Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Bir Fahişenin Eğitimi
Bir Fahişenin Eğitimi
Bir Fahişenin Eğitimi
Ebook214 pages2 hours

Bir Fahişenin Eğitimi

Rating: 5 out of 5 stars

5/5

()

Read preview

About this ebook

Bedrettin Şimşek’in 2000 yılında yayınlanmış kült romanı ‘Bir Fahişenin Eğitimi’ gözden geçirilmiş, tazelenmiş, yenilenmiş bir metin halinde E-Kitap okurlarıyla buluşuyor...
Bedrettin Şimşek’i diğer tüm yazarlardan farklı kılan, komik ve acıklı olanı okura bir arada sunmasıdır. O kadar ki, insan gülünç düştüğünde hali artık eskisinden de acıklıdır. İşte bu özelliği, yazarın diğer kitaplarından çok daha güçlü bir şekilde yansıtan ‘Bir Fahişenin Eğitimi’, entrikayı kurgusunun temeli yapması, edebi yanı, temkinli üslubuyla en zor beğenen okuru bile hoşnut edebilir.....

-Para üzerine dönen dünyanın, para yüzünden işlenmiş cinayeti suç sayması ikiyüzlülüktür- (Kitaptan)...

''Namuslu ahlaklı gibi görünen insanların aslında içlerinde ne kadar büyük bir ahlaksızlık barındırdıklarını hem de bir fahişeye ispat ettirmek doğrusu harika bir iş oldu.''
Bedrettin Şimşek
LanguageTürkçe
Release dateDec 15, 2014
ISBN9786056526107
Bir Fahişenin Eğitimi

Read more from Bedrettin Simsek

Related to Bir Fahişenin Eğitimi

Related ebooks

Reviews for Bir Fahişenin Eğitimi

Rating: 5 out of 5 stars
5/5

2 ratings0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Bir Fahişenin Eğitimi - Bedrettin Simsek

    İsa

    BİRİNCİ BÖLÜM

    Nihat M. çoktandır hayatını birleştireceği, mutluluğu kendisi gibi sıcak aile yuvasında bulacak namuslu bir eş arıyordu. Daha önceki evliliğinin felaketle sonuçlanması onu bu çabadan alıkoymamıştı. Dostlarına, yakın çevresine ahlaklı, hayatın maddi tarafını boşlamış, zenginliğe değil sadece duyguya önem veren bir kız aradığını, bulursa hemen evleneceğini söylemişti. Onun için güzellik ikinci plandaydı. Ne var ki aradan geçen zamana karşın istediği gibi birini bulamamıştı. Bunun üzerine kimi kötü niyetliler, onunla alay etmeye kalkmış, vaktini boşa harcadığı için deli olmamasını tavsiye etmişlerdi. Bazıları ise namusun pek çok taklidinin bulunduğunu, bunların asıllarını hiç aratmadıklarını söylemişlerdi. Ama dürüst insan, geleceğin mazbut kocası, vefakâr eş, iyi kalpli Nihat M. bu bozuk insanların alaylarından yılmamıştı. Ona göre günümüzde her şeyiyle bakire insanı aramak macera olmamalıydı. Mutlaka bir yerlerde temiz ruhunu en içten, saflık dolu hallerle dışa vuran eşsiz bir varlık olmalıydı. Eğer böyle birini bulursa onu gururla bütün dünyaya gösterecekti. Nihayet uğraşlarının karşılığını aldı. Kendisine böyle bir adayın bulunduğu haber verildi. Bu eşine az rastlanır yaratık tam istediği gibiydi. Yalnız yaşı biraz küçüktü. Daha on yedi yaşındaydı. Oysa kendisi ellisine varmıştı. Önceleri kusur gibi görünen bu hal sonradan iyi bile sayıldı. Çünkü bu kız daha hiçbir şey bilmiyordu. İleride her şeye, kendisi gibi olan eşinin gözleriyle bakmasını öğrenecekti. En kısa zamanda bir görüşme ayarlandı ve Nihat M. kızın babasıyla bir araya geldi. Bu adam altmış yaşlarındaydı. Karısını yıllar önce kaybetmişti. Kızıyla küçük bir evde yaşıyor, emekli maaşıyla zar zor geçiniyordu. Diğer üç kızını evlendirmişti. En küçük kızını da bir an önce kocaya vermeyi tasarlıyordu. Bütün evlendirilecek kızları olan babalar gibi aşırı titizdi. Daha önce çıkan pek çok damat adayında olmadık kusurlar gözüne çarpmış, hiçbirini yeteri kadar namuslu bulmamıştı. Ama bu sonuncusu farklıydı. O, evleneceği kızın iffetini onun en değerli çeyizi olarak görüyordu. Daha önceki girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanması onu fazlasıyla temkinli kılmıştı. Bu durum kızın babasına fevkalade görünüyordu. Çünkü Nihat M. servet avcısı bir kızın sadakatine güvenemezdi. Gerçi karşısına namuslu bazı adaylar çıkmamış değildi. Ama bunlar da kendisi gibi aldatılmış, haksızlığa uğramış kişilerdi. Hatta sırf iyi kalpli olduklarından tecavüze uğrayıp iffetleri lekelenenler bile vardı. Çünkü bu dünyada öylelerini bekleyen bundan başkası değildi. Böylece hepsi geçmişlerinde acı bir mutsuzluğun damgasını taşıyorlardı. Bu keder birleştikleri takdirde hayatlarını katlanılmaz yapabilirdi. Bu yüzden çoğunu geri çevirmiş, kimilerini ilk görüşmede uygun bulmamıştı. Ama bu on yedi yaşındaki kız, tasavvurlarına tümüyle uyuyordu. Üstelik dürüst olduğu kadar güzeldi de. Ağırbaşlı davranışlarında az bulunur bir incelik seziliyordu. Fazla konuşma gibi insanın kötü huylarını açığa vuran kusurları yoktu. Hep dinlemeyi tercih ediyor, bu da telkinlere açık bir ruh olduğunu gösteriyordu.

