Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Swami Dayananda Saraswati’nin Kuran Eleştirisi
Swami Dayananda Saraswati’nin Kuran Eleştirisi
Swami Dayananda Saraswati’nin Kuran Eleştirisi
Ebook183 pages2 hours

Swami Dayananda Saraswati’nin Kuran Eleştirisi

Rating: 5 out of 5 stars

5/5

()

Read preview

About this ebook

Saraswati'nin Kur’an eleştirisi bu konudaki en derli toplu tartışma metinlerinden biridir. Dili sade ve kolay anlaşılır, mantığı berrak, polemik gücü yüksektir. Güçlü ve insancıl bir ahlaki anlayıştan hareket eder. Daha önemlisi, kanıksanmış “Batılı” ve modernist bir bakış açısının değil, Doğu’nun Doğu’suna ait bir dini anlayışın ürünüdür. Bu kitap, Hintli dervişin yorumlarına Nişanyan'ın yaptığı yorumlar ve Başkent'in kontrpuanlarından oluşmaktadır. Böylelikle, elimizdeki – Kuran ayetlerini de sayarsak – dört sesli, hayli ilginç bir tartışma metnidir.

LanguageTürkçe
Release dateApr 16, 2018
ISBN9781927893692
Swami Dayananda Saraswati’nin Kuran Eleştirisi

Read more from Sevan Nişanyan

Related to Swami Dayananda Saraswati’nin Kuran Eleştirisi

Related ebooks

Reviews for Swami Dayananda Saraswati’nin Kuran Eleştirisi

Rating: 5 out of 5 stars
5/5

2 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Swami Dayananda Saraswati’nin Kuran Eleştirisi - Sevan Nişanyan

    Sunuş

    Swami Dayananda Saraswati (1824-1883) 19. yüzyılın önemli Hindu düşünürlerinden biri ve Arya Samaj adı verilen dini reform hareketinin kurucusudur. Çağının Hindu inançlarının birçoğunu putperestlik ve hurafe olarak nitelendirmiş, en eski Hint dini metinleri olan Veda’lara dönmeyi savunmuş, tek tanrıcılığa daha yakın bir Brahma öğretisini vurgulamıştır. Hindistan’ın bağımsızlığı fikrini ilk kez dile getirenlerden biri kabul edilir.

    Küçük yaştan itibaren dervişlik yoluna girerek para ve dünyevi hazlardan elini çekmiş, yaşamının önemli bir bölümünü çeşitli tekkelerde ibadet ve tefekkürle geçirmiştir. Düşünce sisteminde karma (eylemlerin sonuçları) ve samsara (ruh göçü, tenasüh) önemli rol oynar. Sonraki yıllarında çok sayıda okul kurmuş ve kadın hakları konusunda ilerici görüşler ortaya koymuştur.

    Başlıca eseri Satyarth Prakaş (Hakikatin Zaferi) adını taşır. 14 bölümden oluşan eserin 12. bölümü ateizme, Budizme ve Jainizme, 13. bölümü Eski ve Yeni Ahit’e, 14. bölümü ise Kuran’a karşı sistemli birer reddiyedir. Yazar Hindu geleneği çerçevesindeki birçok hata ve hurafeyi eleştirdiği gibi, Hindistan’da mevcut olan alternatif dinleri de gözden geçirir, ezcümle Vedik kitapların bozulmamış öğretisine dönmenin en doğru yol olduğu sonucuna varır. Orijinali Hindi dilinde olan kitabın İngilizce çevirisi internette pdf olarak bulunmaktadır.

    Satyarth Prakash’ın Kur’an eleştirisi kanımca bu konudaki en derli toplu tartışma metinlerinden biri olarak anılmaya değer. Dili sade ve kolay anlaşılır, mantığı berrak, polemik gücü yüksektir. Güçlü ve insancıl bir ahlaki anlayıştan hareket eder. Daha önemlisi, kanıksanmış Batılı ve modernist bir bakış açısının değil, Doğu’nun Doğu’suna ait bir dini anlayışın ürünüdür. Kuran’a alışılmadık bir istikametten yöneltilen eleştirinin Türkiye’de de ilgi çekeceğini düşünüyorum.

