Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Ateizm: Teori ve Pratik
Ateizm: Teori ve Pratik
Ateizm: Teori ve Pratik
Ebook185 pages3 hours

Ateizm: Teori ve Pratik

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

Bu kitap, siyasal İslamın egemen olduğu bir coğrafyada ateizm ile ilgili orijinal ve yerel düşünce üretebilmek amacıyla hazırlandı. Kitapta, hem ateizm ile ilgili teorik bilgileri tazeleyen, hem de ateist düşüncenin hayatın, toplumun, siyasetin pratik yönlerine nasıl temas ettiği üzerine düşünen yazılar yer almakta.

Kitaba Can Başkent, Tufan Çelebi, Taner Edis, Ender Helvacıoğlu, Kahraman Kepenekçi, Arzu Toker, Sevan Nişanyan, Örsan Öymen, İbrahim Sirkeci ve Aydın Türk katkı sunmuştur. Kitabın ilk bölümüne (Teori) Örsan Öymen’in ateizm teorisi, tarihçesi ve tartışmanın felsefe tarihindeki önemli isimleri, ana esasları ve dönüm noktaları üzerinden detaylı bir yazıyla giriş yapıyoruz. Ender Helvacıoğlu sosyalist kesimden Hikmet Kıvılcımlı’nın dine bakışı ve değerlendirmelerini, akabinde de dinin içinden gelmiş bir isim olarak Turan Dursun’un tartışmaya katkılarını anlatıyor. Can Başkent din-bilim tartışmalarının toplumsal alanda kolay kolay bir değişimi tetiklemeyeceğinden yola çıkarak başka stratejiler üzerinde durulmasının faydalı olacağını tartışıyor. Sevan Nişanyan ise bağlantılı bir şekilde dinin irrasyonelliğine rağmen toplumda tarihsel olarak üstlendiği bazı fonksiyonlarından bahsediyor. Aydın Türk de yine inancın bilgiye ve mantığa olan direncinden yola çıkarak yeni stratejiler yahut öncelikler belirleme üzerine düşünüyor.
İkinci bölümde (Pratik) Taner Edis yurtdışında yaşayan ama ülkeyle bağlantısı koparmamış, bilim ve din üzerinde kitapları bulunan bir entelektüel olarak ülkede alevlenen ateizm tartışmasını, gelişmeleri ve bunun nereye evrilebilecegini dışarıdan bir gözle değerlendiriyor. İbrahim Sirkeci İngiltere nüfusu içerisinde inançsızların çok büyük bir grup olmasına rağmen işgücü piyasasında nasıl ayrımcılığa uğradığından yola çıkarak bunun sadece bir nüfus oranı meselesi olmadığını vurguluyor. Tufan Çelebi ise din-ateizm tartışmasının ötesine bakmaya hem insanların dinin ötesine geçmelerinin koşullarını hem de insanların ve toplumların organize olmak, bir amaç için motive olmak yahut bir ahlaki zemin üzerinde anlaşmak, cömert fedakar bireyler olabilmek için dine, dini mitolojiye ihtiyaçları olup olmadığını irdeliyor. Arzu Toker ise çok ilginç bir soruya cevap arıyor: İslam dini özelinde ve genelde dinin kadına zarar verdiği, onu bazı haklardan mahrum bırakıp sürekli erkekten yana tavır aldığı söylenegelmiştir ama bu görünürdeki duruma rağmen gerçekte din erkeğe ne yapmaktadır? Son olarak “Cosmos” belgeseli izlettiği için hakkında soruşturma açılan öğretmen Kahraman Kepenekçi ise dava surecini ve ülkemizde bilimsel bir eğitim vermenin nasıl güçlendiğini anlatıyor

LanguageTürkçe
Release dateDec 15, 2017
ISBN9781927893654
Ateizm: Teori ve Pratik

Related to Ateizm

Related ebooks

Reviews for Ateizm

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Ateizm - Tufan Çelebi

    Sunuş

    Ülkemizde giderek yaygınlaşan bir ateizm, dinsizlik ve deizm tartışması yaşanmakta; sosyal medyada dini eleştiren hesaplar büyük ilgi görmekte, televizyonlarda hemen her gün bir din-bilim-evrim tartışması yer almakta, İslamcı köşe yazarları ve Diyanet gençliğin her geçen gün dinden soğumasından şikayet etmekte. Fakat bu tartışmalar genel olarak bir bilgi kirliği ve manipülasyon içerisinde yürütülmekte.