    İlk görüşmeler olumlu sonuçlandı. İki tarafın beklentileri aynıydı. Kızla damat adayı arasındaki yaş farkı sorun olarak görülmüyordu. Ama müstakbel kocayla ilgili bir belirsizlik vardı ki, derhal açıklığa kavuşturulması gerekiyordu. İşinde de evinde olduğu gibi dürüst müydü? Düşmanları da onu namuslu bilir miydi?

    Kızın babası:

    Böyle bir soruyu sormamı yersiz karşılamayın. diye konuşmuştu. Çünkü ben ancak işinde namuslu olan insanın evinde namuslu olacağına inanırım. Sizin de bize söylendiği kadar namuslu olduğunuza şüphe yok. Ama ne yaparsınız ki bizim gibi yoksul aileler için bu durum, büsbütün önem kazanıyor. Öyle ya işinde ikiyüzlü olan bir koca, nasıl olur da karısından içtenlik bekleyebilir. İşinde başkalarını aldatan, karısını da aldatmadan durabilir mi? Biz her şeyin hak edilmiş olmasını istiyoruz. Hayır, hayır! Bizim beklediğimiz, mutluluğun onurlu bir geçmişe dayanması. Servetinizin sizi pek makbul kıldığını gizlemiyorum. Ama eğer sizin için ‘Dinsiz biridir’ deselerdi, ‘Evet’ diyeceğimizi sanır mıydınız? Asla! Ne zaman bize her bakımdan dürüst biri olduğunuzu gösterirsiniz, işte o zaman kızımın geleceğinden, mutluluğunu hiçbir şeyin gölgelemeyeceğinden emin olabilirim.