    159 madde ve bir kısa sonuç yazısından oluşan eserin çevirisini 2012’de sosyal medya hesabımda, kendi notlarımla birlikte, her güne iki madde hesabıyla paylaşmıştım. Doğurduğu tartışmalardan yalnız ben değil tüm okurlar istifade ettiler sanırım. Hemen ardından bunları küçük bir kitapçık olarak yayınlamayı tasarladım; ancak çeşitli zorluklardan ötürü bu proje gerçekleşmedi. Nihayet geçenlerde, İngiltere’de yaşayan arkadaşım matematikçi Can Başkent’in önayak olmasıyla konu yeniden gündeme geldi. Hintli dervişimize benim yaptığım yorumlara Can kendi kontrpuanını ekledi. Ortaya – Kuran ayetlerini de sayarsak – dört sesli, hayli ilginç bir tartışma metni çıktı.

    Kuran ayetlerinin çevirisi

    Kuran metnini yorumlamanın ne kadar çetrefil bir mevzu olduğunu açıklamak gerekmez. Çeviride İngilizce versiyondan uzaklaşmamaya gayret ettim (böylece 2.53, 18.86 gibi muğlak noktalarda yazarın esas aldığı yorumu aktardım). Ancak her zaman Arapça orijinale başvurdum. Ayrıca eski ve yeni Diyanet İşleri Başkanlığı mealleri ile Elmalılı tefsirini göz önüne aldım. Yorum hatalarım kalmışsa benim eksikliğimdir. Genel kabul gören Türkçe mealleri topluca değerlendirmek isteyenler, çok faydalı bir hizmet sunan kuranmeali.org sitesine başvurabilirler.

    Sevan Nişanyan

    Samos, Şubat 2018

    Yayıncının Notu

    Elinizdeki metin yer yer Sanskritçe, Arapça, İbranice ve Yunanca karakterler içermektedir. Eğer elinizdeki cihazda bunları göremiyorsanız, ya cihazınızın yazı karakterini değiştirmeli ya da başka bir e-kitap okuyucu program kullanmalısınız.

    Propaganda Yayınları

    1. Rahim ve rahman olan Allah’ın adıyla. (Sure 1, ayet 1)

    Swami: Müslümanlar Kuran’ın Allah’ın sözü olduğunu söyler. Oysa bu ayet yazarın başka biri olduğunu gösteriyor. Zira Allah’ın sözü olsaydı Allah’a değil halka hitap etmesi gerekirdi.

    Eğer Allah [her işe] bu sözlerle başlanmasını bildiriyorsa uygun değildir, zira kötü işlere bu sözlerle başlamak Allah’ın adına leke sürer. İyi işlere Allah’ın adıyla başla, kötü işlere değil denilmesi gerekirdi. Bu haliyle ifade, kuşkuya yer bırakacak niteliktedir. Hırsızlık, zina, yalancılık ve diğer günahları işlemeye Allah’ın adıyla başlanacak mıdır? Müslüman kasaplar bu emre uygun olarak ineklerin ve başka hayvanlarının boğazını keserken Bismillah ifadesini kullanırlar. Eğer Allah’ın kastettiği buysa, demek ki Müslümanlar kötülük yapmaya Allah’ın adıyla başlıyorlar. Dolayısıyla Allah rahim olamaz, çünkü rahmeti dilsiz yaratıkları kapsamamaktadır. Yok eğer Müslümanlar ayetin anlamını yanlış yorumluyorsa, o zaman vahiy beyhudedir. Müslümanların yorumu yanlışsa doğru yorumu nedir?

    Allah merhametli ve esirgeyici ise hayvanların korkunç acılarla öldürülmesine ve insanların keyfi için etlerinin yenmesine neden izin vermiştir? Bu hayvanlar günahsız değil midir ve Allah’ın yarattıkları değil midir?

    Sevan: İlk bakışta basit bir mantık oyunu gibi görünen argümanı yazar ileride adım adım geliştirerek güçlü bir eleştiriye çevirecektir.

    Can: Fakat unutmayalım, İslamiyet de bu mantık oyunundaki kusurları kendine yontmaya çalışacak. Hayır, mantıksızlık bir itaat testidir demiyorum sadece – bu açık. Bunun ötesinde, dualist bir mantık bana güzel bir strateji olarak görünüyor. Tanrının aşkın, bize göre çelişkili mantığı, kulların sıradan, düz mantığına karşı... Malum, Descartes’ten Frankfurt’a, çelişkileri kabul etmeyi savunanlar da var.

    2. Hamd olsun alemlerin rabbi olan Allah’a. O rahim ve rahmandır. (1.2-3)

    Swami: Allah tüm yaratıkların rabbi ve hepsinin esirgeyici ve bağışlayıcısı olsaydı Müslümanlara diğer dinlerin mensuplarını ve aşağı seviyedeki hayvanları öldürmeyi emretmezdi.

