You are on page 1of 112

DEVLET I-II

Bu kitabn hazrlanmasnda DEVLET I ve II'nin MEB Yunan Klasikleri dizisindeki 2. baskl ar temel alnm ve eviri dili gnmz Trkesine uyarlanmtr.

P L A T O N DEVLET I-II Dil ve Tarih-Corafya Fakltesi Klasik Filoloji Bakan Prof. Dr. Georg Rohde'nin ynetiminde,

doktora rencileri Azra Erhat, Samim Sinanolu ve Suat Sinanolu tarafndan aslndan evrilm ir.

Eski Yunanca zel adlarn yazl hakknda not

Yunan eserlerinin evirisinde tanr, insan ve lke adlarn, asllarndaki gibi yazmay uygun lduk; bunun iin de bugn Avrupa lkelerinin hemen hepsinde kullanlan evriyaz yntemini al . Yunancann her harfi, aadaki cetvelde gsterildii gibi, tek veya ift harfle karlanm ve "kh" gibi ift harfleri kullanmaya gerek vard; nk Yunancann Q'sn da, T 'n da "t" remezdik, ikisini ayrmak zorunluydu. "X" iin de yalnzca "h" harfini alsaydk Yunancad a bazan sesli harflerin nne gelen ( ' ) iareti ile karabilecekti.

"Ph" ift harfine gelince, Yunanca'nn F harfini Avrupallar teden beri byle gsterirler; eski Romallar da yle gstermiler; demek ki o harfin sylenii Romallarn " " harfinin sy tmyle uymuyormu. Romallar ve bugnk Avrupa lkeleri, Yunanca'nn X harfini de "x" ile gsterirler; ancak "x " harfi bizim alfabemizde yok; bu yzden "x" yerine "ks" ift harfini kullanmay daha uygun bulduk. Yunancada "y" harfi sessiz deil, sesli harftir ve "" okunmas gerekir. Ancak bu syley i kesin de deil. Bugnk Yunanllar onu "i" diye okuyorlar. ift sesli harfleri de gene ift olarak gsterdik. Ancak (ou) yerine tek bir "u" koydu k; bu imdiki uluslararas evriyazda da byledir.

Yunan Alfabesi: A B G A B G H Q I E Th N X O N Ks O T Y F T Y Ph

D E Z

D E Z

K ? M

K L M

P P S

P R S W O

X Y

Kh Ps

DEVLET I

"DEVLET"N I. KTABI HAKKINDA

evirisine baladmz eser, Symposion ve Phaidon'la birlikte Platon'un btn eserlerinin en ek noktasn oluturur. Platon'un hemen hemen hibir genlik dnemi diyalou yoktur ki, herha gi bir ynyle "Devlet"i hazrlam olmasn; son diyaloglar arasnda hemen hemen hibiri yokt ki kkleri Devlet'te bulunmasn, ya da hi olmazsa onunla ilgili olmasn. V'inci kitabn s onlarna doru, yani btn eserin tam ortasnda okunan ana cmle unu ileri srmektedir: "Ya rlar filozof, yahut da filozoflar hkmdar olmaldrlar; byle olmazsa, devlet ve insanlk i n mutluluk beklenemez. "Bu sz, felsefe tarihinin son derece nemli olaylarndan biri olan Sokrates'in lmne Platon'un verdii son yanttan baka bir ey deildir.

Devlet, elimizde bulunan el yazmalarnda 10 kitaba ayrlmtr. Fakat bu ayrma Platon'un ke ndisinden deil, mparator Tiberius zamannda yaam olan astrolog ve filozof Trasyllos'ta n kalmadr. Platon'un, eseri nasl bldn bilmiyoruz. Eserin 10 kitaba ayrlm olmas, on na iyi uymuyor. Yalnzca I'inci ve X'uncu kitaplar, fikir bakmndan, bir btn meydana ge tirmektedir.

I'inci kitap, rnein Lakhes ve Lysis gibi, aporetik yani kmazl denen diyaloglara pek b enzer. Bu gibi diyaloglar tekilerden ayran taraf, bunlarda baz kavramlara, -Lakhes't e cesarete, Lysis'te dostlua- ait birtakm tanmlarn arka arkaya gzden geirilmesi, fakat ele alnan sorunun znn bununla ortaya karlamamasdr. Bu diyaloglarn sonucu olumsuzdu aporia'ya, bir kmaza varlr. Bunun gibi, devletin 1'inci kitabnda da doruluun baz tan rka arkaya ele alnmaktadr. Hepsi iin u anlalmaktadr ki, bunlar, doruluun zn tam o myorlar. Bylece 1'inci kitap, doruluun znn ortaya karlamad gibi olumsuz bir sapt rmektedir. Devletin 1'inci kitabyla kmazl diyaloglar arasndaki bu benzerlik hi de rasg ele deildir. 1'inci kitabn teki kitaplardan epey zaman nce, yani ona benzer diyalogl ar yazld sralarda tasarlanm olduuna phe yoktur. Platon'un, bu diyaloa "Thrasymakh doruluk" adn vermi olmas pekl dnlebilir. Sonralar Platon bu diyalou, Devlet'e gi anmtr.

Hem yalnzca btnnn kuruluunda deil, sanat bakmndan ileniinde de, kmazl diyalogla inci kitab arasnda byk bir benzerlik vardr. Konumann iinde getii evre, konumada p r byk bir zarafetle ve gze arpacak biimde canlandrlmlardr.

Platon, doruluk hakkndaki konumay Pire'ye koyuyor; bunun ne demek olduunu aratrmalyz kere konumann k noktas, doruluun tccarca kavranmasdr. te ticaret limannn hav maktadr. Ama bununla kalmyor: Platon'un kendi siyasal gelimesi iin pek nemli olan 404 -3 yllar olaylarnda, oligarkhln (oligarinin) yerlemesiyle demokratln yeniden kabul nt nemli bir rol oynamtr. Bu bakmdan buras Platon'a doruluk ve Devlet zerine yrtle

uma iin ayrca anlaml bir yer olarak grnm olabilir. Fakat Platon'u buna karar verdiren a bir neden, zel bir neden olsa gerek. Konuma, Polemarkhos'un evinde oluyor. Bunun la Platon, bu kiiye adeta bir ant dikmek istemitir. nk Polemarkhos, bir erilik ( haks kurban olmutur: Byk servetini ellerine geirmek iin, oligarkhlar, yani Otuzlar, onu ld mlerdir. Bylece, Polemarkhos'un lm ile, hakszlk bakmndan oligarkhlardan fark olmay asinin kurban Sokrates'in lm arasnda bir benzerlik beliriyor. Onun iindir ki Platon, P olemarkhos'u Sokrates'le hep yan yana gsteriyor ve ona, ancak her ikisinin aln yazs gz nnde tutulunca anlalabilen u szleri syletiyor: Ben seninle birlikte savamaya haz

Birinci kitaptaki konumay iyice anlamak iin, konuan kiileri gzmzde canlandrmalyz. irbiriyle ilikiye giren grup insan vardr; birinci grubu Sokrates'le iki rencisi:Glauk on ve Adeimantos; ikinci grubu, ihtiyar Kephalos'la olu Polemarkhos; ncsn ise sofist T rasymakhos'la onun peinden gelen renciler meydana getirmektedir.

Glaukon'la Adeimantos, Ariston'un oullar ve Platon'un kardeleridir. Bunlar, II'nci kitabn bandan hemen sonra konumann balca kiileri oluyorlar; durmadan Sokrates'in, kon daha etraflca ele almasn istiyor ve kantn glkleri karsnda kaamak yollara sapmas lar; doruluun zn kesin olarak meydana karmak iin Sokrates'in grnn tam kartn, uyorlar. Sokrates'le dp kalkma sayesinde diyalektikte elde ettikleri ustalk, onlara, bu gr asl benimseyenlerden daha keskin dnce ile, fikirlerinde daha byk tutarllkl imknn veriyor. II'nci kitabn banda Glaukon'la Adeimantos'un konumalar, adeta heybetl irer kapdr; Okuyucu bu kaplardan girince, Sokrates-Platon felsefesinin i yapsna girmi luyor. Acaba Platon haklarnda hemen hemen hibir ey bilmediimiz bu iki kardeine Devlet 'te neden bu kadar nemli bir rol vermitir? Onlar, unutulmaktan kurtarmak istemitir, dendi. Fakat bu iki kii araclyla kendi z varlnn baka baka ynlerini gsterdiini lur. O, kendi adn ileri srmemek iin byle davranyor. u da belli ki, II'nci kitapla konu Platon'a zg bir biimde ele alnmaktadr; burada artk Platon'un kendisi Sokrates'e sorul ar soruyor, Sokrates de Platon'un sansna gre, yaasayd nasl cevap verirse yle cevaplar eriyor.

kinci grubu, dediimiz gibi, Sokrates'ten pek byk bir sayg gren ihtiyar Kephalos'la olu Polemarkhos oluturuyor. Polemarkhos'un kardei nl hatip Lysias konumada hazr, ama sze k rmyor. Kephalos, doutan Atinal deil, Siracusal zengin bir silah tccardr. Perikles 'ya armt: Attika'nn o zamanki yksek kltrnn ekiciliine dayanamayan bu adam, dave ire'ye yerlemiti. ocuklarna brakt byk servet, onlarn felaketlerine sebep olmutur: s'a Otuzlar zehir iirmiler, Lysias ise kaabilmitir. Platon, Polemarkhos'a 1'inci kit abn banda Kephalos'un varisi olma konusunda akalar yaptrarak, bu konuya, yanl anlalm k kadar ak bir ekilde deinmektedir.

Sokrates'in bu grupla olan balar dostadr. Bu gruptakiler filozofa dnmeyen kimselerdir ma felsefeye henz ihtiyac olmayan, bilmeden doru davranan, doru duyan, hayatn btn teme lerinin sofistler tarafndan rtlmesini henz yaamam olan bir kuaktandrlar. Onun iin la tartlamyor. Kephalos, konuma filozofa olmaya balar balamaz kurbanlarna gidiyor. P rkhos ise konumada bir para rol alyor; ama Sokrates'in asl hasmlar ortaya knca ekil iras szc, ayn zamanda Polemarkhos'un, babasnn namusunun mirasna da konmu olmasyla i r. Fakat Platon'un aka gstermek istedii udur ki: dnn insanlarnn anlad gibi namus i neden iyilik ettiini bilmeden iyilik etmek, artk yetmez; Sokrates'in dneminde gere k hayattan pay almak isteyen, Glaukon'la Adeimantos gibi filozofa dnmelidir.

nc ve sonuncu grubu sofist Tharsymakhos'la rencileri oluturmaktadr. rencilerden Kle tek bir defa sze karyor; Kharmantides batan sona kadar sessiz duruyor. Khalkedon'lu (imdiki Kadky) Thrasymakhos en nemli sofistlerden biridir. 430'da Atina'ya gelmi ve 5 'inci yzyl sonuna kadar orada almtr. Bu adamn nemi, retorik sanat ile bu sanat ze slerinden ileri gelmektedir; "period"lu cmleler yaz ve onlar ritimli sonlarla bitiriin in Hellen sanat dzyazn zerinde byk etkisi olmutur. Bu zatn ahlak alanndaki grler hemen sadece Platon'dan aktarld kadaryla biliyoruz. Onun iin, Platon'un onun hakkndaki betimlemesinin nesnel olup olmadn bilmiyoruz. Doruluu glnn hakk olarak tanmlayan kkndaki en ileri gr, Gorgias'ta Kallikles tarafndan savunulmaktadr. Zaten Devlet'te de Thrasymakhos'un kiilii ve grevi, Kallikles'in Gorgias'taki kiiliine ve grevine pek be nzemektedir. Bununla beraber, her ikisinin savunduu grlerin incelikleri arasnda nemli

farklar vardr: Bylece, Platon'un, Devlet'in 1'inci kitabnda, tarihteki Thrasymakhos 'un gerek grlerini bildirmi olmas olasdr. u var ki, bunlarda, Kallikles'in grleri ii ve btnl hi yoktur. Bunlar, Sokrates'in diyalektik sanat ile ortaya karlmas g le doludur. Bu durum, kitabn ana fikrine ok iyi uymaktadr; biliyoruz ki, kitapta dor uluk hakknda bilinen grlerin birer birer gzden geirilmesi isteniyor. Bu grler arasn stlerinki de vardr. Thrasymakhos'un dnceleri, i btnlk bakmndan kusurlar dolaysyl verilidir. Onun iindir ki Thrasymakhos'la yrtlen tartma, Kallikles'le olan tartma ka iddi deildir ve hep "undan bundan konuma" olarak srp gider. Bu alanda sofistler, sonu na kadar mcadeleyi beceremezler; bunu ancak Akademia'da yetimi gen filozoflarn kendil eri yapabilir.

Platon, Kephalos'un evindeki konumay belli bir yla koymu ve o yl diyaloun banda tam k bildirmitir. Bu yl, Pire'de Tanra Bendis erefine ilk kez byk bir alayla, atl ve fen i bir kouyla geceleyin kutlanan byk bayramn yapld yldr. Bayramn hangi yl Atina'ya i bilmiyoruz. Bununla birlikte, Alkibiades'in zaferleriyle Atina ticaretinin ve Pire Liman'nn yeni bir gelime yaadklar 410 ve 409 yllarn dnebiliriz. Yeni bir bay mutla dolu bir zamana iyi uyuyor. 408 ylnda Olympia oyunlarnda kazanan atlet Pulyda mas'n adnn gemesi de bu zamana iarettir.

Devlet'in ne zaman kaleme alnd kesin olarak sylenemez; zaten Platon'un diyaloglarnn ya ma tarihleri iin elimizde birtakm karsamalardan baka ara bulunmuyor. Bununla birlikte, eserin 372'de bitmi olduunu kabul edebiliriz. O yl Platon 56 yandayd. Tabii, Devlet g ibi bir eser ksa zamanda yazlm deildir. Platon'un eseri ne zaman tasarladn, ne zaman adn da bilmiyoruz. almalar on yla, yahut daha uzun bir zamana yaylmtr diyelim; o et'teki baka diyaloglarla olan birok kesime noktas kolayca anlalabilir.

Profesr Dr. GEORG ROHDE

SOKRATES anlatyor:

Dn Ariston'un olu Glaukon'la Pire'ye indim. Niyetim tanraya (1) dua etmek hem de ilk defa kutlanan bayramnn nasl olacan grmekti. Yerlilerin dzenledikleri alay pek gzel , ama Thrak'larnki de parlaklktan yana onlarnkinden aa kalmad. Dualarmz bitirmi, a mi, ehre dnyorduk. O anda Kephalos'un olu Polemarkhos eve dnmek zere yola ktmz durdurmak iin ocuu nden koturdu. ocuk arkamdan elbisemi yakalayarak "Polemarkhos kendi sini beklemenizi diliyor" dedi. Dndm. "Efendin nerede?" diye sordum. "te, arkadan si ze doru geliyor, ltfen bekleyiniz" dedi.Glaukon da "Peki, bekleriz" dedi. Biraz sonra Polemarkhos bize yetiti; yannda Glaukon'un kardei Adeimantos, Nikias'n ( 2) olu Nikeratos ve alaydan dnen daha birka kii vard. Polemarkhos "Sokrates, yanlmyorsam, ehre dnmek zere yola ktnz" dedi. "Hayr, hi yanlmyorsun" dedim. "Bizi gryor musun ka kiiyiz?" diye sordu. "Grmez olur muyum?" "yleyse ya bizimle baa karsnz, ya burada kalrsnz" dedi.

"Peki, bunun baka bir yolu daha yok mu? Ya biz sizi ikna eder de, siz bizi serbes t brakrsanz?..." dedim. "Dinlemesek de, gene ikna edebilir misiniz?" diye sordu. Glaukon "Edemeyiz" dedi. "yleyse sizi dinlemeyeceimizi aklnza koyun!" Adeimantos da "Akama tanrann erefine atl bir meale kousu olacandan da m haberiniz e sordu.

"Atl m?" dedim, "Bu da yeni birey; yani koucular mealeleri elden ele geirerek at zerin e yaracak; bunu mu demek istiyorsun?"

Polemarkhos "Evet" dedi, "Bundan baka grlmeye deer gece enlikleri de olacak. Zaten bi z yemekten sonra kacak, enlikleri seyredeceiz; orada birok genle buluacak, konuacaz vazgein de kaln." Glaukon da "Anlalan, kalmak gerekiyor" dedi. "yle istersen, yle olsun" dedim.

Bunun zerine Polemarkhos'un evine gittik; Polemarkhos'un kardeleri Lysias'la Euthy demos'tan baka Kalkhedon'lu Thrasymakhos, Paiania'l Kharmantides, Aristonymos'un ol u Kleitophon da oradayd. Polemarkhos'un babas Kephalos da evdeydi. Onu pek ihtiyar lam buldum; kendisini grmeyeli ok olmutu. Sandalye zerinde bir minderde oturuyordu; az nce avluda kurban kestii iin banda hl bir elenk vard. Yanna oturduk; orada epeev ler diziliydi.

Kephalos beni grr grmez selamlad, "Sokrates, Pire'ye inip bize uradn yok" dedi, "Halb gelmeliydin; nk ben ehre kolayca gidebilseydim, buna gcm yetseydi, sen buraya gelmese n de olurdu; biz sana gelirdik. Ama imdi bize daha sk gelmelisin. Belki bende bede nin hazlar azaldka, konuma istei ve ondan aldm zevk o lde artyor: Beni dinle: Sen rle bulu, ama biz de senin candan dostlarnz, bize de sk sk ura." "Dorusu Kephalos, ya ok ilerlemi insanlarla r, belki bizim de yryeceimiz bir yolda epeyce olun nasl olduunu renmeliyiz. Acaba etin ve bu konuda ne dndn renmek isterim; nk u noktaya vard. Bana syler misin, bu a sence in?"

sohbet etmeyi severim" dedim. "Bence onla ilerlemilerdir, onun iin, onlardan bu y yorucu mu, yoksa rahat ve dz m? te sende airlerin 'ihtiyarln eii (3)' dedikleri mrn skntl, g bir dnemi midir, deil

"Zeus hakk iin! Ben sana ne dndm syleyeyim, Sokrates" dedi. "Bazen biz, aa yukar eski ata sznn (4) doruluuna rnek olarak bir araya geliyoruz. Toplandmz zaman arka ar durur, genliin zevklerini, ak, arab, cmbleri, o an buna benzer daha baka ha r. Sanki byk nimetlerden mahrum kalmlar, vaktiyle pek iyi yaadklar halde, imdi hi ya rm gibi kederlenirler. Kimi, yal olduu iin yaknlarndan kt muamele grdne zlr, an yallktan tr szlanp durur. Ama bana yle geliyor ki gsterdikleri neden asl neden okrates; nk btn bunlar yallk yznden olsayd, ben de, ben yata olan herkes de, yal erdik. Oysa ayn aclar ekmeyen baka yallar da grdm. Bir gn air Sophokles'le beraber gelip ona 'Akla aran nasl? Hl kadnlarla ilikide bulunabiliyor musun?' diye sordu. O d a 'Sus, arkada! Ondan kurtulduuma bilsen ne kadar seviniyorum!' dedi, 'Sanki deli ve zalim bir efendiden yakam syrmm.' Sophokles'in bu szn o gn doru bulduum gibi, buluyorum. Gerekten, yallk bu eylerde byk bir rahatlk ve erkinlik verir; nk hrsla gerginliklerini kaybedip geveyince, tam Sophokles'in dedii olur. nsan kendini birok deli zorbadan kurtarr. Ama bu dertlerin, hi deilse yaknlardan ekilen dertlerin bir t ek nedeni var Sokrates, o da yallk deil, insanlarn kendi huyudur. ll, uysal olsalar, a o kadar zorlarna gitmez. Halbuki yle olmayanlara yallk da genlik de ar gelir."

Ben de, Kephalos'un bu szleri ok houma gittii iin, devam etmesini istiyor, onu kkrty "Kephalos, dedim, bence seni dinleyenlerin ou bu szlerini doru bulmayacak; huyunda n dolay deil, byk bir servet sahibi olduun iin yallk ykn kolayca tayorsun, diye er kendilerine birok avuntu bulurlarm."

"Haklsn, dedi, szlerimi doru bulmayacaklar. Onlar da hakl, ama sandklar kadar deil. B Themistokles'in u sz ne kadar yerindedir! Themistokles'e hakaret etmek iin, 'an ve er efini kendine deil, yurduna borlusun' diyen Seriphos'luya, o u cevab verdi: 'Evet, b en Seriphos'lu olsaydm, nl olamazdm; ama sen Atinal olsaydn, ne olurdun?' (5) te bu s erekten, zengin olmayan, yalln ykne de zor dayanan kimselere ok uygundur; nk uslu m, yoksullukla birlikte yallk ykn pek kolay tayamayaca gibi, uslu akll olmayan bi inlese bile, gnlnde huzur bulamayacaktr." Ben de "Kephalos, dedim, imdiki servetinin ou miras yoluyla m eline geti, yoksa onu s en kendin mi kazandn?"

"Ne kazandm ki?... dedi. Ben Sokrates, para ilerinde byk babamla babam arasnda bir ye rdeyim; nk adn tadm byk babam, tutar benim bugnk servetim kadar olan bir miras bam Lysanias servetini imdi elimde bulunandan da aa drmt. Ben ise kalan miras u o klm deil, biraz daha bym braksam memnun olurum."

"Bak bunu sana niye sormutum: Sen paraya hi dkn grnmyorsun da ondan" dedim, "Halbuki ay kendileri kazanmayanlar ou zaman byle olurlar; kazananlara gelince, onlar paray ik i kat severler; nk airler iirlerini, babalar oullarn nasl severlerse, kendi emekler rvet edinmi olan kimseler de paraya kendi eserleri imi gibi dkndrler; bir de, herkes g ibi ilerine yarad iin severler paray. Bu yzden onlarla bir araya gelmek bile hoa gitm nk zenginlii vmekten baka bir ey bilmezler." "Hakkn var" dedi. "yledir; dedim, ama sen bana bir de unu syle: Zengin olmakla elde ettiin en byk nimet sence nedir?"

"Bunu sylersem, biroklar inanmayacaktr; sen unu bil ki Sokrates, leceini aklna getire nsann iine, nceleri hi aklndan gemeyen eylerin korkusu, kaygs girer. nk o zamana yada ktlk edenler Hades'te cezalarn ekecekler' gibi, Hades'te olup bitenler hakknda s nen szlere glerlerken, zaman gelir, ya bu szler doruysa diye onlar bir korku alr, ruhl arnda azap duyarlar. nsanlar ya yalln verdii dermanszlk yznden, yahut kendilerini daha yakn grdklerinden, orada olup bitenler zerinde daha fazla kafa yorarlar. Bylece ileri kuku ve korkuyla dolar, artk birine hakszlk edip etmediklerini hesaplar, aratrr . Hayatlarn gzden geirip birok hakszlk ettiklerini gren kimseler ocuklar gibi sk s uyanr, rker, kt bir bekleyi iinde yaarlar. Halbuki hibir zaman hakszlk etmedikleri nlerde daima tatl bir umut, Pindaros'un (6) dedii gibi, 'yall besleyen' iyi bir umut v rdr. Gerekten, Sokrates, bu air ne gzel sylemi; mrnn sonuna kadar doru, dinli bir i arak yaam olana, 'Gnl holandran, yall besleyen umut yoldalk eder. O umut ki, in an saa sola sapan aklnn dmenini tutmakta her eyden nce gelir' der. Ne doru, ne hayran lunacak bir sz! te bunun iindir ki ben servet edinmenin ok nemli bir ey olduunu iddia iyorum; ama herhangi bir kimse iin deil, ancak uslu akll ve dengeli bir insan iin. nk stemeyerek de olsa, hi kimseyi aldatmamak veya kimseye yalanc kmamak, tanrya kurban, insana para borlu olup Hades'e korka korka gitmemek... te elde bulunan para buna ok yardm eder. Sonra daha baka yararlar da vardr. Ama Sokrates, her eyi tarttktan sonra b en unu diyebilirim ki, akl banda bir insan iin zenginlik en ok bu ie yarar."

"ok gzel sylyorsun, Kephalos! dedim; "Ama, u senin dediin eyi, doruluu (7-8), nasl az? Sadece, gerei sylemek ve bir kimseden alnan bir eyi geri vermek diye mi? Yoksa by davranmak bazan doru, bazan eri saylabilir mi? rnein biri, akl banda bir arkadann manet alsa, sonra arkada ldrp emanetini geri istese, bu gibi emanetlerin geri verilmem esi gerektiini, geri verenin de doru adam olmadn herkes syler; bir lgna gerei tam mek isteyen de doru adam deildir."

"Haklsn" dedi.

"Demek oluyor ki doruluk 'gerei sylemek, emaneti geri vermek' le snrl deildir" dedim. Polemarkhos sze atlarak, "Hayr, bununla snrldr Simonides'e (9) inanmak gerekirse, tam u snrlara girer, Sokrates!" dedi.

Kephalos da "Evet, evet" dedi. "Ben sz size brakyorum. imdi kurbanlarla (10) uramam la ." Polemarkhos, "yleyse senin varisin benim, deil mi?" diye sordu. O da glerek, "Evet" dedi ve kurbanlarna gitti. "Madem ki szn varisi sensin, syle bakalm" dedim. "Simonides doruluk zerine ne diyor da , sen onu hakl buluyorsun?"

"Herkese bor olan vermek dorudur, diyor ve bence byle sylemekle iyi sylemi oluyor" ded .

"Evet, Simonides'e inanmamak kolay deil", dedim; "nk o tanr gibi akll uslu bir insand Ama onun szlerini belki sen Polemarkhos anlyabilirsin; ben anlayamyorum. Demin, bir i birine bir ey emanet eder de, teki artk akl banda deilken emanetinin geri verilmesin isterse, o eyi vermeli mi vermemeli mi diye konumutuk; belli ki Simonides bunu kas tetmitir. Bununla birlikte bu emanet bir bortur, deil mi?" "Evet." "Emanetini akl banda olmayan biri geri isteyecek olursa, o zaman asla vermemeli, dei l mi?" "Evet" dedi. "O halde, borcun geri verilmesi dorudur, demekle; anlalan Simonides baka bir ey syleme k istiyor."

"Zeus hakk iin! Gerekten, baka bir ey sylemek istiyor" dedi. "nk onun fikri udur: D orcu dostlara iyilik etmektir, ktlk etmek deil?" "Anlyorum" dedim. "Alanla veren dostsa, vermekle almak da zararl olursa, altnn emanet etmi olana geri veren, borlu olduu eyi geri vermi olmaz. Sence Simonides'in demek is tedii bu deil mi?" "Tam da bu." "Peki, dmana bir ey borluysak, geri vermeli miyiz?"

"phesiz, ne borluysak, onu vermeliyiz" dedi. "Dman dmana, bence ancak ktlk borlu den de budur."

"Grlyor ki Simonides doruluun ne olduunu bir bilmece eklinde airce syledi; nk bes doruluk herkese hakkn vermektir demek istiyor; buna da 'bor' diyor" dedim. "Peki, buna bir diyecein var m?" diye sordu. "Ey Zeus!" dedim, "biri yle sorsayd: 'Simonides, bir sanat, hekimlik adn almak iin, ne ye neyi bor ve hak olarak vermelidir?' Simonides ne cevap verirdi sanrsn?"

"phesiz, 'bedenlere ila ve yiyecek, iecek vermelidir' derdi." "Bir sanat, alk adn almak iin, neye neyi bor ve hak olarak vermelidir?" "Katklara tuz, biber vermelidir." "Peki, yleyse, kimlere ne veren sanata doruluk denebilir?" "nce dediklerimize uymak gerekirse Sokrates, dosta fayda, dmana zarar veren sanata. "

"O halde Simonides, 'doruluk dosta iyilik, dmana ktlk etmektir' demek istiyor deil mi? "yle sanrm."

"Peki, hastalk salk konularnda, hastalklarnda dosta iyilik dmana ktlk etmek en ok den gelir?" "Hekimin." "Ya deniz yolculuklarnda, tehlike bagsterince, dosta iyilik, dmana ktlk en ok kimin en gelir?" "Dmencinin."

"Doru adama gelince, onun hangi ite, hangi baarlarda dosta faydas, dmana zarar dokuna ir?" "Savata, dmana saldrmak, dosta yardm etmekte, sanrm." "Peki ama, azizim Polemarkhos, hasta olmayanlara hekim faydaszdr, deil mi?" "Doru." "Deniz yolculuuna kmayanlara da dmenci faydaszdr, deil mi?" "Evet." "Savamayanlara da doru adam faydaszdr, deil mi?" "Hi de bu fikirde deilim." "O halde doruluk barta da faydaldr, deil mi?" "Evet, barta da faydaldr." "iftilik de faydaldr, deil mi?" "Evet." "rn elde etmek bakmndan, deil mi?" "Evet." "Ya ayakkabclk, o da faydaldr, deil mi?" "Evet." "Bize ayakkab salad iin mi dersin?"

"phesiz."

"Dorulua gelince, sence o, bar zamannda neyin kullanlmasnda veya salanmasnda faydal "Ticaret szlemelerinde Sokrates." "Ticaret szlemelerinden ortakl m anlyorsun, yoksa baka bir eyi mi?" "phesiz, ortakl." "Peki, tavla oyununda hangisi daha iyi, daha faydal ortaktr? Doru adam m, yoksa iyi oyuncu mu?" "yi oyuncu."

"Ya tulalar ve talar yerine koymakta doru adam duvarcdan daha faydal, daha iyi i orta rsin?" "phesiz hayr." "Kitharac mzrab iyi kullanmakta doru adamdan stn olduuna gre, doru adam bir ortakla hangi ite kitharacdan daha iyi bir ortaktr?" "Para ileri ortaklnda, sanrm." "Yalnz, Polemarkhos, paray harcamakta, mesela parayla ortaklaa bir at almak veya sa tmak gerektii zaman, doru adam iyi bir ortak deildir; o zaman, bence iyi ortak atta n anlayandr. yle deil mi?" "Sylediklerimizden bu kyor." "Bir gemi almak veya satmak gerekirse, en iyi ortak gemi yapcs veya dmencisidir, deil mi?" "yle."

"Gmn veya altnn ortaklaa ilerde kullanlmas gerekirse, bu ilerin hangilerinde doru rndan daha faydal olacaktr?" "Parann bir yana konup emniyette bulunmas gerektii zaman Sokrates." "Yani para hi kullanlmaynca, ilemeyince demek istiyorsun, yle mi?" "phesiz yle." "Demek ki doruluk, parann bir ie yaramad zaman faydaldr." "yle olacak."

"O halde bir ba ban saklamak gerekirse, doruluk hem ortakla, hem de bireye faydald llanmak gerekirse baclk faydaldr, deil mi?" "Sylediklerimizden bu kyor." "Bir kalkan veya bir lyray saklamak, hi kullanmamak gerektiinde, doruluk faydaldr diye ceksin; ama onlar kullanmak gerekirse hoplit sanat (11) veya mzik faydaldr, deil mi?" "yle olmak gerek."

"Dier btn ilerde de doruluk bir ey kullanld zaman faydasz, o ey kullanlmad za " "yle olacak."

"Demek ki dostum, doruluk, kullanlmayan eylerde faydalysa, onun bir deeri olmasa gere k. imdi unu aratralm: Yumruk dnde veya baka bir dte vurmasn ok iyi bilen, k bilir, deil mi?" (12) "phesiz."

"Ya hastalktan korunmasn bilen, onu bakalarna gizlice alamasn herkesten iyi bilmez m "Bilir sanrm."

"Sonra, dmann niyetlerini gizlice renen, btn srlarn alan kimse, ayn zamanda ordun koruyucusudur, deil mi?" "phesiz yledir." "O halde bir eyin usta koruyucusu, bekisi, ayn zamanda o eyin usta hrszdr." "Evet." "yleyse, doru adam, paraya bekilik etmesini biliyorsa, almasn da bilir." "Ne diyeyim? Sylediklerimizden bu kyor" dedi.

"O halde, sonunda doru adamn bir hrsz olduu ortaya kyor. Bunu Homeros'tan renmie b n; nk o da Odysseus'un ana tarafndan dedesi Autolykos'u (13) ver, hrszlkta, yalan yer emin etmekte btn insanlardan stn olduunu syler. Anlalyor ki hem sana, hem Homeros'a, Simonides'e gre doruluk bir tr hrszlk sanatdr, tabii dosta faydal, dmana zararl o . yle demek istiyordun, deil mi?"

"Hayr, Zeus hakk iin! Ne dediimi artk bilmiyorum. Bir bildiim varsa o da, doruluun do yarad, dmana zarar verdiidir." "Peki, sen kime dost dersin? Sana iyi adam grnenlere mi, yoksa yle grnmeseler de gerek ten iyi olanlara m? Bunun gibi, kime dman dersin?" "Tabii, insan iyi sand adamlar sever, kt sand kimselerden nefret eder" dedi.

"Peki, birok kimseyi iyi olmadklar halde iyi sanmakla; biroklarn da aksine, kt olmad alde kt bilmekle insanlar yanlmyorlar m?" "Yanlyorlar." "Demek ki, onlar iyiyi dman, kty dost sanyorlar, deil mi?" "Evet." " tersine dnd; demek ki imdi doruluk ktye iyilik, iyiye ktlk etmek oluyor." "yle anlalyor." "Ama iyiler dorudurlar, hakszlk edemeyecek yaratltadrlar, deil mi?" "Evet" "Hah! Senin szlerine gre, doruluk hi hakszlk etmeyenlere ktlk etmektir."

"Hi de deil, Sokrates! nk bu szler besbelli ki yanltr." "O halde, dedim, doru olmayanlara zarar vermek, doru olanlara faydal olmak dorudur." "Bu sz bence deminkinden daha gzel."

"Demek ki, Polemarkhos, biroklar iin, insanlar hakknda yanlan herkes iin, doruluk dost zararl, dmana faydal olmaktr; nk biroklar gerek dostlarn kt, dmanlarn is Simonides'in demin sylediimiz sznn tam tersini ileri srm oluyoruz." "Evet, phesiz yle oluyor" dedi. "O halde deitirelim. Anlalan, dostu dman iyi anlatamadk." "Nasl anlatmtk, Polemarkhos?" "Dost, hem iyi grnen, hem iyi olan insandr; iyi grnen ama iyi olmayan insan ise dost grnr, ama dost deildir diyelim. Dman da tpk byle anlatabiliriz." "Bu szmzden iyi adamn dost, kt adamn dman olduu kyor." "Evet."

"Demek doruluk zerine demin sylediklerimize bir ey katmamz istiyorsun. nceden 'dorul dosta iyilik, dmana ktlk etmektir' demitik; imdi unu, yani 'dosta, iyiyse iyilik etme dmana, ktyse ktlk etmek dorudur' dememizi istiyorsun." "Bana kalrsa, byle sylenince, pek gzel sylenmi olur." "Peki, herhangi bir insana ktlk etmek doru adama yakr m?" "Evet, hem kt, hem dman olanlara tabii ktlk edilmelidir." "Ama atlara ktlk edersek, daha iyi mi olurlar, daha kt m?" "Daha kt" "Kpein iyilii (14) bakmndan m, yoksa atn iyilii bakmndan m?" "Atn iyilii bakmndan daha kt olurlar."

"O halde, ktlk grrlerse, kpekler atn iyilii bakmndan deil, kpein iyilii bakmn deil mi" "Diyecek yok." "nsanlara gelince, dostum, ayn eyi syleyemez miyiz? Ktlk grrlerse, onlar da insann akmndan daha kt olurlar." "phesiz." "Peki, doruluk insann iyilii deil midir." "Buna da bir diyecek yok."

"O halde, dostum insanlardan ktlk grenlerin doruluklarndan bir ey kaybetmeleri kanl "yle grnyor."

"Peki, mzikle uraanlar, sanatlarn kullanarak birini mzikten anlayamaz hale getirebilir ler mi?" "Getiremezler." "Ya biniciler, binicilikte, birini ata binemez klabilirler mi?" "Olamaz."

"Peki, dorulukta doru insanlar birini doruluktan ayrabilir mi? Yahut, szn ksas, herha bir iyilikle iyiler birini kt edebilirler mi?" "Yoo... edemezler." "nk bence soutmak scakln deil, kartnn iidir." "Evet." "Islatmak kuruluun deil, kartnn iidir." "phesiz." "Ktlk etmek iyinin deil, kartnn iidir." "yle." "Ama doru adam iyidir, deil mi?" "phesiz."

"Demek ki, Polemarkhos, dostuna ve baka birine ktlk etmek doru adamn deil, kartnn, olmayan adamn iidir" dedim. "Szlerini her bakmdan doru buluyorum, Sokrates!" dedi.

"O halde biri, doruluk herkese verilmesi gerekeni, yani bor olan vermektir, der de, bundan doru adamn dmana ktlk, dosta iyilik borlu olduunu anlarsa, bu sz syleyen , nk gerei sylemi olmaz; nitekim bir kimseye ktlk etmenin hibir durumda doru olma "Bu konuda sana hak veriyorum" dedi.

"Demek ki biri Simonides'in, Bias'n, Pittakos'un (15) veya uslu, mutlu adamlardan birinin byle bir ey sylediini iddia ederse, seninle ben yanyana ona kar savarz, de "Ben, kendi hesabma, seninle birlikte savamaya hazrm" dedi. "Fakat bu sz, yani 'doruluk dostlara faydal olmak, dmanlara ktlk etmektir' diyen sz dir, biliyor musun?" dedim. "Kimin?" "Bence ya Periandros'un, ya Perdikkas'n, ya Kserkses'in, ya Thebaili Ismenias'n (1 6) ya da kendini ok gl sanan zengin adamlardan birinindir." "ok doru" dedi.

"Peki, dedim, madem ki doruluun da dorunun da, bu son dediimiz olmad ortaya kt, o h uluk baka ne olabilir?"

Biz daha konuurken Thrasymakhos (17) birka defa atlp sze karmak istemi, yannda otura

sz sonuna kadar dinlemek istedikleri iin buna engel olmulard. Benim szlerimden sonra, biz konumamza ara verince, kendini artk tutamad, vahi bir hayvan gibi toparlanp bizi p aralayacakm gibi zerimize saldrd.

Polemarkhos'la ben korkudan irkildik. O, herkese dnerek "Ey Sokrates!" dedi, "ned ir bu sizin deminden beri iine daldnz bo szler? Hem birbirinizin karsna geip gste aflklar, bu karlkl eilmeler de ne oluyor? Doruluun ne olduunu gerekten renmek ist lnzca sormakla kalma; biri bir cevap verirse, alk toplamak iin onun szn rtme. Bilir sormak, cevap vermekten kolaydr; sen de cevap ver bakalm! Syle: Doruluk sence nedir? Bak ama bana, doruluk yok grevmi, yok faydaym, yok ie yarayan eymi, yok kazanm, y iine gelenmi falan demeyeceksin. Bir syleyecein varsa, aka ve tam syle; nk byle s rsen, ben kabul etmem."

Bunlar duyunca aakaldm, yzne korka korka baktm; hem sanyorum ki benim bakm o bana ce zerine dmeseydi, dilim tutulacakt (18). yi ki szlerimiz onu ileden karmaya balad k olarak ben ona baktm da cevap verebildim. Hafife titreyerek, "Thrasymakhos", ded im, "bize kzma; bu meseleyi aratrrken biz ikimiz yanlyorsak, bil ki istemeyerek yanly z. Altn arasaydk, aratrmamzda birbirimizin karsnda eilmeye, bylece onu bulmak frsa aya raz olur muyduk? Aradmz doruluk -deeri birok altn klesinden yksek olan dorul zilip bzlerek birbirimize bylesine aptalca yol verdiimizi, doruluu elimizden geldii ka ar ortaya karmaya uramadmz sanma. Uratmzdan emin ol dostum! urayoruz, ama a . Onun iin sizin gibi yaman adamlarn bize darlmas deil, acmas ok daha doru olur." Bu szlerim zerine alayl bir kahkaha att, dedi ki: "Aman Herakles! te Sokrates'in o her zamanki ironisi! (19) Ama ben bunu biliyordum ve buradakilere nceden sylemitim ki sen cevap vermek istemeyeceksin, ii ironiye dkeceksin. Bir soru karsnda cevap vermekt ense her eyi yapacaksn."

Ben de "Sen ok kurnazsn da ondan, Thrasymakhos!" dedim. "Birine on iki nedir, diye sorsaydn, sorduktan sonra da 'Ama bak, arkada, on iki iki kere altdr, yok kere drtt yok alt kere ikidir, yok drt kere tr demeyeceksin; nk byle bo szler sylersen, ben m' diye ona nceden ihtar etseydin, byle bir soruya kimsenin cevap veremeyeceini her halde bilirdin!Ama ya sana 'Ey Thrasymakhos, ne demek istiyorsun? nce yasak ettiin cevaplardan hibirini vermeyeyim mi? Ya doru cevap onlardan biriyse ne yapaym, ey a cayip adam? Doruyu deil de baka bir eyi mi syleyeyim? Yoksa ne buyuruyorsun?' diye so rsayd, sen onun bu szlerine ne derdin?" "Brakalm bunu, bu dediklerinle benimkiler arasnda bir benzerlik var m ki" dedi. "Niin olmasn? dedim, ama bir benzerlik olmasa da soruya cevap verecek adam varsa, yasak etsek de etmesek de bildiini sylemekten ekinecek mi sanrsn?" "Demek ki sen de byle yapacaksn", dedi. "Sana yasak ettiim cevaplardan birini verec eksin, deil mi?" "Olur a!" dedim, "Dnp tanr, doru olduunu grrsem."

"Peki, ya ben doruluk hakknda btn bunlardan baka bir cevap, bunlardan stn bir cevap m, kendine hangi cezay layk grrsn?" (20) "Bilmeyene yaraan cezadan baka bir cezay deil herhalde!" dedim. "Ona yaraan ceza da b ilen birinden renmektir; ite ben kendime bunu layk gryorum." "Ne mr adamsn!" dedi, "Bil ki renmekten baka bir de para cezas vermelisin." "Yeter ki param olsun" dedim. Glaukon "Para var, para var!" dedi, "Haydi Thrasymakhos, i paradaysa konu! Hepimiz paymza deni Sokrates'e vereceiz."

"Tabii, tabii...Siz bunu, Sokrates adetine bal kalsn, kendi cevap vermesin, ama bir i cevap verince, ortaya atlan sz eline alsn, rtsn diye istiyorsunuz." "A dostum!" dedim,"insan sana nasl cevap versin? Bir kere bildii bir ey yoksa, bilm ediini de itiraf ediyorsa; sonra bir fikri varsa, deersiz olmayan bir adam da ona dndklerini sylemeyi yasaklyorsa, nasl cevap versin? Dorusu sz sana der; nk sen ek szlerin olduunu iddia ediyorsun. Haydi buyur! Hatrm iin cevap ver! Glaukon'un da, t ekilerin de renmesini ok grme!"

Bu szlerim zerine Glaukon ve tekiler raz olmasn dilediler. Zaten Thrasymakhos'un alk lamak iin konumaya can att besbelliydi. Elinde ok gzel bir cevap bulunduunu dnyor vaplar bana verdirmek iin inat eder gibi tavrlar taknyordu. Sonunda raz oldu ve "te S ates'in hneri!" dedi, "kendisi retmek istemez, ona buna gider, renir, kimseye minnett arlk gstermez."

"Bakalarndan rendiimi sylyorsun, Thrasymakhos! Haklsn. Ama minnettarlk gstermedii bunda yanlyorsun; ben elimden geldii kadar minnet borcumu dyorum. Elimden de sadece vm ek gelir.. Param yok ki! Ama bunu candan yaptm, birinin iyi konutuunu grrsem, onu can vdm, sen hele bir konu hemen grrsn; nk eminim, iyi konuacaksn" dedim.

"Dinle yleyse!" dedi. "te benim fikrim: Doruluk glnn iine gelen eydir, baka bir e niin vmyorsun! Tabii vmek istemezsin!"

"Ne demek istediini bir anlayaym da yle", dedim. "imdilik daha anlamadm. Sen, doruluk glnn iine gelen eydir diyorsun? Peki Thrasymakhos, bunu sylerken acaba ne demek istiyo sun? rnein pankration pehlivan Pulydamas (21) bizden gl olduuna ve sr eti gcn ko yaradna gre, bu besin onun kadar gl olmayan bizler iin de hem yararl, hem de dorud u mu demek istiyorsun?"

"Sen insan irendiriyorsun, Sokrates!" dedi. "Szm ne kadar yanl anlamak mmknse, o kad nl anlyorsun." "Hi de yle deil, dostum"; dedim. "Yalnz ne demek istediini daha ak syle!" "Sokrates, sen kentlerde tiranlk, demokrasi, aristokrasi gibi deiik hkmet ekilleri old uunu gerekten bilmiyor musun?" "Bilmez olur muyum?" "Her kentte iktidar, hkm sren unsurun elindedir; yle deil mi?" "phesiz."

"Her hkmet yasalarn kendi iine geldii gibi yapar: Demokrasi demokratla uygun yasalar, ranlk tiranla uygun yasalar koyar, dierleri de tpk byledir. Bu yasalar koyarak, kendi rine gelenin ynetilenler iin de doru olduunu sylerler; kendi ilerine gelenden ayrlan yasaya, hakka kar geliyor diye cezalandrrlar. te dostum, benim dediim udur: Doruluk yerde birdir, yani oradaki hkmetin iine gelen eydir; g onun elindedir. Doru drst ak ni bilen bir adam, bundan unu karr: Doru olan hep ayndr, yani glnn iine gelen ney

"Ne demek istediini imdi anladm. Ama iin gerekten byle olup olmadn renmeye ala khos, sen de 'doruluk ie gelen eydir' cevabn verdin; halbuki bana byle bir cevap verme yi yasaklamtn; ama dorusu, szne bir de 'glnn' szcn kattn." "Anlalan nemsiz bir szck katmm!" dedi.