    Nihat M. yaşlı adamın bu açık sözlülüğünden çok memnun olmuştu. Servetiyle ilgili saklaması gereken bir şey yoktu. Malının büyük kısmı her zaman çok zengin olmuş ailesinden geliyordu. Dahası, geleneklere sıkı sıkı bağlı hayat bu serveti kolayca kaybettirecek tehlikelerden de kendisini uzak tutuyordu. Yani bu durumda ahlak, maddi zenginliğin garantisi oluyordu. Nitekim iffetli bir kadının kocasını hiç yoksul düşürmeyeceğine, hatta onun servetini iki katına çıkartacağına emindi. Ailelerinde israf yoktu. Ancak yoksullara yardım etmek konusunda eli açıktılar. Üstelik kendisi sadelik içinde yaşamış, kötü sayılacak hiçbir düşkünlük göstermemiş, gece hayatından uzak durmuştu. Cömertlik, dostları ve yakınları söz konusu olduğunda geçerliydi. İş hususunda başkalarını aldatmayı son derece tiksindirici bulurlardı. Bugüne dek yardımlarını esirgemedikleri yoksullar, bu söylediklerini doğrulayabilirlerdi.

    Yaşlı adam bu güvenceleri aldıktan sonra işin geri kalan kısmını çok kolay görüyordu. Yalnız ortada bu kez damat tarafının gördüğü bir pürüz vardı. O ana dek hep müstakbel gelinin babasıyla konuşmuş; ama onunla hiç konuşmamıştı. O küçük acemi pek içine kapanık görünüyordu. Kafası içinde olanlardan bir fikri olmasını isterdi. Bir süre yalnız kalıp baş başa görüşemezler miydi acaba? Böylece tüm meziyetlerini sayıp döken babasının sözlerinden hiç olmazsa bir kısmı doğrulanmış olurdu. Bu öneri her şeyin eski usullere göre olması için çalışan yaşlı adamın gücüne gitti. Kızı o güne dek hiçbir erkekle baş başa kalmamıştı. Onunla yalnız kalmaya cesaret etmeyebilirdi. Damat adayı isteğinde diretti, kızın babası tam bir ihtiyar inadı gösterdi. Böylece görüşmeler kesilme noktasına geldi. Ardından müstakbel damat ve kayınpeder arasında gidip gelen aracılar iki tarafın yenmeyi başardıkları kararsızlıkları arasında şunu keşfettiler: Henüz ayrıldıkları hususlar varsa da iki tarafın iffet konusundaki fikirleri ortaktır. Yalnız damat, daha önceki hayal kırıklıkları sebebiyle çekingen davranmaktadır. Aracılar bunun sorun olmadığını, kuşkuların karşılıklı anlayışla aşılabileceğini söylediler. Böylece iki tarafın nabzına aynı şerbeti vererek tam da arzu edilen bir hususa işaret etmiş bulunuyorlardı. Her ne kadar kızın babası bu isteğin geleneklere uygun olmadığını söylese de bu bir kereye mahsus olmak üzere denenebilirdi. Öte yandan tereddüt içinde kalan yaşlı adam, böyle zengin bir damat adayını elinden kaçırmak istemiyordu. Çünkü mahalledeki bütün evlenecek kızların ona nasıl baktıklarını görmüştü. Yakın çevresi bu adamın göründüğü gibi biri olduğuna onu ikna etmişlerdi. O halde kuşku duyacak ne vardı ki? Konuyu kızına açtı. Önce onun zenginliğinden bahsetti; sonra ahlakını övdü, son olarak da yaşından söz açtı. Kız, bir erkekle yalnız kalmaya çekiniyordu. Dahası evlilik kararının ancak bu konuşmadan sonra verilecek olmasını onuruna yediremiyordu. Bir sınamadan mı geçirilecekti? Genç kızların evlenmeden önce koca adayları tarafından sınava çekildiklerini hiç duymamıştı. Baba onu cesaretlendirdi. Böyle kocaların nadir bulunduğunu, kolay ele geçmediklerini, çünkü bir keklik kadar kolay avlandıklarını söyledi. Mahallede pusuya yatmış diğer koca bekleyen kızları gözü önüne getirdi. Eğer ellerinden kaçıracak olurlarsa öylesini bir daha asla bulamazlardı. Gözü korkan kız sonunda boyun eğmek zorunda kaldı. Bu konuda babasına karşı fikir yürütmeyi aldığı terbiyeye aykırı görüyordu.

