Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Meriç'e Düşen Dua
Meriç'e Düşen Dua
Meriç'e Düşen Dua
Ebook135 pages1 hour

Meriç'e Düşen Dua

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Kuvvet ve zulüm baş eğdirebilir, yaşama hakkını kısıtlayabilir; fakat gönülleri ele geçiremez. Özgürlüğüne düşkün olanlar ve mefkûre sahipleri her zaman çıkış yolu bulur. Zira bu yolda Allah onun yardımcısıdır. Sevgi nedir bilmeyen, Allah’ın yaratmış olduğu güzelliklerden bîhaber zalimler, onlara yardım edenler ve zulmü hoş karşılayanlardan kurtulmak, onlardan uzak olmak için her şeyi arkada bırakmak zorunda kalanların uğrak yeridir Meriç...
Acısıyla tatlısıyla her insan bir hikâye... İşte bu kitapta onlardan birini okuyacaksınız...

LanguageTürkçe
Release dateApr 9, 2019
ISBN9780463439333
Meriç'e Düşen Dua
Author

Emin Osman Uygur

EMİN OSMAN UYGUR1966’da, bir Temmuz günü gelmişim dünyaya. Meyve ağaçlarının ve ormanların yemyeşil dünyası ile az ötede sanki ebede uzanmış masmavi bir deniz iklimi arasında geçti kimliksiz yıllarım... Yıldızlara bakarak uyudum yaz gecelerinde... Kâinat ve etrafımdaki varlıklar müthiş bir laboratuvar gibiydi benim için... Ne yazık ki çocukluk yıllarımın o heyecan ve gözlem aşkı, uzun süre bir yerlerde bekleyecekti. Ve ben kaderin çizdiği yolda eğitim dünyasında buldum kendimi. Belki de okumanın, tefekkürün verdiği ilhamlar, beni zihinsel keşifler yapmaya yönlendirdi. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğini bitirdikten sonra özel ve resmi kurumlarda 25 yıl görev yaptım. Bu arada Sızıntı dergisi ile tanıştım ve bu dergide yazma imkânı buldum; Çağlayan’a evrildiğinden beri de yazmaya devam ediyorum. Ve yazmayı her zaman konuşmaya tercih ediyorum.Crab Publishing’den çıkan diğer kitaplarım:1.Meriç’e Düşen Dua2.Çekirdekte Tefekkür Deneyi3.Gece Yağıyordu Üstümüze4.Cennetin Son Yolcusu5.Bu Yol Uzundur

Read more from Emin Osman Uygur

Related to Meriç'e Düşen Dua

Related ebooks

Reviews for Meriç'e Düşen Dua

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Meriç'e Düşen Dua - Emin Osman Uygur

    MERİÇ’E

    DÜŞEN

    DUA

    Emin Osman Uygur

    Published by Crabs Publishing at Smashwords

    Copyright © 2018 Crabs Publishing

    Tüm hakları saklıdır. Bu yayının herhangi bir bölümü, yayınevinin önceden izni olmaksızın, hiçbir formatta ve hiçbir amaçla çoğaltılamaz, dağıtılamaz, yayılamaz, bir veri tabanı veya bilgi kurtarma sisteminde saklanamaz.

    Bu e-kitap sadece sizin kullanımınız için lisanslanmıştır. Bu e-kitap başkalarına tekrar satılamaz veya verilemez.

    Eğer bu kitabı paylaşmak istiyorsanız lütfen her birey için bir kopya satın alın. Eğer bu kitabı okuyorsanız fakat satın almadıysanız veya sadece sizin kullanımınız için satın alınmadıysa lütfen satın alan kişiye iade edin ve kendinize bir kopya satın alın.

    Yazarımızın emeğine saygı gösterdiğiniz için teşekkür ederiz.