"nemli mi, nemsiz mi bu henz belli deil; fakat belli olan bir ey varsa, o da sylediini geree uygun olup olmadn aratrmak gerektiidir. Madem ki sen dorunun ie gelen bir lyorsun, ben de bu fikirdeyim; ama sen bir ey daha katyor, glnn iine gelen eydir, di n. Ben bunu bilmiyorum; onun iin aratrmak gerekiyor."

"Aratr" dedi. "Hepsi olacak", dedim. "Sen yalnz una cevap ver: Tabii, ynetenleri dinlemenin de dor u olduu fikrindesin, deil mi?" "Evet."

"Peki, acaba kentlerin banda bulunanlar hi yanlmazlar m? Yoksa onlarn da yanld olur "Onlar da bazen yanlabilirler" dedi.

"Demek ki, yasa koymaya giritiler mi, bazlarn doru, bazlarn yanl koyabilirler, dei "yle sanrm?" "Tabii, doru yasa koymak kendi ilerine geleni, yanl yasa koymak da kendi ilerine gelm eyen yasalar koymaktr diyeceksin; deil mi?" "yle." "Ama nasl bir yasa koyarlarsa koysunlar, ynetilenler ona uymaldr, doru olan budur." "Kuku yok."

"Demek ki, szlerine baklrsa, doru olan ey yalnzca glnn iine geleni yapmak deil, k ne gelmeyeni de yapmaktr." "Ne? Ne diyorsun sen?"

"Senin sylediklerini sanrm. Ama konuyu daha iyi aratralm. Syle, anlamam mydk? Yn ilenlere, unu bunu yapmay buyururken, bazan kendi gerek karlarnn ne olduunda yanldk at ynetilenlerin batakilerin emrini yerine getirmelerinin doru olduu zerinde anlamam " "Anlamtk sanyorum" dedi.

"yleyse unu da bil ki, ynetenler kendilerine zararl olan eyler buyururlarsa, sen de b u buyruklarn yerine getirilmesini doru buluyorsan, demek ki ynetenlerin ve gllerin ii e gelmeyeni de yapmann doru olduunu kabul etmi oluyorsun. te o zaman bundan yle bir s cun kmas gerekmez mi? Senin sylediklerinin kartn yapmak doru olmaz m? nk gryor rna olan bir ey emrediliyor." Polemarkhos "Zeus hakk iin doru! meydanda Sokrates" dedi. Kleitophon da, "Tabii, sen ona tanklk edersen" diye sze atld.

Polemarkhos "Tana neden ihtiyac olsun?" dedi. "Ynetenlerin bazan kendilerine zararl o lan eyler buyurduklarn, ynetilenlerinse bu buyruklar yerine getirmelerinin doru olduun Thrasymakhos kendisi kabul etmedi mi?" diye sordu. "Evet, Polemarkhos, dorudur; ama Thrasymakhos yalnzca 'ynetenlerin buyruklarnn yerine getirilmesi dorudur' demiti."

"yi ama, Kleitophon; o, unu da, yani glnn iine gelenin doru olduunu da sylemiti. B , gllerin bazan kendileri iin zararl olan eyleri gszlere, ynetim altnda olanlara b rn da kabul etmiti. Bunlar kabul ettiine gre, glnn iine gelmeyen ey de glnn i udur."

Kleitophon "yi ama, Thrasymakhos 'glnn iine gelen ey' demekle glnn iine gelir sa

iyordu; gszler bunu yapmaldr, doruluk da budur, diye iddia etmiti" dedi. Polemarkhos da "Peki ama, daha nce byle bir ey sylenmedi" dedi. "Zarar yok, Polemarkhos! Thrasymakhos bunu byle sylyorsa, byle kabul edelim" dedim.

"Syle bakalm, Thrasymakhos! Senin demek istediin bu mudur? Yani doruluk, glnn iine g gelmesin, iine geldiini sand ey midir? Fikrin budur, diyebilir miyiz?" "Yok, yok! dedi. Ben yanlana, tam yanld anda gl der miyim?"

"Dorusu, ynetenlerin yanlmaz kimseler olmadklarn, bazan yanldklarn kabul ettiin za bunu demek istediini sanmtm."

"Sen, Sokrates, insann szlerini arptyorsun. Bak, rnein sen, hastalar hakknda yanla ekime, yanld iin mi hekim dersin? Yahut da hesabnda yanlan bir muhasebeciye, yanld le yanld iin mi muhasebeci dersin? Bence 'hekim yanld, muhasebeci yanld, retmen ya deyi tarzdr. Bence onlarn hibiri, eer verdiimiz ada layksa yanlmaz. Dncemi daha t gerekirse -sen de zaten tam szlerden holanyorsun- yle diyeceim: Sanat sahiplerinin hib ri yanlmaz; yanlan, bilgisi yetmeyince yanlr, ama o zaman zaten sanat sahibi deildir. Sonunda hibir sanat sahibi, hibir bilgin, hibir ynetici -ynetici olduka- yanlmaz; ama em 'hekim yanld, ynetici yanld' diyebilir. te imdi verdiim cevab sen byle anlamal liyle dncem udur: Ynetici, ynetici olduka yanlmaz, yanlmad iin de kendine en fay r; ynetilene de bunu yapmak der. Gryorsun ya, daha batan sylediim gibi, doruluk, g eni yapmaktr." "yle mi, Thrasymakhos? Szlerini evirdiimi mi dnyorsun?" dedim. "Elbette" dedi.

"Demek ki sen, sorularm, sana tartmada bir oyun oynamak iin kt niyetle sordum sanyors yle mi?" "Eminim, yledir"; dedi, "ama bir ey elde edemeyeceksin; nk ne oyununu benden gizleyeb iliyorsun, ne de -gizleyemediin iin- beni sznn gcyle yenebiliyorsun."

"Ey mutlu Thrasymakhos!" dedim, "ben buna girimem bile. Ama, byle bir ey bir daha b amza gelmesin diye unu syle: Hem ynetici, hem gl olan insan ne anlamda anlyorsun? anlad gibi mi, yoksa tam anlamyla m? Tam anlamyla anlyorsan, o, demin dediin gibi, y r adamdr ki, gl olduu iin, gszn onun iine geleni yapmas dorudur." "Tam anlamnda, tam anlamyla bir ynetici demek istiyorum", dedi. "Bunun zerinde oyna, szlerimi evir. Senden aman dilemiyorum; ama bir ey yapamayacaksn?" "Sen beni o kadar deli mi sanyorsun? Ben hi aslan krkmaya (22), Thrasymakhos'a oyun oynamaya kalkr mym?" "Demin kalktydn ya! Ama bunu yine baaramadn!" "Yeter", dedim, "bu konuyu kapatalm. imdi sen syle bana: O senin daha nce szn ettiin m anlamyla hekim nedir? Para toplayan biri mi, yoksa hastalara bakan biri mi? Ama gerekten hekim olan hekimi anlat!" "Hekim hastalara bakan biridir." "Ya kaptan nedir? Gerek anlamda bir kaptan, gemicilerin ba mdr, yoksa bir gemici midi r?" "Gemicilerin badr."

"Demek gemide seyahat ettii hesaba katlmamal, ona 'bir gemici' dememeli; nk ona, deniz de seyrettiinden deil, sanatndan ve gemicilerin banda olduundan tr kaptan denir." "Doru." "Bunlarn her birinin iine yarayan bir ey yok mudur dersin?" "Var tabii." "Hatta sanat da herkesin iine yarayan arayp onu salamak iin domu deil midir?" "Evet, bunun iin domutur." "Peki, her sanatn, mkemmel olmann dnda, iine yarayan baka bir ey var mdr?" "Bu soruyla ne demek istiyorsun?"

"unu: rnein bana, 'bedene beden olmak yeter mi, yoksa baka eye ihtiyac var m?' diye so san, yle bir cevap veririm: 'Herhalde baka eye ihtiyac var ki hekimlik sanat bulunmu; eden aciz bir eydir ve ona yalnzca beden olmak yetmez. te bu sanat onun iine gelenler i, yani ona yarayan eyleri salamak iin meydana getirilmitir.' Byle sylemekle sence dor mu sylyorum, yoksa yanl m?" "Doru" dedi.

"Peki sonra, hekimliin kendisi de aciz midir? Yahut baka herhangi bir sanatn ayrca b ir gce ihtiyac olabilir mi? rnein gze grme, kulaa iitme gc gereklidir; bu yzden de an, kendilerine yararl olan aratracak ve salayacak bir sanata ihtiyalar vardr. Peki arda da yle midir? Sanatn kendisinde bir eksiklik var m? Her sanatn kendi iine geleni aratracak baka bir sanata, bu aratrann da bir tekine ihtiyac var mdr? Bunun sonu g i? Yoksa kendine yararl olan kendi mi salar? Yetersizliini gidermek iin kendine de, b aka bir sanata da ihtiyac yoktur, nk sanatta hibir yetersizlik, hibir kusur yoktur, de mi? Sanatn da, kendi alanndaki eyden baka bir eyin yararna olan aratrmas gerekmez sanat, salam olduka, yani btn olarak zn koruduka, kusursuz ve saf deil midir? Sorun in konutuumuz 'tam anlama' gre aratr da syle: Byle midir, yoksa deil midir?" (23) "Byledir sanyorum." "O halde hekimlik hekimliin yararna olan deil, bedenin yararna olan gzetir" dedim. "Evet" dedi.

"Binicilik biniciliin yararna olan deil, atlarn yararna olan gzetir. Bir sanat da, ke hibir ihtiyac olmadndan, kendinin deil, sanat olduu eyin yararna olan gzetir." "yle olacak" dedi. "Fakat, Thrasymakhos, sanatlar, sanat olduklar alanda egemen ve stndrler..." dedim. Bunun zerine istemeye istemeye "evet" dedi. "... O halde hibir bilgi stn olann iine geleni deil, kendi ynetimi altnda bulunann, gszn yararna olan gzetir ve emreder" dedim.

Sonunda dediime geldi, ama nce kar gelmek istemiti. Raz olunca, "O halde hibir hekim, ekim olduka, hekimin yararn gzetmez, hastann yararn gzetir, emreder; deil mi? Niteki k anlamda hekim olann, bir tccar olmayp bedenlere bakan bir insan olduunda anlamtk; ksa anlamam mydk?" dedim. "Anlamtk."

"Gerek kaptan tayfa deil, tayfalarn badr demitik, deil mi?" "Evet."

"O halde byle bir kaptan, yani yneten biri, kaptann yararn deil, tayfann, yani yneti in yararn gzetecek, emredecektir." Bu fikre glkle yanat.

"Demek ki, Thrasymakhos, hibir kimse, ynetici olduka hibir ynetimde kendi yararn gzet . Urunda alt, ynetilen kiilerin yararn gzetir ve emreder. Ve bu adam ne sylerse, bu hedefle -yani ynetilenin yararna uygun olan gzeterek- syler ve yapar."

Tartmamz bu noktaya gelince ve herkes dorunun ne olduunda da tam ters bir sonuca varld e, Thrasymakhos cevap vermek yerine, "Sokrates syle bana, senin bir stninen var m?" diye sordu. "Bu da ne!" dedim. "Bunlar soracana, cevap vermen daha iyi olmaz myd?"

"Olmazd, nk stninen senin smn gremiyor, ok ihtiyacn olduu halde, burnunu silmiy ite koyunlarla oban ayrt edemiyorsun." "Ne demek istiyorsun?" dedim.

"unu demek istiyorum: Sana gre, obanlarla srtmalar koyunlarla kzlerini efendilerinin endilerinin yarar iin deil, sadece koyunlarla kzlerin yarar iin besler, onlarn yarar tutarak bakarlar. Tpk bunun gibi, sen yle sanyorsun ki, kentlerde gerekten egemen ol an yneticilerin ynetilenler hakknda gece gndz dndkleri, srnn bandaki obann d anacaklar deildir. Sence onlar baka trl dnrler. Sen doru ile doruluu, eri ile e kadar uzaksn ki, unu bilmiyorsun: Dorulukla doru gerekten bir bakas iin yararl olan i glnn, egemen olann iine gelen eydir; itaat edenin, hizmet grenin zararnadr. Eril tersinedir; gerekten saf ve doru olanlara hkmeder. Gl stn olduu iin, ynetilenler d olan yaparlar; hizmetleriyle kendi mutluluklarn deil, ancak onun mutluluunu salarlar. Ey Sokrates, saf adam, una dikkat etmelisin ki, doru adam her ite, doru olmayann kars a zararl kar. nsanlarn, aralarnda yaptklar anlamalar ele alalm: Ortaklar byle iki ka, ortaklk dald zaman, dorunun doru olmayandan daha ok kazandn hi gremezsin; evletle olan ilerinde, vergi vermek gerekirse, ikisinin mal eit olduu halde, doru ada m ok, teki az verir; ama almaya gelince, biri hi kazanmaz, teki ok kazanr. nk yneti nce, doru, baka bir zarar grmese de, en azndan ihmali yznden evi, ailesi kt bir durum ; doruluu, onun devlet malndan faydalanmasna engel olur; stelik dorulua aykr bir i istemedii zaman, hsmlarnn, akrabalarnn nefretini kazanr. Doru olmayan insan iin du tersinedir. Biraz nce de sylediim gibi, ben eri insan demekle pek byk kazanlar elde e ebilen kimseyi anlyorum. te sen, doru olmaktansa doru olmamann insann kendisi iin ne ar kazanl olduunu anlamak istiyorsan, byle bir adam gz nnde tutmalsn. Bunu renmek olay yol eriliin sonuna kadar gitmektir; o erilik ki, yapan son derecede mutlu, haksz lk grp erilik etmek istemeyeni son derecede sefil eder. Eriliin son aamas tiranl , bakalarnn mallarn azar azar deil, dzenbazlk ve iddet yollarya birden zapteder; bu tanrlara veya insanlara, devlete veya bireye ait olup olmadklarna bakmaz. Oysa her hangi bir kii bu trden erilikler yaparken yakalanacak olursa, cezasn grr, pek ok da a nr; nk eitli yolsuzluklarda bulunanlar, tapnak soyan, insan tccarl yapan, duvar de unculuk, hrszlk edenler, iledikleri sulara gre ad alrlar. Ama yurttalarnn mallarna e kalmayp onlar klelie de srkleyenlere bu irkin adlar verilmez. Yalnzca kendi vatand deil, erilik yaptn bilenlerin hepsi ona mutlu derler; nk erilii ayplayanlar eril eil, ona uramaktan korktuklar iin erilii ayplarlar. Bylece, Sokrates, olduka ileri g bir erilik hr adama doruluktan daha ok yakr; bylece daha gl, daha efendi olur; ve diim gibi, doruluk glnn iine gelendir, erilikse kendine yararl olan, kendi iine ge "

Thrasymakhos bunlar syleyerek, bir yn sz bir natr gibi kulaklarmza bol bol dktkte

lip gitmek niyetindeydi; ama orada bulunanlar onu brakmadlar, kalmaya ve syledikler inin incelenmesini kabule zorladlar. Ben de ok rica ettim ve "Ulu Thrasymakhos," d edim, ortaya byle bir sorun attktan sonra, bu sorunun senin iddia ettiin gibi mi, y oksa baka trl m olduunu yeterince retmeden veya renmeden mi gitmek istiyorsun? Yaad miz gereken, izlediimizde bize iyi bir yaam salayacak olann ne olduunu anlatmaya girim ekle basit bir i mi ele aldn sanyorsun?" Thrasymakhos "Ben basit mi diyorum?" dedi.

"yle dermi gibi grnyorsun," dedim. "Ya da bize aldrmyorsun ve o senin bilirim dediin eri biz bilmediimiz iin, iyi mi yaayacaz, kt m yaayacaz, bu seni ilgilendirmiyor. stum, raz ol, bizi de aydnlat! Biz o kadar ouz ki, bize edecein iyilik senin iin hi de kazansz bir i olmayacak. Ben sana kendi fikrimi syliyeyim: Erilie engel olmayp onun he istediini yapmasna izin versek bile, eriliin doruluktan daha kazanl olduuna ben akl remem, inanamam. Bak dostum, biri haksz olsun, gizliden gizliye yahut aka ve zorla er ilik yapabilsin, yine beni eriliin doruluktan daha kazanl olduuna inandramaz. Zaten, b lki de yalnz deilim, iimizde byle dnen bir bakas da var; onun iin, mutlu adam, dor ten stn tutmakla yanl dndmz yeterince ispat et, bizi inandr." "Peki, seni nasl inandraym?" dedi. "Madem ki deminden beri sylediklerime inanmyorsun, artk ne yapabilirim? Yoksa szlerimi kafana zorla m sokaym?"

"Zeus hakk iin! Bunu yapma. Ama her eyden nce szlerini deitirme, deitireceksen de, b yap ve bizi aldatma. imdi, biraz nceki szler zerinde duralm: Gryorsun ki ilkin gerekt hekim olan anlattn halde, Thrasymakhos, sonradan gerek oban hakknda verdiin tanma ba ya gerek grmedin. oban olmak sfatyla obann, koyunlarnn iyiliini dnen bir oban gi zna dkn bir adam gibi ziyafette iyi yiyebilmek iin, yahut da bir ticaret adam gibi koy unlarn satabilmek iin onlar gzettiini sanyorsun. Oysa oban, banda bulunduu srye sl salayacan dnr, baka tasas da yoktur; nk obanlk sanat, znden bir ey kay rsuz olacak kadar, yeterince salamtr. Bunun gibi u nokta zerinde de anlamamz gerekti anyordum: Her ynetim, ynetim olarak ister devlet yaamnda olsun, ister tek insann yaam olsun, bir bakasnn iyiliini deil, ancak ynettii ve bakmn zerine ald eyin iyil ntleri ynetenlerin, gerekten ynetenlerin bu ii seve seve yaptklarn m sanyorsun?" "Zeus hakk iin! Sanmakla kalmyorum, eminim."

"Ne sylyorsun, Thrasymakhos," dedim. "Kimsenin ynetim grevlerini isteyerek zerine alm adn, aksine, onlarn bu ynetim grevlerinden kendilerine deil, ynetilenlere bir fayda et istediklerini grmyor musun? Sen yalnz una cevap ver: Biz daima 'her sanat dierinde n farkl klan ey, her birinin dierinden farkl bir baarma gc olmasdr' demedik mi? Hem ap verme de biraz ilerleyelim, olmaz m mutlu Thrasymakhos?" "Evet, fark budur" dedi.

"yleyse, her bir sanatn bize salad yarar ayn deil, baka bakadr. rnein hekimlik s denizlerde gvenliimizi salar; tekiler iin de byle deil midir?" "Evet."

"yleyse cret alma sanat (24) da cret salar, deil mi? nk onun baars bundadr; yoks likle kaptanlk bir midir? Ya da, demin nerdiin gibi, biri kaptanlk yapar da, denizle rde sefere kmak ona yarad iin sal yerine gelirse, sen bu yzden onun sanatna heki daha doru mu bulacaksn?" "Hayr."

"Biri cret alrken sal dzelirse, gene de cret alma sanatna hekimlik diyemezsin, san "Tabii diyemem."

"Ya sonra? Biri hastaya bakar da cret alrsa, hekimlie cret alma sanat m dersin?" "Hayr." "Demek her sanat kendine gre ayr bir yarar salar. Bunda anlatk m?" "yle olsun" dedi. "O halde btn sanat sahiplerinin ortak bir yarar varsa, kukusuz bunu ayrca ortak bir ey i kullanmakla edinirler." "yle grnyor." "te biz de diyoruz ki, sanat sahiplerinin cret alarak yarar salamalar, kendilerinin a yrca cret sanatyla uramalarndan ileri geliyor." Bunu glkle kabul etti. "Demek oluyor ki, her sanat sahibi o oktas noktasna aratracak olursak anat, ev; cret alma sanat ise ona banda bulunduu eye yararl olur. o sanatndan faydalanabilir mi?" "Sanmam" dedi. "Ama o parasz i grd zaman da faydal olmaz m?" "Bence olur."

yarar, yani cret almay, kendi sanatndan karmaz. N hekimlik salk, cret alma sanat ise cret salar. Ev e olarak cret salar; tekiler de bylece kendi iini Ama sanat sahibine ayrca bir cret verilmeyecek olursa,

"imdi, Thrasymakhos, u belli oluyor ki hibir sanat, hibir ynetim kendine yarayan sala az. Deminden beri sylediimiz gibi, glnn yararn deil, gsz olduu iin, kn ya arna olan salar ve buyurur. te dostum Thrasymakhos bunun iindir ki ben demin, kimsenin ynetmeyi gnlden istemediini, bakalarnn kt durumlarn dzeltmek iin uramaya raz ileri sryordum. nk sanatyla baarlar elde etmek isteyen kimse sanatna uygun ekilde , kendine en iyi olan deil, daima ynetilene en iyi olan yapar ve buyurur. te, bu ekild ynetmeyi gze alacak olanlara bir cret verilmelidir: Para veya eref; ynetimden kanrla , ceza." Glaukon, "Sokrates ne demek istiyorsun," dedi. "Saydn cretlerin ikisini tanyorum, ama bu ceza nedir? Hem nasl oluyor da onu cretten sayyorsun, anlayamadm."

"Sen en iyi insanlarn creti nedir bilmiyorsun," dedim. "En deerli kimseler yneticilie raz olduklar zaman, ite o cret iin ynetirler. Yoksa erefe, paraya dkn olmann ayp de yle olduunu bilmiyor musun?" "Tabii biliyorum" dedi.

"te bu yzden iyiler, ne para iin ynetmeye raz olurlar, ne de eref iin; nk ynetme et isteyecek olurlarsa, kendilerine ' cret klesi' derler diye korkarlar. Ynetim mev kiinden faydalanarak gizlice para ekecek olurlarsa, 'hrsz' derler diye korkarlar. er ef iin de raz olmazlar; nk erefe dkn deildirler. Bu yzden ynetimi zerlerine alma ir zor, bir ceza bulunmas gerekir. Belki bu yzden, bir insann yneticilik iine kendilii nden, zorlanmay beklemeden atlmas ayp saylmtr. Cezann en by de, kendimiz ynetme aman, daha kt biri tarafndan ynetilmemizdir. Bence deerli insanlar ynettikleri zaman, ilerinde bu korkuyla ynetirler. te o zaman bir nimete konmak, rahatlarn salamak iin d ynetimi emanet edecek kendilerinden daha iyi veya kendilerine e kimseler bulamadkl arndan ister istemez ynetimi zerlerine alrlar; nk sadece iyi insanlarla dolu bir kent urulabilseydi, insanlar herhalde imdiki gibi ynetmek iin deil, ynetmemek iin urarlar o zaman gerek yneticinin gerekte kendi iine geleni deil, ynetilenin iine geleni gzet

bir adam olduu belli olurdu. yle ki, akll bir adam bakasna yararl olmak iin zahmete k anmaktansa, bakasndan yarar grmeyi yelerdi. Ksaca, Thrasymakhos, 'doru glnn iine g szn hi de kabul etmem. Fakat bunu bir dahaki sefere de inceleyebiliriz. Hem Thrasyma khos'un az nce syledii sz bana ok daha nemli grnyor: Doru olmayann hayat dorunun yiymi. Sen, Glaukon, iki fikirden hangisini seiyorsun? Hangisini geree daha uygun bu luyorsun?" "Ben, doru kiinin yaam daha iyidir, diyorum" dedi.

"Az nce Thrasymakhos'un, doru olmayan kiinin yaamnda nice nimetler sayp sraladn i "Evet, iittim, ama inanmyorum."

"Elimizden gelirse, bir yolunu bulalm da, sylediinin doru olmadna onu inandralm, ist sin?" "stemez olur muyum."

"imdi bak," dedim. "Onun szne karlk olarak, doru olmann btn nimetlerini sayp uzun sek, o da bir daha sz alr; biz de gene uzun szlere giriirsek, o zaman nimetleri saym ak ve her birimizin ne kadar saydn lmek gerekecek; hem de karar verecek hakemlere ihti yacmz olacak. Ama konuyu deminki gibi, birbirimizle uyuarak aratrrsak, ayn zamanda hem hakem, hem avukat oluruz." "Dorudur" dedi. "yleyse bu aratrmalarn hangisini beeniyorsun" diye sordum. "kincisini" dedi. "Haydi yleyse, Thrasymakhos," dedim. "Batan balayalm, sen de cevap ver. Gerek erilik, gerek doruluktan daha elverili midir dersin?" "Tabii, dedi; sebebini de syledim." "Peki, dorulukla erilik konusunda ne dersin? Birine iyilik, tekine ktlk m dersin?" "Elbette." "Dorulua iyilik, erilie ktlk, yle deil mi?" "A iki gzm, yle olsayd, erilik elverilidir, doruluk elverili deildir der miydim?" "Peki, yleyse ne diyorsun?" "Tam tersini" dedi. "Doruluk ktlk mdr?" "Hayr, ama doru insana ok saf ve iyi yrekli derim." "O halde eri insana kt yrekli mi dersin?" "Hayr, iini bilen bir insan derim." "Sence, Thrasymakhos, doru olmayanlar uslu ve iyi insan mdrlar?"

"Evet, tam anlamyla erilik edebilenler; kentleri de, uluslar da altetmeye gc yetenler uslu ve iyidirler; halbuki sen belki yankesicilerden sz ettiimi sanyorsun. Elbette bu gibi iler de gizli kaldka yarar salar. Ama demin sylediklerimin yannda onlardan sz

etmeye demez" dedi.

"Evet, evet," dedim. "Ne demek istediini anlamyor deilim, ama bir eye ayorum: Erilie iin, usluluun; dorulua da kartlarnn yannda yer vermene." "asan da amasan da, benim verdiim yer budur."

" etinleiyor dostum" dedim. "Buna verilecek cevap artk kolay bulunamaz; nk eriliin olduunu ileri srmekle beraber baka baz kimseler gibi sen de onun kt ve ayp olduunu k l etseydin, syleyecek sz bulur, dierlerinin kansna bavururdum. Ama imdi madem ki eril yiliin, usluluun srasna koymaktan bile ekinmedin, besbelli ki onun hem gzel, hem gl u syleyeceksin ve bizim dorulua yklediimiz zelliklerin hepsini ona ykleyeceksin." "Senin de her ey iine douyor" dedi.

"Bununla birlikte, asl dnceni sylediine inanabildike konuyu sonuna kadar aratrmaktan al; nk gryorum ki, Thrasymakhos, sen bu anda gerekten aka etmiyor, asl dnceni sy "Asl dncem olsun olmasn, sana ne," dedi. "Sen yalnz sz rtmeye bak." "Evet, bana ne, dedim. Ama sen bir de una cevap vermeye al; doru adam sence herhangi bir ite doru adam amak ister mi?" "stemez, yoksa imdi olduu gibi kibar ve iyi yrekli olmazd." "Ya doru bir ite doruluu amak ister mi?" "Onu da istemez" dedi. "Doru olmayan amak isteyebilir mi, onu amay doru bulur mu, yoksa bulmaz m?" "Bulur, dedi, ister; ama elinden gelmez."

"Ben bunu sormuyorum ki... dedim. Doruyu deil, doru olmayan amak ister mi, onu amay do bulur mu diye soruyorum." "Evet, doru bulur" dedi. "Ya doru olmayan adam, doruyu ve doru ite doruluu amak ister mi? "Hi istemez olur mu! O herkesi amak ister!"

"Demek ki doru olmayan, hem doru olmayan adam, hem de doru olmayan ite erilii aacak v endisi herkesten fazla ey elde etsin diye uraacak, yle mi?" "yledir" dedi. "O halde yle diyelim," dedim. "Doru olan kendine benzeyeni deil, benzemeyeni amak ist er; doru olmayan ise, hem kendine benzeyeni, hem de benzemeyeni amaya alr." "ok iyi syledin" dedi. "Doru olmayan iyi ve ustadr, doru olan deildir." "Bu da iyi" dedi. "Doru olmayan iyiye, ustaya benzer; doru olan benzemez, deil mi?" "Kukusuz, yle olan kendisi gibi olanlara benzer; yle olmayan benzemez."

"Gzel; demek her birinin benzedii kimseler ne ise, kendisi de odur. (25)" "Baka ne olacak" dedi. "Neyse, Thrasymakhos, sen baz kimselere mzikten anlar, bazlarna anlamaz der misin?" "Derim." "Hangisine usta, hangisine acemi dersin?" "Tabii, mzikten anlayan ustadr, anlamayan acemidir." "Biri usta olduu ilerde iyidir, teki acemi olduu ilerde ktdr, deil mi?" "Evet." "Peki, sence dostum, mzikten anlayan adam lyrasnn sesini dzeltirken mzikten anlayan baka birini tellerin gerilmesi veya gevetilmesinde amak ister mi? Daha ok ey elde ede rim der mi?" "Hayr, sanmam." "Ya mzikten anlamayan amak ister mi?" "Evet, herhalde."

"Peki, hekim hastann yiyeceini, ieceini seerken hekimi veya hekimlii bir eyde amak is mi?" "stemez." "Ya hekim olmayan?" "Onu amak ister." "Bak bakalm, her bilgi ve her bilgisizlik alannda bir bilgili yaptnda veya sylediinde aka bir bilgiliyi amak ister mi, yoksa ayn ite benzerinin elde ettiini elde etmekten memnun olur mu?" "Evet, belki yle olmas gerekiyor." "Ya bilgisiz adam, bilgiliyi de bilgisizi de amak istemez mi?" "Belki ister." "Ama bilgili uslu deil midir?" "Usludur." "Uslu olan iyi deil midir?" "yidir." "O halde iyi ve uslu olan, kendine benzeri deil, benzemeyeni, kart olan amak isteyece k." "yle grnyor" dedi. "Ama kt ve bilgisiz olan, hem benzerini, hem de kartn amak isteyecek."

"Besbelli" dedi. "Doru olmayan adam bizce kendine benzeyeni de, benzemeyeni de amak ister, deil mi, Thrasymakhos? Yoksa yle demedin mi?" "yle syledim" dedi. "Ama doru adam kendine benzeyeni deil, kendine benzemeyeni amak isteyecek deil mi?" "Evet." "yleyse doru adam usluya, iyiye; eri adam ktye, bilgisizlie benzer." "Olabilir." "Peki ama her ikisinin de benzerleri ne ise, kendilerinin de o olduu sznde uyumutuk." "Evet." "En sonda dorunun iyi ve uslu, erinin bilgisiz ve kt olduu meydana kt."

Thrasymakhos btn bunlar kabul etti, ama yle benim imdi anlattm gibi kolayca deil; an nu srklediim iin, glkle kabul etti. Koca koca ter damlalar dkyordu; zaten hava da p Hem o gn ben, nce hi grmediim bir eyi, Thrasymakhos'un kpkrmz kesildiini grdm. uluk, iyilik ve usluluktur; erilikse ktlk ve bilgisizliktir diye anlatktan sonra:

"Peki," dedim, "biz bunu byle balam olalm; ama eriliin gl olduunu sylemitik, hat rasymakhos?"

"Hatrlyorum," dedi, "ama imdi sylediklerin de houma gitmiyor: Bu konuda syleyeceim var Fakat konusam, iyi biliyorum ki nutuk atyor diyeceksin. Onun iin, brak da istediim g ibi konuaym, ya da sormak istiyorsan, sor: Ben de sana, masal anlatan yal kadnlara ce vap verir gibi 'yle olsun' derim, bamla da, 'evet' 'hayr' diye iaret ederim." "Yalnz, verecein cevap asl dncene aykr olmasn" dedim. "Nasl olsa beni konuturmuyorsun, hi olmazsa cevabm houna gitsin. Daha ne istiyorsun?" "Hi, hi," dedim. "Haydi, cevap vereceksen ver; ben de soraym." "Sor."

"te ben sz srasyla incelememiz iin, demin sorduumu gene soruyorum: Eriliin karsn bir eydir? Geri bir aralk, eriliin doruluktan daha becerikli, daha gl olduu sylen mdi doruluun usluluk ve iyilik olduunu kabul ediyorsak, u bellidir ki doruluk, bilgis izlik olduunu sylediimiz erilikten daha gldr; bunu herkes bilir. Ama ben, Thrasymakho aratrmam bu sade ekilde deil, yle yapmak istiyorum: eri olan, baka kentleri hakszca tmeye kalkan, esir etmi olan, hatta birounu boyunduruk altnda tutan bir kent yok mudur , ne dersin?" "Var derim, hem de bunu en iyi, yani erilii tam olan kent yapar" dedi. "Anlyorum; demin de sylediim buydu," dedim. "Ama dikkatimi eken bir ey var: Baka bir k ente hkim olan kent, acaba bu gcn erilikle mi koruyacaktr, yoksa dorulukla m korumak unda kalacaktr." "Eer daha nce senin dediin gibi, doruluk usluluksa, dorulukla," dedi; "yok benim dedii m gibiyse, erilikle."

"Banla 'evet', 'hayr' demekle kalmadna, gzel gzel cevap verdiine ok memnun oluyorum ymakhos." "Sana yaranmak istiyorum!" dedi. "'yi ediyorsun. Ama, haydi biraz daha yaran da syle: Bir kent, bir ordu, haydutlar , hrszlar ve doru olmayan bir hedefe birlikte yryen baka neler varsa, bunlar biribirle rine erilik edecek olurlarsa, bir i grebilirler mi, dersin?" "Hayr" dedi. "Ya hakszlk etmezlerse, daha iyi almazlar m?" "alrlar, tabii."

"Anlalan, Thrasymakhos, erilik aralarnda geimsizlik, kin ve kavga karyor; doruluk is geimi, dostluu salyor; yle deil mi?" "yle olsun; aramz almasn."

"ok iyi davranyorsun, dostum. unu da bana syle: eriliin ii, bulunduu herhangi bir yer kin yaratmaksa; hr insan olsun, kle olsun, onlar birbirlerinden nefret ettirmez mi, aralarna geimsizlik sokmaz m, onlar birlikte alamayacak hale getirmez mi?" "Getirir elbette." "Ya erilik iki kiide olursa? Aralar almayacak m, birbirlerinden nefret etmeyecekler mi , doru insanlara olduu kadar birbirlerine de dman kesilmeyecekler mi?" "Elbette" dedi. "Peki, yaman dostum, erilik bir tek insandaysa, kendi gcn yok eder mi dersin? Yoksa olduu gibi kalr m?" "Peki, olduu gibi kalr diyelim" dedi.

"Demek eriliin yle bir gc olduu grlyor ki, nerede bulunursa bulunsun, bir kentte, bi da, bir orduda veya baka herhangi bir toplulukta, onun etkisiyle bu topluluk nce i gremez hale gelir, sonra kendine de, kendine kart olan her eye ve doruya da dman kesil r." "Evet."

"Tek bir kiide de bulunsa, etkisi ayndr, nk bu onun doasdr sanrm. nce etkisi alt an kendi kendisiyle uyumsuzlua dtnden i gremez hale gelir. Sonra kendi kendine de, do nsanlara da dman olur; deil mi?" "yledir." "Ama tanrlar doru deiller midir, dostum?" "yledirler diyelim."

"Demek ki eri insan tanrlarn da dman olur, Thrasymakhos; ama doru insan onlarn dostud "

"Bu szlerin tadn doya doya kar!" dedi. "ekinme! Nasl olsa ben kar gelmeyeceim: Bu a dmanln kazanmak istemiyorum." "Haydi yleyse," dedim, "ziyafetin sonlarnda da beni memnun et, nceki gibi cevap ver

; nk doru insanlarn daha uslu, daha iyi, i grmekte daha becerikli olduklarndan kuku yoruz. Eri insanlarn ise, birlikte i grmek hi ellerinden gelmez. Ama bunlar da bazen, alp abalayarak, hep birlikte bir i grebilirler diyoruz, ama bununla pek de doru bir lemi olmuyoruz; nk onlar bsbtn eri olsalard, birbirlerini esirgemezlerdi; onlarda, d uklar kimselere ktlk ederken, ayn zamanda birbirlerine de ktlk etmelerinin nne gee edeflerine eritiren doruluk gibi bir ey bulunduu meydandadr. Onlar eri ilere atldkla endilerini erilie yar kaptrmlardr; nk bsbtn kt ve ar derecede eri insanlar -bunun byle olduunu gryorum: Sen demin yanlmsn- .Dorularn, -bunu sonradan aratr erilerden mutlu olup olmadklarn, daha iyi bir mr srp srmediklerini aratrmak gereki rimiz mutlu olduklarn bence zaten ortaya karmtr; ama ne de olsa, konuyu daha iyi arat : biz rasgele bir konudan deil, nasl yaamak gerektiinden sz ediyoruz." "Aratr bakalm." "Aratryorum. Syle bana; sence atn grd bir i var mdr?" "Var." "Peki, bir atn veya herhangi bir hayvann iini, yalnzca onunla grlen veya onunla en iyi grlen bir i diye kabul edebilir misin? "Anlamyorum." "Haydi, yle anlataym: Gzlerinden baka bir eyle grebilir misin?" "Tabii gremem." "Ya kulaklarndan baka bir eyle iitebilir misin?" "Olamaz." "Bu iler onlarn iidir demek doru olmaz m?" "phesiz doru olur." "Gzel; bir zm ktn bir kamayla, bir bakla ve daha birok aletle kesebilirsin, deil "Keserim." "Ama ktk her halde en iyi, bu i iin yaplm ba bayla kesilir." "yledir." "te biz, bu i ba bann iidir demez miyiz?" "Elbette deriz." "Demin 'herhangi bir eyin ii, yalnzca kendinin baarabilecei veya tekilerin hepsinden d aha iyi baarabilecei i deil midir?' diye sorduum soruyu imdi daha iyi anlamsndr." "Evet," dedi, "anladm: bence de her eyin ii, dediin gibidir."

"Peki," dedim, "kendine bir i den herhangi bir eyin bir de iyilii olduuna inanmyor mus n? nce sylediklerimize dnelim: Gzler bir i grr diyebilir miyiz?" "Deriz." "Peki, gzlerin bir de iyilii yok mudur?" "O da vardr."

"Ya kulaklarn da bir ii yok muydu?" "Vard." "yleyse onlarn bir de iyilii yok mu?" "yilii de var." "Dier eylerin hepsinde de byle deil mi?" "Byle." "Dur bakalm, ya gzlerde kendilerine has olan iyilik yerine ktlk varsa, onlar ilerini b aarabilirler mi?" "Nasl olabilir? Anlalan sen grmeyi deil, krl demek istiyorsun?" "Brak, onlarn iyilii ne ise o olsun... Ben daha bunu sormuyorum ki! Ben sana i gren n e varsa, iini kendine has olan iyilikle iyi, ktlkle kt m grr diye soruyorum." "phesiz sylediin dorudur" dedi. "Kendilerine has olan iyilikten yoksun kulaklar ilerini hi baarabilirler mi? "Baaramazlar." "Baka konularda da ayn eyi syleyebilir miyiz?" "Bence syleyebiliriz" dedi.

"Haydi yleyse, imdi de unu incele: Ruhun dnyada baka hibir eyin yapamayaca bir yetis dr: ilgilenmek, ynetmek, karar vermek ve buna benzer eyler.. Btn bu ileri ruhtan baka ir eye yklemeye hakkmz olabilir mi? Bu yetiler ruhtan baka bir eye hastr diyebilir miy z?" "Diyemeyiz." "Peki, yaamaya gelince, bu, ruhun bir iidir diyemez miyiz." "Elbette deriz." "O halde, Thrasymakhos, ruh kendine has gcnden yoksun olunca ilerini iyi grebilir mi , gremez mi?" "Gremez."

"yleyse, kt bir ruhun ynetimi de, ilgisi de kt olur; oysa iyi bir ruh btn bu ileri i par." "Bu kesin." "Ama doruluk ruhun iyilii, erilik ruhun ktldr dememi miydik?" "Evet, demitik." "O halde doru ruh ve doru insan iyi, eri insan kt yaar." "Szlerine gre yle olmal" dedi.

"Ama, kukusuz iyi yaayan mutlu, bahtldr; iyi yaamayan deildir." "Tabii." "O halde doru adam bahtl, eri adam bahtszdr." "yle olsun." "Fakat bahtsz olmak uygun deildir, bahtl olmak uygundur." "Elbette." "O halde, mutlu Thrasymakhos, erilik hibir zaman doruluktan daha elverili olamaz." "Bu szler, Bendis enliklerinde sana bir len olsun Sokrates" dedi.

"Bu leni bana sen verdin Thrasymakhos," dedim. "nk yumuadn ve fken yatt. Ama bu n deil, benim yzmden pek de gzel olmad. nlerine karlan yemekleri kapaym derken, hi adn alamayan oburlar gibi, ben de galiba asl aratrdmz, yani doruluun ne olduunu a brakp doruluun ktlk m, bilgisizlik mi, yahut da bilgi ve iyilik mi olduunu aratr Sonra sz, doruluk erilikten daha yararldr fikrine dnnce, teki fikri brakmaktan kend lamadm. Ve sonunda konumamzdan hibir ey renemedim; nk dorunun ne olduunu bilmedik r iyilik olup olmadn; kendisinde doruluk bulunann bahtsz veya bahtl olup olmadn n ilirim!"

DEVLET II

SOKRATES (anlatmay srdryor):

Ben bunlar syledikten sonra konumaktan kurtulduumu sanyordum. Ama bu ancak bir nszm; kon her eye her zaman cesaretle atld gibi, bu sefer de Thrasymakhos'un geri ekilmesine raz olmayarak, "Sokrates, senin istediin nedir?" dedi, "bizi inandrm gibi grnmek mi, oksa doru olmann eri olmaktan her bakmdan daha iyi olduuna inandrmak m?" "Elimden gelseydi sizi gerekten inandrmay daha ok isterdim" dedim.

"O halde istediini yapmyorsun. Sylesene bana; sence, verdii sonulara hi bakmadan, kend i iin sevdiimiz, elimizde bulunmasn istediimiz bir 'iyi ey' var mdr? rnein sevinmek ya da zararsz olan ve sonras iin de sevinten baka bir ey vermeyen hazlar gibi..." "Evet, bence byle bir ey vardr."

"Peki, hem kendi iin, hem verdii sonular iin sevdiimiz eyler de var mdr? rnein akl mek, salkl olmak...Bu gibi eyler, sanrm, her iki bakmdan houmuza gider." "Evet" dedim.

"dman, hastalk tedavisini, hekimlii ve br cretli meslekleri iine alan nc bir 'iyi dersin? Bunlarn zahmetli, ama yararl olduunu syleyebiliriz; bunlar kendileri iin deil e, kazandrdklar cret, verdikleri sonular iin elde etmek isteriz." "Evet, bu nc tr de vardr," dedim, "ama nereye varmak istiyorsun?" "Sen doruluu hangisinden sayarsn?" "Bana kalrsa, en gzelinden; mutlu olmak isteyen kimselerin, hem kendi iin, hem verd ii sonular iin sevmesi gereken eylerden sayarm."

"Ama ou byle dnmez, doruluu zahmetli ilerden sayar. Derler ki dorulua doruluk old o zordur, zor olduu iin de ondan kanmaldr- gelir salad iin, insanlar arasnda n etmeli."

"yle dndklerini biliyorum," dedim. "Zaten yledir diye Thrasymakhos deminden beri dorul ktleyip erilii vyor; ama, anlalan ben kaln kafalym."

"Haydi, yleyse, beni de bir dinle, belki fikrini deitirirsin; nk bence, Thrasymakhos'u vaktinden nce ylan gibi byledin, ama dorulukla erilik hakknda ileri srlen fikirler henz doyurmad. Mesleklerin getirilerini, verdikleri sonular bir yana brakalm; her biri nedir, ruhun iinde kendi bana bulunurken her birinin gc nedir? Senden bunlar renmeye n atyorum. Bir diyecein yoksa ie yle balayacam: Thrasymakhos'un szn bir daha ele a arak doruluun herkese ne olduunu, nereden doduunu syleyeceim; ikinci olarak doruluu yan herkesin onu, 'iyi ey'dir diye deil, kanlmaz bir ey diye, istemeyerek uyguladn byle yapmakla hakl olduklarn syleyeceim. nk sonunda eri adamn hayat dorununkind dir derler. Ben bu fikirde deilim Sokrates, ama ne yoldan gideceimi ardm. Thrasymakhos 'un, ondan baka binlerce kiinin szlerini duya duya kafam iti; halbuki kimsenin doruluk tan istediim gibi sz ettiini, doruluk erilikten daha iyidir dediini duymadm. Doruluu disinin, kendi iin vldn duymak isterim. Bunu senden duyabileceimi umarm. Bunun iin eri adamn hayatn veceim; bylece erilii ne ekilde ktlemeni, doruluu da ne ekil greceksin. Ama bak bakalm bu sylediklerim houna gidiyor mu?"

"Elbette gidiyor," dedim, "akl banda bir adamn sksk sylemekten, dinlemekten daha ok h d baka bir konu var mdr?"

"ok iyi sylyorsun," dedi. "Sylediim gibi bu konuda en bata anlatacam dinle: Doruluk nereden domutur?

