Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Yasak Vampir
Yasak Vampir
Yasak Vampir
Ebook546 pages10 hours

Yasak Vampir

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

“Her şey karışık... bu aralar hayatımdaki her şey o kadar karışık ki ...”

Okuduğum kitap da dikkatimi tamamen çeken kelimeler belkide kitapta hiç kimsenin dikkat bile etmediği, okuyup geçtiği bu satırlar benim için o kadar farklı anlamlar belkide bilmediğim için anlayamadığım anlamlar içeriyor ki. Çünkü hayatım hiç bir zaman karışık olmadı “farklı,çılgınca,adrenalin ,tutku” gibi kelimelerin benim hayatımda işi yok hatta bu kelimeleri o kadar az kullanıyorum ki bazen anlamaları için sözlüğe bakmam gerekiyor. Okuduğum kitaplar ve izlediğim film replikleride olmasa dağarcığımdan çıkaracağım basit benim için çokda anlamı olmayan kelime yığını .

LanguageTürkçe
Release dateDec 31, 2015
ISBN9788892535367
Yasak Vampir

Read more from Leonard Clever

Related to Yasak Vampir

Related ebooks

Related categories

Reviews for Yasak Vampir

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Yasak Vampir - Leonard Clever

    Copyright 2015 by Leonard & Clever.com

    Third Edition, License Notes

    Copyright Info:

    Yayın hakları: ©  By Leonard & Clever.com

    Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.

    Bu eserin bütün hakları saklıdır. Yayınevinden yazılı izin alınmadan kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.

    Çeviren: Doğan Leon

    Yayın hakları: ©  By Leonard & Clever.com

    Yayıncılık ve Yapımcılık Tic. A.Ş.

    Kreatif direktör: Can Güleç

    Sanat yönetmeni: Leon Bul

    Fotoğraf sanatçısı: Doğan AKYÜZ

    Prodüksiyon: PPR İstanbul

    Yasak Vampir

    =================

    Giriş

    Her şey karışık... bu aralar hayatımdaki her şey o kadar karışık ki ...

    Okuduğum  kitap da dikkatimi tamamen çeken kelimeler belkide kitapta hiç kimsenin dikkat bile etmediği, okuyup geçtiği bu satırlar benim için o kadar farklı anlamlar belkide bilmediğim için anlayamadığım anlamlar içeriyor ki. Çünkü hayatım hiç bir zaman karışık olmadı farklı,çılgınca,adrenalin ,tutku gibi kelimelerin benim hayatımda işi yok hatta bu kelimeleri o kadar az kullanıyorum ki bazen anlamaları için sözlüğe bakmam gerekiyor. Okuduğum kitaplar ve izlediğim film replikleride olmasa dağarcığımdan çıkaracağım basit benim için çokda anlamı olmayan kelime yığını .

    Annem, babam ve ben New York’un doğusundaki kırsal bölgede olan Lake Placid’de  yaşıyoruz . Burası  klasik bir ana caddesi olan ,çam ağaçlı tepeleri ve küçük göllerden oluşan ufak bir kasaba. Burada doğdum burada büyüdüm ve 17 yaşındayım görünüşe göre burada çürüyeceğim. KARMAŞIK kelimesinin gerçek anlamını yaşayarak öğrenmeyi çok isterdim hayatın karmaşık olan nesi var ki acaba ?

    Benim için hayat gayet monoton, sabah kalkarım annemin her gün aynı ,-sabrımı dener gibi- hazırladığı kahvaltıyı ederim okula giderim ve gelirim. İşte bu bir çok kişi bende anlatsam benimde hayatım böle diyebilir ama ciddi anlamda benim hayatım bundan ibaret küçük de olsa kasabamızın biricik sinemasına gidemem baharda yapılan şenliklere katılamam Amerikanların vazgeçemediği ve vazgeçemeyeceği beyzbolu en ince ayrıntısına kadar bilmeme rağmen oynayamam evet bu anlatımdan yürüme engeli olan birisi sanılabilirim ama sadece  saplantılı zorlanımlı temizlik  hastası ve kızına aşırı düşkün  olan bir annem var bütün bu kargaşanın açıklaması bu... aslında annem böyle birisi değilmiş ama benden önce olan kardeşim Amanda'ı  beyzbol oynarken sopanın kafasına gelmesi ve beyin tıravması geçirmesiyle kaybetmişler.Kızını kendine göre sorumsuzluk yaptığı için kaybettiğini düşünen annem o günden sonra kendine gelmemiş 5 yıl sonra ben dünyaya gelince dünyayı bana bir pencerenin arkasında göstermeye başladı.Benden önce annemin yaşadıklarını babamdan en ince ayrıntısına kadar öğrendiğim için hiçbir zaman tam bir ergen olup anneme ve bana yaptırdıklarına veya yaptırmadıklarına itiraz edemedim.Ama bu duruma alıştım artık benim böyle bir hayatım var ve hep böyle devam edecek. Bu kasabadan birisiyle evleneceğim ve annem yine biricik kabusum olarak yanıbaşımda olacak sadece farklılık olsun diye ev değişikliği yapacağız gibi bir şey .

