You are on page 1of 57

GUY DE MAUPASSANT JULES AMCAM (Seme ykler) IINDEKILER Otel 11 Oyuk 27 Jules Amcam 35 Dn 45 Korsika'dan Bir yks 54 Moiron

n 60 Sicim 69 Deli 78 Baba Belhomme'daki Hayvan Tyler rpertici 97 Kk Asker 105 Sauvage Nine 114 Bir Ana Baba katili 123 Kk Bir Dram 131 Bayan Inci 138

87

Hmanizma ruhunu anlama ve duymada ilk aama, insan varlnn en somut anlatm olan sanat yaptlarnn benimsenmesidir. Sanat dallar iinde edebiyat, bu anlatmn dnce eleri en zengin olandr. Bunun iindir ki bir ulusun, dier uluslarn edebiyatlarn kendi dilinde, daha dorusu kendi dncesinde yinelemesi; zek ve anlama gcn o yaptlar orannda artrmas, canlandrmas ve yeniden yaratmas demektir. te eviri etkinliini, biz, bu bakmdan nemli ve uygarlk davamz iin etkili saymaktayz. Zeksnn her yzn bu trl yaptlarn her trlsne dndrebilmi uluslarda dncenin en silinmez arac olan yaz ve onun mimarisi demek olan edebiyatn, btn kitlenin ruhuna kadar ileyen ve sinen bir etkisi vardr. Bu etkinin birey ve toplum zerinde ayn olmas, zamanda ve meknda btn snrlar delip aacak bir salamlk ve yaygnl gsterir. Hangi ulusun kitapl bu ynde zenginse o ulus, uygarlk dnyasnda daha yksek bir dnce dzeyinde demektir. Bu bakmdan eviri etkinliini sistemli ve dikkatli bir biimde ynetmek, onun genilemesine, ilerlemesine hizmet etmektir. Bu yolda bilgi ve emeklerini esirgemeyen Trk aydnlarna kran duyuyorum. Onlarn abalaryla be yl iinde, hi deilse, devlet eliyle yz ciltlik, zel giriimlerin abas ve yine devletin yardmyla, onun drt be kat byk olmak zere zengin bir eviri kitaplmz olacaktr. zellikle Trk dilinin bu emeklerden elde edecei byk yarar dnp de imdiden eviri etkinliine yakn ilgi ve sevgi duymamak, hibir Trk okurunun elinde deildir. 23 Haziran 1941. Milli Eitim Bakan Hasan li Ycel SUNU Cumhuriyet'le balayan Trk Aydnlanma Devrimi'nde, dnya klasiklerinin Hasan li Ycel nclnde dilimize evrilmesinin, kukusuz nemli pay vardr. Cumhuriyet gazetesi olarak, Cumhuriyetimizin 75. ylnda, bu etkinlii yineleyerek, Trk okuruna bir "Aydnlanma Kitapl'' kazandrmak istedik. Bu erevede, 1940'l yllardan balayarak Milli Eitim Bakanl'nca yaynlanan dnya klasiklerini okurlarmza sunmaya baladk. Byk ilgi gren bu etkinlii Milli Eitim Bakanl'nca yaynlanmam -ancak Aydnlanma Devrimi yarda kalmasayd yaynlanacana kesinlikle inandmz- dnya klasiklerini de katarak srdryoruz. Cumhuriyet OTEL

Yukar Alpler'de buzullarn eteinde, dalarn beyaz tepelerini kesen o plak ve kayalk boazlarda yaplm btn ahap oteller gibi Schwarenbach Oteli de, Gemmi Geidi'ni boylayan yolculara barnaklk eder. Buras, Jean Hauser ailesinin bakm altnda alt ay aktr. Sonra karlar ylp da boaz doldurmaya ve Loeche'e inme olanan rtadan kaldrmaya balar balamaz kadnlar, baba ve oul oradan ayrlrlar; yal klavuz Gaspard Hari ile ona arkada olacak baka bir klavuzu ve iri da kpei Sam' yapya beki brakrlar. ki adamla hayvan bu kar hapisanesinde, beyaz ve sonsuz Balmhorn eiminden baka bir ey grmeden, uuk ve parltl tepelerle evrili, drt yanlarnda ykselen, kk yapy kucaklayan, skan ve ezen, atya ylan, pencerelere eriip kapya duvar eken karlara gml, ta ilkyaza dek otururlar. O gn de Hauser ailesi, kn yaklamas ve inite tehlike belirmesi zerine, Loeche'e dnyordu. Giysilerle arlklarn yklendii katr, oulun ynetiminde, nden gitti. Sonra anne Jeanne Hauser'le kz Louison drdnc bir katra binerek yola dzldler. Baba, aileyi iniin bana kadar geirecek olan iki bekiyle birlikte arkadan geliyordu. nce, otelin nnde genileyen byk talk ukurun dibinde, sular artk buz tutmu gl dndler. Sonra her yann karl tepelerin bast araf gibi temiz boaz boyladlar. Bir gne saana bu buzlu, beyaz ve prl prl le dyor, orasn souk ve kreltici bir alevle tututuruyordu. Ne bu da denizinde bir yaam izi, ne bu sonsuz yalnzlkta bir kprdama vard. Burann derin sessizliini hibir grlt bozmuyordu. Gen klavuz Ulrich Kunsi, iri yapl ve uzun bacakl bir svireli, iki kadn tayan katra yetimek zere, yava yava Hauser babayla yal Gaspard Hari'yi geride brakt. Gen kz onun geliine bakyor, zntl bir gzle adeta onu aryordu. Bu, uzun zaman buzlar arasnda kal yznden st beyaz yanaklar ve solgun salar renklerini yitirmie benzeyen sarn bir kyl kzcazd. Klavuz onun bindii hayvana ulanca elini terkiye koydu ve yryn arlatrd. Hauser ana, en ince ayrntsna kadar btn klk tlerini sayp dkerek onunla konumaya balad. Yal Hari Schwarenbach Oteli'nde imdiye dek kar altnda on drt k geirmise de delikanl ilk kez kalacakt. Ulrich Kunsi, anlar grnmemekle birlikte dinliyor ve boyuna gen kza bakyordu. Arada bir de: "Peki, Madam Hauser" diye yant veriyordu. Fakat akl baka yerde gibiydi ve durgun yz hi deimiyordu. Uzayp donmu suyu, koyan dibinde dmdz yaylan Daube Gl'ne geldiler. Sada Daubenhorn, Wildstrubel'in eteindeki Loemmern Buzulu'nun kocaman buzultalarnn yannda, dimdik ykselen kara kayalar gsteriyordu. Loeche'e doru iniin balad Gemmi Geidi'ne yaklarken birdenbire Valais Alpleri'nin usuz bucaksz ufkunu grdler. Derin ve geni Rhone Koya, onlar bu dalardan ayryordu. Uzakta irili ufakl, ezilmi veya sivrilmi, gnein altnda prl prl, bir beyaz tepeler dnyas vard: ki boynuzuyla Mischabel... Oturakl ktlesiyle Wissehorn, battal Brunnegghorn... O insan yiyici, yksek ve korkun Cervin piramidi ve Dent-Blanche, o devanas klkl yosma... Sonra ayaklarnn altnda, eni boyu belirsiz bir ukurun iinde, ba dndrc bir uurumun dibinde Loeche'i setiler. Evleri, yukarda Gemmi ile bitip kapanan, aada da Rhone'a alan bu kocaman oyua yuvarlanm kum tanelerine benziyordu. Katr, dimdik da, ta eteindeki hemen hemen grnmez kyceize kadar, bir d dnyas yaanr gibi, dne dolaa, kvrla bkle inen keiyolunun kysnda durdu. Kadnlar kara atladlar. ki yal adam da yetimilerdi. Hauser baba: - Eh, Hoa kaln dostlar, dedi; gelecek yl buluuruz; Tanr g versin. Hari baba da yineledi: - Gelecek yl buluuruz. Kucaklatlar. Madam Hauser, sra kendisine gelince yanaklarn uzatt. Gen kz da yle yapt. Nbet Ulrich Kunsi'ye geldii vakit o, Louse'in kulana: "Sakn yukardakileri

unutmayn." diye fslad. Kz o kadar hafif, bir "hayr"la yant verdi ki delikanl bunu kulaktan deil, iten duydu. Jean Hauser yine: "Hadi Hoa kaln, dedi; Tanr salk versin." Sonra kadnlarn nne geerek inmeye balad. de yolun ilk dnemecinde arabuk gzden yittiler. ki adam Schwarenbach Oteli'ne doru yzgeri ettiler. Ar ar, yanyana, konumadan yryorlard. O i de bitmiti. Drt be ay kar karya, yapayalnz yaayacaklard. Gaspard Hari geen k nasl geirdiini anlatmaya balad. Michel Canol ile birlikte kalmt. O adamcaz imdi oralarda bir k daha geiremeyecek kadar yalyd. nk uzun yalnzlk srasnda insana bir hal olabilirdi. Pek yle sklmamlard. Her ey daha ilk gnden ii gze almaktayd. Nasl olsa baz elenceler, oyunlar, vakit geirecek birok ey bulunuyordu. Ulrich Kunsi, gzleri yerde, akl Gemmi'nin dolambal yollarndan kye doru inenlerde, onu dinliyordu. Birdenbire oteli, klm, da gibi kar ynnn dibinde ancak seilebilecek kadar kalm grdler. Kapy anca Sam, kvrck tyl iri kpek, evrelerinde sramaya balad. Yal Gaspard: - Haydi bakalm, oul, dedi; artk kadnlar yok. Akam yemeini bizim hazrlamamz gerek. Sen patatesleri aykla. Her ikisi de ayakl aa iskemlelere oturarak orbay kaklamaya giritiler. Ertesi gnn sabah, Ulrich Kunsi'ye uzun geldi. Delikanl, pencereden yapnn karsndaki kl daa bakarken yal Hari cgara iiyor ve ocaa tkryordu. Ulrich leden sonra dar kt. Bir gn nceki yolu yeniden yryerek, yerde, iki kadn gtren katrn trnak izlerini arad. Sonra Gemmi Geidi'ne gelince uurumun kysna yzkoyun yatt, Loeche'e bakt. Ky talk kuyusunun iinde henz kara boulmamt. Kar, ok yakna gelmise de evreyi koruyan am ormanlar onu baya durdurmutu. Alack evler, yukardan, bir ayra dizilmi talar gibi grnyordu. Kk Hauser imdi orada, u klrenkli evlerden birindeydi. Acaba hangisinde? Ulrich Kunsi onlar birbirinden ayrdedemeyecek kadar uzakta bulunuyordu. Henz elindeyken aa inmek ne iyi olacakt! Fakat gne kocaman Wildstrubel Tepesi'nin arkasnda yitmiti. Delikanl geriye dnd. Baba Hari cgara iiyordu. Arkadann geldiini grnce ona kt oynamay nerdi. Masann iki yanna, kar karya oturdular. Uzun sre iskambil oynadlar. Sonra yemek yeyip yattlar. Gelen gnler ilkinin ayn oldu. Hava ak ve souk; yeniden kar yok. Yal Gaspard le sonlarn bu donmu tepelerde uraya buraya uan kartallar ve az raslanr kular kollamakla geiriyor, Ulrich de ky seyretmek iin boyuna Gemmi Geidi'ne yollanyordu. Sonra kt, domino oynuyorlar, zar atyorlar, oyunlarna heyecan katmak iin de ufak eyler kazanp yitiriyorlard. Bir sabah Hari, daha nce davranp kalkan arkadan ard. Beyaz kpkten kml kml bir bulut, derin ve arlksz, zerlerine ses karmadan dklyor, yava yava onlar kpkten, kaln ve sar bir iltenin altnda brakyordu. Bu, drt gn, drt gece srd. On iki saatlik bir dondan sonra buzul talarnn granitinden daha sert bir duruma giren bu buz tozunun zerine kmak iin bir geit oymak, basamaklar yapmak, kapnn ve pencerelerin nlerini amak gerekti. O zaman hi dar kp dolaamadan hapiste gibi yaadlar. leri arasnda blmler, dzenle yapyorlard. Ulrich Kunsi temizlemeyi, ykamay, temizlikle ilgili her eyi zerine almt. Gaspard Hari yemek piirir ve atee bakarken odun kran da Ulrich'ti. Her gn birbirinin ayn olan ilerine uzun kt veya zar partileri ara verirdi. Her ikisi de yumuak huylu olduklar iin hi kavga etmezlerdi. Hatta sabrszlklar, titizlikleri de yoktu. Birbirlerine hi ac sz sylememilerdi. Bu da ba klamasna yetecek kadar dayanma gleri vard. Vakit vakit yal Gaspard tfeini alr, da keisi bulmaya giderdi. Bazan vururdu da. O zaman Schwarenbach Oteli'nde bayram olur ve taze et leni ekilirdi. Bir sabah yine bylece gitti. Dardaki termometre sfrn altnda on sekizi gsteriyordu.

Gne henz domam olduu iin avc Wildstrubel yaknlarnda av bulacan umuyordu. Ulrich yalnz kalnca saat ona kadar yatt. Uykuyu severdi. Fakat hep erkenci ve alkan olan yal klavuzun karsnda kendini bu sevgiye brakmaya hi cesaret edememiti. Sam'la ar ar yemek yedi. O da gecesini gndzn atein karsnda uyumakla geiriyordu. Sonra iinde bir zgnlk, hatta bir yalnzlk korkusu buldu ve kk salm bir alkanla kar olduu gibi gndelik iskambil oyunlarna kar da bir gereksinim kabarkl duydu. Bunun zerine saat drtte dnecek olan arkadan beklemeye kt. Kar, ukurlar doldurarak, iki gl silerek, kayalar pamua sararak derin koya batan baa dzletirmiti. Artk kocaman tepelerin arasnda kocaman, bembeyaz, przsz, gz kamatrc ve donmu bir tekneden baka bir ey yoktu. haftadr Ulrich uurumun, kyn grld kysna gitmemiti. Wildstrubel'e kan yamalara trmanmazdan nce oraya uramak istedi. Loeche de kar altndayd. Evler, bu souk mantonun iine gmlm, hi seilmez olmutu. Sonra saa dnerek Loemmern Buzulu'na doruldu. Ucu demirli deneini ta gibi sert kara kakarak byk dal admlaryla ilerliyordu. Keskin gzyle de uzakta, bu snrsz rt zerinde kk, kara ve kmldar noktay aryordu. Buzulun kysna varnca, yal adamn gerekten bu yolu tutmu olup olmadn dnerek durdu. Sonra daha hzl ve daha kaygl admlarla buzul talar boyunca yrmeye balad. Gne alalyordu. Karlar pembeleiyor, onlarn billurlam yznde kuru ve dondurucu bir yel vakit vakit canlanp esiyordu. Ulrich uzun, yksek ve titrek bir haykrmayla arkadan ard. Ses, dalarn uyuduu gmt durgunluu iinde utu; uzaklarda, kpkten, derin ve kmltsz dalgalarn zerinde; bir ku lnn deniz dalgalarnda komas gibi, kotu; sonra dnd. Ona hibir yant gelmedi. Delikanl yine yrmeye balad. Gne aada, gkteki yansmalarn hl pembeletirdii tepelerin arkasnda batmt. Koyan derinlikleri artk kararyordu. Ulrich birdenbire korktu. Ona bu dalarn sessizlii, souu, yalnzl ve k ll kendi iine giriyor, kann durdurup dondurmak, uzuvlarn kaskat etmek, kendisini katlma, buz kesilmie evirmek istiyor gibi geldi. O zaman koarak oturduu yere doru kamaya balad. Yal adam, kendisi yokken dnmtr diye dnyordu. Olaslkla, baka bir yol tutmu ve imdi, ayaklarnn dibinde vurulmu bir da keisiyle, atein karsna gemiti. Biraz sonra oteli grd. Oradan hi duman kmyordu. Ulrich daha hzl kotu, kapy at. Sam kendisini sevinle karlad. Fakat Gaspard Hari gelmemiti. Kunsi, arm, sanki arkada bir keye saklanm da onu imdi bulacakm gibi, olduu yerde dnp duruyordu. Sonra atei yakt ve hep yal adamn kageleceini umarak orbay piirdi. Arada srada daha grnmyor mu diye kp bakyordu. Gece, dalarn uuk gecesi, solgun gece, ufkun kysnda hemen tepelerin arkasna dmeye hazr, sar ve ince bir ayn aydnlatt esmerimsi gece, ortala kmt. Sonra, delikanl yine ieriye giriyor, oturuyor, baa gelebilecek kazalar dnerek ellerini ve ayaklarn styordu. Gaspard bir bacan krm, bir ukura yuvarlanm, yanl bir adm atarak ayak kemiinin burkulmasna neden olmu olabilirdi. Herhalde imdi karlara serilmi, tutulmu, souktan kaskat kesilmi, bitmi, belki de yardm ara ara, gecenin sessizlii iinde boaznn btn gcyle haykra haykra yatyordu. Fakat nerede? Dalar o kadar geni, o kadar yaln, evre de, zellikle bu mevsim boyunca, o kadar tehlikeliydi ki bir adam bu sonsuzluun iinde bulmak iin on veya yirmi klavuz olmak ve yirmi gn her yne gitmek gerekirdi. Bununla birlikte Ulrich Kunsi, eer Gaspard Hari saat bire kadar dnmezse Sam'la birlikte kmaya karar verdi. Hazrln da yapt. Bir antaya iki gnlk yiyecek koydu.. elik kancalarn ald.. beline uzun, ince ve

salam bir ip sard.. ucu demirli deneini ve buzda basamak oymaya yarayan baltay gzden geirdi. Sonra bekledi. Ate ocakta yanyor, iri kpek alevin aydnlnda horulduyordu. Saat, ses veren aatan kutusu iinde dzenli tiktaklarn, bir yrek gibi vurmaktayd. Ulrich, kula uzak grltlerde, hafif rzgr aty ve duvarlar syrdka rpererek, bekliyordu. Saat gece yarsn ald. Delikanl titredi. Sonra iinde rknt ve kesiklik duyduu iin, yola kmadan kaynar bir kahve imek zere, atee su koydu. Saat biri vurunca kalkt, Sam' uyandrd, kapy at ve Wildstrubel'e doru yola kt. Tam be saat kancalaryla kayalara trmanarak, buzlar yontarak, boyuna ilerleyerek ve bazan ok dik bir yokuun dibinde kalan kpei ipinin ucunda yedee alarak ykseldi. Yal Gaspard'n ok kez gelip da keisi arad tepelerden birine vardnda saat, aa yukar altyd. Orada gnein domasn bekledi. Bann zerinde gn rengi atyordu. Anszn, nereden fkrd bilinmez, acayip bir k evresinde yz fersaha kadar yaylan sonsuz uuk tepeler denizini birdenbire aydnlatt, Sanki bu aydnlk, karn kendisinden kp boluu kaplyordu. Yava yava uzaktaki tepelerin en yksekleri, et rengi kadar ak bir pembelie brnd. Sonra Berne Alpleri'nin, bu hantal devlerin arkasndan krmz gne grnd. Ulrich Kunsi yeniden yola dzld. Tpk bir avc gibi iki bklm, izleri gzleyerek, kpee: "Ara tosunum, ara!" diyerek yryordu. Artk gzyle ukurlar yoklayarak, bazan da t duyulmaz genilikte arabuk snen uzun bir haykrla seslenerek dadan iniyordu. Karlk alamaynca kulan yere yaptrarak dinliyordu. Bir ses duyar gibi oluyor, komaya balyor, yine baryor, sonra hibir ey iitmiyor ve bitkin, umutsuz, oturuyordu. leye doru yemek yedi ve kendisi kadar yorulan Sam'a da yedirdi. Arkasndan yine aratrmalarna koyuldu. Akam olurken, krda elli kilometre alm, hl yryordu. Evine dnemeyecek kadar uzakta ve daha ileriye srklenemiyecek kadar yorgun, karlarn iinde bir delik at ve birlikte getirdii bir rtye brnp, kpeiyle oraya sokuldu. nsan ve hayvan, birbirlerinin kucanda, birbirlerini starak, ama gene iliklerine kadar donarak yattlar. Ulrich kafas hayaletlerle dolu, her yan ayr ayr atarak, gzn kapayamad. Dorulduu vakit gne hemen hemen douyordu. Bacaklar demir gibi kaskat, ruhu skntdan kendisini bartacak kadar daralm.. yrei, bir grlt duyar gibi olur olmaz onu heyecandan drecek kadar arpntlyd. Anszn, bu sszlk iinde kendisinin de souktan donacan dnd ve bu lm korkusu, istencini kamlayarak onu gayrete getirdi. imdi de kalka otele doru iniyor, peinden ve uzaktan da, aya stnde topallayan Sam geliyordu. Schwarenbach'a ancak leden sonra drde doru vardlar. Ev botu. Delikanl atei yakt, yemek yedi ve uyudu. Artk bir ey dnemeyecek kadar duygusuzlamt. Yenilmez bir uyku gereksinmesiyle uzun zaman uyudu. Fakat anszn bir ses, bir haykrma, bir ad: "Ulrich!".. derin uyuukluunu sarsalad ve onu dorulttu. D m grmt? Bu, kaygl ruhlarn dlerine giren acayip arlardan biri miydi? Hayr; o bunu, kulana giren ve ta sinirli parmaklarnn ucuna kadar etinin iinde kalan bu titrek haykr, hl duyuyordu. Orada, evin yaknnda biri vard. Kapy at ve boaznn btn gcyle "Gaspard sen misin?" diye uludu. Yant veren olmad. Ne bir ses, ne bir mrlt, ne bir inilti. Hi, hibir ey. Geceydi. Kar, solgundu. Rzgr, talar paralayan ve bu ssz dalarda canl bir ey brakmayan buzlu rzgr, esmeye balamt. ln ateli rzgrndan daha kurutucu ve daha ldrc soluklarda ikide bir ayaklanyordu. Ulrich yeniden haykrd: "Gaspard... Gaspard! Gaspard!" Sonra bekledi. Dada her yan dilsiz kald. O vakit byk bir korku, onu kemiklerine kadar sarst. Bir srayta otele girdi, kapy kapad ve srgleri srd. Sonra, arkadann can verirken kendisini arm olduundan emin, titreyerek, bir sandalyenin stne dt.

nsan nasl yaadndan yahut ekmek yediinden eminse, o da bundan yle emindi. Yal Gaspard Hari bir yanda, bir delikte, beyazlklar yeralt karanlklarndan daha uursuz olan o derin tertemiz yarlarn birinde iki gn gece can ekimiti. Evet, iki gn gece can ekimi ve arkadan dne dne demin lmt. Ruhu da zgr kalr kalmaz, Ulrich'in uyuduu otele doru umu, l ruhlarnn canllara yanat o bilinmez ve korkun zellikle onu armt. Bu sessiz ruh, uyuyan adamn bitkin ruhuna haykrmt; ona son kez hoa kal demi yahut da gerektii kadar aramam olan insana sitemlerini, belki de ilenmelerini yadrmt. Ulrich onu orada, pek yaknda, duvarn arkasnda, henz kapad kapnn ardnda duyuyordu. O, kanatlaryla aydnlk bir pencereye dokunan bir gece kuu gibi dolayordu. Ne yapacan bilmeyen delikanl, korkudan uluyacak gibiydi. Kamak istiyor, kmaya cesaret edemiyordu. Buna imdi cesaret edemedii gibi, bundan byle de cesaret edemeyecekti. nk hayalet, yal klavuzun ls, bir mezarln okunmu topranda yerini bulmadka gece gndz orada, otelin evresinde kalacakt. Gndz oldu, Kunsi de gnein prl prl dnyle biraz gven duydu. Yemeini hazrlad, kpeine bulama yapt, sonra kar stnde yatan yal adam dnerek, yrei ezin dolu, bir sandalyede kprdamadan oturdu. Daha sonra, dalara gece ker kmez, onu yeni korkular sard. Artk bir mumun aleviyle ancak aydnlanan karanlk mutfakta yryor, dinleyerek, bir gece nceki korkun haykrma krn zntl sessizliini yine yrtacak m diye kulak vererek, byk admlarla bir batan bir baa yryordu. Zavall adam kendini yalnz, hi kimsenin bana gelmemi biimde yapayalnz buluyordu. Bu sonsuz kar lnde yalnz, insanlarn oturduu yerin iki bin metre stnde.. insan evlerinin stnde, kmldayan, grlt eden, rpnan yaamn stnde yalnz, donmu havada yalnzd. lgnca bir kamak.. nereye, nasl olursa olsun kamak.. uuruma atlarak Loeche'e inmek istei onu didikliyordu. Fakat kapy amaya cesareti yoktu. tekinin, lnn, dalarda yalnz kalmamak iin, yolunu keseceinden emindi. Gece yarsna doru, dolamaktan yorgun, acdan ve korkudan bitkin, bir sandalye zerinde szd. nk tekinsiz bir yerden rklr gibi yatandan rkyordu. Anszn bir nceki gecenin keskin haykr kulaklarnda n n tt. Ses yle yrtcyd ki Ulrich hortla itmek iin kollarn uzatt ve sandalyesiyle birlikte srtst yere dt. Grltyle uyanan Sam, korkmu kpeklerin uluduu gibi ulumaya balad. Tehlikenin nereden geldiini arayarak drt dnyordu. Kapnn yanna gelince iddetle soluyup puflayarak, homurdanarak, tyleri diken diken, kuyruu dikilmi, alt aral koklad. Kunsi, lgn gibi, ayaa kalkmt. Sandalyesini bir ayandan tutarak: "Girme, girme" diye bard; "girme, yoksa seni gebertirim." Kpek de, bu gzdayla kzm, sahibinin sesinin meydan okuduu grnmez dmana kar kt kt havlyordu. Yava yava Sam yatt ve gelip yine ocan yanna uzand. Fakat kukulu duruyordu. Ba yukarda, gzleri parl parld ve dilerinin arasndan homurdanyordu. Beri yandan Ulrich de kendine geldi. Fakat korkudan akln karacan duyumsayarak gidip bfeden bir ie rak ald; stste birok kadeh iti. Dnceleri dumanlanyordu. Cesareti artyor, damarlarn bir ate dalgas kaplyordu. Ertesi gn hibir ey yemedi; yalnzca iki iti. Arkasndan birok gn de krktk sarho yaad. Aklna Gaspard Hari gelir gelmez imeye balyordu, ta ba dnp yere yklncaya dek iiyordu... Orada da yzkoyun, l gibi, eli aya kesilmi, aln yerde, horlayarak kalyordu. Fakat ykc ve ldrtc suyu bir kez sindirdi mi hep ayn "Ulrich" l, kafasn delen bir kurun gibi onu uyandryordu. O vakit hl sallanarak, dmemek iin ellerini uzatarak ve Sam' yardma ararak doruluyordu. Sahibi gibi karma benzeyen kpek de kapya atlyor, onu peneleriyle trmalyor, uzun ve beyaz dileriyle kemiriyordu. Beri yandan delikanl boynunu arkaya uzatm, ba havada, tpk bir kounun arkasndan souk su ier gibi, biraz sonra yeniden kafasn, belleini ve delice korkusunu uyutacak olan raky lkr lkr iiyordu. haftada iki diye nesi var nesi yoksa smrd. Fakat bu srekli sarholuun yalnzca uyuturduu korkusu, dindirilmesine olanak kalmaynca bir kat daha kudurarak ayakland. Artk bir aylk sarholukla kzm olan ve kesin yalnzln iinde boyuna

gelien deimez dnce, onu bir burgu gibi oyuyordu. Otelde, teki darda m diye dinlemek iin kulan kapya yaptrarak, duvarlarn arkasndan ona meydan okuyarak, kafese tklm bir hayvan gibi, dolayordu. Sonra da yorgunluktan tkenip uyuklar uyuklamaz sesi yine iitiyor, srayarak ayaa kalkyordu. Sonunda bir gece, canna tak etmi korkaklar gibi kapya atld; kendisini aran grmek ve enesini kstrmak iin kanad at. Souk bir esinti, hzla yzne arpt. Adam kemiklerine kadar dondu; Sam'n darya frladn fark etmeksizin kapy yine kapad ve srgleri srd. Sonra titreyerek atee odun att, snmak iin ocan karsna oturdu. Fakat anszn yrei oynad. Biri alayarak duvar trmalyordu. Kendinden geerek: "Defol!" diye haykrd. Uzun ve ackl bir yaknma ona yant verdi. O vakit korku, kafasnda akldan yana ne kalmsa hepsini gtrd. Saklanacak bir ke bulmak iin olduu yerde dnerek: "Defol!" diye yineliyordu. teki de hep alayarak ve duvarlara srnerek ev boyunca dolayordu. Ulrich yemek takmlar ve yiyecekle dolu, meeden bfeye kotu, onu insan gcnden stn bir gle kaldrarak, bir engel olsun diye, kapya kadar srkledi. Sonra eya olarak ne aldysa hepsini, ilteleri, ot minderleri, sandalyeleri birbirinin zerine yp, tpk dman evirdii zaman yapld gibi, pencereyi tkad. Fakat dardaki, imdi, ackl bir biimde derin derin inliyordu. Delikanl bunlara ayn iniltilerle karlk vermeye balad. erden ve dardan inlemeler kesilmeksizin gnler ve geceler geti. Biri boyuna evin evresinde dnyor, kaln duvar trnaklaryla, devirmek ister gibi, gl gl kazyordu. br ierden, eilmi, kulan taa yaptrm, onu btn devinimlerini kolluyor, btn armalarna korkun barlarla yant veriyordu. Bir akam Ulrich artk bir ey duymad. Yorgunluktan yle bitkin oturdu ki hemen uyuyuverdi. Hibir ans, hibir dncesi olmakszn uyand. Sanki bu tkeniklik uykusunda btn kafas boalmt. Karn at; yemek yedi. K bitmiti. Gemmi Geidi, yine geilebilir duruma geliyordu. Hauser ailesi, oteline dnmek iin yola koyuldu. Yokuun bana eriince kadnlar katrlarna bindiler ve biraz sonra yine buluacaklar iki adamdan sz ettiler. lerinden birinin daha birka gn nce, yol alr almaz, inip geirdikleri uzun ktan haber getirmemesine ayorlard. Sonunda hl tepesine kadar karla rtl otel grnd. Kap da, pencere de kapalyd. atdan biraz duman kyordu. Bu, Hauser Baba'ya gven verdi. Fakat yaklanca eiin zerinde, kartallar tarafndan paralanm bir hayvan iskeleti, yan st yatan bir byk iskelet grd. Bunu hep incelediler. Anne: "Sam olmal" dedi ve "Hey Gaspard!" diye seslendi. erden bir bar, hayvan sesi gibi keskin bir bar yant verdi. Hauser baba: "Hey Gaspard!" diye yineledi. lkinin ayn, yeni bir bar duyuldu. O vakit babayla iki oul, kii kapy amaya altlar. Kap dayand. Bo ahrdan uzun bir direk aldlar, btn hzlaryla toslattlar. Kap atrdayarak ykld, tahtalar para para frlad. Sonra byk bir grlt evi sarst. erde devrilen bfenin arkasnda, salar omuzlarna, sakal gsne dm, ayakta, gzleri prl prl, stnden lime lime kumalar sarkan bir adam grdler. Onu seemiyorlard. Fakat Louise Hauser; "Anne; bu, Ulrich." diye haykrd. Anne de onun, salar aarmasna karn, Ulrich olduunu tand. Adam, yanna gelinmesine, kendisine dokunulmasna ses karmad. Yalnzca sorulan eylere hi yant vermedi. Onu Loeche'e gtrmek gerekti. Orada hekimler delirmi olduunu sylediler. Arkadann bana ne geldiini kimse renemedi. Kk matmazel Hauser, o yaz, da souuna verilen bir i tkeniinden adeta lecek gibi oldu.