"Doallkla, hakszlk etmek iyi, hakszla uramak ktdr derler; ama hakszla uramann ikten ok daha byktr. Bylece insanlar birbirlerine hakszlk edip hakszla uraynca, h de tadn alnca, birinden saknamayan, tekini beceremeyenler, hem hakszlk etmemek, hem d hakszlk grmemek zere bir anlamaya varmann uygun olacan dnmler; yasa koymaya, b lamaya ve yasann buyurduuna 'yasaya uygun' ve doru demeye balamlar. Doruluun douu, . Doruluk, en iyi eyle, yani hakszlk edip ceza grmemekle en kt eyin, yani hakszla ann arasndadr. Bu ikisinin arasnda bulunan doruluk, bir 'iyi ey' gibi sevilmez; hakszl etmek yasak olduu iin sayg grr. Fakat gerek bir erkek, hakszlk ederse, hakszlk edil e hakszla uramasn diye kimseyle anlamaz; yle yapsa, ona deli derler. Demek ki Sokrates denildiine gre, doruluun doas budur ve byledir, douu da anlattm gibidir."

"Doruluu uygulayanlarn da, hakszlk edemediklerinden istemeye istemeye uyguladklarn iy anlayabilmek iin, yle bir rnek dnelim: kisine de, doru adama da eri adama da, her i yapma olanan verelim, sonra da arkalarndan gidelim ve hrs onlar nereye gtrecek baka Kukusuz, bakalarndan daha ok elde etmek istedii iin, doruyu eriyle ayn hedefe doru n, su st yakalarz; nk doas gerei her insan, bu hedefi iyi bir ey bilerek ona erim

asa onu zorla hedefinden ayrr, eitlie sayg gsterme yoluna sokar. Onlara, bir zamanlar Lydialnn atas Gyges'e (1) nasip olduu sylenen erki vermek, aa yukar, sylemek istedi ermek olur. Bu adam, o zamanki Lydia hkmdarnn hizmetinde bir obanm; gnn birinde idd r sanak ve bir yer sarsntsyla toprak atlam ve hayvanlarn otlad yerde bir yark a kalm, sonra yarn iine inmi. Birok alacak ey arasnda; ii oyuk, ok pencereli, t m. Eilip ieriye baknca, insan boyundan byk gzken bir l grm; parmandaki altn bir ey yokmu. Gyges yz alp km. obanlar adet olduu zere, ayda bir krala srler k iin toplandklar zaman, Gyges de toplantya yz parmanda gelmi. br obanlarla otu en kendine doru, avcunun iine evirmi. Bunu yapar yapmaz, etrafnda oturanlara grnmez ol u. obanlar da ondan, o orada deilmi gibi sz ediyorlarm. Gyges aa kalm, yz bir rmi; evirir evirmez gene gzlere grnr olmu. in farkna varnca, yzkte byle bir er Grm ki yzn tan ieriye evirince grnmez, darya evirince grnr oluyor. Bunu bercilerden biri olmann aresini bulmu. Sarayda kraln karsn batan karm, onun yard ldrm, egemenlii ele geirmi. imdi bunun gibi iki yzk olsa da, birini doru adam, t am taksa; ihtimal hibiri, pazardan her istediini hi korkmadan almak, evlere girip gn lnn holand kimseyle dp kalkmak, keyfine gre kimini ldrmek, kimini hapisten kurtar nlar arasnda tpk bir tanr gibi dolamak elinde olduu halde, dorulua bal kalacak, ba dan uzak durup el srmeyecek kadar elikten bir isten gsteremez. Bu ite biri tekinden fa rkl davranmaz, ikisi de ayn hedefe doru gider. Her halde bu rnek bir insann kendi ist eiyle deil, ancak zorlanarak doru olduuna gl bir belirti saylabilir; nk, hakszlk dnen her insann hakszlk ettiine baklrsa, doruluk doru kiinin kendisine hibir iyi rekten her adam kendisi iin eriliin doruluktan ok daha elverili olduuna inanr. Bu fi savunanlarn iddiasna gre, inanmakta da hakldr; nk biri, demin szn ettiim olana i hakszlk etmek istemezse, bakalarnn malna dokunmazsa, bunun farkna varanlar ona ok l, ok aklsz bir insan diye bakarlar; ama hakszlk grmekten korktuklar iin, birbirleri datarak, birbirlerinin yzne kar onu verler. Bu nokta zerinde syleyeceim ite bu kadar

"Szn ettiimiz bu iki adamn hayatlar hakknda hkm vermeye gelince, dorular arasnda e eriler arasnda en eriden ayrp ikisini karlatrrsak, tam bir hkm verebiliriz; yoksa Ama bu ayrm nasl olmal? yle: Erinin eriliine, dorunun doruluuna dokunmayalm; bir tekini tam doru bir insan olarak alalm, kendi alanna koyalm. nce eri adam becerikli s nat sahipleri nasl davranrsa yle davransn. Nasl ki usta bir kaptan veya bir hekim, sa natnda yapamayaca eyleri yapabilecei eylerden ayrt edip yapabileceklerini ele alr, t ri brakr -hatta bir ite yanlsa bile, yanln dzeltmeye gc yeter- ayn ekilde eri a bir adam olmak istiyorsa, ustaca hakszlk edip kendini ele vermemeli; ama yakalanrsa , beceriksizin biridir deyip gemeli; nk eriliin en yksek derecesi, doru olmayp doru r. Tam eri olana tam gelimi bir erilik vermeli, hatta o en byk hakszlklar ilerken e luun verdii ne brnebilmeli; bir yanl yaparsa, dzeltmeye gc yetmeli; iledii haksz darya szarsa, herkesi kandracak kadar gzel sz sylemesini bilmeli; zor kullanmak gere ke, cesaretine, gcne, edindii dostlara ve servete dayanarak, zor kullanabilmelidir. Eriyi byle niteledikten sonra, onun yanna sade ve asil, Aiskhylos'un dedii gibi iyi grnmek deil, iyi olmak isteyen doru adam koyalm. O, olduu gibi grnmemeli, nk dor esi ona onur ve kazan getirir; doru olmann akna m, yoksa onur ve kazan akna m doru olmaz. Onda doruluktan baka bir ey brakmamal. O, demin anlattm insann tam kart o ik etmedii halde son derecede eri grnsn ki kt nnden, bundan doan sonulardan sarsl olduu denenmi ve ispat edilmi olsun; tuttuu yoldan lnceye kadar ayrlmasn, doru oldu e mrnce eri grnsn ki bylece ikisi de, biri doruluun, teki eriliin son derecesine lar zaman, hangisinin daha bahtl olduuna dair bir hkm verebilelim." "Aman, aziz Glaukon!" dedim, "bu iki adam, hakknda hkm verilecek birer heykel gibi t emizleyip nmze dikmek iin ne kadar urayorsun!"

"Elimden geleni yapyorum," dedi. "kisini de byle temizleyip nmze dikersek, sanrm ki h tlarnn nasl olabilecei konusuna geebiliriz; bu artk g olmaz. te syleyeyim: Biraz k il kullanrsam unutma ki bu szleri ben deil, doruluk yerine erilii venler sylyorlar. derler ki doru adam benim anlattm adamsa; dayak yiyecek, ikence ekecek, zincire vurul acak, gzlerine mil ekilecek, sonunda btn bu eziyetleri ektikten sonra armha gerilince, doru olmak deil, doru grnmek gerektiini anlayacaktr. Aiskhylos'un szn de eri iin daha yerinde olur; nk sahiden diyebilirler ki eri geree bal kalp grn iin yaam eri olmak ister,

'zihninde deerli dnceler douran derin fikir tarlalarnn meyvelerini toplar'. (2)

ncelikle, doru grnerek devlet grevlerine atanr, sonra istedii aileden kz alr, kzlar kocalara verir. Kimi gzne kestirirse, onunla dost, ortak olur ve btn bunlardan fayda lanr; hakszlk etmekten ekinmedii iin kazanl kar; kendi ilerinde ya da devlet iler e kavgaya tututu mu, stn gelir; dmanlarndan fazla kazanr; kazannca da zengin olur, do arna iyilik, dmanlarna ktlk eder; tanrlara bol bol kurban keser, grkemli adaklar ada nrlara ve istedii insanlara, doru adamdan ok daha iyi sayg gsterebilir; her halde tanr arn da dorudan ok onu sevmeleri doaldr. Bylece Sokrates, tanrlarn da, insanlarn da d verdikleri hayattan daha iyisini eriye verdiklerini sylerler."

Glaukon'un bu szleri zerine ben cevap vermeye hazrlanrken, kardei Adeimantos atld: "So rates, umarm bu sorun hakkndaki tartmalar yeterli bulup kesmezsin" dedi. "Neden yeter demiyeyim?" dedim. "Sylenmesi en ok gereken ey sylenmedi de, ondan." "Bak, karde kardee yardm etsin diyen bir sz var; Glaukon'un szlerinde bir eksik varsa , sen ona yardm et. Ama bana gelince, syledikleri beni yere sermeye yetti, doruluu s avunacak halim kalmad."

"Ne anlamsz sz!" dedi. "Ama bir de unu dinle: Glaukon'un dndn sezer gibiyim, ama fi daha iyi anlalmas iin szlerinin kartn da, yani doruluu vp erilii ktleyenleri memiz gerekiyor. Babalar oullarna doru adam olacaksn derler, doruluk yolunu gsterirler ; veliler de hep yle yaparlar; fakat doruluu doruluktur diye deil, insana n kazandrd ler, doru grnp bylece yksek mevkiler, evlilikler ve Glaukon'un demin sayp dkt, yan en dolay nasip olan eyleri elde etmelerini isterler. Onlar nl olmaya daha da nem veri rler; nk, tanrlar tarafndan beenilmeyi de hesaba katarak, dini btnlere nasip olan nim eri saymakla bitiremezler. Bunlar insanlara tanrlar balarm; bizim koca Hesiodos da, Ho eros da ayn eyi sylerler. Biri der ki tanrlar doru adamlar iin 'mee aalarnn tepele amut, gvdelerinde ar tamasn, ynl kuzularn postlarnn ykyle arlamasn' (3) sa imetler verirler. Homeros'un (4) dedii de buna yakndr: 'Doru adamn n, tanrlardan kork doruluu yksek tutan, kusursuz bir kralnki gibi gklere ykselir; esmer toprak onun iin buday ve arpa yetitirir, dallar meyvalarn arlyla eilir, koyunlar sk sk dourur, de ir.'

Musaios (5) da, olu da, doru adamlara tanrlar adna bunlardan da gsterili nimetler ba r. Onlar szde Hades'e gtrrler, dinibtnler iin hazrladklar len sofrasnda onlara alarna elenkler takar, arap iirirler. Btn vakitleri byle geer: sanki iyiliin dl km gibi... Bazlar, tanrlar adna bunlardan da byk dller datrlar. Dinibtn olan v insan, arkasnda ocuklarnn ocuklarn ve soyunu brakr. Doruluu bu gibi ve buna benzer den dolay verler. Dinibtn olmayanlara ve erilere gelince, onlar Hades'te amura gmer, burla su tamaya zorlar, daha hayattayken onlar erefsizlie mahkm ederler. Glaukon'un, e i grnen doru adamlar iin sayd btn cezalarn, erilerin bana geleceini sylerler; zler. te doruluu byle verler, erilii de byle ktlerler.

Ayrca Sokrates, doruluk ve erilik hakknda hem unun bunun, hem airlerin ortaya att ba gr daha vardr; onun da zerinde dur. Hepsi, lllkle doruluu hep bir azdan verle arn da sylerler; halbuki lszlk, erilik, tatldr; kolayca elde edilir, yalnzca san gre irkin saylr derler. Eriliin ou zaman doruluktan daha yararl olduunu sylerler; nlie ve baka glere sahiplerse, onlarn mutluluunu halkn nnde, dostlar arasnda vme sayg gstermeye hazrdrlar. yilere gelince, eer bunlar, aciz ve yoksulsa, tekilerden dah iyi olduklar kabul edilmekle birlikte, hie saylr, hor grlrler. Ama btn bu szlerin f, tanrlar ve iyilik hakknda sylenendir. Tanrlar bile ok defa iyilere felaketlerle dol u kt bir mr, ktlere ise tam kartn balarlarm. Dilenci rahipler, falclar zengin lar; kendilerinin veya atalarnn yapt bir hakszlk varsa, bu hakszl tanrlarn arma ayesinde, enliklerde, bayramlarda kurbanlarla, bylerle affettirebileceklerine inandrr lar. Bir zengin, dmanna ktlk etmek isterse; rahiplerle falclar, tanrlar birtakm sz

i yakarmalar ve bez balamalarla kendilerine hizmet etmeye kandrdklar iin, kk bir masr karlk, doruya da eriye de ayn ekilde ktlk edebileceklerini sylerler. Btn bu idd tank gsterirler. Bunlarn bir blm ktlk etmenin kolay olduunu u dizelere dayanarak rir:

'nsanlar ktle ynla akn eder, ona kolayca ularlar; yolu dz, yeri yakndr; ama iy ln terini koymulardr, (6) ona varan yol uzun ve diktir' derler. Dierleri ise insanla rn tanrlar yumuatabildiklerine Homeros'u tank gsterirler; nk Homeros'a gre:

'Yalvarp yakarmakla tanrlar bile kandrlr; insanlar bir kabahat, bir gnah ilemi olurla , kurbanlarla, yattrc adaklarla, arap armaanlaryla, kurbanlarn yayla ve yalvararak sini giderirler. ' (7) Selene'den, Musa'lardan doduklar sylenen Musaios'la Orpheus' un bir yn kitabn (8) gsterirler, din trenlerini onlara gre yaparlar ve yalnzca birey deil, devletleri de, yaplan hakszlklardan kurtulmann, temizlenmenin bu yaamda, hatta l ten sonra bile mmkn olduuna kandrrlar. Bunlara doru yolu gsterme treni denir. Bu tre bizi br dnyada aclardan kurtarrm; ihmal edilecek olursa, bizi korkun cezalar beklermi

Dostum Sokrates, iyilik ve ktlk hakknda, insanlarla tanrlarn onlara ne deer bitikleri kknda neler ve nice eyler syleniyor! Bir gencin -doutan iyi ve her iittiinden kendine ay karan ve elden geldii kadar iyi bir mr srebilmek iin nasl bir yol tutmak, nasl bi an olmak gerektiine kafa yoran bir gencin- ruhuna bu szlerin nasl ilediini bir dnelim herhalde kendine, Pindaros'un u sorusunu sorar: ' Kendimi gvenceye alarak yaamak ii n, yksek bir kaleye doruluk yoluyla m, yoksa dolambal dzenlerle mi trmanmalym?'(9) S szlere baklrsa, doru olup doru grnmezsem, hibir kazancm olmaz, hatta bama mutlaka lir, cezalara arplrm; oysa doru grnmesini bilen eri adama, tanrsal bir yaam vaat e . Madem ki, uslu airlerin bana rettii gibi, grn gerekten stndr ve mutluluu elind o halde, btn benliimle ona dnmeliyim. Etrafma yalanc bir iyilik emberi ve cephesi ku malym. Fakat, o pek uslu air Arkhilokhos'un (11) kurnaz, binbir yzl tilkisini hep ardm dan gtrmeliyim. Ama biri 'ktlk edip de gnn birinde yakalanmamak kolay deildir' derse, z de 'evet ama byk iler hibir zaman kolay baarlamaz' diye cevap veririz. Bununla birli kte, eer mutlu olmak istersek bu szlerin izinden yrmeliyiz. Gizli kalabilmek iin antl ar, kendimize ortaklar buluruz. Bize halk nnde, mahkemede konumak sanatn, kandrma san enler de vardr; bunlar sayesinde kh kandrmaya, kh zora bavururuz, bylece hep stn geli ceza grmeyiz. 'Peki ama, tanrlarn gznden bir ey kamaz, onlar zorlanamaz', diyeceksin. oru fakat, tanrlar yoksa, yahut da insanlarn ileriyle uramyorlarsa, biz niin onlardan klanmaya alalm? Eer onlar varsa ve bizimle urayorlarsa, haklarnda ne duymusak, ne b ak hepsini efsanelerden, tanrlarn soy aalarn anlatan airlerden biliyoruz. Ama gene o ler, tanrlar kurbanlarla, yattrc adaklarla, armaanlarla kandrlr; iradeleri deitir r. Bu iddialarn ya her ikisine de inanmal, ya hibirine inanmamal. nanmalysak, hakszlk ip hakszlklarmzn geliriyle kurban kesmeliyiz; nk, doruysak tanrlardan ceza grmeyiz iin verdii btn kazanlardan da vazgemi oluruz; oysa eriysek kazanl karz ve dualar dip gnahlarmz, kabahatlerimizi affettirir, cezadan kurtuluruz. Ama, bu dnyada ilediimi hakszlklarn cezasn Hades'te ya biz ekeceiz, ya torunlarmz, diyeceksiniz. O gen de ki 'A dostum, bu ite gene doru yolu gstermenin ve gnahlarmz balatan tanrlarn (12 r; bunun byle olduuna en byk kentler inanr, air ve tanrlarn habercisi olarak dnyaya tanr oullar da bunu mjdelerler. (13)

Demek hem okluun hem de aydn insanlarn fikrince doruluun gz alc bir grnn elde ldkten sonra da hem tanrlarn, hem insanlarn yannda istediimiz ii baarabiliyoruz. y n byk eriliin yerine ne diye doruluu seelim? Btn bu szlerimden sonra Sokrates, ruh, beden veya soyca stn olan bir adam hi dorulua deer vermek ister mi, doruluun vld sl glmez! nk biri sylediklerimizin yanl olduunu ispat edebiliyorsa ve doruluun en uunu yeterince kavramsa, ok anlayl bir adamdr, erilere fkelenmez; nk bilir ki ta lduklarndan dolay erilikten tiksinen veya bilgiye erdikleri iin erilikten uzaklaan ins anlardan baka kimse doru olmak istemez. Byleleri ancak korkaklk, yallk veya baka herh i bir acizlik yznden erilik edemedikleri iin erilii ktlerler. Bunun byle olduu apa ilerden, hakszlk etme olanan ilk ele geiren, onu hemen elinden geldii kadar kullanr. u sylediklerimizin bir tek nedeni var; kardeimle benim balattmz tartma da bundan do iz, Sokrates; sana unu demek istedik: 'Ey yaman dostumuz, dnyann, szleri bize kadar gelen ilk kahramanlarndan bugnn insanlarna kadar, siz hepiniz kendinize doruluun vgc

diyorsunuz; ama erilii ktlerken, doruluu verken, yalnzca onlarn verdii n, eref ve uz. Dorulukla eriliin, insanlar ve tanrlardan gizli iken, insann ruhunda kendi banayke ne olduuna gelince, hibiriniz iirlerinizde de, gnlk konumalarnzda da, birinin, ruhu at brakmayan felaketlerin en by, tekinin ise ruhun en byk nimeti olduunu yeterince g diniz. Sizler hepiniz, bunu bize batan syleseydiniz, bizi buna gen yamzda inandrsaydn akszlk edilmesin diye birbirimize bekilik etmezdik. Her insan felaketlerin en byyle ay t altnda yaamaktan korkar, kendi kendisinin bekisi olurdu!

te Sokrates, Thrasymakhos da bakalar da dorulukla erilik hakknda btn bu szleri, bel undan daha ounu syleyebilirler; ama bence bu szlerle, dorulukla eriliin zn kabaca t tmi olurlar. Ama, -bunu senden niin gizleyeyim?- ben senin azndan kartn duymaya can a var gcmle onlarn tarafn tuttum. Doruluun erilikten gl olduunu ispat etmekle kalm erilik ruhlara nasl ilerler de, biri kendiliinden iyi ey, teki de kendiliinden kt , bize bunu da gster. Glaukon'u dinle de dorulukla eriliin grnlerini bir yana brak; kisinin de gerek grnn kaldrp, yerine yalancsn koymazsan, sen de doruluu deil, olmay deil, eri grnmeyi ktlyorsun; insanlar, hakszlk edip saklanmaya zendiriyorsu n de Thrasymakhos'la ayn fikirde olup doruluun bakasnn yararna olduunu, glnn iin nimet olduunu, eriliin ise kendine yararl ve kazanl olmakla beraber, gsze yaramad i olursun. Madem ki doruluun en byk nimetlerden -yani hem dourduu sonular iin, hem ( iitmek, dnmek, salam olmak gibi, grnte deil, zden verimli olan baka iyi eyler g endileri iin elde edilmeye deer nimetlerden- olduunu kabul ettin, o halde doruluun, k endiliinden ruha faydal olduunu, eriliin de zarar verdiini gster; dlleri, nleri br nk herkesin doruluu byle vp erilii byle ktlemesini, yani her birinin salad deersizliini sayp dkmesini kabul edebilirim, ama, sen beni buna zorlamadka bu szlerin senin tarafndan sylenmesini kabul edemem; nk sen btn mrn bunu aratrmakla geirdin nzca doruluk erilikten gldr deme; tanrlara, insanlara gizli kalsn kalmasn, doruluk ruhlara nasl iler de biri kendiliinden iyi ey, teki kendiliinden kt ey olur, bize bu er."

Ben Glaukon'un ve Adeimantos'un yaratlna eskiden beri hayrandm; ama ite bunu duyunca o sevindim ve yle dedim: "Ey u adamn(14) ocuklar! Glaukon'un dostu(15) Megara avanda( ef kazandnz iin sizin hakknzda 'Ey Ariston'un ocuklar, nl bir kahramann tanrsal , atna hi de fena balamam! Bu vme, dostlarm, tam yerindedir sanrm; eriliin doru nu bu kadar gl iddia ettikten sonra, buna inanmyorsanz, ruhunuzda gerekten de tanrsal ir ey vardr. yle sanyorum ki buna gerekten inanm deilsiniz; ben, szlerinizden deil dan bu sonucu karyorum; nk yalnz szlerinize baksaydm, sizden phe ederdim. Ama size gveniyorsam, hangi yoldan gideceimde de bir o kadar ikircikliyim. Bir yandan dorul ua nasl yardm edeceimi bilmiyorum, nk elimden gelmeyeceini sanyorum; bak neden: Thra hos'a sylediim szlerle, doruluun erilikten daha iyi olduunu ispat ettiimi sanmtm; iz kabul etmediniz. te yandan, onun yardmna komamak da olmaz; nk, doruluk benim nmd de ben nefes aldm halde, sesim kt halde, onun iin bir ey yapmaz, yardmna komazs gnah ilemi olurum. yleyse, en iyisi elimden geldii kadar doruluu tutmaktr".

Bunun zerine Glaukon'la tekiler, benim her areye bavurarak doruluun yardmna komam, an vazgemememi dilediler. Erilikle doruluun ne olduuna, her ikisinin ne gibi faydalar verdiine gelince, gerein hangi tarafta olduunu aratrmam istediler. Ben de fikrimi sy im: "Giritiimiz i bence basit deildir, keskin bir gz ister," dedim. "Madem ki bizde b u g yok, aratrmay u yoldan yrtmeyi doru buluyorum: Gz pek keskin olmayan kimselere kk kk harfler okutulmak istenseydi, sonra bunlardan biri ayn harflerin baka bir yerde daha byk olarak, daha byk alanda bulunduunun farkna varsayd, onun nceden bykleri o onra da kk harflere bakarak ayn olup olmadklarn kestirebilmesi, sanrm, byk bir an

Adeimantos "Bu pek gzel bir ey olurdu," dedi. "Ama Sokrates, doruluun aratrlmasyla bu arasnda nasl bir benzerlik gryorsun?" "Ben sana syleyeyim" dedim. "Doruluk hem tek tek bireylerde, hem de btn bir devlette bulunabilir deriz, deil mi?" "Evet, deriz" dedi.

"Peki, devlet bireyden daha byk deil midir?" "Daha byktr."

"te, byk alanda, daha byk ve sezilmesi daha kolay olan bir doruluk vardr. Bunun iin, rseniz nce doruluun devletlerde nasl bir ey olduunu aratralm. Sonra da, byn k kkte aratrarak, bylece inceleyelim".(17) "Gzel bir neri" dedi.

"yleyse dou halinde bir devlet tasarlayalm. Orada doruluu da erilii de doarken grme ?" "Belki" dedi. "Byle olunca, aradmz eyi daha kolay grebileceimizi ummaz myz?" "Elbette..."

"O halde bu ii sonuna kadar gtrmeye kalkalm m acaba, ne dersiniz? nk bence bu, k . Bir dnn bakalm". Adeimantos "Biz dndk" dedi, "sen dediin gibi yap".

"Peki. Bence bir devlet; insan, tek bana kendine yetmedii, birok eye ihtiya duyduu and doar. Yoksa devlet kurmann baka bir balangc var mdr? Ne dersin?" "Bence yoktur" dedi.

"O halde, kimi u, kimi bu ihtiyac karlasn diye insanlar birbirini yardma arrlar; bi yalar olduu iin, birok eiti ve yardmcy bir meknda toplarlar. Bu toplulua da kent, dn veririz, deil mi?" "ok doru". "Biri, birine bir ey veriyorsa, birinden bir ey alyorsa; bunu, kendisi iin yararl old uunu dnerek yapmyor mu?" "Kukusuz".

"Haydi yleyse bir kentin nasl kurulduunu gzmzn nne getirelim. Tabii bu kent ihtiyal oacaktr". "Elbette".

"Ama ihtiyalarmzn bata geleni ve en by yiyeceimizi, ieceimizi salayabilmektir; v aamamz buna baldr". "ok doru". "kincisi, oturacak yer; ncs de giyecek ve bu gibi eyler salayabilmektir". "yle".

"Dur bakalm," dedim. "Bu kent btn bu ihtiyalar nasl karlayacak? Biri ifti, biri duv dieri dokumac olacak, deil mi? Yoksa bunlarn yanna bir de ayakkabc veya bedenimizin i tiyalar iin baka biri de katlmal m?" "Elbette".

"Bir kent hi deilse drt veya be kiiden ibaret olmaldr". "Besbelli".

"Devam edelim. Bunlarn her biri kendi sanatn herkesin hizmetine koymal mdr? rnein if bana drt kii iin mi yiyecek salamal ve yiyecek salamak iin drt kat zaman ve g h lerin de faydalanmas iin almal mdr? Yoksa onlar dnmeksizin, yalnzca kendisi iin inde bu yiyeceklerin drtte birini mi elde etmeli ve geri kalan drtte n birini kendine bir ev, brn bir elbise, ncsn ayakkab iin mi harcamaldr? tekilerin faydalanmas ndisi kendi bana kendi ilerini mi grmelidir?" Adeimantos "Sokrates, dedi, belki ilk gsterdiin yol daha kolaydr".

"Zeus hakk iin! alacak bir ey deil," dedim. "Senin cevabn beni de dndryor: Her h irimize benzer yaratlm deiliz, aramzda yaratl fark vardr. Kimimiz u, kimimiz bu i le deil mi?"(18) "yle".

"Ne dersin? Bir kimse tek bana birok sanatla uraarak m daha iyi i grr, yoksa tek ba anatla m?" "Bir sanatla uraarak" dedi. "Ama aldanmyorsam u da bellidir ki, bir ite frsat karlrsa, o i bozulur". "Belli".

"yle sanyorum ki i, iinin bo vaktini bekleyecek deildir. i, bu ii ana grev bilere amaldr". "Evet, yle olmaldr". "Bylece, bir adam baka ilerle uramakszn doasna uygun olan ii zamannda grrse, i gzel, hem daha kolay olur". "ok doru".

"yleyse, Adeimantos, demin saydmz ihtiyalar karlamak iin bir kentte drt kiiden fa gerek vardr; nk pek doal olarak ifti, aletlerinin iyi olmasn istiyorsa, ne kendi sap belini, ne iftilikte kullanlan br aletleri kendi yapacak deildir... Mimar da yle; ona da birok alet gerekir. Dokumac, ayakkabc iin de byledir, deil mi?" "Doru".

"te byle dlgerler, ilingirler ve daha bu gibi birok ii bize katlarak kk kentimiz acaklardr". "Kukusuz."

"iftilere, ift srmek iin kz; iftilerle mimarlara, tatlar iin yk hayvan; dokuma deri ve yn salamak iin srtmalar, obanlar, bir de br hayvanlar gden kimseler katar z gene pek bym olmayacak". "Ama, btn bu kalabalk bir araya gelirse, kent pek o kadar kk de olmayacak" dedi. "Ama kenti dardan getirilecek hibir eye ihtiyac olmayan bir yer bulup orada kurmak hem en hemen olanakszdr dedim. "Evet, olanakszdr."

"O halde ihtiya maddelerini baka kentlerden getirecek baka kimselere de ihtiyac olac aktr". "Evet, olacaktr".

"Ama bir arac, eli bo olarak, yani kentin ihtiyalarn karlayacak olanlarn yanna, eksi ni tamamlayacak bir ey gtrmeden giderse, onlardan eli bo olarak ayrlacak; yle deil mi? "Sanrm". "O halde kent yalnz kendine yetecek kadar mal retmemeli; bu mal, gerek eitlilik, ger ekse miktar bakmndan, ihtiyalar karlanacak kimselere de yetmelidir". "Evet, yle olmaldr". "yleyse kentimizdeki iftilerle teki iilerin saysn artrmamz gerekiyor". "Evet, gerekiyor".

"Sonra, dardan mal getirmek ve darya mal gndermek iin daha baka araclara da ihtiya nlar tccarlardr, deil mi?" "Evet". "O halde tccarlara da ihtiyacmz vardr". "Pek doal". "Ve tabii, ticaret deniz yoluyla yaplrsa, denizcilik ilerini bilen baka birok kimseye de ihtiyacmz olur". "Evet, birok kimseye." "Dur bakalm; bunlar kentte emeklerinin verimini aralarnda nasl paylaacaklar? Zaten b iz birleip kenti bunun iin kurduk". "Tabii, alm satmla paylaacaklar" dedi. "Bundan da, bir pazar yeri ve deitoku arac olan para doacak kukusuz." "ok doru".

"Peki ama bir ifti veya herhangi bir ii, yapt bir eyi satmak iin pazara, kendisinden y almak isteyenlerle ayn zamanda gelemezse, iini brakp da pazarda m oturacak?"

"Asla, dedi. Durumu grp bu ii zerlerine alan kimseler vardr. Bunlar, iyi dzenlenmi ken lerde hemen her zaman salka zayf ve baka ie yaramayan kimselerdir; nk onlarn ii pa leyip bir ey satmak isteyenlerden para karlnda satn almak, bir ey satn almak isteyen de gene para karlnda satmaktr."

"Demek ki, bu ihtiya kentimizde satclarn domasna neden oluyor. Pazarlarda yerleerek al satm ileriyle uraanlara satc, kent kent dolaanlara da tccar demez miyiz?" "Evet, deriz".

"Ve gene, sanrm ki, zek bakmndan kentimizin pek de deerli unsurlar olmayan, fakat bede leri ar ilere uygun daha baka alan adamlar da vardr. te bunlar i glerini satarla aldklar paraya da gndelik denir; onlara gndeliki ad da bu yzden verilmitir sanrm; i?"

"ok doru". "Demek oluyor ki kentimizi dolduranlar arasnda gndelikiler de olacak". "yle". "O halde, Adeimantos, kent artk yeterli lde bymtr, deil mi?" "Belki."

"yleyse, dorulukla erilik onun neresindedir? Ve kente gzden geirdiimiz insanlarn hangi iyle birlikte girmitir?" "Dorusu karamyorum Sokrates," dedi. "Olsa olsa bu insanlarn birbirleriyle olan ilikile rindedir." "Evet, belki doru sylyorsun," dedim. "Ama hi ylmadan konuyu inceleyelim!

nce, bu ekilde dzene sokulmu insanlarn nasl yaayacaklar zerinde durmalyz. Onlar he mek, arap, yiyecek, ayakkab yapacaklar; evlerini kurduktan sonra da, yazn ou zaman pla ve yalnayak, kn da gerektiince elbise, ayakkab giyerek alacaklar. Beslenmek iin ar udaydan un yapacaklar, bunun bir ksmn piirip bir ksmn yourup hazrladklar nefis eri, yanlarna serilmi hasrlarn, temiz yapraklarn zerine koyacaklar. Porsuk ve mersin a c yapraklarndan yaplm deklere uzanp kendileri de, ocuklar da keyifle yiyecekler, s ekler; balarnda elenkler, tanrlar vecek, birbirleriyle sevinle birleecekler. Alktan n ekindikleri iin ancak servetleri lsnde ocuk yetitirecekler; yle deil mi?" Glaukon sze atlarak; "yle gryorum ki sen bu adamlar yavan ekmekle doyuruyorsun" dedi. (19)

"Haklsn;" dedim, "unutmutum. Tabii onlarn, tuz, zeytin, peynir gibi katklar da olacak; soan ve lahana gibi ky yemekleri de piirecekler. nlerine incir, nohut, bakla gibi er ezler de koyacaz; onlar da bir yandan azar azar iecek, te yandan kle, mersin yemiiyle palamut gmecekler. Bar ve salk iinde, doal olarak byle mr srecek, yalanacak ve l e ayn yaay ocuklarna devretmi olacaklar."

O da: "Sokrates, bu senin kurduun kent, domuzlarn kenti olsayd, onlar baka trl besleme din" dedi. Ben de: "Peki, ama ne yapmalyz?" diye sordum.

"Adet ne ise, onu," dedi. "Bence onlar, darlk iinde yaamayacaklarsa, yatakta yatmak , masada yemek yemek isteyecekler; katklar, erezleri bugnk katklar, bugnk erezler ol "

"Peki, yle olsun," dedim. "Anlyorum. Demek biz bir kentin deil, refah iinde bir kent in nasl doduunu aratryoruz. Byle yapmak, belki de fena olmaz; nk bu gibi bir kenti elersek, belki dorulukla eriliin kentlerde nasl kk saldklarn grebiliriz. Dorusu, be miz bu kent, bana gerek ve salkl bir kent olarak grnyor; ama hasta, rm bir kenti lim diyorsanz, buna bir engel yok; onu da inceleyelim. nk bazlar senin saydklarndan d emnun olmayacaklar, bizim bu yaaymzdan da... Yataklar, masalar, her trl eya, katklar ular, buhur, kadnlar, tatllar da isteyecekler; bunlarn bir eidini deil, binbir eidini le olunca, biraz nce en gerekli eyler arasnda saydmz o evlerle, giyeceklerle, ayakkap arla yetinmeyip, resim ve nak sanatlarn da harekete geirmeli; altn, fildii ve bunlara enzer her eyi salamalyz; yle deil mi?" "Evet" dedi.

"Demek ki kenti daha da bytmeliyiz. Salkl kentimiz artk yetersiz kaldndan onu iirm

iin zorunlu gereksinimleri aan eylerle, yani trl trl avclarla ve, kimi izgiler ve erle, -airler ve yardmclar rhapsodlar, oyuncular, korocular, oyun dzenleyiciler gibi -mzikle uraan taklitilerle ve her trden iiyle, her eyden nce kadn ssne yarayan ii kalabalyla doldurmalyz. te bu yzden, daha birok hizmet grene ihtiyacmz olaca lalara, stninelere, dadlara, ssleyici kadnlara, berberlere, sonra alara, abalara ayacak m sanyorsun? Dahas var; domuz obanlarna da ihtiyacmz olacak. Bunlar ilk kurduu kentte yoktu, nk gereksizdiler. Ama bu kentte onlara da ihtiya olacak, hatta btn teki sr hayvanlarnn bulunmas, hem de bol bol bulunmas gerekecek; nk etlerinden yemek iste r olabilir; yle deil mi?" "Elbette yle."

"Demek, biraz nce anlattmz gibi yaamayp bu ekilde yaayacak olursak, hekimlere olan i cmz ok artacak." "Evet, ok artacak." "Sonra, topraa gelince... nceki nfusu beslemeye yeten toprak acaba imdi artk dar gelm eyecek mi? Ne dersin?" "Haklsn" dedi.

"O halde, srleri otlatmaya, sapan srmeye yetecek topramz olmasn istiyorsak, komular klarnn bir parasn ele geirmeliyiz. Bunun gibi, onlar da, balca ihtiyalarn snrn edinme hrsna kaplrlarsa, bizim topramzdan bir para isteyecekler; deil mi?" "Ne diyeyim, Sokrates? yledir" dedi. "Bu durumda savaa girimeyiz de ne yaparz, Glaukon? Yoksa baka bir are var m?" "Ne are olabilir ki?"

"Peki, sava zarar m, yoksa yarar m salar, bunu imdilik bir yana brakalm da; ancak u k rn savan nasl doduunu bulduumuzu syleyelim. Sava, her bagsterdiinde, hem birey, iin, kentlere pek ok zarar dokunan isteklerden doar." "Evet, yledir."

"Demek ki dostum, kenti daha da bytmeliyiz; ona yle az buz deil, btn bir ordu katmaly i, bu ordu kentin servetini korumak ve demin szn ettiimiz eyleri salamak uruna sefere saldranlarla savasn." "Ne? Bu ie kentliler yetmiyor mu?"

"Yetmiyor. Sen de, biz de kente ekil verirken, doru bir yol zerinde uyumusak, yetemez ler. zerinde uyutuumuz ey de, hatrlyorsan, tek kiinin birok sanat iyi beceremeyece (20) "Doru sylyorsun" dedi. "Peki; dedim, savata dvmek sence bir sanat deil midir?" "phesiz, bir sanattr" dedi. "Peki; ayakkabcl sava sanatndan daha ok mu nemsemeliyiz?" "Asla."

"Bak; demin ayakkabcya, ayakkab ilerimiz gzel olsun diye, ayn zamanda ifti, dokumac, r olmaya kalkmasn yasaklamtk, onun yalnz ayakkabc kalmasn istemitik. Ayn ekild

baka iten serbest kalp mrleri boyunca srekli uraarak baarabilecekleri bir i, yarat n bir i aramtk. Sava ilerinin baarlmas son derece nemli deil midir? Yoksa bu i bi r ayakkabcnn herhangi bir ile uraan birinin ayn zamanda savalk da yapmasna olanak dar kolay mdr? Dn ki bir insan, pul veya zar oyununu asl ii saymam, onunla ocuklukt uramamsa, iyi bir oyuncu bile olamaz. Sonra biri, bir kalkan ya da savata kullanlan b ir silah veya bir aleti kapnca, ar silahlarla veya baka bir ekilde yaplan savata heme erli bir asker oluveriyor da; baka bir alet ele alnnca, niin kimseyi ii veya atlet klm r? Niin o sanatn bilgisini edinmi, sanatla yeterince uram olmayana bir yarar getirmiy r?" "yle olsayd, aletlerin deeri ok yksek olurdu" dedi.

"Demek ki, ileri ok nemli olduuna gre, savalar dier btn ilerden serbest kalmald ustalk ve byk dikkat ister." "Ben de yle dnyorum." "Peki; bu i iin uygun bir yaratl da istemez mi?" "stemez olur mu?"

"yleyse, kentin bekilii iin hangi yaratllarn uygun olduunu seip bulmak, anlalan b r ki elimizden gelsin." "Evet, bize dyor."

"Zeus hakk iin!" dedim. "Bu zerimize aldmz, yle kk bir i deil; ama gcmz yetti "Ylmamalyz" dedi.

"Peki, sence, bekilik asndan baklrsa, cins bir kpek yavrusunun yaradl, soylu bir g en farkl mdr?" "Ne demek istiyorsun?" "unu: Her ikisi de, dman sezebilmek iin keskin duygulu; sezer sezmez kovalayabilmek ii n evik; yakalaynca boumak iin de gl olmaldr." "Evet dedi, tam byle olmaldr." "stelik, iyi dvmesini istiyorsak cesur da olmal." "Kukusuz."

"yi ama, bir at, bir kpek, herhangi bir canl varlk, cokun yrekli deilse, cesur olabili mi? Yoksa sen cokunluun yattrlmaz, yenilmez olduunu; iinde cokunluk olan bir ruhun den korkmadn, bir eye boyun emediini grmedin mi?" "Grdm." "te, bir sava da bedence nasl olmaldr, bunu artk biliyoruz." "Evet." "Ruha da nasl olacan, yani cokun olmas gerektiini de grdk, deil mi?" "Evet, onu da grdk."

"Peki, ama, Glaukon, yaratl byle olanlar, birbirlerine ve dier yurttalara vahice davr ayacaklar m?"

"Zeus hakk iin! Byle davranmamalar biraz g olur." "Demek oluyor ki yurttalarna yumuak, dmana sert olmalar gerekiyor. Yoksa yurttalarn rndan nce kendileri yok edecekler." "Doru" dedi. "yleyse ne yapalm? Hem yumuak huylu, hem yiit olan birini nerede bulabiliriz? Yumuak bir yaradl, sanrm ki, cokun yaratln tam kartdr." "Doru."

"yi ama, kendinde bu iki huydan biri bulunmayan insan korkarm iyi bir sava olamaz. Ha lbuki her iki huyu bir arada bulmak olanakszdr. te bu yzden iyi bir sava bulamyoruz. "yle grnyor"

Bir kmaza girdiimi grerek, nce sylediimiz szleri dndm ve "tabii, kar yol bulama m, "nmze koyduumuz rnekten ayrlmz." "Ne dedin?"

"Demin dnmediimiz yaratllar vardr; ancak, bunlarn farkna varmamz; bu yaratl y birlikte bulunur." "Nerede grlr bunlar?"

"Her canlda, ama en ok, savaya benzettiimiz canlda. Herhalde bilirsin; cins kpeklerin yu yaratltan, altklar ve tandklar kimselere pek yumuak davranmak, tanmadklarna "Evet, biliyorum."

"Demek ki bu olabiliyor," dedim. "Biz byle bir sava ararken doaya aykr davranmyoruz. "Hayr" dedi. "Peki; bekilik edecek olan birine sence bir ey daha lazm deil midir? Cokun olmaktan b aka, bir de yaratltan filozof olmamal m?" "Ne?" dedi, "anlamyorum."

"Sen bunu kpeklerde de greceksin," dedim. "Bu zelliin bir hayvanda bulunmas gerekten a ak ey!" "Nasl ey?"

"Tanmad birini grnce, ondan ktlk grmedii halde, hrlar; grd kimse tandksa, o halde sevin gsterir. Sen buna imdiye kadar hi amadn m?" "Dorusu, imdiye kadar pek dikkat etmemitim. Ama kpein byle davrand biliniyor."

"Kukusuz kpein yaratlndan gelen bu hal, bize ho ve gerekten filozofa bir hal gibi g "Nasl olur?" diye sordu.

"Nasl m? Kpek grdnn dost veya dman olduunu, ancak tandk olup olmadna gre kes etisi vardr; nk evdeki insanla yabancy, onu tanmasna veya tanmamasna gre ayrt ede "Kukusuz yledir" dedi.

"Ama renmeye merakl olmakla filozof olmak hep birlikte gider, deil mi?" "Doru, hep birlikte gider."

"Peki, ayn eyin insanda da olduunu gvenle kabul edemez miyiz? Herhalde, evdekilere v e tandna yumuak davranacaksa, insan da yaratltan filozof ve renmeye merakl olmald "Evet," dedi, "bunu kabul edebiliriz."

"Demek oluyor ki kente iyi bekilik edecek olan adam, yaratl bakmndan filozof, cokun r u, evik, gl olmal." "Kukusuz yle olmal" dedi.

"Savann byle olmas gerekiyor... Peki, bunlar nasl yetimeli, nasl eitilmeli? Ama dur mzn asl hedefine varmamz iin, yani dorulukla eriliin kentte nasl olduunu grebilmem aratrma bize yardm edebilecek mi? nemli bir konuyu brakp, bouna konumu olmayalm."

Bu srada Glaukon'un kardei: "Evet, evet" dedi, "ben de bu aratrmann bize ok faydas dok naca fikrindeyim." "Zeus hakk iin! Adeimantos, dostum! Uzunca da olsa, bu iin arkasn brakmamal" dedim. "Hayr, brakmamal."

"Haydi yleyse," dedim, "bir masal anlatyormu, vakit geiriyormu gibi, bu adamlar nasl y titirdiimizi tasarlayalm. (21) "Byle yapmalyz." "Peki, bu eitim nasl olmal? Yllardan beri bilinen, uygulanmakta olan eitimden daha iy isini bulmak zordur, deil mi? Bu da, tabii, beden iin idman, ruh iin mziktir." (22) "Evet." "Peki, ie idmanla deil, mzikle balayacaz, deil mi?" "Tabii." "Syle, sz de mzikten sayar msn?" "Evet." "Sz de iki eittir: Biri doru, teki yalan; yle deil mi?" "Evet." "Eitimde her ikisini de kullanmalyz, ama nce yalan olan, (23) deil mi?" "Neler sylyorsun? Anlamyorum" dedi. "ocuklara nce masal anlatrz, bilmiyor musun? inde doru eyler varsa da, masallar ou alandr diyebiliriz. Kkleri yetitirirken idmandan nce masallar kullanrz." "yledir" dedi. "te ben de bunu sylyordum. dmandan nce mzikle uramal." "Doru" dedi.

"Peki, her eyin en nemli noktas balangcdr: Bunu biliyorsun, deil mi? Bu, en ok gen kimseler iin geerlidir; nk insan tam o alarda biimlenir, hangi kalbn damgasn ta alba girer." "phesiz, yledir" dedi.

"O halde ocuklar, rastgele kimselerin uydurduu masallar dinlemeli mi? Ruhlarna, byynce edineceklerini umduumuz fikirlere ou zaman kart fikirler mi girsin? Buna gz yumacak my " "Asla."

