Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Borsaya Teknik Bakış: [Açıklamalı Terimler ve Diyagramlarla]
Borsaya Teknik Bakış: [Açıklamalı Terimler ve Diyagramlarla]
Borsaya Teknik Bakış: [Açıklamalı Terimler ve Diyagramlarla]
Ebook220 pages2 hours

Borsaya Teknik Bakış: [Açıklamalı Terimler ve Diyagramlarla]

Rating: 0 out of 5 stars

()

Read preview

About this ebook

ÖNSÖZ / GİRİŞ


Ekonomik Analiz


Hisse fiyatları genel ekonomik koşullardan etkilendiğinden dolayı ekonomik analiz temel analizin ilk aşamasını oluşturur. Hisse senetlerine yapılan bir yatırımın kârla sonuçlanma olasılığının, güçlü ve büyüyen ekonomilerde daha yüksek olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla bu aşamada hisse senedi yatırımı için genel ekonomik konjonktürün uygun olup olmadığı belirlenmeye çalışılır. Zira ekonomik konjonktürdeki canlanma beklentisi hisse senedi yatırımı için uygun bir ortam iken, ekonomik konjonktürdeki daralma (resesyon) beklentisi hisse senedi yatırımlarından çıkılması için uygun bir ortama işaret eder. Ekonomik konjonktürdeki canlanma veya daralma beklentisi göstergelerden hareketle şekillenir. Ancak bu göstergeleri okuyabilmek ya da a değerlendirebilmek için, önce genel olarak ekonomi ve ekonominin dinamikleri noktasında bilgi sahibi olmak gerekir.


Basitçe ifade edilmeye çalışılan genel ekonomideki gelişmeler ve sorunlar yakından takip edilerek gelecek hakkında yapılan tahminler, yatırımcılar açısından büyük önem taşır. Ekonomik analizde ilk olarak dünyadaki ekonomik, sosyal ve politik gelişmeler değerlendirilir. Daha sonra ise bu gelişmelerin ülke ekonomisine olası etkileri değerlendirilir. Daha önce de ifade edildiği üzere, bu tür değerlendirmeler ekonomik göstergelerden hareketle yapılır. Dolayısıyla ekonomik analizde hangi ekonomik göstergelerin kullanılabileceği ve bu göstergelerin nasıl değerlendirileceği konusu en önemli aşamadır. Bu göstergeler ekonomik konjonktür hakkında bir fikir verecektir.



Yazar Hakkında


[Tarkan Özhan, 1969-]


 ÖĞRENİM DURUMU: Trakya üniversitesi


Bölüm: Fen Fakultesi Kimyager


MESLEĞİ: Borsacı, Trader, Portfoy Yönetimi


Aktif Çalışma süresi; 25 yıl

LanguageTürkçe
Release dateFeb 2, 2016
ISBN9786059285926
Borsaya Teknik Bakış: [Açıklamalı Terimler ve Diyagramlarla]

Read more from Tarkan özhan

Related to Borsaya Teknik Bakış

Related ebooks

Reviews for Borsaya Teknik Bakış

Rating: 0 out of 5 stars
0 ratings

0 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Borsaya Teknik Bakış - Tarkan Özhan

    Oranı)

    Yazar Hakkında

    [Tarkan Özhan, 1969-]

    ÖĞRENİM DURUMU: Trakya üniversitesi

    Bölüm: Fen Fakultesi Kimyager

    MESLEĞİ: Borsacı, Trader, Portfoy Yönetimi

    Aktif Çalışma süresi; 25 yıl

    ÖNSÖZ / GİRİŞ

    Ekonomik Analiz

    Hisse fiyatları genel ekonomik koşullardan etkilendiğinden dolayı ekonomik analiz temel analizin ilk aşamasını oluşturur. Hisse senetlerine yapılan bir yatırımın kârla sonuçlanma olasılığının, güçlü ve büyüyen ekonomilerde daha yüksek olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla bu aşamada hisse senedi yatırımı için genel ekonomik konjonktürün uygun olup olmadığı belirlenmeye çalışılır. Zira ekonomik konjonktürdeki canlanma beklentisi hisse senedi yatırımı için uygun bir ortam iken, ekonomik konjonktürdeki daralma (resesyon) beklentisi hisse senedi yatırımlarından çıkılması için uygun bir ortama işaret eder. Ekonomik konjonktürdeki canlanma veya daralma beklentisi göstergelerden hareketle şekillenir. Ancak bu göstergeleri okuyabilmek ya da a değerlendirebilmek için, önce genel olarak ekonomi ve ekonominin dinamikleri noktasında bilgi sahibi olmak gerekir.