    Peki ama Melanie her şey aynı olmak zorunda değil  evleneceğin kişiye hiç mi aşık olmayacaksın sorusunu kendime hep sordum ama nedense aşık olmak kendini birisine tutkuyla bağlamak bunlar bana göre değil. Bence aşık olmak sevmek bir yetenek işi ve bu yetenek nedense  bende yok zaten annem yüzünden yavaş yavaş bendede oluştuğunu hissettiğim titizlik her şeyi önceden düşünme başladı bile ,ahh ne harika anneciğimin bana biricik hediyesi.

    Okulda her zaman iyi bir öğrenci olmuşumdur takdir belgelerimde şimdiden  Melanie ‘den 4 yıl daha fazla yaşamama rağmen,  onunkileri geçememiş olsalarda kendimi hep iyi görmüşümdür. Küçük kasabamızda her şey hep yolunda gider.

    Babam kasabanın en iyi diş hekimidir her ne kadar polinkinliği kasabanın dışında olsada kasabadaki herkes ona güvenir ve bu zamana kadar güvenlerini boşa çıkardığını kötü bir iş yaptığını görmedim.Babam anneme rağmen bu kasabadan dışarı çıkabileceğimi söyler durur tabiî ki Amerika’nın iyi bir üniversitesinde diş hekimi fakültesini okumak için.Yani anlaşılacağı gibi dişçi olmaktan başka mesleği düşünmem imkansız.Ne harika öyle değil mi ailem benim için hayatın karmaşık olmaması için meslek seçiminide kendileri yapıyorlar sırf daha fazla karışmaması ve içinden çıkamayacağım bir hal almasın  diye zaten  o kadaaaar içinden çıkılmaz bir halde ki .

    Tek çocuk olmak kardeşlerimin olmaması yeterince zor değilmiş gibi hayatı bana sözde kolaylaştırmalarına rağmen iyice sıradanlaştırdıklarının farkında bile değiller.Okuldaki insanların nerdeyse hepsini tanırım beraber büyüdüğümüz (dikkatinizi çekerim oyun oynadığımız demiyorum çünkü hiçbir zaman evin bahçesinde kendimi kapıp koyverdiğim dercede oyun oynayamadım) insanlar içlerinde çok iyi kızlar var belki şimdi bulunduğum arkadaş topluluğundan çok daha iyi bir şekilde bu ufak kasabada eğlenmeyi bilen arkadaşlar olabilir ama ben hiçbir zaman onların grubunun içinde olmadım istenmediğimden değil nedense sessiz sakin kendi halinde ve kardeşi OLMAYAN insanlar bana hep cazip gelmiştir. Peki ya bu kadar basit,monoton,boş,pencere kuşu olarak yaşayan  bir kızın başına neler gelebilirde hayatı film sahnelerinden kopmuş gibi heyecan,tutku,aşk,adrenalin gibi kelimelerle dolup taşar ? ...

    =================

    Bölüm 1 - Maydonoz

    Sabah annemin hazırladığı krepin kokusuyla uyandım.

    -Immm bu sefeeeeeeer maydonozda var.

    Evet evet kesin maydonoz da var yada dereotu tanrım neden ikisini tam olarak ayırt

    edemiyorum ki yıllardır bu kokuyla uyanmama rağmen yinede şu an hangisini kattığını bilemiyorum. İkilemdeyim  bir yanım dereotu derken bir yanım maydonozda kararlı kokuyu tam olarak içime çekmeliyim ne olduğunu anlamam içim çektiğim kokuyu biraz ciğerlerimde tutup bıraktığımda damağımda bırakılan hafif tatla anlamalıyım tamamdır havayı içime sonuna kadar çektim ve 5 saniye kadar tuttum bıraktığımda kararım maydonozdu ama hayır bu sayılmaz az tuttum içimde biraz daha tutmam gerekiyordu tekrar denedim bu sefer 10 saniye sanki şimdi dereotu gibi geldi. Tanrım ben burada ne yapıyorum yaklaşık 15 dakikadır uyanmama rağmen yatağın içinde acayip şekilde havayı koklayarak annemin krepin içine dereotu mu maydonoz mu kattığını anlamaya çalışıyorum. Harika delirmeme çok az kaldığını hissediyorum. Aptal aptal havayı koklayarak yattığımı fark ettiğim zaman ani bir hareketle yataktan çıktım.Saat 7:37 ouff 8 de evden çıkmam gerekiyor kahvaltı etmeden çıkmayacağıma göre en iyisi aşağıya inmek.

    Annemin uyandığımı anlaması için biraz fazlaca gürültülü açtığım kapıyı daha yavaş bir şekilde kapattım. Kendimi hazır hissettiğimde aşağıya indim.

    -Günaydın bebeğim nasıl uyudun ?

    -Fena sayılmaz. Akşam kar mı yağdı yine anne ?

    -Ahh evet yağdı biraz nasıl anladın üşüdün öyle değil mi tühh üşümemen için evin ısısını arttırıp üstüne battaniye de sermiştim ama...