OYUK "Dayak ve yaralar lme neden olmakla..." te yorganc Bay Leopold Renard' ar ceza mahkemesine karan bellibal sulama buydu. Katilin evresinde lenin dul kars bayan Flameche, oymac Louis Ladureau ve kuruncu Jean Durdent, balca tanklar. Yanbanda da kendi kars, karalar giyinmi, bodur, irkin bir kadn; sanki kadn klna girmi bir dii maymun... Bakn Renard (Lopold) ackl olay nasl anlatt: "Tanrm! Bu yle bir ykm ki hem istencimin dnda oldu, hem de her bakmdan ilk kurban ben oldum. imdi anlatrken her ey kendiliinden anlalacak bay bakan, ben komularmn, hatta hani her zaman keyfi yerinde olmayan kapc kadnn tanklk ettikleri gibi on alt yldan beri ayn caddede yorganclkla uraan namuslu bir i adam, herkesin tand, sevdii, sayd, deer verdii bir kimseyim. almay severim, tutumlu olmay severim, namuslu insanlar ve masum elenceleri severim. Ne yazk ki beni yakan da bu oldu. Fakat ie istencim karmadndan kendi gzmden dm deilim. te be yldr, u grdnz karmla her pazar gnn gider, Poissy'de geiririz. Oltayla balk tutmay sevmemiz bir yana, bu bize hava da aldrr. Fakat bal da delicesine severiz ha! Bu dknl bana Melie kaltaban alad. Ama o bu ie benden daha tutkundur. Zaten bu olayda, imdi greceiniz gibi, btn ktlk ondan geliyor. Ben hem gl, hem de yumuak bir adammdr. ki metelik iin sorun karmam. Fakat o? Ah, o! yle hibir ey deil gibi grnr, ufak tefektir, elimsizdir ama bir sansardan daha zararldr. Artamlar olduunu da yadsmam. Hem de bir tccar iin nemli artamlar vardr. Fakat huyu? Hele ortalkta bundan bir sz edin, hatta demin benden yana tanklk eden kapc kadna sorun... Size syler de syler... Her gn yumuaklm bama kakar: 'te ben unu yapmazdm! te ben bunu yapmazdm!' Onu dinleseydim, bay bakan, ayda en aa kez yumruk yumrua vurumam gerekirdi." Bayan Renard sze kart: "Aman durma, syle; son glen iyi glecek." Adam tatllkla kadna dnd: "Ne kar?" dedi; "mahkemeye verilen sen olmadna gre sana kar konuabilirim." Sonra yine yzn bakana evirerek: "Srdryorum. te her cumartesi akam, ertesi sabah ortalk aarr aarmaz bala kmak zere Poissy'ye gidiyorduk. Bu, bizim iin, nasl derler, ikinci bir huy yerine geen bir alkanlkt. yl oluyor. Bir yer bulmutum! Ama ne yer! Glgede, hi deilse sekiz, belki de on ayak su; yahut, evet, ky toprann altnda ayrca delikleriyle bir oyuk; gerekten bir balk yuvas; bir balk cenneti. Bu oyuu, bay bakan, adeta kendimin sayabilirdim. nk orann Christophe Colomb'u bendim. Bunu yrede herkes biliyordu; kar kmadan, herkes, "A, oras Renard'n yeri." diyorlard ve oraya kimse gelmiyordu. Hatta, stne alnmasn, bakalarnn yerlerine konmakla n kazanan Bay Plumeau bile. Onun iin yerimden emin, oraya mal sahibi gibi dnyordum. Her cumartesi Poissy'e varr varmaz da karmla birlikte Dalila'ya biniyordum. - Dalila, kaymn addr; Fournaise'e yaptrdm kayk; hafif ve salam bir ey. - Evet, Dalila'ya bindiimizi sylyordum. Yem serpmeye kyorduk. Yem konusunda benim gibisi yoktur. Arkadalar bunu pekl bilirler. Ama siz ne yem kullandm soracaksnz. Yant veremem. Bu konu olay hi ilgilendirmez. Yant veremem. O benim gizim. Bunu bana soranlar iki yzden oktur. enemi atrmak iin kadehcikler mi, balk kzartmalar m, balk yahnileri mi ikram etmediler? Fakat balk gelecek diye bekliyedursunlar. Ya! Pusulam renmek iin arkam ok okadlar... Ama bunu karmdan baka bilen yok... O da benden ok syleyecek deil!... yle deil mi Melie?" Bakan szn kesti:

"Bir an nce konuya gelin!" Sank yeniden balad: "Geliyorum, geliyorum. te 8 Temmuz Cumartesi gn be yirmi be tireniyle Poissy'ye yollanp her cumartesi olduu gibi yemekten nce yem serpmeye ktk. Hava, ertesi gnn gzel olacan gsteriyordu. Melie'ye: "Yarn mis mi mis!" diyordum. O da: "yle grnyor," diye yant veriyordu. Bundan baka hibir ey konumadk. Sonra yemee dndk. Honuttum, susamtm. te her eye bu neden oldu, Bay Bakan. Melie'ye: 'Bak, Melie,' dedim; 'hava gzel, acaba bir ie pamuk takke isem mi?" Bu, hafif bir beyaz araptr. Ona byle bir ad takmtk; nk ok iilirse sizi uyutmaz ve pamuk takke yerine geer. Anlarsnz ya. O bana: 'Kafana koyduunu yaparsn ama yine hastalanrsn,' dedi; 'yarn da kalkamazsn.' Bu, itiraf ederim, doru, akllca, sezili bir yantt. Bununla birlikte kendimi tutamadm. iemi itim. te her ey bundan oldu. Sonunda uyuyamadm. Allah layn versin, o zm suyundan pamuk takke, ta gecenin ikisine kadar tepemde kald. Sonra, pat, uyudum. Hem de srafil srunu ttrse duymayacak gibi uyudum. Szn ksas, karm beni saat altda uyandrd. Yataktan atladm. arabuk ksa pantolonumu ve i gmleimi giydim. Yzme bir avu su, haydi Dalila'ya. Ama ok ge. Ben oyua vardm vakit onu kapmlard! Bu hi bama gelmemiti. Bay bakan, yldan beri hi! Bana malm gz gre gre alyorlarm gibi bir hal oldu. 'Vay canna! Vay canna!' diyordum. Bir yandan da karm dalma binmeye balad: 'Nasl, pamuk takkeni itin mi? Gr imdi sarho! Houna gitti mi koca hdk?' Hi tnmyordum, btn bunlar doruydu. Bununla birlikte artklardan yararlanmaya almak zere o yerin yannda kyya ktm. Belki de o adam bir ey tutamazd ve oradan giderdi! Bu, beyaz keten giysili, geni hasr apkal, ufak tefek birisiydi. Onun da kars vard. Arkasnda, i ileyen iman bir kadn. Bizim orann yannda yerletiimiz grnce bu kadn: 'Kyda baka yer mi yok sanki?' diye mrldand. Hrslanp duran benimki de: 'Yol yordam bilen insanlar bakalarnn yerine kmeden nce bir sorup soruturur,' yantn verdi. Hrgr istemediim iin kendisine: 'Sus Melie,' dedim; 'aldr etme. Hele grrz.' te byle, Dalila'y stlerin altna ekmi, kendimiz de inmi, Melie ile omuz omuza, tam teki iftin yanbanda balk tutuyorduk. Burada ayrntya girmeliyim, bay bakan. Be dakika oldu olmad, komunun oltas iki kez, kez dalakoydu. Sonra da hop, budum kadar bir balk kt. Belki de biraz daha kk, fakat hemen hemen o kadar! Yreim arpmaya balad. akaklarm ter bast. Melie de stelik: 'Nasl sarho, grdn m?' dedi. Bu aralk Poissy bakkal Bay Brau, bir kaya bal merakls, kaykla geti ve bana seslendi: 'Yerinizi mi almlar, bay Renard'. Kendisine: 'Evet, Bay Bru, dnyada yol yordam bilmeyen grgsz adamlar da var,' yantn verdim. Yandaki ketenli bcr iitmemi gibiydi. Kars da yle; o iman kars, o dana!" Bakan, szn ikinci kez kesti: "Dikkat edin! Dul Bayan Flameche'i aalyorsunuz." Renard zr diledi: "Balayn, balayn, heyecana kapldm. te, bir eyree varmadan ketenli bcr bir balk daha tuttu. Hemen arkasndan bir daha ve be dakika sonra bir daha. Artk benim gzlerim dolmutu. stelik Bayan Renard'n da iinden kaynadn duyumsuyordum. Bana boyuna laf yetitiriyordu: 'Ah, miskin! Grmyor musun? Balklarn alyor! Grmyor musun? Sen hibir ey tutamayacaksn! Kurbaa bile! Hi, hi, hibir ey! Bak, avularm yanyor 'Yalnzca bunu dnmekten!' Ben kendi kendime: 'leyi bekliyelim,' diyordum; 'bu otlak yemee gider, ben de yerimi ele geiririm'. nk ben, Bay Bakan, her pazar oralarda yemek yerim. Yiyeceimizi Dalila ile gtrrz.

Hah! te saat de leyi alyor! Fakat hainin gazeteye sarl bir pilici varm. Hem yerken bir balk daha tuttu! Biz de Melie ile arabuk bir iki lokma yedik. Adeta bir ey yemedik. Hi itahmz yoktu. Bunun zerine, sindirim iin gazetemi aldm. Her pazar yle su kysnda, glgede Gil Blas' okurum. Pazar, Colombine'in gndr. Bildiiniz, makaleler yazan Colombine'in. Bu Colombine'i tandm ileri srerek Bayan Renard' kzdrmay alkanlk edinmitim. Oysa asl yoktur. Kendisini tanmam, hatta grm bile deilim. Neyse, gzel yazar. Sonra bir kadn iin pek damdan dercesine eyler syler. Ben, holanrm. O tr yaz yazan ok kimse yoktur. te, karm kzdrmaya baladm. Fakat o, hl hrn, hemen kst. Onun iin sustum. Tam o srada buradaki tanklarmz Bay Ladureau ile Bay Durdent rman br yanndan geldiler. Birbirimizi gzle tanrz. Bcr yine balk tutmaya koyulmutu. yle tutuyordu ki ben tirtir titriyordum. Kars: 'Yer olaanstym; buraya her zaman gelebilirim, Dsir!' demeye balad. Srtmda bir me duydum. Bayan Renard habire yineliyordu: 'Sen adam deilsin, sen adam deilsin. Damarlarnda pili kan var.' Birdenbire kendisine: 'Bak,' dedim; 'kalkp gitmek daha iyi olacak; bir mnasebetsizlik yapacam'. O, burnuna bir kzgn demir koymu gibi boyuna zerime flyordu: 'Sen adam deilsin. te imdi de kayorsun. Kaleyi teslim ediyorsun! Bazaine, sen de!' (1) Bu szlerin iime ilediini duydum. Bununla birlikte kendimi kaptrmadm. Fakat teki bir sazan tuttu. Hi de ylesini grmemitim! Ama hi! Ve karm, sanki dnyormu gibi, yine yksek sesle sylenmeye balad. Isrganln buradan gryorsunuz. 'te alma balk buna derler,' diyordu; 'buray yemleyen biziz. Bari yem iin harcadmz para denseydi!' O vakit ketenli bcrn duba kars da yant vermeye kalkt: 'Bize mi kzyorsunuz, bayan?' 'Bakalarnn harcad paradan yararlanan balk hrszlarna kzyorum.' 'Balk hrszlar dediiniz biz miyiz?' Sonunda azlardan baklalar kt ve sra svglere geldi. Aman Tanrm, haspalar neler, ne oturakl eyler de biliyorlarm! yle baryorlard ki br kyda olan iki tanmz seslenip alay ettiler: 'Hey! susun biraz. Kocalarnza balk tutturmayacaksnz.' in dorusu, ketenli bcrle ben iki ktk gibi kprdamyorduk. Bir ey iitmiyormu gibi, burnumuz suda, yle duruyorduk. Oysa, canna yandm, neler iitmiyorduk: 'Siz bir yalancsnz. - Siz bir srtksnz. Siz bir llksnz. - Siz bir rfntsnz.' Daha neler de neler! Alimallah gemiciler bile bundan fazlasn bilmez. Birdenbire arkamda bir grlt duydum. Dndm. teki, iko kar, karmn zerine emsiyeyle yrmt. Pat! Pat! Melie iki tane yedi. Fakat Melie'nin kzmas korkuntur. Kznca da vurur. iman salarndan bir yakalad ve rak, rak, rak, tokatlar erik gibi yadrmaya balad. Ben onlar kendi hallerine brakrdm. Kadnlar birbiriyle, erkekler birbiriyle. Hi el kartrmamaldr. Fakat ketenli bcr ecinni gibi kalkt ve karmn zerine zplamak istedi. Ama yok, ama yok, ite bu olmad arkada! Bu turnay bir elimle tuttum. Ve gm, gm. Bir tane burnuna, bir tane de karnna. Adam kollarn kaldrd, bacan kaldrd ve srtst rman iine, tam oyuun ortasna dt. Eer hemen vakit bulsaydm onu kesinlikle kurtarrdm, Bay Bakan. Fakat olanlar azm gibi iko da stn gelmi, Melie'yi adamakll tartaklyordu. teki gargara edip dururken beride onun yardmna komamalydm, biliyorum. Fakat sudakinin boulacan hi dnmemitim. 'Adam sende! biraz serinler!' diyordum. Onun iin kadnlar ayrmaya seirttim. Yumruklar yedim, trmanlandm, dilendim. Ne katr eyler, Tanrm! zetle bu iki kancay birbirinden ayrncya kadar be, belki de on dakika geti. Dndm. Ortada bir ey yok. Su, gl gibi durgun. tekiler haykryor: 'Kurtarn onu,

kurtarn onu.' Bunu sylemek kolay, Ama ben yzme bilmem. Hele dalma, kesinlikle hi! Sonunda barajc ve kancalaryla br iki bay geldiler. Fakat bu kocaman bir eyrek saat srd. Onu oyuun dibinde, dediim gibi, sekiz ayak suyun altnda buldular. Ketenli bcrck oradayd! Ant ierim ki iler byle oldu. erefsizim, hi suum yok." Tanklar da bu yolda tanklk ettiklerinden sank akland. JULES AMCAM M. Achille Benouvelle'e Ak sal yal bir yoksul, bizden sadaka istedi. Arkadam Joseph ona be frank verdi. ardm. Bana: - Bu zavall, imdi sana da anlatrm ya, hi unutamadm bir olay yine aklma getirdi; dedi. Benim aslnda Le Havrel olan ailem, zengin deildi. Kendi yayla kavrulurdu. te o kadar. Babam alr, daireden ge dner ve ok bir ey kazanmazd. ki kzkardeim vard. Annem, iinde yaadmz darlktan ok sklr ve ok kez kocasna syleyecek ineli szler, sinsi ve st kapal sitemler bulurdu. O vakit zavall adam bana pek dokunan bir hal alrd. Ak elini, yoktan bir ter siliyormu gibi alnndan geirir ve hi yant vermezdi. Ben onun elinden bir sz gelmediine zldn anlardm. Her eyden ksrd. Karlk yaplmamak iin hibir arya gidilmezdi. Dkkn art ucuz yiyecek alnrd. Kzkardelerim giysilerini kendileri dikerler ve metresi otuz santimlik bir eridin fiyat zerinde uzun uzun ekiirlerdi. Her gnk yemeimiz i yal bir orbayla trl sr yahnileriydi. Szde bunlar hem salkl, hem de doyurucudur. Ama ben dorusu, baka eyleri yelerdim. Yitmi dmeler ve yrtlm pantalonlar iin beni pek kt paylarlard. Fakat her pazar giyinip kuanarak gezmeye giderdik. Babam, srtnda redingotu, banda silindir apkas, ellerinde eldivenleri, kolunu, bayram gemisi gibi sslenip pslenmi olan anneme verirdi. nceden hazrlanan kzkardelerim, yry iaretini beklerlerdi. Fakat son dakikada kesinlikle aile babasnn redingotunda unutulmu bir leke grlr, arabuk onu benzine batrlm bir bezle silmek gerekirdi. Annem miyop gzln takp lekelenmesin diye eldivenlerini kararak ie sarlrken babam, banda silindir apkas, gmlekle i bitsin diye beklerdi. Yola trenle klrd. Kz kardelerim kol kola, nden yrrlerdi. kisi de evlenme yandaydlar. Bu bahaneyle kentte grnm olurlard. Ben, sanda babam bulunan annemin soluna geerdim. Zavall annemle babamn bu pazar gezintilerindeki pohpohlu tavrlarn, yzlerinin askln, yrylerinin ciddiliini, hl anmsarm. Sanki son derece nemli bir i onlarn davranna balym gibi vcutlar dik, bacaklar gergin, sert admlarla ilerlerlerdi. Ve her pazar, uzak ve bilinmez lkelerden gelen byk gemilerin limana girdiini grnce babam, hi deitirmeden, hep ayn szleri sylerdi: - Ha, ister misiniz Jules unun iinde olsun da bizi artsn? Jules amcam, babamn kardei, nce umacs olduktan sonra, ailenin tek umuduna dnmt. ocukluumdan beri onun szn iitirdim. Onu dnmeye o kadar alkndm ki grsem hemen tanyacam sanyordum. Onun Amerika'ya gittii gne kadar yaamnn btn olaylarn, - bu dnemden hep alak sesle sz edilmi olmasna karn - biliyordum. O galiba kt yola sapm, yoksul ailelere gre sularn en byn ilemi, yani birka para yemiti. Zenginler iin elence peinde koan adam yalnzca budalalk etmektedir. O, glmsenerek sylendii gibi, hovardann biridir. Yoksullardaysa ana babay sermayeden yemek zorunda brakan bir oul kt kiidir, serseridir, haylazdr! Bu ayrdedi de, i ayn olmakla birlikte, yerindedir. nk davranlarn nemini ancak sonular belirtir.

zetle, Jules amca babamn gvendii miras, kendi payn son meteliine kadar yedikten baka, epeyce de azaltmt. Onu, o vakitler grenek olduu gibi, Le Havre'dan New-York'a giden bir tccar gemisine bindirerek Amerika'ya yolladlar. Bir kez oraya varnca Jules amcam bilmem ne satcs olarak yer tuttu ve hemen babama biraz para kazandn, kendisine kar yapt hakszl onarmak umudunda olduunu yazd. Bu mektup btn aileyi derin bir heyecana drd. Hani, nasl derler, iki para etmeyen Jules birdenbire namuslu bir adam, iyi yrekli bir ocuk, btn Davranchelar gibi doru, gerek bir Davranche oluverdi. Ayrca bir kaptan da bize onun byk bir dkkn kiraladn ve byk iler yaptn haber verdi. ki yl sonra ikinci bir mektup yle diyordu: "Sevgili Philippe, sana salm iin merak etmeyesin diye yazyorum. yiyim. lerim de iyidir. Yarn Gney Amerika'da uzun bir geziye kyorum. Herhalde, birok yl sana bir haber ulatramayacam. Eer yazmazsam merak etme. Zengin olur olur olmaz Le Havre'a dneceim. Bunun o kadar uzun srmeyeceini ve hep birlikte rahata yayacamz umarm..." Bu mektup ailenin ncili olmutu. Her vesileyle okunuyor, herkese gsteriliyordu. Gerekten Jules amca on yl bir haber yollamad. Fakat zaman getike babamn umudu byyordu. Annem de ok kez: - u iyi Jules gelince durumumuz deiecek, diyordu. ini bilen adam o! Ve her pazar, babam kocaman kara vapurlarn gkyzne dumandan ylanlar karta karta ufuktan gelilerine bakarak her zamanki tmcesini yinelerdi: - Ha, ister misiniz, Jules unun iinde olsun da bizi artsn? Ve adeta onun, bir mendil sallar ve "Hey! Philippe!" diye seslenirken grlmesi beklenirdi. Bu gvenilen dn zerine bin hlya kurulmutu. Amcamn parasyla Ingouville yaknlarnda kk bir yazlk ev bile alnacakt. Hatta babamn bu konuda baz pazarlklara girimemi olduunu hi de ileri sremem. Kz kardelerimin by o vakitler yirmi sekiz yandayd. teki de yirmi alt. Evlenemiyorlard ve bu herkese byk bir dert oluyordu. Sonunda kne bir istekli kt. Zengin olmamakla birlikte namuslu bir memur. Delikanlnn duraksamalarna son veren ve onu karara vardran eyin, Jules amcann bir akam kendisine gsterilen mektubu olduuna hep inanmmdr. stek hemen kabul edildi ve evlenmeden sonra btn ailenin Jersey'e kk bir gezi yapmas kararlat. Jersey, geziye kmak sevdasnda olan yoksul insanlar iin aranp da bulunmaz bir yerdir. Uzak deildir. Deniz, posta vapuruyla geilir ve adack ngilizlerin olduu iin insan kendini yabanc bir lkeye gelmi sanr. Bu nedenle bir Fransz iki saatlik bir gemi yolculuundan sonra komu insanlar lkelerinde grr ve ak konumay sevenlerin dedii gibi, Britanya bayrann koruduu bu adadaki esasen yrekler acs yaay biimini inceleyebilir. Bu Jersey gezisi btn dncemiz, her saniyelik hlyamz oldu; tek beklediimiz eye dnt. Sonunda yola kld. Bunu dnk gibi gryorum: Vapur Granville rhtmnda istim zerinde; babam telal, dengimizin yklenmesine bakyor; merakl annem, tekinin gidiinden beri kulukasndan arta kalm tek pili gibi ziyan olmua benzeyen bekar ablamn kolunda; arkamzda da hep geriye kalp bana ok kez bam evirten yeni evliler. Vapur ddk ald. te biz de bindik ve gemi rhtmdan ayrlarak yeil mermer levha gibi dmdz denize ald. Btn seyrek yolculuk edenler gibi honut ve kurumlu, kylarn geride kalna bakyorduk. Babam daha o sabah btn lekeleri dikkatle silinen redingotunun altndan karnn karyor ve evresine gezinti gnlerinin, o bana pazarlar tantan, benzin kokusunu yayyordu. Birdenbire uzakta iki bayn istiridye ikram ettii iki ssl bayan grd. Eski psk giysili yal bir gemici, kabuklar bir bakla aarak baylara veriyor, onlar da hemen onlar

bayanlara uzatyordu. Bayanlar giysilerini lekelememek iin kabuu zarif bir mendil zerinde tutarak ve azlarn uzatarak kibar kibar yiyorlard. Sonra kk bir hareketle suyunu da iiveriyorlar ve kabuu denize atyorlard. Babam herhalde byle yola km bir gemide istiridye yeme kibarlna baylmt. Bunu yerinde, ince, stn bir davran sayd ve annemle ablalarma yaklaarak: - ster misiniz, birka istiridye ikram edeyim? diye sordu. Annem para harcanacak dncesiyle yutkunuyordu. Fakat iki ablam hemen kabul ettiler. Annem kskn bir sesle: - Mideme dokunmasndan korkarm, dedi; sen onu yalnzca ocuklara ikram et. Ama fazla karma, midelerini bozarsn. Sonra bana dnerek ekledi: - Joseph'e yle eyler gerekmez; hem kkleri martmamal. Bu ayrdedii haksz bularak annemin yannda kaldm. ki kzyla damadn yal partal gemiciye doru kurula kurula gtren babam gzlerimle kolluyordum. ki bayan henz ekilmiti. Babam ablama, suyunu dkmeden istiridyeyi yemek iin nasl davranacaklarn anlatyordu. Hatta rnek gstermek istedi ve bir istiridye ald. Fakat bayanlar gibi yapaym derken anszn btn suyunu redingotuna boca etti. Annemin: - Yerinde dursayd daha iyi ederdi; diye mrldandn duydum. Yalnzca babam bana birden telalanm grnd. Birka adm uzaklat, istiridyecinin bana toplanm olan kzlarna ve damadna uzun uzun bakt ve anszn bize doru geldi. Baknda bir tuhaflk vard, sararma benziyordu. Hafif sesle anneme: - Olur ey deil, dedi; u istiridye aan adam Jules'e yle benziyor ki! - Annem kestiremeyerek sordu: - Hangi Jules'e? Babam yine: - Canm... kardeime, dedi; eer Amerika'da iyi durumda olduunu bilmesem odur derdim. Annem arm kekeledi: - Sen delisin! O olmadn bildiin halde ne diye byle samalyorsun? Fakat babam steliyordu: - Git sen de bak Glarisse; kendi gzlerinle grp emin olman daha iyi. Kadncaz kalkt ve kzlarnn yanna gitti. Adama ben de bakyordum. Yal, pis, buru burutu ve gzlerini iinden ayrmyordu. Annem dnd. Titremekte olduunu grdm. abuk abuk: - Odur sanrm, dedi; hadi git, kaptandan ren. Ama nlemli davran da bu haylaz imdi yine stmzde kalmasn! Babam uzaklat. Ben de arkasndan gittim. imde garip bir heyecan duyuyordum. Kaptan, iri, zayf, uzun atal sakall bir bay, Hint postasna komuta ediyormu gibi, kurumla kprsnde geziniyordu. Babam trenle kendisine yaklat, koltuk vererek meslei zerine soruturmalara balad: - Jersey'in nemi neydi? rnleri, halk, zellikleri, grenekleri nelerdi? Topra nasld? ve dahas.. ve dahas.. nsan hi deilse Amerika Birleik Devletlerinden sz ediliyor sanrd. Sonra bildiimiz gemiden, ekspresten laf ald. Sonra da tayfalara gelindi. Sonunda babam titrek bir sesle: Orada dikkate deer grnen yal bir istiridyeciniz var, dedi, adamcaz hakknda bir eyler biliyor musunuz? Bu konumadan artk sklmaya balayan kaptan kuru kuru yant verdi: - Bu, yal bir Fransz serserisidir. Geen yl Amerika'da buldum ve yurduna getirdim. Grne baklrsa Le Havre'da akrabalar var ama onlara borlu olduundan yanlarna dnmek istemiyor. Ad Jules'dr... Jules Darmanche, yahut Davranche, ite onun gibi bir ey. Orada bir zamanlar zengin olmumu. Fakat bakn imdi ne duruma girmi! Yz gittike kararan babam, boaz kurumu, gzleri dnm:

- Ya! ya! diye kekeledi; l.. ok iyi.. buna hi de amyorum... Size ok teekkr ederim kaptan. Ve denizci arkasndan alk alk bakarken o ekip gitti. Annemin yanna yle perian dnd ki kadn kendisine: - Otur, dedi; farkna varacaklar. O: - Kendisi! Ta kendisi! diye kekeleyerek srann stne dt. Sonra: - imdi ne yapacaz?... diye sordu. Annem sert yant verdi: - ocuklar uzaklatrmal, Joseph her eyi bildii iin gidip onlar alsn. zellikle damadmzn bir eyden kukulanmamasna dikkat etmeli. Babam bitmi grnyordu. - Ne ykm! diye mrldand. Annem anszn fkelenmi, ekledi: - Zaten bu hrszn bir ey yapmayacandan ve yine bize yk olacandan hi kuku duymamtm! Sanki, bir Davranche'tan baka ne beklenebilirdi? Babam karsnn azarlar karsnda hep yapt gibi elini alnndan geirdi. Annem yine: - imdi Joseph'e para ver de gitsin o istiridyelerin hesabn grsn, diye ekledi; bir de bu dilenci kendisini tanrsa tamam olur. gemide ne gzel etki brakr! Hadi kalkn br uca gidelim. Sen yle davran ki bu adam bize yaklamasn! Kendisi hemen kalkt. Elime be frank sktrdktan sonra uzaklatlar. Ablalarm arm, babalarn bekliyorlard. Annemi biraz deniz tuttuunu syledim ve istiridyeciye: - Borcumuz ne kadar efendim? diye sordum. Amca demek iin iim titriyordu. O yant verdi: - ki buuk frank. Ben be frankl uzattm. O da gerisini verdi. Eline bakyordum, batan baa krm, yoksul bir gemici eli; yzne bakyordum, bitkin, zgn, yal ve sefil bir yz. imden de: - Bu benim amcam, babamn kardei, amcam! diyordum. Kendisine elli santim bahi verdim. Sadaka alan bir yoksul sesiyle: - Tanr sizi kazadan, beladan esirgesin, kk baym! diye teekkr etti. Onun tede de dilenmi olacan dndm! Kz kardelerim cmertliime amlar, bana bakyorlard. Babama iki frank geri verdiim zaman annem ararak sordu: - frank mym?.. Olamaz. Ben kat bir sesle: - Elli santim bahi verdim, dedim. Annem yerinden hoplayarak gzlerimin iine bakt: - Sen delisin! Bu adama, bu dilenciye elli santim vermek ha!... Damadn iaret eden babamn bir bak zerine kesti. Sonra herkes sustu. Karmzda, ufukta, denizden meneke renkli bir glge kyor gibiydi. Bu Jersey'di. skeleye yanald zaman iimden Jules amcam bir daha grmek, kendisine yaklamak, tatl, avutucu bir ey sylemek iin iddetli bir istek geldi. Fakat artk kimse istiridye yemediinden o kaybolmu, kukusuz, yatt pis anbarn dibine inmiti. Biz kendisine raslamamak iin Saint-Malo vapuruyla dndk. Annem skntdan lyordu. Ondan sonra babamn kardeini hi grmedim! Ite bunun iin beni bazen serserilere beer frank verirken greceksin. DN