    Basitçe ifade edilmeye çalışılan genel ekonomideki gelişmeler ve sorunlar yakından takip edilerek gelecek hakkında yapılan tahminler, yatırımcılar açısından büyük önem taşır. Ekonomik analizde ilk olarak dünyadaki ekonomik, sosyal ve politik gelişmeler değerlendirilir. Daha sonra ise bu gelişmelerin ülke ekonomisine olası etkileri değerlendirilir. Daha önce de ifade edildiği üzere, bu tür değerlendirmeler ekonomik göstergelerden hareketle yapılır. Dolayısıyla ekonomik analizde hangi ekonomik göstergelerin kullanılabileceği ve bu göstergelerin nasıl değerlendirileceği konusu en önemli aşamadır. Bu göstergeler ekonomik konjonktür hakkında bir fikir verecektir.

    Ekonomik anlamda konjonktür, iktisadi hayatın iyileşme ve kötüleşme konusunda gösterdiği değişikliklerin (dalgalanma-ların) genel anlamdaki ismidir. Yani ekonomik konjonktür, ekonomideki genişleme ve daralma dönemlerinin dönüşümlü olarak yaşanmasını ifade etmektedir. Ekonomik konjonktürün dip (deep) ve zirve (peak) şeklinde iki uç nokta arasında hareket ettiği görülür. Dip daralmanın (resesyonun) sona erdiğine ve ekonomik canlanmanın başlayacağına işaret ederken, zirve ise ekonomik genişlemenin sona erdiğine ve ekonomide bir daralma sürecinin başlayacağına işaret eder.Konjonktürün bu iki uç noktası arasında, çeşitli genişlemedönemleri (ekonomik büyüme, ekonomik canlanma) ya da daralma dönemleri (ekonomik durgunluk, ekonomik bunalım).

    Milli gelirin reel olarak bir dönemden diğerine büyümemesi, hatta düşmesi durumudur. Resesyon olarak da bilinir. Ekonomide üst üste üç aylık bir dönemde büyüme oranı sıfır ile %2 arasında kalırsa, resesyon tehlikesi baş gösterir. Bu dönemde ekonomi ivmesini kaybeder, ülkede genel bir karamsarlık havası hakim olur.Bir ülkede ya da tüm dünyada ekonomik etkinliklerin durgunlaşması, gerilemesi ve bununla ilişkili olarak işsizliğin artması durumudur.Bu dönemde fiyatların düşme eğilimine girdiği ve toplam satın alma gücünün daraldığı görülür. Genel anlamda ekonomik büyümenin negatif değerlere düştüğü ve ekonomik durgunluğun daha da derinleştiği dönemdir.Stratejik öğelerde değişme ya da kamu müdahalesinin başarısıyla üretimin artmaya yani ekonominin büyümeye ve istihdam düzeyini yükselmeye başladığı durumdur. Bu dönemde işletmelerin satışları ve kârları, kamunun da vergi gelirleri artış trendine girer. Reel faizlerde düşüşler görülür.

    Hisse senedi yatırımcıları açısından bakıldığında, hisse senedinin ekonomik genişlemenin başlangıcında (yani dip noktasında) satın alınması ve ekonomik daralmanın başlangıcında (yani zirve noktasında) ise satılması durumunda maksimum getiri sağlanır. Bununla birlikte konjonktürün durumunu veya konjonktürün ne kadar süreceğini tahmin etmek kolay değildir. Bu noktada ekonomik göstergeler devreye girer. Bu anlamda, ekonomi analizinde kullanılabilecek bazı ekonomik göstergeler şu şekildedir.

    Ülkelerden kazandıkları ve ülkelerine getirdikleri üretim faktörü gelirleri (ücret, faiz, rant, kar) ile aynı yıl o ülkede çalışan yabancı ülke vatandaşlarının kazandıkları veülkelerine götürdükleri üretim faktörleri gelirleri (ücret, faiz, rant, kar )arasındaki farktır. Üretim sürecinde, ekonominin üretim teçhizatında meydana gelen aşınma ve eskimeyi dışarı da tuttuğu için,safi milli hâsıla ekonominin net üretim gücünü gösterir. Milli gelir bir ekonomide bir yıllık bir dönemde, emek, sermaye, doğal kaynaklar ve müteşebbisin elde ettikleri ücret, faiz, rant ve kar şeklindeki asli gelirlerin toplamıdır. Şahsi gelirden vasıtasız vergiler çıktıktan sonra geriye kalan gelir.

    Gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) toplam ekonomik aktivitenin en geniş ölçüsüdür. Bir ülkede üretilen tüm mal ve hizmetlerin piyasa değerinin bir göstergesidir. GSYİH çeyrekler halinde raporlanır ve ekonomik aktivite gücünün birincil göstergesi olduğundan çok yakından takip edilir. Yüksek bir GSYH rakamını genelde de enflasyonist baskılar olmadığı sürece, en azından kısa vadede söz konusu para birimi için çoğunlukla olumlu yüksek faiz oranları, beklentileri takip etmektedir.GSYİH rakamlarına ek olarak toplam GSYİH yanı sıra her bir bileşen için fiyat değişimlerini ölçen Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) deflatörleri vardır. GSMH deflatörleri Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE)’ne ek olarak ana enflasyon hesaplama araçlarından birisidir. GSYİH harcanan paranın kaydı olmayan kara borsayı ve para dışı ekonomiyi hesaba katmaz. Bu nedenle, özellikle iş hayatın önemli bir kısmının kayıt dışı gerçekleştiği ekonomilerde, olması gerekenin çok altında GSYİH değerle karşılaşılabilir.

    GSYİH ve büyüme rakamlarını değerlendirirken şu noktalara dikkat etmek gerekir;

    Negatif büyüme ekonomik kriz anlamına gelir.

    İç talepteki artış hızının, GSYİH’daki artış oranının üzerinde geçekleşmesi, enflasyonist baskıların arttığı yönünde değerlendirilebilir.

    Büyüme oranlarının arka arkaya yüksek çıkması, ekonomide bir büyüme trendinin olduğu şeklinde yorumlanabilir. Diğer taraftan, büyüme hızının yüksek olduğu yıllarda yatırımlar ve ihracat gerçekleşmeleri duraklama gösteriyorsa, bu yüksek büyüme hızının sürdürülebilirliğinin sorgulanması gerektiğine işaret eder.Bir ekonomi hızlı büyüyorsa kişi başına reel ortalama büyüme oranına bakılır. O büyükse ekonomi büyüyor demektir. O açıdan bakıldığında Türkiye ekonomisine çok büyük bir ekonomi diyemeyiz

    Bir ekonomik kavram olarak istihdam, üretim faktörlerinin gelir sağlamak amacıyla çalışması ya da çalıştırılması olarak ifade edilebilir. Tam istihdam ve eksik istihdam olmak üzere iki şekilde karşımıza çıkar. Bir ekonomideki üretim faktörlerinin tümünün çalışması ve üretime katılması durumunda tam istihdam söz konusu olur. Bu durumda ekonominin mevcut üretim potansiyelinden tamamen yararlanılmakta ve atıl kapasite bulunmamaktadır ki, bu sadece teoride kalan bir durumdur. Şayet üretim faktörlerinin bir kısmı üretime katılmıyorsa o zaman eksik istihdam söz konusu olmaktadır. Eksik istihdamın en önemli nedeni talep yetersizliğidir. Talep yetersizliği dolayısıyla malların bir kısmı satılamıyor ise, müteşebbisler talep kadar mal üretecekler ve böylece üretim hacmini daraltacaklardır. Üretimin azalması ise bir kısım iş gücünün işsiz kalması demektir. İşsizlik oranı, çalışabilir nüfusun ne kadarının işsiz olduğunu gösterir. İşsizlik oranlarının azalması, üretimin ve buna bağlı olarak da kapasite kullanımının arttığını gösterir. Ancak bu rakamları değerlendirirken tarım kesimindeki gizli işsizliği de göz önünde bulundurmak gerekir. Ülke içerisinde işsizlik oranlarının ve mutlak sayısının yüksek olması ekonomik yetersizliğin en önemli göstergelerinden birini oluşturmaktadır Ekonominin bütününde meydana gelen talep azalmasından kaynaklanan bir işsizlik var mıdır (Genel İşsizlik)? Bir endüstrinin ürünlerine olan talepte devamlı bir surette düşüşün yaşanmasından kaynaklanan işsizlik mevcutmu (Yapısal İşsizlik).?

    Fiyatlar genel seviyesindeki yükselmeyi ifade eder. Ürün ve hizmetlere talep artar ve kısa sürede ekonomi bunu karşılayamaz ise, fiyatlar artar. Enflasyon ekonominin ciddi bir sorunu olarak ortaya çıkar. Kısa vadede ekonomiye canlılık getirirken, uzun vadede kalkınmaya zarar verir. Ortaya çıkışına neden olan etkenler göz önüne alındığında enflasyon, talep enflasyonu ve maliyet enflasyonu diye ikiye ayrılır.Talep enflasyonu, üretilen mal ve hizmetlerin tüketici talebini karşılayamadığı durumda talep artışından dolayı fiyatlardaki artışı ifade eder. Talep enflasyonu üretimi artırıcı tedbirler veya toplam talebi azaltıcı tedbirler alınarak çözümlenebilir. Maliyet enflasyonu ise, herhangi bir nedenle üretimde kullanılan kaynakları fiyat artışlarının üretim maliyetlerinin yükselmesine ve bunun sonucunda da ürün fiyatlarındaki artışı ifade eder. Fiyat artışları toplam talebin azalmasına neden olur. Talep düşüşü ise piyasalarda durgunluğa neden olur.

