k oldum eski derdim taze lendirdim. / lnce (lnceye kadar) bendesi olmalu bir ah- cihan b uldum . Yahya Bey. 3. - sra; -ndan; -nda. Bileince (yannda) yrrd dye gibi / Yannca (yan sra) srnrd sye g i bi. Y usuf ve Zeliha. 4. -lnca; -l kadar. ki kend arnca (arl kadar) burak unyle karturalar. Yadigr- ibni erif. S. - srece; -dka. K am ak istedklerince (istedikleri srece) ayaklar la m elif gibi birbirine dolar. Solakzade Tarihi. 6. -acana; -aca yerde. D knce (dke cei yerde) ve sanca (saaca yerde) ok mali n i" Sheyl Nevbahar. 7. - gibi. 8. -d kadar. -ncagaz, [--ca(k)-z / -uca-z / -ce-iz / -ca-az / -ice-ez /- ca-()z-m / -ice-(i)z-in / -nca-az / m ca-z / -nca-()z-n] {eAT} yap. e. -* -caz. -ncagz, [--ca(k)-z / -uca-z / -ce-iz / -ca-az / ice-ez /- ca-()z-m / -ice-(i)z-in / -nca-az / nca-z / -nca-()z-n] {eAT}yap. e. -* -caz. -ncagzm, [--ca(k)-z / -uca-z / -ce-iz / -ca-az / -ice-ez /- ca-()z-m / -ice-(i)z-in / -mca-az / m ca-z/-m ca-()z-n] {eAT}yap. e. --caz. -ncak1 [--cak / -icek / -u-cak / --cek / --n-cak / -i, n-cek] {eAT} ya p e. -* -cak. -ncak2, [--n-cak / -y--n-cak / -i-n-cek / -y-in-cek] {eAT} yap. e. Fiilden zarf fiil yapan ek; seyrek kul lanlmtr, gnmzdeki -m ca " greviyle kar lanr. G r-incek K beyi bengziin uuna. Ahmet Fakih. ncak, [m-cak

JUM]

{az} is.

1.

Merhamet; koruma.

2. Karlkl gnderilen hediye. [DS] 3. {eAT} sf. Durumundan, davranndan zntl olduu belli olan; kendisine merham et eken, ncalz, [? ncalz] is. bot. Turu yaplan bir tr yaban soan. ncgrk, - [mc (yans.) > nc-r-k jyMf-l] {eAT} is. Hkrk. ncgrmak, [mc (yans.) > m c-gr-mak {eAT} gsz. f. [-r] Hkrmak. -inci, [-nc / -nci / -inci / -mc / -uncu / -nc] yap. e. -* -nc. incik', - [nc-k] {az} sf. 1. B ir ie girimeden nce ok fazla incelemede bulunan; ince eleyip sk dokuyan; g beenir; titiz. 2. Mzmz; miskin. 3. nat; somurtkan; aksi. 4. Her eyi inceden inceye hesap eden; kuruntulu. [DS] incik2, - [mc-k] {az} is. 1. Ceviz. 2. ocuklarn boynuna takt ss eyas. [DS] S mck cnck {az} 1. Gereksiz eya; teberi. 2. Boncuk tr ss

fumiiKt i m i . 24 03
eyas. [DS] || incik knck, {az} Kpe, bilezik gibi ss eyas. [DS]|| incik m nck etmek, {az} 1. Bir eyi kurcalayp bozarak kullanlmaz duruma getir mek. 2. Yiyecek eyi ezip bozarak, kartrarak yen mez duruma getirmek. [DS] incik3, - [m-ck ?] {az} nl. tecik; orada. [DS] incik4, - [incik > nc-k] {azj is. Bacan dizden yukar ksm. [DS] ncklamak, [mc-k-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l()-yor] Beenmemek, ncklanmak, [mc-k-la-n-mak] {az} dnl. f . [-r] Hznlenmek; kederlenmek. [DS] nckma, [mc-k-mak] {az} is. 1. Kararsz olma; du raksama. [DS] 2. Kederlenme durumu; rahatsz ol ma; bunalma. nckmak, [nc-k-mak] {az} gsz. f. [-r] 1. Birisine kzmak. [DS] 2. Kederlenmek; rahatsz olmak; bu nalmak. ncnuk, [inc-in-ik] {az} is. Dargnlk. [DS] nckrk, [mc-kr-k] {eAT} sf. -* mcgrk. -in, [ e l -n > -in / -in / -un / -n] {eAT} yap. e. 1. Geisiz fiillerden sfat treten ek. kork-un 2. Geili fiillerden isim yapan ek. bas-n, kak-n, sev-in. in, [m (yans.)\ is. Hkrmay anlatan kk. [Zlfikar] n-kr-mak na, [an (o) > an-a / m-a] {eT} zf. Byle; bylece. [EUTS] nak, [n-alc / na] {eT} sf. Kaygl; gaml. [EUTS] nk, [m-k] {eT} sf. 1. niltili; bitkin. 2. zf. nleye inleye. 3. nl. A h vah. [KB] nklamak, [n-k-l-mak] (nkla:mak) {eT} gsz. f. 1. H krarak alamak; inlemek; hkrmak; fer yat etmek. [EUTS] [KB] 2. ikyet etmek. [KB] np, [ana erip > mp] {eT} zf. Bylece. [EUTS] nkrk, [m-kr-k <iyM ] {eAT} -* mcgrk. nkrmak, [m-kr-mak jj*yi~l] {eAT} gsz. f. [-r] -* mcgrmak. nkurmak, [n-kur-mak {eAT} gsz. f. [r] -* mcgrmak. -nda, [-mda / -inde] {eAT} yap. e. 1. - iinde. "... deniz kularnda (kular iinde) bir diirl k olur... Kelile ve Dinine. 2. -smda. Grd bir av rat uyur, ar kynda (kysnda) trur. TuhfetlLetaif. nda, [and / md] {eT} zf. yle. [DLT] ndalamak1, [nda-la-mak] {az} gl. f . [-r] [-l()yor] ok incelemek; kl krk yarmak. [DS] ndalamak2, [mda-la-mak] {az} gl. f . [-r] [-l()yor] Sallamak. [DS] ndallamak, [md-al-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()yor] Tereddt etmek; ikirciklenmek; duraksamak. [DS]

IN G

indin, [an-dm / n-dn / n-tn] {eT} sf. Bu; u. -m g1, [-m / -m / -un / -n /-n-fl / -n-in / -n-un / -n-n] (n) {eT} {eAT} ek. e. smin ilgi hl ekidir; tamlama hli eki. Bugnk -n grevi ile kullanlr, dn ya-n-un dirlii geer kalmaz. Sultan Veled. ng1, [mg / m / m (yans.)] is. Bebein ses karmas n, inleme ve kaba biimde seslenmeyi anlatan kk. [Zlfkar] ng-a, ng-l-da-mak, ng-ra-mak ng2, [mg l m l nk (yans.)] is. Sabit eylerin yerinde sallanmasn, kmldanmay, cam ve metal eyala rn birbirine arpmasn anlatan kk. [Zlfkar] ngl-da-mak, ng-l cngl, ng-l k -mg2, [-ng n i -nglar / -ngler / -m g / -ing / -ngz / ungz] {eT} ek. e. -* -ng. n ga1 [n] (nga:) {eT} sf. 1. Deersiz; aalk; i , ren; berbat. [KB] 2. Daha kt; en kt; daha aa . [KB] 3. Namussuz; rezil. [KB] nga2, [mg-a] {az} is. Kk ocuk. [DS] mgalanmak, [m-ala-n-mak] (nalanmak) {az} dnl. f. [-r] Sallanarak yrmek; sallanmak. [DS] ngan, [mg (yans.) > mg-an] {eT} is. Dii deve. [DLT] ngar, [mg-ar ?] {az} is. Da. [DS] ngaru, [an (o) > an-a-r / m-a-r] (ngaru:) {eT} zf. 1. leri; [ETY] [EUTS] 2. Buraya. [ETY] [EUTS] 3. ...-den baka; -den itibaren; .. den som a; .. den te; ... itibaren; [ETY] [EUTS] ngastan, [Ar. an-katin] {az} zf. Yalancktan; aka cktan. [DS] ngaz, [Ar. an-katin] {az} is. Yalan; alca.[DS] mgez, [n-ez] (naz) {az} sf. (Kii iin) hastalktan ok zayflam. [DS] nggldam ak2, [n (yans.) > ng-l-da-mak] gsz. f. [r] 1. {eAT} Rahatsz olduunu bildirmek. 2. {az} Gocunmak; stne alnmak. [DS] 3. {az} Huysuzlanmak. [DS] nggldamak, [m (yans.) > nnl-da--mak] {eAT} gsz. f. [-ur] Bir araya gelerek rahatszlklarn dile getirmek. nggld, [n (yans.) > mgl-d] (ngld) is. {eAT} R a hatsz olma; honut olmama, ngd, [mg (yans.) > ng-l] is. Sabit eylerin sallan masn, kmldamay, cam ve metal eyalarn birbi rine arpmasn anlatan yansmal gvde. S mgl cngl, {az} Siisl. [DS]|j ngl k, {az} (Hasta lktan yeni kalkm kiinin yry iin) yava yava; ar ar. [DS]|| ngl zngl, {az} (Kz ve erkek iin) davranlar ile treleri umursamayan. [DS] mglu, [ng-l + u] {az} is. Tahterevalli. [DS] ngldamak, [ng (yans.) > mg-l-da-mak / ngl-damak] {az} g sz.f. [-r] [-d()-yor] 1. (Di, aa vb. kkl eylerle bir yere aklm bulunan sabit p ar alar iin) kknden, bandan sallanmak; oyna mak; gevemek. 2. mecaz. (Yalan iin) meydana

ING

O l M I f f l E S M 2044

kmasndan korkarak telaa kaplmak; gocunmak. 3. Huysuzlanmak. 4. stne alnp telaa dmek; gocunmak. [DS] m gldana, [mg-l-da-n-a] {az} is. Dileri kartr m akta ve di etlerini kanatarak tedavi etmekte kul lanlan bir ot. [DS] m gldatm ak, [m g-l-da-t-mak / ng-l-da-t-mak] f z} gl. fi [-r] Hafife kmldatmak; oynatmak; sallamak; yerini hafife deitirmek. [DS] nglk, [ng--lk] {az} is. Kayg; dnce. [DS] mglp, [mg-l-p ?] {az} sf. 1. ok zayf. 2. reti duran; salam olmayan.[DS] ngraz, [ng-r-a-z] {az} sf. 1. Zayf; elimsiz; has talkl. 2. Bakmsz. 3. is. Uzun sre devam etmesi ne ramen tehlikeli olmayan bir hastalk. [D SJ 1 ngraz dmek, {az} Z a y f dmek. [DS] ngrcak, [mg-r-cak] {az} is. 1. Tarla, ba bahe itlerinin dallardan yaplm kaps. 2. Salncak. 3. Tahterevalli.[DS] ngrz, [mg-r-z] {az} sf. Zayf; elimsiz; clz. [DS] ngrzlam ak, [ng-r-z-la-mak] {az} gsz. f. [-rj [l()-yor] Yava yava zayflamak; sal giderek bozulmak. [DS] -ngz, [-fi / -nlar / -filer / -fi / -in / -fiz / -unz] (hz) {eT} ek. e. -* -ng / -ngz / -nz. m glam ak, [fi (yans.) > n-la-mak] (hlamak) {eAT} gsz. f. [-r] nlemek, ngram ak, [an (yans.) > afi-ra-mak > ng-ra-mak

jSt] (hramak) {eT} {eAT} gsz. f. [-r] 1. (Eek


iin) anrmak. [Nevy] 2. (Deve iin) inlemek. [DLT] 3. {eAT} Homurtulu ses karmak, ngranm ak, [n-ra-n-mak / ig-re-n-mek / ing-re-nm ek

(hranmak) {eT} {eAT} dnl. f. [-ur]

Alamak; dertli olarak gizli gizli alamak, inle m ek. [Nevy] [DLT] ngram ak, [n-ra--mak

(hramak) {eT} {eAT} ite, f. [-r] nlemek; birlikte homurtulu ses

ler karmak. [DLT] ngratmak, [fi-ra-t-mak] (nratmak) {eT} gl. f. [-ur] nletmek. [DLT] ngrma, [fi (yans.) > n-()r-a-ma] (hrma) {az} is. N e istediini anlatamayan kimse. [DS] ngam ak, [n--ga-mak] (ngamak) {az} gsz. fi [-r] [-g()-yor] nlemek. [DS] -n, [--n- / -ini] {eAT} ek e. yelik eki zerine ismin yklem e durum eki gelmitir; -y; -sn, gayr-ini

(bakasn).
mhmak, [m-k-mak] {eAT} gsz. f i [-ur] taat etmek, inik, - [n-k] {az} sf. iman; semiz; yal. [DS] S mk inik, {az} A r ar. [DS] nkmak, [m-k-mak {az} gsz. f i [-r] 1. det edinmek; huy edinmek. 2. zenmek. 3. {eAT} A

gzllk etmek. [DS] 4. {eAT} taat etmek; yumuak bal olmak. inil, [m (yans.) > n-l] is. H areket etmeyi, sallanmay anlatan yansmal gvde. S m il inil, {az} (Yr m ek iin) yava yava. [DS] n lam ak , [n (yans.) > m--la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-l()-yor] 1. Kendi kendine yava sesle ark sy lemek. 2. (Topa iin) dnerken ses karmak. [DS] n ld am ak , [m (yans.) > m-l-da-mak / mg-l-damak] {az} gsz. fi. [-r] [-d()-yor] -* mgldamak. [DS] -ndmak, [-m -l-m ak/ -inilmek] {eAT} ya p e. Dn llk eki zerine edilgenlik eki gelmitir; -l-mak. B u y l dahiyandurnld... RahatT-Ervah. inilti, [n-l-t] {az} is. nilti. [DS] mr, [n (yans.) > n-r] is. Bebek sesine benzer inle m e veya ses karmay anlatan yansmal gvde. S nr yanr (yafir) etm ek, {az} B ir neriyi kabul etm em ek iin sudan sebepler gstererek ekintili davranmak. [DS] nramak, [m (yans.) > m-r-a-mak] {az} gsz. fi. [r] [-r()-yor] M rlt hlinde ses karmak; mrl danmak. mramaz, [m (yans.) > m-r-a-maz] {az} sf. Hibir ie karmayan; sessizce duran. [DS] nrck, - [mr-ck / r-ck] {az} is. A kam vakti. 5 1 m rck sayrs, {az} Gnlsz olarak i yapan. [DS] nrmak, [n-r-mak] {az} gsz. f i [-r] (Deve iin) barmak. [DS] m mak, [m--mak] {eT} ite, fi. [-ur] Birlikte in mek; inimek. [DLT] -iniz, [-iniz / -iniz / -unuz / -nz] ek. e. kinci oul kii fiil ekim eki olup em ir kipinin ekiminde kul lanlr; gel-iniz, yaz-nz, oku-y-unuz, gtr-nz. nk, [mg m i nk (yans.)] is. Sabit eylerin yerinde sallanmasn, km ldanmay, cam ve metal eyala rn birbirine arpmasn anlatan kk. [Zlfkar] nkl-da-mak, nk-r mnkr, mk-l- mkddam ak, [nk (yans.) > mk-l-da-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-d()-yor] -* mgldamak. [DS] nkl, [nk (yans.) > mk-l-] {az} sf. 1. Durgun; hareketsiz. 2. Beceriksiz. 3. Zoraki. 4. is. Yava yryen kimse. [DS] mkr, [nk (yans.) > nk-r] is. Sabit eylerin sallan masn, metal ve cam eyann birbirine arpmasn anlatan yansmal gvde. S m kr mnkr etmek, {az} Anlalm az eyler sylemek; konumas yete rince anlalr olmamak. [DS] nnak, - [n(n)-a-k ?] {az} sf. Azck. [DS] nnak, - [mnak ?] {az} is. oc. d. Mama. [DS] nnin, [Ar. cnnn j ^ ] (nn:in) {OsT} sf. 1. Cinsel ynden gsz; iktidarsz. 2. Ksr, nraz, [ng-ra-z / fi-ra-z] {az} sf. (Kii iin) hastalk yznden ie yaram az hle gelmi. [DS]

I I I H M S M 2045

IRA

-r-1, [-r- / -ar- / -er- / -r- / -ir - / -ur- / -r-] {eAT} yap nrk, - [m-()r-k] {az} is. Sabah karanl. [DS] e. -* -ar-. nrma, [n-()r--ma / n-()r--ma] {az} is. N e sy -r-2, [-r- / -ir- / -ur- / -r-] yap. e. 1. Fiilden fiil ledii anlalmayan kimse. [DS] treten ek. Fiilin belirttii eylemin bir baka kimse -msuz, [-n-suz / -m-suz / -in-sz / -un-suz / -n-sz] veya nesne zerine aktarlmasn yani ettirgenlik {eAT} yap. e. yelik eki zerine, olum suzluk bildi salar. Geililik yapar veya geililii arttrr: karen yapm eki gelmitir; - olmakszn. "Ann dir-mak, yat-r-mak. 2. {eAT} Geililik grevinde leinsiiz (dilei olmalcszn) bir p deprenmez. deildir, seg-ir-mek. Leyla ve Mecnun. , -nt, [-n-t /-nti / -nt / -inti / -untu / -nt] yap. e. -* -r 1 [-r / -ir / -ur / -r] {eAT} ek. e. Geni zaman ekim eki; -er, -er. Bir kii ynden gnlek geyr -nt. (giyer). Yz Hadis Tercmesi. ntn, [an-dn / m-dn / n-tm] {eT} sf. -* mdm. -r2, [-r / -ir / -ur / -r] {eAT} yap. e. 1. Orta eki; ntrga, [Fr. intrique => entrika] {az} is. Dzen; hi acak; :maa yarar. "... getiirn ann nne silkin, le. [DS] yiniir (yenecek) taam stne dkn.. Siyer-i Dantrkal, [entrika-l] {az} sf. pheli; kark; kor rir. 2. Kesin olmu ve sreklilik bildirir; -maktadr. kulu. [DS] "imdi grdm kanatlar uvanm inleyip ya tu r -p, [-p /-ip / -up / -p / -y-p / -y-ip / -y-up / -y-p] (yatmaktadr). Cevahirl-Ahbar. 3. Gemie d yap. e. Fiillerden zarf treten ek. Zarf-fil, ba-fil nk kesinlik bildirir; -mtr. "Bir yi it urad deve yapar. Eyleme zaman ve tarz bakm ndan snrllk binr/ An greli bu canm sevinr. Y usuf ve Zekavram katar: geip, verip, alp, atp, okuyup, f liha. leyip, tutuup. -r3, [-r / -ir /-ur / -r] yap. e. simden isim treten p, [p (yans.)] is. Titrek bir k samay, parltlar ek. Yansma kkenli isimlere gelir, ikincil biimle saarak yanmay anlatan kk. [Zlfkar] p-l-darini yapar: at-r, t-r, kt-r, tok-r, ip-ir. mak, -r4, [-r / -ar / -er / -r / -ir / -ur / -r] {eAT} yap. e.-*- par, [eT. ypar / par jLyl] {eAT} is. Y avan denilen r. gzel kokulu ot. S par yavan, {eAT} Yavan. -r5, [-r / -ar / -er / -ur / -r / -r / -ir / -m az / -mez] pl [p (yans.)] is. Parlt; lt. S pl pl, {az} 1. {eT} yap. e. - -r. P rl prl. 2. (Ik iin) yanp yanp snerek. 3. H a -r6, [-r / -ir / -r / -ur / -r / -ar / -r] {eT} yap. e. f i f h a fif parlama. 4. (Yrmek iin) yava yava. 5. "Yapar, eder" anlamlarnda sfat fiil yapan ek. (Gne iin) yakc; kavurucu. 5. (Yemein pim esi -r7, [-r / -ir- / -r- / -ur- / -r- / -ar- / -er] yap. e. -* -r. iin) yava yava. 6 . Gm gerdanlk. [DS] -r8, [-r / -ur / -r / -r / -ir / -ar / -er] ek. e.-* -r. {eT} plak, - [p (yans.) > p-l-a-k] {az} sf. Parlak; ci (ayn) lal. [DS] r1, [r (yans.) / ra / rra / ir] {eT} {az} is. Utanma; plamak, [p (yans.) > p-l-a-mak] {az} g sz.f. [-r] hicap; ar. [DLT] [DS] S1 r bulmak, Utanmak. [-l()-yor] Dalgal ve hareketli bir ekilde parlda [DLT] mak. [DS] r2, [Tr / yr _l /jj.I] (:r) {eT} {eAT} is. 1. Irlama. [DLT] > pldak, - [p (yans.) > p-l-da-k] {az} is. Parlak 2. ark; ezgi; name; trk; mzik; {azj (ayn). lk veren ey.[DS] [DS] [DLT] [KPy.] [Gabain] S1 r yolu, {eAT} M pldamak, [p (yans.) > p-l-da-mak] {az} gsz. fi. zik yapm a usul; terennm tarz. [-r] [-d()-yor] 1. Parldamak; ldamak. 2. (Rz ra, [ra] is. 1. Seciye; karakter. 2. {az} Yz; ehre; gr iin) yava yava esmek; epildemek. 3. (Kk grn. [DS] ve hafif k iin) titremek. [DS] rab, [Ar. rabb] {eT} is. Tanr; Rab. [EUTS] plk, - [p (yans.) > p--lk] {az} is. H afif ate. racuk, -u [rak-ck > ra-cuk {eAT} zfi. Biraz [DS] uzak; uzaka, ppras, [(p)+ Far. rast => /ras > (p)+/ras] {az} sf. raf, [Ar. / Far. raf] {az} is. Raf. [DS] Uygun; tastamam. [DS] , pslak, - [(p)+ /sla-k] ( slak) sf. ok slak; her rafk1 - [? rafk] {az} sf. (eme ya da boru p suyu iin) lk. [DS] yan slanm, rafk2, - [Ar. refik] {az} is. Arkada; ortak. [DS] pssz, [(p)+/ssz] ( issiz) sf. ok ssz, p ptmak, [p-t-mak] {az} gl. fi. [-r] (Ate, lamba rafk3, - [Ar. rf => raf-lk ?] {az} is. Raf. [DS] vb. iin) biraz yakmak; biraz daha aydnlk verdir raflamak, [raf-la-mak] {az} g sz.f. [-r] [-l()-yor] (Harman dven hayvan iin) daireler izerek dn mek; parlatmak. [DS] mek. [DS] pras, [(p)+Far. rast] {az} sf. Tastamam. [DS] pratmak, [eT. opr-mak > pra-t-mak / ypra-t-mak Jl.jJ] {eAT} gl. f i [-ur] Eskitmek; ypratmak. ra, [eT. yra-k / ra-k / ra _ l] {eAT} sf. Irak; uzak. > 0 ra eylemek, {eAT} Uzaklatrmak; ayrmak.

IRA

2046

rarak, - [eT. yra-k / ra-k > ra()--rak] {az} zf. Olduka uzak; uzaka. [DS]

saymak. [DLT] 2. {eAT} U zak durmak; uzaklamak; ayrlmak. rah, [eT. yra-k / rak / rah {eAT} sf. Irak; u- raklama, [rak-la--ma] is. Uzak duruma gelme, dnl. f. [-r] zak. S rah dm ek, {eAT} Ayr kalmak; ayrl raklamak, [rak-la--mak mak.|| rah gitmek, {eAT} Uzaklara gitmek.|| rah Uzak duruma gelmek; uzaklamak. {eAT} (ayn) olmak, {eAT} Uzaklamak; ayrlmak. raklatrm ak, [ra-k-la--tr-mak {eAT} rahat, [Ar. raht] {az} sf. 1. Rahat. 2. is. Kan g l.f. [-r] Uzaklatrmak. durduu zaman, arln kzlerin boynuna bin Irakl, [Ar. rak > rak-l] ( rakl) sf. Irak halkndan memesi iin kannn altma dikilen sopa.[DS] ya da bu halkn soyundan olan, rahvan, [Far. rhvend] {az} sf. A tn yava yry raklk, - [rak-lk / yrak-lk jlsl_*.l] {eT} {eAT} is. ; rahvan. [DS] Uzaklk; rak olm a durumu. [DLT] fi1 raklk as, -rak, [-rak / -irek / -urak / -rek] {eAT} yap. e. Ula Yerkrenin merkezinden geen doru ile yeryzneki olan -arak deerinde kullanlr. "Ulaurak deki bir kimsenin bulunduu yerden geen doru iriti birbirine / Ulat v giriti birbirine. Tarih-i nun, gzlemi yaplan bir g k cisminin merkezinde Al-i Osman kesimesi ile oluan a; paralaks. rak 1 - [I-rak / y-ra-k <jlj>\] {eT} {eAT} sf. 1. Uzak , raksak, - [rak-sa-k] sf. 1. fz. mat. (izgi ve n lam; uzaktaki; [KPy.] 2. Uzak; rak, {az} (ay demetleri iin) gittike birbirinden uzaklaan nite n) [DS] [ETY] [Tekin] [Gabain] [ tigsizler] [EUTS] likte. 2. (Kim yasal veya nkleer tepkime) hz git [DK] rak dmek, {eAT} Ayrlm ak.|| rak et tike artan. S raksak mercek, fz. zerine den mek, {eAT} Uzaklatrmak.\\ rak eylemek, {eAT} paralel nlar da doru birbirinden uzaklatra Uzaklatrmak.\\ rak gitmek, {eAT} Uzaklamak.\\ rak kran mercek. rak klmak, {eAT} Uzaklatrmak.j| rak olmak, raksama, [rak-sa-ma] is. 1. Irak bulm a eylemi; is {eAT} Uzaklamak; ayrlmak.\\ rak sanlu, {eAT} tibat. 2. fz. Iraksak olm a durumu, Endiesiz; kaygsz; korkusuz. raksamak, [rak-sa-mak] gl. f. [-r] [-s()-yor] Bir rak2, [Ar. rak j l y 1 (ra;k) {OsT} is. mz. Klasik ] eyin olacana ihtimal vermemek; olmasn uzak Trk mziinde kaim f a diyez perdesindeki birle ihtimal olarak dnmek; istibat etmek, ik makamlardan biri. S rk-gevet, {OsT} mz. raksanmak, [rak-sa-n-mak / ra-k-s-mak] gl. f. [Trk mziinin eski birleik makamlarndan biri. || r] Uzak saymak, rk- acem, {OsT} miiz. Trk mziinin eski birle raksnma, [rak-s-n-mak] is. Uzak sayma; uzak ik makamlarndan biri.|| rk-mye, {OsT} mz. bulma. Trk mziinin eski birleik makamlarndan biri.\\ ^ rk-nevrz, {OsT} mz. Trk mziinin eski bir raksnmak, [rak-s-n-mak L ~ i l Jil] gl. f. [-r] Uleik makamlarndan biri. || rk-selm ek, {OsT} mz. Trk mziinin eski birleik makamlarndan biri. || rk-ehnz, {OsT} mz. Trk mziinin eski birleik makamlarndan biri. Irakan, [Ar. rkn (ra;ka;n) {OsT} is. Irakta bulunan iki ehir; Basra ve Kfe, rakn, [Ar. arak + Far. -n] {az} is. apka altma giyilen, kenar oyal takke. [DS] Irakeyn, [Ar. rkeyn (ra;keyn) {OsT} is. -* Irakan. rakgrr, [ra-k+gr-r] is. 1. Teleskop. 2. Drbn, rak, [Ar. arak] {az} is. Rak. [DS] Irak, [Ar. rk Jily-] (rki;) {OsT} sf. 1. Irakla il gili. 2. Irakl. Irakiye, [Ar. rkiye (ra;kiye) {OsT} sf. -* Irak. raklam a, [ra-k-la-ma] is. Asl anlatlmak istenen konunun dna kma, raklanm ak, [rak > rak-la-n-mak / yrak-la-n-mak jj.I] {eT} dnl. f. [-ur] 1. U zak bulmak; uzak zak bulmak; uzak saymak; uzak grmek; {eAT} (ay n). ralama, [ra-la-ma] is. Iralarn belirtme. ralam ak1 [ra-la-mak] gl. f [ - r ] [-l()-yor] Bir , eyin benzerlerinden farkn ortaya koymak; en belirgin ras ile anlatmak; karakterize etmek. ralam ak2, [r (yans.) > r-ala-mak] {az} gl. f. [~r] [-l()-yor] Sallamak; rgalamak. [DS] ralamak, [ra-la--mak] {az} dnl. f. [-r] A yrl mak. [DS] ralmak, [ra-l-mak] {az} dnl. f. [-r] Uzakla mak. [DS] -ram, [-r-am / -ar-am / -er-em / -r-am / -ir-em / -uram / -r-em] {eAT} ek. e. -* -ram. ram a1 [ra-ma] is. Uzaklama. , rama2, [? rama] {az} is. Bir dne giden davetli ler topluluu. [DS] ramak, [r--mak Jojj.I] (ra.mak) {eT} {eAT} g sz .f. 1. U zak olmak; uzaklamak; ara almak; uzamak. {az} (ayn) [DS] [KPy.] [ETY] 2. Kamak. [Ga bain] 3. {az} A radan ok zaman gemi olmak. [DS]

S M

2047

IRG

ram as1 [? ramas] {az} is. 1. H arm anda dvlecek , sap ym. 2. Tarlada yn yaplan biilm i ekin. ram as2, [? ramas] {az} is. Kan eksenini eken atal aa; kan oku. [DS] ramaz, [? ramaz] {az} is. Biilm i ekin yn. [DS] ran, [? ran] {az} is. Yaln kayalklar arasndaki imenli vadiler. [DS] randran, [? randran] {az} sf. ok ok. [DS] rang, [ran-g ?] {az} is. Ss; atafat; gsteri. [DS] rangl, [ran-g-l] sf. Ssl, ranmak, [eT. r-mak > ra-n-m ak jji o_,l] {eAT} dnl.f. [-ur] Sallanmak; rgalanmak, ransa, [? ransa] {az} sf. Yakkl. [DS] rapata, [? rapata] {az} is. rek ya da ekmek hamurunu tandra koymaya yarayan kaln bez. [DS] rasada, [? rasada] {az} sf. (M eyve iin) tam ol gunlamam. [DS] rasamak, [rasa-mak ?] {az} g sz.f. [-r] [-s()-yor] (M eyve iin) iyice olgulamak.[DS] rastk, - [Fr. elastique / ng. elastic] {az} is. Las tik. [DS] ramak, [ra--mak] {az} dnl. f. [-r] Uzakla mak; ramak. [DS] ratmak, [r-mak > ra-t-mak / yra-t-mak] {eT} gl. f. [-r] 1. Uzaklatrmak; uzaa gtrmek. [ tigsizler] [DLT] 2. (az) Geciktirmek; uzatmak. [DS] ravk1 - [? ravk] {az} is. 1. Szme bal. 2. Ber , rak su. [DS] ravk2, - [? ravk] {az} is. Biilmi ekin demeti. [DS] rb am , [? rbam] {az} is. Yulaf. [DS] rb a sa , [ ? rvasa / rbasa] {az} is. -* rvasa. [DS] rb h , [Ar. ibrik = > rbh] {az} is. brik. [DS] rb k , [Ar. ibrik] {az} is. Su kab; ibrik. [DS] rcal, [? rcal] {az} sf. Kibirli; kurumlu. [DS] rc, [? rc] {az} is. A raba gemesi iin iki tarla arasnda braklan ekilmemi ksm. [DS] rd a, -a [Ar. rza' / rd' ^Ujl] (rda:) {OsT} is. St emzirme. rdmak, [rd-mak] {az} gsz. f. [-r] Bilincini yi tirmek. [DS] rfsa, [? rbasa / rvasa] {az} is. -* rvasa. [DS] rg1 [eT. rk (fal) > rg] {az} is. ans; talih. [DS] 0 , rg etmek, {az} Adamak; sz vermek. [DS]|| rg grlmak, {az} Morali bozulmak. [DS] rg2, [rg] {az} is. Testere dilerinin aprazl. [DS] fi1 rg vermek, {az} Testerenin dilerinin apraz ayarn yapmak. [DS] -rga-, [-r-ga- / -ir-ge-] yap. e. sim kk ve gvdele rinden eylem treten ek. yad-rga-mak. rga, [? rga] {eAT} is. engel; kanca.

rga, [eT. r-mak > rga-] {az} is. 1. Sakalarn su tarken kullandklar uzun srk eklindeki omuzluk; arga. 2. Dokumalarda zg zerine eni ne atlan iplik; arga.[DS] rgada, [? rgada] {az} is. Su testisi. [DS] rgadamak, [rga-da-mak] {az} gsz. f. [-r] [-d()yor] abuk olmak; davranmak. [DS] rgadlcak, - [Yun. ergates => rgat-l-cak jji-iU jl] {eAT} sf. ( iin) bir rgadn yapabilecei kadar k k ve nemsiz, rgaf, [Ar. rf ^ilfcjl] (ra:f) {OsT} is. 1. Hrsla bakma. 2. H zl yrme, rgag, [r-mak (sarsmak) > r- / r-k] (rga.g) {eT} is. 1. Kanca; engel; kopa. [EUTS] 2. Donmu buzu buzlua ekmekte kullanlan bir tr kanca. [DLT] rgak, [r-mak > r- / r-k] (rga:k) {eT} is. -* rgag. rgalama, [r-mak (sarsmak) > rga-la-ma] is. Ye rinden oynatma eylemi; sallama, rgalamak, [eT. r-mak (sarsmak) > rga-la-mak gl. f. [-r] [-l()-yor] 1. {az} {eAT} Yerinden oynatmak; iki yana hafif h afif sal lamak; sarsmak. [DS] 2. argo. lgilendirmek, rgalanma, [r-mak (sarsmak) > rga-la-n-ma] is. Yerinden oynatlma, sallanma eylemi, rgalandrm ak, [rga-la-n-dr-mak] {az} gl. f i [-r] Sallamak; sarsmak; oynatmak. [DS] rgalanmak, [r-mak (sarsmak) > rga-la-n-mak J a J jI ] edil.fi. [-r] 1. Yerinden oynatlmak; sal lanmak; sarslmak. 2. {az} {eAT} dnl. fi. Sallan mak; hraman olmak. [DS] rgalmak, [r-mak > ra-l-mak / rkalmak] {eT} dnl. fi [-ur] 1. Irgalanmak; sallanmak. [Gabain] [DLT] 2. Sallanlmak. [EUTS] 3. Silkinmek. [EUTS] rgam, [rga-m] {az} is. D ut silkeleme mevsimi. [DS] rgama, [ra-mak (sarsmak) > rga-ma] is. 1. Yerin den oynatma, kmldatma. 2. {az} abuk olma, davranma. [DS] 3. {az} Y erinden oynama; sallan ma. [DS] rgamak, [r-mak Ja^jI] (rga:mak) {eT} {eAT} gl. f i [-r] [-g()-yor] 1. Sallamak; rgalamak; sarsmak; yerinden oynatmak; kmldatmak. [DLT] 2. gsz. fi. abuk olmak; davranmak, rgandrmak, [rga-n-dr-mak {eAT} gl.

fi

[-ur] 1. Sallamak; rgalandrmak. 2. Yerinden oy natmak. rgandurmak, [rga-n-dr-mak] {az} gl. fi. [-ur] A r bir eyi yerinden oynatmak. [DS] rganm, [r-mak (sarsmak) > rga-n-m] is. biy. Bitkilerde byme ve ynelimle ilgili olmayan, d etmenlerden ileri gelen hareket; nasti.

IRG

0I

I K

2048

rganm a, [r-mak (sarsmak) > rga-n-ma] is. Sal lanma; km ldanma eylemi, rganm ak, [ra-n-mak] {eT} {eAT} {az} dnl. fi [ur] H afif hafif sallanmak; kmldanmak; kprdan mak; rgalanmak. [DS] [DLT] rgama, [rga--ma] {az} is. Y erinden oynama. [DS] rgam ak, [ra--mak] {eT} ite, fi. [-ur] Birlikte sallanmak. [DLT] rgatrm ak, [r-mak (sarsmak) > rga--tr-mak] {az} gl. f. [-r] Yerinden biraz oynatmak; km l datmak. [DS] rgar, [lgar jU jl] {eAT} is. Ilgar. rgat, [Yun. ergtes] is. 1. Tarm iisi. 2. Beden g cyle alan kii. 3. dnz. Gemilerde ve yaplarda kullanlan, yatay kollarla birka kii tarafndan ev rilen bocurgat. 4. argo. ok az para ile alan kim se. S1 rgat ba, Usta ba. j| rgat gibi almak, ok ar ve yorucu bir i yapmak.\\ rgat pazar, iilerin toplu hlde bulunduu ve i bulduklar yer. \\ rgat pazarna dndrmek, B ir yeri karm a kark hle getirmek. rgatlk, - [rgat-lk] is. 1. Irgat olm a durumu. 2. Bir i gn sonunda iiye verilen cret; gndelik. 3. {az} Hasat mevsimi. [DS] rgatmak, [ra-t-mak] {eT} gl. fi [-r] 1. Yerinden oynattrmak; kmldattrmak; sallatmak, {az} (ay n) [DS], [DLT] 2. {az} Kkrtmak. [DS] rgaz, [r-mak (sarsmak) > rga-z] is. yi ve rahat yryen at. rg, [? rg] {az} is. Testere dilerinin aprazl. [DS] rgdam a, [? rgdama] {az} is. Cezve. [DS] rgn, [r-gm] {az} sf. 1. Rahatsz; hasta. 2. Sska; zayf. 3. Yorgun. 4. Durgun; sessiz. [DS] fi1 rgm etmek, {az} Gzn korkutmak. [DS] rgncak, [rg-m-cak] {az} is. Al kaps. [DS] rgnlam ak, [r -gm-la--mak] {az} dnl. fi [-r] (ocuklar iin) hastalk yznden zayflam ak veya geliememek. [DS] rgnlk, [r-gn-lk] {az} is. Krgnlk; hlsizlik; yorgunluk. [DS] rgm mak, [rg-m-mak] {az} gsz. fi. [-r] Ylmak. [DS] rgp, -b [? rgp] {az} sf. Sokulgan.[DS] rgrlam ak, [rg-r-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()yor] Vcudunu oynatmak; sallanmak. [DS] rgtmak, [rg-t-mak / rga-t-mak] {az} gl. fi [-r] Sallamak; oynatmak; rgalamak. [DS] rhak, [? rhak] {az} is. Leylak aac. [DS] rh, [? rh] {az} is. Sel. [DS] rb, [Yun. gripos => rp] (v.rb) {az} is. Byk balk a. [DS] rh t1 [? rht] {az} is. Ev eyas. [DS] ,

rht2, [? rht] {az} is. Rzgr almayan kuytu yer. [DS] rk 1 [r-k] {az} is. 1. Aralk; boluk; yark; atlak. , 2. sf. Zayf; clz; ayda. 3. Erken. [DS] rk2, [eT. rk] {az} is. ans; talih. [DS] rk, [rk-] {az} is. Ar ve szlar by veya nefesle iyiletirdiine inanlan kimse; byc. [DS] rklam a, [rk-la-ma] is. Hastaya iyilemesi iin b y yapm a eylemi. rklam ak1 [rk-la-mak] {az} gl. fi. [-r] [-l()-yor] , Hastaya iyilemesi iin by yapmak. [DS] rklam ak2, [r-k-la-mak] {az} gl. fi. [-r] [-l()yor] 1. H afif aralk brakmak. 2. Davar suya ek mek. [DS] rklatmak, [nk-la-t-mak] {az} gl. fi. [-r] (Hasta iin) kendisine by yaptrmak. [DS] rkmak, [m -k-m ak] {az} gsz. fi. [-r] Yorulmak; gsz kalmak. [DS] rktm, [? rktm] {az} is. Tavan aralklarnn zerine kapatlan rt. [DS] rlam ak, [r-la-mak] {az} gl. f . [-r] [-l()-yor] Meyvelerinin dklm esi iin aac sarsmak. [DS] rldam ak, [eT. r-m ak > r-l-da-mak] {az} gsz. fi. [->'] [-d()-yor] Defolup gitmek.[DS] rlm ak1, [r-l-mak ji jl ] {eAT} {az} dnl. fi. [-r] Ayrlmak; uzaklamak; ekilip gitmek; defolmak. [DS] rlm ak2, [r--l-mak ^ijl] {az} {eAT} dnl. fi. [-r] 1. Yorulmak; zahmet ekmek. 2. Z ayf dmek. [DS] rlm ak3, [r-l-mak] {az} dnl. fi. [-r] 1. Kmlda mak; sarslmak. 2. Yerinden oynamak. 3. (Ana kam ndaki ocuk iin) ters gelmek; yerini dei tirmek. [DS] rltmak, [r-l-t-mak] {az} gl. fi. [-r] Uzaklatr mak. [DS] ir im 1 [r-mak / er-mek > r-m] {az} is. Gzn , grebildii kadar uzaklk. [DS] irim 2, [? rm] {az} is. Arazideki knt; bumn. [DS] fi1 rm g irim , {az} D a bayr; dere tepe. [DS]|| rm k rm , {az} H er taraf; her yer. [DS] rm 3, [? rm] {az} is. aret. [DS] rm 4, [? rm] {az} is. Sr; giz.[DS] rm 5, [? m m ] {az} is. Ustalk; beceri; el uzluu. [DS] rm krm, {az} Naz. [DS] rm6, [Yuun. rum => rm / irim p l] {eAT} {az} is. Sokak. [DS] rm 7, [r-mak / yr-malc > r-m] {az} is. Yrtk; yark. S rm crm etmek, {az} Paralamak; yrtm ak; param para etmek. [DS] rm ak1 [r--mak] {az} gl. fi [-r] Ayrmak. [DS] , rm ak2, [r--mak] {az} gl. fi. [-r] Emanet etmek. [DS]

filM

mi

2049

IRK

-irin, [-r-men / -a-r-van / -a-r-van-m / -a-rva-m / -rn / -a-r-am] {eAT} ek e. -* -rmen. rp, [Yun. gripos => rp / rp] {az} is. 1. nce delikli byk balk a. 2. mecaz. Yntem; teknik; usul; yol yordam; rp. 3. mecaz. Yalan; dzen; hi le. [DS] rp, [? rp] {az} is. Dei toku edilen eya. [DS] rp, [rp-] {az} sf. Y alan ve dzen ile bakala rn aldatan; hilebaz; oyuncu; dalavereci; hileci. [DS] rpl, [rp-l] {az} sf. (Kii iin) her ii kuralna, usulne gre yapan. [DS] rs, [? rs] {az} is. Sandk eyas. [DS] S iris dol mak, {az} (Meyve iin) olgunlamak. [DS] rgan, [r-gan] {az} is. Birini imrendirme; nispet. [DS] S rgan etmek, {az} N ispet yapm ak; im rendirmek. [DS]|| rgan sallamak, {az} Nispet etmek. [DS] rganlk, [r-lcan-lk] {az} is. Kibirli olma duru mu; alm. [DS] rkan, [r-kan] {az} sf. alml; kurumlu; kibirli. S rkan verm ek, {az} N ispet etmek; karsn dakinin houna gitm eyecek hareketlerde bulunmak; damarna basmak. [DS] rkanc, [r-kan-c] {az} sf. N ispet eden; aksine davranan; damarna basan. [DS] rmak, [r--mak dnl. f. [-r] 1. {az} Sevinmek. [DS] 2. {eAT} Kibirlenmek; byklen mek. 3. {eAT} alm satmak; kurumlanmak. 4. {eAT} Yorulmak; bunalmak; baylacak hle gelmek. 5. {eAT} ite, f. Birbirinden uzaklamak, rt, [r-t] {az} sf. Uzak. S1 m t olmak, {az} 1. Uzak olmak. 2. Savuup gitmek. [DS] rtmak, [r-t-mak] {az} gsz. f. [-r] Ayrlmak; uzaklamak; rlmak. [DS] rvermek, [r-(mak) +-ver-mek] gl. f. [-ir] Bir ii birine ykleyivermek; havale etmek, rz, [r-z / rz] {az} is. 1. Eya. 2. Elencelik kura yemi. [DS] S rz ieri, {az} Kiler. [DS] rzsz, [ar-sz / rz-sz ?] {az} sf. 1. Yzsz; arsz. 2. Grltc; yaramaz. [DS] rihan, [Ar. reyhn] {az} is. Fesleen. [DS] rk1 -k [Ar. rk Jjy-] {OsT} is. 1. Kk; asl. 2. Da , mar. 3. Kaltmsal olarak belli, ortak fiziksel ve fizyolojik zelliklere sahip topluluk; zrriyet. 4. Bir ailenin, bir halkn soyu; kendinden nceki ve som akilerin tamam; soy. 5. biy. Bir canl trnde ayn karakteri tayan bir ksm bireylerin olutur duu alt blm. S rk ayrm, sosy. Toplum iinde bulunan deiik rklardan kimselerin haklarn eit olarak kullanamama durumu; belirli rktakilerin toplumdan dlanmalar,|| rk bilim i, Irklarn zel liklerini ve yeryzndeki insan rklarn inceleyen bilim dal. || rk birlii, B ir toplumu m eydana geti

ren bireylerin hepsinin ayn rktan olmas durumu. || rk eitlii, sosy. Bir lkedeki insanlarn rklar ne olursa olsun hepsinin ayn haklara sahip olmas ilkesi.|| rk- ahmer, {OsT} K zl derili; kzl rk.|| rk- asfer, {OsT} Sar derili; sar soy.\\ rk- ebyz, {OsT} Beyaz rk; beyaz derili.|| rk- esved, {OsT} Siyah rk; kara derili. || rk- gayret, {OsT} Soydan gelen yardm duygusu veya kskanlk.|| rk- lf, {OsT} anat. Klcal damar.|| rk- nabz, {OsT} anat. Atardamar.\\ rkun-nes, {OsT} tp. Siyatik.|| rkus-ss, {OsT} bot. Meyan kk.|| rk gher, {OsT} D am ar ve z.|| rkz-zeheb, {OsT} bot. Altnkk. rk2, [rk] {eT} is. 1. Khinlik; gnldekini dar karma. [DLT] 2. Fal iareti; fal; [DLT] [ETY] [EUTS] [Gabain] 3. aret; rumuz. [EUTS] 4. Falc. [EUTS] 5. {az} ans; talih; uur. [DS] rk3, [rk / rg] {az} is. Testere dilerinin apraz ayar. [DS] -rka- [-irk-mek (ymak; biriktirmek) + -e- (pekitir me eki) > -rka- / -irke- / -rka- / -rke-] {eT} yap. e. Fiil kknn belirttii duygu ya da nitelii kazan mak, onlarla dolmak anlam veren isimden fiil yap ma eki. rka, [Ar. hrka] {az} is. Basmadan yaplan kadn ceketi. [DS] rkalamak, [rka-la-mak jl] {eAT} {az} gl. f [r] [-l()-yor] rgalamak. [DS] rkalmak, [ra-l-m ak/ rkalmak] {eT} dnl. f. [-ur] -+ rgalmak. [Gabain] [EUTS] rkanm ak, [rka-n-mak jitiy.l] {eAT} {az} dnl. f. [-ur] Sallanmak; titremek. [DS] rk, [rk-] sf. 1. Irklk yanls olan. 2. is. Irk lktan yana olan kii, rklk, - [rk--lk] is. nsanlar rklarna gre deerlendiren ve kendi rkn dier rklardan stn grmeyi ya da birtakm zel haklar edinmeyi ama layan siyasi gr, rk, [r-k / r-kn] {az} sf. 1. Hastalkl. 2. Zayf; clz. [DS] rklgan, [rk-l-gan ?] {az} is. Toprak kaymas; heyelan; kaya; g. [DS] rklma, [rk-l-ma] {az} is. zerine doru eilme. [DS] rkn, [r-kn / r-k] {az} sf. -* rk. [DS] rkiyat, [Ar. rkyyt oLsy] (rki:ya:t) {OsT} is. Toplumlarn yapsndaki gelimeleri ve geliimin genel izgilerini ortaya koym ak iin rklarn zel liklerini inceleyen bilim; budun bilimi, rkiye, [Ar. 'rkyye <iy>] {OsT} sf. -* rk, rk, [Ar. rk Jjj* ] (rki:, k kaln sylenir) {OsT} sf. Irka ait; rkla ilgili; rksal. rklam ak1 [rk-l-mak] {eT} gl. f. [-r] eke eke , dar karmak. [EUTS]

IRK

2050

rklam ak2, [rk-l-mak] {eT} gsz. fi [-r] 1. Khinlik etmek; fala bakmak. [DLT] 2. Fala baklan arac kullanmak; bakla vb. atmak. 3. Falcdan sormak; falcya danmak. [EUTS] rksal, [rk-sal] sf. Irka ait; rkla ilgili, rkta, [rk-ta] sf. Ayn rktan olanlar, rlaan, [r-la-an nende. rlama, [r-la-m a^^y.!] {eAT} is. Mzik; taganni. rlam ak1 [yr / r (ark) > r-l-mak / yr-l-mak , jj.l] (rla:mak) {eT} {eAT} g sz.f. [-r] [-l()-yor] 1. ark sylemek; mzii seslendirmek; trk sy lemek; terennm etmek; {az} (aym) [DS] [KPy.] 2. {az} K endi kendine sylenmek. [DS] rlamak2, [rla-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()-yor] Sallamak; depremek. [DS] rlamak3, [hr (yans.) > hr-la-mak] {az} g sz.f. [-r] [-l()-yor] (Kpek iin) saldrmadan nce hrlamak.
[DS]

_*!] (eATj is. ark syleyen; h a

rlamak4, [r-la-mak] {az} gl. f. [-r] [l(-yor] Ss lemek. [DS] rlamaz, [r-la-maz] {az} is. Suyu az akarsu. [DS] rlandrm ak, [r-la-n-dr-mak] {azj gl. f. [-r] Sal landrmak; kmldatmak; depretmek. [DS] rlange, -ci [r-la-n-ge] {az} is. Kk ve kokulu bir tr kavun. [DS] rlanm ak1, [r-la-n-mak] {az} dnl. fi [-r] Sallan mak; kmldanmak; deprenmek. [DS] rlanmak2, [yr-la-n-mak] {az} dnl. fi [-r] Trk sylemek. [DS] rlant, [r-la-n-t] {az} is. 1. Sallant. 2. Deprem.
[DS]

rm ak3, [r-mak] {az} gl. fi. [-ar] Zayflatmak. [DS] rmak4, [r-mak] {az} gl. fi. [-ar] Sallamak; kpr datmak. [DS] S rp burm ak, {az} stenmeyen bir eyi yerine getirm em ek iin uydurma sebepler bul mak. [DS] rm ak5, - [eT. rmak] is. ounlukla denize dk len, tad su ve suyunu ald havza bakmndan byk akarsu; nehir, fi1 rm ak ard kuu, zool. tcii kular takmnn tleengiller fam ilyasn dan, 15 cm. uzunluunda, srt yeilim si kahveren gi, lkemizin M armara blgesinde kulukaya y a tan, bceklerle beslenen bir gm en ku; rmak tleeni, (Locustella fluviatilis).! rmak dalgc, zool. Yamur kularnn deniz krlangcgiller f a milyasndan 40 cm. kadar uzunlukta, Avrupa ve A sya nn g l kenarlarnda yaayan bir tr, (Sterna flu via tilis).[| rm ak roman, ed. B ir olayn getii ok uzun bir zam an dilim i veya toplumun byk bir kesimini iine alacak biimde yazlm uzun ro man; nehir roman. rm aklam a, [rmak-la--ma] is. Irmak durumuna gelme. rm aklam ak, [rmak-la--mak] gsz. fi [-r] Irmak durum una gelmek, rm aklayn, [rmak-layn] {eAT} zfi Irmak gibi, rman, [? rman<yjil] {eAT} is. Gammaz, rm am ak, [r-()m-a-mak] {az} dnl. fi. [-r] Uzaklamak. [DS] irmik, [er-mek > er-mik\{az} sf. (Meyve iin) ol gunlam; ermi. [DS] rm zan, [Ar. ramazn] {az} is. Ramazan. [DS] rpalamak, [hrp-a-la-mak] {az} gl. fi [-r] [l()yor] Dvmek. [DS] rpt, [hrp-t] {az} sf. Eski; ypranm. S rpt ol m ak, {az} Eskimek. [DS] rra, [r (yans.) > r(r)-a] {eT} is. Utanma. [DLT] irs, [Ar. irs ^ y -] {OsT} is. Evli elerden her biri, irsiz, [ar-sz] {az} sf. 1. (ocuk iin) ok alayan; yaramaz. 2. (Kii iin) kavgac; edepsiz. 3. Dedi koducu. 4. Namussuz. [DS] rsuzm, [r-su z-n ^ u ^ -jl] {eAT} zfi Sessizce, irat, [? irat] {az} sf. irkin; suratsz. [DS] ratsz, [rat-sz] {az} sf. 1. Nursuz. 2. Yakksz.
[DS]

rlamak, [r-la--mak Birlikte ark sylemek, rlatmak, [r-la-t-mak ark syletmek, rlayc, [r-la-y-c

^.1] {eAT} ite, fi. [-ur] {eAT} gl. fi. [-ur] jj>l] {eAT} is. ark syleyen;

hanende; muganni. -rlk, [-r-lk /-rlik / -rluk / -rlk / -rlk / -irlik / urluk / -rlk / -arlk / -erlik] yap e. -* -rlk. , rlk, - [er-lik / r-lk ?] {az} is. m sak vakti. [DS] rmacuk, -u [rma(k)-cuk rmak. rm a, [rma ^.1] {eAT} is. Irmak; nehir, rm ahlayn, [rmah-layn] {eAT} zfi. -* rmaklayn. rm ak1 [r-mak j^jl] {az} gl. fi. [-ar] 1. Ayrmak; , uzaklatrmak; ratmak; cda klmak. {eAT} (aym) 2. K ap ve pencere gibi eyleri amak; aralamak. [DS] 3. {eAT} Ayrlmak; uzaklamak; gemek. rmak2, [r-mak] {az} gl. fi. [-ar] 1. zmek; zah m et vermek. 2. Rahatn karmak; huzursuz etmek. 3. Yormak. [DS] {eAT} is. Kk

r, [Sansk. ri] {eT} is. Peygamber; bilge kii; aziz. [KPy.] rtalamak, [rta-la-mak / erte-le-mek] {eT} gl. fi. [-r] Erken balamak. [DLT] -rvam, [-r-vam / -ar-vam / -er-vem / -r-vam / -irvem / -ur-vam / -r-vem] {eAT} ek. e. -* -rvam. -rvan, [-r-van / -ar-van / -er-ven / -r-van / -ir-ven / ur-van / -r-ven] {eAT} ek. e. -* -rvan. rvasa, [? rvasa / rbasa] {az} is. Hastalk iin yaptrlan byl muska; hamayl. [DS]

M K M

. 2051

ISF

-rvn, [-r-vn / -ir-vin / -r-vm] {eAT} ek. e. -* -rvn. rz1 [Ar. rz / rd , {OsT} is. 1. Bir kimsenin bakalar tarafndan dokunulmamas gereken cinsel onuru; namus; iffet. 2. Perde. S rz dman, K endi cinsel isteklerini tatmin iin hibir ya sa ve kural tanmayan kimse; bakalarnn cinsel onuru na zarar veren kimse.\\ rz ehli, Namusunu baka sna kar koruyan; yasak iliki iine girmemi olan. || rz krk, argo. Cinsel iliki bakmndan kendisinin ve yaknlarnn namusunu koruyamam olan kimse. || rzna gemek, 1. Zor kullanarak bi rini kendi cinsel arzusunu tatmine alet etmek; zorla yasak cinsel ilikide bulunmak. 2. Yaplmakta olan ii berbat etmek; bozmak; z niteliklerini kaybetti rerek soysuzlatrmak.|| rzn bozmak, 1. Irzna gemek. 2. Tazeliini ve gzelliini bozmak. rz2, [? rz / rz] {az} is. Elencelik kuru yemi. [DS] rza1 [Ar. rza' _Uijl] (rza:) {OsT} is. Emzirme. S , rz-i etfl, {OsT} St ocuklarn emzirme.|| rz-i gayr-i mder, {OsT} ocuu anne style deil, hayvan st ile besleme.]] rz-i mder, {OsT} ocuu anne style besleme. || rz-i sun, {OsT} Emzikle besleme. rza2, [Ar. rza ^ j l ] {OsT} is. Otu ok olan yer. rzan, [Ar. 'rzan U=y^] ( rzan) {OsT} zf. eref, hay siyet ve namusla ilgili olarak, rzl, [rz-l] sf. Nam us sahibi; rzn koruyan; baka snn rzna sayg gsteren. s1 [s] is. Sahip. , s2, [s] {az} is. Aklk; doruluk. [DS] sab, [Ar. 'b l_jIjwsI] (s-a:b) {OsT} is. 1. G ol ma; zor olu. 2. Bir ii gletirme; zorlatrma, sabe, [Ar. ibe ijUat] (sa:be) is. 1. nsan toplu luu. 2. Sarg bezi. 3. Baa sarlan tlbent; sark, sad, [Ar. ud > 'd ^U^l] (s-a:d) {OsT} is. Y k see kaldrma; yukar karma, saga, [Ar. a apUs!] (sa:ga) {OsT} is. 1. ekilsiz bir maddeyi kalba sokma; ekillendirme. 2. K u yumculuk yapma, saha, [Ar. h (sa:ha) {OsT} is. Kulak ve rerek dinleme. -sak, [--sa-k / -i-se-k] {eAT} ek e. Ekfilin art birinci okluk ekidir; -isek; -sek. elim subha de in onmaz sak (onmazsak) onmayalm. Revan Divan. salamak, [sa-la-mak] {az} gl. f . [-r] [l()-yor] Sallamak. [DS] sam, [Ar. 'm fU ^ ] (sa:m) {OsT} is. Gze eki len srme. -sar, [--sa-r / -i-se-r / -u-sa-r / --se-r / -y--sa-r / -yise-r] {eAT} ek. e. 1. Gelecek zaman ekim eki; -

acak. Sen baen iinde aa dikersin, kim bilir yem iini kim yiyiser (yiyecek)?" M aarifnam e 2. En ilek gelecek zaman ekim ekidir, -iyor" ve geni zaman eki -ir" deeriyle kullanlr. A kn odu karsar (karyor) ara dein dtnm. Yunus Emre. 3. {eT} Gelecek zaman ekim ekidir, yg-lay-sar (alayacak) sar, [Ar. 'r jU ^I] (s-a:r) {OsT} is. K ibir ve gurur sergilemek iin surat asma, sare, [Ar. are jU>l] (sa:re) {OsT} is. 1. adr ipi. 2. adr kaz. -sarsz, [--sa--sz / -y--sa-r-sz / -i-se-r-siz / -y-ise-r-siz] {eAT} ek. e. Gelecek zaman okluk ikinci kii eki. -saruz, [--sa-r-uz / -y--sa-r-uz / -i-se-r-z / -y-i-ser-z] {eAT} ek. e. Gelecek zaman okluk birinci kii eki. -sarvan, [--sa-r-van / -y--sar-van-m / -y--sa-r-vm / --sa-r-vm / --sa-r-am / -y--sa-r-am / -i-se-r-ven / y-i-ser-ven-in / -y-i-se-r-vin / -i-se-r-vin / -i-se-rem / -y-i-se-r-em] {eAT} ek. e. Gelecek zaman tek lik birinci kii eki. sata, [Ar. ta (sa:ta) {OsT} is. Seslenme; ses etme; ses karma, sbaba, [Bul. skob] {az} is. Ta duvar yapm nda iki ta birbirine balayan kenet demiri. [DS] sbah, [Ar. ubh > bah (sba:h) {OsT} is. Sa bah vakti; seher, sbara, [? sbara] {az} is. Tatil. [DS] scak, - [s-cak] {az} sf. 1. Scak. 2. is. Hamam. [DS] S scak domak, {az} Gne domak. [DS] scaklk, - [scak-lk] {az} is. Hamam. [DS] sb, - [Ar. b' -*=1] {OsT} is. 1. Parmak. 2. Bir arnn yirmi drtte biri deerinde eskiden kullan lan bir l birimi; usbu. sda, [Ar. ada > d5 t-1-u.l] (sda:) {OsT} is. karlan sesin bir engele arparak geri dnmesi; yank. sdak, - [Ar. dk jl-w>l] (sda:k) {OsT} is. M ehir bedelini nikhta kararlatrma. sdar1, [Ar. udur > dr jlx ^ l] (sda:r) {OsT} is. karma; karlma. sdar2, [Yun. istri] {az} is. Hal, kilim tezgh. [DS] sdl, [? sdl] {az} is. Konuurken szcklerin uzatm a ya da baka ezgilerle arkya benzer ekilde sylenmesi. [DS] sfa, [Ar. afa > fa f W ] (sfa.) {OsT} is. 1. Se me; ayklama. 2. Temiz hle getirme, sfahan, [Far. fahn (sfaha:.n) {OsT} is. mz. Klasik Trk mziinde dgh perdesinde ka rar klan birleik makamlardan biri. <3 sfahan

ISF
c e d d , {OsT} mz. K lasik Trk mziinin eski bir leik makamlarndan biri. || s f a h a n g e r d a n iy e ,

2052

{OsT} mz. K lasik Trk mziinin eski birleik ma kamlarndan biri.|| s f a h a n g e v e t, {OsT} mz. K lasik Trk mziinin eski birleik makamlarndan biri.|| s f a h a n r a k , {OsT} mz. K lasik Trk mzi inin eski birleik makamlarndan biri. || s f a h a n m y e , {OsT} mz. K lasik Trk mziinin eski bir leik makamlarndan biri. || s f a h a n n e v r f lz , {OsT} mz. K lasik Trk mziinin eski birleik makamla rndan biri.|| s f a h a n s e lm e k , {OsT} mz. Klasik Trk mziinin eski birleik makamlarndan biri. || s f a h a n e h n a z , {OsT} mz. K lasik Trk mziinin eski birleik makamlarndan biri. || s f a h a n z e m z e m e , {OsT} mz. Klasik Trk mziinin eski bir leik makamlarndan biri.
s f a h a n e k , - i [Far. fahnek d ij it a l] (sfaha:nek)

dnenceleri arasnda kalan blge; scak kuak. || s lm, eitli olaylar srasnda aa kan s enerjisinin miktarn lm eyi konu alan fiz ik dal; kalorimetri.\\ sya gm, B ir organizmann s etkisiyle tmden y e r deitirmesi; termotaktizm.\\ s yaltm , Is kaybn nlem ek amacyla bir or tamn s geirim siz m addelerle kaplanmas ij/.|| s yaym , Hareketli cisimlerle snn iletilmesi, bir yerden baka yere tanmas olay; konveksiyon. || s yuvar, Scakln gittike artt y z ile yz km. ykseklikler arasndaki hava katman; termos fer. s 2, [? s] {az} sf. Ac; yakc. [DS] salan, [s+al-an] sf. kim. (Birleme, tepkim e vb. iin) oluum srasnda s alan; endotermik,
s c a k , [sca-k / sca-k
{eAT}

{OsT} is. mz. K lasik Trk mziinin eski birleik m akam larndan biri,
s f i r a r , [Ar. ufret (sarlk) > frr jl_^>\\ (sfra.r)

{az} sf. 1. Scak. 2. is. Scaklk; hararet. 3. Ha mam. [DS] S s c a k d a m , {az} Hamam. [DS] || s c a k k a n l u , {eAT} Cana yakn; sevimli; scak kanl. || s c a k y z , {eAT} Gler yz; yum uak yz. scakla, [scak-la
{eAT}

{OsT} is. Sar bir renk alma; sararma, fi1 s f r r - a y n , {OsT} Gz aknn sararmas.|| s f r r - e v r a k , {OsT} Yapraklarn sararmas.
s g a , - a i [Ar. i

zf. 1. Scak iken. 2.

(sa:) {OsT} is. 1. Ba

kalarnn konum asna kulak verme; kulak misafiri olma; dinleme. 2. mecaz. Birinin isteklerini, arzu suna uygun olarak yerine getirme, i g a l, [Ar. ishal] {az} is. Barsak bozukluu; ishal.
[DS] s g a r , [Ar. r> r jU-^l] (sgr) {OsT} is. Birini

Hemen ardndan; arasn soutmadan; sca sca na. s d e n e ti r , [s+dene-t-ir] is. B ir ortamn veya nesne nin scaklnn belirli dzeyde kalm asn salayan dzenek; termostat. s g 1, [*y-mak > y- / sg] {eT} is. 1. Halat; urgan; ip. [EUTS] 2. Bir geminin donanm iin ge reken yelken, ip vb. [EUTS] 3. sf. Maddeten.
[EUTS] s g 1, [s-mak / is-m ek > s-] {eT} is. 1. Hararet; scaklk. [EUTS] 2. sf. Scak; kuvvetli; yakc.

herkesin gz nnde kk drme; aalama, s g r a n , [Yun. ksisterin] {az} is. 1. Teknedeki ha m uru kazm akta kullanlan ara; eysran; syrg. 2. A te krei. [DS]

[Nevy] sglk, [isi-g-lik / s--lk] {eT} is. 1. Scaklk. 2. S caklk duygusu. 3. M uhabbet; sevgi. s h a r , [Ar. shriyet > hr j l ^ l ] {OsT} is. 1. Akra sk 1, - [s-k] {az} sf. 1. Scak; snm. 2. is. H a balk kurma. 2. Damat olma. 3. Damat edinme. mam. [DS] -s, [--s- / -i-s-i] {eAT} ek e. Ykleme hli eki; -; sk2, - [s-k] {az} sf. 1. Sessiz; sakin. 2. A zn u. "... kabilesinin koyununun tyisi (ty) san- dan kolay laf alnamayan; az sk. 3. Konuma ca. M iftahl-Cennet. yan veya az konuan. 4. Skk; sk. [DS] s 1, [eT. s-mak > s- / isi-g > s] is. 1. Bir cismin skerte, [s+kert-e] {az} is. Ortam n veya cisimle scaklnn artmasna ve uzama, erime, buharla rin tad scakl lm eye yarayan ara; sler; m a gibi birtakm fiziksel deiiklikler meydana termometre; kalorimetre. [DS] gelm esine sebep olan enerji; hararet. 2. Doal v skmak, [s-k-mak] gsz. f . [-r] (M eyve iin) ol cut scakl; hararet. 3. Scaklk. S 1 s a lc o r g a n , gunlamak. biy. ngrakl ylanlarda ban her iki yannda sl, [s-1] sf. fz. Is ile ilgili; termik. S s l b i im bulunan ve evredeki canllarn vcut ssna du l e n d i r m e , Yaprak halindeki p lastik m alzemeyi s yarl olup onlarn yerlerini tespit etmeye yarayan ve basn etkisi ile biimlendirme yntemi. || sl organ. || s b ilim i, /zz. Is retimini, iletimim, kulla b o z u n m a , B ir kataliz kullanmadan s etkisi ile nmn ve korunmasn inceleyen fiz ik dal; termik. || elde edilen kim yasal ayrtrma; piroliz. || sl ift, s c a m , Camdan s kaybn azaltm ak iin iki cam ik i fa rkl metalden oluan ve aralarndaki s fa rk levha arasnda boluk braklarak retilmi cam nn bir elektromotor kuvvetin ortaya kmasna ne tr. || s d a m , {az} Hamam. [DS]|| s k a y b , Bir den olan devre; termoelektrik cfevre.|| sl z m ortamda gerekli olan snn yaltm sz ortam dola le m e , Istm a veya soutm a srasnda alamlarda ysyla azalmas. || s k u a k , co. Olak ve Yenge m eydana gelen deiimlerin belirlenmesi; termik

r a i

mun. 25 03

s ortaya kan scaklk art. 3. Sporcularn bir yar veya karlama ncesi verimlerini artrmak am a cyla kaslarn yumuatm a ve vcut scakln ar trma ii. S snma ss, Bir cismin bir gramnn scakln bir santigrat derece ykseltm ek iin ve rilmesi gereken s miktar. || snma kousu, Souk havalarda sporcularn verimini artrmak amacyla yaplan h a fif kou. snm ak1 [s-n-mak / isinmek] {eT} dnl. fi [-ur] , i snmak; sevmek. [DLT] [KB] snmak2, [s-n-mak] gsz. fi. [-r] 1. Scakl art mak; daha scak durum a gelmek; s kazanmak. {eT} (ayn) [KB] 2. (Kii iin) mesi gemek; m ez olmak. 3. Bir stma sistem inden yararlan mak. 4. mecaz. Yadrgamaz olmak; holanr olmak; almak. 5. (M akine elemanlar veya m otor iin) scakl beklenm edik ekilde, oka artmak. 6. spor. Kaslar ar alm alar iin altrmak; h afif hareketlerle vcut ssn arttrmak. > sn yer, {az} Ilca. [DS] sot, [s+ot / ss+ot] is. Biber, sler, [s+l-er] is. B ir cismin rettii ya da aa kard s miktarn lmeye yarayan ara; kalorimetre; skerte. sr, [s-r ?] {az} is. Sahip. [DS] sran, [Yun. ksisterin] {az} is. 1. Ham ur teknele rindeki hamuru kazm aya ya da hamuru blmeye yarayan ara; eseren. 2. Frnda veya sata pi mekte olan brek, rek ve ekm ek evirmeye yara yan bir tr krek. 3. Ate krei. [DS] sran, [Yun. ksisterin] {az} is. -sran. [DS] srga, [sr-ga] {az} is. Kpe. [DS] srgan', [sr-gan] {eT} sf. 1. ok sran; srgan. [DLT] 2. bot. lkemizde bol m iktarda yetien gv desi ve dallar iinde karnca asidi bulunan src tylerle kapl, kk, yaprak ve tohumlarndan halk hekimliinde yararlanlan otsu bir bitki, (Urtuca). srgan2, [Yun. ksisterin] {az} is. -* sran. [DS] srgangiller, [sr-gan-gil-ler] is. bot. rnek bitkisi srgan olan, gvde ve yapraklar bazlarnda basit, bazsnda src tylerle kapl basit alm ak yaprak l bitkiler familyas, (Urticaceae). srg1 [sr-g , {eAT} {az} is. 1. tp. Strepto koklarn sebep olduu akut bir deri hastal; ylan ck hastal. 2. Hastalk nedeniyle yaplan perhiz. 3. Hastaln sebep olduu ate ve rperme. [DS] S srg tutmak, {az} Perhiz yapmak. [DS] srg2, [sr-g] {az} is. Isrgan otu. [DS] srgn, [sr-gn] is. tp. Scak veya ar terleme sebebiyle vcudun deiik blgelerinde meydana gelen ve kant veren, ii su dolu kk kzark kabarcklar; isilik, srgu, [sr-gu y - y ^ \ is. 1. {az} Sivilce; ergenlik sivilcesi. [DS] 2. {eAT} Y lanck hastal.

zmleme; termik analiz. || sl diren, D eeri s cakla gre dorusal olm ayacak ekilde deien diren; termistans.\\ sl dzenlem e, nsan ve hay vanlardan memelilerle kularda vcut i scakln deimez tutan fizyolojik ilev; termoreglasyon.\\ sl elektrik, fz. Is enerjisinden yararlanlarak elde edilen elektrik enerjisi; termoelektrik,|| sl etki, B ir iletkenin ucunda elektronlarn sl alka lanmasndan meydana gelen gerilim dalgalanmas; termik etki. || sl etkin kesit, Isl ntronlarla etkile im iin gerekli olan kesit. || sl fisyon, Isl ntron lar tarafndan oluturulan fsyon.\\ sl ldama, D aha nce stlm bir maddenin yeniden stlma syla yaynlanan ldama; termolminesans.\\ sl kimya, Tepkime srasnda aa kan s enerjisini inceleyen kimya dal; termokimya.\\ sl kimyasal, Isl kimya ile ilgili olan. || sl ntron, K endini ev releyen ortamla sl dengede bulunan ntron. || sl nkleer tepkime, H a fif ekirdeklerin, yksek s altnda kaynamas sonucu oluan nkleer fzyon tepkimesi.|| sl reaktr, indekifsyonun, zellikle sl ntronlar tarafndan oluturulduu reaktr. || sd zrh, yonlatrc nm yoluyla retilen sy ve d blgeye s iletimini azaltmaya yarayan zrh. isilik, - [s-lk] {az} is. Bo laf. [DS] slklu, [s-lk-lu jJlJL {eA T} sf. Scak; ateli; ha ?.t] raretli. slm ak1 [s-l-mak] {az} edil. f. [-r] 1. (Diler , iin) sklmak; kenetlenmek; almamak. 2. (Top rak iin) suyunu ekerek sertlemek; kerpi gibi olmak. [DS] slmak2, [s-l-mak] {az} dnl. f. [-r] Olgunla mamak. [DS] slsertleir, [s-l+sert-le--ir] sf. (Polimer, plastik madde iin) belli bir scakln stnde sertleen ve bir daha eski hline dnmeyen, mak, [s-mak] {az} gl. f. [-r] Krmak. [DS] sn, [s-n] is. N ormal atm osfer basncnda snma derecesi 15Clik suyunkine eit olan bir cismin, bir gramnn scakln 1C artrmak iin gerekli s miktarna eit olan 4.1855 ju l deerindeki s birimi; kalori, 0 sn deeri, B ir besin maddesinin salad kilokalori miktar. snak, - [s-n-ak] is. Barnm a ve alma ortamn stmaya yarayan soba, kalorifer, ocak, tandr gibi eyler; snm a arac, sndrma, [s-n-dr-ma] is. Isnmasn salama ey lemi. sndrmak, [s-n-dr-mak] gl. f i [-r] 1. snmasn salamak; scaklk verm ek; stmak. 2. mecaz. Biri nin bir kimseye, bir ie alm asn veya onu benim semesini salamak, sn, [s-n-] is. Isnm a eylemi veya biimi, snma, [s-n-ma] is. 1. Is alm a eylemi; scakl art ma durumu. 2. Srtnme sonucu yalam a hatas ile

20S4
gerekli ileri yapma. 3. {eAT} {az} Stma hastal. [DS] 4. {eAT} Hastalk atei, fi1 stma dutmak, {eAT} Stma tutmak. stmak, [s-t-mak] gl. f. [-r] 1. Scak duruma getirmek; scakln arttrmak. {eT} (ayn) [EUTS] 2. (Kendisini veya el yz, ayak gibi vcut paralar iin) bir s kayna yannda durarak m esini gi dermek. 3. (Kaslar iin) daha iyi sonu alabilmek iin hafif bir n altrm a yapmak. 4. (M otor veya baz aralar iin) iyi ilemesi iin kullanm adan n ce uygun scakla getirmek. 5. {az} gsz. f. Stma tutmak. [DS] stutar, [s+tut-ar] sf. Isy bulunduu ortamdan d ar vermeyen, geirgenlii az olan, sveren, [s+ver-en] sf. kim. (Tepkime iin) oluum srasnda s aa karan; egzotermik. syayar, [s+yay-ar] is. B ir akkanda sy her tarafa dengeli olarak datmaya yarayan alet; kon vektr; s yayc. sz1, [-sz / i-siz / es-siz / s-sz] {eT} sf. Ele avuca smayan, haar; utanmaz; arsz; fena; kt. [DLT] sz2, [s-sz / sz (s.z) {eAT} {az} sf. Tenha; ssz. [DS] ssz1 [-sz / i-siz / es-siz / s-sz] {eT} sf. -* sz1, , ssz gamak, {az} (Babo kalan koyun iin) kamak. [DS]|| ssz kii, Yzsz, iyilik bilmez adam. [DLT] ssz2, [eT. is-siz (sahipsiz) > s-sz] sf. 1. (Yer iin) kim se bulunm ayan ya da az insan bulunan; tenha; bo; oturulmayan. 2. mecaz. (nsan iin) kimsesi olmayan; yalnz. S ssz kalmak, Tenhalamak; boalmak; sszlamak. sk a 1 [Yun. ska / Ar. kizha [Tietze]] {az} is. kinci , yl kuru ve taze soan retim inde kullanlan ve bir nceki yl tohumlardan kan kk soanlar; to hum luk soan. [DS] ska2, [t. scarto > ska(rta) > ska] is. argo. 1. Rast getirememe. 2. Bo verme; nem vermeme, t? ska gemek, argo. 1. Hedefe isabet ettirememek. 2. Oem vermemek; sra ona gelince atlamak; gemek; dokunmamak. ska3, [s-ka] {az} sf. Zayf; sska. [DS] skaa, [t. scassa] is. Yelkenli gemilerde direklerin alt ularnn oturduu yuvalar. skala1 [t. scala] is. mz. 1. M zikte kullanlan b , tn seslerin peten tize doru dizilmesiyle oluan dizi; merdiven. 2. mat. Renkli baskda renk ayrm provalarnn tm. 3. l aletlerindeki gsterge izelgesi. 4. Gam. <3 skala yapmak, M zik aletini alm ak iir perdelerde parm ak altrmas yapmak. skala2, [t. scarda => skala] {az} is. Yamalardaki toprak kaymasn ve erozyonu nlemek iin alt ta raflarna yaplan ta duvar. [DS] skalama, [ska-la-ma] is. argo. Hedefi tutturamama durumu.

src, [sr-c] sf. 1. Dilerini batran; srm a iini alkanlk hline getirmi olan; sran. 2. mecaz. (Kuma vb iin) vcudu dalayan; kandran. 3. mecaz. (Rzgr, hava veya ayaz iin) vcudun ak yerlerinde kzarklk ve atlamalar m eydana geti ren, sert ve souk, srk, - [sr-k] is. 1. Isrlan yerde kalan iz. 2. sf. (M iktar iin) bir defada srlabilecek kadar; srmlk. srlma, [sr-l-ma] is. zerinde srm a eylemi uy gulanma. srlmak, [sr-l-mak] edil. f. [-r] Isrma eylemi uygulanm ak; diler arasnda sklmak, ezilmek ve ya dilerle koparlmak, srmlk, - [sr-m-lk] sf. Bir srmada k o p artab i lecek kadar. srn, [sr-m ?] {az} Doranm sac yufkas zeri ne sarmsakl yourt dkerek yaplan bir yemek. [DS] srma, [sr-ma] is. Dileri ile skma veya koparma, ezme eylemi. srm ak, [s-r-mak] gl. f. [-r] 1. {eT} Sokmak. [DLT] [EUTS] [KB] [DK] [Gabain] 2. Dileri arasnda skmak. [DLT] [EUTS] [KB] [DK] [Gabain] 3. Dile rini batrarak yaralamak. 4. Dile tutup kesmek, koparmak. 5. mecaz. (Kuma vb. iin) vcudu da lamak, rahatsz etmek; kandrmak. 6. (Souk, ha va, rzgr iin) sert, souk ve cildi tahri edecek ekilde esmek, srmuk, -u [sr-muk] {az} is. Isrlm, dilenmi ey. [DS] srtma, [sr-t-ma] is. Isrmasn salama eylemi, srtm ak, [sr-t-mak] gl. f. [-r] Isrmasn sala mak; srm a iini yaptrmak; {eT} (ayn). [DLT] ssever, [s+sev-er] sf. (M ikroorganizmalar iin) 5070C gibi yksek sda yaayp geliebilen, ssz, [s-sz] sf. 1. Oluum srasnda s aa karmayan. 2. Is sourmayan. smak, [s--mak / isimek] {eT} dnl. f. [-ur] Bir nesnenin btn paralarna scaklk yaylmak; smmak. [DLT] stan, [issi (ac) > stan ? {eAT'j is. 'Hardal bitkisi. stc, [s-t-c] is. 1. Istma ilevini yapan; stan. 2. is. Kullanmadan nce bir makinenin, bir ortamn veya bir akkann ssn ykselten aygt. 3. ine daldrld veya konulduu kaptaki suyu stmaya yarayan elektrik devresi, stlma, [s-t-l-ma] is. Istlmak eylemi, stlm ak, [s-t-l-mak] edil. f. [-r] Istma eylemi uygulanmak, st, [s-t-] is. Istm a eylemi veya biimi, stm a, [s-t-ma <^,1 / 1 ^ 1 ] is. 1. Scak duruma ge tirm e eylemi. 2. B ir yerin snmasn salamak iin

O T M M C E S M 2055

ISL

skalamak, [ska-la-mak] gl. fi [-r] [-l()-yor] argo. Hedefi tutturamamak; rast getirememek, skana, [t. scanza] is. Tayfann nbet deiimi, skar, [Yun. istri] {az} is. Kl heybe, torba veya kolan tr eyler dokumakta kullanlan bir tr k k tezgh. [DS] skaran, [Yun. ksisterin] {az} is. -* sran. [DS] skara, [t. scarza] is. 1. Bir eyi tka basa doldur mak. 2. dnz. Bir limandaki gemi kalabal. 3. {az} Eyalar dzgn biimde st ste koymak sure tiyle yaplan yn. [DS] skarda, [t. scarda] is. Y ukarlara doru kldka duvar kalnlnn azalmasndan m eydana gelen eim. skarlat, [t. scarlatto] is. En ok krmzs tutulan, yeil ve beyaz renkleri de bulunan bir tr Venedik uhas. skarmak, [s-kar-mak] {eT} gl. f i [-ur] Hatrlamak; hesaba almak; kabul etmek. [Nevy] skarmoz, [t. scarmos / Yun. skarmos] is. 1. dnz. Gemilerin kaburgalarn meydana getiren eri aalarn ad. 2. zool. Hamsi, sardalye vb. kk ba lklarla beslenen palam ut byklnde, yuvarlak gvdeli pullu bir balk, (Sphyraena sphyraena). skarta, [t. scarto (atlm)] sf. 1. (Mal iin) deiik sebeplerle deerini kaybetm i olan; deersiz; nemsiz; alm ve satmda kullanlamayan. 2. Baz iskambil ktlarnda kullanlmad iin kenara ayrlan oyun kd. <5 skartaya karmak, D e ersiz ve ie yaram az olduu iin bir kenara b rakmak, ayrmak.\\ skartaya kmak, D eersiz grlerek bir kenara braklmak. skat, [Ar. sukt > skat iU*t] (ska:t) {OsT} 1. D m le; aa atma. 2. Drlme. 3. Y ok etme; or tadan kaldrma. 4. Geersiz klma; iptal etme; h kmsz brakma. 5. {az} len kiinin baz ibadet borlarndan dolay Allah katnda azap grmemesi dileiyle zel surette hesaplanp fakirlere verilen sadaka ve bu i iin yaplan tren. [DS] 6. Kendir iplerini dvmek iin aslan aa. <9 skat- cenn, {OsT} ocuk drme. skata, [Ar. skat => skata] argo. is. Dk; bok. skatat, [Ar. sktt oli.U -1] (ska:ta:t) {OsT} is. D rmeler. skat, [skat-] is. len kii iin datlan skat sa dakasn alan kii, skran, [Yun. ksisterin] {az} is. sran. [DS] skrtm ak1, [s-kr-t-mak / s-kt-mak] {az} gsz. fi. [-r] Savuup kamak. [DS] skrtmak2, [skr-t-mak] {az} gl. fi. [-r] almak. [DS] skta, [skt-a ?] {az} is. Verem. [DS] sktm ak1, [skt-mak] {az} gsz. fi. [-r] Savumak; kamak. [DS]

sktmak2, [s-k-t-mak ?] (az) gl. fi [-r] Damlat mak. [DS] skoda, [ek. skoda (otomobil markas)] argo. is. 1. Bacaklar ie, dizleri yanlara doru yam uk olan kimse. 2. Kendisi irkin olmad hlde zevksiz giyinen, kendisine, stne bana bakmayan bayan, skonto, [t. sconto] (isko nto) is. 1. Satc tarafndan alc lehine yaplan fiyat indirimi; indirim; tenzilat. 2. Bir ticar senedi vadesinden nce hamilinden almaktan doan bir tr kredi ilemi. 3. Bir ticar senedi satn alan kiinin senet tutar zerinden yap t indirim. 4. Vadeli bir para veya para deerin deki eyin kararlatrlm bedeli dendikten sonra alcsnn bunun kendisine teslim edilmesini isteme hakk. 5. Szn bir ksmn sylenmemi sayma, skonto etmek, 1. Bir eyin fiya t zerinden bir m iktar indirim yapmak. 2. Vadeli bir senedi, vade sinden nce paraya evirme ilemi. skontocu, [skonto-cu] is. 1. Senet skonto eden kii. 2. Vadeli bir tanr deerin, vadesinden nce ken disine teslim edilmesini isteyen kii, skontolu, [skonto-lu] sf. 1. ndirimli; tenzilatl. 2. (Sz iin) bir blm sylenmemi saylan, skontosuz, [skonto-suz] sf. ndirimsiz; tenzilatsz, skota, [t. scotta] (sko ta) is. dnz. Byk yelkenli gemilerde yelkeni ynetmeye yarayan ip. skuna, [ng. scooner] is. ki direkli kk yelkenli gemi. slah, [Ar. ulh > alh > ilh >U>I] {OsT} is. 1. yi durum a getirme; dzeltme; iyiletirme. 2. Bir hay van veya bitki trnden daha iyi verim ve iyi kalite rn alabilm ek iin yaplan kaltmsal dzenleme ler ilemi. 3. B ir toprakta verimlilii ykseltici tek nik dzenlemelerin yaplmas ilemi. 4. huk. Bir mahkeme tarafndan verilmi olan bir kararn, var olan bir aykrlk dolaysyla baka b ir mahkeme tarafndan dzeltilmesi ilemi. S1 slah etmek, 1. yi bir duruma getirmek; iyiletirmek; dzeltmek. 2. mecaz. Yola getirmek; terbiye etmek.\\ slah evi, Su ileyen ocuklarn eitim ve slah edilmesi amacyla kurulmu ve ceza yasasna gre ileyen bir adl eitim kurumu; slahhane,|| slh-l hl, {OsT} K endi durumunu dzeltme; kt davran ve alkanlklardan vazgeme.|| slh- zt l-beyn, {OsT} ki kii arasndaki dargnl giderme; aray dzeltme.\\ slah olmak, yilemek; dzelmek.|| s lah olmaz, yilemez; dzelmez; yola gelmez.\\ slh-pezr, {OsT} Islaha elverili; slah edilmesi mmkn olan; slah olur. slahat, [Ar. slhat ol^^U al] (sla:ha:t) {OsT} is. Grlen aksaklklar ve bozukluklar gidermek iin yaplan dzeltici ve iyiletirici dzenlemeler; re form. S slahat hareketleri, tar. Osmanl mpara torluunun son zamanlarnda Bat 'y rnek alarak gelitirilen birtakm dzenlemelerin genel ad. ||

1SL

M M C E SOM

2056

sltt- adliye, {OsT'} Adalet kuyumlarnda yap lan dzenleme ve yenilikler.\\ slht- askeriye, {OsT} A skerlik ilemlerinde ve kurumlarnda yap lan yenilik ve dzenlemeler,|| slht- cedde, {OsT} Yaplan slahatta grlen eksiklikleri gide ren yeni dzenlemeler.\\ slht- mliye, {OsT} M aliye kurumlarnda yaplan yenilik ve dzenleme ler,|| slht- mlkiye, {OsT} Ynetimde yaplan dzenleme ve yenilikler. || slht-perver, {OsT} Yeniliki; yenilik taraftar; slahat. slahat, [slahat-] is. 1. Islahat yapan kimse; re formcu. 2. Islahat yaplmas gerektiini savunan kimse. 3. Yaplm olan slahatlar benim seyen ve savunan kimse, slahatlk, - [slahat--lk] is. Islahat olma du rum u; reformculuk, slahen, [Ar. lhen (sla:hen) {OsT} zf. (s la h Dzelterek; slah ederek; slah yolu ile. slahhane, [Ar. lh + Far. hne h a n e ) {OsT} is. Su ileyen ocuklarn eitim ve slah edilmesi amacyla kurulmu ve ceza yasasna gre ileyen bir adl eitim kurumu; slah evi. slah, [Ar. lhl slahiye, [Ar. slhiye (sla.hi:) {OsT} sf. Dzelt (sla:hiye) {OsT} sf. m e ile ilgili; slah ile ilgili. -* slah. slak, - [su-la-k > us-la-k > s-la-k] sf. 1. Suya batrlm veya zerine su dklm olan; ya. 2. {az} Havlu; petamal. [DS] 0 slak karga, 1. Te peden trnaa slanm olan. 2. argo. ok korkmu olan. 3. argo. ekingen. || slak san, yice slan m olan. 2. argo. ok korkmu olan. slaklk, - [s-la-k-lk] is. Islak olma durumu, slama, [s-la-ma] iv. 1, Islak hle getirme eylemi. 2. B ir eyi yum uam as iin suya veya iinde sv bu lunan kaba batrp bekletmek eylemi. 3. {az} Do ranm ekm ek zerine et suyu dkerek yaplan bir tr yemek. [DS] 4. {az} Sigara brei biiminde hazrlanarak hindi suyu ile yaplan bir tr hamur ii yemek. [DS] 5. {az} Yumurta kartrlm yal suya ekmek doramak suretiyle yaplan bir yemek. [DS] 6. {az} Turu. [DS] 7. {az} Kirelemeden nce deriye uygulanan yumuatma ilemi. [DS] slamak, [su-la-mak > s-la-mak] gl. f. [-ar] [-l()yo r] 1. Su veya bir sv iine bir eyi batrarak ya hut da zerine sv dkerek slak bir hl almasn salamak; slatmak. 2. mecaz. Kutlamak, slan, [sla-n-] is. Islanma eylemi veya biimi, slanma, [sla-n-ma] is. Islak duruma gelme eylemi. slanm ak1 [s-la-n-mak / i-le-n-mek] {e l} dnl. f. , [-ur] slenmek. [DLT] slanmak2, [sla-n-mak] dnl. f . [-r] 1. Islak duru ma gelmek; slak olmak. 2. {eAT} edil. f. [-ur] Isla

slanm akJ, [sla-n-mak] {eAT} edil. f. [-ur] Dayak atlmak; dvlmek, slatc, [sla-t-c] sf. 1. Islatm a iin yapan. 2. Pul veya zarf gibi eyleri yaptrm ak iin slatmakta kullanlan sngerli bro malzemesi, slatlm a, [sla-t-l-ma] is. zerinde slatma eylemi uygulanm a durumu, slatdm ak, [sla-t-l-mak] edil. f. [-r] 1. Islak duru m a getirilmek. 2. zerinde slatma eylemi uygu lanmak. slat, [sla-t-] is. Islatm a eylemi veya biimi, slatma, [sla-t-ma] is. Islak hle getirme eylemi, slatm ak, [sla-t-mak] gl. f. [-r] 1. Islak duruma getirmek. 2. mecaz. M utlu bir olay yiyip ierek kutlamak. 3. argo. Dvmek veya ok ar hakarette bulunmak. 4. {az} B ir kimseyi, ar szlerle aa lamak; onurunu krmak. [DS] sl1, [s-l] sf. Sonusuz. S sl brakm ak, {az} Neticesiz brakmak. [DS] sl2, [s-l ? {eAT} sf. Bakml; baymdr; ma mur. slk, - [s (yans.) > s-lk] is. 1. D udaklar bzlerek veya parm ak dil zerine yerletirildikten som a id detli bir soluk verme ile karlan tiz, keskin ve uzun ses. 2. Bu sese benzer ince ve tiz ses. 3. fz. Hz ses hznn altna den merminin kard ses. 0 sbk alan rdek, zool. rdekgillerden, kuzey lkelerinde kulukaya yatan, lkemizde y a l nz k aylarnda grlen yeil ba rdekten daha kk bir gmen ku; fyu, (Anas penelope).\\ slk almak, 1. Islk sesi karmak. 2. (Ylan ve rdek iin) ses karmak. 3. (Birine) slk sesi kararak haber vermek; slkla dikkatini ekmek. slk, [slk-] {az} is. zool. Islk alan rdek. [DS] slklama, [slk-la-ma] is. Islk etme eylemi, slklamak, [slk-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] 1. Islk alarak holanmadn belirtmek. 2. Islk yo luyla haber vermek. 3. Islk alarak armak. 4. (Koyun, kei ve eek iin) su imesi iin slk al mak. slklan, [slk-la-n-] is. Islk edilme eylemi veya biimi. slklanma, [s-lk-la-n-ma] is. 1. Islk edilme; kendi sine slk alnma eylemi. 2. Islk hline gelme, slklanm ak, [s-lk-la-n-mak] edil, f i [-r] 1. Bee nildiini ifade etm ek iin arkasndan veya hemen sonra slk alnmak. 2. (Bir konuma veya oyun iin) protesto etm ek iin slk alnmak. 3. dnl. fi. Islk sesi karr hle gelmek, slkl, [s-lk-l] sf. 1. Isl olan. 2. Islk sesi karan. 3. (Ses iin) slk gibi kan. S slkl nsz, dbl. karlma srasnda ses yolunda m eydana gelen bir daralma ve dilin orta blmnn oluk gibi bkl mesi sonucu oluan ve slk sesi ile nitelenen da ralm ak nsz: si, /z/.