Deniz, ksa ve hep birbirinin ayn dalgalarla kyy kamlyor. Hzla esen rzgrn srd kk beyaz bulutlar geni, mavi gn ortasndan ku gibi abuk abuk geiyor. Ve ky, okyanusa doru inen koyan bklmnde gnee kar snyor. Martin-Lvesquelerin evi kyn tam aznda, yolun kysnda tek bana. Bu, duvarlar kerpiten, ats mavi ssenlerle donanm samandan, kk bir balk kulbesi. inde soan, birka lahana, maydanoz yetimi mendil kadar bir bahe kapsnn nnde yaylyor. Baheyi yol boyunca bir it evreliyor. Adam balkta. Kadn evin nnde, kocaman bir rmcek a gibi duvara gerilmi byk, esmer bir serpmenin ilmiklerini tutturuyor. On drt yanda bir kzcaz, bahe kapsnda hasr bir iskemleye oturmu, arkaya yaslanm, amar, nce de yamalanp sk dikilmi yoksul amar onaryor. Ondan bir ya daha kk baka bir kz, kollarnda henz yryemeyen, konuamayan bir bebei sallyor. ki yalarnda iki yumurcak da yere oturmu, burun buruna, beceriksiz elleriyle toprak kazyor ve avu avu birbirlerinin yzne atyorlar. Kimse konumuyor, yalnzca uyutulmaya allan yaramaz, eki ve gsz bir seseizle boyuna alyor. Pencerede bir kedi uyuyor. Duvarn dibinde aan ebboylar da, zerlerinde bir yn sinek vzldayan, beyaz, gzel bir erit oluturuyor. Kapda diki diken kzcaz birden sesleniyor: - O yine geldi. Anne yant veriyor: - Grdm. Kadnlar sabahtanberi telata. nk evin evresinde bir adam, yoksul klkl yal bir adam dolayor. Onu, babay esenlemek iin kayna gtrrlerken grmlerdi. Kaplarnn karsnda hendein yanna oturmutu. Sonra deniz kysndan dndkleri zaman kendisini yine orada, eve bakyor buldular. Adam hasta ve ok yoksul grnyordu. Bir saatten ok kprdamadan kalmt. Sonra kendisine bir haydut gzyle bakldn grerek kalkm ve bacan srye srye gitmiti. Fakat ite ok gemeden, ar ve yorgun admlarla yeniden geldiini gryorlard. Bu kez, sanki kendilerini gzetlemek ister gibi, biraz daha uzaa oturmutu. Anneyle kzlar korkuyordu. En ok anne tela ediyordu. nk hem yaps korkakt, hem de kocas Lvesque denizden ancak karanlk basarken dnebilirdi. Kocasnn ad Lvesque'ti. Kendisine Martin derlerdi. Her ikisine birden Martin-Lvesque adn vermilerdi. Nedeni de uydu: nce, her yaz Terre-Neuve'e, morina avna giden Martin adnda bir gemiciye varmt. ki yl evlilikten sonra kk bir kzn anas ve ayrca alt aylk gebeyken, kocasnn bindii gemi, ki-Kz kardeler adl Dieppe direklisi kayboldu. Gemiden hibir haber gelmedi. indeki denizcilerden hibiri dnmedi. Onun iin gemi hem can, hem mal bakmndan kayp sayld. Bayan Martin, iki ocuunu bin skntyla byterek kocasn on yl bekledi. Sonra, iyi ve alkan bir kadn olduu iin kendisini, bir olu olan dul bir adam, kyn balklarndan Lvesque istedi. O da ona vard ve ylda iki ocuk daha dourdu. ok alyorlar, zor geiniyorlard. Ekmek pahalyd ve et evde hemen hemen bilinmezdi. Kn, kasrga aylarnda bazan frncya bor edilirdi. Bununla birlikte kklerin sal yerindeydi. - u Martin Lvesqueler zl insanlar, denirdi; Martin kadn zora dayanr. Levesque'in de balkta ei benzeri yoktur. Bahe kapsnda oturan kk kz yine: - Sanki bizi tanyor, dedi; herhalde Eyrville veya Auzebosc'tan bir yoksuldur. Fakat anne aldanmyordu. Hayr, hayr, bu adam kesinlikle kyden deildi! Adam kazk gibi kmldamadan durduu ve gzlerini Martin-Lvesquelerin evinden hi ayrmad iin bayan Martin kzd ve korkunun verdii cesaretle bir krek yakalayp kapnn nne kt. Serseriye: - Ne yapyorsunuz orada? diye haykrd. Adam ksk bir sesle:

- yle hava alyorum! diye yant verdi; size bir zararm var m? Kadn yine: - Ya niye evimin nnde yle gzetler gibi duruyorsunuz? dedi. Adam da: - Ben kimseye ktlk etmiyorum, dedi; burada yola oturmak yasak m? Kadn verecek yant bulamyarak evine girdi. Gn ar ar geti. leye doru adam kayboldu. Fakat saat be sularnda yeniden ortaya kt. Sonra akam grlmedi. Lvesque karanlk basarken dnd. Sorunu kendisine sylediler. - Bu ya bir zavalldr yahut da zararl bir adamdr, dedi. Ve telasz yatt. Oysa kars kendisine o kadar acayip gzlerle bakm olan bu serseriyi dnp duruyordu. Sabahleyin hava ok rzgrlyd. Gemici denize kamayacan grerek alarn onaran karsna yardm etti. Saat dokuza doru, ekmek almaya gitmi olan byk kz, Martinlerden biri, karmakark bir yzle koarak dnd ve: - Anne; adam yine geldi! diye haykrd. Ana sarsld ve sapsar, kocasna: - Git Lvesque, onunla konu, dedi; bizi byle gzetlemesin, nk bu, sinirlerimi oynatyor. Tula renkli, kzl ve sk sakall, kara beneklerle delinmi mavi gzl, kaln enseli, ak denizin rzgr ve yamur korkusundan hep ynlere sarl, iri bir gemici olan Lvesque telasz kt ve serseriye yaklat. Anayla ocuklar znt iinde titreyerek onlara uzaktan bakyorlard. Birden yabanc ayaa kalkt ve Lvesque'le birlikte eve doru geldi. Bayan Martin, arm, geriliyordu. Kocas kendisine: - Buna bir para ekmekle bir bardak elma arab ver, dedi; nceki gnden beri azna bir lokma koymam. kisi de, arkalarnda kadn ve ocuklar, ieri girdiler. Serseri oturdu ve herkesin bak karsnda ba eik, yemeye balad. Anne, ayakta, gzlerini onun yznden ayrmyordu. ki byk kz, Martinler, biri en kk ocuu tayarak kapya dayanmlar, meraktan alan gzlerini ona dikmilerdi. Ocan kllerinde oturan iki yumurcak bile sanki bu yabancy seyretmek iin kara tencereyle oynamay brakmlard. Lvesque bir sandalye ekerek adama sordu: - Demek uzaktan geliyorsunuz? - Cette'den geliyorum. - Hep yayan m? - Evet, yayan. are olmaynca yle olur. - Ye nereye gidiyorsunuz? - Buraya geliyordum. - Burada bir tandnz m var? - Bulunabilir. Sustular. Adam a olmakla birlikte ar yiyor ve her ekmek lokmasndan sonra bir yudum elma arab iiyordu. Her yan anm, burumu, ukurlam bir yz vard ve ok ekmie benziyordu. Lvesque birdenbire sordu. - Adnz ne? Adam burnunu kaldrmadan yant verdi: - Adm Martin. Anay garip bir titreme sarst. Sanki serseriyi daha yakndan grmek iin bir adm att ve kollar sarkk, az ak, onun karsnda durdu. Artk kimse bir ey sylemiyordu. Sonunda Lvesque yine sordu: - Buradan msnz? Adam yant verdi:

- Buradanm. Ve sonunda ban kaldrd iin kadnn gzleriyle kendi gzleri karlat ve sanki baklar, birbirlerine taklm gibi, olduklar durumda, birbirine gemi kald. Kadn birdenbire deiik, bask ve titrek bir sesle: - Sen kocam msn? dedi. Adam ar ar konutu: - Evet, benim. Ve ekmeini inemeyi srdrerek kmldamad. Lvesque, heyecanlanmaktan ok am, kekeledi: - Sen misin Martin? teki yalnzca: - Evet, benim; dedi. kinci koca sordu: - Nerden geliyorsun, yleyse? Birincisi anlatt: - Afrika kylarndan. Bir kayaya arptk. kii kurtulduk. Picard, Vatinel ve ben. Sonra vahilere yakalandk. Bizi on iki yl tuttular. Picard ile Vatinel ld. Bir ngiliz gezgini beni geerken ald ve Cette'e getirdi. Ben de buraya geldim. Bayan Martin, yz nlnde, alamaya balamt. Lvesque: - Ya imdi ne yapacaz? dedi. Martin sordu: - Sen onun kocas msn? Lvesque yant verdi: - Evet, kocasym. Baktlar ve sustular. O vakit Martin, evresinde halka olan ocuklara bakarak bayla iki kz gsterdi: - Bunlar benimkiler mi? Lvesque: - Seninkiler, dedi. Adam kalkmad; adam onlar kucaklamad; yalnzca: - Gzel Tanrm! Ne kadar da bymler! dedi. Lvesque yineledi: - Ne yapacaz? Martin, akn, ne diyeceini bilmiyordu. Sonunda karar verdi: - Ben, nasl istersen yle yaparm. Sana zarar vermek istemem. Bununla birlikte ev konusunda i arpak. Benim iki ocuum var; senin ; herkesinki kendine. Analar sende mi kalacak, bende mi? Ben sana uygun gelene razym. Ama ev benim. nk onu bana babam brakt. Ben burada dodum. Noterde ktlar da var. Bayan Martin, nln mavi bezinde boulan kk hkrklarla hep alyordu. ki byk kz birbirlerine sokulmu, heyecanla babalarna bakyorlard. Adam yemei bitirmiti. Bu kez o: - Ne yapacaz? diye sordu. Lvesque'in aklna bir ey geldi: - Papaza gidelim; o bir karar verir. Martin kalkt. Karsna doru ilerlerken o hkrarak kollarna atld: - Kocacm! Sonunda geldin! Martin, benim zavall Martinim! Sonunda geldin! Anszn bir gemi zaman havasna, kendisini yirmi yana ve ilk kucaklamalarna gtren bir anlar sarsntsna kaplm, onu smsk tutuyordu. Martin de heyecanlanm, kadn balndan pyordu. Ocaktaki ocuklar, annelerinin aladn duyarak bir azdan ulumaya baladlar. Martin kzlardan knn kucandaki bebek de yalanc bir ddk gibi ince bir sesle bir makam tutturdu. Lvesque, ayakta, bekliyordu: - Haydi, dedi; ii dzenine koymak gerek. Martin karsn brakt. ki kzna bakarken anne onlara:

- Babanz psenize, dedi. Kzlar, gzleri kuru, arm, biraz ekingen, birlikte yaklatlar. Adam da onlar arka arkaya kocaman birer kyl pyle her iki yanaklarndan pt. Bu yabancnn yaklatn gren ufak ocuk yle keskin lklar kopard ki az kalsn katlacakt. Sonra iki adam, birlikte ktlar. Ticaret Kahvesi'nin nnden geerlerken Lvesque sordu: - Birer kadeh isek mi? Martin: - yi olur, dedi. Girdiler, henz bo duran kahveye oturdular. - Hey! Chicot! En iyisinden iki kadeh! Bak, Martin dnd. u benim karmn Martini; hani bilirsin, ki-Kz kardeler'de kaybolan Martin. Gbekli, yadan imi, kanl canl meyhaneci, bir elinde kadeh, tekinde kk bir srahi, yaklat ve rahat bir sesle: - Bak hele! diye sordu; sen geldin ha, Martin? Martin yant verdi: - Geldim ya!... KORSIKA'DAN BIR YKS Paolo Saverini'nin dul kars, Bonifacio Kalesi'nde kk ve biimsiz bir evde, oluyla birlikte, yalnz oturuyordu. Dan ileriye doru uzanm bir kolu zerine kurulan, hatta baz yerlerde denizin zerine asl gibi duran bu kent, sivri sivri kayalarla dolu boazn yukarsndan, Sardunya'nn daha alak kysna bakar. Eteklerde, br yanda bir dev dehlizine benziyen az biiminde, yksek bir ky, kenti hemen tmyle evirerek limanlk eder ve talya veya Sardunya'nn kk balk kayklarn, on be gnde bir de, Ajaccio postasn getiren eski tknefes vapuru, iki sarp duvar arasnda uzun bir dolamadan sonra, ilk evlere kadar ulatrr. Kme evler, beyaz dan zerine daha beyaz bir leke kondurur. Onlarn, gemi gemeyen bu korkun boaza egemen kayaya ilimi vahi ku yuvalar gibi bir grnleri vardr. Rzgr, kendi kemirdii plak, ancak otla rtl kyy durmadan rseler. Sonra da her iki kysn yonttuu boaza dalar. Sular her yanda delen saysz kara kayann ucunda solgun kpk eritleri, suyun stnde yzen ve rpnan bez paralar gibidir. Dul bayan Saverini'nin, yksek kynn ta kenarna yapk evi penceresini ite bu yabanl ve zntl ufka aard. O srada, olu Antoine'la ve oban kpei azman uzun ve sert tyl, iri ve clz dii kpekleri Semillante ile birlikte yalnz bana yayordu. Hayvan, avlarda delikanlnn iine yarard. Bir akam Antoine Saverini bir kavgada Nicolas Ravolati tarafndan haince baklanarak ldrld. Katil daha o gece Sardunya'y boylamt. Yal anne olunun, yoldan geenlerin getirdii lsn ieri alnca alamad. Yalnzca uzun zaman ona ylece kmltsz bakt, sonra buruuk elini lnn zerine uzatarak alacana sz verdi. Kendisiyle kimsenin kalmasn istemedi ve uluyan kpekle birlikte lnn yanna kapand. Hayvan yatan dibinde dikilmi, ba efendisine doru uzanm, kuyruu penelerinin arasnda skk, durmadan uluyordu. Artk lnn zerine eilmi, gzleri dikili; onu seyrederek iri, sessiz yalarla alayan anneden fazla kprdad yoktu. Delikanl, zerinde kaba kumatan, gs delinmi ve yrtlm ceketiyle, srt st uyuyor gibiydi. Fakat her yerinde kan vard: lk bakm iin yrtlm gmleinde, yeleinde, ksa pantolonunda, yznde, ellerinde, sakalnda ve salarnda kan phtlar donmutu. Yal anne onunla konumaya balamt. Bu sesin grlts ile kpek sustu: - Git, git yavrum, cn alnacak olum, zavall ocuum. Uyu uyu, cn alnacak, iitiyor musun? Bunu annen sz veriyor! ok iyi bilirsin, annen hep szn tutar.

Ve ar ar lye eilerek souk dudaklarn lm dudaklara yaptrd. O vakit Semillante yine inlemeye balad. Uzun, deimez, yrek paralayc, korkun bir yaknma iniltisi karyordu. Kadn ve hayvan, her ikisi de sabaha kadar orada kaldlar. Ertesi gn Antoine Saverini gmld ve artk Bonifacio'da bir daha ondan sz edilmedi. Arkasnda ne karde, ne de yakn akraba, amcaolu, dayolu brakmt. Ortada kollayacak hibir adam yoktu. Bunu yalnzca anne, o yal kadn dnyordu. Sabahtan akama kadar, boazn te yakasnda kyda beyaz bir noktaya bakyordu. Buras, ok yakndan kovalanan Korsika haydutlarnn snd kk bir Sardunya ky, Longosardo idi. Bu haydutlar, yurtlarnn kysna kar, bu kyceizde hemen yalnz balarnda otururlar ve dn, yeniden makiye giri zamann orada beklerler. Kadn, Nicolas Ravolati'nin de o kye sndn biliyordu. Btn gn tek bana penceresinde oturup hep dnerek, oraya bakard. Kimsesiz, sakat, bir aya ukurda, bunu nasl baaracakt? Fakat sz vermi, lnn zerine ant imiti. Ne unutabilir, ne bekleyebilirdi. Ne yapacakt? Artk geceleri uyumuyordu. Rahat da, dinlenmesi de kalmamt. Boyuna aranyordu. Kpek, ayaklarnn dibinde, uyukluyor, bazen de ban kaldrarak uzaklara doru uluyordu. Sahibi ortadan yiteli beri sanki onu arrm, sanki avuntusuz hayvan ruhu da hibir eyin silemeyecei bir any saklamm gibi ok kez byle ulurdu. te bir gece yine Semillante inlemeye balarken anneye anszn bir dnce, vahi ve yrtc bir dncesi geldi. Sabaha kadar bu dnce zerine dnd. Sonra daha ortalk aarrken kalkp kiliseye gitti. Talarn zerine diz km, Tanr'nn nnde yere kapanm, ona, kendisine yardm etmesi, kendisini desteklemesi, ypranm zavall vcuduna olunun cn alacak gc vermesi iin yalvard. Arkasndan eve dnd. Avluda, oluklarn suyunu toplayan, dibi km eski bir f vard. Onu devirip boaltt, kazk ve talarla topraa iyice oturttu. Sonra Semillante' zincirle bu yuvaya balayarak ieri girdi. Artk odasnda, gzleri hep Sardunya kysna dikili, durmadan geziniyordu. Katil, o herif oradayd. Dii kpek, btn gn ve btn gece uludu. Yal kadn sabahleyin ona bir anak su gtrd. Baka hibir ey vermedi; ne orba, ne ekmek. O gn de geti. Bitkinleen Semillante uyuyordu. Ertesi gn gzleri parlam, tyleri diken diken olmutu. Deli gibi zincirine aslyordu. Yal yine ona yiyecek vermedi. Kuduran hayvan, ksk bir sesle havlyordu. Gece de yle geti. Gn dounca Saverini nine komuya gidip iki demet saman rica etti. Eskiden kocasnn giydii prtlar ald, bir insan vcuduna benzeyinceye kadar onlara bu saman doldurdu. Semillante'n yuvasnn nnde yere bir denek dikerek doldurulmu giysileri buna balad. Bylece kukla, ayakta dikili kald, sonra eski amarlardan top biiminde ba yapt. Kpek, arm, bu samandan adama bakyor, alktan ii kaznd halde susuyordu. O vakit yal kadn domuz kasabna gidip uzun bir para kara sucuk ald. Eve dnnce avluda, yuvann yannda bir ate yakt ve sucuu kzartt. Semillante, gzlerini, kokusu ta iine sinen zgaraya dikmi, lgn bir durumda zplayarak kpryordu. Sonra nine, bu duman stnde kzartmayla samandan adama bir kravat yapt. Onu, sanki ieri sokacakm gibi, sicimle uzun uzun boynunun evresine balad. Bu i de bitince kpei zd. Hayvan, korkunbir sramayla kuklann boazna yetiti ve peneleri omuzlarn zerinde, onu paralamaya balad. Aznda avndan bir para, yere dyor ve azgn bir durumda yine sryordu. Dileriyle yz yrtyor, boynu parampara ediyordu. Yal kadn, gzleri tutumu, sessiz ve devinimsiz, bakyordu. Sonra hayvann yine zincire vurdu, yine iki gn acktrd ve bu acayip altrmay yineledi. Tam ay kpei bu tr boumaya, bu dilemekle elde edilen yemee altrd. Artk onu balamyordu. Yalnzca bir iaretle kuklaya saldrtyordu. Kpee, boazna yiyecek saklanm olmadan da kuklay paralamay, didik didik

etmeyi retmiti. Sonra ona, zaten kendisi iin kzartlan sucuu, dl olarak veriyordu. Semillante, adam grr grmez titriyor, sonra gzlerini sahibine eviriyordu. O da ona, parman kaldrarak, slk gibi bir sesle: "Haydi!" diye haykryordu. Saverini nine, vaktin geldii kararna varnca, bir pazar sabah gidip gnah kartt ve derin bir cokunluk iinde dua etti. Sonra erkek giysisi giyerek st ba yrtk, yal bir yoksula benzedi. Sardunyal bir balkyla pazarlk etti. O da onu kpeiyle birlikte, boazn te yakasna geirdi. Kadn, bez bir torba iinde, yanna byk bir para sucuk almt. Semillante iki gnden beri at. Yal kadn her dakika yiyecek kokusunu duyurup hayvan kztryordu. Longosardo'ya girdiler. Korsikal kadn, hafife topallayarak yryordu. Bir frncya urad ve Nicolas Ravolati'nin nerede oturduunu sordu. Adam, yine eski sanatna, marangozlua balamt. Dkkannn dibinde, tek bana alyordu. Yal kadn, kapy itti ve seslendi: - Hey! Nicolas! Adam, dnd. O vakit kadn, kpeini salarak, haykrd: - Haydi, haydi, parala! Parala! Hayvan, deli gibi atld, adam boazndan yakalad. Adam kollarn uzatt, ona sarld, yere yuvarland. Birka saniye ayaklaryla yeri dverek kvrand, sonra Semillante boynunu delik deik eder, para para koparrken, kmltsz kald. Kaplarnn nnde oturan iki komu, yal bir yoksulla brleri km kara bir kpein ktn ve kpein, yrrken, efendisinin verdii esmer bir eyi de yediini grm olduklarn ok iyi anmsadlar. Yal kadn, akam evine dnmt. O gece iyi uyudu. MOIRON Henz Pranzini'den sz edilmekteyken imparatorluk zamannda savclk yapan msy Maloureau bize: - Ben, dedi, vaktiyle pek merakl bir olaya rasladm; imdi greceiniz gibi, birok zel noktalar bakmndan meraka deer bir olaya... Bir ilde imparatorluk savcsydm. Paris mahkemesinde birinci bakan olan babamn sayesinde pek gzde bir memurdum. Bu durumda "retmen Moiron olay" diye tannan bir davaya karmak durumunda kaldm. Fransa'nn kuzeyinde retmenlik yapan Msy Moiron'un btn yrede gzel bir n vard. Zeki, mantkl, ok dindar, biraz sz kt bir adam olan bu kii, retmeni bulunduu Boislinot Buca'ndan evlenmiti. ocuu oldu. Sonra de, arka arkaya, veremden ld. Bu ykmdan sonra o, yreinde gizli kalan btn sevgiyi kendisine emanet edilen kk rencilere vermi grnd. Kendi parasyla en iyi renciler, en uslu ve sevimli ocuklar iin oyuncaklar satn alyor; hepsini tatllara, ekerlere, pastalara bouyordu. Herkesin bu babacan adam, bu temiz yrekli insan sevdii ve vd bir srada rencilerden be tanesi garip bir biimde st ste lverdi. nce kuraklktan kokuan suyun ortaya att bir salgn var sanld. Nedenler arand ve bulunamad. Belirtiler ok garip bir nitelik gsteriyordu. ocuklar bir i tkenmesine uram gibi oluyorlar, yemiyorlar, karnlarnn ardn sylyorlar, bir zaman srkleniyorlar ve sonunda korkun aclar iinde snp gidiyorlard. Son len zerinde sonusuz bir otopsi yapld. Paris'e gnderilen barsaklar incelendi ve ilerinde hibir zehir esi bulunmad anlald. Bir yl yeni bir ey olmad. Sonra iki kk olan, snfn en iyi ve Moiron'un en gzde rencileri drt gn iinde can verdiler. Gene cesetlerin incelenmesi istendi ve her ikisinde de organlara sapl, dvlm cam zerreleri bulundu. Bundan, iki klhaninin dikkatsizlikle iyi temizlenmemi bir ey yemi olacaklar sonucuna varld. Bir bardan bir st kasesi zerinde krlmas bu kt kazaya neden olabilirdi. Eer Moiron'un hizmetisi Aralk aynda hastalanmasayd konu bu kadarla kalacakt. arlan doktor onda da nce hastalanan ocuklarn gsterdii belirtileri buldu, kendisini sorguya ekti

ve retmenin ocuklar iin ald baz ekerlemeleri kadnn arp yemi olduunu rendi. Savcln istei zerine okul yaps yokland ve ocuklara zg oyuncaklar, tatl eylerle dolu bir dolap bulundu. Bu yiyeceklerin hemen hepsinde cam tozlar veya paralanm diki inesi krklar vard. Hemen yakalanan Moiron, zerindeki kukulardan yle arm ve tiksinmi grnd ki az kalsn salverilecekti. Bununla birlikte sulu olduunu gsteren kantlar ortada duruyor ve bunlar kafamda onun iyi n, btn yaam, olayn akla sar gibi olmamas ve byle bir cinayeti aklayacak hibir neden bulunmamas zerine dayanan ilk kanm baltalyordu. Bu temiz, basit ve dindar adam niin ocuk ldrecekti? Hem de niin bunlar en ok seviyor grnd, adeta martt, tatllara boduu, aylnn yarsn harcayarak oyuncak ve ekerleme ald ocuklar olacakt? Davran kabul etmek iin delilik yargsna varmak gerekirdi. Oysa Moiron yle mantkl, ii rahat ve ruh esenliine sahip bir adam grnyordu ki onda delilik, kantlanmas olanaksz bir eydi. Bir yandan da kantlar oalyordu: retmenin alveri ettii ekercilerden toplanan ekerlemeler, rekler, kokulu pastalar ve benzeri eylerde hibir kukulu e bulunmad. Bunun zerine o, bilinmeyen bir dmann tatl yiyeceklere cam ve ine kartrmak iin anahtar uydurarak dolabn am olacan ileri srd. Ve ortaya herhangi bir kylnn tasarlayp yolunu bulduu ve byle retmenden kuku duyurtacak biimde baard, bir ocuk lmne bal, bir miras yks att. Sylendiine gre o canavar, lecek br zavallcklar dnmek bile istememiti. Bu, olabilirdi. Adam kendinden yle emin ve yle hakszla uram grnyordu ki st ste iki nemli keifte bulunulmasayd, var olan kantlar ona kar olmasna karn, hi kukusuz kendisini aklayacaktk. Bunlardan birincisi dvlm camla dolu bir enfiye kutusuydu. Parasn kilitledii yazhanenin gizli bir gznde bulunan kendi enfiye kutusu. O bu kefi de asl sulunun son bir hilesi olarak aa yukar kabul edilebilir bir biimde aklyordu ki Saint-Marlouflu bir tenteneci sorgu yarglna geldi ve bir bayn birka kez kendisinden diki inesi aldn, hem de bunlarn iine yarayp yaramayacaklarn anlamak iin, kra kra, en incelerini setiini anlatt. Bir dzine kadar adamn karsna karlan tenteneci, ilk bakta Moiron'u tand. Aratrma da retmenin gerekten satcnn syledii gnlerde Saint-Marlouf'a gittiini ortaya kard. ekerli yiyeceklerin seimiyle retmenin, bunlar nnde yedirmek ve sonra en kk krntlar bile yoketmekteki dikkati zerine tyler rpertici ocuk tanklklarn geiyorum. Kpren halk idam istiyor ve bu dnce gittike btn dayan ve duraklaylar silip spren byk bir korku gc kazanyordu. Moiron lme mahkum oldu. Sonra yargtay dilei geri evrildi. Kurtulmak iin balanmasn istemesinden baka yol kalmyordu. Buna da imparatorun raz olmayacan babamdan rendim. Bu durumda bir sabah bromda alrken tutukevi papaznn beni grmeye geldiini haber verdiler. Bu, insanlar ok iyi tanyan ve sulularla ok, hem de yakndan karlam olan yal bir din adamyd. akn, zlm, endieli grnyordu. Bir iki dakika teden beriden sz ettikten sonra anszn ayaa kalkarak bana: - mparatorluk savcs bey, dedi, Moiron'un boynu vurulursa siz bir susuzun idamna izin vermi olacaksnz. Sonra beni szlerinin derin etkisi altnda brakarak selam vermeden kt. Bunlar dinledii itirafn giziyle mhrlenip kapanm dudaklarn bir yaam kurtarmak iin yar aarak ar ve etkileyici bir edayla sylemiti. Bir saat sonra Paris'e gidiyordum. Durumu haber verdiim babam, hemen