    İşte bu kitap böyle bir atmosferde ateizm ile ilgili orijinal Türkçe içerik üretme kaygısıyla hazırlandı. Hem ateizm ile ilgili teorik bilgileri tazelemek, bilgi kirliğinin önüne bir nebze de olsa geçebilmek hem de ateist düşüncenin hayatın, toplumun, siyasetin pratik yönlerine nasıl temas ettiğine dair düşünmek üzere kaleme alındı.

    İlk bölüme (Teori) Prof. Dr. Örsan Öymen’in ateizm teorisi, tarihçesi ve tartışmanın felsefe tarihindeki önemli isimleri, ana esasları ve dönüm noktaları üzerinden detaylı bir yazıyla giriş yapıyoruz. İkinci yazımız bu tartışmaya Türkiye’de katkıda bulunan iki önemli isim üzerine; Bilim ve Gelecek Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ender Helvacıoğlu sosyalist kesimden Hikmet Kıvılcımlı’nın dine bakışı ve değerlendirmelerini, akabinde de dinin içinden gelmiş bir isim olarak Turan Dursun’un tartışmaya katkılarını anlatıyor. Yayınevimizin kurucusu Can Başkent din-bilim tartışmalarının toplumsal alanda kolay kolay bir değişimi tetiklemeyeceğinden yola çıkarak başka stratejiler üzerinde durulmasının faydalı olacağını tartışıyor. Sevan Nişanyan ise bağlantılı bir şekilde dinin irrasyonelliğine rağmen toplumda tarihsel olarak üstlendiği bazı fonksiyonlarından bahsediyor. Ateizmi Anlamak kitabının yazarı Aydın Türk de yine inancın bilgiye ve mantığa olan direncinden yola çıkarak yeni stratejiler yahut öncelikler belirleme üzerine düşünüyor.

    İkinci bölümde (Pratik) Prof. Dr. Taner Edis yurtdışında yaşayan ama ülkeyle bağlantısı koparmamış, bilim ve din üzerine kitapları bulunan bir entelektüel olarak ülkede alevlenen ateizm tartışmasını, gelişmeleri ve bunun nereye evrilebilecegini dışarıdan bir gözle değerlendiriyor. Prof. Dr. İbrahim Sirkeci İngiltere nüfusu içerisinde inançsızların çok büyük bir grup olmasına rağmen işgücü piyasasında nasıl ayrımcılığa uğradığından yola çıkarak bunun sadece bir nüfus oranı meselesi olmadığını vurguluyor. Bense yazımda, din-ateizm tartışmasının ötesine bakıyor, toplumların organize olmak ya da ortak bir ahlaki zemin üzerinde anlaşmak için dine, dini mitolojiye ihtiyaçları olup olmadığını irdeliyorum. Gazeteci-yazar Arzu Toker ise çok ilginç bir soruya cevap arıyor: İslam dini özelinde ve genelde dinin kadına zarar verdiği, onu bazı haklardan mahrum bırakıp sürekli erkekten yana tavır aldığı söylenegelmiştir ama bu görünürdeki duruma rağmen gerçekte din erkeğe ne yapmaktadır? Son olarak Cosmos belgeseli izlettiği için hakkında soruşturma açılan öğretmen Kahraman Kepenekçi ise dava surecini ve ülkemizde bilimsel bir eğitim vermenin nasıl güçleştiğini anlatmakta.

    Propaganda Yayınları olarak umuyoruz ki bu derlememiz mevcut tartışmalara yeni bir soluk kazandıracaktır.

    Tufan Çelebi

    Aralık 2017

    Bölüm 1

    Teori

    Felsefe ve Ateizm

    Örsan Öymen

    Temel Kavramlar

    Ateizm kavramını anlamak için, bu kavramın sadece popüler kültürde veya 21. Yüzyılda yayınlanan eserlerde değil, felsefe tarihinde nasıl oluştuğunu incelemek gerekir. Bunu yapabilmek için de, ateizmin dayandığı kavramsal çerçeveyi, felsefe tarihindeki başlıca filozofların bu konudaki tezlerini ve bu konuda ön plana çıkan kuramları incelemek gerekir.

    Ateizm kavramı, Teizm¹ kavramının anti-tezidir. Başka bir deyişle, ateizm kavramı, Teizm kavramının karşıtı ve zıttıdır. Teizm kavramı Tanrıcılık anlamına gelmektedir ve Tanrı’nın varlığını savunan tezdir. Ateizm kavramı da Tanrıtanımazcılık veya Tanrısızlık anlamına gelmektedir.

