You are on page 1of 100

Yıldız Takımı Derginizle Birlikte... Charles Darwin 200 Yaşında...

Bilim
Teknik
ve Aylık Popüler Bilim Dergisi
Haziran 2009 Yıl 42 Sayı 499
3,5 TL

Bugünün sorunlarını
Bilim ve Teknik

anlamak için 150 yıllık kılavuz


Evrim Teorisi
Haziran 2009
Yıl 42
Sayı 499

Doğal Seçilimin Genetikle Testi


Atomlardan Özelliklere Çeşitlilik
Virütik İşgal: DNA’mızda Virüs İzleri
Çöpünüzü Çöpe Atmayın!
Boylam on yedinci ve on sekizinci yüzyılın
en zorlu bilimsel problemini çözme yolundaki çabaları anlatıyor.

Büyük keşif çağı boyunca denizciler okyanuslarda


bulundukları boylamı hesaplayabilecekleri herhangi bir araç olmadan dolaştılar.
Pek çok bilim adamı boylam sorununun gökyüzündeki yıldızların
düzenli olarak gözlenmesiyle çözüleceğini düşünür ve bu yolda araştırmalar yaparken,
John Harrison adında bir adam inanılmazı yaptı:
Bugün kronometre dediğimiz,
denizde zamanı kesin olarak bilmeye yarayan bir saat.
İşte bu kitabın konusu
Harrison’ın bu yoldaki kırk yıl süren çabası.

POPÜLER BİLİM KİTAPLARI


Bilim
Teknik
ve

Aylık Popüler Bilim Dergisi


Yıl 42 Sayı 499
Haziran 2009

“Benim mânevi mirasım ilim ve akıldır” Mustafa Kemal Atatürk

Çekingen ve titiz bir dehanın günümüzden tam bir buçuk asır önce yayımladığı devrimsel eseri “Doğal Seçilim Yoluyla Türlerin Kökeni ya da
Hayat Mücadelesinde Avantajlı Irkların Konumu”, 20 yılı aşan yorucu ve mükemmeliyetçi bir kişisel çalışmanın sonucuydu. Charles Darwin bu
eserle, türlerin evrimi ve doğal seçilim gibi iki önemli kavramı kullanarak evrim kuramının temel sistematiğini ortaya koydu. Çevremizdeki
canlı çeşitliliğinin oluşumuna dair neyin nasıl olduğunu açıklamaya çalışan bu eser, aynı zamanda modern biyoloji ve yaşam bilimlerinin de
kuramsal temelini oluşturdu. Evrim kuramı, sonraki yıllarda popülasyon genetiği, biyokimya, genom bilimi ve moleküler hücre biyolojisindeki
Ödül Evren Töngür

gelişmelerin yardımıyla evrimsel biyoloji adını verdiğimiz bir bilim dalına dönüştü.

Şu bir gerçek ki, bilim tarihinde çok az düşünce, yaşam, doğa ve insan bilimlerini evrim kuramı kadar etkileyebilmeyi başarmıştır. Evrim kuramı
günümüzde, yaşam bilimlerinin yanı sıra çevre bilimleri, biyoteknoloji, optimizasyon, bilgisayar bilimleri, dilbilim, antropoloji, psikoloji ve
ekonomi gibi farklı dallarda da uygulama alanı bulmakta, evrimsel düşünce pek çok bilimsel gelişmeye yön göstermektedir. Bugünün bilimi,
doğayı ve olayları anlamlandırmak ve olaylar arasında ilişki kurmak için evrimsel düşünceden sıklıkla yararlanmaktadır.

TÜBİTAK, Darwin ve evrim kuramının tanıtılması amacıyla bu alanda yazılmış temel eserlerin Türk bilim okuyucusuna ulaştırılmasında yıllardır
çok önemli bir misyon üstlenmiştir. Darwin’in yaşamöyküsü, evrim kuramının geliştirilme süreci ve evrimsel biyolojinin temel ilkelerine yönelik
çok önemli eserler Popüler Bilim Kitapları aracılığıyla Tükçe bilim kitaplığındaki saygın yerini almıştır.

Darwin’in 200’üncü doğum yılı ve evrim kuramının 150’nci yılı anısına hazırlanan bu sayıda, evrim kuramının bilimsel gelişmenin değişik
alanlarına yaptığı katkıları tartışmayı, evrim düşüncesinin pozitif bilimlerin yanı sıra sanat ve dilbilim alanlarına getirdiği açılımları irdelemeyi
amaçladık. Saygın popüler bilim dergilerinde kısa süre önce yayınlanmış yazılardan oluşan bu derlemenin, evrim düşüncesine yaşam bilimleri
dışındaki pencerelerden de bakmayı teşvik edeceğini ve çok daha kapsamlı bir okumanın ilk kıvılcımını ateşleyeceğini umuyoruz.

Saygılarımla,
Adnan Bahadır

Sahibi Redaksiyon Okur İlişkileri - İdari Hizmetler


TÜBİTAK Adına Başkan Umut Hasdemir Lale Edgüer
Prof. Dr. Nüket Yetiş (umut.hasdemir@tubitak.gov.tr) (lale.edguer@tubitak.gov.tr)
Sevil Kıvan E. Sonnur Özcan
Popüler Bilim Yayınları Müdürü (sevil.kivan@tubitak.gov.tr) (sonnur.ozcan@tubitak.gov.tr)
Genel Yayın Yönetmeni Özlem Özbal Yeter Sivrikaya
Adnan Bahadır (ozlem.ozbal@tubitak.gov.tr) (yeter.sivrikaya@tubitak.gov.tr)
(adnan.bahadır@tubitak.gov.tr) Adem Uludağ
(adem.uludag@tubitak.gov.tr)
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Duran Akca Grafik Tasarım - Uygulama
(duran.akca@tubitak.gov.tr) Ödül Evren Töngür
(odul.tongur@tubitak.gov.tr)
Yayın Kurulu Yazışma Adresi Satış-Dağıtım ISSN 977-1300-3380
Prof. Dr. Ömer Cebeci Bilim ve Teknik Dergisi (312) 467 32 46
Web Atatürk Bulvarı (312) 468 53 00/1061-3438 Fiyatı 3,50 TL
Doç. Dr. Tarık Baykara Sadi Atılgan No: 221 Kavaklıdere 06100 Faks: (312) 427 13 36 Yurtdışı Fiyatı 5 Euro.
Prof. Dr. Atilla Güngör (sadi.atilgan@tubitak.gov.tr) Çankaya - Ankara TÜBİTAK Santral
Adnan Kurt Sinan Erdem (312) 468 53 00 Dağıtım: DPP A.Ş.
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Onat Tel
(sinan.erdem@tubitak.gov.tr) (312) 427 06 25
Prof. Dr. Muharrem Yazıcı Internet Baskı: İmpress Baskı Tesisleri
(312) 427 23 92 www.biltek.tubitak.gov.tr İmaj İç ve Dış Tic. A.Ş.
Mali Yönetmen Faks e-posta İmajas.com.tr
Yazı ve Araştırma
H. Mustafa Uçar (312) 427 66 77 bteknik@tubitak.gov.tr Baskı Tarihi: 27.05.2009
Alp Akoğlu
(mustafa.ucar@tubitak.gov.tr)
(alp.akoglu@tubitak.gov.tr)
İlay Çelik
(ilay.celik@tubitak.gov.tr) Bilim ve Teknik Dergisi, Milli Eğitim Bakanlığı [Tebliğler Dergisi, 30.11.1970, sayfa 407B, karar no: 10247]
Dr. Bülent Gözcelioğlu tarafından lise ve dengi okullara; Genelkurmay Başkanlığı [7 Şubat 1979, HRK: 4013-22-79
(bulent.gozcelioglu@tubitak.gov.tr) Eğt. Krs. Ş. sayı Nşr.83] tarafından Silahlı Kuvvetler personeline tavsiye edilmiştir.
İçindekiler

24 Bir Viktoria dönemi amatörü usulca ve titizlikle yürüteceği gözlemlerle ömür boyu sürecek bir arayışa girdi ve doğal dünya
hakkında düşündü. Sonuçta 150 yıl önce, çağımızın bilim gündemine hâlâ yön veren bir kuram üretti.

44 Evrimi anlamak sağlık hizmetleri, hukuki uygulamalar, ekoloji ve her türlü iyileştirme ve tasarım sorunlarının çözümüne yönelik
güçlü teknolojilerin önünü açıyor. Charles Darwin, kuşlar ve böcekler üzerinde yaptığı çalışmaların getireceği
çığır açan teknolojik gelişmeleri şüphesiz öngörmemişti. Evrimin tarihini ve mekanizmalarını kavrayışımızdaki ilerlemeler,
bugün pek çok farklı alanı şekillendiren etkili uygulamaların yolunu açtı.

68 Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ne imza attığı şu günlerde emisyon sorunu ve alternatif yakıt kullanımı daha da önem kazandı.
Alternatif yakıtların çimento fırınlarında ek yakıt olarak kullanılmasıyla hem fosil yakıtların daha az tüketilmesi hem de CO2 emisyonunun
azaltılması hedefleniyor.
Haberler ........................................................................................................................................... 4
+
Türkiye’den Haberler / Duran Akca ........................................................................................... 16 84
Tekno-Yaşam / Sinan Erdem ....................................................................................................... 18 Doğa
Bülent Gözcelioğlu
Ctrl+Alt+Del / Levent Daşkıran ................................................................................................. 22

Darwin’in Yaşayan Mirası: 150 Yıl Sonra Evrim Kuramı / Gary Stix .................................... 24

Atomlardan Özelliklere Çeşitlilik / David M. Kingsley ........................................................... 30


86
Sağlık
Doğal Seçilimin Genetikle Testi / H. Allen Orr ........................................................................ 38 Ferda Şenel

Bugünün Dünyasında Evrimden Faydalanmak / David P. Mindell ....................................... 44

Sanat ve Simgeselliğin Kökenleri Üzerine / Michael Balter ...................................................... 52


88
Dilin Evrimi / Bret Peterson ........................................................................................................ 56
Gökyüzü
Alp Akoğlu
DNA’mızdaki Virüs Fosilleri / Bahri Karaçay . ........................................................................ 62

İstanbul’un Çöpleri Çimento Fırınlarında Ek Yakıta Dönüşüyor / Mustafa Kara -


Esin Günay - Yasemin Tabak - Şenol Yıldız . .............................................................................. 68

LİDAR / Kerim Allahverdi - Tarık Baykara - Fatih Hüseyinoğlu - Alper Seçgin ................... 72
92
Görülmeyen Dünyalara Bakış Zekâ Oyunları
Nanoteknolojik Görüntüleme Sistemlerinin Gelişimi / Güneş Kibar - Nihan Güvener ......... 76 Emrehan Halıcı

Günümüzde Meme İmplantları / İbrahim Vargel - Güneş Kibar . .......................................... 80

Türkiye’de Mavi Kuvantum Modülatörleri Geliştirildi /


Emre Sarı - Hilmi Volkan Demir ................................................................................................. 82 94
Yayın Dünyası
TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisine Gönderilen Yazı ve Görsellerin Adem Uludağ
Sahip Olması Gereken Özellikler ............................................................................................... 96
Haberler
oluşturduğu camsı bir katman şeklinde

Dinozorlar görülüyordu. Eğer kitlesel yokoluşa


sebep olan şey bu çarpma olsaydı,

Gerçekten Nasıl camsı katman üzerinde bulunan, diğer


bir deyişle camsı katmandan daha

Yok Oldu? sonraki bir zaman diliminde çökelen


foraminiferlerin, Tersiyer yaşlı, yeni
evrimleşmiş türler olması gerekirdi.
Pınar Dündar Zaman çizelgesi oluşturmak için
bu fosil kalıntılarını kullanan araştırma

P
rinceton Üniversitesi’nden bir ekibi, çevrede bulunan jeolojik
jeolog, dinozorların yeryüzüne oluşumları tarihlendirmeyi başardılar.
çarpan bir göktaşı sonucu yok Bu sayede kanıtları bir araya
olduğunu savunan popüler inanışa getirerek göktaşının yeryüzüne,
meydan okuyan ve bu konudaki kitlesel yokoluştan 300.000 yıl önce
tartışmaları tekrar gün yüzüne çıkaran, çarptığını ortaya çıkardılar.
oldukça güçlü, yeni kanıtlar ileri sürdü. Yıllar içinde Keller ve ekibi Teksas ve
ABD’nin, Meksika’nın ve Hindistan’ın Meksika’da farklı zamanlarda gerçekleşen

Denise Applewhite
birçok bölgesinde kaya oluşumlarını başlıca dört olayın kanıtlarını topladı.
inceleyen Gerta Keller’a göre bu dev Bunlardan en eskisi camsı katmanlar
sürüngenlerin yok olmasına göktaşı olarak görülen Chicxulub çarpışması.
değil, yanardağlar sebep oldu. İkinci olayın kanıtı ise bundan 150.000
Keller ve çalışma arkadaşlarının bilinen geç Mezozoik zaman ile Senozoik yıl sonra kumtaşı katmanı içinde
Journal of the Geological Society’de zaman arasındaki sınırı temsil ediyor. gerçekleşen deniz seviyesinin düşüşünün
(Londra) yayımladıkları makalede de Daha detaylı jeolojik zaman çizelgesine ardından sığ kıyılardan derin sulara
belirttiklerine göre, farklı bölgelerde göre, bu yokoloşun Kretase (K) ile taşınan camsı katmanlarla birlikte
yapılan çalışmalar sonucunda, bitkilerin Tersiyer (T) dönemler arasında yaşandığı görüldü. Deniz seviyesindeki bu düşüş
ve hayvanların fosilleşmiş izleri, kitlesel söylenebilir. Bu nedenle bilim insanları yaygın olarak Chicxulub çarpışmasının
yokoluşun göktaşı çarpmasından hemen bu olayı K-T sınırı olarak adlandırıyor. yol açtığı bir tsunamiye bağlanıyordu.
sonra değil, çok sonra gerçekleştiğini Birçok bölgede bu sınır, kaya Chicxulub’daki çarpışma teorisini
kanıtlıyor. Buna ek olarak araştırma oluşumlarında bulunan ve oldukça savunanlar, krater ve kitlesel yokoluş
ekibi, göktaşı çarpmasından sonra, yüksek miktarda iridyum elementi arasındaki bağlantının tortul kalıntılarının
tortulların değişime uğramadığını içeren ince kil katmanları olarak verileriyle açığa kavuşturulmasının
tespit etti ve okyanus tabanında açıkça görülebiliyor. İridyum, göktaşı pek güvenilir olamayacağını, çünkü
yaşayan canlıların bu tortullar üzerinde ve kuyrukluyıldızlarda, yeryüzüne sonrasında gerçekleşen deprem ya
oluşturdukları oyuklarla birlikte aktif göre daha yaygın olduğundan bilim da tsunaminin yapısal bozulma ve
yaşamın da işaretlerini verdiğini belirtti. insanları 1980 yılında, bir göktaşının çökmelere sebep olduğunu, her
Bu tespit, bazılarının savunduğu ve ya da kuyrukluyıldızın tam da bu
göktaşı çarpmasının ardından büyük zaman sınırında Dünya’ya çarptığını ve
bir tsunaminin gerçekleştiği görüşüyle dinozorlarla birçok memelinin kitlesel
de uyuşmuyor. Ancak Keller’ın da yokoloşuna sebep olduğunu öne sürdü.
ifade ettiğine göre, bu çalışma sadece Meksika’nın kuzey Yucatan bölgesinde,
bir başlangıç olsa da gerçeğin açığa Chicxulub kasabasında keşfedilen
çıkarılmasında önemli bir adım. krater de bu görüşlerini destekledi.
Dinozorların yokoluşuna neyin 1984 yılından beri K-T sınırı üzerine
sebep olduğu hâlâ gizemini koruyor. çalışan Keller ise, bu teoriyi destekleyen
Bu durumu açıklamaya yönelik teoriler kanıtların çok da net olmadığını
arasında göktaşı, kuyrukluyıldız, keşfetti. Ekibiyle birlikte yaptığı arazi
yanardağlar, küresel iklim değişimi, deniz çalışmalarında, okyanusta yaşayan
seviyesinin yükselmesi ve süpernova ve o dönemde hızla evrimleşen tek
gibi seçenekler yer alıyor. Sebep her ne hücreli organizmalar olan foraminifer
ise, bilim insanlarının bildiği bir gerçek popülasyonları buldu. Chicxulub’daki
var ki o da yaklaşık 65 milyon yıl önce çarpışma sonucu yayılan atıkların
bir olayın, karada ve okyanuslarda üzerinde bulunan bu oluşumlar
kitlesel yokoluşu tetiklediği. Kretase dönemine aitti. Chicxulub’a
Kitlesel yokoluşa sebep olan bu olay, çarpan göktaşından yayılan atıklar,
Gerta Keller

aynı zamanda “sürüngenler devri” olarak çarpma sonucu eriyen kayanın

4
Bilim ve Teknik Haziran 2009

ne kadar bugüne kadar bu yönde


herhangi bir kanıt bulunamadıysa Uydular İtalya (Gelişmiş Sentetik Açıklıklı Radar) için
2,8 cm’lik yer hareketini temsil ediyor.
da bunun Meksika Körfezi’ni
çevreleyen tortulların karışmasına Depreminde 12 Nisan’daki depremden sonra
alınan ilk Envisat verileri hemen bilim
sebep olduğunu öne sürüyorlar.
Buna karşın Keller ve ekibinin Dünya’nın Nasıl insanlarına ulaştırıldı. İtalya’daki
IREA-CNR’den (Ulusal Araştırma
çalışmaları, göktaşı çarpmasının
kanıtı olan katmanın üzerinde Kımıldadığını Kurumu-Elektromagnetik Çevre
Algılama Enstitüsü) Riccardo Lanari
yer alan tortulların birikiminin
tsunamiyle birlikte saatler ya da günler Görüntüledi “Depremin ardından Envisat’ın veri
almasından sadece birkaç saat sonra
içerisinde değil, uzun bir zaman bu veriyi Envisat’ın 1 Şubat’ta aldığı
içinde gerçekleştiğini doğruluyor. İlay Çelik veriyle birleştirerek bir interferogram
Meksika’da ve diğer başka yerlerde oluşturduk. Depremin yapısını hemen
yapılan çalışmalara göre 4-9 m Bilim insanları, 6 Nisan 2009 görebildiğimiz için mutlu olduk.”
arasında değişen tortul katmanının, tarihinde, İtalya’nın merkezinde diyor. Deprem alanında 25 metreye
çarpışmadan sonra, 1000 yılda 2,5 cm bulunan L’Aquila adlı ortaçağ kasabasını varan yer değişiklikleri görülmüş.
kadar hızla çökeldiği bulundu. Darbe etkileyen 6,3 büyüklüğündeki deprem Salvi, etkilenen bölgedeki beş GPS
alan tabakayı kumtaşı kompleksinden sırasında ve sonrasında Dünya’nın konum belirleme alanından elde edilen
ayıran tortullar ile kitlesel yokoluş hareketini incelemeye başladılar. Bu üç boyutlu yer değiştirme verilerini
normal süreçler sonucu oluştu. incelemeler, Avrupa Uzay Ajansı’na kullanarak Envisat verilerinden elde edilen
Kumtaşında bulunan tortulların erozyona ait Envisat’ın ve İtalyan Uzay Ajansı’na ilk sonuçları doğrulayabildiklerini söylüyor.
ve taşınmaya maruz kaldığına dair ait COSMO-SkyMed’in uydu radar Şu anda üç uydudan oluşan COSMO-
kanıtlar var, ancak yapısal bozunmaya verileri kullanılarak yapılıyor. SkyMed takımı sık sık veri alınmasına
dair bir kanıt yok, diyor Keller. İtalyan bilim insanları, deprem sonrası imkân tanıyor. Bu da her birkaç günde bir
Aynı zamanda El Peñon bölgesinde, yüzeyde oluşan biçim bozulmalarını interferogramlar oluşturulabilmesi demek.
araştırmacılar, çarpışma kanıtı olan
katmanın altında (diğer bir deyişle daha
önceki bir zaman dilimine ait katmanda)
52 tür olduğunu, bu 52 türün tamamının,
daha sonraki zaman dilimine ait
katmanda yine var olduğunu belirledi. Bu
da gösteriyor ki “göktaşı çarpmasından
sonra tek bir tür bile yok olmadı.”
Buna karşın, yakın bir bölge olan ve
K-T sınırının belirlendiği La Sierrita’da
44 türden 31’inin fosil kayıtlarına
göre yok olduğu tespit edildi.

ESA
Keller, bu kitlesel yokoluşa,
Hindistan’da bulunan Dekkan ve sayısız artçıları haritalamak için, bu Önümüzdeki aylarda, COSMO-
volkanizmasının sebep olduğunu uydulardan elde edilen SAR (Sentetik SkyMed verileri, Envisat’ın verileri ve
öne sürüyor. Ona göre, yanardağ Açıklıklı Radar) verilerinden yararlanıyor. muhtemelen başka uyduların SAR
patlaması sırasında açığa çıkan Bilim insanları SAR İnterferometri verileriyle birlikte L’Aquila bölgesindeki
yoğun gaz ve toz bulutu, güneş (InSAR) olarak bilinen, gelişmiş bir zeminin biçim bozulmalarına yönelik
ışığını engelleyerek iklimi değiştirdi “fark belirleme” tekniği kullanıyor. yoğun bir örnekleme çalışması yapılmış
ve asit yağmurlarına neden oldu. InSAR aynı yere ait iki ya da daha fazla olacak, böylece belki de bu deprem,
Keller’a göre K-T kitlesel yokoluşunun radar görüntüsünün, iki görüntü alımı SAR İnterferometri ölçümlerinin en çok
nedeni üzerinde yıllardır süren arasında oluşan yer hareketlerinin çok uygulandığı depremlerden biri olacak.
bu anlaşmazlık bir fikir birliğine hassas ölçümlerine -birkaç milimetrelik Depremin analizlerine tüm bilim
ulaşmayacak gibi görünüyor. Ancak ölçeklerde- imkân verecek biçimde insanlarının katkı yapabilmesini
Keller gerçeğin açığa çıkarılmasında birleştirilmesine dayanıyor. mümkün kılmak için ESA, L’Aquila
ve bilimin ilerlemesinde önkoşulun InSAR tekniği depremden önce bölgesine yönelik yapılan Dünya gözlem
fikir birliği olmadığını, gereken şeyin, ve sonra alınan verileri birleştirerek verilerini, yenilikçi bir hızlı veri indirme
tekrar üretilebilir ve doğrulanabilir gökkuşağı renkli girişim desenleri şeklinde mekanizması yardımıyla genel erişime
sonuçların özenli bir şekilde görünen “interferogram” görüntülerini açmaya hazırlanıyor. Veri setleri Envisat’ın
toplanması olduğunu söylüyor. oluşturuyor. “Fringes” denen tam bir her veri alışında güncellenecek.
renkli bant seti, uzay mekiğine göre yarım
http://www.nsf.gov/news/news_summ.jsp?cntn_
http://www.esa.int/esaCP/SEM4PJ9NJTF_index_2.html
id=114648 dalga boyluk, Envisat uydusunun ASAR’ı

5
Haberler
Avucumuzdaki karşımıza çıkıyor. Endüstriyel camlar
evlerimizde kullandığımız pencere

Yıldırım camlarından ve aynalardan çok daha


sağlamdır ve tekrarlanan kimyasal
tepkimelere karşı daha dayanıklıdır.
Osman Topaç Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan
Pennsylvania Devlet Üniversitesi
Malzeme Bölümü’nden araştırmacılar,
plazma ve LCD televizyonlarda kullanılan
baryum alüminyum borosilikat olarak
adlandırılan çok ince bir endüstriyel camın,
yüksek-enerji depolayan kapasitörlerde
günümüzde yaygın olarak kullanılan
polipropilene kıyasla iki kattan daha fazla
elektrik depolayabildiğini keşfettiler.
Materials Letters dergisinin
internet sayfasında bildirildiğine göre
araştırmacılar, 50 mikrometre (bir saç
April Benson/MRI

telinin yarıçapı) kalınlığındaki cam


parçalarını 10-20 mikrometre kalınlığa
inene kadar aside maruz bıraktılar.
Bir grup malzeme bilimcisi çok ince Daha sonra, elde ettikleri malzemeyi
üretilmiş bir endüstriyel cam parçasında iki elektrot arasına sıkıştırıp artan
çok yüksek miktarlarda elektrik enerjisini miktarlarda elektrik akımı vermek
depolamayı başardılar. Kapasitörlerin bir suretiyle malzemenin elektrik enerjisine
parçası olarak iki metal tabakanın arasına dayanma eşiğini tespit ettiler. Malzeme
yerleştirilen bu cam şeritler, kalp ritmini bu eşiğe (yaklaşık 22.000 Volt) ulaştığında
düzenleyici defibrilatör gibi cihazlarda depolanan enerji, yazarlardan biri Su damlacıklarının çiçek yapraklarının,
çok yüksek miktarda enerjiyi bir anda olan Nicholas Smith’in ifadesiyle, tırtılların ya da bazı böceklerin üzerinden
boşaltabiliyor. Hatta bu kapasitörlerin yeni “havadaki bir şimşek gibi” boşaldı. nasıl yuvarlanıp gittiğini görmüşsünüzdür.
nesil elektrikli taşıtlarda enerji kaynağı Smith’e göre bu kadar yüksek Su üzerinde rahatça yürüyen böcekleri
olarak kullanılabileceği düşünülüyor. miktarlarda enerji depolayabilme de görmüşsünüzdür. Bunların olmasını
Genellikle dikdörtgen plaka şeklinde kapasitesi, camı kapasitör ve benzeri sağlayan süper-hidrofobik (sudan kaçan)
malzemeden yapılan kapasitörler, enerji depolayan ürünler üzerine çalışan yüzeyler bilim insanlarınca 1930’lardan
bataryaların yapamadığı görevleri insanların ilgi odağı haline getirmiştir. beri inceleniyor. Su üzerinde koşan
yapabildiği için, elektronik alanında Maliyetinin de düşük olması, bu böceklerin bunu yapabilmesini sağlayan,
hayati öneme sahip. Her bir kapasitör, malzemeyi, maliyeti genelde yüksek bacaklarının süper-hidrofobik olması
dielektrik ismi verilen ve elektrik enerjisini olan özel polimerler veya nanobileşikler ve her birinin kendi ağırlığından 15 kat
depolayıp birdenbire büyük miktarlarda üzerinde çalışan araştırmacılar açısından daha fazla taşıyabilmesidir. Böceği suyun
boşaltabilen yalıtkan bir malzeme içerir. daha da cazip hale getirmiştir. üzerinde tutan temel şey de budur.
Kapasitörlerin bataryalara oranla çok http://sciencenow.sciencemag.org/cgi/content/ Doğada böcekler ve bitkiler süper-
hızlı bir şekilde şarj edilebilme ve bu full/2009/505/2 hidrofobik olmak için iki aşamalı bir
enerjiyi boşaltma kapasitelerine sahip

Islanmak ya da
olmaları onları, fotoğraf makinesi flaşları
ve dizel motorların marş düzenekleri gibi,

Islanmamak...
güçlü enerji sinyallerine ihtiyaç duyulan
durumlarda çok kullanışlı hale getirir. Aynı
zamanda kapasitörler, sadece binlerce
kezle sınırlı dolup boşalabilme kapasitesine Özden Hanoğlu
sahip olan bildiğimiz şarj edilebilir
pillerden farklı olarak, milyonlarca kez Japon ve Amerikalı bilim insanlarının
şarj-deşarj olabilme kapasitesine sahiptir. ortaklaşa gerçekleştirdikleri bir araştırma,
Araştırmacılar modern cihazların artan kendi kendini temizleyen kumaşlar,
elektrik gücü ihtiyaçlarını karşılamak yüzeyler ve nesneler; ayrıca su üzerinde
için daha çok elektrik depolayabilen yürüyebilen mikro-robotların gündelik
Xiao Cheng Zeng

malzeme arayışı içerisindeler ve hayatımıza karışmasına ne kadar az


endüstriyel cam teknolojisi de bu noktada kaldığını gözler önüne seriyor.

6
Bilim ve Teknik Haziran 2009

yüzeye ulaşırlarsa malzeme “çok az


hidrofobik” olarak adlandırılıyor.
Gerçekleştirilen simülasyonun
(kendileri ‘bilgisayar yardımlı yüzey
tasarımı’ diyor) daha gelişmiş nano-
yüzey tasarımlarına yardımcı olacağı
belirtiliyor. Süper hidrofobik yüzeylerde
tutunamayan su damlalarının yuvarlanıp
giderken beraberlerinde tozları da
götürdüğünü belirten araştırmacılar,
gelecekte yapılacak olan nano-makinelerin
kendi kendisini temizleme özelliğine
sahip olabileceğini düşünüyorlar.
Gerçek bir laboratuvarda
çalışmaktansa bir süper bilgisayarla
çalışmanın bazı avantajları olduğunu
belirten araştırmacılar bunları şöyle
sıralıyor: “Öncelikle bir laboratuvarda
gerçekleştirilebilecek olandan binlerce
kere daha fazla tekrar yapılabiliyor.
Laboratuvardaki toz, kir, hava akımı ya
da sıcaklık gibi değişkenleri düşünmeniz
gerekmiyor. Bir laboratuvarda binlerce

Katal Innovations
molekül ölçüsünde değişebilecekken
Wikimedia

simülasyonda su damlalarının büyüklükleri


kesin molekül sayılarıyla belirleniyor.”
yedi metreye değişen yüksekliklerde
http://www.sciencedaily.com/
yapı kuruyorlar. Balmumuyla kaplıymış hareketler yaptığı snowboard’da
releases/2009/05/090504171953.htm
hissi uyandıran hidrofobik bir yüzeyin atletlerin yeteneklerini güvenli bir şekilde
üzerinde mikroskobik büyüklükteki geliştirebilecekleri standart antrenman

Snowboard
saç benzeri uzantılardan (hatta bu tesisleri yok. Coret, snowboard sporcularını
uzantılar da kendilerinden çok daha bekleyen en büyük riskin yeni numaralar

Kazası İniş
küçük uzantılarla kaplı olabilir) oluşan denerken buzlu yüzeye inme zorunluluğu
bu yapı, yüzey alanını çok artırarak olduğunu ve ortadan kaldırmak istedikleri

Düzeneğine
su damlalarının bu organizmalara riskin de bu olduğunu söylüyor. Coret ve
yapışmasını olanaksız hale getiriyor. Slen tasarladıkları iniş minderini geliştirip

Esin Kaynağı
Araştırmacılar Japonya RIKEN pazarlamak için Katal Innovations’ı kurmuş.
Enstitüsü’nde bulunan süper bilgisayarda İkilinin buluşunu, yalnızca dev bir

Oldu
on binlerce deneme yaparak yüzeylerin yastık işlevi gören mevcut güvenlik
değişik koşullar altındaki tepkilerini düzeneklerinden ayıran özellik bu
deneyen bir simülasyon geliştirdiler. minderin mükemmel biçimli bir iniş pisti
Sanal malzemelerin üzerindeki çıkıntıların İlay Çelik işlevi görürken aynı zamanda yumuşak
boylarını, kalınlıklarını ve aralarındaki bir iniş sağlaması. İniş minderinin 15’e
uzaklığı değiştirerek yüzeye geliş şiddeti British Columbia Üniversitesi’nden bir 20 metre boyutlarındaki üçüncü ve
ve büyüklüğü farklı su damlalarıyla öğrenci yeni bir kayak ve snowboard iniş en büyük versiyonu, sporcunun yokuş
etkileşimlerini gözlemlediler. Grup, minderi geliştirdi. 2005’te geçirdiği bir aşağı inişini sürdürmesini sağlayan
sonuçta malzemenin kimyasal özelliklerine snowboard kazasından sonra kollarını ancak dengesiz düşmesi durumunda
ve uzantıların yapısına bağlı olarak su ve bacaklarını kullanamaz hale gelen düşüşü yavaşlatmaya yarayan iki
damlalarının geçemediği kritik uzantı Aaron Coret adlı öğrencinin Stephen bağımsız hava yastığına sahip. Böylece
eşikleri olduğu sonucuna vardı. Slen adlı arkadaşıyla birlikte bir ders iniş minderiyle güvenli biçimde
Su damlaları malzemenin üzerindeki projesi olarak hazırladıkları serbest antrenman yapmak mümkün oluyor.
çıkıntıları aşmayı başarıp altındaki stil kayak ve snowboard güvenlik Coret, antrenman için güvenli bir
balmumumsu yüzeye ulaşamazsa düzeneği, şu anda patent bekleyen bir ortam yaratarak bu sporun gelişim
o yüzeye süper-hidrofobik deniyor. buluş. Buluşun kamuoyuna ilk tanıtımı sürecindeki riski azaltmayı ve çok sevdiği
Süper-hidrofobik yüzeylere gelen su Mayıs ayının ilk haftasında yapıldı. bu spora katkısını sürdürmeyi umuyor.
damlaları tutunamadıkları için üzerinden Dalış ya da jimnastik gibi sporlardan
http://www.sciencedaily.com/
yuvarlanıp gidiyor. Balmumumsu farklı olarak atletlerin üç metreden releases/2009/05/090503204418.htm

7
Haberler
STEAM tekniği bu sorunlara karşı

En Hızlı Kamera 2 boyutlu bir görüntüyü bir ışık akışına


çeviriyor. Araştırmacılar önce bir çeşit ışık
Bilgisayarınız
İlay Çelik
tayfı oluşturmak üzere kızılötesi bir lazer
kaynağından ışık atımları gönderiyorlar.
Uykusunda
Bir grup fizikçi piyasada bulunan
Sonra bu ışığı fotoğraflamak istedikleri
nesnenin üzerine düşürüyorlar. Böylece
Konuşuyor mu?
fiber optik endüstrisi ürünü hazır nesnenin farklı kısımları farklı dalga
elektronik malzemeleri kullanarak boylarında ışıkla aydınlanıyor. Yansıyan ışık Özden Hanoğlu
dünyanın en hızlı kamerasını yaptılar. özel bir fiber-optik kabloya geliyor, fiber-
Seri zamanlı kodlanan yükseltmeli optik kablo farklı dalga boylarının farklı Bilgisayar mühendisleri, kişisel
mikroskopi (STEAM) olarak bilinen hızlarda ilerlemesini sağlıyor. Uzun dalga bilgisayarların uyurken konuşmalarını
kamera tekniğiyle 163 nano-saniyede bir boyları önden giderken kısa dalga boyları sağlayacak bir aygıt geliştirdiklerini ve
görüntü alınabiliyor, bu da piyasadaki geride kalıyor. Işık akışı güçlendiriliyor ve bu sayede yüksek miktarlarda enerji
en iyi dijital kameraların yaklaşık altı katı tek bir ışık algılayıcı tarafından okunuyor. tasarrufu yapılabileceğini açıkladılar.
bir hız demek. Kameranın çözünürlüğü Farklı dalga boylarının ulaştığı zamanlar Kişisel bilgisayarlar “uyanık”ken siz onları
henüz sadece 2500 piksel civarında ancak kaydediliyor ve sonuçta araştırmacılar kullanmasanız da enerji tüketirler,
bunun geliştirilebileceği düşünülüyor. ışık tayfı tarafından aydınlatılan nesnenin “uyku modu”ndaysa epeyce bir
Nature dergisinde yayımlanan görüntüsünü yeniden oluşturabiliyor. enerji tasarrufu yaparlar ve aslında
çalışmada yer alan araştırmacılardan, Goda, bu sistemin CCD kameraya etkisizdirler, ağ trafiğine cevap
Kaliforniya Üniversitesi, Los üstün geldiğini çünkü elektronik vermezler. Araştırmacılara göre
Angeles’tan Keisuke Goda, bu işlemlemenin çok daha hızlı olduğunu yeni tak-çalıştır “uykuda konuşma”
kameranın her bilim insanının işine söylüyor. Milyonlarca pikseli okumak aygıtı yardımıyla bilgisayarlar uyanık
yarayabileceği düşüncesinde. yerine STEAM kamerasının elektronik modda olduğuna benzer bir şekilde
Mevcut dijital kameralar CCD aksamını sadece tek bir ışık algılayıcıdan ağa ve internete bağlanabiliyorken
denilen aygıtlar kullanıyor. Bu aygıtlar gelen sinyal ilgilendiriyor. Bu da uyku modundaymışçasına
ışık karşısında elektronlar üreten yarı görüntüleri normal kameralardan çok enerji tasarrufu yapıyorlar.
iletken yongalar taşıyor. Yongalardaki daha hızlı algılamasını sağlıyor.
elektronlar okunuyor ve sinyalleri Goda ve ekibi kameralarıyla bir
elektronik olarak yükseltilip dijital mikro akışkan düzeneğinde bulunan
görüntü şeklinde kodlanıyor. ince bir su borusu içinde akan minik
Tüm bu işlemler zaman alıyor. kürecikleri görüntülemeyi denediler.
Standart bir dijital kamera saniyede STEAM kamerasıyla kürecikleri 6,1

Yuvraj Agarwal
ancak 30 resim yakalayabiliyor, en megahertz hızla görüntüleyebildiler,
iyi cihazlar bile saniyede en fazla bir yani STEAM kamerası her 163 nano-
milyon resme çıkabiliyor. Bu hızların saniyede bir görüntü almayı başardı.
üzerine çıkıldığında ışık yetersizliği Fransa’da Besançon’daki Franche-Comté Bilgisayar mühendisi bir doktora
ve elektronik gürültü, görüntüleri Üniversitesi’nden fizikçi John Dudley, öğrencisi olan Yuvraj Agarwal’ın
bulanık ve karanlık hale getiriyor. piyasada mevcut olan malzemelerden sunduğu bu aygıt “Somniloquy” olarak
üretildiği için STEAM’i çok zekice bir adlandırılırmış. Bu ad, bilim insanlarının
buluş olarak niteliyor. Dudley, yeterince ‘uykuda konuşma hali’ anlamında
geliştirildiğinde kameranın şimdiye kadar kullandığı ‘Somniloquy’dan alınmış.
çok iyi anlaşılamamış iki endüstriyel süreç Birçok insanın bilgisayarlarını kısa süreli ve
olan yanma ve lazer kesimi konularındaki seyrek aralıklarla kullandıkları halde devamlı
araştırmalarda kullanılabileceğini söylüyor. uyanık tuttuklarını ve bunu yaparken
Öncelikle kameranın çözünürlüğünün öncelikli amaçlarının ağada ya da internette
geliştirilmesi gerekiyor. Şu anki kalmak olduğunu gözlemlediğini belirten
çözünürlüğü pek çok cep telefonu Agarwal, “sonrasında insanların bunu
kamerasının sahip olduğundan 1000 çoğunlukla virüs taramaları, yedekleme işleri,
kat daha düşük. Goda, kızılötesinden güncellemeler, VoIP (internet üzerinden
daha kısa dalga boylarına geçilirse ses iletişimi) aramaları, mesajlaşma, dosya
performansın çarpıcı şekilde artacağını, paylaşımı, bilgisayara uzaktan erişim ve
eldeki cihazın şimdilik sadece buluşun benzeri işlemleri gerçekleştirmek için
dayandığı prensibin çalıştığını gösteren de yaptıklarını fark ettim. Bilgisayarların
bir model niteliği taşıdığını söylüyor. bu işlemleri gerçekleştirmek için ihtiyaç
duyduğu enerji aslında uyanık modda
http://www.nature.com/news/2009/090429/full/
T.Sato

news.2009.412.html?s=news_rss kullandığı enerjiden çok daha azdır.”

8
Bilim ve Teknik Haziran 2009

Bu belirlemeden sonra Agarwal ve


çalışma arkadaşları bilgisayara USB ile
bağlanan ve onu uyku modundayken
de ağa bağlı tutarak bahsedilen işlemleri
gerçekleştirebilen Somniloquy’ı geliştirmiş.
Araştırmacılar, aygıtın dosya paylaşımı,
mesajlaşma, VoIP, dosya indirme ve
uzaktan erişimi desteklediğini ayrıca
başka uygulamaları da kapsayacak
şekilde geliştirilebileceğini söylüyorlar.
İnsanların bilgisayarlarını daha fazla uyku
modunda tutmasını sağlamayı amaçlayan
Somniloquy, kullanıcısına para ve enerji
tasarrufu yaptıran çevreci bir aygıt. Üzerinde
düşük enerjiyle çalışan bir işlemci, küçük bir
bellek, çok az yer kaplayan bir işletim sistemi
ve veri sağlamak için küçük bir taşınabilir

Visual Photos
bellek bulunduruyor. Buradaki küçük işlemci
ve işletim sistemiyle takılı olduğu bilgisayarın
kimliğini alarak ağdaki sunucu ve diğer
bilgisayarlara ‘uyanığım’ diyor. Gerçekleşen jetlerin günün birinde insanları uzaya ya Ohio Eyalet Üniversitesi’nin kontrol
işlemler içerisinde gücünün yetmediği bir şey da dünyanın öbür ucuna sadece birkaç sistemini diğerlerinden ayıran özellik,
çıkarsa Somniloquy bilgisayarı uyandırıyor. saat içinde götürebileceği düşünülüyor. uçuş sırasında değişen koşullara ayak
Örneğin büyük bir dosya indirirken kendi NASA’nın X-43 hipersonik (ses hızının 5 uydurabilecek esnekliğe sahip olması.
hafızası dolduğunda bilgisayarı uyandırarak katı ve üstü hızlara çıkan) jetinin başarısı bu Fiorentini, yaklaşımlarının en dikkate
verileri aktarıyor ve işlem bittikten sonra araçlara yönelik kontrol sistemleri üzerine değer yönünün denge analizlerinin
bilgisayara yine uyumasını söylüyor. yapılan araştırmaları hızlandırmış. Ohio gerçekçi ve fiziğe dayalı bir araç modeli
Üretilen örneğin masaüstü ve dizüstü Eyalet Üniversitesi’nde elektrik ve bilgisayar üzerinde oldukça gelişmiş bir kontrol
bilgisayarlarda, kablolu ve kablosuz mühendisliği doktora öğrencisi olan Lisa sistemi kullanılarak yapılması olduğunu;
ağlarda çalıştığını söyleyen araştırmacılar Fiorentini ile doçent Andrea Serrani, Wright- diğer araştırma ekiplerinin çoğunun
Somniloquy’un çalışması için bilgisayarın Patterson Hava Kuvvetleri Üssü’ndeki ABD kontrol sistemlerini çok basitleştirilmiş
işletim sisteminde ya da yerel ağ yapısında Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuarı modellerle oluşturduklarını söylüyor.
herhangi bir değişiklik yapmanın (ARFL) ile ortaklaşa yeni bir kontrol sistemi Wright-Patterson’la çalıştıkları için aracın
gerekmediğini belirtiyorlar. Uyanık olan geliştiriyorlar. Journal of Guidance, Control en gelişmiş modeline erişim
ama herhangi bir işlem yapılmayan and Dynamics’te yayımlanan makalelerinde, olanağı bulmuşlar.
bilgisayarlarla oranlandığında 11 ile 24 tasarladıkları kontrol sisteminin Günümüzde denemeleri süren ram
kat daha az enerji harcayan aygıtın yaptığı bilgisayardaki uçuş simülasyonlarında jetler artık ses hızını aşmakla kalmayıp,
enerji tasarrufunun, kullanılma şekline gösterdiği kusursuz performansı anlatıyorlar. ses hızının yaklaşık 10 kat üstüne
göre %60 ile %80 olduğunu ekliyorlar. Kontrol sistemi, hem jeti rotası üzerinde kadar çıkabiliyor. En son X–43 jeti
yönlendiriyor hem de uçuş süresince jetin 2004 yılında ses hızının 10 katına
http://www.jacobsschool.ucsd.edu/news/news_releases/
release.sfe?id=840 dengesini sağlıyor. Algılayıcılar irtifa, hız yakın bir hızda uçmayı başardı.
ve ivme gibi etmenleri ölçerken kontrol Ram jetler uçuş sırasında depolarındaki
sistemi de jeti dengede tutmak ve uçuşu hidrojen yakıtını yakabilmek için

Sesten Hızlı
sağlıklı olarak devam ettirebilmek için atmosferden oksijen alabilecek bir şekle
gerekli ayarlamaları hesaplıyor. Sonra da sahip oluyor. Böylece jet, ağır oksijen

Jetler için
gerçekleştiriciler kontrol yazılımının verdiği tankları taşımaktan kurtuluyor ve böylece
komutları yerine getiriyor, örneğin jetin yük taşıma kapasitesi de artmış oluyor.