imparatordan bir grme izni istedi. Ertesi gn kabul edildim. eriye alndmz zaman imparator kk bir salonda almaktayd. Papazn geliine kadar btn olay anlattm. Bu ziyareti de anlatmaya balamtm ki hkmdarn koltuunun arkasnda bir kap ald ve onu yalnz sanan imparatorie, odaya girdi. Bunun zerine grkemli Napoleon hazretleri, kendilerinden dncelerini sordular. Olan biteni anlaynca imparatorie: - Bu adam balamal, diye haykrd; mademki susuzdur, byle yapmal. O kadar dindar bir kadnn bu ani kans neden beynime korkun bir kuku soktu? O ana kadar ateli bir biimde cezann hafifletilmesini istiyordum. Fakat birdenbire kendimi papazla itiraf son bir savunma arac diye kullanan hileci bir katilin oyunca, aleti gibi grdm. Kukularm kendilerine arz ettim. mparator, doal olarak, iyiliinin gdsyle bir sefile kanma korkusunun alkoymas arasnda, kararsz duruyordu. Fakat papazn tanrsal bir iarete uyduuna inanan mparatorie: "Ne nemi var? diye yineliyordu; bir suluyu esirgemek bir susuzu ldrmekten elbette daha iyidir". Bu dnce, imparatoru srkledi. lm cezas ar hapse evrildi. Birka yl sonra Toulon tutukevindeki rnek almaya deer davran yeniden imparatora bildirilen Moiron'un, cezaevi mdrnce odac olarak kullanldn rendim. Sonra uzun sre bu adamdan sz edildiini iitmedim. yle byle iki yl nce yaz Lille'de, amcamolu Larielle'in evinde geirdiim srada bir akam sofraya otururken, gen bir papazn benimle konumak istediini haber verdiler. Kendisinin yanma getirilmesini syledim. Geldi ve beni kesinlikle grmek isteyen lm yakn bir hastann yanna gitmemizi rica etti. Uzun adliye yaammda byle nerilerle ok karlamtm. Cumhuriyet ynetimince bir kede braklmama karn gene zaman zaman benzer arlar geliyordu. Bu papazn da yanna katldm. Beni, yksek bir ii evinin at aralnda, ok yoksul, kk odaya kard. Orada, bir ot minder zerinde, soluk almak iin srtn duvara vererek oturmu, can ekien garip bir adam buldum. Bu, derin ve parlak gzleriyle acayip iaretler veren bir tr iskeletti. Beni grr grmez mrldand: - Beni tanmadnz m? - Hayr. - Ben Moiron'um. zerimden bir titreme geti, sordum: - retmen mi? - Evet. - Buraya nasl geldiniz? - Bunu anlatmak uzun. O kadar vaktim yok... Birazdan leceim... Bana bu papaz yollamlard. Burada olduunuzu bildiim iin ben de onu size gnderdim. tiraflarm sizin dinlemenizi istiyorum... nce yaamm kurtardnz iin... Bzlen elleriyle kenevirin arasndan yatann otlarn yakalyordu. Ksk, ne istediini bilen ve alak bir sesle yeniden sze balad: - Artk size gerei anlatmalym... Size... nk dnyadan gitmeden nce onu birine sylemek gerek. ocuklar ldren benim... Hepsini de... Ben ldrdm... almak iin! Dinleyin. Ben namuslu, pek namuslu bir adamdm... ok namuslu... ok temiz... ve Tanr'ya - u iyiliin ta kendisi olan Tanr'ya - hani bize sevgisini rettikleri Tanr'ya tapan bir adam. Yoksa dnyada egemen olan sahte Tanr'ya, o cellada, o hrsza, o katile deil... Ktlk yapmam, kesinlikle irkin bir davranta bulunmamtm. Kimsenin olmad kadar temizdim baym. Evlenince ocuk sahibi oldum ve onlar hibir anneyle babann sevemeyecei gibi sevmeye baladm. Yalnzca onlar ii yayordum. Onlarn delisiydim. taneydiler ve de ldler! Niin? Neden? Ben ne yapmtm? imde bakaldr dodu. Ama

korkun bir bakaldr. Ve sonra birdenbire gzlerimi, tpk bir uykudan uyanr gibi atm. Ve anladm ki Tanr, bir suludur. ocuklarm neden ldrmt? Gzlerimi atm ve onun ldrmeyi sevdiini grdm. O, bundan baka bir ey sevmez baym. O, yalnzca yok etmek iin yaatr! Tanr dediin, bir kymcdr baym. Ona her gn l gerekir. Hem elencesini artrsn diye lm her kla sokmutur. Aheste aheste, aylar ve yllarca elenmek iin kk hastalklarla kazalar yaratmtr. Can skld zamanlar iin salgnlar, vebas, koleras, boaz yanglar, iei ve benzerleri vardr. Bu canavarn btn dndklerini hi sayabilir miyim? Fakat btn bu hastalklar ona yine az geliyor. nk vakit vakit kendisini savalarla oyalamaktadr. Hep iki yz bin askeri yerde, kan ve amurda inenmi, deilmi, kollar ve bacaklar kopmu, bir yola yumurta gibi den gllelerle kafalar krlm grmek iin. Hepsi bu kadar da deil. Birbirlerini yiyen insanlar da yaratt. Ve sonra insanlar kendisine stn olmaya balaynca avlasnlar, boazlasnlar ve yesinler diye hayvanlar var etti. Bu da yetimedi. Bir tek gn yaayan minicik yaratklar, bir saat iinde binlercesi len sinekler, ezilen karncalar ve daha dnemeyeceimiz neler, neler, ne akla gelmez eyler ortaya kard. Btn bunlar birbirlerini vuruyor, birbirlerini avlyor, birbirlerini kemiriyor ve boyuna lyordu. Tanr da bakyor ve eleniyordu. nk o her eyi, en bykleri olduu gibi en kkleri de, su damlalarndakiler kadar yldzlardakileri de grr. te o, bunlar seyrediyor ve keyifleniyordu. Evet o, o sefil! O vakit, baym, ben de ldrdm. Hem de ocuklar. Ona oyun ettim. Bu kkleri o ldremedi. Hayr, onlar o deil, ben ldrdm! Ve daha biroklarn da ldrecektim. Fakat beni yakaladnz. te bu! lecektim. Kafam kesilecek, ben de geberecektim! Ve o ylan kim bilir ne kadar glecekti! O zaman bir papaz istedim ve yalan syledim. tirafta bulundum. Yalan attm ve yaadm. imdi, her ey bitti. Artk onun elinden kaamam. Fakat ondan korkmuyorum baym; onu ok aa buluyorum. Sk sk soluk alan, bazen ancak iitilebilir szckler tkrmek iin koca bir az aarak hkrr gibi konuan bu sefilin grn korkuntu. Hrldyor, minderin klfn yoluyor ve sanki kap kurtulmak istiyormu gibi hemen hemen kapkara yorgannn altnda kalemlemi bacaklarn kmldatyordu. Ne iren yaratk ve ne iren an! Kendisine sordum: - Artk syleyeceiniz bir ey kalmad ya? - Hayr baym. - yleyse hoa kaln. - Gle gle baym, bugn deilse yarn... Yksek, karanlk boyunu duvara diken, yz kurunilemi papaza dndm: - Siz kalyor musunuz bay rahip? - Kalyorum. O zaman, can cekien srtt: - Evet, evet o, lelere karga da yollar! Ben sklmtm. Kapy atm ve katm.

SICIM Harry Alis'e Kyllerle karlar, Goderville'in evresindeki btn yollardan kasabaya doru geliyorlard. nk pazar vard. Erkekler yorucu ilerle, sol omzu kaldrtp beli arptan saban tutmayla, duru salam olsun diye dizleri birbirinden ayrtan buday bimeyle, kyn btn ar aksak ve yorucu ileriyle biimlerini yitirmi, uzun ve eri bacaklarnn her deviniminde btn vcutlar ne derek, rahat rahat ilerliyorlard.

Kolalanm, cilal gibi parlam, yakalarna ve kollarna beyaz iplikten birer kk resim ilenmi, kemikli bedenleri zerinde kabarm mavi gmlekleri, iinden bir ba, iki kol ve iki ayak kan umaya hazr birer balona benziyordu. Bazlar ellerinde urgan, peleri sra bir inek veya bir dana srklyordu. Karlar da arkada, henz yapraklar zerinde bir dalla, daha hzl yrsn diye hayvann brlerini kamlyorlard. Bir yandan da kollarnda, urasndan pili, burasndan rdek balar kan byk sepetler gtryorlard. Kuru ve dik vcutlar, yass gslerinin zerinde inelenmi kk ve dar bir ala sarl, balar, salarna yapk bir beyaz bezle rtl, tepeleri takkeli, erkeklerinden daha ksa ve daha canl admlarla yryorlard. Arkasndan, iine karlkl iki sra konmu bir yk arabas, yan yana oturan iki adamla dipte, iddetli sarsntlardan korunmak iin kenarlara tutunan bir kadn, midillisinin aksak trsyla acayip bir biimde hoplata hoplata geiyordu. Goderville Alan'nda bir yn halk, insan hayvan birbirine karm bir kalabalk vard. kzlerin boynuzlar, zengin kyllerin uzun tyl yksek apkalar, kyl kadnlarn balklar, kalabaln stnde sivriliyordu. Keskin, ince, crlak sesler, bazen neelenmi bir kylnn gl gsnden kopan iri bir kahkahann, bazen de bir evin duvarna bal bir inein uzun uzun brmesinin dindirdii yabanl ve srekli bir uultu oluturuyordu. Her ey ahr, st ve gbre, kuru ot ve ter kokuyor, kr insanlarna zg o eki, o ar insan ve hayvan kokusunu evreye yayyordu. Brautli Baba Hauchecorne, Goderville'e henz varmt. Alana dorulaca srada yerde kk bir sicim paras grd. Gerek bir Normandiyal tutumunda olan Baba Hauchecorne, ie yarar her eyin toplamaya dediini dnd. Romatizmas olduu iin zorlukla eildi. nce ip parasn yerden ald. Tam onu dikkatle sarmaya hazrlanrken sara Malandin ustann kapsnn eiinde kendisine baktn fark etti. nce bir yular yznden aralarnda tartma kmt ve ikisi de kinci olduundan ks kalmlard. Baba Hauchecorne dmannn, kendisini byle amurdan bir siim paras karr grmesinden baya utand. Bulduunu arabuk gmleinin altna, sonra da ksa pantolonunun cebine saklad. Arkasndan yerde yine bir ey aryor ve bulamyor gibi yapt ve ba ilerde, ardan iki bklm, pazara doru gitti. Bitmez pazarlklarla alkalanan amatal ve durgun kalabaln iinde hemen gzden yitti. Kyller inekleri yokluyor, duraksamayla, hep aldatlmak korkusu iinde karar vermeye hi cesaret edemeden, satcnn gznn iine bakarak, boyuna insann hilesini ve hayvann kusurunu bulmaya alarak gidiyor, sonra yine geri geliyorlard. Kadnlar byk sepetlerini boaltarak ayaklarnn dibine koymular, ayaklar bal, gzleri akn, ibikleri morarm kmes kularn yere dizmilerdi. Verilen fiyatlar dinliyorlar, tavrlar souk, yzleri donuk, kendi fiyatlarn ileri sryorlar yahut da krk fiyat birdenbire kabul ederek ar ar uzaklaan mteriye haykryorlard: - Hadi yle olsun, Baba Anthime; o fiyata veriyorum! Sonra alan yava yava boald ve an le duasn alnca ok uzaktan gelenler hanlara dald. Jorudain'de geni avluyu her trden tat, yk arabas, fayton, yar yk ve yar binek arabas, iki tekerlekli, st ak binek arabas, amurdan sapsar para ekli, biimsiz, ifte oklarn gkyzne ikier kol gibi kaldrm yahut da burnu yerde arkas havada bir sr hafif yk arabas doldurduu gibi byk salon da yemek yiyenlerle tka basayd. Masaya oturanlarn tam karsnda, kocaman ocak, parlak bir atele dolu, sa sradakilerin srtna srtna gl bir scaklk pskryordu. Pili, gvercin, hayvan budu geirilmi i dnp duruyor ve nefis bir kzartma, kzarm derinin zerinden szlen bir ya kokusu ocaktan karak neeleri tututuruyor, azlar sulandryordu. Btn saban kalantorlar orada, hatr saylr bir altn babas olan hanc ve cambaz Jourdain ustann dkkannda yemek yiyordu. Tabaklar geiyor, sar elma arab amaklar gibi onlar da boalyordu. Herkes iini, ne alp ne sattn anlatyordu. rn haberleri reniliyordu. Hava yeillikler iin iyi, fakat

ekin iin biraz uygunsuzdu. Birdenbire avluda, yapnn nnde trampet alnd. Birka tasasz bir yana, herkes frlad ve lokma azda pekir elde, kapya, pencerelere kotu. Tellal trampet aln bitirdikten sonra kh ykselen, kh alalan bir sesle, tmcelerini yersiz yersiz blerek haykrd: - Goderville halkna ve genellikle pazarda bulunan herkese, bu sabah Beuzeville yolu zerinde saat dokuzla on arasnda, iinde be yz frankla baz i ktlar bulunan siyah mein bir czdan yitirildii duyurulur. Bunun hemen belediye dairesine yahut da Manneville'den Baba Fortune Houlbreque'e getirilmesi rica olunur. dl yirmi franktr. Sonra adam gitti. Uzakta trampetin bouk grlts ve tellaln zayflayan sesi bir kez daha duyuldu. Bunun zerine Baba Houlbreque'in czdann bulma veya bulamama olaslklar saylp dklerek hep bu olaydan sz edilmeye baland. Ve yemek bitti. Kahvenin sonu da alnrken eikte jandarma onbas grnd. - Braut'den Baba Hauchecorne burada m? diye sordu. Masann teki ucuna oturmu olan Baba Hauchecorne yant verdi. - Buradaym. Onba: - Baba Hauchecorne, dedi; benimle ltfen belediyeye gelir misiniz? Bay Bakan, sizinle grmek istiyor. Kyl arm, meraklanm, kk fincann bir yudumda boaltt, kalkt ve her dinlenmeden sonra att ilk admlar ona pek zor geldii iin sabahkinden daha iki bklm: - Geliyorum, geliyorum; diye yineleyerek yola dzld. Ve onbann ardndan gitti. Belediye Bakan, bir koltua oturmu, onu bekliyordu. Kendisi, orann noteriydi. ri, ciddi, lgat paralar bir adamd. - Baba Hauchecorne, dedi; Manneville'den Baba Houlbreque'in yitirdii czdan sizin bu sabah Beuzeville yolu zerinde bulduunuzu grmler. Kyl, ne diyeceini arm, nasl olduunu anlamadan zerine ken bu kukuyla imdiden korkmu, Bakan'a bakyordu. - Ben, ben mi bu czdan bulmuum? - Evet, siz. - erefsizim, haberim bile yok. - Ama grmler. - Beni, beni mi grmler? Kim bu beni gren? - Sara Bay Malandain. Yal adam, o vakit anmsad, anlad ve fkeden kzararak: - Ah! dedi; o aalk herif beni grm ha? Onun aldm grd ey, ite u sicim, Bay Bakan. Ve cebinin dibini kartrarak kk ip parasn kard. Fakat kolay kolay inanmayan Belediye Bakan ban sallyordu. - Szne gvenilir bir adam olan Bay Malandain'in bu sicimi czdan sanabileceine beni inandramazsnz, Baba Hauchecorne. Kyl, kzgn kzgn elini kaldrd, onurlu bir insan olduunu iyice belirtmek iin yana tkrd. - Bununla birlikte Tanr'nn bildii gerek, asl gerek bundan ibaret, bay bakan, diye yineledi; byle deilse uradan sa esen kmayaym. Belediye bakan srdrd: - Hatta onu aldktan sonra amurda uzun zaman, bir para yuvarlanm olmasn diye aranmsnz. Adamcaz nefret ve korkudan tkanyordu. - Bunlar da sylenebiliyor ha? Namuslu bir adam lekelemek iin byle yalanlar da uydurulabiliyor ha? Uyduruluyor ha?.. Bouna tepindi. Kimse kendisine inanmad.

Bay Malandain'le yzletirildiler. O, sylediklerini yineledi ve bunda diretti. Bir saat svtler. Onun istemesiyle Baba Hauchecorne'un st arand. Bir ey bulunamad. Sonunda Belediye Bakan, ok duraksayarak, adliyeye haber vereceini ve buyrultu isteyeceini syleyerek Hauchecorne'u brakt. Haber yaylmt. Yal adam, Belediye'den karken ciddi veya akac, fakat iine hi nefret karmayan bir merakla evrildi, sorguya ekildi. O da sicim yksn anlatmaya koyuldu. Kimse inanmad. Hep glyorlard. Adamcaz herkes tarafndan durdurularak, btn tandklarn kendisi durdurarak, yksne ve savunmasna hep yeniden balayarak, bir p almadn kantlamak iin tersine evrilmi ceplerini gstererek yryordu. Ona: - Yal kurt, sen de! diyorlard. O da kzyor, fkeleniyor, inanlmamaktan bitkin, hatta ne yapacan bilemeyerek durmadan yksn anlatyordu. Akam oldu. Gitmek gerekiyordu. Birlikte yola kt komuya ip parasn bulduu yeri gsterdi. Yolda da hep bana gelenden sz etti.. Bunu herkese sylemek iin de gece Braut kyn dolat. Bir inanana raslamad. Btn gece hasta oldu. Ertesi gn Ymauville iftliklerinden Baba Breton'un iftlik ua Marius Paumelle, leden sonra bire doru, czdanla iindekileri Manneville'den Baba Houlbreque'e geri veriyordu. Gerekten, bu adam czdan yolda bulduunu ileri sryordu. Okuma bilmedii iin onu eve gtrm, efendisine vermiti. Haber evreye yayld. Baba Hauchecorne'a da ulat. O da hemen dolamaya kt ve yksn, sonuyla birlikte anlatmaya balad. Kazanmt. - Bana ar gelen ey, diyordu; sorunun hi de kendisi deildi; anlyor musunuz? Yalnzca yalanclkt. nsan iin yalan yznden nefrete uramaktan daha zararl bir ey olamaz. Btn gn bandan geeni anlatt. Onu yollarda gelene geene anlatyor, meyhanede ienlere anlatyor, ertesi pazar, kiliseden karken anlatyordu. Anlatmak iin tanmad kimseleri bile durduruyordu. Artk rahatt. Bununla birlikte ne olduunu doru drst bilmedii bir ey, onu zyordu. Kendisini dinlerken sanki eleniyorlard. Kimse inanma benzemiyordu. Ona arkasndan syleniyorlar gibi geliyordu. Ertesi sal, srf durumunu anlatmak gereksinimiyle Goderville pazarna gitti. Kapsnn nnde duran Malandain, onun getiini grnce glmeye balad. Niin? Criquetotlu bir iftlik sahibine yaklat. Adam, bitirmesini bile beklemeden, onun gbeine bir fiske vurarak yzne kar: "Ah, koca kurt!" diye sylendi. Sonra ekildi gitti. Baba Hauchecorne arm kalmt. Gittike de merakland. Kendisine neden "koca kurt" diyorlard? Jourdain'in hannda sofraya oturduu vakit yine ii anlatmaya balad. Montivilliersli bir cambaz kendisine: - Haydi, haydi, eski hava, diye seslendi; senin sicim masaln biliyoruz! Hauchecorne kekeledi: - Bulundu ya u czdan! Fakat teki: - Kes, babam, dedi; bir bulan var, bir de getiren. Ne grlm, ne bilinmi; karm ite. Kyl soluksuz kald. Sonunda anlyordu. Ona czdan bir yardakya, bir ortaa gtrm olma suunu bulatryorlard. Kabul etmemek istedi. Btn masa glmeye balad. Yemeini bitiremedi ve alaylar arasnda kp gitti. Evine utanm ve kskn, fke ve utantan soluu tkanm bir durumda dnd. Kendisini bir o kadar daha zen ey de zerine atlan suu bir Normandiyal kurnazlyla pekl ileyebilecek, hatta ok iyi bir oyun oynam gibi bir de bununla vnebilecek bir yapda oluuydu. eytanln herkes bildii iin susuzluunu

kantlamak, ona aa yukar olanaksz gibi grnyor ve beslenen kukunun hakszl karsnda da yreinden vurgun olduunu duyuyordu. O vakit sorunu her gn biraz daha uzatarak kafas hep sicim yksyle dolu olduu iin, her defasnda, yalnzken dnp hazrlad yeni nedenler, daha canl savunmalar katarak, daha ayrntl antlar ierek yeniden anlatmaya balad. Savunmas ne kadar karmaklar, kantlar ne kadar incelirse adama inan o kadar azalyordu. Arkasndan: - Bunlar hep yalanc az, diyorlard. O bunu duyumsuyor, ii kan alyor, bou bouna g tketiyordu. Adam gz gre gre eriyordu. Alayclar artk ona, atee girmi bir ere sava anlattrr gibi, "Sicim"i syletiyorlard. Adamn temelinden sarslan beyni, gittike sulanyordu. Zavall, aralk aynn sonlarnda yataa dt. Ocak aynn ilk gnlerinde de ld. Can ekiirken sayklyor, susuzluunu tekrar tekrar belirtiyordu: - Kk bir sicim... te bakn, Bay Bakan... Kk bir sicim. DEL Yksek bir mahkemenin bakanyken lmt. Przsz yaam btn Fransa adliyesince sevgiyle anlan ok iyi bir bakand. Avukatlar, gen yeler, yarglar onun iki parlak ve derin gzle aydnlanan iri, beyaz ve zayf yzn yerlere kadar eilerek byk bir saygyla selamlarlard. mrn, hakszl kovalamak ve zayflar korumakla geirmiti. Hrszlarla katillerin ondan amansz dman yoktu. nk ta ruhlarnn iinde onlarn en gizli dncelerini adeta okur, kt niyetlerinin btn karanln bir bakta aa vururdu. te tm halk arkasndan acndrarak seksen iki yanda onuruyla lmt. Krmz pantolonlu askerler onu mezarna kadar trenle gtrmler, beyaz kravatl insanlar tabutunun banda ackl szler syleyerek hemen hemen gerek gzyalar dkmlerdi. Fakat bakn noter, onun byk canilerle ilgili dosyalar kilitledii ekmecede ne acayip bir kt buldu ve donakald: Niin? 20 Haziran 1851 - Mahkemeden kyorum. Blondel'i lme mahkum ettim! Bu adam nasl olmutu da be ocuunu ortadan kaldrmt? Bu ii niin yapmt?.. ok kez byle yaam sndrmekten byk bir zevk alan insanlara raslanr. Evet, evet, bu, kesinlikle bir zevk olmaldr. Hem de btn brlerine stn bir zevk. nk ldrmek, galiba yaratmaya en ok benzeyen ey. Yapmak ve ykmak! Bu iki szcn iinde tm dnyalarn tarihi var. Her ey, her ey onlarn iinde. ldrmek acaba neden bu kadar kavrayc? 25 Haziran - urada yaayan, yryen, koan bir yaratk dnmek... Bir yaratk? Sanki o da ne? Kendisinde bir devinim dzenei ve bu devinimi yoluna koyar bir isten bulunan canl ey! Bu eyin hi nemi yok. Ayaklar kesinlikle yere bal deil. Yalnzca toprakta kmldyan bir yaam tanesi. Ve bu bilmem nereden gelme yaam tanesini insan istedii gibi ezebilir. tesi yok ite. Hilik! rmek ve silinmek! 26 Haziran - ldrmek neden cinayet olsun? Evet, neden? Tersine bu, doa yasasdr. Her yaratn bir ldrme ii var. Yaamak iin ldryor, ldrmek iin ldryor. ldrmek, bizim yaplmzda. ldrmeliyiz! Hayvan boyuna, btn gn, varlnn her dakikasnda ldryor. nsan da doyunmak iin durmadan ldryor. Fakat keyif iin de ldrmeye gereksinme duyduundan tuttu, av yaratt. ocuk, bulduu bcekleri, yavru kular, eline den btn hayvancklar ldryor. Yalnzca bu, bizdeki dayanlmaz tepeleme gereksinmesini dindirecek gibi deildir. Yalnzca hayvan ldrmek, hi de bizi kandramaz. Adam ldrmeye de gereksinmemiz var. Eskiden bu

gereksinmeyi insan kurban etmekle giderirlerdi. imdi toplum olarak yaama zorunluluu cana kymay cinayet yapt. Katili mahkum ediyor, cezalandryorlar. Fakat bu doal ve srkleyici ldrme igdsne hi uymadan da olamayacamz iin arada srada btn bir ulusun brn boazlad savalarla oyalanyoruz. O vakit bir kan dknldr gidiyor. Ordularn kendisini yitirdii ve akamlar lambalarnn altnda, gklere karlm boazlama yklerini okuyan kentsoylularla kadn ve ocuklarn kendinden getii bir tr zevk dknl. Olaslkla bu insan kasapln i edinenlerin aa grlecei sanlr. Ne gezer! Onlar onura bomaktayz; srmalara, parlak kumalara brmekteyiz. Hepsinin banda sorgu, gsnde ileme vardr. Kendilerine boyuna madalya, dl ve her trlsnden rtbe verilir. Kurumludurlar, saylrlar, kadnlardan sevgi grrler, halka alklanrlar; nk biricik grevleri insan kan dkmektir! ldrme aralarn sokaklarda srklerler ve bunlar kara giysilerle geenlerin gzlerini eler. nk ldrmek, doann yaratk yreine ektii byk yasadr! ldrmekten daha gzel ve daha onurlu hibir ey yoktur! 30 Haziran - ldrmek yasadr; nk doa sonsuz genlii sever. O her, ama her devinimiyle: "abuk! abuk! abuk!" der gibidir. Ve ne kadar ykarsa o kadar yenileir. 2 Temmuz - Yaratk! Nedir bu yaratk? Hep ve hi! Dncesiyle o her eyi yanstyor. Bellei ve bilimiyle de, tarihini yaatt dnyann kk bir zetidir. Eyann aynas, olaylarn aynas... Bylece her insan evrenin iinde kk bir evren oluyor! Fakat bir de gezin. Uluslarn karnca gibi kaynamasna bakn. Artk insan bir ey deildir! Hatta hibir ey deildir! Kaya binin ve halkn kaplad kydan uzaklan; ky izgisinden baka bir ey gremezsiniz. Zaten gze arpmayan yaratk bsbtn yok olan, o kadar kk ve nemsizdir. Hzl bir trenle Avrupa'nn ortasndan gein ve vagonun kapsndan bakn. nsanlar, insanlar, tarlalarda kaynaan, sokaklarda kaynaan saysz, bilinmeyen insan, yalnzca topra altst etmeyi bilen ahmak kyller, yalnzca erkeine orba ve ocuk yapmasn bilen irkin kadnlar. Hindistan'a gidin, in'e gidin; hep doan, yaayan ve yolda ezilmi bir karncadan fazla iz brakmadan len milyarlarca yaratn didindiini greceksiniz. amurdan kulbelere sokulmu zencilerin lkesine, rzgrla dalgalanan esmer bir rtnn altna snm beyaz Araplarn yurduna urayn; tek srden ayr adamn hibir ey, ama hibir ey olmadn anlayacaksnz. Her ey olan, soydur. Birey, lde gebe bir oyman herhangi bir bireyi nedir sanki? Cidden bilge olan bu l insanlar lme hi nem vermezler. Onlarda adamn ad bile okunmaz. Herkes dmann tepeler. Buna sava derler. Vaktiyle iftlikten iftlie, ileden ileye hep byle davranlrd. Evet, btn dnyay dolan ve saysz bilinmeyen insann kaynamasna bakn. Bilinmeyen mi dedim? Hah, ite davann anahtar! ldrmek cinayettir; nk insanlar numaralyoruz! Doar domaz onlar deftere geiriliyor, adlandrlyor, vaftiz ediliyorlar. Yasa, kendilerini teslim alyor. te bu! Yazlmayan yaratk hesapta yoktur. Onu ister krda, ister lde ldr; ister dada, ister ovada tepele; bir ey yapm olmazsn! Doa lm sever; ona kalsa ceza vermez o! Dokunulmaz olan ey, u szm ona, yurttalk durumudur. O kadar! nsan koruyan odur. Kiiye el kaldrlamaz; nk kte gemitir. Nfus ynetimini, bu yasa Tanrs'n sayacaz. Baka laf yok! Devlet ldrebilir; nk onun kte kayt drme hakk vardr. Bir savata iki yz bin adam boazlatt zaman onlar yazmanlarnn eliyle defterlerinden izer, karr. de biter. Fakat nfus dairelerinin kaytlarn hibir vakit deitiremeyen biz, yaama sayg gstermek zorundayz. Ey hkmet kona tapnaklarnda saltanat sren ktk! Seni selamlarm, sen doadan da glsn. Ah! Ah! 3 Temmuz - ldrmek garip ve sarc bir zevk olmal. urada, nnde canl, dnen birini bulmak; sonra onda kk bir delik, yalnzca kck bir delik amak ve oradan kan dediimiz, yaam yapan krmz eyin aktn grmek; sonunda da souk, cansz ve dncesi boalm, yumuak bir et ynnn karsnda kalmak! 5 Austos - Ben ki mrm yarg vererek, mahkum ederek, sylediim iki szle ldrerek, bakla ldrm olanlar giyotinle ldrterek geirdim; ya ben, ben de

btn arptm katiller gibi yapsaydm, evet ben, ben de onlar gibi davransaydm kim ne bilecekti? 10 Austos - Bunu dnyada sezecek var myd? Hele yok edilmesinde hi karm olmayan birini setikten sonra, benden, benim gibi bir adamdan kuku duyulur muydu? 15 Austos - eytan! eytan, srnen bir kurt gibi, iime girdi. Srnyor, yryor, btn vcudumda geziniyor. Yalnzca unu, ldrmeyi dnen kafamda; kana bakmak, lm grmek gereksiniminde olan gzlerimde; ilerinde boyuna bilinmeyen, korkun, i paralayc ve akl oynatc bir ey, bir yaratn son l gibi bir ey geen kulaklarmda; gitmek, iin olaca yere gitmek isteiyle pirelenen bacaklarmda ve ldrsnler diye tir tir titreyen ellerimde dolap duruyor. Bu ne ho, benzeri az ve zgr, herkesten yksek, istencine sahip bir adama, szme heyecanlar ayran bir insana layk ey olacak! 22 Austos - Artk kar koyamyordum. Denemek, balam olmak iin kk bir yaratk ldrdm. Uam Jean'n, kiler penceresinde asl bir kafeste bir sakas vard. Kendisini bir ie gnderdim ve kk kuu elime, iinde yreinin arpntsn duyduum avucuma aldm. Scackt. Odama ktm. Ara sra onu fazla skyordum, yrei daha hzl vuruyordu. Bunda yabanl bir tat vard. Kucazn boulmasna bak srt kalmt. Fakat kan gremeyecektim. O vakit makas, kk trnak makasn aldm ve vuruta onun boazn yavaa kestim. Gagasn ayor, elimden kamaya abalyordu. Ama ben tutuyordum, evet tutuyordum! Koca bir kuduz kpei de tutardm! Ve kann aktn grdm. u kan ne de gzel, krmz, parlak ve duru! mek iin iim titriyordu. Dilimin ucunu dedirdim! Ho ey. Fakat u zavall kk kuun pek az kan vard! Karmdaki grnmden istediim gibi zevk alamadm. Bir boadan kan aktn grmek, herhalde ok byk bir zevk olacak. Ve sonra katiller gibi, ekirdekten yetime katiller gibi yaptm. Makas, ellerimi ykadm; bol su dktm ve kuu, kuun lsn, gmmek iin baheye gtrdm. Onu bir ilein kkne tktm. Kimse yerini bulamaz. Ben her gn bu kkten bir ilek yiyeceim. Yolu bilindii zaman, yaamla nasl da oynanyor! Uam alad. O kuunu umu sanyor. Hi benden kukulanabilir mi? Hah! Hah! 25 Austos - Benim bir insan ldrmem gerekli! Evet, gerekli. 30 Austos - O i oldu. Ne de nemsiz eymi! Vernes Orman'na gezmeye gitmitim. Bir ey, ama hibir ey dndm yoktu. te yolda bir ocuk, tereyal ekmek dilimini yiyen kk bir ocuk. Geiime bakmak iin duruyor ve: "Gnaydn, Bay Bakan" diyor. Benim de kafama: "unu ldrsem?" dncesi giriyor. Yant veriyorum: - Yalnz msn olum? - Evet efendim. - Byle, ormanda, yapayalnz? - Evet efendim. Onu ldrmek istei, alkol gibi bam dndryordu. Kaacan umarak, yavaa yaklatm. Ve ite boazndan yakaladm... Skyor, btn gcmle skyorum! ocuk korkun gzlerle bana bakt! Ne gzler; yusyuvarlak, derin, saf, rpertici gzler!.. Heyecann bu kadar hayvancasn hi duymamtm. Hem de bu kadar ksasn! Yumruklarm kck elleriyle tutuyor ve vcudu, atee dm bir ty gibi bklyordu. Sonra kmldamaz oldu. Yreim arpyordu. Ah, o kuun yrei! Cesedi hendee attm. stne de otlar. Dndm, gzelce yemek yedim. Bu i ne kadar basitmi! Akam gayet en, hafiftim ve gencelmitim. Belediye bakanlarna gittim. Beni nktedan buldular. Fakat kan grmemitim! Dinginim. 31 Austos - Ceset bulundu. Katili aryorlar. Hah! Hah! 1 Eyll - ki serseri yakaland. Ama kant yok. 2 Eyll - ocuun anas, babas bana geldiler. Aladlar! Hah! Hah! 6 Ekim - Bir ey bulunamad. i buralardan geen bir ipsiz yapm olacak! Hah! Hah!