    -Hayır hayır üşümedim akşam su içmeye mutfağa indiğimde dışarıya bir göz atmıştım.

    Bu cevabı yeterli görmemiş olacak ki endişeli bir yüz ifadesiyle elini hemen alnıma koydu sonra yüz kaslarının gevşediğini hissettim neyli krep yaptığını bilmemi istedi hahh bu konuda kızın oldukça kötü Kate(pardon anne ) zaten sırf bunu bilmek için aşağıya bile indim diyebilirim. Ama hala ilk kararım olan maydonozda kalmıştı aklım sanki maydonozluydu krep anneme bilemediğimi söyleyerek cevabı söylemesini bekledim

    -Tamam öyleyse ben söyleyeyim DEREOTLUUUU  J

    ?

    haaa inanamıyorum neden dereotlu ben maydonoz demesini bekliyordum oysaki, bu cevap üzerine yüzüm düşmüş olacakki annem bi sorun olup olmadığını sordu

    -Hiçç anne ben sadece  maydonozlu yaptığını sanmıştım bi an

    -Ahh tatlım keşke daha önce söyleseydin ... şeyy vaktin var mı 10 dakikaya hazırlarım

    Yoo yoo o kadarda değil zaten yeterince kafayı yediğimi düşünüyorum birde maydonozlu olmadığı için oturup maydonozlu krep beklemeyeceğim. Kararlı bi şekilde hayır cevabını alınca annemde fazla uzatmadan krebi önüme koydu kendisi kesinlikle babamla yemiş olacak. Hızlıca yemeği yiyerek kalan dereotlu kreplere bakmadan kendimi delirdiğim bu evden dışarı attım.

    Okul o kadar uzak olmamasına karşın Colin'i yine  evin kapının önünde otuziki diş gülerken buldum. Bu aralar sıkça karşılaştığım bir durum daha öncede Colin le okulda karşılaşırdık ama açıkçası bu kadar ilgili değildi. İtiraf ediyorum belki aneminde şımartmalarıyla kendimi güzel bulurum yani öyle çok bir çarpıcılığım yok ama kendime güzel gelirim uzun koyu renk saçlarım kendimde en güzel bulduğum noktadır. Onun dışında yeşilimsi ela rengi gibi gözlerim 1.66 boyum  hafif sivri olduğunu düşündüğüm bir burnum var J

    -Selam Colin naber ?

    -Harika bak sana ne aldım

    Elinde en çok sevdiğim karamelli dondurma vardı. Aman tanrım onu ve Colin'i hemen buradan uzaklaştırmalıyım eğer annem dün kar yağmışken dondurma yediğimi görürse işim bitti demek ve bunu Colin'in verdiğini görürse Colin'in beni gördüğü son gün olabilir. Ani bir şekilde koluna girerek yapmacık sırıtışımla teşekkür ediyor bir yandanda onu evin bahçesinden uzaklaştırmaya çalışıyordum. Koluna habersizce girmem onun çok hoşuna gidecek ki o cesaretle iki elimi birden kendi eline hapsetti birine dondurmayı koyarken diğerini sıkı bir şekilde tuttu. Şu an onunla ilgilenmiyordum zaten dondurmaya kendimi o kadar kaptırdım ki Colin'in ısrarla bişeyler anlatan sesini pek duymuyordum açıkçası. Gerçi ne anlatıldığını az çok tahmin ediyordum.Bu sıralar Lake Placid deki lisenin tek konusu Johnson'lardı. Kim oldukları o kadar merak ediliyordu ki daha gelmeden ünleri tüm kasabayı sardı. Ben o kadarda merak etmiyordum zaten ben burada neler görmüştüm hayatım burada geçiyordu öğrenciler aileleriyle birlikte gelir işleri ne kadar sürecekse yapar ve gerisin geri dönerlerdi bunlarda büyük ihtimalle öyle yapacaklar yeni başlamış olan 3. sınıfı bitirecek hadi belki bu liseden mezun olup gideceklerdi. Hatta bunun için Bill'le iddiaya bile girmiştik.

    Okulun kapısında Lena bizi karşıladı. İmalı bakışlarına bir türlü anlam veremiyordum biz her gün Colin'le beraber gelirdik ilk günkü bakışlarının aynısıydı bunlar iyide sadece okula beraber gelen iki arkadaş olduğumuzu ona anlattığımı sanıyordum.

    -Hey selam çocuklar siz okula beraber mi geldiniz ? (imalı gülümseyişi o kadar arttı ki resmen sırıtmaya başladı)

    -Evet Lena biz Colin'le her zaman beraber geliriz. Colin'in evi bizim evin ordan geçiyor sanki bunu bilmiyorsun

    -Biliyorum biliyorum bilmez miyim

    Nereye baktığını bakınca ne olduğunu anladım. Aman tanrım ben hala Colin'in elini mi tutuyorum ? hayır hayır yanlış soru o hala neden benim elimi tutuyor çünkü o tutmaya başladı buda neyin nesi böyle ? Elimi hemen elinden çekip en içten gülümsememle Colin'e dondurma için teşekkür ettim.

    -Önemli değil Mel İspanyolca dersinde görüşürüz.