“Pilot” Yazılımı
hızlanması gerekiyorsa gaza basıyorlar. Ohio Eyalet Üniversitesi ve ARFL
Fiorentini, araçlar şu anda insansız mühendisleri kontrol sistemini iyileştirme
çalıştığı için her şeye önceden hazırlıklı çalışmalarına devam ediyor. Fiorentini
İlay Çelik yeni geliştirmelerin bazı güvenlik sınırları
olmaları ve uçuş sırasında gerçekleşebilecek
tüm olasılıkları öngörmeleri gerektiğini getireceğini belirtiyor. Ram jetlerin
Sesten hızlı giden araçlar üzerine söylüyor. Ayrıca kontrol sisteminin motoruna yeterli miktarda hava girişinin
çalışmalar yıllardır devam ediyor. Son gerçekten çok hızlı çalışması gerektiğini sürekliliğinin sağlanması gerekiyor,
çıkan süpersonik (ses hızını geçen) çünkü ses hızının 10 katına varan hızlarda, çünkü eğer araç çok hızlı yükselirse
yanmalı ram jetler (scramjetler) yakıtını bir saniye bile gecikildiğinde her şey motor havada aniden durabiliyor.
yakabilmek için hava kullanıyor, bu için çok geç olabileceğini belirtiyor. http://researchnews.osu.edu/archive/scramjet.htm

9
Haberler
da süpermarkete gitmek gibi yinelenen

Ne Kadar eylemler öğrenilmiş bir mekân belleği


gerektirir; bir park alanına bırakılmış

Petrol otomobile geri dönülmesinde ise,


yeni bir mekânın hızlı öğrenmeyle

Tükettik? belleğe alınması gerekir ve farklı beyin


mekanizmalarının kullanımını içerir.
Nottingham Üniversitesi’nden
Osman Topaç Tobias Bast, ekip arkadaşları
Edinburgh Üniversitesi’nden Wilson
Dünyada tarih boyunca çıkarılan ham ve Richard Morris ile Norveç Bilim ve
petrol miktarı konusundaki tahminler Teknoloji Üniversitesi’nden Menno
çok farklılık gösteriyor. Bir grup İngiliz Witter, söz konusu hızlı mekân
araştırmacının International Journal of Oil, öğreniminin uygun davranışa nasıl
Gas and Coal Technology’de yayımlanan aktarıldığını araştırmaya başladı.
makalesine göre tahmin ettiğimizden Bunun için hipokampusa odaklandılar.
çok daha fazla petrol tüketmiş olabiliriz. Hipokampus, açık belleğe destek

LiquidLibrary
Petrol rezervlerinin tükenmek üzere olur; günlük deneyimlerimizin sürekli
olduğu fikri yeni bir fikir değil, ama değişen yönlerini hızlı öğrenme için
19. yüzyılın ortalarında ilk ticari petrol günden bugüne yaklaşık 1 trilyon (944 özel bir önemi vardır. Hipokampusun
kuyularının açılmasından bugüne milyar) varil ham petrol çıkarıldı. bu hızlı öğrenmeye nasıl aracılık ettiği
insanoğlunun ne kadar petrol çıkardığını Jones, varilin hacmini (42 Amerikan dikkat çeken bir konudur. Farelerin
bile tam olarak bilmiyoruz. Macar Bilimler galonu veya 0,16 m3) ve ham petrolün hipokampuslarındaki sinir hücrelerinin
Akademisi’nden kimyager Istvan Lakatos yoğunluğunu (0,9 ton/m3) hesaba üzerinde çok çalışma yapılmış bir niteliği,
ve Julianna Lakatos-Szabo’nun teorisine katarak daha iyi bir tahmin ortaya bu hücrelerin etkinliği belirli yerlere
göre 1850 yılından bugüne kadar koydu. Bu hesaba göre, ODAC’ın tahmini uygun hale getirme konusundaki,
dünyada toplam 100 milyar tondan az olan 944 milyar varil ham petrol, 135 mekân-hücresi ateşlemesi olarak bilinen
ham petrol üretilmiş ve yıllık ortalama milyar ton ham petrole denk geliyor. çarpıcı yetenekleridir. Hipokampustan
petrol üretimi 700 milyon varilden az. alınan elektrofizyolojik kayıtlar,
http://www.sciencedaily.com/
Hali hazırda bilinen petrol rezervlerini releases/2009/05/090507072830.htm fareler bir ortamda hareket ederken,
ve henüz bulunamamış petrol rezerv hipokampustaki pek çok sinir hücresinin
tahminlerini bir araya getiren bu hayvan yalnızca belirli bir yerden

Otomobilimi
kuramcılar, henüz dokunulmamış geçerken ateşlendiğini göstermektedir.
önemli miktarda petrol rezervi olduğu Bu, hipokampusun hızlı “öğrendiği”

Nereye
düşünülse bile, yakın zamanda petrol ve belirli yerleri kodladığı anlamına
kıtlığı çekeceğimiz iddiasını yeniliyorlar. geliyor. Ancak hızlı mekân öğreniminin

Bırakmıştım?
İngiltere’de bulunan Aberdeen davranışa nasıl aktarıldığı konusu hak
Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nden ettiği ilgiyi yeni görmeye başladı.
John Jones’a göre, Istvan Lakatos ve Yeni çalışmada araştırmacılar
Adem Uludağ hipokampusun bu “öğrenme ve davranışa
Julianna Lakatos-Szabo hiçbir kaynak
göstermeden kullandıkları sayılarla, aktarma”dan sorumlu bölümünü saptadı.
bugüne kadar tükettiğimiz petrol Büyük bir alışveriş merkezinden bir Kritik bölümün hipokampusun “ara” yani
miktarını, olması gerekenin çok altında dolu paketle çıkıp kendimizi yüzlerce orta bölgesi olduğunu, bu bölgenin kesin
tahmin etmiş durumdalar. Jones’a göre, otomobilin karşısında bulduğumuzda, görsel-mekânsal bilgi ile ilgili bağlantıları
J. D. Rockefeller’ın The Standard Oil otomobilimizi nereye park ettiğimizi (otomobilin bir park yerindeki konumu)
Company’i kurup da petrol çıkarma işine nasıl hatırlarız ve oraya ulaşmak belli bir süre sonra bu otomobile dönmek
yoğunlaştığı 1870 yılından bugüne kadar için, hatırladıklarımızı nasıl eyleme için gereken davranış kontrolüyle ilgili
en az 135 milyar ton petrol kullanıldı. aktarırız? Yapılan son çalışmalarda, bağlantılarla birleştirdiğini buldular.
Nesillerdir devam edegelen petrol günlük yaşamımızın bir parçası olan
endüstrisi, bugüne kadar toplam ne kadar bu sorunu çözmekle görevli özel
petrol tüketildiğiyle değil, ekonomistlerin beyin bölgeleri saptanıyor. Sonuçlar,
yaptıkları gibi, günlük ve yıllık verilerle nöropsikiyatrik hastalıklarda, örneğin
ilgileniyor. 2005 yılında, merkezi şizofrenide gözlemlenen önemli bir
Londra’da bulunan ve petrol rezervlerinin beyin anormalliğinin işlevsel önemini
tükenmesi konusuyla ilgilenen The Oil anlamaya yardımcı olabilir.
Depletion Analysis Centre’a (ODAC) göre Beynin farklı bölgelerinde farklı bellek
petrol üretimi ticari olarak başladığı tipleri oluşur. Otomobille iş yerine ya

10
Bilim ve Teknik Haziran 2009

Bunu gerçekleştirmek için fareleri bir hipokampal işlevin seçici bellek yitiminin
su labirentinde test ettiler. Su labirentine yanı sıra davranış kontrolünde çok
konulan farelerden, sudaki yeri her gün daha büyük aksamalara yol açması
değiştirilen bir platforma dönmeleri olasılığını incelemeyi planlıyoruz.”
beklendi. Deneyciler nörotoksin
http://www.sciencedaily.com/
kullanarak farelerin hipokampusundaki
releases/2009/04/090420202326.htm
farklı bölgelerde seçici olarak “lezyon”
oluşturdu yani o bölgeler işlevsiz hale
getirildi. Daha sonra bunun farelerin
davranışı üzerindeki etkileri ölçüldü.
Halk Müziği,

Paul Wedig
Çalışmada hipokampusun ortasındaki
sinir hücresi dokusunun kabaca % 60-
70’lik bir bölümü nörotoksinle oluşturulan
Pop Müzik, söyleyen araştırmacılar, bu çalışanların
lezyondan etkilendiğinde, farelerin
hipokampusları hiç etkilenmemiş
Klasik Müzik, işlerini yaparken tüm algılarını en iyi
şekilde kullanmalarına, çalışmadıkları
haldeyken yerine getirdikleri işlevi yine
aynen yerine getirebildiği bulundu. Ancak
BEYİN Müziği... zamanlardaysa iyice dinlenmelerine
yardım etmek istediklerini belirtiyorlar.
hipokampusun orta bölgesi ya da bu Amaçlarının bu alanda çalışanlara
bölgenin önemli bir kısmı kullanılmaz Özden Hanoğlu fazladan iş yükü, stres ve eğitim
hale geldiğinde, hipokampusun iki yüklemeden en iyi sonucu almaya
ucunda yer alan “septal” ve “temporal” Her beyine özel bir tema müziği çalışmak olduğunu da ekliyorlar.
hipokapmusta % 60-70’lik sinir dokusu varmış! Bilim insanları bu müziğin Eğer beynimiz bizim için bir müzik
kaybı olunca, fareler kendilerinden temposunun ve tarzının duygusal besteliyorsa yapılması gereken ilk iş
beklenen görevi yapmakta zorlandı. duruma, düşünce yapısına ve beynin onun notalarını kaydetmektir diyen
Araştırmacılar ayrıca hipokampusun kendine özgü özelliklerine bağlı olarak araştırmacılar, bundan sonra bu notaları
kesin görsel-mekânsal bilgi ile ilgili değiştiğini söylüyorlar. Bu müziğin vücudun doğal tepkilerini uyaran iki
bağlantıları içeren septal bölgesinin kaydedilip, örneğin bir itfaiyeci ya da besteye çeviriyorlar, bu bestelerin bir
hâlâ hızlı, doğru bir mekân belleği ilk yardım çalışanına dinletildiğinde benzeri daha bulunmuyor. Bu bestelerin
oluşturabildiğini gördü; hipokampusun bir kriz anında onların reflekslerini her bireyde iki ruh halinden birini
kalan kısmı kullanılmaz hale geldikten geliştirebilmenin ya da kriz sonrasında desteklediği gözlemlenmiş: rahatlama
sonra bile buradaki mekânla ilişkili sinir bu insanların daha kolay rahatlamasını (kişi üzerindeki baskıyı azaltmaya ve uyku
hücresi ateşlemesi sürüyordu. Ancak bu sağlamanın mümkün olduğu belirtiliyor. kalitesini yükseltmeye yönelik) ve tetikte
bellek bilgisi davranışa aktarılamıyordu, Geçtiğimiz yıllarda kavrama yetisinin olma (işe odaklanmayı arttırmaya ve karar
çünkü hipokampusun orta bölgesinin gelişimi, öğrenme yetisi ve duygusal almaya yönelik). Kayıt süreleri 2 – 6 dakika
kullanılamadığı durumda davranış kontrolü durum üzerinde müziğin etkisi birçok arasında değişen bu besteler genellikle tek
için gerekli bağlantılar da kurulamıyordu. bilim dalı için popüler bir konu olarak bir enstrümanla (çoğunlukla da piyanoyla)
Dr. Bast şizofreni gibi pek çok belirdi. Müzik ve acil durumlara tepki seslendiriliyor. Araştırmacılar, rahatlatmaya
nöropsikiyatrik durumu tanımlayan verebilme arasındaki bağlantıyı inceleyen yönelik şarkıyı “melodik, oldukça
anormal hipokampal etkinliğin, hastalık bu yeni araştırmanın sahibiyse ABD’de basitleştirilmiş bir Chopin sonadı” olarak
belirtilerinin oluşumuna nasıl katkıda milli savunmayla ilgilenen bir kurumun betimlerken tetikte olma şarkısını “Mozart
bulunduğunu araştırmayı da planlıyor. Ar-Ge birimi. Nöro-eğitim olarak bestelerine benzer” olarak tarif ediyorlar.
Dr. Bast “İnsanlar anormal hipokampal adlandırılabilecek bir çalışmayı yürüten (Tetikte olmayı destekleyen örnek bir
işlevin önemini düşünürken çoğunlukla araştırmacılar, ‘Beyin Müziği’ dedikleri, besteye şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz:
bellek yitimi üzerine odaklanıyor” kişilerin beyin dalgalarını kullanarak www.dhs.gov/xlibrary/multimedia/
diyor. “Ancak yeni bulgularımız yarattıkları bu parçaları kaydediyorlar. snapshots/st_brain_music_active.mp3)
hipokampal bağlantıların davranış Daha sonra kaydettikleri bu müzikleri Besteler hazırlandıktan sonra her birey
kontrolü üzerindeki önemine ışık uykusuzluk hastalığı, baş ağrıları ve için çalışma ortamına ve ihtiyaçlarına
tutuyor. Bu bulguları kullanarak anormal yorgunluk gibi durumlarda önceden göre bir müzik dinleme programı
kaydettikleri bu müziği sahiplerine çıkartılıyor. Araştırmacılar, uygun şekilde
dinleterek onlara yardım ediyorlar. Beyin kullanıldığında müziğin üretkenliği ve
müziği çalışmasının temelinde müzik enerjikliği arttırdığını ya da vücutta
seslerinin sıklıklarında, yüksekliklerinde ve strese karşı doğal savunmaları harekete
sürelerinde düzenlemeler yaparak beyni geçirdiğini söylüyorlar. Yapılan araştırmada
tedirgin ve sıkıntılı bir durumdan alıp daha bu müzikler polislerin ve itfaiyecilerin de
rahat bir duruma getirebilme fikri yatıyor. aralarında bulunduğu bir grupla denenmiş.
Acil yardım işlerinin çalışan için
photos.com

http://www.dhs.gov/xres/programs/gc_1242652643060.
gerilimleri de beraberinde getirdiğini

11
Haberler
Grip Aşınız Sizi ardından gelişen bakteri enfeksiyonlarının
altında yatan mekanizmaları daha iyi

Domuz Gribine anlamamızı sağlayacağını söylüyor.


Sullivan ve ekibi ağır grip geçiren

Karşı Korur mu? çocuk hastalarda, kan plazmasında


bağışıklık tepkisini ilk başlatan unsurlar
olan sitokinlerin düzeyine bakmışlar.
İlay Çelik Sitokin düzeylerinde artış görmekle
birlikte mikrop istilası üzerine bağışıklık
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme hücrelerinin tepkisini tetikleyen toll
Merkezi bu yılki grip aşısının domuz gribine benzeri reseptörlerin tepkisinde düşüş
karşı etkili olup olmayacağı sorusuna net görmüşler. Bu da bu reseptörlerin

LiquidLibrary
bir yanıt veremiyor. Merkezin başkanı tepkisindeki azalmanın bağışıklık
Richard Besser 27 Nisan’da yaptığı bir sisteminin felce uğramasına ve dolayısıyla
basın açıklamasında mevcut aşıların etkili ikincil bakteri enfeksiyonlarına sebep
olduğunu düşünmediklerini söyledi. altı çocuklar ile yaşlılara daha önce gayet olabileceğini düşündürüyor. Söz konusu
Öte yandan kimi aşı araştırmacıları kapsamlı bir aşı uygulaması yapıldığını grip hastaları, orta şiddette grip geçiren
ve halk sağlığı uzmanları bunun henüz söylüyor ve aşının en azından kısmi hastalar, solunum sinsitiyal virüs (RSV)
kesin olarak bilinemeyeceği görüşündeler. koruma sağlıyor olabileceğini belirtiyor. hastaları ve sağlıklı kişilerden oluşan bir
Örneğin Tennessee’deki bir çocuk Robert Webster da mevcut aşıdaki kontrol grubu ile karşılaştırılmış. Bağışıklık
araştırma hastanesinde grip uzmanı ve aşı H1N1 soyu salgına sebep olan H1N1 sisteminin felce uğramasının özel olarak
üreticisi olan Robert Webster “Kendime soyundan bariz biçimde farklı olduğu grip enfeksiyonunun bir sonucu olduğu ve
grip aşısı yaptırmamış olsaydım şimdi için aşıdan fazla bir beklentisi olmadığını solunum sinsitiyal virüs enfeksiyonunda
hemen gidip aşı olurdum” diyor. ancak yine de aşının belki de orta oluşmadığı gözlemlenmiş. Bu süreç belki
Yine ABD Hastalık Kontrol ve Önleme şiddetteki vakalarla ölümcül vakalar de çocuklarda gribe bağlı ölümlerin
Merkezi’nden Daniel Jernigan dağ arasında fark yaratabileceğini söylüyor. dörtte birinin neden virüs enfeksiyonunu
gelincikleriyle yapılan deneylerde mevcut takip eden bakteri enfeksiyonundan
http://sciencenow.sciencemag.org/cgi/content/
grip aşısının domuz gribine sebep olan full/2009/428/1?rss=1 kaynaklandığını açıklayabilir.
H1N1 virüsü soyuna karşı etkili olmadığını Journal of Leukocyte Biology’nin editör
gördüklerini bildiriyor. Merkezdeki yardımcısı Dr. John Wherry, 1918 ve

Grip Nasıl
araştırmacılar daha önce hiç grip virüsü 1919’daki büyük grip salgınından beri tıpta
bulaşmamış dağ gelinciklerine, içerisinde büyük ilerlemeler kaydedilmiş olmasına

Öldürüyor?
domuz değil de insan kaynaklı H1N1 rağmen grip virüsünün hâlâ ciddi bir tehdit
virüsü parçası bulunan bu yılki grip aşısını olmaya devam ettiğini, son domuz gribi
uygulamışlar. Daha sonra bu gelinciklerden salgınının da bunun vahim bir göstergesi
aşı tarafından harekete geçirilen antikorları olduğunu söylüyor. Wherry, Dr. Sullivan
içeren kan serumlarını almışlar ve bu İlay Çelik ve ekibinin yaptığı araştırmanın gribin
serumların salgına sebep olan H1N1 bazı insanlarda neden çok ağır seyrettiğini
virüsüne karşı etkisini test etmişler. Yapılan yeni bir araştırmaya göre grip anlama yolunda bizi bir adım daha ileri
Jernigan, serumların virüse karşı herhangi virüsü bağışıklık sistemini felce uğratıyor.
bir koruma sağlamadığını bildiriyor. Pennsylvania’da, Philadelphia Çocuk
Bununla birlikte Jernigan antikorların, Hastanesi’ndeki araştırmacılar domuz
aşının harekete geçirdiği bağışıklık gribinin tüm dünyayı etkilemeye başladığı
tepkilerinin sadece bir çeşidinden sorumlu şu günlerde, neden bazı insanların gribi
olduğunu da söylüyor. Aşı aynı zamanda diğerlerine göre daha ağır geçirdiğine
hastalıklı hücreleri kandan temizleyen ilişkin önemli ipuçları elde etti. Journal
hücresel bağışıklığı da tetikleyebiliyor. Dağ of Leukocyte Biology’de yayımlanan
gelinciği deneylerinde aşının hastalığın çalışmada araştırmacılar grip virüsünün
şiddetini azaltıp azaltmadığına ilişkin test normalde sağlıklı olan insanların bağışıklık
yapılmamış. Belki de çoğu yaşlı insanın sistemini felce uğratarak zatürre gibi ikincil
önceki aşılardan ya da geçirdikleri grip bakteri enfeksiyonlarının oluşmasına
hastalıklarından dolayı bu hastalığa sebep olduğunu gösterdi. Üstelik bu felç
karşı bir ölçüde bağışıklığı olabilir. durumu uzun sürebiliyor ki bu da virüse
Boston’daki Halk Sağlığı Okulu Dekanı karşı tedavi stratejileri geliştirilirken
Julio Frenk de aşının faydalı olabileceğine dikkat edilmesi gereken bir husus.
LiquidLibrary

ihtimal veriyor. Frenk, Meksika’daki salgında Araştırmanın başındaki Dr. Kathleen


hastalığa yakalanmayan iki grup olan 5 yaş Sullivan bulguların virüs enfeksiyonlarının

12
Bilim ve Teknik Haziran 2009

götürdüğünü ve bunun doktorların daha başka yöntemler kullanmaları


etkin tedavi stratejileri geliştirmesine durumunda daha etkili olabilir.
yardımcı olabileceğini de ekliyor. Çocukluk çağı obezitesi dünya çapında
önemli bir sağlık sorunu. Çocukluk
http://www.eurekalert.org/pub_releases/2009-05/foas-
slw050409.php çağı obezitesinin artmasının önemli
bir nedenin de sağlıksız beslenme
alışkanlıkları olduğu düşünülüyor. Ancak,

Kafein Eksikliği
hazır yemek ve şekerli içecek tüketimi
ile çocukların mutluluğu arasındaki
bağlantı hakkında çok az şey biliniyor.
Araştırmacılar, sağlıksız beslenme
Özlem Özbal alışkanlıkları ve çocukların psikolojik

Photos.com
sağlıkları arasındaki ilişkiyi incelediler.
Hiç başınızın zonklayarak ağrımaya 2001 yılında Tayvan’da yapılmış bir anketin
başladığı ve sizin de her sabah içtiğiniz verilerini kullanarak, 2-12 yaş grubundan
kahveyi o sabah içmeyi unuttuğunuzu fark olabilirdi. Akut kafein yoksunluğu 2366 çocuğun hazır yemek (patates
ettiğiniz oldu mu? Kahve ve diğer kafeinli beyindeki kan akışını artırmıştı, bu da kızartması, pizza, hamburger) ve şekerli
içecekleri tüketenler, kafein eksikliğinin sık sık şikâyet edilen, eksikliğe bağlı baş içecek (gazoz ve benzeri asitli içecekler
baş ağrısı, bitkinlik, tam uyanamamışlık, ağrılarının nedeni olabilirdi. Akut kafein ile şekerle tatlandırılmış diğer hazır
kendini zinde hissetmeme ve yoksunluğu EEG’de de değişikliklere yol içecekler) tüketiminin vücut ağırlıklarına ve
konsantrasyon güçlüğü çekme belirtileriyle açmıştı (teta ritmi artmıştı), bu durum mutluluk seviyelerine etkisini araştırdılar.
kendini gösterdiğini söylüyorlar. daha önce yaygın eksiklik belirtilerinden Ankete katıların % 25’i fazla kilolu ya
Vermont Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden bitkinlikle ilişkilendirilmişti. Katılımcılar da obez, yaklaşık % 19’u ise kendisini
ve Johns Hopkins Tıp Fakültesi’nden “yorgunluk”, “bitkinlik”, “bezginlik” artışı çoğunlukla mutsuz, üzgün ya da karamsar
araştırmacıların kafein eksikliğinin yaşadıklarını ifade etmişlerdi. Bu bulgular hisseden çocuklardı. Çalışmanın en önemli
biyolojik işleyişini ortaya çıkarmak üzere bugüne kadar kafein eksikliğinin fizyolojik
yaptıkları çalışmayla ilgili makaleleri etkilerinin en ayrıntılı gösterimiydi.
geçtiğimiz günlerde Psychopharmacology Araştırmacılar hiç beklemedikleri,
dergisinde yayımlandı. Ekip kafein eksikliği kışkırtıcı bir sonuca da ulaştılar:
durumunda beyindeki elektrik etkinliğini Sürekli kafein alımının herhangi
ve kan akışını izleyerek akut kafein bir belirgin yararı yoktu.
yoksunluğu durumunda fizyolojik olarak Bu çalışma sayesinde düzenli kafein
neler yaşandığını, örneğin sık rastlanan alımı ile düzenli plasebo alımının

Photos.com
“kafein yoksunluğuna bağlı baş ağrısı”nın sonuçlarının karşılaştırılabilmesi mümkün
altında yatan mekanizmayı bulmaya çalıştı. oldu. Araştırmacılar pek çok kahveseverin
Deneklere kafein tabletlerinin ve düşüneceğinden farklı olarak bu iki grup
plasebo tabletlerin verildiği çalışmada katılımcı arasında elde edilen fayda bulgusu, hazır yemek yiyen ve şekerli
çift kör araştırma tekniği kullanıldı. bakımından herhangi bir fark bulamadılar. içecek içen çocukların fazla kilolu olma
(Durumu izleyen ya da değerlendiren olasılıklarının daha yüksek, mutsuz olma
http://www.uvm.edu/research/?Page=bioscience_article.
doktorun, hastanın hangi ilacı aldığını html olasılıklarının ise daha düşük olduğuydu.
ya da ilaç yerine plasebo mu aldığını Araştırmacıların analizleri bir çocuğun
bilmediği, deneğin de bu konuda vücut ağırlığını, yeme alışkanlıklarını ve

Ye, İç, Mutlu Ol!


bilgisinin olmadığı araştırma tekniği. mutluluğunu etkileyen birtakım faktörlere
Değerlendirmeyi yönetici doktor verilere de dikkat çekti. Örneğin, annenin
göre yapar.) Katılımcıların tabletlere hazır yemek ve şekerli içecek tüketimi
verdikleri tepki üç farklı yolla ölçüldü: çocuğunun yeme alışkanlıklarını belirliyor.
elektroensefalogram (EEG) yoluyla Müge Şener Düşük gelir grubundan çocukların
beyindeki elektriksel etkinlik, ultrason sağlıksız beslenme ve fazla kilolu ya da
yoluyla kan akış hızı ve soru-cevap yoluyla Hazır yemek ve şekerli içecekler obez olma olasılıkları daha yüksek.
katılımcıların hissettikleri öznel etkiler. çocukları şişmanlatıyor olabilir, ancak Araştırmacılar, çocukların genel
Ekip günlük kafein tüketiminin aynı zamanda onları mutlu da ediyor. sağlığını iyileştirmeyi amaçlayan
durdurulmasının beyindeki kan Tayvan Ulusal Üniversitesi ve Arkansas programların, onların mutluluklarını
akış hızında ve elektriksel etkinlikte Üniversitesi’nden araştırmacılara feda etmeden obeziteyi azaltmak
değişikliklere yol açtığını buldu. göre, sağlıksız yiyecek ve içecek için bu bulguları dikkate almalarının
Bunlar kafein eksikliğinin bilinen klasik tüketimini azaltarak çocukluk çağı gerekliliğini belirtiyorlar.
belirtileriyle yani baş ağrısı, rehavet ve obezitesini engellemeyi amaçlayan
http://www.springerlink.com/content/a683400u364h127t/
tam olarak uyanamamakla bağlantılı programlar, çocukları mutlu edecek

13
Haberler
tercih edip kullandı, diğer molekülün
Darwin Deney besin kaynağından uzak durdu.
Bu süreç boyunca moleküller sonuca
Tüpünde ulaşmak için farklı evrimsel yaklaşımlar
geliştirdiler. Bir tanesi besinini “yeme”
konusunda son derece uzmanlaştı,
Özlem Özbal çünkü hızı diğer molekülün hızından
yüz kat fazlaydı. Diğeri besin elde etme
Scripps Araştırma Enstitüsü’nden konusunda biraz yavaştı, ama o da her

Photos.com
bilim insanları evrimleşen ve birbiriyle nesilde diğerinden üç kat daha fazla
rekabet eden moleküller yaptı. Araştırma kopya yapabiliyordu. Joyce’a göre
sırasında evrimin klasik ilkelerinden bunlar hayatta kalmaya yönelik klasik
bazıları gözler önüne serildi. Örneğin Bu, evrimin dayanağı bir molekülün her evrim stratejilerine birer örnek.
farklı türler aynı sonlu kaynak için rekabet kopyalanışında mutasyon geçirme ihtimali
http://www.scripps.edu/newsandviews/e_20090504/joyce.
ettiklerinde sadece en güçlü olanın olmasıdır. Her kopyalanışta ortalama bir html
hayatta kaldığını gösterdi bu çalışma. kere görülen bu mutasyon ile zaman içinde
Ayrıca farklı türlerin (kaynaklarda çeşitlilik popülasyon yeni özellikler kazanabilir.

İyiyle Kötüyü
olduğu durumda) nasıl evrimleşerek Araştırmanın başında bulunan, Scripps
giderek daha fazla özelleşeceği ve Enstitüsü’nden Sarah Voytek iki yıl kadar

Ayırmak
her bir türün ortak ekosistemde farklı önce Joyce’unkinden farklı, ama o da
bir nişi dolduracağı görüldü. sürekli evrimleşebilen ikinci bir enzim işlevi
Çalışmanın amacı Darwinci evrim gören RNA geliştirmeyi başardı. Böylece
Sevil Kıvan
kuramını daha da iyi anlamaktı. Yaşayan evrimleşen iki farklı RNA, aynı kabın
türler yerine moleküller kullanıldığında, içinde ortak kaynaklar için rekabet etmek
deney tüpünde birkaç dakikada zorunda bırakılmış oldu; tıpkı Galapagos MIT’den ve Brown Üniversitesi’nden
trilyonlarca molekül kopyalanıyor, yani Adaları’ndan birindeki iki ispinoz türü gibi. bilim insanları, denizlerde yaşayan
evrim kuvvetlerinin günlerle ölçülebilecek Bu çalışmada ana kaynak yani “besin” bakterilerin nasıl hareket ettiğine
kadar kısa sürede işlemesi mümkün her iki RNA türünün de kopyalanması ilişkin araştırmaları sonucunda, sudaki
oluyordu. Araştırmacılar bu sayede her için gerekli olan moleküllerdi. akıntıda oluşan keskin bir değişikliğin
şeyin hızlandığını, çalışmalarının kısa RNA’lar sadece kendilerini bu besin mikropları zıt yönlere iterek, “sağ
sürede sonuç verdiğini açıkladılar. moleküllerine bağlamayı başarırlarsa ellerini kullanan” bakterileri “sol ellerini
Darwin Beagle yolculuğunda Galapagos kopyalanabiliyorlardı. RNA’lar besinleri kullanan”lardan ayırdığını keşfetti.
Adaları’ndan farklı türde ispinozlar toplamış bol olduğu müddetçe kendilerini Bu bulgu ve “iki elli” cisimleri
ve üzerlerinde çalışmıştı. İspinozlar kopyalayacaklar,kendilerini kopyalarken laboratuvarda hızlı ve ucuz bir yöntemle
gaga yapılarının farklılığıyla birbirinden de mutasyon geçireceklerdi. Zaman içinde birbirinden ayırma olasılığı birçok
ayrılıyordu. Bazılarının kalın ve güçlü bu mutasyonlar biriktikçe yeni formlar endüstriyi, örneğin “sağ ellerini kullanan”
gagaları varken bazılarının gagaları ince ortaya çıkacak, bu formlardan bazıları moleküllerin “sol ellerini kullanan”
ve narindi. Darwin ispinozların birincil da diğerlerinden daha güçlü olacaktı. moleküllerden ayrılmasının bir ilacın
besin kaynakları olan belirli tohum Voytek ve Joyce iki RNA molekülünü tek güvenle kullanılabilir hale gelmesi
türlerini yiyebilecek şekilde uyum bir besin kaynağı için rekabet edecekleri açısından çok önemli olduğu ilaç
geçirdiklerini gözlemledi. Büyük gagalı teke tek bir yarışa soktuklarında, belirli endüstrisini ciddi biçimde etkileyebilir.
türler büyük tohumların bulunduğu bir besini kullanmaya daha iyi uyum Tek hücreli bakterilerin elleri yoktur,
yerlerde yaşıyorlardı; küçük tohumların gösteren moleküllerin kazandığını ama sarmal şeklindeki kırbaçımsı
olduğu yerlerde de küçük gagalı kuşlar gördüler. Diğer moleküller zaman içinde uzantıları ya saat yönünde ya da bunun
vardı. Darwin bu ispinozların ortak bir yok olup gitti. Daha sonra bu iki RNA aksi yönde döner. Yani zıt yönlerde dönen
atalarının olduğuna, ama zaman içinde molekülünü beş farklı besin kaynağının kırbaçımsı uzantıların (birbirlerinin ayna
farklı türlere ayrıldıklarına kanaat getirdi. Bu bulunduğu bir kaba koydular; iki RNA da görüntüsünü oluşturmaları ve üst üste
Darwinci evrim kuramında “niş paylaşımı” bu besin kaynaklarının hiçbiriyle daha bindirilememeleri anlamında) insanların
olarak ifade edilen klasik bir kavramdır. önce karşılaşmamıştı. Deneyin başlarında ellerine benzediği düşünülebilir.
İki türün ortak bir yaşam alanında iki RNA da beş besin türünün hepsini Bu “iki elli olma” özelliğine kiralite
kaynaklar için rekabet ettiği durumda, kullandı, ama bu beş kaynağın hiç birinden denir. Bu durum moleküller söz konusu
türlerin iki farklı kaynağı kullanacak özellikle daha çok yararlanmıyorlardı. Ama olduğunda insan vücudunu iyileştirme ya
şekilde farklılaşması anlamına gelir. yüzlerce nesillik bir evrim sürecinden sonra da vücuda zarar verme anlamına gelebilir.
Araştırmacılardan Gerald Joyce bir deney iki molekül de beş besin kaynağından MIT İnşaat ve Çevre Mühendisliği
tüpünün içinde sürekli evrimleşebilen belirli sadece birini kullanacak şekilde ayrı ayrı Bölümü, Doherty Kürsüsü yardımcı
bir tip enzim işlevi gören RNA molekülüyle uyum gösterdi. Kendilerine özel tercihler doçentlerinden ve araştırmanın
yıllardır bazı deneyler yürütüyordu. yaptılar, yani her biri kendi besin kaynağını yürütücülerinden Roman Stocker “Bu keşif,

14
Bilim ve Teknik Mayıs 2009

düzeydeki cisimlerin ayrılmasında bu yüzeyine ulaşan güneş ışığı miktarında,


yeni yaklaşımı hali hazırda kullanıyorlar. 1950’lerden 1980’lere kadar bir düşüşe
Marcos “Kiralite özelliğine sahip (küresel kararma) neden oldu.
molekülleri ayırmak için hali hazırda Güneş ışığındaki azalmanın fotosentezi
kullanılan yöntemler ‘mikroakışkan’ azaltmasına rağmen, bulutlar ve
seçenekten çok daha pahalı ve çok atmosferik parçacıklar ışığı doğrudan
daha yavaş. Kiralite özelliğine sahip yüzeye gelecek şekilde değil, yüzeyin
molekülleri ayırma yolunda daha kat birçok yönden alabileceği şekilde
Marcos, MIT

edecek yolumuz var, ama çalışmamızın dağıtıyor. Bunun sonucunda yapraklarının


tarım, gıda ve ilaç endüstrileri için çok daha az bir bölümü gölgede kalan bitkiler,
şey vaat ettiğini düşünüyoruz” diyor. mevcut güneş ışığının daha büyük bir
kiralitenin etkisiyle yolları değiştiğinden, bölümünü büyümede kullanıyorlar.
http://cee.mit.edu/news/releases/2009/chiralmicrobes
sudaki akıntıların okyanuslardaki Bilim insanları parçacıkların güneş
mikropları özellikle de yiyecek bulma ışığını yansıtarak ve bulutların daha
becerileri açısından nasıl etkilediğini parlak olmasını sağlayarak iklimi
anlamamızı sağlayabilir. Ama ‘iki elli’
molekülleri ayırabilme becerisine dayanan Hava Kirliliği serinlettiğini uzun zamandır biliyorlardı;
ancak bu yeni çalışma bitkilerin karbon
diğer endüstri kolları için de önemli” diyor.
Kiralite özelliğine sahip bir molekülün ve Bitkiler tutumu üzerinde bu tip bir atmosferik
kirlilikten doğan etkileri küresel bir
büyük ölçekli zarara neden olmasına Müge Şener
model kullanarak değerlendiren ilk
dair en iyi bilinen örnek, 1950’lerde çalışma olma özelliğini taşıyor.
hamile kadınlara sabah bulantılarını Nature dergisinde yayımlanan yeni Araştırmacılardan Dr. Stephen Sitch,
engellemek amacıyla talidomit adlı bir ilaç bir araştırma sonucuna göre, bitkiler son birçok insanın iyi sulanan bitkilerin en
verildiğinde yaşanmıştır. Talidomitin doğal yılların kirli havasında karbondioksiti iyi açık, güneşli bir günde büyüyeceğine
olarak bulunan bir formu (yani izomeri) daha etkin bir şekilde emiyor. inanırken aslında bunun tersinin doğru
bulantıyı azaltır, ama diğer bir formu sakat Araştırmanın sonuçlarının, hava kirliliği olduğunu, bitkilerin atmosferik kirliliğin
doğumlara yol açar. Kiralite özelliğine seviyesini düşürme çabalarının yanı sıra arttığı dönemlerdeki gibi puslu havalarda
sahip diğer bir ilaç olan ve yaygın olarak iklim değişikliği ile mücadele çalışmalarına daha iyi büyüdüklerini belirtti.
kullanılan naproksenin bir izomeri de da önemli etkileri olacağı düşünülüyor. Araştırma ekibi, bu bulguların
analjezik özelliğe sahipken, diğer bir İngiltere Ekoloji ve Hidroloji tehlikeli iklim değişikliklerini engelleme
izomeri karaciğerde hasara neden olur. Merkezi’nden, İngiltere Meteoroloji Ofisi çabalarına etkilerini de değerlendirdi.
Stocker ve yüksek lisans öğrencisi Hadley Merkezi’nden, Zürih Federal Araştırmacılar, 21. yüzyılda sülfat
Marcos elde ettikleri bulguları, ortak Teknoloji Enstitüsü’nden ve Exeter parçacıklarının hızla düştüğü
yazarlar Henry Fu ve Profesör Thomas Üniversitesi’nden araştırmacıların iyimser bir senaryoda, karbondioksit
Powers (Brown Üniversitesi) ile birlikte bulunduğu ekibin lideri Dr. Lina konsantrasyonlarının hacimsel olarak
Physical Review Letters’ın 17 Nisan Mercado, atmosferik kirliliğin küresel 450 ppm (450 milyonda bir birim)
tarihli sayısında yayımladılar. bitki verimliliğini 1960’tan 1999’a şaşırtıcı değerinin altında dengede tutulması
Araştırmacılar yazdıkları makalede, bir şekilde % 25 kadar artırdığını ve için, atmosferin küresel karbondioksit
yan yana ancak farklı hızlarda hareket bunun sonucunda toprak tarafından emisyonlarında daha yüksek hızla bir
eden su katmanlarının oluşturduğu depolanan karbonun diğer etkenler düşüşünün gerekli olduğunu buldular.
“sınırları çok net” bir akış yaratmak de göz önünde bulundurulduğunda Araştırma grubundan Prof. Dr.
için, nasıl mikroakışkan bir ortam net % 10 arttığını söyledi. Peter Cox, ulaştıkları sonuçları
tasarladıklarını anlatıyorlar. Stocker ve Atmosfere salınan insan kaynaklı uçucu “Biz insan sağlığını korumak için
Marcos deneylerde, tüm vücudu “sağ mikroskobik parçacıklar (aerosoller) ve atmosferin alt tabakalarındaki havayı
elli” bir sarmal şeklinde olan Leptospira bulut örtüsündeki değişimler, Dünya temizlemeye devam ettikçe, tehlikeli
biflexa adlı bakterinin hareketsiz bir iklim değişikliklerini karbondioksit
mutantını kullanmışlar. Leptospira’yı emisyonlarını azaltarak engellemek
mikroakışkan ortama yerleştirmişler ve daha da zorlaşacak. İklim değişikliğine
bakterinin yolunun kiralite özelliğinin neden olan farklı kirletici maddelerin
belirlediği yönde değiştiğini göstermişler. bitkiler üzerinde doğrudan birçok
Araştırmacıların yaptığı sadece farklı etkisi var ve iklim değişikliğiyle
mikroskopla mikrop gözlemekten çok baş etme konusunda doğru kararlar
daha fazlası. MIT’den araştırmacılar, Brown alabilmek için bunların göz önünde
Üniversitesi’nden meslektaşlarıyla beraber bulundurulması gerekiyor.”
topladıkları deneysel verilere ek olarak, diye özetledi.
sürecin çok kapsamlı bir matematiksel
Photos.com

http://earthobservatory.nasa.gov/Newsroom/view.
modelini de çıkarmış. Moleküler php?id=38358

15
Türkiye’den Haberler Duran Akca

kesilip atılmasıyla ortaya çıktığını Kampın amacı katılımcılara fiziğin


Şişmanlıkta ifade etti. Bağırsakların yeni bilimsel
gelişmelerde ve tedavi yöntemlerinde
eğlenceli ve zevkli olduğunu hissettirmek,
onların fiziğe olan merakını ve güvenini
Yeni Etken: önemsenmeye başlandığını ifade etti.
Prof. Dr. Hotamışlıgil, bağırsakların
artırmak, düşünme becerilerini
geliştirmek olarak belirlenmiş. Bilim
Bağırsaklar obezite olgusundaki önemini, şişman
bir farenin bağırsak içeriğinin zayıf bir
kampına katılım ve konaklama ücretsiz.
http://fizikkampi.kocaeli.edu.tr
fareye aktarıldığı deney sonrasında E-posta: gulsahbozkir@kocaeli.edu.tr

Türkiye Diyabet Vakfı ile Türk Diyabet zayıf farede obezite geliştiğinin
Cemiyeti tarafından düzenlenen 45. görüldüğü örneğiyle açıkladı.
Ulusal Diyabet Kongresi 20-24 Mayıs
tarihleri arasında Antalya’da yapıldı. Ölçme
Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı
Profesör Temel Yılmaz ve Harvard Kök Hücre Biliminde
Üniversitesi Genetik ve Kompleks
Hastalıklar Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sempozyumu 130 Yılı Aştık
Gökhan Hotamışlıgil kongrede yapılan
çalışmaları basın mensuplarına aktardılar. TÜBA Kök Hücre Çalışma Grubu, Bilimin temel yapı taşlarından
Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, basın 26-27 Haziran 2009 günlerinde ölçümün toplum için öneminin bir kez
toplantısında yaptığı açıklamada “obezite Ankara Bilkent Kongre Merkezi’nde daha vurgulandığı 20 Mayıs Dünya
geni” diye bir kavram bulunmadığını, gerçekleştirilecek olan “IV. TÜBA Kök Metroloji Günü, ülkemizde ulusal ölçüm
doğrusunun “obezite genleri” olduğunu Hücre Sempozyumu”nu düzenliyor. standartlarını oluşturan ve ölçme
belirterek, tek bir geni çözerek obeziteyi Sempozyumun amacı, kök hücre bilimi metrolojiye dair araştırmaları
engellemenin mümkün olmadığını konusuyla ilgilenen bilimcilerimizi bir yürüten TÜBİTAK Ulusal Metroloji
söyledi. Şişmanlığın tıbbi açıdan belki de araya getirerek, kök hücre alanında ortak Enstitüsü’nde (UME) de çeşitli etkinliklerle
bir araştırma platformu oluşturmak. kutlandı.