"Demek, anlaldna gre, biz nce masal yaratanlarn banda durmalyz; gzel masallar k anlar yasak etmeliyiz. Dadlar, analar ikna etmeliyiz; ocuklara bizim kabul ettiimiz ma sallar anlatmalarn, ocuklarn bedenlerine elleriyle biim vermekten ok, ruhlarna bu mas arla biim vermelerini salamalyz. Bugn anlatlan masallara gelince, onlarn ounu atmal "Acaba hangilerini?" diye sordu.

"Byk masallara, yani efsanelere bir bakarsak, kkleri de gzden geirmi oluruz; dedim. i de, kkleri de bir kalpta olsa gerek; yoksa sen byle dnmyor musun?" "Yoo, byle dnyorum. Ama hangilerine byk diyorsun, anlamyorum."

"Hesiodos'un, Homeros'un, dier airlerin bize anlattklarna byk diyorum. Onlar yalanc ma allar yaratyor, insanlara anlatyorlard; hl da anlatyorlar." "Bu masallar hangileri? Bunlarn nesini eletiriyorsun?" "ncelikle ve en ok eletirilmesi gereken eyi...Hele de uydurulan masallar irkin olursa ..." "Ne demek istiyorsun?"

"unu: Resimlerini, benzetmek istedikleri eylere hi de benzetemeyen ressamlar vardr. Baz kimseler de bu ressamlar gibi tanrlarla kahramanlarn nasl olduklarn kt betimlerle "Evet, byle betimlemeleri herkes hakl olarak eletirir, dedi; ama ne diyeceiz, hangi kusurlardan sz edeceiz?"

"nce en bynden ve en bykler hakknda anlatlan yalandan: 'Uranos, Hesiodos'un onun hak nlatt eyleri yapmtr, Kronos da cn almtr' (24) diyen adam irkin bir yalan uydurm k bile olsa, Kronos'un yaptklarn, olundan ektiklerini, akl ermeyen kklere anlatverm rsun, byle eylerin szn bile amak doru olmaz. Ama bunlardan konumak zorunluu varsa, g konumal ki mmkn olduu kadar az kimse iitsin. nce de bir domuz yavrusu deil, (25) by kurban kesmeli ki, bu szleri iitmek mmkn olduu kadar az kimseye nasip olsun." "Evet, dedi, bu masallar herhalde insan skar."

"Bunlar, bizim kentimizde anlatmamal, Adeimantos, dedim. Bir gencin yannda erilikler in en byn ilersen, hatta erilik yapm olan baban bile amanszca cezalandrrsan, g l, ilk tanrlar, en byk tanrlar gibi davranm olursun." (26) "Zeus hakk iin"! dedi. "Bana da byle eylerin bir gence sylenmesi yerinde olmaz gibi g eliyor."

"nsanlarn birbirinden yle kolayca nefret etmelerinin ayp olduuna kentimizi bekleyenle rin inanmalar gerekiyorsa, tanrlarn tanrlarla savatklarn, birbirlerine tuzak kurup ka gelip boutuklarn hi sylememeli: Zaten bunlar gerekten olmu eyler deil; nerede kald

savann (27) sylenmesi, tanrlarla kahramanlarn hsmlarna, dostlarna kar saygszlk anlatlmas... Ama onlar, bir kentlinin bir kentliye hi nefret beslemediine, byle bir n efretin gnah olduuna herhangi bir ekilde inandrmak istiyorsak, erkek kadn her yal kii uklara henz kkken bambaka eyler anlatmaldr. ocuklar bydkleri zaman, airler de, v un masallar yaratmaya zorlanmaldr. Hera'nn, olu tarafndan zincire vurulduunu, (28) Hep haistos'un, dayak yiyen annesini korumak istemesi zerine babas tarafndan gkten aaya f tldn, (29) Homeros'un tanrlar sava (30) diye anlattklarn kentimize sokmamal. ste (31) olsunlar, ister olmasnlar, btn bu masallar uzak tutmal. nk ocuk, ikisini birbir ayramaz: Ama bu yata iittiimiz eyler hemen hemen hi akldan silinmez ve deimez, yle te bunun iindir ki ocuklarn ilk iittikleri szlerin iyilik yolunu gsterecek gzel mas olmasna ok nem verilmeli."

"Mantkl szler sylyorsun; dedi, ama gene biri kalkp 'bunlar nedir? Hangi masallardr?' d ye sorsa, hangilerini sayarz?"

Ben yle cevap verdim: "imdilik ben de sen de air deil kent kurucusuyuz. Kuruculara i se, airlerin masallarn hangi kalba gre yaratmalar gerektiini bilmek, o kalplardan ayr arna izin vermemek der. Kurucular, kendileri masal yaratacak deildirler."

"Doru", dedi; "ama u da var: Tanrlar hakknda anlatlacak masallarn kalplar acaba hangi idir?"

"yle syleyim", dedim. "Tanr, ister szlerde, ister arklarda, ister sahnede olsun, gere n naslsa hep yle anlatlmaldr." "Tabii, yle olmaldr." "imdi bana syle: Tanr aslnda iyidir, onu yle gstermeli, deil mi?" "Elbette." "Ama iyi eylerin hibiri zararl olamaz, deil mi?" "yle sanrm." "Tabii, bir ey zararl olmazsa zarar vermez, deil mi?" "Vermez." "Zarar vermeyen, ktlk eder mi?" "Hayr, etmez." "Ktlk etmeyen, ktle sebep de olmaz, deil mi?" "Tabii, olmaz." "Peki; iyi ey faydaldr, deil mi?" "Evet." "yleyse, refaha neden olur." "Evet." "Demek ki, iyi, her eyin nedeni deil, ancak iyi olann nedenidir; kt olan eylerle ilgil i deildir." "Evet, tam yledir."

"Demek oluyor ki, tanr, iyi olduu iin, ounun dedii gibi insanlarn bana gelen her ey ancak birkana neden olur; bamza gelenlerin ounun nedeni o deildir. nk iyilikler k aha azdr. yi eylere tanr neden olur; kt eyler iin ise, baka nedenler aranmal; neden tanr gsterilmemelidir." "Bence ok doru sylyorsun" dedi. "Tanrlar hakknda byle akla smaz bir yanlgy, ne Homeros'tan, ne de baka bir airden tmeli. 'Zeus'un kaps eiinde biri ak teki kara bahtlarla dolu iki kp vardr.(32)'

Zeus kime her ikisinden kartrp verirse, ona bazen bahtn kts, bazen iyisi nasip olur. e yalnz ktsnden verirse, onu 'kemirici bir alk, kutlu yeryznde kovalar' diyenleri din emeli; 'Gerekten, iyilii de, ktl de bize Zeus datr' diyenlere de bakmamal.

Verilen sz ve yeminleri Pandaros'un bozmasna gelince(33), biri bunun Athena ile Ze us'un yardmyla olduunu sylerse, onu ho grmeyeceiz; 'Tanralarn o kavgasna, o hkmn Themis'le Zeus sebep olmulardr'(34), sonra da, Aiskhylos'un dedii gibi, 'Tanr bir ev i temelinden ykmak istedi mi, insan sua srkler'(35) gibi szleri genlere duyurmamal. A biri Niobe'nin ektiklerini (deminki iamb'lar(36) Niobe masalndan alnmtr), ya Pelopid'l eri ya da Troia efsanelerini veya buna benzer baka eyleri anlatrsa, bunlar tanrnn iler diye gstermemeli, yahut, 'bir tanr yapmtr' derse, imdi hemen hemen bizim yaptmz gi nedenini bulmal ve 'tanr hakldr, iyi etmitir; ceza grenler de bundan faydalanmlardr eli. aire 'ceza grenler hakszdrlar, buna neden olan da Tanrdr' dedirtmemeli. Ama 'Kt kara bahtldrlar, ceza grmeye muhtatrlar, tanrdan grdkleri cezadan da yararlanmlard erlerse, varsn desinler. Oysa birinin bana gelen felaketlerin nedeni olarak iyi ola n tanr gsterilirse, ne yapp yapp bunun nne gemeli; ehrimizde de iyi detlerle yaanma rsak, gen yal kim varsa, bu gibi szleri -ister vezinli, ister vezinsiz olsun- ne syle meli, ne iitmeli; nk ne syleseler, dine uygun, bize faydal, uyumlu bir ey sylemi olm ." "Bu yasaya oyumu seninle birlikte ben de veriyorum, dedi, benim de houma gidiyor" .

"Demek ki bu, tanrlar hakkndaki yasa ve kalplardan biridir. Dzyazclar yazlarn, airl rini buna gre yaratacaklar.Yasa yledir: Tanr her eyin nedeni deil, ancak iyi eylerin n denidir" dedim. "O kadar da yeter" dedi.

"Ya u ikinci yasa ne der?.. Sence tanr bir sihirbaz mdr? Bazan birok ekillere girip ka rmza karak, bazan kendi yerine hayaller gsterip bizi aldatarak, tuzak kurup zamanna g baka baka klklara girerek grnebilir mi?(38) Yoksa o kendi eklinden hi kmayan, sade lk mdr?" "Sana yle abucak cevap veremem" dedi.

"Peki, una cevap ver: Bir ey kendi eklinden karsa, ya kendi kendini deitirmitir, ya d nu baka bir ey deitirmitir; yle olmayacak m?" "Evet".

"Ama doalar en salam olan eyler, baka birinin en az dokunabilecei, en az deitirebilec lerdir, deil mi? Diyelim bir beden, yiyecein iecein, yorgunluun etkisi altnda; btn bi ler de gnein scakl, rzgrlarn ve buna benzer glerin etkisi altnda ne kadar salkl er o kadar az deiirler; yle deil mi?" "Tabii yledir".

"Ruh da ne kadar cesur ve uslu akllysa, onu dtan gelen bir etki o kadar az deitirir, d eil mi?" "Evet".

"Ev eyas, bina, giyecek gibi yapm rnleri, iyi ilenmilerse ve iyi durumdalarsa, bu nede le baka glerin etkisiyle pek az deiirler diyebiliriz." "yledir". "Demek ki, doa ya da sanat, veya doa ve sanat bakmndan gzel olan eyler, bir bakasnn i altnda ancak pek kk bir deiiklik kabul ederler". "yle grnyor". "te tanr da, dtan gelen etkiler altnda, baka baka ekillere girmekten pek uzaktr". "Evet, yledir". "Acaba kendi kendisine baka bir ekil vererek mi deiir?" "Eer deiiyorsa, belli ki byle deiiyor". "Kendini daha iyiye, daha gzele mi, yoksa daha ktye, daha irkine mi evirir?"

"Kendini deitiriyorsa, bu mutlaka daha ktye dorudur; nk tanrnn gzelden ve iyiden y ksii vardr diyemeyiz". "ok doru sylyorsun", dedim. "Bu byle olduktan sonra Adeimantos, tanr olsun insan olsun , kim, herhangi bir bakmdan kendini isteyerek daha kt klar?" "Kimse" dedi.

"Demek ki, bir tanrnn kendini deitirmek istemesi de olanaksz bir ey", dedim. "Aksine, le anlalyor ki tanrlar en gzel ve en iyi varlklar olduklarndan hep kendi ekillerinde lar". "Bence byledir, baka trl de olamaz".

"Demek, azizim", dedim, "hibir air gelip bize:'Tanrlar uzaktan gelen yabanclara benz eyerek trl trl ekillerde belirir, kentleri dolarlar.'(39) demesin, Proteus'la(40) Thet s(41) hakknda yalanlar uydurmasn, tragedialarda, baka manzumelerde Hera'y 'Argos'un r ma Inakhos'un hayat veren ocuklar iin' dilenen bir rahibe klna sokmasn(42). Buna be rok yalan uydurmasn. Analar, bunlarn szlerine kanp 'Baz tanrlar geceleyin eitli yaba ra girer, urada burada dolarlar' diyerek yavrularn korkutmasnlar; yoksa tanrlara kfre ocuklarnn korkakln artrm olurlar". "Aman, bundan kansnlar!" dedi. "yleyse tanrlar ekil deitirmezler; ama bizi aldatarak, sihirbazlk ederek, kendilerini trl trl ekillerde gstererek, kandrrlar, yle mi?" "Belki yledir" dedi.

"Peki, bir tanr, nmze bir hayalet koyup, bir eyler syleyip bir eyler yaparak sahtekrl mek ister mi?" "Bilmiyorum" dedi.

"Gerek yanltan -gerekle yanl bir araya gelebilirse!- insanlar da tanrlar da hep nefret

ederler, bunu bilmiyor musun?" "Ne demek istiyorsun?" dedi.

"unu": dedim. "Kimse znn en nemli blm ve en nemli eyler konusunda, gerekten uzakla maz; her eyden nce znn gerekten uzak kalmasndan ekinir". "Gene anlamyorum" dedi.

"Anlamyorsun, nk kim bilir ne yce eyler sylyorum sanyorsun", dedim. "Ben ise unu di Kendi ruhuyla gerek zerinde aldanmay, aldanm olarak kalmay, yani bilgisiz olmay ve yan hta tutmay, ona orada yer vermeyi kimse kabul etmez; herkes ondan, onun ruhta olm asndan pek byk bir nefret duyar". "Evet".

"Ama aldanm insann ruhundaki bilgisizlie -demin dediim gibi- gerek yanl deseler ok d ur; nk szlerle aldatma, yani yalan, ruhtaki durumun ancak bir glgesidir; sonradan mey dana gelen bir hayaldir, gerekten bsbtn uzak olmak deildir. Yoksa yle deil mi?" "Tam yle". "Demek gerekten bsbtn uzak olmaktan yalnz tanrlar deil, insanlar da nefret ederler". "yle sanrm".

"yleyse, szlerde gerekten uzaklamak hakknda, yani yalan hakknda ne diyeceiz? Yalan ne aman, kime faydal olur da nefrete hak kazanmaz? Acaba dmanlara kar kullanlrsa veya dos dediklerimiz, bir lgnlk veya aklszlk yznden kt bir eye kalknca, onlar caydr lmaz m? Demin szn ettiimiz masallara gelince, madem ki gerein gemite ne olduunu bil , yalan mmkn olduu kadar geree benzetmekle onu yararl klm olmaz myz?(43) "Evet, evet, yledir" dedi.

"Peki ama, gerekten ayrlmak, saydmz hedeflerin hangisi iin tanrya faydal olabilir? Y tanr gemii bilmez de yerine ona benzer bir ey koymak istedii iin mi gerekten ayrlr?" "Byle dnmek gln olur". "Demek tanrda yalanc bir airlik yoktur." "Hayr, yoktur." "Yoksa dmanlarndan korktuu iin mi gerekten ayrlr?" "Buna imkn m var?" "Yoksa dostlarnn aklszl veya lgnl yznden mi?" "Aklsz veya lgnlarn hibiri tanrnn dostu deildir ki..." "yleyse tanrnn gerekten ayrlmasna hibir neden yoktur". "Yoktur" dedi. "Demek tanrlar dnyasnda ve tanrlardan gelen eylerde gerekten ayrlmak yoktur". "Tam yledir".

"Demek oluyor ki tanr iinde de, sznde de sade ve doru bir varlktr; ekil deitirmez.

nk olana alametler gsterir, ne de rya grene; kimseyi hayallerle veya szlerle aldatmaz ". "Senin szlerin zerine bunun byle olduuna ben de inanyorum".

"yleyse kabul edersin ki ikinci kalp da udur: Bu kalba gre, tanrlardan sz ederken, onl r betimlerken, unutmamal ki, onlar ekil deitiren sihirbazlar deildirler. Bir ey syley k veya yaparak sahtekrlk edip bizi yoldan karmazlar." "Evet, sana hak veriyorum".

"O halde, Homeros'un birok szn beenmekle birlikte, Zeus'un Agamemnon'a o ryay gnderme i(44) beenmeyeceiz; Aiskhylos'un u dizelerini (45) de: 'Thetis der ki, Apollon, dnnde utlu analn verek, ocuklarnn hastalk nedir bilmeyeceklerini, uzun mrl olacaklarn unlar syledikten sonra, benim tanrlarn gzettii kaderimi uurlu bir paian'la(46) vmeye d, beni sevindirdi. Ben de Phoibos'un kehanet sanatyla tap kaynayan aznn yalansz oldu sanyordum. Ama, o arky syleyen, o sofrada oturan, bu szleri syleyen Phoibos, benim ol ldrd'.

Biri tanrlar hakknda byle eyler sylerse, fkeleneceiz, ona katlmayacaz; savalarm malarn istiyorsak, onlarn insana nasip olduu lde tanrlara benzemelerini istiyorsak, lerin, genleri yetitirirken byle eyler kullanmalarn yasak edeceiz". "Evet, dedi, ben bu kalplar candan kabul ediyorum; onlara yasa gzyle bakmak isterim" .

AIKLAMALAR

DEVLET I

(1) Burada sz geen tanra klt, Pire'de oturan Thrak tccarlar tarafndan Hellas'a geti hraklar tanras Bendis'tir. Bayram, her yl haziran ay balangcnda kutlanrd.

(2) 421 barna ad veren ve Sicilya seferinin yarda kalmas zerine esir dp Siracusa ken ldrlen nl Atina komutan. (3) Yallkla teki dnya arasnda bulunan eik. (4) "Yat yatndan,yal yaldan holanr." (5) Herodotos (8. 125) ayn masal biraz deiik biimde anlatmtr. (6) Pindaros'un kaybolmu bir iirinden.

(7-8) Hellence "Dikaiosyne" szcnn anlamn, hibir dil tek szckle eviremez. Biz bu s genellikle "doruluk", bazan da "adalet" szcn kullandk. "Dikaios"a karlk olarak ge e "doru" szcn kullandk; baz yerlerde "adaletli" veya "haksever" szckleri de uygun o "Dikaiosyne" ve "Dikaios"un kart olan "Adikia" ve "Adikos" szckleri iin "doru" kknde me bir karlk olmadndan, Platon evirilerinde kullanlagelen "erilik" ve "eri" szckl e kullandk. Fakat yerine gre "hakszlk" "adaletsizlik" "adaletsiz" szcklerini de kullan may uygun bulduk.

(9) Keos'lu Simonides (.. 556-468). Hellen koro liriinin en byk airlerinden biridir. irlerinde dncelere byk bir yer ayrdndan, ahlk sorunlarnda sz geen bir air say

(10) "Kurban" szcn geni bir anlamda, yalnzca "kesilen hayvan" deil, kurban trenleri u trenlerde tanrlara armaan edilen baka eyleri de gstermek iin kullandk. (11) Hoplit: ar silahl asker. (12) Sokrates sonraki satrlarda doru adamn bir hrsz olduunu gstermek iin sofistlerin lama yntemlerinden birini alayla kullanmaktadr. Fakat bu szlerin arkasnda, kart olan i ki eyin birbirleriyle bal olduunu kabul eden ciddi bir gr gizlenmektedir.

(13) Homeros, Odysseia, 19.395 vs. Homeros'un bu szlerinde ahlk bakmndan bir hkm aran mamaldr: Autolykos yar gln bir kiidir; ustalkla yapt hrszlklar insan gldrr. anr Hermes'in hrszlklarna Apollon bile glmt.

(14) Hibir dilde tam karl bulunmayan Hellence "arete" szcn, "iyilik" szcyle ka gre "erdem" "yetenek", "yetkinlik", "yararllk" anlamlarna geldiinin anlalacan uma (15) Prieneli Bias'la Mityleneli Pittakos "Yedi Uslular"dandr. (Yedi akiller)

(16) Periandros (627-568/5) Korinthos tiranyd. Makedonya kral II. Perdikkas 545'ten 413'e kadar hkm srmtr; Atinallar onu kt adam bilirlerdi, nk Peloponnes savanda uu halde, onlara hainlik etmiti. Kserkses, herkese tannm Pers kraldr. Thebaili Ismeni ktl ile n alm bir devlet adamdr; Pers kralndan rvet alarak, Thebai'yi Isparta'y eltmitir; fakat sonradan Ispartallar, Thebai ehrini alnca, Ismenias' ldrmekle ondan c mlardr. (17) Thrasymakhos, tartma siyasal konulara gelince, sze karyor. O, kaba bir adam olar ak gsterilmektedir. Thrasymakhos, Gorgias diyalounda sz alan ve nezaketten, kibarlk tan hi ayrlmayan Kallikles'ten ok farkldr.

(18) Bu szlerle Sokrates Thrasymakhos'u bir kurda benzetmi oluyor; nk Hellenler bir i nsanla bir kurt kar karya geldii zaman, insan kurdu daha nce grrse, ona bir zarar gel eceine; kurt insan daha nce grrse, insann dilinin tutulacana inanrlard. (19) Sokrates'in nl "eironeia"s, ilk baskda "bilmezlikten gelme" diye evrilmiti. (20) Attika mahkemelerinde sulu, suu tespit edildikten sonra, baz hallerde, kendin e layk grd cezay kendi isteyebilirdi.

(21) Pulydamas 408 ylnda Olympia'da "pankration" karlamasn kazanmtr. "Pankration" g s karm bir dvtr. (22) Olanaksz, baarl olmayaca nceden bilinen bir ie girimek demektir. (23) Sokrates'in, burada Thrasymakhos'un grlerini benimsemesi, Thrasymakhos'un gene alt edilmesine neden olacak.

(24) Sokrates cret alma sanatndan sz ederken, tabii bu ie, bir meslee sarlr gibi sar bir insan snfnn bulunduunu dnmyor; bir sanattan elde edilen creti, o sanatn asl ayrp bylece, bu yapma ayrmla, Thrasymakhos'un szlerinde gze arpan karkla dayanara iasn rtmek istiyor. (25) Besbelli ki Sokrates bu sonuca gene kukulu bir tanmlama yoluyla varmtr. "Olmak"t an "benzemek"e varlabilir, ama bu mantk balants tersine evrilemez. Bununla birlikte So krates Thrasymakhos'a kar sofistlerin tanmlama yntemlerinden birini kullanmaktan ekin miyor.

DEVLET II

(1) Lydial, Lydia Kral Karun'dur; atas olan, Mermnad soyunun kurucusudur ve aa yukar 6 5 ylnda Lydia tahtn zorla ele geirmitir. Hellas'ta Gyges hakknda birok efsane domut odotos'un (I, 1-8-13) Gyges hakknda anlatt masal da efsanelere dayaldr; Herodotos'ta r astlamadmz, Platon'un anlatt masal, belki tarihinin ayla Platon'un yaad zaman enlerin hayal glerini hep kurcalam olan Gyges'in kiiliine yaktrlmtr. (2) Aiskhylos'un 'Thebai'ye kar Yedileri' (592-595). Bu szler tragediann grkemli bir kiilii olan tanr szcs Amphiaraos hakknda sylenmitir. (3) Hesiodos, 'ler ve Gnler' (232-34). (4) Homeros, 'Odysseia XIX, 119-113.

(5) Orphiklerin inancna gre Homeros'tan nceki alarda yaam olan mitolojik rahip ve a u Eumolpos'tur. (6) Hesiodos, 'ler ve Gnler', m. 287-289. (7) Homeros, Ilyada, XI. 497-501,

(8) Orphikler kitaba byk bir deer verirlerdi; mezhebin geni bir edebiyat vard. Bu satr ardan, Platon'un Orphik mezhebini ne kadar hor grd anlalmaktadr: Adeimantos'un szleri rphik retinin etkisine inancn dorudan doruya ahlkszla neden olduunu gsteriyor. (9) Pindaros'un kaybolmu bir iirinden. (10) Bu szler Simonides'indir.

(11) Paroslu Arkhilokhos, iirlerinde birok defa tilkiyi kurnazla rnek olarak gstermiti (12) Doru yolu bulmu kimseleri ahret cezalarndan kurtaran tanrlar. (13) Orpheus ve Musaios'tan sz edilmektedir. (14) Sokrates, alay ederek, Glaukon'la Adeimantos'a Thrasymakhos'un oullar diyor; nk onlar, Thrasymakhos'un tezini savunmay zerlerine almlardr.

(15) Burada belki Kritias'tan sz ediliyor. Kritias, Platon'un hasm olan oligari tar aftar bir siyaset adamyd. Oligarhlarn 404 ylnda yaptklar hkmet darbesinde Kritias v a davranmt. Sofistlerin grleriyle yetimi olan, ok okumu bir adamd; yazd baz di ir. (16) Burada Megara savalarnn hangisinden sz edildii tam bilinmiyor. (17) Devlet ve insan ruhu arasndaki benzerlik bu satrlardan itibaren byk bir rol oyn ayacaktr (rnein IV. kitapta verilen doruluk tanmnda).

(18) nsanlarda yaratllarndan farkl yetenekler olduu ve bu yzden onlarn baka baka i anlmalar gerektii fikri, Platon'un ana fikirlerinden biridir. O bu fikre dayanarak, 'Devlet'te, birden fazla ii birlikte yapmay (polypragmosyne) ktleyip, doruluk 'herke sin kendine den ii grmesidir' der.

(19) Glaukon'un bu ve bundan hemen sonraki itiraz, sava snfna ihtiyac olan bir devlet

domas iin gereken artlarn saylmasna yol ayor. Bu paradan, Platon'un, sava kesim simin eitilmesinin betimine varmak istedii anlalyor. (20) Bak: not 18.

(21) Savalarn eitimi konusu bu kitabn sonunu ve nc kitabn hemen hemen btnn kap

(22) Klasik ada Hellen eitiminin, beden eitimiyle ruh eitimi arasndaki denklik zerine kurulmu olduu bilinir. Byle bir denklik tarihin baka hibir anda, hibir lkede elde e itir. Mzik szcyle Platon, btn ruh eitimini anlyor. (23) Bu szlerde eletiri yoktur: Platon baz durumlarda yalan sylenebilecei, hatta bunu n gerekli olduu fikrindedir.

(24) Uranos (Gk) ve Gaia (Yer), tanrlarn en eskileridir. Uranos, Gaia ile birlemesin den doan ocuklarnn yeryzne kmalarna, gne n grmelerine izin vermez, onlar t aya zorlarm. Gaia, oullarn babalarndan c almaya tevik edince, yalnzca Kronos cesaret Uranos'u bir orakla yaralayarak erkekliinden yoksun brakm ve bylece dnya egemenliini le geirmi. Hesiodos Theogonia adl eserinde (m. 154-181) efsaneyi bu ekilde anlatmtr. B korkun efsanelerin, Hellenlerin hayal gcnden domadna iaret etmeliyiz. Tanrlarn soy enler byk olaslkla Fenikelilerden almlardr. Nitekim XIV. yzyldan kalma Ras amra met de bunlara raslanmaktadr. (25) Platon bu satrlarda myster'lere deinmektedir; myster'lerde domuz kurban etmek deti vard. (26) Burada Euthyphron diyalounu hatrlamak gerekir: Bu diyalogda Euthyphron babasn, szde iledii bir gnah iin, mahkemeye vermek ister.

(27) Burada devlerden sz edilmektedir. Devler, Uranos'un yarasndan yere akan kanda n domulard. Gaia onlar g fethetmeye tevik edince, en yksek dalar birbiri stne y ama Zeus'a yenilmilerdi. Tanrlarla devler arasndaki cenk, Yunan sanatnda ok kullanlan bir konudur. Bu cenk Bergama sunanda da betimlenmitir.

(28) Hephaistos, Zeus'la Hera'nn oludur. Hera, onu doar domaz, gkten aa atm; bu bec tanr da, annesinden c almak iin, iinde grnmez zincirler sakl bir taht yapp Hera'ya ar etmi. Hera tahta oturunca zincirler onu birdenbire sarm. Tanrlarn hibiri balar zp aramam. Sonunda Dionysos Hephaistos'u sarho etmeyi, onu Olympos'a gtrp, Hera'y zdrm m. (29) Homeros, lyada I, 590-594

(30) lyada'nn XX. ve XXI. kitaplarnda tanrlar bir Akhalarn tarafnda, bir Troiallarn t fnda savarlar.

(31) iirleri benzetme (kinaye) yoluyla anlatmak Platon'dan nce de ok yaylm bir yntemdi lk olarak XVI. yzylda Rhegion'lu Theagenes tarafndan kullanlmt. Theagenes'e gre ly X. ve XXI. kitaplarndaki tanrlar sava doa glerinin birbiriyle arpmasdr. (32) Homeros, lyada XXIV, 527-532. (33) Homeros, lyada IV, 69 v.s. (34) 'Kypria' destannda Troia savann douu anlatlmt. (35) 'Niobe' tragediasndan alnmtr. (36) amb, tragediann en nemli vezinlerindendir. (37) Ceza hakknda ayn fikre Gorgias diyalounda da rastlanr.

(38) Platon iki olanak gryor: 1) Tanr, gerekten deiir, 2) Tanr insanlar aldatmak iin ibi grnr; her ikisinin de geree aykr olduu gsteriliyor. (39) Homeros, Odysseia, XVII, 485/6.

(40) Odysseia IV, 456/57'de, srasyla ejderha, pars, domuz, su ve aa eklini ald anlat (41) Pindaros'un anlattna gre (Nem. V, 6 vs.), Thetis, Peleus'la evlenmemek iin eitli illere girmitir. (42) Aiskhylos, kaybolan tragedialarndan birinde, Hera'y yle betimlemi.

(43) Eseri okumakta ilerledike, Platon'un, devletin kurulmas iin izin verilen, gere kli bir yalana bavurmakta olduunu grrz; toplumsal kesimin kesin olarak ayrlmas bu y dayanr. (44) Homeros, lya'da II, 1-34. (45) Aiskhylos'un tanmadmz bir tragediasndan. (46) Apollon'un kendisine ve kltne bal bir ark.

P L A T O N DEVLET

III-IV Dil ve Tarih-Corafya Fakltesi Klasik Filoloji Profesr Dr. George Rohde'nin ynetiminde , DEVLET III Klasik Filoloji Doenti Azra Erhat, DEVLET IV Klasik Filoloji Asistan Trkan Tunga tarafndan Yunanca asllarndan evrilmitir.

Eski Yunanca zel adlarn yazl hakknda not

Yunan eserlerinin evirisinde tanr, insan ve lke adlarn, asllarndaki gibi yazmay uygun lduk; bunun iin de bugn Avrupa lkelerinin hemen hepsinde kullanlan evriyaz yntemini al . Yunancann her harfi, aadaki cetvelde gsterildii gibi, tek veya ift harfle karlanm ve "kh" gibi ift harfleri kullanmaya gerek vard; nk Yunancann Q'sn da, T 'n da "t" remezdik, ikisini ayrmak zorunluydu. "X" iin de yalnzca "h" harfini alsaydk Yunancad

a bazan sesli harflerin nne gelen ( ' ) iareti ile karabilecekti.

"Ph" ift harfine gelince, Yunanca'nn F harfini Avrupallar teden beri byle gsterirler; eski Romallar da yle gstermiler; demek ki o harfin sylenii Romallarn " " harfinin sy tmyle uymuyormu. Romallar ve bugnk Avrupa lkeleri, Yunanca'nn X harfini de "x" ile gsterirler; ancak "x " harfi bizim alfabemizde yok; bu yzden "x" yerine "ks" ift harfini kullanmay daha uygun bulduk. Yunancada "y" harfi sessiz deil, sesli harftir ve "" okunmas gerekir. Ancak bu syley i kesin de deil. Bugnk Yunanllar onu "i" diye okuyorlar. ift sesli harfleri de gene ift olarak gsterdik. Ancak (ou) yerine tek bir "u" koydu k; bu imdiki uluslararas evriyazda da byledir.

Yunan Alfabesi: A B G D E Z A B G D E Z H Q I K ? M E Th K L M N X O P P S N Ks O P R S W O T Y F X Y T Y Ph Kh Ps

DEVLET III

SOKRATES (anlatmay srdryor) :

"te tanrlar hakknda sylediimiz szler arasnda, insanlarn tanrlara ve ana babalarna eleri, birbirleriyle dost olmay hie saymamalar iin, ocukluktan beri duymalar ve duymam alar gereken eyler aa yukar bunlardr." (1) "Bence bu grlerin dorudur" dedi.

"Peki, bu adamlarn gzpek olmalar gerekiyorsa, onlara bu szleri, bir de lmden olabildi ce az korkmalarn salayacak szleri sylemeli deil mi? Yoksa iinde lm korkusu olan bir gzpek olabileceini mi sanyorsun?" "Zeus hakk iin, hayr" dedi.

"Peki, Hades iin sylenenlerin gerekliine inanan ve korkun olduunu dnen birinin lm ayacan, savalarda yenilmekten, esir dmektense lmeyi seeceini sanr msn?"

"Hi de sanmam."

"Demek ki, bu masallar anlatmaya kalkanlar gzaltnda tutmalyz ; Hades'te olup bitenle byle geliigzel ktlememelerini, aksine, vmelerini rica etmeliyiz; nk syledikleri ger bi, savaa katlacak olanlara yararl da deil." "Evet, yle yapmal" dedi.

"yleyse, u szden balayp btn benzerlerini silip atmal," dedim: 'El kapsnda rgat ol l, yiyecei kt bir adama hizmet etmeyi, gelmi gemi btn llere kral olmaktan daha ok (2) Bir de unu: 'Tanrlarn bile nefret ettii korkun, kfl konutlar lmllere de lmsz n.'(3) `Heyhat! Hades konutlarnda da bir ruh, bir tayf var, ama iinde can yoktur. '(4) "Yalnzca o kendini bilir, tekiler uuan glgelerdir'.(5) ve:

'Ruh, gcn, genliini brakp yazgsna alayp szlayarak vcuttan utu, Hades'e gitti.( ve: `Ruh yeraltnda bir duman gibi crlayarak gidiyordu.(7) ya u:

`Dehet verici bir maarann dibinde yarasalar, aralarndan biri kayadan syrlp aa dn r, birbirlerine aslrlarsa, onlar (ruhlar) da hep birlikte ^bararak gidiyorlard.'(8)

Bunlar ve buna benzer btn szleri silmemize, Homeros'un ve br airlerin kzmamasn dile u szler iirsiz ve ou insann duyup da holanmayaca eyler midir? Hayr; ama iirli oldu aamalar, lmden ok tutsaklktan korkmalar gereken ocuklarn, insanlarn kulaklar iin da." "ok doru."

"yleyse Hades dnyasna verilen o korkun, o rpertici adlar, Kokyos, inilti rma, Styks ma,(9)hortlaklar, kanszlar ve bu gibi daha bir sr, duyanlarn tylerini diken diken eden adlar da atmal. Bunlarn baka bakmdan bir deeri olabilir.(10) Ama biz, bekilerimiz byl ir rpermeden sonra gereinden fazla heyecanl ve gevek olur diye korkarz." "Korkmakta da haklyz" dedi. "yleyse kaldrmal m bu adlar?" "Evet." "Konumada da, iirde de bunun tam tersini sylemeli." "Tabii." "nl adamlara syletilen ikyetleri, iniltileri de kaldrmal." "nce sylediklerimize baklrsa, yle olmal."

"Bak bakalm kaldrmakta hakl myz, deil miyiz. Akll uslu bir adam, dostu olan akll us bir adam iin lm korkulu birey saymaz deriz." "yle deriz."

"O halde dostunun bana feci birey gelmi gibi ona alayp durmayacak." "Hayr."

"Ama unu da syleriz : akll uslu adam, iyi yaamak iin kendi kendine yeter. O br insanl an farkl olarak bakalarna pek az muhtatr." "Sahi" dedi. "Demek ki olundan, kardeinden, servetinden ya da bunun gibi baka bir eyden yoksun bra klmak onu pek az etkileyecektir."' "phesiz pek az."

"Demek oluyor ki bana byle bir felaket geldii zaman, pek az alayp szlayacak, ona herke ten kolay katlanacak." "Evet, yle."

"yleyse bu alamalar nl adamlara deil kadnlara, hem de sradan kadnlara ve en baya brakmakta haklyz. Bylece memleketin bekiliine yetitirmeye kalktmz kimseler bu g dmekten ireneceklerdir." "Doru" dedi. "Gene Homeros'tan ve br airlerden, bir tanrann olu Akhilleus'un `kh yana dnp, kh srt st, kh yz st yatarak'

sonra da ayaa kalkp, durmadan dalgalanan denizin kysnda kendinden gemi bir halde yrd `iki eliyle kurumlu topraklar yerden kaldrp bana dktn' (11)

sylememesini dileyeceiz. airin onu alar ve inler gsterdii baka daha ne kadar yer vars atmasn isteyeceiz; soyu tanrlara yakn olan Priamos'un da,`Yalvardn ve gbre zerind narak, askerlerin her birini adyla ardn'(12) sylemesinler. Daha da srarla rica edel irlerinde tanrlar: `Eyvah, zavall ben, felaketli kahraman anas!' (13) gibi szlerle ala gstermesinler. br tanrlar byle anlatacaklarsa da, hi olmazsa tanrlarn en byn ya dip, ona u szleri syletmeye dilleri varmasn:

`Eyvah! sevdiim bir insann kent evresinde kovalandn gzlerimle gryorum, yreim szl Vah, vah bana! Yazg, insanlar arasnda en ok sevdiim Sarpedon'un, Menoitios'un olu Pat roklos tarafndan alt edileceini belirledi.'(15).

yleyse, sevgili Adeimantos, genlerimiz bu gibi szleri ciddi ciddi dinler, yakk almad gemezlerse, Tanr deil de insan olan kendilerine bu hallerin yakmadn anlamalar ve b y syleyecek ya da yapacak olurlarsa, kendi kendilerini ayplamalar zor olacaktr. Ters ine, hi utanmakszn, kendini toparlamakszn, en ufak dertler karsnda uzun uzadya alay nleyecekler." "Tam gerei sylyorsun" dedi.

"Ama, deminki dncelerimize gre byle olmamaldr; biri bizi daha gzel bir dnceye inan a bal kalmalyz. "Evet, olmamaldr."

"Ama bekilerimiz glmeye dkn de olmamal. nk insan gl bir glmeye kapld m, ruhun "

"Bence yle" dedi.

"yleyse saygn adamlarn kahkahaya kaplm gibi gsterilmeleri kabul edilemez, hele Tanr i er, o zaman hi olmaz."' ' "Olmaz, tabii" dedi.

"Homeros'un Tanrlar hakkndaki u szlerini de kabul etmeyeceiz, d eil mi? `Hephaistos'u arayda bir batan bir baa koar grnce, mutlu tanrlar arasnda bitmez tkenmez bir kahkaha ptu'(16)." "Senin szne gre kabul edilmesi olanaksz." "Peki, istersen benim szm olsun, ama herhalde kabul edilemez."

"Fakat geree de deer vermeli. Demin yanlmadksa ve gerekten ayrlmak tanrlar iin yarar (17) ancak insanlara bir ila gibi(18) yararlysa, belli ki byle bir ilac hekimlere te slim etmeli, fakat sradan kiiler ona dokunmamaldr." "yle" dedi.

"O halde gerekten ayrlmann yakt kimseler varsa, bunlar devleti ynetenlerdir; devlet ilii iin, ya dmanlar ya da yurttalar yznden gerekten ayrlabilirler. Ama br insanl e bir yola ba vuramaz. Fakat, sradan bir adamn ynetenlere yalan sylemesi, hastann heki me, beden eitimi rencisinin retmene vcudunun durumu hakknda doruyu sylememesi kadar ya da kaptann dmenciye gemi ve tayfa hakkndaki gerei sylememesi yani kendisinin ve yo ldalarnn ne durumda olduklarn gizlemesi kadar byk, hatta bundan daha da byk bir sut "ok doru" dedi.

"yleyse, ynetici, kentte bir bakasn yalan sylerken yakalarsa; `Sanatlarn snfndan, hekim olsun, doramac olsun' (20) devleti, frtnaya kaplm bir gemi gibi devirecek, yok decek bir yol gsterdii iin onu cezalandracaktr." "Evet, eer bu szleri eylemle de tamamlarsa" dedi . "Peki, genlerimizin ll, akll uslu olmalar gerekmeyecek mi?"' "Gerekecek kukusuz." "nsanlarn ouna gre ll, akll uslu olmann z u deil midir? Egemenlere baemek; zlarda da kendi nefsine hkim olmak." (21) "Bence yle" dedi.

"Homeros'ta Diomedes'in syledii u szleri ve benzerlerini beeneceiz: `Babacm, sessiz ur, benim szm dinle', (22) ve buna bal olan u dizeleri: `Sava hrs saan Akhai'ler n en ekinerek sessizce ilerliyorlard' (23) ve buna benzer daha ne varsa beeneceiz." "Gzel."

"Ama una ne dersin:`Seni kpek gzl, geyik yrekli arap tulumu! (24) Ya sonra gelen msral r gzel mi? Dzyazda, iirde halktan herhangi birinin ynetenlere kar syledii btn kst midir?" "Hi deil." "Bunlar, bence, genlere lll retmeye uygun deildir.Baka bakmdan hoa gitmelerine un?"

"Senin gibi" dedi.

"Ya iirde; `ekmekle, etlerle dolu bir masadan, sakinin Krater'den ald arab getirip kad ehlere doldurmas'(25) dnyada en gzel eydir, gibi szlerin en ll, en uslu bir adamn a sna ne dersin? Bunlar, sence, gencin kendine egemen olmasna yarayacak szler mi? bir de u:`En feci lm alktan yok olup gitmektir',(26) ya unlar:`Zeus br tanrlarn da, in da uyuduu bir saatte, yalnz bana uyank kalarak verdii btn kararlar ak arzusu yznd utmu; Hera'y grnce de o kadar atelenmi ki, yatak odasna gitmeye bile katlanmakszn, o yerde onunla birlemek istemi ve onu hibir zaman o anda olduu kadar iddetle arzulamad atta ilk defa ana babalarndan gizli bulutuklar zaman bile bu kadar arzuyla yanp tutum adn sylemi'(27). Ya buna benzer nedenlerle Ares ile Aphrodite'nin Hephaistos tarafndan zincire vurulmasna (28) ne dersin?" "Evet, Zeus hakk iin," dedi, "bunlar bence yakk alr eyler deil."

"Ama nl adamlarn hem szlerinde, hem davranlarnda her bakmdan gzpeklik ve dayanma g ar seyretmeli, dinlemeli, rnein unu:`Gsne vurarak, kendi kendine u szlerle kt:' bir zamanlar daha da ktsne dayanmtn'(29)." "Herhalde" dedi. "Adamlarmzn rvet ve para dkn olmalarna da izin vermeyeceiz. " "Asla."

"Armaanlarla tanrlar da, saygdeer krallar da kandrlr'(30) gibi teraneler duymamaldrl khilleus'un eitmeni Phoiniks, rencisine, 'Armaan alacak olursa, Akhalara yardm etsin, yoksa fkesinden dnmesin' diye t vermekle(31) akllca sz syledi dememeli, onu vmemel khilleus'un da Agamemnon'dan armaan alacak,(32) bir ly ancak kurtulmal dendikten sonr eslim edecek, baka trl onu brakmak istemeyecek kadar kazan dkn olduunu(33) kabul et , bu davranlar ona layk grmeyeceiz." "Evet, bunlar vmek doru deil" dedi.

"Homeros'a olan saygmdan dolay," dedim, "Akhilleus iin bu szleri sylemenin ve syleyenl ere inanmann gnah olduunu ileri srmekten ekiniyorum. Hem de onu Apollon'a yle syletme Bana ktlk ettin, ey gl oku, tanrlarn en zalimi olan sen! c alrdm senden kukusuz, d',(34)

Bir tanr olan rmaa kar itaatsz davrandn, onunla savamaya hazr olduunu(35) br s'a adanm olan salarna gelince, ld iin 'Yiit Patroklos'a salarm balamak istiy lemek gnah deil de nedir? Bunlar yaptna inanmamal. Hektor'u Patroklos'un ant etrafn esi, (37) esirleri odun ynnn nnde boazlamas, (38) btn bunlarn geree uygun oldu eiz; bekilerimizin, bir tanrann ve Zeus'un bir torunu olan (39) uslu akll Peleus'un o ve bilge Kheiron'un yetitirdii Akhilleus'un, iinde birbirine kart iki hastalk, yani al klk ile para dknl, stelik de tanrlara, insanlara kar yaman bir gurur tayacak kad r ruhu olduuna inanmalarna msaade etmeyeceiz.'' "Doru sylyorsun" dedi.

" O halde," dedim, "ne Poseidon'un olu Theseus'un ve Zeus'un olu Perithous'un ahla kszca kz karmaya kalktklarna (40) inanacaz, ne de baka bir tanr olunun ya da yi i yalan yere yklenen ahlakszca, dinsizce ileri grdklerinin anlatlmasna izin vereceiz. rsine airleri, yiitlerin ya bu ileri grmediini ya da Tanr oullar olmadn itiraf et acaz. kisini birden ileri srp de genlerimizi tanrlardan kt eyler doduuna, yiitle an hi de iyi olmadklarna kandrmaya kalkmasnlar. nk demin de dediimiz gibi,(41) bu ine uygundur, ne de gerektir, tanrlardan ktlk gelmesine de olanak yoktur, bunu da gste rdik."

"Yoktur, tabii." "stelik dinleyenlere zararldr bu szler; nk insan kt olur da, eer: `Rzgarl lar Zeus'a adanm bir sunaklar olan ve damarlarnda tanrlarn kan durmadan akan, s soyundan yakn akrabalarnn' (42) ayn eyleri yaptklarna ve yapm olduklarna kendisinin suu olmadn dnmez mi ? Bu nedenle, bu gibi masallar susturmal ki, byk bir kolaylkla atlmak hevesini dourmasnlar." "phesiz susturmal."

da tep tanrla inanrs genler

"Peki, dedim, madem ki sylenecek ve sylenmeyecek szleri snrlamaktayz, acaba ele alnaca baka bir tr kald m? Tanrlardan, daimonlardan, yiitlerden ve Hades'te olup bitenlerden nasl sz etmek gerektiini saydk." "Saydk." "nsanlar hakknda nasl sz sylemeli, bu kald, deil mi?" "Besbelli." "Ama konuyu u anda ele alp irdelememize olanak yok dostum." "Neden?"