    Kızının verdiği kararla coşan ama onu zorladığı için huzursuzluk duyan yaşlı adam:

    O kadar zengin olmasına karşın evleneceği kızda sadece namus arıyor. Hiçbir şekilde güzellik aramıyor. Bu, aldatıcı güzelliklerle kimse aklını çelemeyecek demektir. Çünkü ahlakı her şeyin üstünde tutuyor. Ne var ki, daha önce evlenmeye niyet ettiği iki kadın da bunu ona vermeye yanaşmamışlar. Senden sadakatten başka hiçbir şey beklemeyecek bir erkeği sevebilir misin? Böylesine bağlılığı mutluluğun temeli sayacaksan, onu onda olmayan bir şey için hor görebilir misin? Evet, genç değil. Ama mutluluğunu neye borçlanacağını bilecek kadar tecrübeli. Görüp geçirmiş; ama tuzağa düşmemiş. Aldatılmış; ama asla aldatmamış. Sana üzüntü verecek şeyleri senden uzak tutabilir. Seni bu dünyanın tuzakları arasından emin bir şekilde geçirirken hayranlığını kazanabilir. Bu yüzden şimdi onu sevmezsen bile daha sonra onu sevmemek elinden gelmez. Eğer seni anlarsa yaş farkı kolayca kapanır. Bu seni hiç anlamayacak yaşıtın biriyle evlenmekten daha iyi değil mi?

    İhtiyar, kızını kucaklayarak:

    Üstelik serveti mutluluğunu garanti ediyor kızım. Yalnız önce seni tanımak istiyor. İşte bu arzusunu iyi niyetine yormalısın. Daha önceki yaşadıklarından, temkinli olmak gerektiğini düşünüyor. Senin ruhuna o yaşta bir adam nasıl görürse öyle bakacak. Eminim orada cennetten başka bir şey göremeyecektir.

    Yaşlı adam kızını ikna ettikten sonra şimdi de mahalleyi ikna etmek gerektiğini düşünüyordu. Nitekim daha sonra bu kararından dolayı sırf kıskançlıklarından kendisini ayıplayanlara şöyle demişti:

    Eğer benim yerimde olsaydınız siz başka türlü mü davranırdınız sanki? Hiçbir baba ‘Kızımı mutlu edecek adam sadece namuslu olsun demez’. Bu adamın servetinin dindarlığını daha değerli kıldığını gizlemiyorum sizden. Bu ikisinin bir arada bulunması çok ender rastlanır bir şey değil mi? Düşünün ki, ömrünün yarısı mutsuz geçmiş, kalan yarısını mutsuz geçirmek istemiyor. İHiç olmazsa karşıma çıkan bu fırsatı boşa harcamayımı diyor. Aldatılmaktan, kötü bir kadının eline düşmekten korkuyor. İşte tüm bunları yaşının icabı saymaz, olgunluğuna vermezsek hata ederiz.

    Ertesi gün olumlu karar kendisine iletilen Nihat M. yine kızın babasıyla bir araya gelmişti.

    İhtiyar, Ne konuşacaksınız kızımla? diye sordu.

    Damat adayı:

    Bir zamanlar, şayet evlenirsem, evleneceğim kadına her şeyimi anlatmaya söz vermiştim. Ancak dinledikten sonra beni kocalığa kabul etmesini uygun görmüştüm. Hakkımda her şeyi öğrenirse, ben onu istediğim anda o beni reddedebilir. Ancak hayatımı bilip kocalığa kabul ederse, beni istediğinden emin olabilirim. Mutlu bir evlilik için tarafların arzularını birbirlerine uydurması gerektiği kanısındayım. Başımdan geçen maceraları sıkılmadan dinleyeceğine inanıyorum.