    Meriç’e Düşen Dua / Emin Osman Uygur

    Yayın No: 10

    Roman: 2

    Emin Osman Uygur eserleri: 1

    Yayın koordinatörü: Halit Emre Yaman

    Editör: Irmak Aksu

    Kapak tasarımı: Nazende Bahar

    Teknik hazırlık: Güray Ordueri

    Yayın tarihi: 2019

    Dijital ISBN: 9780463439333

    e-posta: crabspublishing@gmail.com

    Twitter: @CrabPublishing

    EMİN OSMAN UYGUR

    1966’da, bir Temmuz günü gelmişim dünyaya. Meyve ağaçlarının ve ormanların yemyeşil dünyası ile az ötede sanki ebede uzanmış masmavi bir deniz iklimi arasında geçti kimliksiz yıllarım… Yıldızlara bakarak uyudum yaz gecelerinde... Kâinat ve etrafımdaki varlıklar müthiş bir laboratuvar gibiydi benim için… Ne yazık ki çocukluk yıllarımın o heyecan ve gözlem aşkı, uzun süre bir yerlerde bekleyecekti. Ve ben kaderin çizdiği yolda eğitim dünyasında buldum kendimi. Belki de okumanın, tefekkürün verdiği ilhamlar, beni zihinsel keşifler yapmaya yönlendirdi. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğini bitirdikten sonra özel ve resmi kurumlarda 25 yıl görev yaptım. Bu arada Sızıntı dergisi ile tanıştım ve bu dergide yazma imkânı buldum; Çağlayan’a evrildiğinden beri de yazmaya devam ediyorum. Ve yazmayı her zaman konuşmaya tercih ediyorum.

    Crab Publishing’den çıkan diğer kitaplarım:

    Meriç’e Düşen Dua

    Çekirdekte Tefekkür Deneyi

    Gece Yağıyordu Üstümüze

    Cennetin Son Yolcusu

    Bu Yol Uzundur

    İÇİNDEKİLER

    BASKIN

    SİNCAN

    2. BASKIN

    TOKAT’A DOĞRU

    ÖZGÜRLÜK MÜ?

    YİNE POLİSLER

    KARDEŞLİK

    İLK MAHKEME

    YENİ HAYAT

    YİNE Mİ?

    BASKIN

    Güneş ailesi, bir yandan yaşanmakta olan garip olayları izliyor, bir yandan da normal hayatlarına devam ediyorlardı. Hayatları boyunca hiç bir suça karışmadıkları için de endişeli değillerdi kendileri adına. İhtimal, Gelip bir şeyler sorsalar bile, bir şey olmaz. düşüncesine sahiptiler. Devlete, emniyete olan güven, onları bu düşüncede tutmaya yetiyordu.

    Elif, çocuklarına gereği gibi bakmanın telaşında, eğitimli bir Anadolu annesi idi. Çocuklarından arta kalan zamanlarda farklı aktivitelerle hayatını canlı tutmak istiyordu. Bu aktiviteler hayatın iki yakasını da kuşatsın istiyordu inancı gereği. Bu düşünce ile girdiği hayat yolculuğunda karşılaştığı idealist insanlarla yola devam etmeye karar verdi. Eşi de kendisi gibi düşünüyordu.

    Elif, Hizmet Hareketi içinde hem kendine sosyal bir çevre bulmuştu hem de dini görevlerini yerine getirmenin huzurunu yaşıyordu. Mantıklı ve zeki bir anneydi. Katıldığı bu cemaat içinde yanlış bir şey, dine aykırı bir durum görse orada bir dakika bile durmazdı. Eşi de muhasebe işlerinden fırsat buldukça arkadaşları ile çay içer, dünya işlerinden biraz uzaklaşmaya bakar, kalbini, ruhunu dinlendirirdi.

