Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Nükteli Tebessümler
Nükteli Tebessümler
Nükteli Tebessümler
Ebook264 pages1 hour

Nükteli Tebessümler

Rating: 5 out of 5 stars

5/5

()

Read preview

About this ebook

Nükteler genellikle mecaz sanatıyla yansıtılır, teşbih sanatıyla yerine oturur. istiâreyle vurgulanır, kinâye ve temsille resmedilir. Resmedilir ve nüktelenir... Mübâlağayla şekillenir, tehekkümle gönderme yapılır... Tevriyeyle uzak mânası yakalanır, ta’rizle arka anlamı aksettirilir... Tecâhül-ü ârifle bilmezlikten gelerek bildiği bildirilir.

Hayatın köşeli yanları kaynak olur nüktelerimize çoğu zaman.. Hakszılık, korkaklık, dalgınlık, inatçılık, beceriksizlik, utangaçlık, gevezelik, enâniyet, cinsellik, güzellik, çirkinlik, hazır cevaplarla doldurulan gedikler...

Nükte perdesi kaldırıldığı zaman hakikat aynasına ibret yansır, his, aşk, latîfe, hiciv âsabiyet, hoşgörü yansır.
Nükte perdesinin arkasında görülmek bazen hoşuna gider insanın. Çoğu zaman da gitmez.. Hal böyle olunca aktör olmak gerek hoşa ve hoşuna giden nüktelerin senaryolarına...

Nüktelerin edebi sahibinin edebiyle doğru orantılıdır. Seviyesi de seviyesiyle...
Ruhen ve kalben güzel insanların nükteleri de güzeldir. Rüyalar ve hülyalar gibi.. Karakterindeki güzellikler, dimağındaki pırıltılar, kalbindeki zerâfet, ufkundaki şualar ma’kes bulur nüktelerinde...

Argo ve müstehcen esprileri nükte zannetmek, nükte pınarından su içememiş olmanın nişânesidir.Edeb baçehsindeki edebî sanatlar çiçeklerinden haberdar olanlar espri aramak için müstehcenlik mezbeleliğinde dolaşmazlar.
Hayatın hakikatlerine kayık gözlerle bakanlar, cinselliği öne çıkarır ve süfli duyguları mizah sahnesinde sergilemeyi nükte zannederler.
Netîce-i nükte, ibret oluyorsa nüktedir.

NÜKTELİ TEBESSÜMLER
Nükteler genellikle mecaz
sanatıyla yansıtılır, teşbih sanatıyla
yerine oturur. istiâreyle vurgulanır,
kinâye ve temsille resmedilir.
Resmedilir ve nüktelenir... Mübâlağayla
şekillenir, Bu mizah kitabımızda, yaklaşık 200 adet birbirinden ilginç mizah öykülerini bulacaksınız..

LanguageTürkçe
Release dateOct 21, 2014
ISBN9781311232601
Nükteli Tebessümler
Author

Abdullah Açıkgöz

BiyoğrafiDünyayı ilk 66’da 66 numaralı memleketten gördü. Çocukluğu oralarda, gençliği 60 numaralı memleketin güzel bir köşesinde geçti. Birkaç yıl memuriyetinden sonra kısa dönem onbaşı yüksek rütbesiyle askerlik bile yaptı. Terhis olduğu günden tam bir gün önce liyâkatine binâen rütbesine bir pırpır daha eklendi.Sonra yolu gurbete düştü, bir türlü dönemedi.Diyâr-ı gurbette, Yapı Tasarruf Bankacılığında çalıştı. Gayr-i menkul finasmanı ve İpotekli kredilerle ilgilendi. Şimdilerde Termal Turizm Tanıtım – Pazarlama konularında yazıp çiziyor.Çalışma odasında masanın karşısnda bulunan dolabın üst rafının sağ kenarındaki, (son diplomayı veren enstitünün hediye ettiği) içi kadife kaplamalı mavi dosyada, İ.H. Lisesi, İşletme Lisans ve İşletme Yüksek Lisans (MBA) diplomaları bulunuyor.Yazıyor, çiziyor hayal kuruyor...