tlmak.

i m

k s s m

2057

ISP

sm ak, [d-mak / s-mak] jeTj gl. fi -* dmak. [Yknek]

smuk, -u [s-muk] {az} sf. 1. Sessiz; utanga. 2. Sinsi. [DS] sna, -a [Ar. n ^U ^l] (sna:) {OsT} is. 1. Yardm etme. 2. G renir bir kimsenin yeteri kadar renmesi. snan, [Ar. nn jlw>l] (sna:n) {OsT} is. 1. Darlma;

sm ak 1 [s-mak] faz} gl. fi. [-ar] 1. Ksmak; sk , mak; bzmek. 2. (Di, ene iin) skmak; kenetle mek; enesini amamak; azn smsk kapamak. [DS] smak2, [s-mak] {az} g l.f. [-ar] ekirdekleri kra rak iini karmak. [DS[ smalak, - [Yun. ispanaki] {az} is. Ispanak. [DS]

gcenme. 2. Kibirlenme. 3. Ayak direme; srar et me; inat etme, sot, [s+ot] {az} is. Biber. [DS] smam, [Ar. amem (sarlk) > imm j>l<wsl] (sspa, [? spa] {az} is. Toprak rnlerinden alman ma:m) {OsT} is. 1. Sar etme; sarlatrma. 2. i vergi. [DS] enin azm tkama. sm m ud-du, {OsT} spala,' [t. spala] is. terz. Elbise omuzu, Kendisine edilen nasihatlere aldr etmeyen. spanak, - [Yun. ispanaki > Far. ispenk] is. 1. bot. smanak, - [Yun. ispanaki] {az} is. Ispanak. [DS] K azayagillerden iki evcikli, klorofil, saponin, smar, -c [Far. sipurden > sipari] {az} is. 1. oksalat, demir ve iyot bulunduundan yeil sebze Sipari. 2. Yaplm as ya da alnmas istenen nesne; olarak tketilen, iki yllk bir bitki, (Spinacia smarlanan ey. [DS] oleracea). 2. argo. Deersiz kimse; aalk. 3. a r smar, [sipari-i / smar-] argo. M ahkm la go. Salak; enayi. S spanak m dedin? argo. rn dardan istedii eyleri alp getiren kimse, Bo, gereksiz s z" anlamnda kullanlr,|| spanak smar, [Far. sipari] {az} is. Sipari.[DS] tohum u, argo. Aalk, deersiz kimse. smarlam a, [smar-la-ma] is. 1. B ir eyin getirilme spanakgiller, [spanak-gil-ler] is. bot. ki eneklisini veya yaplmasn bakasna syleme eylemi. 2. lerden spanak, pancar, kaz aya, paz gibi bitkiler Sipari. 3. sf. Sipari verilerek yaptrlan, familyas, (Chenopodiaceae). smarlam ak, [Far. sparden / sipurden (emanet et spanaklar, [spanak-lar] is. bot. anak yapraklar mek) => ospar-l-mak > spar-l-m ak > smar-lerkek organlarn karsnda, yumurtal ou za mak ja'i!jUl / W>l] gl. fi. [-r] [-l()man tek delikle ve yumurtack gbek ba altta, karanfillerle karabudaylar arasnda saylan horoyor] 1. Bir eyin getirilmesini veya yaplmasn bir zibiigiller, spanakgiller, ekerci boyasgiller vb. bakasna sylemek; sipari vermek; {eAT'} (ayn). familyalar iine alan iki enekli, tasz iekli bit [DK] 2. Parasn demek suretiyle bakasna ikram kiler familyas, (Chenopodiales). da bulunmak. 3. Birine kendi adna bir ey almasn sylemek. 4. B ir eyin yaplmasn veya birinin spanakzade, [spanak + Far. -zade] argo. is. 1. Soyu korunmasn, gzetilmesini birine brakmak, tem sopu aalk kimse. 2. Doutan aptal, bihlemek; emanet etmek. {eAT} (ayn) [DK] 5. B iri sparmaa, [t. sparmezza] (sparma a) is. dnz. De ne bir davran brakmas hakknda uyarda bulun nizde zincirlerin birbirine dolamas. mak. 6. armak. 7. {eAT} Vermek; emanet etmek; sparta gl, [Yun. sparte > sparta + gl-] is. t. tevdi etmek. bot. sparta ve evresinde gl ya elde etmek iin smarlanm a, [smar-la-n-ma] is. Ismarlama iinin yetitirilen bol kokulu pembe iekli bir gl tr; yaplmas. am gl; ya gl; fndk gl, (Rosa damassmarlanmak, [smar-la-n-mak] edil. fi. [-r] Bir cena). S sparta semeri, argo. Kalalar; k. eyin yaplmasn veya getirilm esini istemek, ispata, [Far. ispandn] {az} is. -* spatan. [DS] smarlatma, [smar-la-t-ma] is. Ismarlama iini biri spatan, [Far. ispandn] {az} is. bot. Bir metre ne yaptrma. kadar boylanabilen, bileik yaprakl, beyaz iekli, smarlatmak, [smar-la-t-mak] gl. fi. [-r] 1. Ismar su iinde ve kenarlarnda yetien, yapraklar i lama iini birine yaptrmak. 2. Kendisine ikramda salata olarak yenilen ok yllk bir otsu bitki; yaba bulunulmasn salamak, ni tere, (Nasturdum offcinale). [DS] smarl, -c [Far. sipari] {az} is. Sipari. [DS] spatula, [Lat. spathula] (spatula) is. 1. Mutfak smat, [Ar. mt lw >l] (sma:t) is. 1. Susturma. 2. ilerinden, al, heykel ve cerrah ilerine kadar pek ok alanda kullanlan ve o kadar da eidi bulunan, Susturulma. ounun az keskin olmayan, geni veya sivri ulu smk, [s-mk] {az} sf. 1. (Kii iin) sessiz; m ah bir tr bak. 2. Dkmclerin aly, boyaclarn cup; az konuan. 2. Toy; beceriksiz. 3. Ahmak; bu m acunu yaym ak veya syrm ak amacyla kullandk dala. [DS] lar ucu dz ve geni alet, snmak, - [Yun. spanaki] {az} is. Ispanak. [DS] smrlk, - [s-r-mak > sr-m -lk / sr-ma-lk] spavli, [t. spavli] (sp a vli) is. ounlukla gemiler de kullanlan kaln sicim. {az} is. Ekmek art. [DS]

ISP

I I t lliif f lf C t S M

2058

spazmoz, [Yun. spasmos] is. Ar titreme, rpn ma; kaslma, spazmoza tutulmak, Ar dere cede titremeye balamak. ispir, [? ispir] {az} sf. Yalanc. [DS] sr, [Ar. r j*>\] {OsT} is. 1. Kulaktaki kpe delii. 2. Y emin. sra, [as-r / s-r 1^.1 / oj-ol / 0^.1] {eT} {eAT} zf. asra. sra, [as-ra- ?] {eAT} zf. nceki, sran, [Yun. ksisterin] {az} is. 1. Isran. 2. vendi renin geri ucundaki amur syrmaya yarayan de m ir ara. [DS] srar, [Ar. irr (srekli crcr tme) (sra:r) is. B ir eyin zerinde inatla ve kuvvetle durma; di renme; steleme; ayak direme. S srar etmek, 1. B ir konuda, bir dncede inatla durmak; srekli direnmek; ayak diremek; vazgememek. 2. ok ar zu etmek; iddetle istemek.\\ srr- mahcbne, {OsT} Utanr bir durumda yaplan srar.|| srarla, Israr ederek; srarl biimde. srarc, [srar-c] sf. 1. (Kii iin) srar eden; direnen. 2. (Davran iin) srar edilen; vazgeilmeyen; direnilen. srarl, [srar-l] sf. stnde ok durulan; srar edil m i olan; stelenen; direnilen. srk, [sr-mak > s()r-k] {eT} sf. 1. Isrlm. 2. is. ocuklar nazara ve perilere kar korum ak iin okunduunda tekrarlanarak sylenen sz. [DLT] srlmak, [sr-mak > s-()r-l-mak] {eT} edil. f. [-ur] Isrlmak. [DLT] srm , [s()r-m] {eT} sf. Sinirli; fkeli; sinirli. S srm kii, {eT} Suratsz adam. [DLT] srnmak, [s()r-m-mak] {eT} dnl. f. [-ur] 1. fke lenip toparlanmak. [DLT] 2. Pimek zere olan seb zeye su konulduunda sinirseklenmek. [DLT] srm ak, [s()r--mak] {eT} ite, f. [-ur] Birbirini srmak; srmak. [DLT] srumak, [s-()r-u-mak] {eT} gl. f. [-r] Isrmak. [DLT] sslamak, [s(s)--la-mak] {az} gsz. f. [-r], [-l()yo r] (Byk veya kk aptes iin) daralmak; s kmak. [DS] ss, [s(s)- ^ 1 ] {eAT} is. 1. Scaklk; hararet. 2. sf. Scak. S ss dam, {eAT} Hamam.\\ ss don, {eAT} K lk giyecek.\\ ss eylemek, {eAT} Istm ak.|| ss olm ak, {eAT} Isnmak. || ss ot, {eAT} -* sot.|| ss sovuk, {eAT} 1. Scak ve souk. 2. yi ve kt gn ler. 3. H er trl durum ve art. || ss sz, {eAT} G zel ve tatl sz.|| ss vurmak, {eAT} Scak gemek; scak alm ak.|| ss yel, 1. {eAT} Scak esen rzgr. 2. {az} Sam yeli. [DS] sslk, - [ss-lk / dlLl] {eAT} is. 1. Scaklk; hararet. 2. Scak yznden vcutta kan sivilceler.

ssm ak, [s(s)-mak] {az} gl. f. [-r] Korkutarak sindirmek; yldrmak. [DS] ssot, [ss (ac) + ot] {az} is. -* sot. [DS] ssrom, [Yun. ksisterin => ssran] {az} is. Ucu yass ve enli olup krek gibi kullanlan bir eit maa. [DS] ssrg, [ss-r-g] {az} is. Trahoma benzer bir tr gz hastal. [DS] ? ssrg olmak, {az} Yeni doan bebeklerin vcudunda scaktan kk sivil celer kmak; isilik o lm ak [DS] sstmak, [ss-t-mak j* o J ] {eAT} g l.f. [-r] Istmak; kzdrmak. ssz1, [eT. is-siz (sahipsiz) > s-sz] sf. 1. (Yer iin) kimsenin bulunm ayan ya da az insan bulunan; ten ha; bo; oturulmayan. 2. mecaz. (nsan iin) kim se si olmayan; yalnz. S ssz kalmak, Tenhalamak; boalmak; sszlamak. ssz2, [-sz / i-siz / es-siz / s-sz] {eT} sf. -* sz, ssz gamak, {az} (Babo kalan koyun iin) kamak. [DS]|| ssz kii, Yzsz, iyilik bilmez adam. [DLT] sszlama, [s-sz-la--ma] is. Issz duruma gelme, sszlamak, [s-sz-la--mak] dnl. f. [-r] Issz du ruma gelmek; boalmak; tenhalamak; kimse kal mamak. sszlk1 [ssz-lk] {eT} is. Ktlk, fenalk; haar , lk. [DLT] sszlk2, - [s-sz-lk] is. Issz olm a durumu; tenha lk. fi1 sszlk kmek, Birden ssz duruma gel mek; tenhalamak. ssot, [ss+ot] {az} is. -* sot. [DS] ssuz, [s-suz] {eAT} sf. Sahipsiz, stabl, [Yun. stablos >Ar. tabl / etabl J^=>t] {OsT} is. Ahr. S stbl- mire, {OsT} Padiahn atlar na ait ahr; has ahr. staflin, [Ar. taflln jvUk^.1] (staflvn) {OsT} is. Ha vu. stahar, [Erme, stahr / Sry. stahr > Far. tahr / tahr / tahar {OsT} is. Su biri kintisi; havuz; glck, stakoz, [Yun. astakos] is. zool. Y engeler grubun dan, suda yaayan, birinci ayak ifti gelierek iki gl kskac oluturmu, beyaz eti iin avlanan bir kabuklu bcek, (Homarus vulgaris). S stakoz gibi, ok krmz; kpkrmz. stakozlar, [stakoz-lar] is. zool. rnek hayvan sta koz olan, on ayakllardan kabuklular takm, (Astacidae). stampa, [t. stampa] (sta mpa) is. 1. Aa, metal vb. zerine oyulduktan sonra bir yere basm ak sure tiyle elde edilen ekil; bask. 2. Bu eit, ekil, re sim veya yazlar basm aya yarayan ara; mhr; damga; kalp. 3. Mrekkep emdirilmi ve mhr,

l i l HKEE S O I . 2 59 0

ST

damga gibi aralar mrekkeplem eye yarayan k k kutu. stampac, [stampa-c] is. 1. Istampa yapan veya sa tan kimse. 2. Istampa ile bask yapan kimse, stampaclk, - [stampa-c-lk] is. Istampa yapm a ve satma ii. stanpalama, [stampa-la-ma] is. 1. Asl paraya en uygun ekli verm ek iin ham metali scak veya so uk kalpla ekillendirme ilemi. 2. Sert bir cisim zerine gl bask makineleri yardm yla kabart ma, oyma veya kesme biiminde ekiller, yazlar, resimler yapm a ilemlerinin tm, stapan, [Far. ispandn] {az} is. Yabani hardal otu.
[ D S ]

rak konumak.\\ stlh-perdz, {OsT} Herkese bilinmeyen ve kinayeli szler syleyen. || stlhperdze, {OsT} Herkesin anlamayaca biimde kark sz ve terimler kullanana yakr biimde. \\ stlh-perdz, {OsT} Herkesin anlamayaca tr den sz ve terimler kullanma.\\ stlh-perver, {OsT} Herkesin bilmedii kelimelerle konumay seven. stlahat, [Ar. tlht U ^ lk a l] (istila:ha:t) {OsT} is. Terimler; stlahlar, stlah, [Ar. stlah (stla.hi:) {OsT} sf. Bir bilim ve sanat dalma ait kark ve anlalama yan kelimelerle ilgili; terimsel. stlahiye, [Ar. tlhiyye <u~^W>I] (stla:hi:) {OsT} sf. -* stlah. istilam, [Ar. alm > tlm (stla:m) {OsT} is. 1. Kknden skp atma; kknden kesme; k o parma. 2. Ekini souk vurma, tna, -a [Ar. un > tna' j-Uk^l] {OsT} is. A yr ma; seme; seim. S stn-l sddk, {OsT} Sadk dost seme. strab, [Ar. darb > iztrb uj^Lv>t] (stra:b) {OsT} is. -* strap. S strb-ver, {OsT} Ac veren; zen.|| strb- cism, {OsT} B eden ac.|| stirb- ruhiyye, {OsT} Psikolojik sknt; ruhsal znt.|| strb- kalbiye, {OsT} Gnle ait znt ler. istirahat, [Ar. iztrbt oLl^k^l] (stra:ba:t) {OsT} is. Istraplar; skntlar; aclar; zntler. stra1, -c [Yun. ksisterin => sran + aa] {az} is. Sa stnde piirilen yufkay evirmeye ve aktar maya yarayan tahtadan yaplm a kl biimindeki ara; aktara. [DS] stra, -c [? stra] {az} is. Yazg; kader. [DS]

star, [Yun. istri j k J ] is. 1. {eAT} Dokuma tezgh. 2. {az} Kurulu durumdaki hal tezgh. [DS] S star tara, {az} ul y a da uval dokumakta kul lanlan aa tarak. [DS] starah, [Ar. tarah {OsT} is. -* stahar. stat, [ss (ac) + tat] {az} is. Karabiber. [DS] stad, [Ar. ud > tad -uL*sl] {OsT} is. Yksee kma. stbab, [Ar. tbb i_jLW>1] (stba.b) {OsT} is. 1. Damardan kan fkrmas. 2. Dklme, stbag, [Ar. tb j_Uwl] (stba:) {OsT} is. Bo yanma. stbar, [Ar. abr > tbr jL k ^l] (stba:r) {OsT} is. Dayanma; katlanma, istidam, [Ar. tdm *ljk*jl] (stda:m) {OsT} is. ki nesnenin birbirine iddetli bir ekilde arpmas; arpma. istifa, [Ar. f > tfa (istifa:) {OsT} is. 1.

Bir eyin iyisini, temizini, katkszn seip alma. 2. Ayklanma; seilme; ayrlma. 3. Seme; sekinlik. itiram, [Ar. itiram fl^k^l] (stra:m) {OsT} is. Say 4. biy. Btn canllarn bir ayklanma sonucu var g gsterme. lklarn devam ettirdiklerine dair biyolojik yakla strap, -b [Ar. darb>iztrb -J^k^l] (tra:p) {OsT} m. S1 stf-i tensl, {OsT} biy. Eeysel seim. stfaf, [Ar. tfaf <JUk^l] (stfa:f) {OsT} is. D izil me; sralanma; saf balama, sthab, [Ar. thb (stha:b) {OsT} is. 1. Konuma; sohbet etme; dostlukta bulunma. 2. Sak lama. istila, -a i [Ar. tl tete snma, stlah, [Ar. alh >ulh >tlh (dzenleme) (istila:) {OsT} is. A-

is. 1. nsana ar ve ac veren durum. 2. mecaz. znt verici bir durumun verdii keder, sknt; tasa. S strap ekmek, B yk bir ziintii ve ac iinde bulunmak. [| strap verm ek, Ac ektirmek; zmek; tasalandrmak. strapl, [strap-l] sf. 1. (Olay ve durumlar iin) strap veren; ac ve sknt veren. 2. (Kii iin) ac s, sknts olan, strar, [Ar. zarret > ztrr j l J ^ l ] (stra r) {OsT}

is. 1. Zorunluluk; aresizlik. 2. Yasak olan bir eyi (stla.h) {OsT} is. 1. Bir bilim ve sanat dalma zg zorunlu olarak yapma durum unda kalma. S strar kelime; terim. 2. mecaz. Herkesin anlamad zel hli, Zorunluluk durumu, |J strarnda kalmak, anlamda kullanlan kelime. S 1 stlah paralamak, Baka kar y o l bulamamak; zorunda kalmak. 1. Herkesin anlamad kelimelerle konumak. 2. Herkesin anlamayaca biimde bilgilik taslaya strar, [Ar. ztrr ,jj\jk ^l] (stra ri:) {OsT} sf.

ST

o i r a n i T O 2060 M
ii, [-] {eT} is. i. [DLT] dn, [-dm / -tn] {az} is. Aydnlk. [DS] galama, [ga-la-ma] {az} is. Bir eyi kmldatma; hareket ettirme. [DS] gn, [Far. ahun] {az} is. -* km.[DS] gnlanmak, [gn-la-n-mak] {az} dnl. f. [~r] (Bitkiler iin) filizlenmek; srgn vermek.[DS] gun, [Far. ahun] {eT} is. -* kn. [DLT] ig> [ - / y - {eT} is. p; halat. [KPy.] ] an, [-an] {az} is. bot. Karadeniz blgesinde yetien, kn yapraklarm dkmeyen, yapraklarnn kenarlar dikenli dili ve meyvesi parlak krmz renkli al grnm nde bir bitki, (lex colchica).[T)S] h 1, [-h ;~i1] {eAT} is; -* k. h2, [-h j^il] {eAT} is. Mifer. k 1, - [eT. yau-m ak / y-m ak > -k / ^ .1 /

Zorla olan; zorunlu olarak yaplan; mecbur; zorun lu. strariyat, [Ar. ztrriyyt ol_,lJa*>\] (stra:riya:t) {OsT} is. Zorunlu olarak yaplan iler, strga, [Bul. strga] {az} is. Etraf allarla evrili, st ak, koyun ve davar al. [DS] styad, [Ar. ayd > tyd A va kma; avlanma, styaf, [Ar. tyf suz, [ssz / issiz / s-uz suzluk, -u [issiz-lik sva, -ai [Ar. v3 (stya:f) {OsT} is. Bir yer {eAT/ sf. -* ssz1, / $y<=\] {eAT} is. Isszlk, (sva:) {OsT} is. Kuruma; de yazlamak; yaz geirmek, (stya:t) {OsT} is.

nem i gitme. --, [-- / -- / -i- / -u- / --] yap. e. -* --. -, [- / -i / -u / -] yap. e. 1. Fiilden isim yapan ek. Eylemin kkndeki anlama bal i ve olu ad lar yapar. Kelimeye yaplan iin ad kavram n ka tar. 2. Eylem in olu ve kln tarzn anlatr; {eT} {eAT} (ayn) anlay, yaradl, yaratl, dn, uu, iti, gei. Ey gn do--ndan belldr. Marzuban-name Tercmesi. 1, [ / (yans.)\ is. Hkrmay anlatan kk. [Zlfkar] -kr-k 2, [ / e] {eT} is. E; dost; ahbap. [EUTS] 3, [ / i] {eT} is. 1. Kurum; duman kiri; is. 2. Sis.
[ K B ]

il] is. 1. Grmemizi ve renkleri ayrt etmemizi salayan fiziksel enerji; ziya; nur; avk; {eAT} (ay n). 2. Y ksek derecede akkor hle gelinceye kadar stlan cisimlerle eitli enerji biimleriyle uyarlan gazlarn yayd gzle grlr ma. 3. Aydnlat m a aralar. 4. A ydnlatm a aralar ile salanan aydnlk. 5. mecaz. M utluluk, sevin ve zek sonu cu yz ve gzlerde beliren parlt. 6. mecaz. Bir topluma, gruba veya kiilere yol gsteren, zihinsel aydnla ulatran kimse, eser, dnce vb. 7. (Re sim, fotoraf vb. iin) aydnlk, kl, parlak, daha ak alan. 8. {eAT} Eskiden kullanlan sava bal; mifer; tolga. 9. {eAT} sf. Parlak ve gzel yzl. S a dorulum , bot. Ik etkisiyle bir bitkide gr len byme hareketi; fototropizm.\\ a gm, biy. B ir hcrelilerde ani aydnlanma sonucu gr len tepki; fototaksi; fototaktizm.\\ a duyarlk, biy. B ir tr iinde olduu gibi, trler arasnda da ha da ok fa rkllk gsteren k nmlarna kar canl bireylerin gsterdii tepki.\\ ... m altn da, (Bir gr veya tembih) dikkate alnarak; gz nnde bulundurularak,|| k ak, fz. Birim alandaki yzeyden birim zam anda geen k enerjisi.\\ k bitkileri, biy. Gelimeleri iin gne na ihtiya duyan bitkiler. || k hz, In bo lukta yaylm a hz; 299.793 km/s.\\ k ldrk, {az} Aydnlk.[T>?,]\\ k n, fz. B ir kaynaktan yaylan n izledii dorultu.\\ k kre, g k b. Gne te darya k veren katman; k yuvar; fotosfer.\\ k lm, fz. B ir kaynaktan gelen n miktarnn llmesini; cisimlerin iletme, yanstma, krma ve datma gibi zelliklerini ince leyen fiz ik dal; fotometri.\\ k z, fiz. Bolukta 300.000 km. hzla ilerleyerek bir mermi gibi ya y lan k tanecii veya enerji kuantumu; foton.\\ k torbas, {az} Fener. [DS]|| k tutmak, 1. B ir yeri

4, [ / (z.'&)] {eT} is. . [DLT] [EUTS] [Gabain] S kdk, g. [DLT] a, [Ar. ^Lip] (a:) {OsT} is. Akam ezanndan yats ezanna kadar geen sre, aan, [Ar. 'n j l l i t ] (a:a:n) {OsT} is. Akam ve yats vakitleri, alak, - [-ala-k j l -uil] {eAT} sf. Parlak; ldayan, alamak, [-ala-mak j i 4-il] {eAT} gsz. f. [-r] -* lamak, am , [? am] {az} is. am. [DS] an, [eT. an-mak > an] {az} is. 1. Gven; inan. 2. Belirti; iz; nian. [DS] anlam ak, [Ar. an => an-la-mak] {az} gsz. f. [-r] [-l()-yor] afak vakti hava aydnlanmak. [DS] anl, [an-I] {az} sf. 1. Nianl. 2. (Kii iin) gvenilir. [DS] anmak, [a-n-mak] {eT} {az} dnl. f. [-ur] G venmek; inanmak; itimat etmek. [KB] [DS] aya, [Ar. y ULip] (.a:ya:) {OsT} is. Akam ezan ile yats ezan arasnda geen zamanlar, bara, [Sansk. isvara (lord, prens)] {eT} is. 1. Y k sek bir unvan; yksek bir rtbe. [ETY] [EUTS] [Gabain] [Tekin] 2. Bey. [Gabain] [Tekin]

O T U M

. 2061

kla aydnlatmak. 2. D nceleri ile klavuzluk etmek; tutulacak yolu gstermek; konuyu aklayc grler ileri srmek.|| k urunmak, {eAT} M i f e r giymek. || k yl, ast. Uzaydaki mesafeleri lmekte kullanlan, saniyedeki hz y z bin km/s olan n bir ylda ald yo lu esas alan uzunluk birimi; 9.324.761.472.000 km .|| k yu v a n , g k b. Gne 'te darya k veren katman; k kre; fo tosfer. k2, - [? k j- ii' / 3^.1] {eAT} {az} is. Ehl-i snnetten olmayan, Bekta ve Hurufler iinde ya ad sanlan, Batn ve i eilimli bir grup der vi. [DS] 0 k mezhep, {eAT} B ekta dervii. k3, - [? k] {az} sf. (Erkek iin) einin akraba larna kar iyi niyet beslemeyen. [DS] ka, [k-a] {az} is. Ik veren ara. [DS] k, [-k-] is. tiy. sin. Sahnenin gerektii biim de aydnlatlmasn salayan kimse, klama, [-k-la-ma] is. sin. 1. Bir eserin filme alnmas srasnda konunun grntsnn duyar kat zerinde bir mddet kalarak etkilem esi durumu. 2. res. Resmi yaplacak olan konuya gelecek n dzenlenmesi ve datm ilemi. 3. {az} Pencere; klk. [DS] klamak, [-k-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] Bir resmin k grmesi istenilen ksm larn aydnlata rak kl hle getirmek, klandrlma, [-k-la-n-dr-l-ma] is. Ikl hle getirilme eylemi; aydnlatlma; tlma, klandrlmak, [-k-la-n-dr-l-mak] edil. f. [-r] Ikl hle getirilmek; aydnlatlmak; tlmak, klandrma, [-k-la-n-dr-ma] is. Ikl hle ge tirme eylemi; aydnlatma; tma. klandrmak, [-k-la-n-dr-mak] gl. f. [-r] Ikl hle getirmek; aydnlatmak; tmak. klanm a1, [-k-la-n-ma] is. 1. Ik sahibi olma; k edinme. 2. biy. Bitkilerin sentez yapabilmek iin k almalar. klanma2, [-k-la-n-ma] is. Ikl hle gelme; ay dnlanma; ma, klanmak, [-k-la-n-mak] dnl. f. [-r] 1. Ikl hle gelmek; aydnlanmak; mak. 2. Ik sahibi olmak; k edinmek, kl, [-k-l] sf. 1. I olan; aydnlk; kland rlm. 2. Manevi aydnlk sahibi; nurlu; nurani. 3. (Resim iin) renlderi parlak ve aydnlk olan. 4. {az} El tezghnda seyrek dokunan bez. [DS] 5. {az} aramba. [DS] 6. argo. ( iin) krl. 7. ar go. (Para iin) faiz getiren, klk, - [-lc-lk j i t ] is. 1. Binalarda veya tnel, bodrum gibi kapal yerlerde doal ktan yarar lanmak zere yaplm kk pencere ya da boluk; aydnlk. 2. {az} Pencere. [DS] 3. {az} Lamba. [DS] 4. {az} zerine lam ba konan masa, sehpa vb.

[DS] 5. {az} Aydnlanmada kullanlan kuru am ras. [DS] 6. {eAT} Mifer, kllk, - [-k-l-lk] is. 1. Ikl, aydnlk olma hli. 2. fz. (Bir optik cihaz iin) bir cisme plak gzle ve bu cihazla bakldnda, gzn a tabakas zerindeki birim yzeyi etkileyen k miktarlar arasndaki oran, klu, [k-lu] {eAT} sf. M iferli; tolgal, kler, [-k + l-er] is. fz. 1. Ik miktarn l meye yarayan alet. 2. Bir k kaynann belli bir uzaklkta meydana getirdii aydnlatmay lmeye yarayan alet; fotometre, ksz, [-k-sz] sf. 1. I olmayan; k vermeyen; aydnlatmayan. 2. Aydnlatlmam; k almayan; karanlk. kszlk, - [-k-sz-lk] is. 1. Iksz olma duru mu. 2. Gne nn su tarafndan krlmasyla derin deniz diplerinde grlen durum, l, [-1] is. Parlt; titrek k. 0 l l, 1. Titrek ve pa rla k k saarak. 2. Parltl; ltl. 3. Ar tem izlik ve bu temizliin belli olduu parlaklk.\\ l kf, bot. ounluu koloniler ve miselyumlar meydana getiren, ounluu toprakta yaam akla birlikte insan ve hayvanlar iin zararl olan m an tar, (Actinomyces bovis).|| l kfler, bot. eitli trleri insan ve hayvanlarda asalak olarak yaayan ipliksi ve dallanm yapdaki tall bitkiler takm, (Actinomycetales). || l kflce, bot. E vcil hayvan larda ve srlarda, l kflerden meydana gelen ve insanlara da bulaabilen ilkel mantar hastal. dak, - [-la-k] {az} sf. 1. Parlak. 2. Temiz. 3. is. Gz. 4. Rugan. [DS] lama, [-la-ma] is. Parlak ve titrek b ir k yayma veya yanstm a durumu. lam ak1 [-la-mak , / ja ^ til] gsz. f. [-r] [l()-yor] 1. {eAT} Parlak ve titrek bir k yaymak veya ounlukla yanstmak. 2. {eAT} {az} Parla mak. [DS] 3. {az} enlenmek; neelenm ek.[DS] lam ak2, [h (yans.) > h--la-mak] {az} gl. f. [r] [~l()-yor] (Aataki m eyveler iin) sallayarak dkmek; silkmek. [DS] lamak, [-la--malc Parlamak; lamak, layc, [-la-y-c L W ^I] {eAT} is. Pas skc; 5 parlatc. latmak, [-l-a-t-mak] {az} gl. f. [-r] Bir kim seye bir konuyu amak; tlatmak. [DS] lbcei, -ni, -kleri [-l+bce(k)-i] {az} is. Atebcei. [DS] ldak, - [-l-da-k] is. 1. Karanlkta yolu veya bir yeri aydnlatmak iin dar ve gl b ir k demeti karan, genellikle elektrikli k kayna; projek tr. {az} (ayn) [DS] 2. {az} Pilli cep feneri. [DS] 3. {az} Mcevher. [DS] 4. {az} Para. [DS] 5. {a{eAT} dnl. f. [-ur]

I I
z} Gz. [DS] 6. {az} Yakamoz. [DS] 7. {az} sf. Parlak; parltl; parlayan; ldayan; ltl. [DS] 0 ldak bce, {az} Atebcei. [DS] ldam a, [-l-da-ma] is. 1. Titrek ve parlak k sam a eylemi. 2. fiz. M addenin elektromanyetik m a yaym a olay; parlaklk, ldam ak, [-l-da-mak] gsz. fi. [-r] [-d()-yor] 1. K endi yla parlamak. 2. zerinden kl yans malar gelmek. 3. mecaz. Bir ruhsal durum dolay syla yznde ve gzlerinde m utluluk ve sevin belirtileri olmak; parldamak, ldatm a, [-l-da-t-ma] is. Ildamasn salama ey lemi. ld atm ak , [-l-da-t-mak] gl. fi [-r] Ildamasn salamak; parlatmak, lg, [-l-g] {az} is. 1. Ate veya lamba . 2. Lamba. [DS] lm ak, [ (i) > -l-mak] {e l'} dnl. f. [-ur] Usta lamak; eli almak, lt, [-l-t] is. 1. Ildayan eyin sat veya yanstt k. 2. H afif k. 3. Parlaklk; aydnlk. {az}(ayn) [DS] ltl, [-l-t-l] sf. 1. Ilts olan. 2. Hafife k veren; parldayan, m a, [-ma] is. 1. Ik yayma eylemi; klanma; aydnlanma. 2.fiz. In veya tanecik yayma yaym; radyasyon. 3. B ir maddeden yaylan nmlarn tm. 4. Herhangi bir etkenin bir maddeye girdik ten sonra k hlinde grnmesi. 5. Bir yaym kay nandan enerji yaylmas. S m a yetenei, fiz. Cisimlerin nm yaym a zellii.

M KE SO M .

;i

netkinlik, -i [-n+et-ki-n-lik] is. fiz. Alfa, beta ve gama nlarn yaym a zellii; radyoaktivite, nm , [-n-m] is. fiz. 1. In ve tanecik yaym. 2. U zayda yaylan dalgay oluturan elemanlarn t m; radyasyon. 3. Bir enerjinin k demeti hlinde yaylmas; radyasyon. 4. Isnn bir kaynaktan n ve dalga hareketi hlinde yaylmas; radyasyon. S nm alan, inde nm yaylan alan. || nm basnc, fiz. Ik nmlarnn dedikleri cisimler zerinde meydana getirdii basn.\\ nm b u lu cusu, Inm varln dolayl y a da dorudan bir uyar ile bildiren veya gelen nmn boyutunu be lirleyen aygt; radyasyon detektr.|| nm fizii, yonlatrc nmn zelliklerini ve etkilerini ince leyen fiz ik dal. || nm h asa r, fiz. B ir maddenin netkin kirlenm esi somcu, fizikse l ve kimyasal zelliklerinde oluan olumsuz deimeler.\\ nm kayna, yonlatrc nm yayan veya yaym a yetenei olan madde y a da aygt. nm lam a, [-n-m-la-ma] is. Bir nm etkisine m aruz brakma eylemi, nm lam a kanal, ^/z. Koruyucu zrhtan reaktrn iine doru alan ve iinde nlama yaplan kanal. n m lan m a, [-n-m-la-n-ma] is. yonlatrc nmn etkisi altnda kalma, t? n m lan m a dozu, fiz. B ir blgede yaayan bireylerin tamamnn veya bir blmnn doal ya da yapay kaynakl nmla etkilendii doz miktar. || n m lan m a olasl, Bir mmlanmann insan sal zerinde yapaca zararl etki olasl. nm ler, [-n-m+l-er] is. 1. g k b. Bir kayna n btn dalga boylarndaki toplam nmn l en ara; bolometre. 2. Inm larn yeinliini, im ak, [eT. yau-mak > -mak gsz. fi [-r] 1. yonlatrc nmn boyutunu belirlemeye yarayan Iklanmak; parlamak; aydnlanmak. {eA l'} {az} lm aygt. 3. Elektromanyetik ve ses dalgalar (ayn) [DS] 2. Ik yaymak; lc samak. {eAT} (ayn) ile taman enerji akn lmede kullanlan aygt; 3. fiz. In veya tanecik yaym a yaym; radyasyon. radyometre. 4. {az} Dilerini gstererek glmek. [DS] n, [-n] is. 1. B ir k kaynandan karak her m m sal [-n-m-sal] sf. Inm ile ilgili; nma dayanan. S 1 m m sal b o zu k lu k , fiz. yonlatrc tarafa doru yaylan k demeti; ua. 2. Inetkin nmn zararl etkisiyle oluan organik bozukluk. zdeklerin her birinin yayd alfa, beta, gama par n lam a, [-n-la-ma] is. In etkisine tabi tutm a ey ack demetlerinin her biri. 3. mat. Bir noktadan lemi. kp sonsuza doru ynelen yar dorulardan her n lam ak , [-n-la-mak] gl. fi. [-r] [-l()-yor] 1. In biri. 4. bot. emsiye ieklerde iek saplarndan etkisine tabi tutmak. 2. Yiyecek maddelerine m ik her biri, fi1 m bilim ci, fiz. Ik, elektrik ve ssal roplarn bulamasn nlemek iin hafif yonlatr nlarn uygulama alanlarn inceleyen bilim ada c nlar uygulamak. 3. (Bilim kurgu iin) bir var m; radyolog.|| n bilim i, fiz. Ik, s ve elektrik l atom larna ayrarak grnmez yapm ak veya nlarnn zelliklerini ve uygulama alanlarm in bunun tersi olarak tekrar eski hline getirmek. 4. celeyen fiz ik dal; radyoloji. || n d u y arlk , biy. mecaz. Birinin iine son verm ek veya baka yere Canl dokularn X nlarna ve netkin cisimlerin gndermek. etkisine kar gsterdii duyarlk. || n tedavisi, n lan d rm a, [--la-n-dr-ma] is. Cisimlerin zel nlar yardm ile uygulanan iyiletirme. gerek evreleri dnda ve olduundan daha byk m tu rm ak , [a-n-dur-mak] {eT} gl. fi. [-ur] Geir grmeye dayanan, beyaz n retina tabakasna mek. etkisinden ileri gelen bir tr gz yanlmas, netkin, [-n+et-ki-n] sf. fiz. Im etkinlii olan; n lan m a, [-n-la-n-ma] is. Im etkisine tabi tutul radyoaktif. ma; nlanmak eylemi.

i m

i t t S

. 2063

TA

nlanmak, [-n-la-n-mak] edil, fi. [-r] Im etkisi ne tabi tutulm ak veya bu etkiye maruz kalmak, nlayc, [-n-la-y-c] is. Bir ma kayna ile bir cismi nlamaya yarayan donanm, nllar, [-n-l-lar] is. zool. Bir hcreli hayvanlar dan kk bacakllar snfna giren, protoplazm ala rndan hareket ve duyu organ olarak yalanc ayak lar salan takm, (Radiolaria). nmak, [h (yans.) > h-m-mak] {az} d n l.f. [r] Deer vermek; nemsemek. [DS] nler, [-n+l-er] is. fz. B ir k masnn etkisinde kald zaman dnme hareketi yapan b i rer yz karartlm drt kanat bulunan, iinde ileri derecede boluk yaratlm bir ampulden ibaret aygt; radyometre, nsal, [-n-sal] sf. 1. B ir tekerlein parm aklar g rnmnde olan; her yana m salan. 2. Inla ilgili; nlara ynelik; nlardan kaynaklanan. S nsal kanal, zool. M edzlerde mideden uzanan ve em ber kanalla birleen drt kanaldan her birisi.|| n sal kapma, fz. B ir gam a nm yaym ndan he men sonra, bir paracn ekirdek tarafndan ka plmas. nt, [-n-t] is. Bir kaynan n ok iddetli olarak bir nokta veya alan zerinde toplamaya ya rayan aydnlatma arac; spot. S m t lambas, Itda kullanlan giilii lamba. iitim, [-t-m] is. ine konulan ya ucundaki fitil sayesinde yakarak etraf aydnlatmaya yarar eski bir kandil. tma, [-t-ma] is. Aydnlatma; k sama eylemi; klandrma. tm ak1, [-t-mak] gl. f. [-r] 1. Ik samak; klandrmak; aydnlatmak. 2. {eAT} Parlatmak, tm ak, [-t-mak] {az} gl. fi [-r] 1. Sezdirmek. 2. Anmsatmak. [DS] k, [Ar. k {OsT} is. Ak. S k eri, {eAT} Sevdiine bal k; gnl sahibi. ka1 [-ka] {eT} zf. te. , ka2, [Ar. ka {OsT} is. bot. Sarmak. kalamak, [lca-la-mak ?] {az} gl. fi [-r] [-l()yor] -* alamak. [DS] k, [eT. y-m ak / y--m ak (rendelemek) > Tat. k (rende)] {az} is. Deri veya ahap kazmaya yarar iki ucu sapl eri bir tr bak. [DS] kn1, [Far. ahun] is. bot. Dou Anadolu blgesinde bol m iktarda yetien, karabudaygillerden, bbrek biiminde yapraklar olan, kk beyaz iekli, gbeinden yumurtal yem ek yaplan, kk halk hekimliinde kullanlan ravent cinsi ok yllk bir otsu bitki; gn; labada; tatl ravent, (Rheum ribes). kn2, [ (yans.) > -kn is. 1. Aa larn kklerinden kan srgnler; fkn; pi. 2. {eAT} Filiz; srgn.

knlamak, [km-la-mak] {az} gsz. fi. [-r] [-l()yor] Filiz vermek; dal srmek. [DS] krk, [ (yans.) > -kr-k] {az} is. B ir tr ks rk. [DS] krlak, - [Ar. akar ? > kr-la-k] {az} is. 1. Balk; fes; klah; brk; apka. 2. K aragzn b a ndaki klah. [DS] krmak, [-kr-mek / -kr-mak] {eT} gl. fi. [-ur] Hatrlamak. krtmak, [eT. kr-mak > -kr-t-mak] gl. fi [-r] 1. {az} Az veya ok bir eyden haberdar etmek; kulana tlatmak. [DS] 2. Sembollerle anlatmak, kt, [* kt] {az} sf. (Kii iin) irkin; sevimsiz; ? gsterisiz.[DS] lam ak, [-la-mak / ilemek] {eT} gsz. f i [-r] lemek; almak. [DLT] lam ak2, [-la-mak 5 li 1 {eAT} gsz. fi. [-r] Parla ] mak; lamak, lar, [-la-r / ii-le-r / i-le-r] {eT} is. Kadn. [DLT] lg, [-l] {eT} sf. sahibi olan. [DLT] fi1 lg kdglg, {eT} li gl. [DLT] m ak, [-mak / y-mak] {eT} gsz. fi [-ur] Usta ol mak; eli almak, imar, [Erme, imar] {az} is. El, ka, gz veya ba ile yaplan iaret. [DS] S1 imar etmek, {az} a ret etmek. [DS] rlkr, [Ar. r (on) + T. kuru > rl-kr] is. 1. Kuruun onda biri. 2. A bdlhamid Han devrinde M srda tedavle karlan 25.653 M sr Liras de erindeki nikel ve 1500 M sr Liras deerindeki bakr paralar. runmak, [-()r-un-mak] {eT} d n l.f. [-ur] Talim etmek tn, [-t-n] is. Topraktan yaplm kandil, tnmak, [h-t-n-mak] {az} dnl. fi [-r] -* htmmak. [DS] tr, [Bulg. stir] {az} is. bot. Ispanakgillerden sap lar etli, sebze olarak yenilen bir yllk otsu bitki; yaban pazs; sirken, (Blitum capitatum / Chenopodium urbicum). [DS] uk, [-uk] {eT} is. Demir balk; mifer; tolga. [DK] var, [Sansk. isvara] {eT} is. -* bara. -t-1, [-t- /-it- / -t- / -ut- / -t-] yap. e. -* -t-. 2, [-t- / -it-] {eAT} yap. e. Fiilden fiil yapan gei it lilik ekidir, ak-t-mak, kork-t-mak, -t, [-t /-it / -t / -ut / -t] yap. e. -* -t. i t 1, [-t] {eT} is. 1, zool. Kpek. [DLT] [ETY] [KPy.] [EUTS] [KB] 2. Eski Trk takviminde on birinci yln ad; t yl. [Tekin] t2, [? t] {az} is. Gda. [DS] ita, [t-mak (kaybolmak) > t-a] {eT} is. 1. Y ok olma. [KPy.] 2. iinl. Ne yazk; bouna; heyhat; ne yazk ki. [KPy.]

TA

ie i ic fS M

2064

talamak, [t-ala-mak] {eT} gl. f. [-r] Datmak. [EUTS] itam, [Ar. itam elti] (ta:m) {OsT} is. tp. drarn ya pamama; sidik tutulmas; ieme zorluu, tam, [Ar. ta'm > t'm (t-a:m) {OsT} is. Y e m ek yedirme; yem ek verme; ziyafet ekme. S1 tm- muhtacn, Yoksullar doyurma; yoksullara yem ek verme. tamiye, [Ar. t'm iyye <t^uy] (ta.miye) {OsT} is. Eskiden baz vakflarn yoksullar doyurm ak zere btelerinden ayrdklar para, tare, [Ar. tre ejltl] (ta.re) {OsT} is. 1. Uurma. 2. Uurulma. taret, [Ar. tretOjUap] (ta:ret) {OsT} is. Aktarlk. tarmak, [t-ar-mak] {eT} gl. f. [-ur] Uzaklatrmak. [EUTS] ta, [Ar. atn > t jiUat] (ta:) {OsT} is. Susam olanlar. tbak, [Ar. tbl > tbk iiL tl] (tba:k) {OsT} is. Kaplama. S tbkz-zeheb, {OsT} Altn kaplama. iter, [Ar. tret > iter js-\{OsT} is. Nesiller; zrriyetler; akrabalar, tfak, [Ar. tfak jU U ] (tfa:k) {OsT} is. A macna ulatrma; maksadna eritirme, tga, [Ar. t Utl] (tga:) {OsT} is. 1. Azdrma. 2. Azdrlma. tk, -tk [Ar. tk j t l ] {OsT} is. Eskiden kle veya cariye zerindeki mlkiyet hakknn, kle sahibi tarafndan herhangi bir ekilde kaldrldnn bildi rilm e ilemi; azat etme; kle ve cariyeyi serbest brakma. tkname, [Ar. 'tk + Far. nme *oUU] (tkna:me) {OsT} is. Eskiden bir klenin serbest brakldn, bundan byle meden haklarn kullanabilecek nite likte olduunu belirten yazl kt, itim , [t-m] {eT} is. 1. Zaruret; ihtiya. [EUTS] [Gabain] 2. Tehlike. [EUTS] [Gabain] tr, [Ar. tr )^ \{ O s T } is. 1. Gzel koku. 2. bot. Itr iei. B tr iei, bot. Turna gagasgillerden, birleik iekleri basit emsiye biimli, anak ve ta yapraklar dzensiz, ieklerinin gzellii ile tannan, yapraklar gzel kokulu ok yllk bir ss bitkisi, (Palargonium radicula).\\ tr-nk, {OsT} Gzel kokan.|| tr yapra, Itr yapra eklinde Trk ssleme sanatnda ok kullanlan bir ekil. trl, [tr-l] sf. Gzel kokulu; muattar; tr, trah, [Ar. tr + Far. hl (tra.hi:) {OsT} Baklagillerden eitli renklerde bol miktarda iek aan, Sicilya kkenli bir yllk trmanc bir ss bitkisi, (Lathyrus odoratus).

tk, - [ts-k ?] {az} sf. Sznde direnen kimse. [DS] tznak, [at-mak (titremek) > at-()z-m ak / t-()zmak / et-(i)z-mek] {eT} f. 1. Titretmek. [KPy.] 2. nlatmak. [KPy.] 3. (Telli saz iin) almak. [KPy.] tla1, -a [Ar. tul > tla dirme; haber verme. tla2, -a i [Ar. tl5 * tlak, [Ar. talk > tlak (tla:) {OsT} is. 1. Bir ey (tla:k) {OsT} is. 1. bulatrma; srme. 2. Olmayas eylere heves etme, Brakma; salverme. 2. Cezasn affetme; cezadan kurtarma. 3. (Erkek iin) boama. 4. sim verme. 0 tlak etmek, {OsT} 1. Boamak. 2. Serbest brak m a k 3. isim vermek; adlandrmak,|| tlk- inan, {OsT} 1. D izgini salverme. 2. Babo brakma.|| tlk- lisn, {OsT} A zna geleni sayp dkme.\\ tlk- yed, {OsT} H ayr ileme.|| tlak olunmak, {OsT} A d verilmek; adlandrlmak; ad olmak. || tlak zre, {OsT} Genel olarak. tlal, -li [Ar. tll J^Uat] (tl.T) {OsT} is. 1. Zaman boa harcama; zaman heder etme. 2. Bir ey zeri ne yklenmek, havale olunma, tlam ak, [t-l-mak] {eT} gl. f. [-r] (Svg olarak) kpee benzetmek; kpee dndrmek. [DLT] tlg, [t-l] {eT} sf. Kpekli; itli. [DLT] 0 thg yl, Trklerin on iki hayvanl ta h imindeki yllardan on birincisi. [DLT] tlhah, [Ar. tlhh (tlha:h) {OsT} is. Gz den ya gelme; gz yaarmas, tlnsa, -a i [Ar. tlnsa1 *L~JUI] (tlnsa:) {OsT} is. ok terleme. tma, -a [Ar. tam a' > tm ' j-ULI] (tma:) {OsT} is. 1. Tamah uyandrma; hrslandrma. 2. Kkrtma, tmaat, [Ar. tm 't o U U U ] (tma:a:t) {OsT} is. Tamah uyandrmalar; hrslandrmalar; kkrtmalar, tmah, [Ar. tmah (tma:h) {OsT} is. Gz yu kar dikme; yukar balana, tmaiyat, [Ar. tm 'iyyt o L p L I] (tm a.iy.t) {OsT} is. Tamah uyandrmak, kkrtm ak iin sylenen szler. tm ak1 [d-malc / t-mak] {eT} gl. f. [-ur] -* dmak. , [ETY] [Gabain] [EUTS] tmak2, [y-mak (aa bastrmak) > y-()t-mak > tmak / yt-mak] {eT} f. 1. Kaybolmak. [KPy.] [Yknek] 2. Kendi sonunu hazrlamak. [KPy.] [Yknek] tmal, -li [Ar. tml JUI] (tma.T) {OsT} is. Y ok et me; mahvetme, tm inan, [Ar. tm inn Ohidl] {OsT} is. 1. Emin olma; inanma; gvenme. 2. Birine gven duyma; (tla:) {OsT} is. Bil

TIMItf SM. 26 05
ona inanp gvenme. 3. Kesin olarak bilme. S tm inn- kalb, {OsT} Yrekten inanma. tnab, [Ar. tunb > tnb ljULI] (tna:p) {OsT} is. 1. Bir eyi gereksiz yere ok uzun bir ekilde anlat ma; sz uzatma. 2. ed. Sz gereksiz kelimelerle uzatma; laf kalabal; dnce ve hayallere, amaca aykr dnce ve hayaller kartrmak; bir fikri ayn ekilde tekrarlamak. S tnb- makbfll, {OsT} ed. Gerekli ve geerli bir nedenle sz uzatma.\\ tnb- muhil, {OsT} ed. Fazlalklar y znden istenilen anlam veremeyen sz.|| tnb- m mil, {OsT} ed. Sz usan verecek biimde uzatma. tnabe, [Ar. tnbe 4jU=I] (tna:be) {OsT} is. 1. Gl gelik. 2. K eman kirii, tr, [Ar. tr J& \ {OsT} is.-* tr, tra, -ai [Ar. tr (tra:) {OsT} is. Bir kimseyi renmeler; bilgi edinmeler; bilgiler,

IYA

ttlaat, -ti [Ar. ttil't olt^U!] (ttla:a:t) {OsT} is. ttlak, [Ar. ttlk J^IUI] (ttla.k) {OsT} is. Neeli, ferah olma. ttrad, [Ar. ttrd (ttra:d) {OsT} is. 1. B irbi rini takip etme; dzenli biimde gitme. 2. Bir s lupta olma; ritim, tval, -li [Ar. tvl (tva:l) {OsT} is. 1. Uzatma. 2. Uzatlma. vack, - [? vack] {az} is. Tahtakurusu yavrusu. [DS], ivaz, [Ar. vz ^ Iy \ {az} is. Bedel; karlk. [DS] vazet, [Ar. vzen U*\y-] (va:zen) {OsT} zf. K ar lk o la ra k ;... karlnda, vbh, [Ar. ibrik] {az} is. brik. [DS] vga, [v-ga] {az} is. Kayg; tasa.[DS] vgac, [vga-c] {az} sf. Ayartan; kkrtan. [DS] vgalam ak, [vga-la-mak] {az} g l . f [-r] [-l()-yor] 1. zendirmek; imrendirmek. 2. Kkrtmak; ayartmak. 3. Sz tayarak kavgaya sebep olmak. [DS] vgalanmak, [vga-la-n-mak] {az} dnl. f. [-r] Kayglanmak; kuruntuya kaplmak; ikillenmek. [DS] vgal, [vga-l] {az} sf. 1. Kaygl; ikilli; kuruntu lu. 2. stekli; hevesli. [DS] vk, [vk] {eT} is. 1. Dii geyik. [DLT] 2. K ayalk larda yaayan geyik, vlkurt, [vl+kurt] {az} is. Mikrop.[DS] vr, [v (yans.) > v-r] is. ekip evirmekte, tayp toplamakta glk ekmeme durumu. & vr gvr, {az} 1. Yararsz ve sama eyler. 2. irili ufakl. [DS]|| vr zvr, 1. P ek bir deer tamayan ufak te fe k eyler; dknt eyalar. 2. Gereksiz; bo yere. vrmak, [v-r-mak] {az} gsz. f. [-r] Naz ederek sallanmak; ivelenmek; nazlanmak. [DS] t? vrp gvrmak, {az} Nazlanp aldatmaya almak. [DS] vkar, [v()-k-ar ? jU yl] {eAT} is. Gulyabani; cin; eytan. vlak, - [v-la-k] {az} is. 1. Doal su yolu. 2. Kolluk. 3. Bacak aras boluklar. [DS] vmak, [iv-mek / ev-mek] {az} gsz. f. [-ar] Acele etmek. [DS] vrk, [Ar. ibrik] {eT} is. brik. [DLT] vrp, [Yun. gripos => rp] {az} is. 1. Sebep; ne den. 2. Yalan; dzen. [DS] ya, [y-a] {eT} is. 1. Sahip. [EUTS] 2. sf. Sonraki; devam. [EUTS] yad, [Ar. yd ->Lt] (ya:d) {OsT} is. 1. Hatr sor mak iin yaplan ziyaret. 2. Hasta ziyareti.

gereinden ok vme, fi1 tra etm ek, {OsT} A bar tl bir ekilde vmek. trab, [Ar. tarab > trb v t M (tra:b) {OsT} is. Ke yiflendirme; neelendirme; keyfe getirme; evk verme. traf, [Ar. trf trah, [Ar. tarh > trh karma; dar atma. tan atmak. (tra:f) {OsT} is. 1. nceden 1 J=\] (tra. h) {OsT} is. Dar trah etmek, {OsT} Vcut tverilmeyen bir eyi verme. 2. Gz yumma,

tret, [Ar. tret cjjis-] {OsT} is. Soy; nesil. S retn-nebi, {OsT} Hz. Peygamberin slalesi. tr1 [Ar. tr > tri s ,

(tri:) {OsT} sf. 1. Gzel

koku ile ilgili olan; gzel kokan. 2. is. B ir yere sar larak byyen iek. 3. Sslemede kullanlan tr yapra deseni. tr2, [Ar. tret > tr dan gelen; soyda, trih, [Ar. trih yk hrgc. triyat, [Ar. triyyt oL .jk t] (triya:t) {OsT} is. G zel kokular; parfmler, triyat, [triyat-] is. Srnlecek gzel kokular, makyaj malzemeleri vb. satan kim se veya i yeri, triyatlk, - [triyat--lk] is. Gzel koku, makyaj malzemesi vb. satma ii veya bu ile ilgili meslek, trah, [Ar. tr +Far. ah is. bot. -* trahi. ttla', -a [Ar. tul > ttl (ttla:) {OsT} is. yice renme; anlama; bilme; bilgi. S ttla kesbetmek, {OsT} renmek; bilgisi olm ak ttla2, -ai [Ar. ttla t }U > (ttla:) {OsT} is. Koku = I] srnme; parfm kullanma. (trahi:) {OsT} (tri.h) {OsT} is. Devenin b (tri:) {OsT} sf. Ayn soy

IYA

n n c E U f .a hal, kilim veya bez iin zg iplerini germek; ip zmek. [DS] 2. nce ince dkmek, lyn, [Ar. 'ayna > 'yn ,y^\ {OsT} is. ri ve gzel gz

yadet, [Ar. 'ydet cj^Up] (ya:det) {OsT} is. 1. Hatr sormak iin yaplan ziyaretler. 2. Hasta ziyaretleri, yadeten, [Ar. 'ydeten s^Lt] (ya:deten) {OsT} zf. (Hasta iin) hatr sorarak,

ler. -yom, [--yo-m / -i-yo-m] {eAT ek. e. Fiillerin } yafe, [Ar. yfe L t] (ya:fe) {OsT} is. Ku ile fala geni zaman ekiminde birinci teklik kii biimi; bakma. yorum. Uyuyup da uykuya kanamyom (kanam yal, -li [Ar. yl JL*] (ya:l) {OsT} is. 1. B ir kim yorum). Karacaolan. senin geimini salamak zorunda olduu kiiler; -iyon, [--yo-n / -i-yo-n] {eAT} ek. e. Fiillerin geni zaman ekiminde ikinci teklik kii biimi; -yorsun. aile. 2. K adn e. Utanyon (utanyorsun), bildirmiyon (bildirmiyor yar, [A r.'yr jL&] (ya:r) {OsT} is. Ayar. S yrsun) ne fayda. Karacaolan. dn, l ve deer bilir; ekspertiz. -yor, [--yor /-i-yor- / -u-yor- / --yor] ek. ek. Fiille yaz, [Ar. yz SU-] (ya:z) {OsT} is. Snma. rin imdiki zamanda ekimim salayan ek. Eskiden yorm ak yardmc fiilinin kalplamas sonucu lyazen, [Ar. yzen Lp] (ya:zen) {OsT} zf. S olumu bir ektir. Bu nedenle sesli uyumlarna ay narak. S yzen-billh, Allah 'a snarak. krdr: gidiyor, uyuyor, duruyor, gryor, yryor, j y g 1 * f ' y - g {az} is. Dokuma tezghlarnda yukar ] yazyor. dan aaya doru uzanan iplikler; zg. [DS] yrm, [y-()-r-m] {az} is. Yrtk; para. 3 lyrm yk, - [y-k] {az} sf. (Kii veya ev iin) tekin byrm, {az} -* yrm yrm. [DS]|| yrm yrm, olmayan; uursuz. [DS] {az} Yrtk prtk; pa ra para. [DS] yk, - [ar-k / r-k / y-k] {az} sf. Zayf; clz. yu, [yu] {eT} nl. Acnma bildiren nlem; heyhat! [DS] -z1, [biz > -z / -iz / -uz / -z / -y-z / -y-iz / -y-uz / ylmak, [yl-mak ?] {az} gsz. f. [-r] 1. Bir dizi y-z] ek. e. Birinci oul kii fiil ekim eki olup hlinde gitmek. 2. Dalmak; yaylmak. 3. ki nok belirsiz gemi zaman, geni zaman, gelecek za ta arasnda gidip gelmek. 4. Dmek. [DS] man, gereklik ve istek kiplerinde kullanlr: and iyim, [y-m] {az} is. Dokuma iinde zgnn ekli nz, anmsnz, anyorsunuz, anarsnz, anacaks ve bu ekli verme ii. [DS] nz, anmaksnz, ansanz, anasnz, annz, durgu ymlk, - [ym-lk] {az} is. Hal, kilim vb. doku nuz, durgundunuz, durgunmuuz, durgunsanz. m ak iin tezgha ekilen ipler; zg. [DS] -z2, [-z / -iz / -z / -az / -ez /-uz / -z] yap. e. -* -z. iyin, [-yn] {eT} zf. 1. Yava yava; gittike. [EUTS] z 1 [z] {eT} is. 1. z; yol. [KB] 2. Kk para; eser , 2. Dolaysyla; olduundan dolay; gre. [EUTS] 3. z2, [az / z] {az} sf. Az.[DS] Kendi istei ile; gnll olarak. [EUTS] za, [? za] {az} is. 1. Kabuklu buday. 2. Arpa. [DS] lyn, [y-mak (bastrmak) > y()n / iy(i)n / ? za verm ek, {az} Avutmak. [DS] ey(i)n] {eT} is. 1. Bask; bastrma; tazyik; bask. [EUTS] [KPy.] 2. Kovalama; takip. [EUTS] 3. Zu zaa, [Ar. ziy' > z'a 4pL>I] (za;a) {OsT} is. Zarara lm; ikence. [EUTS] lynmak, [y-m-mak] {eT} dnl. f. [-ur] Iknmak. [DLT] ytm ak, [y-mak (aa bastrmak) > y-()t-mak] {eT} gsz. f. 1. ekip gitmek; dibe inmek. [KPy.] 2. Gzden kaybolm ak; yitmek. [KPy.] ylm , [y-l-m] is. Arka arkaya dizilme ve yava yava gelme, akma bildiren gvde. S ylm ylm, {az} 1. A rka arkaya; art arda. 2. L i f lif; lime lime. 3. (Svlarn ak iin) yava ve ince olarak. [DS] yma, [y-ma] {az} is. 1. Gerilme; ekilme. 2. Hal clkta ar denilen uzunlamasna gerilen ipler; z g. [DS] ym ak', [y-mak] {eT} gl. f. [-ur] 1. Dar gitmek. [KPy.] 2. Da doru, aa doru bastrmak; bas mak; ezmek. [EUTS] [KPy.] 3. Gndermek. ym ak2, [y-mak] {eT} gl. f i [-ur] zerine titremek; stne dmek. [ tigsizler] ym ak3, [y-mak] {az} gl. fi. [-ar] 1. Dokunacak sokma; mahvetme; yok etme, zaf, [Ar. z a 'f > z ' f 1 (za:f) {OsT} is. Z ayf ] durum a drme; zayflatma, izam , [Ar. 'zm pUi*] (za;m) {OsT} is. Byk boy luluk; irilik; byklk, i? zm- kesre, {OsT} anat. K sa kemikler. zar, [Ar. izr] {az} is. araf. [DS] zbandut, -du [t. sbandire (ete yapm ak) > sbandito (ete mensubu)] sf. 1. K an dkc. 2. is. dnz. Rum korsanlarna verilen isim. 3. ri yar, korkun gr nl kii. S zbandut gibi, ri ya r ve korkun grnl. zca, -a [Ar. zc' ma. 2. Yan stne yatma, zfar, [Ar. zfar jli^>l] (zfa;r) {OsT} is. 1. Birini tr naklama. 2. Biri tarafndan trnaklanma, zga, [? zga] {az} sf. Cimri; pinti. [DS] (zca:) {OsT} is. 1. Y rt

li I

. 2067

IZT

zgar, [? zar jLfcjl] {az} sf. 1. Hastalkl ve ok za yf. 2. Cimri; hasis; {eAT} (ayn). 3. Kurnaz. [DS] zgara, [Yun. eskhara > skara] is. 1. Demir ubuk lardan, aa dallarnn aralkl denmesi ile yap lan parmaklk veya kafes eklindeki aygt. 2. Balk, et, kfte vb. piirm ekte kullanlan aralkl ubuklar denmi bir tr mangal. 3. Bu mangalda pimi et vb. yiyecek. 4. Su kanallarnn giriine konulan ve su ile beraber p ve artklarn gitmesine engel olan parmaklk, zgaralama, [zgara-la-ma] is. Kerestelerin abuk kurumasn salamak amacyla her sra veya dizi nin stne yanlam asna ta konulm ak suretiyle ya plan istif. zgaralk, - [zgara-lk] sf. (Et ve balk vb. iin) zgara yapmaya uygun olan, zgarlamak, [zgar-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()yor] Bir eyin stne ok dmek; stelemek; ilgi lenmek. [DS] zgarlk, [zgar-lk] {az} is. Tembellik. [DS] zgn, [? zgn {az} is. 1. bot. Bir kar kadar boylu, rozet yaprakl, sar iekli, tohumlarndan bezir ya kartlan bir yllk otsu bitki; (Eruca cappadocica). {eAT} (ayn) 2. Kenevir tohumu. {eAT} (ayn). 3. Kn m andalara yedirilen bir eit bitki tohumu, (Eruca sativa). [DS] zgn boha s, {az} iine teberi konulmu kn. [DS] zgnl, [zgn-l] {az} sf. (nsan iin) ehvetli; hara retli; kzgn. [DS] zgrm, [zgr-m] {az} is. Korkutma; gz da ver me. [DS] z, [z] {eT} is. Gelecek sene. [DLT] zkar, [? zkar jls jl] sf. 1. (nsan iin) i bitirmez; be ceriksiz. 2. {eAT} Cimri, zlak, [Ar. zlk J'd jl] (zla:k) {OsT} is. 1. Ayan kaydrarak dmesine yol ama. 2. Aya kayd rlma. S zlak- akdn, {OsT} A yak srp kay mas. zlal1 -Ii [ Ar. zll J^Lsl] (zla.T) {OsT} is. Doru , yoldan karma; azdrma; dalalete drme. zlal2, -li [Ar. zll (zla.T) {OsT} is. 1. G lge lendirme. 2. Glgeli olu, zlaliyat, [Ar. zlliyyt o U ^U it] (zla.liya.t) {OsT} is. Yoldan saptrc dnce ve konular, zlam, [Ar. zulm et > zlm^^Uil] (zla.m) {OsT} is. 1. Karanlkta brakma; karartma. 2. Karanlk, zlk, - [z-lk] {az} is. izgi; hat. [DS] zmak, [d-mak / z-mak] {eT} gl. f. [-ur] -* dmak. [Yknek] zmam, [Ar. zm m j*U-*bl] (zma.m) {OsT} is. Zam yapma; stne koyma; zamlandrma.

zm am e, [Ar. zmme Topluluk; cemaat,

(zma:m) {OsT} is.

zmar, [Ar. zam ir > zmr _>U-il] (zma:r) {OsT} is. Bir eyi ite saklama; gizleme. S zm r- gayz, {OsT} K in saklama. || zm ar kablez-zikr, {OsT} ed. B ir kelimenin sylenmesinden nce ona ait bir zam ir kullanma. zmark, - [t. smarrito => izmarit] {az} is. zm a rit. zmk, - [z-mk] {az} sf. Sakin. [DS] zmk, [z (yans.) > z-mk / m z (yans.) > mz-k] {az} sf. Srekli mzmzlanan; bir eyi ok ince leyen. [DS] znan, [Ar. znn jM ] (zna:n) {OsT} is. Birini ka bahatli bulma; kabahatli karma, zraf, [Ar. zrf l^ tl] (zra:f) {OsT} is. B ir kap iine J koyma; zarflama, zram, [Ar. zrm j\_^\\ (zra:m) {OsT} is. Atei tu tuturma; alevlendirme, zrar, [Ar. zarar > zrr j\j^>\]{OsT} is. Zarar verme; zarar verm esine yol ama. S1 zrar etmek, {OsT} Birine zarar vermek. ztba, [Ar. ztb' ^L U il] (ztba:) {OsT} is. Hac s rasnda usulne uygun ihrama brnme, ztca, [Ar. ztca' (ztca:) {OsT} is. 1. N a maz klarken secdede kollar skarak gs yere dedirme. 2. Yan tarafna yatma. ztmar, [Ar. ztmr jL-k^l] (ztma.r) {OsT} is. 1. nce belli, byk karmsz olma. 2. At, yola daya nacak kadar idmanla glendirme, ztna, -a i [Ar. ztn5 *IaW=!] (ztma:) {OsT} is. t i tanna; sklma; ekinme, ztrab, [Ar. ztrb o ljk ^ l] (ztra.b) {OsT} is. - strap. S ztrb-ver, {OsT} Istrap veren. ztrabat, [Ar. ztrbt c jL IJ^ I] (ztra.ba.t) {OsT} is. Aclar; zntler; straplar, ztram, [Ar. ztrm f ztrar, [Ar. ztrr i (ztra:m) {OsT} is. 1. (ztra:r) {OsT} is. M ec Alevlenme. 2. Sama sakalna kr dme, buriyet; aresizlik; ihtiya iinde bulunma, ztrar, [Ar. ztrr < _ s j l (ztra.ri:) {OsT} sf. Zorunlu; mecburi, ztrariyat, [Ar. ztrriyyt oUjljkv=l] (ztra:riya:t) {OsT} is. Zorunlu olarak yaplan eyler; zorunlu luklar. ztrariye, [Ar. ztrriye ^jl^k^l] (ztra:riye) {OsT} sf. -* ztrar.

i, [ / i] (i:) is. 1. Latin asll Trk alfabesinin on ikinci harfi olup ince, dar ve dz bir nly kar lar. 2. Osmanl Trkesinde, kelime banda bulu nan ve ince sylenen elif ( I ) ve aym (f-) harflerini karlar. -i-1 [-a- / -e- / -- / -i- /-u- / --] {eT} yap. e. -* -a-, , -i-2, [-- / -i / - / -u] yap. e. -* --, -i1 [-a / -e / - / -i / -u / - / -y-a / -y-e / -y- / -y-i / -y, u / -y-] yap. e. -* -a. -i2, [- / -i / -u / - / -s- / -s-i / -s-u / -s-] e. e. --. -i3, [-1 / -i / -u / - / -y- / -y-i / -y-u / -y-] peft e. -* -. -i4, [-si / - / -i] {eT} ek. e. -* -s. -i5, [-g > -i / - / -u] {eT} yap. e. -* -.
P / y S 1 ]

(i-j {eAT} nl.

1.

Hey! Ey! 2. {az} ama

daki kelimeyi arkadan gelen beytin banda tekrar lama. fi1 iade edilmek, Geri verilmek; geri evril m ek,[| iade etmek, 1. Geri vermek; geri evirmek. 2. K arlk olarak yapmak; mukabele etmek. iadeli, [iade-li] sf. 1. Kendisine ulatrlan bir gnde rinin alndn ispat iin alcdan imza alarak gn dericiye bildirme ii. 2. ed. D ivan edebiyatnda her beytin son szn kendisinden sonra gelen beytin ilk sz yapm a sanat. S iadeli taahhtl, (M ek tup iin) kendisine ulatrlan bir gnderinin aln dn ispat iin alcdan imza alarak gndericiye bildirilmek zere kabullenilmi. iadesiz, [iade-siz] sf. 1. ade edilmez. 2. tic. Bir polienin protesto edilmesi hlinde geri alnmaya can belirten ibare ve buna ilikin ilem, iadeten, [Ar. i'deten jltl] (ia;deten) {OsT} zf. Geri evrilm ek zere, iale, [Ar. i'le <JUI] (iade) {OsT} is. Ailesinin gei mini salama, ianat, [Ar. i'n t o lU l] {OsT} is. 1. Yardmlar. 2. Y ardm iin toplanan paralar; yardm paralar, iane, [Ar. 'av n > i'ne ^U-l] (ia:ne) {OsT}] is. 1. Yoksullara yardm iin verilen para. 2. Yardm. 3. huk. Kiilerin, hayr kuram larna veya kamuya hiz m et eden kurululara, amalarn gerekletirebil meleri iin karlksz olarak yaptklar her trl m add yardm. S ine etmek, {OsT} Yardmda bu lunma!1.1| ine-i cihdiye, {OsT} Osmanl devletin de sava masraflarn karlamak zere halktan toplanan para. ianet, [Ar. i'net cjU-I] (ia;net) {OsT} is. Yardm, ianeten, [Ar. i'neten lcl] (ia .n e ten) {OsT} zf. Yardm olarak, iarat, [Ar. i' r t o ljU l] (ia;ra:t) {OsT} is. dn vermeler. iare, [Ar. i're ojUl] (ia:re) {OsT} is. dn verme; ireti verme. S ire-i mukayyede, {OsT} B ir ma-

bildirir. . [Yun. iodes (mor) > Fr. iode] is. kim. Atom num a ras 53, atom arl 126.92 olan metal parlakl nda mavimtrak esmer, keskin kokulu, younluu 4.9 gr/cm ve halojenler grubunun drdnc ametali iyot elementinin sembol, iade, [Ar. avd > i'de coUI] (ia. de) {OsT} is. iade. S ide-i afiyet, {OsT} Hastalktan kurtulmak; tek rar iyilemek; salna kavumak.\\ ide-i i tibr, {OsT} 1. Saygnln geri verme. 2. flas etmi tc carn btn borlarn dedikten sonra tekrar iti bar kazanmas durumu.|| ide-i muhakem e, {OsT} huk. Yarglamann yem lenm esi,|| ide-i m cri min, {OsT} huk. Uluslar aras ilikilerde, sulula rn kendi lkelerine verilm esi ilemi. || ide-i ye min, {OsT} huk. Kar tarafn te k lif ettii yemini, kendisine de ettirme.|| ide-i ziyret, {OsT} K ar lkl ziyarete gitmek; daha nce kendisini ziyaret eden birini ziyarete gitmek. iade, [Ar. avd > i'de iUI] (ia:de) {OsT} is. 1. A l nan bir eyi geri verme. 2. Verilen b ir eyi geri al mayarak reddetme; geri evirme. 3. Karlkl ola rak yapma; karlkl yerine getirme; mukabele et me. 4. Eski hline getirme. 5. ed. Bir beytin sonun

A
im b irin e b a z a r t la r d a h ilin d e d n v e rilm e s i. j|

flira tm i

2070

i re-i m u tlak a, {O sT} H i b ir k a y t ve a r ta b a l


o lm a d a n b i r m a lm b ir in e d m v e rilm e s i.

Kamu dzenine, genel ahlaka veya bu amalarla karlan kanunlara aykr olm amak kaydyla ser beste girilip ibadet yaplabilmesi iin ayrlan yer. ib a d e tk r, [Ar. ibdet + Far. -kr jlSo'-slp] (iba;detk:r) {O sT} sf. badet eden; tapman, ibadiye, [Ar. ibz > ibziyye ^ 1 1 ] (iba.diye) {OsT} z. is. Trablusgarp Berberilerinden A bdullah bin bd al-M urr al-Temm tarafndan kurulan, eitli rezillikleriyle insanla ktl dokunmu bulu nan bir haric kurulu, ib ad u llah ,
{O sT}

iareten , [Ar. i'reten SjU-t] ( i a : r e te n ) {O sT} zf. dn olarak, iae, [Ar. ay > ie 4UI] (ia:e) {O sT} is. -* iae. S i e ve ibte, {O sT} Besleme ve barndrma. iae, [Ar. ay > ie uiUl] (ia:e) {O sT} is. 1. Y a atma. 2. Yedirip iirme; geimin yedirme, iirme ile ilgili ksm; besleme; bakma. S iae etm ek, {O sT } Yedirip iirmek; bakmak; beslemek. iaza, [Ar. ivz > i'za <uUI] (ia:za) {O sT} is. Kar lk deme; bedel verme, ib, [ib (yar.)] is. bibik (avu) kuunun tn an latan kk. [Zlfikar] ib-a-bak, ib(b)-ik, ib+ib-ik, ibi-kuk-uk ib a 1, -a i [Ar. ib L.I] (iba:) {OsT} is. 1. Bir ii yap maktan ekinme. 2. Raz olmama. 3. renme; tik sinme.fi1 ib etm ek, {O sT} 1. ekinmek; sakn mak. 2. Raz olmamak; kabul etmemek. iba2, [Ar. ib Lj.I] (i:ba:) {O sT} is. 1. Tiksindirme. 2. Tiksindirilme, iba, [? iba] {aa} is. iy; nem. [DS] ib ab ap , [ib (yans.) > ib+ab+ak / ib+ab+ap] {az} is. avukuu; ibibik. [DS] ibabe, [Ar. ibbe *jU] (iba:be) {O sT} is. Yol. ib ad, [Ar. bud > ibd jUjI] ( ib - a :d ) {O sT} is. 1. Uzaklatrma; kovma. 2. Uzaklatrlma; kovulma. ib a d 1, [Ar. a b d > ibd :>Lp] (iba:d) {O sT} is. 1. Kul lar. 2. badet edenler. 3. sf. ok bol; bereketli. 0 ib d ullh, ibadullah. ib ad 2, [Ar. ibd ^11] (iba:d) {O sT} is. anat. Bacak larda diz ekleminin i tarafndaki byk damar, ib a d a t, [Ar. abd > ibdet > ibdt o b L p ] (iba;da:t) {O sT} is. badetler; tapnmalar, ibade, [? ibade] {az} is. 1. etek denilen elbise. 2. Pamuklu kum atan yaplma kolsuz, uzun hrka.
[DS]

[Ar.

ibdullh 4!bLp]

(iba:dulla:h)

is. 1. A llahn kullar; A llaha ibadet edenler. 2. sf. mecaz. Pek ok; ar; pek fazla. ib a et, [Ar. ibet
c j U]

(iba:et) {O sT} is. 1. Bir eyi

baka bir eye indirgeme. 2. huk. Ksas uygulamas ile katil ile maktul arasnda fark kalmamas duru mu. ib a h e 1 [Ar. ibhe / ibhet , / c^-U ] (iba:he, h ka ln sylenir) {O sT} is. 1. Yasaklanm olan bir eyin yasakln kaldrma; yasaklktan karma; mubah klma. 2. A llahn yasak ve haramlarn, hakl bir gereke ve kant olmakszn mubah ve helal sayma. 3. huk. Bir kiiye, bir eyden karlksz yararlanma hakk tanma. ib ab e 2, [Ar. ibhe <=-11] (iba:he, h kaln sylenir)
{O sT}

is. Atei sndrme,

ib ah , [Ar. ibh ^ l ' ] (iba:hi:) {O sT} is. Haram olan eylerin mubah ve helal olduuna inanan kii, ibahiye, [Ar. ibhiyye ^ U ] (iba:hiye) {O sT} is. n sann iradesinin kendi elinde olmadm, bu sebep le her eyin mubah saylmas gerektiini savunan kimse. ib ah iy u n , [Ar. ibhiyyn js-U] (iba:hiyu:n) {OsT} is. nsann iradesinin kendi elinde olmadn, bu sebeple her eyin mubah saylmas gerektiini sa vunan tarikat ve mensuplar, ibak, -k k [Ar. ibk JU ] (iba:k) {O sT} is. Bir esir ya da klenin sebepsiz yere efendisini brakp kama s. ibale, [Ar. ible -OM] (iba.-le) {OsT} is. 1. Hayvanlar koruma. 2. Kuyu bilezii, ibal, [iba-l] {az} is. iy; nem. [DS] ib an , [? iban] {az} is. Yilan kokusu. [DS] ib a n m a k , [iban-mak] {az} is. Oyalanmak. [DS] ib a r 1, [Ar. ibr _>U] (iba:r) {OsT} is. Yanm veya eritilmi kurun. ib a r2, [Ar. ibre > ibr jU ] (iba:r) {OsT} is. breler. ib a rJ, [Ar. ibr / ibaret jUl / O jll] (iba:r) {OsT} is. 1.

ib ad et, [Ar. abd > ibdet o^U t] (iba:det) {OsT} is. 1. Buyruklarn yerine getirmek ve kendisine duyu lan kran belirtmek zere A llaha tapnma. 2. Al laha ynelen sayg davran; tapnma. S ibadet etm ek, Buyruklarn yerine getirm ek ve kendisine duyular kran ifade etm ek zere Allah a ynelen sayg davranlarnda bulunmak; tapnmak. ib adetgh, [Ar. ibdet + Far. -gh oISj:>Lp] (iba.detg:h) {OsT} is. badet yeri; tapmak, ib ad eth an e, [Ar. ibdet + Far. -hne *sliioLp] (iba:detha.ne) {OsT} is. 1. badet yeri; tapnak. 2. huk.

OlffiliIMflM 20 71

BH

Aalar ve ekinleri slah etme. 2. Kpee elemekle ine yutturma. ibar4, [? ibar] {az} is. Ylan kokusu. [DS] ibarat, [Ar. ibare > ibrt ol_,Lp] (iba:ra:t) {OsT} is. Bir dnceyi anlatan, bir veya birka cmleden meydana gelmi szler; ibareler; szceler. ibare, [Ar. ibare > ibare (iba.re) {OsT} is. 1. Bir dnceyi anlatan, bir veya birka cmleden meydana gelmi sz; szce. 2. M etinden karlm veya metnin dna yazlm cmleler, satrlar. <5 ibre-senc, {OsT} A k ve dzgn syleyen. ibaret, [Ar. ibaret o_>L*] (iba.ret) {OsT} sf. 1. (Bir ey veya eylerden) meydana gelen; oluan. 2. ...den bakas deil. 3. Kurulan; birleik. S ibaret olmak, 1. (Bir eyden) olumak. 2. A ncak o kadar olmak. ibas, [Ar. ba > ibs derme; yollama, ibase, [Ar. ib'e Aibul] (ib-a:se) {OsT} is. 1. ncele me; denetleme. 2. Bahsetme, ibat, [Ar. bt > ibt JU] (iba:t) {OsT} is. Koltukta tanabilen ey; paket; boha vb., ibate, [Ar. beyt (ev) > ibate <'UI] (iba:te) {OsT} is. 1. Gece yatrma. 2. Barndrma. S ibate etmek, Ba rndrmak.^ ibte ve ie, {OsT} Barndrm a ve yedirme. ibavet, [Ar. eb (baba) > ibvet o jU ] (iba:vet) {OsT} is. 1. Babalk. 2. Kendi evlad olmayan bir ocua babalk etme. ibban, [Ar. ibbn OM] (ibba.n) {OsT} is. 1. En uygun zaman; uygun mevsim. 2. Bir eyin mevsimi. S ibbnl-kiha, {OsT} M eyve mevsimi. ibbik, -i [ib (yans.) ib-bik] {az} is. bibik; avukuu. [DS] ibcal, -li [Ar. becel > ibcl Jl^ l] (ibca:l) {OsT} is. A rlama; sayg gsterme; ululama, ibcam, [Ar. ibcm JU:I] (ibca:m) {OsT} is. Rahatsz etme. ibcek, [ib-i-cek / ib-cek] {az} is. -* ibicek. [DS] ibda1 - [Ar. ibda' ^J-U] (ibda:) {OsT} is. 1. Meydana , getirme; sebep olma; sahneye koyma. 2. ed. Y ep yeni bir konuyu kendine zg bir slpla ileme. ibda2, -i [Ar. ibda *Jbl] (ibda:) {OsT} is. Yoktan var etme; yaratma; icat; bulu. 0 ibda etm ek, {OsT} Yaratmak. ibda3, -a [Ar. ibd ^ L il] (ibda:) {OsT} is. 1. Bir kimsenin, kr tam amen kendisine ait olm ak zere bir bakasna sermaye vermesi. 2. Sorulan eye g zel cevap verme; gzel sz syleme. 3. kna etme; (ib-a:s) {OsT} is. G n

kandrma. S ibd-kr, {OsT} Yeni ve gzel eyler bulup syleyebilen. ibdad, [Ar. ibdd itjul] (ibda.d) {OsT} is. 1. Bir ey uzatma. 2. Uzatlma, ibdai, [Ar. ibd' (ibda.i:) {OsT} sf. 1. K en dine zg; ilk ekliyle; orijinal. 2. Yaratc, ibdaiye, [Ar. ibd'yye ^ 1 ^ 1 ] (ibda:iye) {OsT} is. fel. Yaratl teorisi, ibdal, -li [Ar. bedel > ibdl (ibdad) {OsT} is. 1. Bir kimsenin ya da bir nesnenin yerine bakasn getirme; deitirme; tebdil. 2. ed. Bir harfin yerine baka bir harfi getirip deitirme, ibdl etmek, {OsT} Deitirmek; tebdil etmek. ibdan, [Ar. ibdn oJol] (ibda:n) {OsT} is. 1. Karava; cariye. 2. Ksrak, ibd, [Ar. ibtid] {az} zf. nce. [DS] ibdin, [? ibdin] {az} is. Alkanlk; det. [DS] S ibdin etmek, {az} Zorlamak; ayak diremek. [DS] -ibe, [-ib-e] {eAT} yap. e. Orta eki -e n e deeriyle kullanlr. E tm ek verir her bir yoldan eribe (ere ne, gelene). Y usuf ve Zeliha. ibe, [? ibe / iba] {az} is. iy; nem. [DS] ibegat, [Yun. elekati (kuyu kr) => ibegat] {az} is. Halla tokma. [DS] ibek, [Far. bek I] (i:bek) {OsT} is. 1. Put. 2. Ha.

iber1 [Ar. ibret > iber _**] {OsT} is. bretler. , iber2, [Ar. ibre > iber jU ] {OsT} is. 1. neler; ibreler. 2. Mknatsl ineler, ibertmek, [abar-t-mak > iber-t-mek] {az} is. A bart mak. [DS] ibez, [? ibez] {az} is. Geliememi, clz buday. [DS] ibezin, [ibez-in] {az} sf. Hileci. [DS] ibgaz, [Ar. buz > ibz u^UjI] (ibga:z) {OsT} is. Sevmeme; holanmama; buzetme. ibha, [Ar. ibh Ul] (ibha:) {OsT} is. Kesilme, ibhac, [Ar. ibhc (ibha:c) {OsT} is. 1. Sevin

dirme; sevin verme. 2. Sevindirilme, ibhah, [Ar. ibhh ^lAl] (ibha:h) {OsT} is. 1. Sesini tutma. 2. Sesini bouk karma, ibhak, -k [Ar. ibhk JU I] (ibha:k) {OsT} is. K r et me. ibhal, -li [Ar. ibhl JLjjI] (ibha:l) {OsT} is. Kendi h line brakma; salverme, ibham, [Ar. ibhm fl^l] (ibha:m) {OsT} is. 1. A k lamama; kapal brakma. 2. Belli etmeme; gizli tutma. 3. ed. Szn anlalamayacak derecedeki kapal. 4. El ve ayak ba parma. S ibhm -

BH

IM IR S O M

2072

Iafz, {OsT} mant. kizlilik.\\ ibhm - manev, {OsT'} mart. ikiz anlam. ibhamat, [Ar. ibhmt o l ^ !] (ibha:ma:t) {OsT} is. Aklanm ayan eyler; gizli tutulan eyler, ibhar, [Ar. bahr (deniz) > ibhr jlAl] (ibha.r) {OsT) is. Deniz yolculuu yapma, ibhirar, [Ar. ibhirr jljttjl] (ibhi:ra:r) {OsT} is. Gece yars olma. ibi1, [ibi / bibi] {az} is. 1. Byk anne. 2. Dede. 3. Abla; kz karde. 4. Hala. [DS] ibi2, [ib-i] {az} is. 1. Hindi; dii hindi. 2. Kaz. 3. K az yavrusu. 4. nl. Kaz gtme srasnda kazlar arma ve kovalama nlemi. [DS] ibi3, [i+be > ibi] ( i bi:) {az} nl. 1. ama bildirir. 2. sf. Aptal; budala. [DS] ibibik1 -i [eT. b-gk (yans.) > bp > ibibik >iL;jl] , is. zool. G k kuzgunumsular takmnn avu kuugiller familyasndan geni siyah ve beyaz izgili, kzlms renkli, banda iri bir tepelik bulunan eski dnyann scak ve lman blgelerinde yaayan, yuvasn aa kovuklarna yapan, bcekil bir ku/ avukuu; htht, (Upupa epops). {eATj {OsT} (ay n) ibibik2, -i [ib+ib-ik] {az} is. Gvdesinin ii bo bir ot. [DS] ibibikgiller, [ibibik-gil-ler] is. zool. Gkkuzgunumsular takmndan, gagalar uzun ve yanlardan bask, kanat rt tyleri ksa, diisi oyuklarda kulukaya yatan ve erkek tarafndan beslenen kular familya s; avu kuugiller, (Upipidae). ibibili, [ib (yans.) > ib+ib-i-li] {az} is. -* ibibik. [DS] ibibuk, -u [eT. bgk > ibibuk] {az} is. -* ibibik. [DS] ibibk, - [eT. bgk > ibibk] {az} is. -* ibibik. [DS] ibicek1 -i [ib (yans.) > ib-i-cek] {az} is. -* ibibik. , [DS] ibicek2, [ibi-cek / ib-cek] {az} is. is. Kura; ad ek me. [DS] S ibicek atmak, {az} Kura ekmek. [DS] ibici, [bi-mek > bi-i / ib-i-ci] {az} is. is. K ulak ucu. [DS] ibicik, -i [bi-mek > bi-ilc / ib-i-cik] {az} is. Ke; kenar u. [DS] ibidik, -i [eT. bgk > ibibk] {az} is. -* ibibik. [DS] ibiggk, - [eT. bgk / ib-i+g-gk] {az} is. -* ibibik. [DS] ibik1, [ib (yans.) > ibik / bk / bgk >iU] {eT} {eAT} is. -* ibibik; htht; avukuu. ibik2, -i [eT. b-gk > ib-k > ibik] is. 1. biy. H o roz, hindi gibi hayvanlarn balarnda bulunan etli

krmz knt veya tylerden yaplm ta bii mindeki pskl. 2. {az} is. Ku gagas. [DS] 3. Balk ve baz hayvanlarn banda bulunan uzant. 4. anal. Baz kemiklerde bulunan ve kaslarn tu tunm asna yarayan kk knt. 5. Feslere taklan krmz pskl. 6. {az} Ann kesi; ke; kenar; u. [DS] 7. {az} Burun. [DS] 8. {az} briin su dklen emzik ksm. [DS] 9. {azj apka siperi. [DS] 10. {az} ral am odunu paras veya ka buu. [DS] 11. {az} Dme. [DS] 12. {az} sf. Sz getirip gtren; dedikoducu. [DS] S ibii kalk mak, {az} Tartmada yenilmek. [DS]|| ibii k zarmak, {az} 1. Benzine kan gelmek; sal d zelmek. 2. (Tavuk, horoz iin) semirmek; besili hle gelmek. 3. Zenginlemek. 4. Kzmak; sinirlenmek. [DS] ibiken, [? ibiken] {az} sf. Kurnaz. [DS] ibikggk, - [ibik+g+g-k] {az} is. -* ibibik. [DS] ibikkukuk, -u [ibik+ku+ku-k] {az} is. -* ibibik. [DS] ibiklem ek, [ibik-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)yor] 1. (Verevine ekilen kuma iin) esnemek. [DS] 2. gl. f. (Kular iin) gagalamak. 3. (Horoz iin) tavukla iftlemek. 4. Kulandan ya da ete inden tutmak, ibikli, [ibik-li] sf. 1. bii olan. 2. {az} is. avuku u; ibibik. [DS] 3. {az} zl ve ral am kabuu. [DS] S 1 ibikli ku, {az} bibik; avukuu. [DS] ibikl, [ib (yans.) > ib-ik-l bibik; avukuu. ibil, [Ar. ibi J>l] {OsT} is. D ii deve. ibilcik, -i [ib (yans.) > ib-il-cik] {az} is. -* ibibik. [DS] ibilem ek, [ibi-le-mek] {az} gl. fi [-er] [-l(i)-yor] 1. Hatrlamak. 2. Dnmek. 3. ekememek; ks kanmak. 4. A rzu etmek; istemek; dilemek. [DS] ibileyik, -i [ib (yans.) > ib-i-le-y-ik] {az} sf. -* ibibik. [DS] ib ili1, [ibi-li] {az} sf. 1. Nazik; ince; narin. 2. (Gz iin) az gren. [DS] ibili2, [ibik-li > ibi-li] {az} is. 1. Hindi. 2. Hotozlu sere. [DS] ibilik1 -i [ib (yans.) > ib-i-lik] {az} is. -* ibibik. , [DS] ibilik2, -i [ib (yans.) > ib-i-lik] {az} is. ki ucu yontularak inceltilmi dzgn yzl p. [DS] ibim ek1 [ib-i-mek] {az} gsz. fi. [-ir] Bymek; , gelimek; gmrahlamak. [DS] ibimek2, [eT. yd (koku) > ibi-mek] {az} gsz. fi [-r] ok kt kokmak. [DS] ibini, [? ibini] {azj is. Fesleen iei. [DS] ibinmek, [iba / ibe (nem) > ibi-n-mek] {az} gsz. fi. [-ir] Islanmak. [DS] {eAT} {OsT} is.

rHliCfSM.2 0 7 3
ibirik, -i [Ar. ibrik => ibirik] {az} is. brik. [DS] ibirmek, [eb-ir-mek / eb-er-melc > ib-ir-mek] {az} g l.f. [ir] Getirmek. [DS] ibis, [Lat. ibis] is. zool. Leyleksilerden A frika ve Bat A syann slale kylarnda yaayan uzun ve eri gagal, orta uzun bacakl, boyu 75 cm. kadar, kanat akl bir buuk metreyi bulan, kurbaa tr k k hayvanlarla beslenen, baz trleri eski Msrllarca kutsal saylan deiik renkli kular, (Threskiornis / ibis aethiopica) ibisgiller, [ibis-gil-ler] is. zool. Leyleksiler takm n dan, gagalar uzun ve orak biiminde kvrk olan, boyun ve bacaklar uzun, sulak alanlarda yaayan, ou iri yapl ku familyas; kelaynakgiller, (Ibidae). ibi, [brahim > ib-i] is. 1. K ukla ve halk tiyatro sunda aptal grnl, gln tavrl, uak roln deki tip. 2. {az} rdek. [DS] 3. {az} Zenci. [DS] 4. {az} sf. apal; soytar; palyao. [DS] 5. {az} Yasal olmayan cinsel ilikilere araclk eden kimse. [DS] 6. {az} is. Kuvvetli ve tknaz adam. S ibi gibi, (Yz veya davran iin) gln. [DS] ibilemek, [ebi-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] ocuu srtta tamak. [DS] ibimek, [eb-i-mek / ap--mak] {az} gsz. f. (o cuk iin) srta binmek. [DS] ibitavuu, [ibi+tavuk-u] {az} is. Hindi. [DS] ibitm ek1 [iba / ibe (nem) > ibi-t-mek] {az} g l.f. [, ir] Islatmak. [DS] ibitmek2, [Ar. ibate + et-mek => ibi-t-mek] {az} gl. f. [-ir] Korumak; himaye etmek; esirgemek. [DS] ibitmek3, [ibi-mek > ibi-t-mek] {az} gl. f. [ -ir] K o kutmak. [DS] ibka1 -a [Ar. bak > ibk <U;l] ( ibka:, k kaln sy , lenir) is. 1. Srekli klma; beka salama. 2. Yerin de ve nceki durumda brakma. 3. Snf geememe. S ibk-y mkn al mkn, {OsT} H er eyi ol duu gibi brakma. || ibk-y nm, {OsT} iyi bir n brakma. ibka2, -a i [Ar. bka5 (alama) > ibk f-LSl] (ibk:) {OsT} is. Alatma, ibkaen, [Ar. ibken fiil] (ibka: 'en, k kaim sylenir) {OsT} zfi Yerinde ve olduu gibi brakarak. S ibken tayn, inden ayrlan bir grevliyi tekrar eski grevine getirme. ibl, [Ar. ibl JjI] {OsT} is. Dii deve, ibla, -a [Ar. bel' > ibl ^U>l] {OsT} is. Yutturma. ibla, [Ar. bul > ibl 5U] (ibl:) {OsT} is. 1. Sylenilen veya verilen bir eyi gerekli yere ula trma; vardrma. 2. Eritirme. 3. Gnderme. 4. Bir

BN eyin miktarn belirtilen miktara karma; artrma. S ibla etmek, {OsT} 1. Ulatrmak; eritirmek; yetitirmek. 2. B ir eyin miktarn arttrmak. iblan, [Ar. ibl > ibln o ^ l ] (ibl:n) {OsT} is. ki sr deve. iblemek, [ip-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] nem vermek; saymak. [DS] ibli1, [Ar. ibli ^ l ] (ibli:) {OsT} is. Deveci. ibli2, [? ibli ^ 1 ] {eAT} sf. 1. mal; kinayeli. 2. E sas sz. iblik, -i [ip-lik] {az} is. plik. [DS] ibliklenmek, [ip-lik-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] L if lif olmak; ipliklenmek; tiftiklenmek. [DS] iblim , [Ar. iblm ^ 1 ] (ibli.m) {OsT} is. 1. Bal. 2. Amber. iblis, [Ar. iblis ^ ^ l] (ibli:s) {OsT} is. 1. eytan. 2. sf. mecaz. Kt; lanetli; hileci; dzenci, iblisane, [Ar. iblis + Far. -ne (ibli:sa: ne) {OsT} zf. eytana yakr biimde; eytanca; eytan gibi. B M , [ng. International Business M achines (Ulusla raras Makineleri] (aybiem) ksalt. Bilgisayar alannda faaliyet gsteren bir Amerikan irketi ve bunlarn belirledii standart, ibn, [Ar. ibn jjl] {OsT} is. Oul; erkek evlat. S ibn-i nn, {OsT} Am ca olu.. ibn-i arz, {OsT} Gurbette bulunan; garip; yolcu.|| ibn-i haram, {OsT} Gay rimeru ocuk; pi. || ibn-i harb, {OsT} Eski sava ; asker; muharip.\\ ibn-i hell, {OsT} Meru cin sel ilikiden domu olan ocuk.\\ ibn-i hrre, {OsT} -* ibn-i hurre.|| ibn-i hurre, {OsT} Namuslu, drst, temiz kim se.|| ibn-i irs, {OsT} 1. akal o cuu. 2. K urnaz kimse; sinsi.|| ibn-i leyi, {OsT} 1. Gecenin ocuu. 2. Hrsz.\\ ibn-i mzne, {OsT} Bulut arasndan szlp gelen ay .\\ ibn-i se bil, {OsT} -* ibns-sebl.|| ibn-i tark, {OsT} 1. Yolcu; seyyah. 2. Dervi; tarikat. 3. Soyguncu; y o l kesen.\\ ibn-i yevm, {OsT} Kendini gnn a rt larna hemen uyduran.\\ ibn-i sbuayn, {OsT} 1. Ayn on drd. 2. ok gzel gen.\\ ibn-i vakt, {OsT} -> ibnl-vakt.|| ibnl-Hattb, {OsT} Hz. mer.\\ ibns-sebl, {OsT} Yolcu.|| ibnl-vakt, {OsT} Vaktin uyarm a gre giden; zam ana uyan.\\ ibnz-zam n, {OsT} Zamane ocuu.|| ibnzzin, {OsT} Pi. ibne, [Ar. ibne -ujI] {OsT} is. 1. K z ocuk. 2. argo. Bir erkekle cinsel tatminini ansnden salayan er kek; p asif e cinsel erkek; verek. S ibnetl-cebel, {OsT} 1. Dan kz. 2. mecaz. Yank. ibnelik, -i [ibne-lik] is. 1. bne olm a durumu. 2. b ne gibi davranma.