    Akıp giden günler içinde ailenin en önemli gündemi, iyi birer insan olarak yaşamak ve çocuklarını de geleceğe çok güzel bir şekilde hazırlayabilmekti. Aile için namaz evin direği hükmünde, öncelikli sırada yer alıyordu. Bütün işler namazdan sonra geliyordu. Ayrıca özellikle çocukların yetiştirilmesi, helaller ve haramlar konusunda çok titiz davranıyorlardı. Çocuklar Hizmet’e ait kurumlarda eğitim görüyorlardı. Bu yüzden de gözleri arkada kalmıyordu. Zaten çocuğu bu kurumlarda olan hiç bir ailenin ahlaki veya insani değerlere sahip bireyler olarak yetiştirilmesinde bir endişesi yoktu. Ders açısından da başarılı olan bu kurumlarda çocuğunu okutmak bir şans olarak görülüyordu toplumda. Ara ara sadece başarılı öğrencileri okutuyorsunuz şeklindeki serzenişler aslında gerçeği yansıtmaktan çok uzaktı. Bu sözlerde biraz kıskançlık biraz da ‘avantaya alışmışlık’ vardı.

    Elif, akşam yemeğini hazırlamış, herkesi sofraya çağırıyordu,

    Hadi, herkes sofraya… Çabuk olun biraz lütfen! Enes, Selim!

    Tamam anne.

    Yavuz oğlum, hadi sen de gel.

    Yavuz, salonda çizgi film izliyordu. Annesini duymadı. Elif, bunu tahmin ettiği için kendisi gitti salona.

    Yavuz oğlum, hadi yemek yiyoruz. Çizgi filme sonra bakarsın tamam mı?

    Yavuz biraz mızırdandı ama annesinin kendisini kucaklamasına da itiraz etmedi.

    Elif, Yavuz'un sandalyeye oturmasına yardım ederken önce Enes geldi. Elif, onu da sandalyesine oturttu. Sonra diğer iki oğlu da geldi. Onlar da oturdular yerlerine. Ne hikmetse çocukların yerleri hiç değişmiyordu masada. Her zaman aynı sandalyeye oturmak, onlar için bir vazife gibiydi. Eşi de elinde telefonla girdi mutfağa.

    Yine mi haberler? Bırak artık aynı haberleri okuyup durmayı, ne işe yarıyor ki?

    Bir işe yaradığından değil canım. Gündemi takip sadece… Baksana yine gözaltılar var.

    Elif duymamış gibi yaptı,

    Hadi, afiyet olsun. Enes sen kendin yersin değil mi oğlum?

    Evet, anne.

    Elif, Enes'e gülümserken eşini dinliyordu. Aralarındaki konuşma sonunda gülümseme acı bir burukluk gibi takılı kaldı simasında. Gülmekle acı arasında sıkışmış, Araf'ta kalmıştı yüz mimikleri.

    Bugünlerde biraz tuhaf şeyler oluyor. Resmen cadı avı yapılıyor. Birileri kin ve nefret intikamı alıyor sanki.

    Evet, bence de. İşini iyi yapanlar, dürüst insanlar birer birer içeri alınıyor.

    Akıbetleri de meçhul. Günlerce haber alınamıyormuş. Dün bir arkadaşım anlattı. Terörle mücadele polisleri baskın yapıyorlarmış evlere. Ellerinde otomatik silahlar, sanki terörist arıyorlar.

    Terörist mi? Zaten öyle diyorlar ya artık. Eski söylem bitti. Cumhurun reisi, birkaç yıl önce demişti ya, ‘Kafamı bozmasınlar, bir savcı bir polisle hepsini terörist ilan ederim.’ diye.

    Evet, gerçekten terörist olsa bu kadar hukuksuzluk yapmazlar. Çünkü yıllardır bunu yaşıyoruz. Hep bir oyun içinde gidiyoruz. Ancak millet çok şeyin farkında değil. Medya gece gündüz, yalan yanlış algılarla insanları zehirliyor.