    Teizmin iki türü vardır: deizm² ve fideizm. Deizmin iki anlamı vardır: 1) Tanrı’nın varlığının akıl ve/veya deneyim yoluyla bilinebileceğini savunan görüş. 2) Dinlerin tanımladığı anlamın dışında bir tanrının varlığını savunan görüş. Fideizm ise, Tanrı’nın varlığının akıl ve/veya deneyim yoluyla bilinemeyeceğini, Tanrı’ya yönelik inancın iman temeline dayanması gerektiğini savunan görüştür.

    Augustinus, İbn Sina, Anselmus, Aquinas, Descartes, Spinoza, Leibniz, Locke, Berkeley gibi filozoflar, Tanrı’nın varlığının akıl ve/veya deneyim yoluyla bilinebileceğini savundukları için, terimin yukarıda verilen birinci anlamında, deist filozoflardır³. Al-Ghazali ve Pascal gibi filozoflar ise, Tanrı’nın varlığına yönelik inancın temeline imanı koydukları için, fideist filozoflardır.

    Ateizm, Tanrı’nın var olmadığının, yani Tanrı’nın yokluğunun, akıl ve/veya deneyim yoluyla bilinebileceği anlamına gelebileceği gibi, Tanrı’nın var olup olmadığının bilinemeyeceği ve bu nedenle Tanrı’ya yönelik bir inancın olamayacağı anlamına da gelebilir. Bu ikinci anlamdaki ateizm, agnostisizm, yani bilinemezcilik olarak da adlandırılır. Ateizmin, Tanrı’nın yokluğunun bilinebilmesi olarak değil, genel olarak Tanrı’ya yönelik bir inançsızlık olarak tanımlanması durumunda, bu akıma, agnostik ateizm de denebilir. Agnostik ateizme veya agnostisizme göre, Tanrı’nın varlığı da yokluğu da eşit derecede bilinemez olan ve insan zihninin kapasitesini aşan konulardır. Ancak agnostik ateizm, fideizmden farklı olarak, akıl ve/veya deneyim yoluyla bilinemezlik durumuna alternatif olarak imanı görmez. Agnostik ateizm, Tanrı’nın varlığının da yokluğunun da akıl ve/veya deneyim yoluyla bilinemeyeceğini savunduğu gibi, iman temelli bir inanç anlayışını da akıl ve deneyim dışı, dolayısıyla saçma bir kör inanç olarak görür. Hume, Diderot, D’Holbach, Schopenhauer, Nietzsche, Marx, Russell, Sartre ateist filozoflardır. Bu filozoflar içinde Hume’un agnostik ateist bir filozof olduğu söylenebilir. Diğer filozofların agnostik ateist olup olmadıkları ise tartışma konusudur.

    İster Teist olsun ister ateist olsun, bu filozofların kuramları bağlamında incelenen ve Musevilik, Hıristiyanlık, İslam dinleri tarafından ortaya konan Tanrı kavramı, özetle şöyle tanımlanabilir: Her şeyin nedeni ve yaratıcısı olan, ancak kendisinin nedeni ve yaratıcısı olmayan; ilk neden olan; maddenin nedeni olan, ancak kendisi maddeden oluşmayan; mükemmel olan; mükemmellik seviyesinde güçlü, zeki, bilgili, akıllı, adil, merhametli, cezalandırıcı ve ödüllendirici olan; mesajlarını seçilmiş insanlar (peygamberler) üzerinden vahiy yoluyla insanlara ve topluma ulaştıran varlık.

    Tanrı’nın varlığı konusu, Tanrı’nın tanımı konusundan bağımsız ele alınabilecek bir konu değildir. Varlığı veya yokluğu veya varlığıyla yokluğunun bilinemezliği savunulan şey nedir? Bu soruya yanıt verilmeden, Tanrı’nın varlığı veya yokluğu veya varlığıyla yokluğunun bilinemezliği konusu ele alınamaz. Söz konusu Tanrı’nın tanımı da, Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam dinlerinin temel kitapları olan Tevrat, İncil ve Kur’an’da ana hatlarıyla verilmiştir. Filozoflar her ne kadar burada verilen tanımı daha felsefi bir çerçeveye oturtmuş olsalar da, Teist görüşlerini de, ateist görüşlerini de, söz konusu din kitaplarında ortaya konan tanımdan esinlenerek geliştirmişlerdir.

    Antik Yunan Felsefesi

    Felsefe, Antik Yunan’da doğmuştur. Felsefe teriminin kökeni de, Antik Yunanca’daki philosophia terimidir. Bu terimin anlamı bilgelik sevgisidir. Ancak Antik Yunan filozoflarına göre bilgelik kavramı, söylence temelli, mitos temelli, mistik veya dini temelli bir şey değildir. Bilgelik, bilgi (episteme), doğruluk/gerçeklik (aletheia), akıl yürütme/kuram (logos)⁴ ile ilişkili bir kavramdır.