BN

.2 0 7 4

ibnetor, [Ar. ibne+ Fr. teur] is. argo. E cinsel pasif erkek; ibne. ibni, [Ar. ibni j;l] {OsT} is. 1. Oul; erkek evlat. 2. sf. (Unvanlarda) olu; zade, ibniye, [Ar. ibniyye {OsT} is. isi. huk. len kim senin kz torunu, ibo, [ibe (nem) / iba ?] {az} is. Kra. [DS] ibobik, -i [ib+ib-ik / bgk] {az} is. -* ibibik. [DS] ibobop, -bu [ib+ob+op / ib+ib-ik] {az} is. -* ibibik. [DS] ibra, -ai [Ar. ber (doru) > ibra *1^1] (ibra:) {OsT}

ballm ispatlama.\\ ibraz- ecaat, {OsT} Yiit lik gsterme. ibre, [Ar. ibre ^l] {OsT} is. 1. ne. 2. l aletle rinde miktar ve ynleri gsteren hareketli kk ine. 3. bot. am, ard, sedir vb. aalarn ucu ine gibi sivri, ince uzun yapra. 4. bot. ieklerin tepecii ile yumurtac arasndaki ince uzun sap. & ibre-i havm, {OsT} Ar ve akrep gibi hayvanla rn zehirli inesi.|| ibre-i hayt, {OsT} Terzi inesi, diki inesi.|| ibre-i lm , {OsT} Byk ine.|| ibre-i m knats, {OsT} Pusula inesi.|| ibre-i raiye, {OsT} bot. Itr iei cinsinden dn baba" denilen bir bitki. || ibrenin inhitt, {OsT} Herhangi bir gster ge ibresinin daha dk dereceleri gstermesi.

is. 1. huk. Temize karma; beraat ettirme; aklama. 2. Temize karlma; aklanma. 3. Hastay iyi etme. fi1 ibra etmek, {OsT} huk. Temize karmak; beraat ibret, [Ar. ibret o ^ ] {OsT} is. 1. Yanl veya kt ettirmek; aklamak.|| ibr-i artm, {OsT} huk. Btn durumlardan saknm a olgusu. 2. Yanl ve kt davalarn her birinden temize kmak. || ibr-i olaylardan alnacak uyarc, retici ders. 3. sf. iskt, {OsT} B ir kimse zerinde bulunan haklarn irkin; kt; acayip. S ibret almak, Bir olaydan dan bir ksmn veya tamamn balama.|| ibr-i edindii izlenimlerden kendisine hareket tarz be istf, {OsT} huk. B ir kimse zerinde bulunan hak lirlemek; ders almak; hisse kapmak.\\ ibret-mz, kn aldna dair sz ve tasdik. || ibr-i hs, {OsT} {OsT} D ers karmay reten. || ibret-mz, {OsT} huk. Bir kimseyi, hakkndaki bir ok davann yalnz Ders alnmasn salayan; ders lcaran.\\ ibretbirinden aklama. bah, {OsT} D ers veren.|| ibret-bn, {OsT} Bana ibrad, [Ar. berd (souk) > ibrd ^1] (ibra:d) {OsT} gelen kt bir olaydan ders alm bulunan.\\ ibretis. 1. Soutma. 2. Gszletirme, endz, {OsT} D ers almaya rnek oluturan. || ibret eylemek, {eAT} D ers almak; ibret almak.|| ibret ibram , [Ar. ibram fl^l] (ibra:m) {OsT} is. Birini ugz ile bakmak, Ders karmak iin incelemek.\\ sandrncaya kadar srar etme; stne dme; zor ibret-i messre, {OsT} Birini etkileyerek onun lama. S ibram etmek, {OsT} Zorlamak; stne ders almasna y o l aan. || ibretin kudreti, ok ir dmek. kin; p e k acayip. || ibret olmak, evredekilere ders ibram at, [Ar. ibrmt o U ^ I] (ibra:ma:t) {OsT} is. verecek nitelikte olm ak.|| ibret-nm, {OsT} Ders Zorlamalar; usandrc srarlar, alnacak olay gsteren.|| ibret-nmn, {OsT} ibret ibran, [? ibran] {az} is. Buday arasnda biten ve gsteren. || ibret-perz, {OsT} B ir olaydan kendisi yenilince ba dndren bir tr yulaf; deli yulaf. iin ders karan; ibret alan. [DS] ibreten, [Ar. ibreten s_^] (ib re ten) {OsT} zf. Ba ibraname, [Ar. ibra5 + Fan. -n m e obl^l] (ibra:na:kalarna ders olmas iin. S ibreten lis-sirn, me) {OsT} is. A lacak verecek kalm adna dair ta {OsT} Bakalarna ibret olm ak zere. raflarca hazrlanp imzalanm belge; ibra senedi; ibretilem , [Ar. ibret-i+lem j.\s- o js-\ (ibre tia.Iem) aklama belgesi. {OsT} sf. Bakalarna ders olan. & ibretilem iin, branca, [Ar. brn+ T. -ca] (branca) is. Bugn Herkese ders olsun diye. srailde kullanlan bir Sami dili. ibrevi, [Ar. ibrev (ibrevi:) {OsT} sf. 1. bre ile brani, [Ar. brn ^ 'j ^ ] (ibra:ni:) {OsT} is. 1. Es ilgili. 2. ne biiminde olan; ine gibi, kiden Yahudilere verilen isim. 2. sf. Yahudilerle il ibreviye, [Ar. ibreviyye -oj^l] {OsT} is. bot. Sardun gili. yagiller, (Geraniaceae). branice, [Ar. brn + T. -ce] (ibra: ni:ce) is. Bu gn srailde kullanlan bir Sami dili, ibrar, [Ar. ibrr jl^l] (ibra:r) {OsT} is. Yeminin do ruluunun tasdiki, ibraz, [Ar. brz > ibrz jl^1] (ibra:z) {OsT} is. 1. Or taya koyma; m eydana karma; gsterme. 2. Belge lendirme. fi1 ibraz etmek, {OsT} Gstermek.|[ ibrz- fazl u hner, {OsT} Bilgi ve becerisini sergi lem e.|| ibrz- sadkat, {OsT} D ostluk gsterme; br, [Ar. ibr tjj* ] (ibri:) {OsT} z. is. bran dinin den olan; Yahudi, ibr, [Ar. ibr

(ibri:) {OsT} sf. 1. nesi olan; ib

reli. 2. ne yapan; ine satan; ineci. 3. is. zool. neliler, ibric, [Ar. ibrc g.y)] (ibri.c) {OsT} is. Yayk. ibrik1 -i [Ar. ibrk j ^ l ] (ibri:k, k kaln sylenir) ,

M I . 2 75 0
{O sT} is. Su ve dier svlar koymaya yarayan kulplu ve emzikli kap. {az} (ayn) [DS] S1 ibrk gulm, {O sT} ta r. m p a r a to r lu k d n e m in d e s a r a y da, e l y z y k a m a k , a b d e s t a lm a k i in k u lla n la n ib r i k le e n i le rin e b a k m a k la g r e v li k im s e le re v e r i le n is im .|| ibrk-i mey, {O sT} a ra p kab . ibrik2, -i [t. brig] is. d m . Gemi hapishanesi. ibrikJ, -i [ib+(i)r-ik] {az} is. -* ibibik. [DS] ibriki, [ibrik-i] is. ta r. -* ibrikdar.

BT

ibsas, [Ar. ibss o lil] (ibsa:s) {O sT} is. 1. Datma; yayma. 2. Bir gizllii, srr ortaya karma, ibsirar, [Ar. ibsirr rnda kouma, ibar, [Ar. br > ibr jLiol] (iba:r) {O sT} is. yi ve sevinilecek haber verme; mjde verme; m jdele me. ibarat, [Ar. ibrt oljLiol] (iba:ra:t) {OsT} is. M jde vermeler; mjdelemeler, iba, [Ar. ib Jili;!] (iba:) {OsT} is. Baz bitki veya ieklerin birbirine sarlp karmas, ibir, [? ibir] {az} sf. Haylaz; serseri. [DS] ibta, -a [Ar. ibtc ^U^l] (ibta:) {OsT} is. 1. Ar dav ran; ardan alma. 2. Gecikme. 3. Geciktirme, ibtal, -li [Ar. ibtl Jlk-1] (ibta:l) {OsT} is. -* iptal, ibtale, [Ar. ibtle <!U (ibta:le) {OsT} is. Bo; bo sul] yere; beyhude. ibtar1 [Ar. ibtr jUal] (ibta:r) {OsT} is. 1. Yoksun b , rakma; esirgeme; vermeme. 2. ocuksuz brakma. 3. Kesme; ayrma; blme. 4. Karar verme, bir m e seleyi halletme; zme. 5. Gne doduktan sonra, kuluk zaman yaplan ibadet. ibtar2, [Ar. ibtr jUjI] (ibta:r) {OsT} is. 1. B ir araca alabileceinden fazla yk ykletme. 2. ama; aa kalma. ibta, [Ar. ibt ji.Ua;!] (ibta:) {O sT} is. iddetle kav rama; gl bir ekilde tutma, ibtat, [Ar. ibtt o b jl] (ibta:t) {O sT} is. Kesme, ibtiar, [Ar. ibtir jU^l] (ibtia:r) {O sT} is. 1. Kuyu kazma. 2. Kuyu kazdrma, ibtias, [Ar. bas > ibti's i l a l ] (ibtia:s) {OsT} is. Gnderme. ibtida1 -aj [Ar. ibtid' _Jui>l] (ibtida:) {O sT} is. -* , ibda1. ibtida2, -ai [Ar. ibtida3
s-Jcal]

(ibsira.r) {O sT} is. A t y a

ibrikdar, [Ar. ibrik


{O sT} is. ta r.

Far. -dr

jA i.y l]

( ib r ik d a :r )

Saraylarda ve konaklarda ibrikle su dkmekle grevli kimse, fi1 ibrikdar usta, tar. m
p a r a t o r lu k d n e m in d e s a ra y n h a re m g re n ka ra v a . d a ire s in d e le e n ve ib r ik le r e ba kan, p a d i a h n z e l h iz m e tin i

ibriksi, [ibrik-si] sf. brik gibi; ibrik grnml olan, ibrim , [Far. ebrim
li.
=>

ibrim

j>_.l] {eAT} is.

briim.

S ibrim ibrim, {eAT} b r i im le s s le n m i ; ib r i im ibrim2, [Yun. rm i => irim > ibrim [Tietze]] {az} is. Kk sokak. [DS] ibrin, [Ar. ibrn
jj.y l]

( ib r i: n )

{O sT} sf.

Gzel ve

parlak yzl; sevgili, ibrinak, -k [Ar. ibrink


is.
j U ; y ']

( ib r in a :k ) {OsT}

Aacn iek amas; aa ieinin tomurcuu yarp kmas, ibrism, [Far. ibrsm p-v.y!] (ib r i.s m ) {O sT} is. -* ibriim. ibrie, [? ibrie] {az} is. Y erden kaynayan su. [DS] ibriim, [Far. ebrlsm briye, [Ar. ibriyye di. briyun, [Ar. ibriyyn y j * ] ( ib r iy u :n ) {O sT} is. braniler; Yahudiler. ibriz, [Ar. ibrz
jiy l]

is.

pein bklm esi ile Bayan Yahu

elde edilen iplik. S ibriim kurdu, p e k b cei.


{O sT} z. is.

( ib r i:z ) {O sT} is.

Saf, katksz

altn; som altn, ibriz, [Ar. ibrz ij;.y!] ( ib r iz i: ) {O sT} is. -* ibriz. ibruk, -u [Ar. ibrik] {az} is. brik. [DS] ibrk, [Ar. ibrk] {az} is. brik. [DS] ibsal, -li [Ar. ibsl JL-;!] (ib s a :l) {O sT} is. 1. Y asak lama. 2. Bir eyi rehin brakma. 3. Bir eyi sipari verme. ibsan, [Ar. ibsn j l (ib s a :n ) {O sT} is. Yz veya !] huy gzellii, ibsar, [Ar. baar > ibr jU^I] ( ib s a :r ) {O sT} is. Dik katle bakma. ibsari, [Ar. ibri ^jU ^I] ( ib s a .r i:) {O sT} sf. Dikkatle bakmayla ilgili; dikkatli baka ilikin.

(ibtida:) {O sT} is.

1.

Balama. 2. Balang, zf. lkin; en nce; ilk nce. 0 ibtid-i dhil, {O sT} M edreselerde orta reni mi verenler.\\ ibtd-i hri, {O sT} M edresede renim derecesinden ilki,\\ ibtid-i semt, {O sT} g k b. Douyu ve baty gsteren ufuk dairesi. || ibtid-i cls, {O sT} Tahta kn balangc; h kmdarln balangc. |] ibtid-degn, {O sT} Aday; stajyer. ibtidad, [Ar. ibtidd iJ^;Q (ibtida:d) {O sT} is. ki kiinin bir eyi birer tarafndan tutmas, ibtidaen, [Ar. ibtiden *!j^I] (ibtida:en) {OsT} zf. 1. Balang olarak. 2. En nceden.

BT

2075

ibtidah, [Ar. ibtidah oljcol] (ibtida.h) {OsT} is. Sz dnm eden o anda aklna geldii gibi syleme: ir ticai; doa. ibtida, [Ar. ibtid (ibtida:i:) {OsT} sf. 1. lk olan; balangca ait. 2. Balang derecesinde. 3. (Madde iin) ham; ilenmemi. 3. Gelimemi; ilk biimiyle kalm olan; ilkel. S ibtid madde, {OsT} Ham madde. ibtidaiyat, [Ar. ibtidiyyt (ibtidaiya:t) {OsT} is. 1. Balang bilgileri; ilk bilgiler. 2. Bir okulun ilk snflarnda retilen dersler. 3. Bu ders lere ilikin kitaplar, ibtidaiye, [Ar. ibtidiyye M -^ l] (ibtida:iye) {OsT} is. -* ibtida. ibtidar, [Ar. beder / bdr > ibtidr (ibtida:r) {OsT} is. 1. Bir ie balama. 2. Bir ie hemen giri me. S ibtidar etm ek, {OsT} e balamak. ibtiga, [Ar. be > ibti (ibtiga:) {OsT} is. 1. stek; arzu; talep. 2. Maksat; ama; gaye, ibtigen li-m erztillh, {OsT} A lla h n rzasn istemek am acyla.|| ibtig-y tevil, {OsT} Sz baka anla m a ekme abas. ibtihac1 [Ar. ibtihc jr , eyde bolluk. ibtihac2, [Ar. behic > ibtihc j r ^ ' ] (ibtiha:c) {OsT} is. Sevinli olma; sevinme; gnl alma, ibtihal, -li [Ar. bhl > ibtihl is. Yalvarma; niyaz, ibtihar, [Ar. ibtihr blnme; iki para olma, ibtihas, [Ar. bah > ibtih oU^.1] (ibtiha.s) {OsT} is. B ir eyin doruluunu aratrma; sorma; sorutur ma. ibtika1 -a [Ar. ibtik' , gin doal olarak deimesi. ibtika2, -ai [Ar. bk > ibtik s is. Alama. ibtikar, [Ar. ibtikr leyin erken kalkma. ibtila1 -a [Ar. bel' > ibtil' fOM] (ibtil:) {OsT} is. , 1. Zorlukla yutma. 2. Gelini gerdee koyma. (ibtil:) {OsT} is. -* ipibtila2, -ai [Ar. ibtil5 < (ibtika:r) {OsT} is. Sabah (ibtika:) {OsT} (ibtika:) {OsT} is. Ren (ibtiha.r) {OsT} is. kiye (ibtiha:l) {OsT} (ibtiha.c) {OsT} is. Her

ibtilaz, [Ar. ibtilz j !fcl] (ibtil:z) {OsT} is. Alma, iptin, [? ibtin] {az} is. Alkanlk; huy. [DS] ibtina, -a i [Ar. bina > ibtina5 (ibtina:) {OsT} is. 1. Bir eyi, bir eyin zerine kurma. 2. Bir tar tm a veya davada doruluuna inanlr bir kanta dayanma. 3. Konuyu bir ey zerine kurup geli tirme. ibtinaen, [Ar. ibtinen >L^I] (ib tina: en) {OsT} zf. Dayanarak. ibtira, -ai [Ar. ibtira5 yontma. ibtirad, [Ar. ibtird itjul] (ibtira:d) {OsT} is. 1. Serinlemek iin souk su ime. 2. Souk su ile y kanma; du. ibtism , [Ar. besm (glmseme) > ibtism (ibtisa:m) {OsT} is. Glmseme; glmseyi; tebes sm. S ibtism etmek, {OsT} Glmsemek; tebes sm etmek. ibtisam at, [Ar. ibtismt o lo L ^ I] (istisa.m a.t) {OsT} is. Glmsemeler. ihtisar1 [Ar. ibtisr , ye balama. ibtisar2, [Ar. baar > ibtir jU ^ I] (ibtisa:r) {OsT} is. 1. Kalp gzyle grme. 2. Bir eyin gerek yzn kavrama. ibtiak, -ki [Ar. ibtik (ibtia.k) {OsT} is. 1. Yalan syleme. 2. Haysiyet, eref ve namusa do kunma. ibtita, -a i [Ar. ibtit >1^1] (ibtita:) {OsT} is. Kesil me. ibtitar, [Ar. ibtitr jUol] (ibtita:r) {OsT} is. Uyma; tabi olma. ibtiya, -a [Ar. b ey ' > ibtiy' (ibtiya:) {OsT} is. Para karlnda bir eye sahip olma; satn al ma. ibtiyar, [Ar. ibtiyr jL^I] (ibtiya:r) {OsT} is. 1. K av ga etme. 2. Gsz kuvvetsiz olma. 3. Seip kabul etme. ibtiza, -a [Ar. ibtiz' (ibtiza:) {OsT} is. (Bir ey iin) akta bulunma; meydanda olma, ibtizal, [Ar. bezi > ibtizl Jtlo l] (ibtiza:l) {OsT} is. 1. (ibtisa:r) {OsT} is. Bir e (ibtira:) {OsT} is. Aa

Hor kullanm. 2. Bol bulunu yznden deeri d me; ucuzlama. 3. Bir eyi srekli olarak kullanma. tila. S ibtil-i edd, {OsT} iddetli dknlk; a 4. ed. ok kullanlm, azdan aza dolam sz r tiryakilik. lerin kullanlmas, ibtilac, [Ar. ibtilc (ibtil:c) {OsT} is. M eyda ibtizar, [Ar. ibtizr (ibtiza:r) {OsT} is. Zorla al na kma; grnme, ma; soyma; gasp, ibtilal, -li [Ar. ibtill J ^ b l] (ibtil:l) {OsT} is. Is lanma. ibtizaz, [Ar. ibtizz (ibtiza:z) {OsT} is. hti ya yznden hakarete ve alaltlm aya katlanma.

2077

CA

ibubuk, -u [ib+ib-ik] {az} is. -* ibibik. [DS] ibuk, -u [ib-uk] {az} is. Bayku. [DS] ibttbttk, - [ib+b-k] {az} is. -* ibibik. [DS] ibk, [ib (yans.) > ib-kiU] {eAT} {OsT} is. -* ibibik, ibyizaz, [Ar. beyaz > ibyizz ^ U to l] (ibyiza:z) {OsT} is. Beyaz olma; beyazlama; aarma. ibza1 -a [Ar. b d'a (sermaye) > ibz / ibda' ^ U il] , (ibza:) {OsT} is. Bir kim senin kr tamamen kendi ne ait olmak zere, (veklet gibi) birine iletmek zere sermaye vermesi eklindeki ortaklk. ibza2, -ai [Ar. ibza5 * \y\\ (ibza:) {OsT} is. Birini son derece keder iinde brakma; skntya drme. ibza3, -ai [Ar. ibz5 *Jul] (ibza:) {OsT} is. Kt sy leme. ibzal, -li [Ar. ibzal JlAjI] (ibza:l) {OsT} is. Saknma dan, esirgemeden bol bol verme; yapma; kullanma. S ibzal etmek, {OsT} Cmerte vermek; sylemek; yapmak; kullanmak.\\ ibzl-krne, {OsT} B ol ola rak; bollukla; bolca. ibzar, [Ar. ibzr jl-LI] (ibza:r) {OsT} is. sraf. ibzaz1 [Ar. ibzz ^ Ui.1] (ibza:z) {OsT} is. B ir eyi , gereinden az verme. ibzaz2, [Ar. ibzz .kiki] (ibza:z) {OsT} is. Semirme; yalanma. ibzim, [Ar. ibzm po,il] (ibzi:m) {OsT} is. Metal kemer tokas, ibzin, [Ar. ibzn jjjjl] (ibzi:n) {OsT} is. -* ibzim. ica, -a [Ar. vec > ic _ll] (i:ca.) {OsT} is. Ar, strap ve ac verme; actma. S c etmek, {OsT} Actmak; ar vermek. icaa, [Ar. c > ic'a Ic-Lf.l] (i:ca:a) {OsT} is. Y iye cek iecek verm eyerek a brakma. icab1 icab, [Ar. ucb > i'cb ^jU^I] (i-ca:b) (ica:b) , {OsT} is. 1. yilie ve gzellie hayran etme. 2. Hayrete drme; artma. 3. Kendini beenmi lik. icab2, [Ar. vcb > cb oUr.l] (i:ca:b) {OsT} is. 1. Gerekme; gerek. 2. B ir szleme iin ilk sylenen sz. 3. mant. Olumlama, fi1 cb- hl, {OsT} D u rumun gerei.|| cb- maslahat, {OsT} in gere i. || cb ve kabul, {OsT} eko. braz edilen belge ve teklifin kabul. icabat, [Ar. cb > cbt oLlAl] (i:ca:ba:t) {OsT} is. Gerekli olan eyler; gerekler; icaplar, icaben, [Ar. cb > cben llA.I] (i:ca :ben) {OsT} zf. ster istemez; gerekli bularak, icabet, [Ar. icbet o j U-I] (i.ca.bet) {OsT} is. 1. Bir davete uyma; ary yerine getirme. 2. Bir buyru

a veya istee uyma; uygun bulma; raz olma; m u vafakat etme. S icabet etmek, {OsT} 1. B ir davete uyarak gitmek. 2. Bir buyrua uygun olarak hare ket etmek.|| cbet-gh, {OsT} K abul etme yeri.\\ cbet-gh-i lh, {OsT} A lla h n dualar kabul ettii yer.\\ cbet-i makrn, {OsT} K abul edilmi veya kabul edilebilir nitelikteki dua. icab, [Ar. cb ^Ur.l] (i:ca:bi:) {OsT} sf. 1. arya uym a ile ilgili 2. Olumlu. S cb ihtilf, {OsT} B ir uyumazlk konusunda birden ok yarg makamnn kendisini grevli ve yetkili saymas zerine ortaya kan ihtilaf. icad1, [r. icd sW ] (ica:d) {OsT} is. Pencere ve kap stlerinde bulunan kemer. icad2, [Ar. cd ilf.l] (i:ca:d) {OsT} is. 1. Vcuda ge tirme. 2. Vcuda getirilme. 3. Yeniden bir ey karma. 4. ed. Yeni bir fikri, yeni bir konuyu zihin de bulma. S cd-gerde, {OsT} Yeni ortaya konul mu. || cd- akl- insn, {OsT} nsan aklnn bulu u p cd- bedy, {OsT} Gzel eyler yaratma. icade, [Ar. cd > icde / icdet oiU-l] (ica:de) {OsT} is. 1. yi yapma; iyi ileme. 2. yi konuma; iyi davranma. 3. Cmerte verme. 4. Geer ake ver me. icaf, [Ar. i'c f <-iU^I] (i-ca:f) {OsT} is. Hi durm ak szn hastaya bakma, icaf, [Ar. ic ' f lJU-I] (ic-a:f) {OsT} is. Yere d rme; ykma, icah, [Ar. ich ^ M ] (ica:h) {OsT} is. Perde; rt, ical, -li [Ar. i'cl JU*pI] (i-ca:l) {OsT} is. 1. Acele ettirme. 2. ne geme, icale, [Ar. ceveln > icle -JU-I] (icade) {OsT} is. Gezdirme; dolatrma, fi1 icle-i esb, {OsT} At do latrma,|| icle-i flkr, {OsT} D np tanma.\\ icle-i kalem, {OsT} Kalem dolatrma; yaz y a z ma. icalet, [Ar. acele > iclet c J U ^ ] (icadet) {OsT} is. 1. arabuk yaplan i. 2. abucak bulunan nesne. 3. El kitab. icaleten, [Ar. icleten U-] (icade'ten) {OsT} is. A cele ile; abucak; arabuk, icam, [Ar. acem > i'cm j*W^I] (i-ca:m) {OsT} is. (Arap alfabesi ile yaz iin) harflerin noktasn koy ma; noktalama. icam 1 [Ar. eceme > icm j>UI] (ica.m) {OsT} is. 1. , Aalklar; allklar; koruluklar. 2. Aslan yatakla r. icam 2, [ece > ecem ?] {az} is. Arkada. [DS] ican, [Ar. icn 6W^] (ica.n) {OsT} is. 1. Boyun. 2. Ap aras.

C A

ATOMK SOM 2078


(ica:p) is. 1. Bir gsterme abas ve bunun sonucu sylenen yalan. 3. ed. nandrmak amacyla ortaya konacak aralar aratrma, bulm a ve seme. S icat karmak, 1. H erkes tarafndan yadrganan yeni ve tu h a f bir davranta bulunmak; yadrganan bir y o l tutmak. 2. Gerei olmayan bir sorunu ortaya atm ak.|| icat etmek, 1. lk olarak yeni bir ey yaratmak. 2. me caz. Olmayan bir eyi varm gibi gstermek; bir eyi gerekmi gibi gstermek. icat2, -d [Ar. hacet => icat] {az} is. Su tamakta kullanlan ucu engelli uzun sopa. [DS] icat, [icat-] (i:cat) is. cat yapan; bulan; bulucu; mucit; kif. icaz, [Ar. acz > i'cz j l ^ l ] (i-ca:z) {OsT} is. 1. ciz brakma. 2. artma, aknlk iinde brak ma. 3. Benzerini yapmann olanaksz bulunmas durumu. 4. ed. Sz herkesi artacak ve benzeri m eydana getirilem eyecek biimde syleme. S icz-kr, {OsT} 1. Herkesin baaramayaca l de ustaca eser meydana getiren. 2. Sz ustalkla kullanan]] icz-krne, {OsT} Herkesi ciz bra kacak biimde.|| icz-nm , {OsT} 1. caz gste ren; olaanst ustalkla eserler meydana getiren. 2. M ucizeler gsteren. icaz1, [Ar. cz jLf.1] (i:ca:z) {OsT} is. Sz ksa ve zl olarak syleme. S cz- harf, {OsT} ed. A n lam bozulmamak artyla cmleden bir kelime ve y a kelime grubunun karlmas,|| cz- hasr, {OsT} ed. A z szle ok ey anlatma,|| cz- kasr, {OsT} ed. Szde bir deiiklik olmad hlde anlamn geni ve zengin olmas.|| cz- makbul, {OsT} ed. Baka bir aklamay gerektirm eyecek biimde]] cz- muhil, {OsT} ed. Szn, anlam bildirmeye yeterli uzunlukta olmamas; anlalmaz ksa ifade.|] cz- takdir, {OsT} ed. Szden, dnldke yeni anlamlar karlmas.|| cz- tazam mum, {OsT} ed. Szde hibir deiiklik yaplam ayacak kadar m kemmellik,|| cz yoluyla, {OsT} A z ve z syle yerek. icaz2, [Ar. icz jl p ] (ica:z) {OsT} is. K adn ba rts. icazane, [Ar. cz + Far. -ne 4jljll] (i:ca:za:ne) {OsT} zf. Sz ksaltarak; icaz yoluyla. icazet, [Ar. cevaz > icazet ojU -l] (ica:zet) {OsT} is. 1. zin. 2. Bir kim seye belirli bir eitim ve retim den getiini ve istenilen ustal kazandn belir ten belge; diploma. 3. Hads tekniinde muhaddisin veya hads kitabnn rivayetine izin verilmesi. 4. Medresede hocalarn rencilerine verdikleri me zuniyet belgesi. 5. Bir yaz tr. 6. huk. Yaplmakta olan bir i iin sonradan veya bitmi bir ilem iin ilgili kiiden alman muvafakat. S iczet almak, {OsT} 1. zin almak. 2. Diploma almak. || iczet-i kavliyye, {OsT} Szl izin.|| iczet-i kll, {OsT}

icap, -b [Ar. vcub > cab

eyin gerei olan ey; gerek; lzum. 2. hk. Bir szlemenin yaplmasnda taraflardan birinin kar tarafa yapm olduu teklif. S icabna bakmak, 1. Gereini yapm ak; gerekeni yerine getirmek. 2. me caz. Bir kimseyi ldrmek; y o k etmek; ortadan kal drmak,|| icabnda, Gerekli olduunda; gerektiin de. || icap etmek, Gerekmek; liizum etmek.|| icap ettirmek, Gerektirmek. icap, [icap-] sf. (Uzman hekim iin) nbeti olarak hastahanede deil de gerektiinde arlmak zere bilinen bir yerde bulunan, icar, [Ar. ecr > cr jl.l] (i;ca;r) {OsTj is. 1. Kiraya verm e; kiralama. 2. Kiralanan ey iin denen para; kira. S icara vermek, B ir mal kira denilen belirli creti karlnda birine kiralamak. icarat, [Ar. icrt oljU-l] (ica:ra:t) {OsT} is. Kira karl alman gelirler; iratlar, icare, [Ar. ecr > icre / icret OjU-l / ojU-1] (ica:re) {OsT} is. 1. Kira karl alman veya denen para. 2. Gelir; irat; cret. 3. Kira olarak v ak f ynetimine veya devlete denen para. S icre-i akar, {OsT} Ev, arsa gibi mallarn kiras.|| icre-i fside, {OsT} hk. Kiralama ileminin balant artlar tam olp da doruluk artlarndan biri eksik olan. || icre-i hayvn, {OsT} Hayvan kiralama.\\ icre-i mevkfe, {OsT} huk. Bakasnn hakkna ilikin kira.|| icre-i muaccele, {OsT} Pein kira. || icre-i mceze, {OsT} Szleme tarihinden balayan kira.|[ icre-i muzfe, {OsT} imdiden belirlenmi fa ka t gelecekteki bir tarihten sonra yaplacak kira sz lemesi.,|| icre-i m eccele, {OsT} Sonradan alna cak kira.\\ icre-i m nakide, {OsT} huk. Szleme artlarn bulunduran kira szlemesi. || icre-i msnehe, {OsT} Yllk yaplan kira szlem esi.|| icre-i mhere, {OsT} huk. A ylk bedelle yaplan kira szlemesi.|| icre-i nfize, {OsT} huk. Baka snn hakkn ilgilendirmeyen kira. || icre-i sahha, {OsT} huk. z ve vasfa artlar tamam olan kira szlem esi,|| icre-i tevile, {OsT} h u k Uzun sre den beri yaplagelen kira szlemesi,|| icre-i uruz, {OsT} hk. Belirli bir sre iin bedeli belirtilerek yaplm elbise kiralama ii. || icre-i vahide, {OsT} B ir va kf malnn ay veya sene gibi ksa bir sre ile yaplan kiralama ii. icareliler, [icare-li-ler] is. tar. mparatorluk dne minde cretli topu snf yenieri, icareteyn, [Ar. icreteyn jo'jU-'] (ica:reteyn) {OsT} is. 1. ki defa kira alma. 2. Eskiden vakf mallarn dan yangnlarla harap olanlar kira karl onar may kabul edenlerden ayrca her yl alnan dk kira bedeli. ica t1 -di [Ar. vcd > cd ^U-.l] (i:ca:t) {OsT} is. 1. , Yeni bir ey yaratma, bulm a ii. 2. Gerekmi gibi

ir a iilC E S M . 20 79

CM

tar. m paratorluk dneminde bakumandan veya elilere savaa girm e veya yazm a yapm ak iin verilen tam yetki. || iczet-i lahika, {OsT} zni olm a d hlde yaplm bir ileme sonradan verilen izin. icazetname, [Ar. icazet + Far. -n m e ohijU -l] (ica:zetna:me) {OsT} is. 1. zin belgesi. 2. Medresede eitim grm kimselere verilen belge. 3. Gzel yaz yazm a ustaln ispatlam hattatlara verilen belge.

ichad, [Ar. ichad

(icha:d) {OsT} is. 1. Bir

kimseyi ok kt duruma drme; elem ve kedere uratma. 2. ok kt duruma dme; kedere ura tlma. ichar, [Ar. cehr > ichr (icha:r) {OsT} is. 1. O r

taya karma; meydana koyma. 2. Sesli olarak okuma. ick, - [az--ck] {az} is. Azck; biraz. [DS] ickdan, [az--ck-tan] {az} is. Birazdan; biraz sonra. [DS] icbar, [Ar. cebr > icbar (icba:r) {OsT} is. B iri -ici, [-c /-ici / -c / -ucu] yap. e. 1. -* -c. 2. {az} ek. e. Gelecek zaman eki; -ecek. [DS] ni, zgr istei dnda, bask yapann kendi arzusu dorultusunda hareket etmeye zorlama; zorlama. S 1 ici1, [eT. e / ece > ici] {az} is. 1. Baba. 2. By kanne. 3. Karde. [DS] icbar etmek, {OsT} Birini istemedii bir ie zorla mak; bask yapmak.\\ icbr- nefs, {OsT} Nefsine ici2, [Far. ici ^ l ] (ici:) {OsT} is. 1. Vezir. 2. Hkm zorla hkim olmak. dar vekili. 3. Atmaca, iccane, [Ar. iccne ajU-I] (icca:ne) {OsT} is. Leen; tekne. iccar, [Ar. iccr (icca:r) {OsT} is. Evin ats; dam. iccik, -i [az-ck] {az} sf. ok az; biraz. [DS] iccil, [? iccil] {az} is. ok kk salyangoz. [DS] icdaf, [Ar. icdf jl - M ] (icda:f) {OsT} is. Barp a rma. icdan, [Ar. icdn ul-M ] (icda:n) {OsT} is. Sonradan zengin olma. ice1 [eT. ee / e > ece / ice] {az} is. 1. Bykanne. , 2. Abla; kz karde. [DS] ice2, [iyi-ce] (i:ce) {az} is. yice; adamakll. [DS] -iceez, [--ca(k)-z / -uca-z / -ce-iz / -ca-az / ice-ez /- ca-()z-m / -ice-(i)z-in / -nca-az / nca-z / -mca-()z-m] {eAT} yap. e. -* -caz. icei, [i-eg] {az} is. Barsak. [DS] -iceizlik, [-i-ce(k)-iz-lik] {eAT} yap. e. -ici hlde olma. Kasrga didii yele ki evrliceizliinden (evrilici hlde olmasndan). D ekaykulHakayk. -icezin, [--ca(k)-z / -uca-z / -ce-iz / -ca-az / ice-ez /- ca-()z-n / -ice-(i)z-in / -mca-az / m ca -z/ -mca-()z-n] {eAT} yap. e. -* -caz. -icek, [--cak / -icek / -u-cak / --cek / --n-cak / -i-ncek] {eAT} yap e. -* -cak. icem, [eT. e / ece > ice-m] {az} is. Kk karde. [DS] icfar, [Ar. icfar jU-l] (icfa:r) {OsT} is. Alkanlktan vazgeme. Sefil, [Ar. icfil J ^ - i ] (icfvl) {OsT} sf. 1. (Kii iin) korkak. 2. (Kadn iin) yal, icha, [Ar. ich1 (icha:) {OsT} is. Ayaz kma. S ich-yi hev, {OsT} H avann ayaz. icicik, -i [az--ck] {az} is. Azck. [DS] icik 1, -i [? icik] {az} is. Krmz et. [DS] icik2, -i [az--ck] (i. cik) {az} is. Azck. [DS] icik3, [i-ik > icik] is. i. S 1 icii cicii, i d, btnyle; btn ayrntlaryla. icimen, [ici-men] {az} sf. Gzel. [DS] iciran, [? iciran] {az} is. ltihap. [DS] icit, [? icit] {az} is. Yalanc; dolandrc. [DS] ic i1, [Ar. ici J-1] {OsT} is. tp. Boyun ars; boyun tutukluu. ici2, [Ar. ici J ^ t ] {OsT} is. Erkek buza, icla, [Ar. cil > iel5 * }U-1] (iel:) {OsT} is. 1. A yr drme; uzaklatrma; srgn etme. 2. Cilalama; parlatma, fi1 iel etmek, {OsT} Srgn etmek; uzaklatrmak.\\ icl-y vatan, {OsT} Yurdundan uzak latrma. iclal, -li [Ar. cell > icll J ^ M ] (icl.l) {OsT} is. 1. Arlama; ikram; ho tutma. 2. Ululuk; byklk; kudret sahibi olma, iclalen, [Ar. icllen Sl^U-l] (icl:'len) {OsT} zf. Bykleyerek; arlayarak; ululayarak, iclal, [Ar. icll ^ ^ M ] (icl.ii:) {OsT} sf. . A r lama ile ilgili. 2. Byklk; ululuk; kudretli olm a ile ilgili. iclas, [Ar. cls > icls ^ ^ = -'] (icl:s) {OsT} is. 1. Oturtma. 2. Oturtulma. 3. Birini hkmdarla ge irme; tahta karma. S icls ettirmek, {OsT} Tah ta kartmak. ile, [Ar. ile ^U^] {OsT} is. Dii buza, icma, -a [Ar. cem ' > icm ' (icma:) {OsT} is.

1. Dank eleri bir araya getirme; toplama; to parlama. 2. Din bilginlerinin bir konuda dnce ve gr birlii iinde olmalar. 3. huk. slam iyette, K uran ve Hadste aklanmayan konularla ilgili

CM

I M I R S M

2080

olarak birbirine yakn zamanlarda yaam mtehitlerin hemfikir olmas, fi1 icm- mm et, {OsT} isi. Din bilginlerinin bir din konuda ayn kanaate varmalar; fik ir birlii etmeleri. icm ad, [Ar. icmd aU^-l] (icm:d) {OsT} is. 1. Don durma. 2. Dondurulma. S icm d- m , {OsT} Su yu n dondurulmas. icm aen, [Ar. icm 'en UU^-I] (icma: en) {OsT} zf. D in bilginlerinin bir din konuda ayn kanaate var malar ile ilgili olarak; fikir birlii ederek.

B ir m zik parasn seslendiren topluluk.\\ icra ve iflas hukuku, huk. Alacaklnn devlet gc ile ala cana nasl kavuacan dzenleyen hukuk dal. || icra vekili, {OsT} Bakan. || icr vekilleri heyeti, {OsT} Bakanlar kurulu.|| icraya verm ek, huk. A la cam borludan tahsil edebilmek iin icra daire sine bavurmak. icraat, [Ar. icrt oTlyrl] (icra:a:t) {OsT} is. (Bir

kimse veya bir kurulu iin) yaplan iler; alma lar; sonuca ulaan her trl faaliyet; bu faaliyetlerin sonucu. S icraata gemek, Konuulan veya vaat icm a, [Ar. icm ' (icma:i:) {OsT} sf. cma edilen eyleri ortaya koymak, sonulandrm ak ze re almaya balamak; almak. ile ilgili. icm al, -li [Ar. cmle > icmal JU ^I] (icmad) {OsT} is. icraat, [icraat-] (icra:a:t) sf. Uygulayan; yapan; yrten; yerine getiren; alan, 1. Bir sz ayrntlarna inmeden ksa ve z olarak icrac [icra-c] (icra:c) is. ve sf. 1. Bir emri yerine anlatma; zet. 2. Uzun bir hesabn z. 3. Gazete getiren kimse; icra eden. 2. mz. B ir m zik eserini cilikte gnlk siyasi durumu zetleyen ba makale. az veya alg ile seslendiren kimse; seslendiren. 4. mat. Toplama ilemine eskiden verilen ad. S 3. huk. A dliyedeki icra dairesinin verdii karar icm l defteri, {OsT} tar. Padiahlarn haslarnn, uygulayan grevli, sancak beyleri ve toprak sahiplerinin tmar ve ze (icra.i:) {OsT} sf. Yapma; ametlerinin zet olarak ilendii defter. || icm al et icra, [Ar. icr yrtme ile ilgili; icraya ait. mek, {OsT} zetlemek; ksaltmak. icm alen, [Ar. icmlen zet olarak; zetleyerek. icm al, [Ar. icml J M ] (icmadi:) {OsT} sf. K sa ve toplu hlde; zet. icm aliye, [Ar. icmliyye -* icmal. icmallu, [Ar. icml + T. -li (icmadl:) {OsT} sf. (Zeam et ve tm ar iin) deeri icmal defterinde yirm i aka ve daha fazla olan. icm am , [Ar. icmm j>W'] (icma:m) {OsT} is. 1. At dinlendirme. 2. Biriktirme. icnaf, [Ar. icnf ayrlma. icnan, [Ar. icnn (icna:n) {OsT} is. 1. B ir eyi rtme. 2. Bir kimseyi deli etme. icne, [Ar. icne <u=-1] {OsT} is. anat. Y anak kemii. icnis, [Ar. icn tembel. icra, -ai [Ar. cereyn > icra 5 > yr\] (icra:) {OsT} is. 1 1. Bir eyi yapma; bir buyruu yerine getirme; bir ii yrtme. 2. mz. Notalar belli bir mzik eseri ni, alg ile seslendirmek; sesli olarak sylemek. 3. huk. Borluya, demekte geciktii veya demek istemedii borcunu yarg yoluyla detme; adliyenin bu ile grevli dairesi. 4. Suyu aktma ii. S icra etmek, {OsT} 1. Yerine getirmek; yapmak. 2. Suyu aktmak. 3. mz. Bir mzik parasn seslendir m ek,|| icra heyeti, {OsT} 1. Yrtme kurulu. 2. mz. (icni:s) {OsT} sf. (Kii iin) (icna:f) {OsT} is. Doruluktan (icmadiye) {OsT} sf. (icma: len) {OsT} zf. - icraiye, [Ar. icriyye icra. icram, [Ar. crm > icram (icra:m) {OsT} is. Crm ileme; kabahat, icren, [? iciran / icrei] {az} is. ltihap. [DS] icsa, -ai [Ar. ic * '-M] (csa:) {OsT} is. Diz st getirme; kertme, ica, [Ar. ic JiLi-l] (ica:) {OsT} is. Bir eyi dverek kltme, ictiba, -a i [Ar. cibyet > ictiba 3 {OsT} is. 1. Toplama. 2. Seme; ayrma, ictibaz, [Ar. ictibz j t ^ ' ] (ictiba.z)- {OsT} is. (Miknats, kehribar vb. iin) kendine ekme, ictifa, -a i [Ar. ictifa 5 knden koparma, ictihad, [Ar. cehd > ictihd I4 M ] (ictiha:d) {OsT} is. -* itihat. ictihadat, [Ar. ictihdt b l ^ l ] (ictiha:da:t) {OsT} is. tihatlar. ictihad, [Ar. ictihd ictihadiye, [Ar. ictihdiyye {OsT} is. -* ictihad. ictihar, [Ar. cehr > ictihr (ictiha.r) {OsT} is. 1. Herkese belli olan; meydanda, akta olan. 2. Askeri oaltma, itima, -a [Ar. cem >ictim (itima:) {OsT} (ictiha:di:) {OsT} is. 1. (ictiha:diye) tihatla ilgili. 2 . tihada dayanan, (ictifa:) {OsT} is. K (ictiba:) (icradye) {OsT} sf. -*

n c t a 28 01
is. -* itima. S ictim-i a zm, {OsT} g k b. B ir den ok gezegenin yrngede iken gzlemciye gre birbiri stne gelmi gibi grnmeleri; byk ka vuum.|| ictim -i hakk, {OsT) g k b. Yldzlarn genilik ve uzunluklar birbirine eit olduu za m anki kavuum.\\ ictim -i kll, {OsTf gk b. Btn gezegenlerin gerek bir kavuum hlinde bulunma lar,|| ictim-i neyyireyn, {OsTf g k b. A y ve G n e in bir doru zerine gelmeleri. || ictim -i ser vet, {OsTf eko. Bir lkenin sahip olduu zenginlik lerin tm.|| ictim-i sfl, {OsT} g k b. geze genlerin, Yer-gezegen-Gne olm ak zere bir do rultuda bulunmalar; alt kavuum.\\ ictim -i uly, {OsTJ g k b. I gezegenlerin, Yer-Giine-gezegen olmak zere ayn dorultu zerinde bulunmalar; st kavuum.|| ictim -i zhir, {OsT} g k b. Yalnz uzunluklar eit, genilikleri fa rkl gezegenlerin kavuumlar. ictim aat, [Ar. ictim 't o U U M ] (itima:at) {OsT} is. Toplantlar; toplanmalar. tima, [Ar. ictim ' / ictim 'iyye <utUx?-l / ^ U ^ l ] (ictima:i:) {OsT} sf. -* tima, itimaiyat, [Ar. ictim 'iyt oL & U M ] (itima:iya:t) . {OsT} is. Toplum bilimi; sosyoloji, itimaiyim , [Ar. itim 'iyn jj ^ U ^ - l] (itima:iyu:n) {OsT} is. Toplum bilimciler; sosyologlar, ictimar, [Ar. ictim r jU ^-t] (ictima:r) {OsT} is. Tt slenme; buhurlanma. ictina, -ai [Ar. ceni > ictin5 *bc=-l] (ictina:) {OsT} is. (Meyve iin) toplama, devirme; koparma, fi1 ictin-i sem ert- ulm , {OsT} Bilgi yem ilerini toplama. ictinab, [Ar. ictinb u b > l ] (ictina:b) {OsT} is. 1. Sa knma; ekinme. 2. Uzaklama, ictinah, [Ar. cenah > ictinh j-U M ] (ictina:h) {OsT} is. 1. Eilme; meyillenme. 2. Secdede ellerini yere koyup kollarn iki yana kanat gibi ama, fi1 ictinh etmek, {OsT} Secde etmek; alak gnll lk gstermek. ictira1 -a [Ar. crca > ictirc , ictira2, -ai [Ar. cr5e t > ictir * 1 (ictira:) {OsT} (ictira:) {OsTf is. Suyu hi nefes alm adan bir dikite ime. is. Cret etme; cesaret etme; yeltenme, ictirah, [Ar. ictirh (ictira:h) is. El emei ile kazanlan parayla geinme, iti ra m, [Ar. crm > ictirm ?!>-l] (ictira:m) {OsT} is. Yasak bir ey yapma; su saylacak bir davran ta bulunma; crm ileme; gnah ileme, ictirar, [Ar. ictirr jljM ] (ictira.r) {OsT} is. 1. Gevi getirme. 2. leri geri ekme. ictisar, [Ar. cesaret => ictisar (ictisa:r) {OsT} is. Cret etme; korkmayp atlma; cesaretlenme. S ictisar etmek, {OsT} Cesaret etmek; c r et etmek. ictisas, [Ar. cess > ictiss Dikkatle aratrma, ictiva, -a i [Ar. ictiv fljM ] (ictisa:s) {OsT} is. Tik sinme; irenme, ictiyal, -li [Ar. ceveln > ictiyl dU=r'] (ictiya:l) {OsT} is. Dnp dolap gitme; dora yoldan deil de dolak yoldan gitme. ic tiz a ,-a [Ar. ictiza' gJjM ] (ictisa:s) {OsT} is. Aa veya dal kesme, ictizab, [Ar. cezb > ictizb J i M ] (ictiza:b) {OsT} is. ekip uzatma, ictizal, -li [Ar. ictizl JI1 M ] (ictiza:!) {OsT} is. Se vinme. ictizaz, [Ar. ictizz jl_pr[| (ictiza:z) {OsT} is. 1. Ot bime; ayr bime. 2. Yn krkma. <5 ictizz- anm, {OsT} Koyun krkma. iczal, -li [Ar. iczl Jl-M ] (icza:l) {OsT} is. Gnln ho etme; sevindirme, iczam, [Ar. iczm fUM] (icza:m) {OsT} is. Kesme. -i, [-a / -e / - / -i / -u / -] yap. e. -* -. i 1, [u (sebep) > i] is. Sebep. 2, [] is. 1. Herhangi bir yer, alan, cisim veya durumun snrlar arasnda kalan yer; dahil. {eT} (ayn) [EUTS] [DLT] [ETY] [Gabain] [KPy.] 2. Oyuk olan veya oyuk saylabilen cisimlerin boluk olan taraf. 3. Cisimlerin yzeyleri arasnda kalan her ksm, her nokta. 4. Ayn trden nesnelerin meydana getirdii topluluun aras. 5. Elbise ile ten aras. 6. Kabuklu yiyeceklerde, kabuun sard, rtt blm. 7. mutf. Dolma tr yiyecekleri pi irmek iin pirin, baharat, soan, domates gibi malzeme ile hazrlanan ve doldurulan har. 8. anat. nsan vcudunun mide, barsak, kalp, cier gibi organlarnn bulunduu ksm. 9. (lke iin) snr lardan uzak, merkeze yakn olan blmleri. 10. l ke, ehir, ky vb. snrlar iinde bulunan her ey ve yaplan iler. 11. Akl, gnl, irade, sevgi gibi insann manevi yapsn oluturan eylerin her biri. 12. B ir konunun gerek yn. 13. B ir kimsenin gizli tuttuu, yalnz kendisinin bildii eyler. 14. (Durum bildiren kavram lar iin) o durumun tam a m, btn. 15. sf. ki ve daha ok nesnelerde m er keze daha yakn olan. 16. Kiinin manevi varlyla ilgili olan. 17. (lke iin) snrlar ii ile ilgili olan; ieride olan. 18. Snrlar amayan; ieride kalan. 19. eri bakan; ieride olan. 20. {eT} Has; hassa. [Tekin] S i ac, 1. Gnl ferahlatan. 2. yi du rum da olan; um ut veren.|| i alar, mat. 1. Bir (ictisa:s) {OsT} is.

O I M I M M
gen veya okgenin iinde kalan alar. 2. Paralel iki doru bir nc doru ile kesildiinden bu doru ile paraleller arasnda kalan alar. \\ i a mak, Gnl ferahlam ak; gnle fera h lk vermek; um ut vermek.\\ i aa, tar. m paratorluk dneminde vezirlerin gzde ua.\\ i ars, {eAT} 1. Karn ars. 2. Dizanteri; {az} (ayn) [DS], 3. {az} Kin; dmanlk. [DS]|| i akl, co. (Blge veya havza iin) srekli akmasna ramen suyu denizlere ulaamayan. || i akma, dbl. B ir tek szckte, kulaa ho gelen seslerin birbirini izlemesi olay.|| i al mamak, {az} Sevmemek; kskanmak. [DS]|| i ara, {eAT} 1. Gizli. 2. Kendi aralarnda^ i asalak, zool. Konaknn iinde yaayan asalak; endoparazit. || i asalaklk, biy. D ier bir organizmann iinde asalak yaam a durumu; i parazitlik.\\ i avl, {az} Sofa. [DS]|| i balam, dbl. Bir d il biri minin kendinden nce veya sonra gelen ve bu biri mi etkileyen; onun deerini belirleyen birim ler btn.|| i balam ak, Ceviz, fndk, badem gibi mey ve veya fasulye, nohut gibi rnlerin ii olumak; i tutmak; tanelenmek.\\ i bakla, Taze baklann ii. || i bar, Yurt iinde, kiiler ve toplum katman lar arasndaki uym, huzur ve kavgaszyaam .\\ i bakalam , jeol. P skrk kayalarn k o m u y a da iine sokulduklar kayalarn etkisi altnda geir mi olduklar deiim. || i bezelye, Kabuu ka rlm, tane halindeki bezelye. || i bina, Bir byk ve geni bina ortasndaki bolua veya i avluya yaplm bina; dahil blme.\\ i boaz, {az} D in g il yatann i ksmndaki delik. [DS]|| i bor, eko. Devletin kendi yurttalarndan veya piyasa lardan salad geri demeli gelirleri.\\ i blge, co. Bir liman d satm veya alm bakmndan besleyen, oraya eitli yollarla balanan ticar ve sanayi blgesi; hinterlant; art blge.\\ i bulants, M ide bulanmas; tiksinme.\\ i burmak, {eAT} {OsT} Karn armak; sanclanmak. || i burun de lii, biy. Kemikli balklardan akcierli balklarda grlen burun keselerinin aza ald delik.\\ i bkn, dbl. Bknl dillerde kelime iinde oluan ekim ve tretme ile ilgili ses deiiklikleri,|| i cep, Palto, ceket, pards gibi giyeceklerin n parala rnn iine alan cep.\\ i cmle, dbl. B ir cmle iinde yer alan, bir tmle gibi kullanlan ve ayn zam anda yklem i ekimli fi il olan cmle. || i a mar, Elbise altna giyilen ve tene deen ama rlarn tm .|| i ekmek, 1. znt veya sknt ile derin bir nefes almak; 2. Alarken nefesini tuta rak veya iine ekerek hkrmak.\\ i okgen, mat. Btn keleri ayn ember zerinde olan okgen. || i daralmas, Belirli bir sebep olmadan, herhangi bir nedene dayanmayan korku veya kayg durumu. || i denge, Psikolojik yap; ruh durum. || i deniz, co. Boazlarla ana denize bal olan deniz. || i deri, 1. bot. Bitkilerde, kk, gvde, sap, yaprakla

2082

rn kabuunun i blm; endoderm. 2. anat. Sin dirim ve solunum kanallarnn i yzeyi ile sindirim kanalna bal bezlerin iini rten tabaka; endoderm.|| i don, {eAT} {OsT} pantolon; don.|| i donu, Elbise altna, ten zerine giyilen don. || i dllenme, biy. iftlemeden sonra diiye tanm olan dllerin diinin dl yatanda yum urtay dl lemesi.|| i dnm, fiz. B ir atomun uyarlm e kirdeindeki enerjinin serbest kalmas sonucu, elektron yaynlam as,|| i duyu, psikol. Kiinin, dolaysz olarak iinde bulunduu ruhsal durumla rn ve i yaantlarnn bilincine varmas olay. || i dnya, fel. Bireyin hem ruh hem de ahlak geli mesi ile ilgili yaam nn tm; kiinin i yaantla rnn oluturduu btn.|| ie bak, psikol. Dene in kendi bilincinde olanlar izleyerek psikolojik srelerin zellik ve nitelikleri hakknda bilgi ver mesi ii.|| ie batmak, {az} Yrei szlamak; ii szlamak. [DS]|| i edik, {eAT} {OsT} Ksa konlu bir tr ayakkab; mest.\\ i ediki, {eAT} {OsT} M est yapm cs.|| ie dnk, 1. e doru kvrlm, b klm durumda olan. 2. psikol. R uhsal gerginlik ve atma annda kendi iine kapanarak bakala rndan kaan, insanlarla ilikilerini koparan.|| ie dnklk, psikol. Kiinin d evreden ve baka insanlardan uzaklaarak yalnzca kendi i dnya sna ait dikkat ve izlenimlerde bulunma hli. || i ed, {eAT} -* i edik. || i edk, {eAT} -* i edik. 1 1 ie eik, bot. D tan ie, kydan merkeze veya ek sene doru eilmi durumda olan. || ie ilimek, {az} 1. (Yemek iin) yararl olmak; sindirmek. 2. B ir i y a da szden m emnunluk duymak; iine sin mek. [DS]|| i ek, dbl. Baz dillerde (T rked e y o k tur) kelimenin kknn iine giren ek. || ie kapa nk, psikol. evresi ve d dnya ile ilikisi zayf; iine kapank olan.\\ ie kapanklk,psikol. Bireyin d dnya ile ilikilerini koparmas eklinde beliren zihin durumu.\\ ie kapan, e kapanklk durumu. || i et, {eT} Ciere bitiik olan ince et; diyaf ram eti. [DLT]11 i eteklik, A k entari veya saydam elbise altna giyilen etek.|| i etmek, 1. {az} F n dk, ceviz ve badem gibi yem ilerin kabuklarn so yu p iini karmak. [DS] 2. argo. Alnan veya ele geirilen bir eyi asl sahibine verm eyerek kendine mal etmek. 3. argo. almak. \\ i evlilik, sosy. Evle necek kiinin eini kendi soy veya boyu iinden sem esi esasna dayanan evlilik biimi; endogami. || i evrlk, {az} gveyilii. [DS]|| ie yidirmek, {az} H oa gitmeyen bir davran veya sz kar lksz brakmak; ie atmak. [DS]|| ie ynelildik, psikol. H ayal olaylara snacak kadar gerekler den kaarak zm ve dnceleri daha ok dilek lere balama eklinde beliren ruh durum; otizm.|| i ezan, isi. Cuma gn hutbeden nce cami iinde okunan ikinci ezan.|| i geirmek, 1. Derin bir so luk alarak zntsn belli etmek; zntyle ah

O T H IC tm i.2 0 8 3

etmek. 2. m renm e sonucu iini ekmek. || i getirmek, {eAT} shal vermek.|| i gezegen, gk b. Yrngesi Yer yrngesinin iinde kalan gezegen. || i gcklamak, 1. Cinsel istek uyandrmak. 2. H uy landrmak; ikillendirmek.|| i gbek, bot. iekle rin dii organndaki yum urtack ile yum urtalk ka buu arasndaki ba. || i gmlei, Ten ile elbise arasna giyilen bir tr gmlek.\\ i gmlek, A tar damarlarn en iteki gmlei.\\ i gsterici, dbl. Sylemsel elere gnderm e yapan gsterici.\\ i gvey (gveyi), Ayr bir ev am ayarak karsnn ailesi yannda kalan damat. || i gveylik, (Damat iin) karsnn ailesi yannda oturma durumu. || i gveysi girmek, (Damat iin) karsnn ailesi y a nnda oturmay kabul ederek evlenmek. || i gvey sinden hallice, Olduka iyi durumda; hayatndan m emnun.\\ i harp, B ir lke iinde, kendi halk ara snda kan sava veya atma; dahil savay.|| i hastalklar, tp. Kalp, mide, bbrek gibi i organ larda grlen hastalklar; dahiliye. || i hastalklar uzman, tp. hastalklar konusunda eitim gr m uzman hekim; dahiliye mtehasss; dahiliyeci.\\ i hat, 1. B ir lke iinde yaplan ulam. 2. l ke snrlar iindeki biliim. 3. B ir kurum veya ku ruluun kendi iinde kurduu haberleme a. || i hizm et, as. Ordunun veya bir asker birliin kendi i dzen ve disiplin ilerinin tm. || ii admak, H oa giden gzel bir ey karsnda sknts dal mak; i skntsndan kurtulmak; ferahlamak.\\ ii almamak, 1. Midesi bulanmak; beenmedii bir eyi yem ekten holanmamak. 2. Beenmedii veya sakncasn grd bir ii yapm ak istememek. || ii baylmak, 1. Ar ackma hissi duymak; alk duygusu yznden fen a lk geirmek. 2. ok ekerli veya yal yiyecek yznden rahatsz olmak; yiye cek ar gelmek. || ii beni d eli yakm ak, D g rn iyi ve gzel olmasna ramen aslnda kt ve zararl ynleri de bulunmak.\\ ii bulanm ak, 1. Midesi bulanmak; kusacak olmak. 2. phelenm ek.|| ii burkulm ak, B ir eye ok zlmek.\\ ii cz etmek, A nszn iinde bir ac duymak, ii sz lam ak^ i ie, i. Biri dierinin iinde olma veya birinden dierine geilm e durumu. 2. K ark ve birbirine girmi durumda olan. 3. Birbirinden ok iyi haberdar olan, birbiri ile ok yakndan ilgile nen, birbirinin gizli kalmas gereken durumlarn bile bilen ayr kiilerin durum u.\\ ii ekmek, B ir eye kar ar istek duymak; istek uyanmak; arzu etmek. || ii ft ars olmak, H er frsa tta ktlk dnmek.\\ ii rk, H er zam an phe iinde bulunan. || ii dar, Beklem eye dayanamayan; sabrsz; tez canl; tahammlsz.|| ii daralm ak, Sknt duymak; sklmak; bunalmak.\\ ii dayanmamak, 1. Ackl bir durum karsnda dayanamamak. 2. Kskanmak; ekememek; fesa tlk etmek. 3. Yapt bir ktlk veya yanllktan dolay zarar gren

kiiye kar vicdan azab ekmek; vicdanna sdramamak.\\ ii d bir, 1. Dndn hemen syleyen. 2. Gizli bir dncesi olmayan; ak y rekli. 3. ki yzl olmayan; z sz bir. || ii d bir olmak, Dndklerini aka ifade etmek; gizli planlar veya dolaplar peinde olmamak; ak yreklilik etmek.\\ ii dna kmak, 1. Ar dere cede kusmak, 2. B ir tatta kt y o l artlar sebe biyle rahatsz olmak.\\ ii dolmak, {eAT} Alayacak duruma gelmek. || ii dnmek, Mide bulants duy mak]} ii eri, {eAT} Kt niyet tayan; ktl iinde olan; kt kalpli.\\ ii erim ek, ok zlmek; kayglanmak,|| ii ezilmek, H a fif bir alk duymak; ackr gibi olmak; alk yznden rahatszlk duymak. || ii fesat, H er eyi kt ynyle deerlendi ren,|| ii fk fk etmek, Sabrszlk ve tedirginlik iinde heyecanlanmak,|| ii gemek, 1. stemeden uyuyuvermek; uyku basmak; gevemek. 2. (Meyve vb. iin) ie yaramaz, kullanlmaz duruma gelmek; rmeye y z tutmak. 3. Yallk veya gszlk sebebiyle isteksiz davranmak; ilgi duymamak. 4. {eAT} {az} Barsaklar bozulmak; ishal olmak. [DS]|| ii geni, Tasasz; gamsz; endiesiz. || ii gitmek, 1. shal olmak; ii srmek; {eAT} {OsT} {az} (ayn). [DS] 2. B ir eyi ok istemek; ar arzu duymak.\\ ii gtrmemek, 1. Ackl bir durum karsnda dayanamamak. 2. Kskanmak; ekeme mek; fesa tlk etm ek 3. Yapt bir ktlk veya yanllktan dolay zarar gren kiiye kar vicdan azab ekmek; vicdanna sdramamak.\\ ii gymek, {eAT} Yrei yanm ak]\ ii gynm ek, i yanm ak; znt ekmek. {eAT} (ayn) || ii glmek, Gizlice sevin duymak; gizli gizli sevinmek. || ii hop etmek, Beklenm edik bir durum veya olay kar snda aniden heyecanlanmak; korkudan irkil mek.^ ii snmak, Yaknlk duymak; holanmak; sevmek. || ii iine batm ak, Piman olm ak ve zn t duymak.\\ ii iine gemek, Ar tedirgin olmak. || ii iine smamak, Ar sevinten dolay cokunluk gstermekten kendini alamamak; ar sevin gsterisinde bulunmak; ok sevinmek; heye can duymak]] ii iini yemek, stedii bir eyi ya pam am ak yznden kendi kendine zlmek; iten ie zlmek; huzursuzluk duymak; dert edinmek]] ii kabarm ak, 1. renm e yznden mide bulants duymak. 2. Ar ve takn bir alama duygusu iinde bulunmak. 3. ok duygulanmak; heyecan lanmak]] ii kabul etm emek, Bir eyden dolay midesi bulanmak; yem ek istememek]] ii kalkmak, 1. renme yznden mide bulants duymak. 2. Ar ve takn bir alama duygusu iinde bulun mak. 3. ok duygulanmak; heyecanlanmak.]] ii kan alam ak, Dtan belli olmamakla birlikte ok ar znt duymak. || ii kapanmak, Skntl bir ruh hli iinde olmak; bunalmak; sklmak]] ii kara, (Kii iin) kt kalpli; {eAT} (ayn)]] ii ka

I M I R E S O M .

084

ra rm a k , 1. Sknt duymak; bunalmak. 2. Umutsuz luk iinde bulunmak; umutsuzlua dmek. j| ii k a znm ak, A lk yznden midesinde rahatszlk ve rici bir durum ortaya kmak; ok ackmak.\\ ii kylm ak, A lk yznden midesinde rahatszlk verici bir durum ortaya kmak; ok ackmak.\\ ii k opm ak, {eAT} ok heyecanlanmak.\\ iin b a la m ak , {eAT} Peklik vermek; kabz etmek.|| ... in iinde kaybolm ak, 1. Bir kalabalk arasnda gze arpmamak; grnmemek. 2. (Elbise iin) ok b y k gelmek.\\ iinde yzm ek, Olumlu veya olumsuz bir durumun ar derecesinde bulunnak.\\ iinden km ak, Kark ve zor bir iin stesinden gelmek; glkleri yenmek.\\ iinden dem ek, Kimsenin ii temeyecei kadar yava sesle sylemek.\\ iinden dom ak, B ir eye kar ani bir istek belirmek; yle yapm ay istemek.|| iinden geirm ek, B ir eyi yapm ay tasarlamak; aa vurmayarak dn m ek.|] iinden gem ek, Aklndan gemek; dn m ek.|| iinden gelm ek, Bir eyi yapm ak iin iten bir istek duymak; yapm ay ok arzdamak.\\ iinden glm ek, Birine veya bir eye sezdirmeden glmek; birinin uygunsuz duruma dmesine ok sevinmek; gizlice alay etmek.\\ iinden ineli, {az} Sinsi; hileci; kurnaz; iten pazarlkl. [DS]|| iinden kan gitm ek, ok ar znt duymak; gizli gizli ziilmek. || iinden k o num ak , Kim senin iitmeyecei kadar yava sesle sylenmek.\\ iinden o k u m ak , 1. Kimsenin iitmeyecei ekilde veya hi ses kar madan okumak. 2. argo. Gizlice svmek; akimdan svm e szn geirmek.\\ iinden p a zarlk l, Sinsi; iten pazarlkl,|| iin d ok u m ak , {OsT} Solumak.J| iine alm ak, {az} Alamaktan tkanp hkrmak. [DS]|| iine alm ak, Kapsamak; kaplamak.\\ iine ate dm ek, Byk bir ac veya zntnn etkisi altnda kalmak; ok zlmek.|| iine atm ak , 1. Bir skntsn veya zntsn bakalarna belli etme yerek gizlemek; skntlarn paylamamak. 2. Ken disine yaplan bir ktle ses karmamakla bir likte zaman gelince hesabn sorm ak zere bekle mek.|| iine b ay g n lk lar km ek, Sknt basmak; fen a lk geirmek.\\ iine b a tm ak , B ir i veya dav ran yznden ar pim anlk duymak. || iine a kl kam ak, Tedirgin ve huzursuz olmak.|| iine ekilm ek, evre ile, dar ile ilikileri kesip kendi hline kalmak; kabuuna ekilmek.\\ iine ekm ek, 1. Soluk alm ak veya solukla beraber cierlerine gtrmek. 2. mecaz. Sonradan bilincine varmak; anlamak. || iine d e rt olm ak, 1. Bir eyi yapam a maktan dolay ok zlmek. 2. B ir eyi nemseye rek znt duymak. 3. Kendi iradesi erevesinde gem ite gelien bir olay veya durumdan dolay srekli znt duymak. || iine dom ak, nceden hibir belirtisi yokken iin olacan veya olmu bir eyin haberini almadan bilmek; malum olmak; ola caklar sezmek. || iine d o k u n m ak , D ertlenmek;

zlmek, || iine etm ek, Bozmak; berbat etmek.\\ iine h z n km ek, Hznlenmek; kederlenmek; gariplik duymak. \| iine lm ak, {az} iine sinmek; memnun olmak. [ D S ] j| iine ltrm ak , {az} ine sindirmek; hazmetmek; kabullenmek. [ D S ] |j iine lm am ak, {az} i rahat olmamak. [ D S ] || iine ltm am ak , {az} 1. ine sindirmemek. 2. Piman etmek. [ D S ] || iine ilim ek, {az} ine sinmek; ken disine yaplan bir davran veya sylenen szden m emnunluk duymak. [ D S ] || iine ilem ek, 1. k smlara doru etkide bulunmak. 2. Duygulanmak; etkilenmek; dokunmak.\\ iine k a p a n m a k , Sknt lar dolaysyla evresindeki kimselerle iliki kuramamak; duygularn kimseye aamamak.\\ iine k u rt d m ek , Yaplan bir iten kendisine zarar gelecei endiesine kaplmak; huylanmak; kuku lanmak.|| iine o tu rm a k , Grd bir ktlk veya dneklik yznden ok zlmek; ar etkilenmek.\\ iine o y n atm ak , {az} Ortadan y o k etmek; al mak. [ D S ] || iine sm ak, argo. Bozmak; berbat etmek.|| iine sinm ek, 1. stedii gibi olduu iin rahatlk, m utluluk duymak. 2. i rahat olmak; ra hat etmek; huzur bulmak.\\ iine sinm em ek, 1. s tedii gibi olmayan bir ey iin rahatsz olmak, m utluluk duyamamak. 2. i rahat olmamak; rahat edememek; huzur bulamamak. || iine sokaca gelm ek, ok sevm ek.|| iine t k rm e k , B ir eyi bozmak; berbat etmek. || iine v u rm a k , {az} Bir eyin deerini haksz yere az bulmak; beenmemek. [ D S ] || iini am ak , Derdini, skntsn birine an latmak; iini dkmek.|| iini b ay ltm ak , 1. (Tatl iin) ar geldii iin daha ok yiyemem ek; mide sine ar gelmek. 2. mecaz. ok konuarak veya istemedii eyleri syleyerek sknt vermek, 3. A r davranarak usan vermek. || iini b o altm ak , 1. D erdini ve skntsn sylemek; aa vurmak. 2. Sitem ve fkesini aa vurmak; barp armak. || iini ekm ek, znt veya zlemle derin bir soluk almak. || iini dkm ek, Skntlarn ve dertlerini birine anlatmak.\\ iini getirm ek, {OsT} shal et m ek,|| iini k em irm ek , B ir zntden dolay rahat szlk duymak; kayg duymak.\\ iini kym ak, Mide sinde alk duygusu uyandrmak veya sindirim s knts yaratmak. || iini k u r t kem irm ek , -* iini kurt yemek. || iini (bir) k u rt yem ek, Srekli tedir gin ve kayg iinde bulunmak.\\ iinin ya erim ek, B ir sknt dolaysyla tela ve kayg duyarak zl m ek,|| iini sk m ak , (Bir ey) sknt vermek. || iini y a k m a k , (Bir ey) ok zmek.|| iini yem ek, (Bir eyden dolay) ok zlmek. || iini y r tm ek , {eAT} shal yapc madde vermek. || iin tt rm ek , {OsT} Gsnden hrltl sesler gelmek. || iin y r, {eAT} ten dost; samimi arkada.|| iin y ren , {eAT} -* iin yr.|| ii p a ra la n m a k , Birinin duru muna acyarak ok zlmek. || ii p r p r etm ek, Sabrszlk ve tedirginlik iinde heyecanlanmak.\\

ra i m e i. 28 05
ii rahat etmek, Kayglanmay gerektirecek bir durum olmadn grerek rahat etmek; fera hla m ak,|| ii sklmak, Sknt duymak; bunalmak.\\ ii szlamak, Bir eye ok zlmek.\\ i iskelet, biy. 1. Omurgal y a da omurgaszlarda canlnn vcuduna desteklik eden kemik, kkrdak gibi iteki yap. 2. Balklarda iskeleti oluturan yapnn btn.\\ ii srmek, shal olmak. {eAT} (ayn) || i ileri, 1. l ke ii ile ilgili sorunlar veya iler. 2. ileri Ba kanlnn sorumluluu alannda olan. 3. B ir ku rumun kendi kuruluunun snrlar iinde y e r alan alma ve sorumluluklar.|| ii tamak, (eAT) ok bunalmak; dayanamaz duruma gelmek. || ii tez, ilerin abucak yaplm asn isteyen; yava yaplan iten sknt duyan; aceleci; sabrsz. || ii titremek, 1. B ir ey iin ar zen gstermek; zerine titre mek. 2. Yrei hoplamak. 3. ok mek. || ii vk vk etmek, Sabrszlk ve tedirginlik iinde heyecanlanmak.\\ ii ya balam ak, ok istenilen bir eyin olmasndan dolay ar fera h lk duymak; y rei ya balamak.\\ ii yal, (az) i yalanm sac yufkas. [DS]|| ii yanm ak, 1. Ar susuzluk ekmek; ok susamak. 2. B yk bir ac sebebiyle ok iiznt duymak. || ii yatlu, {eAT} Kt dnce li; kalbinde ktlk tayan.\\ ii yrtm ek, {eAT} -* iini yrtmek.|| i kale, A sl kalenin iinde bu lunan ve son savunm a yeri olarak yaplm daha kk kale.\\ i kafiye, ed. M sra ortasndaki bir kelime ile msra sonundaki kelime arasndaki kafi ye; i uy ak, \\ i kaplar tabaka, biy. Vcutta, yrek, kan, le n f damarlar ile ii sv dolu dier boluklar astarlayan tek tabakal yass epitel doku; endotel; endotelyum.|| i karartm ak, {eAT} mitsizlie d rmek; karamsarla sevk etmek. || i katmas, {az} ince bulgur, soan, zeytinya ve eki katla rak yaplan bir tr salata. [DS]|| i kavuz, biy. Budaygillerin baanda bulunan tek bir iei saran iki tabalcal rt pulu.\\ i konum a, ed. Ro man ve hikye kahramanlarnn kendi dnyalarn ortaya koyduklar konuma. || i kulak, anat. K ula n iitme sinirlerinin y e r ald i blm.\\ i las tik, Otomobil tekerleklerinin dtaki koruyucu kaim lastik iine yerletirilen ve hava ile doldurulan y u m uak inceparas.\\ iler acs, (Durum veya olay iin) ok ackl, ok zc olan. || i merkez, jeol. Depremin balad kabul edilen y e r iindeki nokta. || i mimar, B ir binann iini ssleyip deyen sanat; dekoratr. \\ i mimarlk, B ir binann iini deyip sslm e sanat; dekoratrlk.\\ i olan, tar. m paratorluk dneminde saraylarda eitli devlet hizmetlerine aday olarak yetitirilm ek zere alnan genlere verilen isim: celep.|| i organ, anat. Vcudun byk boluunda bulunan mide, karacier, barsak, kalp gibi organlarn genel ad.|| i patlama, 1. B ir akkann, i basnc d basntan daha dk olan bir kaba aniden girerek kab paralamas. 2. dbl. Kapantl sesler oluur ken, ses organlarnn kapanma durumuna girdii, daralma ve patlam adan nce gelen evre.|| i para zit, -* i asalak. || i patlamal, dbl. Ses yolunun kapanp almamas ile oluan kapantl ses. || i pazar, tic. lke iinde yaplan pazarlam a; lke ii ja |.|| i pnar, {az} Hamam. [DS]|| i pilav, K k doranm cier, knar, ku zm, baharat konularak yaplan pilav. || i plazma, biy. Bir hc reli canllarda protoplazm ann merkez blm. || i poyra, {az} Araba tekerleinin ortasnda olan dingil yatann i ksmndaki dem ir halka. [DS]|| i pskrm e, jeol. Derinlerden gelen mineral m ad denin y e r yzne erimeden daha derinlerdeki eski kayalarn iine yerlemesi]] i salg, biy. salg bezlerinin dorudan kana karacak biimde sa l dklar salg. || i salg bezi, anat. Salgs bir boal tm organ veya yolu yerine dorudan kana karan salg bezi.|| i salg bilimi, biy. salg bezlerinin yaplarn, gelimelerini, ilevlerini, hastalklarn inceleyen tp dal; endokrinoloji.|| i sava, Bir lke iinde, o lkenin kendi halk arasnda kan sava; dahil harp; i harp. || i ses, dbl. Bir kelimenin ilk ve son sesleri arasnda kalan ses veya seslerden her biri. || i ses dmesi, dbl. Zamanla kelimenin iindeki seslerden birinin yo k olmas biiminde grlen gelim e.|| i skc, Usandrc.\\ i skmak, Bktrmak; usandrmak,|| i sv, anat. kulakta, yarm daire kanallarnn ve kohleann iini doldu ran sv; endolenf\\ i solunum, biy. H cre iinde ki biyokimyasal solunum olay.\\ i sz, {eT} Gnl deki gizli ey. [DLT]|| i sular, D enize kys olan lkelerde karasular izgisinin berisinde kalan ve egemenlik haklarnn kullanld deniz. || iten pa zarlkl, S/ni/.(| i ters a, mat. ki paralel doruyu kesen bir nc doru ile, ortaya kan bu doru nun paralel dorular kesim noktalarnda meydana gelm i olan, ite kalan ve birbirine bakmayan a lardan her ikisi.|| i ton, {eAT} -* i don.|| i tonlanmak, {e.Tj donu giymek. [DLT]|| i turizm, Bir lke snrlar iinde o lke halknn kendi ken dine yapt gezi.\\ i tutm ak, Ceviz, fndk, badem gibi meyve veya fasulye, nohut gibi rnlerin ii olumak; tanelenmek.\\ i tmce, dbl. -* i cmle.|| i trem e, dbl. Kelimenin kknde aslnda bulun mayan bir sesin i ses olarak ortaya kmas ek linde grlen gelime. || i tzk, B ir kurumun, ku ruluun, meclisin kendi iindeki ileyiim dzenle yen tzk. || i uyak, ed. M sra ortasndaki bir keli me ile msra sonundaki kelime arasndaki kafiye.\\ i yaprak, {az} Arabalarda arka dingili birbirine balayan ve ba zee ivili dem ir levha. [DS]|| i yr, {eAT} Samimi arkada: candan dost.|| i yar ap, mat. D zgn bir okgenin iine izilen daire nin ya r ap.|| i yer, {az} Verimli toprak. [DS]|| i ykm , yilik grlen birisine kar duyulan

borluluk duygusu; minnettarlk.j| i yz, 1. Bir nesnenin i ksmda kalan yz. 2. D tan kimsenin anlayp bilemedii, grnenden daha baka trl olan sebep veya nitelik; mahiyet; knh; zam ir.|| i zar, bot. iek tozunu saran zarlardan ite olan. ibkey, [i+bk-ey] sf. Yzeyi dzgn yapl bir ukur biiminde olan; obruk; ukur; konkav; m u kaar. 3 ibkey ayna, Yzeyi ukur olan ve p a ra lel demetler hlinde gelen k nlarn odakta toplayan ayna tr; kur ayna; konkav ayna. idin, [i-din / i-tin] fe l} is. ; ieri. [ tigsizler] ie, [? ie] {az} is. Mutfak. [DS] iecek, -i [i-ecek] is. 1. Susuzluu gidermek ya da serinlem ek amacyla iilen her trl sv besin maddesi; merubat. 2. sf. ilmeye uygun; iilebilir nitelikte olan, ieg, [i-eg] (ie:gii:) {eT} Kaburga kemiklerinin i tarafnda bulunan organlarn tm; iirik; i; ba r; barsaklar. [EUTS] [DLT] iei, [i-ei] {az} is. 1. Barsak. 2. Eskiden halk hekim liinde kullanlan ve iine hastann yatrld ya hayvan derisi. [DS]

tm. 4. dbl. Bir kelimenin amam; bir dilsel bildi rinin soyut, kavram sal yn. 5. sf. man. Bir cmle veya yargda aka belirtilmemekle birlikte var olduu anlalan; zmn. S ierik zmlemesi, dbl. Konuan y a da dinleyeni dikkate almakszn yalnzca bildiriyi nicel y a da nitel ynlerden ince leme yntemi. ierikli, [i-er-ik-li] sf. 1. (Anlatm iin) herhangi bir nitelikte ierii olan. 2. (Anlatm iin) herhangi bir konuda ierii olan. 3. erii olduka ok olan; ierii zengin olan, ierikler, [i-er-ik + l-er] is. fz. yonlatrc nm kayna ieren ve bir maddede bulunan ele m ent miktarn belirlemeye yarayan lm aygt; tenrmetre. ieriksel, [i-er-ilc-sel] sf. erikle ilgili; ierii ili kin olan. ierili1, [ieri-li] {az} sf. Bu yurdun ya da bu evin adam; yerli. [DS] ierili2, [ieri-li] {az} sf. Kinci. [DS] ierisi, -ni, -leri [i-er-i-s-i] is. 1. yan; i taraf; iteki ksm; i blm. 2. te kalan yzey; i. 3. mecaz. Gnl; yrek. 4. Hapishane. 5. sf. tarafta, ie, [i-eg {eA l'} is. Karn iindeki organlar i yzeyde i blmde bulunan, ve barsaklar, ierlek, -i [i-er-(i)-le-k > i-er-le-k] sf. evresin ien, [i-en] {az} sf. li; duygulu; alngan. [DS] dekilerden daha ieride, daha geride bulunan; ier ier, [ieri] {az} is. eri. [DS] lemi olan; biraz ieri. {az}(ayn) [DS] ieri, [eT. i-ger > ieril > ieri] is. 1. yan; i ierleme, [i-er-(i)-le-me > i-er-le-me] is. in iin taraf; iteki ksm; i blm. 2. te kalan yzey; i. kzma, fkelenme, 3. mecaz. Gnl; yrek. 4. Hapishane. 5. {az} Her ierlemek, [i-er-(i)-le-mek > i-er-le-mek] gsz. f. zam an oturulan oda; oturma odas. [DS] 6. sf. [-r] [-l(i)-yor] 1. in iin kzmak, fkelenmek. 2. tarafta, i yzeyde i blmde bulunan. 7. zf. {az} Borlanmak. [DS] ksm lara doru; ie ynelik. S1 ieriden kma, ierleyi, [i-er-le-y-i] is. erleme eylemi veya m paratorluk dneminde saraydan karlan veya biimi. eitli sebeplerle ayrlanlar iin kullanlan ifade. || ieriden evlenme, B ir kabile veya boy yelerinin ierme, [i-er-me] is. erm ek eylemi, ancak kendi soy veya kabilelerinden olan bir kar iermek, [i-er-mek] gl. fi [-ir] 1. inde bulundur mak; bir eyi veya birok eyi kapsamak. 2. Ba cinsle evlenebilmeleri durumu.\\ ieride olm ak, 1. ka bir eyin varln gerektirmek. 3. Baka bir e B ir ticar ite zarar eder durumda olmak. 2. K u yin varln da dndrmek veya mantksal sonu marda kayp hlinde olmak. 3. H apiste bulunmak.\\ olarak iinde tamak, ieri gelen, {az} A z ieride. [DS]|| ieri evsimek, {az} Ackmak; midesi kylmak. [DS]|| ieri gir iertiler, [i-er-ti-ler] {az} is. 1. Aile yelerinin tm. 2. Yakn akrabalar. [DS] mek, 1. B ir ticar ite zarar etmek. 2. Kumarda kaybetmek. 3. H apse girmek. || ieri olmak, {az} iesi, [i-mek > i-esi {eAT} sf. ecek; iile Gerdee girmek. [DS]|| ieri salmak, {eAT} eri cek. sokmak. || ierisi gitmek, {az} Barsaklar bo ige, [i-ge] {az} sf. (Kii iin) saygl; kibar. [DS] zulmak. [DS]|| ieri tutmak, {az} B ir ite bakas igek, [i-mek > i-gek] {eT} sf. 1. ok ien 2. ey n aldatp zarar ettirmek. [DS]|| ierden ier, tan; iblis. 3. Vampir. [EUTS] {eAT} ten ie. igermek, [ i-ger-mek] {eT} gsz. fi [-r] 1. eri ieriden, [ieri-den] {az} zf. Bizden; bizim aileden. girmek. 2. B ir eyin iinde olmak. [EUTS] 3. Tabi [DS] olmak. [EUTS] 4. gl. taat altna almak; baml ierik, -i [i-er-ik] is. 1. Bir eyin iinde bulunan klmak; tabi yapmak; tabi klmak. [ETY] [EUTS] gelerin tm; bir eyin kapsam; muhteva. 2. Bir [Tekin] 5. thal etmek; itaati altna almak; eve dn metinde, anlatm da verilmek istenen duygu, dn mek; [Gabain] 6. Eve dnmek. [EUTS] 7. Sularn ce ve hayallerin btn; z. 3. psikol. Herhangi bir sylemek. 8. Kovlamak. [DLT] ruhsal sre veya dnsel ilevi oluturan elerin