    Lena'ya döndüğümde hala bana ve uzaklaşan Colin'e bakarak sırıttığını gördüm. Sabah sabah hiç iyi olmadı bu, konuyu değiştirmem gerekti  Lena'nın konuya hemen cevap vereceği bişeyler söylemem gerekiyordu çok düşünmeme gerek kalmadı

    - Ee sen beni boşver de Johnson'lar dan haber ver en son durum ne ?

    -Ahh Melanie bu gün geliyorlar tanrım onları o kadar merak ediyorum ki acaba Aaron söyledikleri kadar güzel gülüyor mu ? Eddie 'nin göz rengini de bir o kadar merak ediyorum birde David var tabi cool çocuk  :D onada bir göz gezdirsem fena olmaz hani...

    Konuşa konuşa kafeteryaya kadar gelmiştik. Daha doğrusu ben onu dinleyerek kafateryaya gelmiştik. Bu konunun kapanması için elimden geleni yapabilirdima ama ne yazikki bu sefer konuyu kendim açmak zorunda kalmıştım. Kafeteryaya geldiğimizde Paul'da Johnson'lardan bahsediyordu.

    -Hey dostum duyduğuma göre Aaron en kaslı olanlarıymış o beyzbolda kesinlikle bizimle bunu tartışması bile yapılamaz.

    -O kadarına emin olma bunları 80 yaşındaki Elizabeth  söylüyor.Büyük ihtimalle dün ne yediğini hatırlayamayan bir kadın o eğer  Aaron çelimsiz bir tıfılsa  herhangi bir tartışma olamayacak aramızda merak etme

    Johny bu sözlerinin üzerine bir kahkaha attı .Paul'un yüzü düştü görünen o ki bu ihtimal karşısında olayı çokda dostça karşılamayacak. Lena biricik Aaron'una bu sözlerin söylenmesine o kadar kızdı ki Johny'in kafasına bir tane vurdu. Lena'nın tanımadığı birini bu denli korumasını yadırgamıştım doğrusu. Konuşmaya bu sefer Sarah başladı.

    -Evet şimdi bilgilerimizi gözden geçirelim Johnson ailesi 6 kişiden oluşmaktadır. Victor aile büyüğü 35 yaşında, Lilie karısı 30 yaşında , Aaron 18 yaşında kaslı sarışın diğer Johnsonlar gibi oldukça yakışıklı , Eddie de  kaslı Aaron'a göre esmer ama aslında kumral tenli-

    -Heyy oda nasıl oluyor öyle ?

    Colin'in söylediğine  bir anda bi kahkaha koparmasıyla yerimden sıçradım onun burada olduğunu bilmiyordum kendimi kaptırmış ilginç bir şekilde ilgilenmediğim Johnsonlar'ı dinliyordum.

    -Off Colin bi sussana burada bilgilerimizi pekiştiriyoruz. Evet devam ediyorum nerde kalmıştık ahh tamam bu arada Eddie de 18 yaşında sonra birde Sahsa var o 17 yaşında kestane renkli saçları var, evet evet şimdi sizi David ile tanıştırıyorum cool erkeğimiz 17 yaşında ama diğerlerinden hiçde küçük durmadığı söyleniyor demek ki oda kaslı hoş biri.

    Sarah en güzel gülümsemesiyle bize gülümsemeye başladı. Oda anlattığı şeye kendini en az benim kadar kaptırmıştı. Müdür Mike Dumber'in herkese duyurmaya çalışır gibi sesini duyunca hepimiz yerinden sıçradık evet evet Sarah'ın anlattığı hikaye geliyordu. Bunu anladık. Müdür Dumber önde  kafeteryaya 5 kişi girmeye başladı işte 1 aydır Lake Placid 'ı meşgul eden Johnsonlar karşımızdaydı.

    Yazar : Leonard Clever

    =================

    Bölüm 2 - Bakışlar

    Aslında anlatılanlara benziyorlar yani tabi Aaron kısmı hariç. Lizz hala görünüş olarak tuttursada Sashsa ile sevgili (veya evli herneyse işte) olduğunu söylememişti. Herkes onlardan gözünü alamazken ben hemen Lena'ya baktım Aaron'u o kadar sahiplenmişti ki bu olay onun için intihar sebebi olabilirdi. Ahh saçmalama Melanie Lena o kadarda aptal bir kız değil yani değildir umarım. Lena umduğum gibi dehşet içine düşmüştü. Hemen yayına gittim benden başka herkes müdür Dumber'ın söylediklerini dinler ve onlara bakarken ben Lena'yı kendine getirmeye çalışıyordum bir şeyler mırıldanıyordu ama tam olarak duyamıyordum. Johnsonlar sanki kendilerinden bahsedilmiyormuş gibi kapıya yakın  yuvarlak bir masaya oturdular. Herkesin onlara baktığını farkında olmamaları imkansızdı ama görünen o ki bu umurlarında değildi. En azından kendi arkadaş topluluğuma kendilerine gelmelerini öyle dik dik bakmamaları gerektiğini hatırlatmaya çalışıyorum tabi birde Colin o çok umursamaz görünmeye çalışsada itiraf etsin Johnsonları oda bu kadar ihtişamlı beklemiyordu . Uzaktan bakıldığında her gün geldikleri bir okulmuş gibi davransalarda extradan bir gösteri yapmasalarda onlar o kadarrrrr... şey  güzel ve göze çarpan insanlar ki herhangi bir şey yapmalarına gerek bile yok.