    Başka bir deyişle, felsefe, akıl yürütme içeren kuramsal ve rasyonel bir etkinliktir ve temelinde salt inanç, iman ve vahiy yoktur. Bunun da ötesinde felsefe, diyalektik ve çoğulcu bir etkinliktir. Antik Yunan’dan beri farklı filozoflar farklı kuramlar geliştirmişler, bir filozofun ortaya attığı tezi, başka bir filozof çürütmeye çalışmıştır. Felsefe, tez ve anti-tez diyalektiği üzerine kurulmuştur. Dinlerde ise böyle bir özellik yoktur. Tanrı’nın varlığı, Tanrı’nın özellikleri, ruhun ölümsüzlüğü, vahiy, mucizeler gibi temel konular dinde sorgulanamazdır.

    Nitekim Antik Yunan kültürü ve felsefesi Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam dinlerinden bağımsız gelişmişti. Antik Yunan kültürü, 1. Yüzyılda ortaya çıkan Hıristiyanlık ve 7. Yüzyılda ortaya çıkan İslam dinlerinden çok daha eskiydi ve bu dinleri önceliyordu. Musevilik Antik Yunan’dan daha öncesine dayanmakla birlikte, Orta Doğu’da küçük bir azınlık diniydi ve Antik Yunan kültüründe egemen bir din değildi. Nitekim, Antik Yunan felsefesine dair günümüze ulaşan en önemli felsefe metinlerine, Platon’un ve Aristoteles’in metinlerine bakıldığında, Musa ve Musevilik ile ilgili hiçbir referans ve bilgi yoktur. Antik Yunan’da egemen olan din, Homeros’un metinlerinde de sözü edilen çoktanrıcı bir din idi. Bu dinin tanrıları da, hem fiziken hem de ruhen, insanlardan daha güçlü olmakla birlikte, insani özelliklere sahip, insanlarla büyük benzerlikler gösteren veya güneş, ay, ateş, fırtına, deniz, gökyüzü gibi doğadaki varlıklarla özdeşleşen veya kesişen tanrılardı.

    Dolayısıyla, Antik Yunan felsefesinin ve Antik Yunan filozoflarının gündeminde, Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam dinlerinde sözü edilen Tanrı kavramı yoktu. Augustinus, Anselmus, İbn Sina, İbn Rüşd, Maimonides, Aquinas gibi Orta Çağ filozofları her ne kadar, Antik Yunan felsefesindeki belli başlı kavramları, Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam dinlerindeki Tanrı kavramıyla ilişkilendirmeye çalışmışlarsa da, Antik Yunan’da, Tevrat, İncil ve Kur’an’da geçen Tanrı kavramı yoktu.

    Antik Yunan filozoflarının, çoktanrıcı dine inanıp inanmadıkları konusuna gelecek olursak, filozofların büyük çoğunluğunun bu dine de inanmadıklarını söyleyebiliriz. Antik Yunan filozoflarının temel kaygısı, mitos anlayışından logos anlayışına geçmekti. Hatta bu temel kaygının, felsefenin doğmasına neden olan en önemli etken olduğunu söyleyebiliriz. Filozofların kendi metinlerine veya metinleri günümüze ulaşmamış olan filozoflar hakkında yazılan ikinci el metinlere bakıldığında, birçok filozofun, söz konusu çoktanrıcı dini açık bir biçimde karşılarına almadıklarını ve kuramlarını geliştirirken bunu oldukça dikkatli ve dengeli bir biçimde yaptıklarını ve diplomatik denebilecek bir yol izlediklerini söyleyebiliriz. Ancak, Antik Yunan kent devletlerinde de, din konusunda baskıların var olduğunu, Pitagoras, Anaksagoras ve Sokrates gibi birçok filozofun sürüldüğünü veya ölüme mahkum edildiğini dikkate alacak olursak, bunun nedenini de kolayca anlayabiliriz. Birçok filozofun metinlerinde, sık sık olmasa da, çoktanrıcı dinin tanrılarının varlığına değinmelerini ve söz konusu tanrılar varmış gibi bir izlenim vermelerini, bu bağlamda yorumlamak gerekir.

    Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam dinlerindeki Tanrı anlayışı bağlamındaki bir ateizmi, Tanrısızlık ve Tanrı’ya yer olmayan bir evren ve yaşam görüşü olarak tanımlarsak, ateizmin kaynağının, öncelikle Antik Yunan felsefesinde aranması gerektiğini söyleyebiliriz. Ancak Antik Yunan felsefesindeki ateizm, Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam dinleri bağlamında var olan bir Teizmin anti-tezi olarak gelişmemiş, Teizmin gündemde olmaması bağlamında bir ateizm olarak karşımıza çıkmaktadır.

    Antik Yunan felsefesi, sadece Epistemoloji (Bilgi Felsefesi) ve Ontoloji (Varlık Felsefesi) alanında değil, Etik (Ahlak Felsefesi) alanında da bunu çok açık bir biçimde göstermiştir. Hatta, bu dönemde Etik alanında yazılıp günümüze de ulaşan metinler, ahlak konusunun, Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam dinlerinin tekelinde olmadığının, insanlık tarihinde, söz konusu üç dinden bağımsız olarak, vahiy, iman, günah, sevap, cennet, cehennem, cezalandırıcı ve ödüllendirici Tanrı gibi anlayışlar yerine, felsefi temeller üzerine inşaa edilmiş olan bir ahlak anlayışının var olduğunun, en önemli kanıtları arasında yer alır. Antik Yunan felsefesinde, örneğin Platon’un ve Aristoteles’in metinlerinde, ahlak ve erdem arasında çok önemli bir ilişki kurulmuş, adalet, cesaret ve dostluk gibi erdemler, ahlakın temel unsurları olarak ön plana çıkmıştır.

    Epikuros

    Antik Yunan felsefesinde, ateizm açısından en önemli akıl yürütmelerden ve kuramlardan bir tanesi, Epikuros tarafından ortaya atılmıştır.⁷ Felsefe tarihinde kötülük sorunu olarak da bilinen sorunu, ilk defa Epikuros’un geliştirdiği tahmin edilmektedir.⁸ Temel İlkeler, Herodotos’a Mektup, Pythocles’e Mektup, Menoikeos’a Mektup adlı eserlerinde, deneyimci bir epistemolojiyi savunan ve doğruluk/gerçeklik ölçütünün duyu algıları ve deneyimler olduğunu söyleyen, doğada olup bitenlerin, doğa üstü güçlerle değil, doğadaki neden ve sonuç ilişkisi bağlamında  açıklanması gerektiğini savunan, etik alanında da, erdem temelli ruhsal hazlara dayalı bir yaşam anlayışını öneren Epikuros, ikinci el aktarımlara göre, tanrılar konusuna kuşkuyla yaklaşmıştır. Epikuros, tanrıların varlığıyla kötülüğün varlığının bağdaşmadığını, ikisinin birden geçerli olamayacağını, ikisinden birisinin geçerli olabileceğini savunmuştur.

    Epikuros’un akıl yürütmesi özetle şöyledir: Tanrılar varsa, neden kötülük vardır? Tanrılar zayıf olduğu için mi, yoksa tanrılar kötü oldukları için mi kötülük vardır? Tanrılar zayıf oldukları ve kötülükleri engelleyemedikleri için mi kötülük vardır, yoksa tanrıların kendileri kötülük sıfatını da taşıdıkları için mi kötülük vardır?

    Bu akıl yürütme şöyle de özetlenebilir: Tanrılar her şeyin nedeni iseler, kötülüklerin de nedeni haline gelirler. Oysa kötü olmak tanrılara veya belli tanrılara özgü bir şey değildir. Eğer tanrılar kötülüklerin nedeni değillerse, her şeyin nedeni olamazlar. Tanrılar her şeyin nedeni değillerse, zayıftırlar. Oysa zayıflık tanrılara veya belli tanrılara özgü bir şey değildir.

    Epikuros’un M.Ö. 4. ve 3. Yüzyılda çoktanrıcı bir kültürde ortaya attığı bu sorun, daha sonraki yüzyıllarda, tektanrıcı Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam dinleri açısından da, hem Teist hem de ateist filozoflar tarafından ele alınacak, Augustinus ve Leibniz gibi Teist filozoflar, Epikuros’a karşı savunmalar ortaya koyacaklar, Hume gibi agnostik ateist filozoflar ise, Epikuros üzerinden, Teizmi eleştireceklerdir.

    Sextus Empiricus

    Antik Yunan felsefesinde ateizm açısından önem taşıyan akıl yürütmelerden bir tanesi de Sextus Empiricus tarafından ortaya atılmıştır. M.Ö. 4. ve 3. Yüzyılda yaşayan Piron’un düşüncelerinden etkilenen ve bu düşünceleri sistematik bir biçimde metinlere döken Sextus Empiricus, M.S. 2. Yüzyılda

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1