Eer kan aktn grseydim, iime yle geliyor ki, imdi rahatlk duyacaktm! 18 Ekim - liklerimde ldrmek istei kouuyor. Bu, pekl sizi yirmi yanda kvrandran ak kuduzluuyla yan yana getirilebilir. 20 Ekim - Bir tane daha. Kahvaltdan sonra su boyunca yryordum. Bir sdn altnda uyuyan bir balk grdm. Vakit leydi. Bitiik patates tarlasnda bir bel, zellikle yere dikilmi gibiydi. Gidip onu aldm; topuz gibi kaldrdm ve keskin yannn tek bir iniiyle balknn kafasn yardm. Oh! Bundan, bu seferkinden kan akt! Pembe, beyin dolu bir kan! Bu, yava yava suya karyordu. Ciddi admlarla yola dzldm. Ya grlseydim! Ah! Ah! Yaman bir katil olalcakmm. 25 Ekim - Balk olay byk bir dedikodu uyandrmakta. Onunla birlikte balk tutan yeeni sulu grlyor. 26 Ekim - Sorgu yargc yeenin sulu olduuna karar verdi. Kentte herkes bu dncede. Hah! Hah! 27 Ekim - Yeen kendisini ok kt savunuyor. Sylediine gre peynir ekmek almak iin kye gitmi. Amcasnn bu arada ldrldne ant imekte. Fakat inanan kim? 28 Ekim - Yeen az kalsn itiraf ediyordu. O kadar bunaltld! Ah adalet, ah! 15 Kasm - Amcasnn mirasna konacak olan yeene kar akar sular durduran kantlar var. Mahkemeye ben bakanlk edeceim. 25 Ocak - dam! dam! dam! Onu idama mahkum ettim! Hah! Hah! Savc bir melek gibi konutu! Hah! Hah! Bir tane daha! Onun kafasnn kesildiini grmeye gideceim! 18 Mart - Oldu, bitti. O, bu sabah giyotine kt. ok gzel ld! ok gzel! Houma gitti. Bir adamn kafasnn koptuunu grmek ne zevkli ey! Kan bir dalga gibi, bir su gibi fkrd; oh! Olabilseydi bu kanda ykanmak isterdim! Onun altna yatmak, akna salarm, yzm tutmak ve sonra kpkrmz, batan baa krmz kalkmak bana ne tatl bir sarholuk verecekti! Ah! Bilseler! Artk bekleyeceim, bekleyebilirim. Yakay ele vermeye o kadar kk bir ey yetecekti ki! ................. Yaznn yeni bir cinayetten sz etmeyen daha bir yn sayfas vard. Onlar gren akl doktorlar, dnyada, bu canavar bunak kadar usta ve korkun daha birok bilinmeyen deli olduunu sylediler. BABA BELHOMME'DAKI HAYVAN Le Havre postas Criqueto'dan kalmak zereydi. Btn yolcular, Malandinolunun ilettii Ticaret Oteli'nin avlusunda adlaryla arlmalarn bekliyorlard. Bu, amurlana amurlana boyalar bozulup imdi aa yukar kl rengine girmi tekerlekleri olan sar bir arabayd. ndeki tekerlekler kckt. Arkadakiler, yksek ve clz; arabann biimsiz, hem de bir hayvan karn gibi ikin gvdesini yklenmilerdi. Biri ne, ikisi onun arkasna koulmu, ilk bakta koca kafalaryla iri ve yuvarlak dizleri gze arpan beyaz ve hantal beygir, yapsnda ve gidiinde bir uursuzluk olan bu araba belasn ekecekti. Hayvanlar, acayip tatlarnn nnde daha imdiden uyumu grnyorlard. Arabac Csaire Horlaville, gbekli, bununla birlikte boyuna tekerleklere basarak arabann stne kma alkanlyla, kvrak krlarn havasyla, yamurlar, kasrgalar ve kadehiklerle yz kzarm, rzgr ve dolu arpmalarndan gzleri kp kp olmu ufak tefek bir adam, elinin tersiyle azn silerek, otelin kapsnda grnd. akn kmes kularyla dolu geni ve yuvarlak sepetler, yerlerinden kprdamayan kyl karlarnn nnde duruyordu. Csaire Horlaville bunlar birer birer alarak arabasann tepesine koydu. Sonra oraya daha kk bir dikkatle yumurta sepetlerini yerletirdi. Sonunda aadan bir iki ufak tahl torbas; mendillere, bez paralarna, ktlara sarlm kk paketler de att. Daha sonra cebinden bir liste kararak arabann arka kapsn at ve okuyup seslenmeye balad: - Bay papaz! Gorgeville papaz!

Papaz ilerledi. Uzun, iri yapl, geni, gl kuvvetli, hemen hemen mor yzl, gzelce bir adamd. Admn atmak iin cppesinin eteini, kadnlarn etekliklerini tutmalar gibi tuttu ve arabaya trmand. - Rollebosc-les-Grintes retmeni! Uzun boylu, utanga, dizlerine kadar redingotlu bir adam abuk abuk geldi ve o da ak kapnn iinde gzden yitti. - Baba Poiret, iki yer! Poiret, uzun ve eri br, sapandan kamburlam, perhizden zayflam, kemikli, su yz grmemekten derisi kurumu bir adam, kageldi. Kars, kk ve clz, yorgun bir keiyi andrarak ve iki eliyle kocaman bir yeil emsiye tayarak ardndan yryordu. - Baba Rabot, iki yer! Rabot, kararsz, duraklad. "Beni mi aryorsun?" diye sordu. Kendisine "akgz" ad taklan arabac, gzel bir yant verecekti ama Rabot, bir arap fs gibi byk ve yuvarlak karnl, krek gibi yayvan elli, uzun boylu ve geni omuzlu, akac bir kadn olan karsnn itmesiyle ileri frlayarak kafasn kapya soktu ve deliine giren bir fare gibi arabann iine dald. - Baba Caniveau! Bu kez kzden daha ar, iri bir kyl, yaylar kerterek sar araba kasasnn boluuna batt. - Baba Belhomme! Belhomme, koca bir sska, eri boynu, yaknan yz ve ar bir di ars ekiyormu gibi zerine mendil kapatlm kulayla yaklat. Hepsi de siyah veya yeilimtrak uhadan eski ve acayip ceketlerinin, Le Havre sokaklarnda ortaya karacaklar yabanlk giysilerinin zerine birer mavi gmlek geirmilerdi. Balarnda da Normandiya kylerinde en byk ss saylan, kale kadar yksek, ipekli apkalar vard. Csaire Horlaville darack arabasnn kapsn kapad, sonra yerine karak kamsn aklatt. Hayvanlarn de uyanr gibi oldular ve boyunlarn sallayarak kark bir ngrak sesi kardlar. O vakit arabac, avaz kt kadar "He!" diye grledi ve kolunu adamakll aarak hayvanlar krbalad. Onlar da kmldadlar, kendilerini zorladlar, ar ve aksak bir trsa kalktlar. Arkalarnda araba, gevek camlarn ve yaylarnn btn demirlerini zngrdatarak garip bir teneke ve cam grlts karyor, sarslmalarla sallanp alkanan her yolcu srasnda da btn hoplay kaymalarndan sonra bir dalga ekilii oluyordu. nce rahatlamaya engel gibi grlen papaz sayarak herkes sustu. Konukan ve sokulgan yaps dolaysyla ilk sz papaz at! - Syleyin bakalm, Baba Caniveau, ileriniz yolunda m? Papazla aralarnda bir boy, gerdan ve gbek yaknl olan koca kyl srtarak yant verdi: - Yolunda, Bay Papaz, yolunda; ya sizinkiler? - Oo! Benimkiler hep yolundadr. Sizin iler nasl Baba Poiret? - Benimkiler mi? Bu yl verimsiz kalan kolzalar olmasa iyiydi ya. Zarar onlarla kapatyorduk ite. - Ne yaparsnz? Havalar ok souk. Baba Rabot'nun iri kars bir jandarma sesiyle: - Evet, pek souk; diye onaylad. Kadn, komu bir kyden olduu iin papaz onu yalnzca adyla tanyordu. - Blondel siz misiniz? dedi. - Evet, Rabot'ya varan benim. Rabot, nazik, ekingen ve honut, glmseyerek; hem de: "Yok, Blondel'e varan Rabot benim" der gibi ban gsne kadar eerek selam verdi. Bu srada, mendilini hep kulann stnde tutan Baba Belhomme anszn acnacak bir biimde inlemeye balad. Korkun bir aryla tepinerek "yy... iyy... iyy..." diye sesler karyordu. Papaz:

- Demek dileriniz ok aryor? dedi. Kyl yant vermek iin bir saniye inlemeyi brakt: - Yok... Bay papaz... Di deil... Kulak, kulamn ii. - Ne var kulanzda? i filan m? - ii bilmem, fakat oraya bir hayvan, koca bir hayvan girdiini iyice biliyorum. nk ambarda, otlarn zerinde uyuyordum. - Bir hayvan ha? Emin misiniz? - Emin miyim ne demek Bay Papaz? nancm kadar eminim. Kulamn iini oyup duruyor. Bam yedii kesin! Bam yiyor ite! Ah! iyy... iyy.. iyy... Ve yeniden tepinmeye balad. Arabadakilerde byk bir ilgi uyanmt. Herkes grn sylyordu. Boiret'ye gre bu bir rmcek, retmene gre de bir trtld. retmen daha nce Orna'da, alt yl kald Campemuret'de bunu bir kez grmt. Hatta trtl kafaya kadar girmi ve burundan kmt. Fakat o adamn, zar delinmi olduu iin, o kula sar kalmt. Papaz: - Bu herhalde kk bir kurt olmal; dedi. Baba Belhomme, en sonra bindii iin, ba yanda ve kapya dayal, boyuna inliyordu: - Oh! yy... yy... yy... Bu kesinlikle bir karnca, koca bir karncadr. yle sryor ki!.. Bakn, Bay Papaz, kouyor... Drt nala kouyor... Ah, iyy... iyy... iyy... Ne bela!.. Caniveau - Doktora gitmedin mi? diye sordu. - Elbette gitmedim. - Neden elbette? Doktor korkusu sanki Belhomme'u iyiletirmiti. Mendilini brakmadan doruldu: - Neden mi elbette? Senin bu madrabazlara yedirecek paran var galiba. Bir kez git, iki kez, kez, drt kez, be kez git! Bu, koskoca iki beyaz gm eder: Salam iki beyaz gm... Yapaca da ne? Syle bakalm, ne yapacak? Biliyor musun? Caniveau glyordu: - Yok, bilmiyorum. imdi nereye gidiyorsun ya? - Le Havre'a, Chambrelan' grmeye. - Kim bu Chambrelan? - frk ite. - Nasl frk? - Babam iyi eden frk. - Baban m? - Evet, babam; eskiden. - Nesi vard babann? - Srtna yel girmiti; ne ayan oynatabiliyordu, ne de bacan. - Senin Chambrelan ne yapt ona? - Hamur tutar gibi, srtn iki eliyle yourdu ite! ki saatte bir eycii kalmad! Belhomme pekl Chambrelan'n baz eyler de okuduunu aklndan geiriyordu ama bunu papazn karsnda sylemeye cesaret edemiyordu. Caniveu glerek yine: - Sakn, dedi, kulandaki bir tavan olmasn? Bu delii all, dikenli grnce yuvas sanmtr. Dur, karaym. Caniveau, elleriyle bir boru yaparak, av peinde koan kpeklerin havlamasn yanslamaya balad. Haykryor, uluyor, alayor, havlyordu. Arabada herkes glmeye balad. Hatta hi glmeyen retmen bile. Belhomme, kendisiyle elenilmesinden zgn grnd iin papaz sz deitirerek Rabot'nun iri karsna dnd: - Aileniz kalabalk, deil mi? - Evet, Bay Papaz, yle... Yetitirmek g! Rabot: "Ya! Yetitirmek g ite" der gibi bayla doruluyordu. - Ka ocuk? Kadn gl ve emin bir sesle, gvene gvene aklad: - On alt, bay papaz! On bei kocamdan! Rabot da bayla selamlayarak daha aktan glmsemeye balad. Kendisi, Rabot, yalnz bana on be ocuk babas olmutu! Bunu kars sylyordu. Demek, hi kuku yoktu. Bbrlenirdi elbet!

Ya on altncs kimdi? Kadn orasn sylemedi. O, kesinlikle ilk ocuktu. Belki de herkes biliyordu. nk kimse amad. Caniveau bile tnmad. Fakat Belhomme inlemeye balad! - Ah! yy... y... yy... Oyuyor ierisini... Ooo! Bitiyorum! Araba Polyte Kahvesi'ne gelip durdu. Papaz: - Kulanza biraz su aktsak belki de onu kartrz, dedi; bir deneyelim mi? - Hayhay! Ben hazrm. Ameliyatta bulunmak iin herkes indi. Papaz bir tabak, bir havlu ve bir bardak su istedi. Sonra retmeni hastann ban iyice yatk tutmakla, kulan iine su girer girmez de onu birden aa evirmekle grevlendirdi. Fakat hayvan gzle grebilir miyim diye Belhomme'un kulana herkesten nce bakan Caniveau: - Tu Allah layn versin! diye haykrd; bu ne marmelat! Kula nce amak gerek, Baba! Senin tavan dnyada bu reelden kamaz. Oraya drt ayayla yapr kalr. Kulan deliini papaz da inceledi ve hayvann karlmasna kalklmayacak kadar dar ve bulak buldu. Buray bir kibrit p ve bir para bezle aan, retmen oldu. O vakit, herkesin znts ortasnda papaz, temizlenmi yola, Belhomme'un yzne, salarna ve boynuna da yaylan yarm bardak su aktt. Sonra retmen, adamn ban, vidasn skecekmi gibi, hzla taban stnde dndrd. Birka damla, beyaz tabaa dt. Yolcular hep atldlar. Hibir hayvan kmamt. Bununla birlikte Belhomme: "Artk bir ey duymuyorum" deyince papaz baarm bir sesle: "Herhalde boulmutur!" diye haykrd. Herkes honuttu. Yine arabaya binildi. Fakat araba yola dzlr dzlmez Belhomme korkun lklar kopard. Hayvan uyanm ve kuduza dnmt. Hatta adam, onun imdi kafasna girdiini ve beynini kemirdiini, ileri sryordu. Zavall ylesine kvranarak uluyordu ki Poiret'nin kars kendisini cin tutmu sanarak ha kara kara alamaya balad. Sonra, ar biraz durunca, hasta hayvann kulanda dolatn syledi. Parmayla hayvann devinimlerini yanslyor, onu grr, gzleriyle kollar gibi oluyor ve "te bakn, diyordu; ite kyor... iyy... iyy... Ne kt!" Caniveau sabrszlanyordu. "Bu hayvan kudurtan, sudur, diyordu; herhalde araba alkt." Yine glmeye baladlar. Caniveau srdrd: "Bourbeux Kahvesi'ne geldiimiz zaman sen ona fnn musluunu a; vallahi bir daha kprdamaz." Fakat Belhomme artk acdan duramyordu. Yrei koparlyormu gibi haykrmaya balad. Papaz adamn ban desteklemek zorunda kald. Csaire Horlaville'den, ilk raslayaca evde durmasn rica ettiler. Buras, yola kadar ulaan bir iftlikti. Belhomme ieriye tand. Sonra da ameliyata yeniden balanmak zere, mutfan masasna yatrld. Caniveau, hayvan uyuturup uyutmak, belki de ldrmek iin, boyuna, suya rak kartrlmasn salk veriyordu. Fakat papaz sirkeyi daha uygun grd. Bu kez sirkeli su, ta ieriye kadar gitsin diye, damla damla aktld ve iine hayvan kaan kulakta birka dakika brakld. Yine bir tabak getirtilerek, papazla Caniveau, bu iki pehlivan tarafndan Belhomme bir tututa evrildi. retmen de salam kulaa, teki iyice boalsn diye, parmaklaryla pat pat vurdu. Csaire Horlaville bile, kams elinde, grmek iin gelmiti. Birden taban dibinde, sonunda bir soan tohumu byklnde, siyahms bir nokta farkedildi. Nokta, kprdamyordu da. Bu, bir pireydi! nce ama haykrlar, arkasndan grltl kahkahalar koptu. Pire, ha? Olur ey deil! Olur ey deil! Caniveau dizine vuruyor, Csaire Horlaville kamsn aklatyordu. Papaz, tpk anran eekler gibi ban kaldrm, katlyor, retmen aksrr gibi glyor, iki kadn da tavuklarn gdaklamasna benzer, ksa nee sesleri karyordu. Belhomme masann stne oturmutu. Taba dizlerine koyarak su damlasnn iinde dnen tutsak hayvanca, gzlerinde ciddi bir dikkat ve keyifli bir fkeyle bakp

duruyordu. - te yakalandn, pis yaratk! diye homurdand ve stne tkrd. Arabac, deli gibi keyiflenmi, habire yineliyordu: "Bir pire! Bir pire! Ele getin ite! Uursuz pire, uursuz pire, uursuz pire seni!" Sonra biraz kendini toplayarak haykrd: Haydi, yola! Epey vakit yitirdik zaten. Yolcular da, hep glerek, arabaya doru yrdler. Bununla birlikte, en sonra gelen Belhomme: Ben, dedi; Criquetot'ya dnyorum. Artk Le Havre'da iim yok. Arabac yant verdi: - yle olsun, k paray! - Yolun yarsndan teye gemedim; borcum da yarm. - Hayr, btn; yeri, yolun sonuna kadar tuttun. - ekime balad ve hemen iddetli bir kavgaya dnd. Belhomme bir franktan ok vermeyeceine ant iiyor, Csaire Horlaville de iki franktan aa almayacan sylyordu. Ve burun buruna, gz gze barp aryorlard. Caniveau yere indi: - Bir kez iki frank papaza borlusun, anladn m? Sonra hepimize birer kadeh; eder iki frank yetmi be santim; sonra da bir frank Csaire'e verirsin. Nasl, iine geliyor mu, akgz? Belhomme'un frank yetmi be santim deyeceini grmekten holanan arabac: - Ben razym! dedi. - Haydi, say bakalm. - Hi de saymam. Bir kez papaz, doktor deil. - Saymazsan ben de seni Csaire'in arabasna tkar, ta Le Havre'a kadar gtrrm. Ve koca herif, Belhomme'u kalalarndan kavrayp bir ocuk gibi kaldrd. Adam are olmadn grerek kesesini kard ve borcunu dedi. Sonra araba yeniden Le Havre yolunu tuttu. Belhomme da Criquetot'ya dnd. Artk suspus olmu yolcular, beyaz yolun zerinde kylnn, uzun bacaklarnn stnde sallanan mavi gmleine bakyorlard. TYLER RPERTC Ilk bir gece, yava yava her yeri saryordu. Kadnlar, kkn salonunda kalmlard. Bahe sandalyelerinde, doru veya ata biner gibi oturan erkekler, kapnn nnde, fincan ve kk kadehlerle dolu, yuvarlak bir masann evresinde halka olmular, sigara iiyorlard. Sigaralar, dakikadan dakikaya koyulaan karanln iinde gz gibi parlyordu. Bir gn nceki korkun bir kazadan sz etmilerdi. Karda, rmakta, iki adamla kadn, arllarn gz nnde boulmutu. General de G... dedi ki: - Evet, byle eyler yrek oynatcdr; fakat tyler rpertici deildir. Tyler rpertici, bu eski deyim, korkuntan ok daha fazla bir ey anlatr. Dnk gibi korkun bir kaza yrek oynatr, artr, dengeyi yitirtir; ama adamn akln durdurmaz. Tylerinin rperdiini duymas iin insana yreinin hoplamasndan, korkun bir lnn grnnden daha ou gerekir; gizemli bir titreme veya iitilmedik, doa d bir rk duygusu gerekir. len bir adam, en ackl koullarn iinde de bulunsa, tyleri rpertmez. Bir sava alan tyler rpertici deildir. Kan, tyler rpertici deildir. En kyasya cinayetler bile binde bir tyler rpertici olur. Bakn size, tyler rperticilikten ne anlalabileceini bana i banda reten iki rnek vereyim. 1870 savandayd. Rouen' getikten sonra Pont-Audemer'e doru ekiliyorduk. Ordu, yle byle yirmi bin kii, bozguna uram, dalm, cesareti krlm, bitmi yirmi bin kii, Havre'da yeniden dzene girecekti. Yer karla rtlyd. Gece oluyordu. Yirmi drt saatten beri bir ey yenmemiti. Prusyallar uzakta olmadklar iin asker hzla kayordu.

Btn Normandiya Ovas, iftlikleri eviren aalarn glgeleriyle beneklenmi esmerliini kara, ar ve uursuz bir gn altna sermekteydi. Henz geceye dnmemi akamn donuk aydnlnda, yryen srnn bouk, cansz, bununla birlikte bitmez tkenmez grltsnden, belli belirsiz bir karavana veya kl krtsyla kark alabildiine bir ayak tprtsndan baka bir ey iitilmiyordu. nsanlar, kamburlar km, iki bklm olmu, pis ve hatta ounun giysisi lime lime, yerden kalkmayan admlarla karn iinde srkleniyor, seirtiyorlard. O gece korkun bir don vard. Avularn derisi, dipiklerin eliine yapyordu. ok kez bir askerciin, artk kunduraya dayanamad iin yalnayak yrmek zere postallarn kardn gryordum. Adamcaz her bast yerde bir kan izi brakyordu, bir sre sonra da iki dakika dinlenmek iin bir tarlaya oturuyor ve artk kalkmyordu. Her oturan insan, lm bir insand. Gerilmi bacaklarn biraz dinlendirir dinlendirmez yine yrmeyi tasarlayan bu zavall erlerden ne kadarn arkamzda braktk. Kmldanmaktan, hemen hemen durmu kanlarn buz kesen etleri iinde dolatrmaktan kalr kalmaz onlar yenilmez bir uyuukluk yere yaptryor, iviliyor, uyutuyor, bu bitkin insan makinesine derhal bir inme indiriyordu. Umarszlar, alnlar dizlerinde, biraz daha tkeniyorlar, bununla birlikte bsbtn dmyorlard. nk kalalar ve dier organlar kmldayamaz bir duruma geliyor, ktkleiyor, bklmek veya dorulmak gcn yitiriyordu. Ve biz, geri kalanlar, daha gller, iliklerimize kadar donmu, zntden, bozgundan, umutsuzluktan bitmi, zellikle o uursuz kendini brakma, sonuna gelme, lme, yok olma kaygsyla ezilmi, bu gecenin, bu karn, bu souk ve ldrc karn ortasnda, balanm bir devinimin gcyle ilerleyerek boyuna gidiyorduk. Tuhaf, yal, sakalsz ve kl gerekten artc, ufak tefek bir adam kolundan tutmu iki jandarma grdm. Bir casus yakaladklarn sanarak bir subay aryorlard. Casus szc, dknt erler arasnda hemen yayld ve adamcazn evresinde bir halka evrildi. Bir ses: "Kuruna dizmeli" diye haykrd. Bitkinlikten den, ancak tfeklerine dayanarak ayakta durabilen btn bu erler, anszn, ynlar nne geleni ldrmeye srkleyen o kuduz ve hayvanca fke nbetine tutuldular. Sz sylemek istedim: O zaman tabur komutanydm. Fakat artk komutan tanyan yoktu. Beni de kuruna dizebilirlerdi. Jandarmalardan biri bana: - gnden beridir peimizde, dedi; herkesten topular soruyor. Kendisiyle konumaya davrandm: - Ne yaparsnz? Ne istiyorsunuz? Neden orduyla birlikte geliyorsunuz? Anlalmaz bir iveyle aznda birka szck yuvarlad. Bu, dar omuzlu, hileci gzl, gerekten garip bir adamd. Karmda o kadar arm duruyordu ki casus olduundan artk ben de kuku duymuyordum. ok yal ve bitkin grnyordu. Beni saygl, aptal ve hileci bir tavrla gizliden gizliye incelemekteydi. Adamlar evremizde haykryorlard: - Karya; karya. Jandarmalara sordum: - Tutuklu hakkndaki kannz? Szm bitirmeme zaman kalmadan korkun bir iti beni devirdi. Bir saniye iinde adamn, gz dnm erler tarafndan yakalandn, yere ykldn, tartaklandn, yolun kysna srklenip bir aacn nne atldn grdm. Karn stne, daha o anda lm gibi yld. Arkasndan da tfekler atelendi. Erler, bir hayvan azgnlyla ate ediyorlar, silahlarn yeniden doldurup yeniden patlatyorlard. Sraya girmek iin itiiyorlar, tpk okunmu su serpmek iin bir tabutun nnden geer gibi, boyuna kurun skarak lnn nnden geiyorlard. Anszn bir haykrmadr koptu: - Prusyallar; Prusyallar. Komakta olan lgn ordunun sonsuz grltsn, drt yandan iittim.

u serseriye atlan kurunlarn yaratt bozgun, kurun atanlar da lgna dndrmt. Korkunun kendi dlemlerinden ktn anlamadan onlar da katlar ve karanlkta yittiler. Grevleri gerei, yanmda duran iki jandarmayla lnn karsnda yalnz kaldm. Onlar bu kanl, prsk ve hurdaha eti kaldrdlar. - stn aramak gerek, dedim ve cebimden bir kutu mumlu kibrit karp uzattm. Erlerin biri tekine k tutuyordu. Ben, ikisinin arasnda, ayakta duruyordum. ly yoklayan jandarma haber verdi: - zerinde mavi bir bluz, beyaz bir gmlek, bir pantalon ve bir ift kundura var. lk kibrit snd. kincisi yakld. Adam, cepleri tersine evirerek yine balad: - Boynuz sapl bir bak, kareli bir mendil, bir enfiye kutusu, bir tutam sicim, bir para ekmek. kinci kibrit de snd. ncs yakld. Jandarma ly uzun uzun evirip evirdikten sonra: - O kadar, dedi. Ben: - Soyun, dedim; belki koynunda bir ey buluruz. ki er birden alabilsinlir diye de kendim k tutmaya baladm. Kibritin hemen doan ve abuk snen aydnlnda onlarn birer birer giysileri kardklarn, bu kanl, cansz ve henz scak et ynn plak braktklarn gryordum. Bir tanesi anszn kekeledi: - Hay Tanr layn versin; bu kadnm komutanm. imin ne acayip ve szlatc bir sknt duygusuyla alt st olduunu size anlatamam. nanamyordum, karn iine meldim ve bu biimini yitirmi pelteye baktm; evet, kadnd. ki jandarma, akn ve bitkin, bir ey syleyeyim diye bekliyordu. Fakat ben ne dneceimi, ne yapacam bilmiyordum. O vakit onba ar ar: - Herhalde topu eri olan ve haberi gelmeyen oulcazn aryordu; dedi. br de yant verdi: - Evet, herhalde yledir. ok korkun eyler grm olmama karn alamaya baladm ve lnn karsnda, bu dondurucu gecenin iinde, bu kapkara ovann ortasnda, bu gizin, bu ldrlm adszn nnde "tyler rpertici" deyiminin anlamn duydum. Ayn duyguyu bir kez de geen yl, Flatters (2) takmndan sa kalan birini, Cezayirli bir niancy sorguya ekerken duydum. Bu yrekler acs dram zerinde epey bilginiz vardr. Ama sanrm benim syleyeceklerimi henz bilmiyorsunuzdur. Albay, lden Sudan'a gidiyor ve Atlantik'ten Msr'a, Sudan'dan Cezayir'e kadar uzanan bu kum denizinde, eskiden denizleri alan talan edenlere benzer bir tr korsanlarn, Touareglerin usuz bucaksz lkesinden geiyordu. Kola yol gsteren klavuzlar, Ouargla Vahas'ndaki Chambaa oymandand. Bir gn l ortasnda kamp kuruldu. Araplar kuyu henz uzak olduu iin, btn develerle suya gideceklerini sylediler. Bir tek adam albaya hyanete uradn haber verdi. Flatters inanmad ve mhendisleri, doktorlar, hemen btn subaylar yanna alarak kafileye katld. Fakat hepsi de kuyunun banda ldrld ve btn develeri zaptedildi. Kampta kalm olan Ouargla Arap Postas yzbas, kurtulan sipanilerle nianclarn komutasn ele ald. Tayacak deve bulunmad iin, eyayla yiyecekler braklarak dne baland. Adamlar, bu glgesiz ve sonsuz sszlkta, kendilerini sabahtan akama kadar kavuran canavar bir gnein altnda yola koyuldular. Bir oymak gelip hizmette bulunmak istedi ve hurma getirdi. Bunlar zehirliydi. Hemen btn Franszlar ld. Son subay da birlikte. Artk birka sipahiden ve aralarnda svari baavuu Pobeguin'den baka kimse kalmamt. Chambaa oymandan olan yerli nianclar da yoktu. ki deve, henz elde bulunuyordu. Bir gece onlar da iki Arapla birlikte kayboldu.