O H H I f S M . 2087

iger, [i > i-ger] (igerii:) {eT} zf. 1. eriye; iik, [i-ik] {eT} sf. Aceleci; sabrsz; ivecen, {az} (ayn) [DS] ierde. [KPy.] 2. Hkmdarn yanna doru; kral saraynda. [KPy.] 3. is. Enderun; sarayn ii. iikm ek1 [i-ik-mek dUSU-l] {eT} {eAT} dnl. f. [, [EUTS] 4. eri; i. [EUTS] 5. H kmdar saray. r] 1. Girmek; dahil olmak; ieriye girmek. [EUTS] [KPy.] 2. taat etmek; tabi olmak; bam l olmak. [ETY] igerlg, [i-ger-lg] {eT} sf. Saraya ait; hkm da [Gabain] [Tekin] 3. Savata kendi isteiyle teslim ra mahsus. [EUTS] olmak. [ETY] [DLT] S iikmek yknmek, {eT} igil1, [ikil] {az} is. kil. [DS] Baml olm ak ve ba emek. igil2, [i-gil] {az} is. Kin; garez. [DS] iikm ek2, [i-ik-mek] {az} gsz. f. [-ir] 1. Alarken igil3, [i-gil] {az} is. 1. Alngan. 2. Sulu. [DS] hkrmak. 2. ok sevinmek. 3. Korku ile i ek igili, [i-gi-li] {az} sf. Kindar. [DS] mek. [DS] igilik, -i [igi-lik] {az} is. Sucuk. [DS] iiksinmek, [i-ik-si-n-mek] {az} is. gsz. f. [-ir] H ona gitmek; beenmek; iine sinmek. [DS] igillenmek, [ikil-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Kukulanmak. [DS] iili, [e > ii-li] {eT} sf. Aabeyli; byk erkek lcardeli. [ETY] igilli1 [ikil-li] {az} sf. killi. [DS] , iilik, -i [ii-lik] {az} is. Semer altna konulan kee igilli2, [i-gi-l-li] {az} sf. Alngan; sklgan. [DS] rt. [DS] iginmek, [ i-gin-mek] {eT} dnl. f. [-r] Baml iili, [i-il-i] is. ilmek eylemi veya biimi. olmak. [ETY] igirm ek, [ i-gir-mek] {eT} gl. f. [-r] 1. eri iilme, [i-il-me] is. ilmek eylemi. girdirmek. [ETY] 2. taat altna almak. [ETY] iilmek, [i-il-mek] edil. f. [-ir] mek ii yaplmak. {eT} (ayn) [DLT] ig, [i-mek > i-g] (igii:) {eT} is. ecek; iki. [EUTS] [KPy.] [Gabain] S ig etm ek, {eAT} ki iilk, - [ii-lk] {az} is. Kaban ekirdekli ks m. [DS] imek. iim, [i-im] is. 1. mek ii. 2. Bir yudumda ya da igi, [i-g > i-g-i] {eT} sf. kiye alkn. [KB] bir kerede iilebilecek miktar. 3. ilen eyin verdi igd, [i+g(t)-] is. 1. psikol. Canllarda renme i tat. 4. {eT} Sv halindeki besin maddesi; iecek; ile edinilmeyen, akl ve dnceden bam sz ola iki. [Gabain] [EUTS] 5. {az} Tat; lezzet. [DS] rak doutan genetik yolla gelen duygulara, yarg lara, eylemlere yn veren bilinsiz i drtlerin iimen, [i-mek > i-i-men] {az} is. Hoaf. [DS] tm; sevk-i tabi; insiyak. 2. zool. Bir organizmay iimli, [i-im-li] sf. 1. (ilen ey iin) verdii tat o tre zg bir amaca veya bir eye ynelten doal herhangi bir nitelikte olan. 2. imi ho ve iyi olan; davran eilimi, lezzetli, {az} (ayn) [DS] igdl, [i+gd--l] sf. gds olan; insiyaki, iimlik, -i [i-im-lik] sf. (Belirtilen say kadar) ii lecek miktarda olan, igdsel, [i+gd--sel] sf. gd ile ilgili; ig dye dayanan; insiyak. iiml, [i-mek > i-im-l jJu^-l] {eAT} sf. ilebilir; igy, [i+gveyi] (i'gy:) {az} is. gveyi. iilecek durumda olan; imeye uygun. [DS] iin1 [i-in j; .! / jt=-l] {eT} zf. 1. ten ie; iin iin. , ii, [e > i] (ii:) {eT} is. 1. Y aa byk olan {eAT} (ayn) 2. Gizli; gizlice. {eAT} {OsT} (ayn) 3. erkek karde; aabey. [EUTS] [ETY] [Gabain] 2. Ko {OsT} zel; has. 4. {eAT} Yrekten; deruni; iten. 5. cann yaa byk olan erkek kardei. [DLT] 3. {eAT} inde. S iin iin, Aa vurmadan; iten {az} Bir mem leketin sayg duyulan ileri geleni. ie. [DS] iin2, [u (sebep) > u-un > n > iin] e. 1. {eT} iibo, [i-i+bo] {az} is. Kundurac kerpeteni. [DS] Ara, i" anlam verir. [DLT] 2. Ama belirtir; iici, [i-ici] sf. ok iki ien; ikiye dkn olan, amacyla; maksadyla. 3. Sebep ve sonu belirtir; iicilik, -i [i-ici-lik] is. ki imeyi alkanlk h ...-den dolay; ...-den tr. 4. Ayrlm; zg; line getirme ii. mahsus; hasredilm i 5. Dncesince; gre; ken ii1 [ei / ii] {eT} is. Kazan. [EUTS] , dince. 6. Hakknda. 7. Gz nnde tutulursa; oran ii2, [ii-] {eT} is Aabeycik. [ETY] la; gre. 8. Adna. 9. Karlk olarak; karlnda. iigen, [i-ik-en] {az} sf. Sabrsz. [DS] S iigen 10. Uruna; yararna; karlnda. 11. Yn belirtir. olmak, {az} Sabrsz olmak. [DS] 12. Sre bildirir. 13. Yemin ederken dayanak ifade iigzl, [i-i+kzl] {az} is. B ir tr mantar. [DS] eden deyim ler yapar. 14. iiglig, [ i-mek > i-ig-lig] {eT} sf. ecek; iilen; iinde, [i-i-n-de] zf. 1. Zaman zarfyla birlikte belli iilebilen. bir sre kapsamn belirtir; sresince; zarfnda; es iiglik, [i-mek > i-ig-lik] {eT} is. ki; iecek; nasnda; zamannda. {eAT} (ayn) 2. Gelecekte bir merubat. [EUTS] [Gabain] snr olarak kabul edilen tarihten nceki bir zaman


belirtir. 3. Ortamda; ortamnda. 4. Kendisinden n ceki sze abartma olarak, ok veya dolu hlde anlam katar. Tarla su iinde. 5. {eAT} Hususun da. iindekiler, [i-i-n-de-ki-ler] is. 1. B ir kitap veya derginin bana veya sonuna konulan, konu, kii, yer ad vb.ni kolaylkla bulm aya yarayan sayfalan belirten liste; fihrist. 2. Bir mektup, kitap, dergi, gazete vb.nin iinde bulunan ve kapsad konular; mnderecat. iindeleme, [i-i-n-de-le-me] is. Aralarnda cins ve tr ilikisi bulunan iki snf arasndaki bant, iindelik, -i [i-i-n-de-lik] is. inde olma durumu. fi1 iindelik durumu, dbl. Fin-U gur dillerinde, kapal bir yerde bulunmay anlatan isim hli. iine, [iin / iine] {az} e. in. [DS] iingir, [i-in-gir] {az) sf. Hassas; duygulu; ili; alngan. [DS] iinlemek, [i-in-le-mek] {az} gsz. fi [-r] [-l(i)yo r] Bir eyden etkilendiini bildirmek; ierlemek. [DS] iinmek, [i-in-mek dU j^.l] {eAT} dnl. fi [-r] Kendi kendine imek, iinnemek, [i-in-le-mek] {az} dnl. fi [-r] [-(i)y o r j Kimseye sezdinneden kzmak; ierlemek. [DS] iireki, [i-i-r-ki / i-r-ki] {eT} zf. 1. teki; iinde ki. [ETY] 2. sf. zel. [ETY] 3. Saraya mensup. [ETY] iirik, -i [i-ir-ik] {az} is. 1. Yatak, yorgan, yastk gibi eylerin iini doldurmaya yarayan, yn, pamuk ve ktk gibi eyler. 2. Y atak ilerinin zam anla topaklam paralan. 3. Su tulumbalarna sarlan sarg. 4. Kasaplk hayvanlarn kalp, cier, dalak ve barsak gibi organlar; sakatat. 5. sf. (Elbise, ayakkab vb. iin) ok eski. 6. i dna km; alt st olmu. [DS] 3 iirik olmak, {az} A lt st ol mak; karmak. [DS] iirikti, [iirik-li] {az} sf. 1. Kusurlu; sulu; zrl. 2. Hastalkl. [DS] iirilme, [i-ir-il-me] is. me eyleminin yaptrlma durumu. iirilmek, [i-ir-il-mek] edil. f. [-ir] me eylemi yaptrlmak; iirme eylemi yaplmak; imesi sa lanmak. iiri, [i-ir-i] is. irme eylemi veya biimi, iirme, [i-ir-me] is. me eylemini yaptrma; ime sini salama. iirm ek1 [i-ir-mek] gl. f. [-ir] me iini yaptr , mak; imesini salamak. iirm ek2, [i-er-m ek> i-ir-mek] {az} gl. f. [-ir] 1. Bak, kama gibi eyleri saplamak; ieriye geir mek. 2. Vurmak. [DS] iirtme, [i-ir-t-me] is. irme iini yaptrma eylemi.

m m a s b i iirtmek, [i-ir-t-mek] gl. f. [-ir] irme iini yap trmak; birinin bir eyi imesini bir nc kii araclyla salamak, ii, [i-i] is. me eylemi veya biimi, iim ek, [i-melc > i-i-m ek dU-i^-l] {eT} {eAT} {OsT} ite, f . [-iir] Birlikte imek; im ekte yardm ve yar etmek. [DLT] iit, [i-it o^=j.I] {eT} {eAT} is. ilecek ey; iecek. [DK] iitim, [i-it-im] is. tp. Vcuda rnga ile sv verme ii; zerk. iitm e1 [i-it-me] is. tp. Vcuda rnga ile sv ver , me; zerk etme. iitme2, [i+et-me / rt-me] {az} is. Barts. [DS] iitmek, [i-it-mek] gl. fi [-ir] V cuda rnga veya damar yolu ile sv vermek; zerk etmek, ikek, [i-kek] {eT} sf. 1. ok ien. [Gabain] 2. Kan emen; vampir. [EUTS] [Gabain] 3. blis; eytan. [EUTS] [Gabain] ikerm ek, [i-ke-r-melc / i-ger-mek] {OsT} gl. fi 1. ine almak; iermek; ihata etmek; ithal etmek. [ tigsizler] 2. taati altna almak. [Gabain] 3. dnl. Eve dnmek. [Gabain] 4. Tabi olmak. [EUTS] 5. e ri alnmak; gtrlmek. [EUTS] iker, [i > i-ger] (iger:) {eT} zf. eri. [EUTS] ik i1, [i-ki] is. 1. ilmeye uygun her trl sv; iecek. 2. inde alkol bulunan iecek. 3. Alkoll iki ime ii. S 1 iki lemi, ki iip yem ek yem ek suretiyle yaplan elenti.\\ iki eylemek, {eAT} ki ziyafeti verm ek.|| iki masas, iki iilen sofra.j iki psikozu, ki kullanma alkanlnn meydana getirdii bunalm. \\ iki sefas, iki iip yem ek y e m ek suretiyle yaplan elenti. || iki sofras, ki iilen sofra.|| iki yasa, A lkoll iki kullanma ve satmay nlem ek amacyla getirilen yasak. || (kendi ni) ikiye verm ek, Sknt ve bunalmlarn unut m ak iin sk sk iki kullanmak. iki2, [i-ki / b-k] {az} is. Aa kesmeye yarayan iki sapl testereli bak. [DS] ikici, [i-ki-ci sf. kiye, zellikle alkoll ikilere dkn olan; ayya; sarho. {eAT} {OsT} (ayn). ikicilik, -i [i-ki-ci-lik] is. kiye dkn olma durumu. ikil1, [i-ki-1] {az} sf. ok iki kullanan; ayya.
[D S ]

ikil2, [ikil] {az} is. kil. [DS] ikil3, [i-ki-1] {az} is. 1. Kin; garez. 2. Umut. [DS] ikili1, [i-ki-li] sf. 1. Alkoll iki imi olan. 2. (Yer ve elenti, toplant iin) iki iilen. 3. zf. ki imi olarak. ikili2, [ikil-li] {az} is. killi. [DS] ikilik, -i [i-ki-lik] {az} is. Sucuk. [DS]

fllM I lff

1 .2 0 8 9

ikillenmek, [ikil-le-n-mek] {az} dnl. f i [-ir] killenmek. [DS] ikillenmek, [i-ki-l-le-n-mek] fazf dnl. f i [-ir] in iin fkelenmek; ierlemek. [DS] ikilli, [ikil-li] {az} sf. killi. [DS] ikin1, [i-ik-mek > i(i)lc-in] {eT} sf. Snan; mlte ci. fi1 ikin er, {eT} 1. Dman tarafnda iken bu tarafa geen, snan. [DLT] 2. Kendisine dokunul mayan baysallk verilen kii; mlteci. [DLT] ikin2, [i-kin] sf. fel. 1. Varln iinde, kendinde var olan; varln yapsna karm bulunan; mn demi. 2. fel. Y alnzca bilinten olan; yalnzca bi lin ierii olarak var olan; mndemi. 3. Deney iinde kalan; deneyi amayan. 4. Dnyada, dnya iinde olan. 5. dbl. -* ikinlik. ikincilik, -i [i-kin-ci-lik] is. fel. kinlik kavram na dayanan gr ve dnce, ikinlik, -i [i-kin-lik] is. fel. 1. znenin, ereklerin znenin kendi iinde bulunm as zellii. 2. Paras olduu eyi etkileyen nedenin zellii. 3. dbl. Dil sel elerin, dil d olgu ve ilkelerden arndrlm olarak incelenmesi yntemi, ikirli, [ikil-li] {az} sf. killi. [DS] ikisiz, [i-ki-siz] sf. 1. A lkoll iki imemi olan. 2. (Yer, elenti ve toplant iin) iki iilmeyen. 3. zf. ki imeden; imemi olarak, ikit, [i-ld-t] sf. Y ok olan; gaip, ikitm ek, [i-ki-t-melc] {az} g l . f [-ir] Kaybetmek. [DS] ikur, [i + kur (kemer, kuak)] {eT} is. kua; ukur. [DLT] ik, [i-mek > i-k] {eT} is. ilen ey; iki. [DLT] [EUTS] [Gabain] ikc, [i-k-c ^ j = r {eAT} {OsT} sf. -* ikici. ilegii, [i-le-mek > i-le-g] (ile:g:) {eT} is. Astar, ilek, [i-le-k] sf. 1. M adde ile ilgili olmayan; mane vi. 2. {az} is. amar. [DS] ilem, [i-le-m] is. man. 1. B ir kavramn artrd kaplama giren niteliklerin, tem el zelliklerin tm; tazammun. 2. Bir nesnenin ieriini oluturan ey. ilemek, [i-le-mek] (ile:mek) {eT} gl. f. [-r] geirmek; astarlamak. [DLT] ilemsel, [i-le-m-sel] sf. man. lemle ilgili, ilendirme, [i-le-n-dir-me] is. lenmesini salama, ilendirmek, [i-le-n-dir-mek] gl. f. [-ir] 1. len mesine yol amak. 2. (Kabuklu yemi, bakliyat iin) i balamasn salamak, ileni, [i-le-n-i] is. lenme eylemi veya biimi, ilenme, [i-le-n-me] is. lenme eylemi. ilenm ek1, [i-le-mek > i-le-n-mek] dnl. f. [-ir] (Kabuklu yemi ve bakliyat iin) i balamak; ta nelenmek; ii olmak. {eT} {az} (ayn) [DLT] [DS] ilenmek2, [i-le-n-mek] dnl. f. [-ir] Kimseye belli

etmeksizin bir eyi kendi kendine dert edinmek; duygulanmak; gizli gizli zlmek, ili, [i-li] sf. 1. (Kabuklu yemi, taneli bitkiler iin) ii dolu; tanelenmi; i balam; yenilecek duruma gelmi. 2. mecaz. Kolayca duygulanan; abuk kr lp incinen; hassas; duygulu; ince; hisli. 3. mecaz. nsan duygulandran; etkili; hznl. 4. zl; esasl. 5. {az} is. Bumbar dolmas. [DS] ff ili d l, 1. H ibir gizli ii olmayan; apak; olduu gibi. 2. Birbirinden gizlisi sakls olmayan; senli benli; ar teklifsiz.\\ ili dllk, li dl olma durum.\\ ili dl olmak, 1. Ar bir teklifsizlik iinde grinek; ok sk ilikiler iinde bulunmak; ok sa mimi olmak; senli benli olmak. 2. Karlkl olarak kz ve oullarn birbiri ile evlendirmek.\\ ili kfte, mutf. Kyma, yumurta, bulgur, soan, m aydanoz ve baharattan yaplan bir tr kfte. ilig, [i-lig] {eT} sf. Gebe; ykl; hamile. [EUTS] [Gabain] ilik, -i [i-lik dLUjl] is. 1. e giyilen amar; i amar. 2. {az} gmlei. [DS] 3. {az} Gm lek; frenk gmlei; pamuklu mintan. [DS] 4. {az} Yelek. [DS] 5. {eT} Eyer keesi. [DLT] 6. {OsT} Gmlek stne giyilen bir tr yelek. 7. {az} Yatak doldurmakta kullanlan yn, pamuk, ktk vb. ey ler. [DS] 8. mim. K lasik Trk mimarisinde i m ek na bakan ssl pencere, ililik, -i [i-li-lik] is. Duygulu olma durumu; duy gululuk; hassasiyet, ilk, -tt [i-lik] {az} is. Bir t r bayan ceketi. [DS] ime, [i-me] is. 1. Bir svy yutma, yudumlama eylemi. 2. (Genellikle oul olarak) iinde maden sel tuzlar bulunan kaynak suyu veya bu tr b ir kay naktan yararlanm ak iin kurulmu tesis, fi1 ime suyu, ilebilecek nitelikte olan su; imek zere ayrlm su. im ece, [i-mece] is. inde madensel tuzlar bulunan su kayna. im ek1 [i-mek] g l . f [-er] 1. Bir svy az yolu , ile yutmak; emerek iine ekmek. {eT} (ayn) [DLT] [EUTS] [ETY] [Gabain] 2. Ttn tr eylerin duma nm ie ekmek. 3. (Gzenekli bir ey iin) b ir s vy iine ekmek; emmek. 4. A z yoluyla ila almak. 5. gsz. Alkoll iki kullanmak, fi1 itikleri ayr gitmemek, ok samimi arkada olmak; her an beraber bulunmak. im ek2, [i-mek (yumuak bir madde ile doldurmak)] {eT} is. Kuzu derisinden yaplm krk. [DLT] im eklenmek, [imek-le-n-mek] {eT} dnl. f. [-r] Kuzu krk giymek; kuzu krkne sahip olmak. [DLT] im eler, [i-me-ler] is. inde madensel tuzlar bulu nan kaynak suyu veya bu tr bir kaynaktan yarar lanm ak iin kurulmu tesis.

IHIM Sd M
[i-mez-le-n-mek {OsT}

2090

im ezlenm ek,

dnl.f. [~r] mez grnmek, iran, [? iciran / iran] faz} is. ltihap. [DS] ire, [i-re W / jT1 / (ire:) {eT} zf. 1. eri sinde; ieride; iinde; arasnda; -de. {eAT} {OsT} (ayn) [DLT] [ETY] [EUTS] [Gabain] 2. te. [DLT] [Tekin] 3. Gizli. [ETY] 4. {eAT} ine. 5. {eAT} ... zamannda; ...-de. 6. is. ; ara. S 1 ire asz, {eT} erisi asz; karn a.|| ire sab, {eT} Gizli mesaj. irei, [ i-r-g-i] {eT} sf. -* ireki. [ETY] irek, -i [i-re-k] sf. fel. (Bilgi, reti iin) yalnzca bir toplumun yeleri tarafndan bilinen, dier kii lere retilmeyen, snrl, dar evrede kalan; Batn, irek bilim, H erhangi bir dinin, yalnzca srra ve gizli bilgilere ermi olanlara aklanan yn. irekilik, -i [i-re-k-i-lik] is. fel. Toplumsal hiye rari veya ayrmclk yaratmay amalayan felsefe ya da tarikatlarda, baz bilgi ve uygulamalarn ya banclara aklanmamas durumu; Batnilik. ireki, [i-re-k] (ire:ki:) {eT} sf. 1. erdeki; iinde ki. 2. Saraya mensup; hareme ait; has; zel. [ETY] [Gabain] [Tekin] 3. Saray mensuplar ve harem hal k. [EUTS] S ireki orun, {eT} Harem; i daire.\\ ireki orun, {eT} Saray memr, mdr. ireklik, -i [i-re-k-lik] is. fel. Gizlilik; irek olma durumu. irmek, [i-r-mek > i-()r--mek] {eT} ite, f. [-r] Birlikte imek; imekte yardmlamak; ime yar yapmak. [DLT] irik, -i [imek2 > i-ir-ik / i-(i)r-ik] {az} is. Kr pnt; paavra. [DS] isel, [i-sel] sf. 1. le ilgili. 2. Bir eyin doasnda, znde bulunan. 3. ten gelen, isemek, [i-mek > i-se-mek] (ise:mek) {eT} ite. f. [-r] m ek istemek; can imeyi istemek. [DLT] isiz, [i-siz] sf. 1. i olmayan; bo. 2. (Kabuklu yem i veya baklagiller iin) i balamam, iten, [i-ten] sf. 1. Gerek olarak duyulan; gnlden gelen; yapm ack olmayan; candan; yrekten; sa mimi. 2. zf. eriden; grubun yeleri arasndan. 0 iten byme, biy. Canllarn, eski dokularn ara sna yenilerini katarak ktlelerini artrma eklinde ki byme.\\ iten evlilik, sosy. E vlenecek kiinin eini kendi soy veya boyu iinden semesi esasna dayanan evlilik biimi; endogami.\\ iten gelme, Yapmack olmayan; iten geldii gibi; samimi. || iten ie, Gizli olarak; belli etmeden; gizli gizli.\\ iten konumak, psikol. Davran ve duyumlarla ilgili hayalleri zihinde canlandrarak kendi kendine konumak. itenli, [i-ten-li] {az} sf. Samimi. [DS] itenlik, -i [i-ten-lik] is. ten olm a durumu; iten davran; samimiyet; samimilik.

itenlikle, [i-ten-lik-le] (itenli kle) zf. ten olarak; iten gelen biimle; iten gelerek; samimiyetle, itenlikli, [ic-ten-lik-li] sf. ten olan; itenlik ta yan; samimi. itenliksiz, [i-ten-lik-siz] sf. ten olmayan; itenlik tamayan; samimiyetsiz, itenliksizlik, -i [i-ten-lik-siz-lik] is. ten olmama durumu; itenlik tam am a durumu; samim iyetsiz lik. itensiz, [i-ten-siz] sf. ten gelmeden; iten olma yan; samimiyetsiz, itensizlik, -i [i-ten-siz-lik] is. ten gelmeme du rumu; itenliksiz olma durumu; samimiyetsizlik, itepi, psikol. is. O tom atik olarak gerekleen, baz basit veya karm ak eylemlerin yaplmasn kar konulmaz bir biimde zorunlu klan eilim, itihad, [Ar. itihad ictihad. itihat, -d [Ar. cehd (urama) > ictihd (i tih a t) {OsT} is. 1. Byk bir g harcayarak bir ey yapmaya alma; abalama. 2. Bir kiinin bir konu hakkmdaki gr ve dncesi; yorumu; kiisel gr; gr as. 3. huk. Y asalarda ve rfte aka hkm bulunm ayan hallerde yksek yasam a orga nnn bildirmi olduu gr. 4. isi. K uran ve sn nette aka belirtilm em ekle birlikte karlalan somut durum lar karsnda slam hukuku asndan, K uran ve snnetten yararlanarak uygulanacak yolu bulabilm e yetisi, t? itihad birletirme karar, huk. B ir konuda deiik mahkemelerin alm olduk lar fa rkl kararlar birletirmek iin yksek mah kemenin alm olduu karar. itilenm ek, [i-ti-le-n-mek / ikil-le-n-mek] {az} dnl.f. [-ir] Kukulanmak. [DS] itima, -a [Ar. cem '>ictim (itima:) {OsT} is. 1. Toplanma; toplant. 2. A skerlerin silahl ve tehizatl olarak bir arada toplanmalar. 3. ki ve daha ok eyin bir arada bulunmas. 4. g k b. ki ve daha ok gk cisminin m erkezlerinin ayn tutulum boylam nda bulunmas; kavuum. 0 itima etmek, {OsT} Toplanmak. itim ai, [Ar. ictim ' itimai. itimai, [Ar. ictim ' (itima:i:) {OsT} s f Toplum la ilgili; toplulukla ilgili; toplumsal; sosyal. S itim ai bilim ler, {OsT} Sosyal bilimler. \\ itimai nizam, {OsT} Toplum dzeni; kamu dzeni.|| iti mai muavenet, {OsT} Sosyal yardm. itim ailem ek, [itimai-le--mek] dnl. f. [-ir] Kendini toplum yaayna uydurmak; sosyalle mek. itimaiyat, [Ar. ictim 'iyyt o L sU M ] (itima.iya.t) {OsT} is. -* itimaiyat. (itima:i:) {OsT} sf. -* (itiha:di:) {OsT} sf. -*

o e

2091

DA

itimaiyat, [itimaiyat-] is. Toplum bilimci; sos yolog. itin, [i-din / i-tin] {eT} is. ten; i; dahil. [EUTS] [Gabain] itinap, -b [Ar. ictinb (itina:p) is. Kama; kanma; saknma; ekinme, itinap etmek, Kanmak; ekinmek; saknmak. itinsiz, [i-tin-siz] {eT} sf. Yzeysel, itirti, [i-tir-t] (itirti:) {eT} zf. eriye doru; ie ynelmi. [EUTS] iton, [i+ton] {eT} is. giyecek; i amar; i donu. itonlanmak, [i+ton-la-n-mak] {eT} dnl. f. [-ur] donu giymek, ik, [imek2 > i-k] {eT} is. Samur, tein gibi hayvanlarn derisinden yaplan krk. [DLT] iklemek, [i-k-le-mek] {eT} gl. f. [-r] Samur, tein gibi hayvanlarn krknden elbisesine kap latmak; iine geirtmek. [DLT] iktiirmek, [i-ik-tir-mek] {az} gl. f. [-r] Bir eyin tadna vardrmak; iine sindirtmek. [DS] in, [eT. u (sebep) > i-n O j~ l] zf. 1. Sebepten; sebebiyle. 2. {eAT} M aksadyla; diye, irgen, [i-r-gen] {eT} sf. ok iiren. [DLT] irmek, [i-mek > i-r-mek] {eT} gl. f. [-r] Su iirmek; iirmek. [DLT] [EUTS] [Gabain] iya, [i+ya-] is. K asaplk hayvanlarn i organ larn saran ya. id 1 [id] {eT} is. Say; hesap; adet. [EUTS] , id2, [yd / d / id] (i:d) {eT} is. Koku. id3, [Ar. 'd (dnme) -u&] (i:d) {OsT} is. Din bayram; len; tren. 0 d-i adh, {OsT} Kurban bayram.\\ d-i bearet, {OsT} sa peygam berin douunu mjdeleyen gn iin dzenlenen tren. || d-i cnn, {OsT} Sevgilinin bayram.|| d-i ekber, {OsT} Arifesi cuma gnne rastlayan kurban bayram.\\ d-i ftr, {OsT} Ramazan bayram.\\ d-i hamsn, {OsT} Hristiyanlarm paskalyadan elli gn sonra yaptkla r bayram.|| d-i mevld, {OsT} Hz. M uham m edin doum gn olan R e b i l-evvel aynn on ikinci gn yaplan bayram.|| d-i mill, {OsT} M ill bay ram. || d-i sagr, {OsT} eker bayram; ramazan bayram.\\ d-i tecell, {OsT} Hristiyanlarca sa peygam berin suretinin dada deitiine inanlan 6 Austos gnnn ansna yaplan yortu. id4, [Lat. id] is. 1. nc teklik ahs; o. 2. psikol. Bilinalt. ida, -a [Ar. vedl'a > Td' _l-kl] (i:da:) {OsT} is. 1. Em anet olarak verme. 2. M alm, korum as iin birine brakma. idab, [Ar. Idb ^I-a>J] (i:da;b) {OsT} is. 1. Doruluu herkese bildirme. 2. H erkesi yemee arma; sof ras herkese ak olma.

idad, [Ar. add > i'dd :>l.xtl] (i-da:d) {OsT} is. 1. Hazrlama. 2. Hazrlanlma. 3. Gelitirme. 4. G eli tirilme. idad, [Ar. idd ilil] (ida;d) {OsT} is. 1. Zor; g. 2. stnlk; zafer. idade1, [Ar. idde o.sLil] (ida:de) {OsT} is. g k b. U sturlabn srt stne konulan ve bir eksenin ev resinde dnerek yldzlarn yksekliini lmeye yarayan cetvel; izade. idade2, [Ar. idde o^Uit] (ida:de) {OsT} is. Kol ba; pazubent. idad, [Ar. add > i'dd tp l-^l] (i.da.di:) {OsT} sf. -* idad. idad, [Ar. 'add > i'dd / i'ddiyye aoI-i^I / ^-il-itl] (i.da.di;) {OsT} sf. 1. H azrlanma ile ilgili; hazr lanm aya dayanan. 2. Eskiden lise derecesindeki orta dereceli okul; hazrlk okulu, idale, [Ar. idle 4bl] (idade) {OsT} is. B ir ey elden ele geme; tedavle karma, i dam, [Ar. adem > idm (yok etme) fl-^l] (i;da:m) {OsT} is. -* idam 1. S1 idm- nefs, {OsT} Kendini ldrme; intihar. idam 1 [Ar. adem > idm (yok etme) , (i:da:m) {OsT} is. 1. huk. B ir kim seye kanun gerei olarak uygulanan ldrme. 2. lm cezas, f? idam et mek, huk. Yarg tarafndan verilen lm cezas ilemini uygulamak.\\ idam sehpas, h u k lm cezasna arptrlan kiinin asld ayakl ar dak; daraac. idam2, [Ar. idam pbl] (ida;m) {OsT} is. Ekmein ya nnda yenilen ey; katk, idame, Ar. devm > idme / idmet c~bl / -ubl] (ida.me) {OsT} is. Devam ettirme; srdrme. S idame etmek, Devamn salamak; devam ettir mek; srdrmek. idam lk, - [idam-lk] (i:damlk) sf. 1. lm cezas na arptrlm olan. 2. (Su veya eylem iin) idam cezasn gerektirir nitelikte olan, idan, [Ar. d > dn Ju*] (i:da:n) {OsT} is. 1. Aalar; odunlar. 2. d aalar. 3. mz. Utlar, idane, [Ar. deyn > idne <sbl] (ida;ne) {OsT} is. Bor verme; dn verme. 0 idne sand, {OsT} Eski den baz dairelerde bulunan ve memurlarn aylk larndan kesilmek zere bor aldklar bir yardm lama dzeni. idaneten, [Ar. idneten ibl] (ida:neten) {OsT} zf. Bor verm ek suretiyle; dn olarak, idarat, [Ar. idre > idrt o ljb l] (ida;ra;t) {OsT} is. G elir ve denei belirten eski belgeler.

DA

IMIlIttSM.
idareci, [idare-ci] is. 1. Ynetim ilerinden sorumlu olan kii; ynetici. 2. sf. sraftan kaman; tutumlu; becerikli. 3. sf. Hogrl davranan; idare eden, idarecilik, -i [idare-ci-lik] is. 1. Ynetici olma du rumu; yneticilik. 2. Y neticinin grevi; ynetici lik. idarehane, [Ar. idare + Far. -hne ojtal] (ida;reha;ne) {OsT} is. 1. Ynetim yeri; yneticilerin bu lunduu yer; bro. 2. Gazete, dergi gibi basn yayn kurum larm da yaz ilerinin ynetildii yer; bro. idareimaslahat, [Ar. idre-i m aslahat jbl] (idareim aslahat) {OsT} is. Bir ii gerektii gibi, kanun ve usullere uygun deil de gnn artlarna gre yrtme; ileri oluruna brakma. S idarei maslahat etmek, B ir ii gelii gzel yapmak]] ida reim aslahat politikas, B ir ii kurallarna gre yapm ak yerine oluruna brakma tutumu. idareim aslahat, [idareimaslahat-] sf. Bir ii salam olarak kanun ve kurallara gre deil de g nn artlarna gre yapan (kimse), idareli, [idare-li] sf. 1. Ynetmesini bilen. 2. Tutum lu; gereksiz harcam alardan kaman; ekonomik dav ranan. 3. dareye uygun; tutumlu; fazla m asraf ge rektirmeyen. idaresiz, [idare-siz] sf. 1. Ynetim gc olmayan; ynetimi beceremeyen. 2. Tutum yapamayan; mas rafl; m asraf ok. idaresizlik, -i [idare-siz-lik] is. 1. daresiz olma durumu. 2. Geveklik; beceriksizlik. 3. Tutum suz luk. idareten, [Ar. idreten Sjbl] (ida;reten) {OsT} zf. 1. in geliine gre hareket ederek; idare ederek; ida re etmek zere. 2. Ynetim tarafndan; idarece. dar, [Ar. idri lSjN] (ida.ri;) {OsT} sf. dare ile il gili; ynetimi ilgilendiren; ynetimsel, idave, [Ar. idve ojbl] (ida;ve) {OsT} is. 1. Deriden yaplm a su kab. 2. Asker mataras, idbak, -k [Ar. idbk jlp l] (idba;k) {OsT} is. 1. Ya ptrma. 2. Yaptrlma, idbar, [Ar. dbr > idbr jtol] (idba;r) {OsT} is. lerin ters gitmesi; baht ve talihin ktye gitmesi; bahtszlk; talihsizlik. idcan, [Ar. idcn jU o l] (idca;n) {OsT} is. 1. Havann ok sisli, dumanl olmas. 2. Gkyznn yamur bulutlar ile rtlmesi, iddet, [Ar iddet cjss-] {Os T} is. Doacak ocuun nesebinin karmasn nlemek amacyla boanan veya kocas len kadnm tekrar evlenebilmesi iin beklem esi gereken sre. S iddet-i ehr, {OsT} Ay hesab ile bekleme. || iddet-i hami, {OsT} ocuk dourmakla biten bekleme sresi.|| iddet-i hayz,

idare1 [Ar. devr > idare ojbl] (ida:re) {OsT} is. 1. , Dndrme. 2. Bir ii ekip evirme; ynetme; y netim. 3. Tutumlu davranarak ancak gerektiinde harcamada bulunmak; yerinde harcama; tutumlu luk; tutum. 4. Kullanma; becerme. 5. Yeterli olma; yetme. 6. lke ilerinin yrtlm esi ii; kam u hiz metlerinin tm. 7. Bir kurum veya kuruluun y netildii yer; bir iin ekip evrildii yer; ynetim yeri; idarehane. 8. Bir kurum un ilerini yrten kurul; ynetenlerin tm. S idare amiri, Ynetim adna tek bana karar verebilen sorumlu ve yetkili kii. || idare bezi, B ir ipek iki p a m u k olarak do kunmu kaba ve ucuz bir cins dokuma; hital. || idare edenler, Siyasi iktidar kullanan kii veya partiler; hkmet edenler. || idare etmek, 1. D uru mu, iinde bulunulan artlara uydurmak; ynet mek; ekip evirmek. 2. (Bir eyi) tutumlu kullan ma; israftan kanmak. 3. (Bir ey) bol gelm ese de yetim ek; yeterli gelmek. 4. (Al veri iin) yeterli olmak; kurtarmak; elvermek. 5. (Sorumlu kii iin) gz yummak; grmezden gelmek; ho grmek. 6. (ilenmi bir kusur veya su iin) yetkili kii tara fn d a n rtbas edilmek]] idre-hne, {OsT} -* ida rehane. || idare heyeti, llerde valinin, ilelerde kaymakamn bakanlnda toplanan daire am irle rinden meydana gelm i kurul.|| idare hukuku, Y netimin kuruluunu dzenleyen, kamu kurumu olma hakkn veren, i ve ilemlerim belirleyen kuralla rn tm. || idre-i akdh, {OsT} erefe kadeh kal drm a.|| idre-i askeriye, {OsT} 1. Askerlik ilerinin ynetimi. 2. A sker ynetim. || idre-i bey tiye, Ev ynetimi. || idre-i hussiye, zel idare. |j idre-i kelm etmek, Kurnazca sz sylemek; birinin ho una gidecek ekilde konumak; diplomat azyla konumak]] idre-i mahsusa, {OsT} 1. zel idare. 2. Eskiden "Devlet Vapur Iletm esi"ne verilen ad.\\ idre-i maslahat, {OsT} -* idareimaslahat.|| idre-i meruta, {OsT} B ir hkmdar bakanlndaki meclislerle salanan ynetim biimi]] idre-i mut laka, {OsT} Ynetimin bizzat hkmdar elinde bu lunmas biimi. || idre-i mlkiye, {OsT} Sivil yne tim.]] idre-i mstebide, {OsT} Sk ynetim; istib dat idaresi. || idre-i rfiye, {OsT} Sk ynetim; rf idare. || idre-i umflr, {OsT} 1. lerin grlmesi. 2. Ynetim bilgisi]] idaresini bilmek, Tutumlu bir ekilde yerine ve zam anna gre harcamada bu lunmak; ekonom ik davranmak. idare2, [Ar. devr > idare ojbl] (ida:re) {az} is. K k gaz veya ya lambas. [DS] S idare (kandili) lambas, Camsz, ak fitilli gaz veya y a ile y a nan, kk, az masrafl bir aydnlatma arac.|| ida re am dan, A rtk mum paralarnn yakld bir tr amdan. idarece, [idare-ce] (ida;rece) zf. 1. Ynetim tarafn dan. 2. Ynetime gre; ynetimle ilgili olarak.

M Mit Silili. 2 9 03
{OsT} Hayz hli ile biten iddet.|| iddet-i vefat, {OsT} Kocasnn lm zerine gereken iddet. iddia, [Ar. da'v > idd i' (iddia:) (OsT) is. 1. leri srlerek srarla savunulan, zerinde durulan dnce; sav. 2. Kendinde olmayan bir beceri ve yetenei varm gibi gsterme abas. 3. Syledi inde direnme; inat etme. 4. Ama; gaye; hedef. 0 iddia etmek, 1. B ir gr ileri srmek. 2. D iren mek; dediinde inat etmek. || iddiaya tutumak, Birbirinin kart iddiada bulunarak, kiminkinin doru kaca zerine bahse girmek; iddialamak. iddiac, [iddia-c] sf. 1. ddia eden. 2. Haksz bile olsa iddiasnda veya dediinde direnen; inat, iddiaclk, - [iddia-c-lk] is. 1. ddia etme durumu. 2. ddiasnda ve dediinde direnme durumu; inat lk. mal mlk sahibi olma,

DE

iddisar, [Ar. iddisr jlil] (iddisa:r) {OsT} is. ok iddiyan, [Ar. deyn > iddiyn o M ] (iddiya:n) {OsT}

is. Bor alma; borca girme; borlanma. id e1 [Lat. videre (grmek) > idea > Yun. eidea (gz , nne getirme) > Fr. ide] is.fel. 1. Eflatuna gre var olan her eyin ebed ve kusursuz rnei. 2. Uzay ve zaman tesinde, znenin dnda, kendili inden var olan, duyularla deil, yalnzca ruhen alglanabilen asl gereklik; dnce; fikir; kavram. ide2, [eT. yigde > ide] (i:de) {az} is. de. [DS] idea, [Yun. idea > Fr. ide] is. -* ide. ideal, -li [Fr. idal] sf. 1. Dnsel. 2. Bir eyin zihinde tasarlanan modeline uygun olan; mkem mel. 3. is. Gereklemesi mmkn olmamakla bir likte hep yalnzca gereklilik, yalnzca ulalmas iddia, [Ar. iddi' ^^-> 0 (iddian:) {OsT} sf. 1. ddia istenen ama olarak kalan ve insan duyular dnya snn stne ykselten klavuz ilke; rnek yarg ile ilgili. 2. Delilsiz ve tanksz, ls; lk; mefkre. 4. sf. Tasarlanabilen btn iddiaiyat, [Ar. iddi'iyt oLUol] (iddia.iya.t) {OsT} stn nitelikleri kendinde toplayan; mkemmel. 5. is. 1. ddia ile ilgili szler. 2. Delilsiz ve tanksz fel. Gerekte olmayp da tasarm biiminde yalnz szler. dncede var olan; yalnzca dnce ile kavranaiddialama, [iddia-la--ma] is. Karlkl iddiaya gir bilen ey. me durumu. idealist, [Fr. idaliste] sf. 1. Bir lky kendine iddialamak, [iddia-la--mak] ite, f. [-r] Karlkl klavuz edinmi olan; lkc; mefkreci. 2. Bir iddiaya girime; iddiaya tutumak, lkye zlemle ballk duyan; lkc. 3. Felsefe, iddial, [iddia-l] sf. 1. ddias olan. 2. Kendisine ok sanat ve edebiyatta idealizm retisine bal olan, gvenen. idealistlik, -i [idealist-lik] is. dealist olma durumu; lkclk. iddianame, [Ar. iddi' + Far. nme .ubliol] (iddia:na:me) {OsT} is. huk. Bir kam u davasnda son so idealize, [Fr. idaliser] sf. deal bir duruma getirilmi olan. 0 idealize etmek, deal bir gzellik ve y et ruturmann yaplabilmesi iin savcln yapt kinlik kazanm duruma getirm ek veya yle tasar inceleme ve n soruturma sonucuna gre elde et lamak. tii kantlar, iddia ettii hususlar iinde toplayan idealizm , [Fr. idalisme] is. 1. Bir lky kendine ve mahkem eye sunulan rapor; savca, klavuz edinme, ya da bir lkye zlem le balanma iddiasz, [iddia-sz] sf. H erhangi bir iddias olmayan, durumu; mefkrecilik. 2. fel. Varln, yalnz bu iddiaszlk, - [iddia-sz-lk] is. ddiasz olma duru varlk hakknda edindiimiz dnceden ibaret ol mu. duunu, dnceden bamsz bir gereklik bu iddifa, [Ar. iddifa *li:>l] (iddifa:) {OsT} is. Isnma. 0 lunmadn savunan reti. 3. deali arama, ideale iddif-i m a, {OsT} Suyun snmas.\\ iddif-i tam, ynelme. 4. Sanat ve edebiyatta gerekten daha {OsT} Yemein snmas. gzel bir ideali dile getirmeyi bekleyen ve amala yan reti. iddihal, [Ar. duhl > iddihl Jli-J] (iddiha.l) {OsT} idealletirm e, [ideal-le--tir-me] is. deal duruma is. Girme, dahil olma. getirme eylemi, iddihan1, [Ar. iddihn jUol] (iddiha.n) {OsT} is. G idealletirm ek, [ideal-le--tir-mek] gl. f. [-ir] deal zel koku srnme. durum a getirmek, iddihan2, [Ar. iddihn OU-jl] (iddiha:n) {OsT} is. D u idefiks, [Fr. ide + fixe] is. psikol. Sabit dnce; saplant; sabit fikir, man karma; ttme, iddihar, [Ar. zahire > iddihr jU-jI] (iddiha:r) {OsT} is. 1. Zahireyi, rn ktl zamanmda pahal sat mak iin toplayp saklama. 2. Toplama; biriktirme. 0 iddihar etmek, Toplayp biriktirmek. iddira, -a i [Ar. iddira yapma; aldatma. (iddira:) {OsT} is. Hile idegelmek, [et-mek > id-e+ gel-mek dUlS" ojjl] {OsT} gl. b. f. [-r] 1. Y apm akta olmak. 2. Yapmaya devam etmek, ideen, [ed-een ( Jol] {eAT} sf. -* edeen. idekakm ak, [it-mek + kak-mak] {az} gl. f. [-ar] teklemek ve hrpalamak. [DS]

DE

I M I C E S M 2094

idelemek, [it-ele-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Didimek, dmek. [DS] idemir, [ee+demir] {az/ is. Aa delmeye yara yan, ucu yass, 1.5 cm. eninde elik ara; iskarpela. [DS] identik, -i [Fr. identique] sf. zde, ideografi, [Fr. idographie] is. Dncenin, nesneyi gsteren iaretlerle belirtilmesi, ideografk, [Fr. idographique] sf. Dnceyi belir ten iaretlerle ilgili, ideogram, [Fr. idogramme] is. dbl. Bir dnceyi btnyle belirten ekli, ekil-kavram ilikisine dayanan kavram veya sesi belirtm ek iin kullan lan iaret; yaz, ideolog, -u [Fr. idologue] is. Bir retiye sistemli biimde balanan kii, ideologlar, [ideolog-lar] is. 1. Bir lkye bal olan kimseler. 2. fel. Fizik tesi her trl gr ortadan kaldrarak manevi bilimleri antropoloji ve psikolo jiye dayandrmaya alan Condillaca bal Tracy, Condorcet, Laplace, Lamarck gibi felsefeciler, ideoloji, [Fr. idologie (dnce bilimi)] is. 1. Siyasi ve toplumsal bir reti oluturan, bir partinin, bir sosyal snfn veya hkmetin hareketlerine yn veren dnce ve grler sistemi. 2. fel. Dnce yi ve dncenin kaynan incelemeyi amalayan ideologlarn sistemi, ideolojik, -i [Fr. idologique] sf. deolojiye daya nan; ideoloji ile ilgili, ideotip, [Lat. idem (ayn) + Yun. typos (rnek) > Fr. idotype] is. biy. rnek tiplerin bulunduu alan dnda bir yerden toplanp tip rnei ile karlat rlarak tehis edilen rnek, ider, [der] {eT} is. Eyer; at eyeri. [EUTS] ideridrmek, [id-er-i-dr-mek] {eT} gl. f. [-r] Birbirini takip ettirmek. [ tigsizler] iderlenmek, [id-er-le-n-mek dlo__,ju I] {eAT} dnl. f . [-r] -* ederlenmek. idermek, [id-er-mek] {eT} gl. f. [-r] Aramak; takip etmek; arkasn brakmamak; taklmak. [EUTS] [Gabain] idemek, [it-i-mek / it-e-mek] {az} ite, f. [-ir] ekimek; itimek; dmek. [DS] idfa, -a i [Ar. id (a3 *liil] (idifa:) {OsT} is. Isttrma. idfan, [Ar. defn > idfan jlb l] (idfa:n) {OsT} is. Gm me; defnetme, idgh, [Ar. id + Far. -gh ol? .up] (i:dg:h) {OsT} is. Bayram yaplan yer; bayram yeri, idgam, [Ar dem / dam > idm pli^l] (idga:m) {OsT} is. Arap telaffuzunda birbirine benzeyen art arda gelen iki harfi tek harfmi gibi deerlendirip edde ile okuma.

idganih, [idgam-l] sf. dgam olan. S 1 idgam h ko num ak, Kelimelerin syleniinde gerektiinden fa zla titizlik gstermek; ukalalk etmek; adal ko numak. idgeh, [Ar. d + Far. -gh j ^ ] (i:dgeh) {OsT} is. -* idgah. idhal, -li [Ar. duhul > idhl JU-ol] (idha:l) {OsT} is. 1. Dahil etme; ieri sokma. 2. thal, idtalat, [Ar. idhlt o ^ U o l] (idha:l:t) {OsT} is. -* ithalat. idhan, [Ar. duhn > idhn jU o l] (idha:n) {OsT} is. Duman karma; ttme, idhar, [Ar. idhr jU-il] (idha:r) {OsT} is. Hakir gr me; tahkir. idha, [Ar. dehet > idh jiU:>l] (idha.) {OsT} is. Korkutma; dehet verme. id i1, [id / izi] (idi:) {eT} is. 1. Sahip; efendi; bey. [ETY] [Gabain] [Tekin] [KB] 2. Tanr; Rab. [DLT] [KB] idi2, [id] (idi:) {eT} zf. 1. Olumsuzun kuvvetlendiri cisi; asla; hi; bsbtn. [EUTS] [Tekin] [Gabain] [ETY] 3. Herhangi. [EUTS] 4. Fevkalade; kesin ola rak. [EUTS] 5. Tam; tm ile; toptan. [EUTS] 5. Pek; ok.[KB] idi3, [Ar. di (i:di:) {OsT} sf. Bayram la ilgili; bayrama ait. idi, -ci [idi] (i:di){azf is. di edilmi at. [DS] idig, [et-mek > id-ig] {eT} is. Ss; bezek; ziynet. [EUTS] idii, [i-mek > i-dii / i-d / LS.-^.'] {eAT} S ba. Olduu. idiklemek, [it-ek-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] teklemek; tartaklamak. [DS] idikut, [in. -du-hu > dhut > dkkut > idikut] is. 1. Basml Trk halkndan alnm hkmdar unvan; Uygur kaanlarna verilen unvan. [EUTS] idil1, [Fr. idylle] is. ed. Kr yaam iinde ak konu sunu ileyen ksa iir. idil2, [eT. yd (koku) > idi-1 / idi-n?] (i:dil) {az} is. Bozuk yumurta. [DS] idilik, [id-lik] (ididik) {eT} is. Efendilik. [KB] idilm ek1 [et-mek > id-il-mek] {eT} dnl. f. [-iir] , Sslenmek; sslenilmek; donanmak. [EUTS] idilm ek2, [id-il-mek ?] {az} edil. f. [-ir] Tanmlan mak. [DS] idim 1, [et-mek > ed-im] {az} is. Yapm. [DS] idim2, [? idim] {az} is. Bozuk, biimsiz klk. [DS] idimek, [id-mek / evd-mek] {eT} gl. f. [-r] 1. Toplamak; derlemek; ymak; bir araya getirmek; biriktirmek. [EUTS] 2. Elde etmek. [EUTS]

O lu M

2095

DR

idim i, [eT. id-m ek > idi-mi] {az} sf. Gsterili. [DS] idin, [eT. yd (koku) > idi-1 / idi-n?] (i.din) {az} is. Bozuk yumurta. [DS] idinm ek, [et-mek > id-in-m ek dU-bl] {eAT} {az} dnl.f. [-r] -* edinmek. [DS] idiopati, [Fr. idiopathie] is. tp. Sebebi bilinm eyen ve baka bir hastalk sonucu olumayan hastalk; ka pan duygu, id ir, [? idir] {azf sf. nce. [DS] id irtm ek , [eT. edig (hazrlk) > edi-r-t-m ek / idi-r-tmek] {az} gl. f. [-ir] nek stn indirsin diye buzaya emiyormu gibi yaptrmak. [DS] idisiz, [ed-i / id- > id-I-siz] (idi:siz) {eT} sf. Sahipsiz; efendisiz. [ETY] id i1 [idi] {eT} is. 1. Kse; kap; bardak; kadeh; kap , kacak; anak mlek; kadeh, tas, bardak, tencere gibi her eit kap. [DLT] [Gabain] [EUTS]. 2. M al mlk. [DLT] 3. ki. [KB] S idi ayak, {eT} M utfak kap kaa. [EUTS]|| idi bitig, {eT} B ir tr szle me. [EUTS] idi2, [idi] (i:di){az} sf. 1. di. 2. is. Z ayf at. [DS] idi3, [? idi] {az} is. Armut. [DS] idii, [idi-i] {eT} is. arap; ikici. [KB] idilig, [idi-lig] {eT} sf. Kaba konulm u; kaptaki. idim ek, [it-i-mek] {az} ite, f. [-ir] Tartmak.
[DS]

idm ansz, [idman-sz] sf. 1. Beden hareketlerine alkanl olmayan; eviklii olmayan; ham; hamlam. 2. Bir ie, bir duruma henz alld ol mayan; acemi. id m e k 1 [id-mek] {eT} dnl.f. [-er] Kaybolmak; yit , mek. [EUTS] idm ek2, [et-mek / id-mek] {az} gl. f. [-er] Y ap mak; etmek. [DS] idol, -l [Lat idolum (biim) / Yun. eidolon (grn t) > Fr / ng. idole] is. Tapnlan ey; yalanc tanr. id ra , -a i [Ar. idr5 Ijal] (idra:) {OsT} is. 1. Bildir me. 2. Bildirilme, id rac , [Ar. dere > idrc !_pl] (idra:c) {OsT} is. 1. B klerek tom ar hline getirilmi kt; kt tomar. 2. Bir yazy dergi veya gazeteye koydurma. 3. fel. zel bir durumu genel bir kavram iinde grme; altlama. id ra k , -ki [Ar. derk (anlama) > idrk illjil] (idra:k) {OsT} is. 1. Ulama; varma. 2. A nlam a yetenei; akl erdirme; anlay. 3. psikol. nsann zeksnn verileri ile birletirmek zere nesnelere ait duyular yoluyla elde ettii yaln bilgiler; alg. 4. biy. D dnyann uyars ile oluan fiziksel duygunun zi hinsel yorumu, id ra k etm ek, 1. Be duyu vas tas ile darda olup bitenler hakknda bilgi edin mek; alglamak; anlamak; kavramak. 2. Erimek; ulamak.|| id r k -i d ak ik , {OsT} nce anlay; tam alg. id ra k t, [Ar. idrkt olS'ljil] (idra;ka;t) {OsT} is. Anlaylar; idrakler, id ra k , [Ar., idrki ^/bM ] (idra;ki;) {OsT} sf. drak ile ilgili. id rak iy e, [Ar. idrkiyye **1jJ] (idra;kiye) {OsT} is. Algclk. id ra k ti, [idrak-li] sf. Anlayl; akll, id rak siz, [idrak-siz] sf. Anlaysz; ahmak, id rak sizlik , -i [idrak-siz-lik] is. draksiz olm a du rumu; anlayszlk; ahmaklk, id r a r, [Ar. derr (aktma) > idrr jlj^l] (idra;r) {OsT} is. Bbreklerde kandan szlerek idrar yollar ile dar atlan vcut svs; sidik. S id r a r b o ru su , anat. reter.|| id r a r kesesi, anat. M esane.|| id r a r to rb a s, anat. Mesane. || id r a r yolu, anat. drarn dar atlmasn salayan organlarn tm; sidik y o lu .|| id r a r zo ru , tp. drar torbasnda biriken s vy dar atmada ekilen glk; ieme gl. id r a ra t, [Ar. derr > idrrt oljl_pl] (idra;ra;t) {OsT} is. Belirli zamanlarda, belirli yerlerden ve srekli olarak gelen gelirler; varidat ve tahsisat, id rig , [*idir-mek > id(i)r-ig / irig] {eT} is. Kat nesne.
[DLT]

idiye, [Ar. dyye

(i:di:ye) {OsT} is. 1. Bay

ramlk. 2. Bayram hediyesi; bayram larda verilen bahi. 3. ed. D ivan edebiyatnda airlerin padiah, vezir ve dier devlet adamlarna bayram larda sun duklar kasideler; vg iirleri, idiyo, [Lat. idiota > Fr. idiot] sf. Budala; dnyadan habersiz. idiz, [id-iz] {eT} sf. Y ce; yksek. [EUTS] [ tigsizler] [Gabain] S idiz dag, {eT} Yksek da. [EUTS] idlal, -li [Ar. dellet > idll J^jI] (idl:l) {OsT} is. Gsterme; iaret verme. S1 idll etm ek, Gster mek. idm ac, [Ar. dmc > idmc Lol] (idma:c) {OsT} is. Bir eyi baka bir eyin iine sokma; dahil etme, idm an, [Ar. idman jl o l] (idma:n) {OsT} is. 1. Beden gcn artrm ak iin yaplan alma; jimnastik; beden eitimi; spor. 2. mecaz. Herhangi bir durum veya eye kar alkanlk kazanm olma; alkan lk. S 1 id m an y ap m ak , Beden hareketleri yapmak. idm anc, [idman-c] is. 1. dm an yapan sporcu. 2. Beden eitimi retmeni, idm anl, [idman-l] sf. 1. Beden eitimi yaparak eviklik kazanm olan. 2. mecaz. Herhangi bir ey konusunda alkanlk kazanm olan.

DR

ie iiM M . mam olmak, i bitmek; hap yutmak]] ifade vek tr, biy. Kapsad yabanc genin ifade edilecei ekilde dzenlenmi DNA vektr. || ifade vermek, Bir olay hakknda grdn ve bildiini anlat mak; sorguya ekilmek]] ifde v istifde, {OsT} Anlatma ve yararlanma. ifade2, [? ifade] {az} is. Dokumada mekikle atlan ip; atk. [DS] ifadelendirme, [ifade-le-n-dir-me] is. Anlamlandr ma; ifadelendirmek eylemi, ifadelendirmek, [ifade-le-n-dir-mek] gl. f. [-ir] Bir ey anlatr duruma getirmek; anlamlandrmak, ifadeli, [ifade-li] (ifa:deli) sf. 1. Bir ey ifade eden; ifadesi olan; anlaml. 2. (M zik icracs iin) ald veya syledii mzie duygusunu da katm ola rak. ifadesiz, [ifade-siz] (ifa:desiz) sf. 1. Bir anlam ol mayan; hibir ey anlatmayan. 2. (Yz ve bak iin) donuk. ifad, [Ar. ifad / ifadiyye to lil / ^ilsl] (ifa:di:) {OsT} sf. fade ile ilgili, ifahe, [Ar. ifhe 4=-lsl] (ifa:he) {OsT} is. 1. Kaynatma. 2. Aktma. 3. Kan fkrma, ifakat, -ti [Ar. fevk > ifakat o ilil] (ifa:kat) {OsT} is. 1. Hastalktan kalkma; hastalktan kurtulma; iyi leme. 2. Hastalktan kurtulduktan sonra tamamen iyileinceye kadar geen zaman. 3. Sarholuktan veya baygnlktan kurtulma, aylma. 0 ifkatpezr, {OsT} (Hasta iin) iyilemesi miimkn]] ifkat-yb, {OsT} H astalktan kurtulan; iyileen. if a l, -li [Ar. fl > i f l JL*sl] (ifad) {OsT} is. dbl. A rapada geisiz fiilleri geili, geili fiilleri de ettirgen yapan kalp, ifate, [Ar. fevt > ifate ulil] (ifa. te) {OsT} is. 1. Elve rili bir durumdan veya zamandan gerei gibi yarar salayamama. 2. Zaman gerei gibi verimli kulla namama; zaman kaybetme. S ifte etmek, {OsT} Elden karmak; kaybetmek; karmak]] ifte-i fr sat, {OsT} Frsat karma.|| ifte-i vakt, {OsT} Za man gereksiz yere harcama. ifaza, [Ar. feyz > ifaza a-^UI] (ifa:za) {OsT} is. 1. Kab taacak biimde azna kadar doldurma. 2. Tap dklme; yaylma. 3. Bol bol verme. 4. Bil giyle aydnlatma; bilgi verme; aklama. S1 ifzabah, {OsT} Feyizlendiren; fe y iz aldran.|| ifza etmek, {OsT} Aydnlatmak; feyizlendirm ek. ifaze, [Ar. ifaze ojUl] (ifa:ze) {OsT} is. 1. Kurtulua eritirme. 2. Galip getirme. 3. Amaca ulatrma, ifcac, [Ar. ifcc j-U^I] (ifca:c) {OsT} is. Ku sesi; c vldama; ku tmesi. S ifcc- tuyr, {OsT} Kula rn cvlday.

idrik, [*idir-mek > id(i)r-ig / irig] {e l} is. -* irig. dris, [Ar. idris j~o.il] (idri:s) {OsT} z. is. Kendisine otuz sayfalk kitap indirildii kabul edilen, ilk defa elbise dikip giyen ve yaz yazan kimse olduu iin yazar ve terzilerin pri saylan, Allah adna K abilin kt oullar ile savatna inanlan, K uran- Kerim de ad geen peygamberlerden biri. S idris aac, bot. On metre kadar boylanabilen, beyaz iekli, dallar ve meyvesi ho kokulu, kerestesi gzel bir tr kiraz; mahlep; kokulu kiraz; erdirez, (Cerasus mahaleb / Prunus mahaleb)]] idris otu, bot. Bir tiir ayrk otu, (Andropogon). idii, [i-mek > i-d- jSj-ijl] zf. 1. Olduu anla m nda yalnzca ne id belirsiz" (kim olduu belirsiz) sznde geer. 2. {eAT} Olduu. ie, [iye] /e l} is. Bey; sahip. [EUTS] if, [if (yans.)\ is. Esinti ya da fleme anlatan kk. [Zlfkar] if-il ifil, f-ir-m ek, if-le-mek ifa, -a i [Ar. vefa > ifa f i i l ] (i:fa:) {OsT} is. 1. Yerine getirme; bir ii yapma. 2. deme. 3. hk. Borlanlan edimin yerine getirilmesiyle borcun sona ermesi. 0 ifa etmek, 1. Yerine getirmek. 2. Yapmak. 3. demek]j f-y vazfe, {OsT} Grevi yerine getirme. ifad, [Ar. fd il il ] (i.fa.d) {OsT} is. Birini eli ola rak gnderme, ifadat, [Ar. ifadt o b lil] (ifa:da;t) {OsT} is. fadeler. S ifdt- lzime, {OsT} Gerekli ifadeler. ifade1, [Ar. ifade (yararlanma) alil] (ifa:de) {OsT} is. 1. Ders verme. 2. Dncenin, duygunun sz, ha reket vb. ile belirtilmesi; anlatm. 3. Bir duyguyu belirten yz hareket ve grnlerinin tm. 4. Zi hinde tasarlanan bir konuyu yazl veya szl ola rak anlatma; syleyi, anlatm biimi; deyi. 5. hk. M ahkem elerde tank ya da sanklarn konu ile ilgili szl aklamalar. 6. fel. Ruhsal olaylarn dtan gzlenebilir davran ve anlatn ile yanstlmas durumu; insan ruhunun alglanabilecek biimde kendini da yanstmas. 7. biy. Bir gen tarafndan meydana getirilen karakterin belirginlik derecesi. 8. mat. Bilinen ve bilinmeyen byklklerle, bunlarn arasndaki bantlar harf ve cebirsel iaretlerle belirten kme. 9. argo. . S ifade etmek, 1. A n latmak. 2. mecaz. nem tamak; nemi olmak.|| ifade-i cebriye, {OsT} Zorla alm an ifade.\\ ifde-i meram, {OsT} 1. Derdini anlatma. 2. Kitaplardaki n 5 z. || ifde-i n-hond, {OsT} Honutsuzluk ifadesi]] ifade-i ifahiye, {OsT} Szl anlatm.|| ifde-i tahririye, {OsT} Yazl anlatm .\\ ifde-i zmniye, {OsT} st kapal anlatm]] ifadesini al mak, 1. Birini sorguya ekmek. 2. Grg tannn sylediklerini yazya geirmek. 3. argo. Halletmek; stesinden gelmek; hesabn grmek]] ifadesi ta

l H BC 1 2 1 1 2 9 07

FN

ifcar, [Ar. ifcar jLhI] ( ifc a :r ) {O sT} is. 1. Fecr za manna girme. 2. Bir kimseyi fitne olarak sayma. 3. Bir kim seye gnahkrlk ykleme, ifcas, [Ar. ifcs
(ifc a :s ) {O sT} is.

Uygunsuz, Bir

anlamsz ve yersiz eylerle bbrlenme, ifdah, [Ar. fadlh > ifdh ktl, ayb aklama, ifdal, -li [Ar. fadl > ifdl JUisI] ( ifd a :l) {O sT} is. L tu f ve ba. ifdoum, [if+tohum ?] {aa} is. Sonbaharda ekilen buday; gzlk. [DS] iffet, [Ar. iffet c^ip] {O sT} is. 1. Cinsel ilikide ahlak kurallarna ballk; namusluluk; temizlik; sililik; drstlk. 2. Cinsel iliki asndan yasaklara uyma durumu. 3. Namus, fi1 iffet aniz-zin, {O sT} B ir kimsenin hayat boyunca namuslu kalmas, yasa ve ahlak kurallarna aykr cinsel ilikide bulunmama s durumu.\\ iffet-fr, {O sT} Nam usluluk satan; namuslu olmad hlde namustan, namusluluktan sz eden; namusluluk taslayan. iffetli, [iffet-li] sf. ffetini koruyan; namuslu; sili; afif. iffetlu, [iffet-l j i ^ ] ( iffe tl :) {O sT} sf. 1. ffetli. 2. Eskiden bayanlara mektup yazarken kullanlan hi tap sz. iffetsiz, [iffet-siz] sf. Cinsel iliki asndan yasalara ve ahlak kurallarna uymayan; nam usunu korum a yan; iffetten yoksun olan; namussuz; silisiz, iffetsizlik, -i [iffet-siz-lik] is. Cinsel iliki asndan yasalara ve ahlak kurallarna uymama durumu; namusunu korumama; iffetten yoksun olma; na mussuzluk; silisizlik, ifgr, [Far. ifgr jl&l] (ifg:r) {OsT} sf. Yaral, ifhah, [Ar. ifhh Ljil] (ifha:h) {O sT} is. Aciz klma. ifham1 [Ar. fehm > ifhm , (ifha:m) {O sT} is. Bir
( ifd a .h ) {O sT} is.

ifildeme, [ifil-de-me] is. Hafife titreme, dalgalanma, ifildemek, [ifil (yans.) > ifl-de-mek] gsz. fi [-r] [d(i)-yor] 1. H afif hafif titremek; dalgalanmak. 2. rpermek. 3. {az} Souktan titremek. [DS] 4. {az} (Rzgr iin) hafif hafif esmek. [DS] ifrmek, [iif-r-mek] {az} g l.fi [-ir] flemek. [DS] ifitlemek, [evit-le-mek > ift-le-mek] {az} gl. fi. [] [-l(i)-yor] Semek. [DS] ifk, [Ar. iflc lI] {OsT} is. 1. Y alan syleyerek al datma. 2. Suu bir kimsenin stne atma; iftira. S ifk-i mbn, {OsT} Gz gre gre yalan syleme. ifkad, [Ar. ifkd iLSI] (ifka;d) {OsT} is. Kaybetme, ilkah, [Al', ifkh oLl] (ifka:h) {OsT} is. retme. ifkar, [Ar. fakr > ifkr jlisl] (ifka:r) {OsT} is. Y ok sullatrma. iflah, [Ar. felh > iflh M ifl:h) {OsT} is. 1. K ut sl] lu ve baarl olma. 2. Bir tehlikeden, g bir du rumdan veya hastalktan kurtulma; iyileme; onma. 0 iflah etmek, Kt bir durumdan veya hastalk tan kurtarmak; ondurmak, || iflahn kesmek, 1. Bir kimseyi ar derecede yorm ak; gsz brakmak; gcn yok etmek. 2. Bir daha dorulamayacak, diizelemeyecek ekilde byk zarar vermek.\\ iflah olmak, Kurtulmak; onmak.\\ iflah olmamak, 1. K urtulu yolu kalmamak; kurtuluu olmamak; a resiz kalmak. 2. Bir daha dzelememek; eski duru muna gelememek. iflas, [Ar. fels / fls (ake; para) > ifls (ifl:s) is. 1. (Mal, para, bilgi vb. iin) bitirme; tketme. 2. Borlarn deyemedii yarg kararyla tespit ve ilan olunan tccarn alacaklar yararna mal varl zerine konulan cebr icra yolu; batk. 3. mecaz. Yenilgiye urama; kendisinden bekleneni yerine getiremeyecei kesinlikle anlalm olma. 0 iflas anlamas, iflas durumuna dm bir i adamnn alacakllar ile yapt ve iflas kaldran bor de me anlamas; konkordato. |j iflas bayram ek mek, 1. (Tccar iin) batmak; iflas etmek. 2. (Kii iin) her eyini yitirmek.\\ iflas borusunu almak, 1. (Tccar iin) batmak; iflas etmek. 2. (Kii iin) her eyini yitirmek.\\ iflas etmek, 1. (Kurulu ve tccar iin) mahkeme karar ile sermayesini kay bettii aklanmak; batmak. 2. (Dnce, tez, iddia ve kimse iin) yenilgiye uramak; nemini ve dee rini kesin olarak kaybetmek. iflemek, [? if-le-mek] {az} gsz. fi [-] [-l(i)-yor] Delirmek. [DS] ifna, -ai [Ar. fens > ifna (ifna:) {OsT} is. 1. Yok etme; ortadan kaldrma. 2. Mal bo yere har cama; tketme. 0 ifna etmek, l. Ortadan kaldr mak; yo k etmek. 2. Tketmek]\ ifn-y beden, {OsT} Vcudu ortadan kaldrma; ldrme.\\ ifn-y ha

konu hakknda bilgi verme; bilgilendirme. S ifhm etmek, {O sT} Bilgi vermek; aydnlatmak; anlatmak. ifham2, [Ar. fuhm > ifhm pUsl] (ifha:m) {OsT} is. 1. Az atrmama; susturma. 2. Bir tartmada kar sndakini konuamaz duruma getirme; susturma, iflar, [Ar. fuhr > ifhr jU il] (ifha;r) {OsT} is. vme; ereflendirme; bakalarndan stn tutma, ifha, [Ar. fuh > ifl jiU jl] (ifha:) {O sT} is. Kt syleme; ahlakszca konuma, ifil, [ifil (yans.)] is. Serin ve kesik esen rzgrn durumu. 0 ifil ifil, ], (Rzgr ve kar iin) yava, kesintili ve h a fif bir ekilde. 2. Sa, giysi gibi eyle rin rzgrda dalgalanma biimi; efil efil. | ifil kur du, {az} Kendisini ilgilendirsin ilgilendirmesin her eye burnunu sokan kimse. [ D S ]

FR

i m

2098

yt, {OsT} mr yitirme.\\ ifna-y mal, {OsT} Mal s a r f etme. ifrac, [Ar. ifrc j-lj\ ] (ifra:c) {OsT} is. 1. Alma. 2. Ayrlma, ifrcl-bhire, {OsT} Vapurun iske leden ayrdmas; sahilden almas. ifrad, [Ar. ifrd il>1] (ifra:d) {OsT} is. 1. Ayrma. 2. T ek olarak syleme; mfret syleme. 3. Tek bana hacca gitme. ifra, [Ar. fera > ifra 1>1] (ifra:) {OsT} is. 1. M a denleri eriterek kalba dkme ilemi. 2. Bir eyi olduundan baka bir biime sokma; biimlendir me; ekillendirme. 3. biy. Boaltm; dklama. S ifra etmek, Biim vermek; ekillendirmek. ifrah, [Ar. ferah > ifrh ^IJ\] (ifi-ah) {OsT} is. Rahat ve huzura kavuturma; ferahlatma; memnun etme, ifram, [Ar. ifrm j> l>1]] (ifra:m) {OsT} is. 1. Doldur ma. 2. Doldurulma, ifrar, [Ar. frr > ifrr jlj\] (ifra:r) is. 1. Firar ettir me; karma; kamaya zorlama. 2. Karlma, ifra, [Ar. ifr Jil>1] (ifra;) {OsT} is. Deme; ser me; tefri etme, ifrat, [Ar. fart > ifrat i l >1] (ifra:t) {OsT} is. Bir ko nuda ar gitme; ileri gitme; snr ama; ly ama; ar davranma. S1 ifrata kamak, Ar dav ranmak; ileri gitmek. || ifrata vardrmak, B ir eyin lsn karmak.|| ifrat derecede, Ar lde.\\ ifrt- his, {OsT} Ar duygu.\\ ifrat- net, {OsT} A r neeli olma.\\ ifrat tefrit, {OsT} Birbirinden ayr ve uzak iki u. ifratkr, [Ar. ifrat + Far. kr {OsT} sf. A n davranan, ifratkrane, [Ar. ifrat + Far. krne ra:tk:ra:ne) {OsT} zf. Ar davranarak, ifraz, [Ar. ferz (ayrlma) > ifrz jlyl] (ifra:z) {OsT} y] (if(ifra.tk.r)

ifrinka, -a [Ar. ifrinka' ^ la y l] (ifrinka;) {OsT} is. Parm ak trdatma, ifrit, [Ar. ifrit (ifri. t) {OsT} is. 1. M asal ve ef sanelerde geen korkun ve kt bir cin. 2. K urana gre en gl cinlerden birinin veya en gl cinin ad. (Nemi S. ayet, 40) 3. Kt cinlere inananlara gre eytans, kt huylu ve kt cin. 4. mecaz. Ortal birbirine katan, fkeli kimse. S ifrit etmek, B irini ok fkelendirmek; ok kzdrmak. || ifrit gibi, {az} ok eski. [DS]|| ifrit kesil mek, ok fkelenmek; ok kzmak. || ifrit olmak, ok fkelenmek; ok kzmak; sinirlenmek. ifritleme, [ifrit-le--me] is. ok kzma; ifrit gibi olma. ifritlem ek, [ifrit-le--mek] gsz. f. [-ir] k kzmak; ifrit gibi olmak. ifriz, [Ar. ifriz y j \ ] (ifri:z) {OsT} is. Dam saa; sundurma. ifsad, [Ar. fesad > ifsd ^Lil] (ifsa;d) {OsT} is. -* ifsat. ifsadat, [Ar. ifsd > ifsdt o b U il] (ifsa;da:t) {OsT} is. Bozgunculuklar; bozmalar; fesatlar; ifsatlar, ifsadkr, [Ar. ifsd + Far. kr _>lSbLsl] (ifsa.dk.r) {OsT} sf. -* ifsatkr. ifsah 1, [Ar. fe s h > ifsh j-L jl] (ifsa;h) {OsT} is. 1. Unutma; akldan karma. 2. hmal etme. ifsah2, [Ar. fsht > ifsh L jl] (ifsa;h) {OsT} is. Ge ni bir hle getirme; geniletme; ama. ifsah3, [Ar. fehet > ifh j-Uail] (ifsa;h) {OsT} is. Ak, anlalr ve dzgn bir biimde anlatma; dile getirme. ifam, [Ar. ifm fl^sl] (ifsdm) {OsT} is. 1. Yam ur dan som a havann amas. 2. Sona erme; tkenme; bitme. 3. Hastann atei dme,

is. 1. Toplu bir btnden baz paralar ayrma. 2. huk. Bir arazinin blnmesi, parsellere ayrlmas. ifsat, -d [Ar. fesd > ifsd jL il] (ifsa;t) {OsT} is. 1. Ortal kartrma; dzeni bozma; kartrma; fesat 3. biy. Baz bitkilerin z suyu veya salgs. 6> ifraz karma. 2. Kargaa; anari, etmek, 1. B ir araziyi blmek; parsellere ayrmak. 2. biy. Salglamak. 3. Baz bitkilerin z suyunu ve ifsat, [ifsat-] (ifsat) is. Bozguncu; kargaa y a esansn dam tm aya da silona yoluyla karmak. karan; kartran; ifsatkr. ifrazat, [Ar. ifrzt oljlyl] (ifra;za;t) {OsT} is. V ifsatkr, [Ar. ifsat + Far. kr jlS":.Ljl] (ifsa;tk;r) cuttan kan kan, irin, ter gibi salglar, ifrzt- cildiye, {OsT} Vcuttan cilt araclyla atlan sal glar. || ifrzt- dhiliye guddeleri, {OsT} salg bezleri.|| ifrzt-i dime, {OsT} Vcuttan her za m an kan salglar.|| ifrzt- munkat, {OsT} T krk ve mide salglar gibi gerektii zam an kar lan vcut salglar. ifrazciyan, [Ar. ifrz + T. -ci + Far. -n oL=rjl>1] (ifra:zciya;n) {OsT} is. mparatorluk dneminde darp hanede sikke kesenlere verilen ad. {OsT} is. fsat. ifa, -a i [Ar. fa > ifa5 * liil] (ifa;) {OsT} is. Gizli bir eyi aa karma, ortaya dkme, yayma. S ifa etmek, Gizli eyleri aa vurmak; yaymak; duyurmak. || if-y rz, {OsT} B ir gizlilii aa vurma. ifaat, [Ar. if5 > ift o T liil] (ifa.a.t) {OsT} is. Gizli eyleri ortala yaymak, duyurmak iin yap lan aklamalar.

o in iiitfS M

2 9 09

FT

ifta, -ai [Ar. fetva > ifta *UI] (ifta:) {OsT} is. 1. Fetva verme. 2. eyhlislamn bir konuyu K u ran hkmlerine gre zme kavuturmas, iftah, [Ar. feth (ama) > ifth Kapal bir eyi ama, iftal, -li [Far. iftl Jbil] (ifta:l) {OsT} is. 1. Yark; yr tk. 2. Dank, iftam, [Ar. iftm ^ILSI] (ifta:m) {OsT} is. Memeden, stten kesme. iftan, [Ar. fitne > iftn obsl] (ifta:n) {OsT} is. 1. Fit neye yneltme. 2. Ayartma; azdrma, iftar, [Ar. ftr > iftar jUasI] (ifta r) {OsT} is. 1. Oru lunun orucunu amas, bir ey yemesi, imesi; oru ama. 2. Ramazan akam lan oru amak iin veri len yemek. S iftar etmek, Oru amak.\\ iftar sof ras, Ramazanda akam ezam okunduktan sonra oru am ak iin hazrlanan akam yemei. || iftar topu, ftar vaktinin geldiini bildirmek iin ram a zanda akam ezam srasnda atlan top.|| iftar vak ti, Oru ama vakti olan akam ezannn okunma zaman. || iftar yemei, Ramazanda akam ezan okunduktan sonra oru am ak iin hazrlanan ak am yemei. iftariye, [Ar. iftariye ^jllasl] (ifta:riye) {OsT} is. 1. Oru amak iin ramazan akamlar yemekten nce verilen erez veya tatl tr eyler. 2. Saray ve ko naklarda eskiden iftar yemeklerinden sonra verilen bahi. iftarlk, - [iftar-lk] is. ftar iin hazrlanm yiye cek, iecek. ifteri, [Yun. phteri] {az} is. 1. Erelti otu. 2. Kk yirmi cm. yksekliinde yeil ot kmeleri. [DS] iftermek, [il-(i)t-e-mek / if-(i)t-er-mek] {az} gl. f . [-ir] tmek; kakmak. [DS] iftial1 -li [Ar. fiil > ifti'l JU al] (iftia.T) {OsT} is. 1. , sahibi olma; i edinme. 2. Arap dilbilgisi kuralla rna gre dnl fiil yapan m astar kalb. iftial2, -li [Ar. iftil JUal] (iftia.T) {OsT} is. Fala bakma; fal tutma, iftica, -ai [Ar. iftic ^U^sl] (iftica:) {OsT} is. Ans zn oluverme. iftidah, [Ar. iftidh (iftidah) {OsT} is. Bir ktl, bir ayb aa vurma, iftiham , [Ar. iftihm fl&al] (iftiha:m) {OsT} is. An lama; kavrama, iftihar, [Ar. fahr (vme) > iftihar j ^ il] (iftih a r) {OsT} is. Kvan duyma; nme; gs kabarma. fi1 iftihara gemek, Okuldaki baar ve davran lar sebebiyle rnek ve stn renci seilmek.\\ iftihar etmek, vnmek; kvan duymak; gs bil] (ifta:h) (OsT) is.

kabarmak.\\ iftihar listesi, Okullarda baarl rencilerin isimlerinin yazl olduu e r e f listesi. iftihariyat, [Ar. iftihriyt oU_,U^I] (iftiha:riya:t) {OsT} is. vmek amacyla sylenen szler, iftihas, [Ar. iftih ^ U ^ l ] (iftiha:s) {OsT} is. 1. G er ei dikkatle aratrma. 2. (Gerek iin) dikkatle aratrlma. iftikad, [Ar. iftikd :>lial] (iftika.d) {OsT} is. 1. A ra yp sorma. 2. Aranp sorulma, iftikk, [Ar. feklc (kurtarma) > iftikk ilLS^sl] (iftika:k) {OsT} is. Rehin durum unda kalm b ir insan kurtarma; rehini kaldrma, iftikl, -li [Ar. iftikl Jl&al] (iftika.T) {OsT} is. Bir ite ok emek harcama; ok alma, iftikar, [Ar. fakr > iftikr jUal] (iftika:r) {OsT} is. 1. Yoksulluunu belli etme. 2. ok ihtiya duyma. 3. mecaz. A lak gnlllk, iftikr, [Ar. iftikri lJjIS^sI] (iftika:ri:) {OsT} sf. 1. Dnce ile ilgili. 2. Dnce ve tasarm da bulu nan. iftikriye, [Ar. iftikriyye (iftika:riye)v is. lkclk; idealizm. & iftikriye-i tarihiye, {OsT} Tarih lkclk. iftikriyet, [Ar. iftikriyyet ojjLS^I] (iftika:riyet) {OsT} is. Dncellik, iftilal, -li [Ar. iftill J^bsl] (iftil.l) {OsT} is. 1. B klme. 2. (Asker iin) savatan ylma, iftinan, [Ar. iftinn jb a l] (iftin.n) {OsT} is. Dn meden, birbirini tutmaz szler syleme, iftinmek, [if (yans.) > if-(i)t-in-mek / dift-in-mek ?] {az} dnl. f. [-ir] 1. B ir ile urayor gibi g rnmek; oyalanmak. 2. armak. [DS] iftira, -a i [Ar. iftira *1^1] (iftira:) {OsT} is. 1. K a stl ve aslsz su ykleme; kara alma, bhtan. 2. huk. B ir kimsenin, baka biri hakknda, susuz ol masna ramen ona bir su ykleyerek ya da y a landan su delilleri uydurarak yarg veya yasal ko vuturma yapacak bir makama ikyette bulunm a s. 0 iftira (atmak) etmek, Bir suu, susuz birinin zerine atmak; kara almak; kara srmek. || iftira ya uramak, Kastl ve aslsz su yklenmek. iftiraat, [Ar. iftirt oTljal] (iftira:a:t) {OsT} is. A sl olmayan sular ykleme; iftira etmeler, iftirac, [iftira-c] (iftira:c) sf. Kastl olarak birine su ykleyen kimse; iftira eden; kara alan; m fte ri. iftiraclk, - [iftira-c-lk] (iftira:clk) is. ftirac ol m a durumu. iftirak, [Ar. fark > iftirk Jljl] (iftira:k) {OsT} is. 1.

FT

t E S M

B ir yerden veya birinden ayrlma. 2. Ayrlk; hic ran. 3. Dalp perian olma. 0 iftirak etmek, A y rlmak. iftiras, [Ar. fers (yrtma) > iftirs (iftira:s) {OsT} is. 1. (Yrtc hayvan iin) avn yakalayp paralama. 2. Zorla yere ykma, iftiraz, [Ar. farz > iftirz Farz klma; gerekli sayma, iftisad, [Ar. iftid iUoal] (iftisa:d {OsT}) is. Kan alma. iftisal, -Ii [Ar. fal (ara) > iftil JL ^sl] (iftisad) {OsT} is. 1. ocuu stten kesme; mem eden ayr ma. 2. (Bitkiler iin) fdeyi kkyle tavadan skp baka bir yere dikme; artma, iftitah, [Ar. feth > iftith j-Lal] (iftita:h) {OsT} is. 1. Kapal bir eyi ama. 2. Bir ehri veya kaleyi alma; zapt etme. 3. B ir eyin balangc; balama. 0 iftith- kelm, {OsT} Szn balangc; bir konu dan sz ama.|[ iftith tekbiri, {OsT} N amaza ba larken getirilen ilk tekbir; balama tekbiri. iftitah, [Ar. iftith ^ - ^ 1 ] (iftita:hi:) {OsT} sf. 1. A m a ile ilgili. 2. Alma ile ilgili. 3. Balama ile ilgili. iftitan, [Ar. fitne > iftitn j t ^ l ] (iftita:n) {OsT} is. 1. Fitneye uratma. 2. Ayartma, iftiyal, -li [Ar. fal > iftiyl JLxs'] (iftiyad) {OsT} is. Fal tutma. iftizah, [Ar. fezahat > iftizh Lial] (iftiza:h) {OsT} is. 1. Bir kimseyi aalk, kk duruma drme; rezil etme. 2. Bir eyi ufalayarak kk paralar hline getirme. iftizaz, [Ar. iftizz ^ ilv iil] (iftiza:z) {OsT} is. 1. Kzl giderme; bozma. 2. huk. Dul kadnn evle nebilmesi iin gerekli olan ay on gnlk sreyi doldurmas. ifzah, [Ar. fezhat > ifzh j-LisI] (ifza:h) {OsT} is. B irinin kt eylemini veya aybn ak etmek, du yurmak. ifzal, -Ii [Ar. fazl > ifzl JU=sl] (ifzad) {OsT} is. Ba lama ve ltufta bulunma. -ig, [- / -ig / -u / -g] {eAT} ek. e. -* -lg. ig1 [ig / i (yans.)] is. Zorlukla solumay, eziyet , ekmeyi ve bu srada kan inlemeyi anlatan kk. [Zlfkar] ig-in-mek ig2, [ig / ik / yig / yik] {eT} is. . [DLT] ig3, [di / iy / ig] {eT} is. Sahip. [EUTS] ig4, [g] (i:g) {eT} is. Hastalk; illet; maraz. [DLT] [Gabain] [EUTS] [KJ3] S ig agrg, {eT} Hastalk. [EUTS]|| ig kigen, {eT} Bir hastalk. [EUTS] (iftira:z) {OsT} is.

igan, [iki+an (ek) > igan ?] {az} is. ki atall yaba. [DS] igamak, [iga--mak / iye--mek] {az} ite, f. [-ir] Yarmak. [DS] igil, [ig-il] {eT} sf. Hasta; hastalkl. [DLT] igdem ek, [ig-de-mek] (igde:mek) {eT} gl. f. [-r] H ilekrlk etmek; dolandrmak. [EUTS] igdey, [ig-de-yti] {eT} is. Al; hile. [EUTS] igdile, [ig-id-mek > igdi-le] {eT} is. la olarak kulla nlan bir ey. [EUTS] igdilem ek, [igdi-le-mek] {eT} gl. f. [-r] Beslemek. [KB] igdilenm ek, [ig-id-mek > ig(i)di-le-n-mek] {eT} dnl. f. [-r] 1. yice beslenilmek. 2. gl. f i zen gstermek. [EUTS] igdilm ek, [ig-id-mek > ig(i)d-il-mek] {eT} edil. fi. [r] 1. Beslenmek, yem ek verilmek. [DTL] 2. Ter biye edilmek; eitilmek. [DLT] i d i1, [igid-mek > ig(i)d-i] {eT} is. 1. Ksrlatrl m at. 2. Damzlk at. 3. Melez, i d i', [g-de > idi] {eT} is. Ana bir kardeler. [KB] idii, [igdi-i] {eT} is. A t yetitiricisi. [KB] igdk, [igid-mek > ig(i)d-k] {eT} is. Stten yaplan peynir, yourt gibi yiyecekler. [DLT] igdlemek, [ig-id-mek > igd-le-mek ] {eT} gl. fi. [r] 1. Beslemek; zen vermek; zenmek; itina ve dikkat etmek; ilgilenmek. [EUTS] 2. (Hasta ve o cuk iin) bakmak. [Gabain] 3. Uzatmak. [EUTS] ige, [ige] {eT} is. 1. Sahip; bey. [EUTS] [Gabain] 2. mecaz. Peri; ruh. [EUTS] S yir sub igesi, Yer ve su perisi; ye r tanrs. [EUTS] igei, [Mo. egei] is. Byk kz karde; abla. [Nevy] igem ek1 [ege-mek] {eT} gl. f i [-r] Eelemek; gcr , datmak. [DLT] igem ek2, [ige-mek] {eT} gsz. fi. [-r] nat etmek. [DLT] igen, [igen / ien j&.l / jS-!] {eAT'} zfi. ok; pek fazla; daha ziyade. igenmek, [ig-mek > ige-n-mek] {eT} dnl. fi. [-iir] 1. Benimsemek. 2. (Ksrak iin) gebe kalmak; amlamak. 3. Harnlamak; 4. ekinmek. [DLT] igermek, [ige-r-mek / idermek] {eT} gl. fi [-iir] 1. Takip etmek; birinin, bir eyin arkasndan yr mek. 2. Dnmek; dndrmek. [Nevy] igem ek1, [ege-mek > ege--mek] {eT} ite, fi. [-r] 1. Eelem ekte birbirine yardm etmek; birlikte ee lemek. 2. arpmak; boumak; srmak. [DLT] igemek2, [ige-mek > ige--melc] {eT} dnl. fi [-r] 1. A rka olmak. 2. Gvenmek. [DLT] igez, [eT. g (hastalk) > ig-ez / eg-ez] {az} sf. Has talkl; zayf; clz. igez igez, {az} A r ar; yava yava. [DS]

i h

a r a .