Ölçüm standartları konusunda
Uluslararası bilimcilerin de katılımıyla
bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilecek
olan kök hücre sempozyumunda,
ülkemizde kök hücre konusunda
temel ve uygulamalı araştırma yapan
bilimcilerimiz arasında bilgi ve deneyim
paylaşımına imkân sağlanacak.
www.tuba.gov.tr

İlköğretim II. kademe birincisi Elif Sevcan Şenel’in resmi


Fizik Bilim
Kampı
photos.com

Kocaeli Üniversitesi, Fizik Bölümü


en zor problemlerden biri olduğuna işaret tarafından TÜBİTAK Bilim ve Toplum
eden Prof. Dr. Hotamışlıgil, “bu alanda Projeleri Destekleme Programı
çok önemli gelişmeler oluyor, ama tek bir kapsamında “Fiziksel Olayların
ilaçla da olacak iş değil” diye konuştu. Eğlenceli ve Görsel Sunumu” başlıklı
Bağırsakların da vücudun dengesi bilim kampı düzenlenecek.
açısından çok önemli bir organ olduğuna Bilim Kampı, 28 Haziran - 3 Temmuz
dikkati çeken Prof. Dr. Hotamışlıgil, bir 2009 tarihleri arasında lise öğrencilerine,
insanın bağırsaklarının toplam yüzeyinin 5-10 Temmuz 2009 tarihleri arasında da
bir tenis sahasının tabanını kaplayıp yan üniversite öğrencilerine yönelik olarak
sahaya da taşacak kadar geniş olduğunu gerçekleştirilecek. Bilim kampında
belirtti. Bu kadar geniş bir yüzeye sahip mekanik, akışkanlar mekaniği, elektrik
bu organda, 3,5-4 milyon organizmanın ve manyetizma, titreşim ve dalgalar,
yaşadığını kaydeden Prof. Dr. Hotamışlıgil, termodinamik ve optik gibi fiziğin çeşitli
bağırsakların insan vücudundaki dallarıyla ilgili eğlenceli görsel sunumlar
öneminin çeşitli nedenlerle ameliyatla ve uygulamalı çalışmalar yapılacak. Lise ve dengi okullar birincisi Ayşegül Balbal’ın çalışması
16
Bilim ve Teknik Haziran 2009
duran.akca@tubitak.gov.tr

evrensel birliği sağlamak amacıyla,


aralarında Osmanlı İmparatorluğu’nun
da bulunduğu 17 devlet tarafından
20 Mayıs 1875’te Paris’te imzalanan
Metre Konvansiyonu, tüm dünyada
her yıl “Dünya Metroloji Günü” olarak
kutlanıyor.

Ülkemizde TÜBİTAK UME’de
gerçekleşen 2009 yılı kutlamalarına
TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş,
UME çalışanları ve çok sayıda TÜBİTAK
UME paydaşı katıldı.

20 Mayıs Dünya
Metroloji Günü kapsamında, ölçümün
toplum üzerindeki gücünün öğrenciler
tarafından nasıl algılandığını ve
geliştirildiğini keşfetmenin yanı sıra
öğrencilerimizin bilime yönelik ilgilerini

Ali Özdemir
artırmayı ve onları ölçümün önemine
dair düşündürmeyi hedefleyen “Ya
Ölçemeseydik” konulu resim yarışması Bilim merakının artırılmasını, Kimya dalında birinciliği Edirne Keşan
düzenlendi. İlköğretim II. kademe (6, 7 gençlerin yaparak öğrenmelerini, bilimsel Ticaret ve Sanayi Odası Bilişim Anadolu
ve 8. sınıf ) öğrencileriyle lise ve dengi bulguların daha geniş öğrenci kitleleriyle Teknik Lisesi’nden Esen Duhan ve Emel
okullarda öğrenim gören öğrencilere paylaşılmasını amaçlayan TÜBİTAK Ezerçe, “Siber Arı Feremon Maskesi
yönelik olarak düzenlenen yarışmada Proje Yarışması, 2005 yılından itibaren ile Migren Tedavisi” adlı projeleriyle
dereceye giren öğrenciler TÜBİTAK UME’ye bölgesel olarak yapılmaya başlandı. matematik dalında ise Ankara Samanyolu
davet edildi ve ödülleri Dünya Metroloji 2009 yılında Proje Yarışması’na, Fen Lisesi’nden Furkan Kökdoğan ve
Günü kutlamaları sırasında takdim edildi. bir önceki yıla oranla % 45’lik artışla Fatih Ballı “Üçggenin Teğet Noktalarına
4740 öğrenci toplam 2791 proje ile Farklı Bir Bakış” isimli projeleriyle aldı.
başvurdu. Bu projelerden 814’ü ilk Yer bilimi alanında İstanbul Ulus

TÜBİTAK Proje
aşamada değerlendirilerek sergilenmeye Özel Musevi Lisesi’nden Reysi Rodikli
uygun bulundu ve bölge sergileri ve Betsi Levi, “Jeotermal Kaynaklardan

Yarışması
7-9 Nisan 2009 tarihleri arasında 12 Alternatif Yöntemle Elektrik Eldesi”
bölge merkezinde gerçekleştirildi. isimli projeleriyle birinci seçildi.

Bölge sergilerinde birincilik ödülüne Sosyoloji alanının birincilik ödülü
TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri layık görülen 134 proje Final Yarışması’na ise “Taraftar Topluluklarıyla Futbol
Arası Araştırma Projeleri Final Yarışma katılmaya hak kazanarak, 22-24 Mayıs 2009 Maçlarında Görülen Şiddet Olayları
Sergisi Altınpark Fuar Alanı B Salonu’nda tarihleri arasında Ankara’da sergilendi. Arasındaki İlişki (Samsunspor Örneği)”
öğrenci, öğretmen ve velilerin TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri isimli projeleriyle Samsun İbrahim
katılımıyla düzenlenen törenle açıldı. Arası Araştırma Projeleri Türkiye finalinde Tanrıverdi Sosyal Bilimler Lisesi’nden
Serginin açılışını gerçekleştiren dereceye giren proje sahibi öğrenciler 26 İskender Cüre ve Furkan Aras’a verilirken,
TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş, Mayıs’ta düzenlenen törenle ödüllendirildi. tarih alanının birincilik ödülü de “93
bilgi ve bilimin insanı kainattaki tüm Bu yılki yarışmanın biyoloji dalındaki Harbinin Anadolu’da Oluşturduğu Göç
varlıklardan ayıran en önemli unsur birincilik ödülü, Bursa Işıklar Askeri Hava Dalgası ve Bu Göç Dalgasında Tomorza
olduğunu belirterek, bu yolda ilerleyen Lisesi’nden Muhammed Emin Ayar ve İlçesine Muhacir Göçleri” isimli projesiyle
tüm öğrencilere TÜBİTAK’ın her türlü Yiğit Can İleri’nin “Zeytin Yaprağından Kayseri Melikgazi Kayseri Anadolu
desteği vermeye hazır olduğunu ifade etti. Gizli Güç ‘Oleuropein’ Kullanarak Lisesi’nden Hakan Yıldız’ın oldu.
Yarışmaya 2009 yılında 79 ilden 2800’e yakın Bakteri Yiyen Kumaş” isimli projeleri ve Törende, ayrıca yarışmaya katıldıkları
projenin başvurduğu bilgisini veren Prof. İstanbul Atatürk Fen Lisesi’nden Özden dallarda ikinci ve üçüncü olanların
Dr. Nüket Yetiş, başvuru sayısındaki artışta Canöz ve Efecean Çekiç’in “Tek Odacıklı yanı sıra teşviğe değer bulunan
Siirt’in birinci, Bitlis’in ikinci, Şanlıurfa’nın Mikrobiyal Yakıt Hücresi Sisteminde projelerle “yılın genç araştırmacısı”
üçüncü sırada yer aldığını belirtti. Elektirik Üretimi Üzerine Anot Elektro ödülleri de sahiplerine verildi.
TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri Arası Türünün Sistem Hacminin ve Çeşitli Ayrıca, 9-15 Mayıs 2009 tarihlerinde
Araştırma Projeleri Yarışması, öğrencileri Besin Modellerinin Etkisinin İncelenmesi” Intel-ISEF’in Amerika’da düzenlenen
temel ve uygulamalı bilimler alanlarında adlı projeleri arasında paylaştırıldı. 56 ülkeden 1563 öğrencinin 1225
araştırmaya teşvik etmek, onların yaratıcı Fizik dalında ise İzmir Fen Lisesi’nden proje ile katıldığı Proje Yarışması’nda
yönlerini ortaya çıkarmak ve bilimsel Onur Aksöyek ve Uğur Yekta Başak, “Dalga üçüncülük ödülü alan İstanbul Lisesi
gelişmelerine katkıda bulunmak amacıyla Cephesi Ölçümü İçin Yeni bir Yöntem ve öğrencileri Erdem Başeğmez ve Murat
1969 yılından beri düzenleniyor. Uygulamaları” adlı projeleriyle birinci oldu. Aslan’a da ödülleri takdim edildi.

17
Tekno - Yaşam Sinan Erdem

“Açık Ev”

Karavanlar, sevenleri için ideal bir tatil imkânı sunuyor: bir


noktaya bağlı kalmadan, kendi evlerinin rahatlığı ve temizliği
içinde birçok farklı yeri ziyaret etmek… Hatta genellikle ABD’de
özel park alanlarında ev yerine karavanda yaşayan insanlar var.
Karavanların belki tek kötü yanı çok sınırlı bir alan sağlıyor
olmaları. Genellikle orta boy bir minibüs boyutlarında olan
bir karavanın içine yatakların, oturacak yerlerin, mutfağın
ve diğer donanımın sığması gerekiyor. Açık Ev (Open

House) isimli karavan tasarımı, araç arkasında çekilirken çok


az yer kaplasa da, akıllı tasarımı sayesinde, park edilince
açılarak çok rahat ve geniş bir yaşama alanı sunuyor.
Açık ev, bir yelpazeye benzer şekilde açılıyor ve
kullanıcısına banyo, oturma, çalışma ve yatak odalarıyla
mutfak alanı sağlıyor. Görsellerde üstü açık olarak
gösterilen Açık Ev’in bazı bölümlerinin, akordeon
benzeri bir çatı ile kaplanması da düşünülebilir.

http://www.yankodesign.com/2009/03/06/open-house/

Tasarımcılar: Stephanie Bellanger, Amaury Watine, François Gustin ve David Dethoor

Elektrik Üreten Zeminler

Japonya’nın başkenti Tokyo’daki bir tren


istasyonunda denenmeye başlanan bir sistem,
üzerinden insanlar geçtikçe elektrik üretiyor.
Sistem “piezoelektrik” materyallerle çalışıyor. Bu
özelliği gösteren maddeler, üzerlerine basınç
uygulanarak sıkıştırıldıklarında elektrik akımı
üretirler. Sistemin etkin şekilde çalışmasında
dayanıklılık ve elektrik verimi önemli rol oynuyor.
Elektrik üreten zeminler, yolcuların en yoğun geçtiği
yerler olan bilet gişelerinin altına yerleştiriliyor.
Denemeler bitip normal kullanıma geçildiğinde
bilet gişelerinin ve istasyondaki ekranların buradan
üretilen elektrikle çalıştırılması planlanıyor.

http://techon.nikkeibp.co.jp/english/NEWS_EN/20081204/162357/

18
Bilim ve Teknik Haziran 2009
sinan.erdem@tubitak.gov.tr

Yola Daha İyi Tutunan Tekerlek

Bu tekerlek otomobillerin virajlarda yola daha duruma göre genişleyerek


iyi tutunmasını sağlamak amacıyla geliştirilmiş. tekerleğin yolla temas alanını
Charlie Pyott, bu tekerleğin tasarımını insan ve açısını iyileştiriyor.
ayağından esinlenerek yapmış. Koşarak bir viraja Tekerlek sekiz ayrı parçadan
giren insanın ayakları, bileklerden bükülerek tabanın oluşuyor. Parçalar tekerlek
tamamının yerle temasının korunmasını sağlıyor mili üzerinde kayarak tekerlek
ve aynı zamanda viraj dışına doğru olan merkezkaç açısını ayarlıyor. Böylece
kuvvetini daha iyi karşılıyor. Motosiklet tekerlekleri yerle temas alanı korunurken
de virajlarda araçla birlikte tekerleğin açısı değiştirilebiliyor.
yana yatarak uygun bir Sistemin çalışmasını
dönüş açısı sağlıyor. gösteren
Ancak motosiklet bir animasyon
tekerleklerinin yerle kaynak gösterilen web
temas alanı dar adresinden izlenebilir.
olduğundan bir
otomobile yetecek
http://www.pyottdesign.com/
itiş gücünü yere aktaramıyor.
daws/index.html

Charlie Pyott
Bu yeni sistemde ise tekerlek

Havayla Çalışan Araç


Zaman zaman gazetelerde “Garajında havayla
çalışan araç yaptı” ya da “Genç mucitten suyla
çalışan araba” başlıklı haberler görüyoruz. Bu tür
haberlerden genellikle, çeşmeden akan suyu veya
atmosferdeki havayı basitçe depoya doldurup
sınırsızca gezilebilecek araçlar üretileceği gibi
yanlış sonuçlar çıkarılabiliyor. Oysaki ne hava ne
de su, benzin gibi kolayca açığa çıkarılabilecek bir
enerjiye sahip. Suyun kullanılması için elektroliz
edilmesi gerekiyor ve bunun için de enerji harcamak
gerekiyor. Yani suyun ayrıştırılarak yakıt olarak
kullanılacak hidrojenin elde edilmesi, bir pilin şarj
edilmesine benziyor. Önce sisteme enerji veriliyor,
daha sonra bu enerji istenilen yerde kullanılıyor.
Şu sıralar bir Lüksemburg firması

El Monty
havayla çalışan araçlar geliştirilmesi
üzerinde çalışıyor. Kulağa heyecan verici
gelse de, henüz bu araçların performansını için de sıra dışı bir üretim modeli geliştirmiş.
kanıtlayabilecek veriler elde edilememiş. Yüksek miktarda yatırım yaparak büyük bir fabrika
Aracın açıklanan çalışma prensibi, düşük yapmak yerine, birçok ülkede girişimcilerle
sıcaklıktaki sıkıştırılmış havanın atmosferdeki üretilebilmesine izin verebilmek için üretim
daha sıcak havayla etkileşerek lisansı satmayı planlıyorlar.
pistonları hareket ettirmesine Üretilen prototipler şimdiden
dayanıyor. Tabii bu havanın motor fuarlarında, yatırımcıların
sıkıştırılması ve düşük sıcaklıkta ilgisini çekmek için sergileniyor.
tutulması için enerji gerekiyor. Aracın başarıyla üretilerek
Aracın tasarımının yollara çıkıp çıkamayacağını
geliştirilmesi ve seri üretime ileriki yıllarda göreceğiz.
geçilebilecek duruma gelmesi
içinse parasal kaynak gerekiyor. http://www.mdi.lu/english/cityflowair.
php http://www.wired.com/cars/
Şirket gerekli parayı bulmak energy/news/2003/09/60427#

19
Tekno - Yaşam
“6. His” ile Bilgi Her Yerde

MIT Medya Laboratuvarı’ndaki


araştırmacıların sunduğu yeni bir sistem
sayesinde gidilen her yerde istenilen
bilgilere çok hızlı bir şekilde ulaşılması
öngörülüyor. Temelde bir kamera,
bir yansıtıcı ve internete bağlı bir
telefondan oluşan sistem kullanıcının
üzerinde, gidilen her yere taşınabiliyor.
Kamera ortamdaki nesnelere veya
kişilere ait bilgileri alıyor. Bu bilgiler

Pranav Mistry - MIT Medya Lab. - www.chi2009.org


görüntü işleme yazılımları sayesinde
dijital veriye dönüştürülüyor. Bu veriler
kullanılarak bir marketteki ürünün
fiyatından, karşıdaki kişinin özgeçmişine
kadar birçok bilgiye ulaşmakta
kullanılabiliyor. Kamera ayrıca kullanıcının
parmaklarını görüntüleyerek el işaret
ve hareketlerinin izlenmesini sağlıyor.
Önceden belirlenmiş hareketler sayesinde,
sanal bir tuş takımının tuşlarına basmak şekliyle sistem, bazı etik tartışmalara bahsetmek gerekirse; TED (Technology
gibi girdiler sisteme iletilebiliyor. yol açabilecek gibi görünüyor. Entertainment Design – Teknoloji Eğlence
Kullanıcının boynuna takılı küçük bir “TED” adlı popüler teknoloji sitesindeki Tasarım) konferansları 1990 yılından bu
yansıtıcı ise sistemin ürettiği görüntüleri, sunumda birçok kullanım alanı örneği yana yıllık olarak yapılıyor ve zamanın
herhangi bir yüzeye yansıtıyor. Bu yüzey, veriliyor. Bir kitapçıda kitap seçerken, teknoloji ve tasarım konusunda söz
bir duvar, bir kâğıt parçası veya karşıdaki internette bulunan özet veya yorumların sahibi isimlerin sunumları yer alıyor. 2006
kişinin gövdesi olabiliyor. Örneğin bir kitap kapağında görüntülenmesi veya yılından bu yana bu sunumlar www.ted.
kişi hakkındaki bilgiler o kişinin gövdesi bir gazete üzerinde haberle ilgili bir com adresinden izlenebiliyor. Yeni bir
üzerine yansıtılabiliyor. Böyle bir işlev, isim video izlenmesi gibi ilginç örnekler bu uygulamayla bazı videolar Türkçe dahil
hafızası zayıf olanlar için yararlı olabilir, videoda izlenebilir. Saati öğrenmek birçok dilde altyazılı olarak da sunuluyor.
ama birçok kişinin kendisine ait bilgileri içinse sadece bileğin üzerine bir daire
göğsünün üzerinde görmek isteyeceği çizmenin yeterli olacağı gösteriliyor. http://www.ted.com/index.php/talks/pattie_maes_
demos_the_sixth_sense.html
şüpheli görünüyor. Böyle bir kullanım Videonun bulunduğu siteden biraz

Eko-Küreler
Güzel bir süs eşyası gibi görünen bu camdan
küreler aslında kapalı birer ekosistem. Kapalı
ekosistemler, uygun şartlar altında, içlerinde
barındırdıkları canlıların dışarıdan hiçbir
müdahale olmadan uzun süreler boyunca
yaşamlarını sürdürmelerine olanak verir.
Eko-küreler, içinde iki adet karides, filtrelenmiş
deniz suyu, suyosunları ve bir dal parçası bulunur
halde, hava almayacak şekilde kapatılıyor. Uygun ışıkta
suyosunları yetişiyor. Bu yosunlarla ve bakterilerle
beslenen karidesler yaşamlarını sürdürüyor. Ancak
küreye konulan karidesler, yoğun üremeyen türlerden
seçildiği için birkaç ay sonra ölerek ortamı yosunlara
bırakıyor. Eko-küreler, NASA’nın desteklediği
araştırmaların bulgularından yararlanılarak geliştirilmiş.
pressetext.at

http://www.eco-sphere.com/home.htm

20
Temmuz’u Bekleyin...

Bilim ve Teknik Dergisinin 500. Sayısı Temmuz 2009’da Yayımlanıyor

42 YILLIK ARŞİV
Ekim 1967’de yayın hayatına başlayan
Bilim ve Teknik dergisi 500. sayısında 42 yıllık birikimini tek bir
DVD’de toplayarak okurlarına armağan ediyor.
Ctrl+Alt+Del Levent Daşkıran

Eski Oyunlar Gerçekten “Eski” Görünecek


sistemleri bilgisayarınızda yeniden can- renkleri birbirine karıştırmasının, kenarla-
landırmaktan hoşlanıyorsanız, yüklediği- rı yumuşatmasının, hareket sırasında olu-
niz çoğu oyun ve uygulamanın size o es- şan izlerin, hatta RF sinyalindeki parazitle-
ki keyfi vermediğini fark etmişsinizdir. Pe- rin bile etkisi var. Siz de kalkıp bu görün-
ki bunda monitörünüzün de payı olabile- tüyü monitöre yansıttığınızda doğal ola-
ceğini hiç düşünmüş müydünüz? Georgia rak yazılımı üretenlerin bile öngörmediği,
Tech Üniversitesi öğrencileri düşünmüşler hatta istemediği ölçüde detaya kavuşmuş
ve çözümü de klasik tüplü televizyonları oluyorsunuz. İşte Georgia Tech öğrencile-
bilgisayar monitörü üzerinde taklit etmek- ri, tüplü televizyonlardaki tüm bu nitelik-
te bulmuşlar. Nedeni, monitörlerin bu tarz leri monitördeki görüntüye uygun biçim-
Georgia Tech Üniversitesi öğrencileri, günümüz monitörlerinde uygulamalarda istenmeyen ölçüde keskin de aktaracak bir emülasyon yazılımı üze-
eski televizyonları taklit ederek eski anıları yeniden yaşatmaya
çalışıyorlar. bir görüntü sunması. Bu da her şeyin kö- rinde çalışıyorlar. İlk olarak da ücretsiz bir
şeli ve çarpık çurpuk görünmesine neden Atari 2600 emülatörü olan Stella üzerinde
Arada bir emülasyon yazılımları kul- oluyor. Oysa anılarda kalan o keyifli gö- çalışmaya başlamışlar. Sonucu heyecanla
lanarak Atari 2600, Commodore 64 gibi rüntülerin çoğunda tüplü televizyonların bekliyoruz.

Kaybolan Bilgisayarlar İçin Tek Tuşla Temizlik Servisi


dar büyük olmasına bilgisayarın fiziksel ni-
teliğinden çok, içerdiği bilgilerin kaybı ne-
den oluyor. İşte Fujitsu, bu duruma çözüm
getirebilmek için kayıp bilgisayarların içe-
riğini uzaktan silebilecek bir yöntem geliş-
tirdiğini açıkladı. Yöntem Fujitsu Limited,
Fujitsu Laboratuvarları ve Willcom üçlüsü-
nün ortak geliştirdiği bir özel iletişim mo-
dülüne dayanıyor. Dizüstü bilgisayara yer-
leştirilen bu modül sayesinde sistem açıl-
dığı anda bağlantı kurularak uzaktan sil-
Fujitsu, uzaktan veri silme teknolojisini 2009’un üçüncü çeyreğinden itibaren ürünlerinde kullanmaya başlayacak. me, şifreleme, kilitleme ve benzeri işlem-
ler gerçekleştirilebilecek. Dahası, bilgisa-
Intel, geçtiğimiz aylarda çalınan veya bilginin niteliği, çalan kişilerin amacı, kay- yar Japonya’daki nüfusun % 99,4’ünü kap-
kaybolan dizüstü bilgisayarların şirketlere bın farkına ne kadar geç varıldığı gibi pa- sayan WillCom PHS ağı kapsamı içindeyse,
ne kadara mal olduğunu görmek için Po- rametrelere bağlı olarak ortaya çıkan zarar bilgisayar kapalı olsa dahi uzaktan iletişim
nemon Enstitüsü ile birlikte bir araştırma 8000 dolarla 115.000 dolar arasında deği- kurarak içindekileri silmek mümkün ola-
gerçekleştirdi. 138 bilgisayar üzerinde ya- şiyor. Ortalaması da 50.000 dolar civarın- cak. Detayları http://tinyurl.com/remote-
pılan araştırmaya göre bilgisayarın içindeki da seyrediyor. Hesaplanan zararın bu ka- wipe adresinde bulabilirsiniz.

Windows’un Mavi Ekranındaki Sırları Aralayın


Bu aralar eskisi kadar sık olmasa da, yine da da donanımlardan kaynaklanan prob-
de ara ara Windows işletim sisteminin verdi- lemler gelir. Maximum PC web sitesi, böy-
ği mavi ekran hatalarıyla karşılaştığınız olu- le bir durumda mavi ekran hatalarının şifre-
yordur. İşletim sisteminin yeniden başlatıl- lerini çözmek ve sorunun asıl kaynağını or-
masını, hatta bazı durumlarda yeniden ku- taya çıkarmak için gayet güzel ve kapsam-
rulmasını gerektirecek kadar ağır bir çökü- lı bir derleme hazırlamış. Üstelik derlemede
şün işaretçisi olan bu süreç, ekranın birden sadece hataların nereden kaynaklandığı de-
mavi bir zemine dönüşmesi ve bir dolu ha- ğil, nasıl düzeltileceği konusunda da detaylı
ta mesajının ekranda belirmesiyle başlar. Bu ipuçları yer alıyor. Derlemeye http://tinyurl.
Maximum PC’nin detaylı derlemesi, Windows işletim
sisteminin mavi ekran hatalarından kurtulmak için detaylı bir durumun en sık rastlanan sebepleri arasın- com/bsodguide adresinden ulaşabilirsiniz.
kılavuz sunuyor.

22
Bilim ve Teknik Haziran 2009

Yaşayan Ölülere Rağbet Artıyor


Eskiden bilgisayar sistemlerinin güvenliği konusu Bu işin ne kadar büyüyebileceğini ise, geçtiğimiz ay-
bu kadar dallanıp budaklanmamışken tehditlerin sı- larda Finjan adlı güvenlik şirketi ortaya çıkardı. Finjan’ın
nıflandırılması da gayet kolaydı. Rastladığımız nere- keşfettiği 1,9 milyon zombi bilgisayardan oluşan bot-
deyse bütün zararlı yazılımlara virüs der geçerdik. Oy- net ağının yaratıcısı olan Ukraynalı altı bilgisayar kor-
sa bugün masaüstü bilgisayarlardan cep telefonları- sanı, bu ağı kendi amaçları için kullanmakla yetinme-
na kadar, üzerinde akıllı bir yonga ve işletim sistemi yip, üstüne bir de kiraya vererek günlük 190.000 dola-
barındıran hemen her cihaz virüs, truva atı, solucan, ra kadar para kazanıyordu. İşin ilginci, bu 2 milyona ya-
casus yazılım gibi uzayıp giden binbir türlü tehdidin kın bilgisayar arasında İngiltere ve ABD’deki devlet ku-
gölgesi altında. Bu tehditlerden en ilginci de, bulaştı- ruluşlarına ait hatırı sayılır miktarda bilgisayar da yer
ğı sistemleri adeta birer zombiye dönüştüren yazılım- alıyordu. Zombi ağının bu kadar büyümesinde, piyasa-
lar. Ağ bağlantıları üzerinden hızla yayılma eğiliminde daki 39 antivirüs yazılımından sadece dördünün zom-
olan bu yazılımlar, bulaştıkları bilgisayarların çalışma- bi yazılımını tespit edebilmesinin de büyük etkisi var. Zombi yazılımları öylesine
sezdirmeden yayılıyor ki
sında gözlenebilir herhangi bir değişime sebep olma- Peki diyelim ki bilgisayarınız siz fark etmeden bir bilgisayarınız siz farkına
salar da, çaktırmadan bilgisayarı uzaktan kontrol edi- zombiye dönüştü. Tüm bilgileriniz el altından sızdırılı- varmadan bir zombiye
dönüşmüş olabilir.
lebilir hale getiriyorlar. Böylece tek bir bilgisayar kor- yor, bilgisayarınız türlü türlü amaçlar için kullanılıyor.
sanı bile, zombi olduğunun farkında olmayan milyon- Bundan daha kötüsü ne olabilir? Onun cevabı da geçti-
larca bilgisayara aynı anda hükmedebiliyor. E hükme- ğimiz ay yaşandı. Bulaştığı bilgisayarlardan kullanıcıya
diyor da ne oluyor? Bilgisayar korsanları, botnet adı ait finansal bilgileri çalmak için tasarlanan Zeus/Zbot
verilen bu zombi bilgisayar ağlarından kişisel bilgi- adlı zombi yazılımı, yöneticilerden birinin “kill” tuşuna
leri çalabiliyorlar, tüm bilgisayarları aynı anda tek bir dokunmasıyla 100.000 bilgisayarın mavi ekran vererek
noktaya saldırarak çökertmeleri için örgütleyebiliyor- çökmesine neden oldu. Bu durum etkilenen bilgisayar-
lar, sizin üzerinizden başkaları adına mesaj göndere- larda kalıcı bir hasara neden olmasa da, başkalarının siz
biliyorlar, isteğiniz dışında bazı web sitelerine yönlen- farkında olmadan bilgisayarınızı nasıl ele geçirebilece-
direbiliyorlar, hatta bu ağı başkalarına kiralayıp para ği ve ele geçirdiğinde neler yapabileceği konusunda
kazanabiliyorlar. Kaliforniya Üniversitesi’nce yapılan gözle görülür bir örnek oluşturdu. Sözün özü güvenlik
bir araştırmaya göre, böyle bir ağdan sadece bir saate yazılımlarını kullanmayı ve düzenli olarak güncelleme-
56.000 şifre ayıklanabiliyor. yi ihmal etmeyin, bizden söylemesi.

Gizli Belgelere Ulaşmak İstiyorsanız Buyrun Müzayedeye


İnternetteki açık artırma sitelerinde satılan şeylerin
haddi hesabı yok. Kıtalar arası balistik füzelere karşı ta-
sarlanan hava savunma sistemlerinin test prosedürle-
ri ve 50 milyar dolarlık iş anlaşması teklifleri de bunla-
ra dahil. Bunlar, sabit diskinizi elden çıkarırken dikkat-
siz davranırsanız alıcıya cihazla birlikte hediye edebi-
leceğiniz şeylerden sadece ikisi. Glamorgan Üniversi-
tesi ve BT’nin birlikte gerçekleştirdiği araştırmaya gö-
re, ikinci el satış yapan yerlerde veya internette satılı-
ğa çıkan sabit disklerin % 34’ü kişisel verilerle birlik-
te gidiyor. Araştırmacıların dört yıl boyunca İngiltere,
ABD, Almanya, Fransa ve Avustralya’dan satın aldıkları
300 adet ikinci el diskin içinden çıkanlar evlere şenlik.
Sağlık kuruluşlarına ait hasta kayıtları ve röntgen gö-
rüntüleri, banka hesaplarına ait detaylar, konsolosluk-
lara ait güvenlik kayıtları ve yazının başındaki çarpıcı
iki örnek bunlara dahil. Üstelik araştırmacıların söyle-
diğine göre bunları açığa çıkarmak için fazla uğraşma-
ya da gerek yok; çoğu herhangi bir ücretsiz veri kurtar- ğiniz en akıllıca iş, sabit diski elden çıkarmadan önce Araştırmalar,
piyasada satılan
ma aracıyla kolayca ulaşılabilen şeyler. Peki aynı şeyin içindekileri güzelce silen Eraser benzeri bir program- ikinci el sabit disklerin
sizin de başınıza gelmemesi için ne yapmanız lazım? dan yardım almak olacaktır. Eraser’ı http://www.hei- önemli bir bölümünde
Eğer sabit diskinizi illa elden çıkacaksanız yapabilece- di.ie/eraser adresinden ücretsiz olarak indirebilirsiniz. özel verilerin tam olarak
silinmediğini gösteriyor.

23
Gary Stix

Darwin’in Yaşayan Mirası


150 Yıl Sonra
Evrim Kuramı
Bir Viktoria dönemi amatörü usulca ve titizlikle yürüteceği gözlemlerle ömür
boyu sürecek bir arayışa girdi ve doğal dünya hakkında düşündü.
Sonuçta 150 yıl önce, çağımızın bilim gündemine hâlâ yön veren bir kuram üretti.

EVRİM: Gelecek 200 Yıl 1835 yılında, 26’sında olan Charles Darwin Darwin 20 yıl sonra, ispinozların farklı adalar-
HMS Beagle’ın (Majestelerinin Gemisi) güverte- daki koşullara uyumu hakkındaki düşüncelerini
Richard Dawkins
Evrim hakkındaki sinde Galápagos Adaları’nda yol alırken, bugün olgunlaşmış bir evrim kuramına dönüştürecek ve
hangi olguların doğru kendi ismiyle özdeşleşmiş olan bir grup kuşla pek bu kuramda, doğal seçilimin gücü sayesinde son-
olması gerekliydi, az ilgilenmişti. Büyük doğa bilimci gerçekten de, raki nesillerde daha uygun özelliklerin hayatta kal-
hangileri zaten kendi bugün Darwin ispinozları olarak bilinen kuşlardan dığını vurgulayacaktı. Darwin’in, temel özellikle-
kendine doğruydu?
Doğal seçilimin işlemesi bazılarını yanlışlıkla iri gagalı kuş olarak sınıflan- ri bilim ve din çevrelerinden gelen eleştirilere di-
için genetik kod dırdı. Darwin İngiltere’ye döndükten sonra kuşbi- renen kuramı, bugün bilim insanlarına ilham ver-
sayısal olmak zorunda limci ve ressam John Gould, Beagle’ın ambarında meye devam eden ve giderek zenginleşen bir di-
mıydı? Herhangi bir korunarak getirilen bir grup kuş örneğinin resmi- zi araştırma sorusu için sadece bir başlangıç nok-
başka molekül sınıfı,
proteinlerin yerini alabilir ni çizmeye başladı ve bunların hepsinin ispinozla- tası oluşturuyordu. Biyologlar hâlâ doğal seçilimin
miydi? Cinsiyetlerin rın farklı türleri olduğunu fark etti. moleküler düzeyde nasıl işlediğini –ve yeni türle-
evrimi ne kadar Kendi kendini eğitmiş bir doğa bilimci olan rin gelişmesini nasıl etkilediğini– gösteren deney-
kaçınılmazdı? Peki ya Darwin, Gould’un çalışmasından yola çıkarak, is- sel sonuçlar arıyorlar.
gözler? Zekâ? Dil? Bilinç?
Bizzat yaşamın kökeninin pinozların gaga boylarının, çeşitli adalarda tüketi- Darwin’in ünlü ispinozlarının, cevapların bu-
ortaya çıkışı muhtemel len tohum ve böceklerin boyutlarındaki farklılıkla- lunmasında oynadıkları rol hiç bitmiyor. Bilim in-
bir olay mıydı, dolayısıyla ra uyum sağlayacak şekilde nesiller boyunca deği- sanları evrimin, yavaşça, “uzun dönemler” boyun-
evrenin her yerinde şim geçirmiş olması gerektiğini anlamaya başladı. ca, gözlem yapan insanların kısa yaşamında fark
yaşam olabilir mi?
1839’da İngiltere’ye döndükten sonra yayımlanan edilemeyecek bir hızla işlediğini varsaymışlardı.
Richard Dawkins, Evrim Biyologu,
Oxford Üniversitesi Beagle Yolculuğu’nda, “Küçük ve birbirleriyle ya- Buna karşın, ispinozlar, evrimin gerçek zaman-
kın akraba bir kuş grubunun yapılarındaki bu de- lı olarak incelenebileceği ideal araştırma konuları-
rece derece farklılaşma ve çeşitliliği gören biri ger- na dönüştüler, çünkü onlar görece daha hızlı ürer,
çekten de, bu takımadadaki kuşların başlangıçta- farklı adalarda yalıtılmış olarak yaşar ve nadiren
ki azlığından yola çıkarak, bir türün farklı niyet- göç ederler.
İzin alınarak Türkçeye
çevrilmiştir. Copyright © 2009 lerle alınmış ve değiştirilmiş olduğunu düşünebi- Princeton Üniversitesi’nden evrim kuramcıları
Scientific American, Inc. Ltd.
Tüm hakları saklıdır. lir,” diyordu. Peter R. Grant ve B. Rosemary Grant, 1970’lerden

24
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
itibaren Galápagos’u 20.000’den fazla ispinozu göz-
lemlemek için devasa bir laboratuvar gibi kullan-
dılar ve El Niño’lar gelip gittikçe ve böylece yağış-
lı iklimi kuraklaştırdıkça, ortalama gaga ve beden
boyutunun her yeni nesilde nasıl değiştiğini kesin
olarak ortaya koydular. Ayrıca, oluşmaya başlayan
yeni türlerin muhtemel örneklerini de kaydedebil-
diler.
Grant’ler, faal haldeki evrime tanıklık etme
misyonunu üstlenen pek çok gruptan sadece bi-
ridir. Evrimin çok uzun dönemlere yayılarak de-
ğil, kimi zaman yıllar içinde coşkun hamleler ya-
parak nasıl işleyebildiğini göstermişlerdir ki bu,
Darwin’in yavaş ve sürekli ilerleme nitelendirme-
sine ters düşer. Bu tür çalışmalar, diğerlerinin ya-
nı sıra Afrika’daki Büyük Göller’de yaşayan çiklet
balıklarına, Alaska’daki dikenli balıklara ve Orta ve
Güney Amerika ile Karayipler’deki Eleutherodact-
ylus kurbağalarına odaklanıyor.
Evrim hakkındaki düşüncelerin-çoğunlukla
da, nasıl olup da sadece en güçlü olanların hüküm
sürdüğüne ilişkin olanların- Sokrates’ten bile es-
kiye giden bir şeceresi vardır. 18. ve 19. yüzyıllar-
da, yaşamın nasıl evrildiğiyle ilgili yaratıcı yorum-
lar ortaya çıktı ve bunlar arasında, Darwin’in 1731
- 1802 yılları arasında yaşamış büyükbabası Eras-
mus Darwin’in öne sürdüğü fikirler de vardı.
19. yüzyılda ve sonrasında da bilimsel inceleme-

Ullstein Bild
lere konu olarak zorlu sınavlardan geçen Darwin’in
evrim kuramı bir ilki gerçekleştirmiş oldu. Artık
Beagle’ın kargo ambarındakilerle hiçbir ilgisi ol-
mayan gelişmiş kameralar, bilgisayarlar ve DNA bir yazısında, “Darwin, biyolojiyi doğa fikrini in- Anahtar Kavramlar
örnekleme araçlarıyla donanmış araştırmacılar, san aklının doğaüstü etkenlere başvurmadan açık-
Darwin’in eserinin bugün de geçerli olduğunu ka- layabildiği devingen bir yasa sistemi haline getir- Darwin’in evrim
nıtlamaktadırlar. Darwin’in temel bilimlerle biyo- mekle görevlendirerek Kopernik Devrimi’ni ta- hakkındaki fikirleri 150
teknolojiden adli tıbba kadar uygulamalı araştır- mamladı,” diyordu. yıl boyunca incelenmiş,
malara sunmuş olduğu katkılar bu yıl tüm dünya- Bu yıldönümünde, Darwin’in en büyük mirası, çürütülememiştir.
da doğumunun 200’üncü ve başyapıtı Doğal Seçi- yazılarına dayanarak girişilen araştırma ve kuram-
lim Yoluyla Türlerin Kökeni ya da Hayat Mücadele- laştırma çabalarının büyüyerek muazzam bir bilgi Ancak fikirleri genetikle
sinde Avantajlı Irkların Konumu’nun yayınlanma- tabanı oluşturmasında aranabilir. Bu miras, evri- birleşince, evrim kuramı
sının 150’nci yılı olarak kutlanmasının nedeni. min son 150 yılda kendi içinde nasıl çarpıcı bir dö- genişlemiş ve
Darwin’in kuramı görelilik, kuantum mekani- nüşüm geçirdiğini de gösterir. Başlangıçtaki kuram değişim geçirmiştir.
ği ve diğer hayati destek yapılarıyla birlikte, mo- artık, tıpkı kendinden öncekiler gibi Darwin’in de
dern bilimin temel bir dayanağını temsil eder. hakkında pek az şey bildiği gen bilimiyle birleşmiş Evrim biyolojisi,
Kopernik’in dünyayı evrenin merkezinden çıkar- bulunuyor. Darwin’in zihnini
meşgul eden soruların
ması gibi, Darwinci evren de insanları doğal dün- Bugün, hâlâ geçerli olan şu soruların yanıtlarını
bazılarıyla hâlâ
yanın odağından bir kenara itti. Doğal seçilim, Ka- arıyoruz: Doğal seçilim ne kadar evrenseldir? Do-
uğraşmak zorundadır:
liforniya Üniversitesi’nden (Irvine) evrim biyoloğu ğal seçilim moleküler düzeyde ne derece gerçekleş-
En başta, “Tür nedir?”
Francisco J. Ayala’nın “tasarımcısız tasarım” olarak mektedir? Doğal seçilimin işler kıldığı genetik var-
sorusu.
ifade ettiği ve bugün de bazı din bilimcilerin evrim yasyonun kökeni nedir? Tek tek genlere, tüm orga-
kuramını küçümseme maksatlı şiddetli çabalarını nizmalara ya da hatta tüm hayvan, bitki veya mik-
bertaraf eden kavramla açıklanır. Ayala 2007’deki rop gruplarına bir uyumluluk testi uygulanarak mı

25
Darwin’in Yaşayan Mirası: 150 Yıl Sonra Evrim Kuramı

Darwin’den Önce ve
Sonra Evrim

Anaximander (photos.com) / Charles ve Catherine Darwin (wikimedia) / Gregor Mendel (wikimedia) / Darwin karikatürü (wikimedia) /Maymun Davası Karikatürü (Ullstein Bild - Granger Collection)
Evrim kavramının geçmişi
antik dönemlere kadar
uzanıyor. İşte sürekli bir
değişimin görüldüğü
bu geçmişe ait bazı satır
başları:

M.Ö. 610-546: Yunan düşünürü 1735: Carl Linnaeus taksonominin temellerini 1809: Darwin (kız kardeşiyle görülüyor)
Anaksimandros, tüm yaşam biçimlerinin oluşturan Systema Naturae’nin ilk cildini İngiltere, Shrewsbury’de varlıklı bir ailenin
denizlerdeki balıklardan evrimleştiğini ve yayımladı. Daha sonra bitkilerin ortak bir atadan çocuğu olarak dünyaya geldi.
karaya çıktıktan sonra da bir değişim geldiği savını ortaya attı.
Erişilebilir Bir Deha sürecinden geçtiğini ileri sürdü.

Darwin’in yazıları,
Türlerin Kökeni’nin Giriş’inde
doğal seçilimi açıkladığı
aşağıdaki cümlelerde de
görüleceği gibi, okuma yazması
olan herhangi biri için
gayet anlaşılırdı:

“Herhangi bir türde,


muhtemelen hayatta
kalabilecek sayıdan daha fazla
bireyin dünyaya gelmesinin
sonucu olarak, sıklıkla bir
var olma mücadelesi ortaya
çıkmakta, böylece herhangi
bir canlı çok az bile olsa
kendisine yarayacak bir değişim
geçirdiği takdirde, karmaşık ve 1865: Çek rahip Gregor Mendel kalıtımla ilgili 1871: Darwin İnsan’ın Türeyişi adlı kitabında 1925: Tennessee’de görülen ve Maymun davası
kimi zaman değişken yaşam araştırmalarını yayımladı ancak çalışmalarının insan soyunu primat atalara bağlayan olarak bilinen davada bir öğretmen, yaratılışı
koşullarında hayatta kalmak önemi 35 yıldan uzun bir süre anlaşılamadı. düşüncelere yer verdi, bu da bazı kesimlerde inkâr eden kuramların öğretilmesini yasaklayan
için daha fazla şans elde öfke uyandırdı ve Darwin’in karikatürlerinin bir kanuna dayanılarak yargılandı.
edecek ve sonuçta doğal olarak çizilmesi gibi tepkilere yol açtı.
seçilecektir. Güçlü kalıtım ilkesi 1882: Darwin öldü.
gereği, seçilen herhangi bir
tür yeni ve değişime uğramış
biçimiyle çoğalmaya çalışacaktır.