O vakit, geriye kalanlar, srann birbirlerini yemeye gelmek zere olduunu anladlar ve iki adamn iki hayvanla kat ortaya kar kmaz ayrlarak yumuak kumda, gn kavuran alevi altnda, birbirlerine bir tfek atmndan fazla uzak yrmeye baladlar. Bylece, dz ve kavrulmu genilikte yer yer, lde ilerleyenleri ta uzaktan belli eden o kk toz stunlarn kaldrarak, btn gn gidiyorlard. Fakat bir sabah yolculardan biri anszn dmen krarak yanndakine yaklat. Herkes, bakmak iin durdu. A askerin, stne yrd adam kamad; yere yatt ve gelene nian ald. Onun gerektii kadar yaklatna karar verince de tetii ekti. teki, kurun dokunmadan, ilerlemesini srdrd. Sonra o da tfeini omzuna dayad ve arkadan ldrd. O zaman brleri, ufuktan kopup gelerek, paylarn almaya kotular. ldren adam, leni paralayarak datt. Sonra bu uzlamalar olanaksz badaklar, gelecek ldrmeyle yaknlancaya kadar, yine birbirlerinden uzaklatlar. Bllen insan etiyle iki gn yaand. Arkasndan alk yeniden ba gsterince ilk ldren bir daha ldrd. Bir kasap gibi yeniden ly kesti ve yalnzca kendi payna deni alkoyarak st tarafn arkadalarna ikram etti. Yamyamlarn dn bylece srd. Son Fransz, Pobeguin, yardmclarn yetimesinden bir gn nce, bir kuyunun banda ldrld. imdi "tyler rpertici"den ne anladm rendiniz ya? te general de G...nin geen akam bize anlatt eyler. KK ASKER Her pazar zgr kalr kalmaz iki kk asker yola dzlrd. Kladan knca saa dnerler, bir askerlik gezintisi yapyorlarm gibi sk admlarla Courbevoie'y geerler, sonra evlerden ayrldklar vakit daha rahat bir yryle Bezons'a giden tozlu ve plak yolu tuttururlard. Yenleri ellerini rten ok geni, ok uzun kaputlarnn iinde yitmi, hzl gitmek iin onlara bacaklarn ayrtan ok bol krmz pantolonlarndan sklm, clz, ufak tefek kimselerdi. Kat ve yksek balklarnn altnda da gya birer yz, durgun ve yumuak mavi gzleriyle hemen hemen hayvanca birer safl olan iki zavall kk Brtanyal yz grnrd. Yolda hi konumazlar, habire yrrlerdi. kisinin de kafasnda birbirinin ayn olan tek bir dnce, gidecekleri yerin dncesi vard ve bu konuma yerine geerdi. nk kk Champioux Orman'nn aznda, kendilerine memleketlerini hatrlatan bir ke bulmulard. Ancak orada erince kavuurlard. Colombes ve Chatou yollarnn atnda, aala varnca, kafalarn ezen balklarn karrlar ve alnlarn silerlerdi. Bezons Kprs'nn stnde Seine'e bakmak iin her zaman biraz dururlard. Orada korkulua abanp iki kat olarak iki dakika kalrlard. Yahut da iinde gezinti sandallarnn beyaz ve yana yatk yelkenleri kouan ve kendilerine belki de Brtanya denizini, komusu bulunduklar Vannes limann ve Morbihan Krfezi'nden ak denize dorulmu balk gemilerini anmsatan byk Argenteuil Koya'n seyrederlerdi. Seine'i aar amaz semtin kasabasndan, ekmekisinden ve arapsndan yiyeceklerini satn alrlard. Mendillerine koyduklar azk bir para sucuktan, yirmi santimlik ekmekten ve bir litre kt araptan ibaretti. Kyden kar kmaz da artk ar aksak yrmeye ve konumaya balarlard. nlerinde tesine berisine aa bekleri serpilmi yoksul bir ova, sonunda bir ormana, onlarn Kermarivan Orman'na benzettikleri kk bir ormana ulard. Budaylarla yulaflar, rnlerin taze yeillii iinde yiten dar yol boyunca uzanrd ve Jean Kerderen her seferinde Luc Le Ganidec'e: - Buras tpk Plounivon dolay gibi, derdi. - Evet, tpk oras. Sonra yan yana, kafalar belli belirsiz memleket anlarnn uyandrd dlemlerle, be

santimlik eski ta basmas resimlerdeki gibi saf dlemlerle dolu, yrr geerlerdi. Arkasndan yine gzleri bir tarla kesine, bir ite, bir kra yere, bir drtyol azna, bir granit haa iliirdi. Yine her sefer, salt Locneuven'deki dolmeni andrd iin, bir topraa snr olan bir tan yannda dururlard. lk aa beine gelince Luc le Ganidec her pazar bir denek, bir fndk dal keser ve memleketindeki insanlar dnerek yava yava daln kabuunu soymaya balard. Jean Kerderen az tard. Vakit vakit Luc, birka szckle onlar uzun zaman dndren bir ocukluk olayn anmsatr, bir ad sylerdi. Ve memleket, uzaklardaki gzel memleket yava yava onlar sarar, kaplar, ta teden onlara biimlerini, grltlerini, hep bilinen ufuklarn, kokularn, iinde deniz rzgrnn kotuu yeil, fakat ksr krn kokusunu gnderirdi. Artk kent d topraklar besleyen Paris gbrelerinin buusunu deil, tuzlu ak deniz melteminin toplayp getirdii kara al ieklerinin kokusunu koklarlard. Sandal sahiplerinin, rmak kylarnn yukarsnda grlen yelkenleri onlara kendi kylerinden ta deniz kysna kadar giden uzun ovann tesinde grlm gemi yelkenleri gibi gelirdi. Luc le Ganidec'le Jean Kerderen honut ve zntl... Tatl bir znt, kafese konmu, anlar olan bir hayvann ar ve ileyici zntsyle ba baa.. yava yava yrrlerdi. Luc ince denein kabuunu soymay bitirdii vakit her pazar yemek yedikleri orman kesine varm olurlard. Orada bir alnn iine sakladklar iki tulay bulurlar, baklarnn ucunda sucuklarn kzartmak iin dallardan kk bir ate yakarlard. Yemek yedikten, ekmeklerini son krntsna, araplarn son damlasna kadar bitirdikten sonra da otlarn zerinde yan yana, gzleri uzaklarda, gz kapaklar arlam, parmaklar duada olduu gibi birbirine gemi, krmz bacaklar krdaki gelinciklerin arasna uzatlm, konumadan otururlard. Balklarnn meiniyle dmelerinin bakr kzgn gnein altnda parldar, balarnn zerinde szlerek ten tarla kularn durdururdu. leye doru gzlerini arada srada Bezons ynne evirmeye balarlard. nk ineki kzn gelmesi yaknlam olurdu. Kz inein, memleketin ilerde, ormann kysnda dar bir ayrda otlayan, kra karlm tek ineini samaya, baka yere ekmeye giderken her pazar nlerinden geiyordu. Onlar hizmeti kz, krdan geen tek insan hemen gryorlar ve teneke kovann gnein altnda prl prl yanndan honutluk duyuyorlard. Ondan hi sz etmezlerdi. Onu grmekten, niin olduunu bilmeksizin, yalnzca honuttular. Bu, gneli gnlerin scayla yanm, krmzms sal, din ve iri bir kz, Paris kylerinin iri ve gz pek bir kzyd. Bir defasnda, hep ayn yerde oturduklarn grerek onlara: - Gnaydn! dedi; demek hep buraya geliyorsunuz! Luc le Ganidec, daha cesaretli, kekeledi: - Evet, dinlenmeye geliyoruz. O kadarla kald. Fakat ertesi pazar kz onlar grnce gld, onlarn ekingenliini sezen uyank bir kadnn iyiliki benimserliiyle gld ve sordu: - Byle ne yapyorsunuz? Otlarn nasl bittiine mi bakyorsunuz? Keyiflenen Luc de srtt: - yle grnyor. O yine: - Ha! Bu o kadar abuk olmaz, dedi. Luc de hep glerek: - Yok canm, yantn verdi. Kz geti. Fakat st dolu kovasyla dnerken yine onlarn nnde durarak: - Birer yudum ier misiniz, dedi; size memleketi anmsatr. Ayn soydan olmak, olaslkla kendi de evinden uzak bulunmak igdsyle ii sezmi ve tam stne basmt. kisi de heyecanlandlar. O vakit kz, onlarn arap getirdikleri bir litrelik ienin azna,

epey alarak, biraz st aktt. Luc, kendi payn geip gemediine bakmak iin hep durarak kk yudumlarla nden iti. Sonra ieyi Jean'a verdi. Kz, onlar sevindirmekten honut, elleri kalalarnda, kovas ayaklarnn dibinde, karlarnda, ayakta duruyordu. Sonra: - Haydi hoa kaln. Pazara yine grrz, diye bararak gitti. Askerler, grebildikleri srece onun uzaklaan, klen ve topraklarn yeilliine batar gibi olan boylu poslu biiminden gzlerini ayrmadlar. Ertesi hafta kladan ktklar zaman Jean, - Ona uygun bir ey almayalm m? dedi. neki kza tatl bir ey semek sorunu karsnda byk bir skntya dtler. Luc bir para domuz sucuu alma dncesindeydi, fakat Jean tatl eyleri sevdii iin ekerlemeyi yeliyordu. Onun dncesi stn geldi ve bir bakkaldan on santimlik beyazl krmzl ekerleme aldlar. Bekleme heyecanyla her zamankinden daha abuk yemek yediler. Onu ilkin Jean grd ve: "te geliyor" dedi. Luc de: "Evet, geliyor" diye yant verdi. Kz onlar uzaktan grerek glyordu. Seslendi: - Nasl, iler istediiniz gibi mi? Birlikte yant verdiler: - Ya sizinkiler? O vakit kz lafa balad. Onlar ilgilendiren basit eylerden, havadan, rnden, efendilerinden sz etti. Askerler Jean'n cebinde yava yava eriyen ekerlemelerini sunmaya bir trl cesaret edemiyorlard. Sonunda Luc davrand ve: - Size bir ey getirdik, diye mrldand. teki sordu: - Ne getirdiniz bakalm? Bunun zerine Jean kulaklarna kadar kzararak ince kt klah kard ve ona uzatt. Kz bir avurdundan brne yuvarlarken yanaklarn iiren kk eker paralarn yemeye balad. ki asker karsna oturmular, ona heyecan iinde, hayran hayran bakyorlard. Sonra kz ineini samaya gitti ve dnnde yine onlara st verdi. Askerler btn hafta onu dndler ve sk sk ondan konutular. Ertesi pazar kz daha fazla laf atmak iin onlarn yanna oturdu. teden inek hizmetinin yolda durduunu grerek slak burunlu ar ban ona doru uzatr ve onu armak iin uzun uzun brrken, de yan yana, gzleri uzaklara dalm, dizleri kenetledikleri ellerinin arasnda, doduklar kylerin tesini berisini, ufak tefek olaylarn anlattlar. Kz onlarla bir para bir ey yemeyi ve bir kadehik arap imeyi de hemen kabul etti. Onlara ok kez cebinde erik getiriyordu. nk erik mevsimi gelmiti. Onun birliktelii Brtanyal iki kk askerin gnllerini ayor, onlar kular gibi gevezeletiriyordu. Bu durumda bir sal gn Luc Le Ganidec, hi yapmad bir ey yapt, izin ald ve ta gecenin onunda dnd. Meraklanan Jean kendi kendine arkadann neden byle km olabileceini dnyordu. Cuma gn Luc, yatak komusundan elli santim bor alarak bir izin daha istedi ve yine birka saat ayrld. Pazar gezintisi iin Jean'la birlikte yola koyulduu vakit de pek acayip, pek heyecanl, pek deiik bir tavr vard. Kerderen pek anlamyor ama ne olabileceini kestiremeden yle byle bir ey sezinliyordu. Hep ayn tarafna otura otura otlarn ezdikleri her zamanki yerlerine kadar tek szck bile etmediler. Yemeklerini ar ar yediler. Ne biri, ne de teki ackmt. ok gemeden kz grnd. Her pazar yaptklar gibi onun geliine bakyorlard.. yice yaklat zaman Luc kalkt ve iki adm att. Kz kovasn yere brakarak onu kucaklad. Jean'a aldr etmeden, onun orada olduunu dnmeden, onu grmeden Luc',

kollarn boynuna dolayarak ateli ateli pt. Zavall Jean orada akn, hibir ey anlamayacak kadar akn, ii alt st, yrei delik deik, bir trl kavrayamadan duruyordu. Sonra kz Luc'n yanna oturdu ve gezevelie baladlar. Jean onlara bakmyor, artk arkadann neden hafta iinde iki kez km olduunu anlyor ve iinde yakc bir znt, aa yukar bir yara duyumsuyor, hyanetlerin at o yaray buluyordu. Luc'le kz, inein yerini deitirmeye birlikte gitmek iin kalktlar. Jean arkalarndan bakt. Onlarn yanyana uzaklatklarn grd. Arkadann krmz pantolonu yolda parlak bir leke oluturuyordu. Tahta tokma yerden alp hayvann baland kaza vuran Luc oldu. O gelii gzel bir elle inein keskin bel kemiini okarken kz samak iin meldi. Sonra kovay imenlikte braktlar ve ormana daldlar. Artk Jean onlarn girdii yerde yaprak duvarndan baka bir ey grmyordu. Kendini o kadar perian buluyordu ki, kalkmaya alsa kesinlikle yere derdi. aknlk ve acdan, saf ve derin bir acdan alklam, yle duruyordu. Alamak, kamak, saklanmak, bundan byle sonuna kadar kimseyi grmemek istiyordu. Birdenbire onlarn aalktan ktklarn grd. Kylerde nianllarn yapt gibi el ele, ar ar dndler. Kovay tayan Luc't. Ayrlmadan bir daha ptler ve kz Jean'a dosta bir "yi akamlar" dedikten ve anlamlca glmsedikten sonra ekip gitti. O gn ona st sunmay hi de dnmedi. ki kk asker, her zamanki gibi kmltsz, dingin ve sessiz, yzlerinin durgunluu yreklerini buran eyden hibir belirti vermeden, yan yana kaldlar. Gne zerlerine vuruyordu. nek uzaktan onlara bakarak vakit vakit bryordu. Saati gelince dnmek zere kalktlar. Luc bir denein kabuklarn soyuyordu. Jean bo ieyi tayordu. Onu Bezons'daki arapya brakt. Sonra kprye ayak bastlar ve her pazarki gibi birka saniye suyun akna bakmak iin orta yerde durdular. Jean akntda kendisini eken bir ey grm gibi eiliyor, demir korkuluktan gittike daha fazla sarkyordu. Luc ona: "Yani birazn imek mi istiyorsun" diyecek oldu. Tam son szc sylerken Jean'n ba kalan tarafn ekti, kalkan bacaklar havada bir daire izdi ve krmzl mavili kk asker bir kle gibi dt, suya girip gzden yitti. Luc, heyecandan boaz tkanm, bouna haykrmaya alyordu. leride bir eyin kmldadn grd. Sonra arkadann ba rman yzne kt ve hemen yine batt. Biraz daha ilerde yeniden bir el, rmaktan frlayp yine dalan bir tek el fark etti. Hepsi bu oldu. Kouan gemiciler o gn ly bulamadlar. Luc, akl bandan gitmi, koa koa klaya yalnz dnd ve gzleri de, sesi de ya dolu, ikide bir burnunu silerek olay anlatt: "Eildi... eil... eildi... o kadar... o kadar ki tepetaklak oldu... ve... ve... de... dekoydu ite..." Daha fazla syleyemedi. Heyecandan bouluyordu... Eer bilmi olsayd... SAUVAGE NNE Georges Pouchet'ye I Virelogne'a on be yldr uramamtm. Prusyallarn ykm olduklar atosunu sonunda yeniden yaptran dostum Servat ile birlikte avlanmak zere oraya gzde gittim. Bu yreyi son derece seviyordum, gzel dnyann, gz okayan, gcklayan kelerindendi. Byle yerler maddi bir akla sevilir. Biz, topran byledii kimseler, ok grlm ve iimizi tpk mutlu olaylarn yapt gibi gevetmi baz kaynaklardan, baz korulardan, baz gllerden, baz tepelerden tatl anlar saklarz. Hatta bazen kafamz; keyifli bir gnde bir defack grlm ve bir ilkyaz sabah sokakta ak ve saydam bir giysiyle raslanp da ruhumuzda ve bedenimizde dindirilmez, unutulmaz bir

istek, yanndan srtnerek geilmi bir mutluluk duygusu brakan kadn dlemleri gibi iimizde yer etmi bir orman kesine, bir ky parasna yahut da ieklerin pudralad bir meyve bahesine yeniden dner. Virelogne'da kk kk korularn ssledii, yerde topraa kan yetitiren damarlar gibi koan derelerin dolat btn kr seviyordum. Bu derelerde istakozlar, alabalklar ve ylan balklar tutuluyordu! Ne bulunmaz mutluluk! Yer yer ykanlabiliyor ve bu ince su yataklarnn kylarnda biten yksek otlar arasnda ok kez su ulluklarna raslanyordu. ki kpeimin nmde uray buray yoklamalarna bakarken bir kei kadar hafiftim. Serval, yz metre samda bir yonca tarlasn aratryordu. Saudreslerin korusuna snr eken allar dndm ve ykk bir kulbe grdm. Birden onu 1869'da son kez grdm biimde, tertemiz, asmalara sarl, kapsnn nnde tavuklaryla anmsadm. Ayakta duran krk dkk, uursuz iskeletiyle l bir evden daha zc ne olabilir? ok yorulduum bir gn bu evde bir kadncazn bana bir bardak arap iirdiini ve Serval'in ev sahiplerinin yksn anlattn da anmsadm. Hep tezkeresiz avclk eden baba, jandarmalar tarafndan ldrlmt. Daha nce grm olduum oul, iri ve kuru bir delikanlyd ve o da korkun bir av dman saylyordu. Bunlara Sauvagelar deniyordu. Bu bir ad m, yoksa anlaml bir lakap myd? (3) Serval'e seslendim. Uzun leylek admlaryla geldi. - Burada oturanlar ne oldu? diye sordum. Bana aadaki olay anlatt. II Sava balaynca otuz yanda olan Sauvage oul, anay evde yalnz brakarak askere gitti. Paras olduunu bildikleri iin yal kadna pek acyan yoktu. Onun iin o, kyden o kadar uzakta, ormann kysndaki bu ssz evde tek bana kald. Erkekleriyle ayn soydan, uzun ve zayf, ok glmez, hi akaya gelmez, sert bir kocakar olduu iin korkmuyordu da. Zaten ky kadnlar hi glmezler. Glmek erkeklere zg bir eydir. Donuk ve ksz bir mr srdkleri iin kadnlarn dar ve zntl bir ruhlar olur. Kyl meyhanede grltl neeyi biraz renirse de kars boyuna ask bir suratla ciddi kalr. Onlarn yz kaslar asla glme altrmas yapmamtr. Sauvage Nine de hemen karla rtlm kulbesinde her zamanki yaamn srdrd. Her hafta kye ekmekle biraz et almaya gidiyor, sonra damna dnyordu. Kurtlardan sz edildii iin srtnda tfekle, olunun kavrana kavrana dipii anm pasl tfeiyle dar kard. Biraz kamburlam olan iriyar Sauvage Nine'nin, silahnn namlusu, ban skan ve kimsenin grmedii ak salarn smsk kapayan siyah balndan da yukarda, ar admlarla karda gidii grlecek eydi. Bir gn Prusyallar geldi. Onlar, herkesin parasna ve olanaklarna gre yerlilere dattlar. Zengin tannan yal kadna drt kii dt. Bunlar sarn derili, sarn sakall, mavi gzl, o zamana kadar ektikleri yorgunlua karn tombul kalm drt iriyar delikanlyd. Zaptedilmi bir lkede bulunduklar halde iyi ocuklard. Bu yal kadnn yannda yalnz kalnca ona ok yaknlk gsterdiler, yorulmasna ve para harcamasna olabildii kadar yer brakmadlar. Sabahlar drdnn de kuyunun evresinde gmlekle tuvaletlerini yaptklar, Sauvage Nine gidip gelerek orbay hazrlarken onlarn, karlarn i nda, kuzey insanlarna zg beyaz ve pembe ellerini bol suyla ykadklar grlyordu. Sonra da mutfa temizliyorlar, cam siliyorlar, odun kryorlar, patates ayklyorlar, amar ykyorlar, tpk annelerinin evresinde drt iyi oulmular gibi evin btn ilerini yapyorlard. Fakat yal kadn boyuna kendininkini, kanca burunlu, kestane gzl ve dudann stne kara kllardan bir erit ekilmiesine gr bykl koca sskasn dnyordu.

Ocanda yerleen askerlerin her birine her gn soruyordu: - Fransz alaynn, yirmi nc piyadenin nereye gittiini biliyor musunuz? Benim olum orada ite. Onlar yant veriyorlard: "Hayr, bilmiyoruz, hi bilmiyoruz." Ve tede kendilerinin de birer annesi olan bu adamlar, acsn ve endielerini anlayarak ona bin trl zen gsteriyorlard. Zaten o, drt dmann seviyordu da. nk kyllerin hi yurtseverlik kinleri yoktur. Bu, yalnzca yksek snflara zgdr. Aadakiler, yoksul olduklar ve her yeni vergi zerlerine ykld iin en ok verenler, say tuttuklar iin yn yn ldrlenler ve asl topun azna gelenler ve sonunda en zayflar ve en kar koyamazlar oluturduklar iin savan amansz yoksulluklarn en ok ezilerek ekenler, her iki ulusu, hem yenen, hem de yenileni alt ayda tketen o dvken abalardan, o ayaklandrc onur kaygsndan ve o uydurma siyasal dzenlerden hi anlamazlar. evrede, Sauvage Nine'nin Almanlarndan sz edilirken: - te onlardan tam yerlerini bulan drd, diyorlard. Durum byleyken bir sabah yal kadn, evde yalnz bulunduu srada uzaktan bir adamn ovada kendi evine doru geldiini grd. Onu hemen tand. Mektuplar datan yaya postacyd. Adam ona zarf gibi katlanm bir kt verdi. O da diki dikerken kulland gzl klfndan kararak unlar okudu: "Bayan Sauvage, bu mektup size kt bir haber verecek. Olunuz Victor dn bir glleyle vuruldu, adeta ikiye blnd. Blkte yan yanaydk. Kendisi bana bir ey gelirse hemen o gn size haber vermemi sylerdi. Olay srasnda da yan banda bulunuyordum. Sava bitince size getirmek zere cebinden saatini aldm. Selamlarm sunarm. Csaire Rivot 23'nc Piyade Taburu 2. kou erlerinden" Mektup haftalkt. Kadn alamyordu. yle duruyordu. O kadar heyecanlanm, tutulmutu ki ac bile duyamyordu: "te Victor sonunda vuruldu" diye dnyordu. Sonra yava yava gzlerine ya kt, yreini znt brd. Dnceler, korkun ve ezici, kafasna birer birer geliyordu. Artk onu, olunu, kocamann kucaklayamayacakt. Hem de hibir zaman! Babay jandarmalar, olu da Prusyallar ldrmt... Bir glleyle ikiye blnmt. Olay, korkun olay adeta gryordu, gzler ak, ba dyor ve o, kzd zamanlar yapt gibi, palabynn ucunu sryordu. Ya sonra, lsn ne yapmlard? Alnnn ortasnda kurunuyla nasl kocasn ona vermilerse bari olunu da verselerdi! Fakat bir konuma grlts duydu. Prusyallar kyden dnyorlard. arabuk mektubu cebine saklad, gzlerini silmeye de yetierek onlar her zamanki yzyle rahat rahat karlad. Drd de keyifli, glyorlard. nk, kukusuz alnm, gzel bir tavan getiriyorlard ve yal kadna iyi bir ey yeneceini iaretle anlatyorlard. Kadn yemei hazrlamak zere hemen ie koyuldu. Ama sra tavan ldrmeye gelince g bulamad. Bununla birlikte bunu ilk kez yapacak deildi! Erlerden biri, kulaklarnn arkasna bir yumruk indirerek hayvann iini bitirdi. Tavan ldkten sonra, kadn onun krmz vcudundan deriyi syrd. Fakat elledii kann, ellerini bulayan kann, souduunu ve phtlatn duyduu lk kann grnm onu tepeden trnaa kadar titretti. Hep ikiye blnm, henz rpnan u hayvan gibi kpkrmz kocamann dnyordu. Prusyallaryla birlikte sofraya oturduysa da bir lokma bile yiyemedi. Onlar ona aldrmadan tavan smrdler. O, konumadan, kafasnda bir ey dnerek, onlara kydan bakyordu. Yz o kadar renk vermez duruyordu ki kimse bir ey fark etmedi. Kadn anszn sordu: "Bir aydr birlikteyiz ama adlarnz bile bilmiyorum." Onlar glkle ne istediini anladlar ve adlarn sylediler. Ama bu kadar yetmiyordu.