"nk ele alrsak, airler de yazarlar da insanlardan sz ederken, birok eri adamn talihl ularn ise talihsiz olduklarn; hakszln gizli kalrsa, yararl birey olduunu, dorulu arar, kendine zarar verdiini (43) sylemekle, bence en nemli noktalar zerinde yanlyorla r demeliyiz. Byle eyler sylemelerini yasak etmeli, iirlerinde, masallarnda bunlarn ter sini anlatmalarn buyurmalyz. Bu dncede deil misin?" "Evet, evet, bu dncedeyim." "Hakl olduumu kabul ediyorsan, teden beri incelediimiz konular zerinde de benimle ayn dncede olduunu kabul edebilirim, deil mi?" "Hakl olarak, kabul edebilirsin" dedi.

"nsanlardan demin dediimiz gibi sz etmek gerektii sorunu zerinde, doruluun ne olduunu nun, doru kiiye, doru grnsn grnmesin, yarar getirdiini aratrp bulduumuz zaman uy "ok doru" dedi.

"O halde sylenen szler hakkndaki konumamz burada bitsin. Bundan sonra syleme biimini i celemeli. Sanrm bylece, ne sylemeli ve nasl sylemeli konusunu tmyle gzden geirmi o Bunun zerine Adeimantos "Ne demek istediini anlayamyorum" dedi.

"Oysa anlaman gerek," dedim; "belki yle daha iyi anlarsn: Masalclarn, airlerin btn s kleri gemite, gnmzde ya da gelecekteki olaylarn anlatlmasndan ibaret deil midir?" "Tabii, baka ne olabilir?" dedi. "Peki, bunlar ya basit anlatma, ya taklit yntemiyle ya da her iki ynteme de ba vurar ak anlatabilir, deil mi?"(45) "Bunu daha ak sylemeni dilerim" dedi.

"Amma da gln bir hocaymm, meramm anlatamyorum. yleyse sorunun btnn deil de kon bi, bir parasn ele alarak ne istediimi bir rnekle gstermeye alacam. Syle bana: l 46) bilirsin; air orada, Khryses'in Agamemnon'a, kzn serbest braksn diye yalvardn a

gamemnon'un kzdn, Khryses'in de istediini elde edemeyince, tanrdan, Akhalarn bana f getirmesini dilediini. yle deil mi?" "Evet."

"O halde unu da bilirsin ki, `btn Akhalara, en ok da ordu nderleri iki Atreusoullarna alvaryordu' szlerine kadar olan paray air kendi syler ve bizde, bunlar bir bakas sy bi bir izlenim uyandrmaya almaz bile. Ama sonras iin, kendisi Khryses imi gibi konuur bize konuann Homeros deil de, yal rahip olduu duygusunu vermeye urar. Ilion'da, th btn Odysseus destannda olup bitenlerin hepsini aa yukar bu biimde anlatr." "Evet" dedi.

"Kiilerin her frsatta syledikleri szler ve bu szler arasndaki olup bitenlerin aktarlm s birer anlatma deil midir?' "yledir tabii."

"Bir bakas imi gibi sz syledii zaman, konumasn, sz alacan nceden bildirdii kim kadar benzetir diyemez miyiz?"(47) "Deriz, elbette."

"Kendini, sesiyle, davranlaryla bir bakasna benzetmek, kendisine benzemek istedii kiiy yknmek deil midir?" "phesiz." "yleyse, grlyor ki, Homeros da, br airler de anlatmalarnda yknmeye bavururlar." "yle."

"Ama air kendini hi gizlemeseydi, iirlerinde, hikyelerinde yknme olmazd. Ama gene `nas olur, anlamyorum' dememen iin, ben anlataym. Homeros, Khryses'in kz iin kurtulmalk get rerek, Akhalarn, en bata da krallarn ayaklarna kapanmaya geldiini syledikten sonra, ke ndisi Khryses olmu gibi deil de, Homeros olarak konumay srdrseydi, bil ki yknme olmaz asit anlatm olurdu. yle bir ey olurdu. Ama vezinsiz syleyeceim, air deilim ki. 'Rahip ldi ve tanrlardan Akhalarn sa salim kalarak Troia'y almalarn diledi, kurtulmal kabul ek, tanrya sayg gerei kzn serbest brakmalarn istedi. Bunlar syleyince, Akhalarn h uklarn saygyla bildirdiler, yalnzca Agamemnon fkelenerek derhal ekilmesini ve bir daha oralara ayak basmamasn buyurdu, yoksa asasyla tanrnn ynden elenkleri bir daha kendisi i kurtarmaya yaramayacakm, kzn brakmak yle dursun, Argos'ta kendisiyle birlikte yala m. Evine sa salim dnmek isterse, onu kzdrmadan ekilip gitmesini buyurdu. Yal adam da duyunca korktu, sessizce gitti. Kararghtan uzaklatktan sonra, Apollon'a, onu btn ek adlaryla ararak ve rahibinin yapt tapnaklardan ya da sunduu kurbanlardan bir gn zev anmsamasn ve bu hizmetlerine karlk, Akhalar ona dktrdkleri gz yalar iin oklary vard. te, dostum, dedim, yknmesiz, basit anlatma byle olur." "Anladm" dedi.

"yleyse unu da anla ki, airin konumalar arasndaki szleri kaldrlr da yalnzca kiiler umas kalrsa, yukarda saydmz trn kart olur." "Bunu da anlyorum," dedi, "bu biim tragedyada grlr."

"ok doru dnyorsun," dedim, "demin (48) anlayamadn, imdi sanrm aka kavrayabili irin ve masaln bir tr batan aa yknmedir, rnein dediin gibi tragedya ile komedya; e airin anlatmasndan ibarettir: bunu en ok dithyramboslarda (49) grebilirsin. ki trn k rmasndan oluan nc tre destan iirinde ve daha birok anlatm biimlerinde raslarz. ?"

"Demin ne demek istediini imdi anlyorum" dedi.

"Bundan nce de, neler sylemek gerektiini saydk, imdiyse nasl sylemek gerektiini ince ek 'kald demitik, anmsyor musun?" (50). "Evet."

"te dediim de uydu: airlerin, anlatrken yknmeye bavurmalarna izin verecek miyiz? Yo atmalarnn bazlarnda yknme olsun, bazlarnda olmasn m diyeceiz, ve ne zaman ve hangi Yoksa yknmeyi toptan yasak m edeceiz?" "Devletimize tragedyay, komedyay kabul edip etmeyeceimizi incelemek niyetinde olduun u imdiden seziyorum." "Belki," dedim, "ama belki de daha baka eyleri; imdilik daha bilmiyorum; szn gidii biz i bir rzgr gibi nereye atarsa, oraya gitmeli." "yi sylyorsun" dedi.

"Bir bak bakalm, Adeimantos (51), bekilerimiz yknmeci olmal m, olmamal mdrlar? Yoksa n sylediklerimizden, bir adamn bir tek ii iyi baarabilecei, ama birok ie birden giri e, hi birini n kazanacak kadar baaramayaca sonucu kmyor mu?" "aresiz, yle."

"yknme iin ayn ey sylenemez mi? Bir insan her eye, bir tek eye yknd kadar iyi y "Yapamaz, elbette."

"O halde nemli bir grevi olan bir adamn birden birok eye yknmesi zordur, nitekim birbi ine yakn grnen iki yknme trnde, yani tragedya ile komedyada da ayn kiiler baarl o 2). Yoksa, demin bunlarn birer yknme tr olduunu sylememi miydin?" "Syledim, ayn kiiler ikisini birden baaramaz demekte haklsn." "Demek hem rhapsod, hem oyuncu olunamaz." "Hayr." "Ama ayn oyuncular hem tragedya, hem komedya da oynamaz; oysa her ikisi de yknme trnd endir, deil mi?" "yle."

"Hatta bence, Adeimantos, insan doas daha da ok blmldr yle ki, bir insann birok ey knmesine yahut yknmeyle bir benzeri verilen eyleri yapmasna olanak yoktur." "ok doru" dedi.

"yleyse ilk dncemizi koruyup, bekilerimiz br btn ilerle uramayarak ancak devlet atli iiler olmal ve bu sonuca varmayan baka hi bir ie bakmamaldrlar, demitik; demek r ki onlar baka hibir ey yapmayacaklar, hibir eye yknmeyecekler. Yok eer yknrlerse rine yakacak stn zellikleri olan, gzpek, uslu akll, dini btn, zgr kiilere ve b lere ta ocukluktan yknmelidirler; ama alaka ilere girimeyecekleri gibi, alakla da, hangi bir kusura da yknmekte hnerli olmamaldrlar, ki ykne ykne sonunda gerekten yl r (53). Yoksa farkna varmadn m ki, genken balanan ve bir hayli srdrlen yknmeler ins r alkanlk, vcudu, sesi grleri deitiren ikinci bir doa olur?" "Evet, yle" dedi.

"Kendileriyle uratmz, iyi insan olmalarn istediimiz kiilerin, erkek olduklar halde i giyinip, kocasna kan, yok gururlanarak mutlu olduunu sanp da tanrlarla boy len felaket iinde yas tutan, gzya dken gen ya da yal kadnlara yknmelerine izin vermey d ki hasta, k veya doum sanclar eken bir kadn temsil etmelerini bsbtn yasak edec "Elbette" dedi. "Kle ileri gren kadn ya da erkeklere(56) de yknmeyecekler." "yknmeyecekler."

"Doal olarak, kt insanlara da yknmemeleri gerek: Korkaklara, demin sylediimiz eylerin sini yapanlara, birbirine hakaret eden, birbirleriyle alay eden, sarhoken (57), a ykken azlarn bozanlara; bu gibilerinin kendilerine kar da, br insanlara kar da sz vranlaryla iledikleri kabahatlerin hi birine yknmemelidirler. Ayrca sanrm, szleriy vranlaryla da delilere benzemeye almamaldrlar (58). nk kadn erkek deli ve kt ins kat yaptklarnn hi birini yapmamal, onlara yknmemeli." "ok doru" dedi. "Peki, demircilere ve br sanatlara, trierleri ilerleten ya da onlar ynetenlere ve bu a landa daha baka eylere yknmeleri doru mudur?" "Nasl doru olur," dedi, "bu ilerle ilgilenmelerine bile izin verilmeyecek (59)." "Y a atn kinemesine, boalarn brmesine, akan sularn mrltsna, denizin uultusuna, gk bu gibi grltlere yknecekler mi (60)?" "Hayr," dedi, "onlarn deli olmaya, deli olanlara yknmelerini yasakladk ya!"

"Dediklerini iyi anlyorsam," dedim, "gerekten iyi ve gzel insann syleyecek bir eyi old uu zaman, kulland bir syleme, bir anlatma biimi vardr; te yandan da doas, eitimi t olan insann anlattklarnda daima grlen, birinciden ok farkl baka bir biim vardr."(61 "Nedir bu ?" diye sordu.

"Bence," dedim, "akll bir adam, iyi bir adamn sylediklerini veya yaptklarn anlatmak zo unda kalnca, kendisi o adamm gibi onu temsil etmeye raz olacak ve bu yknmeden utanmaya cak, hele o adamn metin, akllca bir davranna yknmekteyse. Yok hastalk, ak, sarholu aka bir zayflk yznden sendelediini grrse, ona daha az yknecek. Ama kendine layk ol adama yknmesi gerekirse, kendini, kendinden kt olan bir adama ciddiyetle benzetmek istemeyecek, yoksa ancak ksa bir zaman iin, yknecei kimse iyi bir ey yaparsa buna raz olacak; gene de utanacak, nk bu gibilerine yknmeye alk deildir, hem de kendinden kt rn klna kyafetine girmekten holanmaz; ruhunda da bunlar kk grr, yalnzca aka ol "Tabii" dedi.

"Az nce Homeros'un destanlarndan konuurken szn ettiim anlat biimine bavuracak, de szlerinde her ikisi hem yknme, hem basit anlat olacaktr, fakat uzun anlat paralar kk bir para yknme bulunacak. Yoksa yanlyor muyum?" "Hayr," dedi, "istediimiz anlatn byle olmas gerektir."

"O halde byle olmayan hikyeci ne kadar ktyse, o kadar her eye yknecek, kendine layk g ii bir ey olmayacak; yle ki byk bir kalabaln karsnda bile ciddiyetle her eye yk gelii, demin saydmz gk grltlerine, rzgrlarn, dolunun, dingillerin, makaralarn, alarn, oban flavtalarnn ve btn sazlarn sesine; stelik kpeklerin havlamasna, kuzular sine, kularn tmesine de. Sz ya batan baa ses ve jest yknmelerinden ibaret olacak, ya a anlatma pek az yer alacak. yle deil mi?"

"yle olsa gerek" dedi. "te," dedim, "saydmz iki syleyi biimi bunlardr." "Evet, bunlar" dedi.

"kisinden birinde biraz deiiklik olur; insan syleyiine uygun makam ve ritm de katarsa , iyi syleyenin hemen hemen hep ayn makama gre ve deiiklikler ufak olduu iin hep bir t k makamda ve ona uygun bir ritmde sylemesi mmkndr." "phesiz, yledir" dedi.

"Peki, ama tekinin syleyi biimi tam tersine; kendine has anlatm bulmak iin makamlarn, tmlerin hepsine gereksinimi vardr nk onda her trl deiiklik bulunur." "ok doru." "O halde, airlerin, sz syleyen insanlarn hepsi, bu anlatma biimlerinin ya birini, ya t ekini, yahut da ikisinden karma bir biimi kullanrlar, deil mi?" "yle olsa gerek" dedi.

"Peki, ne yapacaz," dedim, "btn bu biimleri devletimize alacak myz? Yoksa basit biiml n yalnzca birini mi, veya karma biimi mi, hangisini alacaz?"

"Benim dncem stn gelirse," dedi, "uslu akll adama yknen ve karma olmayan anlatma bi lrz."

"Ama karma biim de tatldr, Adeimantos, ocuklarn, lalalarn ve ou insanlarn en ok ho biim, senin setiinin kartdr." "Hotur da ondan."

"Ama belki bizim devlete uymaz, diyeceksin, nk bizde her insan bir i grd iin iki vey ok ynl olamaz." "Evet, uymaz devletimize."

"Bunun iin deil midir ki, yalnzca byle bir kentte kundurac kunduracdr, kunduraclnd r de kaptanlk yapmaz, ifti iftidir, iftilikten baka bir de yarglk yapmaz, asker as skerlikten baka ticaretle uramaz, hepsi de aynen yledir." "Doru" dedi.

"yleyse, belli ki her kla girmesini, her eye yknmesini ustalkla bilen bir adam kentim gelip de iirlerini temsil etmek isteseydi, alacak, ho, kutsal bir varlk gibi nnde se ederdik, fakat kentimizde onun gibi adam bulunmadn, bulunmasnn da yasak olduunu syle bana kokular srdkten, yn eritlerden bir ta koyduktan sonra,(62) onu baka bir kente g rdik. Biz ise selametimiz iin daha sert, daha az ho bir airi, bir hikyeciyi dinleriz . O bizim iin yalnzca akl banda adamn syleyiine yknsn, szlerini, askerlerimizin e aldmz zaman yasa olarak koyduumuz biimlere uydursun." "Evet," dedi, "elimizde olsayd, yle yapardk."

"imdi, dostum," dedim, "musikinin szler ve masallar hakkndaki ksmn sona erdirdik sanyo um. nk ne sylemeli ve nasl sylemeli sorununu inceledik." "Ben de yle sanyorum" dedi. "Bundan sonra ark syleme biimi ve arklar kald, deil mi?" dedim.

"Peki, nce koyduumuz kurallara uymamz iin, bunlarn nasl olmas gerektii hakknda neler eceimizi herkes imdiden bulabilir, deil mi?"

Ama Glaukon (63)~ glerek: "Ben, Sokrates," dedi, "bu herkesin iinde olmasam gerek. Herhalde u anda, neler syleyeceimizi bulacak durumda deilim ama aklmdan bir eyler gem yor deil."

"Herhalde," dedim, "en bata unu diyebilecek durumdasn ya: ark eyden oluur: Sz, mak im.(64). "Evet, bu kadarn ben de biliyorum" dedi.

"arknn szlerine gelince, onlar da demin saydmz syleyi biimlerine girdiklerine gre n hi farkl deildir." "Doru" dedi. "Makam ve ritme gelince, szlere uymaldr." "Elbette." "Fakat szlerden konuurken, alamalara, inlemelere hi gereksinimimiz yoktur, dedik." "Hi yok tabii." "Hznl makamlar hangileridir? (65) syle bakalm, madem ki mzikten anlarsn." "Kark Lydia, tiz perdeden Lydia makamlar ve bunlar gibi birka daha."

"Onlar ortadan kaldrmamal m?" dedim; "erkeklere yle dursun, akl banda olmas gereken a bile yararszlar." "ok doru." "Ama bekilerimize sarholuk, geveklik, tembellik zellikle yakmaz." "Hi phesiz." "Makamlar arasnda gevek olanlar, iki sofrasna yakanlar hangileridir?" "zk denilen onia ve Lydia makamlar da vardr." "Bunlar, dostum, sava adamlarn azna uygun mudur sence?" "Asla deil," dedi. "Demek ki senin iin yalnzca Dor ve Phrygia makamlar kald."

"Makamlar bilmem," dedim, "ama yle bir makam kalsn ki, savaa veya zorlu bir harekete girimi olan bir adamn sesine, anlatmna uygun bir biimde yknebilsin; bu adama talihi dm etmez de yaralanacak, lecek ya da baka bir felaketle karlaacak olursa, btn bu duru rda gerilemeden dayanacak, kaderin darbelerine kar koyacak. Bir makam daha gerekir ki, kendi isteiyle sakin ve zor olmayan bir ie girimi, hedefine ulamak iin ya bir tan ry yalvarlarla kendine kazanmak, ya bir insan, ona akl retmek, t vermekle, ikna et yahut da bakasnn ricalarn, azarlarn dinleyen ve bu sayede istediini elde ettikten so gurura kaplmayan, aksine her ite aklla, lyle hareket eden ve olaylar ho karlayan b a yknmeye uysun. Bu ikisini, yani felaketle karlaanlarn, mutlulua erenlerin, uslu akl ek adamlarn sesine en iyi yknecek bu zorlu ile zorluksuz makamlar brak kalsn." "Brakmak istediklerin de zaten demin saydm iki makamdr" dedi.

"Bundan byle," dedim, "arklarmz, havalarmz iin ok telli ve her trden makaml sazlar nimimiz olmayacak." "Belli ki olmayacak" dedi.

"O halde devletimizde gen, mzrap ve br ok telli, ok makaml btn sazlar yapan sanat ceiz." "Dediimizden bu kar." "Ya flvta yapanlar, flvta alanlar kente kabul edecek misin? Flvta en ok sesi olan saz eil mi, br btn telli sazlar flvtann bir taklidinden ibaret deil mi?(66)" "yle besbelli" dedi. "O halde lyra ile kithara kalyor, (67) onlar kentimiz iin yararldr; bir de krlarda oba nlar iin kaval." "Dncemiz bunu gsteriyor." "A dostum," dedim, "Apollon ve Apollon'un sazlaryla Marsyas ve Marsyasnkiler arasnda karar verip ilkini semekle bir yenilik yapm olmayz. (68)" "Evet, Zeus hakk iin, bence de pek yeni deil."

"Kpek hakk iin" dedim, "baksana hi farkna varmadan, demin (70) zevke, elenceye dm o lediimiz kenti temizledik. "Akllca i grdk" dedi.

"Haydi yleyse," dedim, "temizlii srdrelim. Makamlardan sz ettikten sonra, ritmleri e le alalm: Ne ok eitli ritimler, ne de trl trl vezinler olmal, fakat dzenli, cesur b yaamn anlatacak ritmler hangileridir diye bakmal. Bunlar bulduktan sonra da byle bir adamn szlerini vezinle melodiye deil, vezinle melodiyi szlerine uydurmal. Makamlar say dn gibi, bu ritmlerin de hangileri olduunu sylemek sana der."

"Zeus hakk iin," dedi, "syleyecek szm yok! Uratm iin biliyorum ki, vezinlerin meyd trl ritm (71) vardr, arklarda ise, btn makamlarn kt drt trl (72). Ama han meye uygun olduunu syleyemem."

"Bu sorunu Damon'la (73) grrz," dedim, "hangi vezinlerin alakla, taknla, delilie ktlklere uyduunu, hangi ritmlerin de kartlarna kaldn ondan sorarz. Onun, karma bi stan, bir daktylos ile bir heroostan sz ettiini yle bir duydum; bu vezinleri iyice a nlamadm bir biimde blp arsis ile thesiste bir eitlik oluturuyordu; bunlar ya ksa ya bir heceyle bitiyordu; bir de sanrm ki, baka bir vezne iambos, bir bakasna da trokha ios diyordu; bunlar da uzun ile ksalar bir dzene sokuyordu ve yanlmyorsam, bunlarn baz arnda vezinlerin temposunu ritm kadar doru veya yanl buluyordu veya ritmle tempodan katk bir eyi... iyice bilmiyorum; fakat dediim gibi bu konuyu Damon'a brakalm (74). im bir karara varmamz iin uzun uzadya tartmamz gerekecek. yle deil mi?" "Zeus hakk iin yle." "Ama hi olmazsa u nokta hakknda karar verebilirsin: uygunluk veya uygunsuzluk (75) ritimlilik veya ritimsizlie baldr." "phesiz."

"Ama ritimlilik gzel syleme biimine baldr ve ona benzer, ritimsizlik ise kartna, uyu k ve uyumsuzluk iin de byledir; tabii ancak demin dediimiz gibi sz ritim ve makama d eil de, makamla ritim sze uyarsa."

"Doru tabii," dedi, "onlarn sze uymas gerekir." "Ya syleme biimi ve sylenen sz," dedim, "insann huyuna bal deil midir?" "phesiz." "Daha da ne varsa syleme biimine bal deil mi?" "Evet."

"Demek ki gzel sz syleme, uyumluluk, uygunluk, ritimlilik iyi huylulua baldr, ama iyi uylulukla, kendisine hi layk olmad halde bu ad verdiimiz safl deil, insan doasn ve gzellikle ssleyen bir anlay sylemek istiyorum." (76). "ok doru sylyorsun" dedi. "yleyse kendine den grevi yapmak isteyen bir genlik her zaman bu lklere ulamaya aba elidir, deil mi?" "Elbette."

"Bunlar resim ve ona benzer btn sanatlarda grlr, dokumaclkta, naklkta, mimarlkta yapan btn sanatlarda, hatta canllarn ve br bitkilerin doasnda da grlr; nk hepsi ya uygunsuzluk vardr ve uygunsuzluk, ritimsizlik, uyumsuzluk sz ve huy irkinliiyle k ardetir; kartlar da uslu akll ve iyi bir huyun kardeleri, yknmeleridir." "Aynen byledir" dedi.

"Peki yalnzca, airleri gzaltnda tutup iirlerinde iyi huylar betimlemeye mi, yoksa hi ir yazmamaya m zorlamalyz? br sanatlar da gzaltnda tutup onlarn, kt huylar, diz gunsuzluu ya canllarn betimlenmesinde, ya yaplarda yahut da baka bir sanat yaptnda gs melerine engel olmamal myz? Yok bu ellerinden gelmezse, bizde i grmelerini yasak etme liyiz ki, bekilerimiz ktlk betimlemeleri iinde, tpk bir kt besinle beslenirmi gibi nler, her gn bir ok zehirli bitkiyi koparp azar azar fakat durmadan yiyip zehirlene rek, farkna varmakszn ruhlarnda byk bir ktlk olumasn. Tersine gzelin, uygunun z ei yetenekli olan sanatlar (77) aramalyz ki, genler bir salk lkesinde yayormu gi arar grsnler, gzel yaptlardan gzlerine veya kulaklarna deen her ey, dnyann en gzel en salk getiren bir rzgr gibi, onlar diriltsin, ta ocukluktan gzeli sevmeye, gzele be meye, gzelle uyum iinde yaamaya doru onlar usulca gtrsn." (78).

"O halde Glaukon," dedim "bu nedenlerden dolay mzikle eitim en stn eitimdir, nk riti uyum, ruhun ta iine girer ve ona uyum kazandrarak her eyden ok kavrar. Bylece ruhu uy umlu klar, yeter ki insan doru drst eitim grm olsun.Yoksa bunun tam tersi olur, deil e yandan da doada ya da insan eliyle yaplanlardaki eksikler, gereince eitilmi bir ada mn derhal gzne iliir; o hakl olarak irkinliklere, eksiklere kzar, gzeli ver, nk g ve onu ruhunda sindirip, onunla beslenir. Bylece gzel ve iyi bir insan olur, irkini de hakl olarak ayplar. Genken daha henz akl yrtecek ada olmad halde gzel olmaya der. Ardndan akl yrtmeye de balad m (79), mzikle eitim grdnden, dnmeye yatk ini sevinle karlar." "Bu nedenlerle eitim bence mzie dayanmaldr."

"Okumaya gelince, ancak harflerin, btn durumlarda belirli sayda olup daima yinelend iini bildiimiz zaman, okuma yazma biliyoruz, diyebildik. O zamandan beri ister kk, is ter byk yazlm olsun hibir harfi dikkate demez diye yabana atmadk; tersine nerede olur olsun ayrmaya altk, nk bu dzeye gelmeden okuma yazmada bilgi sahibi olamayacamz e deil mi?" (80) "Doru."

"Suda olsun, aynada olsun harflerin terslerini grsek, harflerin kendilerini bilme den yanslarn tanyamayz; bilmeliyiz ki bunlarn ikisi de ayn sanatn (81), ayn alman " "phesiz yle."

"O halde tanrlar hakk iin, ben de diyorum ki, kendimiz de, yetitirmek istediimiz bekil er de usluluu, yararll, ruh yksekliini, soyluluu ve bunlara karde olan iyi huylar , anda bunlarn kartlar olan kt huylarn biimlerini btn durumlarda tanmadka, nerede onlar veya terslerini fark etmedike, tuttuu yer kk olsun, byk olsun birini yabana att ik eitimi grdk diyemeyiz, nk bunlarn hepsi ayn sanatn, ayn almann konusudur." "Byle olmas arttr" dedi.

"O halde," dedim, "birinin ruhunda gzel huylar, grnnde de ayn rnekten ve bu huylara u ve yakan nitelikler birlemise, bu insan, grmesini bilen iin, dnyada grlecek en gze midir?" (82) "En gzel eydir dorusu." "Peki en gzel ey de en ok sevilir deil mi?" "phesiz."

"Mzik eitimi grm adam en ok byle uyumlu insanlar sevecek. Yok uyumlu deilseler sevme ." "Ruhlarnda bir eksiklik varsa, tabii sevmeyecek; yok vcutlarnda bir eksiklik varsa, buna katlanacak, sevmeye raz olacak."

"Anlyorum," dedim. "Senin byle bir sevgin var veya oldu da ondan byle sylyorsun; bir diyeceim yok. Yalnz una yant ver: Snrn am bir zevkin aklla alp verecei var md "Olur mu hi," dedi, "ac kadar zevk de insan lgna evirir." "Ya teki iyiliklerle alp verecei var mdr?" "Asla yoktur." "Peki taknlkla, arlkla?" "Onlarla hi yoktur." "Ama akn verdii zevkten daha byk bir zevk bilir misin?" "Bilmem," dedi, "ondan delicesi de zaten yoktur." "Gerek ak ise dzenliyi ve gzeli akla ve musiki eitimine uygun bir biimde sevmektir." "Tam yledir" dedi. "O halde ne delice bir eyi, ne de arla yakn olan gerek akn yanna yaklatrmal." "Yaklatrmamal."

"yleyse, zevkin de yanna yaklatrmamal; gerek bir akla birbirine balanm olan sevenle n ondan uzak kalmal." "Zeus hakk iin, evet Sokrates," dedi, "yanlarna yaklatrmamal onu."

"O halde anlalyor ki, kurmakta olduumuz kentte konacak yasaya gre, seven sevdiine kend ini sevdirebilirse, gzellik uruna onu kendi olu gibi pebilir, onunla grebilir, ona dok nabilir. Gnln kazanmaya abalad genle ilikileri yle olmaldr ki, hibir zaman daha uygusunu uyandrmasn. Yoksa mzikten ve gzellikten anlamaz bir adam diye eletirilir(83) . "yle" dedi." "yleyse," dedim, "benim gibi sen de mzik hakkndaki konumamzn hedefine vard fikrinde ?" "Herhalde nereye varmas gerekiyor idiyse, oraya vard: Mzik, gzellik sevgisiyle sonula nmaldr galiba." "Ben de bu fikirdeyim" dedi. "Genlerin yetimesinde mzikten sonra beden eitimi gelir." "Tabii."

"Bu ite de ocukluktan balayp btn yaamlar boyunca ciddi bir eitim grmeleri gerek. Ka ldan gitmeli ve sorunu sen de incele. Bence her ne kadar iyi bir durumda olsa da beden kendi iyiliiyle ruhu iyi etmenin stesinden gelemez. Tersine iyi bir ruh, ke ndi iyiliiyle bedeni olabildii kadar iyiletirir (84). Sen bunu nasl gryorsun? "Ben de senin gibi" dedi.

"Kafalar yeterince eittikten sonra, beden hakkndaki sorunlar inceden inceye saptama y onlara brakp, uzun uzadya sz etmemek iin yalnzca temelleri retmekle iyi etmi olma "Oluruz, phesiz." "Bekiler sarholuktan saknmaldrlar, dedik (85), sarho olup da nerede olduunu bilmemek, endinden gemek herkesten az bekiye yakr." "Evet, beki olann bir bekiye gereksinimi olmas glntr." "Peki, beslenmelerine gelelim: Bekilerimiz en byk yarn atletleridir, yle deil mi?" "Evet." "Peki u atletlerin yaay bekilerimize uyar m?" "Belki de uyar." "Ama bu yaay uyuturucu ve salk iin tehlikelidir. Grmyor musun ki hayatlarn uykuda r. Kendileri iin dzenlenen perhizi biraz bozacak olurlarsa, bu atletler byk ve iddetl i hastalklara tutulurlar." "Gryorum."

"Sava atletlere daha iyi dnlm bir spor ve yaay gerek; onlarn uyank kpekler gib iitmeleri, seferde sk sk suyu, yemei deitirdikleri, bazen gne arpt, bazen de k klarnda salklarnn hi sarslmamas gerektir." "Bence de yle."

"O halde en iyi beden eitimi, biraz nce gzden geirdiimiz mzik eitiminin bir kardei gi olmayacak m?"

"Bundan ne anlyorsun?" "Her eyden nce savaa bir hazrlk olacak sade, akllca bir beden eitimi." "Bu eitimi nasl salamal?"

"Bu gibi eyler Homeros'tan bile renilir. Bilirsin ki Hellespontos, savata askerleri, deniz kysnda olduklar halde ne balkla besler, ne halanm etle. Askerlere, daha kolay uundan yalnzca kzarm et yedirir; nk hemen hemen her yerde dorudan doruya atei kull nnda tencere getirmekten kolaydr." "phesiz." "Sanrm Homeros baharattan da hi sz etmez. Atletler de bilmez mi ki bedenlerinin iyi durumda olmas iin, bunlarn hibirini azlarna koymamaldrlar." "Hakl olarak bilirler, azlarna da koymazlar."

"Sylediklerimizi doru buluyorsan, Siracusa yemeklerini, Sicilya'nn eitli katklarn (86 erhalde beenmeyeceksin, dostum." "Hayr, sanrm." "Bedenlerinin iyi bir durumda olmasn isteyen erkeklerin Korinthoslu bir sevgili (8 7) edinmelerini de doru bulmayacaksn." "Asla." "Ne de Attika'nn n salm tatllarna dkn olmalarn." "phesiz."

"Bence byle bir yeme ime biimini, var olan btn makamlar, btn ritimleri iine alan bir ya, bir arkya benzetmekle, doru benzetmi oluruz." "Elbette."

"eitlilik ruhta arlk dourur, bedende ise hastalk; oysa mzikte sadelik, ruhlara ar eitiminde ise vcutlara salk verir." "ok doru" dedi.

"Ama, kentte arlklar, hastalklar artyorsa, birok mahkeme, hastane alacak, hatta bir bu ilere hevesle atlacaklar iin, avukatlk ve hekimlik nemsenecektir, deil mi?" "Tabii, baka trl olamaz."

"Devlette eitimin kt ve kusurlu olduuna dair, yalnzca halk kesiminin ve zanaatkarlarn deil, zgr yaayan ve iyi eitim grm gibi tavrlar taknan kimselerin de usta hekim ve y ereksinimleri olmalarndan daha gl kant olabilir mi? Kiinin haklar ok snrl olduund ve yarg sayd bakalarndan hak istemek zorunda kalmalar sence ayp ve kt eitime by i?" "Dnyann en ayp eyi, dorusu" dedi.

"Peki ya u, deminkinden de daha ayp deil mi: nsanlar, yaamlarnn byk bir blmn, ma nk ya da davac olarak geirmekle kalmayp, gzellikten anlamad iin, 'hakszlk etmekte r trl dolaba aklm erer, ceza giymemek iin kaamaklarn hepsine bavurup bir ylan gibi s k savumasn bilirim' diye bbrlenirler. Hem de btn bunlar ufack, deersiz sorunlar iin

byle bir adam, hayatn uyuklayan bir yargca muhta etmemek zere dzenlemenin ne kadar dah gzel, ne kadar daha iyi olduunu bilmez." "Evet bu dediin deminkinden de ayp" dedi.

"Hekime, yaralar yahut u veya bu mevsimlik hastalklar iin bavurmakla kalmayp, tembelli k ya da az nce gzden geirdiimiz yaay yznden vcudumuzu akntlar ve yellerle dolduru akll Asklepios oullarn (88), bu hastalklara ikinlik veya kathar gibi adlar vermeye zo rsak, sence ayp olmaz m?" "ok ayp olur, dedi, gerekten de bunlar yepyeni ve tuhaf hastalk adlardr."

"Byleleri Asklepios zamannda yoktu, sanrm; bence kant da u: Troia nnde yaralanan Eur s'a bir kadn, bol un ve lm peynirle karm Pramnos arab iirmi (89). Bize bu ila, lde, Asklepiosoullar (90) iireni ayplamamlar ve hastay tedavi eden Patroklos'a (91) da itiraz etmemiler." "Bu durumda bir adam iin tuhaf bir ila dorusu!"

"Hi de tuhaf deil, dn ki dendiine gre Asklepiosoullar imdiki hekimlii, yani hastal yntemlerini, Herodikos'tan (92) nce uygulamazlard. Herodikos ise nce beden eitimi ret eniydi; hastalkl bir adam olunca, sporla hekimlii birbirine katmak istemi, derken il kin ve herkesten ok kendisine, sonra da daha birok kimseye eziyet etmitir." "Nasl?" diye sordu.

"lmn uzatarak," dedim. "lme yol aan hastalnn seyrini adm adm izledi, ama kendini linden gelmedi; her iten elini ekip yaam boyunca kendine bakarak, alk olduu perhizi b z bozdu mu, iini yiyerek yaad. Bilgisi sayesinde de can ekie ekie yaland." "Sanatndan amma da gzel kazan karm!"

"Hak ettii kazanc," dedim, "nk anlamam ki, Asklepios'un, oullarna hekimliin bu bii memi olmas, bilgisizliinden, grgszlnden deil, tersine iyi ynetilen devletlerin hep adama bir i verildii, onun bu ii grmek zorunda olduu, hi kimsenin isiz kalarak yaam taln tedavi ettirmekle geiremediini anlam olmasndandr. Ne tuhaf ki biz bu gerein, atkrlardan sz edildii zaman farkna varrz, zenginler ve mutlu grnenler szkonusu olunc arkna varmayz." "Ne demek istiyorsun?" diye sordu.

"Bir doramac hastaland zaman," dedim, "hekimden, onu kusturarak hastalndan kurtaracak r ila ister, ya iini temizleyecek bir mshille yahut da yakmakla, kesmekle tedavi ed ilerek kurtulmak ister. ma hekim, ona uzun bir tedavi uygulamaya kalktnda , bana yn ta kkeler sarlr ve daha bir sr ey yaplrsa, hemen 'Hasta olmaya vaktim yok, elimdeki ii b da hastalkla uraarak yaamak hibir kazan getirmiyor' diyecek. Hekime, 'Haydi, gle gle! eyip alk olduu yaaya dnecek, iyileirse iine gcne bakarak yaayacak, yok vcudu ha adar gl deilse lecek, dertlerinden de kurtulmu olacak." "Evet, onun gibi bir adama byle bir tedavi yakr" dedi. "Neden? nk ii gc var ve iine bakmazsa, yaamas mmkn olmaz." "yle besbelli."

"Ama zengine gelince, onun, yarm brakmak zorunda kalrsa yaamasn nleyecek hi bir ii y , diyebiliriz." "Yoktur herhalde."

"Duymadn m, Phokylides'in u szn (93) anlatrlar: 'nsan geimini salad m, erdemle u "Bana kalrsa, daha nce de uramal" dedi.

"Bu hususta Phokylides ile tartmaya girimeyelim, dedim. Ama biz, zenginin erdemle ur amas gerekli mi, uramazsa yaayamaz m, yoksa doramacy ve br sanat sahiplerini iler an alkoyan bu hastalk illeti, zengini de Phokylides'in kuralna uymaktan alkoyar m, ko ymaz m? Bu sorun stne kendimizi aydnlatalm."

"Zeus hakk iin, evet," dedi, "beden eitimini de geen bu ar bakm, erdemli olmaya en b eldir, denebilir. nk ev ynetiminde, seferde, kentte, nemli devlet grevlerinde de insan a engel olur."

"Ama en kt yan, renme, dnme ve kendi kendine almaya engel olmasdr: nk insanla a balar aryacak, balar dnecek diye hep korktuklar iin, felsefe bu dertlere neden olu felsefeden uzak durmal, der. Bylece bu ar bakm, nerede olursa olsun erdemle uramaya, emi aratrmaya her bakmdan engel olur. nk insana daima hastaym duygusu verir, vcutta dan arlar szlar duyurur." "Tabii yle," dedi.

"Diyebiliriz ki, Asklepios da bunlar bildii iin hekimlii, vcutlar yaradltan ve yaay am olan, ancak geici bir hastala tutulmu olan insanlar ve onlarn bnyeleri iin retmi larn hastalklarn ilalarla, ameliyatlarla iyi etti, ama devlet ilerinin zarar grmemesi n, insanlarn alk olduklar yaay deitirmedi; ii her bakmdan hasta olan vcutlara iler uygulayp yaamlarn uzatp ktletirmeye girimedi. Doallkla kendileri gibi hastal klar meydana getirmelerini doru bulmad. Doann saptad sre kadar yaamaya gc yetmeye tedavi etmenin gerekmediini dnd. nk bu tedaviden ne adamn kendisi, ne devlet yarar g rdi." "Asklepios'u devletin yararn dnen bir adam yaptn gitti" dedi.

"Besbelli ki yleydi," dedim, "grmyor musun, ocuklar Troia nnde savarken ne byk yar iler ve ayn zamanda da hekimlii anlattm gibi uyguladlar. Anmsamyor musun ki Pandaros, nelaos'u vurup yaralaynca 'yaradan kan emdiler, zerine yattrc ilalar dktler' (94) 'un bundan sonra ne yiyip ne ieceini saptamaya gerek duymadklar gibi, Menelaos iin de buna gerek grmediler. nk yaralanmadan nce salkl ve yaay dzenli olan adamlara il e yeter, o anda karmakark bir iki (95) bile iseler gene yeter, diye dnyorlard. Ama hasta ve kt eylere baml olmaya yatkn bir adamn yaamasnn kendine de, br insanlara madn, hekimlik sanatnn onlar iin yaratlmadn ve Midas'tan (96) daha zengin olsalar ra bakmak gerekmediini dnyorlard." "Asklepiosoullarn pek de zeki buluyorsun" dedi.

"Bu onlara yakr," dedim. "Fakat gerek tragedya airleri (97), gerekse Pindaros (98) b izi dinlemeyerek 'Asklepios, Apollon'un oluymu' derler. Paraya tamah etmi, artk lmek z ere olan zengin bir adam iyi etmek istemi de o anda yldrmla vurulmu. Ama biz az nce s diklerimize (99) uyarak bu iki sava da inanmayacaz; diyeceiz ki, tanrolu olsayd, paray a dkn olmazd, paraya dkn idiyse, tanrolu deildi."

"Bu dediklerin geri ok dorudur," dedi, "ama una ne dersin, Sokrates: Devletimizde iy i hekim bulundurmamal myz? Herhalde en iyi hekimler, en ok hasta grm hekimlerdir; nite im en iyi yarglar da her trl insanla ii olmu adamlardr." "Elbette iyilerini isteriz, ama hangilerini iyi sayyorum biliyor musun?" "Syle de reneyim" dedi. "Haydi deneyeyim" dedim. "Ama sen bir soruda iki ayr eyi sordun (100)."

"Nasl?"

"Hekimleri ele alalm," dedim, "ok gl hekim olabilmeleri iin, sanat ta ocukluktan re alam, olabildii kadar ok ar hasta grm, hatta kendileri de btn hastalklar ekmi salkl olmamalar gerekir. nk hasta bir bedeni kendi bedenleriyle tedavi etmezler. Yoks salksz olmalar, bir hastala tutulmalar olanaksz olurdu. Hayr, onlar hasta bir beden hlaryla iyiletirirler, ruh ktyse iyiletirmesi de olanakszdr ." "Doru" dedi.

"Yarg da, dostum, ruha ruhuyla hkmeder; ruhun, gen yandan beri kt ruhlar arasnda by larla birlikte yaamas ve her trl hakszl kendi denemi olmas; bylelikle hekim kendi dan hastalarnkileri anlad gibi, yargcn da tekilerin iledii ktlkleri kendinden pay k ortaya koyabilmesi doru deildir. Yok, gzel ve iyi bir ruh olarak, doru olup olmaya na ilikin salkl kararlar verecekse, genken kt huylardan uzak ve temiz kalm olmas ge Bu yzden de soylu kiiler genken saf grnrler(101). Kt yollara sapm kiiler tarafnda ldatlrlar; nk ruhlarnda ktleri anlamalarna olanak salayacak rnek yoktur." "Evet," dedi, "soylularn bana gelen ey ite budur."

"Demek ki iyi yargcn gen deil, yal olmas, eriliin doruluun ne olduunu ge renme erilii, ruhunda bulunan kendine zg bir nitelik olarak tanmam olmas, uzun uzun deneyle n sonra onu tanyp ne byk bir ktlk olduunu anlamas, bunu da kendi yaam deneyimleriyl bilgisiyle renmesi gerektir." "Hi kukusuz," dedim, "byle bir yarg, gerekten yargtr."

"stelik de iyidir, zaten sorduun da buydu. yidir, nk ruhu iyi olan iyidir. Ama o gl, r eyden kukulanan, eskiden birok hakszlk iledii iin kendini kurnaz, becerikli sanan y kendine benzer insanlarla ii oldu mu, kendi ruhundaki rneklerle bakt iin, saknmasn , gl grnr. Ya ilerlemi (102) iyi insanlarla ii olduu zaman, budala grnr, nk alam bir karakter nedir bilmez. nk ruhunda byle rnekler yoktur. Ama iyi insanlardan ok ktlere raslad iindir ki, kendi kendine de, br insanlara da bilgisiz deil, bilgili g "Evet sylediin her bakmdan gerektir" dedi.

"yleyse," dedim, "aradmz iyi ve bilgili yarg bu deil, daha nce szn ettiimiz adam an hem iyilii, hem kendini tanyamaz; iyilikse, eitildike zamanla hem kendine hem d e ktle ilikin bilgilerle donanr . Bu yzden benim anlayma gre bilgili olmak, kt a iyi adama vergidir." "Bence de yledir" dedi.

"Devletimizde byle yarglar ve onlarn yan sra, az nce konutuumuz gibi hekimler bulund ksn; bunlar yurttalar arasnda bedenleri ve ruhlar yaradltan iyi olanlara bakacaktr, i olmayanlara gelince, bedenleri salksz olanlar lme terk edecekler (103), ruhlar yaradl ve dzelmez olanlarysa kendileri ldrecekler, deil mi?" "Evet, bu durumdakiler iin de, devlet iin de bu en iyi are gibi grnyor."

"Genlere gelince," dedim, "besbelli ki, onlar saduyu dourduunu sylediimiz o sade mzikl eitilmilerse, yargyla bir ilikide bulunmaktan saknacaklar." "phesiz" dedi.

"Mzik eitimi grm kii, beden eitimi de alrsa , zorunlu durumlar dnda , hekimlere mu k isterse, bunu salayamaz m?" "Salar, bence."

"O halde beden eitiminde, sporda da beden gcnden ok ruhun gcn gelitirmeye bakacak, letler gibi besinlerini, sporlarn yalnzca bedeninin gcn gz nnde tutarak dzenlemeye "ok doru" dedi.

"Peki yleyse, Glaukon," dedim, "eitimi mzik ve spor zerine kuranlar kimilerinin sand g bi (104), biriyle bedeni, tekiyle ruhu gelitirmeyi amalamadlar deil mi? "Ya ne iin?" "Her ikisini de ruhu gelitirmek iin ortaya koydular ." "Nasl olur?"

