Discover millions of ebooks, audiobooks, and so much more with a free trial

Only $11.99/month after trial. Cancel anytime.

Karabağ Sorular ve Gerçekler
Karabağ Sorular ve Gerçekler
Karabağ Sorular ve Gerçekler
Ebook300 pages2 hours

Karabağ Sorular ve Gerçekler

By GYF

Rating: 3 out of 5 stars

3/5

()

Read preview

About this ebook

Elinizde tuttuğunuz bu kitap, geçmişten günümüze Dağlık Karabağ sorunu, bu sorunun nedenleri ve sonuçları, çözümü için atılan adımlar, katedilen mesafe ve sonuca hâlâ ulaşamamanın nedenlerine ışık tutmaktadır.
Her birisi kendi alanının uzmanı olan farklı yazarlar tarafından beş başlıkta toplanan yazılar, soru-cevap şeklinde hazırlanmış ve böylece konuya ilişkin akla gelebilecek tüm sorulara cevap aranmaya çalışılmıştır.
Kitapın bilimselliği ise, burada yer alan uzmanların konuyla ilişkin soruları cevaplandırırken kesinlikle birincil ve ikincil kaynaklara dayanmaları ile ölçülmektedir.

LanguageTürkçe
PublisherN&N DIGITAL
Release dateJan 20, 2011
ISBN9781458120946
Karabağ Sorular ve Gerçekler

Related to Karabağ Sorular ve Gerçekler

Related ebooks

Reviews for Karabağ Sorular ve Gerçekler

Rating: 3 out of 5 stars
3/5

2 ratings1 review

What did you think?

Tap to rate

Review must be at least 10 words

  • Rating: 1 out of 5 stars
    1/5
    False information is being spread ?? I don't recommend reading this book (if you want to learn real history don't read this book)

Book preview

Karabağ Sorular ve Gerçekler - GYF

SUNUŞ

Önsöz

KarabağTarihi, Prof.Dr.Yakup Mahmudov Azerbaycan Millî İlimler Akademisi Tarih Enstitüsü Başkanı, Kerim Şükürov Bakü Devlet Üniversitesi, Azerbaycan Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Bilim Uzmanı

KARABAĞ’IN MADDÎ-MÂNEVÎ KÜLTÜRÜ, Kasım Hacıyev Azerbaycan Millî Bilimler Akademisi Tarih Enstitüsü Karabağ Tarihi Kürsüsü Başkanı

ERMENİSTAN-AZERBAYCAN, Yukarı KARABAĞ İHTİLÂFININ HUKÛKÎ YÖNLERİ Prof. Dr. Kamil Selimov Bakü Devlet Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Kriminoloji Bilim Dalı Başkanı

YUKARI KARABAG İHTİLAFINDA ERMENİSTANI’N ULUSLARARASI HUKUKU ÇİGNEDIGI DURUMLAR, Vefaddin Ibayev Bakü, Surahanı İlçe Mahkemesi Hâkimi Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Nezdinde Kamu Yönetimi Akademisi, Kamu Yönetiminin Yasal Dayanakları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi

ERMENİSTAN-AZERBAYCAN,YUKARI KARABAĞ İHTİLAFI ve BİLİMSEL YÖNLERİ, Fuad Hasanoglu Siyaset Bilicisi

KAYNAKÇA

Belgelerle Karabağ Sorunu kitabı, Hocalı’ya Adalet uluslararası kampanya çerçevesinde basılmıştır.

Hocalı’ya Adalet Uluslararası Bilgi Kampanyası, 2008 yılının Mayıs’ında Diyalog ve İşbirliği Uğruna İslam Konferansı Gençlik Forumu Medeniyetlerarası Diyalog Baş Koordinatörü Leyla Aliyeva tarafindan başlatılmıştır.

30’dan fazla ülkedeki yüzlerce gönüllünün katıldığı bu kampanyanın amacı, Ermeni bölücülüğünün bir sonucu olarak yaşanan Hocalı Soykırımı konusundaki bilgilerin dünyaya duyurulmasıdır. Kampanyanın, fotoğraf sergilerin açılması, basın-yayın kurumlarında konuya ilişkin yazı ve makalelerin yayınlanması, kitapların basılması, aynı zamanda Ermenistan-Azerbaycan Dağlık Karabağ sorunu ve genel olarak savaş ve çatışmaların olduğu bölgelerde insan haklarının ihlali konularında konferans ve seminerler düzenlenmesi şeklinde yürütülmesi hedeflenmektedir.