    En sonunda kendine gelen kafeterya eski düzenine devam etti. Kimisi konuşmaya bir çoğuda Johnsonların yanına gitmeye başladı. Paul bir Johnny'e bakıp bir Aaron olduğunu sandığımız kişinin kaslarına bakıyor ve sırıtıyordu. Lena'ya dönüp

    -Heyy Lena sen iyisin öyle değil mi ?

    -İyiyim tabi neden kötü olacakmışım ki ?

    Bu cevap istemediği soruyu öyle bir söyledi ki insanın tabi canım niye kötü olasın ki diyesi vardı yalancı Lena !

    -Ne bileyim Aaron'u fazla sahiplendin sanmıştım şimdi onu böyle görünce şimdiki gibi sakin olmazsın diye düşünü-

    -Sen onun Aaron olduğunu nerden biliyorsun ? Belki yanındakidir hem belki o kız kardeşleri falandır .

    Kardeşi mi saçmaladığının farkında değil gibi görünüyordu hiç kimse kardeşiyle öyle bir yürüyüş sergilemez. Uzaktan bakan herkes onların kardeş olmadığını hatta akraba bile olamayacaklarını fark ederken Lena mı etmeyecek hah çok komik !!!

    -Sen delirdiğinin farkındasın öyle değil mi sesimi çıkarmıyordum her zaman ki Lena işte dedim ama sen iyice çığrından çıktın hem baksana şu haline sanki sevgilin seni terk etmiş gibi görünüyorsun ayrıca senin Aaron denen o kişiyi sevdiğin falan da söylenemez sen sadece onu kendince benimsedin kendin yaptın her zamanki Lena işte kendine gel 1.si insanlar tanımadığı kişileri sevmez ,2.si senin onu sevdiğin falan yok kendince sahiplenme güdüsü bu ,3.sü de  onlar kardeş gibi mi duruyor Lena yapma

    Bu uzun cümlemin ardından bir nefes alıp Lena'nın söylediklerimi algılamasını bekledim.Yaklaşık 1 dakika sonra

    -Peki öyle olsun ama sen onun Aaron olduğunu nerden biliyorsun haaaa onları daha önce gördün mü bu yüzden mi baştan beri bu hiç bişey umrumda değil tavrın ? Hem istediğim kişiyi sahiplenirim bu seni hiiiç ilgilendirmez hem onlar sevgili değil işte değil belki o Aaron bile değil ..

    -Ben ne diyorum sen ne diyorsun daha onun Aaron olduğunu ne bilelim diyorsun,  ben onları nereden göreceğim Lena ayrıca  kendince aptal sahiplenme hissin zerrece umrumda değil  ben sadece arkadaşımı geri istiyorum bunların geleceğini duyduğundan beri çıldırdın sen neyse ben İspanyolca dersine gidiyorum  hadi Colin geliyormusun ?

    Colin bu ateşli tartışmadan bir anda ona dönmeme şaşırdı tabiî ki der gibi kafasını sallayarak yanıma geldi sonra bir anda arkama dönüp kapıya doğru giderken onların değişik bir şekilde bana baktıklarını gördüm şey bunlar Lena'la konuşmalarımızı duydular mı acaba ahh yok canım imkanı yok duyamazlar. Onlara doğru yürürken yüzlerini daha dikkatli bakabildim. Aaron Elizabeth'in anlattığı gibi sarışın kaslı ve yüzü çok güzel Lena haklı bu aşık olunmayacak gibi değilmiş hani .Daha sonra bakışlarımı Eddie 'e çevirdim esmer ile sarışın arası çok hoş bir teni var onda daha nasıl desemmmmm ... vahşice evet evet vahşice bir güzellik var insanı içine çeken bir o kadar da iten garip ama kesinlikle tapılası bir yakışıklılık . Bu seferde gözlerimi grubun tek kızı olan Sasha'ya çevirdim kesinlikle bir Rus olduğu çok belli gülüşü bakışı hafiften duyduğum konuşmasıyla ben kesinlikle bir Amerikalı değilim imajı sergiliyor ve Sarah'ın dediği gibi cool çocuk David'e bakışlarımı çeviriyorum aslında yanlış bir tespit bu gruptaki herkes kesinlikle fazla cool,  gelen insanların sorularına öyle bir cevap veriyorlar ki defolup gidermisin deseler daha iyiydi gerçi cevaplar çok kısa oluyor ama yinede bir şeyler söylüyorlar oldukça kibarlar ahh çok etkileyici :P !