"Farkna varmadn m," dedim. "Yaamlar boyunca sporla urap da mzie uzak duranlar hang terdeki insanlardr? Ya bunun tersini yapanlar bilmez misin?" "Neden sz ediyorsun?" diye sordu. "Bir yandan hainlik ve sertlikten, te yandan geveklik ve yumuaklktan" dedim. (105)

"Ben de gryorum ki, sadece sporla uraanlar fazlasyla hain, sadece mzikle uraanlar is dilerine yakmayacak derecede gevek oluyorlar."

"Halbuki," dedim, "hainlik ruhun gcnden gelir, ama bu ruh gc doru gelitirilirse cesare dourur, yok bir yay gibi gereinden ok gerilirse, doal olarak katlanlmaz bir sertlik k r ortaya." "nanrm" dedi.

"Peki yumuaklk filozofca bir yaradla zg deil midir? Gereinden ok gevetilirse, gere geveklik dourur, yok gzelce gelitirilirse, ll bir yumuaklk yaratr." "yledir." "Ama bekilerimiz bu huylarn ikisine de sahip olmal diyoruz (106)." "Evet, olmal." "Bunlarn birbiriyle uyumlu olmas gerekmez mi?" "Gerekir elbette." "Uyumlu olann ruhu uslu ve yiit olur." "phesiz." "Uyumsuz olannsa korkak ve kaba." "Tabii."

"Biri mziin, onu flt sesleriyle mest etmesine, demin saydmz tatl, yumuak, hznl ez klarndan bir huni gibi ruhuna aktmasna izin verir de, btn yaamn trk mrldanmakla, lmakla geirirse, en nce, iindeki ruh gc, demirin atete yumuad gibi yumuar, ie yar ir eyken, kullanlr bir hale gelir. Ama bkmaz srdrr, tersine mest olursa, ruhunun gc muar, erir, sonunda da cesareti eriyip yiter; bir sinir gibi ruhundan kopar, o ar tk 'yumuak bir asker' (107) olur." "Tam yle olur" dedi.

"Ve doa ona douundan korkak bir ruh vermise, abucak etki altnda kalr, ama gl bir ru pse, cesareti krlr, ruh fazla hassas olur, kck nedenlerle abucak atelenir ama gene Cesaret kaybolur, alngan, fkeli, hrn olur." "Tabii yle."

"Peki, tersine btn abasn spora ve iyi yemeye imeye verir de, mzik ve felsefeye hi il se, ne olur? lkin bedeni gl olduundan, kendine gven duyup cesareti artmayacak m?" "Herhalde." "Peki unda, ikten mlar

ama spordan baka ey yapmaz da, hi bir zaman Musa (108) ile ilikiye gemezse? Ruh bir renme istei olsa da, renmenin tadn almad, hi bir aratrmaya dalmad i pay ald iin, bu istek gitgide zayflar, krleir, susar; nk uyandrlmyor, besl da aydnlanmyor."

"yle" dedi.

"Bylece bu adam sze dman, mzie yabanc biri olur; szle inandrma yoluna artk hi ba hayvan gibi her eyi zorla, kaba gle elde eder ve yaamn bilgisizlik ve sapknlk iinde ve inceliklerden yoksun olarak geirir." "Tam byle olur" dedi.

"O halde anlalyor ki tanr insanlara bu iki sanat, mzik ve beden eitimini iki hedefle, ani ruh gc ve bilim sevgisi iin verdi denebilir; ruh ile vcut iin deil, ruh gcyle bi sevgisi iin verdi ki, iki saz teli gibi gerilip gevetilerek bir uyum oluturacak k adar denklesinler." "Byle anlalyor, dorusu" dedi.

"Demek ki, bir sazn tellerini akort eden adama deil de, sporla mzii gzel bir ekilde bi rbirine katp ruhuna en mkemmel llerle sindiren kiiye mzik ve uyum ustas adn hakl erebiliriz." "Tabii verebiliriz, Sokrates" dedi. "yleyse, Glaukon, kurduumuz devletin korunmas gerekliyse kentimizde, byle bir adam he r zaman gzetmen olarak bulundurmalyz (109), deil mi?" "Bulundurmal, tabii, son derece gerekli bu ."

"Eitimimizin, yetitirme yntemimizin temelleri ite bunlardr. Ama yetitirdiimiz genler danslarndan, avlarndan, srek avlarndan, spor yarmalarndan, at yarlarndan sz etmek i? Aa yukar belli ki bu etkinlikler de koyduumuz ilkelere uymal. Bunun nasl olacan k da artk zor deildir. (110) "Belki zor deil" dedi. "Peki," dedim, "bundan sonra inceleyecek daha ne kalyor? Herhalde bunlar arasnda k imlerin yneteceini, kimlerin ynetileceini saptamak, deil mi?" "Kukusuz evet." "Yallarn ynetmesi, genlerin de ynetilmesi gerek besbelli." "Tabii." "Yallar arasnda da en iyilerinin."

"yle." "iftiler arasnda en iyiler, iftilikte en stn olanlar deil midir?" 'Evet." "Peki, madem ki yneticilerimiz bekilerin en iyileri olmaldr. Bunlar ayn zamanda kenti n bekileri olarak da en stn olanlardr, deil mi?" "Evet." "Bu i iin akll, yetenekli , stelik de kentle ilgili olmalar gerek, deil mi?" "yle gerekir." "Ama insan en ok sevdii eylerle ilgilenir." "phesiz."

"Peki ama insan en ok kimi sever? Biriyle kendi arasnda kar birlii var diye dnyorsa, gnencini kendi gnenci, yoksunluunu kendi yoksunluu sayyorsa, en ok onu sever (111)."

"Bekiler arasndan, yaamlar boyunca devletin karna olacan bildikleri ilere sarla lacaklar asla yapmak istemeyecekleri snanarak kesinleenleri semeliyiz." "te en uygun adamlar bunlardr" dedi.

"yleyse onlar her yalarnda denemeli, bu kural ruhlarnda tutabiliyorlar m, bir by ya r zor onlara, devlete en yararl olan yapmak gerektii dncesini unutturup braktryor mu bakmal bence." "Brakmadan ne anlyorsun?" "Sana syliyeyim," dedim. "Gryorum ki, bir dnce ya isteyerek ya istemeyerek zihnimizden kar; yanl dnceden, yanl olduu bize gsterilince isteyerek vazgeeriz, btn doru yerek." "steimizle olan anlyorum," dedi, "istemeyerek olan karamyorum."

"Ne," dedim, "benim gibi sen de insanlarn iyi eylerden istemeyerek, kt eylerden istey erek ayrldklarn dnmyor musun? Gerek zerinde yanlmak kt bir ey, gerei tanmak Geree uygun dnmek sence gerei tanmak deil mi?" "Evet , hakkn var," dedi, "bence de insanlar doru dnceden istemeyerek yoksun klnrlar 2)."

"nsanlar ya aldatldklarnda, ya gzleri kamat zaman ya da zorlandklar zaman buna ur mi? (113)." "Gene anlamyorum" dedi.

"Anlalan tragedya airleri gibi konuuyorum," (114) dedim. "Dncesini deitiren ve unuta ma aldatlm diyorum, nk birinde zaman, tekinde akl yrtmesi, onu hi farkna varmadan . Anlyor musun imdi?" "Evet."

"Bir ar ya da bir ac onlara dnce deitirtirse, bir zorun etkisi altnda kalmlardr d "Bunu da anladm," dedi, "doru sylyorsun."

"Gzleri kamam olanlara gelince, kanmca, bir zevkin sihri ya da bir korkunun etkisi al tnda dnce deitirenlere sen de yle dersin." "Gerekten," dedi, "aldatan her ey insann gzlerini kamatrr." "O halde demin de dediim gibi ruhlarndaki kurallarn, yani daima devlete en yararl ol an yapmak gerektii kuralnn en iyi bekileri hangileridir diye aratrmal (115). Demek ki onlar daha ocukken denemeli, bu kural unutturmaya, genleri aldatmaya en elv erili sorunlarla kar karya brakmal ve aralarndan unutmayan, aldatlamayan semeli, nan da sememeli, deil mi?" "Evet."

"Onlar zorluklarla, aclarla, savamlarla kar karya brakmal ve bu koullarda da gene eleri yapmal." "Doru" dedi.

"nc trden, yani onlar birbiriyle karlatrarak gzlerini kamatrc eyler karsnd l ve korkak olup olmadklarn denemek iin, onlar da daha genken korkun eylerle karla da zevke daldrmal, bylelikle altnn atele snanmasnda gsterilen dikkatten daha byk atle, her trl batan karcla dayanabiliyor mu, uygun davranyor mu, kendi kendine ve mine bal kalyor, kente bekilik ediyor mu, btn bu denemelerde ritim ve uyum kurallarna alln koruyor mu, ksacas hem kendilerine, hem devlete en yararl olabilecekler mi, diy mal. ocukken, delikanlyken, olgun adamken denenmi ve bu snavlar sarslmadan baarm o etin nderliine, koruyuculuuna getirmeliyiz. Onu yaarken de onurlandrmal, lmnden sonr onun iin gmtler, antlar diktirerek en byk armaanlar sunmalyz. Ama snav baaramay Glaukon," dedim, "ayrntya girimeden ilke olarak nderlerin ve devletin koruyucularnn seimi ve saptanmas byle olacaktr." "Bence de byle olmaldr" dedi.

"Peki, devleti darda dmanlara kar, ierde dostlara kar tam anlamyla korumasn bilen tlarda ktlk etmek isteini uyandrmayan, dmanlara ktlk etmek olanan vermeyen kims min koruyucu adn verdiimiz genlere, nderlerin koyduu kurallarn korunmasnda yardmc d rekten doru deil midir? (116)" "Bence dorudur" dedi. "Demin szn ettiimiz gerekli yalanlar (117) arasnda bir gzel yalan bulup, bu yalana biz zat nderleri ya da salt teki yurttalar inandrmak iin bir are var mdr acaba?" "Nasl bir yalan olacak bu?" dedi.

"Hi yeni bir ey deil," dedim, "bir Fenike masal (118). airlerin dediine gre aslnda rde olmu, ama bizde olmam ve belki de hi olmayacak; zaten insanlar buna inandrmak iin e byk bir hner gerek ." "Anlalan bunu aka sylemekten ekiniyorsun," dedi. "Syledikten sonra, ekinmekte hakl olduumu greceksin" dedim. "Korkmadan syle" dedi.

"te sylyorum; sylemeye nasl cret edeceimi, hangi szlerle anlatacam bilmediim ha alyorum: En nce nderleri ve askerleri, sonra da geri kalan yurttalar; bizim onlara oku ttuklarmzn, rettiklerimizin etkisi altnda olduklarna, aslnda iinde yaadklar her na, gerekte bir zamanlar, daha ocukken silahlaryla ve btn kiisel eyalaryla birlikte

dilerinin de yerin altnda biimlendirildiklerini, sonra batan aa ilendikten sonra, top ak anann onlar yeryzne kardna, imdi de iinde yaadklar lkeyi analar ve stnine aldran olursa, onu savunmalar, yurttalarna da ayn anadan, yani topraktan doma kardeler gibi bakmalar gerektiine inandrmaya girieceim." "Bu yalan sylemeye teden beri ekinmen bouna deilmi," dedi.

"Pek tabii," dedim. "Ama ne olursa olsun masaln sonunu da dinle. Anlatmay srdreceiz v e kentteki btn insanlar kardetir, diyeceiz, Ama tanr sizi yaratrken nder olmak iin y ttklarna, doduklar zaman altn katmtr; bu yzden en deerlileridir; yardmclara gm atkrlara da demir ve tun kartrmtr. Hepiniz ayn soydan olduunuz iin, ou zaman ken ocuklar yapacaksnz. Ama ola ki altndan gm, gmten altn doar, br madenler arasn olabilir. Bu yzden tanr, nderlere her eyden nce ve byk bir srarla, doan ocuklara iy lik etmelerini, ruhlarna bu madenlerden hangisinin katlm olduunu byk bir dikkatle ara larn buyurur; kendi ocuklar tunla veya demirle karm olarak doarlarsa, onlara asla a enlerine uyan grevler seerek, onlar ya zanaatkrlar ya iftiler arasna atmalarn, yok a ifti ocuklarndan altn veya gmle karm olarak doan olursa, onlara deer vermeler ekilie, kimini de yardmcla karmalarn syler. nk demirden ya da tuntan yaplm koruyuculuk ettii gn, kentin yok olacan haber veren bir tanr sz varm. imdi, yurtt ala inandrmak iin bir are biliyor musun?"

"Bunlarn kendilerini nasl inandracaz, hi bilmiyorum" dedi. "Ama oullar, gelecek kuak e daha sonraki insanlar iin bir are bulunabilir." "Ama bu bile onlarn devletle ve birbirleriyle daha yakndan ilgilenmelerine yarar," dedim. "nk ne dndn aa yukar anladm.

Fakat brakalm masalmz, talih nereye gtrrse, oraya gitsin (120). Biz, topraktan domu eri silahlandrarak, nderlerinin ynetimi altnda ileri srelim. Gelip kentte ordugh kurma k iin en gzel yeri sesinler, oradan ierdekileri, yurttalardan yasalara uymayanlar kola yca nleyebilsinler, dardakiler yani dman, srye dalan bir kurt gibi saldracak olursa, oyabilsinler. Orada konakladktan, gereken tanrlara kurban kestikten sonra, yatacak yerlerini hazrlasnlar, yle deil mi?" "yle olmal, dedi."

"Konakladklar bu yerlerin, onlar kn souktan, yazn scaktan korumas da gerekir, deil "Tabii yle" dedi, "konutlardan sz ediyorsun herhalde." "Evet," dedim, "ama bunlar askerlere uygun olacak, tccarlara deil." "Aralarnda ne fark var, sence?"

"Sana sylemeye alacam," dedim. "obanlar iin en feci, en irkin ey srleri beklemekt ne yardmc olarak yetitirdikleri kpeklerin kstahlk, alk veya baka bir kt huy yznd etmeye kalkmalar ve kpekten ok kurda benzemeleridir." "Feci bir ey olurdu." dedi.

"Yardmclarmzn yurttalara byle bir ey yapmalarn, onlardan stndrler diye iyi niyet eil de, zalim hkmdarlara benzemelerini nlemek iin her areye bavurmal deil mi?" "Bavurmal" dedi. "Gerekten iyi eitim grmlerse, bu duruma dmemek iin en etkili silah edinmi olurlar, " "Eitim grdler ya" dedi.

Ben de dedim ki: "Bunu ileri srmek doru deil, (121) sevgili Glaukon. Ancak, kendi k endilerine ve koruyuculuklarn stlendikleri kiilere iyi davranmaya en byk deeri bimele gerekiyorsa, onlara az nce dediin gibi, hangisi olursa olsun doru bir eitim verilmes i gerekir demek yanl olmaz." "Hakkn var" dedi.

"Akl banda bir adam der ki, bu eitimin yan sra , onlarn bir de konutlar ve olabildii yi bekilik etmelerine engel olmayacak, onlar br yurttalara kt davranmaya yneltmeyec baka varlklar da olmal." "Doru sylemi olur" dedi.

"Bak bakalm," dedim, "byle olmalar iin, onlara u yaama ve oturma yntemini benimsetmeme i mi: nce zorunlu gereksinimlerinden baka, hi kimsenin tek bana sahiplendii bir eyi o mayacak; kimsenin, herkese ak olmayan evi veya kileri olmayacak; yiyecekleri de ak l banda ve gzpek savalara yaraan besinler olacak; miktar saptandktan sonra, beki larak br yurttalarn bir yllk gelirlerinden ne fazla, ne eksik alacaklar; ortak yemekle re gidip gelerek, sava srasndaki askerler gibi hep birlikte yaayacaklar. Gm ve altna lince, onlara diyeceiz ki, ruhlarnda tanrlarn koyduu tanrsal gm, tanrsal altn her dr, insanlarnkine gereksinimleri olamaz; kendi altn varlklarn insanlarn altnyla kar rletmek haramdr, nk herkesin kulland para yznden cinayetler ilenmitir, halbuki ruh ltn tertemizdir; kenttekiler arasnda yalnzca onlara altnla gme dokunmak, onlar kullan , onlarla ayn at altnda oturmak, sslenmek ve altn veya gm bardaktan imek yasaktr; dileri korunacak ve kenti koruyacaklar. Ama topraa, evlere, paraya sahip olurlars a, bekiyken ev sahibi ve iftiye, br yurttalarn dostlaryken dmanlarna ve zalim efe r ; btn yaamlarn nefret ederek ve nefret edilerek, tuzak kurmak ve tuzaa dmek, dar lardan ok ierdeki dmanlarndan korkarak geirecekler ve kendileri de, devlet de yok olma ya doru gidecektir. te btn bu nedenlerden," dedim, "koruyuculara, konutlar ve sahip o lduklar br eyler hakknda bu ilkeleri koymalar gerektiini syleyelim; bunlar bir yasay saptayalm m ? (122)" Glaukon da, "Kesinlikle yasalatrmalyz" dedi.

YUNAN SES SSTEM (*)

Systema teleion (ametabolon): a' g' f' e' d' c' h a g f e d c H II A. 1. e' d' c' h II a g f e dorios 2. a g f e d c H II A hypodorios (aiolios) 3. h' II a' g' f' e' d' c'h hyperdorios (miksolydios) 4. d' c' h a II g f e d phrygios 5. g f e d c H A II G hypophrygios (ionios)

6. a' II g' f' e' d' c' h a hyperphrygios (lokrios) = hypodorios 7. c' h a g II f e d c lydios 8. f e d c H A G II F hypolydios 9. g' II f' e' d' c' h a g hyperlydios (syntonolydios) = hypophrygios.

Yunan ses sistemi drt tetrakorttan (kvart) oluuyordu. Bunlarn iki st ile iki alt tet rakordu aralarnda ortak bir sesle (synaphe) balyd, oysa iki orta tetrakort bir tam s esle (diazeuksis) birbirinden ayrlmt. ki oktavn tamamlanmas iin en alta A sesi (prosl anomenos) eklenirdi. Asl tetrakort iki tam, bir yarm sesten oluan ve yukardan aa inen dor tetrakorduydu. Birbirine bal olmakszn yanyana getirilen bu tetrakortlardan ikisi dorios makamn oluturur.(1) st tetrakordun alt oktava getirilmesiyle hypodorios maka m (2), alt tetrakordun st oktava getirilmesiyle hyperdorios makam (3) ortaya kar. Phrygios makam d' -d-ye (4) kadar uzanr; hypophrygios (5) ile hyperphrygios (6) ma kamlar da hypodorios ve hyperdorios makamlar gibi oluur. Ayn biimde Iydios makamndan ( 7) da hypolydios (8) ile hyperlydios (9) makamlar yaplabilir. Platon'un reddettii hznl makamlar unlardr: Miksolydios (3) ile hyperlydios (9) ve bunl ara yakn olan 2, 6 ve 8 numaral makamlar. Ionios (5) ile Iydios (7) makamlar gevek o lduklar iin reddediliyorlar. Yalnzca dorios (1) ve phrygios (4) makamlar kabul edili yor.

Bu iki makam birden yalnz 9 ses (e' - d-ye) zerine uzandna gre, bu makamlarla bestelen mi arklara elik etmek iin 9 telli Lyra (Lir) ya da Kithara (Gitar / mandolin) yeterli ydi. Bu nedenle Platon "arp"lara benzer ok telli sazlar safd brakabiliyor. Platon ayn iimde aulos'u da reddeder. Aulos deiik byklkte ve deiik akortlarla yapld iin Pla tii makamlar da vermeye elveriliydi. obanlar iinse birka ddn bir araya getirilmesin n syrinks (oban flvtas) yeter saylyor.

DEVLET IV

SOKRATES (anlatmay srdryor) :

Sonra Adeimantos sz alarak: "Peki, Sokrates;" dedi. "Ama biri kar da senin bu adaml ar pek de mutlu klmadn sylerse (1), kendini nasl savunacaksn? Hem de kendi yanllar u olmayacaklarm. nk aslnda kente (2) egemen olduklar halde kentten hibir nimet elde e eyecekler (3); baka hkmdarlar gibi toprak sahibi olmayacaklar; gzel, byk evler kurduru p bu evlere yakr biimde dayayp deyemeyecekler; tanrlara kendi adlarna kurban kesemey er, kimseyi evlerinde konuk edemeyecekler; demin saydn nimetleri, altn ve gm, baht a larn kullandklar eyleri ellerinde bulunduramayacaklarm. Bu durumda, demek ki koruyucul ar, kentte oturan ve kenti korumaktan baka hibir ii olmayan cretli askerler gibi ola caklar, denebilir."

"Evet'' dedim. "stelik bunlar boaz tokluuna alan, tekiler gibi besinden baka cret b ayan kimselerdir. yle ki, kendi keyifleri iin yolculuk etmek, yosmalara para yedir

mek veya bahtl saylanlarn harcadklar gibi, her hangi bir yere para harcamak isterlers e, onlara izin verilmeyecektir. te bunlar ve bunun gibi birok eyleri iddianamenin dnd aktn.'' "Peki'' dedi, "Bunlar da iddianameye katlsn bakalm.'' "Nasl savunacaz m diyorsun?'' "Evet.''

"Benim dnceme gre'' dedim, "neler sylememiz gerektiini ayn yoldan yryerek bulacaz. durumlarnda ok mutluysalar, bunda alacak bir ey yok, diyeceiz. Ama biz kentimizi, bt nte olabildiince byk bir mutluluk salamak iin kuruyoruz (4), bir snf dierlerinden dah utlu olsun diye deil. nk, byle kurulmu bir kentte adaleti (5), en kt biimde ynetile entte ise adaletsizlii kolayca belirleyebileceimizi ve bunlar grdkten sonra, uzun zam andan beri zerinde durduumuz konu hakknda bir yargya varabileceimizi sandk. Ama imdi, anrm, dlemimizde mutlu bir kent kuruyoruz; istemimiz, birka kiiyi ayrp mutlu etmek de tm kenti mutlu etmektir. Biraz sonra tam kart bir durumu gzden geireceiz (6). Nasl ki ir yontuyu boyarken (7), biri gelip vcudun en gzel yerlerine en gzel renkleri koyma dmz, rnein yzn en gzel yeri gz olduuna gre, gz erguvan rengine boyayacak yerde ek kusur bulursa, ona: 'Ey garip insan (8), sakn gzleri ya da baka bir uzvu, gz biimin den karacak, kendine benzemeyecek kadar gzel boyamak gerektiini sanma! Sen asl, her o rgana yakan renkleri koyarak, yontunun btnn gzel yapp yapmadmza dikkat et' derdik i, imdi de koruyuculara (9), onlar koruyucudan baka her ey yapacak bir mutluluk salam amz iin bizi zorlama. rnein iftilere de bayramlklar giydirip altnlar takar, topra d eri kadar ilemelerine; te yandan mlekilerimizin de yan gelip ate evresinde kadeh toku arak yiyip ierken, tornalarn yanlarna alp istedikleri kadar mlek yapmalarna izin vere irdik. Yine tm kent mutlu olsun diye, dier btn yurttalar da bu biimde mutlu klabilird Ama sakn byle bir eyi aklmza koyma. nk seni dinledik mi, ne ifti ifti olur, ne devletin varl iin gereken bu meslei yapacak bir kimse bulunur. Ama koruyuculardan bak as iin bu o kadar nemli deildir; nk eskiciler kt olurlarsa, eskici olmadklar halde einirlerse, bunda kent iin korkulacak bir ey yoktur. Ama yasalarn ve kentin koruyucu lar olan kiiler aslnda koruyuculuk yapmadklar halde koruyucu yerine geerlerse, kukusuz btn kenti batan aa mahvederler. te yandan kentin iyi durumda ve mutlu olmas da yaln nlarn elinde olur(10). Ancak, biz gerek koruyucular, yani kente hi ktl dokunmayan kor cular yaratyoruz; ama bizi eletiren kii, kente her ktl yapabilecek olan (11), sanki devlet iinde deil de bir halk elencesinde bulunuyormucasna lenler veren mutlu kimsele dlyorsa, byk bir olaslkla kentten deil de, baka bir eyden sz etmektedir. yleyse de durmalyz: Acaba kente koruyucular koymaktaki ama, onlar olabilecei kadar mutlu etm ek midir? Yoksa kentin tmn gz nnde tutup, tmnde mutluluk olup olmadna m dikkat et rdmc ve koruyucular da onlar iin koyduumuz dzeni uygulamaya m zorlamal? Hem onlar, h rlerini, stlerine den grevleri en iyi biimde yapmaya ikna ederek, btn kent geliip iyi tilmeye balaynca, her snfn doann nasip ettii mutluluk payn almasna izin mi vermeli de durulacak nokta budur.'' "te, sanrm iyi konutun''dedi. "Peki'' dedim, "bakalm, buna benzeyen u konuda da gerei gibi konutuumu kabul edecek m isin?" "Hangi konuda?'' "ki eyin, tm alanlar ilerini yapamaz duruma getirecek kadar bozup bozmadn gzden "Hangi iki ey?'' "Zenginlik ve yoksulluk.'' "Nasl?''

"yle: mleki zengin olunca zanaatyla uramak ister mi?'' "Hibir biimde.'' "Gittike daha tembel ve ahlksz olmayacak m?'' "Evet, olacak.'' "yleyse mleki ktlemez mi?'' "Hem de ok'' dedi.

"te yandan, yoksulluu yznden deiik ara veya zanaat iin gerekli baka eyleri salay raca i kt olacak, hem de, rnein zanaatn ocuklarna ya da bakalarna retirse, onl k.'' "Baka trl olabilir mi?'' "yleyse her iki durumda da, hem yoksulluk hem zenginlikte, o zanaatn durumu ktleecek, bu zanaatlarla uraanlarn durumu da.'' "Apak.'' "Demek ki, koruyucularn ne yapp yapp kente gizlice sokulmasn kesinlikle nleyecekleri i kinci bir ey bulduk.'' "Hangisi bu?''

"Zenginlik ve yoksulluk'' dedim. "nk biri sefahat, tembellik, deiiklik sevdasn dourur ki, deiiklik sevdas dourduu gibi insan kltr, kt i karmasna neden olur.''

"ok doru'' dedi. "Ama, Sokrates, u noktay da dn: Kentimiz, paras olmazsa nasl savaa le gl ve zengin bir kentle savamak zorunda kalrsa?''

"Gayet ak ki'' dedim "tek bir kente kar sava biraz g olurdu, ama byle iki kente kar olaydr.'' "Bu nasl olur?'' dedi.

"nce'' dedim "olur da savaa tutumak gerekirse, sava iin yetimi birer atlet olan bu ki r zengin insanlarla savamayacaklar m?'' "Oras yle'' dedi.

"yleyse ne istersin, Adeimantos?'' dedim. "Yalnzca bu i iin hazrlanm bir yumruk dv ayan iki kiiyle, hem de zengin ve yal iki kiiyle, kolayca baa kamaz m sanrsn?'' "kisiyle birden, belki g olur'' dedi. "Kaar gibi yapp birden geri dnerek hep kendini en yakndan izleyene vuran ve bunu ounlu kla gnein alnnda ve boucu scaklarda yineleyebilen bir sporcu, bunun gibi birka adamla baa kamaz m dersin?'' "Kesinkes baarabilir", dedi, "bunda alacak bir ey yok.''

"Peki, sence zenginlerin sava bilgisi, sava deneyimleri de yumruk dvlklerinden daha ldir, deil mi?'' "Evet, deildir'' dedi.

"O halde bizim atletlerimiz, says iki kat fazla olan insanlarla kolayca savaabilecek ler.'' "Bunu teslim ederim'' dedi, "bana haklsn gibi geliyor.''

"Ne dersin? teki kente bir kurul gnderip gerei syletseler: Biz ne altn, ne de gm kul zaten bunlar bizim iin nemli deil, ama sizin iin nemli; o halde bizimle birlikte savap kar tarafn zenginliklerini siz aln'' dedirtseler, bu szleri iitenlerin semiz ve gevek oyunlara kar kpeklerle birlemek yerine, din ve kasl kpeklere kar savamay yeleyece msn?'' "Sanmam'' dedi, "ama bir kent, tekilerin btn zenginliklerini kendinde toplarsa, sakn bu zenginlik zengin olmayan iin tehlikeli olmasn, dikkat et.'' "imdi kurmakta olduumuz kentten baka trlsnn kent denmeye layk olduunu sandn iin '' dedim. "Peki, ama ne diyelim?" dedi.

"Kentimizden baka kentlere daha byk adlar vermeli'' dedim. "nk her biri, oyuncularn de ii gibi (12), bir kent deil, birok kenttir; hi deilse birbirine dman iki kent, yoksull rn ve zenginlerin kenti. Bunlarn her birinde de birok kent vardr. imdi bunlara bir ke nt diye saldrrsan, belki kaybedersin; ama birok kent diye saldrrsan, bir blmnn serve gcn, hatta kendilerini teki blme vermekle, birok yanda kazanacaksn, dmann da az in kentin de, demin konulan dzene gre usluca ynetildii srece, byk olacak, hatta binde azla savas olmasa bile. nk ne Yunanllarda, ne barbarlarda bu anlamda byk olan tek b e kolay kolay raslayamayacaksn. Ama grnte byk, hatta kentimizden ok daha byk apta lere ok sk raslayacaksn. Byle dnmyor musun yoksa?'' "Zeus hakk iin'' dedi, "hi byle dnmez olur muyum?''

"O halde'' dedim, "ynetenlerimiz kenti ne byklkte tutmal, baka topraklardan vazgemek k luyla, kentin byklne oranla ne byklkte bir toprak ayrmallar, bu konuda, yneticiler l snr u snr olacak, deil mi?'' "Hangi snr ?'' dedi. "Bence yle bir snr'' dedim. "Kent genilerken bir tek kent olarak kaldka, bysn; ama zla deil." "ok gzel'' dedi.

"O halde koruyuculara u buyruu da verelim: her areye bavurarak, kentin ne ok kk, ne d de byk bir kent olmamasna, kendine yeter ve tek kalmasna dikkat etsinler.'' "Demek ki onlara basit bir dev vereceiz'' dedi.

"Yukarda (13) szn ettiimiz buyruk bundan da basitti'' dedim. "Koruyucularn ie yaramaz uklar doarsa, onlar teki snflara; baka snflardan yetenekli bir ocuk doarsa, onu ko a gndermek gerektiini sylemitik. Bununla, yurttalardan kim, hangi i iin yaratlmsa y ii, herkesin yalnzca kendi iini yapmas gerektii gsterilmek isteniyordu. yle ki, herke kendi greviyle urap birok deil, bir tek insan olur ve bylece kent de birok kent dei l olarak tek bir btn olur.'' "Gerekten bu, ilk sylediimizden de basit bir i'' dedi.

"Benim iyi Adeimantosum'' dedim, "geri birileri, onlara verdiimiz grevlerin ar ve g ol uunu dnebilir, ama aslnda bu grevler basittir; yeter ki koruyucular Byk, byk yerine diyeyim, bir tek eyi (14) korusunlar.''

"Hangisi bu ?'' dedi.

"retim ve eitim" dedim; "nk onlar iyi bir eitim sayesinde akl banda kimseler olurla bunlar kolayca anlayacaklar. imdi bir yana braktmz baka ilerin de, kadn almak, evle uk yapmak ilerinin de olabildii kadar 'dostlar arasnda ayr gayr olmasn' diyen ata szn e yaplmas gerektiini kavrayacaklar (15).'' "ok doru olur'' dedi.

"Kukusuz," dedim, "devletin edimi bir kez iyi bir yola yneldi mi, bir daire gibi g enileye genileye ilerler. nk yetkin bir retim ve eitim iyi varlklar yaratr. Bu yetk lar da o eitimle yorularak hem her bakmdan, hem dourma yetenei bakmndan birincilerden aha iyi olurlar. Tpk dier yaratklarda olduu gibi.'' "yle olmal'' dedi.

"Yani iki szckle sylersem: Kentle ilgili olanlar, bir ilkeyi her eyden nce korusunlar , farkna varlmadan bozulmamasna dikkat etsinler, yani idman ve mzik alannda usule aykr hibir yenilik yaplmasn. Olur da 'nsanlar en ok arkclarn syledii en yeni arklarda (16) denirse, belki biri airin yeni bir ark syleme usuln kastettiini dnr ve bunu yla, bu ikisi olabildii kadar iyi korunsun. Bu dnceyi ne vmeli, ne de airin bunu sylem k istediini sanmal. nk yeni bir mzik yntemi benimsemekten, her eyi tehlikeye drmek la kanmal. nk Damon'un szne (17) ve benim kanma gre, mzik usul, hibir yerde dev l yasalarna dokunmadan deitirilemez.'' "Haydi beni de buna inananlarn arasna koy.'' "Anlaldna gre'' dedim, "koruyucularn kalesi burada, mzik alannda kurulmal.'' "Herhalde'' dedi, "bu alanda yasalardan sapma, kolayca, sinsi sinsi olur.'' "Evet'' dedim, "sanki oyun oynanyormu ve bu sapmadan hibir ktlk gelmezmi gibi.''

"Gerekten de'' dedi, "mzik yasalarndan sapma, azar azar yerleip sinsi sinsi grenekler imize ve alma biimlerimize sokulur; buradan, daha da glenerek insanlar arasndaki ilik re iner. Bu ilikilerden de byk bir kstahlkla, Sokrates, yasalara ve devlet ilerine yay , sonunda da zel ve genel yaamda ne varsa, hepsini alt st eder (18).'' "Peki'' dedim, "gerekten bu byle midir?'' "Sanrm'' dedi.

"O halde, batan sylediimiz gibi, ocuklarmz kk yatan yasalara daha uygun (19) oyunla allar, deil mi? nk oyunlar ve ocuklar yasalardan ayrlrsa, bu ocuklar, yasalara bal nsanlar olarak yetiebilirler mi ?'' "Hi olabilir mi?'' dedi.

"O halde ocuklar daha kkken gzel oyunlar oynamaya balayp yasalara ball mzik arac irirlerse, demin szn ettiimiz ocuklarn aksine, yasalara ballk her ite bunlara elik zanr, kentte bir yana atlm bir ey varsa, onu yeniden kalkndrr.'' "ok doru'' dedi.

"O halde'' dedim, "bunlar kendilerinden ncekilerin bsbtn nemsiz sayp brakt kurallar lar.'' "Hangilerini?''

"rnein una benzer kurallar: Genlerin, yallarn yannda yakk ald gibi, susmalarn

yaa kalkmalarn, ana babalarna sayg gstermelerini; sa kesmede, giyim kuamda, tavr ve nlarnda ve bunun gibi her iteki kurallar. Byle sanmaz msn?'' "Sanrm.''

"Ama bunu yasalatrmak safdillik olur, sanrm; nk bu iler hakknda szle, yazyla konul r ne uygulanabilir, ne de uzun mrl olabilir.'' "Hi olabilir mi?''

"Bir insan, Adeimantos'' dedim, "grd eitimin etkisiyle hangi yola gtrlrse, byk ola lda yrmeyi srdrr. Yoksa benzer benzerini daima kendine ekmez mi? "Tabii eker.'' "Sonunda da, bence her ynden tam, belirgin damgas olan bir birlie eriilir diyebiliri z. yi ya da kt bir birlik.'' "Gayet tabii'' dedi. "te bunun iin'' dedim, "bu gibi eyleri yasalatrmaya girimek istemezdim.'' "Hakkn da olurdu'' dedi.

"Ama tanrlarn hakk iin'' dedim, "pazarda olup biten ilerle ilgili, rnein vatandalarn rda birbirleriyle yaptklar szlemelerle; hatta istersen, zanaatlarn szlemeleriyle, a ve kt davranlarla, mahkemeye armayla, yarg atamayla, pazarda, limanda alnmas ya da i gereken vergilerle; pazardaki, kentteki, limandaki birtakm ilerle ya da buna ben zer baka ilerle ilgili kurallar varsa, bunlardan birini yasa haline getirmeye kalkac ak myz?''

"Yok, hayr'' dedi "ruhu soylu olan insanlara emretmek yakk almaz; nk bunlar yasa halin getirilmesi gereken eylerin birounu zaten kolayca bulacaklar.'' "Evet, dostum'' dedim, "eer tanr yukarda gzden geirdiimiz yasalarn korunmasn onlara se.'' "Yoksa'' dedi, "onlar en iyisini bulacaklarn sanarak birok yasa koyup sonra dzeltmek le mr tketecekler.''

"Bunlarn,'' dedim, "hasta, ama kendilerini tutamadklar iin kt bir yaay brakmak ist stalar gibi yaayacaklarn sylyorsun.'' "Tam yle.'' "Dorusu ok ho bir mr srerler; nk hekimlere bavururlar, ama trl trl dert edinip maktan baka bir ey elde edemezler ve biri kendilerine bir ila verirse, hep bu ila on lar iyi edecek diye umarlar.'' "Evet'' dedi, "bu gibi hastalarn hali ite budur.''

"Peki, bu da ho deil mi'' dedim, "gerei syleyeni: Sarholuktan, tka basa yemekten, apk n, aylaklktan vazgemezlerse, ne ila, ne dalama, ne ameliyat, ne by, ne muska ve bunun gibi bir eyin kr etmeyeceini syleyeni en byk dman saymalar da ho deil mi?'' "Bu o kadar ho deil'' dedi, "nk doruyu syleyene kzmak ho olmaz.'' "Anlalan'' dedim, "bu gibi adamlar vmeye hi gnln yok.'' "Zeus hakk iin yok'' dedi.

"O halde btn kent demin sylediimiz gibi yapsa, bunu da vmeyeceksin. Sence, kt ynetild alde yurttalarna kentin genel dzenine dokunmay yasaklayan ve eer biri byle bir ie giri se, ldrleceini ilan eden kentler de tpk bu hastalar gibi davranm olmazlar m? Oysa b ynetim altnda yaayanlarn houna gitmek iin alp dalkavukluk eden; onlarn yzne gl ezmeye alan, bu arzular yerine getirmekte byk bir ustal olan kii, iyi, ok bilge bi ylmayacak m, onlardan ok sayg grmeyecek mi? (20)'' "Evet'' dedi, "ben de tam byle yaptklarn sanyorum. Bunu hi de vmem.''

"Peki, te yandan bu gibi kentler iin almak isteyenlere, bu ie hazr olanlara ne dersin? Bunlarn gzpekliine, yumuak ballna hayran olmaz msn?''

"Olurum'' dedi, "yalnzca bu kentler tarafndan aldatlan ve halk vd iin kendilerini ger n politikac sananlar deil.''

"Ne diyorsun? Bu adamlar mazur grmez misin? Yoksa...'' dedim. "lmesini bilmeyen bir adama, birok kimse boyunun drt arn olduunu sylese, o kendinin byle olduuna inanmayaca sence? "nanmamas mmkn deil'' dedi.

"yleyse kzma, bu gibi kimseler pek hoturlar: Yukarda gzden geirdiimiz trden yasalar k rlar ve yeni dzenlemeler yapmaya giriirler. Szlemelerdeki, az nce szn ettiim ilerde lere bir son vereceklerini sanrlar, ama gerekten Hydrann balarn keser gibi (21) davran dklarn bilmezler.'' "Gerekten'' dedi, "tam byle davranrlar.''

"yleyse, benim dnceme gre'' dedim, "gerek bir yasa koyucu, ne kt, ne iyi ynetilen bi tte, bu trden yasalarn yazlmas ve bu trden devlet ynetimiyle uramamal. Birinde, hib ramayaca iin; tekinde, herhangi bir kimse bunlarn bir ksmn kendiliinden bulabilecei kalan ksmlar da, kendiliinden, var olan yaama biiminden kaca iin.'' "O halde'' dedi "yasa koyma konusunda bize daha ne kald?'' "Bize hibir ey kalmad'' dedim "Delphoi'daki Apollon'a yasalarn en temel ve en gzeller ini yapmak der.'' (22) "Hangilerini?'' dedi.''

"Tapnaklarn kuruluu, kurbanlar, tanrlara, daimonlara (23), kahramanlara (24) kesilen kurbanlar, trenler, llerin mezarlar, teki dnyadakilerin yardmnn salanmas iin yap erle ilgili yasalar. nk bu trl ileri biz bilmeyiz ve bir kent kurarken, eer aklmz va bunlar hakknda atalarmza akl verenden baka hi kimseye danmayacaz. nk bu tanr, k asnda, gbeinde (25) oturup bu konularda atalarna akl verdii gibi btn insanlara da ak ir.'' "Gzel sylyorsun'' dedi "byle yapmal.''

"yleyse," dedim "ey Ariston'un olu, ite sana kenti kurduk. Bundan sonra bir yerden yeterli bir k salayp bu kentte inceleme yap. Kardeini, Polemarkhos'u ve tekileri ar e adalet, nerede adaletsizlik vardr, hangi noktada bu ikisi birbirinden farkldr, ta nrlardan ve insanlardan gizli olsun veya olmasn (26), mutlu olmak isteyen kimse bu nlardan hangisini elde etmeye almal, bunlar grebilir miyiz, bir bakalm.''

Glaukon: "Bouna konuuyorsun'' dedi., "nk sen elindeki btn olanaklar kullanp her are arak adaletin yardmna komamann, senin iin bir gnah olduunu syleyip (27) bu ii incele erine aldn.''

"Bana anmsattn doru'' dedim. "Szmde durmalym, ama bana siz de yardm etmelisiniz.'' "Peki'' dedi "ederiz.''

"imdi'' dedim "aradmz yle bulacam umuyorum: Bence, eer iyi kurulduysa, kent her y '' " Byle olmas zorunlu" dedi. "O halde, kentin bilge, gzpek, ll ve adaletli olduu apak.'' (28). "Apak.'' "O halde, kentte bu drdnden hangisini bulursak, geri kalanlar bulamadklarmz olmayaca k m?'' (29) "phesiz.''

"Bu, bir yerde bulunan drt eye benziyor. Bu drt eyden bir tanesini arasak, nce aradm nca onunla yetiniriz; ama teki n nce bulursak, bylelikle aradmz da bulmu oluruz. , geri kalandan baka bir ey deildir.'' "Szlerin doru'' dedi. "O halde, madem ki bunlar da drt tane, ayn ekilde aratrmalyz, deil mi?'' "Gayet tabii." "Sanrm ilk grnen bilgeliktir; onun da gze arpan bir gariplii var.'' "Ne gibi bir gariplik?'' dedi.

"Gzden geirdiimiz kentin gerekten bilge olduunu sanyorum; nk doru kararlar veren (3 kenttir.'' "Evet.''

"Peki, doru kararlar vermek de bal bana bir tr bilgi deil midir? nk insanlar bilgis riyle deil bilgileriyle doru kararlar verirler.'' "Apak.'' "Ama kentte her trden birok bilgi var.'' "Elbette.'' "yleyse kente, rnein dlgerlerin bilgisi yznden mi bilge, doru kararlar veren demeli?" "Hibir ekilde"dedi. "Bu bilgi yznden kente olsa olsa dlgerlikte usta denebilir.''

"Demek ki, tahtadan yaplm ilerdeki bilgisi yznden ve bu ilerin en iyi biimde nasl ya karar verdii iin kente bilge denemez.'' "Denemez.''

"Peki, tuntan ya da bunun gibi bir madenden yaplm eyalar konusundaki bilgisi yznden mi kente bilge demeli'?'' "Hayr, bunlarn hibiri yznden deil'' dedi.

"rnn topraktan yetimesi hakkndaki bilgi yznden de deil; bununla tarmda usta adn al "Sanrm.''

"Peki'' dedim "kurduumuz kentteki bir ksm yurttan bildii; kentteki ilerin bir ksmn ntin btnn dnen, yani nasl olup da kent kendisiyle ve baka kentlerle en iyi ilikile bilir, bunu salayan bir bilgi var mdr?'' "Kesinlikle vardr.'' "Hangi bilgi?'' dedim "ve kimlerdedir bu bilgi?'' "Bu bilgi koruyuculuk bilgisidir'' dedi. "Demin tam anlamyla koruyucular adn verdiim iz (31) nderlerdeki bilgidir.'' "O halde, bu bilgiye gre kenti nasl adlandryorsun?'' "Doru kararlar veren ve gerekten bilge olarak.'' "Peki'' dedim "kentte bu gerek koruyucular m ok olacak, yoksa demirciler mi?'' "Demirciler daha ok'' dedi. "O halde'' dedim, "edindikleri bilgiye gre adlar alan bakalarnn yannda, koruyucular a znlkta kalmazlar m?'' "Hem de ok aznlkta kalrlar.''

"O halde, doaya uyarak kurulan kent, bir btn olarak, bilge adn, kendinin en kk ksmn bulunan ve onu yneten en dar snfna ve bu ksmdaki bilgiye borludur. Bu da, anlaldn rei says en az olan snftr. Btn teki bilgiler arasnda, bilgelik adna hak kazanan te n pay almak kk bir snfa der.'' (32) "ok doru sylyorsun'' dedi. "te, drt taneden birini-bilmem nasl oldu? - bulduk: Kendisini ve kentte bulunduu yeri .'' "Bence'' dedi, "bulduumuz sonu doyurucu.'' "Gzpeklie gelince, kendisini ve kentin neresinde (kente, bu yere gre, gzpek de denir) bulunduunu grmek o kadar g deildir.'' "Nasl?''

"Kente korkak ya da gzpek diyen kimse'' dedim, "kent urunda arpan, savaan ksm m, y a bir ksm m gz nne alr?'' "Kimse'' dedi "baka bir ksm gz nne almaz.''