    Allah bağışlayıcı ise günahkârları bağışlayıcı mıdır? Eğer öyleyse (aşağıda göreceğimiz üzere) kâfirleri, yani Kuran’a ve Peygamberine inanmayanları öldürmeyi neden emretmiş? Bundan da anlaşılacağı üzere Kuran Allah tarafından yapılmış olamaz.

    3. Yargı gününün sahibi. Yalnız sana taparız, yalnız senden yardım dileriz. (1.4-5)

    Swami: Allah her zaman yargılamaz mı? Sadece belli bir gün mü yargılar? Eğer öyleyse, hükümdarlığı adaletten yoksundur. (…)

    Sevan: Kur’an tanrısının elindeki tek etkili enstrümanın kıyamet günü olduğu, bugünkü dünyada Allah’ın çoğu zaman çaresiz ve etkisiz göründüğü, birçok yorumcunun dikkatini çekmiş olan bir husustur. İslam dünyasında tipik olan öfke patlamalarının ardında bu çaresizlik hissi yatıyor olabilir mi?

    Can: Kuşkusuz adalet günü fikri, insanlara hatalarını düzeltme imkanı, daha önemlisi, çok iyimsersen, her hatanın düzeltilebileceği fikrini veriyor. Bence bu açıdan önemli. Günahın sıcaklığı ve telaşı geçsin, bakarız demek epey insani ve hatta adil bir yaklaşım. Yoksa, günahlarımızın cezasını anında çektiğimizi düşünsene! Kaldı ki, bu ayet ampirik olarak da destekleniyor: hemen ceza verecek olsa, eh bunu yapmadığı ve yapamadığı gün gibi açık olduğundan, mahçup olurdu. Dolayısıyla, ben bu ayette etik bir argümandan ziyade ontolojik bir argüman görüyorum. Adalet gününe dek beklemek zorunda kalan bir tanrı, eksiktir. Bunu bir zorunluluk değil de tercih gibi göstermeye çalışan tanrı daha da eksiktir. Ama beni asıl ilgilendiren, bu ayete rağmen insanların arada sırada bu hayatta bile ceza gördüğüne inanması. Acaba Karma algısı öyle ya da böyle İslamiyet’e de bir şekilde işlemiş midir, ne dersin?

    4. Nimet verdiklerinin yolunu bize göster, gazabına uğrayan ve yanlışa sapanların yolunu değil. (1.6-7)

    Swami: Müslümanlar önceki yaşamlara ve o yaşamlarda işlenen iyilik ve kötülüklere inanmadığı için, Allah’ın bazı kimseleri nimetlendirmesi ve onlara merhamet göstermesi ve diğer bazı kişileri bundan mahrum bırakması adaletsizliktir. Zira hak ve hata gözetmeksizin ödül ve ceza dağıtmak adaletsizliktir. Bazılarına merhamet edip bazılarına hiçbir geçerli neden olmaksızın gazap göstermek doğanın düzenine aykırıdır. Önceki hayatlarda biriktirilmiş iyilik ve kötülüklerin yokluğunda, bazılarına nimet ve diğerlerine gazap göstermek adalet duygusuyla bağdaştırılamaz. (…)

    Sevan: Hindu reenkarnasyon öğretisinin işlevi burada net olarak görülüyor. Eğer tanrı sebepsiz yere bazılarına nimet bazılarına gazap gösteriyorsa adaletsiz bir tanrıdır – meğer ki farklı muamelenin sebebi, kişinin önceki yaşamlarda işlediği günah ve sevaplar olsun! Reenkarnasyon çözümünü reddedersek, tanrının (eğer varsa ve tekse) adil olmadığını kabul etmekten başka çare kalmaz.

    Can: Hinduizm’in İslam’a etkisi hep ilgimi çekmiştir. Örneğin, Varanasi’de ölmek Hindular için reenkarnasyon döngüsünden kurtulmak için bir kestirme yoldur. Ama epey kolay bir kestirmedir. Bu tuhaflık sence İslamiyet’e de intikal etmiş midir? Hani bazı kutsal gecelerde dua edilince bonus puan toplanması gibi kestirmeler de var İslam pratiğinde. Haliyle adaletsizlik aslında oldukça içkin sevap-günah aritmetiğinde. Bunun iki çözümü var: ya tanrısal adalet apayrı bir şey, biz anlamıyoruz; ya da adaletsizlik bizim abarttığımız kadar da

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1