Kampanyanın tanıtım sitesinde yayınlanmakta olan on-line genelgede uluslararası siyasal ve sosyal kurum ve kuruluşlardan Hocalı Soykırımının kurbanları olmuş insanların soykırım esnasında ihlal edilmiş bulunulan haklarının iadesi konusunda girişimlerde bulunulması ve gereğinin yapılması rica olunmaktadır. Bütün sivil toplum örgütlerini, topluma rehberlik eden ileri gelen insanları, hukuk savunucularını ve bu insanlık dramı karşısında ilgisiz kalmayıp vicdanının hak sesine kulak veren herkesi bahsetmiş olduğumuz bu on-line genelgeyi imzalamak suretiyle kampanyamıza destek olmağa davet ediyoruz.

Kampanya ile ilgili geniş bilgi ve destek için www.justiceforkhojaly.org sitesine başvurabilirsiniz.

SUNUŞ

Türklerin Anadolu`ya gelmeleri ve Dogu Roma İmparatoru Romen Diojen`i yenmeleriyle başlayan süreç,hrıstiyanlıgın dogu merkezi durumunda bulunan İstanbul`un Türkler tarafından alınmasıyla sonuçlanmıştır.Dogu hrıstianlıgı için son derece önemli olan İstanbul`un alınması,ardından Türklerin Viana`ya kadar uzanan coğrafyayı ele geçirmeleri,Batı tarafından hiçbir zaman affedilmemiştir.Tabii buna bir de hem müslümanlara,hem de hrıstiyanlarca kutsal sayılan Kudüs`ü de eklemek gerekir.Bunun için Haçlı Seferleri düzenlenmiş,her iki taraftan binlerce insan hayatını kaybetmiştir.Ama burada Haçlıların sivillere yaptıkları katliamlar özellikle belirtilmelidir.

Haçlı Seferlerinden sonra gelişen olylara bu çerçevede baktığımızda,Osmanlı Devleti döneminde de aynı şekilde Türklerin Rumeli ve Anadolu`dan atılmasıkonusunda sürekli bir politika takip edildiğini ortaya koymaktadır.Gerçekten de Osmanlı Devleti’nin sürekli yardımını almış Fransa bile gizliden gizliye haçlılarla işbirligi yapmış ve hatta XIV.Louis İstanbul’u fetih tasarısı hazırlamıştır.Bu tasarıda İstanbul`daki müslüman halkının nasıl imha edileceği bile belirlemiştir.Bu kitap Türk Kurumu tarafından yayımlanmıştır.

Osmanlı Devleti`nin güçlü olduğu dönemlerde bu tasarılar sonuçsuz kalmıştır.Ama ne zaman ki devlet zaafa uğramış,tekrar eski hedeflerine uygun bir politika uygulamaya konulmuşturçDevletler arasındaki rekabete rağmen Şark Meselesi olarak adlandırılan Osmanlı Devleti’nin paylaşımı tekrar gündeme gelmiş,bunun içiç kaleyi içten fethetmek hedefiyle hareket edilmiştir.Gerçekten de,XIX.yüzyılda Osmanlı topraklarına gelen misyonerler,Osmanlı hrıstiyan tebaası içinden kendilerine taraftar bulmaya çalışmışlardır.Bu nedenle kurdukları okullarda birçok militan yetiştirilmiştir.Osmanlı topraklarında çıkan çoğu isyanın elebaşları bu okulların mezunlarıdır.Osmanlı topraklarında kurulan misyoner okulları dikkatle incelenecek ve değerlendirilecek olursa,bu hareketin aslında büyük ölçüde başarıya ulaştığı söylenebilir.Nitekim 1900`lü yıllarda Osmanlı topraklarında sadece İngiltere,ABD,Fransa ve Almanya`nin açmış olduğu okul sayısının 1244,öğrenci sayısının da 73.000 civarında olduğunu görülmektedir.Bu Osmanlı Devteti`nin kendi açtığı okullardaki öğrenci iki kat fazla bir sayıdır.