    Her ne şekilde olursa olsun Enflasyonun nedenleri olarak; Ülkeye karşılıksız olarak dış piyasalardan giren para, altın, döviz miktarının artması, Ülkedeki toplam harcamaların toplam gelirlerden daha fazla olması, Üretim miktarının çeşitli nedenlerle azalması, Üretim faktörlerinin fiyatlarındaki artışların fazla olması, Tedavüldeki para arzının artması, Teknolojik yenilikler, yapısal bozukluklar veya yetersizlikler ifade edilebilir. Her ülkede enflasyon oranını belirlemek için çeşitli ürünlerin aylık fiyat değişimleri baz alınarak hesaplanır. Ertesi ay aynı ürünlerin fiyat değişimleri (endeksleri) bir önceki aya göre tekrar hesaplanır. Ülkemizde en çok kullanılan ürün fiyat endeksleri ise tüketici fiyat endeksi (TÜFE), üretici fiyat endeksi (ÜFE) ve toptan eşya fiyat endeksi (TEFE)’dir. TÜFE, tipik bir tüketicinin satın aldığı belirli bir ürün ve hizmet grubunun fiyatlarındaki ortalama değişimleri gösteren bir fiyat endeksi iken ÜFE, belirli bir referans döneminde ülke ekonomisinde üretimi yapılan ve yurtiçine satışa konu olan ürünlerin, üretici fiyatlarını zaman içinde karşılaştırarak fiyat değişikliklerini ölçen bir fiyat endeksidir. TEFE ise, bir ekonomideki genel fiyat düzeyini ve paranın satın alma gücündeki değişimleri belirlemek için seçilmiş malların toptan fiyatları izlenerek düzenlenen endekstir.

    Enflasyon oranlarını değerlendirirken şu hususları göz önünde tutmak gerekir; Toptan eşya fiyatlarındaki değişimi incelerken, özellikle tarımsal ürün ve imalat sanayi fiyatlarını ayrı değerlendirmek gerekir. Tarımsal ürünlerdeki fiyatlar, iklim koşullarından ve ihracattan etkilenir. Bu anlamda özel sektör imalat sanayi fiyat endeksi önemli bir göstergedir. Uzun dönemde, toptan eşya ve tüketici fiyat artışı birbirlerine çok yakın düzeyde Seyreder. Ancak kısa dönemde talepteki değişim, özellikle tüketici fiyatlarını hareketlendirir. Girdi fiyatlarındaki artışlar ise toptan eşya fiyatlarını yükseltir. Bir malın fiyatı diğerlerinden daha hızlı yükselmiş ise, bu malın arzında veya üretiminde bir sorun var demektir. Fiyat anlaşmaları ve tekelleşme de aynı sonucu doğurur. Ekonomideki her dengesizlik, fiyatlar genel düzeyine yansır ve gerekli önlemler alınmadıkça dengesizlik devam eder. Türkiye’de enflasyon mevsimsellik dalgalanmalar göstermektedir. Buna göre enflasyon oranları, Haziran-Temmuz aylarında yılın en düşük seviyelerine ulaşırken, genelde Ocak ayında en yüksek seviyesine çıkmaktadır. Mevsimsel özellik gösteren enflasyon oranları, genelde Eylül ayının ortasından itibaren hızlanma ve yine Mart ayından itibaren düşme eğilimine girmektedir. Ekonomi analizi açısından enflasyon oranları yorumlanırken bu durumun mutlaka dikkate almak gerekir.

    Kur, yerel paranın yabancı para karşısındaki değerini ifade eder, Kurun düşmesi (düşük değerlenmiş döviz kuru, aşırı değerlenmiş yerli para), ithalatı kolaylaştırır, ihracatı zorlaştırır. Dış ticaret açığı ve cari açık artar, Bu durumda ihracatçı firmalar zarar görür, Döviz kurun düşmesi, ihracatı artırır, ithalatı zorlaştırır. 90 sonrası politikalarda kur ve hazine bonosu faizleri yüksek tutulmuştur (sıcak para girişi için), Döviz açığı krizlerin çıkmasında önemli rol oynar, bu durum firmanın kapanmasına kadar uzanan

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1