Related to Nükteli Tebessümler

Related ebooks

Reviews for Nükteli Tebessümler

Rating: 5 out of 5 stars
5/5

1 rating0 reviews

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

    Book preview

    Nükteli Tebessümler - Abdullah Açıkgöz

    Mizah, gülmecelerin genel adı, hadiselerin gülünç tarafını görme ve perdeyi aralayarak gösterme sanatıdır. Kelimelerle komik resimler yapmak gibi, kelimelerle karikatür çizmek gibi, anı yakalayıp flaş patlatmak gibi…

    Mizahın teşekkülü, hazır cevapla, kelime hazinesinin ve bakış boyutunun genişliğine, kelimeleri yerinde ve uygun ölçülerle kullanmaya, edebi sanatlar bilgisine, genel kültüre, sosyal yapıyı tanımaya bağlıdır.

    Mizah, çoğu zaman nükte olarak yansır hayatımıza, kültürümüze, edebiyatımıza.. Nükteli yanlarıyla nakşedilir sararacak sahifelere, hâfızalara..

    Nükteler genellikle mecaz sanatıyla yansıtılır, teşbih sanatıyla yerine oturur. istiâreyle vurgulanır, kinâye ve temsille resmedilir. Resmedilir ve nüktelenir… Mübâlağayla şekillenir, tehekkümle gönderme yapılır… Tevriyeyle uzak mânası yakalanır, ta’rizle arka anlamı aksettirilir… Tecâhül-ü ârifle bilmezlikten gelerek bildiği bildirilir.

    Hayatın köşeli yanları kaynak olur nüktelerimize çoğu zaman.. Hakszılık, korkaklık, dalgınlık, inatçılık, beceriksizlik, utangaçlık, gevezelik, enâniyet, cinsellik, güzellik, çirkinlik, hazır cevaplarla doldurulan gedikler…

    Nükte perdesi kaldırıldığı zaman hakikat aynasına ibret yansır, his, aşk, latîfe, hiciv âsabiyet, hoşgörü yansır.

    Nükte perdesinin arkasında görülmek bazen hoşuna gider insanın. Çoğu zaman da gitmez.. Hal böyle olunca aktör olmak gerek hoşa ve hoşuna giden nüktelerin senaryolarına…

    Nüktelerin edebi sahibinin edebiyle doğru orantılıdır. Seviyesi de seviyesiyle…

    Ruhen ve kalben güzel insanların nükteleri de güzeldir. Rüyalar ve hülyalar gibi.. Karakterindeki güzellikler, dimağındaki pırıltılar, kalbindeki zerâfet, ufkundaki şualar ma’kes bulur nüktelerinde…

    Argo ve müstehcen esprileri nükte zannetmek, nükte pınarından su içememiş olmanın nişânesidir.Edeb baçehsindeki edebî sanatlar çiçeklerinden haberdar olanlar espri aramak için müstehcenlik mezbeleliğinde dolaşmazlar.

    Hayatın hakikatlerine kayık gözlerle bakanlar, cinselliği öne çıkarır ve süfli duyguları mizah sahnesinde sergilemeyi nükte zannederler.

    Netîce-i nükte, ibret oluyorsa nüktedir.

    Açıkgöz

    ÖNSÖZ

    Tebessüm, nice aysbergleri eriten yegane iksirdir ...

    Yerinde kullanılan bir espiri (latîfe) ciltlerle anlatılmayacak mânâları mündemiçtir.

    Hele bu latîfeler büyüklerin hayatından alınmış, yaşanmış ve yaşanmakta olan hayat tecrübelerinin elmastan kıymetli meyveleri ise... Demek istiyorum ki büyüklerin hayatları, hayatların büyüklerinden olduğuna göre onların nüktelerinde, mesajlarında, cevaplarında, birkaç boyutlu mânâlar gizlidir. Ne mutlu bu mânâları mercan avcıları sabrıyla bulup çıkarana. Bu eser de, yıllar yılı harcanan emeğin, gayretin ve sabrın meyvesi olarak elinizde bulunuyor.