2101

igeze, [e T g (hastalk) > ig-ez-e] {az} is. Hastalk sonras toparlanm a devri; nekahat. [DS] igi, [eT. edg > iyi / igi] {az} is. yi. [DS] igid 1 [ig-id] {eT} sf. 1. Yanl; hata. [ETY] [Gabain] 2. , Yalan, gerek d. [Tekin] [EUTS] [ETY] 3. Yalanc; hilekr. [EUTS] S igid nom, Uydurma kanun. [EUTS] igid2, [ig-id] {eT} sf. Yiit; delikanl; {az} (ayn). [DS] [EUTS] igidemek, [igid-e-mek] {eT} gl. f. [-r] Yalan syle mek. igidgen, [igid-gen] {eT} sf. 1. Yetitiren. 2. Tanr, igidgi, [igid-g-i] {eT} is. Bakc; yetitirici, igidilmek, [igid-il-mek] {eT} edil. f. [-r] Beslen mek; yedirilmek, igidmek, [igid-mek] {eT} gl. f. [-r] 1. Beslemek; doyurmak; bytmek; yetitirm ek; bakmak. [EUTS] [ETY] [Gabain] [Tekin] 2. zen gstermek; itina gs termek. [EUTS] 3. Dorultmak. [ETY] S igidmi kaan, {eT} Doyurmu hakan. igidsiz, [igid-siz] {eT} sf. Yalansz; yalan syleme yen. igik, [ig-ik / eng-ek] {eT} ene kemii. [Nevy] gil' [ig / gil] {eT} zf. ok. [ETY] gi2, [igil] {eT} sf. 1. Baya; genel. 2. Dnya ile ilgili; dnyevi. [EUTS] [Gabain] igil3, [igil] {eT} sf. Yavuklu; nianl; adakl. [EUTS] iginmek, [ig (yans.) > ig-in-mek] {az} dnl. f i [-ir] Bir yazy iyi okuyamamak. [DS] igirmek, [ig-ir-mek] {eT} gl. f. [-r] Dndrmek; eirmek. [Nevy] igirmi, [eT. yigirmi] {az} is. Yirmi. [DS] igi, [ige-mek > ig] (igi:) {eT} sf. 1. (A t veya her hangi bir yk ve binek hayvan iin) inatlaan; e kien; ztlaan. 2. Dman olan, igit, [ig-id] {eT} sf. -* igid. igitilmek, [igid-il-mek] {eT} -* igidilmek. [EUTS] iglelm ek, [ig-le-mek > ig-le-l-mek] {eT} dnl. fi [iir] Hastalanmak. [DLT] iglemek, [g (hasta) > ig-le-mek] (igle:mek) {eT} gsz. fi. [-r] Hasta olmak; sayrlanmak. [DLT] [EUTS] iglenm ek1, [eg-le-n-mek] {eT} dnl. fi. [-iir] Durak lamak; oturmak; yerlemek; vakit geirmek; oya lanmak; elenmek. [Nevy] iglenmek% [ig-le-mek > igle-n-mek] {eT} dnl. fi. [r] Hastalanmak, iglemek, [ig-le-mek > ig-le--mek] {eT} dnl. fi. [r] Hastalanmak. [DLT] igletmek, [ig-le-mek > ig-le-t-mek] {eT} gl. fi. [-iir] Hasta etmek; hastala sebep olmak; hastalk yap mak. [DLT]

igli, [g > ig-lig] {eT} sf. Sayr; hasta; hastalkl. [EUTS] iglig, [g > ig-lig] {eT} sf. Hastalkl. [DLT] [Gabain] ilik, [g (hasta) > ig-lik] {eT} is. Hastalk, iglu, [Eskimo d. iglu > ng. igloo] is. Eskimolarn buzdan yapt ev. -igme, [-ma / -igm /-gm / -uma / -ma / -m] {eT} yap. e. Eyleyici ad olarak bir ii eden, yapan anlam tayan sfat fiiller yapan ek. ine, [ine] (ine:) {eT} is. ne; ibre. irenm ek1 [ig-re-n-mek / g-ra-n-mak / mg-ra-n, mak / ing-re-n-mek] {eT} dnl. fi [-r] Alamak; dertli olarak gizli gizli alamak; inlemek. [Nevy] irenm ek2, [ylg (i) > yig-re-n-mek] {eT} dnl, [r] Tiksinmek; irenmek, igsiz, [g (hastalk) > ig-siz] {eT} sf. Salam; hastalk sz; illetsiz. [EUTS] [Gabain] igsizlik, [g (hastalk) > ig-siz-lik] {eT} is. Vcut sa l; shhat. [KB] igttilemek, [ikt-le-mek] {eT} gl. fi [r] 1. Beslemek; zen vermek; zenmek; itina ve dikkat etmek; ilgi lenmek. [EUTS] 2. Uzatmak. [EUTS] iguana, [sp. iguao] is. zool. guanagillerden, Kuzey A m erikann tropikal blgelerinde yaayan, iki metreye kadar boylar olan, srt dikenli kntl, vcudu pullu byk bir srngen; Hint kertenkele si, (iguana tuberculara). iguanagiller, [iguana-gil-ler] is. zool. Srngenler snfndan, Amerikann scak blgelerine zg, oy nak gz kapakl, kaba dilli, yz kadar tr bulu nan kertenkeleler familyas, (Iguanidae). i') [ig / i (yans.)] is. Zorlukla solumay, eziyet ek meyi ve bu srada kan inlemeyi anlatan kk. [Zlfkar] i-in-mek i2, [i (yans.)] is. Ar ve szdan dolay inlemeyi anlatan kk. [Zlfkar] i-il iil, i-i-le-mek, i-lemek i3, [eT. yig / yik / ik > i] is. 1. {OsT} Eksen; mihver; kutup. 2. Y n veya pamuktan iplik eirmek iin kullanlan, ortas ikin, bir ucu bir yere taklmas iin engelli ara; eirmen; kirmen. 3. {az} is. A raba okunun ekseni. [DS] 4. {az} Dingilin teker leklere geen ksm. [DS] 5. {az} Deirmen tann ortasnda bulunan ve yukar taa geen mil. [DS] 6. {az} Su dolaplarnn ortasnda bulunan kaln aa. [DS] 7. {az} krklarda ipliklerin sarld demir tel. [DS] 8. {az} Dokuma tezghlarnda kalemleri sarmak iin kullanlan demir mil. [DS] 9. {az} a tlarda eit aralklarla ve birbirlerine paralel olarak konulan aalar. [DS] 10. biy. M itoz blnmenin ilk evresinde, hcrenin ilk iki kutbunda bulunan santrozomlar arasnda gerili telsi demet; i iplik. 11. tekst. Bkm makinelerinde bobinleri ve masu ralar takm aya yarayan metal ubuk. 0 i aac, bot. Asya nn dalk blgelerinde yetien, sivri ve

d E IlR r t S M lltr H J C

2102

kart yaprakl, kerestesi makbul, kmr ile kara kalem resim yaplan kk bir aa, (Evorymus),\\ i burnu, {az} Bklm ekte olan ipliin bozuk ve kvrk yerleri. [DS]|| de de var, krkta da. Su un tek yanl olmadn ifade eden sz. |] i iplik, biy. M itoz blnme srasnda oluan i eklindeki telsi uzant. || i kalnts, biy. Hayvan hcrelerinde, stoplazm a blnmesinin son safhalarna doru b lnme dzleminde grlen i ipliklerinin kalntlar olduu dnlen youn yap. i4, [eT. g / i dl.l / ili] is. 1. {OsT} Verem hastal; ince ar. 2. {az} Hastalk; dert, ia, [eT. aa / ia] {az} is. Aa yukar be k tn lik uzaklk ls; fersah. [DS] ial, -li [Ar. Il JUo.l] (i:a:l) {OsT} is. 1. ok uzaa gitme. 2. A cele olarak birini bir yere sokma, iare, [Ar. gayret > ire ojlil] (ia:re) {OsT} is. 1. Tevik etme. 2. Yama amacyla gece baskn d zenleme. 3. Yama; apul, iase, [Ar. i s e ^ lpl] (ia:se) {OsT} is. Yardm etme, iaza, [Ar. iza it li l] (ia:za) {OsT} is. 1. Darltma. 2. Kzdrma. ibirar, [Ar. ubr > ibirar jlj^ l] (ibira:r) {OsT} is. 1. Tozlanma. 2. Krlma; gcenme, ibirar, [Ar. gubr > ibirar] (ibira:r) {OsT} is. 1. zeri toz olma; stne toz konma; tozlanma. 2. mecaz. Birinden beklenilen davran gremeyince krlma; gcenme, ici, [i-ci] is. 1. yapan veya satan kimse. 2. D o kum a fabrikalarnda ilere bobin veya masura tak m akla grevli ii. icik1, -i [i-cik] is. 1. Kk i. 2. zool. rmcek lerde, a bezlerinin ucunda bulunan ve ipein ge mesini salayan kk knt. 3. {az} Y n eir m ekte kullanlan iin altna konulan tabla. [DS] icik2, -i [i-cik] {az} is. bot. aac. [DS] ide, [eT. yigde / yikde > ide] is. bot. 1. degiller fam ilyasnn rnek tipi olup nemli ve kumsal yer lerde yetien kuruni renkli, dar, uzun yaprakl sar er dii iekli bir aak, (Elaeagnus angustifoluia). 2. Bu bitkinin sar veya krmzms kabuk lu, zeytin byklnde, sert ekirdekli, beyaz un lu, ekimsi meyvesi. 0 ide bildii, {az} denin meyvesi. [DS] idegiller, [ide-gil-ler] is. bot. rnei ide olan iki eneklilerden ounluu sar iekli sabit yaprakl bitkiler familyas, (Elaeagnaceae). ideli, [ide-li] sf. desi olan; ide bulunan. 0 ideli gelin, fo l k orum yresinde yalnz kadnlar tarafndan oynanan bir trkl halay oyunu. idemir, [ee+demir] {az} is. M arangozlukta aa delm ek iin kullanlan elik ara. [DS] idemiri, [ee+demir-i] {az} is. -* idemir. [DS]

idi, -ci [eT. idi] {az} sf. 1. di. 2. Erkek at. [DS] idin, [eT. yd (koku) > idi-1 / idi-n?] {az} is. Bo zuk yumurta; clk. [DS] 0 idin olm ak, (Yumurta iin) bozulmak; clk olmak. idir1 [eT. ig (hastalk) > i-(i)t-ir] {az} sf. 1. Za , yf; clz. 2. Hastalkl. [DS] idir2, [? idir] {az} is. bot. Hnnap. [DS] idir3, [i-(i)t-ir] {az} sf. Byk. [DS] idi1, [eT. igid-m ek (beslemek) > ig(i)d-i / idi (besleme)] sf. (Erkek hayvan iin) rem e ilemleri ni gerekletirmesine engel olmak iin erkeklik bezleri karlm; enenmi. 0 idi etmek, H ay vanlarda reme organlarndan birini karmak veya krletmek.\\ idi yourt, Kayma alnm stten yaplan yourt. idi, [i-id-i ?] {az} is. B ir tr kk armut. [DS] iecen, [e-mek > i-ecen] {az} is. bot. Y apraklan y u laf yaprana benzeyen bir tr ot. [DS] ie, [Mo. igei] is. Kz. ief, [eT. eyeg > e ef / i ef ?] {az} is. Eef. [DS] ielemek, [ee-le-mek] {az} is. gl. f. [-r] [-l(i)yo r] Eelemek. [DS] ien1, [igen / ien jSI / jS-!] {eAT} {OsT} zf. -* igen. 0 ien kat, {eAT} P ek ok; ok fazla. ien2, [Ar. ayan (gzler)] {az} is. Yakn arkada. [DS] iende, [igen / iende o -^ .l / o-i^l] {eAT} zf. -* igen. ie, [e-e / e-i / e-i > ie] {az} is. Kk apa. [DS] ieik, [eT. ige--m ek > i-e-ik] {az} is. 1. Kar lama; msabaka; yar. 2. Savsaklama. 3. sf. Bir ii zerinden atan; savsaklayan. [DS] iemek, [eT. ige--m ek > i-e-mek] {az} dnl. f . [-ir] 1. natlamak; zt gitmek; aksilik etmek. 2. ite, f. M nakaa etmek; tartmak. [DS] iez1 [eT. g (hastalk) > i-ez] {az} sf. 1. Zayf; , clz. 2. Hastalkl. [DS] iez2, [eT. uyaz > vez] {az} is. vez. [DS] ieze, [eT. g (hastalk) > i-ez-e] {azj sf. M zmin hastalkl. [DS] ifal, -li [Ar. gaflet > ifal J litl] (ifa:l) {OsT} is. 1. Kandrma; aldatma. 2. B ir kadn veya kz kandra rak yasak cinsel ilikiye yneltme; batan karma. 3. mecaz. Birini kandrarak sonradan pimanlk duyaca bir ii yaptrma. 0 ifal etmek, 1. Bir kadn kandrarak norm al hlde iken yapmayaca ya sak ilikiye sokmak; kandrmak; batan kar mak; aldatmak. 2. mecaz. Ayartmak. ifalat, -t [Ar. iflt o'ill-l] (ifa:l:t) {OsT} is. Kandrmalar; aldatmalar; ifal etmeler.

I H B 1 M I .2 1 0 3

ifal, [Ar. ifali

I] (ifa:li:) {OsTj sf. Kandrm a

ile ilgili; aldatmaya dayanan, ifaliyat, [Ar. ifaliyt oU U pI] (ifa:liya:t) {OsTj is. Kandrm ak amacyla sylenen szler, ifaliye, [Ar. ifaliye 4JU ] (ifa:liye) {OsTj is. Kan drma ile ilgili; aldatmaya dayanan, ifalkrane, [Ar. ifal + Far. -krne (ifa:lk:ra: ne) {OsT} zf. K andrm acya yakacak biimde; aldatrcasna. ii, [? ii] {az} is. Bal gibi ok tatl olan eyler. [DS] ii, -ci [e-mek > e-i / e-i / i-i] {az} is. Hamur teknesini kazm aya yarayan ara. [DS] iil, [i (yans.) > i-il] {az} is. Ar ve szdan dolay inlemeyi anlatan yansmal gvde. S iil zarl etmek, {az} Ahlayp oflamak. [DS] iilce1 [e-mek > e-il-ce / i-il-ce] {az} is. Arpa , baana benzer bir ot. [DS] iilce2, [e-mek > e-il-ce / i-il-ce / i-il-cen] {az} is. Y azn eeklerin burnuna kaan kk bir sinek. [DS] iilcen1, [e-mek > e-il-cen / i-il-cen] {az} is. Bir tr ot tohumu. [DS] iilcen2, [e-mek > e-il-ce / i-il-ce / i-il-cen] {az} is. -* iilce2. [DS] iilem ek1, [i (yans.) > i-i-le-mek] {az} gsz. fi [r] [-l(i)-yor] (Tosun iin) brmek. [DS] iilem ek2, [eT. g (hastalk) > i-i-le-mek] {az} gsz. f i fi-er] fi-l(i)-yor] 1. Zayf, clz kalmak; geliememek. 2. (Aa iin) meyvelerini dkmek. [DS] iilenmek, [i (yans.) > ii-le-mek / --la-mak] {az} is. -* lamak. [DS] iili, [eT. g (hastalk) > i-i-li] {az} sf. Zayf; hasta lkl. [DS] iilik, -i [eT. g (hastalk) > i-i-lik] {az} sf. Zayf; hastalkl. [DS] iinik, -i [i-in-ik dizanteri. iinmek, [i-in-mek dU^.1] {OsT} dnl. fi [-r] 1. Iknmak, {az} (ayn) [DS] 2. K usacak gibi olmak. iim 1, [eT. g (hastalk) > i-im] {az} is. 1. Zayflk. 2. sf. Zayf; ince. [DS] S iim iim ilemek, {az} ok zayflamak. [DS] iim2, [? iim] {az} is. Torba, uval dokumakta kullanlan el tezgh. [DS] iin, [eT. enin / eyin] {az} is. amar. [DS] iindirik, -i [i (yans.) > i-in-dirik] {az} is. Hay vanlarda kabzla yol aan hastalk. [DS] iinik, -i [i (yans.) > i-in-ik] {az} is. -* iindirik. [DS] iinm ek1, [i (yans.) > i-in-mek] {az} is. shalli ve kanamal her trl barsak hastal. [DS] iinmek2, [i (yans.) > i-in-mek] {az} dnl. fi [{eAT} is. Buruntulu ishal;

ir] 1. Iknmak. 2. Zahmet ekmek. 3. Midesi bu lanmak; rmek. [DS] iinti, [eT. ege-mek > ee-le-mek > ee-n-ti > ii-nti] is. Kuyumculukta eeleme sonucu dklen altn tozlar. iirmi, [yigirmi / iirmi ^ j ^ . '] {eAT} is. Yirmi, iirciklik, -i [iki-r-cik-lik] {az} is. kil. [DS] iirik, -i [er-lik / ir-lik / iirik] {az} is. Sahur yemei. [DS] iirmek, [e-ir-mek / i-ir-mek] {az} gl. fi. [-ir] Bkmek. [DS] iirtmik, -i [e-ir-t-mik / i-ir-t-mik] {az} is. Aa filizi. [DS] iit, [igit / yiit oSL.1] {eAT} sf. Yiit; gen, iitlik, -i [yigit-lik / igit-lik I] {eAT} is. Yiitlik.

iize, [eT. g (hastalk) > i-iz-e / i-ez-e] {az} sf. 1. Geimsiz; huysuz. 2. H astalk sonras mzmzlk yapan; titizlenen. [DS] ila, -ai [Ar. al > il }UI] (ila:) {OsT} is. 1. Kaynatma. 2. Kaynatlma. 3. Fiyatm ykseltme; pahalandrma, ilaf, [Ar. lf > ilf lfna sokma. ilak, -k [Ar. ilk j i ^ l ] (ila:k) {OsT} is. 1. K ar k ve anlalmas zor duruma getirme. 2. Kapy veya bir geidi kapatma. 3. ed. Bir sz anlalmas g bir duruma getirerek syleme; kapal anlatm. S ilk- kelm, {OsT} Sz anlalmaz biime sokma. ilakat, [Ar. ilkt o l s ^ l ] Anlalmaz ve kark szler, ilat, [Ar. allat > ilt o5U1] (il:t) {OsT} is. Ya nltma. ilaz, [Ar. lzet > ilz jM t'] (il:z) {OsT} is. Kaba konuma; kt szler syleme, ilazat, [Ar. ilztolj'>U.I] (il:za:t) {OsT} is. Kaba ve kt szler. ilek1 -i [ilek / ilek] is. 1. Erkek incir; {az} (ayn). , [DS] 2. sf. (Meyve iin) hastalk veya bakmszlk sebebiyle gelimemi. ilek2, -i [eT. g (hastalk) > i-le-k] {az} sf. 1. Zayf; gsz. 2. is. Hastalk ya da susuzluktan ge liememi, zayf kalm meyve. [DS] ilek3, -i [e-le-mek > e-le-k / i-le-k] {az} is. Elence yeri. [DS] ilem ek1 [eT. g-le-m ek > i-le-m ek / iy-le-mek , iUKo.1 / ^iUS'I] gsz. f i [-r] [~l(i)-yor] 1. {az} Za yflamak; clzlamak. [DS] 2. {az} (Meyve iin) hastalk veya kuraklk sebebiyle iyi geliememek. [DS] 3. {az} (Aa iin) iyi geliememek, meyve (il:ka:t) {OsT} is. 1 (ila.fi) {OsT} is. K ]

n m r c s H . imek2, [eT. ydg (koku) > yig > i-mek] {az} gsz. f. [-er] ok kt kokmak; kt koku karmak. [DS] im ek3, [e-mek / i-mek] {az} gl. f. [-er] Emek. [DS] imenmek, [i-men-mek] {az} dnl. f. [-ir] Sayg dan dolay ekingen davranmak; ekinmek. [DS] ina, -a i [Ar. m 5 > in3 UpI] (ina;) {OsT} is. 1.

vermemek. [DS] 4. {az} is. zlmek; skntdan ezilmek. [DS] 5. {eATf Hastalk geirmek; hasta lanmak; eziyet ekerek hasta olmak; verem olmak. {az} (ayn) [DS] 6. {az} (Bitki iin) sararmak. [DS] 7. {azj zlmek; ezilmek. [DS] ilem ek2, [in-le-mek / i-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] nlemek. [DS] ilem ek3, [i-le-mek] {az} gl. f. f-r] [-l(i)-yor] ile delmek; ilemek. [DS] ilemek4, [yi-le-mek] {az} gzl. f i [-r] [-l(i)-yor] Temizlem ek. [DS] ilenm ek1 [eT. g-le-m ek > i-le-n-mek] {az} , d n l.f [-ir] Zayflamak. [DS] ilenmek2, [i-le-n-mek] {az} dnl. fi. [-ir] (To hum iin) toprakta filizlenmeye balamak. [DS] ilez, [eT. g-le-m ek > i-le-z] {az} sf. Zayf; ince; clz. [DS] ili, [eT. g (hastalk) > i-li] {az} sf. 1. Hastalkl; zayf. 2. is. Kavun ve karpuzlarda grlen bir tr hastalk. 3. Olgunlamadan yere den ham meyve. [DS] ilik, -i [i-lilc] sf. 1. (Dokuma fabrikalar iin) belirtilen sayda i bulunan. 2. {az} is. Kannn tekerleine geen uzun demir; mil. [DS] 3. {az} K k sepet. [DS] 4. {az} Oklava konulan uzun torba. [DS]

Zengin hle getirme; zenginlik verme; zenginle tirme. 2. Y oksun brakmam a; muhta brakmama. ine, [eT. yigne > ine] is. 1. Diki dikmekte kullan lan bir ucu sivri, dier ucunda ipliin gemesi iin bir delii bulunan su verilm i elikten yaplm ara. 2. ki nesneyi birbirine tutturmaya yarayan ucu sivri ince metal ara. 3. Altndaki ine ile elbi se yakasna veya gs ksm na tutturulan ss e yas. 4. Baz aralarn sivri ulu paras. 5. Vcuda ila vermekte kullanlan ucu sivri ve iinden ila geen salk gereci; rnga; enjektr. 6. Bu gere ile vcuda ila verm e ii. 7. biy. Omurgasz hay vanlarda rastlanan silis ya da kalkerden ine bii mindeki yaplar; ine biimindeki herhangi bir knt. 8. mecaz. Dokunakl, incitici, rahatsz edici sz. 9. Baz bceklerde bulunan ucu zehirli savun m a organ. 10. Balk tutm a aralarndan oltann ucundaki elik engel. 11. bot. ieklerde tepecik ile yumurtack arasndaki sapk. S ine ard, terz. il, [i-l {eAT} {OsT} sf. 1. Dertli. 2. Gaml, neyi kuman yzne k yerinden geriye doru im a, -ai [Ar. im 5 fU iI] (ima:) {OsT} is. tp. nceki k yerinden batrp k yerinden daha Kendinden geme; baylma, ileriden karmak suretiyle yaplan bir tr aralksz diki veya bezeme.\\ ine atm, {az} Ttn ya p im ad, [Ar. imd :>Uil] (ima:d) {OsT} is. 1. Knna raklarnn koparld zaman. [DS]|| ine atmak, solana; klfna koyma. 2. Birok eyi bir yere tk {az} 1. Ttn yapraklarnn koparlmas ilemine ma. son vermek. 2. Kpekleri ldrmek iin ekmein im am, [Ar. amm > imm pUil] (ima:m) {OsT} iine ine koyarak yedirmek. [DS]|| ine atsan yere dmez, ok kalabalk; ok bol. || ine bal, is. zntye sebep olma; tasalandrma. zool. Kemikli balklardan, vcutlar kuyruk gibi im az1 [Ar. amz > imz ^ U i l ] (ima:z) {O sT} is. , uzun, karn yzgeleri bulunmayan, pulsuz, deniz 1. Gz kapama. 2. mecaz. Grmezlikten gelme; gz hyarlarnn kulana gmlerek yaayan bir tr yumma. 0 imazdan gelmek, i oluruna brak balk, (Fierasfer acus).|| ine batrmak, Birine mak; aldr etmemek.|| im z- ayn, {O sT} B ir ku dokunakl, incitici sz sylemek; inelemek. || ine suru grmezlikten gelme. deitirm ek, {az} ki lousa karlanca krklar im az2, [Ar. imz jlil] (ima:z) {O sT} is. 1. Gam karaca inanc ile baz tedbirleri almak. [DS]|| ine delii, inenin kt ucundaki delik; ine gz; mazlama; bir kimsenin sz veya davranlarn, ine yurdu.\\ ine deliinden Hindistan seyret duymasn istemedii baka birisine syleme. 2. mek, 1. Kk bir olaydan abartl ve byk an Ayplama; kltme. S ignaz etmek, Ktlemek; lamlar karmaya kalkmak. 2. Kk bir olaydan ayplamak; hakaret etmek. byiik gereklere ulaacak kadar keskin gr sa ime, [e-mek > i-me] {az} is. Al ve ahr nleri hibi olmak.\\ ineden iplie, I. En kiik ayrntya ne al rpdan yaplan glgelik; eme. [DS] da dikkat ederek. 2. Her ey. || ine ile kuyu kaz ime, [e-me / i-me] {az} is. 1. Denek veya mak, 1. Yetersiz aralarla byk ve g bir ii ba bastonun eri olan yeri. 2. Yn ipliklerinin birka armaya almak; yava yava fakat g artlar kat btiklmesiyle yaplan kaln ark veya uval ipi. altnda yapm aya almak. 2. Baarlmas g bir [DS] ie girimek. || ine iplie dnmek, ok zayflaim ek1 [i-mek] {az} gsz. f. [-er] p vb. eyi , mak.\\ ine iplik olm ak, ok zayflamak.]] (bir) i gennek. [DS]

. 210 8

ne (bir) iplik kalmak, ok zayflamak,|| ine ka 3. mecaz. Krc; dokunakl; incitici; gcendirici; onur krc; kinayeli, t? ineli f, 1. nsan ok lem, Sert bir maddeyi kazmakta kullanlan ucu ok sivri kalem .|| ine solucan, biy. plik solucanlar zen ve byk skntya dren durum. 2. insan takmndan, insan barsann rektum blgesinde rahatsz edici, ineli szler syleyen kimse.\\ ineli yaayan asalak solucan, (Oxyuris vermicularis) .|| kak, {az} Yemek atal. [DS]|| ineli ot, {az} nelik. [DS]|| ineli sz, D okunakl ve krc sz. ine topu (topuzu), Toplu inenin sivri olmayan ba ksm.|| ine vurmak, 1. tp. Vcuda ine ile inelik, -i [ine-lik] is. 1. zerine inelerin saplan ila vermek; ine yapm ak; ila rnga etmek. 2. d kk yastk; ine yast; inedenlik. 2. ine terz. D iki ve ilemelerde belli tarzda diki ve ss ine konulan kk kutu; inedenlik. {eAT} {OsT} leme yapmak.\\ ine yapmak, Vcuda ine ile ila (ayn) 3. {az} Saat otu; turpagan otu; oban inesi; vermek; ine vurmak. || ine yaprak, bot. nce, dnbaba, (Erodium ve Geranium). [DS] uzun ve ucu sivri yaprak; ibre. || ine yaprakllar, ineliler, [ine-li-ler] is. zool. Ar, yaban ars, eek bot. Kozalakllar.\\ ine yast, zerine ine sap ars, karnca, atl karnca, kanatl karnca, altn ar lanan kk yastkk. || ineyi kendine uvaldz gibi zehirli ine tayan zar kanatllar, bakasna batrmak, Ho olmayan bir eyi nce inemek, [ene-mek / i-ne-mek] {az} gl. f. [-r] [kendi zerinde denemek.|| ine yurdam , {az} -* n(i)-yor] Kuzu ve olaklara iaret koymak. [DS] ine yurdu. [DS]|| ine yurdas, {az} -* ine yur inemsi, [ine-msi] is. neye benzer; ine biiminde du. [DS]|j ine yurdu, {az} nenin iplik geirm ek olan. zere kt olan ucundaki delik; ine gz; ine de iner, [e-(i)n-e-mek / ine-1] {az} is. Ekini bim e lii. [DS]|| ine yurdusu, {eAT} {OsTj ne delii.|| den nce tarlada ayrlan blmler. [DS] ine yutm u kpee dnmek, ok z a y f ve halsiz inik, -i [i (yans.) > i-i-ik] {az} sf. 1. Barsak kalmak. bozukluu hastal; ishal. 2. is. Cvk dk. [DS] ineci, [ine-ci] is. Hastalara ine yapan salk g ira, -ai [Ar. ir5 (ira;) {OsT} is. 1. Rabet revlisi. inecik, -i [ine-cik] is. 1. Kk ine. 2. dnz. D uyandrma. 2. Birini bakas aleyhine kkrtma. 3. men yelpazesinin n blm nde, dmeni k bo Hrslandrma, doslamasna balayan dey bir yuvaya geirilmi irab, [Ar. urbet > irb ji-1 (irab) {OsT} is. ] ivi eklindeki muylu. 3. zool. Baz deniz canlla Uzaklatrma; uzak tutma, rnda dikenimsi kntlara verilen ad. {az} (ayn) irad, [Ar. ird (ira;d) {OsT} is. Gzel sesle [DS] inecilik, -i [ine-ci-lik] is. Hastalara ine yapma ark syleme, ii. irak, -k [Ar. ark > irk J - i] (ira:k) {OsT} is. 1. inedenlik, -i [ine + Far. -dn + T. -lik] is. zeri Gark etme; suya batrma. 2. Suda boma. 3. ed. ne ine saplanan ine yast veya ine konulan Olmas akla yatkn olduu hlde, olanaksz abart kap; inelik, {az} (ayn) [DS] ma. ineleme, [ine-le-me] is. 1. ne ile tutturma. 2. me irakat, [Ar. irkt olSIJ-\\ (ira;ka:t) {OsT} is. caz. ncitici sz arptrma, inelem ek, [ine-le-mek] g l.f. [-r] [-l(i)-yor] 1. Bir A bartmalar; ar vme veya yermeler; abartlar, eyi bir yere ine ile tutturmak. 2. mecaz. Birine irakyat, [Ar. irkyt o L ilJ^\] (ira;kya:t) {OsT} onur krc ve kinayeli sz sylemek. 3. ne batr is. A bartlarak sylenmi samalklar, mak. iralamak, [eT. r-mak (sarsmak) > rga-la-mak / inelenme, [ine-le-n-me] is. 1. neyle tutturulma. 2. ne batrlm a eylemi. 3. Kendisine ineli szler ira-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l()-yor] -* rgala mak. [DS] sylenme. 4. ne sahibi olma, iralanmak, [eT. r-mak > rga-la-n-mak / ira-lainelenm ek, [ine-le-n-mek] edil. f . [-ir] 1. neyle n-mak] {az} dnl.f. [-r] -* rgalanmak. [DS] tutturulmak. 2. ne batrlmak. 3. Vcudun her hangi bir yerinde kan dolamnn aksamasndan iram, [Ar. irm (ira:m) {OsT} is. Bor dolay ok sayda ve ince ince ine batrlyormu deme. gibi rahatsz olmak. 4. mecaz. Kendisine ineli sz iram ak, [eT. r-mak > ira-mak] {az} gl. f. [-r] ler sylenmek. 5. dnl.f. ne sahibi olmak, [-r()-yor] -* rgalamak. [DS] ineleyici, [ine-le-y-ici] sf. 1. (Sz veya davran igranmak, [eT. r-mak > ira-n-mak] {az} dnl. iin) kinci; dokunakl; incitici. 2. zf. Krc bir bi fi [-r] -* rgalanmak. [DS] imde. iras, [Ar. ars > irs ^1J>\] (ira;s) {OsT} is. 1. ineleyi, [ine-le-y-i] is. nelemek ii veya biimi, Topraa bir ey dikme. 2. Aa dikme; fidan dik ineli, [ine-li] sf. 1. nesi olan; ine bulunan. 2. me. ne ile tutturulmu olan; bir yere inelenmi olan.

R irek, -i [e-re-k > i-re-k] {az} is. Koyun veya kei gibi h a k a n la rn scakta glgelendikleri, yat tklar yer; al. [DS] ireklemek, [e-re-k-le-mek > i-re-k-le-mek] {az} gl. fi [-r] [-l(i)-yor] 1. Duraklamak. 2. Koyun ve ya keiyi yatana veya suya gtrmek. [DS] ireraek, [i (yans.) > i-re-mek] gsz. fi. [-r] [-r(i)y o r] (Sr iin) brmek, iren, -ci [eT. yig / yik > i (tiksinti, rperti) > ire-n-] sf. 1. nsanda gl bir tiksinme, bulanma ve irenme duygusu uyandran; mstekreh. 2. N ef ret duygusu uyandran; aalk; baya. 3. Kaba; mstehcen; ayp. 4. zf. Tiksinti verici bir biimde, irenlik, -i [i-re-n--lik] is. 1. ren olm a duru mu. 2. ren olann nitelii, irendirme, [i-re-n-dir-me] is. renmesine sebep olm a durumu ve eylemi, irendirmek, [i-re-n-dir-mek] gl. fi. [-ir] renme sine neden olmak; irendirici davranta bulunmak; tiksindirm ek; tiksinti vermek, irenge, [i-re-n-ge] sf. Hemen her eyden iren m e huyu olan, irengelik, [i-re-n-ge-lik] is. renge olm a du rum u; irenme, irengen, [i-re-n-gen >\\ sf. Hemen her eyden irenme huyu olan; ok irenen. {eAT} {OsT} (ayn) irengenlik, -i [i-re-n-gen-lik] is. rengen olma durumu; irenme, irenilme, [i-re-n-il-me] is. renme ii yaplm a du rum u ve eylemi, irenilmek, [i-re-n-il-melc] edil. f. [-ir] renme ii yaplmak. ireni, [i-re-n-i] is. renme eylemi veya biimi, irenme, [i-re-n-me] is. renme eylemi, irenmek, [eT. y g > i-re-n-mek] gsz.f. [-ir] 1. Bir eyi tiksindirici, iren bulmak; tiksinmek; istikrah etmek. 2. B ir eyi veya birini aalk veya baya bulm ak; tiksinmek. 3. mecaz. N efret edilen eye kar tiksinti duymak, irenti, [i-re-n-ti] is. renme duygusu; tiksinti; i renme. ireti, [ig / eg / e > (eme, bkme, andrma) > e m ek > e-re-ti > i-re-ti] sf. 1. Salam ve kkl olmayan; geici. 2. Bir eyin yerine geici olarak kullanlan; muvakkat. 3. leride geri verilm ek zere alm an ey; dn. 4. leride geri alnmak zere ve rilen ey. 5. stenildii zaman sklp taklabilen. 6. (M cevher iin) yalanc. 7. zf. Yerine, yuvasna tam oturmam durumda. 8. zf. Snrl bir sre iin; geici olarak. S1 ireti almak, ini grmek zere geici olarak almak, || ireti oturmak, Hemen kalkmak niyetiyle ilimek.\\ ireti vermek, dn vermek. || iretiye almak, Bir binann alt blmn onarmak zere st ksmn destekler zerine oturt mak.

M B S M ED

2106

iretileme, [e-re-ti-le-me > i-re-ti-le-me] is. ed. B ir varla, bir kavram a asl adn deil de, benze dii bir baka varln adnn sylenmesi ile yap lan edeb sanat; istiare; metafor, iretilik, -i [e-re-ti-lik > i-re-ti-lik] is. Ereti ol ma durumu; muvakkatlik, irp, [Yun. gripos => rp] {az} is. Dolap; dzen. [DS] iri, [e-ri / i-ri] {az} is. Kayn kaburga aalar. [DS] irik, [i (yans.) > i-re-m ek > i-re-k > i-ri-k] sf. (Hayvan iin) ok bren. irip, [Yun. gripos => rp] {az} is. -* rp. [DS] isas1, [Ar. i (isa.s) {OsT} is. 1. Skma; sktrma. 2. Bir yer halkn bask ile skntya d rme. 3. (Halk iin) skntya drlme. isas2, [Ar. iss (isa:s) {OsT} is. 1. Gzel yem ek yedirme. 2. Gzel yem ek yedirilme, isel, [ig (hastalk) > i > i-sel] sf. Hastalkla ilgili olan; maraz. isen, [Yun. asoni => eksen] is. 1. {az} Kannn iki tekerlei arasndaki kaln aa; i; mil. [DS] 2. Mihver. iseri, [enser>yeseri / iseri / eseri {eAT} {az} is. D em ir ivi. [DS] isi1, [i-si] sf. biiminde olan. isi2, [e-si > i-si] {az} is. 1. B ir ucu yanm odun. 2. Yanmam kmr. [DS] isik, -i \eT. egs-m ek > egs-g / eks-lc > isi-k] {az} is. Az; eksik; noksan. [DS] isun, [Far. isn Oj~?l] (igsu:n) {OsT} is. Bykle rin giydii ssl ve deerli elbise, ia, -a i [Ar. > i5 s-Ll] (ia:) {OsT} is. rtme; kapama, ia, [Ar. > i jiLi&l] (ia:) {OsT} is. 1. Kkrt ma. 2. Acele ettirme, ie, [? ie] {az} is. Fidan. [DS] ii, [eT. ek-mek > elc-g > ek / eki / ii] {az} sf. Eki. [DS] iimik, [eki-mik / ii-mik] {az} is. Kayma alnm stten yaplan peynir. [DS] ita, -ai [Ar. ta > it1 *UaM] (ita:) {OsT} is. 1. Bir eyi, grnmesini engelleyecek biimde uzana rak rtme, kapama. 2. (Aa dallar iin) yerde s rnme. 3. (Asm a iin) yeerme, itida, -ai [Ar. d5 > itid5 >IjxpI] (itida:) {OsT} is. Yiyip ime; gdalanma. itilaf, [Ar. lf > itilf l^LpI] (itila:f) {OsT} is. K lf iine girme; knna girme. S1 itilf- seyf, Klcn knna girmesi, itilal, -li [Ar. itill J ^ i- I ] (itila.i) {OsT} is. 1.

arara m

27 10

HA

me. 2. Elbiseyi st ste giyme. 3. (Hayvan iin) ok susama. 4. (Koyun iin) iyi salm amak y znden hastalanma, itilam, [Ar. itilm ^ 5b*l] (itila:m) {OsTf is. Hrs ve ehvetin galip gelmesi, itimad, [Ar. itimd a U il] (itima:d) {OsT} is. 1. (Kl iin) knna girme. 2. (Kii iin) geceye gir me. itimam, [Ar. amm > itimm Uac-1] (itima:m) {OsT} is. znt duyma; tasalanma; gamlanma, itimas, [Ar. itims ^U ^pl] (itima:s) {OsT} is. Su ya dalma. itimaz, [Ar. itimz ^U^P] (itima:z) {OsT} is. G zn yumma, itina, -ai [Ar. m > itin elafcl] (itina:) {OsT} is. Zenginleme; zengin olma, itinam, [Ar. animet > itinm plue-l] (itina.m) {OsT} is. 1. Ganimet olarak alma; yama. 2. Kolay kaznlm mal gzyle bakma. S itinam etmek, Savata dmandan yam a yoluyla m al almak; a p u l yapm ak; ganim et almak. || itinm - frsat, {OsT} Frsat ganim et bilmek; frsattan yararlan m ak,|| igtinm - fursat, {OsT} -* itinam- frsat, itirab, [Ar. gurbet > itirb ljIij&l] (itira. b) {OsT} is. 1. Gurbete gitme. 2. Gz nnden kaybolma. 3. (Gk cisimleri iin) batma, itiraf, [Ar. itirf ^ iljil] (itira:f) {OsT} is. 1. Eliyle su alma. 2. A vula su ime, itirak, -k [Ar. ark > itirk J l j i l ] (itira:k) {OsT} is. 1. Suda boulma. 2. Soluu cierleri tamamen dolduracak biimde ie ekme, itiram, [Ar. itirm (itira:m) {OsT} is. 1. Bor verme. 2. Diyet verme; ceza deme, itirar, [Ar. urr > itirr jli l] (itira:r) {OsT} is. 1. Kendine gvenerek aslsz byklk duygusuna kaplma; gururlanma; bbrlenme; marur olma. 2. Gvenilm eyecek bir eye gvenme. 3. Birinin g ven verici durumuna aldanma. 4. Gaflette bulunma; gafil avlanma, itiraren, [Ar. itirren \Jji-\(itira: ren) {OsT} is. 1. Gururlanarak. 2. B ir eye gvenerek, itisab, [Ar. ab > itib v-Uo^-l] (itisa.b) {OsT} is. 1. B ir kimsenin kendisine ait olmayan bir eyi zorla ele geirmesi; zorla alma; gasbetme. 2. Zor lama. 0 itisb etmek, {OsT} Zorla almak. itisabat, [Ar. itibt o l U ^ I ] (itisa:ba:t) {OsT} is. Zorla almalar; gasbetmeler. itisal, -li [Ar. usl > itisl JL o il] (itisa. l) {OsT}

is. slamiyet'in emrettii biimde, gerektiinde b tn vcudu ykamak; gusletmek; ykanmak, itia, [Ar. > iti J i l l ] (itia:) {OsT} is. 1. Kargaa; karklk. 2. (Yiyecekler iin) safl bozulma; kark olma, itiaat, [Ar. itit o L i l l ] (itia:a:t) {OsT} is. 1. Karklklar; bozukluklar; ktlkler. 2. K o kumalar. itita, -a i [Ar. itit * ik il] (itita:) {OsT} is. B ir e ye sarnp rtnme, itiyab, [Ar. yb > itiyb t j L i l ] (itiya:b) {OsT} is. Bir kimsenin arkasndan ktlklerini syleme; gybet etme; yerme; zemmetme, itiyal, -li [Ar. itiyl JU I] (itiya.l) {OsT} is. Bir den bastrp yok etme, itiyar, [Ar. itiyr jU il] (itiya:r)v is. 1. Y arar lanma. 2. A zk edinme; yiyecek olarak kullanma, itiyaz, [Ar. ayz > itiyz kl~l] (itiya:z)v is. Bir eye fazlaca sinirlenme; fkelenme, itiza, -ai [Ar. z > itiz s-liil] (itiza:) {OsT} is. yi beslenme; iyi gdalar alma, itizab, [Ar. adab > itizab i- j U I] (itiza:b) is. alma duygusu ile heyecanlanma; kzm a; fkelen me; gazaba gelme; gazap etme; gazaplanma. iva, -ai [Ar. aveye > iv *IjpI] (iva:) {OsT} is. 1. Y olunu artma; kkrtma; yoldan karma; az drma; batan karma; aldatma. 2. din. A llahn insann erdemini snamak iin yapt deneme. 3. eytann veya beden isteklerin insan kkrtmas. 4. Azdrlma; batan karlma; yoldan saptlma, ival, [? ival] {az} is. Yrek sknts; zg. [DS] iza1, -a i [Ar. az > iz5 *U l] (iza:) {OsT} is. Grmezlikten gelme. iza2, -ai [Ar. az1 > iz Ij^l] (iza:) {OsT} is. 1. G azaya gitme. 2. Savaa gnderilme. 3. Savaa gnderme. 0 igza etmek, {OsT} Savaa gnder mek. izab, [Ar. azab > izb ^ L l ] (iza:b) {OsT} is. Korkulacak derecede fkelendirme; kzdrm a; ga zaba getirme. 0 izab etm ek, {OsT} ok kzmas na sebep olmak; fkelendirmek. ih, [ih (yans.) ^.1] {eAT'} nl. nleme srasnda kan ses. ha, [Ar. ha U.I] (i:ha:) {OsT} is. Gnderme; ev ketine. ihab, [Ar. ihb tjU l] (iha. b) {OsT} is. Ham deri, ihafe, [Ar. h av f > ihfe <U-l] (iha.fe) {OsT} is. 1. Korkutma. 2. Tehdit etme. 3. Korkutulma. 0 ihfe

HA

I M I M E S M

2108

etm ek, {OsT} 1. Korkuya y o l amak. 2. Tehdit et mek. ihale, [Ar. havi (kuvvet) > ihale (ihade) {OsT} is. Bir mal veya hizmeti satn alrken pek ok is tekli arasndan idare iin en uygun teklifi getirene verm e ii. S1 ihale etmek, B ir ii veya mal en uy gun kiiye vermek. || ihaleye karmak, En uygun art ileri srene verm ek zere bir ii veya hizmeti eksiltme veya artrmaya karmak. ihaleten, [Ar. ihleten *)U-I] (iha.Teten) {OsT} zf. Bir i veya hizmeti en uygun olana brakmak suretiyle; ihale yoluyla; ihale ederek, iham, [Ar. vehm > iham *1^.1] (i:ha:m) {OsT} is. 1. Kuruntuya drme. 2. ed. ki ve daha ok anlam olan bir kelimeyi, en uzak anlamm da kast ederek kullanma sanat. S iham etmek, Bir amac iki ve daha ok anlam olan kelime ile ima ederek anlat m ak.|| ihm - kabn, {OsT} A hlak kurallarna aykr decek bir dnceyi, bir kelimenin mecaz y a da az kullanlr anlam ile anlatmak. ihame, [Ar. ihme ^U-l] (iha:me) {OsT} is. adr kurma. ihan1 [Ar. vehn > han jljjl] (i.ha.n) {OsT} is. 1. , B irini zayf ve kuvvetsiz brakma. 2. Bir kimseyi aalama; tahkir etme. ihan2, [Ar. ihnet > ihn U-l] (iham) {OsT} is. fke ler; hiddetler; gazaplar, ihane, [Ar. ihne / ihanet ojU-1 / <uUI] (iha:ne) {OsT} is. Birinin veya bir eyin yok olmasna sebep olma; yok etme; helak etme, ihanet, [Ar. hevn > ihanet cjU I] (ihanet) {OsT} is. 1. Haksz yere ktlk etme; hainlik etme; hyanet; hainlik. 2. Sevgide vefasz davranma; sevgiliyi al datma. 3. Gerektii zaman bir dostuna yardmda bulunmama. 4. Bir gveni ktye kullanma. S ihanet etmek, 1. Ktlk etmek. 2. (Eler iin) ei ni aldatmak. 3. Gveni sarsc eylemde bulunmak; gveni ktye kullanmak. ihase, [Ar. ihe (iha:se) {OsT} is. Topra ka zp iinde bir ey arama, iha, [Ar. h jS.U-,1] (i:ha:) {OsT} is. Bir kimsenin namusuna dokunma, ihae, [Ar. ihe tiU -l] (iha:e) {OsT} is. Av tuzaa drm ek iin kovalama, ihata, [Ar. havt (duvar) > ihta 4=U-I] (iha:ta) {OsT} is. 1. Bir eyin etrafm evirme; sarma; kuatma. 2. mecaz. Anlay; kavray. S ihata etmek, 1. Bir eyin etrafn evirmek, kuatmak. 2. mecaz. Anla mak; kavramak.|| ihta-i nazar, {OsT} Geni gr llk; gen gr.\\ ihata ordusu, as. Eskiden kalele

ri kuatmakla grevli atl askerlerden oluan bir liklere verilen isim. ihatavi, [Ar. ihtav (iha.tavi:) {OsT} sf. Ku atacak gibi; iine alacak ekilde, ihatal, [ihata-l] sf. 1. Alan geni. 2. Kapsaml. 3. mecaz. Geni bilgili; tam anlayl, kavrayl; zeki, ihaze, [Ar. ihze U-I] (iha.ze) {OsT} is. 1. Kalkann tutama. 2. Kaann verdii yer; timar. ihba, -a i [Ar. hab5 > ihb5 fU -l] (ihba:) {OsT} is. 1. rtme; gizleme. 2. Atei bastrp sndrme, ihbak, -k [Ar. ihbk JL=-I] (ihba;k) {OsT} is. Yu muaklkla sz dinleme; boyun eme. ihbal1, -li [Ar. ikbl] {az} is. ans; kader. [DS] ihbal2, -li [Ar. ihbl JL-I] (ihba.T) {OsT} is. 1. Gebe brakma. 2. (Erkek iin) ergenlik belirtisi, ihbar, [Ar. haber > ihbr jU -l] (ihba:r) {OsT} is. 1. Bildirme; bildirim; haber verme. 2. Yasaya aykr bir ii veya bu ii yapan yetkili makama gizlice bildirme. 3. ilet. B ir aboneye, ismen istenen bir kii tarafndan kendisi ile telefon konumas yap m ak istendiini bildirme ii. S ihbar etmek, 1. Bildirmek; haber vermek. 2. B ir suluyu yetkili ma kam a bildirmek; su duyurusunda bulunmak.\\ ih br tasrfi, {OsT} dbl. B asit zam an ekimi}] ihbar tazminat, huk. I szlemelerinde, anlamann fe sh i ile ilgili artlara uymayan tarafn bildirim ncesinde dem ek zorunda olduu tazminat; bildi rim dencesi. ihbarc, [ihbar-c] is. 1. H aber veren, bildiren kimse. 2. B ir olay, bir kim seyi, bir hareketi yetkili kiiye bildiren kimse; muhbir, ihbarclk, - [ihbar-c-lk] is. Bir olay, bir durumu veya bir kiiyi yetkili makam a bildirme ii; ihbarc olm a durumu; muhbirlik, ihbari, [Ar. ihbr! / ihbriyye / lSjM-'] (ihba;ri:) {OsT} sf. 1. Habere ilikin; haberle ilgili. 2. is. dbl. Basit zaman, ihbariyat, [Ar. ihbriyt o U jU -l] (ihba:ri;ya:t) {OsT} is. Haberle ilgili szler, ihbariye, [Ar. ihbriyye ^jM -'] (ih b a riye) {OsT} is. 1. Bildirme kd; ihbarname. 2. Kaak eyay, sulu birini veya kayp bir eyay bildirene verilen para; m uhbir creti, ihbarlama, [ihbar-la-ma] is. Haber verme; bildirme, ihbarlamak, [ihbar-la-mak] gl. f. [-r] [-l()-yor] Haber vermek; ihbar etmek, ihbarl, [ihbar-l] sf. 1. nceden bildirilmi olan; ha ber verilm i olan. 2. zf. nceden bildirm ek suretiy le; haber vererek, S ihbarl telefon, ilet. Telefon m erkezleri ile yaplan grmelerde aranan kiinin arlmas suretiyle yaplan telefon grmesi.

2109

HL

ih b a rn a m e , [Ar. ihbar + Far. nam e -ulijU-l] (ihba: -

rna.me) {OsT} is. Bir deme veya ilemle ilgili ola rak birine gnderilen haber kd; bildirim.
i h b a s 1, [Ar. ihbs

mak.\\ ih d a s o lm a k , 1. Ortaya konmak; kurulmak. 2. Yaplm, ortaya konulmu.


ih e v a t, [Ar. ihve > ihevt o ly -l] (iheva:t) {OsT} is. 1.

(ihba:s) {OsT} is. Hayr a(ihba:s) {OsT} is. B ir kim (ihba:t) {OsT} is. 1. ptal et

mal olarak eitli yerlere hayvan vakfetme.


ih b a s 2, [Ar. ihb

Sadk, samimi ve candan dostlar. 2. tasvf. Tarikat arkadalar.


ih fa , - a i [Ar. hafi 5 > hla 5 *l-l] (ihfa:) {OsT} is.

senin hakkn yok etme,


ih b a t, [Ar. ihbt

Gizleme; saklama. S ih fa e tm e k , {OsT} Gizlemek; saklamak.


ih faf, [Ar. hiffet > ihfaf

(ihfa:f) {OsT} is. 1.

me. 2. Bir iin karln deme, verme,


ih ca c, [Ar. hacc > ihcc <rl-l] (ihca:c) {OsT} is. 1.

Hafifletme; yeniltme. 2. Birinin onurunu kracak szler syleme,


ih fik , -k i [Ar. ihfk <^ - '] (ihfv.k) {OsT} is. Yer sar 3

Kendi yerine baka birini hacca gnderme; hac g revini birine yaptrma. 2. Bakasnn yerine hacca gnderilme.
ih ca f, [Ar. ihcf

sntsnn oluturduu atlaklar; yer yarklar,


ih i, [ih (yans.) > ih-i ^ .1 ] {eAT} nl. Glme, alay et

(ihca:f) {OsT} is. Eksiklik;

noksanlk.
ih c a l, -li [Ar. hacl / haclet > ihcl Jl^ ~ l] (ihcad)

m e bildiren nlem.
ih i2, [h / ihi] {az} nl. te. [DS] ih ic ik , -i [h-ck / ihi-cik] {az} nl. te; itecik. [DS] ih ile m e k , [iki-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] (Tarla iin) ikilemek. [DS] ih in , [h / ihi-n] {az} nl. te. [DS] ih in e , [h / ihi > ihi-n] {az} nl. te. [DS] ih k a b , [Ar. ihkb
0

{OsT} is. 1. Utandrma. 2. Utandrlma.


lcam , [Ar. ihcm

(ihca:m) {OsT} is. 1. Bir

eyden korkup vazgeme; cayma. 2. Yasaklanma; men olunma, ihci, [ih-ci ?] {az} sf. Yze glen; dzenci. [DS]
ih d a 1, - a i [Ar. hediyye > ihd 5 >l-ul] (ihda.j {OsT}

U5-I] (ihka:b) {OsT} is. Arkas

kesilme; sonu gelme,


ih k a d , [Ar. ihkd .>-5^ 1] (ihka:d) {OsT} is. Bakasnda 1

is. Armaan verme; armaan gnderme; hediye etme.


ih d a 2, - a i [Ar. hidyet > ihd 5

(ihda:) {OsT} is.

kin ve garaz uyandrma,


ih k a k , -k [Ar. halk> ihkk jLa^'] (ihka:k) is. Hakk

Doru yola gtrlme.


ih d a 3, [Ar. ahad > ihd ih d a e r, {OsT} On bir. ih d a d , [Ar. ihdd

(ihda:) {OsT} sf. Bir. S (ihda:d) {OsT} is. Keskinle (ihda:f) {OsT} is. (ihda:iye) {OsT} is.

tirme.
ih d a f, [Ar. hedef > ihdf

yerine getirme; hakkn verme. S ih k a k e ttirm e k , Hakk yerine getirmek; hakkn vermek.|| ih k k - h a k , {OsT} huk. Kiilerin yasa yollarna bavurma dan kendi haklarm zo r ve iddet kullanarak alm a y a kalkmalar eylemi.
ih k m , [Ar. hakem > ihkm c ^ l ] (ihk:m) {OsT} is.

Karsna dikilip durma; h edef olma,


ih d a iye, [Ar. ihdiyye

Armaan veren iin yazlan vg yazs veya iir,


ih d a l, [Ar. ihzl JU -l] (ihdad) {OsT} is. 1. Islatma.

Manevi olarak salam duruma getirme; kuvvetlen dirme. S ih k m e tm e k , {OsT} Glendirmek; sa lamlatrmak. ih k a r , [Ar. haker (kazan amacyla mal tutma) > ihkr j l ^ l ] (ihka:r) {OsT} is. B ir yer zerine, bina yapm ak veya aa dikmek zere kiraya verme; istihkr.
h la 1 - a i [Ar. hulv > ihl 5 * ^ l ] (ihl:) {OsT} is. ,

2. Islatlma.
ih d a r , [Ar. hadr > ihdr

(ihda:r) {OsT} is. 1.

Bir organn duyarllm ortadan kaldrma; uyutur ma. 2. Gen kz yamaklandrma.


ih d a r , [Ar. heder > ihdr

Tatlandrma; tatllatrma.
h la 2, - a i [Ar. hal > ihl 5 * ">U (ihl:) {OsT} B o -1]

(ihda:r) {OsT} is. p

tal etme; hkmsz klma, ih d r - d e m , {OsT} hu k Maktliin diyetini katilden aldrmama.


ih d a s , [Ar. hade > ihdas

altma; bo brakma. S ih l -y seb l, {OsT} Yolunu ak brakma.


ih la f, [Ar. ihlf t j ^ l ] (ihl:f) {OsT} is. Yemin et

(ihda:s) {OsT} is. 1. Eskiden ol 3. (Bir ey) 1. Meydana etmek; kur-

Ortaya karma; meydana getirme. 2. mayan bir eyi kural olarak koymak. tesis etme; kurma. S ih d a s e tm e k , getirmek; ortaya karmak. 2. Tesis

tirme; yemin verdirme,


ih la k , -k i [Ar. helk > ihlk i) ^Ul] (ihl:k) {OsT} is.

1. Y ok etme; yok olmasna neden olma; helak et me. 2. Harcama; sarf etme; tketme.

HL

I M IR S M

2110

ihlal1, -li [Ar. mahall > ihll J'iU I] (ihl:l) {OsT} is. Yerletirme; yer gsterme. ihlal2, -li [Ar. halel > ihll J ^ - 1 ] (ihl.i) {OsT} is. 1. Salam bir eyi bozma; zarar verme; sakatlama. 2. huk. Yasa, szleme vb. hukuk kurallarn hie sayma; ineme; bu kurallara aykr davranma. 3. isi. Helal sayma. 0 ihlal etmek, Bozmak; ine mek; zarara uratmak. || ihlal-i asayi, {OsT} Kamu dzenini bozma. ihlas1 [Ar. ihls , (ihl:s) {OsT} is. 1. M te riyi aldatma. 2. flas etme. ihlas2, [Ar. hul > ihl ^ ^ 1 ] (ihl:s) {OsT} is. 1. H ibir art dnce olmakszn, yalansz, riyasz sevgi ve ballk; temiz sevgi; iten, gnlden ge len sevgi. 2. Btn ilerini ve ibadetini A llahn honutluu iin yapma. S ihls-m end, {OsT} Sa m im i olarak inanm; temiz yrekli.\\ ihls-mendne, {OsT} Temiz kalpli olana yakr biimde.|| ihls-m end, {OsT} Temiz yreklilik. || ihls-perver, {OsT} ten gelerek seven; temiz yreklilikle bala nan,|| ihls-perverne, {OsT} Temiz yrekli olana yakacak biimde. || ihls-perver, hls sahibi olma; tem iz yrekli olu. || hls Suresi, K u r an- K erim in 112. suresi. ihlasl, [ihlas2-l] sf. Sevgi dolu, iten balanm; ih las sahibi. ihlez, [i-le-z / ih-le-z] {az} sf. Zayf; clz. [DS] ihlil, [Ar. ihll (ihli:l) {OsT} is. 1. Erkeklik or gann delii; idrar yolu. 2. M emede stn akt delik. ihlilec, [Ar. ihllec (ihlidec) {OsT} is. Tohum lar mshil olarak kullanlan ve halile denilen bitki, (Phyllanthus emblica). ihlileci, [Ar. ihllec (ihli.leci;) {OsT} sf. Yu m urta biiminde olan; beyz. ihma, -ai [Ar. ihm a3 *U^I] (ihma:) {OsT} is. Bir eyi atete kzdrma, ihm ad, [Ar. ihm d iUi-l] (ihma:d) {OsT} is. 1. Atein alevini sndrme. 2. (Alev iin) sndrlme, ihmak, [ih-mak ?] {az} gsz. f. [-ar] Canlanmak; onmak; gelimek. [DS] ihm al1, -li [Ar. hami > ihml 1. Ykletme. 2. Ykletilme. ihmal2, -li [Ar. ihml JUI] (ihmad) {OsT} is. 1. Bir ite gerekli zeni gstermeme; batan savma yap ma; bolama; savsaklama; savsama; nem verm e me. 2. Bir i veya nesneye zarar verebilecek, kusu ra yol aacak hususlar dikkatten karma; dikkat sizlik. S ihm al etmek, 1. Gerei gibi ve zam ann da yapmamak; zen gstermemek; savsaklamak. 2. Birine kar gereken ilgiyi gsterm ez olmak. 3. (ihma.l) {OsT} is.

Unutmak; yapmamak.\\ ihm al-i kyem, {OsT} istk. fel. D ikkate alnmaz deerler; nemsiz deerler. ihmalci, [ihmal-ci] sf. Bir ii yaparken gereken zeni gstermeyen; yeterli ilgiyi esirgeyen; titiz davran mayan; savsaklayan; ihmalkr, ihm alcilik, -i [ihmal-ci-lik] is. B ir eyi yaparken gerekli titizlii ve zeni gstermeme; bir eyi za m annda yapm am a durumu; ihmalci kiinin niteli i; ihmalci olma durumu; ihmalkrlk. ihm alkr, [Ar. ihm l + Far. kr (ihma.ik.r) {OsT} sf. Bir ii yaparken gereken zeni gsterme yen; yeterli ilgiyi esirgeyen; titiz davranmayan; savsaklayan; ihmalci, ihm alkrane, [Ar. ihml + Far. krne 4JjIS3Uj.I] (ihma:lk:ra:ne) {OsT} zf. hmalci bir tutum iinde; savsaklayarak, ihm alkrlk, - [Ar. ihml + Far. kr + T. -lik] (ih ma: Ik.rlk) {OsT} is. B ir eyi yaparken gerekli ti tizlii ve zeni gstermeme; bir eyi zamannda yapmam a durumu; ihmalci kiinin nitelii; ihmalci olma durumu; ihmalcilik, ihm am, [Ar. ihmm (ihma:m) {OsT} is. 1. Ke derlendirme; zme. 2. Y alandrma; ihtiyarlatma, ihm irar, [Ar. humret (kzllk) > ihmirr / ihmrr (ihmira.r) {OsT} is. 1. Krmz renkli olma; kzarma. 2. tp. Kzl hastal. S ihm irr-i cild, {OsT} tp. rtiker. ihna, -ai [Ar. ihn etme; acma. ihnac, [Ar. ihnc ^'-^-1] (ihna:c) {OsT} is. 1. Bir eyi bir yana doru eme. 2. (Nesne iin) bir yana do ru eilme. ihnak, -k [Ar. hunk > ihnk {OsT} is. 1. K z drma; darltma; gazaplandrma. 2. Kin balama. 3. Boma. S ihnk etm ek, {OsT} Kzdrmak. ihnanaz, [? ihnanaz] {az} sf. Kskan; ekemeyen. (ihna:) {OsT} is. M erhamet

[DS]
ihnet, [Ar. i h n e t c ^ l ] {OsT} is. fke; hiddet; gazap, ihra, -a i [Ar. ihr5 siltme. 2. Eksiltilme. ihrab1 [Ar. ihrb v l r ^ ] (ihra:b) {OsT} is. 1. Harap , etme. 2. Harap edilme. ihrab2, [Ar. ihrb v ' (ihra:b) {OsT} is. 1. Kavgay kztrma. 2. Sava kztrlma. ihrab3, [Ar. ihrb vLr*'] (ihra:b) {OsT} is. 1. Azmet me. 2. Kamaya m ecbur klma, ihra, [Ar. ihrc 1_p-l] (ihra:c) {OsT} is. -* ihra.
_p-l] (ihra:) {OsT} is. 1. Ek

ihracat, [Ar. hurc > ihrc > ihrct oU -t^-l] (ihra:ca:t) {OsT} is. 1. Bir lkenin rnlerini baka lke

HS

lere satmas; d satm. 2. Harcanan paralar; m as raflar. 3. biy. Boaltm. B i h r a c a t a r p a n , hra

ih r a k a n , [Ar. ihrkan Ul 1 ] (ihra: kan) {OsT} zfi.

catta meydana gelen art yznden ulusal gelirde meydana gelen artn ihracat artna oram. || ih r a c a t isk elesi, Yurt dna satlan mallarn karl d liman.|| i h r a c a t p rim i, hra edilecek maln ucuzlatlmas amacyla ihracatya devlete yap lan deme. || i h r a c a t te v ik i, hracat arttrmak amacyla ihracatlara devlete gsterilen her tr l kolaylk.\\ i h r a c a t v e rg ile ri, hra mallar ze rinden devlete alman vergi. || i h r a c a t v e rg i ia d e si, hra edilecek maln fiyatn ucuz tutmas iin ihra catya demi olduu vergilerden belirli bir ks mnn devlete geri denmesi.|| i h r a c a t v e rg i m u a fiy eti (bakl), hra edilecek rnn satn gerekletirmek zere ucuz tutulmas amacyla e itli vergi ve harlarn devlete alnmama durumu. ih r a c a t , [ihracat-] is. ve is. 1. Yurt dna mal
satmn kendisine m eslek edinen. 2. (Kii ve kuru lu iin) ihracat yapan; d satmc. 3. (Devlet iin) ticareti byk lde d satma dayanan. S i h r a
c a t b irlik le ri, Belirli rnlerin d satmclarn

Yakarak; yakma yoluyla,


ih ra k iy e , [Ar. ihrkiyye

1 (ihra;kiye) {OsT)is. ]

Yedek olarak bulundurulan yakacak,


ih ra m , [Ar. harem > ihram j* l>=-1] (ihra;m) {OsT} is. 1.

B ir eyi haram klmak. 2. B ir eyin haram olduu nu bildirmek. 3. M slman haclarn K beyi tavaf ederken giydikleri yn, keten veya pamuktan ya plma beyaz dikisiz elbise. 4. Araplarn scaktan korunm ak amacyla giydikleri beyaz araf; m a lah. 5. Araba, sedir vb. yerlere serilen yayg. 6. E s ki Romallarn giydii geni, uzun yn manto. 7. Bir kimsenin hac veya umredeki hli. 8. M sl m ann namazdaki hli. B ih r a m a g irm e k , Hac

ibadetini yerine getirmek iin ihram giyinmek.\\


ih r a m d a n k m a k , Kabe nin tavaf bitince giymi

olduu ihram karmak.


ih ra z , [Ar. hrz > ihrz

(ihra:z) {OsT} is. 1. El de etme; kazanma. 2. Erime. 3. huk. Sahipsiz bir

bir araya toplayan ve bakanlar kurulu karar ile kurulan meslek birlikleri. ih ra c a t lk , - [ihracat--lk] is. hracat ileriyle
urama; ihracat yapma; d satmclk.
ih r a , -c [Ar. hurc > ihrc

tanr mal zerinde mlkiyet hakk elde etmek ve malik olmak amacyla zilyetlik kurulmas durumu.

B ih r a z e tm e k , Kazanmak; erimek.
ih riz , [Ar. ihrz h s a 1, - a i [Ar. ih5

(ihri;z) {OsT} is. Kmldan (hsa:) {OsT} is. H ayvan (hsa:) {OsT} is. 1. Bir

m aya hli olmayan; halsiz; dermansz; bitkin. tezei yakma.


h sa2, - a i [Ar. ih5

y~\] {OsT} is. 1. Bir

yerden darya karma; bir iten kovma; atma; uzaklatrma. 2. retim fazlas veya zel olarak retilmi bir ulusal maln yurt dna satlmas i lemi; bu ekilde satlan mal veya rn. 3. karma; retme; satma. 4. huk. Asker yasalarda yer alan rtbe ve niform a tam a hakkn kaybetm e duru mu; askerlikten karma. S ih r a d e e ri, Bir tah

m eslek veya bilim ile urap yalnz onda ilerleme; geni bilgi edinme. 2. Husyelerini karma; idi etme; burma.
h sa 3, - a i [Ar. h5 > ih5

(hsa:) {OsT} is.

vil veya hisse senedinin borsaya ilk kt andaki fiyat. || ih r a e d ilm e k , karlmak; kovulmak; d ar atlmak; ilikisi kesilmek.\\ ih r a e tm e k , 1. (Kii iin) ilikisini kesmek; kovmak; uzaklatr mak; dar atmak. 2. (rn ve mal iin) d lkele re satmak. 3. (Hisse senedi, tahvil vb. iin) sat maksadyla piyasaya karmak; srmek. || ih r a fa z la s, hra edilmek zere retilen, ancak pazar bulunamad, fazla geldii ya da kusurlu bulun duu iin ihra edilemeyip de reticinin elinde ka lan ve i piyasaya srlen mal iin kullanlan de yim.
i h r a k 1, -k [Ar. ihrk

1. Say sayma. 2. Saylma,


ih s a b , [Ar. ihb

(ihsa:b) {OsT} is. U cuzla (ihsa:d) {OsT} is. 1. (Ekin, ot (ihsa:i:) {OsT} sf. 1. Sayma

ma.
ih s a d , [Ar. ihd ih s a , [Ar. ih5

vb. iin) bime. 2. Bitirme, ile ilgili; saymla ilgili. 2. statistik. B ih s m a


lu m a t, {OsT} statistiksel bilgi. ih s a iy a t, [Ar. ih5 => ih5 iyyat o L jU ^ I]

(ih(ih-

sa:iya:t) {OsT} is. Sayya vurma; istatistik,


ih sa iy u n , [Ar. ih5 > ih5iyyn

y>>'] (ihra:k) {OsT} is. Svlar

aktma, dkme. B ih r k - d u m fl, {OsT} Gzya

sa:iy:un) {OsT} is. statistik yapanlar; istatistikiler.


i h s a n 1 [Ar. hn > ihn o U ^ I] (ihsa:n) {OsT} is. 1. ,

dkme.
ih r k 2, -k [Ar. ihrk J [M ] (ihra:k) {OsT} 1. Yakma;

atee verme. 2. Yangn. 3. Ticar deeri olmayan dk kaliteli ttn. S ih r k b i n - n r, {OsTj Ate te yakma .|| i h r k e d ilm e k , {OsT} Atee verilmek; yaklmak.\\ i h r k e tm e k , {OsT} Yakmak; atee ver

mek.

Salamlatrma; salam hle getirme. 2. ffetli ve namuslu olm a 3. huk. slam hukukunda bir kimseye had uygulanabilmesi iin o kiide bulunmas gere ken akl, bulu, hrriyet, slam, nikh yannda einde de bu niteliklerin bulunm as ve cinsel yakn lama olmas gibi artlarn tm.

HS

I M IM tM . .
amacyla mem ura veya renciye, davrannn su tekil ettiini, tekrar hlinde daha ar ekilde ce zalandrlacan bildirme; uyarma. 4. huk. Bir bor cun ifas ve unutulmamas iin alacakl tarafndan borluya demenin gereklemesi iin yaplan bil dirim; uyar, fi1 ih ta r etm ek, 1. D ikkati ekmek; uyarmak. 2. Hatrlatmak. ih ta r at, [Ar. ihtrt oljU-l] (ihta.ra;t) {O sT} is. 1. H atrlatmalar. 2. Uyarmalar, ih ta rn a m e , [Ar. ihtr + Far. nme Ujlki-I] (ihta:rna;me) {OsT} is. Resm ihtar yazs; protesto, ih trm a k , [h (yans.) > h-tr-mak] {az} gl. f i [-r] -* harmak. [DS] ihti, [h-t / ih-ti] {az} is. Rzgr ve yamur ilem e yen kuytu yer. [DS] ih tib a k , [Ar. ihtibk -ilL-l] (ihtiba.k) {OsT} is. 1. Kuma dokuma. 2. Sarma denilen ilemeyi yapma, ih tib al, -li [Ar. habl
>

ih sa n 2, [Ar. hsn > ihsan jU-l] (ihsa.n) is. 1. yilik yapma; iyilikte bulunma; iyilik. 2. Birine bata bulunma; balama; ba. 3. Yaplan ba. 4. Karlk beklemeden yaplan yardm; ltuf; kerem. 5. tasvf. Grd ktle kar iyilikte bulunma. 6. A llah grr gibi ibadet etme, fi5 ihsan b u y u r m ak , (Yksek mevkideki biri iin) halktan birine bata bulunmak.\\ ihsn-dde, {OsT} yilik gr m; kendisine bata bulunulmu.\\ ihsn-ddegn , {OsT} iyilik grm olanlar; bahi alanlar.\\ ih san (buyurmak) etm ek, Bata bulunmak; y a r dm etmek.|| ihsn- ahane, {OsT} Padiahn ba ; padiahn ihsan.\\ ihsn-nm e, {OsT} ed. ltifat l ve gzel szlerle yazlm mektup. ih san at, [Ar. ihsnt obL ^-l] (ihsa;na;t) {OsT} is. Yardmlar; balar; iyilikler, ihsanen, [Ar. ihsnen LjL^I] (ihsa;nen) {OsT} zf. 1. Ba yoluyla; balayarak. 2. Ltfederek, ihsani, [Ar. ihsan (ihsa.ni:) {OsT} sf. 1. Ba ile ilgili. 2. zf. Ba yoluyla, ih sar, [Ar. har > ihr (bask yapm a) jUas-l] (ihsa;r) {OsT} is. 1. Sarma; kuatma. 2. Ksaltma. ih s a s1 [Ar. hiss > ihsas , drma. ihsas2, [Ar. hiss > ihsas (ihsa:s) {OsT} is. 1. st kapal anlatma; sezdirme. 2. Duyum. S ihsas etm ek, {OsT} H issettirmek.|| ihss- kzib, {OsT} Szde duyum; yalanc duyum .j| ihss- m uzaaf, {OsT} ift duyum.\\ ihss- r e y, {OsT} Oyunu be lirtme; dncesini sezdirme; dncesini ima y o luyla belirtme. ih s a s, [Ar. hi > ih ^U as-I] (ihsa;s) {OsT} is. 1. H isse verme; pay verme. 2. Pay verilme. S ihss- ganim , {OsT} D mandan ele geirilen mallar p a y etme. ihsasat, [Ar. ihsst L L ^ I ] (ihsa;sa;t) {OsT} is. 1. Duyumlar. 2. Sezdirmeler, ihss, [Ar. ihsas / ihssiyye <~L-s-! / (ihsa.si:) {OsT} sf. psikol. Duyumla ilgili; duyumsal, ih siran , [Yun. ksistrein] {az} is. Teknedeki ham ur lar kazm akta kullanlan bak. [DS] ih ad , [Ar. ihd (iha;d) {OsT} is. 1. (nsan iin) birikme. 2. Biriktirme, iham , [Ar. ihm j*Us-l] (iha.m) {OsT} is. U tandr ma; kzdrma. hta, -a i [Ar. iht (hta;) {OsT} is. 1. Hataya dme; yanlma. 2. Hataya drlme; yanltlma, ih ta r, [Ar. hatr / hutr > ihtar jUai-l] (ihta;r) {OsT} is. 1. Dikkat ekme; uyarma. 2. Unutulan bir eyi biri nin hatrna getirme; hatrlatma. 3. huk. Disiplin (ihsa;s) {OsT} is. Kan

ihtibl

JU ^ I]

(ihtibad) {OsT}

is. pten yaplm a a ile tuzak kurarak av yakalama, ih tib a r, [Ar. haber > ihtibr (ihtiba.r) {O sT} is. 1. Bir kim senin bir konu hakknda bilgisi olup ol madm snama. 2. B ir ey hakknda nceden bil gisi olma. 3. Bir ey hakknda sonradan bilgi edin me. 4. huk. Adl tp aratrmas, ih tib a ri, [Ar. ihtibri (ihtiba;ri:) {O sT} sf. 1. Denemeyle ilgili; denemeye dayanan. 2. Ampirik, ih tib ariy e, [Ar. ihtibriyye .bjU-l] (ihtiba:ri:ye) {OsT} is. 1. Deneyip yoklayc. 2. fi'el. Btn bilgile rin kaynann deney olduunu ileri sren felsefe akm; ampirizm; grgclk, ih tib as, [Ar. habs > ihtibs (ihtiba;s) {OsT} is. 1. Tutulma; tutukluk. 2. Kapanma; kapanp kal ma. 3. Tkanma; tkanklk. 4. psikol. tilme. S ihtib s- bevl, {OsT} tp. drar yollarndaki iltihap lanma sonucu m eydana gelen tkanklk. || ihtibs- hayz, {OsT} tp. Ayba grem eme hli.|| ihtibs- sa fra , {OsT} tp. Safra kesesinin iltihaplanmas so nucu meydana gelen safra akm kesilmesi. ih tica, -a i [Ar. hicv > ihtic3 fUsl] (ihtica;) {OsT} is. Birbirini karlkl olarak hicvetme, ih ticab , [Ar. hicb > ihticb o U ^ I ] (ihtica;b) {OsT} is. 1. Perde altna girme; saklanma; rtnme; giz lenme. 2. Doumun bilinen sreden daha fazla ge cikmesi. ihticac, [Ar. hccet > ihticc ^ U ^ t ] (ihtica.c) {O sT} is. Belge ve delil gsterme; belge olarak kullanma, ih ticacat, [Ar. ihticct o U U s - l] (ihtica;ca;t) {OsT} is. Belge ve delil gstermeler, ihticacen, [Ar. ihticcen U zf. Belge ve delil gstererek. (ihtica: cen) {OsT}

1 H I I S O M .

2113

HT

ihticam , [Ar hacam et > ihticam

(ihtica:m)

{OsT'f is. 1. tp. Kan aldrma; hacam at olma. 2. O r ganlardan birinin grevinin iddetlenmesi. ihtican, [Ar. ihticn (intica:n) {OsT} is. Bir (ihti yerin etrafm duvar ya da it ile evirme. ih tid a 1 -a [Ar. hud'a (hile) > ihtida' , da:) {OsT} is. Hile ile kandrma; aldatma. ih tid a2, -a [Ar. ihtiz' Alak gnlllk; tevazu. ih tid a J, -a i [Ar. hidyet > ihtid5 (ihtida:) {OsT} is. 1. D ora yola girme; kurtulua erme. 2. Hlini dzeltme. 3. Baka bir din mensubu iken o dinden dnp M slmanl kabul etme; M sl man olma. S ih tid a etm ek, Baka bir dinde iken M slmanl semek; Mslman olmak. ih tid ab , [Ar. ihtidb (ihtida:b) {OsT} is. 1. Boyanma; renklenme. 2. Sa ve sakalna km a yak ma. ihtidad, [Ar. hadd > ihtidd (ihtida:d) {OsT} is. 1. Keskin hle gelme; keskinleme. 2. ok kz ma; fkelenme. 3. Hastalk etkisinin azgnlamas, ih tid a r, [Ar. ihtidr tutma; rtlenme. ih tifa 1 -a i [Ar. hafa5 > ihtifa5 , is. plak ayakla yrme. ih tifa2, -a i [Ar. hafa5 > ihtifa (ihtifa:) {OsT} is. Bir yere saklanma; grnm emek iin gizlenme. 0 ihtif-gh, {OsT} Gizlenme yeri; gizlenecek yer. ihtifad, [Ar. ihtifad (ihtifa:d) (OsT) is. abu cak ileme; alelacele yapma, ihtifaf, [Ar. ihtifaf oU ^-l] (ihtifa:f) {OsT} is. 1. Yzdeki kllar giderme. 2. Kuatma, ihtifal, -li [Ar. hafi (toplanma) > ihtifal JU-I] (ih tifad) {OsT} is. Kalabalk hlinde yaplan anm a t reni; tren. ihtifalat, [Ar. ihtifal > ihtifalt o'sIU-!] (ihtifa:l:t) {OsT} is. Trenler; anm a toplantlar, ih tifar, [Ar. hafr > ihtifar jUu-l] (ihtifa.r) {OsT} is. Kazma; kazlma, ihtifaz, [Ar. ihtifaz ^iLia-1] (ihtifa:z) {OsT} is. 1. Da rlma. 2. Bir eyi kendi nefsine ayrma, ihtik, - i [Ar. ihtik5 elS ^ I] (ihtik:) {OsT} is. 1. Dima heyecan. 2. B ir eyin salaml. ih tik a k 1, [Ar. hakk > ihtikk jU^s-l] (ihtika:k, k ler kaln sylenir) {OsT} is. Bir hak zerinde direnme; hakk iin srar etme. ih tik k 2, [Ar. hikke > ihtikk iil&s-l] (ihtik:k, k ler (ihtifa:) {OsT} (ihtida:r) {OsT} is. Perde (ihtida:) {OsT} is.

ince sylenir) {OsT} is. 1. Birbirine srtnen iki eyin birbirini andrmas. 2. Srtnerek kanma. S ih tik k -i h im r, {OsT} Eein bir yere srtne rek kanmas. ih tik an , [Ar. hulne > ihtikn jUu-l] (ihtilca:n, k kaln sylenir) {OsT} is. tp. 1. V cudun b ir yerine kan toplanarak orada ime ve kzarklk meydana gel mesi. 2. Kabzlk hallerinde rnga ile barsaa su verilmesi; lavman yapma. B ih tik n aleti, {OsT} rnga; lavman. || ih tik n - d em , {OsT} Kan otur mas; morarma; dem meydana gelme. ih tik r, [Ar. hakr (zorla alma) > ihtikr (ih tik r) {OsT} is. Halkn zorunlu ihtiya maddelerini ucuzken toplayp bir darlk annda veya darlk ya ratarak halka pahal satma; vurgunculuk; karabor saclk. ih tik a r, [Ar. hakret > ihtikr jlia -l] (ihtikar, k kaln sylenir) {OsT} is. Birine kar kk drc davranlarda bulunma; hakaret etme; kk gr me; aalama. S ih tik r- nefs, {OsT} N efsini hor grme. ih tik rc , [ihtikr-c] is. Karaborsa yoluyla ticaret yapan kimse; karaborsac; vurguncu. ih tik re n , [Ar. ihtikren (ihtik: ren) {OsT} (ihtil:) {OsT} is. (K a zf. Karaborsa yoluyla; vurgunculukla.

ihtila1 -a [Ar. ihtil' ,

dn iin) mihrinden vaz geerek nikh bozdurma; boanma. ih tila2, -a i [Ar. ihtil5 t- ^ - 1 ] (ihtil:) {OsT} is. Taze ot bime.

ihtilal)1 [Ar. ihtilb ,


datma. 2. Aldatlma. ih tilab 2, [Ar. ihtilb sama. ihtila, [Ar. hulc > ihtil

(ihtil:b) {OsT} is. 1. A l (ihtil.b) {OsT} is. St fe - l] (ihtil:c) {OsT} is.

-* ihtila. S intilc- ayn, {OsT} Gz seirmesi. || ihtilc- kalb, {OsT} Yrek arpnts. || ihtilcn m e, {OsT} Yz ve gz seirm esi zerine yazlm fa l kitab. ih tilacat, [Ar. ihtilct o U -b i-l] (ihtil:ca:t) {OsT} is. rpnmalar; seirmeler. S ihtilcat- asabiye, {OsT} Sinirsel rpnmalar. ihtila, -c [Ar. hulc > ihtil (ihtil:) {OsT} is. 1. Kaslarn istek d kaslp gevemesi. 2. Se irme. 3. Baz heyecanlarn ve olumsuzluklarn yol at dzensiz ve iradesiz hareket. 4. mecaz. arpma; arpnt; rpnt. S ihtila etm ek, r pnmak. ihtilaf, [Ar. h ilaf (kar; zt) > ihtilf j ^ - I ] (ih til f) {OsT} is. 1. Ayrlk; aykrlk. 2. huk. Uyumazlk;

HT

21 14
ihtilasat, [Ar. ihtilt oUa^Ui-l] (ihtil:sa:t) {OsT} is. 1. almalar; armalar. 2. Kapmalar, ihtilaskr, [Ar. ihtil + Far. -kr (ihtil:sk:r) {OsT} sf. alp rpan; hrszlk eden; a ran. ihtilaskran, [Ar. ihtil + Far. -lcrn jljlya}h=-l] (ihtil:sk:ra:n) {OsT} is. alp rpanlar; hrszlar; aranlar. ihtilaskrane, [Ar. ihtil + Far. -krne (ihtil:sk:ra:ne) {OsT} zf. alp rpanlara, hrsz lk yapanlara yakr biimde, ihtilat, [Ar. h a lt> ihtilt i 'f c - l ] (ihtil:t) {OsT} is. 1. K arp kaynama; katma. 2. (Hastalk iin) baka bir hastala dnme; komplikasyon. 3. Karlap grme. 4. Grp kaynama; bakalar ile ili kide bulunma. S ihtilat etmek, {OsT} Karmak; kaynamak. || ihtilattan kesilmek, {OsT} Bakalar ile grm eyi kesmek. || ihtilattan menetmek, {OsT} huk. (Tutuklu iin) bakalar ile grmesini engellemek,|| ihtilat yapmak, {OsT} (Hastalk iin) baka bir hastala y o l am ak ihtima, -a i [Ar. him ye (perhiz) > ihtim (ihtima:) {OsT} is. 1. Saknma; korunma. 2. Perhiz. 3. Snma. ihtimal, -li [Ar. ham i > ihtiml (ihtima.l) {OsT} is. 1. Bir eyin olabilme durumu; olabilirlik; mmkn olma; olaslk. 2. A kla yakn bulma. 3. zf. Belki. <3 ihtiml-i bade, {OsT} Uzak ihtimal.\\ ihtiml-i glib, {OsT} Kuvvetli ihtimal. || ihtim al ki, Olmas mmkndr ki; olabilir ki; belki. || ihtimal ler hesab, mat. B ir olay iin btn durumlar ayn derecede olabilir kabul ederek elverili durumlar saysnn olabilir btn durum lar saysna oran; anslarn hesaplanmasna yarayan kurallarn t m; olaslklar hesab. || ihtim al vermek, B ir eyin olabileceini dnmek; gereklem e ihtimalini hesaba katmak. || ihtim al verm em ek, B ir eyin olabileceini hi dnmemek; gerekleebilecei ni hesaba katmamak. ihtimalat, [Ar. ihtimlt oVU^=-l] (ihtima:l:t) {OsT} is. Olmas mmkn olan durumlar; ihtimaller. S ihtim alt- bade, {OsT} Uzak ihtimaller,|| ihtimlt- karbe, {OsT} Yakn ihtimaller. ihtim alcilik, -i [ihtimal-ci-lik] (ihtima:Icilik) is. fel. M utlak dorunun mmkn olmadn, bilginin ancak ihtimallere dayal olduunu ileri sren felsef akm; probabilizm; ihtimaliye; olasclk, ihtimal, [Ar. ihtimli (ihtima:li:) {OsT} sf. 1. htimalle ilgili; olas; belki. 2. Gereklemesi p heli; belki. ihtimaliye, [Ar. ihtimliyye (ihtima.liye) {OsT} is. fel. M utlak dorunun mmkn olmad

anlamazlk. 3. Bozuma, fi1 ihtilafa dmek, A n laamamak; uyuamamak; bozumak.]| ihtilf-dr, {OsT} huk. M iras ile miras brakann ayr lke halklarndan oluu.|| ihtilf- knun, {OsT} hk. Yasa d. || ihtilf- manzr, {OsT} gk b. Paralaks.|| ihtilf- manzar, {OsT} gk b. Iraklk as.|| ihtilf- rey-i mmet, {OsT} Halkn dncelerinin birbirini tutmamas. ihtilafat, [Ar. ihtilfat (ihtil;fa:t) {OsT} is. Aykrlklar; uyumazlklar; anlamazlklar, ihtilafl, [ihtilaf-l] sf. 1. Uyum azlk durumunda olan. 2. Gr ve dnceler arasnda aykrlk bu lunan. ihtilak1 -k [Ar. ihtilk j ' f e l ] (ihtil:k) {OsT} is. , Y alan uydurma. ihtilak2, -k [Ar. ihtilk Tra etme. 2. Tra edilme, ihtilaken, [Ar. ihtilken l^sbi-l] (ihtil: ken) {OsT} zf. Y alan uydurarak, ihtilakyt, [Ar. ihtilkyyt oi^U ^I] (ihtil:kya:t) {OsT} is. Yalanlar; uydurma szler, ihtilal, -li [Ar. halel > ihtill J ^ - l ] (ihtil.i) {OsT} is. 1. Bozukluk; bozulma. 2. Karklk; dzensiz lik; anari. 3. Bir devletin siyasi, toplumsal ve eko nom ik yapsn deitinnek amacyla hukuk kural larna ve yasalara uymakszn zor ve g kullana rak yaplan toplumsal hareket; devrim. 4. Herhangi bir alanda meydana getirilen kkl gelime ve de iiklik. 5. M evcut hkmeti i bandan uzakla trm ak amacyla yaplan yasa d hareket. & ihtill-i dima, {OsT} Beyin bozukluu,|| ihtill-i ni zm , {OsT} Dzen bozukluu,|| ihtill-i nutuk, {OsT} Konum a bozukluu.|| ihtill-i umr, {OsT} lerin bozukluu. ihtilalci, [ihtilal-ci] sf. 1. htilal yapan veya yapmaya kalkan; ihtilal iin savaan; devrimci. 2. Yaplan veya yaplmas dnlen ihtilalden yana olan; ih tilali savunan; devrimci, ihtilalcilik, -i [ihtilal-ci-lik] is. htilalci olm a duru mu; devrimcilik, ihtilam, [Ar. hulm (d) > ihtilm (ihtil'.m) {OsT} is. 1. Uyku srasnda istem d olarak meni gelmesi; d azmas; hamamc olma; eytan aldat mas. 2. Ergen olma; bulua erme, ihtilas, [Ar. hal / hulet (kapma) > ihtil (ihtil:s) {OsT} is. 1. Kapma. 2. Kaplma. 3. alma; arma; hrszlk. 4. spor. Uzak ve hareketli hedef lere hzl ekile yaplan bir tr ok atm a biimi. 5. huk. Anlalmasn engelleyecek hile ve dzenlere bavurarak kendisine emanet edilmi olan devlet parasn alm a veya zimmetine geirme; hileli al ma. S ihtils- vakt, {OsT} B irok i arasnda bo zam an bulabilme. (ihtil:k) {OsT} is. 1.

H K 5 H .2 1 1

HT

n, bilginin ancak ihtimallere dayal olduunu ileri sren felsef akm; probabilizm; ihtimalcilik; olas clk. ihtimalli, [ihtimal-li] sf. eitli ihtimalleri bulunan; birden ok ihtimali olan, ihtimam , [Ar. hemm > ihtim am (ihtima.m) {OsT} is. 1. Dikkatli davranma; zen gsterme; zen; itina. 2. yi ve dikkatli bakm; zen. S ihti mam etmek, 1. zen gstermek. 2. D ikkatle dav ranm ak,|| ihtimm - beyt, {OsT} E vi sprme. ihtimaml, [ihtimam-l] (ihtima:ml) sf. nce eleyip sk dokuyan; ihtimam gsteren; zenli, ihtimamsz, [ihtimam-sz[ (ihtima:msz) sf. Dikkat siz; zen gsterilmeden yaplm; zensiz, ihtimar, [Ar. ham r > ihtim r (ihtima:r) {OsT} ihtimr- is. Ekiyip kabarma; mayalanma. S kfil, {OsT} kim. A lkol mayalanmas. ihtinac, [Ar. ihtinc eye ynelme; meyletme, ihtinak, -k [Ar. hank (boma) > ihtink (ihtina:k) {OsT} is. 1. Boazdaki bir tkanklk y znden nefes alamama ve bu yzden lme. 2. Bo ulma. S ihtink- rahm, {OsT} tp. steri. ihtinan, [Ar. ihtinn oU-l] (ihtina:n) {OsT} is. Sn net olma. ihtira, -a [Ar. ihtira' _lp - 1 (ihtira:) {OsT} is. 1. O ] gne kadar benzeri grlmedik yeni bir ey bulma; tretme. 2. Aslsz bir ey uydurarak gerek gibi gsterme. 3. ed. O gne kadar kim senin kullanma d bir sz veya mazm un kullanma. S ihtira be rat, Bilinen ara ve gereler yardm ile yen i bir ey bulana, bulduu eyden yalnz kendisinin belir li bir sre yararlanm as iin devlete verilen belge. ihtiraat, [Ar. ihtir't oUljci-l] (ihtira.a.t) {OsT} is. Daha nce benzeri olmadan meydana getirilenler; bulular. ihtirab, [Ar. harb > ihtirb Kavga etme; cenkleme, ihtirai, [Ar. ihtir' (ihtira:i:) {OsT} s f htira suretiyle meydana getirilmi, ihtiraiyat, [Ar. ihtir'iyyt] (ihtira.iyya.t) {OsT} is. htira suretiyle meydana getirilmi eyler, ihtirak, -k [Ar. hark > ihtirk j l . I ] (ihtira:k) {OsT} is. 1. Tutuma; yanma. 2. g k b. B ir gezegein G nee yaklamas. 9 ihtirak etm ek, Yanmak; tu tumak.|| ihtirk- bat, kim. Yava yanm a.|| ihtirk- teneffs, {OsT} biy. Soluk alma yoluyla akcierlere giren oksijenin etkisi ile vcutta mey dana gelen enerji; karbonhidratlarn yanm as.|| ihtirak kabiliyeti, Tutuabilme zellii; tutuma yetenei. || ihtirak noktas, Tiz. B ir maddenin tu (ihtira:b) {OsT} is.

tuabilmesi iin gerekli scaklk derecesi; tutuma derecesi. ihtirakrane, [Ar. ihtira' + Far. -kr-ne (ihtira:kra:ne) {OsT} zf. Bir buluuya yakr bi imde. ihtirakerde, [Ar. ihtira' + Far. -kerde OjSUIj-1] (ihtira:kerde) {OsT} is. Bulu sahibi; mucit, ihtirakl, [ihtirak-l] sf. Yanan; tutuan. S ihtirakl mermi, as. Havada patlayan top mermisi. ihtiram , [Ar. h rm e t. > ihtiram (ihtira:m) {OsT} is. Sayg gsterme; arlama; hrmet. S ih tiram birlii, as. Devlet byklerim, byk rtbeli kumandanlar karlama ve uurlama trenlerinde selamlama amacyla grevlendirilen birlik.|| ihti ram duruu, Sayg duruu. || ihtiram ktas, as. D evlet byklerini, byk rtbeli kumandanlar karlama ve uurlama trenlerinde selamlama amacyla grevlendirilen birlik. ihtiramat, [Ar. ihtirmt oUljc=-l] (ihtira:ma:t) {OsT} is. Sayglar. ihtiramen, [Ar. ihtirmen (ihtira: men) {OsT} (ihtizf. Saygl olarak; sayg gstererek, ihtiramkr, [Ar. ihtiram + Far. -kr ra:mk:r) {OsT} sf. Saygl, ihtiras, [Ar. hr > ihtiras ^ > - 0 (ihtira:s) {OsT} is. 1. Ar istek; gl arzu. 2. Gl ve srekli bir eilim in yneldii ama; tutku. ihtiras, [Ar. hirset > ihtiras (ihtira:s) {OsTJ is. 1. Bir dmandan, bir tehlikeden korunma. 2. (Birinden veya bir eyden) ekinme. 3. Korkma, ihtirasat, [Ar. ihtirt (ihtira:sa:t) {OsT} is. Ar istekler; tutkular, ihtirasl, [ihtiras-l] (ihtira:sl) sf. Ar istek ve ar zusu olan; tutkulu, ihtirassz, [ihtiras-sz] (ihtira:s sz) sf. Ar istek ve arzusu olmayan; tutkusuz. ihtiraz, [Ar. hrz > ihtirz jl>=-!] (ihtira:z) {OsT} is. 1. ekingen durma; ekinme; saknma. 2. Korkma, ihtirazen, [Ar. ihtirzen ihtiraz, [Ar. ihtirz (ihtira:zen) {OsT} is. (ihtira:zi:) {OsT} sf. Saknma suretiyle; ekinerek; korkarak, ekinme, saknma ve korkma ile ilgili, ihtirm ek, [h (yans.) > h-tr-mak / ih-tir-mek] {az} g l . f [-ir] Yere yatrmak. [DS] ihtisab, [Ar. hesb > ihtisb (ihtisa.b) {OsT} is. 1. Sorguya ekme; hesaba ekme; hesap sorma. 2. Ceza. 3. Sorumluluk. 4. Pazarlarda dzeni sala yan kurum. 5. Belediye. 6. Belediyenin ald ver gi. S ihtisab aas, tar. 1. Lonca ve pazarlarda denetim yapan ba grevli. 2. Belediye bakam.