EVRİM: Gelecek 200 Yıl çalışır? Şayet insanlar, çevreleri ve hatta biyolojileri sorunu yoktu. Alanının dışındaki bir girişim ola-
üzerinde katı bir denetim kurabilirlerse, onlar için rak kendisi için saptadığı görevlerden biri vahşi ya-
Kenneth Miller
Bence, dikkat çekecek de geçerli olur mu? şamı izlemek ve örnek toplamaktı.
derecede esnek bir Charles’ın geleceğiyle ilgili ümitsizliğe düşen
çerçeve olan ve Doğuştan Bir Doğa bilimci Robert Darwin, ikinci oğluna ruhban sınıfına gir-
yeni verileri, hatta mesini sağlayacak bir diploma alabilmesi için
moleküler genetik gibi
Einstein ve doğuştan deha sahibi diğerleri gi- Cambridge Üniversitesi’ne başvurmasını emretti.
yeni bilim alanlarını
ustalıkla bağdaştıran bi, Darwin de kendi yolunu izledi. Çocukluk yıl- Fikirleri bazı din adamlarınca dinsel inanca kök-
evrim kuramında larında erken bir akademik atılımı gösteren her- ten bir saldırı kabul edilen bu adam, ilahiyat diplo-
temel “gedik”ler yok. hangi bir işaret yoktu. İngiltere’de kırsal bölgede masıyla (güç bela) mezun oldu.
Ne var ki, biyolojideki yaşayan varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünya- Darwin, babasının vazgeçirme çabalarına rağ-
çözülmemiş en
temel sorun bizzat ya gelen Darwin, klasikler üzerinde yoğunlaşan bir men Beagle adlı bir araştırma gemisinde bir doğa
yaşamın kökenidir. müfredat sisteminden nefret eden, son derece va- bilimci olma teklifini hemen kabul etti; daha son-
Dünya’nın ilk sat bir öğrenciydi (Einstein da asi bir genç ve ka- ra bu deneyim için “zihnimin ilk terbiye edilişi ve
zamanlarındaki yaratıcı rarsız bir üniversite öğrencisiydi). Babasının arzu- eğitimi” diyecekti. Dünya turuna dönüşen bu beş
kimya hakkında
çok şey biliyoruz, fakat sunu yerine getiren Darwin tıp okuluna girdi, fa- yıllık gezi, ona sonraki düşüncelerini şekillendire-
bildiklerimiz henüz kat insan kadavrası kesip açmaktan iğreniyordu ve cek olan doğal dünyayı keşfetme -ve değerlendir-
bu sorunu çözmek için çalışmaları hep yarım kaldı. Kadavralar karşısında me için yeterince zaman bulma- fırsatı verdi.
yeterli değil. yaşadıklarının aksine, Darwin’in, avladığı kuşları Brezilya’nın tropikal bölgelerindeki türlerin çe-
Kenneth Miller, Biyoloji Profesörü,
Brown Üniversitesi ve küçük hayvanları öldürmek konusunda pek bir şitliliğine tanık olunması ve aralarında Buenos

26
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<

Grand Kanyon (photos.com) / HMS Beagle (wikimedia) / Türlerin Kökeni (spencer.lib.ku.edu) / James D. Watson ve Francis Crick (Visual Photos)
1830: Charles Lyell Jeolojinin İlkeleri’ni 1831: Darwin HMS (Majestelerinin Gemisi) 1838: Charles Darwin doğal seçilim kuramını
yayımladı. Bu eser Darwin’in, doğal olayların Beagle adlı gemiyle beş yıl sürecek ve bir dünya oluşturdu ancak bu kuramını 20 yıldan
Büyük Kanyon’da da (üstte) gözlemlenebileceği turuna dönüşecek yolculuğa çıktı. uzun bir süre yayımlamadı.
gibi aşamalı oluşu konusundaki düşüncelerinin 1859: kitabı basılır basılmaz yok sattı.
şekillenmesinde önemli bir rol oynadı.

2009: Doğa bilimcinin


12 Şubat’taki doğum
günü Darwin Günü
olarak kutlandı.
Bu kapsamda
en azından 10 ülkede
pek çok etkinlik yapılıyor.
1936-1947: Modern sentez Darwin’in 1953: James D. Watson ve Francis Crick 2000’lerin Ortaları: Genetik analizler Etkinliklerle ilgili
kuramıyla Mendel genetiğini birleştirdi. DNA’nın yapısını keşfetti, böylece insan evrimine ilişkin görece yakın güncel gelişmeler
evrimin moleküler biyolojisinin çalışılması tarihli -birkaç bin yıl öncesine uzanan- kanıtlar www.darwinday.com
mümkün oldu. ortaya koydu. adresinde yer alıyor.

Darwin’den Alıntılar
Aires’in 640 kilometre güneyinde çıkan devasa bir ve şiddetli olayların çevrenin biçimlenmesini be-
tembelhayvan türünün olduğu fosillerin keşfi yol- lirlediğini iddia eden, o dönemki egemen görüşü “İnsanın bedensel yapısı
culuğun seyrindeki önemli olaylar arasındaydı. Bu reddediyordu. And Dağları’nda yapılan bir yürü- hâlâ ilkel köklerine ait
fosilin keşfiyle Darwin bu yaratıkların neslinin na- yüş gezisinde 2000’li rakımlarda keşfettikleri çok silinmez izler taşımakta.”
sıl tükendiği konusunda kafa yormaya başladı. Ar- eski zamanlardan kalma deniz tortusu, Lyell’in fi-
“Benim uğraştığım gibi
jantin Pampaları’ndaki atlı çobanların yerli halkla- kirlerinin hayata geçmesine yardımcı oldu.
bir konuya saplanmak bir
rı nasıl öldürdüklerine ilişkin anlattıkları, ona in- Darwin, biyoloji bilimlerini ilelebet dönüştü-
insanın uğrayabileceği en
san denen hayvanın ilkel, yerel dürtüleriyle ilgili fi- recek bir geziye çıktığının farkında değildi. El-
kötü lanetlerden birisidir. ”
kir verdi. Ve elbette, görece daha kısa bir konakla- li yedi aylık yolculukta, Einstein’ın Özel Göreli-
mayla Galápagos’un “aşırı sıcaklarında” geçen beş lik, Brown Hareketi ve diğer konular hakkındaki
“Zihnim geniş olgu
haftalık sürede, her iki tür için de ortak bir ataya makalelerini yayımladığı 1905’e denk düşen “an- kümelerini öğüterek ortaya
işaret eden, deniz kaplumbağaları ile alaycı kuşla- nus mirabilis”ine (Lat., mükemmel yıl) eşdeğer yasalar çıkartan bir tür
rın yakın akraba türlerinin çevre adalarda nasıl ya- bir ani kavrayış deneyimi yaşamadı. Bu seyahatin makineye dönmüş gibi
şadığını gözlemleme ve düşünme fırsatı buldu. getirdiği hazine, bugün engin bir veritabanı ola- görünüyor.”
Darwin yolculuk sırasında, Charles Lyell’in rak nitelendirilebilecek 368 sayfalık zooloji notla-
erozyon, çökelme ve volkanik etkinlik gibi süreç- rı, 1383 sayfalık jeoloji notları ve 770 sayfalık gün- “Bir hatayı yok etmek de
lerin geçmişte bugünküyle aşağı yukarı aynı hızla lükten oluşan bir koleksiyon, alkol şişelerinde 1529 bir fayda kadar iyidir, hatta
gerçekleştiği yönündeki “tekdüzecilik” fikrini içe- tür, 3907 kurutulmuş örnek ve bunların yanı sıra bazen yeni bir doğru ya da
ren Jeolojinin İlkeleri adlı kitabının iki cildini dik- Galápagos’ta yakalanan canlı kara kaplumbağala- olgu yakalamaktan bile
katle okudu. Lyell, doğaüstü güçlerin tetiklediği ani rıydı. daha iyidir.”
27
Darwin’in Yaşayan Mirası: 150 Yıl Sonra Evrim Kuramı

EVRİM: Gelecek 200 Yıl Beagle Ekim 1836’da İngiltere’ye döndüğünde, doğa cetveli (‘scala naturae’) olarak, yani her bit-
Frans de Waal Darwin’in bazı örneklerle birlikte postaladığı mek- ki veya hayvan soyunun cansız bir özden kendili-
Neden insanların tuplardaki bilgiler İngiltere’deki bilim çevrelerin- ğinden ortaya çıktığı ve karşı konulmaz şekilde gi-
yüzü kızarır? Mahcup de yayılmış ve bir bilim insanı olarak şöhreti pe- derek karmaşıklaşarak mükemmelleştiği bir yük-
edici durumlarla kişmiş bulunuyordu. Bilim çevrelerince tanınması, selen merdiven şeklinde algılanmaktaydı.
karşılaştığında (utanç)
veya bir yalanı açığa babasının, oğlunun ruhban sınıfı içinde yer edin- Darwin bir hiyerarşiye dayanan bu doğrusal
çıktığında (suçluluk) mesi yönündeki emellerinden vazgeçmesini sağ- ilerleme yerine, bugün dallanan evrim denilen,
yüzü kızaran tek primat ladı. Darwin birkaç yıl içinde teyzesinin kızı Em- bazı türlerin farklı yolları izleyerek ortak bir ata-
biziz; utangaçlıkla ilgili ma Wedgwood ile evlendi ve ardından, bahçeleri dan ayrıldığı şeklindeki evrim modelini benimse-
bu duyguları ifade etmek
için neden bu kadar bariz ve seraları çalışmaları için ölümüne dek canlı bir di. Bu model o dönemde egemen olan, yeni bir
bir işarete ihtiyacımız laboratuvar sağlayacak olan bir malikâneye taşındı. türün atasal bir türden ne kadar ayrışabileceğinin
vardı ? Yüzün kızarması, Bu yaşam biçimini mümkün kılan, ailesinin serve- sınırları olduğu düşüncesiyle çelişiyordu. Darwin
diğer insanların ahlaka tiydi. Keşif yolculuğundan sonra baş gösteren ve Galápagos’ta gözlemlediği üç alaycı kuş türünün
aykırı bir şekilde
baş ağrıları, kalp çarpıntılarıyla kas spazmları gi- Latin Amerika’da gözlemlemiş olduğu akraba bir
kandırılmasını engeller.
İlk insanlar, kendilerini bi pek çok belirtisi olan fakat nedeni anlaşılamayan türün tek bir kolonileşmesine dayanıyor olabilece-
dürüst kalmaya iten bir hastalık, 1882’deki ölümüne kadar peşini bırak- ğini düşünüyordu. Dallanan bir “yaşam ağacı” es-
seçilim baskılarına mı madı ve yeni yolculuk planlarının önüne geçti. kizi Türlerin Kökeni’e koyduğu tek çizimdi.
maruz kaldı? Bunun Bir yaşam ağacı fikri, evrim için hâlâ bir “Na-
hayatta kalma açısından
değeri neydi? Bir Kuramın Kökleri sıl?” sorusunu çağırıyordu. Bu, Darwin’in en dev-
Frans de Waal, Charles Howard Candler rimci fikri olan doğal seçilim kuramına geçit ve-
Primat Davranışı Profesörü,
Emory Üniversitesi Darwin, kuramlarını 1830’ların sonlarında for- ren bir gedikti. Darwin, Thomas Malthus’un ese-
müle etmeye başlamıştı, fakat bunları yayımlamak rini okuyunca, popülasyonların hızlı büyüme eği-
için yirmi yıl bekledi (ve ancak bir rakibinin, Alf- limi gösterdiğini ve bu nedenle sınırlı kaynaklarla
red Russel Wallace’ın neden olduğu baskıyla ya- baş etmek zorunda kaldığını fark etti. Ayrıca, bitki
yımladı); çünkü ulaştığı olgular ve savlarının tar- ve hayvan türlerinin ıslahı konusuna takıntılı bir
19. yüzyılın sonları ile 20. tışmasız hale gelmesini istiyordu. ilgisi vardı. Tarım pazarlarını geziyor, bitki kata-
yüzyılın başlarında filizlenen Kuram oluşturma süreci çok yavaş ilerledi. Dar- logları topluyordu.
ve Darwin’in düşüncelerini
sosyal planlamada win, Lyell’de okuduğu, jeolojik çevrenin aşamalı Darwin 1838’de, doğal dünyanın, bir büyükbaş
kullanmayı hedefleyen
Sosyal Darwinism ve Öjeni değişimi fikrini benimsedi ve bunun biyolojik or- hayvan yetiştiricisi gibi planlı bir şekilde uygun
hareketi, bilimsellikten uzak ganizmalar için de geçerli olması gerektiği sonu- özellikleri seçmediğini, ekolojik bir nişteki kay-
ve artık ciddiye alınmayan
girişimlerdir. Aşağıda, bir cuna vardı: Bir tür diğerine yol açmalıydı. Döne- nakları tehdit eden kabarık bir popülasyonla baş
Alman antropolog etnik min diğer bazı evrim kuramcıları da türlerin de- etmek için kendine ait yönteminin olduğunu an-
özellikleri göz üzerinden
saptamaya çalışıyor. ğişkenliği teşhisini paylaşmaktaydı. Fakat bu bir ladı (bunu başlarda sadece birkaç arkadaşıyla pay-
laştı).
Doğal seçilim, belli bir türdeki muazzam kalıt-
sal çeşitlilik içinden daha az uygun özelliklere sa-
hip bireyleri gözü kapalı eler: Ayala’nın “tasarımcı-
sız tasarım” ı. Dahası, aynı türe mensup iki popü-
lasyon birbirinden yalıtılmış kalırsa –örneğin bi-
ri çölde, diğeri dağlarda– uzun bir süre sonra, bir-
birleriyle çiftleşemeyen, tümden ayrı türlere dönü-
şebilir.
Türlerin Kökeni 1859’da alelacele yayımlandı,
çünkü Wallace da neredeyse aynı sonuçlara ulaştı-
ğı bir taslak metne sahipti. 155.000 sözcükten olu-
şan “özet” kısmının ilk 1250 kopyası hemen satıl-
dı. Darwin’in savının açıklığı ve anlaşılırlığı göze
çarpmaktaydı. Einstein’ın kuramlarıyla ilgili, geze-
gendeki sadece üç kişinin anladığı şeklindeki esp-
riler Darwin’in kuramı için söz konusu olmadı.
Darwin, yaşamının geri kalanında, Londra’nın
Ullstein Bild

25 kilometre güneyinde, Downe’da bulunan

28
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
malikânesindeki orkideler ve diğer bitkiler üzerin-
de doğal seçilimi ilk elden araştırmaya devam etti.
Eserini savunma işini başkalarına bırakmıştı. Ese-
rin yayımlanması, bugün de devlet okullarındaki
idarecileri meşgul ederek yaratılışçı tartışmalar bi-
çiminde süren bir anlaşmazlığa yol açtı. 11 Ağus-
tos 1860’ta Scientific American’da yayımlanan bir
makalede, İngiliz Bilimler Akademisi’nin toplan-
tısında bir “Sir B. Brodie”nin Darwin’in hipotezi-
ni şu sözlerle reddettiği yazıyordu: “İnsan bir öz
bilinç gücüne, maddi dünyada bulunan herhan-
gi bir şeyden ayrılan bir ilkeye sahiptir ve o, bu-
nun nasıl olup da daha aşağı organizmalardan kay-
naklanabildiğini göremedi. İnsanın bu gücü, ila-
hi zekâyla özdeşti.” Fakat o zaman bile, önde ge-
len bilim insanları arasında Darwin’i savunan pek
çok kişi vardı. Derginin bahsettiği aynı konferans-
ta, ünlü Joseph Hooker, katılımcılar arasında yine
Darwin’i eleştiren Oxford piskoposuna, ruhban sı-
nıfının açıkça Darwin’in yazılarından bir şey anla-
madığını söyledi.
Darwin, Türlerin Kökeni’nde insanın evrimini

EMBL Bülteni
tartışmaktan kaçınmıştı, fakat İnsanın Türeyişi’nde,
insanın başlangıcını Eski Dünya maymunları-
na dayandırıyordu. Bu sav pek çok kişiyi kızdırdı
ve Darwin’i yarı insan yarı hayvan gösteren gaze- Fakat sonraki yıllarda evrim biyolojisinin kap-
te karikatürleri bile yayımlandı. Hatta 1860’larda samı, evrimin aralıklı olarak işleyip işlemedi-
Darwin’in kuzeni Francis Galton ve başkaları, mo- ği -uzun durağanlık dönemlerinin ardından şid-
dern toplumun, “seçilim değerine sahip olmayan” detli bir değişim- gibi soruları da ele alacak şekil-
mensuplarını doğal seçilimden koruduğundan ya- de genişledi. Rastgele mutasyonlar sıkça aktarılır
kınmaya başlamıştı. Darwinizm Nazi ideologla- mı, yoksa genetik sürüklenme adı verilen bir sü-
rından neoliberal ekonomistlere ve popüler kültü- reç çerçevesinde, seçilim değerini artırmadan ya
re kadar hâlâ çarpıtılmakta ve yanlış anlaşılmakta- da azaltmadan yok mu olur? Her biyolojik özel-
dır. Amerikalı romancı Kurt Vonnegut bir zaman- lik evrime dayalı bir uyum mudur, yoksa bazı ni-
lar, Darwin “ölenlerin ölmeye niyetlendiğini, yani telikler hayatta kalmak için avantaj sağlayan fizik-
cesetlerin ilerleme olduğunu öğretti,” demişti. sel bir özelliğin yalnızca rastlantısal bir yan-ürünü
Ortak bir atadan dallanarak türeme fikrini sa- müdür?
1937’de ilk kez Darwin
vunan evrim anlayışı görece hızlı bir biçimde be- Evrimsel biyolojinin, özgeci özelliklerin tüm tarafından çizilen, evrimin
dallanarak fakat aynı
nimsendi; fakat doğal seçilim, bilim çevrelerinde gruplarda meydana gelen doğal seçilimle açıklana- zamanda mikroorganizmalar
bile çok daha yavaş kabul gördü. Tereddüt anlaşı- bilmesi düşüncesini de ele alması gerekmiştir. Tür- arasındaki gen alışverişiyle
(kırmızı çizgiler) nasıl
labilirdi. Darwin çalışmasında, kalıtımı her doku- lerin kökeni söz konusu olduğunda, genetik sü- ilerlediğini gösteren yaşam
dan atılıp, kopyalanmak ve sonraki nesillere akta- rüklenmenin rolü nedir? Dahası, tek hücreli or- ağacı (aşağıda), halen
oldukça karmaşık ve çok
rılmak üzere cinsel organlara seyahat eden farazi ganizmaların birbirleriyle sıkça tüm gen dizileri- boyutlu bir bilgisayar modeli
olarak karşımızda durmakta
“küçük tohumcuklar”a dayandıran bir kalıtım me- ni değiş tokuş etmeleri gerçeği, organizma grup- (solda).
kanizması betimlememişti. Doğal seçilim ancak larının birbirleriyle üreyememeleriyle tanımlanan
1930’lu ve 1940’lı yıllarda yaygın kabul gördü. tür kavramını zayıflatır mı? Bu tartışmaların sü-
Sonraki adım, Darwin’in doğal seçilimini Gre- rekli yoğunlaşması, evrim biyolojisinin öneminin
gor Mendel’in öncüsü olduğu genetikle uzlaştıran ve Darwin’in mirasının hâlâ yaşadığının kanıtıdır.
Modern Sentez’in geniş bir çerçeve olarak ortaya
çıkışı oldu. Türlerin Kökeni’nin yayımlanmasının NOT: Bu makale ilk olarak “Darwin’in Yaşayan
100’üncü yılı olan 1959’da doğal seçilimin yeri sağ- Mirası” adıyla yayımlanmıştır.
lamlaşmış görünüyordu.

29
David M. Kingsley

Atomlardan
Özelliklere
Çeşitlilik
Charles Darwin organizmalardaki rastlantısal çeşitliliğin evrime zemin
oluşturduğunu görmüştü. Bilim insanları, çeşitliliğin DNA’daki değişikliklerden
kaynaklandığını, birikerek karmaşık canlılar ve hatta kültürler
oluşturabileceğini gösteriyor.

T
EVRİM: Gelecek 200 Yıl
eksas’taki bir kütüphanenin bir rafında
Richard Fortey 150 yıl önce basılmış, bugüne dek yazılmış
Coğrafi yalıtımın en önemli bilimsel kitaplardan biri olarak
yeni türlerin kabul edilen, küçük, yeşil ciltli bir kitap duruyor.
ortaya çıkmasını
nasıl tetiklediği Türlerin Kökeni ilk kez basıldığında ileride ne ka-
hakkında daha çok dar büyük bir başarı elde edeceği tahmin bile edi-
şey öğrenmeliyiz. lemezdi. Charles Darwin yeni eserinin son oku-
Biyoçeşitliliğin büyük masını bitirdiğinde, kitabın basılır basılmaz gön-
bölümünden bu etken
mi sorumlu? Evrim, derilmesini istediği, önem verdiği meslektaşları-
okaliptüs gibi, pek nın kısa bir listesini çıkarmıştı. Sonra da, zama-
çoğu aynı yaşama nının önde gelen bu düşünürlerinin yorumlarını
ortamında uyumlu bir beklemeye başladı.
şekilde bir arada var David M. Kingsley Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde
olabilen, tür açısından gelişim biyolojisi alanında profesör ve Howard Hughes İngiltere’nin en önemli bilim insanı 1859’da, ki-
son derece zengin Tıp Enstitüsü’nde araştırmacıdır. Genlerin iskelet ve tabın şimdi Austin’deki Texas Üniversitesi’nde ko-
cinsleri nasıl üretiyor? eklemlerdeki gelişimi ve onarımı nasıl kontrol ettiğini ruma altında olan bu küçük, yeşil ciltli kopyasının
Bu yıldönümünün, konu alan çalışmaları, modern sağlık sorunlarının üzerine ilk tepkilerini not etti. İç kapak sayfasının
bu gibi sorulara anlaşılmasının yanı sıra son bin yıllık süreçte oluşan yeni
cevap vermek için arkasında “yazardan” ibaresi bulunan bu kopya,
alanda yapılacak hayvan formlarının evrimi konusuna da ışık tutmaktadır. Darwin’in bilim alanındaki kahramanlarından bi-
biyoloji ve paleontoloji Kingsley doğal popülasyonlarda yeni özellikler rine, doğa felsefesi hakkındaki bilimsel inceleme-
çalışmalarına yeni bir oluşturan temel bazı genetik mekanizmaların farklı siyle bir bilim insanı olmasına yol açan Sir John
itici güç sağlayacağını organizmalarda nasıl işlediğini göstermiştir.
umuyorum. Herschel’e gönderdiği kopya. Herschel 1830’larda,
Richard Fortey, Londra Doğal Tarih
dikkat çekici bir biçimde türlerin kökenini, doğal
Müzesi Paleontoloji Bölümü
süreçlerle oluşması olası bir “sırların sırrı” olarak
tanımlamıştı. Darwin, kitabının ilk paragrafın-
da onun bu sözlerini alıntılayarak, Herschel’e ve
İzin alınarak Türkçeye
çevrilmiştir. Copyright © 2009 dünyaya “sırların sırrına” getirdiği yaratıcı çözü-
Scientific American, Inc. Ltd.
Tüm hakları saklıdır. mü sundu.

30
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
Darwin’in kuramı aynı anda hem basit, hem de
kapsamlıydı. Dünya’daki tüm canlıların bir ya da
birkaç orijinal formdan türediğini öne sürüyordu.
Yaşamın ilk kez nasıl oluştuğunu biliyormuş gibi
yapmıyordu. Darwin, yaşam bir kez başladıktan
sonra organizmaların yavaşça değişmeye başlaya-
cağını ve tamamen doğal bir süreçle farklılaşaca-
ğını öne sürdü: Tüm canlılar farklıdır ve bu farklı-
lıklar da kalıtsaldır. Yaşadıkları ortama uygun özel-
liklere sahip bireyler daha başarılı olacak ve o özel-
liklere sahip olmayan bireylerden daha fazla üre-
yecektir. Üstünlük sağlayan özellikler zamanla, ka-
çınılmaz “doğal seçilim” sürecinin sonucunda bi-
rikecektir. Darwin, okurları kendiliğinden oluşan
Bir bezelye bitkisindeki ve tüm
çeşitliliğin ve diferansiyel üremenin birikme özel- yaşamdaki çeşitlilik DNA’dan
liği konusunda ikna edebilmek için evcilleştirilmiş kaynaklanıyor
bitkilerde, güvercinlerde ve köpeklerde insanlar
tarafından yapılan sadece birkaç yüzyıllık seçme-
li üretim sonucunda, büyüklükte ve şekilde büyük
değişiklikler meydana geldiğine işaret ediyordu.
Meslektaşlarından bazıları Darwin’in kuramı-
nın gücünü derhal anladı. Thomas Henry Huxley
Darwin’in kendisine gönderdiği kitabı okuduktan
sonra “Benim bunu düşünememiş olmam ne büyük
bir aptallık” demişti. Ne yazık ki, Darwin’in fikrine
neredeyse herkesten daha fazla değer ver-
diğini belirttiği kişinin tepkisi böyle olum-
lu değildi. Herschel basit, rastlantısal çeşit-
lilik sonucunda faydalı yeni özelliklerin ve
türlerin oluşabileceğini düşünmüyordu. Bu
fikri ”karman çorman kanunu” olarak
nitelendirip bir kenara attı.
Türlerin Kökeni’nin ken-
di kopyasında Herschel,
“herhangi bir şey ‘başarılacaksa’ faydalı
çeşitliliklerin ‘kendi kendine olması’ ge-
rektiği” olgusuna odaklandı. Darwin gerçek-
ten de değişik özelliklerin kökeni hakkında bilgi
sahibi değildi. Herschel de, çeşitliliğin kaynağını
açıklayamadığı sürece, Darwin’in kuramının tür-
lerin kökenini açıklayamayacağını düşünüyordu.
Darwin’in kuramının sahneye çıkışından 150 yıl
sonra, gen ve genom araştırmalarındaki çarpıcı iler-
lemeler sayesinde, özelliklerin sonraki nesillere nasıl
aktarıldığı ve nasıl evrim geçirdiği gibi temel soru-
lar yanıtlandı. Günümüzde evrim biyolojisi üzerine
araştırmalar yapan Darwin takipçileri, etrafımızda-
ki bitkilerin ve hayvanların muhteşem çeşitliliğinin
en azından moleküler temellerini bili-
yor. Darwin’in kuramının kendisi
Amadeo Bachar

gibi, çeşitliliğin ne-


denleri çoğunluk-

31
Atomlardan Özelliklere Çeşitlilik

taya koyuldu. Bu çok ilginç bir bulguydu. Türle-


rin Kökeni’nin 50. yılında varyantların kökeni hâlâ
bilinmiyordu, ama genetik bilgi fiziksel bir varlı-
ğa dönüşüyor, nihayet çekirdeğin içinde iplikçikler
şeklinde görülebiliyordu. Kitabın basımının 100.
yıldönümüne gelindiğinde, kromozomlardaki ka-
lıtım bilgisinin büyük bir asidik polimer olan de-
zoksiribonükleik asitte (DNA) olduğu bulunmuş-
tu. James D. Watson’ın ve Francis Crick’in 1953’te
DNA molekülünün yapısını keşfetmesinin, kalıtı-
mın ve çeşitliliğin fiziksel açıdan kavranması üze-
rinde çok çarpıcı etkileri olmuştu.
DNA uzun, ikili bir sarmaldır; tekrarlayan şeker
ve fosfat zincirlerinden oluşan bir omurgası vardır.
Charles Darwin’in döneminin la çok basit, ama etkileri çok büyük. Duruma gayet Olası dört kimyasal bazın (adenin, sitozin, guanin
önde gelen bilim insanlarından
biri olan John Herschel Türlerin uygun bir şekilde, bu kavrayışlar aşama aşama ger- ve timinin - A, C, G, T) birbirlerini tamamlayacak
Kökeni’nde öne sürülen kurama çekleşmiş, bir çoğu da Darwin’in kitabının birbirini şekilde eşleşmesiyle polimerin iki ipliği bir arada
şüpheyle yaklaştı. Darwin kişisel
özelliklerde görülen çeşitliliğin izleyen 50. yıldönümlerine denk gelmiştir. tutulur. Bu bazlar basit bir genetik dilin temelini
nedenini açıklayamadığı için,
doğanın üstünlük sağlayan oluşturur. Alfabedeki harfler gibi, DNA alfabesin-
varyantları tercih ettiği düşüncesi
Çeşitlilik Ortaya Konuluyor deki dört kimyasal harf de, sarmalın bir zincirinde
eksik kalmış görünüyordu.
Kitabın kendisine ait nüshasına herhangi bir şekilde dizilerek, ebeveynlerden son-
Herschel şöyle not alıyordu,
“D. küçük bireysel farklılıkların Darwin değişik özelliklerin nereden geldiğini raki nesillere geçen farklı komutları oluşturur
bilinmeyen bir nedeni olduğunu söyleyemediği gibi, bu yeni özelliklerin sonraki ne- İkili sarmal, genetik bilginin kopyalanması için
kabul ediyor, ama ‘doğal
seçilimin’ bu farklılıkların sillere nasıl yayıldığını da açıklayamıyordu. Kalıtsal de net bir mekanizma sunmaktadır. DNA molekü-
yarattığı sonuçları açıklamaya özelliklerin melezleştiğini, yani çocukların ebeveyn- lünün ortasında, C’ler daima G’lerle, A’lar da dai-
‘yeterli bir kuram’ niteliği
taşıdığını öne sürüyor.” lerinin özelliklerinin bir karışımını edindiğini dü- ma T’lerle eşleşir. Bu ilişki, birbirine karşılık gelen
şünse de, kendisi de kuramının sorunlu olduğunu kimyasal grupların büyüklükleri, şekilleri ve bağ-
görebiliyordu. Çünkü eğer özellikler gerçekten karı- lanma özellikleriyle tanımlanır. DNA sarmalının
şıyorsa, oluşabilecek yeni ve az raslanan bir varyant, iplikleri birbirinden ayrıldığında, bir iplikteki harf-
EVRİM: Gelecek 200 Yıl o özelliğe sahip olmayan daha çok sayıda bireyin ne- lerin dizilişi şablon olarak kullanılarak diğer iplik
Chris Stringer siller boyunca üremesiyle giderek seyrelecekti. ona göre yeniden oluşturulabilir.
İnsanların ve Gregor Mendel’in 1850’lerde ve 1860’larda yap- Watson’ın ve Crick’in önerdiği DNA yapısı, akla
şempanzelerin son tığı ünlü bezelye deneylerinin 1900’de yeniden keş- hemen kendiliğinden oluşan çeşitlilik için olası bir
ortak atasının neye finden sonra, özelliklerin birbirine karışması ko- fiziksel temel getiriyordu. Fiziksel hasar anında ya da
benzediğini, nerede ve
nasıl yaşadığını ve hangi nusundaki karmaşa sona erdi. Avusturyalı rahibin hücre bölünmesinden önce DNA’nın kopyalanma-
süreçlerin bizi ayrı evrim bahçesindeki bezelye bitkileri uzun saplı, kısa sap- sı sırasında oluşan hatalar, harflerin normal dizilişi-
yollarına sürüklediğini lı, buruşuk taneli, düz taneli gibi belirgin morfo- ni değiştirebilirdi. Mutasyonun pek çok nedeni ola-
hâlâ bilmiyoruz. Bugün lojik farklılıklar gösteriyordu. Zıt özelliklere sahip bilirdi: Polimerin belirli bir yerindeki bir harfin yeri-
elimizde, muhtemelen
7-5 milyon yıl öncesi bezelye bitkileri çaprazlandığında, sonraki nesil ni bir başka harf alabilir, harfler bir grup halinde sili-
arasında bir zamandan genellikle bir önceki nesillerden birine benziyor- nebilir, bazıları tekrarlanabilir ya da yeni harfler ek-
kalma, Afrika’dan birkaç du. Ancak bunlar da çaprazlandığında, bir özelli- lenebilir ya da zaten var olan harfler ters dönebilir ve
önemli fosil var, fakat ğin her iki biçimi de daha sonraki nesillerde sey- yerleri değişebilirdi. DNA yapısının önerildiği tarih-
bana göre bu fosiller
bizi illa ki bir cevaba relmemiş olarak ortaya çıkabiliyordu. Bu da mor- te, bu değişiklikler hâlâ kuramsaldı. Ama Darwin’in
yaklaştırmış değil. Daha folojik farklılıkların genetik bilgisinin melezleşip meşhur kitabının yayımlanmasının 150. yıldönümü
fazla fosil keşfedilmesi ve yok olmadığını gösteriyordu. Mendel’in deneyleri, yaklaşırken, büyük ölçekli dizileme yöntemleri bir
belki de yaşayan türler kalıtsal özelliklerin geçici ve karışabilir olmadığını, genomun tamamının okunmasını ve genetik çeşitli-
üzerine -yeni genetik
veriler de dahil- daha tersine ebeveynden sonraki nesillere aktarılabilen, liğin (yani Darwin’in önerdiği evrimsel sürecin ham-
fazla araştırma yapılması her zaman görünür olmasalar da, birbirinden ayrı maddesinin) daha önce olmadığı kadar ayrıntılı ola-
gerekiyor. varlıklar olduğunu gösterdi. rak incelenmesini mümkün kılmıştır.
Chris Stringer, Londra Doğal Tarih Müzesi
Paleontoloji Bölümü
Kısa süre içinde, Mendel’in “genetik faktörle- Değişik organizmaların ve onların döllerinin ge-
rinin” kalıtsal örüntülerinin, hücre çekirdeğinde- nom dizilimini çıkarıp sonra da nesilden nesile ak-
ki kromozomların davranışlarıyla aynı olduğu or- tarılan DNA harflerinden oluşan uzun zincirde ken-

32
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
diliğinden oluşan değişiklikler olup olmadığını araş- Çeşitilliği Arayış
tıran bilim insanları, bu tip mutasyonların olduk-
ça düzenli olarak ortaya çıktığını net olarak göster-
di. (Tabii ki, sadece tohum hücrelerde oluşan mu- GEMÜL
tasyonlar sonraki nesle aktarılacak, yani o anlamda Türlerin Kökeni’nden dokuz yıl
saptanabilir olacaktır.) Mutlak mutasyon hızı deği- sonra Darwin bir özelliğin değişime
uğramış halinin, ebeveynden
şik türlerde farklılık gösterse de, tek baz çiftlerinin çocuğa ve böylelikle de daha geniş
popülasyonlara gemül adını verdiği
yer değiştirdiği mutasyonlar tipik olarak her nesil- “son derece küçük” parçacıklar
de nükleotid başına ortalama 10-8 oranında görülür. aracılığıyla aktarılabileceğini
söyleyen bir kuram öne sürdü.
Bu sıklık düşük gibi görünebilir, ama birçok bitkinin Hücreler tarafından salgılanan
bu parçacıklar, kaynaklandıkları
ve hayvanın genomu çok büyüktür. Genomunda 100 vücut bölgesinin özünü üreme
milyon hatta 10 milyar baz çifti olan çok hücreli bir organlarında bulunan üreme
hücrelerine taşımaktaydı.
hayvanda, kalıtım bilgisinin her aktarılışında kendi-
liğinden tek baz çifti değişiklikleri olacaktır.
DNA bazlarının kimyasal kararlılıklarına ve ya-
pısal özelliklerine bağlı olarak, belirli yer değişik-
MENDEL’İN ETKENLERİ
liklerinin oluşması diğerlerine göre daha olasıdır.
Bilim insanları 20. yüzyılın
Ayrıca, bazı uzun dizilim değişikliği tipleri, orta- başlarında 1850’lerde ve 1860’larda
lama tek baz çifti değişikliklerinden çok daha sık bezelye bitkisiyle deneyler yaparak
kalıtım yasalarını bulan Gregor
gerçekleşir. Örneğin, ardışık 8 ya da daha fazla ay- Mendel’in fikirlerini yeniden
nı harften oluşan ve homopolimer adı verilen DNA keşfetti. Mendel özelliklere ait
bilgileri taşıyan ayrık etkenlerin
parçalarında, DNA kopyalanması sırasında kopya- varlığını gösterdi ve her bireyin
belli bir faktörden iki (biri anneden
lama hatalarının oluşması çok daha olasıdır. Aynı biri babadan gelen) kopya taşıdığını
şekilde iki, üç ve daha fazla sayıda nükleotidin tek- tespit etti. İki kopya olduğu halde
yalnızca biri baskın olacak ve
rar tekrar yinelendiği ve mikrosatelit adı verilen di- görünür özelliği oluşturacaktır.
zilerde de aynı durum söz konusudur.
Baz çifti
Genomda kendiliğinden oluşan tüm bu deği-
Bölünen Hücre
şimler birikerek, bizimki de dahil tek bir türde bile
yüksek oranda çeşitlilik oluşturabilir. 2003 yılında İKİLİ SARMAL
3 milyar baz çiftinden oluşan insan genomunun re- Sitozin (C) Guanin (G) Francis Crick ve James D. Watson
1953’te yapısını keşfettiğinde,
ferans diziliminin tamamlanması tarihsel bir kilo- Adenin (A) Timin (T)
DNA molekülü zaten özellikleri
metre taşıdır. 4 yıl sonra da Watson’ın genomunun taşıyan araç olarak kabul ediliyordu.
Tamamlayıcı kimyasal bazlarla
neredeyse tamamı çıkarılmış, böylece hem refe- birleşen iki ip, hem genetik mesajı
rans genomu ile Watson’un genomunu karşılaştır- taşıyan bir alfabeyi hem de bu
mesajın değişmesini sağlayabilecek
mak hem de aynı dönemde genomu çıkarılan Ce- bir mekanizmayı akla getiriyordu.
Hücre her bölünüşünde
lera firmasının kurucusu Craig Venter’ın genomu- kromozomlarının bir kopyasını
nu Watson’un genomuyla (yani iki insanın geno- oluşturur ve böylece baz dizisinde
“yazım” hatalarının oluşmasına
munu) karşılaştırmak mümkün olmuştu. Bu üç di- fırsat tanımış olur.
zilimin yan yana konularak karşılaştırılması ilginç
bilgiler ortaya koymaktadır.
İlk olarak, her bireyin genomu referans dizilim- Düzenleyici Bölge
den kabaca 3,3 milyon tek baz çifti farklılık gös-
terir. Bu da ortalama olarak her 1000 bazda 1 de- GEN DÜZENLEMESİ
ğişikliğe karşılık gelir. Her ne kadar daha büyük Mendel’in etkenleri daha sonraları,
DNA bölümlerinin ve tüm bir genin dizilime “gir- bir proteini kodlayan DNA dizileri
Düzenleyici olarak tanımlanan “gen” adını aldı.
mesi” ya da dizilimden “çıkması”, tek baz çifti de- Proteinler “Yazım” hataları yani mutasyonlar,
genleri doğrudan değiştirebilir
ğişiklikleri kadar sık görülmese de (genom başı- veya etkisiz kılabilir.
na birkaç milyon yerine birkaç yüz bin), genom- Ancak geçtiğimiz on yılda
bilim insanları başka bir çeşitlilik
dan genoma değişiklik gösteren toplam bazların kaynağının da önemini anladı:
Gen Bir genin vücutta nerede
çoğunluğundan (15 milyona kadar baz çifti etkile- ve ne zaman etkinleşeceğini
Melissa Thomas

nir) bu olay sorumludur. Yakın bir zamanda birçok düzenlemekten sorumlu


DNA bölgelerini değişime uğratan
bütün genom bölgesinin sayısının da bireyden bi- mutasyonlar.