Bunlar ailelerinin adresleriyle birlikte bir kda yazdrd ve gzln koca burnuna yerletirerek bu bilmedii yazy gzden geirdi. Sonra kd katlad ve cebine, olunun lmn haber veren mektubun zerine koydu. Yemek bitince adamlara: - Ben biraz sizin iin alaym, dedi ve yattklar samanla kuru ot karmaya balad. Onlar bu ii aknlkla karladlar. O da biraz daha snacaklarn syledi. Kendisine yardm ettiler. Demetleri ta atnn samanlarna kadar yyorlard. Bylece kendilerine drt duvar ottan, scak ve kokulu, iinde ok gzel uyunacak, byk bir oda yaptlar. Akam yemeinde erlerin biri Sauvage Nine'nin yine hibir ey yemediini grerek merak etti. Kadn etlerinin kasldn syledi. Sonra snmak iin gzel bir ate yakt. Drt Alman da her akam ktklar merdivenden yerlerine ekildiler. Samanln kaps kapanr kapanmaz yal kadn, merdiveni ekti. Sonra grltszce sokak kapsn at ve yeniden kuru ot demetleri alarak mutfan doldurdu. Karda yalnayak yle yava yryordu ki bir ey duyulmuyordu. Vakit vakit de uyuyan drt erin keskin ve baka baka horlaylarn dinliyordu. Hazrlklarnn yeteceini akl kesince demetlerin birini ocaa att ve tutuur tutumaz onu tekilerin zerine serpti. Sonra darya kt ve bakt. Birka saniye gemeden kulbenin iini keskin bir k aydnlatt. Sonra korkun bir mangal, kzgn bir dev frn olutu. Aydnl dar pencereden fkryor, karn stne parlk bir izgi ekiyordu. Daha sonra evin tepesinden byk bir lk koptu. Sonra insan ulumalarndan, korku ve umarszlk iinde koparlan yrek paralayc haykrlardan bir uultu oldu. Sonra samanlk kaps ieri derek bir ate hortumu oraya dald, ottan aty deldi, sonsuz bir meale alevi gibi gkyzne frlad ve btn kulbe tututu. Artk ierde ate trtsndan, duvar kmesinden, direk dmesinden baka bir ses duyulmuyordu. Birden dam da indi ve kulbenin kzgn kmesinden havaya, bir duman bulutu ortasnda, byk bir kvlcm sorgucu ykseldi. Bembeyaz kr, atele aydnlanm, krmz boyal rt gibi parldyordu. Uzaklarda bir an almaya balad. Yal Sauvage, adamlardan kimse kamasn diye elinde tfek, olunun tfei, yanm evinin nnde, ayakta duruyordu. in bittiini grnce silahn atee att. Bir patlama sesi nlad. Adamlar, kyller, Prusyallar, geliyorlard. Kadn yere uzatlm bir aa gvdesinin zerinde, rahat ve honut oturuyor buldular. Bir Fransz ocuu gibi Franszca konuan bir Alman subay sordu: - Nerede erleriniz? O, kuru kolunu yangnn snmeye balayan kzl ynna doru uzatt ve gl bir sesle yant verdi: - Bunun iinde! evresine toplanyorlard, Prusyal sordu: - Yangn nasl kt? Kadn: - Ben kardm, dedi. Kimse inanmyordu. Onu kazadan akln oynatm sanyorlard. O vakit herkes evresine r ve kendisini dinlerken, o, ta mektubun geliinden eviyle birlikte tutuan adamlarn son lna kadar btn olay bandan sonuna kadar anlatt. Ne duyduklarndan, ne de yaptklarndan birini unuttu. Bitirince cebinden iki kt kard ve atein son klarnda onlar ayrt etmek iin yine gzln takt. Sonra birini gstererek: "Bu, Victor'un lm" dedi. brn gsterirken de bayla kzl dkntleri iaret ederek: "Bu da onlarn adlar" diye ekledi; evlerine yazlmas iin. Beyaz kd, kendisini omuzlarndan tutan subaya rahata uzatt ve yine: - Nasl olduunu yazarsnz, dedi; analarna babalarna bunu benim yaptm bildirirsiniz. Simon Sauvage kadnn zaferi! Unutmayn. Subay haykra haykra Almanca komutlar veriyordu. Kadn yakaladlar, evinin henz scak duvarlarnn nne diktiler. Sonra karsnda yirmi metre teye acele on iki kii

dizildi. O hi kprdamad. Anlamt. Bekliyordu. Bir komut nlad, arkasndan uzun bir patlama koptu. Sonra gecikmi bir tfek tek bana patlad. Kadn dmedi. Bacaklar biilmi gibi kt. Prusyal subay yaklat. Kadn hemen hemen ikiye blnmt. Bzlm elinde kana bulanm mektubunu tutuyordu. Dostum Serval ekledi: - te Almanlar atomu, yrenin atosunu bir karlk olsun diye yktlar. Ben burada kavrulan drt uysal, kendi halinde delikanlnn annelerini ve bu duvarn nnde kuruna dizilen teki annenin yabanl kahramanln dnyordum. Yerden, atein karasn hl stnde tayan kk bir ta aldm. BR ANA BABA KATL Avukat, savunmasnda deli olduunu ileri srmt. Bu garip cinayet baka nasl aklanabilirdi? Bir sabah Chatou yaknlarnda kamlar arasnda sarma dola iki ceset bulunmutu. Kadn da, erkek de zengin, hemen hemen gen ve yrenin belli bal kibarlarndand. Daha geen yl evlenmilerdi. Yani kadn yldan fazla dul yaamamt. Kimse dmanlar olacan sanmyordu. zerlerinden bir ey de alnmamt. nce, uzun ve sivri bir demirle arka arkaya vurulduktan sonra kydan suya atlma benziyorlard. Soruturma ortaya bir ey karamyordu. Bilgilerine bavurulan kayklarn bir eyden haberleri yoktu. Konu yzst braklacakken yakn kylerin birinden Georges Louis adl ve Le Bourgeois lakapl gen bir marangoz gelip polise teslim oldu. Btn sorulanlara yalnzca u yant veriyordu: - Adam iki yldan, kadn da alt aydan beri tanyorum. ok kez bana eski eya onartmaya gelirlerdi. nk ben iimde ustaym. - Onlar neden ldrdnz? sorusunu da boyuna: - ldrmek istediim iin, diye karlyordu. Azndan baka bir sz alnmamt. Bu adam kukusuz bir babasz ocuktu. Daha nce kasabada stninedeydi. Sonra braklmt. Georges Louis'den baka ad yoktu. Fakat bydke arkadalarnda bulunmayan anadan doma zevkler ve inceliklerle zekas gze grnr derecede ald iin ona "Kentsoylu" demiler ve asl adn kullanmaz olmulard. Sanat edindii marangozlukta parmakla gsterilir ustalardan saylyordu. Hatta biraz aa zerine oyma da yapyordu. Komnistlikle nihlistliin pek ileri yanda olduu, kanl dramlardan sz eden romanlar ok okuduu, etkili bir semen ve ii, kyl toplantlarnda sz geer bir konumac olduu da dillerdeydi. * * * Evet, avukat deli olduunu ileri srmt. Gerekte bu iinin, kendisine iki yldan beri bin franklk (buna defterleri tankti) i yaptran en iyi, zengin ve cmert (yle tanyordu) mterilerini ldrmesi nasl kabul edilebilirdi? te bir tek aklama yolu vard: Delilik, bir snfszn btn kentsoylulara yneltilmi bir c iki kentsoyludan alma saplants. Avukat bu babasza lkece verilen "Kentsoylu" lakabn ustalkla anmsatarak haykryordu: - Anasnn babasnn att bu talihsiz ocuu byle yceltmek bir alay, hem de gl bir alay deil midir? O, ateli bir cumhuriyetidir. Ne diyorum. Hatta cumhuriyetin vaktiyle kuruna dizip srd, fakat bugn kucaklayarak karlad bir siyasal partidendir. Yangnn bir ilke ve insan ldrmenin basit bir ara sayld partiden. imdi genel toplantlarda alklanan bu uursuz ilkeler, ite bu adamn da dnmesine neden oldu. O cumhuriyetiler, hatta ve hatta kadnlar tarafndan, Msy Gambetta'nn, Msy Grevy'nin balarnn istendiini duya duya kafasnn allak bullak olduunu grd. O da kan, kentsoylu kan istedi! Mahkum edilmesi gereken o deil, Commune'dr, baylar!

Salonu beenme ve onay fsltlar dolat. Avukatn davay kazanmas kesin saylyordu. Savc stelemedi. O vakit bakan sana, o nl soruyu sordu: - Sank, savunmanz iin bir ey eklemeyecek misiniz? Adam kalkt. Ksa boylu, sar keten renginde, ela gzleri kmltsz ve parlak biriydi. Bu ince yapl ocuktan gl, ak ve yanklar yapan bir ses kyor, daha ilk szcklerde hakkndaki dnceyi deitiriveriyordu. Bir konumac tonuyla yksekten ve en nemsiz szlerini bile byk salonun sonundan iittirebilecek biimde tane tane konutu: - Bakanm, tmarhaneye gitmek istemediim, hatta kafamn kesilmesini bile buna yelediim iin size her eyi syleyeceim. Ben bu adamla kadn ldrdm. nk onlar benim anam ve babamd. imdi beni dinleyin ve kararnz verin. Bir kadn bir olan dourdu ve onu bir yerde bir stnineye verdi. Cinayet ortann, bu kk masumu yalnzca hangi yreye gtrdn biliyordu. ocuk mrlk yoksullua, yasa dnda domak utancna, stelik de, brakld iin ve aylk paray alamayan stninenin (biroklar gibi) onu tkenmeye, alktan kvranmaya, bakmszlktan snmeye brakmas beklenebilecei iin, lme mahkumdu. Bana st veren kadn annemden daha namuslu, daha kadn, daha byk, daha anne kt. Beni yetitirdi. Grevini yapmakla hata etti. Bir keye gbre atlr gibi braklveren bu dkn ocuklar Azrail'e gstermek daha iyidir. zerimde bir onursuzluk tadm belli belirsiz duyarak bydm. Bir gn baka ocuklar bana "pi" dediler. lerinden birinin, evinde duyup yayd bu szcn ne demek olduunu bilmiyorlard. Ben de bilmiyordum, fakat sezdim. Okulun, diyebilirim ki, en zeki rencilerinden biriydim. Ailem beni brakma suunu ilemeseydi namuslu, belki de yksek bir adam olacaktm, bakanm. Bu cinayeti onlar bana kar ilediler. Ben kurban oldum. Onlar sulu oldu. Ben savunmaszdm. Onlar acmaszd. Bana sevgi borluydular; beni attlar. Ben yaamm onlardan almtm. Fakat yaam, verilen bir armaan mdr? Herhalde benimki bir ezin yknden baka ey deildi. Utandrc baklarndan sonra onlara sonunda bir borcum kalyordu. Onlar bana kar bir yarata layk grlebilecek davranlarn en insanla smazn, en alaka ve en canavarcasn yaptlar. Aalanan adam vurur; mal alnan, onu zorla geri alr. Aldatlan, oyuna getirilen, ykma srklenen kimse ldrr. Tokatlanan adam ldrr; onurundan edilen adam ldrr. Ben fkelerini baladklarnzn hepsinden ok soyulmu, aldatlm, ykma srklenmi, manen tokatlanm ve onursuzlua drlm bir adamm. ldrdm, aldm. Bu benim hakkmd. Beni iine attklar korkun yaama kar onlarn gnl gneli yaamn aldm. Ana baba ldrmekten sz edeceksiniz! Kendileri iin nefret edilen bir yk, bir korku, bir alaklk lekesi olduum bu insanlar, doumumu bir uursuzluk ve yaamam tepelerinde bir utan sayan bu yaratklar benim anam, babam myd sanki? Onlar bencilce bir zevk aryorlard; beklemedikleri bir ocuklar oldu. Onu aradan kaldrdlar. Benim de onlara ayn eyi yapma sram geldi. Bununla birlikte son zamanlarda onlar sevmeye de hazrdm. Demin sylediim gibi, iki yl nce adam, yani babam ilk kez olarak dkkanma girdi. Bir eyden kukulanmyordum. Bana iki para eya smarlad. Sonradan rendim ki papazdan, gizli kalmak kouluyla, baz bilgiler alm. Sk sk geliyor, beni altryor ve iyi para veriyordu. Hatta bazen de biraz teden beriden sz ediyordu. Kendisi iin iimde bir sevgi duyuyordum. Bu yln banda karsn, annemi de getirdi. Kadn ieri girdii zaman yle titriyordu ki kendisini bir sinir hastas sandm. Oturacak yer arad ve bir bardak su istedi. Bir ey sylemiyordu. Yaptm eyaya bir deli gibi bakyor, adamn her sorduuna geliigzel bir evet veya hayrdan baka yant vermiyordu. kp gittii zaman onun biraz kak olduu yargsna vardm.

Ertesi ay yine geldi. Yatkn ve kendine egemendi. O gn epeyce durup gevezelik ettiler ve bana byk bir i smarladlar. Kendisini, bir ey fark etmeden, kez daha grdm. Fakat bir gn yaammdan, ocukluumdan, ailemden laf amaya kalkt. Hemen yant verdim: "Benim ana babam, beni sokaa atm iki alakt bayan." O zaman elini gsne gtrd ve dp bayld. Derhal: "Bu benim annem!" diye dndm. Fakat bir ey sezdirmekten ekindim. Kendisinin almasn istiyordum. Onlar gibi ben de bilgi topladm. Ancak geen temmuzdan beri evli bulunduklarn, annemin o tarihe kadar yl dul kaldn rendim. Daha ilk kocasnn yaamnda sevitikleri ok sylenmise de bunun bir kant elde edilememiti. Bu kant bendim. nce saklanan, sonra yok edilmesi umulan kant. Bekledim. Bir akam, yine babamla birlikte, kageldi. O gn, bilmem neden, ok heyecanl gibiydi. Giderken bana unlar syledi: "Sizi namuslu bir ocuk ve iyi bir ii grdm iin size yardmc olmak istiyorum. Kukusuz bir gn evlenmeyi dneceksiniz. Beeneceiniz kadn zgrce semenize yardm edeyim diyorum. Ben bir kez istemeye istemeye evlenmitim. Onun iin bundan neler ekildiini bilirim. imdi zengin, ocuksuz, zgr ve malma sahibim. te size ayrdm evlenme paras." Elime doru koca bir mhrl zarf uzatt. Kendisine gzlerimi dikerek baktm, sonra sordum: "Siz benim annem misiniz?" adm geriledi ve beni grmemek iin eliyle gzlerini kapad. teki, adam, yani babam onu kollarna ald ve bana haykrd: "Delirdiniz galiba!" Yant verdim: "O kadar deil. Sizin benim anam ve babam olduunuzu pekl biliyorum. Aldanmadm ortada. unu itiraf edin, gizinizi saklayaym. Size hi kzmayacam. Neysem yine o, sade bir marangoz kalacam." Adam artk hkrmaya balayan karsn tutmay srdrerek kapya doru geriliyordu. Koup kapy kapadm ve anahtar cebime koyarak konumay srdrdm: "Grn, halimi grn de annem olduunu hl yadsyn bakalm." Bunun zerine adam kzd; imdiye kadar kanlm kepazeliin anszn patlak vereceini, durumlarnn, n ve onurlarnn bir vuruta darmadan olacan dnerek sapsar kesildi, d koptu ve kekeledi: "Siz bizden para ekmek isteyen bir alaksnz. Gelin de sonra halka, bu soysuzlara iyilik edin, yardmda bulunun, el uzatn!" Annem ne yapacan arm, st ste yineliyordu: "Gidelim artk, gidelim buradan!" O vakit, kap kapal olduu iin, adam bard: "Eer imdi amazsanz sizi antaj ve tehditten hapse attrrm!.." Soukkanllm yitirmemitim. Kapy atm ve onlarn glgelere daldn grdm. Fakat birdenbire yetim braklm, terkedilmi, suya itilmi gibi oldum. fkeyle, kin ve nefretle kark yaman bir zn, btn benliimi sard. imde bir tr isyan, bir adalet, hak, onur ve tannmam sevgi isyan koptu. Kendilerine yetieyim diye, Seine boyunca komaya baladm. Chatou Gar'na o yoldan gidilirdi. ok gemeden onlara yetitim. Gece bastrmt, gz gz grmyordu. imende kurt admyla yryordum. Beni iitmediler. Annem hep alyordu. Babam da yle diyordu: "Bu, sizin hatanz. Ne diye onu grmek istediniz? Bizim durumumuzda byle delilik olur mu? Ona, grnmeden, uzaktan da iyilik edilebilirdi. Madem kendisini tanyamayacaz, bu tehlikeli ziyaretler neye yarayacakt?" O zaman yalvararak nlerine atldm ve bir ocuk gibi dil dktm: "Gryorsunuz ki ben sizin olunuzum. Beni bir kez attnz. Gene mi yle yapacaksnz?" Bunun zerine, bakanm, onur, yasa ve cumhuriyete ant ierim ki bana el kaldrd, vurdu ve yakasna yaptm iin cebinden bir tabanca kard. Ortal kpkrmz grdm. Artk bir ey bilmiyordum. Cebimde pergelim vard. Vurdum, vurabildiim kadar vurdum. Kadn, sakalm yolarak: "mdat! Katil var!" diye haykrmaya balad. Galiba onu da ldrdm. O zaman ne yaptm biliyor muydum? Sonra ikisini de yerde grnce, llerini, dnmeden Seine'ye attm. te bu. imdi verin yargnz. * * *

Sank yerine oturdu. Aa vurulan bu olaylar karsnda durumay baka gne braktlar. Yaknda davaya yeniden baklacak. Eer "jri"de olsaydk, bu ana baba katiline biz ne yapardk? KK BR DRAM Yolculuun keyfi raslantlardadr. lkeden be yz fersah uzakta anszn bir Parisliyle, bir snf arkada veya bir yazlk komusuyla karlamann zevkini kim bilmez? Henz buhar tanmayan yerlerin ngrakl posta arabasnda, yalnzca kk bir kasabada beyaz bir evin kapsndan fener altnda arabaya binerken yarm yamalak grlm, yabanc bir gen kadnn yannda, kim gz krpmadan bir gece geirmemitir? Hele sabah olunca, ngraklarn arasz nlamasndan ve camlarn tangr tangr sarslmasndan kulaklar sar ve kafa sersemken gzel yol arkadann dank salar arasnda gzlerini atn, evresine bakndn, ince parmaklarnn ucuyla serke salarn dzelttiini, bana eki dzen verdiini, becerikli bir elle korsasnn kayp kaymadna, ceketinin doru durup durmadna, etekliinin ok buruup burumadna baktn grmek ne kadar hotur! O, souk ve merakl bir gz atyla bir kez size de bakar. Sonra bir keye kurulur ve artk grnmden baka bir eyle ilgilenmiyor grnr. stemeden boyuna onu gzetler, boyuna onu dnrsnz. Kimdir? Nereden gelir? Nereye gider? Yine istemeden kafanzda kk bir roman tasarlarsnz. Kadn gzeldir; cana yakna da benzer! Sahibi iin ne mutluluk! Onun yannda geirilen yaamn herhalde tadna doyum olmaz. Kim bilir? Belki de yreimize, dlerimize, yapmza denk gelecek kadn, ite buydu. Sonra onu bir yazlk evinin tahta parmakl nnde iniyor grnce duyulan gnl darl da ne tatldr! Orada onu iki ocuk ve iki dadyla bekleyen bir adam vardr. Onu kucaklayp perek yere indirir. O da eilir, kendisine el uzatan yavrular alr, sevecenlikle okar. Sonra dadlar, arabacnn arabann tepesinden att paketleri toplarken hepsi de bir bahe yolunda uzaklarlar. Hoa kal! Bu, bu kadar ite! Artk ona raslanacak deildir. Geceyi yannzda geiren gen kadn btn btn gitti! Onunla hi konumamtnz; kendisini bir daha grseniz de tanyacanz bile kukulu. Bununla birlikte ayrl, yine de biraz zn veriyor. Hoa kal! Bende byle kimi en, kimi znl, ok yol ans vardr. Auvergne'de, o ne ok yksek, ne ok yaln, gzel, sevimli, cana yakn dalarda yaya ve rasgele dolayordum. Sancy'ye trmanmtm. Notre-Dame'da Vassivire denen kk ve ziyaret yeri bir kilisenin yaknnda kk bir lokantaya girdim. Orada, dipteki masada tek bana yemek yiyen acayip ve gln bir yal kadn grdm. En aa yetmi yanda vard. ri yapl, kuru ve eski modaya gre akaklarnda lle lle rlm ak salaryla irkin bir kadnd. O diyar senin, bu diyar benim diye gezip tozan bir ngiliz kars gibi, ne giydiine aldrmaz bir durumda, tuhaf ve derme atma bir giyimle omlet yiyor ve yalnzca su iiyordu. Garip bir grn, endieli gzleri ve felein kahrna uradn gsteren bir yz vard. Ona istemeye istemeye bakyor ve kendi kendime: "Kimdir? Yaay nedir? Neden bu dalarda yapayalnz dolar?" diye soruyordum. Kadn borcunu dedi, sonra iki ucu kollarndan sarkan kk ve acayip bir al omuzlarnda dzelterek, gitmek zere kalkt. Bir keden, stne kzgn demirle adlar yazlm uzun bir yol denei ald ve yola kan bir postac admlaryla dimdik, kaskat yrd. Kendisini kapda bir klavuz bekliyordu. Birlikte uzaklatlar. Uzun tahta halardan bir izginin iaretledii yol boyunca yamac inilerine bakyordum. Kadn arkadandan daha boyluydu ve sanki ondan hzl da gidiyordu.

ki saat sonra aalar, allar, kaya ve ieklerle dolu, kocaman, yemyeil ve son derece gzel ukurunda bir pergelden km kadar yuvarlak, gkten damlam denecek kadar duru ve mavi, insan bu eski yanarda azna egemen orman yamacnda, bir kulbede yaamaya imrendirecek kadar ho Pavin glnn bulunduu, o durgun ve souk suyun uyuduu derin huninin d yamalarna trmanyordum. O, orada, ayaktayd. Snm yanardan dibindeki saydam yaygy seyrediyordu. Sanki en derin yeri, btn br balklar yiyip bitirmi, canavar kadar iri alabalklara yuva olduu sylenen bilinmez derinlii grmek ister gibi bakyordu. Yanndan geerken gzlerinde iki damla ya yuvarlanyor sandm. Fakat gle kan bayrn aasnda, bir meyhanedeki klavuzuna ulamak zere geni admlarla yrd, gitti. Kendisini o gn bir daha grmedim. Ertesi gn, karanlk kerken, Murol atosu'na vardm. Eski hisar, geni bir koyan ortasnda, kk koyan birletii yerdeki kayasnn zerinde ayakta duran dev gibi kule, kararm, yer yer atlam, yamru yumru olmu, fakat geni ve yuvarlak dibinden ta tepesindeki ykk kuleciklere kadar henz yusyuvarlak, gklere ba kaldryordu. Onun yaln bykl,grkemi, ar ve ezici eskiliiyle insan her ykntdan ok kavrayan bir yan vard. Orada da gibi yksek, yapayalnz, l bir kralie, ama yine ayana serilmi koyaklara egemen bir kralieydi. Bu atoya amlk bir yamatan klyor, dar bir kapdan giriliyor ve btn yrenin tepesinde, ilk suru oluturan duvarlarn dibinde duruluyordu. erde km salonlar, basamaksz kalm merdivenler, ne olduu bilinmez delikler, yer alt bodrumlar, zindanlar, ortalarndan ayrlm duvarlar, nasl durduu anlalmaz kubbeler, otlarn fkrd ve bceklerin kat bir talar ve atlaklar karmaas vard. Bu ykntda tek bama dolayordum. Anszn bir sur parasnn arkasnda bir yaratk, bu eski ve gm konan ruhuna benzeyen bir hayalet grdm. Hemen hemen korku denecek bir aknlkla irkildim. Sonra daha nce iki kez rasladm yal kadn tandm. Alyordu. Boncuk gibi yalarla alyor ve mendilini elinde tutuyordu. ekilmek iin dndm. Grldnden utanarak benimle konutu. - Evet, baym, alyorum. Ara sra byle olurum. arm, ne yant vereceimi bilemeden kekeledim: - Balayn efendim, sizi rahatsz ettim. Herhalde banzdan bir ykm gemi olacak. - Evet, diye mrldand; hayr, ben yitmi bir kpek gibiyim. Sonra mendilini gzlerine gtrerek hkrmaya balad. Bu, her grenin gzlerini sulandracak gzyalaryla iim kabararak ellerini tuttum ve kendisini susturmaya altm. O artk zntsn yapayalnz tamaktan kurtulmak ister gibi, birdenbire bana yksn anlatt. - Ah, baym, ah! Bilseniz... Ne ezin iinde yaadm bir bilseniz... Mutluluk iindeydim... tede, lkemde bir evim var. Oraya dnemiyorum. Artk dnemeyeceim de. ok zor geliyor. Bir olum var... Olum, olum ite! ocuklar bilmezler ki... Yaanacak gnler ne kadar az! imdi onu grsem belki tanmam bile! Kendisini nasl da severdim! Hatta domadan, iimde kprdadn duyduumdan beri! Sonra da yle. Onu ne kadar ptm, okadm, barma bastm! Onun uyumasna bakarak, onu dnerek ne geceler geirdiimi bilseniz! Ben onun delisiydim. Babas onu yatl okula verdii zaman ancak sekiz yanda vard. te her ey o vakit bitti. O bir daha benim olmad. Of, Tanrm! Yalnzca her pazar gelirdi. O kadar ite! Sonra Paris'e koleje gitti. Artk topu topu ylda drt kez geliyordu. Her defasnda da onun deimi, ben grmeden biraz daha bym olmasna aryordum. Onun benden hi koparlamayacak olan ocukluunu, balln, yakn sevgisini elimden almlar; onu serpiliyor, delikanl oluyor grme zevkini benden almlard. Kendisini ylda drt defack gryordum! Dnn bir kez! Her geliinde artk ne vcudu, ne bak, ne davranlar, ne sesi, ne de gl eskisi gibiydi. Bunlarn hibiri benim bildiklerim deildi! Bir ocuk ne de abuk deiiyor! Hele bu deiiklii grmek

iin insan onun yanbanda olmazsa ne kt! O bir daha gz nne getirilemiyor! Bir yl byklar terlemi geldi! O! Benim olum ha! atm kaldm... Ve inanr msnz? zgnlk duydum. Kendisini pmeye baya cesaret edemiyordum. Artk beni kucaklamasn bilmeyen, grevi olduu iin seviyora benzeyen, yle gerekiyor diye "anne" szyle aran, ben onu kollarmn arasnda adeta ezmek isterken yalnzca alnm pen bu kocaman esmer ocuk benim yavrum, bir zamanki kvrck kk sarnm, kundan dizlerimde tuttuum ve mini mini obur dudaklarna meme verdiim sevimli, sevgili bebeim miydi? Evet, o muydu acaba? Kocam ld. Sonra sra babama, anneme geldi. Daha sonra da iki kz kardeimi yitirdim. Zaten lm bir eve girdi mi orada uzun zaman dnmeye gerek brakmayacak kadar i karmaya can atar gibi davranr. brlerine alayacak bir iki kiiden baka kimse brakmaz. Yalnz kaldm. Olum hukuktayd. Onun yannda yaayp leceimi umuyordum. Birlikte oturmak iin, bulunduu yere gittim. Oysa o bekar yaamaya almt. Bana kendisini sktm duyumsatt. Ayrldm. Yanl yapmm. Fakat yk olduumu anlamaktan ben, annesi, ok zlyordum. Evime dndm. Onu artk hi, hemen hi grmedim. Evlendi. Ne gzel! Sonunda hi ayrlmamasya birleecektik. Torunlarm olacakt! Bir ngiliz kz almt. Kadn bana kin balad. Niin? Acaba onu ok sevdiimi anlad da ondan m? Yine uzaklamak zorunda kaldm. Kendimi yine yalnz buldum. Evet, baym, yapyalnz. O sonra ngiltere'ye gitti. Onlarn, karsnn akrabalarnn yannda yaayacakt. Anlyorsunuz ya? Onu, olumu kendilerine kattlar. Onu benden aldlar! Bana her ay yazyor. nceleri gelirdi de. Ama artk gelmez oldu. te, drt yldr kendisini grmedim! Yz burumu, salar aarmt. Hi bu mmkn m? Benim olum, eski kk, pembecik olum, bu hemen hemen yal adama dnebilir mi? Kukum yok, artk onu gremeyeceim. imdi btn yl geziyorum. Grdnz gibi yanmda kimse bulunmadan saa gidiyor, sola gidiyorum. Tpk yitmi bir kpek gibiyim. Haydi baym, gle gle. Yanmda durmayn. Bunlar size anlattnma zlyorum. Dnp bayr inerken yal kadn yarlm bir duvarn zerinde, ayakta, dalara, uzun koyaa ve uzaklarda Chambon Gl'ne bakyor grdm. Rzgr, robunun eteiyle omuzlarnda tad acayip al bir bayrak gibi sallyordu. BAYAN NC I O akam bayan nci'yi kralie semekle gerekten ne garip bir dnceye kaplmtm. Her yl gider, ha suya atma yortusunu yal dostum Chantal'in evinde kutlarm. Onun en yakn arkada olan babam, beni ocukken oraya gtrrd. Bunu srdrdm. Ben yaadka ve bu dnyada bir Chantal bulunduka da kukusuz srdreceim. Chantallerin garip bir yaamlar vardr. Paris'te, tpk Grosse'ta veya Yvetot'da, Pont - -Mousson'daymlar gibi yaarlar. Rasatane yaknlarnda, kk bir bahe iindeki evleri kendilerinindir. Orada, tarada gibi otururlar. Paris'ten, asl Paris'ten haberleri yoktur, orada olup bitenlere hi aldr etmezler. yle uzak, yle uzaktadrlar! Bununla birlikte bazen oraya bir yolculuk, uzun bir yolculuk yaparlar. Aile iinde sylendii gibi Bayan Chantal toptan yiyecek almaya gider. Bakn toptan yiyecek almaya nasl gidilir: Mutfak dolaplarnn anahtarlarn tayan Bayan nci (nk amar dolaplarna ev sahibi bayan kendi bakar) ekerin bitmek zere olduunu, konservelerin tkendiini, kahve torbasnn dibine indiini haber verir. Bylece alk tehlikesine kar dikkati ekilen Bayan Chantal, bir deftere not ala ala kalanlar gzden geirir. Sonra birok say yazp nce uzun hesaplara, arkasndan da Bayan nci ile uzun danmalara giriir. Sonunda anlamaya varlr ve her eyden ay

iin alnacak miktarlar saptanr: eker, pirin, kuru erik, kahve, reel, kutu bezelye, kuru fasulye, istakoz, tuzlu veya isli balk, ve benzerleri. Ondan sonra alveri gn kararlatrlr ve bir araba, kapal bir kira arabasyla kprlerin tesinde, yani mahallelerde byk bir bakkala gidilir. Bayan Chantal'le Bayan nci bu yolculuu birlikte yaparlar ve akam, yemek vakti, yorgunluktan bitmi, bir o kadar da zlm, tepesi bir tanma arabas gibi paketler ve uvallarla dolu kupann iinde sarslm olarak, dnerler. Chantallere gre Paris'in Seine tesindeki blm, yeni mahalleler, gnlerini bouna harcayp gecelerini elenceyle geiren ve paralarn pencereden atan garip, grltc, kendini bilmez bir halkn oturduu mahallelerdir. Bununla birlikte, gen kzlar arada srada tiyatroya, oyun Bay Chantal'in okuduu gazete tarafndan salk verilmise, Opra-Comique'e veya Franaise'e gtrlrler. Gen kzlar imdi on dokuz ve on yedi yalarnda olmaldr. Bunlar ok iyi yetimi, iki gzel bebek gibi silik kalacak kadar iyi yetimi, uzun boylu, tazecik, iki ho kzd. Kk Chantallere dikkat etmek veya kur yapmak dnyada aklma gelemezdi. nsan onlarla konumaya ancak cesaret ederdi. O kadar masumdular. Kendilerine selam verilirken hemen hemen saygszlk etmekten korkulurdu. Babaya gelince, o ok bilgili, ok ak, ok iten, fakat her eyden nce rahat, dinginlii, erinci seven ve deimez bir devinimsizlik iinde kendi keyfince yaamak iin ailesinin byle mumyalamasna ok yardm etmi olan, ho bir adamdr. ok okur, seve seve konuur ve acma duygusu abuk uyanr. Kimseyle grmemek, dirsek dirsee gelmemek, arpmamaktan dolay derisi, manevi derisi pek duyarl ve nazik bir duruma gelmiti. En kk ey onu heyecanlandryor, sarsyor ve rseliyordu. Bununla birlikte Chantallerin ilikileri, ama dar, dikkatle seilmi birka komu arasnda ilikileri de vardr. Uzakta oturan akrabalarla da ylda iki veya gidip gelmeleri olur. Bense 15 Austos'ta ve ha suya atma yortusunda onlara akam yemeine giderim. Bu, Katoliklerin paskalya duas gibi, grevlerim arasndadr. 15 Austos'ta bir iki dost daha arlr. Fakat ha suya atmada ben tek yabanc arlymdr. II te her yl gibi o yl da ha suya atma yortusunu kutlamak zere Chantallere akam yemeine gitmitim. Greneimize gre Bayan Chantal, Bay Chantal ve Bayan nci ile kucaklatm, Matmazel Louise'le Matmazel Pauline'i de derin bir saygyla selamladm. Bana bin ey, sokak haberleri, politika, Tonkin sorunu konusunda halkn ne dnd, temsilcilerimiz zerine sorular sordular. ri yapl bir hanm olan ve btn dnceleri bana yontma talar gibi drt keli gelen Bayan Chantal, siyasetle ilgili her konunun sonucu olarak u tmceyi sylerdi: "Btn bunlar, sonras iin kt tohumlardr." Neden her zaman Bayan Chantal'in dncelerinin drt ke olduunu dnmmdr? Orasn bilmem. Fakat onun her dedii kafamda bu biimi alr. Bir kare, karlkl drt kesiyle kocaman bir kare. Dnceleri bana hep yuvarlak ve ember gibi tekerlenir gelen baka insanlar da vardr. Herhangi bir ey zerinde bir tmceye baladlar m on, yirmi, elli yuvarlak dnce kar, gider, yuvarlanr ve gzmn nnde, irili ufakl, birbirinin arkasndan, ta ufukta bir noktaya kadar koar. Birtakm insanlarn da sivri dnceleri olur. Neyse, bunlarn pek nemi yok. Her zamanki gibi sofraya oturuldu ve yemek, aklda kalacak bellibal bir ey konuulmadan bitti. Sra tatlya gelince sofraya kral pastas getirildi. Her yl Bay Chantal kral olurdu. Srekli bir raslantnn m, yoksa ailece bir anlamann m sonucuydu, bilmem, kendisine den pastann iinde baklay kesinlikle o bulur ve Bayan Chantal'i de kralie ilan ederdi. Onun iin azmdaki pasta lokmasnda az kalsn bir diimi kracak olan ok sert bir ey olduunu anlaynca, ardm. Bunu yavaa azmdan kardm ve boyu bir fasulye tanesini gemeyen byk bir porselen bebek grdm. aknlk bana bir "A!" dedirtti.