    Latîfelere, tecrübelerin meyvesi olarak bakıp hangi dersi çıkaralım fikrinin zihinlerimize kazınması gerekiyor. Çünkü büyüklerin sözlerinde bazen iksir bulunur. İşte bu eserde bazen bir kütüphaneye sığmayacak mânâları özünde barındıran özlü sözler ve hazır cevaplar bulunuyor. Okuyup geçmeyelim. Okuyalım düşünelim ve tebessüm edelim.

    Ayrıca latîfe zekanın zekatıdır...

    Tebessümsüz bir hayatın çiçeksiz baharlar kadar tatsız, renksiz ve kokusuz olacağı muhakkaktır.

    İllada tebessümse, yalan yanlış başkasını istihzâ eden, küçük düşüren espiriler değil, hayat tecrübesinin olgunlaşmış meyveleri gibi doğruyu sadece haykıran espiriler...

    Abdullah Bey’e yapmış olduğu bu titiz çalışmadan dolayı teşekkür ediyor ve yeni latîfelerle dolu yeni çalışmalarını bekliyoruz.

    İsmet MACİT – Hamburg

    Gök Gürültüsünden Sonra

    Filozof Sokrat… Evlenin, iyi bir kadına düşerseniz mesut, kötü bir kadına düşerseniz filozof olursunuz… diyen ünlü filozof.

    Filozof Sokrat, Gymnasiumdan iki öğretmen arkadaşıyla birlikte dönerken hararetli bir tartışmaları vardı. Evinin önüne geldiği halde tartışma bitmemiş daha da hararetlenmişti.

    Filozof, meslektaşlarıyla tartışa dursun karısı Ksantip elinde su dolu kovalarla çeşmeden dönmüştü. Yanlarında bir süre bekledi. Kocası onun farkında bile değil, arkadaşlaryla bir ilmi tartışmanın içindeydi.

    Gıybet olacak ama filozof’un karısı Ksantip, cahil mi cahil, huysuz mu huysuz bir kadındı. İlmi konuşmalardan hiç mi hiç hoşlanmazdı.

    Kocasının dikkatini çekmek için öksürdü. Filozof, duymadı bile. Kovaları salladı, yine varlığından haberdar edememişti.

    Hem dikkate alınmamak, hem bitmek bilmeyen tartışma Ksantip’i çileden çıkardı. Filozof’a olmayacak hakaretlerde bulundu. Yumdu gözünü, açtı ağzını…

    Filozof, arkadaşlarıyla konuşmaya devam ediyordu. Karısına tepki göstermek şöyle dursun cevap bile vermiyordu. Ksantip daha çok hırçınlaştı. Elindeki su kovalarını Filozof’un başından aktardı.

    Sokrat, sırılsıklam ıslanmıştı. Arkadaşlarına döndü, tebessüm etti:

    Bu kadar gök gürültüsünden sonra böyle yağmur beklenirdi…

    Ya Haklı Yere Ölseydim

    Sokrates... Hayatını hakikate adayan filozof...

    "O, Allah’a inancı oluşturan faktörleri aşk ve akılolarak nitelendirirken Evrendeki tertip ve düzeni Allah’ın varlığına en büyük delil olarak göstermiştir. Ona göre, Evrende her şey bir gayeye yönelmiştir. Tesadüf denen bir oluş yoktur. Kainatı düzene sokan bir Sani-i Alem vardır; bu Sani-i Alem (Yaratan) tektir. Her şeyi görüp her şeyi işitir. Her yerde hazır ve nazırdır. İşte bu, alem ruhudur; ancak insan ona duygularıyla ulaşamaz. O’nun aklı aleme yayılmış ve bütün eşyayı kapsamıştır. İlahi ilim, her şeyi bir anda kapsar. Yalnız bir tek akıl vardır; her akıl sahibi aklını buradan almıştır. Bu sebeple, o Allah’tır. Allah, ruhları olduğu gibi görür.