Bu şekilde yetiştirilen Ermeni asıllı öğrencilerin,daha sonar Cenevre`de kurulan Hınçak,Tiflis`te kurulan Taşnak örgütlerinin içinde yer aldığı görülmektedir.Özellikle Taşnak örgütünün Anadolu`da yaptiklari katliamlar,o tarihteki Rus konsoloslarının gizli raporlarında yer almış ve bu örgütlerin Ermeniler üzerinde etkilerine yer verilmiştir.İlginç olan bu illegal örgütlerin Osmanlı Devleti içindeki isyan,bombalama ve suikastleri,Batı dünyası tarafından görmezden gelinmiş olmasıdır.Ayrıca bu örgütler,bu ülkeler tarafından silah bakımından da desteklenmiştir.Bu durum,onların bu illegal terör gruplarıyla yakın ilişkilerinin çok önemli bir delilidir. Yine Osmanlı mahkemelerince,işlerdikleri suçlar dolayısıyla mahkum edilen Ermeni militanların,bu ülkelerin baskısı ile affedilmeleri de bu ilişkinin derecesini ortaya koyması bakımından önemlidir.Gerçekten de,Osmanlı arşiv belgelerine bakıldığında,1914 Şubatından 1915 Mayıs ayında kadar olan dönemde,Ermeni çetelerince katledilen müslümanların miktarı 122.000`dir ve buna rağmen,Batılı ülkeler,aksine Ermenilerin katledilmelerinden bahsetmekte ve bu hususta Osmanlı Devleti`ni suçlamaktaydılar. Yine 1915 Mayısından 1920 yılına kadar Ermeni komitelerince öldürülen Osmanlı tebaası müslümanların sayısı 400.000`lerin üzerindeyken, 1,5 milyon Ermeninin katledildigi propogandaları yapılmıştır.Ama bu arada başta Van,Erzurum,Erzincan gibi Osmanlı şehirleri yakılmış,adeta taş taş üstünde kalmamıştır. Bunun gözle görünür örneği bugün Van şehridir.Eski Van tamamen yakılıp tahrıp edilmiş ve burada yaşayan 80.000 insan yerinden edilip katledilirken,hiç bir Batılı ülke bundan söz etmemiştir. Tabii bugün de bahsetmemektedirler.Keza büyük savaşın çıkmasından,yani 1914 yılın sonlarında,Erivan-Tiflis bölgesinden sürgün edilen müslümanların sayısı bir milyonu geçmektedir ve bunlardan ancak 702.000`i Anadolu`ya gelebilmiştir.

1952`de kabul edilen Soykırım Sözleşmesinin belli başlı maddeleri arasında,bir grup üzerinde yapılan katliamın sotkırım olarak tanımlanması için yok etme kastı öngörülmüştür.1914`te bu hüküm geçerli olsaydı,muhakkak ki Ermenilerin müslümanlara karşı yaptıkları katliamlar,soykırım olarak nitelendirilecekti. Ancak o dönemde adlandırılmayan soykırım,Ermenilerin 1992 Şubatında Hocalı`da yaptıkları katliamlar için tam olarak kullanılabilir.Zira bütün dünyanın gözü önünde,silahsız sivil kadın ve çocukların da bulundugu 613 kişinin,üstelik şehri terk etmek için yardım koridoru kullanmalarına rağmen hunharca katledilmeleri,bir yok etme kastını ortaya koymaktadır.Maalesef önceki devirlerde olduğu gıbı Batı bu katliama da duyarsız kalmıştır.Aynı duyarsızlık,Dağlık Karabağ`ın işgali ve Hocalı katliamının sonucunda yaratılan toplumsal panik şartlarında hayatlarından endişe duyarak etnik temizliğe maruz kalmış bir milyona yakın Azerbaycanli Türkünün,içinde bulundukları olumsuz şartlarda yaşamaya çalışmaları da görmezlikten gelinmektedir.