33
Atomlardan Özelliklere Çeşitlilik

Noktasal Mutasyon
Tazılarda tek bir baz çiftindeki değişim vücut yapısında alttaki
fotoğraflarda görüldüğü gibi, çok çarpıcı bir değişime yol açar. Bu
mutasyon, kas gelişimini düzenleyen sinyal molekülündeki bir geni
etkisiz hale getirir. Mutasyona uğrayan genin her iki kopyasına
da sahip olan hayvanlarda, bir “dur” sinyali olmayışı sebebiyle
kas gelişimi denetlenemez. (Genin sadece bir kopyası etkisiz hale Ekleme
geldiğinde ise köpekler daha makul ölçüde kaslanır ve yarış köpeği Bezelye bitkilerinde, bir gene giren 800 baz çiftinden oluşan bir dizi, düz yerine
olarak nitelendirilir.) buruşuk bezelyeler üretmektedir. Gene giren DNA parçası, nişasta sentezi için
gerekli bir geni etkisiz hale getirir, böylece bezelyenin şeker ve su içeriği değişir.
Bu tür hareketli parçalar, insan da dahil olmak üzere çok hücreli organizmaların
çoğunun genomlarında görülür.

photos.com
Gen Kopya Sayısı
Hücre bölünmesi sırasında olabilecek kopyalama hatalarıyla bir genin tamamı
kopyalanabilir; bu da türler arasında ve aynı türün üyeleri arasında çeşitliliğe
yol açabilir. Çoğunlukla yeşil bitkilerle beslenen şempanzelerin genomunda,
tükürük amilazı adı verilen ve nişastayı sindirmeye yarayan enzimin geninden
normal olarak sadece bir tane varken, insanlarda bu genin
10 kadar kopyası görülebilir.

reye farklılık gösterdiği bulundu. Bu da genomdaki ğinden oluşan değişiklikler olduğunu biliyor, ama
yapısal değişikliklerin seviyesinin tam olarak bilin- bu mutasyonların özelliklerde farklılaşmaya “na-
Çeşitliliğin Kökeni
mediği anlamına geliyor; bilim insanları bu konu- sıl” yol açtığı sorusunun cevabı daha karmaşık ve
Bir organizmanın yu daha yeni yeni ele alıyor. Son olarak, bütün in- evrim çalışmalarından öteye giden açılımları olan
DNA’sındaki rasgele san genomlarının kıyaslanması sırasında görülen bir araştırma alanına işaret ediyor.
değişiklikler özelliklerde
dizilim değişiklikleri ya protein kodlarını ya dü- Biyologlar, artık bitkilerdeki ve hayvanlarda-
çok küçük veya çok büyük
farklılıklar yaratabilir. zenleyici bilgiyi ya da toplam sayısı 23.000 olan in- ki klasik morfolojik ve fizyolojik özellikleri, DNA
DNA mutasyonu, tek bir san geninin hatırı sayılır bir bölümünün kopya sa- çifte sarmalındaki atomlardaki değişikliklerle iliş-
baz çiftinin yerine bir yısını değiştiriyor. İşte bu, insanlardaki farklı bir- kilendirebiliyor. Örneğin, Mendel’in uzun sap-
başkasının geçmesiyle çok özelliğin altında yatan çeşitlilik kaynağının ne lı ve kısa saplı bezelye bitkileri arasındaki tek far-
sınırlı olabileceği gibi kadar büyük olduğuna işaret ediyor. kın, gibberellin oksidaz enzimini oluşturan gende
bütün bir genin veya
kromozom bölgesinin G’nin yerine A’nın geçmesi olduğunu biliyorlar. Bu
kopyalanması şeklinde Özelliklerin Moleküler Temeli genin “kısa varyant” denilen varyantı enzimdeki
de olabilir. Yukarıdaki tek bir amino asiti değiştiriyor, bu da o enzimin et-
örnekler, DNA’da Darwin’in, doğal seçilimin bu özellikleri etki- kinliğinin azalmasına ve bezelye bitkisinin sapın-
kendiliğinden oluşan lediğini ve böylece tamamen doğal süreçlerle yeni daki büyümeyi tetikleyen hormonun üretiminde
değişimlerin çeşitliliğe
yaşam biçimleri yarattığı şeklindeki kuramını ka- %95’lik bir düşüşe neden oluyor.
hangi şekillerde yol
açtığını gösteriyor. bul etmeden önce, Herschel varyantların nasıl ve Bunun tersine, Mendel’in deneylerindeki be-
neden ortaya çıktığı sorusunun yanıtını almak is- zelyelerin buruşuk olanlarının bu özelliği, nişasta
tiyordu. Bugün, bilim insanları çeşitliliğin “neden” üretimiyle ilişkili bir enzimin genine 800 baz çift-
ortaya çıktığı sorusunun yanıtının DNA’da kendili- lik bir dizinin girmesinden kaynaklanır. Gene gi-

34
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
Örneğin, Labrador türü av köpeklerinde siyah EVRİM: Gelecek 200 Yıl
ve sarı renk farkı, sarı köpeklerin pigment hücre-
Andy Knoll
lerindeki bir sinyal reseptörünü etkisiz hale geti- Darwin, popülasyonların
ren tek bir baz değişikliğinden kaynaklanmakta- çevrelerine nasıl uyum
dır. Tazıya benzeyen yarış köpeklerinde kas ağır- sağladığını açıkladı, fakat
lığının artmasının ve koşu performansının iyileş- Dünya hem fiziksel hem
photos.com

Photos.com
de biyolojik zorlamalara
mesinin de, normalde kas büyümesini baskılayan karşılık vererek sürekli
bir sinyali etkisiz hale getiren tek bir baz çifti deği- değişen, hareketli bir
şiminden kaynaklandığı bulunmuştur. Bunun ak- hedeftir. Yaşam ve çevre
sine, yüksek sırtlı Rodezya köpeklerinin sırtların- arasındaki dinamik
Kopyalama etkileşimler tamamen
Aynı baz çiftini içeren, sekiz kere ya da daha fazla tekrarlanan diziler daki çizgiler, fibroblast hücreleri için büyüme fak- anlaşılmış değil, fakat
(homopolimerler olarak adlandırılırlar) kopyalama hatalarına çok açıktır.
Domuzlarda, bu tür bir diziye fazladan iki S-G çiftinin katılmasıyla pigment törünü kodlayan üç geni içeren 133,000 baz çiftin- bunlar Dünya’nın tarihinin
hücrelerindeki sinyal reseptörünü denetleyen bir gen etkisiz hale gelir ve den oluşan bir gen bölgesinin kopyalanması so- temelini oluşturuyor ve
domuzların tüyleri açık renk olur. Hücrelerin kendi içlerinde gerçekleşen
nucunda, büyüme faktörünün üretimindeki artış- gelecekte torunlarımızın
kopyalama hataları da kopyalanan dizinin baz kaybetmesine neden olabilir,
böylece gen tekrar aktive olur ve deride koyu renk lekeler oluşur. miras alacağı dünyayı
tan kaynaklanır. belirleyecekler. Çözüm,
Günümüzde Darwin’in ve evrim kuramının çevresel değişimin Dünya
eleştirmenleri, insanlar arasındaki küçük farklılık- üzerindeki yaşamı nasıl
ların doğal süreçlerden kaynaklanabileceğini, ama etkileyeceğine ilişkin
analizlere fizyolojiyi
türler arasındaki daha büyük yapısal farklılıkla- -organizma ve çevre
photos.com

rın doğal süreçlerden kaynaklanamayacağını be- arasındaki ara yüzeyi-


lirtiyor. Oysa çok sayıda küçük değişiklik, birike- dahil etmeyi gerektiriyor.
rek daha büyüklerini oluşturabilir. Buna ek olarak, Andy Knoll, Fisher Doğal Tarih Profesörü,
Harvard Üniversitesi
embriyonun gelişimi sırasında, bazı genler hücre
gelişimi ve farklılaşması üzerinde güçlü etkilere sa-
Düzenleyici Değişimler
Genlerin ne zaman ve nerede etkinleştiğini denetleyen DNA’daki hip olabilir. Bu kontrol genlerindeki değişiklikler,
mutasyonlar, organizmanın gelişimi sırasında vücuttaki uzuvların vücut bölgelerinin büyüklüğü, şekli ve sayısı üze-
oluşumunu değiştirerek özelliklerde çok çarpıcı değişiklere neden olabilir.
Çalımsı mısır (teosinte) bitkisi (yukarıda, soldaki) ile ondan türemiş, uzun rinde çarpıcı değişiklikler yaratabilir. Evrim biyo-
boylu mısır bitkisi arasındaki biçimsel farkın büyük kısmından, sapın Dikenlibalıklarda Uyum
gelişmesi sırasındaki hücre bölünme örüntülerini kontrol eden tek bir genin lojisinin, gelişimde önemli rolü olan genlerdeki de-
düzenleyici bölgelerindeki değişimler sorumludur. Üç omurgalı dikenli balıklar
ğişikliklerin etkilerini ve evrimde oynadıkları rolü sadece 10.000 nesilde
araştıran bir alt alanı da vardır. pek çok farklı ortama uyum
sağlayarak sayısız biçimlere
Bu tür genlerin güçlü etkisi, Orta Amerika’da evrildiler. Gelişimi denetleyen
ren dizi, enzimin üretimi sırasında araya girip ni- yetişen teosinte adındaki yabani, otsu atasından ta- üç genin etkinliğini belirleyen
mutasyonlar (arka kalça
şasta sentezini azaltır, bu da şeker ve su içeriğin- mamen farklı görünen mısır bitkisinin incelenme- yüzgeçlerinin tamamen
yok olması, kemiksi zırhta
de değişikliklere neden olarak daha tatlı ama buru- siyle anlaşılabilir. Mısır ve teosinte arasındaki temel büyük farlılıklar ve çok daha
şuk tohumların oluşmasına yol açar. Gene giren di- yapısal farklılıkların birçoğu, birkaç kilit kromo- açık renk gibi) çarpıcı anatomik
değişimlere yol açmıştır.
zi, bezelye genomunda başka birkaç konumda da- zom bölgesine bağlı. Bitkinin sapının gelişimi sıra- Aşağıda gösterilen balık
çiftlerinden üstte olan denizde
ha görülür; taşınabilir öğelerin, yani genomda bir sında hücre bölünmesi örüntülerini kontrol eden yaşayan tipik bir
yerden diğerine gidebilen bir DNA parçasının tüm tek bir genin düzenleyici bölgesindeki mutasyon- ata, altta olan ise evrim
geçirmiş ve tatlısuda yaşayan
belirleyici özelliklerine sahiptir. Genomlardaki bu lar, çalı şeklindeki bitki ile tek sapı olan bitki ara- dikenlibalık.
“sıçrayan öğeler” ya genleri etkisiz hale getirerek sındaki farkın nedenini oluşturur. Tohum gelişimi
ya da genlerin etkinlik örüntülerini değiştiren yeni sırasında etkin olan ikinci bir gendeki değişiklik-
düzenleyici diziler yaratarak, yeni genetik varyant- ler ise teosinte’nin taşımsı, mineral kaplı tohumla-
lar için ortak bir kaynak oluşturuyor olabilir. rının, mısırın daha yumuşak ve kabı olmayan ta-
Evrim biyologlarının çeşitliliğin doğası hakkında necikleri haline gelmesine yardımcı olur. Eski çağ-
yapabileceği birkaç genellemeden biri, bir özelliğin larda Orta Amerikalı çiftçiler teosinte’den mısır el-
varyantının altında yatan genetik kaynağın ne olaca- de ederken DNA, genetik ya da gelişim hakkında
ğının bir bakışta söylenemeyeceğidir. Örneğin Dar- hiçbir bilgiye sahip değildi tabii. İstenen özellikle-
win güvercinlerde, köpeklerde ve diğer evcilleştiril- re sahip bitkileri eşleştirerek, bilinçsizce, gelişme-
miş hayvanlarda görülen çarpıcı morfolojik farklılık- yi kontrol eden genlerdeki kendinden oluşan var-
lar hakkında uzun uzun yazmıştır. Bugün, evcil hay- yantları seçerek, çalıya benzer bir otu, görece az
vanlardaki ilginç özelliklerin, birçok farklı tipte DNA sayıda adımda, insan tarımına faydalı, tamamen
hhmi.org

dizilim değişikliğinden kaynaklandığını biliyoruz. farklı görünen bir bitkiye çevirdiler.

35
Atomlardan Özelliklere Çeşitlilik

Mutasyonlar
kültürlerle
karşılaşıyor
İnsanlar sadece kendi
genomlarına bakarak
bile, nispeten yakın
zamanlarda ortaya
çıkmış ve hastalığa
dirençten deri rengine
varıncaya kadar, yeni
özelliklere yol açmış
olan çarpıcı çeşitliliklerin
örneklerini görebilirler.
Laktoz Toleransı
Beslenme konusunda
görülen bazı uyum Bağırrsaklarda üretilen laktoz adındaki
biçimlerinde, ortaya bir enzim, bebeklerin ve çocukların
sütteki karmaşık bir şeker olan laktozu
çıkan değişiklikler sindirmelerini sağlar. Sadece az sayıda insan
popülasyonların yetişkinlik döneminde de laktaz üretmeye
tamamen yeni yaşam devam eder. 2002’de Avrupalılar üzerinde
yapılan bir çalışmada bu özelliğin laktaz
biçimleri (örneğin genini denetleyen düzenleyici DNA’daki
hayvan yetiştiriciliği ve bir mutasyona bağlı olarak ortaya çıktığı
bulundu. Daha yakın zamanlarda, süt veren
tarım) benimsemesine hayvanların yetiştirildiği Doğu Afrikalı ve
neden olmuştur. Suudi Arabistanlı popülasyonlarda (aşağıda)
Yetişkinlikte süt aynı geni etkileyen farklı mutasyonların
olduğu görüldü. DNA’daki değişikliklerde
Stefan Becker / LOOK / Getty Images

sindirebilme yeteneği görülen farklılıklar, laktoz toleransı


bu tür bir özelliğe özelliğinin geçtiğimiz 9000 yıl içinde birçok
örnektir; bu özelliğin kez bağımsız biçimde ortaya çıktığına işaret
ediyor. Süte bağımlı toplumlarda kalıcı
farklı kıtalardaki değişik olması da kültürün evrimsel güçleri nasıl
gruplarda bağımsız pekiştirebildiğini gösteriyor.
biçimde ortaya
çıktığının saptanması,
bu varyantın bize Tamamen yabani dikenli balık popülasyonların- gili genleri harekete geçiren bir başka molekül, emb-
büyük bir beslenme da yeni vücut şekillerinin evrimleşmesinin altın- riyonun gelişimi sırasında haberci hücrelerin yer de-
üstünlüğü sağladığını da da benzer ilkeler yatıyor. Son buzul çağı 10.000 ğiştirmesini ve çoğalmasını kontrol eden bir kök
gösterir, ayrıca bir
yıl önce sona erdiğinde, göçmen okyanus balıkları hücre faktörünün salgılanması bunlar arasında.
DNA dizisindeki basit
bir değişim ile insanın Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya’daki yeni oluşmuş Yeni dikenli balık formlarının evrimine pek çok
kültürel evrimi arasında göllere ve nehirlere yerleştiler. Bu popülasyonlar o genin katkısının olduğu kesin, ama belirli gelişim
doğrudan ilişki kurma tarihten beri, yani yaklaşık 10.000 nesil süresince düzenleyicilerdeki ortak varyantlardan bazılarının
olanağı sağlar. tatlısudaki yeni çevrelerinde bulunan yeni besin bağımsız popülasyonlarda da tekrarlandığı görülü-
kaynaklarına, avcılara, suyun rengine, sıcaklığına yor. Bu balıkların kendi ortamlarına uyumu, rast-
ve tuz yoğunluğuna uyum gösterdi. Bugün tatlısu- lantısal çeşitliliğin organizmalar arasında büyük
da yaşayan birçok dikenli balık türü arasında, ba- farklılıklara nasıl yol açtığını açık olarak gösteriyor.
lık cinsleri arasında olduğundan bile daha fazla ya- Eğer bu değişiklikler sahiplerine üstünlük sağlarsa,
pısal farklılık var. Örneğin dikenli balık türleri ara- doğal seçilim onları korumaya devam edecektir.
sında, kemiksi plakaların sayısı ve büyüklüğü, yüz-
geçlerinin olup olmaması, çene ve vücut şeklinde, Atomların Rasgele Bir Araya Gelmesi
diş yapısında, koruyucu dikenlerde ve vücut ren-
Laktaz düzenleyici dizi
C G T A A T G T A G C C C C T G ginde değişimler açısından, cinsler arasında oldu- İnsanlar da aynaya baktıklarında, görece yakın
C G C T
ğundan 30 kat fazla fark görülüyor. geçmişte oluşmuş çeşitliliklerin doğal seçilim ta-
Yakın zamanda yapılan genetik çalışmalar, tıp- rafından korunan örneklerini görebilir. Dünyanın
Dünyanın değişik bölgelerinde, kı mısırda olduğu gibi, büyük bazı morfolojik deği- farklı bölgelerinde, farklı ten renginde insanlar var.
laktaz genini denetleyen
DNA’nın aynı düzenleyici şikliklerin önemli birkaç kromozom bölgesine bağ- Kısa süre önce, kuzey enlemlerde yaşayan insan-
bölgesinde farklı mutasyonlar
görülüyor. lanabileceğini gösteriyor. Bu bölgelerdeki kilit gen- larda görülen açık ten renginin, pigment hücrele-
lerin, gelişimin merkezi düzenleyicilerini kodladığı rinde etkin olan taşıyıcı bir proteini ve bir sinyal
anlaşıldı. Birçok değişik yüzey yapısının oluşumunu reseptörünü kodlayan genlerdeki tek bazlık mutas-
kontrol eden bir işaret molekülü, uzuv gelişimiyle il- yonlar dahil, birkaç genetik değişikliğin birlikte et-

36
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
kisiyle oluştuğu gösterildi. DNA’da oluşan ve geliş-
mekte olan pigment hücrelerinin hareketini, geli- Ten Rengi
şimini ve hayatta kalmasını düzenleyen başka de- En az üç gendeki değişimin,
ğişikliklerinin de katkısı olabileceği düşünülüyor. Kuzey Avrupa’da ortaya çıktığı
düşünülen açık ten rengi
Bu pigment genlerinden ikisine komşu DNA özelliğiyle ilişkili olduğu bulundu.
Açık renk ten D vitamini üretimi
bölgelerinde görece az çeşitlilik olması, bize açık için gereken ultraviyole ışınlarını
ten rengi varyantının başlangıçta nadir bulundu- daha kolay emiyor. Güneş ışığının

photos.com
az olduğu bölgelerde bu bir
ğunu ve muhtemelen az sayıda kişide görüldüğünü üstünlük.
düşündürüyor. İlk insanlar daha soğuk kuzey en-
lemlerde yeni çevrelere göç edince, açık ten rengi
Nişasta Sindirimi
kısıtlı gün ışığında daha kolay D vitamini yapılma-
sını sağladığından, bu varyantların görülme sıklığı İnsanlar nişasta sindirimine
yarayan tükürük amilaz
da artmış olabilir. enziminin geninden kaç kopya
taşıdıklarıyla birbirlerinden
Benzer şekilde, sütteki baskın şeker olan lakto- farklılık gösteriyor. Nişasta
zu sindirebilme becerisini kontrol eden bir gende açısından zengin diyetlere sahip
kültürlerde yetişenlerde daha
de “seçilimin güçlü moleküler imzası” bulunmuş- fazla sayıda amilaz geni var ve

photos.com
tükürüklerinde de bu enzimin
tur. İnsanlar memelidir, dişiler bebeklerini emzi- seviyesi daha yüksek.
rir ve bağırsaklarda laktozu basit şekerler olan glü-
koz ve galaktoza ayıran bir enzim üretirler. Ço- Süt için hayvan yetiştirme ve tarım son 10.000
cukluklarından sonra da önemli bir besin kaynağı yılda ortaya çıkmıştır. Bu, sadece yaklaşık 400 in-
olarak başka hayvanların sütlerini tüketmeye de- san nesline karşılık gelse de, yeni besin kaynakları,
vam etmeleri, insanları memeliler arasında biricik bu besin kaynaklarını tüketen popülasyonlarda yeni
kılar. Bu kültürel gelişim, Avrupa, Afrika ve Orta genetik varyantların birikmesine neden olmaktadır.
Doğu’da inek, keçi ve deve sütü tüketen gruplarda, Herschel’in Darwin’in kuramına karşı hep ile-
birbirinden bağımsız olarak görülmüştür. ri sürdüğü itiraz, yeni faydalı özelliklerin basit rast-
Bir yetişkinin sütü hazmedebilmesi, çoğu me- lantısal çeşitlilik sonucu ortaya çıkamayacağı dü- EVRİM: Gelecek 200 Yıl
melide ve çoğu insan grubunda sadece bebek em- şüncesiydi. Çeşitli yerlerde yayımlanan yorumların-
Niles Eldredge
zirme döneminde etkin olan ve bağırsakta bulu- da ve mektuplarında, bu özelliklerin daima “konu- Darwin bize hâlâ modern
nan laktaz enziminin geninin mutant bir formu- nun bu şekilde rastlantısal olarak ele alınmasını ve evrimsel biyolojinin
na bağlıdır. Uzun süredir sütü için hayvan yetişti- atomların rasgele bir araya gelmesini değil, tersine merkezinde yer alan bir
ren popülasyonlardan gelen insanlarda, laktaz ge- akıl, plan ve tasarım“ gerektireceğini öne sürmüş- doğal seçilim yoluyla
uyum kuramı bıraktı.
ninin mutant bir formu yetişkinlikte de etkindir. tü. Herschel, 1859’da çeşitliliğin kökeninin hâlâ bir Bence burada eksik
Bu genetik gelişme, bu geni kontrol eden düzen- sır olduğunu söylerken haklıydı. Ama daha sonra- olan, seçilimin işlediği
leyici DNA bölgelerindeki tek baz çifti değişimiyle ki 150 yıl boyunca yapılan araştırmalar sonucunda, ekolojik bağlamdır. Bizim
ilişkilendirilmişti, ama laktoz toleransı farklı olan karmaşık bir genomun ebeveynden evlatlara her ge- ihtiyacımız olan, moleküler
biyolojiden tutun da
popülasyonlarda, kritik bölgede farklı mutasyonlar çişinde DNA diziliminde kendiliğinden oluşan var- kitlesel yokoluşların ve
var. Bu da, sadece bir geni etkileyen bağımsız deği- yantların uzun bir listesini yapabiliriz. evrimsel sıçramaların
şikliklerin yol açtığı benzer bir özelliğin tekrarla- Bu değişikliklerin ancak çok küçük bir kıs- jeobiyolojisine kadar
nan evriminin çok çarpıcı bir örneğidir. mı, başlangıçtaki kalıtsal bilgiyi ve ondan türeyen her şeye ilişkin verileri
ve ilkeleri -yani son
İnsanlarda beslenmeyle ilgili bir başka uyum ör- özelliği bozmak yerine, iyileştirebilir. Yine de, da-
derece farklı zamansal
neği de tam bir genin çoğalmasıyla ilgili. Şempan- ha tatlı bezelyeler, daha büyük kaslar, daha hızlı ve uzamsal boyutlara ait
zelerin tükürüğünde, besinlerdeki nişastayı sindi- koşma yeteneği ve yeni besinleri hazmetme özelli- varlıkları ve süreçleri-
ren amilaz geninin tek bir kopyası varken, insan- ği, bezelyelerin, köpeklerin ve insanların DNA di- bütünleştirmektir.
lardaki amilaz geninin sayısında çok farklılık görü- zilerindeki atomların yeniden düzenlenmesinden Niles Eldredge, Paleontoloji Küratörü, Amerikan
Doğal Tarih Müzesi, New York
lür. Bazı bireylerde bu genin kopyalanması sonu- kaynaklanmaktadır. Yani belli ki “atomların rasge-
cunda tek bir kromozomda yaklaşık 10 kopya gö- le bir araya gelmesiyle” ilginç yeni özellikler olu-
rülebilir. Diyetlerinde nişasta bakımından zengin şabilir. Darwin’in küçük, yeşil kitabının sonunda
besinlerin, örneğin pirincin bol olduğu kültürler- kullandığı meşhur “sonsuz sayıda, çok güzel ve çok
den gelen insanlardaki ortalama amilaz geni kop- muhteşem form evrimleşmiş ve evrimleşmektedir”
yalarının sayısı ve tükürükteki amilaz enzimi sevi- cümlesiyle ifade ettiği gibi, canlı organizmaların
yesi, avcılık ya da balıkçılıkla beslenen kültürlerde- içkin bir özelliği olan değişebilirlik evrim için ge-
ki insanlarda olduğundan daha yüksektir. reken hammaddeyi sağlamaya devam etmektedir.

37
H. Allen Orr

Doğal Seçilimin
Genetikle Testi
En gelişmiş genetik araçları kullanarak biyologlar, genlerin evrimleşmesinde
doğal seçilimin, çoğu evrim bilimcinin düşündüğünden de büyük bir rol oynadığını
gösteriyorlar.

B
ilim tarihinde bazı fikirler, ya güç fark edil-
diklerinden, ya da karmaşık ve kavranma-
sı zor olduklarından geç keşfedildiler. Do-
ğal seçilim bunlardan biri değildi. Devrim yaratan
diğer bilimsel fikirlerle karşılaştırıldığında Charles
Darwin ile Alfred Russell Wallace’ın 1858’de çıkan
yazıları ve Darwin’in 1859’da çıkan kitabı, Türlerin
Kökeni’yle ortaya atılan doğal seçilim kuramı, as-
lında her şeyi oldukça basitleştiriyor. Bazı organiz-
malar belirli ortamlarda hayata daha iyi tutunurlar,
daha çok üreyebilirler ve zamanla yaygınlaşırlar.
Doğal çevre böylelikle, o günkü şartlara en uygun
Profesör H. Allen Orr, Rochester Üniversitesi Biyoloji
organizmaları “seçer”. Çevresel koşullar değiştiğin-
bölüm başkanı ve Speciation (Türleşme) adlı kitabın
de, değişen yeni şartlara en uygun özelliklere sahip
yazarlarındandır. Araştırmalarının odağı, türleşme
ve uyumun genetik temelleridir. Orr’a verilen ödüller olan organizmalar daha baskın olurlar. Darwiniz-
Anahtar Kavramlar arasında Londra Linnean Topluluğu tarafından verilen min devrimsel olmasının nedeni biyoloji hakkında
Charles Darwin’in evrimin, hayatta kalmayı Darwin-Wallace madalyası, Guggenheim Araştırma bazı gizli varsayımlarda bulunması değil de, doğa-
kolaylaştıran kalıtsal değişimler ve
doğal seçilimin etkisiyle oluştuğuna dair Bursu, David ve Lucile Packard Araştırma Bursu ve nın temelinde yatan mantığın aslında şaşırtıcı bi-
kuramı günümüzde biyolojide kabul
görebilmek için diğer rakip kuramlarla Evrim Çalışmaları Topluluğu’nca verilen Dobzhansky çimde basit olduğunu göstermesidir.
mücadele etmek zorunda.
ödülü bulunmaktadır. New Yorker ve New York Review Bu kadar basit olmasına rağmen, doğal seçilim
Bir zamanlar, olumlu ya da olumsuz
herhangi bir etki taşımayan rastgele of Books adlı dergilerde pek çok kitap eleştirisi ve edebi kuramının tarihi uzun ve dolambaçlıdır. Darwin’in
genetik mutasyonların moleküler
düzeydeki değişimlerin pek çoğunu makaleleri yayınlanmıştır. türlerin evrimleştiği savı biyologlarca hemen kabul
etkilediği düşünülüyordu. Ancak
yakın zamanda yapılan deneyler
faydalı genetik mutasyonlara yönelik
edilmiş olsada, değişimin büyük oranda doğal seçi-
doğal seçilimin çok yaygın bir olgu
olduğunu gösteriyor. limden kaynaklandığı savı aynı şekilde kabul görme-
Bitki genetiğinde yapılan çalışmalar miş, hatta doğal seçilimin, gerçekten de temel evrim-
tek bir gende oluşan değişimlerin türler
arasında uyum farklılığı açısından kimi sel güç olduğu 20. yüzyıla kadar kabul edilmemiştir.
zaman büyük etkiler yaratabildiğini
gösteriyor. On yıllar boyunca yapılmış kapsamlı deneysel
araştırmalar sonucunda doğal seçilimin statüsü ar-
tık güven altında olsa da, bu konudaki çalışmalar
İzin alınarak Türkçeye
çevrilmiştir. Copyright © 2009 hâlâ tamamlanmış sayılmaktan çok uzaktır. Aksine,
Scientific American, Inc. Ltd.
Tüm hakları saklıdır. bundan yirmi yıl öncesine kıyasla, kısmen geliştiri-

38
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
len yeni deneysel teknikler, kısmen de doğal seçili-
min temellendirildiği genetik mekanizmaların kap-
samlı deneysel analizlere tabi tutulması nedeniyle,
doğal seçilim, biyolojinin daha aktif çalışma yürü-
tülen bir alanıdır. Doğal seçilim konusunda yapılan
deneysel çalışmaların çoğu üç amaca odaklanmıştır:
sıklığını saptamak, doğal seçilim sonucunda görü-
len adaptasyonları üreten genetik değişimi tam ola-
rak belirlemek, evrimsel biyolojinin temel sorunsalı
olan, yeni türlerin ortaya çıkışı konusunda doğal se-
çilimin oynadığı rolü değerlendirmek.

Doğal Seçilim Fikri


Evrimin doğal seçilim yoluyla oluşumunu kav-
ramanın en iyi yolu, birçok neslin gözlemlenmesi-
ne olanak veren kısa ömürlü organizmaları incele-
mektir. Bazı bakteriler her yarım saatte bir ürerler.
İki ayrı genetik yapıdaki bakterilerden bir popülas-
yonda eşit miktarda bulunduğu bir ortamı düşüne-
lim. Her iki tipteki bakterinin kendi tipinden bakte-

David Creswell
ri ürettiğini varsayalım: tip1 sadece tip1; tip2 de sa-
dece tip2 üretsin. Şimdi çevresel koşullar aniden de-
ğişsin: ortama, tip1’in dirençli olduğu, ama tip2’nin
olmadığı bir antibiyotik verelim. Yeni koşullarda 1. nedenden ötürü zararlıdır; ince ayarı yapılmış sis- Hayvan postu
tipteki bakteriler, 2. tipteki bakterilerden daha rahat temlerde, rastlantısal değişikliklerin sistemi iyileş- doldurmada hünerli
uyum sağlarlar, yani ortama daha uygun oldukla- tirmekten ziyade, bozmaları daha olasıdır. bir sanatçıyla bir bilim
rından, hayatta kalarak, 2. tipteki bakterilerden da- Bu nedenle evrim, mutasyonun ve seçilimin gö- insanının yaratıcı
ha çok ürerler. Sonuç olarak, tip1 bakterilerinin sa- revlerinin katı olarak birbirinden ayrıldığı iki kade- uzmanlığı birleştiğinde
yısı, tip2 bakterilerinden daha fazla olur. meli bir süreçtir. Mutasyon, her nesilde popülasyon- evrimin hayvan
Evrim biyolojisinde kullanıldığı şekilde “uygun- da yeni genetik çeşitliliklerin oluşmasına neden olur. krallığında olanaklı
luk”, belirli bir ortamda hayatta kalma ya da üreme Bundan sonra da, doğal seçilim onları tarar: çevre- kıldığı muhtelif yaşam
olasılığını ifade eden teknik bir terimdir. Değişik sel koşullardaki zorlayıcı şartlar, “kötü” (göreceli ola- biçimleri hakkında
bağlamlarda sayısız kere tekrarlanan bu seçilim sü- rak uygun olmayan) çeşitliliklerin frekansını azaltır. ipuçları ortaya
recinin sonucunda bitkiler, hayvanlar ve bakteriler Popülasyon genetikçileri, doğal seçilime mate- konabiliyor. Bu seçki,
ortamlarına karmaşık şekillerde uyum sağlarlar. matiksel tanımlamalarla açıklık getirdiler. Örneğin,
New York şehrindeki
Amerikan Doğa Tarihi
Evrim genetikçileri, yukarıda belirtilen savın bi- genetikçiler popülasyonda daha uygun olan bir ti-
Müzesi’ndeki Yaşam
yolojik detaylarını zengin biçimde ortaya koyabilir- pin frekansını daha hızlı arttıracağını ve bu artışın
Çeşitliliği Salonu’nda yer
ler. Biliyoruz ki, genetik tipler DNA’da oluşan mu- da gerçekten hesaplanabileceğini gösterdiler. Popü-
alan sergiden çekilmiş
tasyonlardan, yani genomun dilini oluşturan AGCT lasyon genetikçileri, doğal seçilimin hayal bile edile-
fotoğraflardan oluşuyor.
harfleriyle simgelenen nükleotid zincirindeki rast- meyecek kadar keskin “gözleriyle” genetik tipler ara-
lantısal değişikliklerden kaynaklanır. Sıradan bir sındaki çok ufak uygunluk farklılıklarını bile tespit
mutasyonun, yani DNA’daki bir harfin bir diğerine edebildiği gerçeğini şaşkınlıkla keşfettiler. Bir mil-
dönüşmesinin, oluşum hızı hakkında oldukça bilgi yon bireyin bulunduğu bir popülasyonda doğal se-
sahibiyiz. Her nesilde, her bir gamette, her bir nük- çilim, bir milyonda bir gibi düşük seviyede görülen
leotidin bir diğerine değişme olasılığı milyarda bir- uygunluk farklılıklarıyla hareket edebiliyordu.
dir. Daha da önemlisi, mutasyonun uygunluk üze- Doğal seçilim hakkındaki savda çarpıcı bir nokta
rindeki etkilerini kısmen biliyoruz. Rastlantısal mu- da, mantığının genlerden, türlere kadar her seviyede-
tasyonların çoğu zararlıdır, yani uygunluğu azaltır- ki biyolojik varlık için geçerli olmasıdır. Darwin’den
lar; sadece az sayıda mutasyon faydalıdır, uygunlu- beri biyologlar bireyler arasındaki uygunluk farklı-
ğu arttırırlar. Çoğu mutasyon, bilgisayar program- lıklarını ele alsalar da, prensip olarak doğal seçilim,
larındaki yazılımlarda karşılaştığımız hatalarla aynı diğer varlıkların hayatta kalma ve üreme farklılıkla-

39
Doğal seçilimin Genetikle Testi

İlk nesiller Kalıtımla devralınan Ölümcül Faydalı


normal gen mutasyon mutasyon
Orta nesiller

Son nesiller

Çevre 1
Bazı rastgele mutasyonlar Yeni ölümcül
ölümcüldür (kırmızı): Bu mutasyon
genleri taşıyan organizmalar, Çevre 2
sonraki nesillere bunu Bir mutasyon faydalı ise (mavi) onu taşıyan
aktarmayı başaracak organizmaların taşımayanlara oranla bu özelliği bir
kadar hayatta kalamazlar. sonraki nesle aktarma olasılığı artmaktadır. Faydalı
Çevre, genomdaki ölümcül mutasyon böylelikle, toplulukta kalıtım yoluyla Çevre değişirken faydalı mutasyonlar
değişiklikleri sürekli tarar. devralınan genin önceki versiyonunun yerini alır. Bu toplulukta daha sık görülebilir.
arada rastgele yeni ölümcül mutasyonlar da görülmeye
devam etmektedir.

rını da yönlendirebilir. Örneğin, daha geniş bir coğ- lar bulunmakta. Milyonlarca yıl boyunca DNA’daki
Mutasyon ve rafyada yaşayabilen türlerin bir tür olarak, daha dar evrimsel değişim, ne oranda doğal seçilim yoluyla,
Doğal Seçilim bir coğrafyada yaşayanlardan daha uzun süre neslini ne oranda bir başka süreçle olmuştur?
sürdürebileceğini düşünebiliriz. Ne de olsa, daha ge- 1960’lara kadar biyologlar yanıtın “neredeyse tü-
Doğal seçilim yoluyla niş alanda yaşayan türler, bir kaç yerel popülasyonun mü” olduğunu varsayıyorlardı. Japon araştırmacı
evrim, iki aşamalı bir
süreçtir: ilk olarak yok olmasını, daha dar alanda yaşayan türlerden da- Motoo Kimura liderliğindeki popülasyon genetik-
toplulukta rastgele ha fazla kaldırabilirler. Doğal seçilim mantığıyla, da- çileri bu görüşü ciddi şekilde sorguladılar. Kimura,
genetik mutasyonlar ha geniş alanda yaşayabilen türün oranının zamanla moleküler evrimin genellikle başlangıçta nadir gö-
ortaya çıkar; sonra artacağını tahmin edebiliriz. rülen faydalı bir özelliğin frekansının çevresel ko-
çevre, organizmaları Bu sav, biçimsel olarak sağlam olsa da ve evrim şullarca arttırıldığı, “pozitif ” doğal seçilimle yürü-
tarayarak bu özellikleri
bilimciler daha üst seviyede seçilimin ara sıra ger- tülmediğini savundu. Aksine, popülasyonda kalıcı
gösterenleri belirler.
çekleştiğini düşünseler de, çoğu biyolog doğal seçili- olan ya da yüksek frekanslara erişen genetik mutas-
min genellikle organizmalar ya da genetik tipler ara- yonların neredeyse tümünde seçici nötralite olduğu-
sında olduğu konusunda hem fikir. Bunun bir nede- nu, yani uygunluk üzerinde öyle ya da böyle, belirgin
EVRİM: Gelecek 200 Yıl ni, organizmaların ömürlerinin, türlerinkinden çok bir etkisinin olmadığını belirtti. (Tabii ki zararlı mu-
Steven Pinker daha kısa olması. Böylelikle, organizmaların doğal tasyonlar yüksek oranda görülseler de, popülasyon-
Seçilim, genom üzerinde seçilimi, türlerin doğal seçilimine baskın geliyor. da hiçbir zaman yüksek frekanslara erişemediklerin-
parmak izini nasıl den evrimsel açıdan çıkmaz sokaktalar.) Nötral mu-
bırakır? Özellikle de
protein kodlamayan Doğal Seçilim Ne Kadar Yaygın? tasyonlar esasen var olan ortamda görünmez olduk-
kısımlar üzerinde nasıl larından, bu değişiklikler popülasyonda sessizce var
işler ve ardında ne tür Doğal seçilim hakkında biyologların sorabi- olmaya devam etmekte, genetik yapısını zaman için-
değişiklikler bırakır: lecekleri en basit sorulardan biri, şaşırtıcı biçim- de belirgin şekilde değiştirmektedir. Rastlantısal ge-
Sınırlı etkiye sahip birkaç
de yanıtlanması en zor sorulardan biri olmuştur: netik kayma denen bu süreç, nötral moleküler evrim
ortak gen mi, yoksa
etkileri daha geniş olan, Bir popülasyonun genel genetik yapısındaki deği- kuramının özünü oluşturmaktadır.
çok sayıda az rastlanan şikliklerinden doğal seçilim ne ölçüde sorumlu- 1980’lere gelindiğinde, moleküler genetikçilerin
gen mi? Şempanzelerden dur? Doğal seçilimin, canlılarda çoğu fiziksel özel- çoğu nötralite kuramını kabul etseler de, bu konu-
ve birbirimizden nasıl liklerin evrimini yönlendiği konusunda hiç kim- da eldeki verilerin çoğu dolaylı göstergelerdi; ku-
farklı olduğumuzu
ve neden kalıtsal senin ciddi bir şüphesi yok. Gagalar, kaslar ve be- ramı doğrudan ispatlayan önemli testler yapılma-
hastalıklarımız olduğunu yinler gibi büyük boyuttaki özellikleri açıklamanın mıştı. İki gelişme bu sorunun giderilmesini sağla-
anlamak açısından bir başka mantıklı yolu yok. Buna karşın, molekü- dı. Birinci gelişme, popülasyon genetikçilerinin ge-
bunları bilmek gereklidir. ler düzeyde gerçekleşen doğal seçilimin, değişim- nomdaki nötral değişimleri, adaptif değişimlerden
Steven Pinker, Harvard Üniversitesi’nde
Johstone Family Psikoloji profesörüdür. de ne derece rol oynadığı konusunda ciddi kuşku- ayırt eden basit istatistiksel testleri geliştirmeleriy-

40
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<

İlk nesiller Kalıtımla devralınan Ölümcül Tarafsız Faydalı hale gelen


normal gen mutasyon mutasyon tarafsız mutasyon
Orta nesiller

Son nesiller

Çevre 1
Tarafsız mutasyonlar tıpkı Yeni ölümcül
eskiden devralınan genler mutasyon
gibi çevresel taramaya Çevre 2
tabi tutulurlar ve ölümcül Topluluğa ait bir gendeki tarafsız
mutasyonlar bertaraf edilir. farklılıkların sıklığında görülen rastgele
değişimler özellikle küçük topluluklarda
olağan sıklık düzeyinden kimi zaman Çevre değiştiğinde bazı tarafsız farklılıklar faydalı olma

Çizim: Tommy Moorman


ciddi sapmalara yol açabilir. özelliği gösterebilir (mavi) ve hatta hayatta kalmak için
mutlaka gerekli bile olabilir. Bu durumda doğal seçilim
bunların sıklığını artıracak yönde hareket eder.

di. İkinci gelişmeyse, yeni teknolojiyle birçok tür- le, bunun nasıl olduğu konusuna hâlâ açıklık geti-
den elde edilen tüm genomun sekansının yapıla- rememekteler. Yakın zamana kadar, örneğin adap- “Tarafsız” Evrim
rak, istatistiksel testlerin uygulanabileceği büyük tif evrimin altında yatan genetik değişimler hakkın- ve Genetik
verilerin elde edilebilmesiydi. Yeni veriler, nötrali- da pek fazla şey bilinmiyordu. Genetik alandaki ye- Sürüklenme
te teorisinin, doğal seçilimin önemini ve büyüklü- ni gelişmelerden sonra, biyologlar bu soruya doğru-
ğünü doğru tahmin edemediğini gösteriyor. dan eğilebiliyor ve seçilim konusunda bir kaç temel Yakın zamana kadar
California Üniversitesi, Davis’ten David J. Be- soruyu yanıtlamaya çalışıyorlar. Organizmalar yeni
biyologlar DNA’daki, birçok
nesil boyunca varlığını
gun ve Charles H. Langley başkanlığındaki bir çevreye doğal seçilimle ne zaman adapte oluyorlar? sürdüren çoğu değişimin
grup, meyve sineği Drosophila’nın iki türünün Bunu bir kaç gende mi, yoksa birçok gende olan de- tarafsız olduğuna (sarı),
DNA frekanslarını karşılaştırdı. Her iki türde yak- ğişimle mi yapıyorlar? Bu genler tanımlanabilir mi? yani hayatta kalma
laşık 6000 genin analizini yaparak ortak atadan ay- Aynı çevreye farklı organizmaların uyumu sırasında veya üreme üzerinde
rıldıklarından beri hangi genlerin farklılaştığını yine aynı genler mi rol oynuyor? herhangi bir etkisi
olmadığına inanıyorlardı.
belirlediler. İstatistiksel bir test uygulayarak, 6000 Bu sorular kolay yanıtlanamaz. Esas zorluk, fay- Bir toplulukta bu tür
genin en az %19’unda nötral evrimin söz konusu dalı bir mutasyondan kaynaklanan uygunluk artı- değişikliklerin karışımı
olmadığını, yani incelenen genlerin beşte birin- şının küçüklüğünün evrimsel değişimi oldukça ya- nesilden nesile rastgele
de doğal seçilimin evrimsel farklılaşmayı yönetti- vaşlatmasıdır. Evrim biyologlarının bu sorunun değişebilir ve bu süreç,
ğini belirttiler. Bu sonuç, nötral evrim kuramının üstesinden gelmek için kullandıkları bir yol da, genetik sürüklenme diye
adlandırılır. Bol miktarda
önemli olmadığını ima etmiyor; sonuçta genle- hızla üreyen organizmaların büyük popülasyonla-
tarafsız mutasyon
rin kalan %81’i genetik kayma nedeniyle farklılaş- rını uygunluk farklılıklarının daha büyük olduğu, olduğu varsayımı bazı
mış olabilir. Buna rağmen, doğal seçilimin türlerin bu nedenle evrimin daha hızlı olduğu suni ortam- genetikçileri doğal
farklılaşmasında çoğu nötralite kuramcısının tah- lara koymak oldu. Popülasyonlarının büyük olma- seçilimden çok genetik
min ettiğinden daha büyük rol oynadığını ispatlı- sı, sabit miktarda mutasyon oluşturmalarını sağ- sürüklenmenin DNA’daki
yor. Benzer çalışmalar, evrim genetikçilerinin do- layacağından faydalı olacaktır. Mikrobiyal deney- değişimlerin itici gücü
olduğu görüşüne
ğal seçilimin DNA sekanslarında bile evrimsel de- sel evrim çalışmalarında, aynı genetik yapıda olan yönlendiriyor. Yeni
ğişimi yönlendirdiği sonucunu çıkarmalarına ne- mikroorganizma popülasyonları, uyum sağlamala- deneysel bulgular da
den olmuştur. rı gereken yepyeni bir ortama konulurlar. Tüm bi- doğal seçilimin bu tür
reyler aynı DNA sekansına sahip olduklarından, bir değişimde önemli
doğal seçilim deney sırasında oluşan yeni mutas- bir etken olduğunu
Doğal Seçilimin Genetiği gösteriyor.
yonlarla gerçekleşmektedir. Araştırmacı böylelikle
Biyologlar gagalar, kaslar ve beyinler gibi sıra- yeni koşullardaki üreme hızını ölçerek popülasyo-
dan fiziksel özelliklere bakarak, doğal seçilimin ev- nun uygunluğunun zamana karşı değişimini gös-
rimsel değişimi yönlendirdiğinden emin olsalar bi- terebilir.