    Ona göre insan, alemlerin merkezidir. Bir bakıma Allah’ın tecellisidir.

    Ona göre, alem ruhunun bir parçası olan insan ruhu, ölümsüzdür. Dolayısıyla, bir ahiret yaşamı vardır ve Allah ile insan arasında sürekli bir iç hesaplaşma bulunmaktadır. Bu yüzden insanlar, ancak ihtiraslarından kurtularak kendilerini arınmış bulurlar.

    İnsan, kainat üzerindeki diğer yaratıklardan üstündür. Bu üstünlüğü, akıldan en ziyade pay almasından ve diğer yaratıklarda görülmeyen düşünce fonksiyonlarından kaynaklanmaktadır. Kainat insanda, insan da Allah’ta gayelenmiştir."

    Rivayete göre Atina’nın üç nüfuzlu adamı Filozof Sokrates’i öldürmekte kararlıydı; Trajedi şairi Meletus, Hatip Likhon, Politikacı Anitus… Atina’nn tanrılarına inanmayan,Yeni bir Tanrıdan bahsen, insanları etrafına toplayarak zehirleyen, Toplum düzenini bozan, Atina’nın gençliğini baştan çıkaran bu adam öldürülmeliydi…

    Kalabalık bir heyet tarafından yargıladı. Yargılanan filozof Sokrates’ti. Yargılayanlar ise sıradan insanlar...

    Herkes söyleyeceğini söyledi. Filozof’un savunması dinlendi; Düşüncelerinde deiğişiklik yoktu…

    Mahkeme kuruldu. Yetmiş yaşındaki filozof yargılandı.. ve Sokrates oy çokluğuyla suçlu bulundu..

    İkinci mahkemede gereği düşünüldü; Sokrates’in idamına karar verildi...

    Filozof, baldıran zehiri içirilerek infaz edilecekti.

    Sokrates hapishanede dostlarıyla bu tür cezaların infaz edildiği bölümde karısı ve dostlarıyla birlikteydi. İnfaz görevlisi içeriye girdi. Elinde baldıran zehiri olan tası filozofa uzattı. Nasıl içileceğini anlattı. Sokrates, tası aldı ve içti. Zehirin vücuduna çabuk yayılması için odanın içinde hızlı adımlarla yürüdü, yürüdü... kalp atışları hızlandı, soluk alıp vermesi zorlaştı. O, ayaklarının şişmeye başladığını anladığında yatağına uzanmıştı. Dostları yanı başındaydı.

    Hayat boyu iyi geçinemediği karısı:

    Yazık, dedi. Haksız yere ölüyor…

    Ünlü filozof karısına nazar ettikten sonra vicdan rahatlığının verdiği mağruriyetle filozofca laf etti. Adalet tarihine geçecek şu sözü söyledi:

    "Ya haklı yere ölseydim… »

    Baldıranı içtikten ve ölmek üzere yattıktan sonra yakın dostu Kriton’a hitaben son sözleri şunlardı:

    Kriton, Aeskulapius’a bir horoz borçluyuz; bu yüzden onu öde, sakın unutma...

    Büyük filozofun son sözü bu oldu. Bir müddet sonra vücudunda gerilmeler başladı. Gözler belli bir noktaya dikilmiş ve vücut hareketsiz kalmıştı.

    Kriton son vazifesini yaptı: Dostunun gözlerini ve ağzını kapadı. Sokrat ölmüştü…

    Aynı Uzaklıkta

    Yaşadığı dönemde tanrı sayılan güneşin bir ateş yığını olduğunu söylediği için muhalifleri tarafından

    Enjoying the preview?
    Page 1 of 1