    Evet David aslında o ..............

    yani o............

    off onu nasıl anlatsam bilemiyorum o kadarda farklı ki yani sanırım bana öyle geliyor çünkü umursamaz tavrı hepsinden daha belirgin hiç gülümsediğini görmedim diğerleri Aaron,Eddie,Sasha'ya ayırdığım toplam bakma süresinden bile uzunca bir süre bakışlarım David'in üzerinde kaldı yani uzunca dediğim oturduğumuz masa ile kapı arasındaki mesafe  belki 10 saniye tam yanından geçerken kafasını kaldırıp bana baktı.Tepeden tırnağa bana baktı en son bakışları yüzüme geldiğinde.  ,sanırım masamdan kalktığımdan beri ona baktığımı anladı. Ouff harika başımı  hemen önüme eğdim kötü bir şey yapmış suçlu çocuklar gibi hızlıca yanından geçip koridora çıktım. En son ağaca tırmandığımda anneme yakalandığım zaman böyle eğmiştim başımı .

    -Hahh bu aptal kasabadan nefret ediyorum!!!!!

    Ne oldu der gibi bakışlarımı Colin'e çevirdim

    -Ne olacak şuna bakarmısın insanlar sanki uzaylı gelmiş gibi davranıyorlar

    -Bak bu konuda haklısın neymiş bu Johnsonlarda kasabayı iyi meşgul ettiler

    Colin yanımda bir şeyler daha söylüyordu ama benim kafam içerdeki anlayamadığım bakışlardaydı.

    İspanyolca dersi çok çabuk geçti Bayan Webb'i hiç dinleyemediğim için  nedenini anlayamıyorum ama hala gözlerime bakan gözlerinde takılı kaldım bakışlarını kafamda başa sarıp takrar tekrar düşünmeye başladım. Sonra bu gün ne kadar boş şeyleri gereğinden fazla düşündüğüm geldi aklıma sabah krep şimdi de David pehh

    Düşünmeyi kesip Bayan Webb'i dinlemeye karar verdiğim zaman dersin bitimini haber veren zil çaldı ben ders ne çabuk bitti diye düşünürken Colin hem kendi eşyalarını topluyor hemde benimkileri çantama yerleştiriyordu

    -Hadi Mel geç kalıcaz şimdi babam arabayı getirmiştir garajdan çabuk çıkalım senide evine bırakayım hadi

    .

    .

    .

    -Melanie Winston eşyalarını topladım ayağa kalkıp benimle yürüyecek misin yoksa seni taşımamı mı bekliyorsun ?

    Colin'e baktığımda bana doğru bakmış gülümsüyordu. Bende hemen onun gibi ayağa kalktım ve hafiften bu saçma espirisine güldüm.

    Okulun bahçesine doğru giderken aklıma Lena takılmıştı acaba şimdi nerde diye düşünürken onun sesini duymam bir oldu.

    Siyah bir Toyoto  arabanın önünde Johnsonlara bağırıyordu. Ne olduğunu anlayamıyordum Lena onlara neden bağırıyordu çantamı Colin'e atarak hızla onların yanına gittim ne olduğunu anlamam gerekiyordu.

    Yazar : Leonard Clever

    =================

    Bölüm 3 -  Anahtar

    Kalabalığı geçip Lena'ya ulaşmam gerekti ama herkes sanki izlenecek bir film varmış gibi daire yapmış onlara bakıyordu.En son Bill'de iterek onları görüş mesafesine girdim. Ben onlara diğerlerinden fazla yaklaşınca hepsi kafasını çevirip bana baktı. Hiçbirine bakmayarak yüzümü Lena'ya çevirdim.

    -Neler oluyor burada Lena bu gürültüde ne ?

    -Ahh Melanie şu arabamın haline bak !

    Lena harika bir oyuncudur o yüzden şimdiki ağlamaklı ses tonu gerçek mi değil mi anlayamıyordum ama yalanda olsa arkadaşımın yanında olmalıyım.Bana gösterdiği yere baktım yeni yaptırdığı arabasının önünde tamir olamayacak gibi değildi ama biraz hasar vardı.

    -Kim yaptı neden bağırıyorsun böyle ?

    Kafasını Sasha'ya çevirerek

    -Bu araba sürmeyi bilmeyen kız yaptı. Gelir gelmez bir şeyleri dağıtabildi ne kadar yetenekli bir şeysin sen öyle

    Sasha mı ? anlayamıyordum. Sasha bu söylenenlere çok kızmış gibiydi homurtu gibi değil çok farklı sanırım hırıldıyordu bir ses çıkardı.  Aaron kızın kolunu okşayıp sakinleştirmeye çalışıyordu sanki.

    -Sen delirmişsin ben arabana hiçbirşey yapmadım tam arabamı çıkartırken arkadan bir anda çıkan sensin ayrıca sinyal yakmıştım onu görmeyip devam edende sensin şimdi ben mi suçlu oluyorum ?

    Ses tonu kesinlikle harikaydı biraz fazla yankılanıyordu sadece Lena tam konuşacakken Aaron araya girdi. Lena'ya dönerek

    -Tamam Lena ,adın Lena öyle değil mi?