    Bu ‘macera’ sözünde ahlaksız şeyler sezen baba:

    Artık sizi tanıdığımdan ona söyleyeceklerinizde zararlı bir şey aramıyorum. Ama hiçbir erkekle yalnız kalmamış bir kız nasıl olur bilirsiniz. Onu iyi tanırım. Eğer ona söyleyeceklerinizi önce bana söylerseniz, kendisi için daha az endişelenmiş olurum.

    Damat adayı:

    Benim için şu anda önemli olan sadece onun fikirleri. Ayrıca babasının fikirlerini almaya ihtiyacım yok. Eğer sonra dilerse onları size anlatabilir. Ama onun da bu sırları kendine saklayacağına inanıyorum.

    İhtiyar adam telaşlandı:

    Sır mı dediniz? Ama o daha on yedi yaşında!

    Boşuna endişeleniyorsunuz. Her erkek, ileride karısı olacak kadına uyum sağlayıp sağlamayacağını bilmek zorundadır. Bu şekil davranışta insanın fenasına gidecek hiçbir şey yoktur. Bunun dışında elbette onun bana anlatacağı bir şey olamaz. Hafızası da kalbi gibi boştur. Kalbini de hafızasını da istediğim gibi doldurmak benim görevimdir. Mutsuzluklarımı bilirse, beni nasıl mutlu etmek gerektiğini de bilir. Her şeyimi öğrenmesi onun hakkıdır. Bir erkeğin bunu yapması, evleneceği kadına olan namus borcudur. Dürüstlüğüm sahip olduğum her şeyden daha önemlidir.

    Yaşlı adam kararsız görünüyordu. Bir suskunluk ardından:

    Yine de bir ipucu veremez misiniz sanki?

    Sonunda ısrarlardan sıkılan Nihat M.

    Daha önce başımdan bir evlilik geçtiğini size söylemiştim. diye konuştu. Şimdi bu kadar titizlik göstermemi, o acı tecrübeye bağlayabilirsiniz. Acı tecrübe diyorum. Mutsuzluk mu demeliyim? Çünkü faciayla sonuçlandı. Yine de her şeyi kendi suçum biliyorum. İlk karımla onu iyi tanımadan evlenmiştim. Birbirimize bağlılığın sözünü ahlakın sözünü etmeden vermiştik. O zamanlar bir erkeğin evleneceği kadına namustan söz etmesinin gereksiz olduğunu düşünüyordum. Çok acı bir şekilde yanıldığımı gördüm. O da başta çok dindar görünüyordu. Ama sonra beni terk etti. Burada hiç değinmek istemediğim zevklerin peşinden gitti. Eğer arkasından gitseydim rezilliklerine kendimi ortak ederdim. Şu an daha fazla konuşmak, o kadının aklını çelen şeylerin ne olduklarını size söylemek olur. Kafanızı karıştırmak, aklınızı bulandırmak istemem.

    Kulak kesilen ihtiyar:

    Oh! Söyleyin, çekinmeyin.

    İzin verirseniz, mahremiyete taalluk eden sırlarımı ilerde karım olacak kıza açayım. Böylesi daha doğru olur. İlk evliliğimle ilgili gerçekleri daha çok onun bilmesi gerekir. Tabii başıma gelen mutsuzluklar bunlardan ibaret değil. Mutluluğun ahlaka bağlı olarak ancak sıcak bir aile yuvası içinde gerçekleşebileceğine inananlardanım. Bu düşünceyle iki kez evlenme girişimim oldu; ikisi de en kötü şekilde sonuçlandı. Dünyanın ne feci bir ahlaksızlık uçurumuna yuvarlandığını, nasıl bir rezillik batağına battığını gördüm. Duyduklarım, tanık olduklarım karşısında saçlarım başımda diken diken oldu. Bir an öleceğimi sandım. Öyle bir durumda can vermek en doğrusu olurdu kuşkusuz. Evlenmeye niyet ettiğim iki kadın da yüzlerine melek maskesi geçirmiş şeytanlardı. Elbette doğru yola getirmek şartıyla şeytanla bile iş görülebilir; ama o canavarlar ıslah olacak, doğru yola gelecek gibi değillerdi.