Herkes yzme bakt ve Chantal alklayarak haykrd: "Gaston'a kt! Gaston'a kt! Yaasn Kral! Yaasn Kral!" Hepsi bir azdan: "Yaasn Kral!" diye yineledilar. Ben de biraz budalaca durumlarda ok kez yok yere kzarld gibi kulaklarma kadar kzardm. O ini parasn iki parmamn arasnda tutarak gzlerim inik duruyor, glmeye alyor ve ne yapacam, ne diyeceimi bilmiyordum. Bu srada Chantal: "imdi bir kralie semek gerek" dedi. te o zaman sfr tkettim. Bir saniyede aklmdan bin dnce, bin olaslk geti. Bana kk Chantallerden birini mi setirmek istiyorlard? Bu, onlardan hangisini yelediimi bana syletme vesilesi mi, yoksa olas bir evlenmeye doru tatl, hafif, duyulur duyulmaz bir ana baba atlm myd? Ba gz etmek konusu, kzlar bym btn evleri durmadan uratrr ve her biime, her kla, her vesileye brnr. Beni byk bir srme korkusu, ayn zamanda Matmazel Louise'le Matmazel Pauline'in o kadar amaz biimde drst ve kapal durumlar karsnda byk bir ekingenliktir ald. Kzlardan birini brnn zararna semek, bana iki su damlas arasnda bir fark gzetmek kadar zor geldi. Sonra, hi istemezken, usul usul hep bu anlamsz krallk kadar sessiz, sezilmez, gizli kapakl yollarla sonunda evlenmeye srklenebileceim bir servene atlmak da midemi ok kt bulandryordu. Fakat anszn iime bir ey dodu ve porselen bebei Bayan nci'ye uzattm. Herkes nce bir ard. Sonra, kukusuz saknm ve inceliim beenilmi olacak, lgn bir alktr koptu. "Yaasn Kralie! Yaasn Kralie!" diye haykryorlard. Ona gelince, zavall yal kz, btn llln yitirmiti. arm, titriyor ve kekeliyordu: "Ama hayr.. ama hayr.. ama hayr.. ben olmayaym.. rica ederim.. ben olmayaym.. rica ederim..." O vakit mrmde ilk kez olarak Bayan nci'ye baktm ve kendi kendime kim olduunu sordum. Onu, ocukluktan beri zerlerinde hi dikkat edilmeden oturulan eski kuma koltuklar ne gzle grlrse, bu evde yle grmeye almtm. Bir gn, bilinmez neden, bir gne o koltua vurur da insan anszn kendi kendine: "Bak hele," der; "bu para ok ilgin bir ey." Sonra aacn bir sanat adam tarafndan ilenmi olduu, kumann dikkate dedii kefolunur. Ben de Bayan nci'ye hi dikkat etmemitim. O Chantal ailesindendi. te o kadar. Ama nasl? Kim olarak? Bu, silik kalmaya alan, fakat nemsiz de grnmeyen iri yapl ve kuru bir insand. Kendisine bir kahya kadndan ileri, bir akrabadan geri saylacak biimde dosta davranlyordu. O zamana kadar hi nem vermediim bir sr kk noktay imdi anszn kavryordum! Bayan Chantal ona: "nci", gen kzlar: "Bayan nci" diyorlard! Chantal ise, sanrm, daha saygl bir edayla her zaman "bayan" diye konuuyordu. Kendisine bakmaya baladm. Ka yandayd? Krk m? Evet, krk. Bu kz yal deildi, yalanyordu. Gzme anszn bir ey arpt. O, gln bir biimde ba yapyor, giyiniyor, ssleniyordu. Fakat bunlara karn hi de gln deildi. Kendisinde yle yaln, doal bir holuk, rtlm, dikkatle saklanm bir holuk vard. Gerekten ne acayip yaratkt! Nasl olmu da ona imdiye kadar daha iyi bakmamtm? Aarmaya balam kk ve her bakmdan gln sa bklmleriyle garip bir ba yapyordu. Bu bozulmaktan korunabilmi kz olan kzlk sann altnda iki derin izgiyle, iki srekli znt izgisiyle blnm geni ve dingin bir aln grlyor, sonra da iri ve tatl, gayet ekingen, gayet korkak, gayet iddiasz iki mavi gz, kk kz hayretleriyle, taze duygularla, ayn zamanda onlar bulandrmadan sulandrarak ilerine szm yalarla dolu, gayet masum iki gzel gz seiliyordu. Btn yz ince ve kapalyd. Bu, yorgunluklarla veya yaamn byk yrek arpntlaryla rselenip solmadan snm yzlerden biriydi. Ne gzel az vard! Ne gzel dileri vard! Fakat o, sanki glmsemeye cesaret edemiyordu. Birdenbire onu Bayan Chantal'le bir tarttm. Hi kuku yok, Bayan nci stn, yz kere stnd; daha ince, daha soylu, daha ar balyd. Grlerim beni artmt. ampanya veriliyordu. yi den bir nezaket tmcesiyle

kadehimi, salna imek zere, kralieye doru uzattm. Yzn peetesiyle rtmeye can atyordu. Dudaklarn duru araba dedirirken herkes: "Kralie iiyor! Kralie iiyor!" diye haykrd. O zaman o kpkrmz oldu ve tkand. Glyordu. Onu evde ok sevdiklerini iyice grdm. III Yemek biter bitmez Chantal koluma girdi. Sigara saati, onun karlmaz saati gelmiti. Yalnz olduu vakitler sigarasn gider, sokakta ierdi. Yemekte bir konuu bulunduu vakitse bilardo salonuna klr ve o, sigara ierek oynard. O akam bilardo salonunda yortu onuruna ate bile yaklmt. Yal dostum bilardo deneini, ucunu byk dikkatle tebeirledii ok nazik bir denei ald, sonra bana: - Ge bakalm, olum! dedi. Kklm bildii iin, yirmi be yanda olmama karn, bana byle derdi. Oyuna baladm. Birka karambol yaptm. Birkan kardm. Fakat Bayan nci dncesi boyuna kafamda dolat iin, birdenbire: - Bay Chantal, diye sordum, Bayan nci akrabanz mdr? Son derece arp oyunu brakt ve bana bakt. - Nasl bilmiyor musun? Bayan nci'nin yksn bilmiyor musun? - Hayr. - Baban sana hi anlatmad m? - Hayr. - Bak hele! te bu tuhaf! Ama gerekten tuhaf! Bu, kocaman bir ykdr yahu! Sustu, sonra yine: - Hele bilsen, dedi, bunu bana byle bir gnde, ha suya atma yortusunda sorman ne garip! - Neden? - Neden mi? Dinle. Bundan krk bir yl, bugnk yortudan tastamam krk bir yl nceydi. O zaman Rouy-le-Trus'da, tabyalarda oturuyorduk. Ama iyi anlaman iin sana nce evi tanmlamam gerek. Rouy, bir bayrn, daha dorusu byk bir adr denizine egemen bir tepeciin stndedir. Orada, eski kale duvarlarnn stne trmanan gzel asma baheli bir evimiz vard. Ev kentte, cadde zerindeydi, ama bahe ovaya bakard. Bu bahenin de, romanlarda olduu gibi, kaln duvarlarn iinden inen gizli bir merdivenin ucunda, kra alan bir kaps vard. Koca bir an bulunan bu kapnn nnden bir yol geerdi. Kyller uzun dolamazlar, tahl bu kapdan getirirlerdi. Durumu gznn nne getiriyorsun, deil mi? O yln ha suya atma yortusunda bir haftadan beri kar yayordu. Sanki dnyann sonu gelmiti. Ovaya bakmak iin kale duvarlarna gittiimizde, bu cilal gibi parlayan donmu, beyaz, bembeyaz lke ta iimizi titretiyordu. Sanki Tanr dnyay, eski dnyalarn debboyuna gndermek iin bir pakete sarmt. nan ki ortalk pek znlyd. O srada btn aile bir arada oturuyorduk ve kalabalk, ok kalabalktk. Babam, annem, amcam, yengem, iki kardeim ve amcamn drt kz filan. Amcamn kzlar gzeldi. En kkleriyle evlendim. Btn bu kalabalktan bugn ancak kii kaldk: Karm, ben ve Marsilya'daki baldzm. Tanrm! Bir aile nasl da dklyor! Bunu dndm zaman titriyorum! Ben, imdi elli alt yamda olduuma gre o zaman on beimdeydim. te, ha suya atma yortusunu kutlayacaktk. ok neeli, ama ok neeliydik! Herkes salonda akam yemeini beklerken aabeyim Jacques: "Ovada on dakikadr bir kpek havlyor," dedi, "herhalde yolunu yitirmi bir hayvancaz olacak." Aabeyim daha szn bitirmeden bahenin an alnd. Sesi, insann aklna lleri getiren kocaman kilise anlarnn sesine benzerdi; herkesi titretti. Babam ua ard ve gidip bakmasn syledi. Hep sustuk ve bekledik. Her yeri kaplayan kar dnyorduk. Adam dnd zaman hibir ey grmediini bildirdi. Kpek hi ara vermeden habire uluyor ve sesi hi yer deitirmiyordu. Sofraya oturuldu. Fakat hepimizde, zellikle kklerde biraz heyecan vard.

Kzartmaya kadar iler yolunda gitti. Sonra an yine alnmaya balad. Arka arkaya kez, hzl hzl, uzun uzun alnd ve bizi parmaklarmzn ucuna kadar titreterek hepimize, baya, soluklarmz kestirdi. Bildiklerimizden baka bir korkuya kaplm, atallar havada, hep dinleyerek birbirimize bakyorduk. Sonunda annem: "Yine gelmek iin bu kadar ok beklenmesi garip," dedi, "yalnz gitmeyin Baptiste; bu baylardan biri sizinle birlikte gelsin." Amcam Franois kalkt. Bu gcne ok gvenen ve dnyada hibir eyden korkmayan bir tr Hercule'd. Babam kendisine: "Tfeini al" dedi, "ne olaca bilinmez." Fakat amcam bir bastondan baka bir ey almad ve hemen uakla birlikte kt. Biz kalanlar, korku ve meraktan titreyerek yemeden ve konumadan bekledik. Babam bizi ferahlatmaya alt, "greceksiniz," diyordu, "bu ya bir dilenci veya karda yolunu arm bir yolcu kacak. lk ald vakit kapnn hemen almadn grerek yolunu bulmaya alm, fakat beceremeyince yine kapmza gelmi olacak." Amcamn yokluu bize bir saat srd gibi geldi. Sonunda ate pskrp sverek dnd: "Vallahi kimse yok," diyordu, "muzibin biri olacak! Duvarlardan yz metre ilerde uluyan o uursuz kpekten baka hi kimse yok. Eer bir tfek alm olsaydm, susturmak iin, onu ldrecektim." Yeniden yemeye baland. Fakat herkes diken stndeydi. Olayn bitmi olmad, imdi bir ey kaca, neredeyse ann yine alnaca duyumsanyordu. Gerekten an, tam kral pastas kesilirken alnd. Btn erkekler hep birden kalktlar. ampanya imi olan amcam Franois yle bir fkeyle onu ldrmeye gideceini syledi ki annemle yengem, alkoymak iin, zerine atldlar. ok sessiz ve biraz sakat olduu halde (attan dp krd gnden beri bacan srklyordu) babam da ii renmek istediini ve birlikte geleceini bildirdi. Yirmi ve on sekiz yalarndaki aabeylerim tfeklerini almaya kotular. Bana hi dikkat eden olmad iin ben de bir bahe tfei yakaladm ve gidenlere katlmaya hazrlandm. Hemen yola kld. Babam ve amcam, fener tutan Baptiste'le birlikte nden gidiyorlard. Onlarn arkasndan aabeylerim Jacques ve Paul yryorlard. En arkadan da, teyzemle ve amcamn kzlaryla birlikte evin eiinde kalan annemin yalvarmalarna karn, ben geliyordum. Kar bir saatten beri yeniden yamaya balamt. Aalar hep kar yklyd. amlar, bu ar ve uuk giysinin altnda ezilmi, beyaz piramitlere, byk eker kellelerine dnmt. Sk ve kk kuba biiminde yaan karn esmer perdesinin arkasndan daha clz aaklar, karanlkta gayet solgun, ancak grlebiliyorlard. Kar o kadar ok yayordu ki on adm ilerisini semek mmkn deildi. Duvara oyulmu dner merdivenlerden inmeye balannca gerekten korktum. Bana sanki arkamdan yryorlarm, imdi omuzlarmdan tutup beni gtreceklermi gibi geldi. Eve dneyim dedim; fakat baheyi batan baa gemek gerektii iin cesaret edemedim. Ovaya bakan kapnn aldn duydum. Sonra amcam yine svmeye balad: "Hay Tanr'nn belas! Yine gitmi! Yalnzca glgesini grsem, alimallah uursuzu karmam." nde grlen, daha dorusu, grlmedii iin duyumsanan ova korkuntu. Yukarda, aada, karda, sada, solda, her yerde sonsuz bir kar perdesinden baka bir ey grlmyordu. Amcam yine: "Hah, ite kpek yine uluyor," dedi; "nasl tfek attm kendisine reteyim de grsn. Hi deilse bunu becerelim." Fakat iyi yrekli babam: "Alktan baran bu zavall hayvan gidip almak daha uygun olur," dedi; "biare yardm istemek iin havlyor; dara dm insan gibi aryor. Hadi o yana gidelim." Ve bu perdenin, bu sk ve srekli yan, havay ve geceyi dolduran, kmldayan, uuan, den ve erirken insann etini donduran, kk beyaz kuba paralarn, her dokunuunda derinin abuk ve iddetli acsyla eti tpk yakar gibi donduran bu kpn ortasnda yola ktk. Bu souk ve yumuak macunun iinde dizlerimize kadar batyorduk. Yrmek iin aya ok yukar kaldrmak gerekiyordu. lerledike kpein sesi daha durulayor, daha gleniyordu. Amcam: "Burada ite!" diye haykrd. Geceleyin raslanan bir

dmana kar yapld gibi gzetlemek iin duruldu. Ben bir ey grmyordum. Onun iin tekilere yetitim ve grdm. Fenerin kara gerdii uzun k eridinin ta ucunda ayakta duran bu kpein, bu kocaman kara kpein, bu uzun tyl ve kurt bal oban kpeinin grn korkuntu; gerek deil de hayal gibiydi. Kpek kprdamyordu; susmutu, bize bakyordu. Amcam: "Garip ey," dedi; "ne ilerliyor, ne geriliyor. Kafasna bir kurun yerletirmeyi yle istiyorum ki!" Babam sert bir sesle: "Hayr," dedi; "onu tutalm." O zaman aabeyim Jacques: "Ama yalnz deil," diye ekledi; yannda bir ey var." Gerekten hayvann arkasnda bir ey, anlalmas olanaksz esmer bir ey vard. Saknmayla yine yrnmeye baland. Kpek, yaklatmz grnce oturdu. Kt bir niyeti yoktu. Daha ok, yanna insan getirebildiinden dolay honut grnyordu. Babam doru ona gitti ve onu okad. Kpek onun ellerini yalad. Hayvan kk bir arabann, veya drt yn rtyle batan baa sarl bir tr oyuncak arabann tekerleine balam olduklar anlald. Bu rtler dikkatle ald ve Baptiste fenerini, tekerlekli bir yuvaya benzeyen arabann kapsna yaklatrnca, ieride bir bebein uyuduu grld. yle armtk ki tek szck syleyemiyorduk. nce babam kendini toplad ve byk yrekli, biraz da cokun ruhlu olduu iin elini arabann krne uzatarak: "Zavall atlm yavru!" dedi; "sen artk bizdensin!" Sonra aabeyim Jacques'a, ne derek arabay ekmesini buyurdu. Babam yine; yksek sesle dnr gibi: "Bir sevda ocuu," dedi; "zavall annesi bu yortu gecesinde sa'y anarak kapm almaya gelmi." Sonra yine durdu ve gecenin ortasnda drt yana btn gcyle drt kez: "Onu aldk!" diye haykrd. Arkasndan elini kardeinin omzuna koyarak mrldand: "Ya kpee ate etseydin, Franois?" Amcam yant vermedi. Fakat karanlkta byk bir ha iareti yapt. nk ileri geri davranlarna karn ok dindard. Kpek de koyverilmiti ve peimizden geliyordu. Bizim asl eve dnmz grmeliydi! nce arabay duvarlarn iindeki merdivenden karmak iin ok sknt ektik. Ama i sonunda becerildi ve araba ta sofaya kadar getirildi. Annem bilsen ne kadar tuhaf, ne kadar honut ve telalyd! Hele amcamn drt kk kz (en kkleri alt yanda vard) bir yuvann evresinde drt tavua benziyorlard. Hl uyuyan ocuk, sonunda arabasndan karld. Bu, yle byle alt haftalk bir kzd. Kundanda on bin frank, evet, babamn eyiz olsun diye bir yere yatrd on bin altn frank bulundu! Demek bu bir yoksul ocuu deildi. Sanrm, bir kkkentsoylu kzndan doma bir soylu ocuuydu.. yahut da... Bin ey dndk, fakat hibir ey renemedik. Ama hibir ey... Hi, hibir ey... Kpei bile bir tanyan kmad. Hayvan yrenin yabancsyd. Fakat ne olursa olsun, gelip kapmz kez alan erkek veya kadn, ailemi pekl biliyordu. Yoksa onlar byle semezdi. te bayan nci alt haftalkken Chantallerin evine bu biimde girdi. Ona Bayan nci denmesi de sonradandr. nce "Marie Simonne Claire" ad verilmiti. Claire, soyad yerine geiyordu. Uyanp evresindeki adamlara ve klara kararsz, mavi ve bulank gzleriyle bakan bu ocukla yemek salonuna giriimiz gerekten tuhaf oldu. Yine sofraya oturuldu ve pasta paylald. Ben kral oldum. Kralielie de demin sizin yaptnz gibi Bayan nci'yi setim. O gn o, kendisine gsterilen saygnn farknda bile olmad. te, ocuk evlat edinildi ve aile arasnda yetitirildi. Seneler getike o da byd. Nazik, uysald ve szdinleyen bir ocuktu. Herkes kendisini seviyordu. Eer annem izin verseydi ok da martlrd. Annem sra, derece gzeten bir kadnd. Kk Claire'e kendi ocuklar gibi bakmaya

raz oldu, ama onunla aramzdaki ayrln iyice belirlenmesine ve bu durumun iyice yerlemesine de nem verdi. Onun iin ocuk anlayacak yaa gelir gelmez, kendisine yksn anlatt ve incitmeden, hatta sevecenlikle kn kafasna, Chanteller iin evlat edinilmi, benimsenmi bir kz, ama ne de olsa yabanc bir kz olduunu yerletirdi. Claire bu durumu garip bir zeka, alacak bir igdyle kavrad ve kendisine braklan yeri yle becerikli, yle ho ve kibar bir biimde tutup korumasn bildi ki, bu, babama, alatacak kadar dokunuyordu. Annem de bu duygulu ve cana yakn yaratn snrsz minnetinden ve biraz korkak zverisinden ok honut oldu; ona "kzm!" demeye balad. Kk, iyi ve beceriklice bir ey yaptka annem, heyecanl zamanlarnda hep olduu gibi, bazen gzln alnna kaldrr ve! "Canm, bu ocuk inci, gerek bir inci!" diye yinelerdi. Bu ad kk Claire'e an kald ve artk bizim iin o Bayan nci oldu gitti. IV Bay Chantal sustu. Bilardo masasna oturmu, ayaklarn sallyor, sa eliyle, ta tahtadan saylar silmeye yarayan ve aramzda "tebeir bezi" denen bir bezi burutururken sol eliyle bir yuvarla oynatyordu. Biraz kzarm, sesi bouk, anlarna dalm, kafasnda uyanan eski eylerle eski olaylarn arasnda yava yava gezinerek; tpk insann aralarnda byd her aacn, her yolun, her bitkinin, sivri sivri oban pskllerinin, gzel kokulu defnelerin, krmz ve tombul meyveleri parmak arasnda ezilen porsuk aalarnn her admda gemi yaammzdan kk bir olay, mrn zn, ana ipliini oluturan tatl ve anlamsz olaylardan birini derinlerden yze kard o eski aile bahelerinde geze geze yrr gibi ilerleyerek; artk kendi kendine syleniyordu... Ben, srtm duvara vermi, ellerimi bir ie yaramayan bilardo deneine dayam, karsnda duruyordum. Bir dakika sonra yine: "Tanrm," dedi; "on sekiz yandayken o ne kadar gzel, ne kadar alml, ne kadar kusursuzdu! Ah, gzel, gzel, gzel ve iyi, ve yrek sahibi, ve cana yakn kz! Mavi gzleri, duru saydam gzleri, benzerini hi grmediim gzleri vard!" Yine sustu: "Neden evlenmedi" diye sordum. Bana deil de u geen "evlenmedi" szcne yant verdi: - Neden mi? Neden mi? stemedi ite, istemedi. Bununla birlikte otuz bin frank eyizi vard ve birok isteklisi kmt. Fakat istemedi! O zamanlar zntl gibiydi. Yani evlendiim, alt yldr nianl olduumuz kk Chatlotte'u, amcamn kzn, karm aldm zamanlar. Bay Chantal'e bakyor ve onun ruhuna, temiz ruhlarn, saf ruhlarn, lekesiz ruhlarn o yaln ve ackl dramlarndan birine, kimsenin, hatta katlanp susan kurbanlarnn bile bilmedii, o iini dkmemi, gizi aa kmam yreklerden birine anszn girer gibi oluyordum. Birden cretli bir merakn zorlamasyla: - Onu siz alacaktnz, bay Chantal! diyiverdim. Adam titredi, bana bakt ve: - Ben mi alacaktm? dedi. Kimi? - Bayan nci'yi. - Neden? - Amcanzn kzndan ok onu sevdiinizden! Bana tuhaf, yuvarlak, akn gzlerle bakt; sonra kekeledi: - Ben mi sevmitim? Nasl? Kim syledi sana bunu? - Allah Allah, durum apak... Hatta amcanzn sizi alt yldr bekleyen kzyla evlenmeyi o kadar geciktirmeniz bile onun yznden. Sol eliyle tuttuu bilardo yuvarlan itti, tebeir bezini iki eliyle alp yzne kapayarak hkrmaya balad. Tpk sklan bir snger gibi hem gzleri, hem de az, burnuyla ok ackl, ayn zamanda gln bir biimde alyordu. Tebeir bezinin iinde ksryor,

tkryor, burnunu siliyor, gzlerini kuruluyor, aksryor, sonra gargara gibi bir boaz grltsyle yzndeki btn delikleri yine fkrtmaya balyordu. Ben akn ve utanm, savumaya can atyor, ne diyeceimi, ne yapacam, neye davranacam bilemiyordum. Birden Bayan Chantal'in sesi merdivende nlad: "Sigaranz daha bitmedi mi?" Kapy ap seslendim: "Bitti efendim, iniyoruz." Sonra kacasna kotum ve dirseklerinden tutarak ona: "Bay Chantal, dostum Chantal, beni dinleyin," dedim; "karnz sizi aryor. Toparlann, abuk toparlann, aaya inmek gerek; toparlann." Sonra iki yldr ta tahtann btn saylarn silen tebeir beziyle dikkatli dikkatli yzn kurulamaya balad; sonra yar krmz, yar beyaz, aln, burun, yanaklar, ene tebeir iinde, gzler i ve hl ya dolu, ban kaldrd. Ellerinden tuttum ve kendisini: "Balamanz dilerim, balamanz dilerim Bay Chantal, sizi zdm... Fakat.. bilmiyordum.. anlyor.. herhalde anlyorsunuz..." diye mrldanarak odasna gtrdm. Elimi skt ve: "Evet.. evet..." dedi; "byle etrefil anlar olur..." Sonra yzn leene soktu. Dorulduu vakit bana hl insan arasna kacak gibi grnmyordu. Fakat kk bir hile dndm. Aynaya bakarak telaland iin kendisine: "Gznze bir toz katn sylemeniz yeter," dedim; "bylece herkesin nnde istediiniz kadar alayabilirsiniz." O gerekten gzlerini mendiliyle uuturarak indi. Merak ettiler. Herkes bir trl bulunmayan tozu aramaya kalkt. Arada da doktor getirtmeyi gerektirmi olan buna benzer olaylar anlatld. Ben Bayan nci'nin yanna gitmi, meraktan, bir acya dnen meraktan atlayarak ona bakyordum. Periler gibi hi kapamaz grnd tatl, dingin, iri iri, enli enli gzleriyle gerekten genliinde ok gzel olmalyd. Tuvaleti, yal bir kza yakan tuvaleti biraz glnt ve onu beceriksizletirmeden sadeletiriyordu. Bana, nasl demin Bay Chantal'in ruhunda grdmse, onda da bir bir utan bir uca o gnlsz, o sade ve zverili yaam gryordum, fark ediyorum gibi geliyordu. Ama yine zorlayc bir istek, ona kendisinin de onu sevmi olup olmadn sormak, renmek istei dudaklarma kadar kyordu. Acaba o da onun gibi o grlmeyen, bilinmeyen, sezilmeyen, fakat geceleri karanlk odann yalnzl iinde kendisini aa vuran srekli, gizli ve keskin acyla kvranm myd? Ona bakyor, boynuna kadar kan korsasnn altnda yreinin attn gryor ve kendi kendime bu tatl ve rahat yzn her akam yastn slak derinliinde alam, kzgn yatan stmas iinde bu vcudun sramalarla sarslarak inlemi olup olmadn soruyordum. ine bakmak iin bir oyunca kran ocuklar gibi, yavaa kendisine: "Demin Bay Chantal'in nasl aladn grseydiniz," dedim; "ona acrdnz." rkildi: - Nasl? Alad m? - Alad ya! - Niin? ok heyecanlanm gibiydi. Yant verdim: - Sizin iin. - Benim iin mi? - Evet. Bana sizi nce ne kadar sevmi ve siz dururken karsyla evlenmeye ne kadar g katlanm olduunu anlatyordu. Solgun yz bana biraz uzuyor gibi geldi. Hep ak duran gzleri, dingin gzleri birdenbire sanki artk hi almayacakm gibi arabuk kapand. Sandalyesinden demeye sarkt ve tpk yere den bir atk gibi usulca, yavaa bayld. "Koun! koun! Bayan nci'ye fenalk geliyor!" diye haykrdm. Bayan Chantal'le kzlar koutular. Su, havlu ve sirke aranrken ben apkam aldm ve savutum. Yreim arpntl, iim znt ve pimanlk dolu, byk admlarla yrdm. Vakit vakit de honutluk duyuyordum. Bana gerekli ve beenilecek bir i yapmm gibi geliyordu.

Kendi kendime: "Yanl m yaptm? Doru mu davrandm" diye soruyordum. Onlar bunu ruhlarnda, kapal bir yarada kurun saklanr gibi saklyorlard. imdi daha da mutlu olmayacaklar myd? kencelerinin yeniden balamas iin vakit ok ge, ama onu dikkatle anmsamalar iin olduka erkendi. Belki de gelecek ilkyaz bir akam, dallarn arasndan imene, ayaklarnn dibine den bir ay yla ileri kabararak btn bu etin ve boulmu acy anmak zere birbirlerinin elini tutup skacaklard. Ve belki de bu ksa dokunu, onlarn damarlarna o asla bilmeyecekleri rpertinin birazn geirecek ve onlara, bu dirilmi llere, bakalarnn btn mrleri boyunca elde edemedikleri mutluluktan daha fazlasn, sevgililere bir sarslta veren o sarholuun, o deliliin sreksiz, fakat Tanrlara layk tadn bir saniyenin iinde duyuverecekti!

You might also like