"nk'' dedim "bence kentte bakalar korkak ya da gzpek olsalar da, kente gzpek ya da k dedirtemezler.'' "Evet, dedirtemezler.'' "Demek ki kent, bir blm yznden gzpek de oluyor. nk o blmnde yle bir g vardr r hakkndaki yargsn her zaman korur; yani korkulacak eylerin yasa koyucunun eitim siste minde gsterdii eyler olduu yargsn. Yoksa sen buna gzpeklik demez misin?'' "Dediini ok iyi anlamadm, bir daha syle'' dedi.

"Ben'' dedim "gzpekliin bir koruma olduunu sylyorum.'' "Ne gibi bir koruma?''

"Korkulacak eyler nelerdir, ne gibi eylerdir, bu hususta yasann eitim yoluyla ald ka unmas. Gzpeklik bu kany her zaman korur demekle, onu keder, sevin, arzu ve korku iinde daima koruduunu ve bir yana atmadn sylemek istedim. stersen, bunu benzediini sandm karlatraym.'' "sterim tabii.''

"Kukusuz biliyorsun'' dedim. "Boyaclar yn erguvan rengine boyamak istedikleri zaman, nce o kadar rengin iinden yalnzca birini seerler: Beyaz. Yn, boyann btn parlakln iye, hazrlarken ok zen gsterirler, ancak bundan sonra boyaya batrrlar. Bu biimde boya , kuman boyas hi kmaz. ster sabunla ykansn, parlaklk akp gemez. Beyazdan baka bi ma boyanrsa ya da beyaz kumaa bu ilk zen gsterilmezse, ne olur bilirsin.'' "Bilirim'' dedi "aarp gln bir ey olur.''

"yleyse,'' dedim "bizim de, askerleri seip mzik ve idmanla eittimiz zaman, elimizden geldii kadar buna benzer bir ey yaptmz varsay; inan, tek amacmz, kuman boyay ek lerin de yasalar derin bir inanla benimsemelerini salamaktan baka bir ey deildir, ta k i korkulacak eyler ve baka eyler hakkndaki kanlar iyi tutmu olsun; renkleri bozacak ni elikte olan amar tozu (33), kll sulardan daha soldurucu olan zevk ve her temizleyici maddeden daha gl olan ac, korku, tutku, renklerini almasn. te byle bir gce: Korkulac korkulmayacak eyler hakkndaki yasaya uygun kannn her zaman korunmasna gzpeklik diyoru ve byle nitelendiriyorum. Eer buna eklenecek bir szn yoksa?''

"Hibir szm yok'' dedi. "nk sanrm, bu sorunlar hakkndaki kan eitimden gelmiyorsa, yvann ya da bir klenin kans gibiyse, sen ona yasaya uygun (34) demezsin, hem de gzpekl ikten baka bir ad verirsin.'' (35) "ok doru sylyorsun'' dedim. "yleyse bunun gzpeklik olduunu teslim ederim.''

"Teslim et'' dedim "hi olmazsa, uygarca gzpekliin (36) bu olduunu teslim et, yanlm ol sn. Bu sorunu, istersen, baka zaman daha iyi gzden geiririz (37). nk imdilik gzpekl adaleti aryoruz. O halde gzpeklik iin aratrmalarmz, sanrm yeter.'' "Doru'' dedi.

"O halde kentte kefedilecek iki ey daha kald'' dedim: "lllk (38) ve btn aratrmala et." "Evet, yle.'' "Artk lllkle urap durmayalm, adaleti nasl bulacaz, onu dnelim.''

"Ben'' dedi "ne bunu bilirim, ne de, artk lll aratrmayacaksak, adaletin lllkte dilerim. Ama gnlm ho etmek istersen, adaletten nce lll gzden geir.'' "Kukusuz gnln ho etmek isterim'' dedim, "yoksa hakszlk etmi olurum.'' "Haydi bak bakalm'' dedi.

"Bakmalym'' dedim. "lllk, ilk bakta, batakilerden ok, bir uyuma, bir ses birliine (39).

"Nasl?''

"O garip 'kendine egemen olmak' deyimini (40) kullanp dediklerine baklrsa, lllk bir t n, zevk ve tutkuya egemen olmakm; bundan baka bu kavramn dilde brakt baka izler de v Yoksa yle deil mi?'' "Tamamen yledir'' dedi. "Kendi kendine egemen olmak da gln bir ey deil mi? Kendine egemen olan, ayn zamanda, k endi bana buyruk olacak, deil mi? Kendi bana buyruk olan da ayn zamanda kendine egemen . nk btn bu szlerle ayn adam kastedilir.'' "Tabii.''

"Fakat'' dedim " sanrm bu szle u denmek isteniyor: Bir insann ruhunda iyi olan bir ya nla kt olan bir yan var. Doas gerei iyi olan yan, kt olana egemen olduu zaman, buna ' di kendine egemen olmak' diyorlar. Bu da bir vmedir; ama kt bir eitim ya da kt bir evr yznden iyi olan yan aznlkta kalarak, ounluktaki kt yana yenilirse, bu bir ayp gibi, klik gibi grlr. Buna 'kendi bana buyruk olmak', bu durumdaki insana da gemsiz denir.' ' "Byle olduu ak'' dedi. "yleyse'' dedim "gzlerini yeni kentimize evir, orada da bu iki eyden birini greceksin . nk iyi ktye nerede egemense, oraya ll ve kendine egemen denmesi gerektiine gre, larak kendine egemen dendiini kabul edeceksin.'' "Kentimize bakyorum'' dedi "doru sylyorsun.''

"Gerekten de birok ve trl trl arzu, zevk, ac, zellikle ocuklarda, kadnlarda, hizmet e zgr denen kitlede, deersiz kimselerde bulunur.'' "Doru'' dedi.

"Buna karlk, akln, akl yrtme ve doru bir yargyla ynettii basit ve ll arzulara ar az kiide bulacaksn. Bunlar da ok iyi yaradl olan, ok iyi eitim grm kimselerd "Doru'' dedi. "O halde, gryor musun? Senin kentinde bunlar da var; te yandan kentteki kitlenin, d eersiz insanlarn arzularna, soylu aznlktaki arzular ve akl egemendir.'' "Gryorum'' dedi. "Eer bir kente, 'zevk ve arzularna, kendine egemen' denebilirse, bu bizim kentimiz dir.'' "Kukusuz" dedi. "Btn bunlara gre, ona ll de demeli, deil mi?'' "Kesinlikle demeli'' dedi. "Bir kentte, ynetenlerle ynetilenler, kenti kimlerin ynetmesi gerektii konusunda ayn dncede olabilirlerse, bu durum bizim kentte de vardr. Yoksa byle sanmaz msn?'' "Tamamiyle o dncedeyim'' dedi.

"Bu konuda anlaan yurttalarn hangi blmnde lllk vardr dersin, ynetenlerde mi, yn ''

"Olaslkla her ikisinde de'' dedi.

"O halde,'' dedim "grmyor musun, llln bir uyuma benzediini sylerken iyi sezmiiz.' "Nasl?''

"lllk, gzpeklik ve bilgelik gibi deildir; bu ikisi kentin yalnzca bir ksmnda bulun kenti, biri bilge, teki gzpek yapar. lllk byle deildir, btn kente tmyle yayl ter g, ister okluk, zenginlik bakmndan ya da bunun gibi baka bir bakmdan zayf, gl urumda yurttalarn ayn besteyi tam bir uyum iinde sylemelerini salar. yle ki, bu uyuma; doas gerei iyi olanla kt olandan hangisinin egemen olmas gerektii konusundaki iyiyle k bu uyumasna pek hakl olarak lllk diyebiliriz.'' "Tamamyla senin dncendeyim'' dedi.

"Peki'' dedim "te kentteki nitelik ortaya kt, eer yanlmyorsam. Geri kalan nitelik, entin erdemini tamamlayan nitelik, hangisi olabilir? Gayet ak ki bu, adalettir.'' "Apak.''

"O halde, Glaukon, imdi de avclar gibi, adaletin kap gzden kaybolmamasna dikkat ederek , alln evresini sarmalyz; nk besbelli, adalet, burada bir yerdedir. yleyse, bak v belki benden nce grp bana gsterirsin.'' "Keke gsterebilsem'' dedi "ama ben yalnzca peinden gelip gsterdiklerini grebilirim; ya pabileceim bir bu var.'' "Benimle birlikte, hayr dile de peimden gel.'' dedim. "Peki, yle yapalm'' dedi "ama sen nden yr.''

"Gerekten,'' dedim "buras sapa, karanlk grnyor, herhalde glgeli, geilmesi g bir yer e olursa olsun yrmeli.'' "Evet, yrmeli'' dedi. Ben de bir ey grerek: "Aa! Glaukon,'' dedim "Galiba bir iz bulduk; bana kalrsa, ada let hi elimizden kurtulamayacak.'' "Mjde'' dedi. "Gerekten'' dedim "pek aptalca davrandk.'' "Niin?''

"Apak ki, sevgili dostum, oktan, daha balangtan beri, adalet ayamzn altnda dolay myormuuz. Pek gln olduk. Tpk, bazen avularnda bulunan eyi arayan insanlar gibi, biz bakmamz da uzaklara bakmz; olaslkla, bunun iin gzmzden kat.'' "Ne demek istiyorsun?'' dedi. "unu demek istiyorum'' dedim. "Bence oktan beri onu syleyip onu dinlediimiz halde bi r bakma ondan sz ettiimizi anlamamz.'' "Dinlemek isteyen insan iin uzun bir balang'' dedi.

"Peki,'' dedim "dinle bakalm, doru mu sylyorum. Balangta, kenti kurduumuz zaman ilke rak koyduumuz, her zaman yaplmas gereken ey ya da bunun bir tr... Yanlmyorsam, ite a budur. Anmsarsan, bir insann kentteki ilerden yalnzca biriyle; hangi i iin elverili y

ratlmsa o ile uramas gerektii ilkesini koymutuk, bunu sk sk da yinelemitik." (41) "Evet, yineledikti'' "Bir de herkesin kendi iini kendi grmesine, baka ilere karmamasna da adalet demitik. u baka biroklarndan duyduk, kendimiz de birok kez syledik.'' "Evet, syledik.''

"Sanrm'' dedim "herkesin kendi iiyle uramas, sreklilik kazanrsa, ite adalet budur. B ereden kestiriyorum, biliyor musun?'' "Bilmem, ama syle'' dedi.

"Sanrm'' dedim "kentte gzden geirdiklerimizden, yani lllk, gzpeklik ve bilgelikte lan eydir ki, btn dierlerine kentte var olabilme gcn verir. Bir kez var olduktan sonra da, kentte bulunduu srece onlarn srekliliini salar. n bulursak, geri kalan adaletti ik.'' "Evet, zorunlu olarak byle"dedi.

"Ama kukusuz" dedim, "bunlardan hangisinin var olmasnn kent iin en byk nimet olaca ha a karar vermek gerekseydi, bunu kestirmek ok g olurdu. Bu, acaba, ynetenlerle ynetile nler arasndaki dnce birlii mi yada askerlerde bulunan korkulacak ve korkulmayacak eyle rin hangileri olduuna ilikin yasalarla uyumlu inancn korunmas m? Yoksa ynetenlerdeki a kl, uyanklk ya da ocuk, kadn, kle, zgr insan, zanaat, yneten ve ynetilende var ol her birey bir tek insan olduuna gre, her kiinin kendi iini yaparak baka ie karmamas iin en byk nimet"tir?'' "Bu konuda bir karar vermek gerekten g olur'' dedi. "Demek, kentte herkesi kendi iiyle uratran g, kentin erdemi urunda, kentin bilgelii, liiyle yarr." "Kesinlikle" dedi. "O halde kentin erdemi iin dier niteliklerle yaran niteliin adalet olduunu kabul etmez misin?'' "Kesinlikle ederim.''

"Bunu u noktadan da incele, bakalm ayn dncede olacak msn? Kentte davalara bakma iini enlere vermeyecek misin?'' "Hi kukusuz.''

"Bunlar karar verirken, yalnzca, her yurttan bakasnn maln ele geirmemesi ve kendinin n yoksun olmamas iin almayacaklar m?'' "Evet, yalnzca bunun iin alacaklar.'' "Bu adalete uygundur diye, deil mi?'' "Evet.'' "yleyse, bununla da adaletin, mallarna sahip olmak, kendine den ii grmek olduu teslim dilebilir.'' "Doru.''

"Bak bakalm, benimle ayn dncede misin? rnein dlgerle kundurac, aralarn, ilerinin birlerinin iini ya da biri her iki ii birden yapmaya kalkrsa, btn bu deimelerden ke zarar geleceini sanr msn?'' "Hi zarar gelmez'' dedi.

"Buna karlk, doutan zanaat olan ya da baka bir ile para kazanan kimse, sonradan zeng yandalarnn okluu, gc veya bunun gibi baka bir eyle gururlanarak askerlik rtbesine e kalkrsa ya da askerin biri, kentte t ve koruyucu rtbesine, layk olmad halde lar da aralarn, ilerini deitirirlerse veya bir adam btn bunlar bir arada yapmaya kal zaman bu deiimin ve baka baka ilerle uramann kent iin ykc olduunu, sanrm, beni "Tmyle.''

"O halde kent iin en byk ykm, bu snfn birbirinin iine karmas, ilerini deiti et hakl olarak en byk su denilebilir.'' "Kesinlikle." "Kendi kentine kar en byk suu ilemeye de adaletsizlik demez misin?'' "Nasl denmez?'' "Demek, adaletsizlik ite budur.''

" imdi dncemizi tersine evirip unu syleyelim: Para kazanan yardmc, koruyucu snflar nin aksine, meslekte kalna, yani her snfn kentte yalnzca kendi iiyle uramasna adal bilir. Kenti adaletli yapan da budur.'' "Sanrm'' dedi "bundan baka trl olamaz.''

"Bunu henz kesin olarak sylemeyelim" dedim. "Bu dnce, ayr ayr herkese uygulanp da, he nsanda bunun adalet olduu kabul edilirse, ancak o zaman bunun adalet olduunu tesli m edebiliriz; nk artk diyecek sz kalmaz. Aksi halde dncemizi baka yne evireceiz. dmz incelemeyi sonuna kadar getirelim. nce (42), adaleti, adaletin byk oranlarda bulun uu daha geni bir alanda incelemeye giriirsek, birey lsnde adaletin nasl olduunu grm kolay olur sanmtk. Bu alan bizce kentti ve bylece adaletin iyi kurulmu bir kentte bu lunacan gayet iyi bildiimiz iin, kentimizi olabildii kadar iyi kurduk. Kentte bulduumu eyi bireye uygulayalm, ona da uyarsa, ne l! Ama bireyde baka trl grlrse, yine kent eme yapalm. Belki bu ikisini yanyana koyarak gzden geirirken, birbirine srterek, srtle n iki odun parasndan kar gibi adalet kvlcmn kartabiliriz. Adalet ortaya knca, o mize mal edeceiz.'' "te'' dedi "yerinde konumak buna denir, byle de yapmal.''

"Peki'' dedim "biri kk, biri byk olan iki eyin benzer olduu sylense, onlar benzer k kta bakmndan ikisi birbirine benzemez mi? Yoksa benzer mi?'' "Benzer'' dedi. "O halde adaletli insan da, adaletin nitelii bakmndan, adaletli bir kentten farkl ol mayacak, ona benzer olacak.'' "Evet'' dedi "benzer olacak.''

"mdi, bizce ehirdeki ayr yaradltan her biri kendi iini grd iin, kent adaletliy az durum ve nitelikler yznden de kente ll, gzpek ve bilge demitik.'' "Doru " dedi.

"O halde, sevgili dostum, birey iin de ayn biimde yargya varacaz: Onun ruhunda da ayn lar varsa, ayn haller yznden birey de kente verdiimiz adlara hak kazanacak.'' "Zorunlu" dedi. "te, " dedim "deerli dostum, imdi sra yine, ruh hakkndaki basit bir soruya geldi: acab a ruhta bu ksm var m, yok mu?''

"Bence bu soru hi de basit deil'' dedi. "nk kim bilir, Sokrates, gzel i gtr diyen a i dorudur.''

"Besbelli'' dedim "ama iyi bilmelisin ki, Glaukon, benim dnceme gre konumalarmz iin k andmz yntemle kesin bir sonuca eriemeyeceiz; nk bizi oraya gtrecek yol, daha uzun (43). Ama yntemimiz belki de bataki szlerimize ve aratrmalarmza uygundu.'' "O halde, bu kadar yetmez mi?'' dedi. "Bana imdilik bu kadar yeter.'' "Bana kalrsa da,'' dedim "bol bol yeter.'' "Sakn yorulaym deme'' dedi "aratr bakalm.''

"Peki'' dedim "her birimizde, kentte bulunan ayn ksmlarn, ayn ruh durumlarnn olduunu ul etmek zorunda deil miyiz? Bunlar kente baka bir yerden gelmi olamazlar. Takn yapnn 44) kentlere, takn yaplaryla tannm bireylerden, rnein Trak, skit ve kuzeyde yaayan an gemediini ileri srmek gln olur. te yandan en ok bizim blgemizde bulunduunu syl miz renme tutkusu iin ve Finikelilerle Msrllarda grlen hi de az saylmayacak para tu n de ayn ey sylenebilir.'' (45). "ok doru'' dedi. "Bu i byledir,'' dedim "bunu anlamak da g deildir.'' "Hi de g deil.''

"Ama anlalmas g olan udur: Acaba bu eylemden her birini ayn yeti sayesinde mi yapar sa her birinin ayr eylem alan olan yetiyle mi? Yani, ya biriyle renip, tekiyle taar, lenir; ruhumuzda bulunan ncsyle yemek, imek, kadnla birlemek ve buna benzer birok ze i yaarz ya da giritiimiz eylemlerin her birini btn ruhumuzla yaparz. te bunu hakkyl leyebilmek g olacak.'' "Ben de yle sanyorum'' dedi.

"Bu yeti birbirinin ayn mdr, yoksa farkl mdr? Bunu u biimde snrlandrmaya ala "Ne biimde?'' "Gayet ak ki, ayn varlk, ayn ynde ve ayn cisme oranla, birbirine kart iki harekette manda etkin ya da edilgin olmaz. yle ki, eer byle bir duruma raslarsak, bu varln tek b ir ey deil, birka eyden olutuunu anlayacaz.''(46) "yle.'' "O halde szme dikkat et.'' "Syle'' dedi.

"Ayn varln'' dedim "ayn zamanda, ayn ynde, hem hareketsiz kalp hem hareket etmesi ola l mdr?"

"Hibir biimde.''

"Daha ileride kukuya dmemek iin imdiden iyice anlaalm: Ayakta duran, ellerini, ban bir adamn hem devinimsiz durduu, hem devindii sylense, sanyorum, bunu doru bulmayz; bi ksm devinimsiz kalr, bir ksm devinir, deriz, yle deil mi?'' "yle.''

"O halde, bunu syleyen adam aka ederek, bir zek oyunu yapmak iin, topalarn, ular bir de sabit kald halde, kendi evrelerinde dndkleri zaman, bir btn olarak, ayn zamanda h vinimsiz, hem devingen olduklarn ya da kendi evresinde daire hareketi yapan baka cis imlerin ayn yerde dnerek topa gibi devindiklerini sylerse, bunu kabul etmezdik; ters ine, derdik ki, onlarda dz ve yuvarlak iki ksm vardr; topa dik ksmyla devinimsizdir, ir yana eilmez, halbuki yuvarlak ksm bir daire devinimi yapar; ama bu daire devinim iyle birlikte dik ksm saa, sola, ne, arkaya eilirse, o zaman hibir yerde duraanlk yok .'' "Gayet tabii'' dedi.

"O halde bu gibi szler bizi artmayacak. Bir varln ayn yne, ayn cisme oranla birbiri ki eye, ayn zamanda edilgin ve etkin olacana kimse bizi inandramayacak.''(47) "Benim inanmayacam kesin" dedi.

"Bununla birlikte'', dedim "btn bu tartmalara yeniden dnp, doru olmadklarn uzun uzu lemek zorunda kalmamak iin, bunun byle olduunu varsayp aratrmalarmzda ilerleyelim. Am atan kabul edelim ki, bunun varsaydmzdan baka trl olduu ortaya karsa, bundan kac un deeri olmayacak.'' "Evet'' dedi "byle yapmal.''

"Peki'' dedim "evet demek, hayr demenin; bir eyi elde etmeyi istemek, bir eyi redde tmenin; bir eyi kendine ekmek, bir eyi kendinden uzaklatrmann; bunun gibi her ey, etki olmak ya da edilgin olmak, birbirinin kart deil midir. Bu konuda, etkin ya da edilg in olma sorunu o kadar nemli deildir.'' "Evet'' dedi "bunlar birbirinin kartdr.''

"Peki'', dedim "imek ve yemek arzusunu, her trl arzuyu, te yandan azmetmek ve isteme yi, biraz nce szn ettiimiz tre koymaz msn? rnein bir ey isteyen kimsenin ruhu, her tedii eye uzanyor ya da kendini kendisinin olmasn istedii eye yneltiyor ya da sonunda ir eyin kendisine salanmasn istedike, arzusunun gereklemesi iin sabrszlanarak bir s ant verir gibi, kendi kendine evet diyor, demez misin?'' "Derim.'' "Peki, istememeyi, azmetmemeyi, arzu etmemeyi; kendinden uzaklatrmak, geri itmek v e yukarda sylediklerimize kart olan bir tre koymaz msn?'' "Nasl konmaz?'' "Durum byle olunca, bir arzular trnn var olduunu ve bu trn en gze batanlarnn imek yemek arzusu denilen arzular olduunu sylemeyecek miyiz?'' "Evet, syleyeceiz'' dedi. "Biri imeye duyulan arzu, teki yemeye duyulan arzu deil midir?''(48) "Evet.''

"O halde imek arzusu, salt imek arzusu olma niteliiyle, ruhtaki szn ettiimiz eyden ba ir eyin arzusu mudur? unu demek istiyorum: imek arzusu, scak veya souk, az veya ok ya da tek szckle, belli nitelii olan bir ikiyi imek arzusu mudur? Yoksa imek arzusuna sca lk eklense, ayrca souk iki arzusunu mu yaratr, souk da scak iki arzusunu? Bunun gibi, uk kavramnn imek arzusuna eklenmesi yznden bu arzu iddetliyse, ok imek; az ise, az i rzusunu mu dourur? Oysa imek arzusunun kendisi (49), baka bir eye duyulan arzu deil d e, salt nitelii gerei yneldii eyin arzusu, yani ikiye duyulan arzudur, ayn biimde yem arzusu, yalnzca yemein kendisine duyulan arzudur, deil mi?''

"Doru'' dedi, "her arzu, nitelii gerei yalnzca yneldii eyin arzusudur. u ya da bu nit kte bir eye arzu duyulmas geici nedenlerden ileri gelir.''

"Biri'' dedim "hi kimsenin iki deil, iyi bir iki; yiyecek deil, iyi bir yiyecek arzu ettiini syleyerek bizi gafil avlamasn: nk gya, herkes iyi eyler arzu edermi; yleyse zusu bir arzuysa, ya iyi bir iki arzusuymu ya da ilikili olduu baka bir eyin arzusu. t ki arzular iin de durum byleymi.'' "Bunu syleyen belki tamamen haksz deildir'' dedi.

"Herhalde'' dedim "nitelikleri gerei, herhangi bir eyle ilikisi olan eyler arasnda be lli nitelii olanlar, benim dnceme gre, belli nitelii olan bir eyle ilikilidirler, ama ylerin kendisi, yneldikleri o eylerle ilikilidir.'' "Anlamadm'' dedi.

"Anlamadn m?'' dedim, "Daha byk olan bir ey, nitelii gerei, herhangi bir eye oranla d byktr.'' "Tabii.'' "Yani, daha kk bir eye oranla byktr, deil mi?'' "Evet.'' "ok byk olan da ok kk olana oranla, deil mi?'' "Evet''. "Gemite daha byk olan gemite daha kk olana, daha byk olacak da daha kk olacaa ir?'' "Hi kukusuz" dedi.

"Bunun gibi, daha ok daha aza oranla, iki kat yarya oranla byktr, bu gibi her ey byle l midir? Yine daha ar daha hafife, daha hzl daha yavaa, nihayet scak soua oranla ve b benzer her ey iin byle deil midir?'' "Tmyle byledir'' dedi.

"Peki, ya bilgiler iin de durum ayn deil mi? Bilginin kendisi, renilebilen eylerin bil gisi ya da bilginin oranlanaca alann bilgisidir, ama belirli ve belli bir nitelii ol an bir bilgi, belirli ve belli bir nitelii olan renilebilen eylerin bilgisidir. Deme k istediim u: Ev kurma bilgisi ortaya kt zaman, bu bilgi, teki bilimlerden mimarlk a ak kadar ayrlmad m?'' "Tabii, yle''. "tekilerin hibirinde olmayan belli bir nitelii olduu iin, deil mi?'' "Evet''.

"Belli bir nitelii olan bir eyle ilikisi olduu iin, kendi de belli bir nitelii olan bi r bilgi olmad m? teki sanatlar ve bilimler iin de byle deil midir?'' "Byledir.''

"imdi sylediimi anladnsa'' dedim "demin unu sylemek istediimi kabul et: Nitelikleri ge ei baka bir eyle ilikili olan her ey, bal bana, bal bana olan eylerle ilikilid an eyler nitelii olan eylerle ilikilidir, demitim. likilidir diye, ilikili olduu ey yn niteliktedir demek istemiyorum: rnein salk bilimi salkl, hastalk bilimi hastalkl gibi iyi eylerin bilimi iyi, kt eylerin bilimi ktdr demek istemiyorum. Ama madem ki il ili olduu alann kendisinin bilimi deildir de, belli bir nitelii olan bir eyin bilimid ir (salk bilimi ve hastalk gibi), bu yzden o da belli nitelii olan bir bilim olmak zo runda kalmtr; bu durum, ona yalnzca bilim deil, belli bir nitelii olan bir eyin buna e lenmesi yznden, tp bilimi denmesine neden olmutur.'' "Anladm'' dedi "sanrm, byledir.'' "Peki, ya imek arzusu?'' dedim "onu da bir eyle ilikili olan eyler arasna koymaz msn? ani imek arzusu.'' "Ha, ha, anladm" dedi, "ikiyle ilikilidir.''

"O halde, ikinin belli nitelii varsa, onunla ilikili olan ime arzusunun de belli nit elii vardr, ama ime arzusunun kendisi, ne ok, ne az, ne iyi, ne kt, ne de tek szckle li nitelii olan bir ikiyle ilikilidir. Ama imek arzusu, nitelii gerei, bal bana ik lidir.'' .'Kesinlikle." "O halde susayan bir insann ruhu, susam olmak niteliiyle, ikiden baka bir ey istemez, zand budur, erimek istedii budur.'' "Apak''.

"Ama imek arzusundaki ruhu bir ey engellerse, ruhta, bir hayvan suya gtrr gibi ruhu im ye gtren imek arzusundan baka bir g yok mudur? nk kabul ettiimize gre, ayn varlk ayn ynde, hem de kart devinimleri yapamaz.'' "Evet, yapamaz.''

"Ayn biimde, bence, bir oku iin de, 'elleri yay hem uzaklatrr, hem kendine yaklatr doru olmaz. 'Uzaklatran bir eldir, yaklatran teki eldir' demeli.'' "Tabii byledir'' dedi. "yleyse, bazen, susad halde imek istemeyen kimseler vardr, diyelim mi?'' 'Byle birok insana, hem de sk raslanr'' dedi.

"Peki, bunlar iin ne denebilir? Ruhlarnda bir yandan imeyi buyuran bir ksm, te yandan engelleyen bir ksm vardr. meye engel olan ksm, imeyi buyuran ksmdan ayrdr, ona eg emez mi?'' "Sanrm, yle demeli'' dedi. "O halde bu gibi arzulara engel olan devinimin ruhta belirmesi, akldan ileri gelm ez mi? Buna karlk ruhu srkleyip gtren devinimler tutku ve hastalklardan ileri gelmez ''

"Besbelli.''

"O halde, bunlar birbirinden ayr iki ksm olarak kabul etmek yerinde olur. Birine akl ksm diyoruz (ruh bununla akl yrtr), tekine akla uygun olmayan, arzulayan ksm, baz z n, doyumlarn arkada diyoruz: Ruh bununla sever, ackr, susar, baka arzulara kaplr.'' "Evet'' dedi "bunu kabul etmek ok yerinde olacak.''

"O halde bunlar ruhumuzun iki belirli ksm olarak ayralm: ama taknlk, bizi tarp fk ruhun bir nc ksm mdr? yle deilse bunlardan hangisiyle ayn doadadr?'' "htimal ikincisiyle, arzulayan ksmla'' dedi.

"Ama ben'' dedim, "bir zamanlar iittiim u yknn doruluuna inanyorum. Aglaigon'un olu os, Pire'den kente doru karken, kuzey surunun dnda yrd srada, bakm, celladn ya hem grmek istiyormu, hem de kendi kendine kzarak gzlerini eviriyormu. Bir zaman kendi siyle savam, yzn kapam, ama sonunda arzularna yenilerek, gzlerini drt ap llere , aln bakalm, a gzlerim, bu grnm doya doya seyredin' demi.'' "Bu yky ben de dinlemitim'' dedi.

"Bu yk gsteriyor ki'', dedim "bazen fke arzularla, iki ayr ksm birbiriyle mcadele ede ibi mcadele ediyor.'' "Evet, yk bunu gsteriyor'' dedi.

"Baka birok kez de,'' dedim "akla karn arzularnn basks altnda kalan insann kendi ke zarlayp kendindeki zorlayan ksma kar fkelendiini, sanki iki yan varm gibi mcadele ed en, byle bir adamn fkesinin akln bada olduunu fark etmedik mi? Ama akl yasak etti arzularla birleip akla kar korsa. Sanrm, bu durumu sen ne kendinde grdn, ne de bir ba snda.'' "Zeus hakk iin, hayr'' dedi.

"Peki'', dedim "ya insan haksz olduunu sanrsa? Ne derece soyluysa, o derece az kzmaz m? Sana gre, kendini hakl olarak cezaya arptran kimse kendini susuz, soukta braksa ve a bunun gibi aclar ektirse bile, sylediim gibi kendine kar fkeye kaplmak istemez, de ?'' "Doru'' dedi.

"Peki, ya hakszlk grdn sanrsa? Bu duruma kprp kzmaz m? Adaletli sand eye ba mi? Alk ekse, soukta braklsa ya da bu trden baka ilemler karsnda braklsa, dire az m? Ya istediini elde edinceye ya da lnceye kadar veya obann kpeini ard gibi, arafndan arlp sakinletirilinceye kadar, soyluluunu elden brakr m?''

"Evet'' dedi " tmyle dediin gibidir, nitekim kentimize de, kpeklerin obanlara ba emesi gibi, yneticilere ba een yardmclar koyduk.'' "Ne demek istediimi ok iyi anlyorsun'' dedim. "Ama bir de fark ettin mi?'' "Neyi?''

"unu: fkelenen ksm hakkndaki grmz tam tersi kt. nk demin onu bir eit arzula lmak yle dursun, ruhtaki bir anlamazlkta akln yannda bizzat silaha sarlr diyoruz.'' "ok doru'' dedi.

"Peki, akl ksmndan ayr mdr, yoksa onun bir tr mdr? Bu ekilde ruhta deil, iki k arzulayan ksm. Ya da kentte, kenti oluturan snf: Para kazanan, yardmc olan ve t

olduu gibi, ruhta da bu nc ksm, yani, kt bir eitimle bozulmazsa, yaratl gerei elenen bir ksm var mdr?'' "Mutlaka nc bir ksm olmal'' dedi. "Evet'', dedim "ama fkelenen ksmn, arzulayan ksmdan ayr olduu gibi, akl ksmndan da ortaya kmal.''

"Bunu ortaya karmak g deildir"dedi. "ocuklarda bile grlebilir; daha doar domaz fke taarlar; ama hi olmazsa benim dnceme gre, bazlarnn akldan hibir zaman nasipleri o k kitlesinin de pek ge 'olur.''

"Evet'' dedim "Zeus hakk iin gzel syledin. Dediin gibi olduu hayvanlarda bile grlebil stelik yukarda bir yerde sylediim (50) Homeros'un bir dizesi de buna tanktr: 'Gsn d albini u szlerle azarlad.' nk burada Homeros, ruhun bir ksmnn baka bir ksmn; yan eden ksmn, hi dnmeden fkelenen ksm azarladn apak betimlemitir.'' (51) "Kesinlikle doru sylyorsun'' dedi.

"kyya glkle eriebildik'' dedim "her bireyin ruhunda, kentteki ksmlarn aynnn bulund unlarn ayn miktarda olduunda, hakl olarak anlatk.'' "Evet, yle.''

"O halde, kent nasl ve hangi ksm yznden bilgeyse, her bireyin de ayn biimde ve ayn k n bilge olmas zorunlu deil midir?'' .''Kukusuz." "Birey, hangi ksm yznden ve ne biimde gzpekse, kentin de, ayn ksm yznden ve ayn as gerekmez mi? Erdeme ilikin baka her konuda da kent ve birey iin durum byle deil mid ir?'' "Zorunlu.'' "O halde bir insann da, kentin adaletli olduu biimde adaletli olduunu syleyebiliriz, sanrm.'' "Bu da zorunlu.''

"Ama u nokta da hep aklmzda: Kenti oluturan her snf kendi iini grd iin kent ad ) "Evet, hep aklmzda, sanrm'' dedi.

"O halde, belleimizde olsun, her birimizdeki her ksm kendi iini grd zaman, biz de ada li ve kendi iini gren insanlar oluruz.'' "Evet, bunu unutmamalyz.''

"Bilge olduu ve tm ruha zen gstermeyi zerine ald iin, akll ksma egemen olmak dm ksma da, sz dinlemek ve tekinin bada olmak?'' "Kesinlikle.''

"Peki, konutuumuz gibi (53) mzik ve idmann birlemesi bu iki ksm uyumlulatrmaz m? Ak inletirip gzel szler, bilgilerle besler; fkelenen ksm gevetip yattrr, uyum ve l "Kesinlikle," dedi.

"Byle bytlen ve gerekten kendi iini renip eitim gren iki ksm, her insann ruhunda an ve doas gerei hi doymak bilmeden arzulayan ksm ynetecekler. Bu ikisi, arzulayan ks beden zevkleri dediimiz zevklere gereinden fazla dalp g kazanmasna; kendi iini grmeyi akasn kul ederek doasna uymad halde egemen olmaya kalkmamasna ve bylece kamu yaa memesine dikkat etsinler.'' "ok doru'' dedi. "Peki'' dedim "dardaki dmanlara kar bu ikisi tm ruhu ve vcudu ok iyi korumazlar m? erek, teki savaarak, egemen olann szn dinleyip, gzpekliiyle verilen tleri yerine ' "Evet, yledir.''

"fkelenen ksm, korkulacak ve korkulmayacak eyler hakknda akln tlerini, ac ve zevk d de tutarsa, bu ksmna gre, insana gzpek denir, yle deil mi?'' "Doru'' dedi.

"nsanda egemen olan ve bu tleri bildiren kk ksmna gre de insana bilge denir; yine b her ksma ve bu ksmn oluturduu birlie yararl olan eylerin bilgisi vardr.'' "ok doru.'' "Peki, yneten ve ynetilen iki ksm, akll ksmn ynetmesi gerektiinde anlarsa ve ona zlarsa, bu ksmlar arasndaki dostluk ve uyum yznden, insana ll denmez mi?''

"Zaten lllk bundan baka bir ey deildir" dedi, "ster kentin, ister bireyin lll

"Nihayet sk sk szn ettiimiz ksm yznden de adaletli, hem de ayn biimde adaletli ol "Zorunlu."

"O halde?'' dedim "Adaletin kentte ortaya ktndan baka trl olduunu sanacak kadar gz ?'' "Sanmam,'' dedi.

"imizde hl bir kuku varsa, adaletli insan her gn olup biten olaylarla kar karya ge argmzn doruluunu aratrabiliriz.'' "Hangi olaylarla?''

"rnein kentimiz hakknda ve douu, grd eitim bakmndan ona benzeyen bir insan hakkn varmamz gerektiini varsayalm: Acaba bu insan, kendisine emanet edilen altn ya da gmler aldktan sonra i eder mi? Byle bir davran o insana benzemeyenlere ykleyecei yerde, o ana ykleyecek bir insan bulunur mu dersin?'' "Hayr, bulunmaz'' dedi. "Tapnak soygunculuundan, hrszlktan, zel yaamda arkadalarna, siyasal yaamda devlete en uzak olmayacak m?'' "Evet, uzak olacak.'' "Ne yeminlerinde, ne de verdii baka szlerde hibir biimde sadakatsz olmayacak.'' "Nasl olabilir?''

"Zamparalk etmek, ana babaya bakmamak, tanrlara saygszlk etmek, btn bunlar, ondan bak

erkese yarar.'' "Kukusuz ona yaramaz'' dedi.

"Btn bunlarn nedeni, ondaki her ksmn kendi iini yapmas deil midir? ster ynetici, is ilen olsun..." "Evet, neden budur.''

"Adalet, senin dncene gre, byle insanlar ve kentler oluturan gten baka bir ey midir "Zeus hakk iin'' dedi "bence bu gtr.''

"te dmz tmyle kt. Daha kenti kurmaya balarken, belki de bir tanrnn bizi adaleti esine, bir rneine gtreceini hayal ettiren dmz.'' "ok doru''.

"Demek,? Glaukon, ayakkabc olarak doan insann yalnzca ayakkab yapp baka bir ey yapma dlger doann yalnzca ev kurmasnn doru olduunu dnmek bize adaletin bir dlemini ver bize yararl oldu.'' "Apak.''

"Gerekten adaletin bunun gibi bir ey olduu anlald; ama bu, insann d edimlerine deil lerine, yani gerek benliine ve kendinin olan eylere uygulanr. Adaletli insan kendind eki her ksmn kendine yabanc iler grmesine, ruhundaki ksmlarn birbirinin iini yklenm zin vermez; tersine, szcn gerek anlamyla kendi evini pek gzel dzene kor, kendi kendin gemen olur, bir dzen kurar, kendi kendine dost olur, tpk mzikteki pes, tiz, orta ve aradaki btn teki perdelerin uyumu gibi, kendindeki ksm uyumlatrr. Bunlar birbirin irok eden olumuken bir birlik haline gelir, ll, uyumlu olur. Ancak bu duruma geldikt nra, ister para kazanmakta, ister vcut bakmnda, ister bir devlet iinde ya da zel ileri nde eyleme geer. Btn bu ilerde bu durumu koruyan, bu durumun salanmasna yardm eden eyl mleri adaletli ve iyi eylemler sayar, bunlar bu biimde niteler, bu eylemleri yneten bilgiye bilgelik, bu durumu zp bozan eyleme de adaletsizlik, bu eylemi yneten yargya bilgisizlik der.'' "Szlerin, Sokrates, batan aa dorudur'' dedi. "Gzel'' dedim. "Adaletli insan, adaletli kenti ve bunlardaki adaletin ne olduunu bu lduumuzu ileri srersek, sanrm tmyle yalan sylemi saylmayz.'' "Zeus hakk iin, kesinlikle saylmayz'' dedi. "O halde, bulduk diyelim mi?'' "Diyelim.''

"Peki, yle olsun'' dedim "bundan sonra da, sanrm, artk adaletsizlii gzden geirmeliyiz. '(54) "Tabii.''

"Adaletsizlik, bu ksmn arasndaki bir anlamazlk, birok ii zerine alma, bakasnn i egemen olabilmek iin, hi yakk almad, tersine, ruhun bir ksmnn, egemen olan ksma y esi gerektii halde, ruhun btnne kar kmas deil midir? Bu gibi eylemler, yani ruhtaki argaas ve karkl adaletsizliktir, gemsizlik, korkaklk, bilgisizlik, nihayet bir szc trl ktlktr diyeceiz, sanrm.'' "Evet, bu o demek'' dedi.

"Mademki'' dedim "adaletsizlik ve adalet belli ve apak ortadadr, adaletsizce davran mak ve hakszlk etmek ya da bunun gibi, adaletli hareket etmek de belli ve apak olmaz m?'' "Ne biimde?'' "nk'' dedim "adalet ve adaletsizlik, salkl ve hastalkl eylere benzer; yalnzca biri teki ruhta.'' "Ne gibi?'' dedi. "Herhalde, salkl olan sal yaratr, hastalkl olan da hastal.'' "Evet.'' "Ayn biimde adaletli davranmak adaleti, adaletsizce davranmak adaletsizlii yaratr, d eil mi?'' "Zorunlu."

"Sal yaratmak da, vcuttaki ksmlar arasnda, yaratllarna gre ynetmek ve ynetilme en kurmak demektir. Hastalk yaratmaksa, bu ksmlar arasnda yaratllarna aykr ynetmey lmeyi salayacak bir dzen kurmaktr.''(55) "yledir.''

"Peki, adaleti yaratmak da, bu ruhta, ruhun ksmlar arasnda, yaratllarna gre ynetmek ilmeyi salayacak bir dzen kurmak deil midir? Adaletsizlik de bu ksmlar arasnda, yaratl a aykr olarak ynetmeyi ve ynetilmeyi salayacak bir dzen kurmak?'' "Tmyle yle'' dedi.

"Erdeme gelince, anlalyor ki, erdem ruhun bir eit sal, gzellii, salam bir durumud hun hastal, irkinlii, zayfldr.'' "yledir.'' "yleyse, iyi abalar insan erdem sahibi, kt abalar ise ktlk sahibi eder, deil mi?'' "Zorunlu.''

"Artk, anlalan, gzden geirilecek bir u kald: Adaletli olduu kabul edilsin ya da edilm n, adaletli davranmak, iyi abalarda bulunmak, adaletli olmak m yararldr; yoksa hi cez a grmeden ve grd cezayla dzelmeksizin, hakszlk edip adaletsiz olmak m?''

"Ama Sokrates'' dedi "bana yle geliyor ki, artk bunu incelemek gln bir ey olacak: nk n sal bozulduu zaman, her trl yemei yiyip ikiyi imek, her trl zenginlikten, erkte ak mmkn olsa bile yaanamadna gre, bizi yaatan eyin yaps bozulup alt st olunca, ya Hatta insan hakszlk ve ktlkten kurtaracak adalet ve adaletsizliin yukarda inceledii gibi olduu ortaya ktna gre, insan, adalet ve erdeme kavuturacak eyden baka, her ist apabilecek olsa bile!''

"Evet, bu gln bir ey olacak'' dedim "ama madem ki bunlarn gerekten byle olduunu gayet ebilecek duruma geldik, artk yorulmamalyz.'' "Hibir zaman, Zeus hakk iin, hi yorulmamalyz.'' "Gel bakalm'' dedim "bence ktln grlmeye deer ka biimi var, bak.''

"Peinden geliyorum'' dedi "yalnzca sen syle.''

"Gerekten'' dedim "bir gzetleme kulesinden bakar gibi, szlerimizin yle bir noktasna g eldik ki, buradan erdemin bir biimi, ktln ise binlercesi grlebilir, ama bunlarn iin nzca drt biimin anmsanmaya dediini grebiliriz.'' "Ne demek istiyorsun?'' dedi. "Ka trl devlet varsa, herhalde o kadar da ayr ruh biimi vardr.'' "Ne kadar?'' "Be devlet biimi'' dedim "be de ruh biimi.'' "Syle'' dedi "hangileri bunlar?'' "Bunlardan biri, bence gzden geirdiimiz devlet biimidir'' dedim "ama ona iki ad veri lebilir: Ynetenler arasndan bir tek adam sivrilirse, buna krallk; biroklar sivrilirse , soyluluk ynetimi, yani en iyilerin ynetimi, denir.'' "Doru'' dedi.

"Bence bu ikisi bir trdr," dedim "nk ister birok kimse, ister bir tek kimse olsun, gzd n geirdiimiz eitim ve retimle yetitirilmilerse, kentin temel yasalarnda bir ey dei .'' "Deitirmeleri olasl yok'' dedi.

AIKLAMALAR

DEVLET III

(1) Bu szlerle Sokrates, II. kitapta konuulan sorunlar zetler. Konu gene iir evresinde dnyor.Grlyor ki II. ile III. kitaplar arasnda nemli bir konu deiiklii yoktur.

(2) Homeros, Odysseia 489-491. Bu szleri Akhilleus, yeraltnda Odysseus'a syler. Pla ton burada, gerekten de eletirilecek bir noktaya deinir. phesiz bu szler lyada'daki yi Akhilleus'un azna hi uymamaktadr. Bunlar ancak, lyada dnyasnn yiitlik lksne ok r airin dnd szler olabilir.

(3) Homeros, lyada XX 64-65. Bu szleri lyada'nn XX. kitabnda anlatlan tanrlar savan eralt dnyasnn hakan Aidoneus syler. (4) Homeros, lyada XXIII 103-104. Akhilleus bu szleri, Patroklos'un ruhu ona grnp, Hades'in kaplarndan geebilmesi iin sonunda gmlmesini istedikten sonra syler.