    Merakı artan kızın babası:

    Bu anlattıklarınız oldukça karışık şeyler. Biraz açar mısınız acaba?

    İzin verirseniz bunları yalnızca, eğer dilerse ileride karım olacak kızınıza anlatayım. Lütfen ısrar etmeyin. Elbette o, dünyanın bu gibi şeylerinden habersizdir; ama bilmesi de saadetine yardımcı olur.

    Şüphesiz. Ama kızım çok zayıf bünyelidir. Her sözü kaldırmayabilir. Onu iyi tanırım. Önce bana anlatırsanız, onları dinlemeye dayanıp dayanmayacağını size söyleyebilirim.

    Lütfen. Bu gibi şeyler karı koca arasında konuşulur. Ancak bir nişan vaadi ya da evlilik yemini bu gibi şeylerin konuşulmasını haklı çıkarabilir.

    Ama siz daha evli değilsiniz.

    Benim açımdan iş bitmiştir. Her şey kızınızın vereceği karara kalmıştır.

    Evet ama? Onun kararını çok tuhaf bir şarta bağlıyorsunuz.

    Her şey buna bağlı.

    Hem ben kızımın ahlakını olduğu kadar sağlığını da düşünmek zorundayım. ‘Başıma kötü şeyler gelmiş’ diyorsunuz; bunları ona anlatmayı koşul olarak öne sürüyorsunuz. Bu durumda ne demek gerekir bilmem ki? Ya anlatacaklarınız çok fena şeylerse? Ya sizi dinlerken hastalanırsa?

    Düşünün ki, bizim gibi ahlaklı insanlara korkunç görünen şeyler, ahlaksız insanlara hiç korkunç görünmez. Bana güvenin.

    Yaşlı adam ne diyeceğini bilemiyordu. Bir an düşüncelere dalmış gibi görününce damat adayı sözlerine bir parantez açma gereğini duydu.

    İnanın, endişelenmeniz gereksiz. Hayatın acı gerçeklerini bir kıza evliliğin başında anlatmak canavarlık olur. Ancak evlendikten sonra ona her şeyi söyleyebilirim. O korktuğunuz şeyi ilk geceden önce bilmesi tabii doğru olmaz.

    Eğer o şeyi anlatmayacaksanız, ona anlatacağınız ondan kötü ne olabilir?

    Lütfen daha fazla soru sormayın. Bize evlilik kararını vereceğimiz o çok önemli buluşmayı ayarlayın.

    İKİNCİ BÖLÜM

    Ertesi gün Nihat M. müstakbel karısını ziyarete geldiğinde bir demet kırmızı gonca gül getirmişti. Açmamış güller bekâreti simgelese de renkleri kendi tutkusunu meydana vuruyordu. Çiçeklerden gülü seçmesi tesadüf değildi. Çünkü genç kızın adı Gülay’dı. Böylece bu demeti sunmakla, ona ilk kez ismiyle hitap etme şerefine erdiğini anlatmış oluyordu.

    Az sonra yalnız kaldıklarında olgun adam, karşısında ürkek gözlerle kendisine bakan, ince yapılı, solgun yüzlü, hafif sarışın bir kız gördü. İlk andaki çekingenliğini nazik hareketi yenmişti. Bakışları, dünyaya dair çocukça düşüncelerini artık bıraktığının işaretini veriyor, yeni girdiği yola sendeleyerek adım atıyordu. Nihat M. bu acemiliği tasarılarına uygun buldu. Babası tüm varlığı saydığı hazinesini işte ellerine terk etmişti. Bu düşünceyle daha dikkatli davrandı. Hali yoksulluktan dem vuran genç kız onurunun onun başta gelen zenginliği olduğunu düşündü. Gururunu okşayacak birkaç iltifatta bulunmayı denedi; bu şekilde düşüncelerini kendisinden yana etkilemeye cesaret etti. Daha ileri gitti; iltifatlarını beceriksizce yaparak kendini utangaç gösterdi. Böylece karşısında tir tir

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1