    -E..ev..et

    -Peki Lena arabanın anahtarını bana ver 2 güne en fazla  3 güne arabanı tamir ederim ve -

    -Aaron bu benim suçum değil ki neden sen alıyormuşsun aslında biliyormusun o anda arabaya zarar gelmesini engelleyebilirdim ama ani bir refleks yapmak istemedim.

    Farklı bir imayla Aaron'a bakıyordu. Aaron Eddie 'e öyle bir baktı ki Eddie gelip Sasha 'ı kolundan tutup arkaya çekti .Bende sözde olayları çözmeye gelmiştim sadece olanları seyrediyordum. Aaron Lena'ya bakarak devam etti.

    -Tamam mı Lena arabanı eskisinden daha iyi yapacağım sadece bu konuyu uzatmak istemiyorum sanırım farkındasın herkes buraya bakıyor müdürün gelmeside an meselesi olayı ona taşımak istemeyiz öyle değil mi ?

    Bunları söylerken hafiften gülümsüyordu.

    -Şeyy ... tabi istemem ben sadece yeni tamirden çıkarınca bir anda şey çarpınca şeyy Sasha ..

    Lena Aaron ona öyle bakarken konuşamadığının farkında gibi gözüküyordu o yüzden gittikçe kısılan sesiyle cümlenin sonunu getiremedi.

    Aaron

    -Harika teşekkürler Lena okula gelmeyi sorun etme bu 3 gün içinde birimizden birimiz mutlaka seni alıp okul bitince evine götürecektir. Dedi ve Sasha'ı kolundan tutarak arabaya götürdü. Bende sonunda kendime gelip bu da neyin nesiydi böyle diye sordum Lena'ya

    -Bilmiyorum açıkçası 3 gün boyunca Aaron ile gidebileceğimi tahmin etmiyordum sadece benimle konuşur buda bana yeter diyordum ama ....

    Lena bulutların üstünde uçuyor gibi bir hali vardı bunların hepsinin tuzak olduğunu anlamam gerekirdi gözlerimi devirerek Colin'in aramaya başladım onu gördüğümde onunda kalabalıkta beni aradığının fark ettim  demek beni bırakıp gitmemiş oysaki acele bir işi vardı ne olduğunu hatırlayamadığım için kendime kızdım onu daha çok dinlemeliyim.

    -Colin ....colin buradayım

    Colin beni görünce rahatladı elimden çekerek kalabalığın içinden çıkardı beni çıktığımızda elimi hala bırakmamıştı. Colin elimi tuttuğunda nedense kendimi iyi hissediyorum sanırım onun için sabah elimi çekmemiştim. Bu dediğime kendimde inanmadım ama elimide geri çekmedim. Arabayı biraz hızlı kullanıyordu sonunda eve geldiğimizde her zamanki gibi benimle inip kapıya kadar eşlik etmedi

    -İyi

    - Gerek yok Colinsenin  işin vardı şimdide onun için erken gidiyorsun zaten biliyorum, kendim gelebilirim.

    -Sana söylemiştim hatırladın demek  emin misin seni alabilirim de sorun olmaz ?

    -Hayır hayır giderim ben sanada iyi akşamlar Colin

    Arabadan çıktığım zaman Colin hızla gitti görünüşe bakılırsa benim yüzümden aslında Lena yüzünden geç kalmıştı. Arkama döndüm ve eve doğru yürüyordum bir yandan da çantamdaki anahtarı arıyordum tanrım çantamı arada bir temizlemeliyim . Önümde bir anda karartı hissettim ah yine mi şu lanet ağaca çarpacağım derken sağımdan uzanan bir kol beni  tutarak karartıdan uzaklaştırdı. Sonunda kafamı kaldırdığımda olayları çözebildim ve olduğum yerde çakıldım. Bahsettiğim kol David Johnson'un koluydu. Tabi okulun  bahçesinde o yoktu hatta eğilip arabanın içine kadar göz gezdirmiş ama onu görememiştim .

    -Daha dikkatli olmasınız küçük hanım.

    -Şey ... dikkatliksiz ben anahtarımı arıyordum sizi görmedim özür dilerim

    -Önünüze bakmak işinize yarayabilir

    dudaklarında imalı bir gülüş mu var bana mı öyle geliyor ?

    -Özür dilediğimi sanıyorum.

    -Eğer çarpsaydınız ağaçtanda mı özür dileyecektiniz?

    İmalı sesi kulaklarımda çınlarken derin bir nefes alarak kendimi bir adım geri çekerek elimi uzattım.

    -Adım Melanie ,Melanie Winston.

    Hiç istemeyerek uzattığım elim havada sıkmayacağını anlatır gibi bakışlarını benden çekerek David Johnson dedi yalnızca fazlasıyla sinirlenmiştim elimi çekip hızlıca eve girdim. Yürürken acaba bizim evde ne işi var sorusu sonunda aklıma gelmişti ama dönüp sormadım anahtarı çantamdan hırsla çekerek kapıyı açmaya çalıştım.Ama kapı bir türlü açılmıyordu ben zorladıkça hiç birşey değişmiyor kapı öylece yerinde duruyordu. Arkamdan gelerek elini uzatıp kırılan anahtarı elimden aldı .