41
Doğal seçilimin Genetikle Testi

EVRİM İŞ BAŞINDA Deneysel evrim konusunda en ilginç araştırma- layabilir. Schemske ve Bradshaw iki türü çaprazla-
lar bakteriofajlarla, bakterileri enfekte edecek ka- dıklarında, renk farklılıklarının Yellow Upper ya da
Bazı hayvanlarda dar küçük virüslerle yapılmıştır. Bakteriofajların YUP diye adlandırılan tek bir genden kaynaklandı-
uyum değişimleri genomlarının oldukça kısa olması nedeniyle, bi- ğını gösterdiler. Bu bulgular ışığında, araştırmacılar
gözlemlenebilecek
yologların deneyin başında, sonunda ya da deney iki tür kırma geliştirdiler. Birincisinde, YUP geni M.
düzeyde hızlı
ortasında genomlarının sekansını tespit etmeleri Cardinalis’ten, genomun kalanıysa M. Lewisii’den
gerçekleşmektedir:
çok kolaydır. Doğal seçilimin “yakalayıp” zamanla gelmekteydi. Kırmanın çiçeği turuncuydu. İkin-
sürdürdüğü her bir genetik değişimi izleyebilmek ci kırma ise birincisinin tam tersiydi: YUP geni M.
mümkün olmaktadır. Lewisii’den, genomun kalanı da M. Cardinalis’ten
Teksas Üniversitesi, Austin’den K. Kichler Hol- geliyordu. Bu kırmanın çiçekleri pembeydi.
der ve James J. Bull, birbirleriyle yakından ilinti- Kırmalar doğada yetiştirildiklerinde, araştırma-
li iki bakteriofaj türü olan OX174 ve G4 üzerinde cılar YUP geninin, çiçeğin ziyaretçisinin üzerinde
Visual Photos

bir deney yaptılar. Her iki virüs de bağırsak bakte- büyük etkisi olduğunu gösterdiler. M. Cardinalis’in
risi olan Escherichia Coli’yi enfekte ederler. Araştır- YUP genini taşıyan M. Lewisii bitkilerini ziyaret
Yaban Tavşanı (Avustralya) macılar, bakteriofajları çok yüksek sıcaklıkta tuta- eden arı kuşu sayısı, saf M. Lewisii bitkilerinin-
Avrupa’dan getirilen bu rak bu yeni sıcak ortama uyum göstermelerini sağ- kinden 68 kat fazlaydı. M. Lewisii’nin YUP geni-
hayvanlarda Avustralya’nın
kuru, sıcak iklimine uyum ladılar. Her iki türde de yeni ortama uygunluk, de- ni taşıyan M. Cardinalis bitkilerindeyse, yaban arı-
sağlayacak biçimde vücut
ölçüsü, ağırlık ve kulak ney süresinde belirgin şekilde arttı. Dahası, her iki sı ziyaretleri 74 kat artmıştı. Bu nedenle artık, M.
büyüklüğünde değişimler türde de araştırmacılar aynı eğilimi gördüler: de- Cardinalis’in kuşlar tarafından polenlenmesinin
oluşmuştur.
neyin başlarında uygunluk hızla artıp, daha son- evrimleşmesinde YUP’un önemli rol oynadığı ko-
ra, zamanla kesiliyordu. Holder ve Bull uygunluk- nusunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır. Schems-
taki artışa neden olan DNA mutasyonlarını harfi- ke ve Bradshaw’ın çalışması doğal seçilimin bazen
yen tespit edebilmişlerdi. görünürde oldukça basit genetik değişikliklerden
Screaming Brocoli

uyumluluklar oluşturabildiğini göstermektedi


Yabani Hayatta Doğal Seçilim
Türlerin Kökeni
Deneysel evrim araştırmaları, doğal seçilimin
Kızıl Tırmaşık Kuşu (Hawaii)
En önemli meyve özü kaynağı oluşum sırasındaki emsalsiz görüntüsünü vermek- Darwin’in doğal seçilim konusunda ortaya attığı
yok olmaya başlayınca kuş,
meyve özünü başka yerlerde teyse de, bu araştırmalar, tüm genom sekansları- en cesur savlardan biri de, türlerin nasıl ortaya çık-
aramaya yönelmiş ve gagası da nın yinelenerek yapılabildiği basit organizmalarla tığını açıklamasıydı. Ne de olsa başyapıtının başlığı
daha kısalmıştır.
sınırlıdır. Kimileri, deneysel evrim çalışmalarının Türlerin Kökeni’dir. Gerçekten de açıklamakta mıy-
doğal olmayan şekilde sert, belki de yabani hayat- dı? Türlerin oluşumunda, yani tek genetik kökenin
ta karşılaşılandan çok daha sert olan seçilim baskı- ikiye ayrılmasında doğal seçilimin rolü nedir? Bu-
ları içerdiğini belirtmekteler. Bu nedenle, seçilim güne değin, bu sorular, evrim biyolojisi araştırma-
daha yüksek organizmalarda ve doğal şartlar altın- larının önemli bir alanını temsil etmektedir.
da incelenmek istendiğinden, evrimsel değişimin Bu soruların yanıtlarını anlamak için, evrim bi-
Visual Photos

ağır hızını araştırmak için bir başka yol bulmalıyız. limcilerin “türlerden” ne kastettikleri konusunda
Bunun için, evrim bilimciler, aralarında hali ha- net olmak gerekir. Darwin’in aksine, biyologların
Deniz Salyangozu zırda doğal seçilim tarafından oluşturulmuş adap- çoğu genellikle biyolojik türler kavramını benim-
(New England)
Muhtemelen yengeçlerce tif farklılıklar olan popülasyonlar veya türleri ele serler. Burada kritik nokta, türler arasında yeniden
avlanmaya bir yanıt olarak alıp, aralarındaki genetik farklılıkları incelerler. üretici izolasyon olduğudur, yani genetik özellik-
salyangozun kabuğu biçim
değiştirmiş ve kalınlaşmıştır. Örneğin, Michigan Eyalet Üniversitesi’nden Doug- leri onların birbirlerinden gen alıp vermelerini en-
las W. Schemske ve Washington Üniversitesi’nden geller. Bir başka deyişle, farklı türlerin farklı gene-
H.D. Bradshaw, iki misk otu türünü, yaban arısı ta- tik havuzları vardır. Bu izolasyonun oluşması için,
rafından polenlenen (tozaklanan) Mimilus lewisi- Darwin’in Türlerin Kökeni adlı eserinde çok iyi be-
i ve arı kuşu tarafından polenlenen M. Cardinalis’i timlediği gibi, iki popülasyon arasında coğrafik izo-
incelediler. Diğer türlerden elde edilen verilere gö- lasyon olması gerektiği düşünülmektedir. Açıktır ki,
re, Mimilus Genusu’nda kuşlar tarafından polen- Galapagos Takımadaları’ndaki farklı adalarda yaşa-
lenme, arı polenlemesinden evrimleşmiştir. yan ispinozlar, ancak coğrafik izolasyondan sonra,
M. Lewisii’nin pembe çiçekleri, M. Cardinalis’in bugün gözlemlediğimiz farklı türlere ayrıştılar.
de kırmızı çiçekleri olduğundan sırf çiçek rengi bi- Bir kere oluştuktan sonra, izolasyon bir kaç şek-
le, polenleyenin farklı tercihte bulunmasını açık- li alabilir. Örneğin bu iki tür, coğrafik olarak aynı

42
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
yerde bulunsalar, eşleşme döneminde bir türün di-
şileri, diğer türün erkekleriyle eşleşmek istemeye-
bilirler. Bir kelebek türü olan Pieris Occidentalis’in
dişileri, büyük ihtimalle her iki türün farklı ka- Balarısı Sinekkuşu Balarısı Sinekkuşu
nat desenleri olması nedeniyle, ilişkili tür olan P.
Protodice’in erkekleriyle eşleşmeyeceklerdir. Şayet
iki tür eşleşse ve döllenme gerçekleşse de kırma-
ların yaşayamaması ya da kısırlığı izolasyonun bir Maymun çiçeği bitkilerinde yapılan araştırmalar tek bir
başka şeklini oluşturacaktır. Oluşan kırmaların öl- gende oluştuğu sanılan mutasyonların, yeni türlerin
çeşitlenmesine katkıda bulunduğunu gösteriyor.
mesi ya da kısırlığı sonucunda bir türün genleri di- Araştırmacılar YUP genini taşıyan küçük bir kromozom
ğer türe geçemeyecektir. Bu durumda, çağdaş biyo- bölgesini oynatarak aşağıdaki gibi iki tür kırma yarattılar ve
sinek kuşlarının M. Lewisii kırma bitkisini saf türünden
loglar için, doğal seçilimin türlerin kökenini yön- 68 kez daha sık ziyaret ettiklerini buldular. Benzer biçimde,
balarıları da M. Cardinalis kırmalarını saf türünden 74 kez daha
lendirip, yönlendiremediği sorusu, doğal seçilimin sık ziyaret ettiler.
izolasyonun kökenini yönlendirip yönlendirmedi- M. Cardinalis YUP geni , M. Lewisii YUP geni
ğine indirgenmiştir.
20. yüzyılın büyük bölümünde çoğu evrim bi-
limci bunun yanıtının “hayır,” olduğunu düşün-
mekteydi. Aksine, genetik kaymanın türlerin olu-
şumunda kritik bir unsur olduğuna inanıyorlar-
dı. Türlerin kökeni üzerine yakın zamanda yapı-
lan araştırmalardan elde edilen en ilginç bulgu-
ların biri, türlerin oluşumunu genetik kaymanın
yönlendirdiği savının belki de yanlış olduğu, ak- M. Cardinalis YUP geni taşıyan M. Lewisii YUP geni taşıyan
M. Lewisii M. Cardinalis
sine, doğal seçilimin türlerin oluşumunda büyük
rol oynadığıdır.
Buna iyi bir örnek de, yukarıda söz edilen iki
misk otu türünün evrim tarihidir. Polenleyenler Balarısı Sinekkuşu Balarısı Sinekkuşu

nadiren yanlış misk otu türünü ziyaret ettiklerin-

Çizim: Tommy Moorman


den, her iki tür arasında neredeyse tamamıyla izo-
lasyon oluşmuştur. Her iki tür Kuzey Amerika’da
aynı yerde bulunsalar da, M. Lewisii’yi ziyaret eden
yaban arısı neredeyse hiçbir zaman M.Cardinalis’e Sarı ve yeşil dairelerin alanları çiçek tozu taşıyıcılarının
gezinti sıklığını göstermektedir.
uğramaz. Aynı şekilde M. Cardinalis’e uğrayan bir
arı kuşu ise neredeyse hiçbir zaman M.Lewisii’yi iki çarpıcı özelliği bulunmaktadır. Birincisi, kır-
Türleşme ve Tek Gen
ziyaret etmez. Böylelikle bu iki türün arasında na- mada sorun yaratan genlerin büyük bölümünün
diren polen nakli olur. Gerçekten de Schemske ve çok hızlı farklılaştığı görülmüştür. İkincisi, popü- Vahşi ortamda nadiren
arkadaşları her iki tür arasındaki gen akışındaki lasyon genetikçilerinin testleri, bunların hızlı ev- melezlenebilen Maymun
engelin %98’inin polenleyen farklılıklarından kay- rimleşmesinin nedeninin doğal seçilim olduğunu çiçeğinin iki türü yalınkat
üremelerini çiçek tozu
naklandığını gösterdiler. Bu durumda, doğal seçili- göstermiştir. taşıyıcıların farklı olmasına
min, polenleyen farklılıklarındaki adaptasyonu şe- Misk otu ve meyve sineği kırma kısırlığı üze- borçludurlar: balarıları
killendirdiği ve güçlü bir izolasyona neden olduğu rine yapılan çalışmalar, doğal seçilimin türlerin hemen her zaman
konusunda hiçbir şüphe yoktur. oluşmasındaki rolünü sergileyen ve artmaya de- Mimulus lewisii bitkisini
Doğal seçilimin, türlerin oluşumundaki rolü- vam eden literatür dağarcığının ancak en üstteki polenlerken kuşlar bu
bitkiyi neredeyse hiç
nü doğrulayan bir başka delil de hiç beklenmedik tabakasını daha yeni yeni kaldırmaya başlamıştır.
polenlemez. M. cardinalis
bir alandan gelmiştir. Geçtiğimiz on yıl boyunca, Gerçekten de, biyologların çoğu, doğal seçilimin için bu durum tam tersidir.
ben de dâhil olmak üzere, bazı evrim genetikçile- sadece türler içindeki evrimsel değişimi değil, ye- Çiçek rengi büyük ölçüde
ri kırma kısırlığı ya da ölümüne neden olan yarım ni türlerin oluşumunu da yönlendiren temel ev- farkları açıklamakta ve
düzine gen tespit ettiler. Çoğunlukla meyve sineği rimsel güç olduğu konusunda hemfikirler. Bazıla- bu renk farkı hemen
Drosophila türlerinde araştırılan genler, tür içinde rı doğal seçilimin ikna ediciliğini ya da uygunlu-
hemen YUP adı verilen
tek bir gen tarafından
bir takım normal işlevlere sahiptirler: Bazıları en- ğunu sorgulasalar da, geçtiğimiz birkaç on yıl bo- denetlenmektedir.
zimleri, diğerleri yapısal proteinleri ve diğerleri de yunca, evrim biyologları arasındaki statüsü, ironik
DNA’ya bağlanan proteinleri kodlar. Bu genlerin de olsa, daha da güçlenmiştir.

43
David P. Mindell

Bugünün
Dünyasında
Evrimden
Faydalanmak
Evrimi anlamak sağlık hizmetleri, hukuki uygulamalar, ekoloji ve her türlü iyileştirme ve
tasarım sorunlarının çözümüne yönelik güçlü teknolojilerin önünü açıyor.

C
harles Darwin, kuşlar ve böcekler üze-
rinde yaptığı çalışmaların getireceği çı-
ğır açan teknolojik gelişmeleri şüphesiz
öngörmemişti. Evrimin tarihini ve mekanizmala-
rını kavrayışımızdaki ilerlemeler, bugün pek çok
farklı alanı şekillendiren etkili uygulamaların yo-
lunu açtı.

Anahtar Kavramlar

Doğanın organizmalarda elverişli tür


değişimlerini seçtiği düşüncesi
Charles Darwinin evrim kuramının
merkezinde yer alıyordu ancak türe ait Örneğin, televizyonlardaki polisiye dizilerde
bu değişimlerin nasıl ortaya çıktığı
konusu o dönemlerde bir sırdı. San Fransisco’da Kimball Doğa Tarihi Müzesi’ne ev görüldüğü gibi, emniyet güçleri artık araştırma-
DNA daki rastgele değişimler sürekli sahipliği yapan ve Harry W. ve Diana V. Hind adına larında evrimsel analizleri rutin olarak kullanı-
bir değişim kaynağı olarak organizmanın
kurulan Kaliforniya Bilimler Akademisi’nin Bilim
kişilik özelliklerinde farklılaşmalara
yol açabilir. yorlar. Genlerin nasıl evrimleştiğinin öğrenilme-
Dekanıdır. Mindell, Temmuz 2008’de
Bazı DNA değişimleri yeni türlerin
bu göreve gelmeden önce Ann Arbor’daki Michigan si, DNA verilerinden kriminal vakalara ışık tuta-
hatta yeni bir insan türünün evrimine
yol açabilecek nitelikte temel unsurlar
Üniversitesi’nde ekoloji ve evrimsel biyoloji profesörü cak bilgiye ulaşmayı mümkün kılıyor.
geliştirerek biçim ve işlevde köklü
farklılaşmalar yaratabilir.
ve aynı üniversitenin zooloji müzesindeki kuş Sağlık hizmetleri alanındaysa kuş gribi ya da
koleksiyonunun küratörüydü. Şu anki araştırmaları Batı Nil virüsü gibi bir patojenin filogenetik anali-
kuş moleküler sistematiği ve av kuşlarını koruma ziyle (DNA dizi analizlerinden evrimsel bağın ya
İzin alınarak Türkçeye
çevrilmiştir. Copyright © 2009 biyolojisi üzerine yoğunlaşmaktadır. da genetik kökenin incelenmesi), aşı geliştirme-
Scientific American, Inc. Ltd.
Tüm hakları saklıdır. yi ve hastalığın insanlara bulaşma ve yayılma ora-

44
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
nının en aza indirgenmesini sağlayacak kuralların Çok daha ince detaylar içeren bir parmak izi işle-
belirlenmesi mümkün oluyor. Yönlendirilmiş ev- vi gördükleri için insan DNA’sının bu hızlı gelişen
rim adı verilen, proteinleri hızla evrimleştiren la- bölgeleri genetik işaretleyiciler olarak adli vakala-
boratuvar süreci sayesinde, aşılar ve diğer faydalı rın araştırılmasında ve babalık testlerinde kullanıl-
proteinler hızla geliştirilebiliyor. maya başlandı.
Diğer örnekler arasında bilgisayar bilimcilerin, Adli tıp araştırmacıları olay yerinden alınan insan
evrim kavramını ve mekanizmalarını uyarladıkla- saçı, bira kutusundaki dudak derisi hücreleri, sigara
rı, karmaşık iyileştirme ve tasarım sorunlarını çö- izmaritleri, zarflardaki tükürük izleri, meni, kan ve
zebilen ve genetik programlama olarak bilinen ça- dışkı gibi örneklerden elde edilen verilerle şüpheli-
lışmaları bulunuyor. Yeni geliştirilen metagenomik lerden elde edilenler arasındaki bağlantıyı bu gene-
yaklaşımıysa mikroskobun geliştirilmesinden be- tik işaretleyicilere bakarak değerlendiriyorlar. En ba-
ri mikrobik çeşitlilik konusundaki anlayışımıza en sit kullanımı, şüpheliden alınan verilerin olay yerin-
çarpıcı değişimi getirmiş, bilim insanlarının belir- den alınan örneklerle karşılaştırıldığında eşleşmedi-
li bir bölgede yaşayan mikropları tarayabilme yeti- ğini göstererek, bir şüphelinin suçsuzluğunu kanıtla-
sinde devrim yaratmıştır. maktır. Genetik işaretleyicileri kullanarak yanlış yar-
Yaklaşık 400 yıl önce İngiliz filozof ve devlet ada- gılamaları önlemeye çalışan ve kamu yararı gözeten
mı Francis Bacon bilginin güç anlamına geldiğini politikaları geliştirmeyi amaçlayan Masumiyet Pro-
söylemişti. Evrimi anlayışımızdaki ilerlemelerle or- jesi adındaki oluşumun bildirdiğine göre, 1989’den
taya çıkan son derece faydalı teknikler onun ne ka- beri, çoğu tecavüzle suçlanmış ve bir kısmı da idam
dar haklı olduğunu görkemli biçimde gösteriyor. mahkûmu olmuş 220 kişi genetik işaretleyicilerin
kullanılması sayesinde beraat edebilmiştir.
1925’te lise öğretmeni John T. Scopes aleyhi-
Şüphe Götürmez Biçimde ne Tennessee’de
Kanıtlandı ki… açılan dava-
da evrimin
Evrimsel analiz ile kriminal araştırmaların or-
tak amacı geçmiş olayları aydınlatmaktır. İkisinin sinsi bir musibet gibi gös-
birlikteliğinin yararlı sonuçlar vermesi için, DNA terilmesinden bu yana ABD
sekans teknolojisinin olgun- adli sisteminin evrimsel bilime
laşıp büyük veri setleriyle bakışı tamamen değişmiş
güçlü niceleyici yöntem- bulunuyor. 1988’de Lou-
isiana Eyaleti’nin Ric-
ler sunması
ve bilimin hu-
kuk alanına gir-
mesi gerekiyordu.
Diğer evrimsel uygulamalarda da görüldüğü gi-
bi moleküler saat kavramının çok önemli hard J Schmidt
bir rolü vardır. DNA dizisinde zaman aleyhine açtığı da-
içinde oluşan değişiklikler, genel ola- vada hâkim, sonuçla-
rak tahmin edilebilir hızda seyre- rı deneysel olarak belir-
der, bu da moleküler saatin te- lenerek bilimsel hakem-
melini oluşturur. DNA’nın iki li dergilerde yayımlandığın-
dan, filogenetik analizin (adını emsal gösterilen bir
davanın davacısından alan) Daubert Bilimsel İspat
Standardı’nın adli ölçütlerine uygun olduğu yö-
nünde karar verdi.
ayrı bölgesinin moleküler saatle-
ri birbirlerinden oldukça farklı hız-
larda ilerleyebilir. 1980’lerin başla-
rında genetikçiler insan DNA’sının çok
hızlı evrimleşen bölgelerini keşfettiler.

45
Bugünün Dünyasında Evrimden Faydalanmak

Yaklaşık 50 milyon yıl sonra Evrimsel Ağaçlar


CACTTGATCG Bilim insanları birbirine yakın türlerin oluşturduğu bir grubun filogeni
C=mutasyon
adı verilen evrimsel ağacını çıkarmak için moleküler saat tekniğinden
yararlanabilmektedirler. Örneğin burada A ve B türlerinin taşıdığı
t DNA iki tür arasında 4 ayrı yerde birbirinden farklılık göstermekteyken,
Yaklaşık 25 milyon yıl sonra
C türüyle 8 ayrı yerde farklılaşmaktadır. Buradan, C türünün soyunun
CAATTGATCG A ve B türünün ortak atasından ayrışması için geçen sürenin A ve B
G=mutasyon türlerinin kendi soylarının birbirinden ayrışması için geçen süreden iki
t kat daha uzun olduğu anlaşılmaktadır. A, B ve C aynı zamanda
bir virüsün birkaç yıl olabilen bir sürede mutasyon sonucu geçirdiği
değişim olarak da görülebilir.

Yaklaşık 25 milyon yıl sonra Tür A

CAATTTATCT Mutasyonlar
T=mutasyon
Yaklaşık 50 milyon yıl sonra
Ortak Ata t
CAATTTATCG CAATTTATTT
DNA dizisi T=mutasyon
t

Tür B
Ortak Ata

50 milyon yıl önce 25 milyon yıl önce Bugün

Mutasyonların Tik Takları


Yukarıdaki örnekte 50 milyon yıl önce ortak bir ataya sahip olan iki tür ve ortak olarak lOrtak Ata
taşıdıkları bir genin DNA dizisinin yaklaşık her 25 milyon yılda bir uğradığı değişimler CAATTTATCG Tür C
yer almaktadır. Böylelikle bugün bu türün DNA’sı dört ayrı bölgede farklılaşmaktadır. lModern tür 1
Çok yakın türlerin gen ve fosillerinden hareketle mutasyon hızını bildiğimizi düşünürsek CACTTGATCG
günümüzde gözlenen dört DNA farklılığından 50 milyon yıl önceye uzanan bir zaman lModern Tür 2
dilimi olduğu sonucuna varabiliriz. CAATTTATTT Zaman

Baylor Tıp Fakülte-si’nden Michael L. Metzker ve Zarf geni analizi, epidemiyolojik örneklerle kı-
Austin’deki Texas Üniversitesi’nden David M. Hil- yaslandığında, kurbandan ve doktordaki örnekten
Mokelüler Saatler lis tarafından uzman bilirkişi olarak davet edildiğim alınan HIV dizilerinin aynı kökenden geldiğini gös-
için, Louisiana Eyaleti’nin Richard J Schmidt aley- terdi. Hastalıklı popülasyondaki rastgele iki kişi-
Uygulamada en faydalı hine açtığı davaya katılma şansım oldu . Moleküler den alınan örneklerde bulunan virüslerin bu kadar
evrimsel kavramlardan analizler üzerinde üçümüz birlikte uğraştık. İspat benzerlik gösterebilme olasılığı çok düşüktür. So-
birisi moleküler saat
kavramıdır. Bir DNA edilmemiş verilere göre, bir gastroenterolog eskiden nuç, doktorun hastalarından birinden aldığı örne-
dizisi üzerinde yeterince muayenehanesinde hemşire olarak çalışan metresi- ği hemşireyi enfekte etmek için kullandığını doğru-
düzenli bir hızda nin evine girerek ona bir şey enjekte etmiştir. Dok- luyor görünse de, hastanın hemşireden bulaşan HIV
gerçekleşen mutasyonlar tor bunun B vitamini olduğunu, kadınsa HIV ol- ile hastalanmış olma olasılığı da vardı. Daha ağır ev-
birikerek iki türün ortak duğunu iddia etmektedir. Olaydan birkaç ay sonra rimleşen RT enzimi dizilerinin filogenetik analizi,
bir atadan ne kadar
zaman önce farklılaştığını kadın kendini iyi hissetmemeye başlar. Kan testle- kurbandan alınan virüsün iddia edilen kaynaktan
göstermektedir. ri HIV bulaştığını gösterir ve bu noktada kadın da- alınan virüsten daha genç olduğunu gösterdi. Bu so-
va açar. Savcılık makamı hızla arama emri çıkarta- nuç, iddia edilen kaynaktan alınan virüsün hemşire-
rak doktorun muayenehanesini aratır; kayıt defter- yi enfekte ettiğini açıkça ispatladı.
leri ve buzdolabında da bir tüp kan örneği ele geçi- Jüri, doktoru, adam öldürmeye teşebbüsten suç-
rilir. Doktor, bunun HIV pozitif olan hastalarından lu bularak, 50 yıl hapse mahkûm etti. Elbette jürinin
birine ait olduğunu, şahsi araştırmaları için tuttuğu- kararında evrimsel verilerin mi, doktorun defterle-
nu belirtir. ri ve davranışlarının mı daha etkili olduğunu bilmi-
Araştırmada atılacak bir sonraki mantıklı adım, yoruz. Bildiğimiz şu ki Richard J. Schmidt davasın-
olası kaynaktan ve hemşireden alınan HIV örnekle- daki kararın 2002 yılında Yargıtay’ca emsal gösteril-
rinin filogenetik analizini yapmaktı. Diğer araştırma- mesiyle, filogenetik analizin ABD mahkemelerince
cılarla birlikte, dizi analizi yapılacak iki HIV genini kullanılmaya devam edeceği kesinleşti.
belirledik. Bunlardan biri, viral zarfı kodlayan ve hızlı
evrimleşen, diğeri de elzem bir enzim olan ters trans-
kriptazı (RT) kodlayan ve yavaş evrimleşen genlerdi. Biyolojik Silahlanma Yarışı
Kontrol grubu olarak referans oluşturması amacıyla, Suçlar gibi bulaşıcı hastalıklar da her zaman ya-
30 hastalıklı kişiden kan örnekleri topladık. şamın gerçekleri olmaya devam edecektir. Parazi-

46
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
tik virüsler, bakteriler, fungi ve hayvanlar, Homo diğer ırklarının taramasının yapılmasını tavsiye et- Evrimleşen Yüksek Hız
sapiens’in tarihi boyunca insanlarla birlikte evrim- mektedirler. Bir robotu dengesini koruyarak
leşmişler; bağışıklık sistemimizin, kendisini olağa- Filogenetik analiz, influenza A genomunda di- olabildiğince hızlı biçimde yürütmek
üzere eğitmek her yeni zeminde çok
nüstü bir biçimde uyarlayarak evrimleşmesine ne- ğer konak türlerden gelen virüs ırklarıyla karıştı- ince ve zorlu ayarlarla yürüyüşünü
den olmuşlardır. Her ne kadar bazılarını uzaklaştı- rılarak eşleştirilebilen sekiz benzersiz kesimin bu- düzenlemeyi gerektirmektedir.
Carnegie Mellon Üniversitesi’ndeki
rıp, bazılarının yok olmasına neden olsak da, insan lunduğunu göstermektedir. Kayma olarak da bili- araştırmacılar dört bacaklı Sony-Aibos
robotunu bu şekilde yürütmek için
toplulukları mikrobik patojenler için üreme orta- nen bu tür yeniden birleşmeler, DNA dizilerindeki evrimsel bir algoritma kullandılar.
mı sağladıklarından, hayatta kalanlar bizleri başa- mutasyonla beraber, neredeyse kaleidoskopik var- Bu robotlardan dördü çeşitli yürüyüş
tarzlarını deneyerek, ortaya çıkan
rıyla ele geçirip yayılmaktalar. Uzun soluklu bir si- yasyon oluştururlar ve yeniden yapılandırılmış vi- başarım sonuçlarını birbirleriyle
paylaştılar. Daha sonra en iyi yürüyüş
lahlanma yarışının içindeyiz. rüslerin bağışıklık sisteminin ürettiği antikorları at- tarzlarını seçerek bir sonraki aşama
Patojenlerin evrimsel geçmişini anlamak, bi- latmasını sağlarlar. Bu da sürekli yeni aşı geliştir- için mutasyona uğramış yeni nesil
yürüyüş tarzları geliştirdiler. Bu
linmeyen patojenleri ve onların genlerini tanım- memizi zorunlu kılar. Coğrafi örneklemenin, pato- evrimsel sürecin yaklaşık 100 defa
lamak için bildiğimiz en iyi yöntem, filogenetik tekrarı sonucunda dört ayaklı
jenik olduğu bilinen belirli mutasyonlarla ve belir- bu makineler bilim insanlarının
analizle genetik kökenlerini belirlemektir. Yakın li kesimlerin filogenetik geçmişiyle birleştirilmesi, algoritma kullanmadan yaptıklarına
oranla % 20 daha hızlı yürümeyi
akrabalar uzak akrabalara göre benzer kalıtımsal hastalığın yayılmasıyla ilgili tahmin yapılmasını ve başarıyorlar.
yaşam özelliklerine sahip olacaklarından, bir pa- aşı geliştirmede kullanılacak adayların belirlenme-
tojenin genetik kökenini bilmemiz, üreme ve bu- sini kolaylaştırır.
Adli Tıp Bilimi, genetik
laşma kanalları ve tercih ettiği yaşam ortamı hak- Bilim insanları 1997’de, yerel virüs kaynağı olan işaretleyiciler dediğimiz, şüphelilerle
olay yeri kanıtları arasında olası
kında hipotez üretmemizi sağlar. Böylelikle, bu ki- tüm evcil kümes hayvanlarının itlafı konusunda yet- bağlantıları ortaya çıkaran güçlü
lit bilgiyi patojenin bulaşma olasılığının nasıl azal- kilileri ikna ederek, Hong Kong’da felaketle sonuçla- araçlardan dolayı, evrimleşen DNA
dizilerini anlayan biyologlara şükran
tılacağı ve mümkünse bağışıklığın nasıl arttırıla- nacak bir H5N1 pandemiğinin önüne geçtiler. Grip duymaktadırlar. 1998’deki emsal bir
cağı konusunda tavsiyelerde bulunmak için kulla- virüsünün evrimsel kökeni, genomlar arasında me- vakada, HIV örneklerinin filogenetik
incelemesi bir doktorun bir hastadan
nabiliriz. lezleştirme ve konak kaydırma yetisi hakkında bilgi- aldığı kanı kurbanına enjekte ettiğine
dair suçlamayı kanıtladı.
Evrimin mekanizmalarını anlamak, mutasyo- miz, bir grip salgını olduğunda (olursa değil) riskle-
nun nedenlerini, doğal seçilim ve rastlantısal olay- ri en aza indirgememize yardımcı olacaktır.
ların belirli kalıtımsal değişimlerin kaynağı ve ka-
lıcılığı üzerindeki rollerini belirlemeyi gerektirir.
Kalıtımsal değişimleri genotipik ve morfolojik açı-
dan olduğu gibi, patojenlik (sayrıganlık), bulaşıcı-
lık, konak spesifikliği ve üreme hızı gibi yaşamsal
özellikler açısından da izleyebiliriz. Örneğin, uzak-
tan akraba bakterilerin yatay transfer denilen bir
süreçle ilaca dirençlilik genlerini değiştirmeleriyle

Marty Katz ,Time Life Pictures/Getty Images


ilgili edinilen bilgiler, biyologların bu hareketli ge-
netik unsurların kendilerini kopyalayarak çoğalt-
ma ve transfer etme yetilerini engelleyecek yeni an-
tibiyotikler geliştirmelerini sağlamıştır.
İnsanlık tarihindeki ölümcül grip salgını dene-
yimleri ve grip virüsünün evrimi hakkında artan
bilgimiz konuyla ilgili bazı noktaları aydınlatmak-
tadır. Konak türlerden elde edilen grip virüsü gen-
lerinin filogenetik analizi, yabani kuşların ana kay-
nak olduğunu ve her zaman olmasa da çoğu zaman
evcil domuzların kuşlarla insanlar arasında taşıyıcı
olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, sağlık yetki-
lileri artık bazı bölgelerde kümes hayvanları ve do-
muzları vahşi kuşlardan uzak tutabilmek için ka-
palı barınaklarda yetiştiricilik yapılmasını öner-
Maxim Marmur AFP/Getty Images

mektedirler. Sadece kümes hayvanlarında değil,


tatlısu kuşları ve deniz kuşları gibi yabani türler-
de de, yüksek patojenitesi olan influenza A virü-
sünün H5N1 ırkı ve filogenetik olarak belirlenmiş

47
Bugünün Dünyasında Evrimden Faydalanmak

Interferon adı verilen tir. Gelişmekte olan bu yaklaşıma bir örnek, meme
bağışıklık sistemi kanseri vakalarını % 25 oranında azaltmakla bir-
proteinlerinin likte kardiyovasküler sorunlara yol açabilen Her-
yönlendirilmiş evrimi, ceptin (trastuzumab) adlı ilaçtır. Doktorlar, geno-
virüsün çoğalmasını tip bilgisini kullanarak, kişinin Herceptin’e olumlu
yavaşlatıcı etkisi yanıt verme olasılığına ve düşük de olsa kalp soru-
250.000 bin kez daha nu riskinin olup olmadığına bakabilmekteler.
fazla olan türlerin ortaya Ancak pek çok kişi, işveren ya da sigorta şir-
çıkmasını sağladı.
Photos.com

ketleri tarafından haksız muameleye yol açacağı-


nı düşünerek, genetik profilinin çıkarılmasına izin
vermek istememektedir. Buna karşın Amerikan
Kongresi, genetik ayrımcılığı yasaklayan Genetik
Ayrımcılığa Karşı Yasa’yı Mayıs ayında geçirdi. Di-
ğer bir kaygı da ırksal aidiyetin, belirli hastalıklara
genetik yatkınlık işareti olarak görülebileceği yö-
nündedir. Ancak bu tür yaklaşımlar insandaki ge-
netik varyasyonun doğasının yanlış anlaşılmasın-
Visual Photos

dan kaynaklanır; birbirlerine yakın akraba kişiler


bile aynı ilaca farklı tepkiler verebilmektedir.

In Vitro ve In Silico
Milyarlarca yıl işledikten sonra evrim, bazı yön-
leriyle anlaşılmaz ve tuhaf olsa da çok yönlü bir ta-
Mike Clarke AFP/Getty Images

sarımcı olduğunu göstermiştir. Araştırmacılar, ar-


tık evrimin çizim tahtasından ödünç aldıkları yön-
lendirilmiş evrimi kullanarak, proteinlerin faydalı
işlevlerini iyileştirmektedirler. Moleküler biyolog-
lar bilinçli olarak genleri mutasyona uğratmakta,
bu genlerin kodladığı proteinleri üretmekte, prote-
Evrimsel Tıp
inlerin işlevsel performanslarını ölçmekte ve en iyi
Evrimin sağlığımız üzerindeki bir başka etkisi performans gösterenleri sonraki mutasyonlarda ve
de evrimsel geçmişimizden miras kalan, bedenleri- testlerde kullanmak üzere seçmektedirler. Bu dön-
EVRİM: Gelecek 200 Yıl
mizin “zeki olmayan tasarım özellikleri” denilebile- günün milyonlarca kez tekrarı çoğu zaman etkile-
cek yönleridir. Örneğin, insan dişisinin leğen kemi- yici sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.
Elaine Morgan ği daha büyük yenidoğan kafasına yönelik bir seçi- Evrimin tarihini ve mekanizmalarını anlamak,
Darwin, bütün türlerin, lime uyum sağlamadığından, diğer primatlarla kar- yönlendirilmiş evrim yöntemlerini birkaç yönden
atalarının yaşam
ortamları ve yaşam şılaştırıldığında, insanlar doğum sırasında daha faz- geliştirmeyi mümkün kılar. İlk olarak, genlerin fi-
tarzıyla şekillendiği la zorlanmaktadırlar. Zeki tasarımın ürünü olmadığı logenetik ilişkilerini keşfetmek, onların işlevlerini
sonucuna varmıştı. düşünülen bazı özellikler aslında faydalı olabilmek- belirlemede ve böylelikle yönlendirilmiş evrim için
O günden beri evrimciler, tedir. Örneğin, ateş, ishal ve kusma, mikrobik enfek- hedef genleri seçmede önemli bir adımdır. Deney
Homo sapiens’in
herhangi bir ayırt edici siyonların tasfiye edilmesine yardımcı olur. öncesinde bir genin işlevini tahmin etmek için eli-
fizyolojik niteliğine Evrimsel bir bakış açısıyla duyarlıklarımızı an- mizdeki en önemli veri, genlerin bağlantılı olması-
getirilen açıklamalar lama ve sağlığımızı geliştirme çabası, evrimsel tıp dır. Örneğin, farede bir genin işlevini deneysel ola-
üzerinde fikir birliğine ya da Darwin tıbbı olarak bilinmektedir. Bu yeni rak belirlemişsek, insandaki en yakın genin benzer
varamamıştır. Alister
Hardy’nin kökenlerimizin girişimin önemli bir adımı, temel evrim biliminin işleve sahip olacağını varsaymak akla uygundur.
suda olduğuna ilişkin tıp ve halk sağlığı öğrencilerinin ders programları- İkinci olarak, genlerin nasıl evrimleştiğini, ya-
kuramını daha hoşgörülü na girmesidir. ni mutasyon mekanizmalarını ve doğal seçilimin
bir biçimde yeniden İnsan genotiplerinin belirli hastalıklarla eşleşti- bunlar üzerinde nasıl işlediğini bilmek, yönlendiril-
değerlendirmek işe
yarayabilir. rilmesi, kişiselleştirilmiş tıbbın yolunu açarak, dok- miş evrimde etkinleştirilecek mutasyonlar konusun-
Elaine Morgan, evrim hakkında pek çok torların tedaviyi genetik özelliklere göre belirleme- da seçenek sağlar. Bir protein, dizilişi proteinin ni-
kitabın yazarı, son kitabı
The Naked Darwinist (Eildon Press, 2008) sine ve ilaç dozajlarını ayarlamasına olanak vermiş- hai işlevini belirleyen bir amino asit zinciridir. Yön-

48
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
lendirilmiş evrimi uygulayan araştırmacılar, tek bir Genetik programlamayla, bazen insan ürünü ta-
amino asit dizisi içinde rastlantısal konumlarda ya da sarımlara hiç benzemeyen çözümlere ulaşılabiliyor.
yalnızca belirli bölgelerde ve hatta işlevsel önemi ol- Örneğin, yerde konuşlanmış alıcılar kullanarak sin-
duğu belirlenen belirli dizi bölgelerinde değiştirmek yal kaybını azaltan iletişim uydularına bir takım ha-
isteyebilirler. Protein kodlayan genler, karıştırılarak linde yörünge bulmak üzere kullanılan evrimsel bir
yeni ve özgün özelliklere sahip değişik düzenlemeler bilgi işlem programı, uydu yörüngeleri arasında de-
ortaya çıkartacak şekilde, kesimler halinde yapılan- ğişken aralıklar bırakarak, alışılmadık asimetrik yö-
mıştır. Filogenetik tanımı yapılmış bir gen ailesinden rünge konfigürasyonları oluşturdu. Bu sonuçlar, ta-
ya da kardeş türlerden gelen bağlantılı genlerin yapı- sarımcıların düşünebildikleri alışılagelmiş simetrik
sal kesimleri karıştırılarak, kimerik proteinler olarak düzenlemelerden daha iyi performans gösterdiler. EVRİM: Gelecek 200 Yıl
adlandırılan yapılar oluşturulabilir. Gen kesimlerini
yeniden birleştirip karıştırarak (shuffling) proteinle- Simon Conway Morris
Kritik Hizmetler “Evrimin en büyük
rin hızlı evrimini sağlayan yöntem biyobenzetim yo-
gediği mi? Çok basit,
luyla laboratuvarda uygulandığında başarılı sonuçlar Dünya nüfusu artarak çevreyi hızla değiştir- dostum.” Profesör
vermiştir. Araştırmacılar, bazı mikrop popülasyon- meye devam ettikçe, biyolojik çeşitliliğin korun- Mortimer arkasına
larının genomlarının tümünü karıştırarak, evrimsel ması ve insanın geleceğiyle ilgili kaygılar da gide- yaslanıp güldü.
değişimi daha da hızlandırmıştır. rek artıyor. Organizmalar ve yaşadıkları ortamlar- “Evrim, değişimle
eşdeğer mi? Tabii, fakat
Yönlendirilmiş evrimin başarıları arasında in- dan oluşan sağlıklı ekosistemlerin, bize kullanıla- bu sadece bir ilk adım.
san papilloma virüsü aşısının geliştirilmesi ve He- bilir su kaynağı, ekilebilir toprak ve temiz hava te- Peki ya yaşam nedir?
patit C aşısının iyileştirilmesi bulunmaktadır. Bağı- min etmesini bekliyoruz. Ekosistemin sunduğu bu Berrak bir hareketsizlik
şıklık sistemi proteinleri ailesi olan interferonun 20 kritik unsurların gerekliliğini bilsek de, bunların bölgesi ile neredeyse kaotik
bir sürekli değişkenlik
farklı insandan alınan kesimlerinin karıştırılmasıy- kontrolü ve ekosistemdeki değişikliklerin sonuçla- bölgesi arasına gerilmiş,
la geliştirilen kimerik protein, virüslerin üremesini rı konusunda çok az bilgimiz var. Belirli türlerin ve incecik bir ip üzerinde
yavaşlatmada 250.000 kez daha etkilidir. Bir tümör komünitelerin ekosistemdeki rolleri nedir? Bu do- olağanüstü bir yürüyüş.
baskılayıcı olan insan p53 proteininin iyileştirilmiş ğal sistemler türlerin ve yaşam alanlarının kaybına Bu metafor hoşunuza
gitmediyse, kilometrelerce
biçimi de laboratuar deneylerinde tümörün büyü- ne kadar duyarlıdır? Ekosistemlerdeki değişiklik- yükseklikte bir iskambil
mesini engellemede daha etkili olmuştur. Araştır- ler yerel iklimleri, bitkilerde tozaklama ve tohum- kâğıdı destesi düşünmeye
macılar şimdi bu başarıyı p53 protein yetersizliği ların dağılımını, atıkların çözünmesini, hastalıkla- çalışın, bu destenin
olan bireylere aktarmaya çalışıyorlar. rın ortaya çıkışını ve yayılmasını nasıl etkilemekte- tepesinde de gayet dengeli
bir şekilde duran bir
Bilim insanları ve mühendislerin evrimden di- dir? Bunlar evrimsel yöntem ve bilginin yanıtlama- fil olsun. İşte, karşınızda
ğer bir esinleri, evrimsel ya da genetik algoritma- mıza yardımcı olduğu zor sorulardır. tekinsiz bir kendini-
lar olarak adlandırılan bilgisayar programlarıdır. Envanter çıkarma, kaynakların anlaşılması ve örgütleme. Hücrelerden
İnsanlar bu tekniği kullanarak, hava trafik kontro- idaresi için elzemdir. Bununla birlikte, birçok ya- bilince. Etkileyici, değil mi?
Darwin meseleyi anlamıştı,
lü, hava durumu tahmini, borsa portföyünün den- şam türü, özellikle virüsler, bakteriler ve protistler Newton da öyle.
gelenmesi, ilaç bileşimlerinin iyileştirilmesi ve hat- gibi en küçük boyutta olanlar keşfedilmeyi ve ta- Fakat sonra fizikte Einstein
ta köprü, elektronik devre, robot-kontrol sistemle- nımlanmayı bekliyor. Tüm yaşam formları arasın- çıktı. Belki de şimdi
rinin tasarımı gibi oldukça karmaşık problemlere daki genetik bağlantıları belirleme çabası, hem tür- biyolojinin sırasıdır.”
en uygun çözümü aramaktadırlar. ler içinde hem de türler arasındaki biyolojik çeşit- Simon Conway Morris, Profesör,
Yerbilim Bölümü, Cambridge Üniversitesi
Evrimsel algoritmaların yapısı beş basamaktır: liliğin kapsamlı genetik örneklemesini içermekte-
1. Olası çözüm popülasyon oluşturulması. dir. Bu örneklerin filogenetik analizlerinden elde
2. Her bir olası çözümün uygunluğunun ya da edilen bilgiyle biyologların, organizma gruplarının
uyumluluğunun değerlendirilmesi. göreceli farklılaşmalarını değerlendirerek, korun-
3. Olası çözüm hedeflenen kritere uygunsa, ması gereken (türler ya da tür grupları gibi) belirli
sürecin durdurulması. evrimsel birimleri ayrıştırabilmeleri mümkündür.
4. Uygun değilse, popülasyondaki göreceli Filogenetik analizler pek çok kez, daha önce ta-
olarak uyumlu bireylerin ebeveyn olarak nımlanmamış türleri ortaya koymuştur. Afrika fil-
seçilmesi. lerinden alınan DNA örnekleri, Afrika’da uzun sü-
5. Ebeveynde mutasyon değişiklikleri redir düşünüldüğü gibi bir değil, iki farklı tür ol-
yaratılarak, özelliklerinin “eşeysel” olarak duğunu ispatlamıştır. Loxodonta africana daha çok
yeniden birleşmeleriyle yeni bir olası çözüm savanada, yeni adlandırılan L. cyclotis ise orman-
popülasyonu oluşturulması ve yeniden da yaşamaktadır. DNA analizleriyle ayrıca yeni As-
ikinci adımdan başlanması. ya yumuşak-kabuklu kaplumbağa türleri, gerçek-