(ihtina.c) {OsT} is. Bir

HT

0IKMlCESDM.2ii6 (ihihtiam, [Ar. ham at > ihtim (ihtia:m)

ihtisabiye, [Ar. ihtisb > ihtisbiyye tisa:biye) {OsT} is. Belediyenin ald vergi, ihtisad, [Ar. haad > ihtid

(ihtisa:d) {OsT}

is. 1. Bir rn bierek elde etme; rn bime; hasat etme; bime. 2. Biilme. S ihtisd- mezrt, {OsT} Ekinlerin biilmesi. ihtiam, [Ar. hum et > ihtiam {OsT} is. Dmanlk; kin. ihtisar, [Ar. har > ihtisar jU M ] (ihtisa:r) {OsT} is. (ihtisa:m)

{OsT} is. 1. Ulu ve anl grn; byklk. 2. Gs terililik; gz alclk; grkem, ihtiam l, [ihtiam-l] (ihtia.ml) sf. Gsterili; gr kemli. ihtiar, [Ar. ihtir (ihtia.r) {OsT} is. 1. B yk bal olma; koca ballk. 2. Toplanma, ihtia, [Ar. ihti j U ^ I ] (ihtia:) {OsT} is. Sa man ve kuru ot biriktirme.

(ihtita:b) {OsT} 1. Sz ksa tutma; ksaltma. 2. Bir metinden ge ihtitab1, [Ar. hatab > ihtitb reksiz ayrntlar karma. 3. mat. Sadeletirme. S 1 is. -* ihtitap. ihtisar etmek, {OsT} Ksaltmak; sadeletirmek)] ihtitab2, [Ar. hutbe > ihtitb (ihtita:b) {OsT} ihtisr- muhil, {OsT} ed. Bozucu ksaltma. is. (Bir kz veya kadn) evlenmek, nikh etmek ihtisaren, [Ar. ihtiren IjUt-'] {OsT} zf. Ayrntlara iin isteme. girmeden; z olarak; ksaca, ihtitaf, [Ar. h a tf> ih tit f L k ^ l] (ihtita:f) {OsT} is. 1. ihtisas, [Ar. hiss > ihtisas x^l] (ihtisa:s) {OsT} is. 1. Duyma; duygu. 2. Duygulanma. S ihtiss- deP, {OsT} Bastrlm, itilmi dygu.\\ ihtiss- hfisn, {OsT} Gzel eyler duyma.\\ ihtiss- menfa at, {OsT} kar duygusu.\\ ihtiss- vazife, {OsT} Grev duygusu. ihtisas, [Ar. hu > ihti (ihtisa:s) {OsT} is. 1. Bir bilim ve teknik alannda derin ve geni bilgi kazanm olma; uzmanlk. 2. Bilgi; hner. 3. B ir kiiye ok fazla balanm olma, fi1 ihtisas ka zanmak, Uzman durumuna gelmek; ustalk elde etmek. |j ihtisas yapmak, B ir alanda derin ve geni bilgi kazanmak zere eitim grmek; uzmanla mak. ihtisasat, [Ar. ihtisst o L .U - 1 ] (ihtisa;sa;t) {OsT} is. Duygular; hissetmeler, ihtisasi, [Ar. ihti / ihtiiyye (ihtisas:) {OsT} sf. Uzmanlkla ilgili olan; uzm an la ait. ihtisasiye, [Ar. ihtissiyye (ihtisasiye) (ihtiasi{OsT} is.fel. Duyumculuk; sensalizm. ihtisasiyun, [Ar. ihtiiyyn yu:n) {OsT} is. Uzmanlar, ihtisaslam a, [ihtisas-la--ma] is. Uzman duruma gelm e eylemi, ihtisaslam ak, [ihtisas-la--mak] dnl. f. [-r] U z m an durum a gelmek; ustalamak; ihtisas sahibi olmak. ihtisat, [Ar. ihtist etme; itibar gsterme, ihtia, -a [Ar. ihti' ^Li^-1] (ihtia:) {OsT} s. A l ak gnlllk; tevazu, ihtiad, [Ar. ihtid i l s ! ] (ihtia:d) {OsT} is. Bi rikme; toplanma; ylma. (ihtisa:t) {OsT} is. Rabet Kapp kama; alma. 2. Gz kamamas. 3. Gz ka matrma. ihtital, -li [Ar. ihtitl (ihtita:l) {OsT} is. Gizli konuulan kulak kabartp dinleme; kulak misafiri olma. ihtitam, [Ar. hatm > ihtitm (ihtita:m) {OsT} (ihtita:n) {OsT} is. is. Sona erme; bitme, ihtitan, [Ar. hitn > ihtitn Snnet ettirme, ihtitap, -b [Ar. hatab>ihtitb -lk^-l] (ihtita:p) {OsT} is. Odun toplama; odun kesme. 0 ihtitap hakk, huk. B ir kimsenin barnd evi onarmak, yakacak ihtiyacn karlam ak iin oturduu yerdeki orman lardan yararlanm a hakk; baltalk hakk. ihtitat, [Ar. hatt > ihtitt (ihtita:t) {OsT} is. B ir yerin snrm belirtme; snr ekme; snrlan drma. ihtiva, [Ar. hiv5 > ihtiv5 I] (ihtiva:) {OsT} is. ine alma; iinde bulundurma; kapsama; ierme. fi1 ihtiva etmek, ine almak; kapsamak; iermek. ihtiya, [Ar.hcet > ihtiy (ihtiya:c) {OsT} is. -* ihtiya. S ihtiyc- azm, {OsT} Byk ihti ya.\\ ihtiyc- ruh, {OsT} Ruhsal ihtiya.|| ihtiyc- sevda, {OsT} Sevgi ihtiyac; sevme ihtiyac.\\ ihtiyc- tefekkr, {OsT} Dnme ihtiyac. ihtiyacat, [Ar. ihtiyct oU U =-l] (ihtiya:ca:t) {OsT} is. G erek duyulan eyler; ihtiyalar; ihtiya madde leri. ihtiyct- siyassiye, {OsT} Siyasi ihtiya lar,|| ihtiycat-j zarr, {OsT} Yeme, ime, barnma gibi zorunlu ihtiyalar. ihtiya, -c [Ar. hcet > ihtiy (ihtiya:) {OsT} is. 1. Canllarn hayatlarn srdrebilmeleri iin gerekli eylemlere iten bir eksiklik ve tedirgin lik duygusu; gerekseme; gereksinme. 2. ok gl

l i e i M t S O M . 2117 istek; zorunlu istek. 3. Y oksun bulunulan eyin is tenmesine yol aan yoksunluk duygusu. 4. Gerek sinim duyulan ey; ihtiya konusu olan ey. 5. Bir eyi gerekletirebilmek iin gerekli olan ey; ge reksinim. 6. Yoksulluk; yokluk; zaruret. 7. eko. n sanlarn yaamas, beden ve ruha gelimesi iin gerekli olan birinci derece; rahat yaam a gibi ikinci derece; hastalk, yallk durumlar gibi gelecee ynelik olup her biri bir ekonomik faaliyeti dou ran; zamana, evreye ve toplumdan topluma dei iklik gsteren ve giderilmesi gereken her ey. ihtiyaca cevap vermek, B ir ihtiyac karlar du rumda olmak. || ihtiyac olm ak, B ir eyin eksiklii duyulur olmak; gerek duymak; gerekli olmak.\\ ih tiya duymak, B ir eyi kendisi iin gerekli say mak; gereksemek; gereksinmek. ihtiyal1 -li [Ar. ihtiyl , (ihtiyad) {OsT} is. B yklenme; kibirlenme; gururlanma. ihtiyal2, -li [Ar. hle > ihtiyl J L ^ '] (ihtiyad) {OsT} is. Hile; dzen; aldatma. ihtiyal3, -li [Ar. ihtiyl JU * '] (ihtiyad) {OsT} is. Korkma. ihtiyalat, [Ar. ihtiylt Hileler; aldatmalar; dzenler, ihtiyan, [Ar. hynet > ihtiyn oLs-t] (ihtiya:n) {OsT} is. Hainlik etme; haince davranma, ihtiyar, [Ar. ihtiyr _>LM] (ihtiya:r) {OsT} is. 1. Se me; tercih etme. 2. Kendi iradesi ile hareket etme gc. 3. K t bir duruma veya davrana katlanma; tahamml etme. 4. sf. Ya ilerlemi olan; yal; kocam. 5. nl. Yal bir kim seye kar seslenme sz. S ihtiyar etmek, 1. Semek. 2. Katlanmak; tahamml gstermek.\\ ihtiyar heyeti, K y tzel kiiliinin seimle i bana gelen muhtarn ba kanlndaki ynetim kurulu.\\ ihtiyar elden b rakmak, Baz etkiler yznden davranlarn kon trol edemez olmak. || ihtiyar elden gitmek, D avra nlarn kontrol etme yetisini kaybetmek.\\ ihtiyr- klfet, {OsT} Glklere katlanma.\\ ihtiyr- s kt, {OsT} Susmay tercih etme. || ihtiyr- zahmet, {OsT} Zahmete, skntya katlanma. || ihtiyar mecli si, K y tzel kiiliinin seim le i bana gelen muhtarn bakanlndaki ynetim kurulu; ihtiyar heyeti. ihtiyarat, [Ar. ihtiyrt (ihtiya:ra:t) {OsT} is. fal. Yedi gezegenin ufik stndeki eitli du rum larna gre bir iin yaplp yaplmayaca ko nusunu belirlemeye yarayan eski bir falclk ii. ihtiyaren, [Ar. ihtiyren (ihtiya;ren) {OsT} zf. 1. Kendi tercihine gre; kendisi seerek. 2. Gnll olarak. ihtiyari, [Ar. ihtiyn / ihtiyriyye (ihtiya.la.t) {OsT} is.

HT

(ihtiyari:) {OsT} sf. Zorunlu olarak deil de istee bal bir biimde olan; seimlik; semeli. ihtiyariyat, [Ar. ihtiyriyyt o ljjU i-l] (ihtiya:riya:t) {OsT} is. Yaplp yaplmamas insann kendi elinde olan eyler. ihtiyarlama, [ihtiyar-la-ma] is. Yalanma; kocama. ihtiyarlamak, [ihtiyar-la-mak] gsz. f. [r] [-l()-yor] 1. Yalanmak; yal hle gelmek; kocamak. 2. Y a l grnm almak; yal grnmek. ihtiyarlatma, [ihtiyar-la-t-ma] is. Yal duruma ge tirme. ihtiyarlatmak, [htiyar-la-t-mak] gl. f. [-ir] Yal durum a getirmek; yalanmasna yol amak. ihtiyarlay, [ihtiyar-la-y-] is. Yalanm a ii veya biimi. ihtiyarlk, - [ihtiyar-lk] is. 1. htiyar olm a duru mu; yallk. 2. Hayatn ileri dnemleri, ihtiyar lk sigortas, huk. alanlara emeklilik ayl veya toptan deme salayan bir sigorta tr; yallk sigortas. ihtiyarsz, [ihtiyar-sz] zf. Farknda olmadan; ister is temez; kendi iradesi dnda olarak. ihtiyat, [Ar. ihtiyt (ihtiya:t) {OsT} is. 1. H er hangi bir konuda gelecei dnerek ll olma; saknma. 2. Beklenm edik olumsuz bir durumu k ar lamak iin nceden alman tedbir veya yaplan i. 3. as. Savata dmann herhangi bir beklenmedik harekt karsnda veya ortaya kan bir frsat de erlendirmek amacyla her zaman savaa girebile cek biimde hazr olarak bekletilen asker g. 4. sf. htiya fazlas olup da gelecekte gerekli olur dncesi ile saklanan; yedek. S ihtiyat akesi, Yedek ake. || ihtiyat kaydyla, Doruluundan phe edilerek; ekinceli olarak. || ihtiyat kuvvet leri, as. Yedek sava birlikleri.|| ihtiyat tedbirle ri, huk. Yarglamann gerei yanstm as ve hzl yrm esi iin, yarglam a balamazdan nce baz yetkili makamlarn uygulad snrlama ilemleri.\\ ihtiyat zabiti, {OsT} as. Yedek subay. ihtiyaten, [Ar. ihtiyten (ihtiya:ten) {OsT} is. Her ihtimali dnerek; gelecekte gerekli olur d ncesiyle; phe ederek. ihtiyati, [Ar. ihtiyat ^ L ^ l ] (ihtiya:ti:, son t kaln sylenir.) {OsT} sf. lerisi dnlerek yaplan. ihtiyati tedbir, 1. lerisi dnlerek alnan nlem. 2. huk. Yarglama ncesi yetkili organlarca alm an nlemler. ihtiyatkr, [Ar. ihtiyt+Far. -kr (ihtiy:tk:r) {OsT} sf. Bir ey yaparken gelecekte olabi lecek ihtimalleri gz nne alarak ona gre n lem ler dnen ve alan; tedbirli; ihtiyatl; sakngan. ihtiyatkrane, [Ar. ihtiyt + Far. -krne

HT (ihtiy:tk:ra:ne) {OsT} sf. Tedbirini alarak; sakn ganlkla. i h t i y a t l , [ihtiyat-l] sf. lerisini dnerek her trl nlemi alan; ll davranan; sakngan; ihtiyatkr.
S i h t i y a t l b u l u n m a k , B eklen m ed ik durum lara kar h azrlkl bulunmak.\\ ih t i y a t l d a v r a n m a k , 1. U yank davranm ak. 2. H azrlkl olm ak .|| i h t i y a t l o lm a k , B ir k o nuda g ele ce i d n erek ll davranm ak; tedbirli olmak. i h t i y a t l k , - [ihtiyat-lk] is. 1. Yedekte bulunma; ihtiyatta olma. 2. as. Herhangi bir sava durum una

1M T K S O M . s
i h tiz a z i, [Ar. ihtizz! / ihtizziye

/ S j^ O (ih-

tiza:zi:) {OsT} is. Titreme ile ilgili,


i h v a n , [Ar. ah > ihvn o '^ l ] (ihva:n) {OsT} is. 1.

Kardeler. 2. Samimi dostlar; arkadalar; ahbaplar. 3. Bir okul veya tarikatn m ensuplan. S1 ih v n -
b - s e f , {OsT} 1. i tem iz olan kardeler. 2. M ev levi tarikatndan olanlar. || ih v n - d in , D in karde

kar yedek asker olarak hazrda beklem e durumu.


i h t i y a t l k y a p m a k , as. Yedek olarak askere a-

leri; ayn dinden ola n la r .|| i h v n - v a t a n , {OsT} Yurttalar.\\ h v n s - s e f , {OsT} O nuncu y zy ld a B a d a t v e B a sra ta raflarnda g izli olarak kurulm u slam fe lse fe s in i doa bilim lerine dayandrm ay a m a edinen g izli b ir tarikat.
ih v a n i y a t,

lnm ak.
i h t i y a t s z , [ihtiyat-sz] sf. Gelecekte olabilecek olum

[Ar. ihvniyyat

(ihva:niya:t)

{OsT} is. Arkada mektuplar,


ih v e , [Ar. ah > ihve o^-l] {OsT} is. Erkek kardeler. S ih v e - i m t e f e r r i k n , {OsT} A n a -b a b a bir, ana b ir ve baba bir kard elerin tm. ih y a , - a i [Ar. hayt > ihy5 * l~-l] (ihya:) {OsT} is. 1.

suz durum veya olaylara kar nceden tedbir d nmeyen; ihtiyatl davranmayan, ih t i y a t s z l k , - [ihtiyat-sz-lk] is. htiyatsz olma durumu; tedbirsizlik. S ih ti y a ts z l k e t m e k , n
lem alm adan h a reket etm ek; tedbirsiz davranm ak.
i h t i z a 1, - a [Ar. huz' > ihtiz'

( ihtiza :)

{OsT) is. A lak gnlllk.


i h t i z a 2, - a i [Ar. ihtiz5

(ihtiza:) {OsT} is. r

neine gre i yapma.


i h t i z a 3, - a i [Ar. ihtiz5 * L i^ l] (ihtiza:) {OsT} is. A-

Diriltme; canlandrma; hayat verme. 2. Yeniden canllk kazandrma; byk lde glendirme, gelitirme. 3. Bir kim seye yaam a umudu verme; g ve umut verme; erin verme. 4 . Bir geceyi sa baha kadar ibadet ederek geirme. S ih y a e tm e k ,
1. C anlandrm ak; diriltm ek. 2. M a m u r klm ak. 3. B ir k im seyi ltfa g a rk etm ek; m utlulua ka vu tu r mak. 4. G eceyi ibadetle geirm ek.\\ ih y a g e c e s i, tasvf. K u r'a n o k unup n a m a z kln a ra k g eirilen p a za r te si ve cum a geceleri. || ih y -k e rd e ,-* - ihyakerde.|| ih y a o lm a k , 1. D a h a iyi durum a gelm ek; m utlu lu a kavum ak. 2. M a m u r d urum a getirilm ek.
i h y a k e r d e , [Ar. ihy5 + Far. -kerde

te yakp alevlendirme,
i h t i z a b , [Ar. hazab > ihtizb

(ihtiza:b) {OsT} (ihtiza.m ) {OsT} is. 1.

is. 1. Boyanma. 2. Sa veya sakala kna yakma,


i h t i z a m , [Ar. ihtizm

K uak balama; kemer takma. 2. Kemer taknma.


fi5 i h t i z m - a r s , {OsT} G elinin k u a k taknm as. i h t i z a r , [Ar. huzr > ihtizr

(ih-

(ihtiza:r) {OsT}

ya :kerd e) {OsT} sf. 1. M eydana getirilmi; ihya e-

is. 1. H uzura kma. 2. Can ekime; lme yak

dilmi. 2. Yaptrlm,
i h y a n e n , [Ar. ahynen UL^=-t] (ihya: nen) {OsT} zf.

lama.
i h t i z a r , [Ar. hazer > ihtizr

(ihtiza:r) {OsT} is. (ihtiza:z) {OsT} (ihtiza:z) {OsT} (ihtiza:z) {OsT} is.

A ra sra; zaman zaman (-* ahynen).


i h z a 1, - a i [Ar. ihz5 lis-l] (ihza:) {O sT} is. 1. A-

1. Saknma; ekinme. 2. Korkma.


i h t i z a z 1, [Ar. hazz > ihtizaz

is. Haz duyma; holanma; gnl ferahlama; sevin.


i h t i z a z 2, [Ar. hazz > ihtizz

yakkab giydinne. 2. Talandan pay ayrma.


i h z a 2, - a i [Ar. ihz5 *Ui=~l] (ihza:) {O sT} is. 1. Se

is. 1. Hazmetme. 2. i alma; gnl ferahlama.


i h t i z a z 3, [Ar. hezz > ihtizz

mirme. 2. Semirtme. 3. Semirtilme,


i h z a k , - k [Ar. ihzk
iL H ]

(ihza:k) {O sT} is. Kah

1. H afif titreim; hafife titreme; titreme; titreim.


2 . Srayp oynama; sallanma 9 ih t iz z - a r z a n i , {OsT} y e r b. E n in e sarsnt. || i h tiz z - a s a b , {OsT}

kaha atma; ok glme.


i h z a l 1, -li [Ar. ihzl JU -l] (ihza:l) {O sT} is. 1. Is

latma. 2. Islatlma.
i h z a l 2, - li [Ar. ihzl

Sinirlerin bozulm as son u cu titrem e; a sa b titre m e .|| ih t i z z - h s i r , {OsT} Z a ra ra uram aktan ileri g e le n titrem e .|| ih t i z z - p e s t, {OsT} A l a k titrem e .|| i h t i z z - r i k k a t , {OsT} efkat titreyii.
i h t i z a z a t , [Ar. ihtizzt

(ihza:l) {O sT} is. ok aka

ve alay etme.
i h z a n , [Ar. hzn > ihzn

(ihza:n) {OsT} is. z

(ihtiza:zat) {OsT} is.

me; tasalandrma.

1. Titremeler; titreimler; deprenmeler. 2. Srayp i h z a r 1, [Ar. ihzr jli.!] (ihza:r) {OsT} is. Gevezelik oynamalar; sallanmalar. etme; samalama.

ie n man 2119
ih z a r2, [Ar. huzur > ihzar _>U-l] (ihza:r) {OsT} is. 1. Hazrlama; hazrlk. 2. Bir kim senin bir yerde bu lunmasn salama; arma. 3. biy. oalma; re me. 4. psikol. Kavrama yetisi, fi1 ih z a r etm ek, H a zrla m a m ih z a r m zekkeresi, Tank y a da sank larn durumada hazr bulundurulmas iin kolluk glerine yarg tarafndan yazlan yaz. ih zarat, [Ar. ihzrt Hazrlklar, hazrlamalar, ihzaren, [Ar. ihzren (ihza: ren) {OsT} zf. 1. Hazr edilerek; hazr klnarak. 2. hk. Birini huzu ra davet ederek; mahkem eye davet ederek. S ih zren celb, {OsT} Birini durumaya kolluk gle ri ile getirtme ii. ihzari, [Ar. ihzar (ihza:ri:) {OsT} sf. 1. H a zrlama ile ilgili; hazrla ait; hazrlk niteliinde olan. 2. Hazrlayc; hazr edici. S ih z r snf, {OsT} H azrlk snf. ihzariye, [Ar. ihzriyye ^ j l ^ l ] (ihza:riye) {OsT} is. Bir kim senin mahkem eye getirilmesi iin alnan har. ihzaz, [Ar. ihzz l; nasibi ok olma, ijek, [Far. jekii^J] (i:jek) {OsT} is. Kvlcm, iii, [ii] (i:i) {eT} is. Prenses; ehzade kadn. [EUTS] -ik-, [-k- / -ik- / -k- / -uk- / -k-] yap. e. -* -k-, -ik, [-k / -ik / -k / -uk / -k] yap. e. -> -k. ik, [k] (i:k) {eT} is. . [DLT] [KPy.] ika, -a [Ar. vuk > k f^UI] (i:ka:) {OsT} is. 1. (Genellikle kt iler iin) yapma; yaptrm a; m ey dana getirme; etme. 2 . mamiye fkhnda, tek tarafl irade beyan ile yarg douran hukuk ilem leri ifa de eden terim; iltizam; tasarruf. 3. mz. Klasik Trk mziinin usul kalplarndan biri. S k et m ek, {OsT} Yapmak; etmek; ilemek. ik, - i [Ar. k 5 f-lSI] (i:ka:) {OsT} is. 1. Dayanma. 2. D ayanacak ey verme. . ikab, [Ar. ikb i_jUp] (ika:b) {OsT} is. 1. Bir ktlk sonucu ekilen eziyet; cefa; azap. 2 . ldkten son ra gnahkrlara verilecek lah ceza, ikad, [Ar. ik'd jUS] (ik-a:d) {OsT} is. 1. Oturtma. 2. Bir hkmdar tahta karma; tahta oturtma. ik a d 1 [Ar. kd jLj.I] (i:ka:d) {OsT} is. 1. Yakma. 2. , Yaklma. S k d - k an d l, {OsT} Kandillerin y a klmas, ikad2, [Ar. kd J ^ .l] (i:ka:d) {OsT} is. Salam kal ma. ikae, [Ar. ike <sL (ika:e) {OsT} is. 1. Kusturma. 2. St] Kusturulma. (ihza:z) {OsT} sf. Talih ak (ihza:ra:t) {OsT} is. eyer. S ikf-i h im r, {O sT} E ek semeri.

KA ik f1 [Ar. k f -ilS.1] (ika:f) {OsT} is. Palan; semer; , ik af2, [Ar. vakf > k f j U l ] (ika:f) {OsT} is. 1. V akf olarak balama; vakfetme. 2 . nne geme; en gel olma; durdurma. 3. Durdurulma, ikal, -li [Ar. akl > ikl JUp] (ika-.l) {O sT} is. 1. Ba. 2. Ayak ba; kstek. S ikl olm ak, {O sT} B a olmak; engel olmak. ikale, [Ar. kl (sz) > ikle 4JI] (ika:le) {O sT} is. 1. Sylenmemi bir szn sylendiini iddia etmek. 2. huk.. Bir szlemenin, taraflarn anlamas sonu cu kaldrlmas, yok saylmas, ikam , [Ar. akm > ikm j>U& (ika:m) {O sT} is. Sonu ] kesilenler; ksrlar, ikam e, [Ar. kym > ikme **131] (ika:me, k kaln sylenir) {O sT} is, 1. A yaa kaldrma; ayakta dur durma; dikeltme. 2. Yerine koyma; oturtma. 3. Y e rine kullanma. 4. huk. (Dava iin) ama. 5. Ortaya koyma; gsterme. 6 . eko. Ayn deerde olmamakla birlikte biri dierinin yerine ihtiyac karlayabilen, tatmini salayan mal. 7. kim. M olekln geri kalan blm deimemekle birlikte bir kkn yerine baka bir kk yerletirme; kklere yer deitirtme; ornatma. 8 . sf. Bir eyin yerine konulan; yerine ku l lanlan. S ik am e etm ek, 1. Yerine koymak. 2. A yakta durdurmak. 3. Dava amak. || ikm e-i beyyine, {O sT} huk. ahit gsterm e. || ikm e-i d a v, {OsT} huk. D ava ama.\\ ikam e m a lla r, eko. Ayn deerde olmamakla birlikte biri dierinin y e rine ihtiyac karlayabilen, tatmini salayan m al lar. ikam et, [Ar. kym > ikm et c~ll] (ika:met, k kaln sylenir) {OsT} is. 1. B ir yerde oturma; kalma; e leme. 2. Cemaatle namaz klmaya balamadan n ce mezzinin kamet getirmesi. S ik a m e t etm ek, Bir yerde oturmak; elemek.|| ik am ete m em u r edilm ek, Ynetim merkezinden uzak bir yerde otur maya mecbur edilmek; srgn cezas verilmek.]] ikm et-i hccet, {OsT} Oturma belgesi.|| ik m et-i salt, {OsT} Namaza durma.\\ ik am et tezkeresi, Trkiye de bir aydan fa zla kalacak olan yabancla rn alm ak zorunda olduklar belge. ik am etg h , [Ar. ikm et + Far. -gh 4&wUI] (ika.metg:h, k kanl sylenir) {OsT} is. 1. Oturulan yer; mesken; konut. 2. huk. Kiinin yaam a faaliyetleri nin ana merkezi olan yer. S ik am etg h ilm h a b eri, Vatandalarn baz resm ilemlerinin yrt lebilmesi iin oturduklar y e r muhtarndan aldkla r belge. || ik am etg h kd, Vatandalarn baz resm ilemlerinin yrtlebilm esi iin oturduklar y e r muhtarndan aldklar belge. ik an , [Ar. yakn > kn j l i l ] (i:ka:n, k kaln sylenir)

KA

M K E SSM .
ikbar1 [Ar. labr > ikbar jLSI] (ikba.r, k kaln syle , nir) {OsT} is. 1. M ezara koyma; gmme. 2. G mlme. S ikbr- meyyit, {OsT} lnn gml mesi. ikbar2, [Ar. kibr > ikbr jLS'I] (ikba:r) {OsT} is. B yk grme; ululama, ikdam, [Ar. kadem > ikdam (ikda:m) {OsT} is. 1. Srekli alma, aba gsterme. 2. lerleme, ikdam etmek, Srekli almak, sebat etmek. ikdam at, [Ar. ikdm t o U J l] (ikda.ma. t) {OsT} is. Srekli almalar; abalar, ikdar, [Ar. kudret > ikdr jl-l] (ikda:r) {OsT} is. 1. (i:ka:z, k Gcn artrma. 2. Geimini salama. S ikdar etmek, 1. Glendirmek. 2. Geindirmek. ikdi, [eT. ikt] {az} sf. (Kii iin) kk kar pe inde koan. [DS] ikdirar, [Ar. keder > ikdirr jljJS'l] (ikdira:r) {OsT} is. Bulank olma; bulanma. S ikdirr- m, {OsT} Suyun bulanmas. ikdi, [g-de] {eT} sf. -* idi2. [DLT] ikd, [eT. ikt j-iSI] {eAT'} sf. 1. Asalak. 2. Dalka vuk. 3. Alkan. ikdk, [igid-m ek > ig(i)d-k] {eT} -* igdk. [DLT] ikebana, [Jap. ike (dzenleme) + bana (iek)] (ikeb a na) is. Belirli kurallarla iek kompozisyonu yapma; iek dzenleme sanat, ikeg, [eki (iki) > ike-g] (ike:g) {eT} is. 1. ki para; iki blk; iki. [ETY] [Tekin] 2. kisi bir arada. [EUTS] 3. Kartlk; tezat [Gabain] S ikeg bolmak, {eT} Tezatl olmak. ikelmek, [ike-l-mek] {az} dnl. f. [-ir] Heyecana kaplarak, onursuzca bir ii yarm brakmak. [DS] ikeme, [ike-me] {eT} is. Kopuz gibi alman bir tr saz. [DLT] -iken, [er-mek > ir-m ek > i-mek) > i-ken] zf. 1. Sonuna getirildii kelimeye hl ve zaman grevi ykler. 2. Esnasnda; -dii hlde, -dii zaman an lam larm verir, ikenm ek, [ike-n-mek] {az} dnl. f . [-ir] lenmek. [DS] ikfa, [Ar. kafa > ikfa ISI] (ikfa;) {OsT} is. Yazllar ayr olm akla birlikte birbirine yakn olan seslerden kafiye yapma. ikfal1 -li [Ar. ikfal JUsl] (ikfa:l) {OsT} is. 1. Kilit , leme. 2. Kilitlenme. ikfal2, -li [Ar. ikfal JUSI] (ikfad) {OsT} is. Kefil et tirme. ikhat, [Ar. ikht -UUJSI] (ikha:t) {OsT} is. Kurakla ya da ktla uratma, iki, [eT. ek! / ekk / ikki > iki] is. 1. Birden sonra

{OsT} is. 1. Bir eyi kesinlikle bilme; salam bili. 2. nanma. ikani, [Ar. kn '] (ika:ni: k kaln sylenir) (OsT) sf. fel. Salam gereklere ait. ikanmak, [yka-n-mak] {az} dnl. f. [-ir] Ykan mak. [DS] ikaputrak, [Sansk. ekapundarlka] {eT} is. Tanr di yar. [EUTS] ikar1, [Ar. k ar > ik ' r jUsl] (ika:r, k kaln sylenir) {OsT} is. Kazma; derinletirme. ikar2, [Ar. kr j ^ . '] (ik:r) {OsT} is. 1. Doldurma. 2. Doldurulma. ikaz, [Ar. yakaza (uyanklk) > ikz kanl sylenir) {OsT} is. 1. Uyarma; uyar; dikkat ekme; ihtar; tembih. 2. Uyandrma. S ikz et m ek, {OsT} Uyarmak; dikkat ekmek. ikbab, [Ar. ikbb (ikba:b) {OsT} is. 1. Y z s t dme; kapanma. 2. Bir eyin stne ok dme; olm as iin ok gayret harcama. 3. almada ar gitme. ikbah, [Ar. kubh > ikbh tlk yapma. ikbal, -li [Ar. kabl > ikbl JLSI] (ikba:l) {OsT} is. 1. Yz evirip bakma. 2. B ir eye veya birine kar istek duyma; ilgilenme; rabet. 3. Y ksek bir mev kie veya duruma erimi olma; baht akl; ansl olma. 4. Padiaha veya ehzadeye e olmaya aday, gzde cariye. 5. Padiahn zel hizmetlerini yr ten cariyelerden padiahn sevgisini kazananlara verilen ad. S ikbl-c, {OsT} kbal peinde koan; geleceini salama almak, ykselm ek iin ura a n .|| ikbalden dmek, Gzden dmek; rabet grm emek; ileri kt gitmek.\\ ikbal dknl, nceleri rahat ve iyi bir yaay varken sonralar yoksul dm e durumu.\\ ikbal dkn, nce iyi bir hayat srmken sonralar gzden derek yo k su l kalm kimse. || ikbal grmek, yi hayat srmek; rahat yaam ak; refah iinde olmak; gzde olmak; rabet grmek.\\ ikbl-i beer, {OsT} nsanni mut luluu.|| ikbl-i dehr, {OsT} Dnyann ve zamann en talihlisi; padiah.\\ ikbl-i rzigr, {OsT} D n yann ve zam ann en talihlisi; padiah.\\ ikblmend, {OsT} Talihi iyi olan; mutlu.|| ikbl-perest, {OsT} ikbale ok dkn; iyi yaam a; gzde olma; gelecei salamlatrma istei hrs derecesinde olan. || ikbl-perestlik, {OsT} kbale ok dkn ol m a durumu. ikballi, [ikbal-li] sf. 1. Refah iinde olan; ileri yo lunda giden; gzde olan. 2. Ykselme ans olan; gelecei parlak. ikbalsiz, [ikbal-siz] sf. kbali olmayan; gelecei ve mevkii salam olmayan. Lit] (ikba:h) {OsT} is. K

M I M I .2 1 2 1 gelen saynn ad. {eT} (ayn) [EUTS] [ETY] [DLT] [Gabain] [ tigsizler] 2. Birden sonra gelen veya iki birimlik sayy gsteren rakam. 3. sf. Says birden bir fazla olan. 4. Sras birden sonra gelen; ikinci. 5. Belirsiz bir azl olan. 6. (Gn iin) aym ikinci gn. 7. (Zaman iin) gece ve leden sonra saatin ikiyi gsterdii zaman, iki ahbap avular, (Arkadalar iin) her yerde birlikte olan; birbirin den hemen hi ayrlmayan.\\ iki aksonlu, anat. (Si nir hcresi iin) iki aksonu bulunan.\\ iki anal ku zu, 1. A nne ve babas tarafndan el stnde tutu lan. 2. ki kaynaktan y a r arlanan.\\ iki anlaml, dbl. iki anlama gelebilen; iki anlama da yorum lanabi len; ikircil.\\ iki arada bir derede, ok zor artlar altnda bile; bir frsa t bularak; bir imkn yaratarak.\\ iki arada bir derede kalmak, Skk ve zor artlar altnda kalmak.\\ iki arada kalmak, Birbi rine kart eyler syleyen iki kii arasnda kalarak ne yapacan armak. || iki ate arasnda kal mak, 1. Kardan ve kendi balantsn salad ya da geri ekilmek iin kullanmay dnd yandan silahl saldrya uramak. 2. Zor bir du rumda kalarak karar veremez olmak; yapm akla yapm am ak arasnda bocalamak.\\ iki aya bir pa buca girmek, Acele etmek; aceleden yapm as ge rekenleri tam ve dnerekyapam am ak.\\ iki aya n bir pabuca sokm ak, B ir ii yapm as iin biri ni sktrmak; acele ettirmek.\\ iki ayakl eek, D ncesiz davranan kimse. || iki bal, (U yluk ve n kol kaslar iin) kemie iki balanma ucu bulu nan. || iki ballk, biy. B ir canlda iki ba bulunma s durumu. || iki bal mektup, {az} Cevapl taah htl mektup. [DS]|| iki bal tel, {az} Cevapl telgraf. [DS]|| iki bal tutmak, B ir ite doabile cek btn olumsuz ihtimalleri dnerek davran mak; tedbirli olmak; ihtiyatl hareket etmek.\\ (bir ey) iki batan olmak, (Taraflar ilgilendiren baz eyler iin) iki tarafn da yardm, destek, iyi niyet veya arzusu ile gerekletirilebilmek.\\ iki biimli, biy. ik i deiik biim alabilen; iki ekilli.\\ iki bi imlilik, biy. Ayn hayvan y a da bitki trnn bir birinden farkl yetikin iki zgl eklinin varl durumu; iki ekillilik.\\ iki bileenli, kim. (Kimyasal tekstil elyaf iin) fa rkl fizik sel ve kim yasal ya p larda olmasna ramen birbiri ile kuvvetli biimde kaynam iki polimeriden oluan. || iki bir, Tavla oyununda zarlarn birinin iki, dierinin bir benekli gelm e dutum u.|| iki bir etmek, {eAT} Tereddt gs termek]} iki blklk, {eAT} kilik; tefrika.|| iki bltttl, ki blm veya ksmdan m eydana gelen.\\ iki buukluk, I. Eskiden iki y z elli kuru dee rindeki m aden paraya verilen ad. 2. Beibiryerde lerin kklerine verilen ad. 3. argo. D arya ka an toplar toplayan kimse; top toplayc. || iki bk lm, I. Beli ar derecede bklm durumda. 2. Yallktan beli bklm, kamburlam, {az} (ay

n) [DS] 3. mecaz. Ezilmi.|| iki bklm olmak, 1. Saygdan dolay eilmek. 2. Yallk ve hastalk gibi sebeplerle beli bklmek. 3. Ezilmek]] iki cambaz bir ipte oynamamak, (Kurnazlkta, i bilmede denk olanlar iin) birbirini aldatamamak.\\ iki ca mi arasnda kalm beynamaza dnmek, ki y o l dan hangisini tutacan armak; hangi yana y neleceini, kim e yanaacan bilememek; iin dorusunu kestirememek.\\ iki canl, 1. (Kadn iin) gebe; hamile. 2. {az} Krmz toprakla kark kumlu yer. [DS]|| iki canllk, (Kadn iin) gebe ol ma durumu; gebelik; hamilelik.|| iki cihanda, D n yada've ahrette. || iki cinsellik, biy. Bireyin tad diilik ve erkeklik duygularnn bir arada bulunma s,|| iki cinsiyet, biy. Hayvan ve bitkilerde dii ve erkek organlarnn bir arada bulunmas.|| iki cinsi yetti, biy. Hem dii hem de erkek reme organlar n bulunduran bitki ve hayvan.|| iki cinsli, biy. Hem erkek hem de dii zellii gsteren. || iki cinslikli, biy. E rkek ve dii eey organlar ayn bitkide ve bir arada bulunan; iki eeyli.|| iki ekirdekli, biy. (Hcre iin) iinde iki ekirdei bulunan]\ iki enekliler, bot. Tohumlarnda iki enek (embriyonu kaplayan etli blm) bulunan bitkiler, (Dicotyledoneae).\\ iki enetli, biy. Kabuu veya kavks krldnda birbirine e iki blme ayrlan.\\ iki enetliler, zool. stiridye, midye vb. gibi vcudu iki sert paradan oluan yum uakalar snf, (Bilvalvia).|| iki plak bir hamama yakmak, ki yoksul kiinin birbiri ile evlenmesi uygun dm e m ek.|| iki ifte kayk, dnz. ki ift krei olan ka yk]] iki ifteli, dnz. ki ift krekle kullanlan ka yk]] iki ift la f etmek, Biraz konumak; birka sz etmek; azck ene almak.]] iki ift lakrd etmek, Biraz konumak; birka sz etmek; azck ene alm ak.|| iki ift sz etmek, B iraz konumak; bir ka sz etmek; azck ene almak. || ikide bir, Sk sk; zam an zaman; ara sra]] ikide birde, Sk sk; zam an zaman; arada srada. || iki deerli, kim. B ir leme deeri iki olan]] iki dilli, 1. Gnlk hayatn da iki dil kullanan. 2. iki ayr dilde olan. 3. {eAT} mecaz. k iy zl ; mnafk]] iki dillilik, dbl. 1. (Bi rey iin) gnlk hayatnda iki dil kullanma duru mu. 2. (Toplum iin) iki dil kullanlmas durumu]] iki dinden avare, 1. H ibir gruba bal olmayan. 2. Belli bir inanc olmayan.|| iki dirhem bir ekir dek, Gzel ve zenle giyinmi; ar derecede ssl giyinmi; ssl.]] iki dnya, Dnya ve ahret.]] iki dzlemli, mat. 1. (A iin) iki dzlemin kesime sinden oluan, 2. (Nokta iin) zerinden geen te etlerin geom etrik yerleri iki ayr dzlem sistemi oluturan bir yzey zerinde bulunan]] iki dzlem li a, Uaklarda yatay dzlemle kanat dzleminin yapt a]] iki el bir ba iin olm ak, (Kendini zor geindiren kiiler iin) bakasna yardm da bulun maya gc olmamak.]] iki eli brnde kalmak,

H H IC E H

2122

aresizlik iinde ne yapacan bilememek. || iki elig, {eT} K rk iki. || iki eli kanda bulunmak, {eAT} ok byk gnah ilemek.\\ iki eli kanda (bile) ol mak, 1. Elindeki i ok nemli bile olsa (brakp komak, yardm etmek vb). 2. ok zor durumda olmak. || iki eli on parma karada, K t eyler dnp tasarlayan; iftirac; kara almay alkan lk edinmi olan. || iki eli akaklarnda dnmek, Derin derin dnmek; derin dncelere dalmak.]] iki eli (birinin) yakasnda olmak, 1. (Bu dnyada hakkn alamad kii iin) br dnyada hesap gn hakkn alm ak zere davac olma hakk sakl kalmak. 2. H akkn helal etmemek. 3. H esap sor mak; hesaplamak. 4. Peini brakmamak.]] iki eli yanna gelmek, (Birinin yalan sylememesinin sebebi) hesap verm ek zere Allah 'in katm a kacak olmak}] iki eeyli, bot. E rkek ve dii eey organlar ayn bitkide ve bir arada bulunan; iki cinslikli.]] iki evcikli, bot. (Bitki iin) erkek ve dii eey organlar ayr ayr bitkilerde bulunan; ayr cinslikli}] iki evli, 1. Ayn anda iki kadnla evli olan, 2. Birbirinden fa rkl zam anlarda iki defa evlilik yapm olan. || iki evlilik, Ayn zam anda iki ayr kii ile evli olma du rumu}] iki fazl, Aralarnda, devrenin drtte biri kadar fa z fa rk olan ayn frekans ve genlikte iki alternatif akm veya gerilim}] iki geeli, Karlkl iki sra hlinde; iki yanl}] iki gz iki eme, ki gznden de yalar boanarak alama; ok ala ma; srekli alama. || iki gzm, H itap edilen kii y e yaknlk ve sevgi duyulduunu belirten seslenme sz. || ki gzm nme aksn! Doru deilse kr olaym !" anlamnda yem in sz}] iki gzmn nuru, H itap edilen kiiye yaknlk ve sevgi duyul duunu belirten seslenme sz. || iki gzn drt etm ek, feAT} ok dikkatle bakmak: gzn drt amak}] iki havdu, {az} D rt yanda deve ya v rusu. [DS]|| iki hrt bir prt, Yoksulluk durumu; ok yoksul olma hli}] iki hrgl deve, zool. Devegillerden, Asya da yaayan 3 m. kadar uzun lukta, esm er sar tyl, srtnda iki hrgc bulu nan, l hayatna iyi uyum salam bir deve tr; Orta A sya devesi. (Camelus bactrianus)}\ iki iki, {eAT} kier ikier.|| iki iki yapmak, {az} Bir kezde yaplmas gereken eyi eitli nedenlerle iki kezde yapmak. [DS]|| iki kanatllar, zool. K arasi nek, ev sinei gibi bir ift kanad bulunan emici veya sokucu az paralarna sahip bcekler tak m; ift kanatllar; sinekler, (Diptera).|| iki kaptan bir gemiyi batrr, Bir iin birden ok em ir vere ni olursa o i salkl yrm ez." anlamnda sz}] iki karde kavgas, {az} Kart ynlerden eserek toz kaldran rzgrlar. [DS]|| iki karpuzu bir kol tua sdrmak, Birden ok ii ayn anda yapm aya kalkmak}] iki kat, mat. 1. ift deerde olan. 2. (Yiyecekler iin) ik i l; ift porsiyon; duble}] iki katl, 1. ki kat durumunda olan; ikiye katlanm

olan. 2. (Konut iin) bir i merdivenle birletirilmi iki kattan oluan; dubleks}] iki kat olmak, 1. ki bklm olmak. 2. B ir ey iki katna ykselmi ol mak. 3. {eAT} Rk eder gibi eilmek}] iki kere iki drt etmek, Gerekliinden ve doruluundan hi phe edilemeyecek kadar ak olmak]] iki kere ikinin drt ettii gibi, Gerekliinden ve dorulu undan son derece emin olarak, || iki konakl, zool. (Yaprak biti iin) gelim esi iin iki ayr bitkide ko naklamas gereken. || iki koullu, man. (nerme veya olumlama iin) iki koula bal olan}] iki ku lak bir dil iin, ok dinleyip az konum ak gerekli lii}] iki kutupluluk, 1. B ir toplulua birbirinden fa rkl iki ar kutbun egemen olmas. 2. Siyasete kart kesimlerden iki partinin egemen olmas. 3. biy. H er iki yar krenin souk veya lman blge lerinde yaayan, dnenceler arasnda rastlanma yan bitki ve hayvan topluluklar durumu}] iki kuy ruklu, argo. Kusurlu. || iki laf etmek, Sohbet et mek; konumak.]] iki laf bir araya getirememek, Dndklerini, dileklerini, isteklerini dzgn ve anlalr bir biimde anlatamamak}] iki lakrd etm ek, Birka sz sylemek; biraz konumak; iki ift la f etmek.]] iki m etalli, matb. (Ofset bask do nanm iin) biri su tutucu krom, dieri mrekkep tutucu bakr plakadan oluan. || iki molekll, kim. 1. (Tepkime iin) iki molekln katld. 2. (Cisim iin) iki molekln birleme ya da karmasndan oluan. || iki nokta, Aklanacak kelime ya da cm lelerden sonra st ste konulmu iki tane noktadan oluan noktalama iareti; (:)}] iki odakl, (Gzlk iin) zerinde iki ayr gr salayan m ercek bulu nan}] iki ornatm al, kim. (Birleik iin) iki hidro je n atomunun yerini, zde ya da farkl iki baka atom veya kkn almas sonucu oluan. || iki otuz, {eT} Yirmi iki}] iki l, Kullanlacak malzeme iin hangi tr l esas alnyorsa ondan iki tane alna can belirten ifade. || iki paralk, 1. Deersiz; nemsiz; baya; aalk. 2. Utanlacak durumda olma.|| iki paralk etm ek, Birinin veya saygnl olan bir manevi kiiliin deerini drmek; utan lacak duruma drmek; rezil etmek; onurunu ze delemek.]] iki paralk olmak, Deerini, onu-unu yitirm ek; utanlacak hle dmek. || iki parmakl, zool. 1. (Hayvan iin) iki parm a olan. 2. (Organ iin) parm ak biimli iki eklentiyle son bulan}] iki partililik, ik i partinin egemen olduu, iktidarn bu ikisi arasnda el deitirdii siyasi durum}] iki rahmetten biri, (ok ac eken ar hastalar iin) lm veya iyileme}] iki sallk, H er iki elini de sa eli gibi kullanabilme durumu; sa elini de g e litirmi solak kiinin durum u.|| iki satr dertle mek, Sohbet etmek; biraz hl hatr sorarak konu mak}] iki satr konum ak, Biraz dosta konumak; sohbet etmek. || iki satr la f etmek, -* iki satr ko numak. || iki seksen uzanmak, argo. 1. arpma,

2123

vurma sonucu yere boylu boyunca uzanmak. 2. Tembel tembel yatmak. 3. lmek. 4. B ir haber veya drum karsnda zevkten, keyiften dolay kendin den gemek. || iki seksen uzatmak, argo. 1. Yere yklacak ekilde birini dvmek; vurmak, ykmak. 2. ldiirmek.\\ iki sral, bot. (Yapraklar iin) Yarm devirlik bir fa rkla birbirinden ayrlm olan. || ikisi bir kapya kmak, H angi y o l tercih edilirse edil sin ayn sonucu vermek; ayn sonuca ulamak. || ikisini bir kazana koysalar kaynamazlar, Arala rndaki anlamazln byk olduunu anlatan sz. || ikisi ortas, Ar ulara gre deil, ortalam as.|| iki sz bir pazar, Uzun sre pazarlk etrneden.|| iki szl, {eAT} Syledikleri birbirini tutma ya n .|| iki sz bir araya getirememek, D ndk lerini, dileklerini, isteklerini dzgn ve anlalr bir biimde anlatamamak.\\ iki arh etme, {az} kiye ayrma. [DS]|| iki ekilli, kim. Birbirinden fa rk l iki biimde billurlaan.\\ iki ekillilik, biy. Ayn hay van veya bitki trnde birbirinden fa rkl iki zgl biim varl; iki biimlilik.|| iki ktan biri, ki seenekten biri; iki zm yolundan biri; iki tercih ten biri. || ki ilte bir yastk, onu da terkiye astk. (Tanacak eyler iin) ok az.\\ iki tanrclk, Biri iyi, dieri kt ayn deerde iki tanrnn varl inanc.|| iki taraf olm ak, B ir toplulukta birbirine kart grte iki grup m eydana gelmek.\\ iki tek atmak, Acele ile ayakta birka kadeh iki imek.|| iki telli, mz. ik i teli bulunan tamburaya benzer bir tr saz. {az} (aym) [DS] || iki terimli, mat. (Cebir sel ifade iin) toplama (+) veya karma. ( iare ) tiyle birbirine balanan, dereceleri veya deiken leri fa rkl iki terimden oluan; binom; iki hadli. || iki ucu boklu denek, kaba. N e yandan baklrsa baklsn zlmesi g, olum suz veya irkin i, du rum; tercihlerin hepsi de olumsuz.]] iki ucunu bir araya getirememek, 1. Geliri ile giderini denklerememek; btede ak vermek. 2. leri derleyip toplayp dzene koyamamak.\\ iki , Says az olan; birka. || iki yakas bir araya gelmek, D u rumunu dzeltmek; gelir ve giderini denk hle getirmek. || iki yakas bir araya gelm emek, Gelirle giderini denkletirememek; geim skntsndan kurtulamamak.\\ iki yanllk, zool. Hayvanlarda ve insanda grlen, ortadan geen bir dzeleme gre iki eit paral olma hli; bakmllk.\\ iki yanl nsz, dbl. Dilin soluk borusunun orta kesimini tkamas ile dilin iki yanndan szan havann etkisi ile karlan nsz (l).\\ iki yar, {az} Birbirine kart veya dman iki taraf. [DS]|| iki yarclk, {az} ik i dman grup hline gelme; ikiye ayrclk. [DS]|| iki yardmak, {eAT} ki paraya ayrl mak; ikiye bliinmek.\\ iki yarl, {az} kiye bln m; iki tarafl. [DS]|| iki yarllk, {az} ki tarafl lk. [DS]|| iki yar olm ak, {az} Bir konuda ikiye ayrlmak. [DS]|| iki yats, {az} Gece yars. [DS]||

iki yaam llar, biy. Omurgallardan, kurbaa ve semenderleri iine alan, larva evresinde suda y a ayan, erginleri solungala solunum yapan balk ile srngenler aras bir snf; amfibyumlar, (Amphibia).|| iki yaayl, biy. Hem karada hem suda yaayabilen; amfibi.\\ ikiye bir, {az} ikide bir; sk sk. [DS]|| ikiye blme, 1. Elde bulunan iki paraya ayrma. 2. mat. B ir nicelii iki eit pa ra y a ayrma ilemi.|| ikiye dalmak, {az} spor. Kara grete ift paaya dalmak. [DS]|| iki yegirm i, {eT} On iki.]] iki yem in bir emin, E lle tutulur bir kant, ortaya atlm p e k ok grten daha gvenilir sa ylr; eylem szden daha geerlidir.\\ iki yerli, sosy. Evli iftlerin birtakm bor ykm llkleri sebebiy le bir mddet erkein ailesinin yannda, ayn m d det de kadnn ailesinin yannda kalmalarn gerek tiren hukuk durum.\\ iki yllk, bot. (Bitki iin) bi rinci yl kk ve yaprak karan ikinci y l iekli bir sap kararak tohum veya meyve veren. || iki yrt mak, {eAT} Yrtarak ikiye ayrmak.]] iki yz, {eAT} kiyzllk; tutarszlk.]] iki yzlerinde, {eAT} H er iki yznde.]] iki yzl, (Kuma vb. iin) kullanla bilir veya ste getirilebilecek iki yan olan; iki yan da y z olarak kullanlabilen.]] iki yzllk etmek, inden geldii gibi davranmamak; olduu gibi grnmemek; ayr ye r ve zam anda ayn olay ve kii iin deiik davranlar sergilemek. ikici, [iki-ci] is. fel. 1. Madde ve ruh gibi iki varln bir arada ebed olarak var olduunu savunan kimse; dalist. 2. kicilikle ilgili. ikicik1 -i [iki-r-cik / ild-cik] (iki. cik) {az} is. kir , cik. [DS] ikicik2, -i [ihi-cik] {az} nl. te; urada. [DS] ikicikli, [iki-cik-li] {az} sf. 1. ki tarafn her birin den yana imi gibi davranan; iki taraf da kollayan. 2. K iiler arasnda ayrlk yaratan. 3. Hangisinin olaca belli olmayan; pheli. 4. (Kii iin) gve nilmez; kuku veren. [DS] ikicilik, -i [iki-ci-lik] is. 1. kici olma durumu. 2. fel. Birbirinden ayr ve bamsz, birbirine gtrlemeyen, birbirinin yannda veya karsnda bulu nan iki varln ebed olarak var olduunu savunan felsef gr; dalizm. 3. din. Ktlklerin iyi ve kt olan iki lm sz varln atmasndan kay naklandn ileri sren, ran kaynakl, byclk ve ona dayanan eitli dinlere sokulmu din akm lar. 4. din. Yaratan ve yaratlan kartln savunan gr. 5. dbl. Dil birim leri arasndaki bantlar nl-nsz, srekli-sreksiz vb. iki geli kartlk lara indirgeyen kuram. S ikicilik karmak, {az} Taraflar arasnda ayrlk yaratmak. [DS] || ikicilik tamak, {az} A yrlk gzetmek; ayrm yapmak. [DS] ikid, [ig-id] {eT} sf. Yiit; delikanl. [EUTS] ikidmek, [igid-mek] {eT} g l . f -* igidmek. [DLT]

o in i K s o u . salamak. 2. Sz tekrarlatmak; yineletmek; tekrar ettirmek zorunda brakmak. ikileyden, [iki-le-y-den / iki-le-din j^S-'] {eAT} zf. -* ikileyin. ikileydin, [iki-le-y-din / iki-le-din jJS'I] {eAT} zf. -* ikileyin. ikileyin, [iki-leyin / iki-le-din jJS'I] {eAT} {OsT} zf. 1.

ikig, [eldd > eldce-g / ike-g / eke-g] {eT} zf. Her iki; her ikisi. [EUTS] [ tigsizler] ikigiin, [ekld > ekke-gfl / ike-g-n / eke-g-n] {eT} zf. H er ikisi de; ikisi birden. ik il1 [? ikil] {eT} sf. 1. Yavuklu; nianl; adakl. , [EUTS] 2. Baya; dnya ile ilgili. [EUTS] ikil2, [iki-1] is. Baz dillerde yer alan tekil ve oul arasnda iki varl veya iki nesneyi belirten isim ekimi durumu, ikile, [ekkl > iki-le] {eT} zf. ki kez; iki defa; tekrar; yeniden. [EUTS] ikileci, [iki-le-y-ici] {az} sf. Bir yl dourup bir yl dourmayan ksrak. [DS]

kinci olarak; ikinci defa. 2. Ondan sonra. ikiley, [ekk > iki-ley] {eT} zf. Bir ikinci kez; ikiletirerek; yeniden; yine; ikinci olarak; tekrar. [EUTS] [ tigsizler] [Gabain] ikili, [iki-li] sf. 1. ki paradan oluan. 2. Kendisinde sz edilen veya bilinen eyden iki tane bulunan. 3. ikiledin, [iki-le-din ^.-4^1] {eATf zf. 1. kinci olarak; (Oyun aralarnda) zerinde iki iareti bulunan. 4. ikinci defa. 2. Ondan sonra, (Anlama, szleme, karlam a vb. iin) iki taraf ikilem , [iki-le-m ?] is. 1. Kendisini mutlak olarak arasnda yaplm olan. 5. mat. (Say sistemi iin) kabul ettiren iki nermeden biri doru ise dieri taban iki olan. 6. dbl. ki ge ieren veya iki ayr kesin yanl olan iki seenekli nerme. 2. man. dilbilgisi zellii tayan. 7. kim. (Bileikler iin) Veya" ile birbirine bal, her ikisi de biri doru iki elementten meydana gelmi. 8. miiz. (Para iise dieri yanl olan iki nermeli byk nerme; in) iki kii, iki alg veya iki ses iin dzenlenmi. dilemma; kyas- mukassim, 9. ki kiiden veya iki gruptan oluan topluluk. 10. ikilem e, [iki-le-me] is. 1. B ir varln saysn ikiye A t yarlarnda, yarn birincisini ve kincisini karma veya eylemi iki defa yapm a durumu. 2. tahm in ederek oynanan kumar veya alnan bilet. S Tekrarlama; yineleme. 3. Tarlay ekmeden nce iki ikili at, dbl. iki grevde de bulunabilen at dudefa srme. 4. dbl. Anlam glendirmek iin ayn rumu.\\ ikili ek, dbl. Hem fi il hem de isim kkne kelimeyi art arda iki defa kullanma ya da yakn, zt getirilebilen ek.|| ikili eklem e, dbl. B ir kelimenin ve sesleri birbirini andran kelimeleri birlikte kul sonuna getirilen ekin iki ayr koruyucu ses almas lanm ak suretiyle yaplan kelime grubu; tekrarlar; durumu.\\ ikili kapakk, anat. Kalbin sol kulak ikizleme; tekrar grubu. 5. spor. Voleybolda oyun ile sol karnc arasnda bulunan kapakk; mitcunun st ste iki kez dokunmas ile oluan hata. ral. || ikili kartlk, dbl. ki seenekli ayrc zel ikilem ek1, [iki-le-mek dloJS'I] gl. f i [-er] [-l(i)-yor] likleri bulunan kartlk. || ikili kod, bsy. Bilgilerin 1. Bir eyin saysn ikiye karmak. 2. B ir sz bir 0 (hayr) veya 1 (evet) rakamlarn kullanarak kod land sistem .|| ikili kodlanm desimal (onluk) daha sylemek; tekrarlamak. {eAT} (ayn) 3. {az} sistem, H er rakam ikili kodlama ile ifade ederek Tarlay ekimden nce iki defa srmek. [DS] 4. {aonluk yapsn olduu gibi koruyan numaralama z} Tarlay hem enine hem boyuna srmek. [DS] 5. sistemi. || ikili kk, dbl. Hem isim hem de fi il olarak argo. ekip gitmek; uzaklamak. kullanlabilen kk.|| ikili oynamak, Birbiri ile e ikilem ek2, [iki-le-mek] {az} gl. f i [-r] [-l(i)-yor] kime iinde olan taraflardan hem birini hem de Kart taraflardan hangisini tutacan bilememek; tekini tutar grnmek. || ikili say sistemi, mat. kararsz davranmak. [DS] Gerek saylarn on taban yerine bir ve sfr ra ikilenme, [iki-le-n-me] is. 1. Saynn ikiye karlma kamlar kullanlarak iki tabanna gre yazld durumu ve eylemi. 2. Tekrarlanma; yinelenme. 3. sistem. || ikili nl, dbl. karl srasnda ba dbl. Ayn szckte yan yana bulunan iki nlnn langta ayr, bitite ayr seslendirilen bir hecede iki hece oluturacak biimde sylenmesi olay, sa yan yana bulunan iki nl (T rkedeyoktur.); dif at, ma-a. tong; ift nl.\\ ikili nlleme, dbl. Zaman iinde ikilenm ek, [iki-le-n-mek] edil. fi. [-ir] 1. kiye yk bir nlnn tek hece iinde birbirinden ayr iki n seltilmek. 2. Tekrarlanmak; yinelenmek. 3. B ir da lye dnmesi olay.\\ ikili yaant, B ir hcreli ha yaplmak. organizmalarn bulunduklar ortama gre hava ile ikileme, [iki-le--me] is. ki tane olm a durumu ve ve havasz yaayabilm e zellii. || ikili yatak, ki eylemi. kiinin birlikte yatabilecei trden olan yatak; ift ikilemek, [iki-le--mek] dnl. fi. [-ir] ki tane ol kiilik yatak. mak; ayn nitelikteki varlklarn says ikiye k ikili2, [iki-li] {az} is. 1. ki yanda burulmu teke. mak. 2. Ortak; kuma. 3. Elma, armut, ceviz vb. eylerin ikiletme, [iki-le-t-me] is. kilenmesini salama, bir kilosunun, buday, pirin vb. eylerin iki kilo ikiletmek, [iki-le-t-mek] gl. f i [-ir] 1. kilemesini suyla deitirilmesi ilemi. [DS] S ikili birli, {az}

ff y liI R IO M

2125

1. ik i p ay birine, bir p a y birine verilerek yaplan ortaklk. 2. -* ikili2. [DS] ikilik, -i [iki-lik] s f 1. ki tanesi bir arada bulunan. 2. ki ayr eden veya deerden oluan. 3. ine ayn eylerden iki tane alabilen; iki tane tayabi len. 4. ki deiik kullanm veya uygulam as olan. 5. is. (Gr, dnce veya siyasi ortam iin) birbi rine zt veya farkl iki gruba blnm olma duru mu. 6. mz. Birlik notann ikide biri uzunluu de erinde olan nota. 7. m paratorluk dneminde ka rlm iki kuru (seksen para) deerindeki gm ake. 8. fel. Baz mantksal eklem ler arasnda var olan karlklk ilikisi. 9. {az} B ir eit ak oyu nu. [DS] ikin, [ekk > iki-n j ^ . ' ] {eT} zf. Tekrar; yeniden. [EUTS] S ikin ara, kisi aras. [EUTS]|| ikin ikin, {eAT} kier ikier. ikinci, [iki-n-ti > iki-nci] sf. 1. Benzerler arasnda sralama yapldnda sras iki olan. 2. Deerlen dirmede birinciden sonra gelen; ilk olamayan; ba kasna gre daha az nemli olan; deeri daha az olan. 3. Zaman iinde ncekine gre b ir som a yer alan. 4. Kademeli dzende ilkten sonraki. 5. mecaz. Ek olarak; yeni; bir baka. 6. (Ayn tr ilem iin) yinelenen; mkerrer. 7. is. Birincinin arkasnda yer alan kii veya nesne. S ikinci a, jeol. Birinci zam an ile nc zam an arasnda yaklak y z elli milyon y l srd tahmin edilen jeo lo jik a.\\ ikinci derece, mat. kinci kuvvetle ilgili olan veya karesi alnm deer.\\ ikinci derecedeki noktalar, huk. Szleme iin gerekli olmasna ramen taraf larca nem verilmeyen veya dikkate alnmayan konular.|| ikinci ferik, as. Eskiden tmgeneral rtbe sine verilen isim. || ikinci gelmek, B ir yarm ada birinciden sonraki ilk sray almak. || ikinci gzlk, {az} Kasm ayndan on gn sonra ekilen ekin. [DS]|| ikinci karlam a, spor. Bir sporcunun veya takmn yenildikten sonra ayn rakiple bir daha karlamas; alma; rvan.\\ ikinci krdrma, bank. Krdrlm bir senedin bir daha krdrlmas ilemi; reeskont; mkerrer iskonto. || ikinci ahs, dbl. ahs zam iri ile f i i l ekimine ait kiilerinden "sen ve "siz" ahslarn sra says ile belirten terim. || ikinci tketici, biy. Besin zincirinde bitkile ri yiyen canllarla beslenen hayvanlar. || ikinci ya r, spor. Futbolda, iki dnemden sonraki.\\ ikinci zar, bot. Bitki tohumunu rten zarlarn dtan kin cisi. ikincil, [iki-nci-1] sf. 1. kinci srada olan. 2. kinci derecede nem tayan; tali; sekonder. 3. tp. Baka olaylara bal olan. S ikincil boum, biy. K rom o zom zerinde bulunan ve m etafazda ie balanma yan, sendromerin dnda boyanmayan blge; sekonder boum.\\ ikincil duygu hcresi, biy. A l d uyarty, kendisini saran sinir hcresi uzantla r ile ileten duygu hcresi tipi, || ikincil elektron,

fiz. Gelen nmla madde arasndaki etkileim so nucu atom tarafndan frlatlan elektron.\\ ikincil eey karakterleri, anat. Erkeklerde androjen hor monlarn etkisinde gelien sakal, byk gibi, dii lerde strojen hormonlar etkisinde gelien m eme ler gibi eey organlar dnda gelien zel eey karakterleri; sekonder eey karakterleri.|| ikincil koruyucu ekran, fiz. Salm y a da sznt bir n demetini istenilen deere indirgemeyi salayan ekran. || ikincil soutma devresi, fiz. Nkleer sant rallerde birincil soutma devresinde oluan sy almaya yarayan soutucu akkanl devre. || ikincil soutucu, fiz. Nkleer santrallerde birincil sout ma devresinde oluan sy almaya yarayan ak kan.|| ikincil szge, fiz. lk szgecin yaynlad n gidermeye yarayan szge. ikincilik1 -i [iki-nci-lik] is. 1. kinci olm a durumu. , 2. kinci derece. 3. {az} B ir eyi beraber kullan ma. [DS] ikincilik2, -i [ikirci(k)-lik] {az} is. 1. Kararszlk; duraksama. 2. T araf tutma; ayrm yapma. [DS] & ikincilik etm ek {az} Taraflardan birine ayr dav ranmak; bir taraf kayrmak. [DS] ikincilikli, [ikirci-lik-li] {az} sf. 1. (Kii iin) ku kulu; kararsz. 2. ( iin) zmlenmemi; bitm e mi; sonulanmam. [DS] ikincillik, -i [iki-nci-l-lik] is. psikol. (Heymans ve W iersm ana gre) evresindeki olaylardan derin bir duygulanma iine giren, fakat bunlar dolambal ve karm ak yollardan dile getiren bireyin durumu, ikinckl, [ikin-ck-l] {az} zf. (K onum ak iin) iki taraf da idare eder biimde. [DS] ikin, [ekk > iki-n {eT} sf. 1. kinci. [EUTS] [DLT] 2. {eAT} zf. kinci defa olarak. 3. {eAT} Bu defa. ikindi, [ekk > iki-nti / eki-nti] sf. 1. {eT} kinci. [DLT] [EUTS] 2. {eT} teki. [EUTS] [DLT] 3. zm. {eT} Bazs. [DLT] 4. is. le ile akam arasndaki srenin ortas. {eT} (ayn) [DLT] [KB] 5. kindi vakti klm an namaz. S ikindiden sonra dkkn a mak, Zaman getikten sonra ie kalkmak; ie ge kalmak. || ikindi divan, tar. m paratorluk d neminde vezir konaklarnda ikindi namazndan sonra toplanan divan. || ikindi ezan, isi. kindi vak ti okunan gnn nc ezan.|| ikindi gnei gibi, 1. (Zaman iin) ok ksa sren, 2. abuk gelip geen.\\ ikindi namaz, isi. kindi vakti klman gnn nc namaz. || ikindi vakti, le ile akam ara sndaki srenin ortas.\\ ildndi zaman, le ile akam arasndaki srenin ortas. ikindist, [ikindi+ st-] zf. kindiye doru; ikindi olduu sralarda, ikindizeri, [ikindi+-z-er-i] zf. kindiye doru; ikindi sralarnda.

i m

t u

t o

2126

ikindiyin, [ikindi-y-in] (ikindi in) zf. kindi vaktin y de; ikindi olduu zaman, ikinti, [ekki > iki-nti] {eT} sf. kinci. [ tigsizler] [Gabain] [ETY] [EUTS] ikintisiz, [ekk > iki-nti-siz] {eT} sf. Emsalsiz; esiz; ikincisiz; yekta; benzersiz. [EUTS] ikircik, -i [eT. ikir-gu > ikirc-ik] is. 1. phe; ikil. {az} (ayn) [DS] 2. Karar verememe; iki veya daha ok eyden birini tercih edememe; kararszlk; tercihsizlik; tereddt {az} (ayn) [DS] 3. {az} ki an lam a gelen sz. [DS] ikirciklenme, [ilcircik-le-n-me] is. killenme ya da kararszlk iinde bulunma durumu ve eylemi, ildrcildenm ek, [ikircik-le-n-mek] dnl. f. [-ir] 1. killenmek; phe etmek; phelenmek, {az} (ay n) [DS] 2. Kararszlk iinde bulunmak; kararsz olmak; tereddt etmek, ikircikli, [ikircik-li] sf. 1. killi; pheli; {az} (ayn). [DS] 2. Karar veremeyen; iki veya daha ok eyden birini tercih edemeyen; kararsz; tercihsiz; mtereddit. 3. {az} ( iin) bitmemi; sonulan mam; zmlenmemi. [DS] ikirciklik, -i [ikircik-lik dUSU^S"!] is. kircikli olma durumu; tereddt, ikircil, [eT. ikir-g > ikircil] sf. fel. 1. ki ayr anla m olan; iki anlama gelen; iki trl yorum lanabile cek nitelikte olan. 2. man. inde alma bulunan; iki yolu olup da nc bir yolu olmayan, ikircim, [eT. ikir-kn > ikirc-im] is. 1. phe; ikil; ikircik. 2. K arar verememe; iki veya daha ok ey den birini tercih edememe; ikircik; kararszlk; tercihsizlik; tereddt, ikircim lenmek, [eT. ikir-kn > ikircim-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Kararsz davranmak. [DS] ikircimli, [eT. ikir-kn > ikircim-li] sf. 1. killi; ikircikli; pheli. 2. Karar veremeyen; iki veya da ha ok eyden birini tercih edemeyen; kararsz; ter cihsiz; mtereddit, ikircimlik, -i [eT. ikir-kn > ikircim-lik] is. kir cikli olma durumu; tereddt, ikircinli, [eT. ikir-kn > ikirc-in-li] {az} sf. Karar veremeyen. [DS] ikircinlik, [eT. ikir-kn > ikir-in-lik {eAT} {OsT} is. Tereddt, ikirg, [ekk > iki-r--g] {eT} is. kil; phe; ku ku. [EUTS] [Gabain] ikirgn, [ekk > ikir-g-n] {eT} sf. 1. pheli. 2. Tereddtl; ikircikli. [DLT] 3. Tereddt; ikircik, ikirer, [ekk-r-er] {eT} kier. [EUTS] ikistire, [Fr. extra] {az} sf. En iyi. [DS] ikier, [eT. iki-re-r > iki-er] sf. 1. Her birine iki adet den. 2. Her zaman ikisi bir arada bulunan, fi1 iki er ikier, H er defasnda iki tanesi bir arada ola-

rak. |j ikier olmak, H er srada iki kii bulunacak ekilde dizilmek. ikierli, [iki-er-li] sf. H er srasnda iki adet buluna cak biimde ayrlm, blnm veya dizilmi olan; ikier ikier, ildt, [ig-id] {eT} -* igid. [DLT] [EUTS] ikitmek, [ig-id-mek] {eT} -* igidmek. [DLT] ikiyle, [iki-y-le aJuS'I] {eAT} zf. kisi ile. ikiyzl, [iki+yz-l] sf. 1. Kendisinde bulunmayan b ir erdem i varm gibi gsteren; syledikleri ile yaptklar birbirini tutmayan; z baka sz baka olan; riyakr. 2. Birbirine kar olan iki taraftan her birine ondan yanaym gibi grnen; nra. ikiyzllk, -, [iki+yz-l-lk] is. kiyzl olma durumu; riya; mrailik. S ikiyzllk etmek, ki yzl olan kiiye yakr bir davranta bulunmak; riyakrlk etmek. ikiz, [eT. ekk > ekki-z > iki-z jS'I] sf. 1. {eAT} ki ta ne; bir ift. 2. (ki karde iin) bir doumda dnya ya gelen. {eT} (ayn) [ETY] 3. bot. A yn iekten olumu birbirine yapk iki meyve. 4. Birbirine ok benzeyen; e. ff ikiz anlam, man. 1. Bir ner menin birbirinden fa rk l iki anlam verebilecek bi imde kurulmu olmas; ipham. 2. ki. trl anlam verecek biimde kurulmu olan anlatm. || ikiz an lam l, kiz anlam olan.|| ikiz dourmak, 1. Bir doumda iki ocuk m eydana getirmek. 2. Bir i ve y a meseleden dolay aar skntya dmek.\\ ikiz gibi, (Kardeler ve baka ocuklar iin) birbirine ok benzeyen. || ikiz nl, dbl. H ecede yan yana bulunan iki nl; art arda iki nl (Trke de yo k tur.); diftong; ift nl. || ikiz nsz, dbl. Ayn ses iinde fa rkl biimlerde karlan birbirine kay nam iki ayr nsz. ikizkenar, [iki-z + kenar] sf. ki kenar birbirine eit olan. S ikizkenar gen, mat. ki kenar birbirine eit olan gen. || ikizkenar yamuk, mat. Paralel olmayan kenarlar birbirine eit olan yamuk. ikizlem e, [iki-z-le-me] is. 1. kiz duruma getirme ey lemi. 2. dbl. Kurulu bakm ndan doru olup da iki ayr anlama gelen veya yle yorumlanabilen cm lenin durumu, ikizlemek, [iki-z-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. (Koyun, kei veya inek iin) iki kez samak. 2. kiz dourmak. 3. {az} kilemek. [DS] ikizlenm e, [iki-z-le-n-me] is. 1. kiz duruma gelme; ikiz olma. 2. kim. A yn trden iki ve daha ok kris talin dzenli biimde i ie gemesi, ikizlenm ek, [iki-z-le-n-mek] dnl. f. [-ir] 1. kiz ol mak; ikiz durum a gelmek. 2. kim. (ki ve daha ok kristal iin) ikiz konum oluturmak. kizler, [iki-z-ler] is. 1. gk b. Zodyak zerinde Boa ile Yenge burlar arasnda yer alan, 1,6 ve 1,2 kadirden, birbirine ok yakn ve ok parlak, Sa

o m

r iM

i.2 1 2 7

KM

m anyoluna paralel duran K astor ve Polluks adl iki temel yldzla tanmlanan burlar takm yldz. 2. 22 Mays-22 Haziran arasna rastlayan bur; ikizler burcu. ikizlem e, [iki-z-le--me] is. 1. Sonradan ikizlik zellii kazanma. 2. tp. ki di arasndaki tm doku larn birbirine bitimesi ile meydana gelen di ano malisi. ikizli, [iki-z-li] s f 1. (Anne iin) ikiz ocuu olan. 2. (Ara iin) ayn ie yarayan para veya iki kolu bulunan. 3. man. (Anlatm, nerme iin) kendisin den iki anlam karlabilen; ikiz anlaml, ikizlik, -i [iki-z-lik] is. kiz olarak bulunm a duru mu; ikiz olma durumu, ikizlilik, -i [iki-z-li-lik] is. 1. kiz ocuu olma du rumu. 2. Ayn ie ynelik iki paras veya kolu bu lunan aracn durumu. 3. inan. Kendisinden iki an lam karlabilen nerme veya anlatmn durumu; kaypaklk. ikkiz, [ekk > ikki-z] {eT} kiz. [DLT] S ikkiz olan, {eT} kiz ocuk. [DLT] iklab, [Ar. iklb v>^1] (ikl:b) {OsT} is. 1. Tersine evirme; aksine dndrme. 2. Tersine evrilme, -ikle-, [-a-k-la- / -ekle- / -kla- / -ikle- / -ukla- / -kle] yap. e. -* -akla-, iklem ek, [irk (zor, g, kuvvet) > irk-le-mek] {eT} gl. fi. [-r] Topraa dzenli aralklarla basmak; ayakla inemek. [DLT] [KPy.] iklem ek, [irk-le-mek > irk-le--mek] {eT} ite, fi. [r] Birbirine uyup durmak; bir eyi ayakla ine mekte birbirine yardm etmek. [DLT] ikletm ek, [irk-le-mek > irk-le-t-mek] {eT} gl. fi. [tr] Ayakla inetmek; ayak bastrmak. [DLT] iklil, [Ar. ikll (ikli:l) {OsT} is. 1. Ta. 2. Tr na evreleyen deri. 3. bot. iein ta ksm. 4. Yazma eserlerde balklara verilen ad; serlevha; balk. S ikll-i cenub, {OsT} g k b. Gney tac.|| ikll-i ems, {OsT} g k b. Gne tac. || ikll-i i m al, {OsT} g k b. Kuzey tac; gk krenin kuzey kutbunda parlak yldzlardan meydana gelen bir kme, (Corona). iklil, [Ar. iklili l_fUS'l]] (ikli.li:) {OsT} sf. Tala ilgili; elenge ait. iklim , [Yun. klima (eim) > Ar. klm p-lsl] {OsT} is. 1. Belli bir yerde insan ve dier canllar zerinde etkili olan hava yuvarla olaylarnn ortalama ola rak gsterdii eitli scaklk, ya, rzgr, basn vb. durumlarn tm. 2. lke; diyar; memleket. 3. mecaz. Manevi ortam. 4. Eski corafya bilgilerine gre ekvatordan kuzey kutbuna kadar olan yery znn ayrld yedi blgeden her biri. 5. biy. Can llarn srekli olarak yaayp oalabildikleri yeni ortam. S iklim bilim ci, klim leri inceleyen, onlar kuaklara gre snflandran uzman; iklim bilimi

uzman; klimatolog,|| iklim bilim i, 1. klim leri in celeyen ve kuaklara gre snflandran bilim dal; klimatoloji. 2. tp. klimleri ve fiziksel, kimyasal, biyolojik vb. zelliklerini, salam veya hasta orga nizmalar zerinde gsterdii etki bakmndan ince leyen tp dal.|| iklim tedavisi, tp. B ir hastal iyiletirmek veya nlem ek amacyla eitli iklim zelliklerinden yararlanmay amalayan iyiletir me yntemi. iklim lem e, [iklim-le-me] is. Yaplarn ve kapal or tam larn scaklk, nem ve temizliini, bu i iin ge reken hava akmn salamaya ynelik ilemlerin tt; klimatizasyon. <5 iklim lem e (aygt) cihaz, istenilen iklimleme artlarn salayan dzenek veya alet; klima. iklim lem ek, [iklim-le-mek] gl. f. [-r] [~l(i)-yor] klimleme ilerini gerekletirmek, ik m ak , [yk-mak > ik-mak] {az} gl. f. [-ar] (Seb ze, ekin vb. iin) yere yatrmak; devirmek. [DS] ikm al, -li [Ar. keml > ikml J l ^ l ] (ikma;l) {OsT} is. 1. stenilen dzeye getirme; kemale erdirme; ol gunlatrma. 2. Eksik kalm bir eyi tamamlama; tamam hle getirme. 3. Bir eyi bitirme, sona er dirme. 4. as. Bir birliin ihtiya duyduu madde ve malzemeleri, nitelik ve miktar asndan istenilen ekilde ve istenilen yerde hazr bulundurma ilem lerinin tm. 5. ed. B ir dize veya cmledeki anla m n dier dize veya cmleler tarafndan tam am lanmas. S ikm ale k alm ak , eit. Sene iinde yap lan snavda baar gsterem eyerek yaplacak ikinci imtihana girm e durumunda kalmak; baarsz ol mak]] ik m al etm ek, Tamamlamak; bitirmek. || ik m al gemisi, as. Denizalt veya su st gemilerine yakt, yiyecek, iecek ve gerekli dier asker mal zem eyi ilcmal etmekle grevli gem i.|| ik m al im tih a n, eit. Sene iinde y a da yaplan ilk imtihanda derslerinden geer not alam ayanlar iin alan ikinci bir imtihan; btnleme snav. || ikm al su b a y, as. Birliin ikmal ilerini yerine getirm ek zere grevlendirilmi subay. || ik m al ua, as. Uu annda dier uaklara havadan vakit ikmali yap makta kullanlan ya kt tama ua. || ikm al y ap m ak, as. Bir gemi, uak veya tata, yakt dahil, gerekli olan malzemeyi vermek, eksiklerini tamam lam ak ikm am , [Ar. ikmm (ikma.m) {OsT} is. 1. El biseye yen yapma. 2. (Aa iin) tomurcuklanma, ik m an , [Ar. idm] {az} is. dman; egzersiz. [DS] ikm ezim ek, [enez-i-mek > ilcmez-i-mek] {az} gsz. fi [-,] (iddetli yamur veya frtna iin) hafifle mek. [DS] ik n a, - a [Ar. kan'at > ikn ^Usl] (ikna;) {OsT} 1. Birini bir ey yapmaya raz etme. 2. Bir konuda inandrma. 3. Kandrma. 4. Biri tarafndan, b ir ey

KN

T M IIC ES M .
1. Konuu bir ey sunarak arlamak. 2. Konua bir ey sunmak. 3. Hediye vermek; armaan ver mek. 4. Fiyatta alc lehine hesap d indirim ya p mak.|| ik ra m g rm ek , K onuk olarak arlanmak. ik ra m a t, [Ar. ikrmt oUljS'I] (ikra:ma:t) {OsT} is. Arlamalar; ilcramda bulunmalar, ik ram c, [ikram-c] is. kram da bulunmay seven; mkrim. ik ra m e n , [Ar. ikrmen LoljSl] (ikra : men) {OsT} zf. Arlayarak; sayg olsun diye, ik ram iy e, [Ar. kerem > ikram > ikrmiyye (ikranniye) {OsT} is. 1. Bahiler; balar. 2. Bir yerde alanlara kazantan datlan para. 3. yi alan personele maatan ayr denen para. 4. Pi yango, loto, toto gibi ans oyunlarnda bir kiiye kan para veya eya, ikram iy eli, [ikramiye-li] sf. kramiyesi olan, ik ra r, [Ar. karr > ikrar jl^l] (ikra:r, k kaln syle nir) {OsT} is. 1. nkr etm eyerek ak olarak syle me; saklamadan syleme; itiraf etme. 2. Kararn bildirme; dil ile syleme; aklama. 3. Doru bul ma; benimseme; kabul; onama; tasdik. 4. huk. Bir davada taraflardan birinin, aleyhine kar tarafa ileri srlen bir olayn doruluunu, mahkeme nnde beyan etmesi; doruyu syleme. S1 ik ra ra gelm ek, in k r etmekten vazgeerek doruyu sylemek. || ik ra rd a n d nm ek, Verilen szden dn mek; vazgemek. || ik r a r etm ek, nkr etmeyerek aka sylemek; kabul etmek.|| ik r r- b il-kitbe, {OsT} Birine olan borcu yaz ile bildirme.\\ ik r r- m arz, {OsT} lm hlinde edilen ikrar; vasiyet nam e,|| ik r r- m lk, {OsT} M al beyan. || ik r r- m p h em , Gvenilmez deme; pheli ikrar.\\ ikr r - sa rh , '{OsT} A k ikrar.\\ ik r a r verm ek , 1. Sz vermek. 2. B ir tekkeye girip tarikata balan mak. ik raz, [Ar. karz > ikraz jl J\] (ikra:z, k kaim sylenir) is. dn verme; bor verme. S ik ra z etm ek, diin vermek. || ik ra z m esseseleri, Kredi kurum la n ,,|| ik ra z ve istik ra z , {OsT} Bor verme ve bor alma. ik ra z a t, [Ar. ikrzt o ljly l] (ikra:za:t) {OsT} is. dn vermeler, iks n lar, [Fr. X + (-n-lar-)] is.fiz. Fotonlardan oluan ve dalga boylar gzle grlen mkinden olc daha dk olan ve gama n dndaki nlar. ik s a 1, - a i [Ar. kasvet > iks5 {OsT}] (iksa:, k kaln sylenir) is. Sknt verme; skma; kasvet verme. S 1 ik s -y k alb , {OsT} sknts. iksa2, -a i [Ar. kisvet > iks5 (iksa:) {OsT} is. Giydirme; giyecek verme. 0 ik s -y eytm , {OsT} Yetimlerin giydirilmesi.

yapmaya raz edilme. 5. B ir konuda inandrlma. 6. Kandrlma. S ikna etm ek, Raz etmek; inandr mak; kandrmak.\\ ik n a olm ak, Raz olmak; inan mak; kanmak. iknaiyat, [Ar. ikn'iyyt oL&bal] (ikna;iya:t) {OsT} is. kna etmek, inandrmak iin sylenen szler, iknan, [Ar. iknn obS'I] (ikna:n) {OsT} is. Gizleme; rtme. ikon, [Yun. eikon (imge) > Fr. icone] is. 1. Bizans geleneine bal dou Hristiyan kiliselerinde sa, M eryem veya ermilerin tahta zerine yumurtal veya mumlu boyalarla yaplm, ayin dzeninin ta mamlaycs niteliindeki resimler. 2. dbl. D ger ekle balants bulunan ekil veya resim biimin deki gsterge, ik ona, [Yun. eikon (imge)] is. Bizans geleneine bal dou Hristiyan kiliselerinde sa, M eryem ve ya ermilerin tahta zerine yumurtal veya mumlu boyalarla yaplm, ayin dzeninin tamamlaycs niteliindeki resimleri; kutsal resim ve ekiller., ikonografi, [Fr. iconographie] is. 1. konlarn tantl mas ve aklanmas. 2. Ayn konuyu gsteren e itli sanat eserlerinin tasnif edilmesi ilemi; byle tasnifi yaplm eserlerin grnts. 3. Portre ko leksiyonu ik r a 1 -a i [Ar. ikra5 *\J\] (i k r a k kaln sylenir) , {OsT} is. Okuma; okutma. ik ra 2, -a i [Ar. ikra5 *1^1] (ikra:) {OsT} is. 1. Kiraya verme. 2. Kiraya verilme, ik rah , [Ar. kerh > ikrah [/'I] (ikra:h) {OsT} is. 1. Tiksinme; irenme. 2. Birine istei dnda zorlama ile bir i yaptrma. 3. luk. B ir szleme yapmak amacyla szleme artlarn kabul etmeyen tarafa dier tarafn tehdit ve zor kullanmas eylemi; kor kutma. S ik ra h etm ek, Tiksinmek.\\ ik ra h g etir m ek, Tiksinmee balamak.|| ik r h - g ayr-i m lc, {OsT} huk. Eskiden uygulanan dayak veya hapis cezalarna ilikin zorlayclk.\\ ik r h - m lc, {OsT} huk. Eskiden uygulanan lm veya organ kesmeye ilikin zorlayclk.\\ ik rh- naks, {OsT} huk. Eskiden uygulanan dayak ve hapis gibi keder ve sknty gerektiren cezalara ilikin zorlayclk.\\ ik rh - tam m , {OsT} huk. Eskiden uygulanan l drme veya organ kesmeye ilikin zorunluluk. ik rah en , [Ar. ikrhen LaljS'I] (ikra:hen) {OsT} zf. 1. Tiksinerek. 2. Tehdide ba vurularak; zoraki; zorla, ikrahlk, - [ikrah-lk] is. renme, tiksinme duru mu. ikram , [Ar. kerem > ikram fljS'I] (ikra:m) {OsT} is. 1. Konuu arlama. 2. Bir eyi armaan olarak sun ma. 3. Al verite alc lehine hesap d olarak yaplan indirim. 4. Sunulan ey. S ik ra m etm ek,

S M SE 2129 OH b
iksad, [Ar. kisad > iksad jL-S'I] (iksa:d) {OsT} is. 1. Alverite durgunlua srkleme. 2. Alverite durgunlua srklenme, iksal, -li [Ar. kesel > iksl JL.S"l] (iksad) {OsT} is. Bkknlk verme; bezdirme, iksam, [Ar. kasem > iksm jLil] (iksa:m) {OsT} is. Yemin etme; and ime. iksar1 [Ar. ikr jUasI] (iksa:r) {OsT) is. Yapmak , zorunda olduu bir eyi yapm ak elinde iken yap mamak; savsaklamak. iksar2, [Ar. kesret > iksr jLS!] (iksa:r) {OsT} is. 1. oaltma; artrma. 2. oaltlma. S iksr- ke lm, {OsT} ed. Sz gereksiz yere uzatma, iksat, [Ar. ikst i L i l ] (iksad) {OsT} is. Doruluk gsterme; hak gzetme, iksen, [Yun. akson] {az} is. A raba tekerleklerini birbirine tutturan aa; eksen; i. [DS] ikseren, [Yun. ekstrem] {az} is. Teknedeki hamuru kazmakta kullanlan ara. [DS] iksir, [Yun. eksairein (damtmak) > Ar. iksr SI] (iksi:r) {OsT} is. 1. Etkili urup. 2. Eskiden insan lm szletireceine, maddeleri altna evirecei ne inanlan hayal bir sv. 3. ferahl veren ila, iki veya iecek. 4. nsana ak ilham veren byl iki. 5. eitli maddeleri dk dereceli ve kokulu, ekerli alkolde eritmek suretiyle elde edilen ila. 6. tasvf. Ariflerin, ermilerin baklar.. 7. tasvf. Tari kat eyhinin tleri, anlaml szleri. S iksr-i azm, {OsT} D ier madenleri altna evirdii sa nlan ta. || iksr-i hayt, {OsT} E bed hayata, son suzlua kavuturan iki. iksun, [Far. iksn / eksn y \] {OsT} is. Ssl elbise. ikirar, [Ar. iki'rr j 'y ^ l ] (iki-ra:r) {OsT} is. rperme. S ikirr- er, {OsT} Kllarn diken diken olmas. iktah, [Ar. kitabet > ilctb v 1 ' ] (ikta. b) {OsT} is. 1. ^ Birine syleyerek yazdrma; dikte etme. 2. Gzel yaz yazmasn retme, iktam, [Ar. ketm > iktm j>LS"l] (ikta:m) {OsT} is. Saklama; gizleme, iktan, [Ar. iktn jUS-!] (iktam) {OsT} is. 1. Y ap trma. 2. Yaptrlma, iktar, [Ar. iktr jUasI] (iktam) {OsT} is. 1. mbikten ekme; damtma. 2. Damtlma, iktat, [Ar. iktt obS"l] (ikta.t) {OsT} is. Kulaa fsl dama. ikte, [eT. ikt > ekti / ikti / ilete] {az} sf. Acemilik dnemini geirmi olan; alkn. [DS]

KT

ikti, [eT. ikt > ekti / ikte / ikti j-SLI] {az} sf. 1. (Hayvan vb. iin) insana alm; insandan kama yan; obana alkn; alkn. 2. Anas ld iin baka bir koyunu emmee altrlm kuzu, olak. 3. (ocuk iin) anasz babasz bydnden ma rk davranan. 4. Agzl. [DS] iktibas, [Ar. iktibas ^ L '] (iktiba:s, k kaln sylenir)
{O sT} is. 1. dn alma. 2. ed. Yazda bakasna ait bir sz, bir fikri veya bir cmleyi olduu gibi ak tarma; alnt. 3. iirde ayet ve hads kullanma. S iktibas etmek, 1. diin almak. 2. ed. Bakasna ait bir -sz, cmle veya fik ri kendi yazsnda kul lanmak zere kime ait olduunu, hangi eserinden alndn belirterek kullanmak; aktarmak; alnt lamak.

iktibasat, [Ar. iltibst o U L l] (iktiba:sa:t, k kaln sylenir) {O sT} is. Aktarmalar; alntlar, iktibasen, [Ar. iktibsen L.Ll] (iktiba:sen, k kaln sylenir) {OsT} zf. Alnt yoluyla; aktararak; iktibas ederek. iktida, -a i [Ar. kdve (rnek) > iktid *l-usl] (ikt i d a k kaln okunur) {O sT} is. 1. rnek olarak al ma. 2. Uyma; tabi olma. S iktid etmek, Uymak; tabi olmak. iktidaen, [Ar. iktiden *Ijo3I] (iktida:en, k kaln s y lenir) {O sT} zf. Uyarak; uymak suretiyle; tabi ola rak. iktidar, [Ar. kudret > iktidar jljcal] (iktida. r, k kaln sylenir) {OsT} is. 1. B ir ii yapabilme gc; erk; kudret; kuvvet. 2. Bir ii baarabilme yetenei. 3. Yapabilme yetkisi; yetkiye dayal g. 4. Devlet ynetimini elinde bulundurma, devlet gcn kul lanma yetkisi; hkmet etme. 5. Devlet gcn ve ynetimini elinde tutan kii veya kurulu; hkmet ynetimini elinde bulundurma; hkmet. 6. huk. Bir topluluk iinde, doal, madd ve manevi etken ler sonucu baz kii, grup ve kuram larn buyurm a ve buyruklarn yaptrma gc. 7. mecaz. Kabiliyet; yetenek. 8. mecaz. Erkek iin cinsel g bakm n dan yeterlilik. S iktidara gelmek, D evlet yneti mini stlenmek; hkmet olmak.|| iktidarda ol mak, Hkmet ynetim ini elinde bulundurmak,|| iktidardan dmek, Devlet ynetim inde hkmet olma yetkisini baka bir parti veya gruba brakmak zorunda kalmak; devlet ynetim ini devretmek,|| iktidr- kmin, Gizli g.\\ iktidar olmak, Bir ii yapabilecek g, yetenek veya koullara sahip o l mak. iktidar, [Ar. iktidr lSjIj^I] (iktida:ri:, k kaln sy lenir) {O sT} sf. 1. Gc yetme ile ilgili. 2. is. Yeter lik. S iktidr fiil, {O sT} dbl. Yeterlik fiili. iktidarl, [iktidar-l] sf. ktidar sahibi olan; gl; nfuzlu.