Bu durum,Avrupa ülkelerince sık sık söz konumu edilen insan haklarıgibi bir değerin,siyasete kurban edildiğinin bir göstergesidir. Çifte standardın ortadan kaldırılması,ekonomik güce erişmek ve buna bağlı olarak da konunun dünya kamuoyuna iyi anlatılması ile mümkündür.Bu kitabın da yazılmasına temel teşkil eden Hocalı`ya Adalet,Uluslararası Sivil Bilgilendirme Kampanyası girişimi son derece isabetli bir hareket olmuştur.Buurada yapılması gereken en önemli hususlarda biri,Karabağ`ın tarihen Azerbaycan torrağı olması,BM ve AGİT`in Yukarı Karabağ ihtilafının Azerbaycan`ın toprak bütünlüğü çerçevesinde haledilmesinin uluslararası hukukun talebi olmasının anlatıması,Yukarı Karabağ`da insan hakları evrensel beyannamesine aykırı davranışların cezalandırılması yönünde girişimde bulunlaması,birinci derecede önemlidir.Öte yandan sadece Yukarı Karabağ`da meydana gelen insanı olayların değil,orada bulunan ve dünya kültür mirası olarak tanımlanan mimarı yapıların bile nasıl ortadfan kaldırdığının çok iyi anlatılması gerekmektedir.Dolayısıyla hem suçlu,hem güçlü konumda kendisini göstermeye çalışan Ermenistan`ın gerçek yüzü dünya kamuoyuna gösterilmiş olacaktır.

Sözlerimi Hocalı`ya Adalet,Uluslararası Sivil Bilgilendirme Kampanyasını başlatan,Türk dünyasının büyüklerinden ve Azerbayan-Türkiye dostluğunu bir millet iki devlet prensibi temeli üzerine kuran rahmetli Haydar Aliyev`in torunu Leyla Aliyeva`ya ve bu girişime her türlü katkıyı sağlayanlara başarılar diliyor,buna yazılarıyla katkıda bulunan bilim adamlarını kutluyorum.Birlikten güç doğacaktır.

Prof.Dr. Yusuf HALAÇOĞLU

Önsöz

1994 yılının Mayısında Ermenistan’la Azerbaycan arasında ateşkes imzalandığı zaman artık savaşın Azerbaycan için ağır bilançosu apaçık ortada idi. Dağlık Karabağ ve çevresindeki yedi bölge başta olmak üzere Azerbaycan topraklarının toplam yüzde 20’si Ermeniler tarafından işgal edilmiş, yaklaşık bir milyon insan, bu işgal sonucu kendi yurtlarını terk ederek mültecî veya zorunlu göçmen statüsü ile ülkenin diğer bölgelerine yerleşmiş, siviller de dahil, yaklaşık 20 bin Azeri şehit edilmiş, binlercesi ise Ermeniler tarafından esir veya rehin alınmıştır. Bu rakamlara, savaşın Azerbaycan için ekonomi ve özellikle sosyal psikoloji açısından olumsuz, hatta yıpratıcı etkileri de eklenince ortaya XX. yüzlıyın en kanlı ihtilaflarından birisi ve aslında tüm insanlığa karşı işlenmiş bir suç çıkmaktadır.

Bugün, başladığı tarihten yaklaşık 18 yıl geçmiş olmasına rağmen ihtilafın hâlâ çözülememiş olması, büyük ölçüde Ermeni tarafının Azerbaycan’ın barışçıl önerilerine karşılık vermemesinin bir sonucudur. Bölgede yeniden sıcak çatışmaların çıkmasının ve bugüne kadar yaşanan acıların önlenmesi amacıyla, ihtilafın BM kararlarına da uygun bir şekilde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü çerçevesinde çözümlenmesine bir türlü yaklaşmayan Ermenistan, aslında bu ısrarlı tutumu ile yüzyıllardan beri sadık kaldığı Büyük Ermenistan rüyasını gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

Elinizde tuttuğunuz bu kitap, geçmişten günümüze Dağlık Karabağ sorunu, bu sorunun nedenleri ve sonuçları, çözümü için atılan adımlar, katedilen mesafe ve sonuca hâlâ ulaşamamanın nedenlerine ışık tutmaktadır. Her birisi kendi alanının uzmanı olan farklı yazarlar tarafından beş başlıkta toplanan yazılar, soru-cevap şeklinde hazırlanmış ve böylece konuya ilişkin akla gelebilecek tüm sorulara cevap aranmaya çalışılmıştır. Kitapın bilimselliği ise, burada yer alan uzmanların konuyla ilişkin soruları cevaplandırırken kesinlikle birincil ve ikincil kaynaklara dayanmaları ile ölçülmektedir.