49
Bugünün Dünyasında Evrimden Faydalanmak

Bilim insanları
biyologların filogenetik
Hititçe
yöntemlerini ilişkili
sözcük kümeleri ve Luvi Dili Toçarca A
diğer ortak özelliklere
uyguladıklarında Hint Toçarca A
Avrupa Dilleri evrimsel Galce
bir ağaç oluşturuyor
(sağda). Dillerin
geçmişini alternatifler
arasından hangi olası Eski İrlandaca
ağacın daha iyi temsil
ettiği henüz tam açıklık Latince
kazanmış değil. Umbriyaca
Oskan
Arnavutça

Got Dili
Eski Yüksek Almanca

Eski İngilizce

Klasik Ermenice
Antik Yunanca

Prusya Dili
Letonca
Vedik
Litvanya Dili
Eski Farsça

MÖ 4000 MÖ 2000 MS 1 MS 2000

Dillerin Ağacı balinagil türleri, Eski Dünya akbabaları ve benze-


Charles Darwin insanın soyağacı ile dillerdeki farklılaşma ri birçok tür bulunmuştur. Omurgalılar için ben-
arasındaki ilişkiye de işaret ediyordu:”İnsanın mükemmel bir zersiz genetik işaretleyicilerin geliştirilmesi, koru-
soyağacına sahip olsaydık, insan ırklarına ait bir soyağacının ma altındaki hayvanları, bu hayvanların ülkeye ya-
düzenlenmesi bugün dünyada konuşulan çeşitli dilleri en sa dışı sokulan veya satılan parçalarını teşhis etme-
iyi şekilde sınıflandırmayı bize sağlayabilirdi; ve tüm ara ve yi ve yabani hayatı koruyan yasaları daha iyi uygu-
yavaşça değişim gösteren diyalektler dahil edildiğinde bu tür
bir düzenleme tek olası seçenek olurdu.” lamayı kolaylaştırmaktadır. Bu yaklaşım, yasa dı-
şı balina avcılığı, kaplan ürünlerinin Asya tıbbında
Diller biyolojik anlamda katı bir biçimde evrimleşmezler. kullanımı ve koruma altındaki mersin balığı türle-
Ancak zaman içinde biyolojik evriminkine benzer biçimde rinden havyar elde edilmesi gibi pek çok örnekte
değişmektedirler. Bunda insanın yenilikçi doğası ve diğer cezai takibatı mümkün kılmıştır.
dillerden yapılan katkılar önemli rol oynamaktadır. Dillerin
evrimine ilişkin çalışmalar dil çiftleri arasında ortak kökten
türemiş sözcükler derlenerek 1950’lerde başladı. Yakın Metagenomik
zamanlarda dilbilimciler ve evrimsel bilimciler istatistiğe
dayalı yöntemler olan maksimum olabilirlik ve Bayes analizini Bir organizmadan elde edilen DNA’nın tama-
(biyologlar bu yöntemleri evrimin filogenetik analizinde mı bir genomu oluşturur. Bir bölgede yaşayan
kullanırlar) dilin evrimiyle ilgili çalışmalara uyguladılar. Bu farklı türden mikroplardan tüm bir komünitenin
teknikleri aynı kökten sözcüklerden oluşan veri kümelerine
ve kullanılan gramer ve ses gibi dil yapılarına uyguladılar. Dil DNA’sını toplarsanız, bir metagenom elde edersi-
yapısının en yavaş değişen özelliklerine odaklanan evrimsel niz. Biyologlar, artık böyle bir komüniteden DNA
modellerle yapılan incelemeler bazı tarihsel ilişkilerin 20.000 bölümlerini izole edebilmekte, bu bölümlerin dizi-
yıl veya daha geriye uzandığına işaret etmektedir. lerini belirleyebilmekte ve onları bitişik diziler ha-

50
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
linde yeniden bir araya getirebilmektedirler; hem leri, zaman içinde nasıl değiştikleri ve yaşamlarını Metagenomik
de zor ve emek yoğun bir süreçle mikropları labo- nasıl sürdürdüklerini öğrenmenin ilk adımıdır. Çe- incelemeler insan
ratuar ortamında büyütmek için gerekli adımlar şitlilik gösteren mikrobik komüniteler, daha az çe- sindirim sisteminde
atılmadan. şitlilik gösterenlere göre çevresel değişiklikler kar- yaşayan ve daha önce
İnsan bağırsağındaki mikropların metagenomik şısında daha mı dirençlidirler? Bir ekosistemin sür- bilinmeyen yaklaşık
analizi bağırsakta, yaklaşık 25.000 protein kodlayan dürülebilirliğinde belirli türlerin çok büyük önemi 300 mikrobun varlığını
genin bulunduğu genomumuzdakinden 100 kat bulunmakta mıdır? Mikrobik komünitelerin yapı- ortaya çıkardı.
fazla değişik gen bulunduğunu ve daha önce bilin- sının oluşumunu ve dönüşümünü tetikleyen ve sür-
meyen ve kültürü alınmamış yaklaşık 300 mikrobik düren nedir? Bir sonraki kavrayış düzeyi için gerek-
yaşam cinsi olduğunu göstermiştir. Bilinen mik- li kavram ve yöntemler büyük ölçüde, türler, popü-
roplar ve genleri, bağışıklık sistemimizin gelişme- lasyonlar ve bunların çevreleri içinde ve arasındaki
sinde, sağlıklı bağırsak hücresi üretimini sağlayan tüm etkileşimleri içeren evrimsel ekolojinin sınırla-
yağ asidi üretiminde ve hem kanserli hücre gelişi- rı içinde bulunmaktadır.
mine neden olan hem de ilaçları metabolize etme Mikrobiyal metagenomik ve evrimsel ekolo-
yetimizi etkileyen zararlı maddelerin etkisini gider- jinin tüm uygulamaları henüz ortaya çıkmasa da
mede önemli rol oynamaktadır. Metagenomik ana- çok fazla olasılık bulunmaktadır. Mikroplar kar-
liz sonuçları, bilinen ve bilinmeyen mikropların or- bondioksit, metan ve diğer sera gazlarını üretip
taya çıkışı, üremesi ve ilişkilerindeki değişimin ilti- aynı zamanda tükettiklerinden, küresel ısınmayı
haplı bağırsak hastalığı ya da obezite gibi olguların azaltmaya yönelik çalışmaların başarısını belirle-
çıkışında rol oynadığını düşündürmektedir. mede önemli rol oynayabilirler. Metagenomik ta-
Kadın üreme sistemi üzerinde yapılan benzer banlı sistemler, çevre sağlığını kontrol etmenin ya-
metagenomik analizler, erken doğum, leğen kemi- nı sıra, patojenlerin doğal mı terörist kaynaklı mı
ği enfeksiyonları ve HIV gibi cinsel yolla bulaşan olduklarını saptamada kullanılabilirler. Metageno-
patojenlerin edinimiyle bağlantılı bir hastalık olan mik, faydalı mikropların sisteme verildiği probi-
bakteriyel vajinitin, vajinal bakteri komüniteleri- yotik terapilerle tedavi edilebilecek, insanda ve ev-
nin tür bileşimindeki çarpıcı değişikliklerle birlik- cil hayvanlarda görülen çok sayıda hastalığın tanı-
te geliştiğini göstermiştir. Araştırmacılar, sağlıksız sını koyabilir. Yeni keşfedilen mikroplar, yeni an-
vajinal ekosistemlerde de sağlıklı olanlarda da bir- tibiyotiklerin geliştirilmesinde, selülozda bulu-
çok yeni bakteri grubu tespit ettiler. Bakteriyel vaji- nan glikozdan fermantasyonla (yakıt amaçlı kulla-
nitin daha etkin tedavisi, vajinal ekosistemlerde bu nım için) etanol elde edilmesinde gerekli enzimle-
değişimlerin nasıl oluştuğunun ve ekosistemin iş- rin keşfinde ve toprak ve sudaki kirliliğin biyolojik
levini ve hastalığın seyrini nasıl etkilediğinin daha olarak giderilmesinde kullanılabilir.
iyi anlaşılmasıyla sağlanabilir. Bilimsel kavrayışımız neredeyse tümüyle, her
Dış ekosistemler ve sürdürülebilirlik açısın- hangi bir düzeyde doğayı gözlememize ve sorgula-
dan bakıldığında, Pasifik Okyanusu’ndan ve Kuzey mamıza dayanır. Doğa bir öğretmen gibi ders ver-
Atlantik’teki Sargasso Denizi’nden alınan su ör- mez ya da çalışma yöntemleri önermez. Doğal sis-
neklerinin metagenomik analizleri sonucunda, ok- temler daha çok, garip ve muhteşem güzellikleriyle
yanuslarda da virüs çeşitleri dâhil halen keşfedilip içten gelen merakımızı cezbederek, bizi elimizden
incelenmesi gereken büyük bir biyolojik çeşitlilik gelen en iyi şekilde öğrenmeye sevk eder. Evrim,
olduğu görülmektedir. Bilim insanları, çeşitli mik- yeryüzündeki yaşamın anlaşılmasındaki tek birleş-
robik ırkların metabolik faaliyetleri ve ekolojik iş- tirici ilkedir. Evrimin, değişimin tarihi ve mekaniz-
levleri hakkında hâlâ görece az şey biliyorlar ve bu maları hakkında verdiği dersleri uygulamaya geçi-
konuda çok sayıda proje devam ediyor. Mikroplar rilmek insanoğlunun esenliğini artırabilir. Bir za-
yeryüzündeki yaşamı büyük ölçüde destekledikle- manlar bir merak olan, şimdi güçlü bir araçtır.
ri için onlar hakkında daha fazla bilgi edinmemiz
gerekiyor. Mikroplar, dünyadaki fotosentezin bü-
yük bir bölümünü, diğer yaşam formları ve insan-
lar için gerekli olan karbon, azot, oksijen ve kükürt
gibi elementleri yapıyorlar.
Metagenomik evrim analizini kullanarak çeşit-
li şartlar içindeki komünitelerin yapısını anlamak,
komünite üyelerinin ne yaptıkları, nasıl etkileştik-

51
Michael Balter

Sanat ve
Simgeselliğin
Kökenleri
Üzerine
1994’te Fransız mağaracılar tarafından keşfedilmesinden beri, güney Fransa’daki
Chauvet Mağarası’nın duvarlarından fırlayacakmış gibi duran muhteşem
aslanlar, atlar ve gergedanlar dünyanın en eski mağara resimleri olarak kabul görüyor.
Demir oksit ve kömür kullanılarak, ustalıkla yapılmış bu adeta canlı çizimler,
insanın sanatsal yeteneğin 30.000 yıldan da geriye gittiğini gösteriyor.
İlkçağ sanatı hakkındaki yayınların neredeyse tümünde sözü edilen bu resimler,
sanatsal ifadenin kökenleri hakkında bize gerçekten ne söylüyor?

C
hauvet Mağarası’nın duvarlarını meşale- Chauvet gibi sit alanları, bazı araştırmacılarca hâlâ
lerinin ışığında süsleyen tarihöncesi in- 40.000 yıl önce modern insanın Avrupa’ya yerleşme-
sanlar mağaraya geldiklerinde sanatsal de- siyle başlayan “yaratıcılık patlamasının” canlı örnekleri
haları zaten tam olarak gelişmişti. Bu nedenle, ço- olarak nitelendirilse de, giderek artan sayıda tarihön-
ğu araştırmacı artık sanatın kökenlerinin antik dö- cesi araştırmacısı simgesel köklerimizi bunun daha da
nemlerden kalma, en son keşfedilen resimlere ve öncesinde, hatta bazı durumlarda Homo sapiens’in de
heykellere dayandırılamayacağı konusunda hem- atası olan türlerde arıyor. Modern insanın kökeni gibi,
fikir. En eski sanat eserlerinin bir kısmı büyük ih- simgesel davranışın kökenleri de Afrika’da gibi görü-
timalle çağlar içinde yok oldu, büyük bir kısmı da nüyor. Son dönemde yapılan kazılarda 100.000 yıldan
hâlâ bulunmayı bekliyor. Arkeologlar eldeki bul- hatta daha da öncesinden kalma özenle yontulmuş taş
guların nasıl yorumlanacağı konusunda anlaşamı- aletler, boncuklar ve demir oksit bulundu. Araştırma-
yor. Bundan dolayı, araştırmacıların çoğu sanatın cılar hâlâ bu bulgulardan hangilerinin gerçekten sim-
Science dergisinin 6 Şubat ilk defa ne zaman ortaya çıktığını araştırmak yeri- gesel ifadeyi gösterdiği üzerinde tartışıyor. Bununla
2009 tarihli sayısında
yayımlanan “On the Origin ne, simgesel köklerini anlamak istiyor. Ne de olsa, birlikte, simgeselliğin yapı taşlarının sanatın tam an-
of Art and Symbolism”
adlı makale, American
sanat temel bir olgunun estetik ifadesidir: İster di- lamıyla gelişmesinden önce oluştuğu konusunda bir
Association for the
Advancement of Science’dan
limizi oluşturan kelimeler, ister duyguları ileten ar- uzlaşma var. University College London’dan arkeolog
(AAAS) izin alınarak monik sesler, ister yapılışlarından 30.000 sene son- Dietrich Stout “Boncuklardan ve sanattan bahseder-
Türkçeye çevrilmiştir. Bu
çeviri, AAAS çalışanlarınca ra bulunduklarında kâşiflerini gözyaşlarına boğan ken, aslında, kesinlikle simgesel düşüncenin ve ileti-
yapılmamış ve kontrol
edilmemiştir. Gerekli Chauvet Mağarası’ndaki çarpıcı resimler olsun, sa- şimin oluşumundan çok sonra, hem de muhtemelen
durumlarda makalenin
AAAS tarafından nat bir anlam ileten simgeler oluşturmamızı sağla- çok çok sonra ortaya çıkan, simgesel ifade için gere-
yayımlanan İngilizce orijinal
metnine başvurulabilir. yan bilişsel bir yetidir. ken malzeme teknolojilerinden bahsediyoruz” diyor.

52
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
Londra Üniversitesi, Royal Holloway’den arkeolog rılan daha küçük bir taş hakkındaki benzer tartışma-
Clive Gamble’ın bir kaç sene önce ifade ettiği şekliy- yı hatırlatıyor. Bazı arkeologlar 250.000 yıllık bu ob-
le, önceleri simgeselliğin evriminin, bir elektrik düğ- jenin bir kadını andırdığını söylese de, diğerleri do-
mesine basılması gibi, hızla gerçekleştiği düşünülü- ğal etkenler tarafından şekillendirildiğini, zaten daha
yordu. Ancak Gamble, simgesel davranışın mağara çok da penguene ya da erkek cinsel organına benze-
resimlerinden çok önce ortaya çıktığını gösteren ye- diğini söylüyor. Mikroskopla yapılan kapsamlı bir ça-
ni verilerin ışığında, çok alıntılanan bu sözünün de- lışmayla, Berekhat Ram’da bulunan objenin (kimile-
ğiştirilmesi gerektiğini belirtiyor: “Artık bir loşlaştırı- rinin “baş” ve “kollar” olduğunu kabul ettiği) özellik-
cı anahtarın çevrilmesi gibi, demek gerek.” lerinin gerçekten de alet kullanılarak yapıldığı sonu-
Bilim insanları, simgesel davranışın ne zaman baş- cuna varıldıktan sonra bile, birçok araştırmacı bu cis-

Boxgrove Projesi
ladığını tam olarak bilirlerse, günün birinde sorula- mi bir sanat eseri olarak kabul etmemiştir. Bazıları-
rın en zorunu yanıtlayabileceklerini ümit ediyorlar: na göre, ortada simgesel bir davranış olduğunun söy-
Simgesel davranışın insanlara sağladığı evrimsel üs- lenebilmesi için, o simgenin herkes tarafından anla-
tünlük neydi? Birçok araştırmacının düşündüğü gi- şılan bir anlamı olduğunun ve insan toplulukları ta- Taştaki Simetri
bi, simgeler, ilk insan kabilelerinin hayatta kalması- rafından paylaşıldığının kanıtlanması gerekiyor. Ör- Bazı taş aletlerin yapılması
nı ve üremesini sağlayan toplumsal bir yapıştırıcı iş- neğin Avrasya’da pek çok yerde bulunan, 30.000 sene için önce görüntüsünün
levi mi gördü? öncesinden kalma kemikten ve taştan yapılmış yüz- zihinde canlandırılmış
lerce “Venüs heykelciği” hünerli eller tarafından ya- olması gerekir.
Venüs mü, pılmış ve hepsinde de ortak bir motif var. Çoğunluk
tarafından sadece simgesel bir ifade olarak değil, tam
Cinsellik Simgesi mi, anlamıyla sanatsal objeler olarak nitelendiriliyorlar.
Çakıl Taşı mı? Birçok araştırmacı Tan-Tan ve Berekhat Ram obje-
1906’ta mizahçı ve sanat eleştirmeni Gelett Bur- leri gibi nadir olan, başka bir örneği daha olmayan bu- EVRİM: Gelecek 200 Yıl
gess, “Sanattan anlamam, ama neyi beğendiğimi bi- luntuları simgesel davranış örnekleri olarak nitelen-
lirim” diye bir espri yapmıştı. Arkeologlar için, sanatı dirmekte gönülsüz. Pennsylvania Üniversitesi’nden David Dilcher
Darwin’in zamanında,
sanat olmayandan ayırt etmek hâlâ zor. Tan-Tan Ve- antropolog Philip Chase “İlk insanın bir benzerlik çiçekli bitkilerin fosil
nüsü olarak bilinen 6 santimetre uzunluğundaki ku- görmüş olabileceğini düşünebilirsiniz, ama objenin kayıtları evrim işaretleri
varsiti ele alalım. 1999’da Fas’ta, 300.000 yıl ile 500.000 hâlâ hiçbir simgesel anlamı olmayabilir” diyor. Colo- göstermiyor gibiydi,
yıl arasında bir döneme ait olduğu düşünülen çok sa- rado Üniversitesi’nden (Colorado Springs) antropo- o nedenle Darwin
bu bitkilerin kökenini
yıda taş aletin çıktığı bir yerin yakınında bulunan bu log Thomas Wynn de aynı fikirde: “Başka bir örneği “berbat bir gizem”
taş, güdük kolları ve güdük bacakları olan bir insan daha olmayan bir objeyse, sayılmaz. Kimseye bir me- olarak nitelendirmişti.
figürünü andırıyor. Caulfield South’ta (Avustralya) saj vermez.” Araştırmacıların bu
serbest çalışan arkeolog Robert Bednarik, ilk insan- durumu düzeltmesi
için felsefi bir kayma
lardan birinin taşı yontup bilerek insana benzetmeye Hayal Gücünün Aletleri gerekti. Eski nesil
çalıştığında ısrarlı. Eğer öyleyse, bu sanat eseri o ka- paleobotanikçiler, fosil
dar eski ki, yaklaşık 200.000 yıl önce Afrika’da ortaya Arkeolojik kayıtlardaki ilk simgesel mesajları sap- bitkileri çok benzedikleri
çıkan kendi türümüz tarafından değil de atalarımız- tamanın ne kadar zor olduğu bilindiğinden, bazı yaşayan cinsler arasında
ele alırken, biz bugün
dan biri, belki de bazı antropologların modern insa- araştırmacılar benzer bilişsel yetiler gerektiren, ör- analizimizi ayrıntılı
nın ve Neandertallerin ortak atası olduğunu düşün- neğin alet yapımı gibi davranışları araştırmayı ter- morfolojik özelliklerin
düğü, büyük beyinli H. Heidelbergensis tarafından cih ediyor. Charles Darwin de alet yapımı ile simgesel dikkatle gözlenmesine
yapılmış olmalı. Bu, sanatın Homo’nun dağarcığının davranışın belki de en gelişmiş formu olan dil arasın- dayandırıyoruz.
Bunun sonucunda
çok çok eski bir parçası olduğu anlamına gelecektir. da evrimsel bir paralellik görmüştü. Darwin İnsanın elimizde, soyu tükenmiş
Bednarik 2003’te Current Anthropology’de yayım- Türeyişi adlı eserinde “Nasıl ses çıkarmamızı sağla- pek çok sınıfı da içeren
lanan Tan-Tan Venüs’ü hakkındaki incelemesinde “ yan organlar konuşmak için uyum göstermişse, çak- çiçekli bitkilere ait ve
Paleosanatın elimizdeki zaten az sayıdaki ilk dönem mak taşından en kaba aleti yontmak için de bu iş için Darwin’i de çok memnun
edecek, yeni yeni ortaya
örneklerini göz ardı ederek, kısa açıklamalarla geçiş- uyum göstermiş, çok becerikli bir çift el gerekir” der. çıkan bir fosil kaydı var.
tirerek ya da reddederek bu bilim dalına hizmet etmiş Birçok araştırmacıya göre, hem ince işlenmiş alet- David Dilcher, Paleobotanikçi, Florida Doğal
olmuyoruz” diyordu. ler yapmak hem de simge kullanmak, soyut bir kav- Tarih Müzesi (Gainesville)

Ama birçok arkeolog konuya kuşkuyla yaklaşa- ramı zihinde tutma becerisi gerektirir; alet yapma ör-
rak taşın insan figürünü andırmasının bir rastlantı neğinde buna bir de ham maddenin üzerine, soyut
olabileceğini savunuyor. Tan-Tan “figürü” tartışması, bir zihinsel şablona dayanan, önceden düşünülmüş-
1981’de Golan Tepeleri’ndeki Berekhat Ram’da çıka- bir şeklin “uygulanması” eklenir. Wynn ve diğer araş-

53
Sanat ve Simgeselliğin Kökenleri Üzerine

tırmacılar, bilinen en eski aletlerin yapımında böy- pılmış saplara takılabilecek gibi şekillendirilmiş alet-
le bir yeteneğin muhtemelen gerekmemiş olduğunu ler bıraktılar. Saplı aletler denilen bu aletler, daha yeni
söylüyor. 2,6 milyon yıl öncesine tarihlenen bu en es- kazı alanlarında bulunduklarında simgesel davranı-
ki aletler, genellikle ikiye ayrılıp daha sonra keskin- şın kanıtları olarak kabul görmüştür. Cape Town’daki
leştirilerek basit kesici ve kazıyıcı gereçler haline ge- (Güney Afrika) Iziko Müzesi’nden arkeolog Sarah
tirilmiş taşlar. Wurz “Taş alet yapımında böyle bir esnekliğe sahip
Sonraları, yaklaşık 1,7 milyon yıl önce Afrika’da, olmaları, onları yapan insanların simgeleştirme yetisi
Acheulean el baltaları adı verilen, büyük, damla şek- olduğunu gösterir” diyor.
linde aletler ortaya çıktığı görülüyor. Muhtemelen H. Schöningen’de (Almanya) çıkarılan 400.000 yıllık
erectus tarafından büyük bir olasılıkla bitki kesmek meşhur tahta mızrakları yapmak için de muhteme-
ve hayvan kesmek amacıyla yapılmış bu aletlerin şe- len benzer bilişsel yetiler gerekliydi. Yakın zamanda
killeri aletten alete farklılık gösteriyor. Arkeologlar bu yapılmış bir çalışma, bu mızrakların yaratıcılarının
aletlerin ilk örneklerinin yapımının soyut bir zihin- -belki de H. Heidelbergensis ailesinin üyeleri- ağaç-
sel şablon gerektirip gerektirmediği konu- lardan el baltasıyla dal kesmek, mızrakları in-
sunu tartışıyor. Ama 500.000 yıl ka- ce ve yassı taş parçalarıyla yontmak gibi ön-
dar öncesine gelindiğinde ilk insan- ceden planlanmış en az sekiz aşamayı, bir
Ne gözle lar, Wynn ve diğerlerinin zihinsel kaç güne yayılan bir sürede gerçekleştirdi-
baktığına bağlı şablona dayalı uygulamanın açık ğini gösterdi.
Arkeologlar bu örnekleri olduğunu savunduğu, da- Karmaşık alet yapımının ve simge-
yontulmuş taşın bir
ha simetrik, Geç Acheulean aletleri sel düşünmenin benzer bilişsel yetiler ge-
kadını temsil edip
yapıyordu. Hatta bazı arkeologlar, rektirdiği düşüncesine değişik bir alan-
etmediğini tartışıyor.
beceriyle yontulmuş bu el balta- dan da destek geliyor: Beyin görün-
larının simgesel anlamları ol- tüleme çalışmaları. Stout’un eki-
duğunu, örneğin itibar göster- bi, hepsi de taş yontma konu-
gesi olmak ve hatta karşı cinsin sunda becerikli olan üç arko-
ilgisini çekmek gibi işlevlerinin elogun beyinlerini, Acheulean
olduğunu savunuyor. öncesi ve Geç Acheulean döne-
Yarım milyon yıl noktası ay- mi aletleri yaparlarken, pozitron
nı zamanda H. Erectus’tan da- emisyon tomografisiyle (PET) tara-
well
pril No

ha büyük bir beyne sahip olan dı. Ekibin geçtiğimiz sene yayımladı-
ood - A

H. Heidelbergensis’in gelişinin de ğı makaleye göre, bu iki döneme özgü


nshilw

habercisiydi. Bundan kısa bir sü- yöntemler kullanılırken arkeologların


e
Chris H

re sonra, Afrikalı atalarımız, çevre- beyinlerinin görsel ve motor bölgeleri


EVRİM: Gelecek 200 Yıl
lerinden daha fazla faydalanmalarını ve etkinleşiyordu. Ama dille bağlantılı olan
Helena Cronin tahminen hayatta kalmalarını ve üremelerini devreler sadece Geç Acheulean dönemi-
Evrim kuramında hangi sağlayan, ince ince işlenmiş bıçaklar ve sivri mızrak ne özgü aletlerin yontulması sırasında etkinleşiyordu.
gediklerin kapatılması
gerektiğini değil, uçları gibi çok çeşitli aletler yapmaya başladı. Arkeo-
evrim kuramının hangi loglar bu aletleri Orta Taş Çağı teknolojisi olarak ni- Beni Kırmızıya Boya
gedikleri kapaması telendiriyor; yapımlarında zihinsel şablonlara gerek-
gerektiğini sorun. Çünkü sinim duyulduğu konusunda hemfikirler. “Bu aletler Twin Rivers’da simgesel davranışın başlangıcı-
evrim kuramı yaşayan
her şeyi -özellikle bize hominid dünyasının değişmekte olduğunu söy- na işaret eden sadece aletler değil. Orada yaşamış
kendimizi- anlamanın lüyor” diyor Wynn. ilk insanlar arkalarında, bazıları sit alanından uzak-
anahtarıdır. İnsan Zamanda ilerledikçe, insanların daha gelişmiş alet- ta bulunan, en az 300 topak demir oksit ve adeta bir
doğasını bilimsel olarak ler hayal etme ve yapma becerisi kazanmış göründü- renk tayfı oluşturan pigmentler bırakmış: Sarı, kırmı-
anlamanın tek yoludur.
Dolayısıyla sosyal ğünü, yani hayatta kalma savaşında evrimsel üstün- zı, pembe, kahverengi, mor ve mavi-siyah. Birleşik
bilimleri ve böylece lüklerini artırdıklarını anlıyoruz. Örneğin, 260.000 Krallık’taki Liverpool Üniversitesi’nden kazıbilimci
toplumsal meseleleri, sene öncesine gelindiğinde, bugünkü Zambia’daki Lawrence Barham, pek kanıt olmasa da demir oksi-
politika oluşturmayı Twin Rivers kıyılarında yaşayan ilk insanlar, karma- tin vücutların boyanmasında kullanıldığını düşünü-
ve dünyadaki yerimize
ilişkin bakışımızı da şık bir aletin bitmiş halini hayal edip değişik parça- yor. Çoğu arkeolog, nasıl günümüz insanı giysileri ve
dönüştürmelidir. larını kademeli olarak bir araya getirebiliyordu. Geri- takılarıyla sosyal aidiyetini ve kendi kişisel özellikle-
Helena Cronin, Müdür Yardımcısı, de, ustalıkla yontulmuş bıçaklar ve genellikle bir ke- rini ifade ediyorsa, ilk insanların da kişisel takılar, ör-
Doğa ve Toplum Bilimleri Felsefesi Merkezi,
London School of Economics narı körleştirilmiş ya da büyük olasılıkla tahtadan ya- neğin boncuktan yapılmış kolyeler takarak ve vücut-

54
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<

larını boyayarak sosyal kimliklerini, örneğin ait ol- Simgesel başlangıçBazı


dukları grubu simgesel olarak ifade ettiği konusun- bilim insanları 77.000

Chris Henshilwood - Francesco D’errico


da anlaşıyor. yıllık üzeri kazılı bu
Twin Rivers verileri bir fikir verse de, demir oksi- objenin onu yapan
tin gerçekten nasıl kullanıldığını bilmek zor. Atina’da kişinin simgesel davranış
yaşayan demir oksit konusunda uzman Watts, vücut becerisini gösterdiğini ileri
süslemesi için gerektiği şekilde, demir oksitin toz ha- sürmüştür.
line getirilmesi işlemi yapıldığına dair pek veri olma-
dığını belirtiyor. Johannesburg’daki (Güney Afrika) ticut Üniversitesi’nden antropolog Sally McBrearty
Witwatersrand Üniversitesi’nden arkeolog Lyn Wad- “Kırmızı rengin çok eski dönemlerden beri simgesel
ley, toz haline getirilmiş demir oksitin bir de fayda- bir kategoride yer aldığına dair ikinci dereceden çok
cı bir özelliği olabileceğini belirtiyor. Yeni yapılan de- kuvvetli kanıtlar var” diyor.
neyler, dövülerek toz haline getirilmiş demir oksitin Renkli demir oksit, gelişmiş aletler ve boncuklar
hayvan derisi tabaklamak, taş aletleri kemik ya da birçok araştırmacıyı simgeselliğin yapı taşlarının en
tahta saplara tutturmak ve hatta deriyi sivrisinekler- azından 100.000 yıl, hatta belki de daha önce ortaya
den korumak için kullanılabileceğini gösteriyor. çıktığına ikna etmiş. Ama neden? Simge kullanma-
“300.000 sene önce insanların demir oksiti nasıl nın doğal seçilimde atalarımıza sağladığı üstünlük-
kullandığı hakkında bir fikrimiz yok” diyor Wadley. ler nelerdi?
O dönemde demir oksiti kullananlar modern insan- Bazı bilim insanlarına göre, bu sorunun ceva-
lar değil de çok eski atalarımız olduğundan, bazı uz- bı çok basit, özellikle de simgesel iletişimin en ge-
manlar bu insanlara simgesel kavrayış atfedilmesi ko- lişmiş biçimi olan dil söz konusu olduğunda. De-
nusunda tedbirli davranıyor. taylı ve somut bilginin yanı sıra soyut kavramları
Buna rağmen birçok arkeolog, türümüz H. iletebilme yetisi, ilk insanların sadece bizim türü-
sapiens’in 75.000 yıl ve hatta daha da önce belirli sim- müze özgü bir şekilde işbirliği yapmalarını ve gele-
geler yarattığını ve kullandığını kabul ediyor. Çeşit- ceği planlamalarını mümkün kıldı; böylece zor za-
li sit alanlarında, örneğin Güney Afrika’daki Blom- manlarda hayatta kalma şansları arttı, iyi zaman-
bos Mağarası’nda, insanların arkalarında bıraktığı ge- larda da üreme başarıları. Berkeley’deki Californi-
lişmiş aletler, incelikle işlenmiş kemik uçlar, salyan- a Üniversitesi’nden doğabilimci antropolog Terren-
goz kabuğundan yapılmış delikli boncuklar ve üzer- ce Deacon, “Simgesel Türler: Dil ve Beynin Birlikte
lerine soyut desenlere benzeyen şekiller oyulmuş kır- Evrimi” (The Symbolic Species: The Coevolution of
mızı demir oksit parçaları bulunmuş. Sadece bu alan- Language and the Brain) adlı yankı uyandıran kita-
da, birçok arkeologun simgesel davranışı tanılamayı bında “İnsanın toplumsal yapılanmasının ve uyu-
kolaylaştırıcı unsurlar olarak nitelendirdiği öğeler bir munun hangi yönü dilin evrimleşmesinden fayda
araya geliyor. Science’ta (30 Ocak, s. 569) yayımlanan sağlamazdı ki?” diye soruyor. Deacon, bu üstünlük-
bir çalışmada, Blombos ekibi 100.000 sene öncesine lerden bazılarını sıralıyor: Av organize etme, yiye-
ait katmanlarda oyulmuş kırmızı demir oksit bulduk- cek paylaşımı, alet yapımını öğretme, geçmiş dene-
larını bildiriyor . yimleri paylaşma ve çocuk yetiştirme. Nitekim bir-
Bu dönemde Afrika’nın dışına çıkan modern insa- çok araştırmacı, yeni ortamları keşfetmek ve iklim
nın da simgesel davranış göstermiş olabileceği konu- değişiklikleriyle başa çıkmak zorunda olan ilk in-
sunda başka ipuçları da var. İnsanlar, İsrail’deki Skhul san gruplarını bir arada tutan şeyin simgesel ileti-
kaya sığınağında, bazılarınca kişisel takı olarak nite- şim olduğunu öne sürüyor.
lendirilen 100.000 yıllık kabuk boncuklar bırakmış Sanat ve simgesel davranışın sözel olmayan başka
(Science, 23 Haziran 2006, s. 1731). Kaya sığınağın biçimleri de, kelimelerle anlatılması zor ya da olanak-
yakınındaki 92.000 yıllık Qafzeh Mağarası’nda mo- sız anlamları ifade ederek, bu bağları güçlendirmede
dern insan belirgin şekilde kırmızıyı tercih etmiş: Ar- kilit rol oynamış olabilir. Bu anlamda, müzik de da-
keologlar insanların gömülmesiyle ilişkilendirilen 71 hil sanatsal ifade, en güçlü olanın hayatta kalmasına
kırmızı demir oksit parçasını incelemiş. Bazı araştır- katkıda bulunmuş olabilir. En etkili simgeler, mesaj-
macılar, tarihte dünyanın her yerindeki kültürlerde larını en güçlü şekilde iletenler olduğundan, bu ay-
kırmızının evrensel bir önemi olduğunu ve ilk insa- nı zamanda büyük sanatın üzerimizde neden bu ka-
nın kırmızı demir oksit toplamak için çok uğraştığı- dar büyük bir duygusal gücü olduğunu da açıklayabi-
nı belirterek, bunun “renk simgeselliği”nin ilk örnek- lir. Görünen o ki Chauvet Mağarası’nın ressamları da
lerinden olduğunu savunuyor. Storrs’daki Connec- bunu çok iyi anlamış.

55
Bret Peterson

Dilin Evrimi
Dil ve öğrenme arasındaki bağlantı nedir? Bu konuyu araştırırken, okul ortamı ve
sonrası için geniş kapsamlı etkileri olacak bazı temel sorular ile karşı karşıya kalırız.
İnsanların bilgi paylaşımı yaptığı en temel mekanizma dildir. Ancak dil, biyolojik
olarak evrimleşmiş işlevler veya kültürel buluşlar kategorisine girer mi?
Kısmen bile olsa, evrimleşmiş işlevler kategorisine giriyorsa, dil nasıl evrimleşmiştir?
Ve dile dayanan zihin mekanizmaları nelerdir? Dilin nasıl ortaya çıktığı içlerinde
Charles Darwin de olmak üzere birçok dâhi beyni meşgul etmiştir ancak bu soru,
hepimizin üzerinde düşünüp anlayabileceği bir konudur. Dil ve evrimi hakkında
düşünürken, düşünce dediğimiz süreci gözlemleyip incelememiz kaçınılmazdır.
Geçmişin bizden sakladığı şeyleri düşünürken sinir içinde dişlerimizi gıcırdatabiliriz.
Ancak sonunda, üzerinde kafa yorduğumuz dil aracılığıyla bize nakledilmiş fikirler
sayesinde, zihnin işlevlerine ilişkin kendi anlayış ve farkındalığımızı
deneyimleyebiliriz. Bu konuda çoğu dikkate değer birçok eser bulunmaktadır.
Bu yazıda sadece sizin bunları okuma isteğinizi uyandırmaya çalışacağız.