KT

I M I M M

2130

lanma; gizlenme. S iktinn- nisvn, {OsT} K adn iktidarsz, [iktidar-sz] sf. 1. Bir ii yapmak iin g larn erkeklerden kamas; saklanmas, gizlenmesi, c, yetenei, yetkisi olmayan; beceriksiz; yetersiz. 2. (Erkek iin) cinsel gc olmayan; cinsel yeter iktinas, [Ar. kan > iktin (iktina:.s, k kaln sizlik durum unda bulunan, sylenir) {OsT} is. Tuzakla avlanma. iktidarszlk, - [iktidar-sz-lk] is. 1. Bir ii yapa , (iktira:, k kaln bilmek iin kendinde g eksiklii bulunma; etkin ik tira1 -a [Ar. kura > iktir' sylenir) {OsT} is. A d ekme; k ura ekme; seme. olamama durumu; gszlk; beceriksizlik; yeter sizlik. 2. tp. (Erkek iin) cinsel ilikinin herhangi iktira2, -a i [Ar. kir5 > iktir5 > 1>?l] (iktira:) {OsT} bir evresinde grlen eksiklik, is. Kira ile tutma; kiralama. iktifa, -ai [Ar. kifayet > iktifa5 s.Va\] (iktifa:) {OsT} iktirab1 [Ar. iktirb , (iktira.'b) {OsT} is. 1. is. Bir eyi kendisi iin yeterli bularak daha ounu zgn olma; kederlenme. 2. Kayg ve kuku duy istememe; yetinme; yeter bulma; kanaat etme; ma; kayglanma; kukulanma. kanma. S iktifa etmek, Yeterli bulmak; yetinmek, iktirab2, [Ar. kurb (yakn) > iktirb jtl] (iktira.'b, k kanmak. kaln sylenir) {OsT} is. 1. Yaknlama; yakna iktihal1, -li [Ar. iktihl J l ^ l ] (iktihad) {OsT} is. 1. gelme. 2. Bir yere varma; ulama, (Sa ve sakal iin) kr dme; aarma. 2. Yalan iktirac, [Ar. iktirc (iktira:c) {OsT} is. Kf mak; kocama; ihtiyarlama. lenme; paslanma, iktihal2, -li [Ar. iktihl JUiS'I] (iktihad) {OsT} is. Srme ekme; srme ekinme, iktiham, [Ar. iktihm (iktiha:m, k kaln sy lenir) {OsT} is. 1. Bir eyin zerine saldrma; atl ma. 2. Gs germe; kar durma; katlanma. 3. Zorluklar yenme. 4. Kk grme; hakir bulma, iktihamat, [Ar. iktihmt oUL^l] (iktiha:ma:t) {OsT} is. 1. Saldrlar. 2. Zorluklara katlanmalar. 3. Glkleri yenmeler, iktihan, [Ar. iktihn I] (iktiha:n) {OsT} is. Sa (iklar krarma; kr sal olma, iktila, -a [Ar. k al' (koparma) > iktil' til:, k kaln sylenir) {OsT} is. 1. Koparma. 2. Kopma. 3. Kapp alma, iktilem ek, [eT. ikt > ikti-le--mek] {az} is. gsz. f. [-ir] (Yaban hayvanlar iin) ehlilemek. 2. (Binek veya koum hayvanlar iin) eyere veya kouma altrlmak; uysallamak. 3. Kurnazlamak. [DS] iktilik, -i [ikti-lik] {az} is. Agzllk. [DS] iktim , [ilk-in / ilk-ten > iktim] {az} zf. lk olarak; ilk kez; ilkten. [DS] iktiman, [Ar. iktimn U^SI] (iktima:n) {OsT} is. Giz lenme; saklanma, zn saklanmas. lenme; saklanma. iktina2, -ai [Ar. iktin5 <Lusl] (iktin:, k kaln syle nir) {OsT} is. 1. alma ve kazanma. 2. Bir i edin me; m eslek sahibi olma; i tutma. 3. B ir eyi birik tirme; yma; toplama. 4. Tuzak kurarak avlanma, iktinah, [Ar. iktinh iktinan, [Ar. iktinn (iktina:h) {OsT} is. Asln (iktina:n) {OsT} is. Sak esasn anlama; kkn anlama, iktimn- sark, {OsT} H rs iktirah, [Ar. karh > iktirh 1Jl] (iktira:h) {OsT} is. Akla geldii gibi syleyiverme; ie doduu ekil de ifade etme, fi1 iktirh etmek, {OsT} e dodu u ekilde sylemek. iktirahat, [Ar. iktirht (iktira:ha:t) {OsT}) is. Birdenbire, dnm eden ie doduu gibi sy lenen eyler. iktiran, [Ar. kam (yaknlk) > iktirn oljl] (iktira:n, k kaln sylenir) {OsT} is. 1. Bir eyin yanma, yak nna gelme; yaklama; yaknlama. 2. Bir yere varma; ulama, iktirn- kevkib, {OsT} gk b. ki g k cisminin birbirine yaklamas; kran.|| iktirn- sadeyn, {OsT} Uur saylan, Vens ve Jpi ter gezegenlerinin birbirine yaklamas olay. iktiras, [Ar. iktirs OljSil] (iktira:s) {OsT} is. 1. Kt bir durum la karlama. 2. Gcn yitirme. 3. Ke derlenme. 4. Bir eyle ilgilenme, iktiraz, [Ar. karz > iktirz (iktira:z, k kaln sylenir) {OsT} is. Bor alma; borca girme; dn alma. iktisa1, -ai [Ar. k isv e t> iktis5 s-L^I] (iktisa:) {OsT} is. Giyme; giyinme. 0 iktis etmek, Elbise giy mek; giyinmek. iktisa2, -ai [Ar. iktis5 (iktisa:) {OsT} is. 1. Bi riktirme. 2. Biriktirilme. S iktis-y nkd, {OsT} Para biriktirme. iktisab, [Ar. kesb > iktisb (iktisa.b) {OsT} is. Edinme; kazanma; edinim. S iktisb- n ii hret, {OsT} an ve hret sahibi olma.|| iktisb etm ek, {OsT} Edinmek; kazanmak. iktisabat, [Ar. iktisbt oLUccS'I] (iktisa:ba:t) {OsT} is. Kazanmlar; edinimler.

iktina1, -ai [Ar. iktin5 biS'I] (iktina:) {OsT} is. Giz

. 2131

KT

iktisab, [Ar. iktisab > iktisab L iU-S'l] (iktisa.bi:) S {OsT} sf. 1. Kazanlm; iktisap edilmi. 2. (Durum iin) kazandrc. iktisad, [Ar. kad > iltid -sU^I] (iktisa:d) {OsT} is. 1. Ar gitmeme; ar davranmama. 2. -* iktisat, iktisaden, [Ar. iktid > iktisaden bUast] (iktisa:der, k kaln sylenir) {OsT} zf. Ekonominin kuralla rna gre; ekonomik balcmdan; iktisat asndan. <3 iktisaden zayf olmak, (Devlet, topluluk, kii iin) yoksul olmamakla birlikte geim im zorlukla yrt mek; gelir dzeyi dk olmak. iktisadi, [Ar. iktid > iktisd pU aal] (iktisa.di:, k kaln sylenir) {OsT} sf. 1. Ekonomi ile ilgili olan; ekonomik. 2. Harcamalar dikkatli, az ve tutumlu olan; hesapl; kazanl; ekonomik. S iktisadi b tnleme, ik i ve daha ok lkenin karlkl eko nom ik kar salam ak amacyla yaptklar birleme ve ibirlii; ekonomik btnleme,|| iktisadi b yme, lke ekonomisinin bir y l iinde salad gayrisaf art. || iktisadi davranmak, Gereksiz y e re harcamada bulunmamak; tutumlu davranmak; ekonomik davranmak\\ iktisadi olan ve ticari esas lara gre alan iletmeler. || iktisadi gerileme, Ekonom ik adan geri kalma; ekonom ik ilikilerin iyice yavalamas veya durmas ile ortaya kan sre; ekonom ik gerileme.\\ iktisadi kalknma, Gelir dzeyi dk lke veya herhangi bir blgenin ekonomik alanda salad kalknma; ekonom ik kalknma.\\ iktisadi kriz, Ekonom ik alanda ticari ilikilerin bozukluu, durgunluu, retim yokluu veya azl, rn satm ve datm beklentilerinin gereklememesi, isizlik, p a ra dolam durgunlu u, alm gc dkl, talep yokluu vb. biim lerde grlen beklenmedik olumsuzluk; ekonomik la-iz. || iktisadi model, Bir lkenin kabul ettii eko nom i anlay, uygulama biimi vb. dzenlemelerin tm. || iktisadi sistem, B ir toplumda ekonom ik kaynaklarn mlkiyeti, dalm ve ilikiler dzeni ile ilgili ilke ve yntem lerin tm. iktisadiyat, [Ar. iktidiyyt (iktisa:diya:t) {OsT} is. 1. Ekonomi ile ilgili eyler. 2. Ekonomi bilgisi; ekonomi bilim inin eitli dallar. 3. Bir l kenin ekonomik gstergesi; ekonomik durum, iktisadiye, [Ar. iktidiyye ioU sdl] {OsT} is. -*iktisadi, iktisadiyun, [Ar. iktidiyyn jjoU st] (iktisa.diyu;n) {OsT} is. Ekonomi bilimcileri; iktisatla ura anlar; ekonomistler; ekonomi uzmanlar; iktisat lar. iktisam, [Ar. ksm (para) > iktism (iktisa:m, k kaln sylenir) {OsT} is. Blme; paylara ayr ma; paylama; hisselere ayrma. S iktism etmek, {OsT} Blmek; paylara ayrmak. (iktisa:diye)

iktisar1 [Ar. kesr > iktisr j L ^ I ] (iktisa:r) {OsT} is. , 1. Krlma. 2. Zorlanma. iktisar2, [Ar. kar (ksalk) > iktir (iktisa.r, k kaln sylenir) {OsT} is. Sz ok uzatmama; ksa konuma; sz ksa kesme. iktisas1, [Ar. iktisas iktisas2, [Ar. ksa > ikti (iktisa.s, k kaln sylenir) (iktisa;s, k kaln {OsT} is. Koparp atma; koparma. sylenir) {OsT} is. 1. Takip etme; izinden gitme. 2. Hikye anlatma; kssa syleme. 3. Ksas isteme. 4. Ksas uygulama, iktisat, -d [Ar. k a d > iktid iL^st] (iktisa;t, k kaln sylenir) {OsT} is. 1. Harcamada ksnt yapma; gereksiz harcamalardan saknma; tasarruf etme. 2. Bir lkede veya toplumda, bireylerin yaayabilmek iin retme ve rettiklerini paylama biimleri ve bu faaliyetlerden doan ilikilerin tm; ekonomi. 3. Bu ilikileri yani ekonomik deerlerin retim, dalm ve tketimi gibi insan ilikilerini inceleyen bilim dal; ekonomi. 4. B ir evi iyi ynetme sanat. S iktisat (etmek) yapmak, Tutumlu davranmak; gereksiz harcamalardan kanmak; harcamada k snt yapmak. iktisat, [iktisat-] is. Ekonomik olaylar inceleme de uzmanlam kimse, iktisatlk, - [ilctisat--lk] is. Ekonomi ile ura ma ii; ekonomi uzmanl, iktisatl, [iktisat-l] sf. 1. (Makine ve aralar iin) ar harcam a yapmay gerektirmeyen; kulland enerji, yalct vb. malzemeleri ar tketmeyen; yap t i iin insana fazla harcam ada bulunmay ge rektirmeyen. 2. (Kii iin) ar harcam a yapmayan; tutumlu. 3. (Ekonomik faaliyet iin) insana kr b rakan; geliri giderinden fazla olan; kazanl, iktisatsz, [iktisat-sz] sf. 1. (Makine ve aralar iin) ar harcam a yapmay gerektiren; kulland ener ji, yakt vb. malzemeleri ar tketen; yapt i iin insana fazla harcam ada bulunmay gerektiren. 2. (Kii iin) ar harcam a yapan; tutumsuz. 3. (Ekonomik faaliyet iin) insana kr brakmayan; gideri gelirinden fazla olan; kazansz. iktitab, [Ar. kitabet > iktitb (iktita:b) {OsT} is. 1. Yaz yazdrma. 2. Bir kitab elle kopya etme; istinsah etme, iktitaf, [Ar. latf > iktitf uilkl] (iktita:f, k kaln sy lenir) {OsT} is. 1. Olgunlam meyveleri toplama, devirme. 2. mecaz. Yaplan bir almann karl n almak; bir almann rnn almak. 3. ed. Seme; antoloji meydana getirme, iktitafat, [Ar. iktitfat olslkasl] (iktita.fa.t, k kaln sylenir) {OsT} is. M eyve toplamalar, iktitafiye, [Ar. iktitfiyye AJlkal] (iktita;fiye) {OsT}

KT

is. fel. eitli dnya grlerinden derlenmi d ncelerle meydana getirilmi felsefe; semecilik; intihabiye. iktital, -li [Ar. kati > iktitl JU ^I] (iktita:l, k kaln sylenir) {OsT} is. Birbirini ldrme, iktitam, [Ar. ketm > iktitm UaS"l] (iktita:m) {OsT} is. 1. Bir srr veya bilgiyi saklama. 2. Sararma. iktiva1 -ai [Ar. iktiv -\ys\] (iktiva:) {OsT} is. Kuv , vetlenme. iktiva2, -ai [Ar. iktiv IjsS'I] (iktiva:) {OsT} is. tp. Dalama yoluyla eskiden uygulanan bir tedavi usu l; dalama. iktiyad1, [Ar. iktiyd (iktiya.d) {OsT} is. 1. Tu tup gtrme; yedme. 2. Gtrlme; yedilme.

deien (u ve eski edebiyatta hatal olarak ; >i) deerlendirilen kafiye; kafiye hatas. ikval, [Ar. ikvl Jljsl] (ikvad, k kaln sylenir) {OsT} is. Bir kim senin sylemedii bir sz, syledi diye iddia etme. ikvaliyat, [Ar. ilvl cjUIjsI] (ikva:liya:t, k kaln sylenir) {OsT} is. Bir kim senin sylemedii szle ri, syledii iddias ile sylenen szler. ikza, -a [Ar. ikz jSI] (ikza:) {OsT} is. Kfr etme; azarlama. -il-, [-1- / -il- / -l- / -ul- / -l-] yap. e. -* -1-. -il, [-1 / -il / -l / -ul / -l] yap. e. -* -1.

111, [el / il / Il Jj.I] {eT} is .l. Yurt; memleket; lke. {eAT} {OsT} {az} (aym) [ETY] [EUTS] [Tekin] [DS] 2. Halk; ahali. {eAT} {OsT} (aym) [ETY] [Tekin] 3. iktiyad2, [Ar. iktiyd (iktiya:d) {OsT} is. Hile Kabile; oba; airet. {eAT} (aym) [Gabain] 4. Devlet. yapma; dzen hazrlama, [EUTS] [ETY] [Gabain] 5. Saltanat. [KB] 6. Hkm iktiyal, -Ii [Ar. kile > iktiyl (iktiyad) {OsT} is. dar. [EUTS] 7. {eAT} Hsm; akraba. 8. {eAT} Ya banc olmayan; dost; yr. S il amak, {eAT} lke l aralar yardmyla lme, almak; m em leket fethetmek.\\ il basm ak, {eAT} B ir iktiyas, [Ar. kiys > iktiys (iktiya.s, k kaln lke zerine istila amacyla yrmek.\\ il ebi, {eT} sylenir) {OsT} is. 1. Karlatrma; lme; kyas Hkm et kona. [EUTS]|| il eri, {eAT} Gvenlik lama. 2. Bir eyin benzerini bulma, grevlisi; zabta kuvveti.|| il eylemek, {eAT} Bar iktiyoz, [Fr. ichtyose] is. tp. Derinin boynuzsu yapm ak.|| il gn, {eAT} 1. lke. 2. Halk.|| il issi, tabakasnda bozulma, kuruluk veya pul, kepek {eAT} 1. Vali. 2. Hiikmdar.\\ il kavmi, {eAT} lke olumas eklinde beliren hastalk, halk.\\ il kayran, {eAT} Sorumlu olmad halde iktiza, -ai [Ar. kaz > iktiz >Ul] (iktiza:, k kaln halkn ileri ile uraan.|| il olmak, {eAT} Bar sylenir) {OsT} is. 1. Gerekli olma; gerekme. 2. Ge iinde bulunmak; dost olmak.|| il ortas, {eAT} H al reklik; gerek; ihtiya. 3. Gerektirme. 4. Bir ie uy kn aras; halkla i ie olma durumu. || il rgin, {eT} gun olma; ie yarama, <3 iktiza etmek, Gerekmek.\\ Saray. [EUTS]|| il urmak, {eAT} lke yam alaiktizas olmak, Gerekmek.\\ iktizasna gre, Gere m ak.|| il gesi, {eT} Bir rtbe. [EUTS]|| il yazc, ine gre; gerei gibi.|| iktiz-y hl, {OsT} D u {eAT} Tapu kayt memuru. rum gereince; durumun gerektirdii. 112, [eT. el / el / il] is. Vali tarafndan merkez hk m et adna ynetilen corafya durumuna, ekonomik iktizaz1 [Ar. iktizz , (iktiza:z) {OsT} is. Bozu durum una ve kam u hizmetlerinin gereklerine gre lup buruma. S iktizz- cild, {OsT} tp. Cildin bo lke zerinde yaylm ynetim blmlerinden her zulmas. biri; vilayet, 1 il ba, Vali. || il daim encmeni, l iktizaz2, [Ar. iktizz jiU ia l] (iktiza:z) {OsT} is. 1. genel m eclisi yeleri arasndan seilmi valinin Bekret giderme. 2. Irza geme. S iktizz- bikr, bakanlnda toplanarak il zel idare ilerini y {OsT} Kzln giderme; bozma. rtmekle grevli kurul. || il genel meclisi, l zel iktus, [Lat. ictus] is. tp. Birdenbire gelen ve hastann idaresinin karar organ olan ve seimle i bana yklm asna sebep olan hastalk, gelen kurul. || il idare kurulu, Valinin veya vali yardm csnn bakanlnda hukuk ileri mdr, ikt, [ig-id-mek (beslemek) > iktu (ikt:) {e l} is. 1. Ekti; elde beslenen hayvan. [DLT] 2. {eAT} Dal defterdar, m ill eitim, bayndrlk, salk, tarm m drleri ile gerektiinde dier ube bakanlarkavuk; davet edilmeksizin gelen; tufeyli; asalak, nn da ar ile katlabildii, hem dar hem de iktlemek, [ikt-le-mek] {e l '} gl. f. [-r] (nsan ve yarg grevi olan kurul. || il zel idaresi, Ba ve hayvan iin) yiyecek vermek; beslemek. [DLT] yrtm e organ valilik, karar organ il genel mecli iktiilenm ek, [ikt-le-n-mek] {eT} dnl. f . [-r] si ve il daim encmeni olan tzel kiilie sahip Beslenmek. y ere l ynetim. iktttletmek, [*ikt-le-t-mek] {eT} gl. f. [-r] Y iye 113, [il] {eT} is. 1. n; n taraf. [ETY] [Gabain] 2. cek verdirmek; besletmek, Dou; ark. [ETY] [Gabain] ikva, -ai [Ar. ikv (ikva:, k kaln sylenir) 114, [il] {eT} is. Prens ve ehzadelere verilen unvan. {OsT} is. ed. nsz ayn olmakla birlikte nls [EUTS]

1 K H 1 K C 2133

LA ilalama, [ila-la-ma] is. la verme, srme veya pskrtme. ilalamak, [ila-la-mak] gl. f . [-r] [-l()-yor] 1. (Vcudun bir blm, yara iin) ila srmek. 2. (Ortam iin) zararl bcek ve mikroplardan arn drmak amacyla ila atmak, pskrtm ek veya sk mak. ilalan, [ila-la-n-] is. lalanmak ii veya biimi, ilalanm a, [ila-la-n-ma] is. 1. lal hle getirilme. 2. la sahibi olma, ilalanmak, [ila-la-n-mak] edil. f. [-r] 1. la srlmk. 2. (Ortam iin) ila atlmak, pskrtlm ek veya sklmak. 3. dnl. f. la sahibi olmak; ila edinmek. ilal, [ila-l] sf. 1. ine ila kartrlm bulunan; iinde ila bulunan; ilala dezenfekte edilmi olan. 2. (Sebze, meyve vb. eyler iin) zararllardan kur tulm ak amacyla ila atlm olan. 3. lala tedaviyi kabul eder durumda olan; ilala tedavi imkn olan, ilalk,- [ila-lk] s f la yapmaya uygun veya ila yapm iin kullanlmak zere ayrlm bulunan, ilasz, [ila-sz] sf. 1. (Tedavi iin) ila kullanm adan gerekletirilen. 2. (Sebze, meyve ve ortam iin) ila kullanlmam; ilalanmam; dezenfekte edil memi. 3. Gerekli olan ilac bulam ayan; elde ede memi olan; ilac olmayan, ilaszlk, - [ila-sz-lk] is. 1. lac olm ama duru mu. 2. lasz olm a durumu, ilad, [Ar. velede > ld j}U ] (i:l:d) {OsT} is. 1. Dourma. 2. Dourulma. ilaf, [Ar. ilf J^UI] (i-l:f) {OsT} is. Hayvana yem yedirme; yemleme, ilaf, [Ar. lfet > l f t i 5W] (i:l:f) {OsT} is. 1. Alma. 2. Altrlma, ilaan, [Far. leen / Yun. lekani => leen] (ilan){az} is. Karavana. [DS] ilaat, [Yun. elekati (kuyu kr) => ilaat] (ilat) {az} is. Halla tokma. [DS] ilah 1 [Ar. il-hirihi > ilh ^Jl] (ila:h) {OsT} is. ksalt. , "... ve bakalar "... ve buna benzerleri , ilah2, [br. elah (tanr) / Akad. ilu / Sami. d. elh > Ar. ilh < il] (il:h) {OsT} is. 1. Putperestlikte ve m i < tolojide erkek tanr. 2. Kendisine tapnlan varlk; mabut; tanr. 3. Bir alanda baars dolaysyla ok nl olmu; ok tutulmu sevilmi kimse. S ilah gibi, ok yakkl erkek. ilahare, [Ar. il-hirihi y-T J l ] (ila:hare {OsT}) zf. Sonuna kadar, ilahe, [Ar. ilh > ilhe JI] (il:he) {OsT} is. Putpe restlikte ve mitolojide dii tanr; tanra; mabude. lah1 [Ar. ilh > lh ^ 1 ] (il.hi:) {OsT} sf. 1. ,

1 5, [l] (i:l) {eT} sf. Kt; alak; aalk; itibarsz. 1 il ku, {eT} Akbaba. 1 6, [yel / yil / l Jj.I] (i:l) {eAT} is. Yel; rzgr. 1 117, [el / il / l JjI] {eAT} {OsT} is. l.Y abanc; bakas; el; {az} (ayn). [DS] 2. {az} Yabanc yer. [DS] il gn, {azl Herkes. [DS]|| il iyisi, {az} Bakala rna srekli iyilikte bulunup da kendi oluunu o cuunu gereince dnmeyen kimse. [DS] 118, [eT. yil / yl > il] {az} is. Yl. [DS] 119, [il] {az} is. Byk diki; teyel. [DS] ila', [Ar. il ^Jl] (il:) {OsT} e. 1. ki say arasna ge lerek kkten bye ka d a r anlam verir. 2. Zaman ifade eden kelimeler arasna gelerek ...den ...e kadar", ...e kadar", ...e d ek" anlamlarn verir. S ila ahirihi, {OsT} Sonuna kadar.\\ il gayrin-nihye, {OsT} Sonsuza kadar; sonu olmayan zam ana kadar. || il inkrziz-zam n, {OsT} Sonu na kadar. | il m allh, {OsT} (Sonu gelm ez bir zaman iin) A lla h n takdir ettii zam ana kadar.|| il nihye, {OsT} Sonuna kadar.|| il yevm ilkyme, {OsT} K yam et gnne kadar. ila2, -ai [Ar. ulvv > il5 * M^l] (il:) {OsT} is. 1. Yksee karma; yksee kaldrma; yukarya karma; ykseltme. 2. nn arttrma; yceltme. S il-y kelim et-ullah, {OsT} Allah n adn yceltip yayma; slam yayma. ila3, -ai [Ar. lJ <5LI] (il:) {OsT} is. 1. Yemin etme. 2. Erkein bir sre kars ile cinsel ilikide bulun mam ak zere ettii yemin. ila4, -a [Ar. il5 > }U] (il:) {OsT} is. Hrslandrma; ok istekli klma. ila5, [yle > l] (i:la:) {az} nl. yle mi? [DS] ilab, [Ar. if b uU )l] (il-a:b) {OsT} is. 1. Oynatma; oyun ile oyalama. 2. Oynatlma; megul edilme. ila1 [Ar. lc jr ^ J ] (i:l:c) {OsT} is. eri sokma; , girdirme. ila2, [Ar. 'il <r ^Ap] (il:c) {OsT} is. -* ila. t5 ilcn-pezr, {OsT} 1. la kabul etmeyen; tedavi edi lemeyen. 2. aresiz; imknsz. || ilc-pezr, {OsT} 1. la kabul edip aresini bulan. 2. aresi bulunabi len. ila, -c [Ar. il jr ^ ] is. 1. B ir hastal iyiletir mek amacyla trl yollardan kullanlan doal veya sentetik madde; em; deva. 2. mecaz. B ir sorunu gideren, bir sknty gideren ey; are; nlem; ted bir. 61 ila gibi gelmek, (Gerekli olan ey iin) beklenmedik bir zam anda ve tam ihtiya duyulduu srada bulunmak, ele gemek. || ila iin, ok az olsa da. Jj ila iin yok, B ir eyin hi bulunmadn ifade etm ek iin kullanlr.\\ ila yazmak, (Hekim iin) hastaya reete yazmak.

LA

I M IIS Z b .2 1 3 4

A llaha ait; A llahla ilgili. 2. Tanrlara ait; tanrlar la ilgili olan; tanrsal. 3. mecaz. ok gzel; ok mkemmel; ancak Allah tarafndan ortaya konula bilecek nitelikte mkemmel olan. S ilah bilgi, din. 1. A lla h n varl, sfatlar ve adlar ile ilgili bilgi. 2. Btn varlklarn yaratcs olan yce A l lah m snrsz bilme kudreti. lah2, [Ar. ilh ^ 1 ] (il. hi:) {OsTj nl. 1. (A llaha hitap iin) ey A llahm; yarabbi. 2. "ok tuhaf, bu ne hl... anlam larnda ama ifadesi olarak kulla nlr. ilahi3, [Ar. ilh > lh ^ i l ] (ilhi:) {OsTj is. 1. ed. tasvf. A llahn varl, birlii konularn ileyen iir veya A llahtan yardm dileme nitelii tayan man zum dua. 2. mz. Tekkelerde bu iirlerin zel bir makamla bestelenmesi suretiyle meydana getiril m i bir tr mzik; din musikinin zemin + nakarat + miyan + nakarat biiminde besteli bir tr, ilahici, [ilahi-ci] sf. 1. lahi okuyan. 2. is. Eskiden okul ve tekkelerde ilahi okuyan gzel sesli renci ya da dervi. ilahilem ek, [ilah-le--mek] (il:hi:lemek) gsz. f. [-ir] lah durum una gelmek; kutsallamak; tanr lamak. ilah iri, [Ar. il hirihi >-T ^Jl] (ila:hiri) {OsT} e. Ve bakalar; vesaire, ilahiyat, [Ar. ilh > ilhiyyt ol^ JI] {OsT} is. 1. A l lahn varln, evren ile, yaratl ile, yaratlm olan btn varlklarla ve insan davranlaryla ilgili balantlarn belli bir dzen iinde inceleyen slam felsefesi blm. 2. Din bilimleri; teoloji. 3. ed. lahilerin topluca yer ald kitap veya kitabn ilahi lere ayrlm blm; ilahiler, ilahiyat, [ilahiyat-] (il:hiya:t) is. lahiyatla u raan bilim adam; ilahiyat uzman; teolog, ilahiye, [Ar. ilhiyye / ilahiyyet
0 - 4 JI

ilal, -li [Ar. illet > i'lal J ^ l ] (i-l.T) {OsT} is. 1. dbl. Arap dilbilgisinde, iinde elif, vav, ye harfleri bulunan kelimenin asl eklinden nasl trediini ve dier bir ekle nasl girdiini inceleyip uygulam a sn gsteren blm. 2. fe l. Neden olma, ilal, [Ar. i'll ilgili. i lam , [Ar. ilm > 'lm (i-l:m) {OsT} is. 1. Bildirme; anlatma; ilan etme. 2. - ilam 1. S1 iIm- e r, {OsT} e r iye mahkemelerinin verdii karar bildiren belge. ila m 1, [Ar. ilm > ilm (i:l:m) {OsT} is. huk. Y arglama sonucunda daval ve davacya verilen mhrl, imzal m ahkem e karar rnei. <5 ilam alm ak , Mahkem e kararn bildiren resm belgeyi almak. || ilam etm ek, Bildirmek. ilam 2, [Ar. elem > ilm f 5Ut] (i-l:m) {OsT} is. znt ve ac verme; kederlendirme. ilam 2, [Ar. lm j*^->1] (i:l:m) {OsT} is. Dn ye mei. ilam at, [Ar. i'lm > i'lm t oU}UI] (i-l:ma:t) {OsT} is. M ahkem enin verdii karar belirten belgeler, fi1 ilm t- e riye, {OsT} im paratorluk dneminde e r iye mahkemelerinin verdii kararn yazl oldu u defterler, belgeler. || ilm t- nizam iye, {OsT} Nizam iye mahkemelerinin verdii kararlar bildirir belge. || il m t odas, tar. m paratorluk dneminde eyhlislama bal kadlarn verdikleri kararlar temyiz kanalyla inceleyen fetvahane kalemlerinden birisi. ilam sz, [ilam-sz] zf. lam olmakszn; ilam olm a dan. ila m u r, [Ar. ihlmr] {az} is. bot. Ihlamur. [DS] ilan , [Ar. alen > i'lnu^U I] (i-l:n) {OsT} -* ilan1. ila n 1 [Ar. alen > i'l n 05W] (i:l:n) {OsT} is. 1. A, a karma; belli etme. 2. Yayma; duyurma. 3. Daha nce bilinm eyen bir eyi veya durumu bil dirmek iin yaplan veya yaynlanan yazl ve szl aklama; bildirme; duyurma; aklama; duyuru. 4. B ir eyi halka duyurmak iin gazetelerde kan du yuru yazs; ayn amala duvarlara aslmak iin ha zrlanm basl ya da elle hazrlanm kt; yine ayn amala yaplan radyo ve televizyonlardaki szl duyuru. 5. Kamu kumrularna ait yetkili or ganlarn kamu oyuna yaptklar aklama veya du yuru. 6. Alnm bir resm karar uygulamaya koy duunu kam u oyuna, basma, ilgili dnya devletle rine duyurma eylemi. 0 ilan edilm ek, 1. D uyu rulmak. 2. Yrrle konduu duyurulmak.\\ ilan etm ek, 1. B ir durumu yayn aralar ile kamu oyu na bildirmek, duyurmak. 2. Bilinmeyen, aklanma yan bir durumu herkesin azna decek ekilde tltl] (i-l:li:) {OsT} sf. l1

(il:-

hiye) (OsTj is. tasvf. Her eyin ilah birliin kapsa m iinde yer aldm, her eyin ilah varln bir ynn yansttn, okluk gibi grnen eylerin aslnda birliin eitli grnmlerinden baka bir ey olmadn ifade eden tasavvuf terim, ilahiyun, [Ar. lh > ilhiyyn (il:hiyu:n) {OsT} is. fel. 1. Grnen her eyin ilah birliin kapsam iinde olduunu savunan filozoflar. 2. la hiye grnde olsun veya olmasn Tanrdan bah seden filozoflarn tm, ilahlam a, [ilah-la--ma] is. lah durumuna gelme; ilah durum una getirilme, ilahlam ak, [ilah-la--mak] dnl. f. [-r] ok bee nilir, hayranlk uyandrr bir duruma gelmek; ok ycelmek. ilak, -k [Ar. ilk yaptrma. (i-l:k) {OsT} is. Slk

I IItIIfM .2135
yaymak. 3. Aka bildirmek.\\ i ln- harb, {OsT} Bir devlete sava atn aka bildirmek.\\ ilan tahtas, B ir i yerinde veya kamu kurumlarnda ilgililerin aka grebilm elerini salam ak amacy la duyuru yazlarnn asld ereveli y a da er evesiz zel yer. \\ ilan verm ek, Basn ve yayn or ganlarna ba vurarak bir konuyu duyurmalarn salamak. ilan2, [Ar. iln o5U] (il:n) {OsT} is. M eydana kar ma; aa karma; yayma. ilan3, [ylan] {az} is. Ylan. [DS] ilanat, [ Ar. i'lnt oU^UI] (i:l:na:t) {OsT} is. Du yurular; ilanlar, ilanclk, - [ilan-c-lk] (idnclk) is. Ticar bir am ala tantlmas istenen eyleri basn ve yayn aralar ile geni kitlelere tantma, duyurma ii; rek lamclk. ilanen, [Ar. ianen b^U-l] (i:l:nen) {OsT} zf. lan yoluyla. ilanak, [Ar. iln- ak 05UI] (i:l:nak) {OsT} is. Sevgisini syleme; sevgisini sevdii kii ye duyurma. 0 ilanak etm ek, (Kar cinsten bi rine) sevgisini duyurmak; sevdiini sylemek; sev gisinden haberdar olmasn salamak. ilanihaye, [Ar. il nihye {OsT} zf. Sonsuza kadar, ilanname, [Ar. i'ln + Far. -nm e {OsT} is. J l ] ( i l:niha:ye)

ilaveli, [ilave-li] (il:veli) sf. 1. Eki bulunan; ekli; ilavesi olan. 2. Gerein yanm a yalan eklenmi; abartlm; bytlm, ilaveten, [Ar. ilveten j'!!] (il :veten) {OsT} zf. Ek olarak; ilave olarak; ekleme yoluyla; ekleyerek, ilbad, [Ar. ilbd o U I] (ilba:d) {OsT} is. 1. Y ap trma. 2. Yamama. 3. Yaptrlma. 4. Yamanma, ilbade, [Far. libe => ilbade / ilbadi / ilibade] {az} is. Hrka; ceket. [DS] ilbadi, [Far. libe => ilbade / ilbadi / ilibade] {az} is. -* ilbade. [DS] {az} is. [DS] ilbas, [Ar. libs > ilbs ^-Ul] (ilba:s) {OsT} is. 1. Giydirme; donatma. 2. Giydirilme. 3. rtme. S ilbas etmek, Giydirmek; donatmak.\\ ilbs- hrka, {OsT} Tekkelerde eyhin dervie hrka giydirm esi ve bu amala yaplan tren. ilba, [il +ba-] is. Anadolu Seluklular dneminde bir vilayete bal btn kylerin yneticilerinin bakan. ilbay, [il + bay] is. l ynetiminin ba; vali, ilbesn, [Mo. ilbesn] is. Bir rdek tr. [Nevy] ilbis1 [Ar. ibls => ilbiz / ilbis] {az} is. -* ilb iz1. , [DS] ilbis2, [? ilbis] {az} is. Kymk, diken, ivi gibi ba tc eyler. [DS] ilb iz1 [Ar. ibls => lbiz >1.1] {eAT} is. eytan; cin. ,

ilbiz2, [? ilbiz] {az} is. 1. rmcek. 2. rmcek a. 3. Salyangoz. [DS] 1. Duyurularn basl veya yazl olduu kt. 2. ilbiz3, [? ilbiz] {az} sf. 1. Zayf; clz. 2. Kt; fena. Devlet tarafndan karlan ilanlarn herkese duyu [DS] S ilbiz toprak, {az} Verimsiz toprak. [DS] rulmas iin yaynlanm yayn arac, ilboy, [l+boy lS ^ J ] (i:lboy) {eAT} is. 1. Halk; ahali. ilarya, [Yun. ilaria] (il rya) is. zool. Boyu on be {OsT} (ayn) 2. Kabile. santimetreyi gemeyen gm ve kefal bal. ilas1, [Ar. ls ^ U ] (i:l:s) {OsT} is. 1. neli szler ilbttz1, [ilb-z] {az} is. Da balarnda grlen ate . [DS] syleme. 2. Kendisine ineli szler sylenme. ilbz2, [? ilbz] {az} is. Yumurta biimindeki m a ilas2, [Yun. ladzos] (ils) {az} is. Et ba. [DS] den kmr topa. [DS] ilasan, [? ilasan] {az} is. Soan tohumu. [DS] ilca, -ai [Ar. ilc >-l] (Uca:) {OsT} is. 1. Zorlama; ilasana, [? ilasana] {az} is. -* ilasan. [DS] mecbur etme; (bir ey yapmak) zorunda brakma. ilat, [il + Ar. t o'sil] (il: t) {OsT} is. 1. Eski ran dar 2. Bir kimseyi bir yere snmak zorunda brakma. kuruluunda imparatorluun topraklarnda yaayan 3. psikol. tepi; drt, S1 ilc etmek, Zorlamak; Trkmen soyundan kabilelere verilen isim. 2. {az} mecbur etmek. Kat; orun; makam. [DS] ilcaat, [Ar. ilct oTli-l] (ilca:at) {OsT} is. M ecbur ilavat, [Ar. ilve > ilvt o lj^ U ] (il:va:t) {OsT} is. brakmalar; zorlamalar, Ekler; ilaveler, ilcac, [Ar. ilcc jr Li-I] (ilca:c) {OsT} is. Feryat etme. ilave, [Ar. ilve oj'iU] (il:ve) {OsT} is. 1. Katma; -l] ekleme; ulama. 2. B ir btne eklenmi, katlm ilcam, [Ar. ilcm j>lA (ilca:m) is. 1. Gem takma; para; ek. 3. Artrma; oaltma; abartma. 4. Bir yazya sonradan eklenen ksm. 5. Bir gazetenin asl yaynnn yannda verdii cretsiz gazete. 6. M ektubun altna imza atldktan sonra hatra geldi i iin yazlan yazlar; hami. S ilave etmek, E k lemek; ulamak; katmak. gemleme. 2. Gem taklma; gemlenme, ile, [il-e] is. 1. Kk il. 2. M erkez ynetimin yurt ynetiminde ilden sonra gelen ynetim kademesi; kaymakamlk; kaza, ilebay, [il-e + bay] is. le ynetim inin ba; kay makam.

IMIfflfCESM.
ili, [el-i] {eT} is. 1. Eli; sefir, faz} (ayn) [DS] [EUTS] [Gabain] 2. Devlet adam; bey; hkmdar. [K.B]:? ili bilgeler, {eT} Diplomatlar. [EUTS] ild, [ild (yans.)] .T itrek ve parltl k samay anlatan kk. [Zlfikar] ild-ir-e-mek ildal, [ild (yans.) > ild-a-1] {az} is. Uzaktan belli belirsiz grnen ey. [DS] ildar, [ild (yans.) > ild-a-1] {az} sf. ok uzak. [DS] ilda, [il-da] {az} sf. Hemehri; kentte; ilde. [DS] ildelemek, [irde-le-mek] {az} gl. f . f-r] [-l(i)-yor B ir eyin gereini renmeye almak; kurcala mak; irdelemek. [DS] ildir, [ild (yans.) > ild-ir] (az} is. Titrek ve parltl k samay anlatan yansmal gvde. S ildir il dir, {az} (Elbise, kuma vb. iin) ok ince. [DS] ildiramak, [ild (yans.) > ld-r-a-mak] {az} is. Par layp parlayp snmek. [DS] ildirm ek1 [il-dir-mek ^ j j J I ] {eAT} gl. f. [-ir] 1. , Dedirmek; dokundurmak; isabet ettirmek; vur m ak. {az} (ayn) [DS] 2. litirmek. 3. {az} Kaba taslak dikmek; teyellemek. [DS] 4. {az} Kapat mak. [DS] ildirmek2, [ild-ir-mek] {az} gl. f. [-ir] H afif k veren ate yakmak. [DS] ildimek, [ild-i-mek] {eT} ite, f. 1. Kavga etmek; itimek. [EUTS] [Gabain] 2. Mnakaa etmek. [EUTS] 3. Sevk edilmek. [EUTS] 4. Yaklamak. [EUTS] ildrk, [ild(i)r-k] {eT} is. Sedef otu; zerlik, (Peganum harmala). ildrmek, [l-m ek> il-dr-mek^iiojjjJI] {eT} gl. f i [iledim lik, [le-d-im-lik tilicjJul] (i.ledimlik) {eAT} is. Devam; srdrme, iledin, [Lat. ladonum] {az} is. Kknar aac. [DS] ileen, [Far. leen = > leen jSLU] {eAT} {OsT} is. Leen, {az} (ayn) [DS] ilehen, [Far. leen] {az} is. Leen. [DS] ilek1, -i [el (yabanc) > il-ek / i-le-k] (i:lek) is. ieklerinin dii organnda, asalak olarak ilek si nei yaayan er dii iekli yabani incir aac. S ilek inciri, Yabani incir; ilek. || ilek sinei, zool. lek incirinde yaayan fa k a t yenen incirlerin dl lenmesini salayan bir tr asalak sinek, (Blastophaga). ilek2, [lek] (i:lek) {eT} is. Sahip. [KB] ilek3, [eT. g-lig > ilek] {az} sf. Zayf; cansz. [DS] ileklem e, [ilek-le-me] is. lek sinei tayan ilek in cirlerini lop incir elde etm ek amacyla incir aala rna asm a ii. ileklemek, [ilek-le-mek] {az} gl. fi. [-r] [-l(i)-yor] lek sinei bulunan incir dizili ipleri dllenmeyi salamas iin dii incir dallarna asmak. [DS] ilekmen, [Yun. lukhuni => ilikmen] {az} is. -* ilikmen. [DS] ilel1 [il-el ?] {eT} nl. (Beylere ve hanlara cevap , verirken) evet; ba stne! [DLT] [KB] ilel2, [Ar. illet > ilel Jp] {OsT} is. 1. Hastalklar. 2. Sakatlklar. 3. Sebepler; vesileler. 4. Amalar; ga yeler. 5. mecaz. Hastalk hlini alm olan alkan lklar. 6. fel. D escarteslarm ruh ile maddenin yalnz A llahn emri ile bir araya geldiim savun duklar gr. S ilel-i muhtelife, {OsT} Deiik hastalklar.|| ilel-i sriye, {OsT} Bulac hastalk lar. || ilel-i m stevliye, {OsT} Salgn hastalklar,|| ilel emraz, {OsT} H astalklar ve sakatlklar.

r] 1. litirmek; {eAT} (ayn). [KB] 2. ndirmek. [KB] 3. {eAT} Dokundurmak; dedirmek. -ile, [-la / -le / -ila / ile / -y-la / -y-ile] {eAT} ek e. -* -la. J l ] ( ilela:n) {OsT} zf. Bu ile, [birle > ile / il-m ek > il-e (za rf fiil eki)] ed. 1. Bir ilelan, [Ar. il-el-n kimseye elik etmeyi (birliktelik; itelik) bildirir. ana kadar; imdiye kadar, 2. B ir i yaparken bir eyden yararlanmay veya ilelebet, [Ar. il-el-ebed Ju'il J l ] (ile lebet) {OsT} zfi. onu yanma almay (arallk) bildirir. 3. E zaman Sonsuzlua kadar; srgit; sonsuza kadar. da oluu (birliktelik) anlatr. 4. Soyut kelimelerden 1, ] sonra gelince durum belirtir. 5. Sebeplilik bildirir. i l e m [ile > ile-m / ile-n ^.1 {eAT} {OsT} zfi. 1. Birlikte 6. Karlkl iliki veya oluu belirtir. 7. (Bir m as olarak; beraber. 2. ...-leyin; ..-le; ..-likle. tardan sonra gelirse) ondan baka anlam verir. 7. i l e m [ng. ylem] is. fz. Evreni m eydana getiren 2, {eAT} in. K firler ok gnah ilediii ile rzkn atomlar oluturduu ne srlen ntron, proton ve kesmezem. M iftahl-Cenne. 8. {eAT} -e. Hasta elektronun ilkel karm. kii sal ile ynelmek. B abl-Vast 9. ba. i l e m e [i-le-mek ?] {az} gl. fi [-r] [~l(i)-yor] Ya k 1, Cmle iinde e grevli kelime veya kelime grup tak yapmak. [DS] larn birbirine balar, fi5 ile beraber, 1. - dii an i l e m e [i-le-mek] {az} gl. fi [-r] [-l(i)-yor] Yo k 2, da. 2. - den baka. 3. -d i i hlde. urmak. [DS] iledanaz, [Lat. ladonum / Yun. iltinos] {az} is. ilemelik, -i [ileme-lik] {az} is. Yaban itlembii. Kknar aac. [DS]
[DS]

iledim, [iled-im ? j*jJI] {eAT} sf. Devam eden; srd ren.

ilemete, [? ilemete] {az} is. H asr yayg. [DS] ilemlik, -i [ilem-lik ?] {az} is. Pimanlk. [DS]

im ih s m

.2137

LE

ilen1 [ile-n / inen jL I] e. 1. le. 2. {eAT} {OsT} zf. B ir , likte olarak; beraber. 3. {eAT} ...-leyin; ..-le; ..-likle. ilen2, [Far. leen = > leen] (ile:n) {az} is. Leen. [DS] ilen, -ei [Tlen-mek > il-en- / yilen gj.1] is. 1. {eT} {eATj {OsT} {az} Dncesinin yanll belli olan bir kiinin bir i zerine konum asn knama; ayp lama; tekdir etme; kma; azarlama. [DLT] [KB] [DS] 2. lenmek amacyla sylenen sz; kt dilek; beddua. {eAT} {OsT} (ayn) S ilen etmek, {eAT} lenmek.\\ ilen vermek, {eAT} lenmek. ilene, [Far. legen-e] {az} is. Byk bakr tepsi ve ya leen. [DS] ilende, [? ilende] {az} is. Kurutulmu kavun, karpuz ve ham inciri pekmezle kaynatm ak suretiyle yap lan bir tatl. [DS] ilendere, [Far. rende] {az} is. Soan rendesi. [DS] ilenger, [Far. lenger] {az} is. Geni ve ukur tence re. [DS] ilengere, [Yun. ankyra] {az} is. Y n eirmekte kul lanlan ara; kirmen. [DS] ilengeri, [Far. lenger] {az} is. Byk ve yayvan kap; lenger. [DS] ileni [ilen-i] is. lenme eylemi veya biimi. S ile ni etmek, {eAT} lenmek, ilenme, [ilen-me] is. Kt dilekte bulunma; beddua etme. ilenm ek1, [el > il-en-mek] {eT} dnl. f. [-r] 1. Saltanat srmek; devlet idare etmek; hkm sr mek; hakimiyete gemek. [Gabain] [EUTS] 2. Bal, sadk olmak. [EUTS] 3. Taklmak. [Gabain] ilenmek2, [eT. l-e-n-mek iUj.1] dnl. f. [-ir] [eT, eA T -r] 1. {eT} Ayplamak; tekdir etmek. [DLT] 2. {eAT} {OsT} Kfretmek; kt sylemek. 3. {az} Bir kimse iin kt dilekte bulunmak; kt dua etmek; beddua etmek. [DS] ilenmek3, [el > il-en-mek] {eT} is. htiam; saltanat; grkem. [EUTS] ilenmeksiz, [l-mek (ilimek) > il-en-mek-siz] {eT} sf. liiksiz. [Gabain] ilenti, [ilen-mek > ilen-ti / il-e-nti] {az} is. len; beddua. ilercesi, [ileri-ce-s-i] {az} zf. Evvelce; nceleri. [DS] ilerde, [iler(i)-de] zf. 1. Gelecek zamanda; gelecekte. 2. tede; nde. 3. {az} Geende. [DS] ileri, [eT. *ilk-ger [Clauson] / *il (n) > il-ger (n taraf) > ileri] is. 1. B ir eye gre daha nde bulun m a durumu. 2. Bir eyin ulalacak, varlacak yn. 3. n taraf; n. 4. Henz gelmemi zaman; gelecek zaman; sonra. 5. as. Hatlardan tede, dmana da ha yakn olan yer. 6. sf. nde olan. 7. nceki; ev velki. 8. Daha yal; sekin. 9. Baar gstererek ne gemi; ilerlemi. 10. (Saat iin) gerek saati daha nceden gsteren. 11. Baarl olmu; ilerle

mi. 12. zf. (Zaman ve mekn bakm ndan) hareket noktasndan daha ne doru; uzaa; ileriye doru. 13. spor. Esas duruta ayak ularnn gsterdii yn. 14. iinl. Amaca doru durmadan yr, iler le !" anlamnda emir sz. 15. Bir asker ktay y rtm ek iin verilen komutun bildirim ksm. S ile ri almak, 1. ne almak. 2. D aha iyi bir yere g e irmek. 3. (Saat iin) gerek saatten daha ileri bir zaman gsterecek ekilde ayarlamak.\\ ileri atl mak, Benzerleri arasndan ne doru kmak; ne kmak.\\ ileri benzeim, dbl. B ir ses biriminin kendisinden sonra gelen ses zerinde yapt etki. || ileri ekmek, (Bir kiiyi) ilerletmek. || ileri kmak, 1. Bir sra veya dizi hlinde bulunan benzerlerin den daha ne kmak; ileri atlmak. 2. Birini kar lamaya kmak.\\ ileri gemek, 1. ne gemek. 2. Daha iistn bir yere gelmek.\\ ileri gelen, Toplum iinde saylan, deer verilen, nemli kii. || ileri ge lenler, B ir topluluk iinde saylan, nem verilen kimseler; eraf.|| ...-den ileri gelmek, 1. K aynaklk etmek. 2. Bal olmak. 3. Domak. || ileri geri ko numak, Birini kracak biimde dikkatsizce, rastgele konumak. || ileri geri sz, Yeri ve zaman olmayan sz; yakksz sz, || ileri gitmek, 1. D av ran ve szlerinde ar olmak; kabul edilebilir ller dna kmak; gereksiz davranta bulun mak; saygsz davranmak. 2. (Saat iin) gerek za mandan daha tesini gsterir olmak.|| ileri gr, Olaylarn akndan gelecekte olmas muhtemel olaylar kestirebilme.\\ ileri grl, Gnlk olay larn deerlendirmesini iyi yaparak gelecek hak knda yerinde ve tutarl tahminde bulunan.\\ ileri karakol, as. Bir asker birliin konaklam ak zorun da kald srada gvenliini salam ak iin ald tedbirlerin tm .||.,.in ilerisi, ...in tesi; ...in sonra s; ...in gelecei.\\ ilerisini gerisini hesaplamak, B ir konuda btiin ayrntlar ve ortaya kabilecek btn ihtimalleri dnmek; dnerek hareket etmek; tedbirli olmak; ihtiyatl olmak. || ileri sr mek, 1. ne doru yrtmek. 2. Dncesini, g rn sylemek; nermek; iddia etmek; serdetmek.|| ileri u, spor. Futbolda ileri u oyuncularn dan oluan hcum hatt; forvet.\\ ileri u oyuncu su, spor. Futbolda takmn ileri hattnda grevlen dirilmi oyuncu; forvet. || ileriyi grmek, Olaylarn akndan gelecekte olmas m uhtemel olaylar kestirebilmek; uza grmek. ilerici, [ileri-ci] sf. 1. lerlemekten yana olan. 2. (Kii veya dnce iin) daha ileri bir toplumsal yaay veya siyasi gr benimsemi olan; terakkiperver. ilericilik, -i [ileri-ci-lik] is. 1. lerici olma durumu. 2. Toplumu ilgilendiren her alanda ilerlemeyi amalama durumu. ileride, [ileri-de / ilerde] zf. 1. Gelecek zamanda; ge lecekte. 2. tede; nde. 3. {az} Geende. [DS] ilerik, -i [? ilerik] {az} is. brik. [DS]

LE

IHIffiCSM

2138

ilerka, -c [ileri+ka ?] {az} is. Balkon. [DS] ilerki, [ileri+ki] {az} sf. Geen; gemi. S ilerki yl, {az} Geen yl. [DS] ilerlek, -i [iler(i)-le-lc] sf. 1. lerlemi; ykselmi; mterakki, {az} (ayn) [DS] 2. leriye varm; teye gitmi; ne km, {az} (ayn) [DS] S ilerlek benzem e, dbl. B ir ses biriminin kendisinden sonra gelen ses veya sesler zerinde yapt etki. ilerleme, [iler(i)-le-me] is. 1. leri gitme durumu ve eylemi. 2. leriye, ne doru gitme. 3. Yol alma. 4. (Saat iin) gerek zamandan daha tesini gsterme. 5. (Hastalk, bozukluk, dzensizlik vb. iin) daha kt durum a gelme; ktleme. 6. Toplumun m ut luluu iin her alanda daha iyi, daha yetkin, daha deerli, daha yksek bir duruma doru oluan bi limsel ve teknik gelime; ykselme; gelime; te rakki. ilerlemecilik, -i [iler(i)-le-me-ci-lik] is. 1. Her alan da ilerleme, gelime salamak eilimi. 2. M ark sizm in ortaya koyduu baz insani deerleri birey ci ve liberal dnce tarzna katma eilimi [ML], ilerlemek, [iler(i)-le-mek] gsz. f. [-r] [-l(i)-yor] 1. ne doru yrmek. 2. leri gemek. 3. Bulunduu yerden daha teye gemek; yol almak; mesafe kat etmek. 4. (Zaman iin) gemek; ge olmak. 5. Da ha iyi, daha yksek bir dzeye; daha mutlu bir du rum a gelmek; gelimek; terakki etmek. 6. (Hasta lk, bozukluk, dzensizlik vb. iin) daha kt du rum a gelmek; daha gl, daha etkili olmak; kt lemek. ilerletme, [iler(i)-le-t-me] is. lerlemesini salama durum u ve eylemi, ilerletmek, [iler(i)-le-t-mek] gl. fi [-ir] 1. lerleme sini salamak. 2. lerlemesine yol amak, ilerleyen, [iler(i)-le-y-en] sf. lerleme eylemini ya pan; ileri giden, ilerleyen kant, man. lkelerden sonulara giden kant. ilerleyici, [iler(i)-le-y-ici] sf. 1. leri giden; ilerleyen. 2. B ir baka eye oranla byyen; gelien. 3. Dere ce derece iyiye giden; iyileen. 4. Derece derece ktye doru giden; ktleen. S ilerleyici ben zem e, dbl. Bir kelimede nceki sesin sonraki sesi etkilemesi olay. ilerleyi, [iler(i)-le-y-i] is. lerleme eylemi veya bi imi. ilermek, [il-mek > il-er-mek] {eT} gsz. f i [-r] Gze ilimek; belirmek; grnr olmak. [DLT] ilersik, -i [eT. iler-sk] {az} is. Don ukuru. [DS] ilersk, -ii [iler-sk] {eT} {OsT} is. alvar ukuru; {az} (ayn). [DS] [DLT] ilertmek, [il-er-mek > il-er-t-mek] {eT} gl. fi. [-r] Grnr klmak; gze ilimesini salamak. [DLT] iler, [*ilk-ger [Clauson] > ilger / Iler .^ .l] {eT} {eAT} {OsT} zf. 1. nce; nde; ileri; evvel; m ukad

dem. 2. sf. nceki; eskisi; evvelki. S iler ek mek, {eAT} 1. Ykseltmek. 2. lerletmek.^ iler dutm ak, {eAT} 1. ne srmek; neride bulunmak; te k lif etmek. 2. stn tutmak; efdal saymak. || iler geenler, {eAT} Eskiler; gem iteki insanlar.|| iler gelenler, {eAT} ileri geenler.|| iler gelmek, {eAT} 1. Ortaya kmak; m eydana gelmek. 2. ne kmak. 3. lerlemek; ykselmek; gelimek; terakki etmek.|| iler getirmek, {eAT} 1. Ortaya koymak; meydana getirmek. 2. leri srmek; ortaya atmak. || iler getrm ek, {eAT} -* ileri getirmek.|| iler iletmek, {eAT} Srdrmek; ileri gtrmek; baa karmak.|| iler turm ak, {eAT} 1. Ortaya kmak; meydana kmak. 2. Beri gelmek. || iler tutmak, {eAT} -* iler dutmak.|| iler varmak, {eAT} leri yrm ek.|| iler yollu, {eAT} Mevki, rtbe ve derece bakmndan y ksek olan. || iler zam an, {eAT} Gemi zaman; eski zaman. ilerki, [iler-ki / ileri-ki S'j^l] {eAT} zf. nceki; evvelki. S ilerki zam an, {eAT} Gemi zaman; eski zaman. ilerkiden, [iler-ki-den ojuSjjJuI] {eAT} zf. Eskisin den; ncekinden; evvelkinden, ilerkler, [iler-k-ler JjS' jJl] {eAT} zm. Gemi insanlar; eskiler, ilerlek, [iler-le-k ^ j ^ l ] {eAT} zf. Biraz ileri; ileri ce. ilerler, [iler-ler eskiler. ilerreck, [iler-re-ck U-jjJbt] {eAT} zf. Biraz ileri; azck ileri, ilerrek, [iler-rek {eAT} zf. 1. Daha nce. 2. Daha ileri, ile, [Far. le => le] {az} is. Le. [DS] ileber, [Far. renber] {az} is. ifti. [DS] ilem ek1 [ula--mak] {az} dnl. fi. [-ir] Yetimek. , [DS] ilem ek2, [il-i-mek] {az} dnl. fi [-ir] Satamak. [DS] iletirmek, [le--tir-mek] {az} gl. fi. [-ir] Payla trmak; letirmek. [DS] ileti, [il-et-i] is. 1. Bildirme yazs; mesaj. 2. Bir konum a veya yaznn kar tarafa verm ek istedii ana dnce; mesaj. 3. dbl. ed. Bildiri, iletici, [il-et-ici] sf. 1. letme zellii olan. 2. Bildir me yazs gtren veya getiren; ileti tayan. 3. is. Radyo dalgalarn iletmeye yarayan alet; verici, iletili, [il-et-il-i] is. letilmek ii veya biimi, iletilme, [il-et-il-me] is. Bir eyin bir yerden baka bir yere gnderilme ve ulatrlma ii; bildirilme; ulatrlma; gtrlme, iletilm ek, [il-et-il-mek] edil. fi. [-ir] B ir eyin bir {eAT} zm. Gemi insanlar;

im ta .2 1 3 9 yerden baka bir yere gnderilme ve ulatrlm a ii yaplmak; bildirilmek; ulatrlmak; gtrlmek, iletim, [ilet-im] is. 1. Bir eyi bir yerden baka bir yere gtrme, tam a veya ulatrm a ii. 2. B ildi rim. 3.fz. letken cisimlerden s ve elektrik enerji sinin bir noktadan baka bir noktaya gemesi ii. 4. fz. Sesin ortam iinde yaylmas; akustik. 5. tek. Isnn ortam iinde yaylma veya dolamas; kon veksiyon. 6, bil. aretlerin bir noktadan bir veya daha fazla noktaya iletilmesi, (ng. transmission). S iletim ara yz, bil. ki ayr iletim dzeninin ara balantsna ait deiik nitelikteki ileyilerini badatran ara yz, (ng. transmission interface) J iletim demeti, biy. Bitkilerde organik ve inorganik besin maddelerinin iletiminin yapld odun ve soym uk borularndan oluan yaplar. iletir, [Yun. laturos => iletir] {az} is. Sahlep otu. [DS] S iletir sakz, {az} Kknden sakz kar lan bir ot. [DS] ileti, [il-et-i] is. letmek ii veya biimi, iletiim, [il-et-i-im] is. 1. Karlkl olarak iletmek ii. 2. Duygu, dnce ve isteklerin her trl ara ile bakalarna iletilme ii; haberleme; bildiriim; komnikasyon. 3. K onuma veya yazm a ile bilgi veren ile dinleyici veya okuyucu arasnda oluan bilgi aktarm. 4. H aberleme aralarndan yararla nlarak salanan bilgi al verii; bildiriim; haber leme; komnikasyon. 5. K iiler arasnda yakn lama ve anlama douran konum a veya yakn iliki; diyalog. 6. Hayvanlar arasnda davranlarla belli edilen iaretlem e ii. S iletiim a, Toplum iinde iletiimi salamaya yarayan aralarn birbiriyle olan balant kurm a dzeni ve ortam.|| ileti im aralar, Toplum iinde yazl veya iletiimi salayan her trl teknik ara ve gere; medya. || iletiim merkezi, H aberleri ve iletiime konu olan bildiriim rnlerini toplama ve deerlendirme merkezi. || iletiim ortam , Bildiriim, haberleme ve iletiim imknlarnn saland ortam; medya. iletime, [il-et-i-me] is. Karlkl olarak haber al veriinde bulunm ak ii. iletimek, [il-et-i-mek] ite, f. [-ir] 1. Karlkl olarak haber al veriinde bulunmak. 2. Nesneleri veya durum la ilgili bilgileri karlkl olarak ilet mek. iletken, [il-et-ken] sf. 1. letme iini salayan. 2. is. fz. Elektrik akm, s, ses ve titreim gibi fiziksel zellikleri ktlesinin bir noktasndan baka nokta larna aktaran cisim; yaltkan kart; nakil. 3. Elektrik akm ve s gibi bir etkin veya gaz ve sv gibi bir akkann bir yerden baka bir yere akta rlmasna, tanm asna veya iletilm esine yarayan cisim veya ortam. S iletken damarlar, bot. B itki lerde besin maddelerini hcrelere ileten boncuklar.

LF

iletkenlik, -i [il-et-ken-lik] is. 1. letken olma du rumu veya nitelii; nakiliyet. 2. fz. Cisimlerin ya da ortamlarn s veya elektrii, ktlelerinin bir noktasndan baka bir noktasna kolaylkla iletme zellii. iletki, [il-et-ki] is. mat. B ir ay lmeye veya bir yerde llen ay, baka bir yere ayn deerde tam aya yarayan yarm daire biimindeki geometri arac; aler; minkale, iletme, [il-et-me] is. Bir eyi gtrmek, ulatrmak veya geirmek ii. S iletme merkezi, Teknik d zenlemeyi yapan tek bir amirin sorumluluu altn da bllunan bir veya daha ok kiiyi birbirine ba layan aralarn tm. iletmek, [eT. il / el (n; nce) > il-(i)t-mek / el-e-tmek / ilt-mek tiL^dy.t] gl. f. [-ir] 1. {eT} lerletmek. [KPy.] 2. Bir nesneyi tayarak gtrmek; ver mek; ulatrmak; nakletmek; gtrmek; sevk et mek. {eT} {eAT} {OsT} {az} (ayn) [KB] [DLT] [ETY] [KPy.] [DS] 3. limek. [KB] 4. Bir durumu veya haberi ulatrmak; bildirmek. 5. fz. Akm, s, ses veya akkan bir yerden baka bir yere gtrmek, aktarmak; geirmek, ilettrmek, [ile-t-tr-mek ^UjjjJl.,1] {eAT} g l . f [-r] 1. Gndertmek. 2. Gtrtmek. ilevent, [Far. ravent] {az} is. Tohum tutmayan; tohum vermeyen bitki. [DS] iley, [ileri > iler > iley / ^.1 ] {eAT} {OsT} {az} is. 1. Huzur; kat; yan; n. 2. Kar taraf. [DS] 0 ileyini almak, {eAT} Yolunu kesmek; nne k mak. ileyh, [Ar. ileyh 4JI] {OsT} zm. (Erkek iin) ona. ileyha, [Ar. ileyha l^JI] (ileyha;) {OsT} zm. (Dii iin) ona. ileyhim, [Ar. ileyhim kek iin) onlara, ileyhim a, [Ar. ileyhim Lo^Jl] (ileyhima;) {OsT} zm. (ki kii iin) onlara, ileyhnne, [Ar. ileyhnne 1 >^JI] {OsT} zm. (ok sa yda bayan iin) onlara, ilez, [ile-z] {eT} sf. Ac. [ETY] ileze, [Yun. akhnos / eT g (hastalk) > i-ez-e / ileze] {az} sf. Hastalkl; veremli. [DS] ilezik, [eT. ildrk > ilezik] {az} is. zerlik otu. [DS] ilezirlemek, [Ar. rezl => irezil / ilezir > ilezirlemek] {az} is. Birini utanlacak, g bir duruma dr mek; rezil etmek. [DS] ilf, [Ar. ilf ^ill] {OsT} zm. Alknlk; alma. ilfar, [Far. nlfer / Yun. noufaro => lilifer / ilfar] { zj is. 1. Meneke. 2. Zambak. [DS] {OsT} zm. (ok sayda er

LF

r u M

I lt f M

2140

ilflt, [Ar. ifrit => ilft] {az} sf. 1. Akgz; zeki. 2. is. ok keskin zek. [DS] S1 ilfitin etmek, {az} ok kzdrmak; ifrit etmek. [DS] ilga, -ai [Ar. lav > il ?U)I] (ilga:) {OsT} is. 1. Varln ortadan kaldrma; yok etme. 2. Y rrlk ten kaldrma; hkmsz sayma; feshetme. S1 ilga etm ek, 1. Varln ortadan kaldrmak; yo k etmek. 2. Yrrlkten kaldrmak; hkmsz brakmak; ilemez hle getirmek; feshetm ek. lgar, [eT. lgar] {az} is. -* lgar. [DS] lgaz, [Ar. luaz > ilz jU)l] (ilga:z) {OsT} is. A sl am ac gizleme; bilmece durumuna getirme, fi1 ilgazla konumak, Kapal bir ekilde, st rtl olarak konumak. ilge, -ci [il-ge] is. 1. dbl. Tek bam a anlam olm a m akla birlikte teki kelimelerle veya kelime grup laryla anlam ilikisi kurmaya yarayan ve anlam ayn balamdaki br birimlerle belirginleen e kim siz kelimeler; edat. 2. {az} engelli ine. [DS] 3. Tutturm a paras. 4. {az} engel. [DS] 5. {az} Dme. [DS] 6. {az} Kalemin balnda bulunan cebe taklm aya mahsus yer. [DS] ilgeli, [il-ge-li] sf. lgeci bulunan, fi1 ilgeli tm le, dbl. Ilgele kurulmu tmle; edatl tmle. ilgem ek1 [ilge-mek] {eT} gs. f. [-r] Hcum etmek; , saldrmak. [EUTS] ilgemek2, [ilge-mek] {az} gl. f. [-r] [-g(i)-yor] l gilendirmek. [DS] ilgendirmek, [ilge-n-dir-mek] {az} gl. f. [-ir] Kor ku veya tiksinti vererek irkiltmek. [DS] ilgenmek, [ilge-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Korkarak irkilmek. [DS] ilgeri, [*ilk-ger [Clauson] > ilger] {eT} zf. nce; nde. ilger, [*ilk-ger [Clauson] > ilger] {eT} zf. 1. Dou da; douya doru. [ETY] [Gabain] [Tekin] 2. leri; ileride; ileriye doru. [Tekin] [ETY] [EUTS] 3. nde. [Gabain] ilgek, - [eT. l-m ek > il-ge--k] {az} is. lgi; alaka; balant. [DS] ilgi', [eT. Il-m ek (asmak) > il-gi / il-g jW] s. 1. {eAT} Engel; mania. 2. ki ey arasnda, herhangi bir bakmdan var olan ba, ballk; iliki; alaka; taalluk. 3. psikol. Bir eye kar duyulan merak; ondan alnan zevk. 4. Dikkati zel olarak ve nce likle belirli bir ey zerinde younlatrma ii. S. B ir etkinlie kar yaknlk duyma, holanm a ve ncelik tanma. 6. B ir kimseye kar duyulan ya knlk ve onu koruyup gzetmeyi amalayan dik kat. 7. Bir kimsenin kar cinsten birine kar gs terdii duygusal eilim. 8. kim. artlar denk veya ok yakn olan elerin birlemede gsterdikleri seicilik. 9. ed. Bir sz gerek anlamndan mecaz anlamna geirirken bulunan sebep veya iliki. S

ilgi adl, dbl. Aklayc y a da belirleyici bir cm lecii daha nce anlm cmleye balayan zamir; ilgi zam iri.|| ilgi alan, 1. B ir kimsenin ilgilendii konular. 2. B ir iletme veya kurumun i ve ura alan. |j ilgi ekici, 1. lgiyi ve dikkati kendi zerin de toplayan. 2. M erak uyandran,|| ilgi ekmek, 1. lgiyi ve dikkati kendi zerinde toplamak. 2. Merak uyandrmak. || ilgi duymak, D uyularn beenilen bir ie, bir olaya veya bir kim seye ynelm esi; nem vermek; yaknlk duymak; alaka duymak. || ilgi eki, dbl. A itlik ve balant kavram veren ek; -ki; -deki, |j ilgi grmek, Bakalar tarafndan kendisi ile ilgi lenilmek; ilgi ekmek.\\ ilgi gsterm ek, 1. lgilen mek; alakalanmak. 2. ilgisini belli etmek; alaka gstermek. |[ ilgisini kesmek, B ir kim se veya bir ey ile nceden var olan btn balantlarn kaldrmak. || ilgi toplam ak, 1. Btn dikkatini bir konuda younlatrmak; ilgisini belli etmek. 2. K endisi ile ilgilenilmek; ilgi ekmek.|j ilgi tmcesi, dbl. k i" balac ile birbirine balanan birleik cmle. || ilgi uyandrm ak, I. lgiyi ve dikkati kendi zerinde toplamak. 2. M erak uyandrmak.\\ ilgi zamiri, dbl. B ir kelimeyi bir kelime grubuna veya bir cmleyi bir kelimeye balayan zamir. ilgi2, [eT. Il-mek > il-gi / il-g] {az} is. 1. engelli ine. 2. Byk ine. 3. Dme. 4. Kaba diki: te yel. 5. Paaya dikilen ba. 6. Y organ iplii. 7. Tu zakla ku tutulan yer. [DS] S ilgi t, {azf Ayak kab dikmekte kullanlan t. [DS] ilgi, -ci [eT. l-m ek > il-gi] {az} is. Kalemi cebe tutturan engel. [DS] ilgili, [ilgi-li] {az} sf. engelli, fi1 ilgili ine {az} engelli ine. [DS] ilgik, -i [eT. Il-mek > il-gk / il-gik] {az} is. D m e delii; ilik. [DS] ilgileme, [il-gi-le-me] is. Birden ok nesneler arasn da balant kurm a ii. ilgilemek, [il-gi-le-mek] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] is. 1. ki paray birbirine geici olarak dikmek; ilitirmek. 2. Geliigzel dikmek; teyellemek. [DS] ilgilendiri [il-gi-le-n-dir-i] is. lgilendirmek ii veya biimi. ilgilendirm e, [il-gi-le-n-dir-me] is. 1. Aralarnda ilgi, ba veya sorumluluk bulunm a ii; ilgili klma. 2. lgisini ekme, nem verme durumu; ilgin gelme. 3. likin olma. 4. htiyalara ve harcam a gcne uygun dme; elverili olma, ilgilendirm ek, [il-gi-le-n-dir-mek] gl. f. [-ir] 1. Aralarm da ilgi, ba veya sorumluluk bulunmak; ilgili klmak. 2. lgisini, dikkatini ekmek; nem ver mek; merakn uyandrmak; ilgin gelmek. 3. li kin olmak. 4. htiyalara ve harcam a gcne uygun dmek; elverili olmak, ilgileni, [il-gi-le-n-i] is. lgi duymak ii ve biimi.

s r a if S M

. *4 1

LH

ilgilenme, [il-gi-le-n-me] is. 1. lgi duyma. 2. Yakn lk duyma. 3. Bir eyden zevk alma. ilgilenm ek1 [il-gi-le-n-mek] dnl. f. [-ir] 1. Bir , kimseye kar yalcnlk duymak; ondan holanmak; sevmek; yaknlk duymak. 2. Bir eye kar ilgi gstermek; alaka duymak; merak duymak. 3. Bir ey zerinde almak; o ey zerinde kafa yormak; uramak; zevk almak; ekici bulmak. 4. Bir iin sorumluluunu, ykmlln zerine almak; stlenmek. ilgilenmek2, [ilgi-le-n-mek] {az} edil. f. [-ir] Ba lanmak; ilitirilmek. [DS] ilgilenmek3, [ilgi-le-n-mek] {az} dnl. f. [-ir] Ka tlamak; sertlemek. [DS] ilgili, [ilgi-li] sf. 1. Birine veya bir eye ait olan; onlar ilgilendiren; o eyle ilgisi, ilikisi ve ba bulunan; mteallik. 2. Biriyle veya belli bir eyle ilgilenen; ilgilenmi olan; onu seven; alakal; ala kadar. 3. Belirli bir alanda etkinlii, yetkisi ve sz hakk bulunan. 4. is. Bir alanda etkinlii ve yetkisi bulunan kii veya makam; yetkili. 5. {az} engel li. 3 ilgili ine, {az} engelli ine. [DS] ilgililik, -i [ilgi-li-lik] is. lgili olm a durumu; men subiyet. ilgimek, [il-ki-mek / ilk-mek] {az} gsz. f. [-ir] B i rikmek. [DS] ilgin1 [e l . yel-gin [Clauson] > el-gin / il-gin j^ il] , {eAT} sf. Dkn; sefil; miskin; aciz. ilgin2, [lgn] {az} is. -* lgn. [DS] ilgin, -ci [il-gi-n] sf. lgi uyandran; ilgi ve dikkat ekici nitelikte olan; enteresan; alakabah. ilginleme, [il-gi-n-le--me] is. lgin duruma gelme. ilginlemek, [il-gi-n-le--mek] dnl. f . [-ir] lgin duram a gelmek, ilginlik, -i [il-gi-n-lik] is. 1. lgi uyandrma du rumu; ilgi ve dikkat ekici nitelik; enteresanlk. 2. lgin olan eyin durumu; enteresanlk, ilgisiz, [il-gi-siz] sf. 1. Birine veya bir eye ait olm a yan; onlarla ilgi kurulamayan; o eyle ilgisi, iliki si, benzerlii ve herhangi bir ba bulunmayan; alakasz. 2. Biriyle veya belli bir eyle ilgilenme yen; ilgilenmemi olan; ilgi duymayan lakayt; ala kasz. 3. Bir eyi kendine dert edinmeyen; kaytsz, ilgisizlik, -i [il-gi-siz-lilc] is. 1. lgisiz olma durumu; ilgilenmeme durumu; ilgisiz kalm a durumu. 2. ki ve daha ok ey arasnda bir yaknlk, ba ve ben zerlik bulunm ama durumu, ilgks, [il+gk()s- ?] {az} sf. (Kii iin) nam us lu. [DS] ilg, [eT. l-mek > il-gi / il-g jS^jJ] {eAT} is. Engel; mania. ilgdr1 [ilg-dr] {az} is. Sezgi; anlay; duyu. , [DS]

ilgdr2, [ilg-dr] {az} sf. (Yrtlan bir ey iin) azck tutar yeri kalm. [DS] ilgnmek, [elge-mek (sarsmak, etki etmek) > ilg-nmelc] {eT} dnl. f. [-r] M teessir olmak; etkilen mek. [EUTS] ilar, [lgar] {az} is. Akn. [DS] ilh, [Ar. il hirihi > ilh jJl] (il.a.hirihi) {OsT} zf. ksalt. Ve benzerleri, ve dierleri sznn ksalt mas; vb. ilha, -ai [Ar. ilh5 *L$J1] (ilha:) {OsT} is. Bo eylerle megul etme. ilhab, [Ar! leheb > ilhb v ^ 1 (ilha. b) {OsT} is. 1. A] levlendirme. 2. iirip kzartma. 3. ltihaplandrma. S ilhb etmek, {OsT} 1. Tututurmak. 2. ltihap landrmak. ilhad, [Ar. ilhd -sU-l] (ilha:d) {OsT} is. 1. Kabrin yan tarafna alan oyuk. 2. Gerek inantan dnme. 3. K urann koyduu kurallar tanmama; K urana kar gelme; A llahn birliine ve Hz. Muhamm edin peygamberliine inanmama. 4. Dinden dnme; din deitirme. 5. mecaz. Doru yoldan ayrlma. 6. fel. Tanrtanmazlk; ateizm. 7. sf. sla m iyete aykr davranan; kfir, ilhaf, [Ar. ilhf^s-l] (ilha:h) {OsT} is. Israr. ilhah1, [Ar. lahh > ilhh j--l] (ilha:h) {OsT} is. 1. Is rar etme; direnme; 2. stne dme; zorlama. ilhah2, [Far. nlak / llak => ilhah] {az} is. Leylak. [DS] ilhahat, [Ar. ilhh > ilhht o U -l] (ilha:ha:t) {OsT} is. Diretmeler, ilhak, -k [Ar. ilhk j-l] (ilha:k) {OsT} is. 1. Ekle me; katma; kendine balama. 2. huk. Bir lke top raklarnn bir ksmm veya tam amn kendi toprak larna katmak; egemenlii altna almak, t? ilhak etmek, 1. Katmak; balamak. 2. Egem enlii altna almak. ilhak, [ilhak-] sf. Baka lke topraklarn ilhak etmeyi amalayan, ilhaklk, - [ilhak--lk] is. Baka lkelerin top raklarnn ilhak edilmesini amalayan siyaset, ilham, [Ar. ilhm j>l& (ilha:m) {OsT} is. 1. Yaratc J'] bir eyleme iten coku veya ie dou; esin. 2. e doan ey; sezgi. 3. tasvfi Allah tarafndan kulun gnlnde doan bilgi; sezgi. 4. A llah tarafndan peygamberlerin gnlne gelen ve vahiy eklinde beliren Tanrsal leme ait duygu ve dnceler, fi1 ilham almak, Birinden veya bir eyden etkilenerek bir eyler retmek; esinlenmek.\\ ilham etm ek, B ir kiinin yaratc gcn harekele geirmek; iine domasna sebep olmak; esinlenmesine sebep ol mak; esin kayna olmak; esindirm ek|j ilham - il-

LH

k im ic e h

2142

h, {OsT} Allah tarafndan insann gnlne telkin edildiine inanlan duygu; lah sezgi. || ilham peri si, Sanatlarn yaratclna katkda bulunduu kabul edilen gerekst varlk; sanatnn ilham kayna. || ilham vermek, mz. ie domasna, esinlenmesine sebep olmak. ilham at, [Ar. ilhm t olo^JI] (ilha:ma:t) {OsT} is. l hamlar; esinler, ilhami, [Ar. ilham! (ilha:mi:) {OsT} sf. 1. l hamla ilgili; ilham a ilikin. 2. lham sonucu elde edilen. ilhamiye, [Ar. ilhmiyye 4^1*11] (ilha:mi:ye) {OsT} is. K uran- Kerim, hads, fkh, icm a gibi temel kay naklar yerine ilham sonucu yazlm veya ortaya konmu bilgilere nem veren bir sapk mezhep, ilhan, [ilig+kan > Far. ilhan jli-l] {OsT} is. 1. Eski den ilhanlk ad verilen, eitli uluslardan meydana gelen devletin banda bulunan ynetici; hkm dar. 2. M ool imparatorluunda, K arakurum daki byk hkm dara bal olarak imparatorluun be lirli bir blgesini yneten hkmdarn unvan. 3. ran M ool (lhanl) hkmdarlarnn unvan, ilhani, [Far. ilhan! ^ -t] (ilha:ni:) {OsT} is. 1. lhan lk. 2. sf. lhanla ilgili, ilhanlk, - [ilhan-lk] is. 1. eitli milletlerden meydana gelen imparatorluk. 2. Byle bir impara torluun snrlar iinde yaayan lkelerin tm. 3. lhan olm a durumu veya nitelii, ilhaz, [? ilhaz] {az} is. 1. uvaldz. 2. Byk ine. [DS] ilhc, [ylk > ylkc] {az} is. A t srsn gden kimse. [DS] -ili, [--l / -ili / -ulu / -l] yap. e. -* -l. ili, [eT. l- / ili] {az} is. 1. Ilk; scak. 2. Scak pekmez. 3. Buz tutan gln donmayan yeri. [DS] 1112, [il-mek (asmak; ilitirmek) > il-] sf. 1. Bal; asl. [KPy.] 2. {az} is. Geliigzel diki. [DS] S ili kapug, {eT} Anahtarsz alan kap; ilitirme kap. [DLT] 1113, [eT. ig > i-li] (idi) {az} sf. Zayf. [DS] S ili to p ra k , {az} Sellerin getirdii milli toprak. [DS] 1114, [? ili] {az} is. Hayalet; cin; peri. [DS] ilibada1, [Yun. lapathon] {az} is. Labada. [DS] ilibada2, [Far. libe => ilbade / ilbadi / ilibade] {az} is. -* ilbade. [DS] ilibad, [Yun. lapathon] {az} is. Labada. [DS] ilibat, [Far. nevbet => nbet] {az} is. Sra; nbet. [DS] ilibite, [Yun. elelphaskhos => ilibite / ilfcce] {az} is. Gelincik iei. [DS] ilice, [l-ca] {az} is. Ilca; kaplca. [DS] li, -ci [il-i] {az} is. 1. Ular koparlan am sr

gnlerinin iinden akan sv. 2. am kabuunun altnda bulunan tatlms ve yenilebilir tabaka. [DS] ilif, [Ar. lf] {az} is. ubuk balyas. [DS] ilifar, [Far. nlfer] {az} is. Zambak. [DS] ilficce, [Yun. elelphaskhos] {az} is. Yabani afyon; gelincik iei. [DS] iflemek, [alaf-la-mak] {az} gl. f. [-r] [-l(i)-yor] Alevlendirmek. [DS] ilig', [elig] {eT} is. 1. El. [EUTS] [Gabain] 2. Elli (50) [Gabain] ilig2, [el > il-ig] {eT} is. 1. Hkmdar; kral; hakan. [ETY] [EUTS] [Gabain] [Tekin] [KB] 2. Trklerde hkmdar ve hanedana mensup prenslere verilen unvan.fi1 ilig beg, {eT} ehzade; kral. [EUTS]11 ilig kan, {eT} Padiah; kral. [EUTS] ilig3, [il-mek (asmak; ilitirmek) > il-(i)g] {eT} sf. Balayan; balanan; iliik; zerine aslm. [EUTS] [KPy.] ilig4, [i > i-lik > ilig] {az} is. plik bkmeye yarayan ara. [DS] ilig5, [eT. ini > il-ig ?] {az} is. Karde. [DS] iligen, [Far. leen] {az} is. Leen. [DS] iligertt, [*ilk-ger [Clauson] > ilger] {eT} zf. -* ilger. [ETY] iligmen, [Yun. lukhuni] {az} is. -* ilikmen. [DS] iligsiz1 [elig-siz] {eT} sf. Elsiz. [EUTS] , iligsiz2, [il-ig-siz] {eT} sf. Balantsz; ilgisiz; iliik siz; hibir balants olmakszn. ilik1 -i [eT. yilik > ilik] is. Kemiklerin iindeki , boluu ve sngersi kemik blm n dolduran yal, yumuak doku; kem ik ilii, fi1 ilii kuru mak, {eAT} aresizlik iinde bunalmak.\\ iliine gem ek, I. Yamur ve etkisi vcuduna ilemek. 2. Souun etkisi iine ilemek. 3. B ir olay veya du rumdan derin bir ekilde etkilenmek.\\ iliine ile mek, 1. (Yamur veya souk iin) elbiseden gee rek mek veya iyice slanmak. 2. (Herhangi bir huy veya dnce) benliini kaplayarak etkisi alt na almak. || iliine kadar, 1. ok derinden; iten. 2. Vcudunun iine kadar. || iliine kadar slanmak, Yamurdan tenine kadar slanmak; slanmadk hibir yeri kalmamak. || iliini kemiini kurut mak, Bezginlik douracak kadar sknt vermek. || ilii szlam ak, Herhangi bir znt verici durum dan derinlemesine etkilenmek.|| ilii su olmak, {eAT} Bitkin dmek.|| ilik gibi, 1. ok lezzetli ve itah uyandrc. 2. argo. (Kz veya kadn iin) ok gzel ve istek uyandrc. || ilik kesmek, {az} Bile rek isteyerek birini fkelendirmek. [DS]|| ilik ky mak, {az} Tatl yiyecekten midesi ezilmek; kyl mak. [DS]|] ilikleri gevemek, argo. yi bir durum veya gzel bir kimse karsnda ok ilgi duyduunu ve holandn belli edecek davranta bulunmak.\\ iliklerinde duymak, Benliinde tamamyla hisset mek.|| iliklerini kemirmek, 1. Birinden elde edile

2143

bilecek ne varsa hepsini almak; smrmek. 2. ok ilikli2, [ilik2-li] sf. 1. (Elbise vb. iin) zerinde ilikleri bulunan; ilik alm olan; dme delii bulunan. 2. etkilemek. (Elbise vb. iin) dmeleri ilie taklm, geiril ilik2, -i [eT. l-m ek (ilimek) > il-ik] is. 1. {eT} liik; mi olan; kapal; dmelenmi olan. 3. {az} is. zerine aslm. [EUTS] 2. Bir dmenin gemesi D meyle oynanan bir ocuk oyunu. [DS] 4. {az} ve iliklenmesi iin gmlek, elbise, palto, nevresim e giyilen pamuklu hrka. [DS] gibi dokumalarn bir yakas zerinde alan ve ke narlar sarlan kk yark; dme delii. {eT} (ay iliklik, -i [ilik-lik] {az} is. Ss eyas. [DS] n) [DLT] 3. {az} Dme. [DS] 4. {az} Yaka. [DS] ilikme, [ilk-mek > il(i)k-me] {az} is. 1. inde taze 5 1 ilii cicii, {az} oluu ocuu; ufak tefek peynir biriktirilen tulum. 2. St biriktirilen kap. hepsi. [DS]|| ilik eken, {az} D eve havudu aala [DS] S ilikme yourdu, {az} Tarhana yourdu. [DS] rnn taran birbirine balayan ipler. [DS]|| ilik evi, {az} D me delii; ilik. [DS]|| ilik mantar, ilikme, [ilik2-me] {az} is. Kolay zlebilir d {az} Orta byklkte, bej renginde bir mantar. m. [DS] [DS] ilikm ek1 [lik-mek ^USIU] {OsTj dnl. f. [-r] (Su , ilik3, [el-ig > ilig / ilik] {eT} is. 1. Hkmdar; kral. iin) durgun hle gelmek. [EUTS] 2. El. [EUTS] [Gabain] ilikm ek2, -i [il-mik / ilik-mek] {az} is. Kolay ilik4, -i [ilik] {az} sf. Temiz. [DS] S ilik gibi, zlebilir dm. [DS] {az} Tertemiz. [DS] ilikm ek3, -i [ilik-mek] {az} is. Parm ak eklemleri. ilik5, -i [el-ig / ulak ?] {az} is. Sz gtrp getiren. [DS] [DS] ilikm en1 [Yun. lukhuni =>lkmen / likmen ^iUSJul , ilik5, -i [il-ik] {az} is. Kabak, bostan ve fasulyele rin uzayan dallar; filiz. [DS] / j^^L t] {OsT}{az} is. Topraktan yaplma, iine ilik 6, -i [el-ik / ilik] {az} is. Kk sepet. [DS] konulan bezir yama fitil sarktlmak suretiyle za ilike, [ilek > ilek-e] {az} is. Dllenm eyi salamak y f bir k elde edilen bir tr kandil. [DS] iin dii incir aacna aslan erkek incir. [DS] ilikm en2, [ilik-men ?] (i:likmen){az} is. erisinde ilikcek, -i [ilik-ek] {az} is. lik; dme delii. ii dndrmeye yarayan ukur tabak vb. ey. [DS] [DS] ilikm ent1 [Yun. lukhuni=>lkmen / ilikmen , iliki, [ilik-i] sf. Hazr giyim sanayiinde m akine ile / ^ykSUj.l] {az} is. -* ilikm en1. [DS] ilik aan ii, ilikge, [ilek > ilik-ge] {az} is. Ham incir. [DS] ilikment2, [? ilikment] {az} is. Koyun ve kuzularn ilikleme, [ilik-le-me] is. D meyi ilie geirerek kuyruklarnn dibindeki sert ksm. [DS] kapatma. ilikmet, [Yun. lukhuni => ilikm en / ilikm en iliklem ek1, [ilik-le-mek] gl. f. [-r] [-l(i)-yor] D / jAu.l] is. -* ilikm en1. meyi iliine geirmek. iliklemek2, [ili-k-le-mek] {az} gsz. f. [-r] [-l(i)- iliksantin, [Fr. ilixanthine] is. kim. obanpsktil yor] Su souktan donmak. [DS] yapraklarndan karlan, ap veya baka alm in yum bileikleriyle mordanlanan ve kumalar sar iliklenme, [ilik-le-n-me] is. 1. liklenm ek eylemi. 2. ya boyamakta kullanlan bir boyar madde. lik sahibi olma; ilik edinme. , iliklenm ek1, [ilik'-le-n-m ek] dnl. f. [-ir] (Kemik iliksiz1 [ilikl-siz] sf. (Kemik iin) iinde ilii bu iin) ilii olmak; ilii gelimek; ilik kazanmak. lunmayan; ilii olmayan. iliklenmek2, [ilik-le-n-mek] edil. f. [-ir] 1. likleme iliksiz2, [ilik2-siz] sf. 1. (Elbise vb. iin) zerinde ii yaplmak; ilie geirilmi olmak. 2. dnl. f. ilikleri bulunmayan; ilik almam olan; dme Kendi kendine ilie gemek. 3. lik sahibi olmak; delii bulunmayan. 2. (Elbise vb. iin) dmeleri ilik edinmek. ilie taklmam, geirilmemi olan; ak; dm e lenmemi olan, ilildemek, [ilik^le--m ek] {az} dnl. f. [-ir] Beslenmek; semizlemek. [DS] ilildrmek, [l-mek > il-il-dr-mek] {eT} gl. fi [-r] ilikletme, [ilik2-le-t-me] is. liklemesini salama; Birbirine balamak; ilindirmek; balant kurmak. [ tigsizler] dmeletme. ilikletmek, [ilik2-le-t-mek] gl. f. [-ir] liklemesini, ilim 1, -mi, [Ar. ilm jU>] {OsT} is. 1. Evrene ve olay dmelemesini salamak, lara ait bir blm birbirine bal konular ele alp ilikleyi, [ilik2-le-y-i] is. likleme ii veya biimi. deneye dayal yntemlerden yararlanarak gerekle ilikli1 [ilik1 , -li] sf. 1. (Kemik iin) iinde ilii bulu ebilir yasalar, kurallar karmaya ynelik dzenli nan; ilii olan. 2. {az} Gl; kuvvetli; canl. [DS] bilgi; bilim. 2. Baz olay ve olgu basam aklarna 3. {az} Koyun yrei. [DS] S ilikli bymek, gre dzenlenmi sistemli bilgiler btn. 3. B ir {az} Bakml, salkl bymek. [DS] eyi renm ek amacyla yola karak edinilen b il