Kitapta yer alan ilk iki bölümde, Karabağ’ın tarihi, maddî mânevî kültürü ve etnik yapısı ayrıntılı bir biçimde incelenmiş ve böylece Ermeniler’in Azerbaycan toprakları ile ilgili haksız ve dayanağı olmayan iddialarda bulundukları kanıtlanmıştır. Sonraki bölümlerde ise, ihtilafın hukuki yönleri, ihtilafı başlatan ve sürdürmekte ısrar eden Ermenistan’ın uluslararası hukuk ve insan hakları ihlalleri ve bu ihtilafla ilgili olarak konfliktoloji-ihtilaf bilim açısıdan yapılan ve bilimsel kanılarla desteklenmiş irdelemeler yer almıştır. Böylece kitap, Dağlık Karabağ konusunda geniş bilgi vermekle birlikte ihtilafın neden-sonuç ekseninde geniş profilini çizmektedir.

İhtilafın barışçıl yöntemlerle çözümlenmesi için bugün de büyük ciddiyetle sürdürülen girişimler, artık uluslararası arenada da önemli yankılar yapmakta ve geçtiğimiz yıllara kıyasla uluslararası kamuoyunun dikkatini daha çok çekmektedir. Özellikle uluslararası terörizmle mücadelede işbirliğinin kaçınılmaz olduğu günümüzde, Azerbaycan tüm yöntemleri kullanarak haklı davasını tüm dünyaya duyurmak fırsatı elde etmiştir. Bu bağlamda, konuyla ilgili literarütün genişletilmesi ve çeşitlendirilmesi de büyük önem arz etmektedir. Belgelerle Karabağ Sorunu kitabı tam da bu amaçla yazılmıştır.

Bugün kitabı, artık Türkiyeli okurlar da Türkiye Türkçesinde okumak, anlamak ve değerlendirmek fırsatı elde etmişlerdir. Kitabın Azerbaycan’ın bu haklı davasında her zaman onun yanında olan, ona destek veren dost ve kardeş Türkiye’de de yararlı bir kaynak olması ümidiyle dikkatinize sunuyor, bütün emeği geçenlere teşekkür ediyoruz.

KarabağTarihi

Prof.Dr.Yakup Mahmudov Azerbaycan Millî İlimler Akademisi Tarih Enstitüsü Başkanı

Kerim Şükürov Bakü Devlet Üniversitesi, Azerbaycan Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Bilim Uzmanı

1. Karabağ Kelimesinin Etimolojisi

Karabağ kelimesinin açıklamasına Arsak kelimesinden başlamak daha mantıklıdır. Arsak, Kuzey Azerbaycan’da oluşmuş Albanya devletinin eyaletlerinden biri olan Yukarı Karabağ’da ve Mil’de yerleşmiştir. Azerbaycan’ın toponim biliminde Arsak kelimesinin etimolojisi özel araştırma konusu olmuştur. Prof. M.A. Seyidov yaptığı birtakım araştırmaları ihtiva eden Karabağ-Arsak-Arşak Toponiminin Etimolojisine İlişkin Bazı Notlar makalesinde şöyle yazıyor: Arsak.....Arşak Türkçe yigit, Sak erkeğianlamındadır. Saklar ise, Orta Asya ve Azerbaycan’da eskiden yaşamış Türkdilli kavimdir. Diğer bir araştırmacı C. Caferov ise, Arsak Kelimesinin Etimolojisi makalesinde bu konuyu geniş araştırarak şu sonuca varıyor: Ersak kelimesi, Ertuğrul, Erdahan, Erdebil, Eraz (Aras) vs. kelimelerinin önündeki er ile etimolojik ve anlam olarak aynı kökenden olup salt Türkçe bir kelimedir.