    -Sorsan söylerdim ben burada seni bekliyorum yarım saattir.

    Beni mi bekliyordu? Bir an cümlenin anlamsızlığı karşısında şaşırdım.

    -Anlayamadım beni mi ?

    -Evet anladığım kadarıyla okuldan da en son sen çıkıyorsun. Baban kilidi değiştirmiş annen evde olmadığı için yeni anahtarınızı bana verdi sana ulaştırmam için.

    Yeni anahtarla kapıyı açıp anahtarı bana uzattı. O bunları yaparken ben ona bakıyordum sonra anahtarı elinden aldım ama hala bakıyordum ilginç kısmı oda acayip bir şekilde bana bakıyordu.Kendini toplayan o oldu.

    -Neyse iyi akşamlar Mel

    Gülümsüyor muydu bu ?

    -Teşekkür ederim.

    şaşırmıştım çok yakın arkadaşlarım bana Mel derdi başkaları dediğinde kaşlarımı çatıp hemen Melanie diye düzeltirdim ama David'de bunu yapmadım. Tabiî ki yapmadım nedenini bilmiyordum ama o benim içeri girmemi bekliyordu anlaşılan ben içeri girene kadar gitmeyecekti. Ondan beklenilmeyecek kadar eski bir o kadarda hoş bir hareket. Aklımı sonunda toplayıp içeri girdim odama çıktım ve  kendimi yatağa attım tanrım ne kadar uzun bir gündü bir an hiç bitmeyecek sandım.

    Yazar: Leonard Clever

    =================

    Bölüm 4 - Kurtarıcı

    4. Bölüm Kurtarıcı

    Sabah güneş penceremin kenarından gözlerime doğru giriyordu.Bu beni rahatsız etti çok sıcağı sevmezdim.Bu gün bir gariplik vardı bir şey eksikti ama ne ?

    Kısa süre sonra ne olduğunu anladım krep kokusu burnuma gelmiyordu bu kötüye işaretti annemin bana kahvaltı hazırlamadan gittiği bir gün pek bulunmazdı olduğu zamanda muhakkak kötü bir şeyler olurdu ve bende küçüklükten beri annemin bana bir şeyler hazırlamadan gittiği günler benim başıma hep bir şey gelirdi.Ya kötü bir not alırdım ya düşerdim yada başka bir şey ama hep bişey olurdu.Yataktan kalkıp aşağıya gittim.

    -Anne anne ?

    Ses yoktu mutfak masasının üzerinde bir not

    -Emily teyzen iyi değil tatlım onun yanına gidiyorum kendine bir şeyler hazırla ve yemeden sakın okula gitme !!!

    Sonunda üç tane ünlem vardı bu annemin çok önemli bir şey sakın atlama değişiydi ama vaktim yoktu hemen üstümü giyip evden çıkmalıydım elime bir çikolata aldım ve o an Colin'in sesini duydum.

    -Günaydın Melanie nasılsın ouvv çikolata mı annen evde yok mu ?

    -Evet yok

    Otuziki dişimle gülümsüyordum.Bir şeyi keşfetmiştim ben böyle güldüğümde Colin'in çok hoşuna gidiyor ve sadece bana bakıyordu.Şimdide Colin'in sadece bana bakmasını istiyordum.Bu ilginçti.

    -Böyle gülme Mel

    Ne olduğumu anlayamamıştım demek gülünce çirkin oluyordum öyle mi öyle olsa bile bunu benim suratıma doğru söylüyordu.

    -Nee ben an-la..madım

    -Böyle gülünce bütün gün tekrar seni böyle nasıl güldürebilirim diye uğraşıyorum senin gülüşünü izlemek sürekli yapmak istediğim bir şey =D

    Bu son söylediklerimi beni bir yandan rahatsız etsede itiraf ediyorum çok hoşuma gitmişti hafifçe gülümseyerek teşekkür ettim.

    Okula geldiğimizde Johnsonlarda arabalarıyla gelmişlerdi.David Johnsona her zamanki gibi gözüm takıldı o ise gözlerini kısmış elime bakıyordu daha doğrusu ellerimize Colin'in şu elimi tutma işi beni rahatsız etmeye başlamıştı herkes yanlış anlıyordu.Elimi çekmeye çalıştım Colin elimi almak istediğimi anladığında hemen gülümseyerek elini yavaşça elimden çekti.Colin kesinlikle yakışıklı ve harika birisiydi bu küçük hareketi bile kendini bir kez daha takdir ettirdi.

    David yanıma doğru mu geliyordu bana mı öyle geliyordu sanırım bu taraftan geçecekti.Biz okula giderken onun gelmesiyle olduğumuzda yerde kaldık.

    -Hey Mel nasılsın ? yeni anahtarına alışabildin mi bari ? : )

    Colin hemen düzeltti.

    -Melanie

    Colin'e sorun değil der gibi bir bakış attım ama o bundan hoşlanmadı.

    David Colin'in dediğini ona bakmadan

    -Eğer Melanie dememi istersen sorun değil

    dedi.

    -Yok hayır hiç sorun değil arkadaşlarım bana Mel der bundan rahatsız olmam

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1