(5) Homeros, Odysseia X 495. Kirke Odysseus'a yeraltna inii iin t verirken bu szleri ler. Bilici Teiresias kastedilmektedir. (6) Homeros, lyada XVI 856-857. Hektor tarafndan ldrlen Patroklos kastedilmektedir. (7) Homeros, lyada XXIII 100-101. Akhilleus'a dnde grnen Patroklos'un ruhu kastedilme ktedir. (Bak not 4). (8) Homeros, Odysseia XXIV 6-9. Burada, Hermes'in, Odysseus ve adamlar tarafndan ldrl enleri yeralt dnyasna gtrmesi anlatlr. (9) Kokytos ile Styks yeralt rmaklardr. (10) Fena adamlar korkutmak iin. (11) Homeros, lyada XXIV 10-12. XVIII 23-24 dizeleri eklenmitir. Her iki parada da Patroklos'un lmne alayan Akhilleus'un yas anlatlr. (12) Homeros, lyada XXII 414-415. Akhilleus tarafndan ldrlen Hektor'a alayan Priamos' un yas anlatlr.

(13) Homeros, lyada XVIII 54. Thetis denizin dibinde, Patroklos ld iin Akhilleus'un al dn duyunca bu szleri syler. lm artk yakn olan Akhilleus'a alar. (14) Homeros, lyada XXII 168-169. Zeus, Akhilleus'un Troia surlar evresinde kovalad He ktor'a acr. (15) Homeros, lyada XVI 433-434. Zeus, Sarpedon'u yazgnn belirledii sondan kurtarmay dnr, ama Hera'nn tlerini dinleyerek vazgeer.

(16) Homeros, lyada I, 599-600. Bu dizeler lyada'nn birinci kitabnn sonundan alnmtr. da tanrlarn mutluluuyla,insanlarn, kitabn balangcnda gsterilen aclar ve hrslar a bir ustalkla canlandrlmtr. (17) Platon burada II. kitabn sonunda yer alan yalan konusundaki konumalara iaret e tmektedir. (18) nderlerin, yalan bir ila gibi kullanmalar hakknda V. kitap'a bak. (19) Devlet yneticiliiyle beden eitimi ve hekimlik arasndaki benzerlik Gorgias'da da sz konusudur. (20) Homeros, Odysseia XVII 383 - 384.

(21) Platon burada "sophrosyne" kavram zerine halk grlerini aktarr. Hellenlerin dnya g inde ok byk bir yer tutan bu kavram, IV. kitap'da felsefe yoluyla aklanmaktadr.

(22) Homeros, lyada IV 412. Kar kmadan ba emeye bir rnek: Diomedes bu szlerle Sthene n, Agamemnon'un eletiren, kkrtc szlerine karlk vermesini yasaklar. (23) Gene lyada'dan alnma (III 8 ve IV 43) ses karmadan ba eme zerine rnekler. (24) Homeros, lyada I 225. Bu szlerle Akhilleus Agamemnon'a kmaktadr. (25) Homeros, Odysseia IX 8-10. Odysseus'un, Phaiaklarn kral Alkinoos'a syledii szler . Alkinoos Odysseus'tan adn ve ackl maceralarn anlatmasn ister. Odysseus da yksne bu szleri syler. Bu dizeleri olayn nasl gelitiini dnerek anlamak gerekir. Odysseus, Demodokos'un anlatt yky dinlerken alayarak lenin keyfini kard iin zr diler. a yknn o neeli havaya ters decei anlalr.

(26) Homeros, Odysseia XII 342. Eurylokhos, bu szlerle arkadalarn, Odysseus yokken alk larn dindirmek iin Helios'un kutsal srlarn yakalamaya ve kesmeye kandrr. (27) Homeros, lyada XIV 294 v. d. Akhalar byk bir tehlike iindedirler: Troiallar Akha larn donanma ordughna girmeyi baarmlardr. Poseidon Akhalarn yardmna koar, bizzat aya hazrdr. Fakat Troiallar destekleyen Zeus'un bunun farkna varmamas gerekmektedir. B u nedenle, Hera Zeus'un dikkatini Troia savandan ekmek iini zerine alr. Aphrodite'nin ak duygular uyandran sihirli kuan beline takarak da danda Zeus'u bulmaya gider. Bu a'nn harikulade gzel sahnelerinden biridir. lyada'nn airi, ok eski bir dini motif ola n gk tanrs iftinin evlenmesine destannda burada yer ayrmtr,

(28) Homeros, Odysseia VIII 266 v. d. Ozan Demodokos'un Phaiaklarn kral Alkinoos'u n saraynda syledii ark. Bu yk yukarda aktardmz lyada parasna kart olarak tan nlar hafif bir mizah gibi kullanan grece yeni bir iir parasdr. Bu ark, Odysseia'da akn bozan sonradan eklenmi bir para olmaldr.

(29) Homeros, Odysseia XX 17-18. Odysseus, kendi evinin avlusunda kt bir yatakta yatp da kendi hizmetilerinin rezilce davranlarn seyretmek zorundayken, bu szlerle kend ni yattrmaya alr.

(30) Bizans dneminden kalma Sada adl szle gre, birok kimse bu dizeyi Hesiodos'un saya . Fakat Hesiodos'un elimize kadar gelen yaptnda yoktur. (31) Homeros, lyada IX 515 v. d. (32) Homeros, lyada XIX 278 v. d.

(33) Homeros, lyada XXIV 139. Platon'un eletirisi hakszdr. Akhilleus Hektor'un lsn Pr os'a teslim ederken para hrsna kaplm deildir, Zeus'un buyruuna uymaktadr. Kurtulmalk ak bir armaan almak da detti. stelik Patroklos'a, Hektor'un lsn kpeklere atmaya sz halde bu sz yerine getiremediinden, Patroklos'un ruhunu yattrmak iin de almak zorunda .

(34) Homeros, lyada XXII 15 ile 20. Apollon Akhilleus'u aldatmtr: Troiallarn kente dne ilmesi iin Tanr Agenor'un klna girmi ve Akhilleus'u kendisini izlemeye kkrtmtr. (35) Troia ovasnda akan Skamandros rma. Homeros, lyada XXI 130-132, 233 v. d.

(36) Homeros, lyada XXIII 151. Sperkheios Akhilleus'un yurdunda akan en byk rmaktr. P eleus Sperkhelos'a Akhilleus Troia savandan geri dnerse, Akhilleus'un salarn adamaya s vermiti. Fakat Akhilleus leceini artk biliyordu. Bu yzden Peleus'un ada boa kmt dana armaan olarak adayabilir. Platon'un burada neyi eletirdii pek anlalmyor. Homeros ezberinden alntlad iin, bazen yanlyor. (37) Homeros, lyada XXIV 14 v. d. (38) Homeros, lyada XXIII 175. (39) Akhilleus Peleus'un oludur. Peleus'un babas Aiakos ise Zeus'un oullarndandr.

(40) Peirithoos Theseus'a Helena'y karmak iin, buna karlk olarak da Theseus dostuna P rsephone'yi yeraltndan karma giriiminde yardm etmitir. (41) II. kitap. (42) Yukarda ad geen Aiskhylos'un Niobe adl kaybolmu tragedyasndan. Tantalos ile ailes i kastediliyor. (43) Platon burada Thrasymakhos'un I. kitap'ta kulland deyime iaret etmektedir.

(44) Doruluun z ve yararl olup olmad sorunu, IV. kitapta ilenir. Fakat IV. kitapta usuna dokunulmaz. Platon zaten burada ele alacan syledii soruna Devlet'te bir daha dnm ez, X. kitabn banda, yeni devlette iir konusunu, idealar kuram orada incelendii ve iir de uygulanabilecei iin daha yksek bir dzeyde ele ald halde, gene dnmez. Platon burad erdii sz yerine getirmeyi unuttu mu? Bunu kabul etmek zordur. Aksine, Platon Devlet 'in sonunda anlatt Mavera efsanesinde "insanlardan nasl sz etmek gerektiine'' dair ken disi bir rnek vermitir.

(45) Sokrates'in burada deiik iir trleri arasndaki farklar -lirik iirde yaln anlatma ramada yaln yknme, destanda anlatma ve yknme kark- belirtmek istedii anlalr. (46) Homeros, lyada I 12 v. d.

(47) Bu parann zn oluturan yknme (mimesis) kavram ilka sanat anlaynda ok byk el sanatlarla ilgili olsun, iir olsun her yapt, ilkan anlayna gre, bir mimesis, yani bir yknmedir. Fakat yaptn konusunu gz nnde tutan ve estetie dayanan bu mimesisi yuka ki szlerde aramak yanl olur. Platon mimesisten, rnein ilka okullarnda sz konusu edil in kurulu biimini kastetmektedir. Khryses'in szlerini okuyacak renciye, yalnzca szleri ieriini canlandrmak grevi dmezdi, szlerin duygu ieriini, ethos ve pathosunu btn b anlandrmak zorundayd; fakat bu ii baarabilmek iin kendini unutmas, Khryses'in ruhuna, kiiliine girmesi gerekliydi. Platon da mimesis derken estetik deil, ahlaki ve pedag ojik bir kavram anlar. X. kitabn banda, iir hakkndaki szn yeniden ele alnmasnda bu k varlkbilimsel bir anlam kazanr. (48) s. 22.

(49) Dithyrambos, koronun aulos katlmyla syledii bir arkdr. Konusu mythostan alnmad yrambos tanrlarn erefine, Atina'da da Dionysos'un erefine sylenirdi. nceleri yalnzca b r anlatmadan ibaretti, sonra tragedyann etkisiyle dithyrambosa dramatik eler de katl mtr. (50) s. 22. (51) Bak: II. Kitap.

(52) Platon burada genel Hellen grn temsil eder. Sokrates'in Symposion'un sonunda tr agedya airi Agathon'la komedya airi Aristophanes'i, bir airin hem tragedya, hem de komedya yazabilmesi gerektiine kandrmaya almasyla yukardaki szler arasnda yalnzca g iki var: Symposion'da amac, bu iki iir trn incelemek deil; Sokrates'i, trajik ile komi unsurlar daha yksek bir btn halinde ruhunda birletiren Sokrates'i canlandrmaktr. Ayn mde Platon kendisi de, diyaloglarnda Sokrates'in yaamnn mimesisini yapmakla, tragedy a ile komedyay daha yksek bir dzeyde birletiren bu iki tr iine alan bir tr yaratm avndadr.

(53) Plutarkhos'un Solon'da anlatt yk, Attika anlaynn ciddiliine rnek olan bu gr 'a has olmadn kantlar: Thespis oyunlarndan birini temsil ettikten sonra, Solon ona dne ek, herkesin nnde yalanc oyunlar oynamaktan utanmyor mu diye sormu. Thespis de, aka ol sun diye byle eyler sylemekte, temsil etmekte bir ktlk olmad yantn verince, Solon sn yere vurarak demi ki: "Bu akay versek, ona deer verirsek, onu yaknda ekonomik yaa a greceiz.''

(54) Platon,ihtimal, nceden de bir ka kez dizelerini alntlad Aiskylos'un Niobe adl tr dyasn dnmektedir.

(55) Kukusuz Platon burada Euripides'in kadn kiiliklerini dnyor. Euripides'in kaybolan Aiolos adl dramnda kardei Makareus'tan gebe kalan Kanake sahnede doum sanclar ekmekte ir; bu durumda syledii arya herhalde nlenmi olsa gerek ki mparator Neron onu temsil e tmekten pek holanrm. (56) Kleler zellikle de komedyada nemli rol oynarlar. Fakat Euripides hukukun, top

lumun basksna, hakszlna uram insan tiplerinden hepsine tragedyada yer vermitir. (57) Tragedyada sarholua rnek olarak yalnzca Euripides'in Alkestis dramndaki Herakles vardr. Fakat unu da unutmamal ki Alkestis tragedya deil de bir satyr oyununun yerin i tutmaktadr.

(58) Tragedyada insanlarn ldrd bazan grlr. Fakat Aiskhylos ile Sophokles ldranla , ancak ldrdklarn bakalarna anlattrrlar (Orestes, Aias). Tek istisna Aiskhylos'un P as'unda Io'dur. Yalnzca Euripides, Herakles ile Bakkhalar adl tragedyalarnda ldrm ki sahneye karr (Herakles'te Herakles'in kendisi, Bakkhalar'da Pentheus ile Agaue).

(59) lka boyunca el iiliinin zgr adama yakmad dncesi vard. Platon da VI. kit da dnce edimini krletirdiine iaret

eder. Dzenli, gnlk bir ie bal olan adam felsefe iin uygun deildir. nk felsefeyle u iin insann bo vakti olmaldr.

(60) Daha eski zamanlarda, rnein Aiskhylos'un dneminde, mzik airin szlerine uyduu, sz in yannda ikincil bir e olarak kald halde, Euripides'in dramlarnda ve ada olan dit a bamsz gelimi, bu kez de szler ona uymutur. lka mzii hemen hemen bsbtn kaybol i izlemek bizim iin zordur. Fakat Euripides'in korolarnda szlerin mzie uydurulduunu hl ezebiliriz. Bu esasl yenilikle birlikte mzikte virtuozluk da nem kazanm, Platon'un bu rada szn ettii doa seslerine mzikle yknmeye giriilmi, ayn zamanda da sazlarla mzi abartl bulduu bir biimde n plana gemitir. Platon mziin szden ayrlmasn eletirir sinden uzaklaarak doa seslerine yknmeye giriilmesini ahlak dklnn bir kant sayar ptnda da bu konuyu birok kez ele alr (mes. II. kitap 669 c'de). (61) Davranlarda ve konumada sakinlii ve arball Aristo da (Eth. Nic. IV 8, 1125 a yksek ruhlulua (megalopsykhia) iaret olarak kabul eder.

(62) Baa merhem srme, yn eritlerden elenk takma, tapnmada grlen davranlardr. Plato airin tanr etkisi altnda bulunan tanrsal bir varlk olduunu gstermek ister. Platon'u, evletinden kard iirden ve mzikten zevk duymayan bir insan sanmamalyz. airi reddetme da kalyorsa da, onu, tanr gibi tapnlmaya deer, yksek bir varlk sayar. Diogenes Laertio 'un anlattna baklrsa, Herakleitos airlere kar ok daha sert davranm, demi ki: Home an atlmaya, bastonla dvlmeye layktr, Arkhilokhos da. (63) iir hakkndaki konumada Sokr s'i Adeimantos yantlad halde, sz mzie gelince, mzik bilgisi olduundan Glaukon sze k (64) Belli ki Platon szden ayrlm bir mzii tanmyor bile. (65) Yunan ses sistemi iin kitabn sonunda bulunan eke bak.

((66) Yunanllarn aulos dedikleri saz, flvtaya yakn olduundan aulos szcn flvta diye Aristo da (Politika VIII 6, 1341 a 17 v.d.) eitim alannda aulosa bir yer verilmesi ni iki nedenden kabul etmez: Birincisi, aulos ahlaki (ethikon) deildir, dini cmblere yakr; ikincisi, aulos alarken insan ark syleyemez.

(67) Lyra ile kithara ilke bakmndan birdir. Yalnz lyrann telleri eri, kitharannkiler i se dz bir gs tahtas zerine gerilmiti. Lyra evde ve genlerin mzik eitiminde kullanl zd; halbuki kithara daha byk ve daha sanatl bir biimde yaplm olduundan sanatlarn , yarmalarda kullandklar sazd.

(68) Aulos mzii, kam bol olan Phrygia'da meydana gelmi ve aulos bestecisi Olypos'la 8' inci yzylda en yksek gelime noktasna varmtr. Phrygia'dan Yunanistan'a gelmi ve Diony le Phrygialu Ana Tanr'nn kltnde salam bir yer edinmitir. Aulos'un Yunanistan'da byk irenile karlat Marsyas mythosundan anlalr: Athene aulosu icat etmi, fakat aulos a rutuunu, irkinletiini grnce, onu atm. Phrygia oban Marsyas aulosu bulmu ve bu yen rek kithara alan Apollon ile bir mzik yarmasna girimi. Yarma Phrygia'da Kelainai yak olmu. Marsyas kaybetmi, tanr da kstahlnn cezas olarak Marsyas'n diri diri derisini

fsanede Platon'da da grlen bir anlay yansmaktadr: Pedagoji ve ahlaka nem veren akla da anan Apolloncu eilimlerin cmbl dionysosu eilimlere direnci.

(69) Sokrates, tanrlarn adn kirletmemek iin kpek zerine yemin ediyor. Sylendiine gr manthys bile insanlara, yeminlerinde sradan eya ve hayvan adlar kullanmay tlemiti: r kaz hakk iin'' gibi. (Bu deyim Yunanca'da "Zeus hakk iin'' deyimine benzer). (70) II. kitap.

(71) Ritimlerin e ayrlmas ksa heceleri bir, uzun heceleri de iki saymak ilkesine daya nr. Bylece u ritim trleri ortaya kar: 1) Genos ison, 2:2 oranna dayanr. Daktylos ()deios (??) ve anapaistos(-) bu genostandr. 2) Genos hemiolion, 3:2 veya 2:3 oranna dayanr. Paion (), kretikos (), bakkheios () bu trdendir. 3) Genos diplosion, 2:1 ora nna dayanr. Bu trde trokhaios ile iambos'tan baka bir de ionikos vezinleri vardr ( vey a ). (72) Platon'un bu drt trden ne amalad belli deildir. (73) Perikles dneminde yaam, Perikles'in dostu nl ruhsal durumuyla ilintili olduuna inanrd. Yani o da etkisine nem verirdi. Platon ondan byk bir saygyla akamlarnn insan ruhu stndeki etkisine ilikin blm

mziki. Damon ritim ve melodinin ak Platon gibi mziin ahlak zerindeki szeder. Az nce sona eren deiik m byk olaslkla Damon' dan esinlenm

(74) Platon bu szleri kasten bir az kark syler. Platon'un yaptlarndaki Sokrates ok ke eknik sorunlar ele almaktan ekinir. (rnein, ileride beden eitimini ele alan blmnde ol gibi.) Platon, mzik kuramna ilgi duymakla yetinmemi bu alanda derin bilgiye sahip olmutu. Atinal Drakon, Akragasl Megyllas gibi dnemin en nl mzikilerinin derslerini di miti (ayrca Platon'un, Pitagoraslarla iliki iinde olduu da anlalyor).

Platon'un bu blmde Damon'dan aktard bilgilerden unu anlamak gerekiyor. Enhoplios'un em s eit olmayan mzik elerinden oluuyor (Damon ona katk synthetos diyor). Damon, Daktyl byk olaslkla 71 numaral aklamada deindiimiz "genos ison" denen vezinleri anlyor. B eroos denilen vezin, bizim "daktylos" veya "sponde os" dediimiz vezindir; heroos, geni isonda en grkemli, en soylu saylan vezindir; Platon bu nedenle salt ondan szed iyor. Daktylos ile spondeios vezinleri iki eit ve l bakmndan katk vezinlerdir. Yani s'' ile "thesis''te eit zaman lleri vardr. Arsis ile thesis, ritim tutulurken elin ve ya ayan kalkp inmesine denir. Yunan metriinde kullanlan bu deyimlere evirimizde biz de yer verdik; nk Platon'un burada kulland "yukar'' ve "aa'' terimlerinin olduu gibi anlamsz olacakt. (75) Trkeye tam olarak evrilmesi olanaksz, Yunanca euskhemosyne ve askhemosyne szckler ini, "uygunluk'' ve "uygunsuzluk'' szckleri ile karlamaya altk..

(76) Bu tmceyi iyi anlamak iin Platon'un kulland euetheiu szcnn Yunanca hem "iyi h '' hem de "saflk'' anlamna geldiini bilmek gerekiyor.

(77) Platon burada heykeltra Polykleitos'un oranlardan sz eden "Kanon'' adl yaptn d ir.

(78) Arkaik ve klasik an sanat, Platon'un burada sz ettii eitici etkiyi gerekten gst r. Olympia'ya gelip te zafer kazanm Yunanllarn heykellerini gren her gente Hellen insa nlna rnek olan bu kahramanlara benzemek arzusu her halde uyanrd. Sanatn bu eitici etk ni yurdunun her kesinde rnek olacak deerde sanat yaptlarna raslayan Atinal herkesten duymutur. Thukydides bile Perikles'e Atina'nn paideusis tes Hellados, yani "Hellas 'n eitildii yer'' dedirtiyor; bu deyie sanatla eitim de dahildir. Platon'da ok raslad r dnce, gzelin iyiyle akraba olduu dncesi burada da grlyor. Byk Hippias'ta gzel ' deniyor.

(79) Anlam zenginlii ve yalnl bakmndan dnyann hibir dilinde tam karl olmayan l iye evirdik. "Logos gelince''szleriyle Platon belli bir dnceyi anlatr: VI. ve VII. kit

aplardaki, matematik yoluyla olann tannmasyla, idealarn seyredilmesiyle sonulanan fel s efe eitimini kasteder. II. ve III. kitaplarda sz konusu edilen mzik eitimi daha logo s saylamaz, ancak felsefe eitimi iin gerekli bir basamaktr.

(80) II. kitapta olduu gibi burada da Platon kark bir dnce yrtmeyi bir benzetmeyle a arflerin renilmesine benzetiyor. (81) imdiye kadar hep yaptmz gibi burada da Yunanca tekhne kelimesini "sanat'' diye ev iriyoruz.

(82) Yalnzca ruh gzelliiyle vcut gzelliinin birlemesi doyurucu olabilir. Bu gr yaln on'a deil, btn Hellen dnyasna hastr. Geri Platon bir ka satr sonra bu iki gzellik a emek zorunda kalnrsa vcut gzelliinden vazgeilebileceine karar verir. Fakat bu semeyi anlattna dikkat etmeli: vcut gzelliinden yoksun olmak herhalde bir eksikliktir, zor ba abilir. Sokrates'in irkin oluu herhalde Platon'u dndren ve zen bir sorundu; fakat Symp sion'da Alkibiades'in syledii szlerle bu sorunu dahice zmlemitir.

(83) Platon Yasalar'da olanclk zerine grlerini daha ak bir biimde belirtmitir. Kad asnda ak doa yasalarna uygundur; nk soyu srdrmek amacn gder. Fakat erkeklerin vey alarnda sevimeleri doa yasalarna aykrdr. nsan bu doa d aka srkleyen etken eh on olancl kati bir anlatmla reddetmitir. Fakat te yandan erkeklerin aralarnda sevim len yaamnda nemli bir etken olmutur, hatta baz devletlerde ona izin vermekle kalnmaz, askerlik ve devlet ileri iin ondan yararlanlr, ahlak ve eitimde nemli bir etken saylr aa byk olan, kn eitiminden, yetimesinden sorumluydu. Platon bu bakmdan yani felse n, gzeli ve iyiyi amalayan bir iliki olarak, ehveti ve duyumculuu dta brakmak kouluy rkekler arasnda sevgiye izin verir. tenliklerinin bir anlatm olarak pmelerine izin ve . Eros'un felsefi nemi Symposion'da Diotima'nn szleriyle aklanmtr.

(84) Sonradan ayrntl biimde ele alnan bir soruna yani genellikle dnld gibi sporun , ruha yarad dncesine burada da deinilir. Platon bu konuda Demokritos ile ayn dnce mokritos der ki: "nsanlara bedenden ok ruha nem vermek yakr. nk ruhun stnl bede siz klar, oysa us gc olmakszn bedenin gl olmas ruha hibir bakmdan stnlk vermez (85) 398 e.

(86) Siracusa en iyi yemek yenen kent saylrd, Platon bunu 7'inci mektubunda yle anlatr : "talya ve Sicilya'ya (geldiim zaman) bu lkelerde "bahtl'' denen yaam -talya ve Sirac sa usullerine gre ard arkas kesilmeyen lenlerle dolu o yaam- hi beenmedim. Herkes ka iki kez tka basa dolduruyordu; gece kimse yalnz yatmyor; herkes byle bir yaayn am da yryp gidiyordu.''

(87) Korinthos kentinde Aphrodite Melainis Tapna vard. Bu tanrann hizmetileri ilk a hetaira olarak n kazanmlard.

(88) Tapndklar tanr, Apollon'un olu, hekimliin yaratcs Asklepios olduu iin hekimle iad, yani Asklepios oullar denirdi.

(89) Platon burada ya bizim metinlerimizden ayrlan bir lyada metni kullanm veya daha byk bir olaslkla lyada'nn bu parasn yanl anmsyor. Homeros'un metnine gre lyad e Nestor'un hizmetisi Hekamede bu gl ikiyi Eurypylos iin deil, Makhaon iin hazrlar. n'un burada yanlmas mmknd, nk az nce (575 v.d.) Eurypylos'un bir okla yaraland an (90) Asklepios'un oullar Makhaon ve Podaleirios kardeler Troia'da Yunanllarn hekimler idir; her ikisinin ad lyada XI 833'te geer.

(91) Homeros, lyada XI 844 v.d'da hekimlikten anlayan iki kahramann biri, Makhaon yaral olduu, teki de savatan daha geri dnmedii iin, Patroklos'un, Eurypylos'un baldr oku kard anlatlr.

(92) Platon'un 1. kitapta da szn ettii Selymbria'l Herodikos 420 yllarnda, insann sa

sa da ila kullanmadan yaayabilmesini salayan bir tedavi yntemi bulmutur. Herodikos ge zmeleri, gremeleri, hamamda terlemeyi ve vcudunu ovdurmay zellikle tlerdi. Fakat bu t viye uymak iin o kadar kendine bakmak gerekiyordu ki hasta btn vaktini buna ayrmal, b aka her iten elini eteini ekmeliydi. Platon baka birok kimse gibi tedaviyi bu yzden el irir..

(93) Miletli Phokylides .. 6. yzyln ortalarnda yaamtr. Platon'un burada and dize nli biimlere brnm ve halka seslenen daha birok zdeyi, yaama kural yazmtr. nsan meye koyulmadan nce geimini salamas gerektii dncesi filozoflarn daima savatklar b ratius'un nl bir dizesinde de bu dnce yer alr. (Mektuplar 1, 1, 53): o cives, cives, q uaerenda pecunia primum, virtus post nummos, "ey yurttalar, nce paray salamal, erdem paradan sonra gelir'' ( bu szleri Roma Forumundaki sarraflara syletir). Platon bu sorun zerinde tartmaya girimekten kandn kendi syler, nk tmcenin olumlu yann, rektii dncesini n planda grr. Bu paradaki alay sezmemek mmkn deildir; Platon fels linden silahlarn alp kendilerine kar kullanyor. Az nce eletirilen Homeros'un imdi do hekimlie tank olarak gsterilmesi de alaycdr. (94) Homeros, lyada IV 218. Makhaon'un Menelaos'un yarasn nasl tedavi ettiini anlatr. (95) Yani Hekamede'nin Makhaon'a iirdii gl iki, Yunanca kyken. Bak. not 89. (96) Phrygia kral Midas'n zenginlii dillere destan olmutu. (97) Aiskhylos, Agamemnon 1022. Euripides, Alkestis 3 v, d. (98) Pythia 3, 55 v.d. (99) s. 21-22.

(100) Hekimlerle yarglar arasnda Sokrates'in ilerde gsterecei temel bir fark vardr. Fa rk urada da grlr ki ideal devlette yarglara bekilerin gereksinimi yoktur, oysa hekimle bir bakmdan gereklidir. - Platon yarglk mesleine deer vermemekle zellikle Atina'daki ahkemelerin durumunu eletirir. Atina'da kurayla yarg seilmek yurttalarn hem siyasal, h em de parasal durumlarnda nemli bir etkendi. (101) Soylu adamn neden byle grndn Platon VII. kitapta idealar kuramyla aklar.

(102) Platon phesiz burada Sokrates'in dvasn hatrlyor. Sokrates'i yarglayan yarglar bir adam anlamakta ne kadar becerisiz olduklarn o zaman ortaya karmt.

(103) Platon'un kurduu ideal devletin bir ok bakmdan Sparta devletini anmsatt bilinir. Burada da benzerlik vardr. Sparta'da bir ocuk doduu zaman devlet grevlileri vcudunu, s aln inceler, bytlmesine ya da atlmasna karar verirlerdi. Pausanieas'n bir sz Pla ki dncelerini anmsatr: "En iyi hekimler hastalarn rmesine olanak vermeyen, onlar ol kadar abuk gmen hekimlerdir.''

(104) Bu gr Platon'un II. kitaptaki szleriyle elikilidir: Yllardan beri bulunmu olan itirmeden daha iyisini bulmak zordur, deil mi? Bu da, tabii, beden iin spor, ruh iin mziktir. Fakat eliki yalnzca grntedir. Eitim zerine tm akl yrtmenin temelinde rdr. Ama sorun felsefe yoluyla akl yrtlrken ok kez olduu gibi burada da halk grler ilmeye gereksinimi olduu anlalr. Halk grlerine ve gelenee uygun olarak oluturulmu o um, yani mzikle spora dayanan eitim iyidir ve duraksamakszn kabul olunabilir; yalnzca doru ve iyi olduunun yeniden kantlanmas gerekir. Baz bilginlerin kabul ettii gibi, Pl aton'un burada Sokrates'le bir tartmaya girdiini dnmek hotur.

(105) ki kart eilim, yani hainlikle yumuaklk arasnda denge kurmak, Platon'a gre eit a grevidir. Bu iki niteliin doal bir biimde bir canlda nasl bir araya gelebildii II. k tapta kpek rneiyle gsterilmitir. Platon eitimin bu amacndan ok sz eder. Hatta Platon devlet adamnn grevi de bu iki kart doa eilimlerinin uyumlu bir biimde birlemesini s tr. Bu i iin devlet adam eitimden, bir de bu amac gden evlenme yasalarndan yararlanab

r. Politikos'da Platon devlet adamnn bu etkinliini bir dokumac ustasnn iine benzetir: oann iki kart eilimini, gzpeklikle usu birletirerek ikisini de kapsayan salam bir ku i birbirine dokur. (106) II. kitap.

(107) Homeros, lyada XVIII 588, Apollon, Hektor'u Menelaos'tan kat iin ayplarken Menel os iin yumuak bir asker der.

(108) nceleri iir ve ark tanrlar saylan Musalar sonradan btn dnce etkinliklerinin r olarak tannmtr. Bu yzden iirle uramak kadar felsefe ve bilimle uramak da Musa il olmak saylr.

(109) Platon'un bu szckle ne demek istedii kolayca anlalamaz. Yasalar'da sz geen gen erkeklerin eitimini gzeten yksek bir devlet orunu oluturmak istediini dnenler olmut akat kurduumuz devletin korunmas gerekiyorsa szlerinden, devletin iyilii iin ok nemli ir rol oynayan yksek bir orun oluturulmas gerektii anlalr. Gerekten de Politikos 308 d'de trl doa eilimleri arasnda dengeyi salamak grevi krallk ya da siyaset sanatna d ev olarak gsterilir. stelik Platon VI. kitapta da buradaki szlerine gnderme yapar; f akat VI. kitapta grevi anayasay gzetmek, anayasay yasaclarn (yani Sokrates ile konutuk arnn) kararlatrd biimde korumak olan bir orundan sz edilir. Btn bunlardan karla rada Platon asl devlet yneticisi olan filozofu kastetmektedir. Fakat bu ilk kitapl ar ancak bir giri niteliinde olduu iin burada onun grevlerini, konumunu ve niteliini i ncelemesine olanak yoktur. Bu sorunlar ancak btn devlet yapsn kurduktan sonra ele alab ilir.

(110) Platon asl konu iin ikincil nemde tektk sorunlarn szn etmeye girimiyor. Not. 7 e bak. (111) Bu dnce Thukydides'in Perikles'e sylettii dnceye benzer.

(112) Hi kimsenin gerek yalana yani gerek zerinde yanlmaya raz olmayaca dncesi Pla r grtr. II. kitabn sonundaki gerekten ayrlma hakkndaki szlere bak.

(113) Bekilere uygulanan denemeler de e ayrlmtr. Bunlar besbelli ki bekilerin yalnzc erlik ve devlet ilerinde yararlk gsterip gstermemelerini deil, baka niteliklerini de s ayan denemelerdir. Belki Platon burada da baz Sparta greneklerini gz nne getirmektedi r. Yasalar'da da bu gibi denemelerin sz geer, rnein insann arap itii zaman nasl dav kat edilmesi. (114) Yani grkemli, karanlk, zor anlalr bir dille.

(115) Bu denemeleri kim yapacak, baaranlar kim seecek, sylenmiyor; sylenemez de; nk a evlet henz kurulmu deildir. Ancak yeni kuruluunda ilke olan dnce, yani nderlerin filo ya da filozoflarn nder olmas gerektii ilkesi aa vurulduktan sonradr ki bu sorun ele bilir. VI. kitaba bak.

(116) Bundan sonra Platon asker snfndan olan kimselere yardmclar (epikuroi ve boethoi ) diyor. Fakat beki (phylaks) deyimi nderlerle (arkhontes) yardmclarn topluluu iin kul and genel bir addr. (117) s. 17. (118) Platon burada Kadmos efsanesine ilikin, ekilen ejder dilerinden doan insanlar motifini ele alp kendi hedefleri iin kullanmaktadr. Yunanllar Kadmos'u Fenikeli say dklar iin, Platon bu masala Fenike masal diyor. (119) rnein Atinallarn efsanevi atalar Erekhtheus da topran bir olu saylrd. (120) Platon, bu efsane de tekiler gibi belki bir gn insanlarn inand bir efsane olacak

demek istiyor.

(121) Glaukon bekilerin eitimi bitti sanyor, oysa, Sokrates mzikle idmann gerek eitime yani felsefe eitimine, ancak bir hazrlk olduunu, bu zor iin, anlatlmas da en g olan nun daha ele alnmadn bilir. Platon bu szlerle, VI. ve VII. kitaptaki nder-filozoflarn imi konusuna gndermede bulunmaktadr.

(122) Devletin iyiliini salayan bu mal mlk ortakl sorunu da ancak bir giri niteliinde . Ancak V. kitapta kadn ve ocuk ortakl sz konusu olduunda, gerek anlam ortaya kar.

DEVLET IV

(1) III. kitabn sonunda, koruyucularn hibir zel mal olmamas gerektiinden sz aldn

(2) Yunanca polis (devlet-kent, medine) szcn, Trke bir tek karl olmad iin, o da "devlet'' szcyle karladk. (3) Adeimantos'un kar k, Thrasymakhos'un 1. kitapta ileri srd "bir hkmdar kendi hkm srer'' dncesine dayanyor.

(4) Aristoteles, Platon'un devletine kar yapt sert eletiride, bu yer iin unlar syle dan baka, koruyucular mutluluktan yoksun brakr, ama yasa yazar btn kenti mutlu etmeli der. Fakat, byk ounluk ya da btn yurttalar, hatta birka mutlu deilse, ehrin mutlu eildir. nk mutlu olmak ift saylarla ayn tre girmez; bir btn, onu oluturan ksmlar e, ift olabilir, ama mutlu olmakta durum byle deildir. Ama koruyucular mutlu olmaz da kim olur? Kesinlikle, zanaatlarla ii kitlesi deil.'' Bu eletiri, Aristoteles'in Pla ton'dan temelde ayrlan ahlaki ve siyasi grlerine dayanr. Platon sonradan koruyucularn kiisel mutluluklar sorununu ele alr ve yalnzca kendi yaratt kentin her ynden eksiks r mutluluk saylaca sonucuna varr. Burada bu konuya girimekten ekiniyor. Bir tek snf btn kentin mutluluunu gz nnde tuttuunu VII. kitapta da yineler. - Bu tmce, Perikles'i hukydides tarafndan bildirilen dncesine alacak derecede yakndr: "Ama, kent bir btn alam bir durumda bulunursa, ayr ayr her bir bireyiyle mutlu olduu, ama bir btn olarak mahvolduu zamankinden daha ok bireylere yararl olur.''

(5) lk kitapta Yunanca dikaiosyne karl olarak kullanlan "doruluk, hakseverlik'' ye kitapta her zaman "adalet'' szcn kullandk.

(6) Bu derhal yaplmaz, ancak VIII. kitapta yaplacak. nk konumaya katlanlar, V. kitabn a Sokrates'i balad dnce dizisini brakmaya ve eitim, ortak mlkiyet sorunlarna dnme aklardr. V., VI., VII. kitaplardaki konudan grnte sap aslnda btn yaptn en yksek filozoflarn eitimleri zerine dncelere gtrr. IV. kitabn sonunda yarda braklan so VIII. kitabn banda ele alnr.

(7) Yunanllarda, heykellerin salarn, gzlerini, dudaklarn, giysilerini boyamak deti va (8) Bu seslenile balayan szlerin sonu "onlarn elinde olur''dur. Demek, heykelin boya nmasn eletiren kii devlet dzenini eletiren kiiyle ayn oluyor.

(9) lk kitapta Yunanca Phylaks szcn "beki'' ile karlamtk. Bundan byle bu szc a uygun bulduk. (10) Yunanca metinde biraz belirsiz kalan bu tmceyi hemen hemen mtercimler gibi evi rmeyi uygun bulduk. Fakat bu tmceye baka bir anlam da verilebilir: "te yandan kendi balarna iyi durumda olmak ve mutlu olmak frsat da onlarn elinde olur'' ya da: "te yan dan kent iyi bir durumda ve mutlu olursa, bundan yalnzca onlar yararlanacaklar.''

(11) Metinde bulunan georgus szcnde, metne uygun bir anlam bulamadk, bunun iin Platon' la derinden uraan olan baz bilginlerin nerisine uyarak, bu szc leorgus kabul edip ev ona gre yaptk.

(12) Platon, kent ya da kentler oyunu denen bir tr tavla oyununu sylemek istiyor. Bu oyun hakknda kesin bir ey bilmediimiz iin Platon'un deyiinden ok bir ey anlamyoruz (13) III. kitap s. 55. (14) Platon burada ok kez kullanlan bir deyime iaret ediyor. (15) (16) Odysseia I 351/2, elimizdeki Odysseia metninden biraz ayrdr. (17) Damon iin III. kitap s. 35, aklama 73'e bak. (18) Platon burada hi kukusuz Atina'daki ahlaki, sosyal ve siyasal durumun gelimesi ni kastediyor. (19) Yani imdi oynadklar oyunlardan yasaya daha uygun.

(20) Platon burada ve btn bu parada ok nefret ettii ve zamannda tamamyla gerileme duru unda olan Atina demokrasisini kastediyor. Gerekten Atina'da devletin genel dzenini deitirmek isteyenlere kar yasalar vard. te yandan zel kiileri yceltmek iin yasala magoglar bu alanda halka dalkavukluk etmek frsatn bulurlard.

(21) Platon burada Herakles'in on iki baarsn sylemek istiyor. Hydra, byk bir bataklk avarym. Argos'un gneyinde bulunan Lerna bataklnda yaarm, saysz ba varm, bu ba es btn balar kesiyor, ama kesilen bir ban yerine iki ba kyor. Canavarn yeniden ba elerini kzgn aalarla yakyor, lmsz ban zerine de byk bir kaya paras atyor. Hyd daldryor; bu yzden oklaryla at yaralar iyilemezmi. (22) Delphoi, Yunanistan'n dini merkezi idi. Apollonsa, dinle ilgili her ite yol gs terirdi.

(23) Btn Avrupa dillerine girmi olan Yunanca daimon szcn, Trke karl olmad i r (Yunanca theos) szcnn yannda bulunduu zaman, ikinci derecede gelen tanrsal varlk dr. (24) Yunanca heros. Yararlklar yznden lmden sonra tanrlatrlm ve tanr gibi sayg enir.

(25) Burada Delphoi'daki Apollon'un kutsal konik ta (omyhalos) kastediliyor. Ompha los beyaz mermerden ya da tatan bir koniydi ve dnyann merkezi saylrd. ki yanna konmu iki altn kartal, efsaneye gre, Zeus tarafndan dnyann dou ve bat ularndan atlp bu leen iki kartal hatrlatrd. Omphalos genellikle sikkeler zerinde ve zellikle Apollon'un oturduu yer olarak gsterilirdi. (26) Thrasymakhos'un, Glaukon'un ve Adeimantos'un adaletli ve adaletsiz insan ha kkndaki tartmalarda oynadklar rolleri anmsayalm. (27) II. kitap.

(28) Bunlar Ana erdemler denilen drt erdemdir, yani btn teki erdemler bu drt erdemden kar. Bundan sonraki tartmalar, bu drtl erdem dizgesinin, Platon'un devlet dzeniyle o iliikide olduunu gsterecektir. (29) Burada kullanlan yntem, matematikte kullanlan kantlama yntemine benzer. (30) "Doru kararlar veren'' deyiiyle Yunanca eubulos szcn evirmekten ok tanmladk. llikle siyasal bir erdemdir. Bu yzden Thrasymakhos da, tam anlamyla adaletsizliin n

e olduunu anlatrken bu szc kullanyor. Oradaki eviri (iini bilen) metnin evirdiimiz d iin bataki evirimizden ayrldk. (31) III. kitap, 414 b.

(32) Burada, Sokrates'in yukarda "gariplik'' szyle neyi kastettii sonunda anlalyor. "G riplik'' undan ileri geliyor: Kentin yalnzca en kk paras bilge olduu halde, btn ken e deniyor. Bilgelik (sophia), Platon'un burada anlatt biimde, phronesis ile ayn anlam dadr. Bilgelik terimi burada metafizikle (yani idea kuramyla) deil, srf siyasetle il gilidir, kentin btnnn iyilii iin dnce yrten erdemden baka bir ey deildir. (33) Yunanca khalestraioin Makedonya'da Khalastra glnn kysnda bulunan ve sabun yerine kullanlan doal bir sodadan sz ediliyor.

(34) Biz, "srekli'' anlamna gelen, Stobaios'un kabul ettii momimon szcn kabul edip on e evirdik.

(35) Buna benzer bir dnce gzpeklik hakkndaki Lakhes dialounda vardr (196 vd). Lakhes' e "gzpeklikten baka ad'' "atlganlk'' (Yunanca thrasytes) olurdu.

(36) Yani bireysel gzpeklie ve filozofun, eitimle alanm kanya deil, bilgiye (episte ayanan gzpekliine kart gzpeklik.

(37) Bu szlerle ne kastedildii belli olmuyor. Belki VI. kitapta gzpeklik zerine konuma lara gndermede bulunuyor. Herhalde burada Lakhes diyalou kastedilmiyor olmal; nk bu di yalog hem "devlet''ten ok nce yazlmtr, hem de orada gzpeklik zerine konumalar "devl dzeyinde deildir.

(38) Sophrosyne: Yunancaya has olan bu kavram baka hibir dile evrilemez "tidal'' (evi ri dili gnmz Trkesine uyarlanrken "itidal"in yerine aa yukar tam karl olan "l viri, kavramn btn zenginliini vermemekle birlikte, ilk kitapta kullandmz "temkin'' phrosyne kavramna daha yakndr. (39) Yalnzca bu szler bile gsteriyor ki, "devlet''teki sophrosyne zerine inceleme, K harmides dialoundaki bu kavram tanmlama denemesinden daha ileri bir admdr.

(40) Yunanca kreitton heautu gerekten garip bir deyitir. Szc szcne evirirsek: "ken i yenen'' demektir. (41) lk olarak II. kitap ve daha sonra birok yerlerde. (42) II. kitap. (43) Bu szler, VI. kitaptaki incelemeleri hazrlyor.

(44) Burada "takn doa'' biiminde evirdiimiz Yunanca "thymoeides"e, ilerde ayr ksm lirken, "fkelenen ksm'' diyeceiz. teki iki ksmaysa, "akla uygun ksm'' (logistikon) ve rzulayan ksm'' (epithymetikon) diyeceiz. (45) Platon burada iklimin insanlar zerindeki etkilerine ilikin bir kurama gndermed e bulunuyor. Bu kuram zellikle Hippokrates'in yaptlar arasndaki "Havalar, sular, yer ler zerine'' adl nemli kitapta anlatlr. (46) Yunan edebiyatnda eliki ilkesini anlatmak iin ilk giriim.

(47) Buradaki g metin sorununu zmlediimizi ileri srmemekle birlikte, baz filologlarn ine uyarak e kai eie szcklerini gz nnde tutmadk.

(48) Yunanca dipsa ve peina szcklerini "susuzluk'' ve "alk''la karlamak mmkn deildir uzluk ve alk, Yunanca szckler gibi bir arzuyu deil, bir durumu gsterir. Bunun iin bu s

leri "imek arzusu'' ve "yemek arzusu'' ile karladk. Bu yzden bu tmcenin Trke evirisi ir yineleme kanlmaz oluyor.

(49) Yunanca autos szcnn karl olarak "bizatihi'' ( evirinin gnmz Trkesine uya rine "kendisi" szc kullanld ) szcn kullanmak zorunda kaldk. nk "tek bana'' y i eviriyi ileride monos szcnn karl olarak kullanacaz. (50) III. kitap, s. 20'deki dize Odysseia'dan (XX 7) alnmtr.

(51) Burada "fkelenen ksm'' (thymoeides) deyiindeki belirsizlik ortaya kyor. Yukarda, aton'a gre fkelenen ksm gzpekliin ilkesi ve akla uygun ksmn badayd. Buradaysa r fke olarak ortaya kyor. Bu ikilik Yunanca thymos szcnn geni anlamndan ileri geli os yrein her hareketi ve zellikle fke demektir. (52) Bu ilkeye Sokrates s. 94'te deinmitir. (53) III. kitap, s. 54. (54) Adaletsizlik asl sonradan VIII. ve IX. kitaplarda incelenecektir. Platon bur ada ancak ruhtaki adaletsizliin ksa bir taslan veriyor.

(55) Platon burada Hippokrates'in bir kuramndan esinleniyor. Hippokrates'e gre vcu dun sal, vcudu oluturan drt enin (kan, safra, balgam, lenfa) uyumuna dayanr. Bu uyu ursa, vcut hastalanr.

You might also like