Karabağ (kara+bağ) kelime bileşiminin tarihsel olarak çok eski olduğu ise kuşkusuzdur. Ancak bu kelime bileşiminin net bir coğrafî mekanı belirtmesi ve yeni anlam taşıması için belirli bir zamana ihtiyaç olmuştur. Karabağ ismi, yaklaşık VII. yüzyıldan itibaren kullanılmıştır. Bu söz, ilk devirlerde belirli bir bölge için, daha sonra ise, daha geniş coğrafî alan için kullanılmıştır. Kıyaslama amacıyla şunu da belirtelim ki, benzer durumlar Azerbaycan’da sıkça görülüyor. Nahçıvan şehri- Nahçıvan bölgesi vs. gibi Karabağ’ın da ilk zamanlarda şehir ismi olduğu yönünde fikirler mevcuttur. Coğrafyaçı ve toponimler uzmanı R. Yüzbaşov’a göre, Aras nehrinin kıyısında Karabağ şehri mevcut olmuştur. Yüzbaşov konuyla ilgili olarak şöyle yazıyor: XVII. yüzyılın ilk yarısına kadar mevcut olan haritalarda bu şehir de mevcuttur. XVI. yüzyılın birinci yarısında Alman gezgini Adam Oleari’nin (1603-1671) çizdiği İran saltanatı isimli haritada Karabağ isimli yer, 39º kuzey enlemi ile 82º 20 doğu düzleminin kesişmesinde gösteriliyor... Bu şehir, yaklaşık olarak XVI-XVIII. yüzyıllarda yapılan savaşlar sonucunda dağılmıştır."

Karabağ’ın tarih içinde yer ismi olarak oluşması, onun etimolojisinin daha bilimsel olarak açıklanmasını gerektiriyor. Çünkü kara kelimesinin rengi ifade eden anlamı, Karabağ’ı tam olarak açıklamaya yetmiyor. Bu yüzden kara kelimesinin diğer anlamları önem kazanıyor. R. Yüzbaşov, konuyla ilgili şu hususun altını çiziyor:

Son zamanlarda Azerbaycan toponim bilimi alanında yapılan birtakım çalışmalar sonucu karanın birkaç anlamı belirlenmiştir. Bunlardan birisi, kalın (yoğun) anlamındadır. Aras nehrinin kıyısında yerleşen Karabağ’ın büyük yeşil bağlara sahip olduğu için bu şekilde isimlendirilmesi muhtemeldir."

Diğer bir yoruma göre ise, Karabağ terimi, halk ve bağ, büyük bağ, güzel bağ vs. manalarına geliyor. Kıyas için şunu belirtelim ki, Azerbaycan’da içinde Kara kelimesi olan başka yer (Karayazı, Karaçöp, Karakent vs.) ve insan (1300 yılı kutlanan Kitabi-Dede Korkut destanında Salur Kazan’ın kardeşi Karabudak vs.) isimleri mevcuttur. Gürüldüğü gibi Karabağ, etimolojik olarak Azerbaycan gerçekleri ve dil kuralları ile bilimsel olarak açıklanıyor.

2.Karabağ’ın tarihi ve coğrafî yerleşim alanları

Bu sorunun cevabı, bilhassa bugün, Yukarı Karabağ sorununun anlaşılmasında çok önemli role sahiptir. Karabağ Hakanı’nın veziri olan Mirze Camal Cavanşir (1773-1853), Karabağ Tarihi (1847) isimli eserinde bu konuda şöyle yazıyor:

"Eski tarih kitaplarında Karabağ vilayetinin sınırı şu şekilde belirlenmiştir: Güneyde Hudaferin köprüsüden Sınık köprüye kadar Aras nehri akıyor. Şu anda Sınık köprü Kazak, Şemseddin ve Demirci -Hasanlı cemaati arasında yerleşiyor ve Rusya devlet memurları tarafından Rusça Krasnıy Most, yani Kırmızı Köprü olarak isimlendiriliyor. Doğuda ise Kür nehri akıyor. Bu nehir, Cevat köyü arazisinde Aras nehri ile birleşerek Hazar denizine akıyor. Kuzeyde Karabağ’ın Yelizavetpol (Gence) ile sınırı Kür nehrine kadar olan Goran nehri ile belirleniyor. Kür nehri ise, çok yerden geçerek Aras nehrine varıyor. Batıda ise Küşbek, Salvartı ve Erikli isimli yüce zirveleri olan Karabağ dağları mevcuttur."