HIH1CEM .
ilinak2, - [eT. l-m ek (asmak; eilmek) > il-in-cak] {az} is. Salncak. [DS] ilin, [l-mek (asmak; eilmek) > il-in-mek (elen mek) > il-in-] {eT} is. Gezinti; elence. [EUTS] [KPy.] [Gabain] ilinttleg, [ilin-leg] {eT} zf. Elene elene; ele nerek. [EUTS] ilinleglg, [ilinfl-leg-lg] {eT} sf. Elenceli; e lence. [EUTS] iliniilemek, [ilin-le-mek] {eT} gl. fi [-r] Elen mek; oynamak. [EUTS] ilindirmek, [il-in-dir-mek] {az} gl. fi. [-ir] Bama dolamak; bam a bela etmek. [DS] ilindurm ak, [l-n-dr-mak] {az} gl. fi [-r] Suyu ltrmak. [DS] ilinek, -i [il-in-mek > il-in-ek] is. fel. 1. Bamsz bir varl olmayan, ancak var olm ak iin bir tz gerekli klan ey; araz. 2. Bir nesneye bal olm a yan, onun znde bulunmayan, rastlantyla var olan nitelik, ilinekli, [il-in-ek-li] sf. linek niteliinde olan, ilineksel, [il-in-ek-sel] sf. Deien; rastlantsal olarak var olan; ilinekle ilgili olan; zle ilgisi bulunma yan; arz. ilingir1 [? ilingir] {az} is. 1. Ezilip torbaya konula , rak szdrlen zm suyu. 2. Pekmez amurundan yaplan sirke. [DS] ilingir2, [? ilingir / ilingiz] {az) s f Zayf; gsz. [DS] ilingiz, [? ilingir / ilingiz] {az} sf. -* ilingir2. [DS] ilingr1 [? ilingr] {az} is. yi sirke. [DS] , ilingr2, [? ilingr] {az} sf. Sska; psrk. [DS] ilinm ek1 [l-mek (asmak, ilimek) > l-in-m ek dL_U I] , > dnl. fi. [-ir] 1. {eT} Yapmak; aslmak; ilimek; taklmak; taklp kalmak. {eAT} (ayn) [EUTS] [ETY] 2. {eT} Tutulmak; yakalanmak. [DLT] [ETY] 3. {eT} Kaplmak. [KB] 4. {eT} Batmak; bulamak. [ETY] 5. Bir eyle balants bulunmak; ilintili olmak; ilinti si bulunmak; taalluk etmek. 6. Sonradan sklmek zere seyreke dikilip tutturulmak; teyellenmek. 7. {eAT} {OsT} {az} Dokunmak; demek: temas et mek. [DS] 8. {eAT} lgilenmek; alaka gstermek. 9. {az} Gze ilimek. [DS] 10. {eT} gl. f i Kaptrmak.
[KB]

giler sreci. 4. Bilme; bili. 5. Haber; bilgi. 6. Bir konuda okuma yoluyla elde edilen bilgiler; nazari yat. fi5 ilim postu, tasvf. Bektai tarikatnda mey dan makamlarndan birinin ad.\\ ilim ve amel, /OsT} Teori ve pratik; dn ve eylem. || ilmini al mak, H erhangi bir eyin zelliklerini ve nasl ya p lacan ince ayrntlarna kadar edinmek, iyice renmek. ilim 2, [eT. yelim > ilim] {az} is. Erik ve kays aalarmm kard zamk. [DS] S ilim tadm, {az} steksiz. [DS] ilim J, [? ilim] {az} is. Tanelerinden orba yaplan, kedi kuyruuna benzer baa olan bir tr dar. [DS] ilim 4, [? ilim] {az} zf. abuk, ilim ilim , {az} abuk abuk. [DS]|| ilim ilim ilindirmek, {az} Sert ve fe n a koku yaymak. [DS]|| ilim ilim olmak, {az} zini kaybederek uzaklamak. [DS]|| ilim ilim yitmek, {az} izin i kaybederek uzaklamak. [DS] ilim 5, [il-mek > il-im] {az} is. lmek. S ilim vur mak, {az} lm ek atmak. [DS] ilim e, [Yun. leimma] {az} is. Kullanlm sabun paras. [DS] ilim a, [Yun. khlimatis] {az} is. Asm alara zarar ve ren bir tr kse otu, (Convolvolus arvensis) .[Tietze] [DS] ilim an1, [Ar. lmn] {az} is. Limon. [DS] ilim an2, [Yun. limen => lim n oULI] {eAT} {OsT} is. Gemi sma; liman, ilim annk, [l-man-lk] {az} is. (Hava iin) lk. [DS] ilim ar, [? ilimar] {az} is. Kam ya da aatan ya plan masura. [DS] ilim cilik, -i [ilim-ci-lik] is. fel. Bilimin, insan zek snn btn gereklerini karlayaca savyla on dokuzuncu yzyl sonlarnda ortaya kan olgucu akm; bilimcilik. ilim e1 [Yun. rimi => irim > ilime] {az} is. allar , arasndaki dar yol; kei yolu. [DS] ilim e2, [Far. lme (kesit) > ilime] {az} is. 1. Boyun dan kuyruk sokumuna kadar iki paraya blnm davar etinin her bir paras. [DS] 2. Dilim. S ilime ilime, {az} Dilim dilim. [DS] ilim ek1, [ili-mek] (az) gsz. f. [-r] (Yenen veya iilen bir ey iin) yaramak; sinmek; fayda vermek. [DS] ilim ek2, [eT. g (hastalk) > i-le-mek > ili-mek ] {az} g sz.f. [-r]. Zayflamak. [DS] ilim ek3, [ili-mek] {az} gl. f . [-ir] Heyecandan ii kalkmak; ii hop etmek. [DS] ilim ek4, [l-mak] {az} g sz.f. [-ir] Ilmak; snmak. [DS] ilim ek5, [ili-mek ?] {az} gl. f. [-ir] Aratrmak; aramak. [DS] ilincak1, - [l-n-cak] {az} is. Ilk su. [DS]

ilinm ek2, [l-n-mak] {az} dnl. fi. [-ir] (Su iin) snmak; lmak. [DS] ilinm ek3, [eT. g (hastalk) > i-li-n-mek] (vlinmek) {az} dnl. fi. [-ir] Hastalk ekmek. [DS] ilinti1 [il-in-ti , is. 1. ki ey arasnda bulunan balant; iliki, {az} (ayn) [DS] 2. Seyrek diki; teyel {eAT} {az} (ayn) [DS] 3. Z ayf arlarn baln yem ek iin saldran yabanc ar. 4. {az} Sevgi; ilgi; ak. [DS] 5. {az} A z ilgi. [DS] S ilinti iplii, Teyel iplii. || ilinti yapmak, Sonradan skm ek ze re seyreke dikip tutturmak; teyellemek.

ie ii! f{ M .2 i4 s
ilinti2, [g > i-inti] (i.linti) {az} is. 1. sknts. 2. Kuruntu; kayg; ikil. [DS] ilinti3, [il-inti] {az} is. 1. Rvet. 2. sf. (Kii iin) grdn arszca isteyen; asalak geinen. 3. A gzl. [DS] ilinti4, [il-inti] {az} is. ok az akan su; sznt. [DS] ilinti5, [l-n-t / ili-n-ti] {az} is. A z scak; lk. [DS] ilintileme, [il-in-ti-le-me] is. Seyreke dikip tuttur mak ii. ilintilemek, [il-in-ti-le-mek] {az} is. gl. fi. [-r] [l(i)-yor] 1. ki eyi birbirine geici olarak dikip tut turmak; teyellemek; ilgilemek. 2. Geliigzel dik mek. [DS] ilintilenmek, [ilinti-le-n-mek] {az} dnl. fi. [-ir] Meraklanmak; ilgi duymak. [DS] ilintili, [il-in-ti-li] sf. 1. Baka bir eyle ba, ilintisi; ilgisi olan. 2. znts, tasas olan. 3. Geici ola rak dikilmi, tutturulm u olan; teyelli, ilintilik, -i [ilinti-lik] {az} is. Asalaklk. [DS] ilintttrmek, [il-in-mek > ilin-tr-mek] {eT} gl. f i [iir] Astrmak; ilitirmek; taktrmak. [EUTS] ilipin, [? ilipin] {az} is. Tarlalar sulam ak iin alan ark. [DS] ilirsik, [ilersk / ilersik / ilirsik] {az} is. Ukur; ba. ' [DS] ilie, [? ilie] {az} is. Sebze fdesi. [DS] iliske, [Yun. olusuko ?] {az} is. Erkek incir aacnn meyvesi. [DS] ilitir, [Yun. ulistir] {az} is. 1. M utfak aralarndan byk hacimli yiyecekleri szmekte kullanlan iki yanndan kulplu szge; kevgir. 2. Kk leen. 3. Delikli kepe. [DS] S ilistirden geirmek, Koyu kvaml yiyecek veya yem ek malzem esini kevgirden ezerek geirm ek veya szmek. ili, [il-mek (ilitirmek) > il-i] {eT} is. lime; takma; yapma; ruhi ba. [EUTS] ilidrmek, [il-i-dr-mek] {az} gl. fi. [-r] 1. Balamak; tutturmak. 2. B ir kim seyi bir bakas ile dvtrmek. [DS] ilie, [? ilie] {az} is. 1. Sebze fdesi. 2. Sebzelerin yeni srm filizleri. [DS] ilielik, -i [ilie-lik] {az} is. Sebze fidelii. [DS] iligi, [eT. le-mek (pay etmek) > l-k / iligi] {t a} is. Et sucuu. [DS] gik, -i [il-i-gi-k] {az} is. -* iligi. [DS] lig, [il-i-g] {az} is. -* iligi. [DS] iliik1 -i [il-i-ik] sf. 1. Bir eye veya bir yere iliti , rilmi; eklenmi; balanm; merbut. 2. Bir eye ait olan; bir eyle ilikisi, balants olan; ilintili. 3. is. Balant; ba; ilgi; iliki; mnasebet. 4. Eklenmi olan ksm. S iliii kalm amak, Herhangi bir alp verecei kalmamak; ilgiyi kesmek. || iliiini kes mek, B ir kimse veya i ile olan ilgiye, balantya son vermek; mnasebeti kesmek.\\ iliik brakmak, {az} Nian iin kza ilk hediyeyi gtrmek. [DS]

L iliik2, -i [ili (cin) > ili--ik] {az} sf. Cin arpt sanlan kimse. [DS] iliik3, -i [il-i-ik] {az} is. Engel. [DS] iliikli, [il--k-li ^^ISLiJbl] sf. Bir eyle ilgisi, ba olan; ilgili; mnasebettar. S iliikli sz, {eAT} 1. mal sz. 2. Nkteli sz. 3. ftira. iliiksiz, [il-i-ik-siz] sf. Hibir iliii, herhangi bir ba olmayan, iliil, [ili+il] {az} is. Evvelki yl. [DS] iliilme, [ii-i-il-me] is. lim ek iinin yaplma duru mu. iliilmek, [il-i-il-mek] edil, fi [-ir] limek ii y a plmak. iliim, [il-i-im] is. limek ii; bitime; ilime, iliimsiz, [il-i-im-siz] sf. Herhangi bir iliimi, biti imi olmayan. iliir, [l--r {eAT} is. liki; alaka,

iliken, [l-i-ken j ii;.l] {OsT} sf. 1. (Kii iin) ya pkan tabiatl; srnak, {az} (ayn) [DS] 2. {az} is. Batm mavna kalnts. [DS] 3. {az} Balk a na taklarak onu yrtan deniz dibindeki ie, tahta, demir, teneke paralar. [DS] 4. {az} K k diken li tohumlar bulunan bir tr ot. [DS] iliki1, [il-i-ki] is. 1. ki veya daha ok ey arasnda ki karlkl bam llk ve etkileimlerle kendini ortaya koyan balant; alaka; mnasebet. 2. Kiiler veya topluluklar arasnda dostluk, i vb. bakm lar dan var olan karlkl ba; mnasebet; alaka. 3. Kiiler arasnda var olan ve onlar birbirine yakla tran ba. 4. B ir ulam veya iletiim arac ile kuru lan ba; balant; temas. 5. Kar cinsler arasnda kurulan cinsel ve duygusal ba; mnasebet; alaka. 6 .fiel. Bir dnce ve tasavvur ile baka bir dn ce veya tasavvur arasnda zihnin kurmu olduu balant. 0 iliki ilevi, dbl. Konuucu ile dinleyici arasnda iliki kurmay veya ilikiyi srdrmeyi salayan bildiriim ilevi.|| iliki kurmak, lgi sa lamak; balant salamak; m nasebet kurmak. iliki2, [eT. le-mek (pay etmek) > l-k / iliki] {az} is. Et sucuu. [DS] ilikilendirme, [iliki-le-n-dir-me] is. 1. liki kur malarn salama. 2. liik olduunu sanm a veya ortaya koyma. 3. dbl. Bir szcede bulunan bir eyi, baka bir szcede kullanma. Siz denizi sevi yorsunuz, ben ise yaylay. (Sevmek fiili yayla ile ilikilendirilmitir.) ilikili, [il-i-ki-li] sf. 1. likisi olan; balants bulu nan; balantl; ilgili. 2. zfi. lgili, balantl olarak. ilikin1 [il-i-kin] is. lgisi ve iliii olan; bal; , balantl; merbut; ait; mteallik. ilikin2, [ili-kin ?] {az} is. -* iliki2. [DS] ilikir, [ili-kir ?] {az} is. -* iliki2. [DS] ilikisiz, [il-i-ki-siz] sfi. 1. likisi olmayan; balant-

L s bulunmayan; balantsz; ilgisiz. 2. zf. lgisiz, balantsz olarak, ilikisizlik, -i [il-i-ki-siz-lik] is. likisiz olma du rumu; ilikisi ve balants olmayan eyin nitelii, ilime, [il-i-me] is. Ereti olarak eklenme; geici olarak bulunma, oturma; dokunma; elleme, ilimek, [eT. l-m ek > il-i-mek] ite, f. [-ir] 1. {eT} Birbirine taklmak; yapmak; tutumak. [KB] 2. {eT} (Kpek iin) iftlemek. 3. {eT} atmak. [KB] 4. {eT} Asmakta yardmlamak; birlikte as mak. [DLT] 5. dnl. f. Bir eye veya kimseye ha fife dokunmak; demek; taklmak. 6. Bilinli ola rak dokunmak; ellemek; elini srmek. 7. Bir eyin var olan dzenini deitirmek, bozmak; alp kul lanmak. 8. Bir eyin kenarna ereti ve geici ola rak oturmak; hem en kalkmak zere oturmak. 9. Birini rahatsz edecek biimde satamak; ona rahat vermemek; karmak; mdahale etmek. 10. Ko num a ve yazmada ksaca deinmek; zerinde bi raz durmak. 11. Elle veya szle aka yapmak; ta klmak. {az} (ayn) [DS] 12. {az} Irza gemek. [DS] 13. {az} Parlamak; tutumak; yanmak. [DS] ilitir1 [Yun. listra] {az} is. litir. [DS] , ilitir2, [? ilitir] {az} is. Ezik, ezilmi ey. [DS] ilitirik, -i [[eT. le-mek (pay etmek) > l-m ek > ili-tir-ik] {az} is. Et sucuu. [DS] ilitirilme, [il-i-tir-il-me] is. Geici ve ereti olarak eklenm ek ii. ilitirilmek, [il-i-tir-il-mek] edil. f. [-ir] Geici ve ereti olarak ekleme, ilitirme ii yaplmak, ilitirme, [il-i-tir-me] is. Geici ve ereti olarak eklemek ii. ilitirm ek1, [il-i-tir-mek] gl. f. [-ir] 1. B ir eyi baka bir ey zerine veya ucuna ereti ve geici olarak tutturmak; hafife tutturmak; balamak; ek lemek; dikmek, {az} (ayn) [DS] 2. {az} Hayvan bir yere geliigzel balamak. [DS] ilitirmek*, [ili--tir-mek] {az} gl. f. [-ir] (Ate iin) yakmak; tututurmak. [DS] ilitirm ek5 [l--tr-mak] {az} gl. f. [-ir] (Su iin) , ltrmak. [DS] ilit, [? ilit] {azj is. Ormandan alan tarla. [DS] ilitm e1 [ili-t-me ?] {az} is. Yada piirilmi yum ur , ta. [DS] ilitme2, [l-t-ma] {az} is. Istma; ltma. [DS] ilitm ek1 [Il-mek > il-it-mek] {eT} gl. f. [-Ur] 1. , Gtrmek; hcum etmek. [Gabain] 2. Sevk etmek. [EUTS] ilitmek2, [l-t-mak] {az} gl. f. [-r] (Su iin) lt mak; stmak. [DS] iliya, [yle+ya] (i.Tiya:) {az} nl. Deil mi? [DS] iliyan, [Far. leen] {az) is. Leen. [DS] iliyen, [Far. leen] {az} is. Leen. [DS] S1 iliyen apka, {az} Ftr apka. [DS] sanlan yer; uursuz yer. [DS]

1 M

2146

iliyer, [ili (cin) + yer] {az} is. Cinli, perili olduu iliyertemi, [ili+yer+tem-i ?] {az} sf. Cin ve peri
tarafndan arpld sanlan; sinir hastas. [DS]

iliyh, [eT. yil-ik > il-ik] {az} is. Kem ik ilii. [DS] iliz, [il-iz] {az} sf. Yava. [DS] S iliz iliz, {az} 1.
(Ar sz, sanc vb. iin) yava yava. 2. (Svnn ak iin) yava yava. 3. (Kuma iin) ok eski; para para. [DS] ilk, [eT. il (n) > il-lc] sf. 1. Zaman, sra, yer ve nem bakm ndan benzerlerinden nce gelen. 2. Herhangi bir eyin, eylemin, gelimenin, bir dizinin banda yer alan; balangta bulunan. 3. Somakilere temel olan; asillik eden. 4. is. Herhangi bir eyin en nce geleni; balangta bulunan. 5.fe l. H er eyin bal olduu, ancak kendisi hibir eye bal olmayan. 6. {eT} {eAT} zf. H er eyin ncesi; birinci olarak; nce; balang; ilkin. [DLT] [ETY] [EUTS] [Gabain] [Te kin] 7. zf. En bata bulunarak; en nce, birinci ola rak. S ilk adm, Balang; bir ite en bata ya p lan giriim .|| ilk az, biy. 1. Embriyonun gastrula devresinde oluan barsak taslann kaps. 2. Gebelik sonucunda s t bezlerinden salglanan, st ten fa rk l ve besin deeri daha yksek saydam vz.|| ilk azda, lk seferde; balangta; ncelikle; n ce; ilk i olarak. || ilk barsak, biy. Embriyonun gastrula devresinde oluan barsak tasla. J| ilk barsak boluu, biy. Barsak oluumundan sonra barsak iinde meydana gelen boluk.\\ ilk barsak ats, biy. Gastrula safhasndaki embri yonun ilkel barsan oluturan boluk duvar; arkenteron. || lk a, Tarihin bilinen en eski za manlarndan M.S. 395 ylna kadar olan devreye verilen ad. || ilk defa, lk olarak; en nce; ilk kez; tekrar olmadan.\\ ilk drdn, gk bil. A y n yeni ay evresinden bir hafta sonra yarm daire biimin de grnd evre. |j ilk eitim, ocuun eitimin de uygulanan balang eitimi; ilkretimdeki eitim,|| ilk elden, 1. Baka arac girmeden; do rudan doruya; dolaysz. 2. Batan beri. || ilk evre, biy. Kromozom ve santrozomlarn deiiklie u rad, i ipliklerin olutuu mitoz blnmenin ilk evresi; p r o f az.\\ ilk evvel, En nce; ilk bata; ilk nce. || ilk frsatta, Hemen; bir an nce.\\ ilk gr te, lk grld anda.|] ilk grte vurulm ak, D aha ilk karlamada k olmak. || ilk gsteri, B ir tiyatro oyununun ilk gsterimi; prmiyer. || ilk gz ars, 1. ilk sevilen kii; ilk sevgili; ilk ak. 2. (An ne ve baba iin) ilk doan ocuk. |j ilk gz, {az} Sonbaharn ilk ay olan eyll. [DS]|| ilk gzlk, {az} Kasm ayna bir ay kala ekilen ekin. [DS]|| ilk hz, fiz. Frlatlan bir cismin, frlatld andaki hz,|| ilk horoz, {az} K uluk vakti. [DS]|| ilk in san, lkel insan. || ilk kalemde, H er eyden nce; ilk nce.|| ilk knun, A ralk ay. || ilk kat, Yaptr cnn tutmasn salam ak iin uygulanan ilk yap

LK trc katm am.|| ilk k, {az} K mevsiminin ilk ay; aralk. [DS]|| ilk k lt r, biy. Srekli olarak ikincil hcre dlleri verebilen hcre kltr.\\ ilk rek, {az} Sonbaharda ilk kez ekin ekme zaman. [DS]|| ilk nce, En nde olarak; ilk bata; birinci ncelikli olarak. || ilk rn ek , retilen veya icat edi len bir eyin ilk yaplan; ana tip; prototip.\\ ilk p a rtid e , lk olarak; ncelikli olarak; ilkin. || ilk se z i,^ /. B ir konuda edinilen ilk ve yaln bilgi; kavra y. || ilk so ru tu rm a , 1. huk. Ceza davalarnda da va alp almayacana karar verm ek zere ya p lan n soruturmann son aamas. 2. man. A ksi yom]] ilk sz, Balang sz. || ilk te rin , Ekim ay.|| ilk y ard m , 1. A cil durumlarda hayati tehli keyi giderm ek veya aza indirm ek iin uygulanan ilk ve basit tedavi. 2. Tedavisi gereken kimselere uygu lanan ilk tedavi. 3. Bu ilemin uyguland salk kuruluu veya buna benzer yer; acil servis. || ilk y a rd m antas, A cil durumlarda ilk mdahalenin yaplabilm esi iin gerekli salk malzemesinin ko runduu anta.|| ilk y a rd m hastan esi, lk y a rd m uygulamalarnn yapld salk kuruluu]] ilk y a r, spor. Futbol, basketbol gibi oyunlarda nce oy nanan devre. ilka, -a i [Ar. lika3 > ilk3 *UII] (ilka:) {OsT} is. 1. Bir ey iine damlatma; atma; brakma; koyma. 2. Belli inan ve gr dorultusuna getirm eye alma; telkin etme; ilham etme. 3. B ir suu bakasnn zerine atma. S ilka etm ek, 1. Atmak. 2. Telkin etmek; ilham etmek.|| ilk -y as, {OsT} Yolculuk tan vazgeme.|| ilk -y h ir s etm ek, {OsT} Korku salmak; dehet uyandrm ak ilkaat, [Ar. ilk3t oTUJI] (ilka:a:t) {OsT} is. Ayartc ve batan karc szler, ilkah, [Ar. lakh > ilkah ^Lll] (ilka:h) {OsT} is. biy. 1. Dlleme. 2. Alama; a yapma. 3. Dllenme, fi1 ilkh etm ek, {OsT} 1. Dllemek; gebe brakmak. 2. Alamak.|| ilk h - dahil, {OsT} biy. dllenme]] ilk h- h aric, {OsT} biy. D dllenme. ilk b ah ar, [ilk + Far. bahar] is. 1. (Kuzey yarm kre iin) k ile yaz arasnda yer alan, 21 M artta gecegndz eitlii ile balayan ve 22 H aziranda gn dnm ile sona eren, lm l mevsim; ilk yaz; ba har. 2. Mart, N isan ve M ays aylarn iine alan zaman dilimi. 3. mecaz. lkbahar havasna benzer yumuak ve lm l hava. 4. mecaz. Genlik. S ilk b a h a r lm , Gnein ilkbahar noktasna geldii an. || ilk b a h a r noktas, G nein grnr yllk ha reketi srasnda yaklak olarak 21 Martta, tutulu mun gk ekvatoru ile kesitii nokta. ilkeken, [ilk+ek-en] {az} is. uvaldz. [DS] ilkkt, [ilk+k-t] {az} sf. Turfanda. [DS] ilke, [ilk-e] is. 1. Baka eylerin kendisinden tredi i, kaynanda yer alan, onlarn ilk nedeni olan ey; ilk sebep; kk; kaynak; ge; unsur. 2. Bir d nce, inceleme ve aratrmann dayand tem el dnce ve bu uygulamada kesinlikle gerekleti rilmesi gereken kurallardan her biri; umde; unsur; yasa; kural; prensip. 3. Bir grme veya anlama srasnda, taraflar arasnda sonraki almalara te mel oluturacak, klavuzluk edecek ana kurallardan her biri; prensip. 4. Bir eyin zn, temelini belir leyen olay, durum veya konu; prensip. 5. B ir konu da ya da bilim dalnda ilk anda renilen ve daha sonraki yeni bilgilerin zerine kurulduu temel bil gi ya da bilgiler. 6. Bir davran biimleyen ahlak kural; davran kural; prensip. 7. man. Bir akl yrtmede temel devini gren, her tr tartmann dnda tutulan ncl; mebde; prensip. 8. fz. Fizik biliminin bir blmn tmyle ilgilendiren, so nularnn doruluu kesinlik kazanm ok genel kapsaml yasa. S ilke o larak , 1. Temel kurallara bal kalndnda; genel kural gz nne alnacak olursa. 2. Herhangi bir engel kmad takdirde; grne baklrsa. ilkel, [ilk-el] sf. 1. Ortaya kt ilk durumda kalm bulunan; balangtaki basitlik iinde olan; iptidai; basit; primitif. 2. Zaman bakm ndan ilk alarn zelliini tayan; gelimemi. 3. Bir gelime zinci ri bulunm asna ramen henz gelimenin balang cnda yer alan; primitif. 4. mecaz. Uygarln ge rekleri olan bilgi ve eitimi almam; eitimsiz; kltrsz; grgsz; kaba saba; ham; medeniyetsiz. 5. htiyaca gre, teknik imknlar yeterince hesap lanp dnlmeden yaplm; stnkr; basit; iptidai. 6. biy. Krelmi bir organn tasla veya bir organn ilk izlerini tayan. S ilkel k o rd a h la r, zool. Sinir sistem leri srtta, sindirim borusunun n ksmnda solunga yarklar bulunan, derileri tek tabakal, korda denilen ilkel bir iskelet sistemine sahip omurgallara yakn ve denizde yaayan bir hayvan snf; ilkipsiler, (Prochordata)]] ilkel m e m eliler, zool. Karnca yiyen, gagal memeli gibi yum urtlayan memelilerin bir alt snf; tek delikli ler]] ilkel so lu can lar, biy. Yass ve yuvarlak solu canlar ile nemertinleri iine alan trler. || ilkel te rim , mat. Bir matematik tanm veya kuramnda tanmn yapm ak gerei duyulmayan terim]] ilkel toplum , Yazl kltr bulunmayan, toplumsal ku rum lan olumam, sanayilememi, tamamen ta rm, hayvanclk veya toplamaclkla geinen ehirlememi toplum. ilkelce, [ilk-el-ce] (ilkelce) zfi 1. lkel bir biimde. 2. lkellik gsteren birine yakr biimde, ilkelciler, [ilk-el-ci-ler] is. lkelcilik yanls olan sanatlar; primitivistler. ilkelcilik, -i [ilk-el-ci-lik] is. 1. nsanlk tarihini, balangtaki basit ve kusursuz durumun bozulmas olarak niteleyen ve kurtuluun o zamanki gibi basit

LK

I H IM M

54e

yaaya dnlmesi ile mmkn olabileceini sa ilkindi, [ilk-mek (biriktirmek) > ilk-inti] {az} is. Birikinti. S ilkindi sular, {az} Kesilmi ark y a da vunan dnya gr; primitivizm. 2. A vrupa sana emede kalan birikinti sular. [DS] tnn gnmze kadar geirdii evrelerden habersiz grnerek ilkel uluslarn salam, sade ve kaba g ilkindin, [iki-ndin] {az} is. kindi vakti. [DS] rnl sanatn benim seyen sanat anlay; ilkelleri ilkindiotu, [ikindi+t-mek (gemek)] {az} is. kindi taklit etme; yapmack saflk; primitivizm. vakti. [DS] ilkeleme, [ilk-e-le--me] is. lke durumuna gelme; ilkinm ek, [irk-in-mek] {az} dnl. f. [-ir] 1. Korku dan sramak; irkilmek. 2. O turduu yerden kalkar ilke olma. gibi yapmak; kmldamak. 3. Yrrken durakla ilkelemek, [ilk-e-le--me] dnl. f. [-ir] lke duru mak. [DS] muna gelmek; ilke olmak, , ilkeletirm e, [ilk-e-le--tir-me] is. Bir eyi ilke du ilkinti1 [ilk-mek > ilk-inti] {az} is. Birikinti. [DS] rumuna getirme; ilke yapma, ilkinti2, [ikindi] {az} is. kindi vakti. [DS] ilkeletirm ek, [ilk-e-le--tir-mek] gl. f. [-ir] Bir ilkint, [ilk-int] {az} is. Birikinti. [DS] eyi ilke durum una getirmek; ilke yapmak, ilkiplemek, [il(i)k+ip-le-mek ?] {az} gl. f. [-r] [ilkelleme, [ilk-el-le--me] is. lkel olma durumu, l(i)-yor] ki ipi dmlemeden birbirine geirmek. [DS] ilkellem ek, [ilk-el-le--mek] dnl. f. [-ir] 1. lkel duruma gelmek; ilkel olmak. 2. lkelce davran ilkirek, [ilk-i-re-k ^S31] {eAT} zf. En nce. larda bulunmak, ilkisiz, [ilki > ilk-siz] (ilki:siz) {eT} sf. 1. Ba olma ilkelletirm e, [ilk-el-le--tir-me] is. lkel duram a ge yan; ilki olmayan; balangsz; ncesiz; ezel. tirme. [Gabain] [EUTS] 2. M ebdesiz; esassz. [EUTS] ilkelletirmek, [ilk-el-le--tir-mek] gl. f. [-ir] lkel [Gabain] duruma g etirm ek . ilkit, [? ilkit] {az} is. Dil tutukluu. [DS] ilkellik, -i [ilk-el-lik] is. 1. lkel olma durumu. 2. ilkitmek, [ilk-mek > ilk-it-mek] {az} gl. f. [-ir] lkel olann nitelii. 3. lkelce davran. Biriktirmek; toplamak. [DS] lker, [lker] {az} is. lker yldz. [DS] ilkiva, [ilk+ Ar. evvel] (ilkiva:) {az} zf. nce; ilkesel, [ilk-e-sel] sf. 1. lkeyle ilgili; ilkeye bal; evvel. [DS] ilkeye ait olan. 2. Bir tez ileri sren; tez ortaya ko ilklik, -i [ilk-lik] is. En bata olma durumu; ilk olan yan, 3. Herhangi bir eyi belli bir gereklie gre eyin durumu, ortaya koyan, ilkm ek', [ilk-mek] {az} gl. f [-er] 1. Biriktirmek; ilkger, [ilk-ger [Clauso]] {eT} zf. leri. toplamak. 2. nei ikinci kez samak. [DS] ilk i1, [il-k] (ilki:) {eT} sf. Birinci; ilk nce; ilk olan; ilkm ek, [irk-mek / rk-mek] {az} gsz. f. [-er] balang; ba; birinci; nceki. [ETY] [EUTS] Korkudan sramak; rkmek. [DS] [Gabain] [Tekin] [ tigsizler] ilkmen, [Yun. lukhini => ilkmen] {az} is. -* dik ilki2, [? ilki] {az} is. 1. Kk allk. 2. Yeni sren men. [DS] al veya aa filizleri. 3. Kk ormanlk. 4. Sakz ilkm ent, [Yun. lukhini => ilkment] {az} is. -* dik aac. [DS] men. [DS] ilki3, [ylk] {az} is. A t srs. [DS] ilkokul, [ilk+oku-1] is. Y akn gemie kadar zorunlu ilki3, [il-mek > il-ki] {azf is. Arabalarda iki dingili eitim veren ve devlet tarafm dan alm, temel ortasndan birbirine balayan aa; zek. [DS] eitim ve retimin verildii be yllk okul; ilk ilkidin, [ilk--din] (ilki:din) {eT} zf. 1. lkin; nce. retim in birinci kademesi, [Gabain] 2. {az} lk ocuk. [DS] ilkrenin, [ilk+re-n-im] is. lkretim okullarn ilkilik , -i [iilk-mek (biriktirmek) > ilk-i-lik] {az/ da edinilen renim, is. Biriktirilmi yourt. [DS] ilkretim, [ilk+re-t-im] is. Birka retim basa ilkilik2, -i [ilki-lik] {az} is. -* ilki2. [DS] mandan oluan, temel vatandalk bilgileri ile ilkilmek2, [ilk-mek ( biriktirmek) > ilk-il-mek] {az} okuyup yazma, gerekli aritmetik gibi bilgi ve bece dnl. f. [-ir] (Su ve baka svlar iin) birikmek; rilerin kazandrld, zorunlu ve devlet tarafmdan toplanmak. [DS] alm retim ve eitim kurum lan; sekiz yllk ilkilmek2, [irlc-il-mek] {az} dnl. f. [-ir] Yrrken zomnlu eitim ve retim sreci. S1 ilkretim durmak. [DS] haftas, lkretim kurulularnn ald, ilk re timin ve okuyup yazm ann neminin belirtildii ilkimek, [iUc-i-mek] {az} gsz. f. [r] Birikmek; eyll aynn nc haftas. toplanmak. [DS] ilkin, [ilk-in] ( i ikin) zf. Balangta, ilk olarak; ilksel, [illc-sel] sf. 1. Bir eyin ilk durumuna ait olan; zam an asndan en eski olan. 2. Bir eyin ilk ek bata; nce; ilk nce; iptida, line yakn durumda olan; iptidai. ilkindi, [iki-ndi] {az} is. kindi vakti. [DS]

1 1 1 K

M2149 .

L L

ilksiz, [ilk-siz] sf.fel. ncesi olmayan; ncesiz; ezel, ilksizlik, [ilk-siz-lik] is. fel. Balangc olm ayan za man dununu; ezeliyet. ilkten, [illc-ten] (ilkten) zf. lk nce; ilkin, ilkn, [l+kn] feT} is. Halk; millet; budun. [EUTS] ilkyaz, [ilk+yaz] is. lkbahar; bahar, illa, [Ar. ill it] ( i ll:) {OsT} zf. 1. ... den baka. 2. Hangi artlar altnda olursa olsun; ne olursa olsun; mutlaka; ille. 3. Aksi durumda; aksi hlde; yoksa; olmazsa. 4. zellikle; hele. 5. Yalnz, illaba, [? illaba] {az} zf. nce. [DS] illaki, [Ar. ill + Far. -ki ^"il] (i'll:ki) {OsT} zf. 1. Hangi artlar altnda olursa olsun; ne olursa olsun; mutlaka; ille. 2. Aksi durumda; aksi hlde; yoksa; olmazsa. 3. e. zellikle; hele, illallah, [Ar. illallah <dJI ^1] ( i llalla:h) {OsT} nl. 1. A llahtan baka. 2. Bkknlk ve bezginlik anlatan sz. S (Bir eyden, birinden) illallah dem ek, O eyden veya kimseden ar derecede bkknlk ve bezginlik gsterm ek.|| illallah etm ek, Bkmak, usanmak, bezmek; yaka silkmek.\\ illallahi ve ra sulihi, {OsT} Ar derecede bkma ve usanma anla tan sz. illanur, [Ar. hlamur] {az} is. Ihlamur. [DS] ille1 [Ar. ill => ille J l ] ( i lle) zf. 1. Hangi artlar al , tnda olursa olsun; ne olursa olsun; mutlaka. 2. A k si durumda; aksi hlde; yoksa; olmazsa. 3. Olaslk la. 4. e. zellikle; hele. S ille velakin, {OsT} Bu nunla birlikte; gel gelelim. ille2, [il-mek > il-le] {az} is. 1. Eeklere taklan ip zengi. 2. Kasaplarn et taktklar engel. [DS] illegal, -li [Fr. illgal] (illeg a l) sf. Y asaya aykr olan; yasal olmayan; yasa d, illem , [Ar. ill => illem] {az} zf. Muhakkak; ne olursa olsun. [DS] illem ek1, [l (devlet) > l-l-m e k dU-lLJ] (ille:mek) {eT} gl. f. [-r] 1. D evlet kurmak. [ETY] [Tekin] 2. Yurt edinmek; il tutmak. illem ek2, [il (teyel) > il-le-mek] {az} gl, f. [-r] [l(i)-yor] Geliigzel ve iri iri dikmek; teyellemek. [DS] illem ek, [l-mek > il-le--m ek iU-iJJ I / dU^LI] {eT} {eAT} ite, f. [-r] Barmak; uzlamak; sulh yap mak. [KB] illet, [Ar. illet o l t ] {OsT} is. 1. Hastalk; sakatlk. 2. Srekli hastalk veya zaman zaman ortaya lca rahatszlk; sk sk nkseden hastalk. 3. mecaz. Hastalk derecesine varm alkanlk; merak. 4. mecaz. Bozukluk; aksaklk. 5. mecaz. nsan kzd ran, sinirlendiren olay, durum veya kimse. 6. fel. Sebep. S illet etm ek, 1. Sakatlamak. 2. mecaz. A r sinirlendirmek; ok kzdrmak.\\ illet h a rfle ri,

{OsT} A ra p a da elif, vav, ye harflerii j illet-i d i ye, {OsT} mant. Sebep; neden.|| illet-i akliye, {OsT} tp. A kl hastal,|| illet-i file, {OsT} fel. Etken se bep'.|| illet-i giye, {OsT} fel. Amasal sebep.\\ illet-i tam m e, {OsT} fel. Tam sebep.\\ illet-i vahm e, {OsT} tp. Kuruntu hastal.\\ illet olm ak, mecaz. ok sinirlenmek; kzmak. illetli, [illet-li] sf. 1. Bir illeti bulman; illet sahibi olan; hastalkl. 2. mecaz. Sk sk aksakla ura yan, bozulan; bir arzas bulunan. 3. Kusuru, eksii bulunan; sakat. 4. dbl. A rapada iinde elif, vav, ye harflerinden biri bulunan (kelime), illetlilik,' -i [illet-li-lik] is. lletli olma durumu; illeti bulunan eyin veya kimsenin durumu, illetsiz, [illet-siz] sf. 1. Hibir hastal, sakatl bu lunmayan; salam. 2. huk. Kanun ve kurallara uy gun olan; herhangi bir hilesi bulunmayan; meru. S illetsiz iktisap, huk. Kamn ve kurallara uygun olan kazan; herhangi bir hileye bavurmadan, meru yollardan zenginleme; meru kazan. illetsizlik, -i [illet-siz-lik] is. Salam olma durumu; salamlk. ill, [Ar. illi 0Ifr] (illi:) {OsT} sf. fel. Sebeple ilgili; nedensel. S ill m uam ele, {OsT} huk. Geerli ol mas iin, borlandrn ilemin de geerli olmas artna bal olan kazandrc ilem. illibide, [Yun. lpathon] {az} is. bot. Labada. [DS] illig, [el-lig] {eT} sf. Devleti olan; devletli; bamsz. [ETY] [Tekin] illik 1, [l-lik
/ liJbl]

{eAT} is. 1. Barklk; dost

luk; sulh. 2. taat. illik2, [el-lik / l-lik liUJbl] {eAT} {OsT} is. M em leket mal; beylik; kamu mal. illik3, -i [el (yabanc) > el-lik / il-lik] {az} is. 1. Bakasna verilecek, bakasna gidecek ey. [DS] 2. nsan topluluu; halk. 3. {az} nsan. [DS] illik4, -i [il-lik ?] {az} sf. Derli toplu olmayan; dank; derbeder. [DS] illik5, -i [il-lik ?] {az} is. ocuklarn saklamba oyununda ebeyi semek iin ektikleri kura. [DS] illim , [il-li-m ?] {az} sf. -* illik4. [DS] & illim i tillim i km ak, {az} Para pa ra olmak; ok es kimek. [DS] illiyet, [Ar. ill > illiyyet o J t] {OsT} is. fel. Sebep ile sonu arasndaki ba; nedensellik. S illiyet b a , huk. Kiinin dnda m eydana gelen bir hukuk olayn, kiiye isnat edilebilmesi iin o kiinin hare ketinden domas veya onun hareketi ile ortaya km bulunmas durumunda kurulabilen sebep sonu ilikisi varl; nedensellik ba, illis, [? illis] {az} is. Saklamba oyunu. [DS] illiyun, [Ar. illiyyn / iiliyyn (illiy-

LL

i M i M S 0 M .:= o syleme teknii.\\ ilm -i cebir, {OsT} mat. Cebir bil g is i^ ilm -i cedel, {OsT} Bilim sel tartma.|| ilm-i cerr-i ekal, {OsT} eitli ara ve makinelerle meydana getirilen kuvvetler ve bu kuvvetlerin olu turduu hareketleri inceleyen bilim dal; dinamik.|| ilm -i cev, {OsT} M eteoroloji,|| ilm -i edeb, {OsT} dbl. Arap dilbilgisi.|| ilm -i edvr, {OsT} mz. M zik ve kompozisyon bilisi.\\ ilm -i ektf, {OsT} Krek kemii veya krek kem ii paralarna bakarak g e lecek veya gem ile ilgili haber verme bilimi.\\ ilmi elsine, {OsT} dbl. D illerin tarihi, karlatrlmas, incelenmesi ve aratrlmas konularn ele alan bilim dal; dil bilimi; lengistik.|| ilm-i emrz, {OsT} tp. Hastalklar inceleyen ve tedavi yollarn gsteren bilim dal; tp. || ilm-i ensb, {OsT} Soy geliimini inceleyen bilim. || ilm -i ensc, {OsT} tp. D oku bilimi.\\ ilm -i env, {OsT} A y n zamanlarn ve evrelerini inceleyen bilim dal. || ilm-i esm, {OsT} A lla h n isimlerinin anlam ve aklamasn konu edinen bilim dal.|| ilm -i ezel, {OsT} 1. Ge mii bilme, okuma bilgisi. 2. Allah 'in ncesiz bilgi si. 3. nce bilimi.\\ ilm -i feriz, {OsT} huk. slam hukukuna gre mirasn blm konularn ele alan bilim dal. || ilm -i fetva, {OsT} huk. 1. Kur'an, hads ve icmadan yararlanarak gncel konularda yargda bulunabilm ek iin edinilen bilgiler. 2. Bu bilgilerin oluturduu bilim dal. || ilm -i fkh, {OsT} huk. 1. slam hukukunu belirleyen kurallarn tm. 2. Bu bilgilerin oluturduu bilim dal. || ilm-i gayb, {OsT} Gelecee ait baz olaylarn nceden bilinmesi iin yaplan almalar kapsayan bilim. || ilm-i haber, 1. Bildirm e bilgisi. 2. Hz. Muhamm e d in szlerini inceleyen ve bunlar aklayan bilim dal.|| ilm-i hl, {OsT} 1. Durum bilgisi. 2. -* ilmihl.|| ilm-i hat, {OsT} Yeryz ve toprakla ilgili nesneler araclyla fa l bakma ii ve bilgisi.\\ ilm-i hayvant, {OsT} zool. Hayvanlarn yetime, reme, slah gibi konular inceleyen bilim dal; zooloji. || ilm-i hendese, {OsT} Geometri.|| ilm-i hesb, {OsT} mat. Hesap bilgisi; aritmetik.\\ ilm -i heyet, {OsT} g k b. G k cisimlerinin, hareket, durum ve yapla rn inceleyen bilim dal; g k bilimi; astronomi. || ilm -i hikmet, {OsT} fe l. Felsefe konularn incele yen bilim; felsefe.\\ ilm -i hilf cedel, {OsT} Tar tma yeteneini gelitirm ek iin edinilen deneysel bilgi.|| ilm -i hisb, {OsT} mat. Aritmetik; saylar hesab.|| ilm -i hiyel, {OsT} Konusu m ekanik ve ma kine olan bilgi; mekanik.\\ ilm-i hukuk, {OsT} H u kuk bilgisi; hukuk konular ile ilgili bilim dal. || ilm-i itim (ictim), {OsT} sosy. Toplumsal olay lar inceleyerek birtakm sonular karan bilim dal; toplum bilimi; sosyoloji. \| ilm -i idare, {OsT} Ynetim bilgisi. || ilm -i iktisd, {OsT} eko. Servet ve retimin oluum ve ynetim ini konu alan bilim da l; ekonom i.|| ilm -i lh, {OsT} 1. Din bilimi; teolo ji. 2. fel. Allah 'in afetlerini savunan, en yksek iyi-

yu:n) {OsT} is. slam iyete gre gkyznn ve cennetin en yksele ve en kutsal tabakas, illop, [? illop] {az} sf. (Kii iin) byk bal. [DS] illii, [el-lg > il-l jill] {eAT} sf. M em leket halk; yer li halk; yurtta, illstrasyon, [Lat. illustrare (aydnlatmak) > Fr. illustration] is. 1. Resimlerle ssleme. 2. B ir kitapta yer alan, kitabn hacmini arttrmak ya da yazlar aklamak iin kitabn uygun yerlerine konulmu desen ya da gravrlerin genel ad. 3. Kitap veya derginin metni iinde yer alan desen veya gravr, illzyon, [Lat. illudere (alay etmek) > Fr. illusion] is. 1. El abukluu, hile ve gz yanlmas gibi durum lardan yararlanarak olmayacak bir eyi gerekmi gibi gsterme hneri; gz balama. 2. Duyular ve akl yanltarak meydana getirilen etki; yanlsama, illzyonist, [Fr. illusioniste] is. El abukluu ile seyircilere olmayan bir eyi oluyormu gibi gste ren sanat; gz bac, illzyonizn, [Fr. illusionisme] is. 1. zel olarak ha zrlanm aralarla gz yanlgsndan yararlanarak gsteri yapm a sanat; gz baclk. 2. El abukluu ile gz yanltma; gz boyama, ilm , [Ar. ilm jJ t] {OsT} is. -* ilim . ilm-el yakn, {OsT} K esin bilgi.|| ilm -i ahds, {OsT} Hz. Muham m ed ve ashabnn davran ve szleriyle ilgili gelenekleri konu edinen bilim dal. || ilm -i ahcr, {OsT} y e r b. Ta bilimi.\\ ilm-i ahlk, {OsT} Ahlak bilgisi.|| ilm-i ahvl-i cev, {OsT} Gk talarnn oluumunu inceleyen bilim dal. || ilm -i ahvl-i rh, {OsT} psikol. R uhsal olaylar inceleyen bilim dal; davran psikolojisi. || ilm -i akvam, {OsT} Kavimlerin, milletlerin, grenek, ruh, kltr vb. nitelik ve niceliklerini inceleyen bilim dal; etnoloji; budun bilimi. || ilm -i akvm- beer, {OsT} nsanln rk lara ayrln, rklar arasndaki fa rkllk ve benzer likleri, tarih ilikileri; nereden kp nerelere y a yldklarn inceleyen karlatrmal bilim dal; rk bilimi.\\ ilm-i alim-i cevviye, {OsT} Gk talarnn oluumunu inceleyen bilim dal. || ilm -i arz, ed. Nazm lleriyle ilgili bilgiler; vezin teknii.|| ilmi arz, {OsT} y e r b. Dnyann oluumu ve bugnk durumuyla ilgili btn olaylar inceleyen bilim da l; yer bilim i.|| ilm -i asr- atka, {OsT} Arkeoloji.\\ ilm-i azim, {OsT} Ruhlar davet ve yattrm a bilgisi.|| ilm -i btn, {OsT} Akl, m antk ve deney d nda sezgi yoluyla elde edilen bilgi. || ilm-i bedyi, {OsT} Gzellii bulma bilgi ve teknikleri; estetik; gzellik bilimi.\\ ilm -i beden, {OsT} nsan vcudunu inceleyen bilim dal. || ilm-i bedi, {OsT} ed. Gzel yazm a ve syleme teknii ve bilgisi.\\ ilmi bedih, {OsT} A kl ve dnce olmadan, sezgi y o luyla gerekleri anlama, renme bilimi.\\ ilm-i belagat, {OsT} ed. Gzel sz sylemeyi ve yazm ay edinme bilgisi.|| ilm-i beyn, {OsT} ed. Gzel sz

Illtl IMS SEl. 2 i5i


ligin oluabilmesi iin bunlarn gerekli olduuna inandan dnya gr ile ilgili tezler bilgisi.\\ ilm-i iml, {OsT} 1. dbl. D ilbilgisi kurallarna gre y a z ma bilgisi. 2. res. P erspektif bilgisi; teknik resim. |J ilm -i isnd, {OsT} Bir gr ilk defa ortaya atann aratrlmas ve ona atfedilmesi iin yaplan al m a.|| ilm -i itikak, {OsT} dbl. Kelimelerin kk ve treme yollarn aratran dilbilgisi dal; etimolo j i ,|| ilm-i kablettrih, {OsT} Tarih ncesi devirleri inceleyen bilim dal; prehistorya. || ilm -i kfiye, {OsT} ed. iirde uyak ve ritim salama bilgisi ve tebii.\\ ilm -i kal, {OsT} tasvf. M edresede reti len bilim. || ilm-i keff, {OsT} Avu izgilerine baka rak gem ii okuma, gelecei bilme esasna daya nan fa lclk bilgisi.\\ ilm -i kehnet, {OsT} Gelecek teki olaylar tahmin etme bilimi; falclk; ftrizm.\\ ilm -i kelm, {OsT} slam dininin kitab olan K u r a n in hkmlerini aklayan ve yorum layan bilim dal.|| ilm-i kelm ve akid, {OsT} slam di nini skolastik adan yorum layan bilginlerin ortaya koyduu din bilgiler; metafizik.:j| ilm -i khf, {OsT} Kafatas yaps ile akl ve zek arasnda ba kur maya ynelik aratrma.\\ ilm -i kraat, {OsT} K u r an in ilk defa ve yedi sta hafz tarafndan nasl okunduunu tespit eden ve bu ekilde okunmas gerektii yolundaki almalarn tm.\\ ilm -i kya fet, {OsT} Giyim kuam bilgisi.(| ilm -i kimya, {OsT} 1. Kim ya bilgisi. 2. Yapay olarak altn ve gm meydana getirm e bilgisi.\\ ilm -i kitb, {OsT} K u r an in aklama ve yorum una dair bilgiler. \\ ilm-i kitabet, {OsT} ed. 1. Sz ve yazy gzel ve etkili biimde dzenleme bilgisi; kompozisyon. 2. Bu teknii veren ders.|| ilm -i Iedn, {OsT} A lla h n sfatlarna ilikin bilgi.\\ ilm -i lgat, {OsT} dbl. Sz lk bilimi.\\ ilm -i mad, {OsT} 1. lm sonras y a aya ilikin olan bilgiler. 2. A lla h n isim ve nite liklerini aklamaya ynelik bilgiler.\\ ilm -i man, {OsT} dbl. Anlam bilim i.|| ilm-i ma, {OsT} H ayat bilgisi.\\ ilm-i m abadt-tabi, {OsT} fel. Doada var olanlardan daha stn olay ve lkler bulun duuna dair bilgilerin tm; metafizik.\\ ilm -i m adeniyt, {OsT} M adenlerin bulunmas, karlmas, ilenmesi gibi teknik bilgilerle fizik se l ve kimyasal zelliklerini ele alan bilim dal.|| ilm -i mahsin, {OsT} Estetik.|| ilm -i man, {OsT} ed. Gzel sz syleme bilgisi.\\ ilm -i m anev, {OsT} psikol. R uh sal ve zihinsel olgular konu edinen bilim dal. || ilm-i menhic, {OsT} B ir iin ynetilm esi ve ya p l mas ile ilgili bilgiler; yntem bilimi; m etodoloji. j ilm-i men ilki t, {OsT} Kronolojik ve astronomik zam anlar inceleyen bilim dal. || ilm -i m ene-i akvm, {OsT} Milletlerin, kavimlerin, dou ve kay naklar ile ilgili aratrma yapan bilim dal. |] ilm-i mery, {OsT} B ir iin en ince ayrntlarna kadar inmeyi reten bilim; ayrnt bilimi; detay bilgisi. || ilm-i m er-y muhrik, {OsT} M erceklerin yakc

LM

olanlarn inceleyen, bunlarn yapm ve kullanl mas ile ilgili bilgilerin tm.|| ilm -i mesaha, {O sT} mat. Alan hesab; yz lm bilgisi.\\ ilm -i nevcudt, {O sT} Doada var olan btn varlklar in celeyen bilim dal.\\ ilm -i muam ele, {O sT} M sl man in Allah ve dier kullara kar olan grevleri ni kapsayan bilgiler]] ilm-i musiki, {O sT} mz. Mziin btn konularn kapsayan bilim; m zik bilimi.\\ ilm -i mstehst, {O sT} Paleontoloji]] ilm-i nahv, {O sT} dbl. Dilbilgisi; gramer]\ ilm -i nebtt, {O sT} Bitkilerle ilgili konular ve olgular inceleyen bilim dal; botanik]] ilm -i ncm, {O sT} Yldzlarn oluum, hareket ve durumlarn incele yen bilim dal; yldzlar bilimi]] ilm-i pin, {O sT} Alna bakarak alnyazs ve karakteri belirlemeye alma. || ilm -i remil, {OsT} Ok, makas gibi baz nesneler ile fa la bakma ii]} ilm-i rivayet, {O sT} Geleneklerin doruluk derecesini aratran bilim kolu.|| ilm -i riyazet, {O sT} tasvf. Tasavvufu ele alp inceleyen bilim dal]} ilm -i rfa, {O sT} psikol. Ruh bilimi; psikoloji]] ilm-i rsum, {O sT} eko. Gmrk ve vergi konular ile ilgili bilgi. || ilm -i reym, {O sT} biy. Olumaya balam, dllenmi yum urta nn cenin hline gelinceye kadar geirdii evreleri inceleyen bilim dal; embriyoloji. || ilm -i sadet, {O sT} fel. Mutluluu en yce ama edinen dnya gr ile ilgili her trl iddia ve bilgiler]] ilm-i sarf, {O sT} dbl. ekim kurallarn, eklerini ve geli imini inceleyen dilbilgisi konusu]] ilm -i sarf ve nahv, {O sT} dbl. Dilbilgisinin ekim ve sz dizimini kapsayan blm.]] ilm-i savt, {O sT} Byk binala rn yaplmasnda, sesin her taraftan duvulabilmesini salayan bilgi ve tekniklerin tm; akustik; yank bilimi]] ilm -i secay, {O sT} psikol. Karakter incelemelerini konu alan bilim dal]} ilm -i servet, {O sT} eko. Siyasi iktisat bilgileri,|| ilm-i sihr, {O sT} insan ruhunda etkisi olan birtakm doal olaylarn akn durduracana inanlan by yapm ay renme ii; by bilimi]} ilm-i simy, {OsT} Harfler ve saylar kullanarak, lah szler ve esm aiilhiisnay anm ak suretiyle evrenin srlarn zmeyi amalayan bilgilenme.]] ilm-i sur, {OsT} eko. re tim bilgisi; retim verimi bilgisi]] ilm-i slk, {OsT} tasvf. Dnya heves ve arzularndan geerek din ve Allah yolunda ile doldurmann yollarn kazandran bilgilerin tm]] ilm -i er'it ve ah km, {OsT} slam hukukunun hkmlerini belirle yen ve bu hkmlerin kullanlma alan ve biimleri ni konu edinen bilim dal]] ilm-i erf, {OsT} M usi ki.|| ilm -i hd, {OsT} Gzlem ve deneye dayanan bilgi]} ilm-i tabakatl-arz, {OsT} yer b. Dnyann jeo lo jik katmanlarnn oluum, durum ve hareketle rini inceleyen bilim dal]] ilm-i tabi, {OsT} D oa daki olay ve olgulardan bahseden bilim; tabiat bil gisi; doa bilimi]] ilm-i trh, {OsT} Tarihsel olay ve olgular inceleyip yorum layan bilim dal; tarih

LM bilgisi. || ilm-i tasavvuf, {sT} tasvf. Tasavvuf ko nularn, bu tr dnce ve yaam a tarzn incele yen, yorum layan bilim dal. || ilm -i tasvr-i miyh, {OsT} co. Su tanm bilgisi; hidrograf.|j ilm-i tedbir-i menzil, {OsT} eko. Ev ynetim i ve ekonomisi bilgisi. || ilm-i tefsr, {OsT} 1. K ur'an sure ve ayet lerini aklama ve yorum lam a bilgisi. 2. Bu bilgile rin oluturduu bilim dal. || ilm-i telif, {OsT} miiz. M zik kompozisyonu teknii ve bilgisi.\\ ilm-i tencm, {OsT} Yldzlara bakarak gem i ve gelecek hakknda baz yarglara varma ii; yldz fa l; ast roloji^ ilm-i terbiye-i etfl, {OsT} psikol. ocukla rn eitimini konu alan bilim dal; eitim bilimi; pedagoji.\\ ilm-i terh, {OsT} K utsal kitaplarn h kmlerini aklama, yorum lam a ile ilgili bilgiler.\\ ilm-i tetkik-i hutt, {OsT} E ski yazlar okuyup renme bilimi.\\ ilm-i tevhd, {OsT} A lla h n var l ve birlii ile ilgili bilgi, yorum ve nakilleri top layan bilgiler.\\ ilm -i tevil, {OsT} K ur'an in y o rumlanmasna ilikin bilgileri ele alan metot bilgi si,|| ilm -i tevld, {OsT} Bahvanlk bilgisi.|| ilm-i tb, {OsT} tp. Tp bilimi; tedavi bilimi.\\ ilm-i tdsmt, {OsT} By bilgisi; tlsm bilgisi.\\ ilm-i vezif, {OsT} Grev bilgisi; deontoloji,|| ilm-i vch, {OsT} K u r n in trl trl okunularn a reten bilim.\\ ilm-i yakn, {OsT} 1. D oruluu hakknda hibir phe bulunmayan bilgi. 2. lah lemle ilgili bilgilerin tm. ilm a1 [Ar. ilm 111] (ilma:) {OsT} is. alma; hrszlk. , ilm a2, -a [Ar. ilm jJLI] (ilma;) {OsT} is. 1. (Ik iin) parlatma. 2. Bir eyi henz olmadan nce ia retle bildirme. ilm a3, [il-mek > il-me] {az} is. Hal dm; ilmik.
[DS]

IM IM C S M .

yapm ak, {az} B ir ii komularla birleerek ya p mak; imice yapm ak. [DS] ilmeci, [Yun. im itsea / e T me / me (yardm) + -ce > imece] {az} is. -* imece. [DS] ilme, -ci [il-mek > il-me] {az} is. 1. Dm. 2. Elbiseyi bollatrm ak iin konulan ek para. [DS] ilm eer1 [? ilmeer] {az} is. 1. Boyunduruktaki ka , yn ucuna taklan eri demir; engel. 2. engelli ine. [DS] ilm eer2, [? ilmeer] {az} sf. apraz. [DS] ilmeer3, [? ilmeer] {az} is. Kadnlarn ene altn dan geirip ban iki tarafna tutturduklar boncuk vb. eylerle ssl ip. [DS] ilm ek1 [l-mek / il-m ek dUL.I] dnl. f. [-er] 1. {eT} , Bal, asl, ilikili olmak; balanmak; ilitirilmek. [KPy.] [DLT] [Gabain] 2. {eT} Aslmak; yapmak; ilimek. [KPy.] [DLT] [Gabain] [L.V.Dmitrieva] 3. {eT} Dmek; inmek. [KB] 4. {eT} Batmak. [L.V. Dmitrieva] 5. {eT} Hcum etmek; basmak; saldr mak; birisinin zerine atlmak. [EUTS] 6 . Demek; dokunmak; temas etmek; isabet etmek. {eAT} {OsT} {az} (ayn) [DS] 7. {az} Gze taklmak; yle byle grlmek. [DS] 8 . {az} Birine satamak. [DS] 9. {eT} gl. f. Kurmak; balamak. [KB] 10. {az} iviye bir ey asmak. [DS] 11. {az} (Odun iin) ate almak. [DS] 12. {az} Elenmek. [DS] 13. {az} H afif bir dm atarak balamak; iki paray birbirine dikmek; ilmeklemek. [DS] 14. {az} r mek. [DS] 15. Hal dokuma iinde dmleri birbi rine balamak. 16. {eAT} Tesir etmek. 17. {eAT} Gemek. 18. {eAT} Tutulmak. 19. {az} ltifat et mek. [DS] S iler tutar yeri kalm amak, ok da nk, bozuk veya kt bir durumda bulunmak. ilm ek2, -i [il-mek ^iiil] is. 1. K olay zlebilen d m; ilmik. {eAT} {OsT} (ayn) 2. {az} nsan oya layacak, balayacak i. [DS] 3. {az} St, yourt zerinde m eydana gelen koyu tabaka. [DS] 4. {az} Frsat. [DS] ilmek3, -i [il-mek / il-mik] {az} is. Dme. [DS] ilmekleme, [il-mek-le-me] is. lmekle balam ak ii; ilmikleme. ilmeklemek, [il-mek-le-melc] {az} gl. f i [-r] [-l(i)yor] K olay zlr bir dm ile balamak; ilmik lemek. [DS] ilm eklenm ek, [ilmek-le-n-mek] {az} dnl. fi. [-ir] (St, yourt iin) zerinde koyu tabaka olumak. [DS] ilmekli, [il-mek (balamak) > ilmek-li] {az} is. K o lay zlebilen dm. [DS] ilm elem ek, [il-me-le-mek] {az} gl. fi -r ] [~l(i)-yor] lmiklemek. [DS] ilm elik, -i [il-me-lik] {az} is. H ah dokumakta kul lanlan erilmi, yumuak ve renkli 50in iplik. [DS] ilm en1 [Ar. ilmen U-U] ( i lmen) {OsT} is. 1. Bilim ,

ilmah, [Ar. ilmh ^ lil] (ilma:h) {OsT} is. 1. Bir eyi parldatma. 2. (Gzel bir kz, kadn iin) yzn gsterip hemen ekilme. ilmam, [Ar. ilmm ^Ul] (ilma.m) {OsT} is. 1. Kk bir gnah ileme. 2. Konma. 3. (ki ey iin) birbi rine yaklama. ilm e1 [il-me aaLI] is. 1. Hafife balam ak ii. 2. , {eATf {OsT} Teel. 3. reti dm. 4. {eAT} {az} Dm; ilmik. [DS] ilm e2, [il-mek (dokunmak) > il-me] {az} is. 1. Tarla srlrken sabana taklan ta, kaya vb. eyler. 2 . Zerdali, erik vb. meyvelerin dikeni; diken. 3. Do kunma; deme. 4. Yrtma; paralama. [DS] ilm e3, [il-me ?] {az} is. Suyun buzlamaya balam durumu. [DS] ilm ece1, [il-mece] {az} is. Kzamk hastal. [DS] ilmece2, [Yun. imitsea / eT. me / me (yardm) + ce > imece] {az} is. -* imece. [DS] S ilmece

OTflllMSM 2153
bakmndan; bilimce. 2. Bilimsel yolla. 3. Bilimsel olarak. ilm en2, [? ilmen / ilmer] {az} sf. Cam gibi dz ve parlak yzeyli. [DS] ilm en', [? ilmen] {az} is. 1. Ba ve tarlalardaki al; brtlen. 2. Bir tr dikenli aa. [DS] ilm er, [? ilmer / ilmen] {az} sf. -* ilmen2. [DS] ilm em ek, [il-me--mek] {az} dnl. fi [-ir] Dola mak; karmak. [DS] ilm eyh, [il-mek] {az} is. K olay zlebilir biimde balanan dm. [DS] lm, [Ar. ilm > ilmi ilm ihal, -li [Ar. ilm-i hl (ilmi:) {OsT} sf. Bilimle |Jp] (ilmiha:l) {OsT} ilgili olan; bilime dayanan; bilimsel, is. slam dininin gnlk hayatta ok kullanlan ve herkese bilinmesi gerekli belli bal kurallarn reten kitap, ilm ik ', -i [il-m(e)k > il-mik] is. 1. K olay zlebi lecek biimde balanm dm; ereti dm; ilmek. 2. dnz. Halatn bir ucunu, halatn bedeni zerinde bir kere dolatrarak yaplan dm. 3. El rgs ilerinde yatay ileyen, i veya t ile bir sonrakine balanan ip kvrmlar. 4. {az} Ebeg meci. [DS] 5. {az} Topraktan yeni kan ekin fili zi. [DS] 6. {az} Lif. [DS] S ilm ik ilm ik, {az} Para para; lime lime. [DS] ilm ik , -i [Far. inbk => imbik] {az} is. Glya yaplan kazan. [DS] ilm iklem e, [il-m(e)k-le-me > il-mik-le-me] is. Kolay zlebilir biim de balam ak ii. ilm iklem ek, [il-m(e)k-le-mek > il-mik-le-mek] gl. fi. [~r] [-l(i)-yor] Kolay zlebilir bir dm ile ba lamak; ereti olarak balamak, ilm iklenm e, [il-m(e)k-le-n-me > il-mik-le-n-me] is. lmik ile tutturulm ak ii. ilm iklenm ek, [il-m(e)k-le-n-mek > il-mik-le-n-mek] edil. fi. [-ir] K olay zlebilir bir dm ile ba lanmak; ilmikle tutturulmak, ilm ikli, [il-m(e)k-li > il-mik-li] sf. 1. Kolay zlr biimde balanm; ilmii bulunan. 2. Belirtilen sayda ilmii veya dm bulunan, ilm iksiz, [il-m(e)k-siz > il-mik-siz] sf. 1. Kolay zlmesi iin ilmik biiminde balanmam olan. 2. lmii bulunmayan, ilm iyat, [Ar. ilm iyyt o L Jlp ] (ilmiya:t) {OsT} is. fel. Bilginin yntemini, tem elini, snrlarn ve gveni lirliini inceleyen felsefi gr; bilgi nazariyesi; epistemoloji. ilmiye, [Ar. ilmiyye v-L^] {OsT} is. 1. Din ileriyle uraan hocalar snf. 2. m paratorluk dneminde fkh ve eriatla uraan kendilerine gre birtakm rtbe ve dereceleri bulunan bilginler. 3. Din ileriy le uraanlarn meslei. S ilm iye salnam esi, {OsT}

LT M eihat makamnn kurulu ve tarihini, bu makama gemi kimselerin hayat hikyelerini anlatan yllk. ilm h a b e r, [Ar. ilm haber j y j ^-Lp] (i'lmhaber) {OsT} is. 1. B ir kimsenin, adresini, meden duru munu ve kim lik bilgilerini gsteren resm belge; hl kd. 2. Bir eyin teslim alndm bildirir belge; alnd kd. . L. O. [ng. international L abour Organization] ks. Uluslar aras alma rgt, ilr k , [ild-r-k] {eT} is. zerlik tohumu, (Peganum harmala). [DLT] . L. S, [ng. instrum ent Landing System] ks. 1. Aletli ini sistemi. 2. Sivil havaclkta, kt gr artlan ile karlaldnda radyo-elektrik sistem le rinden yararlanlarak yaplan ini iin kullanlan ifade. ilsak, [Ar. luk > ilk oU JI] (ilsa:k) {OsT} is. Y a ptrma; bititirme; kavuturma. S ilsa k etm ek, {OsT} Bititirmek. ilsirem ek, [el-si-re-mek] (ilsire. mek) {eT} gsz. fi. [r] Y ersiz olmak; memleketsiz olmak; ilsiz olmak; [Gabain] ilsiretm ek, [el-si-re-t-mek / il-si-re-t-mek] gl. fi. [r] Yerinden mahrum etmek; devletsiz brakmak; devletsiz komak. [ETY] [Tekin] [Gabain] ilta r, [Yun. ltari ] {az} is. p. [DS] ilte, [il-mek (ilitirmek) > il-te] {az} is. Sebep; neden; ilgi [DS] ilteber, [el+teb-er] {eT} is. Hkmdara bal yksek devlet mem uru rtbesi; genel vali. [EUTS] [Tekin] iltem ek, [it-ele-mek / ilt-e-mek] {az} gl. f i [-r] [l(i)-yor] tmek; kakmak. [DS] ilter, [il+der-mek > ilter ?] {az} sf. Vatanm koru yan. [DS] ilteri, [il (devlet) + ter-mek > il+ter-i] {eT} sf. B oy lar derleyen, toplayan; kabileleri derleyen; devlet kuran. [ETY] iltgi, [ilt-mek > ilt-g-i] {eT} is. Ulatran; eriti ren. [KB] ilti', [el-ti / il-ti] {az} is. 1. Elti. 2. Bacanak. 3. K u ma. [DS] ilti2, [eT. yel-mek > *yel-ti > il-ti] {az} sf. (Kii iin) ok gezen. [DS] iltiab, [Ar. iltib l^UJI] (iltia.b) /OsT} is. Oyun oy nama. iltiak, [Ar. iltik ilUJI] (iltia:k) {OsT} is. Rengi de ime; rengi bozulma; solma, iltibas, [Ar. lebs > iltibas ^ L J I] (iltiba:s) {OsT} is. 1. Birbirine ok benzeyen iki eyin karmas; and rma. 2. ed. Anlam belirsizlii. S iltibasa yol am ak, Karkla sebep olmak. iltibasl, [iltibas-l] sf. Kark; birbiriyle kartrlm olan.

LT iltica, -a i [Ar. iltica5 (iltica:) {OsT} is. 1. G

I M H I C E M . 21S4 iltih ab - lisn- m izm a, tp. K k dil iltihab.\\ iltih b - n u h -i evk, tp. Omurilik iltihab. iltih ab i, [Ar. iltihb! (iltiha:bi:) {OsT} sf. 1. l tihapla ilgili; yangsal. 2. ltihab olan; yangl; ilti hapl. iltih a f1, [Ar. iltihb j l f J I ] (iltiha:f) {OsT} is. Yanma; alevlenme; parlama. iltihaf2, [Ar. lihf > iltihf yorgan vb.ne brnme, iltihak, [Ar. iltihk (iltiha.k) {OsT} is. 1. Ka tlma; karma; birleme. 2. Bir toplulua, bir gruba sonradan girme; katlma. S iltih a k etm ek, K atl mak; karmak; eklenmek. iltih ak i, [Ar. iltihk (iltiha.ki:, k kaln sy lenir) {OsT} sf. 1. Katlma, birleme ile ilgili. 2. Katlmal; birlemeli. 3. Katlma biiminde olan. 0 iltih a k szlem e, Taraflarn eit katlm ve tart ma sonucu deil de taraflardan birinin hazrlayp dier tarafn sadece buna katlma veya katlmama eklinde irade beyan ile kurulmu szleme; katl mal szleme. iltih am , [Ar. lahm > iltihm (iltiha:m) {OsT} is. 1. A k yarann iyilemesi ve aznn kapanma s. 2. (Sava, dv iin) iddetlenme, iltih ap , -b [Ar. leheb (alev) > iltihb (iltiha:p) {OsT} is. 1. Vcudun herhangi bir yerinde, mikrop kapmas dolaysyla mikroplara kar koy mak iin oraya fazla kan hcumundan meydana gelen ikinlik, kzarklk ve arl, akntl durum; yang. 2. Alevlenm e; tutuma; parlama, iltih ap la n m a , [iltihap-la-n-ma] is. ltihap olumas durumu; yanglanma, iltih a p la n m ak , [iltihap-la-n-mak] dnl. f. [-ir] Bir organ veya dokuda iltihap meydana gelmek; yang lanmak. iltih ap h , [iltihap-l] sf. 1. ltihab olan; yangl. 2. l tihap meydana getiren; iltihap eklinde beliren; yangl. iltihapsz, [iltihap-sz] sf. 1. ltihab olmayan; yang sz. 2. ltihap meydana getirmeyen; yangsz. iltihas, [Ar. iltihs oU^JI] (iltiha:s) {OsT} is. Alk ve susuzluk yznden bitkin soluma. iltih at, [Ar. iltiht (iltiha:b) {OsT} is. fkelenme. iltik a 1 -a [Ar. iltik j-UJI] (iltika:) {OsT} is. Y , znn rengi deime; benzi atma. iltik a2, - a i [Ar. lik > iltika5 (iltika:) {OsT/ is. Rastlant sonucu buluma, karlama. 0 iltik-y b a h re y n , {OsT} D icle ve F rat'n birleme yeri.\\ iltik-y em vc, {OsT} Dalgalarn kavumas. || (iltiha:t) {OsT} is. Kzma; (iltiha:f) is. araf,

venilir bir yere snma; snma. 2. Gvenme; da yanma. S iltica etm ek, Snmak; dayanmak.\\ ilti ca h akk, ounlukla bir ceza kovuturma dolay syla yabanc bir lkeye snm a y a da yabanc l kedeyken geri verilmemeyi isteme hakk; snma hakk. ilticac, [Ar. ilticc (iltica:c) {OsT} is. 1. (Ses iin) karma. 2. Snma; iltica, ilticagh, [Ar. iltica + Far. -gh IffUJI] {OsT} is. Snlacak yer veya kimse; barnak, iltifaf, [Ar. iltifaf (iltifa:J) {OsT} is. 1. Bir eye brnme; sarnma; rtnme. 2. (iek iin) brm brm katmerleme, iltifat, [Ar. left (yan bakma) > iltifat o liJ I] (iltifa:t) {OsT} is. 1. Yzn dndrerek bakma. 2. Birine kar gler yz gsterme; hatr sorma; gnl alma; ho davranma; ilgilenme. 3. lgi gsterme; rabet etme; rabet. 4. ed. Bir konu anlatlrken beklen medik bir anda, sz arm yaratlarak konu ile yakn ilgisi bulunan birine veya bir eye getirme. S iltifat etm ek, 1. Gzel sz ve gler yzle gnl almak; ilgilenmek; sayg gstermek; hrm et gs termek. 2. D ikkat etmek; itina gstermek. 3. B e enmek; rabet etmek. 4. vc szler sylemek; methetmek. iltifa tk r, [Ar. iltifat + Far. -kr jISjUJI] (iltifa.tk.r) {OsT} sf. 1. ltifat eden; nazik huylu. 2. ltifat dolu, iltifa tk ra n e , [Ar. iltifat + Far. -krne IjISjUJI] (iltifa:tk:ra:ne) {OsT} z f Hatr sorup gnl alarak; iltifat ederek, iltifatl, [iltifat-l] sf. Gler yz gsteren; gnl alan, iltifatn am e, [Ar. iltifat + Far. nme .ubiUJI] (iltifa:tna:me) {OsT} is. Bir byn vg dolu ve gzel szler ieren mektubu; iltifat mektubu, iltifatp erv er, [Ar. iltifat + Far. -perver (iltifa'.tperver) {OsT} s f Bakalarnn hatrn sorarak gnl alm ay seven; iltifat. iltih a 1 - a i [Ar. iltih , (iltiha:) {OsT} is. Bir (iltiha:) {OsT} eyle oynayarak vakit geirme; elenme. iltih a 2, -a i [Ar. lihye > iltih1 is. Sakal brakma; sakallanma, iltih ab , [Ar. leheb > iltihb -* iltihap. 5 1 il t i h a b - a v er, {OsT} tp. Kr bar sak yangs.\\ iltihb- belum , {OsT} tp. Yutak ilti hab]] iltihb- ecfn, tp. Cildin iltihaplanmas.|| iltih b - han ere, {OsT} Grtlak iltihab]\ iltih b - k a sa b t r-rie, {OsT} tp. Akcierdeki bronlarn iltihab)] iltihb- kebed, {OsT} tp. Karacier ilti hab,|| iltihb- kilye, {OsT} tp. Bbrek iltihab.\\

IM

I M

2155

LT

iltik-y sakineyn, {OsT} dbl. Yan yana gelen iki nsiiz birletirme. iltikam, [Ar. lukm a > iltikm j>lJI] (iltika:m) (OsT) is. Lokma etme; yutma, iltikat, [Ar. lukat > iltikt .UUslI] (iltika:t) {OsT) is. 1. Yere dm ve dalm nesneleri toplama, dev irme. 2. Devirilme; toplanma. 3. eitli kitaplar dan yararlanarak bir konuda bilgi toplama. 4. huk. Terk edilmi ve atlm bir ocuu almak, bakp yetitirmek. iltilmek, [ilt-mek / elt-mek > lt-il-mek edil.f. [-tir] Gtrlmek. iitim a1 -a [Ar. lem 'a > iltirn' fU d l] (iltijna:) , {OsT) is. Ik sama; parlama; parldama; ldama. S iltim-y kevkib, {OsT} Yldzlarn parldam a s. iltima2, [Ar. iltimc UJI] (iitima:) {OsT} is. 1. Renk deitirme. 2. Solma; sararma, iltimaat, [Ar. iltim 't o U L J I] (iltima:a:t) {OsT) is. Parldamalar. iltimah, [Ar. lemh > iltimh ^ U JI] (iltima:h) {OsT} is. arm bir hlde bakma, iltiman, [Ar. iltimm Udi] (iltima.m) {OsT) is. B i rini ziyaret etme, iltimas, [Ar. lems > iltimas ^.Usil] (iltima:s) {OsT} is. 1. Tutma; tutunma. 2. Birini haksz yere, yasa ve kurallara aykr ekilde kayrma; arkalama. 3. m e caz. Birine herhangi bir konuda ayrcalk ve nce lik tanma.. S iltimas etmek, Korum ak; kayrm ak.|| iltimas gemek, Korumak, kayrmak.\\ iltims-gerde, {OsT} ltimas edilen; kayrlan.|| iltims-nme, {OsT) -* iltimasname.|| iltimas olmak, Kayrcs bulunmak. iltimas, [iltimas-] sf. ltimas yapan; koruyan; ka yran; koruyucu; kayrc; arka, iltimaslk, - [iltimas--lk] is. ltimas olm a du rumu; kayrclk, iltimasl, [iltimas-l] sf. 1. Kendisine iltimas edilen (kimse); kayrlan. 2. ( iin) iltimasla yaplan; kayrmal. iltimasname, [Ar. iltimas + Far. nme] (iltima:sna:me) {OsT) is. Birinin kayrlmas iin yazlm rica mektubu, iltin, [il-tin] {eT} zf. nde. [Gabain] iltinmek, [ilt-in-mek] {eT) edil, fi [-r] Sevk edil mek; gtrlmek; iletilmek. [EUTS] iltisak, [Ar. luk > iltil JUaslI] (iltisa.k) {OsT) is. 1. A ralarnda hibir boluk kalm ayacak ekilde iki eyin bitimesi; birleme; kaynama; kavuma. 2. tp. ki organn hastalk sebebiyle birbirine kay namas. 3. sf. dbl. (Dil iin) kelime ekimleri ve {eAT}

tretm eler yaplrken kelime kk deimeyen, eitli dil ilevleri kkn bana veya sonuna getiri len; bitiken. B iltisak hatt, {OsT) D emiryollarn da raylar birletiren ksm.\\ iltisk- efcn, {OsT} tp. H astalk yznden gz kapaklarnn birbirine bitimesi.\\ iltisk- hadeka, {OsT} tp. Geici bir iltihap yzndn gz bebeinin saydam tabaka ile birlemesi,|| iltisk- em , {OsTj tp. H astalktan dolay barsaklarn birbirine bitimesi.\\ iltisk- esb, {OsT} tp. Hastalk yznden parm aklarn birbirine bitimesi.|| iltisk- mafsal- naks, {OsT} tp. K sm eklem katlamas.\\ iltisak noktas, {OsT} D emiryollarnda raylarn birleme noktas; kavak. ittisaki, [Ar. iltik (iltisa.ki:) {OsT} sf. 1. Birleme ve yapma ile ilgili olan. 2. Bitiken ol m a durumu, f? itisak diller, {OsT) dbl. Kelime ekimleri ve tretmeler yaplrken kelime kk de imeyen, eitli dil ilevleri kkn bana veya sonuna getirilen ekle yrtlen dil; bitiken dil; bitiimli dil. iltisam, [Ar. iltism jlJI] (iltisa.m) {OsT} is. 1. rt me. 2. rtnme. S iltism- nisvn, Kadnlarn rtnmesi. iltinek, [ilt-mek > ilt-i-mek] {eT) ite, fi [-r] 1. M nakaa etmek; itimek; kavga etmek. [Gabain] [EUTS] 2. dnl. fi. Sevk edilmek. [EUTS] 3. Yak lamak. [EUTS] iltitam, [Ar. iltitm j-lkJI] (iltita:m) {OsT) is. D alga lanma. iltiva, -a i [Ar. liva > iltiva5 *l_}sJI] (iltiva:) {OsT) is. 1. Sarlma; dolama; karklk. 2. Kvrm kvrm olma. 3. Dnemeli, dolambal yol. 4. V cudun belden yukarsnn iki bklm olmas. 5. co. N eh rin dolana dolana akmas; menderes. 6. co. M eyil li arazi. 7. fiz. Burulma; kvrlma; burkulma, fi1 iltiv-y em , {OsT) tp. Barsan kendi zerine spiral olarak kvrlmas.^ iltiv-y rahm, {OsT} tp. Doum srasnda rahmin biiklmesi.\\ iltiv-y eryn, {OsT) tp. Atardamarlarn bklp birbi rine dolamas. iltiya, -a [Ar. iltiy' _WJ'] (iltiya:) {OsT) is. he yecanlanmas; duygu cokunluu, iltiyah, [Ar. iltiyh ^LsJI] (iltiya:h) {OsT) is. 1. Su sama. 2. Vcudun gneten yanmas. 3. imek akmas. 4. Yldz parldamas, iltiyak, [Ar. iltiyk jLslI] (iltiya:k) {OsT) is. Samimi dost olma; dostluk; samimiyet, iltiyam , [Ar. iltiym fM O (iltiya:m) {OsT) is. (Y ara iin) kapanma; iyileme, B iltiym bulm ak, (Yara iin) kapanmak; iyilemek,|| iltiym-n-pezr, tp.

LT Onulmaz yara.\\ iltiyam-pezr, tp. yi olabilir y a ra; onulur yara. iltizak, [Ar. iltizk JljJI] (iltiza:k) {OsT} is. Bulama; yapma. S iltizk- esb, tp. Parmaklarn y a pmas. iltizam, [Ar. lzm > iltizm (iltiza.n)

H I M C E SZLK.

ilk, [eT. le-m ek (pay etmek) > l-k] {az} is. Et sucuu. [DS] ilvan, [Ar. levn => ilvan] {az} is. 1. Ss. 2. Gste ri; alm; kibir. [DS] ilvanl, [ilvan-l] {az} sf. Gsterili; ssl. [DS] ilvinan, [Ar. levn > ilvinn oL^JI] (ilvina.n) {OsT} is. Renklenme, ilye, [Ar. ilye **11] {OsT} is. K; sar; but. ilyetn, [Ar. ilyetn OLJI] (ilyeta;n) {OsT} is. 1. But lar. 2. Sa ve sol butlar, ilyeteyn, [Ar. ilyeteyn butlar. ilyevi, [Ar. ilyev ilgili; kla ilgili, ilzak, [Ar. ilz k jy i] (ilza;k) {OsT} is. 1. Yaptrma. 2. Yaptrlma, ilzam, [Ar. lzm > ilzm fljJI] (ilza:m) {OsT} is. 1. B ir tartmada kuvvetli delil gstererek karsnda kini cevap veremez duruma getirme; susturma. 2. Devlet gelirlerinden birini kiraya verme; iltizam ettirme. S ilzm etm ek, {OsT} D elil gstererek susturmak; susturm ak.|| ilzm ve iltizm, {OsT} iftlik vb. yerlerin gelirlerinden bir ksmn alp verme. ilzamiyat, [Ar. ilzmiyyt
c j L o1j)I] _

{OsT}

is. 1. Kendisi iin gerekli sayma; gerekli bulma. 2. B ir taraf tutma; kayrma; tercih etme. 3. Devlet gelirlerinden birisinin toplanmas iini yklenme. 4. Kesenek. 5. ed. iirde kafiyenin kaytl olmas; mukayyet kafiye yapma. 6. huk. Belirli vergi, resim ve harlar toplama yetkisini de veren bir devlet grevinin, belirli bir oran veya bedel karlnda isteklilere devredilmesi usul. 7. tar. mparatorluk dneminde devlet gelirlerinin belirli sreler iin mltezim ad verilen arac kiilere kiralanmas. 0 iltizama vermek, iftlik vb. yerleri kiraya ver mek.|| iltizam etm ek, 1. Kayrmak. 2. Gerekli gr mek. 3. Kesenee almak. || iltizm- m -l-y elzem, {OsT} Bouna alma; bo yere gayret.|| iltizm-l skt, {OsT} Susmay gerekli bulma. iltizamat, [Ar. iltizmt oU UJl] (iltiza.m a.t) {OsT} is. mparatorluk dneminde devlet gelirlerinin ilti zam usulne balanmas, iltizamc, [iltizam-c] is. Belirli bir bedel karlnda devlet gelirlerinden birinin toplanmas iini zerine alan kimse; mltezim; keseneki. iltizamen, [Ar. iltizmen UljsJI] (iltiza: men) zf. ltizam yoluyla; kiraya vererek, iltizam i, [Ar. iltizm / iltizmiyye LjljsJI / (iltiza. mi:) {OsT} sf. 1. ltizamla ilgili. 2. steyerek, bile bile yaplan. S iltizm! muamele, {OsT} huk. Alacaklnn, borlu olan kiinin m al varl zerin de herhangi bir hak iddia edemedii, ancak bor lunun alacaklnn direktifi dorultusunda hareket ettii hukuk ilem; borlandrn ilem. || iltizm sga, {OsT} stek kipi. iltizaz, [Ar. lezzet > iltizz Lezzet bulma, iltmek, [l-mek / il-et-mek / ilt-mek kiUjl] f. 1. lerletmek. [IKPy.] 2. Gtrmek; iletmek; naklet mek; sevk etmek; alp gtrmek; ulatrmak; kla vuzluk etmek; rehberlik etmek: {eATf (ayn). [EUTS] [ETY] [Tekin] [KPy.] 3. Ulatrmak. [KB] 4. Yaka lamak; hcum etmek. [Gabain] ilttei, [ilt-mek > ilt-te-i] {eT} sf. Sevk edici; beki; elik eden; yannda koulu olan. [EUTS] ilt, [ilt-] {eT} zf. Oraya. [EUTS] [Gabain] iltrm ek, [il-tr-mek] {eT} gl. f. [~iir] 1. letmek; gndermek; gtrmek. [EUTS] 2. litirtmek; astrtmak. [DLT] -ilu, [eT. ---l > --lu / -i-lu] {eAT} yap e. -* -lu. (iltiza:z) {OsT} is.

{OsT} is. (Sa ve sol) iki (ilyevi;) {OsT} is. Sar ile

{OsT}

(ilza:miya;t)

{OsT} is. B ir tartm ada karsndakini susturmak iin sylenen delilli szler. -im 1 [men > ben > -m / -im / -um / -m] ek. e. -* , m. -im 2, [-m / -im / -um / -m] {eAT} yap. e. -* -m. im 1, [em] {eT} is. Em; ila. [EUTS] [Gabain] im2, [eT. im
/ jI]

is. 1. {eAT} Anlaml iaret veya

iz. 2. Bir anlam olan davran. 3. Belirti; alamet. 4. {eT} {eAT} O rduda babuun askerler arama silah veya ku adlarndan birini belge olarak koyduu kelimeler; parola. [DLT] 5. as. Eskiden savata as kerlerin kulland parola. 6. dbl. Gsterge. S im bilimi, dbl. iletiim amacyla kullanlan her trl gsterge sisteminin yapsn, ileyiini inceleyen bilim dal; gsterge bilimi; semiyoloji; semiyotik.\\ im etmek, {az} Belirtmek. [DS]|| imi bir, {eAT} Aralarnda gizli anlama bulunan kimseler. || mi bir etm ek, {eAT} Birlikte hareket etmeyi gizlice kararlatrmak; az birlii etmek. || im i bir olmak, {az} Ayn dncede, ayn kam da olmak. [DS]|| imi dimi bilmek, {az} B ir eyin en ince ayrnts na kadar bilmek. [DS]|| im i timi olm amak, Kendi sine ait herhangi bir iz ve belirti olmamak; kay bolmak. imJ, [m jh {eAT} is. donu; don.

1 .2 1 5 7

MA

im a, -a i [Ar. a 'm > i'm U-tl] (i-ma:) {OsTj is. 1. K r etme. 2. K r edilme. im a1 -ai [Ar. m 1 s Ut] (i:ma:) {OsTj is. 1. aret; , im. 2. Aka belirtilmeyen, dolayl olarak anlatlan ey; antrma. 3. Bir eyi dorudan deil de dolay l veya st rtl ekilde anlatma; antrma; ih sas; iaretleme. S ima etm ek, D orudan deil de dolayl olarak arlatmak; antrmak; st rtl anlatmak; ihsas etmek. im a2, -ai [Ar. im 1 ?ll] (ima;) (OsT) is. Cariyeler. im a3, [eAT. ime (da keisi)] {az} is. 1. Byk ve atall geyik boynuzu. 2. O valarda yaan byk geyik. [DS] S ima durmak, {az} Ayaklar hava da tepesi st durmak. [DS] i mad, [Ar. im d > i'm d jU*I] (i-ma;d) {OsT} is. Direk dileme. inad, [Ar. amud > im d j U ] (ima:d) {OsT} is. D i rek; stun; dikme. S im dd-din, {OsT} Dinin direi, imaen, [Ar. m en * Ul] (ima: 'en) {OsT} zf. m a ederelc; antrarak; ihsas ederek; sezdirerek, imaj, [Fr. image] is. 1. Bir kimse veya topluluun bakalar zerinde yaratmak istedii etki ya da b rakm ak istedii iz. 2. Zihinde tasarlanan ve gerek lemesi istenen ey; hayal; hlya; imge. 3. psikol. Duyu organlarnn dtan alglad bir nesnenin bilince yansyan benzeri; grnt; hayal; imge. 4. p sik o l Duyularla herhangi bir uyaran alnmakszn bilinte beliren ey; hayal; imge. S imaj vermek, H erhangi bir izlenim brakmak.\\ imaj yaratmak, Kendisi hakknda evrede belli bir izlenim veya grnt oluturmak. im ajinasyon, [Lat. imaginari (zihinde canlandrmak) > Fr. imagination] is. Hayal gc, imak, [Ar. i'm k (i-ma:k) {OsT} is. 1. Bir e yin derinliine varma. 2. Derinletirme. S1 imk- b ir, Kuyunun derinletirilmesi. imal, -li [Ar. amel (i) > i'm l JU ^l] (i-ma:l) {OsT} is. -* imal. imal, -li [Ar. amel (i) > iml JU ^I] (i:ma:l) is. 1. Yapma; retme. 2. Yaplma; edilme; retilme. 3. Bir ham maddeyi ileyerek mal retme; ileyerek yapma. 4. Yapm. 5. Kullanma. 6. M eydana getir me. 7. huk. Fkh usulne gre, ihmal etmeyip sze bir anlam verme. S im al etmek, Ham maddeyi ileyerek bir m al retmek; yapm ak; ilemek; karmak,,|| i ml-gh, {OsTj malathane.\\ iml-i fkr, {OsTj B ir konuyu en ince ayrntlarna kadar iyice dnmek. im alat1, [Ar. im l>imlto'}!Uj;l] (i-ma:l:t) {OsTj is. im alat1.

im alat1 [Ar. imal > imalat o ^ U tl] (i:ma:l:t) {OsT} , is. 1. Herhangi bir ham maddeyi ileyerek meydana getirilen eyler; yapm ileri. 2. mal etme; retim. S1 im alat yapmak, Ham maddeyi ileyerek m al retmek. im alat2, [Ar. m e y l> imlat o^U l] (ima:l:t

You might also like