    İnsanlar da istiyor bu zehri. Hoşlarına gidiyor. Açmasınlar havuz kanallarını. Ama alışmışlar, bir kere kopamıyorlar.

    Enes,

    Anne bana ekmek...

    Tamam oğlum. Al bakalım.

    Selim,

    Anne, Ali Eren abim ne zaman gelecek?

    Abin, dayının yanında oğlum. Biraz çalışacak orada. Dayına yardım edecek. Birkaç güne gelir inşallah.

    Anne ben de biraz çikolata alabilir miyim?

    Oğlum, önce yemeğini yesen…

    Anne, canım yemek istemiyor. Ben çikolata yemek istiyorum.

    O zaman çorbanı bitir, sonra çikolata tamam mı?

    * * *

    Artık zaman eskisi gibi akmıyordu evde. Biraz daha tedirgin biraz daha düşünceliydi geçen saniyeler. Günlerin ne getireceği hesaplanamaz olmuştu. Birçok masum insan terörist yaftasıyla tutuklanıyor, hapse gönderiliyordu. Yıllar önce hapse giren bir Ergenekon zanlısının sözlerini hiç unutmuyordu Elif,

    Buradan çıkınca, onlardan, çoluk çocuk demeden, intikam alacağız.

    Sonra da İşçi Partisi başkanının sözleri,

    Bütün cemaatlerin köklerini kazıyacağız. Öncelikle Gülen Cemaati…

    Kimdi onlar? Neden onlar? Ne yapmışlardı? Hem kendilerini içeri alanlar belliydi. Eğer hukuk varsa sadece onlar hedef alınmalı değil miydi? İşleri yapan, eden ve her şeye izin veren hükümet değil miydi?

    Demek asıl amaç farklıydı ve zaten hep farklı olmuştu. İman ve küfür mücadelesi içinde düşünmek gerekiyordu olayları. Yoksa doğru bir izah bulmak mümkün değildi.

    Vatansever emniyet mensuplarının en büyük suçu, derin muktedirlere dokunmaktı. Onlara dokunanın yanması da kaçınılmazdı. Onlar; istediklerini yapan, istediklerini yok eden bir güce sahiptiler. Çünkü onlara kanun ve vicdan kelimeleri sökmezdi. Cadı avı da onlara dokunmanın bir sonucu muydu? İşledikleri pisliklerin ortaya dökülmesinden korkunca, hükümetle el ele verip Hizmet Hareketini bitirmeyi mi planlamışlardı?

    Gerçi 2004 yılında imzalanan Millî Güvenlik Kurulu belgesinde Gülen Hareketi’ni yok etme planı açıkça belirtilmişti. Bu belge basına sızdığı zaman da insanlar, siyasilere gönül verenler buna ses çıkarmamışlardı. Henüz o zamanlar Hizmet Hareketi için terörist yaftası falan da yoktu. Demek ki içten içe bir düşmanlık söz konusuydu ama bunu nifak perdesi altında gizlemeye çalışıyorlardı.

    * * *

    Saat sabahın beşiydi. Elif ve eşi uyanıktı o saatte. Çocuklar henüz uyuyorlardı hâliyle. Kapı zili çaldı. Elif şaşırdı. Elindeki kitabı masaya bırakarak kapıya yöneldi. Kapıya giderken üstünü başını düzeltti. Kapı gözünden baktı. Apartman görevlisi ve polisler kapıdaydı. Hiç korkmadan açtı kapıyı Elif. Buyurun! demeye kalmadan polisler içeri daldı. Çelik yelekli, otomatik silahlı polisler... O arada eşi de gelmişti.

    Apartman görevlisiyle birlikte gelen dört polisten biri, arama emri olduğunu ve bütün evi arayacaklarını söyledi. Ayrıca bütün elektronik eşyaların hemen salona toplanmasını istedi. Ancak Elif'in eşi, bir yanlışlık olabileceği düşüncesiyle polislerden arama

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1