Rus işgali ve sömürgeciliğinin ilk dönemlerinde Karabağ toprakları ve sınırlarının bu şekilde belirlenmiş olmasının kanıtları şunlardır:

1) Bu bilgi, doğrudan Karabağ’ın yönetiminde görev sahibi olmuş bir devlet adamı tarafından aktarılmıştır.

2) Diğer taraftan bu bilgi, eski kaynaklara da dayanmaktadır. Mirze Cemal’in yaklaşımının doğruluğunu kanıtlamak için eski tarih kitaplarına dayanması rastlantı değildir. Tüm bunlar, Karabağ’ın eski zamanlardan beri Azerbaycan’ın tarihî bir bölgesi olduğunu ispat ediyor.

3. Karabağ’ın tarihine ilişkin en eski bilgiler hangisidir? Kuruçay kültürü nedir ve onun dünya tarihindeki yeri nasıldır?

Karabağ sadece Azerbaycan’da değil, aynı zamanda dünyada en eski tarihe sahip bölgelerinden biridir. Bu bölgede yerleşen Azıh mağarası, ilk insanların yerleşim alanlarından biridir. Bu ise, Karabağ’ın Akdeniz ve Doğu Afrika ile birlikte insanlığın ilk vatanlarından biri olduğunu gösteriyor. Azih mağarasını araştıran M. Hüseynov şöyle yazıyor:

"Azıh’ta bulunan çaytaşından yapılmış aletler, Doğu Afrika’da yerleşen Oldoway (Kuzey Tanzanya, burada yaşı 2 milyon yıl olan insanın en eski atası bulunmuştur.) medeniyetinin kanıtları ile benzerlik gösteriyor. Ancak aletlerin hazırlanmasında farklılıklar da mevcuttur. Bu ise Azıh’ın alt katmanlarında bulunan aletleri, Kuruçay medeniyeti olarak tanımlamaya izin veriyor. ... Son araştırmalarda Kuruçay medeniyetinin 1.5 milyon yıllık tarihî geçmişi olduğu hesaplanmıştır."

4. Karabağ’da bulunan eski insan -Azıhantrop’un tarihi ve onun antropolojik önemi

1968 yılında Azıh mağarasında Aşel (ilk paleolit, Fransa’daki Saint-Asheul- [ Sent Aşel yerleşim alanının isminden alınmıştır] tabakasından Azıhantrop Avrupa’nın ilk insanları haritasında yer almıştır) olarak bilinen insanın çene kemiği bulunmuştur. Azıh insanının 350-400 bin yıl önce yaşadığı tahmin ediliyor. Bu nedenle de Azıhantrop, tarih içinde insanın gelişim sürecini araştırmak için önemlidir.

5. Karabağ’ın Ortadoğu ile eski ekonomik ve kültürel ilişkilerinin kanıtları

Karabağ’da mustye medeniyetini (orta paleolit, m.ö. 100-40 bin yılları kapsıyor; Fransa’daki Le Moistier-Le Mustye mağarasının isminden alınmıştır) daha çok Tağlar mağarası ile temsil ediliyor. Karabağ’ın arkeolojik olarak araştırılması, burada mezolit (orta taş) ve eneolit (bakır taş) çağlarının nasıl geliştiğini belirlemiştir. Eneolit (m.ö. VI-IV bin) tunç (bronz) ve ilk demir çağlarında Hocalı- Gedebey medeniyeti ismini almıştır. Bu döneme ait Hocalı mezarlığındanda arkeoloji araştırmalar sonucunda üzerinde Asur (Kuzey Mezopotamya’da eski bir devlet; m.ö. VIII. yüzyılın ilk yarısında en parlak dönemine ulaşmıştır) kralı Adadnirari’ye ait çivi yazılı bir tunç (bronz) parçası bulunmuştur. Bu ve benzeri bulgular,

Enjoying the preview?
Page 1 of 1