Visual Photos

İzin alınarak Türkçeye


çevrilmiştir. © Posit Science
Corporation

56
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>

Evrim ve Bilgi
Bilimsel açıdan aydın bir dünyada evrim olağan
bir olgu olarak kabul edilmiştir. Doğa Tarihi müze-
lerini dolaşın, geçmişten gelen ve günümüzde ya-
şamaya devam eden hayvan iskeletlerini inceleyin.
Tüm biyolojinin üzerine kurulduğu bu temel olgu
açıkça fark edilecektir. Bir balina iskeletinde, arta-
kalan boğumlu el ve pelvise baktığımızda, elimi-
ze veya pelvisimize benzer bir yapıyı hemen tanı-
yabiliriz. Bu dev canlılarla ortak atalarımız olduğu
açıkça ortadadır.
Konu aslında evrimin olup olmadığı değil, in-
sanların bunu anlamakta neden bu kadar geç kal-
dığıdır. Evrim, yanıtı bulunduğunda önemsiz ka-
lacak, görünüşte çözülemeyecek bir bilmece mi-
dir? Biz 150 yıl önce yaşamış insanlardan daha mı
akıllıyız? Ve eğer evrim bu kadar apaçık ortadaysa,
neden Darwin konusunu bu kadar büyütüyoruz?
Hayvanlar arasındaki bağlantı ve evrim aslında çok
eski görüşlerdir ve muhtemelen, aşikârlığı yüzün-

Visual Photos
den birçok kültürde bilinir. Açık olmayan ise evri-
min işlediği mekanizmadır.
Darwin’in en önemli kuramlarından biri olan
doğal seçilim kuramı önemlidir çünkü biyolo- değiştiren, son derece önemli kültürel bir buluştur. EVRİM: Gelecek 200 Yıl
jik bilgi hakkında sezgisel algılayışımıza ters dü- Peki yazının dayandığı dil, kültürel bir yapı mıdır
Chris Wills
şen birçok evrimsel sorunu çözümlemiştir: bil- yoksa biyolojik bir kapasite midir? Bu soru tartış- Evrim kuramındaki en
gi kendiliğinden doğmaz ancak bir kaynaktan bir ma konusu olmaya devam etmektedir ve yanıt ke- büyük gedik hâlâ bizzat
alıcıya iletilir. Claude Shannon, 1948’de yayınladı- sinlikle iki uç noktanın ortasında bir yerdedir. yaşamın kökenidir. Bugün
ğı önemli makalede, bu fikirleri, Bilgi Kuramı diye yaşamın, muhtemelen
volkanik olarak aktif
bilinen ve aktarılan bilginin kesin niceliğinin ölçü- bölgelerin yakınlarında,
münü mümkün kılan matematiksel bir kuram ha- Dil nedir? atmosferde serbest
linde formüle etmiştir. Evrim bağlamında ise, ba- Dilin nasıl var olduğunu incelemeden önce, di- oksijenin bulunmadığı
zı organizmalarda giderek artan karmaşıklıkta ya- lin ne olduğuna karar vermeliyiz. Sessiz bir yerde bir zamanda, yaklaşık
3,8 ila 3,5 milyar yıl önce
pılara neden olan bilginin kaynağı açık değildir. yalnızken, kesintisiz içsel bir konuşma akışı içinde başladığını biliyoruz.
Darwin’in anlayışına göre, bu bilgi kaynağı çevre- düşünce üretebiliriz. Böyle durumlarda, dil, dü- Laboratuvarda bu koşulları
dir. DNA’larımızdaki rastlantısal mutasyonlar bilgi şüncenin önemli bir parçası gibi görünür. Ancak yinelemek ve aminoasitleri,
üretmez. Aslında bu, mutasyonları taşıyan birey- dilin, herhangi bir bilişsel işlem için gerekli oldu- zar benzeri ilkel yapıları
ve RNA ile DNA’nın
lerin, yeni bilgiyi gen havuzuna veren çevre tara- ğuna dair bulgu yoktur. Bazı hastalarda beyin ha- yapıtaşlarından bazılarını
fından doğal seçilimidir (bu, mutasyonları taşıma- sarı, hem dışsal hem de içsel konuşmanın tama- üretmek mümkün olmuştur.
yanların daha yüksek bir oranda öldüğünün üstü men kaybolmasına yol açar. Ancak araştırmacılar Daha yakın bir zamanda,
kapalı bir ifadesidir). dil kaybıyla bilişsel sorunları ilişkilendirememiş- protein enzimleriyle
birlikte, RNA’nın
Ancak birçok omurgalı hayvan gelecek kuşak- tir. Origins of the Modern Mind (Modern Zihnin kimyasal tepkimeleri
lara bilgi aktarımı için sadece genetiğe bel bağla- Kökenleri) adlı kitabında Merlin Donald, bu has- hızlandırabildiği saptanmış
maz. Annenin dış çevresindeki mevcut koşullar, talarda dil kaybıyla duyusal sistemin kaybını kar- ve hatta kendi parçalarını
rahim içindeki koşulları; bunlar da önemli ölçüde şılaştırmıştır. Hastalar hayatlarını büyük ölçüde kopyalayabilen RNA
molekülleri yapmak
gelişen embriyoyu etkiler. Doğumdan sonra ebe- kolaylaştıran bir aracı kaybetmişler ancak görme mümkün olmuştur. Fakat
veynin sağladığı bakım, genç bireye biraz daha bil- ve duyma özürlü kişilerde de olduğu gibi, bu ka- böyle bir molekül grubu ile
gi aktarımı sağlayabilir. İnsanlarda bu genetik dı- yıpla gelen bir zekâ ve bilinç eksilmesi gösterme- en ilkel hücre arasındaki
şı bilgi aktarımı, kültürün ve teknolojinin icadıy- mişlerdir. gedik bile hâlâ çok
büyüktür.
la büyük çapta artmıştır. Yazılı bilgi, bir nesilden Dilin, düşünceler içinde bilgi aktarımı sağla-
Chris Wills, Biyoloji Profesörü, California
diğerine aktarılan bilginin miktarını büyük ölçüde yan bir mekanizma olduğu farz edilir. Bunu or- Üniversitesi (San Diego)

57
Dilin Evrimi

photos.com

EVRİM: Gelecek 200 Yıl


taya koymaya çalışan bir deneyde, katılımcılar- Evrensel bir gramer
Geoffrey Miller dan birkaç tümcelik kısa bir parça dinlemeleri
Evrimin asıl büyük gediği, ve sonra dinlediklerini tekrar etmeleri istenmiş- Dilbilimciler, dilin yapısıyla ve bu yapının oluş-
ciddi araştırmalara bütçe
tir. Katılımcıların çoğu ürettikleri yeni tümce- turulması için kullanılan kurallarla ilgilenirler. Bu
ayrılmamasıdır. ABD tıbbi
olmayan temel biyoloji lerle parçanın ana fikrini aktarabilmiş ancak ke- kurallar, tüm dillerde aynı olmayan ancak yine de
araştırmalarına her yıl sinlikle duydukları tümcelerin aynılarını tekrar iyi tanımlanmış bir “zihin grameri” oluşturur. Bu
güçbela 1 milyar dolar edememişlerdir. Görünüşe göre, burada iki dö- zihin grameri okulda öğrendiğimiz gramerden
harcamaktadır, bunun da nüşüm meydana gelmiştir. Parçayı duydukların- farklıdır. Çünkü zihin grameri dediğimiz şey, bir
sadece yüzde birkaçı evrim
kuramına ayrılmaktadır. da katılımcılar, parçada kullanılan dili, daha so- tümcenin dilbilgisi kurallarına uygun olup olma-
Meseleye başka bir açıdan yut bir anlam simgelemesine dönüştürmüştür ki dığına dair farkında olmadan bir yargıya varma
bakmak gerekirse, evrim bunun bellekte tutulması daha kolaydır. Parçayı işlemini içerir. Bu süreç, bir tümcenin anlamın-
kuramcıları Amerikan tekrar oluşturmak için ise, kişiler depoladıkları dan bağımsızdır. Anlamını tahmin edebilsek bile
donanmasına ait, faaliyet
halindeki 22 Ticonderoga- anlam simgelerini hatırlamış ve onu tekrar dile “Bob book read the” gibi bir tümce İngilizce gra-
sınıfı kruvazörün (yıllık dönüştürmüşlerdir. mer kuralları açısından yanlıştır. Buna karşın, No-
masrafı 37 milyon Düşünce ve dilin bu ayırımı, anlayışımıza ters am Chomsky’nin örnek verdiği ve bir anlam ifa-
dolar) bir tanesinden gelebilir çünkü birçok insan dili, düşünceleri- de etmeyen “Colorless green ideas sleep furiously”
bile çok daha az destek
almaktadır. Sadece birkaç ni yönlendirebileceği güçlü bir araç olarak kabul (Renksiz yeşil fikirler öfkeli biçimde uyur) tümcesi
yüz araştırmacı evrim eder. Dil, bize düşüncelerimizi içimizden tekrar et- gramer açısından doğrudur.
kuramı üzerine adamakıllı me, değerlendirme ve değiştirme mekanizması su- Chomsky’nin dillerde mümkün olan gramerin
çalışmaktadır, bunların nar. Dil, bizim bazı ortak yetileri, kendimizin ve sınırları olduğu doğrultusundaki görüşü, bilginin
büyük bir bölümü de
ABD’de ve Avrupa’dadır. başka kişilerin konuşarak ortaya attığı fikirlere uy- akışına ilişkin sezgisinden kaynaklanır. Chomsky,
Oysa, binlercesine gulamamızı sağlar. İletişimin bu içsel formu, sos- çocukların anadillerini, çevreden aldıkları dil ve-
ihtiyacımız var, bilhassa yal bir hayvan için önemli bir araçtır ve kesinlikle, risiyle açıklanamayacak kadar çabuk öğrendikle-
Çin’de ve Hindistan’da. gelişmiş dil kullanımı için güçlü bir seçilim baskısı rini savunmuştur. Chomsky’nin çıkarımına gö-
Geoffrey Miller, Evrim Psikoloğu, New Mexico
Üniversitesi (Albuquerque) yaratmada kısmen de olsa rol oynamıştır. re, çocukların doğuştan sahip oldukları dil sistemi

58
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
zaten büyük ölçüde kısıtlamalarla doludur. Bu ne- mek için evrimleştiği anlamına gelmediğini söyle- EVRİM: Gelecek 200 Yıl
denle, çocuklar, çevreden duydukları az miktarda miştir. Örneğin, sadece insanlar satranç oynayabi-
Eörs Szathmáry
veriye dayanarak anadillerinin yapısını çıkarabi- lir ancak bu, beyinde bir satranç modülü olduğu- Doğal seçilim yoluyla
lirler. Gramer yapılarına ilişkin bir dizi kısıtlama- nu göstermez. Ancak satranç insanlar için çok uy- evrim, kompleks düşünceyi
ya Chomsky “evrensel gramer” demiştir. Bu kısıtla- gundur. Ayrıca ilginç bir oyundur çünkü İngilizce- açıklayabilir mi? Bizler
malar, bir zar üzerinde rastgele bir sayı elde etmek de “tic-tac-toe” diye bilinen XOX oyunundan fark- geliştikçe ve öğrendikçe,
beynimizde bir tür seçilim
için kullanılan kısıtlamalara benzer. Kimse önce- lı değildir. Tek fark, satrançta gerekli planlama dü- olduğunu biliyoruz; iyi
den zarda gelecek sayının 1, 2, 3, 4, 5 veya 6 olup zeyinin beynin kapasitesine uygun olmasıdır. Şöyle işleyen sinaptik bağlantılar
olmayacağını bilemez ancak gelecek sayının 7 veya ki, oynarken, sonucu bilecek kadar uzağı göreme- ve yollar sağlamlaşırken,
13 ya da 14 olup olamayacağına ilişkin bir tahmin yiz ancak sonucu etkileyebilecek kadar uzağı göre- zayıf olanlar bozuluyor.
Fakat evrim (seçilimin,
yürütmekle de zaman kaybetmez. biliriz. Böylece oyunda her şeyin şansa bırakıldığı uyumu mümkün kılacak
Evrensel gramere ilişkin diğer bir kanıt, İngiliz- duygusuna kapılmayız. çözümler üretmek için
cede “creolization” denilen dilde yerlileştirme sü- Satranç gibi, atalarımız beynin bilişsel kapa- üzerinde çalışabileceği
recidir. Ortak dilleri olmayan yetişkin insanlar bir sitesine uygun bir iletişim aracı icat etmiş olabi- varyasyonların
oluşabilmesi için) sürekli
araya geldiklerinde, “pidgin” denilen karma bir lir. Chomsky’nin evrensel gramerinin, bu kapasi- tekrarlanma ve mutasyon
dil oluşturarak iletişim kurarlar. Bu karma dil, iki telerin dilin yapısına getirdiği sınırlamalar açısın- da gerektirir. İlk bakışta
kaynak dilden gelen bazı ortak sözcükler içerse de, dan mevcut olduğu söylenebilir. Dil, kültürel ola- beyin dokusunda hiçbir
anlamlı tümceler oluşturacak kadar zengin bir dizi rak ortaya çıkmış ve bu sayede, dilin yapısını an- şey tekrarlanmıyor
gibi görünüyor. Demek
gramer kuralına sahip olmadığı için gerçek bir dil lamamızı sağlayacak çevresel veri, göreceli olarak ki sinir hücrelerinin
sayılmaz. Böyle karma bir dilin konuşulduğu çev- az bile olsa, bu kapasiteleri kullanarak dil öğren- tekrarlanmasına ilişkin
rede doğan çocuklar, anne ve babalarının kullandı- memiz mümkün olmuş olabilir. Beyinde doğuştan arayışların farklı bir
ğı bu dilden daha farklı bir dil konuşmaya başlar- var olan, birbirimizle iletişim kurma isteğimiz ola- seviyede olması gerekecek;
belki nöron grupları
lar. Karma dilde büyüklerinin kullandığı sözcükle- bilir. Bir dilin olmadığı durumda bu güçlü istek, bi- arasındaki bağlantı
rin arasına bir gramer yerleştirir ve “creole” adı ve- zi yeni bir dil yaratmaya zorlayabilir. Yarattığımız örüntülerinde ya da bu
rilen yeni bir dil üretirler. bu dil, var olan dillerde bulunan bilişsel özellikler nöron gruplarının etkinlik
Evrensel gramer için diğer bir örnek, ikizlerin üzerine kurulacağı için, bu yeni dil ve mevcut dil- örüntülerinde. Bu düşünce
konuşmasıdır. İkizler veya aynı gelişimsel yaştaki ler arasında ortak yapısal içerikler bulunur.
o kadar da zorlama
değil. Seçilim yoluyla
iki kardeş birbirleriyle iletişim için kimsenin anla- genetik evrimin bağışıklık
madığı bir dil yaratırlar. Chomsky’ye göre yeni üre- tepkimizi sürekli olarak
tilen diller, creole dilleri ve insanlara ait diğer tüm şekillendirdiğini zaten
diller (hem konuşma hem de işaret dilleri) kısmen, biliyoruz. Eğer Darwinci
dinamikler bize yeni
dilbilgisi açısından sadece doğru tümceler üreten hastalıklarla baş edebilme
bir gramer tarafından tanımlanır. Bu gramerler, esnekliğini verebiliyorsa,
insanların ve sadece insanların genetik kodlarında neden yeni problemlere
taşıdıkları evrensel gramerin sınırlamalarına tabii bilişsel çözümler bulmak
için de esneklik vermesin?
olduklarından birçok benzer özellikler taşır. Eörs Szathmáry, Kuramsal Evrim Biyoloğu,
Parmenides Vakfı (Münih, Almanya) ve
Collegium Budapest’te (Macaristan)

Dil ve Beyin
Bu tür dilbilgisel analizlerin detaylı bir incele-
me sonrasında da geçerli kalıp kalmayacağı tartış-
ma konusudur. Phillip Lieberman Eve Spoke (Eve
Konuştu) adlı kitabında, bugüne kadar hiçbir di-
Visual Photos

lin gramerinin bütünüyle betimlenmediğini söyle-


yerek, bu tür dilbilgisel analizlerin yüzeysel oldu-
ğunu ima etmiştir. Lieberman’a göre Chomsky’nin
“dil organı” şeklinde isimlendirilen belirli bir beyin Dilin farklı alanlarının işleminden sorumlu de-
modülüne dayandırdığı dilsel birçok işlev aslında ğişik beyin bölgeleri olması, bir dil organının varlı-
genel bilişsel ve öğrenme kapasitelerini kullanan ğına kanıt olarak düşünülür. Bununla birlikte, böy-
çeşitli beyin bölgeleri tarafından yürütülmektedir. le bir kanıt, ancak beyindeki farklı dil bölgeleri, bir
Lieberman, bir yetinin sadece insana has olma- dil öğrenilmeden önce ortaya çıkmış olsaydı, des-
sının beynin belli bir bölgesinin o yetiyi yürütebil- tekleyici olabilirdi. Beyindeki dil bölgelerinin dil

59
Dilin Evrimi

Dil ve Konuşma
Dil, kökeninin tespit edilmesi zor, karmaşık bir
olgudur. Aksi görüşler olsa da, dilin bazı alanları-
nın deneysel incelemeye daha uygun olduğu düşü-
nülür. Konuşma bu alanlardan biridir. Çünkü fo-
sil kayıtlarında ölçülebilecek veya en azından kıs-
men fosil kayıtlarından çıkarılabilecek bazı fiziksel
özellikler içerir.
Phillip Lieberman, uzun yıllar, konuşmanın kö-
kenini incelemiş ve bu incelemesini dilin evrimine
ilişkin varsayımlar oluşturmak için kullanmıştır.
Lieberman, konuşmanın yaklaşık 150.000 yıl önce
insanlarda gırtlağın boğaz içinde daha aşağıda po-
zisyon almasıyla geliştiği fikrini ortaya atmıştır. Li-
eberman ve çalışma arkadaşlarının araştırmalarına
göre, gırtlağın aşağıda olması, erken homonidlerde
bazı temel sesli harfleri çıkarma yetisini arttırmış-
tır. Neanderthallerdeki ses üretim yolu ise, birçok
açıdan yeni doğmuş bir bebeğinkine benzer. Yetiş-
kin insanlardaki daha uzamış bir yutağın, daha an-
laşılır bir ses dağarcığının üretimini mümkün kıl-
dığı düşünülür. Lieberman’a göre, Neanderthaller
de bir çeşit dile sahipti ancak daha karmaşık sesleri
çıkaracak fiziksel donanımları olmadığı için dille-
rini geliştiremediler. Modern insandaki ses üretim
yolunun sesli harfleri çıkarmak için daha uygun ol-
duğuna ilişkin kuram son zamanlarda Louis-Jean
Boe tarafından sorgulanmıştır.
Ancak Lieberman’ın tezinin en güçlü kısmı, ta-
mamen fonetik olmaktan çok evrimsel olmasıdır.
Gırtlağın boğazın aşağı kısımda pozisyonlanması,
photos.com

insanları diğer memelilere kıyasla boğulmaya karşı


daha dayanıksız yapar. Güçlü seçici bir avantaj ol-
öğrenildikçe gelişiyor olması, kişiden kişiye deği- masaydı, böylesine tehlikeli bir adaptasyonun or-
şiklilik göstermesi ve erken yaşta gelen beyin ha- taya çıkması beklenmezdi. Lieberman’ın konuşma-
sarı sonrası yer değiştirebilmesi, belli bir dil orga- nın tam olarak hangi gelişmeleri geçirdiğine ilişkin
nı olmadığını, sadece, dil işlemcisi olma potansiye- kuramı doğru çıkmamış olsa da, gırtlak, ses telleri-
line sahip genel bilişsel modüller olduğuna ilişkin ni içerdiğinden ve konuşma için önemli olduğun-
kuramı destekler görünmektedir. dan ve ayrıca pozisyonundaki değişiklik konuşma-
Dilin, var olan bilişsel bir yapının en üstünde yı bir şekilde geliştirdiği ve gelişen konuşma da in-
yapılandığı inandırıcı görünmektedir. Ancak, di- sanlara ayrıcalıklı bir seçici avantaj kazandırdığı
lin insanların sosyal etkileşimindeki önemi düşü- için Lieberman’ın bu savı doğru sayılabilir.
nüldüğünde, seçici baskıların, dil kapasitesini ge-
liştiren genetik değişimleri tercih etmiş olması da
olasıdır. Bu baskılar, kültürel çevrede de mevcut- Elden Dile
tur ve insanlar arası işbirliğini arttıran bir dili ge- Dilin ortaya çıkmasından önce bile, iletişim kur-
liştiren gruplara, diğer gruplara kıyasla, yaşamları- mak için bir istek hissedilmiş olmalıdır. Amaçlı ko-
nı devam ettirmeleri için avantaj sağlamış olabilir. nuşma, hayvanların hemen hemen tüm gruba yöne-
Bu grupların dilleri ve dil kapasiteleri, onları, dile lik bağırışlarından çok farklıdır. Amaçlı konuşma,
dayanan yeni bir tür yaratan türleşme sürecinde et- eşgüdümlü çalışan bir gönderici ve alıcı gerektirir.
kin biçimde izole etmiş olabilir. Bu tür bir iletişimin ilk biçimi el hareketleri ve yüz

60
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
ifadeleriyle yürütülmüş olabilir. Yüz ifadelerini oku- Yeni doğmuş bebek
mak, kişilerin karşılarındakilerden gelecek eylemleri
tahmin etmelerini sağlamış olabilir. El hareketlerine GB
D Neanderthal
dikkat etmek ise, alet yapma gibi el becerisi gerekti- FC

ren yetenekleri taklit etmeyi mümkün kılmış olabilir. ÜY


Yetişkin insan
Giacomo Rizzolatti, bir dizi deney yaparak, bu tür GK

yetilerin maymunlarda muhtemel nöronal bir temeli


olduğunu göstermiştir. Rizzolatti, F5 diye kodlanan GB - Geniz boşluğu ÜY - Üst yutak
SK
Y
beyin bölgesinde, başka bir hayvan tarafından yapı- D - Dil
FC - Foramen cecum
GK - Gırtlak kapağı
SK - Saban kemiği
(dilin yutağa açılan ucu) Y - Yutak
lan el ve ağız hareketlerine yanıt veren bir hücre tipi
keşfetmiştir. Araştırmacı yiyecek topunu almak için
elini saat yönünde çevirdiğinde maymunda bir nö- Resim 1. Yeni doğmuş
bebeklerde, neanderthal ve
ron karşılık vermiştir. Araştırmacının başka hiçbir Bu varsayım, “McGurk Etkisi” diye bilinen bir ol- yetişkin insanlarda gırtlak
el hareketi bu nöronun harekete geçmesini sağlama- guyla da uyumludur. Burada bahsedilen, çarpıcı bir üstü ses üretim yolunun
karşılaştırması.
mıştır. Sadece maymunun kendisi de topa uzanmak işitsel yanılsama sonucu, birisinin bir hece tekrarla-
için elini aynı şekilde hareket ettirince bu nöron akti- dığını duyup aynı anda gördüğümüzde, sadece duy-
ve olmuştur. Bu nedenle, bu nöronlara “ayna nöron- duğumuzda ve duymayıp sadece dudak hareketleri-
lar” denmektedir. ni gördüğümüzde farklı heceler algıladığımızdır. Bu
İletişim sisteminin bir temel taşını sunuyor gibi etki, konuşma tanımada hem görsel hem işitsel ve-
göründükleri için ayna nöronlar bilimsel camiada rinin işlendiğini göstermektedir. Bu iki bilgi kanalı
büyük olay yaratmıştır. Somut anlamda, bu nöron- uyuşmadığı zaman, gelen bilgiyi karıştırırız ve bu da
lar, bir maymunun, başka bir hayvanın yiyecek elde aslında söylenmemiş bir heceyi algılamamıza neden EVRİM: Gelecek 200 Yıl
etmek için yaptığını gördüğü hareketi taklit etmesi- olur. Ayna nöronların varlığı, üretildiğini gördüğü-
ni sağlayabilir. Daha soyut anlamda ise, bu nöronlar, müz konuşmaya ait sesleri taklit etmeye çalıştığımız- Stuart Kauffman
Darwin, düşüncemizi
bir hayvanın, başka bir hayvanın anlam yüklediği ses da, görsel bilgi kanalının dil edinimine katkıda bulu- diğer bilim insanları
ve jestlerin aynısını çıkarabilmek üzere, onun yaptığı nabileceğini işaret etmektedir. kadar değiştirmiştir.
el ve ağız hareketlerini taklit etmesini sağlayabilir. Bu Zoolog Ernst Mayr’ın dile
şekilde, ikisi ortak bir sözcük dağarcığı yaratabilir. getirdiği gibi, yaşam
Sonuç sadece evrim bağlamında
Rizzolatti, F5 alanının, insan beyninde konuşma anlam taşır. Fakat bazı
başlatma ve üretiminden sorumlu olduğu düşünü- İnsan türünde iletişim kurma isteği çok güçlü- önemli sorunlar vardır.
len Broca alanına denk geldiğini söylemiştir. Bu be- dür ve dil, bu iletişim için önemli bir araç sunar. Örneğin Darwin kendini-
yin bölgesinin, erken dil evriminde oynadığı rol üze- Karmaşık düşüncelerin oluşturulması için gerekli örgütleme konusunda
bilgili değildi. Geçtiğimiz
rine ortaya atılan ancak ispatlanmamış ilginç varsa- olmasa da, dilin, kişinin içsel düşüncelerinin oluş- kırk yılda yapılan çok
yım, bahsedilen bu araştırma sonucu ortaya çıkmış- masına yardımcı olmak üzere evrimleştiği şüphe sayıda çalışma, kendini-
tır. Bu varsayıma göre, alet yapmak için faydalı el ha- götürmez. Dil, uzun vadeli planlama ve soyut dü- örgütlemenin biyolojinin
reketleri, el kol hareketlerine dayanan bir iletişim şünme gibi bir dizi önemli zihinsel işlemleri müm- düzeninde doğal seçilimle
birlikte rol oynadığını
sistemi için adapte edilmiştir. Bu iletişim sistemin- kün kılarak, sembolik temsilleri basitleştirir. göstermeye başlamıştır.
de sesler, bu jestleri vurgulamak gibi ek bilgiler sağ- Doğal seçilim, dilin ortaya çıkmasında muhteme- Bunun bir örneği, lipitlerin
lamak amacıyla kullanılmıştır. Zamanla, ses üretim len önemli bir rol oynamıştır. Bu seçilim süreci bil- hücre zarı üretmesi
yolunu da denetleyebilmek için beyindeki karmaşık ginin, genetik, kültürel veya her iki biçimde birden gereken içi boş, çift-
katmanlı kesecikler olan
motor alanı adapte edilmiştir ve iletişimin ana aracı iletildiği durumlarda etkin olmuştur. Kendi grupla-
lipozomları kendiliğinden
sesler olmuş ve başka işler yapabilmesi için eller ser- rı içinde iletişim kurabilen hayvan toplulukları, bunu oluşturmasıdır. Diğer
best kalmıştır. Ancak eller, daha önce seslerin kazan- yapmayan topluluklara göre eşgüdümlü eylemlerde bir örnek ise, genetik
dırdığı ek bilgiyi her zaman sağlayabilmiştir. çok daha ayrıcalıklı bir avantaj elde etmişlerdir. Ho- düzenleyici şebekelerdeki
Oldukça şüphe yaratır nitelikte olsa da bu senar- minid türü içinde, muhtemelen dilin en gelişmiş kul- kendiliğinden düzendir,
bu konunun anlaşılması
yo, diğer bazı önemli olgularla uyumlu görünmekte- lanıcıları olarak sadece bizler hayatta kalmayı başara- bizi yenileyici tıbba ve
dir. Örneğin bu varsayım, duyma özürlü kişiler tara- bildik. Türleri tanımlayan ve nesilden nesile aktarılan yeni kanser tedavilerine
fından kullanılan işaret dillerinin neden başarılı dil- bilginin, artık öncelikli olarak genetik kod içinde yer götürebilir.
ler olduğunu açıklayabilir. El ve ağız, her zaman ile- almadığı bir zaman, dilin ortaya çıkışı insan biyoloji- Stuart Kauffman, Biyolojik Bilimler Profesörü,
Calgary Üniversitesi (Alberta, Kanada)
tişim içinde işbirliği yapan ortaklar olmuş ve birisi sinde bir dönüm noktası yaratmıştır.
yerine getiremediğinde, diğeri onun görevini üstle-
http://www.brainconnection.com/topics/?main=fa/evolution-language
nebilmiştir. The Evolution of Language

61
Bahri Karaçay

Dr., Iowa Üniversitesi


Tıp Fakültesi,
Pediatri Bölümü,
Çocuk Nörolojisi Kürsüsü

DNA’mızdaki
Öğretim Üyesi,
Holden Kanser Merkezi ve
Iowa Üniversitesi
Gen Tedavisi Merkezi Üyesi

Virüs Fosilleri
2003 yılında insan gen haritasının tamamlanması sayesinde yaşamın el kitabına
ilk defa yakından bakma fırsatını elde ettiğimizde ilginç sürprizlerle de karşılaştık.
Bunlardan birisi, DNA’mızın %8 gibi çok önemli bir kısmının milyonlarca yıldır
türümüzü hedef almış virüslerin kalıntılarından oluştuğu gerçeğiydi. DNA’mızın bir
parçası haline gelmiş olan bu virüs fosilleri, insanın orijini hakkında önemli bilgiler
sağladı. Bir grup bilim insanı bu fosiller hakkında daha fazla bilgi edinmek ve bu
bilgiyi modern tıp uygulamalarının hizmetine sunmak amacıyla Jurasik Park filmini
andırır bir şekilde fosil virüslerden birini tekrar yaşama döndürmeyi başardılar.

HIV-AIDS virüsü bağışıklık sisteminin hücrelerini hedef alır ve onları adeta yeni virüsler üreten fabrikalara dönüştürür. (Kaynak: CDC C Goldsmith)

62
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>

İ
nsan gen haritasının tamamlanma-
sından önce, insanın kalıtsal ma-
teryalinin, yani sahip olduğumuz
3 milyar bazın sadece %2’lik bir kısmı-
nın genlerden oluştuğu ve geri kalan kıs-
mının ise, bazı araştırmacılar tarafından
tanımlandığı gibi, “çöp DNA” olduğuna
inanılıyordu. Çöp DNA tanımlamasına
hiç katılmamış bir bilim insanı olarak
kendi düşüncem, genomun %98’inin,
işlevini henüz bilmediğimiz DNA’dan
oluştuğuydu. Çünkü genetik materya-
limizin çok büyük bir kısmının ne yap-
tığını henüz bilmiyorduk. Daha sonra-
ki yıllarda perde yavaş yavaş aralanın-
ca genomun genler dışındaki kısımları-
nın ne olduğu ve neler yaptığı hakkında
bilgi edinmeye başladık. Bu bilgiler ara-
sında hiç beklenmedik sırlar da saklıydı.
Bunlardan biri, DNA’mızın %8 gibi çok
önemli bir kısmının milyonlarca yıldır Virüsler basit bir yapıta sahiptirler. Genetik materyalleri olan DNA veya RNA ile onu içinde barındıran kabuk proteinlerinden oluşur.
Yaklaşık beşbin çeşidi olduğu tahmin edilen virüslerden biri de bu fotoğrafta görülen ve grip salgınına neden olan influenza virüsüdür.
insan türünü hedef almış virüslerin ka- (Kaynak: CDC- Dr. Erskine. L. Palmer; Dr. M. L. Martin)
lıntıları ile dolu olduğuydu. Bu virüsler
hücreye girdikten sonra DNA’larını hüc- Virüsler hücreye bulaştıktan sonra Vücuda giriş yolundaki farklılıktan
renin DNA’sına aktarmış fakat aradan hücrenin işleyişini kontrol altına alır- daha da önemlisi, vücuda girdikten son-
geçen milyonlarca yıl boyunca geçirdik- lar. Taşıdıkları sınırlı sayıdaki genle hüc- ra virüslere ne olduğu veya ne olacağıdır.
leri kalıtsal değişiklikler nedeni ile virüs renin kontrolünü ele geçirdikten sonra Çoğunlukla vücudun bağışıklık sistemi,
olma özelliklerini kaybetmişlerdi. “En- hücreye yeni bir virüsü oluşturacak pro- bulaşan virüslerle mücadele ederek on-
dojen (iç kaynaklı) retrovirüs”ler adını teinleri ürettirmeye başlarlar. Tıpkı bir ları vücuttan tamamen elimine eder. He-
verdiğimiz bu virüs kalıntıları bir bakı- otomobil fabrikasında çeşitli otomobil pimizin başından geçmiş olan ve kış ay-
ma arkeolojik kazılarda bulunan dino- parçalarının bir araya toplanıp birbirle- larında soğuk algınlığına neden olan vi-
zor kemiklerinde olduğu gibi DNA’mıza rine monte edilmesiyle otomobili oluş- rüsler bu gruba örnektirler. Ancak ba-
yerleşmiş virüs fosilleridir. Endojen ret- turması gibi, bu proteinler de bir araya ğışıklık sistemine rağmen vücuttan atıla-
rovirusleri daha iyi anlamak için virüsle- toplanarak yeni bir virüse dönüşürler. mayan ve hastanın vücudunda uzun sü-
rin ne oldukları ve neler yaptıklarını kı- Hücrede bu şekilde üretilen virüslerin re kalan virüsler de bulunmaktadır. Can-
saca hatırlamakta fayda var. sayıları belirli bir düzeye kadar artınca lının ölümüne neden olan çok sayıda vi-
Virüs kelimesi, Latincede “zehir” bazı virüsler hücreyi parçalayarak ayrılır rüs ise önce hücreleri işlemez hale geti-
anlamına gelir. Yeryüzünde halen yak- ve etraftaki diğer sağlıklı hücrelere bula- rir ve sonra da o hücrelerin oluşturduğu
laşık 5 bin virüs çeşidinin bulunduğu şırlar. Bu kez yeni bulaştıkları hücreleri canlının ölümüne neden olurlar.
tahmin ediliyor. Virüsler canlı bir or- virüs fabrikalarına dönüştürürler. Bu şe- Bazen bağışıklık sistemi, virüsle bu-
ganizma dışında devamlılıklarını sür- kilde, bulaşan tek bir virüs ile başlayan laşmış olan hücreleri yok etmeye çalı-
düremezler. Bir diğer deyişle yaşamla- süreç sonunda virüs sayıları milyonlara şırken vücuda ciddi zararlar da verebi-
rını ancak bulaştıkları hücreler saye- ve hatta milyarlara ulaşır. lir. Iowa Üniversitesi Pediatri Bölümün-
sinde devam ettirebilirler. Öte yandan, Virüslerin hepsi hastalık yapıcı değil- de 2001 yılından beri üzerinde çalıştı-
virüslerin canlı olup olmadıkları da dirler. Virüsler insanlara bulaşma yolları ğım Lymphocytic Choriomeningitis Vi-
tartışma konusu olmaya halen devam bakımından da farklılık gösteririler; ha- rüsü (LCMV), bu türe bir örnektir. Bu
ediyor. Neden oldukları hastalıklara ve vada taşınıp solunum yoluyla bulaşan vi- virüsün doğadaki taşıyıcısı bildiğimiz
bulaşma yollarına bakılınca çok kar- rüsler olduğu gibi yiyeceklerle veya suyla farelerdir. LCMV virüsü farelere bula-
maşık canlılar oldukları düşünülen vi- bulaşan virüsler de vardır. HIV diye bil- şır ama henüz bilemediğimiz nedenler-
rüslerin yapısı aslında çok basittir. Fa- diğimiz AIDS hastalığına sebep olan bir den dolayı farelerde herhangi bir hasta-
kat bu basitlikle hiç örtüşmeyen düzey- diğer virüs ise cinsel ilişki yoluyla bula- lığa neden olmaz. Virüs, farenin vücu-
de yeteneklidirler. şan türlerden biridir. dunda çoğalmasına devam eder ve vü-

63
DNA’mızdaki Virüs Fosilleri

ta, virüslerin de genetik materyal taşı-


malarıdır. Bazı virüslerin genetik mater-
yali ikili sarmal DNA molekülü iken di-
ğer bir kısmınınki tek zincirli RNA mo-
lekülünden oluşur. Bununla beraber tek
zincirli DNA molekülüne sahip virüsler
olduğu gibi genetik materyali ikili RNA
zincirinden meydana gelmiş virüsler de
bulunmaktadır. Her yıl milyonlarca in-
sanın yaşamına mal olan ve Afrika kıta-
sında insan türünü ortadan kaldırabile-
ceği olası görülen HIV virüsünün gene-
tik materyali ise RNA’dır.
AIDS hastalığına neden olan HIV vi-
rüsü de bir retrovirüstür. Retrovirüsleri
diğerlerinden ayıran özellikleri, hücreye
girdikten sonra genetik materyalleri olan
RNA’yı önce DNA’ya dönüştürmeleri ve
daha sonra onu hücrenin DNA’sına ek-
leyip ilelebet hücrenin bir parçası hali-
ne gelmeleridir. Aslında yapıları çok ba-
sittir; çünkü sadece küçük bir RNA mo-
lekülü, birkaç protein ve onları küçük
bir top gibi içine alan kabuk proteinle-
rinden oluşurlar. Virüs vücuda girdik-
ten sonra bağışıklık sisteminin hücre-
lerinin yüzeyindeki belli proteinlere tu-
tunur ve onlar aracılığı ile hücrenin içi-
ne girerler. Hücreye girdikten sonra “ters
transkriptaz” adı verilen bir enzimle ön-
ceki genetik materyalleri olan RNA’dan
DNA sentezlerler. Sentezlenen DNA ise
diğer bir virüs enzimi olan integraz saye-
sinde hücrenin DNA’sına eklenir. Hücre
kendi DNA’sı ile virüsün DNA’sını ayırt
edemez, bundan dolayı onun kodladığı
proteinleri de kendi proteinleriymiş gi-
bi üretmeye başlar. Virüsün genetik ma-
Endojen retrovirüslerin varlığı ilk 60’li yıllarda kuluçkalık yumurtalarda büyüyen tavuk embriyolarında tespit edildi.
(Kaynak: CDC- Laura R. Zambuto). teryali yeni virüsler oluşturacak bilgile-
ri kodladığından, sentezlenen protein-
cut salgıları ile çevreye atılır. Bu atıklar- minin, virüsün bulaştığı beyin hücrele- ler bir araya gelerek yeni virüslere dönü-
la temasa geçen insanlara bulaşan virüs, rini yok etmek üzere beyine toplandığını şürler. İlk bulaşan hücrede sayıları artan
bulaştığı kişilerde soğuk algınlığına ben- ve virüslü hücreleri yok ederken beyin- virüsler onu terk edip etraftaki hücrele-
zer belirtilerin ortaya çıkmasına neden de çok önemli tahribatlara neden oldu- re bulaşır ve aynı döngüye devam eder-
olur. Ancak eğer virüs hamile bir kadı- ğunu gösteriyor. Hücrelerinin pek çoğu- ler. HIV virüsünün insan vücudundaki
na bulaşırsa annede soğuk algınlığı be- nu kaybetmiş bir beyinle doğan çocuk- hedefi bağışıklık sisteminin hücreleridir.
lirtileri ortaya çıkarken virüs kan dolaşı- ta ise öğrenme bozukluğu ve zekâ geri- Bağışıklık sisteminin bir grup özelleşmiş
mı ile anne karnındaki bebeğe ve bebe- liği gibi son derece önemli rahatsızlıklar hücresi virüsün bulaştığı hücreleri tanı-
ğin beynine kadar ulaşır. Son sekiz yıl- ortaya çıkıyor. yıp yok ettiği için bağışıklık sisteminin
dır yaptığımız çalışmalarımız, anne kar- Virüslerin canlı olup olmadıkları hak- sahip olduğu hücre sayısı bir anda aza-
nındaki bebeğin beyninde LCMV virü- kındaki tartışmaya geri dönecek olursak, lır. Bu da AIDS hastalığına neden olur.
sü olduğunu fark eden bağışıklık siste- virüslerle canlılar arasındaki ortak nok- Aslında AIDS hastalarının ölüm nedeni

64
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
HIV virüsünün kendisi değil, onun bağı- lında kuluçkalık yumurtalardan elde et- si ile yaşamaya başladı. Kabilenin üye-
şıklık sistemini zayıflatması sonucu has- tiği embriyolarda retrovirus genetik ma- leri bu baykuşları kolaylıkla yakalayabi-
tanın vücudunu istila eden fırsatçı mik- teryalinin kalıntılarının varlığını bul- liyorlardı. Çok sayıda baykuş yakalan-
roorganizmaların neden olduğu enfek- du. O güne kadar retrovirüslerin gene- dı ve onlardan kan örnekleri alındı, yu-
siyonlara ve diğer hastalıklara karşı ko- tik materyallerini bulaştıkları hücrenin murtaları da toplandı. Weiss bu örnek-
rumasız hale gelmesidir. Diğer bir değiş- DNA’sına aktardığına ilişkin deliller elde leri Londra’ya geri getirip laboratuarın-
le, HIV virüsü çevreden devamlı olarak edilmişti ama onların türün bir parçası da incelediğinde tavuk yumurtalarında-
vücuda giren fakat sağlıklı bir bağışıklık olarak gelecek nesillere Mendel’in açık- ki embriyolarda gördüğü virüslerin ay-
sisteminin alt ettiği mikroorganizmala- ladığı kalıtım kurallarına uyarak geçtik- nılarını kırmızı orman baykuşunun yu-
ra karşı var olan koruma mekanizması- leri görüşüne imkânsız olarak bakılıyor- murta ve kan örneklerinde de tespit et-
nı etkisiz hale getirir. HIV, şimdiye ka- du. Weiss, 1968 yılında buluşunu detaylı ti. Retrovirüsler binlerce yıldır bu tü-
dar yaklaşık 25 milyon insanın ölümüne bir şekilde yayınlamak istediğinde ma- rün genleri arasına yerleşmişti. Weiss bu
neden oldu ve yaklaşık 50 milyon insa- kaleyi okuyan dergi hakemlerinden biri keşfini yayınlayınca, araştırmacılar, di-
nın HIV pozitif olduğu tahmin ediliyor. onun fikirlerini çılgınca ve imkânsız bu- ğer türlerde de endojen retrovirüslerin
HIV-AIDS virüsü bağışıklık sistemi- larak makaleyi reddetmişti. Weiss, 1969 varlığını aramaya ve türler arasında kar-
nin hücrelerine bulaştığı için hastanın yılında konu ile ilgili iki makale yayınla- şılaştırmalar yapmaya başladılar. Böyle-
yaşamını kaybetmesi ile virüs de orta- dı. Bu çalışmalarının ardından endojen ce yepyeni bir bilim dalı da doğmuş ol-
dan kalkmış olur. Bilim insanları uzun retrovirüslerin sadece evcil kümes hay- du: Retroviroloji.
bir süre HIV gibi retrovirüslerin eşey vanları ile kısıtlı olmayıp diğer canlıla- Bu araştırmalar tavuklar gibi özellik-
hücrelerine de bulaşmış olabilecekleri- rın DNA’larında da var olabileceğini dü- leri DNA tarafından belirlenen bütün
ni düşündüler. Son derece zayıf bir ihti- şündü. Bu düşüncesi onu 1970 yılında canlılarda endojen retrovirüslerin var-
mal de olsa retrovirüslerin yumurta ve- Malezya’nın el değmemiş ormanların- lığını gösterdi. Fakat DNA’daki bu virüs
ya sperm hücrelerine bulaşıp onların bir dan Pahang’a kadar götürdü. Bu orman- fosillerinin neler yaptıkları ve aralarında
parçası haline gelebileceğini, böylece bu ların sakinlerinden biri kümes hayvan- hâlâ virüs özelliği taşıyanların olup ol-
sperm ve yumurtadan meydana gelecek larının da atası olduğu kabul edilen “kır- madığı merak konusuydu.
canlıya da geçebileceklerini düşündüler. mızı orman baykuşu” dur. Eğer endojen Gustave Roussy Enstitüsü’nden (Pa-
Bunun gerçekleşmesi durumunda bu vi- retrovirüs yakın bir geçmişte bulaşmışsa ris) Thierry Hedelman’in liderliğinde-
rüslerin genetik materyali, bulaştıkları kırmızı orman baykuşunun DNA’sında ki araştırmacılar 2006 yılında Genome
türün DNA’sına ilelebet eklenecek ve o onun izlerine rastlanılmayacaktır. Eğer Araştırmaları dergisinde yayınladıkları
türün bir parçası olacaktır. binlerce ve hatta milyonlarca yıl önce bir makale ile Jurassic Park filmindeki-
Endojen retrovirüslerin genetik ma- bulaşmışsa hem kırmızı orman bayku- ne benzer bir şekilde milyonlarca yıl ön-
teryalinin türlerin DNA’sının bir parça- şunun DNA’sına ve hem de onun soyun- ce aktif bir virüs olarak insan genomu-
sı haline gelmiş olduklarını ilk defa Col- dan türemiş olan kümes hayvanlarında na yerleşmiş fakat aradan geçen sürede
lege London Üniversitesi profesörlerin- da yerleşmiş olacaktır. Weiss bu orma- değişikliğe uğradığı için virüs olma özel-
den Robin Weiss keşfetti. Weiss, 1967 yı- nın sakinlerinden “Orang Asli” kabile- liğini kaybetmiş bir retrovirüsü yeniden

Bilim insanları farklı türlerin DNA dizilimlerini süper bilgisayarlar yardımıyla karşılaştırarak DNA’nın gizli sırlarını çözmeye başladılar. (Kaynak: Bahri Karacay)

65
DNA’mızdaki Virüs Fosilleri

sürecinde insanda plasentanın oluşma-


sında önemli bir rol oynadığı düşünülü-
yor. Bir diğer örnek ise Syncytin adlı ret-
rovirüs kaynaklı bir protein. Bu proteinin
seviyesinin ana rahmindeki bebeğin sağ-
lığını olumsuz yönde etkileyen iki farklı
rahatsızlıkta çok düşük bulunması onun
bu rahatsızlıkların ortaya çıkmasında pa-
yı olabileceğini gösteriyor. HERV-L gru-
buna ait bir diğer endojen retrovirüsün
vücudu bazı virüs enfeksiyonlarına kar-
şı koruduğu öne sürülüyor. Endojen ret-
rovirüslerin insan hastalıklarında rol oy-
nadığı bilgisi henüz kesinlik kazanmamış
olmakla birlikte bazı tümörlerde retrovi-
rüs proteinlerine rastlanmış olması onla-
rın kanser oluşmasına katkıda bulunmuş
olabileceklerini düşündürüyor.
Hedelman’in yayınından sonra diğer
HIV’nın yaşam döngüsü bilim insanları da nesli tükenmiş endo-
1. HIV, bağışıklık isteminin T-lenfosit adı verilen hücrelerinin dış yüzeyinde bulunan CD4 adlı reseptör ile bir eş-reseptöre bağlanır. jen retrovirüslerden bir kaçını daha ye-
Virüs hücreye bağlandıktan sonra hücre ile kaynaşır. Genetik materyali olan RNA’sını hücreye aktarır.
2. Ters transkriptaz adındaki virüs enzimi virüsün tek zincirli RNA molekülünü iki zincirli DNA molekülüne dönüştürür. niden hayata döndürdüler. Sokaktaki in-
3. Sentezlenen virüs DNA’sı hücrenin çekirdeğine girer ve diğer bir HIV proteini olan integraz sayesinde hücrenin DNA’sına eklenir.
HIV’nin hücre DNA’sına eklenmiş haline “provirüs” adı verilir. Provirüs pasif olarak yıllarca kalabilir. sana bilim insanlarının çılgınlığı gibi gö-
Bu sürede ya çok az sayıda HIV üretir veya hiç yeni virüs üretmeden kalır. rünen bu çalışmaların arkasında aslında
4. Virüsün bulaşmış olduğu hücre aktif hale geçince, provirüs bu sefer hücrenin kendi enzimlerinden RNA polimerazı kullanarak kendi
RNA’larını sentezler. Sentezlenen RNA’ların bir kısmı protein sentezinde kullanılırlar. Bu proteinler yeni virüslerin yapısını oluştururlar. elde edilecek bilgilerin moleküler geçmi-
Sentezlenen RNA’ların bir kısmı da oldukları gibi kalırlar ve yeni virüslerin genetik materyali olurlar.
5. Oluşan yeni virüsler hücre zarını dışa doğru iterek hücreden çıkarlar. Bu arada hücrenin zarının bir kısmı yeni virüsün kabuğunun şimizin anlaşılmasında ve bugünün tıb-
oluşumunda kullanılır. Virüsün kabul proteinlerine “HIV glikoproteinleri” adı verilen protein/şeker bileşiminden oluşmuş bının karmaşıklığında yol gösterici ola-
moleküller eklidir. HIV glikoproteinleri virüsün T-lenfositlerin CD4 reseptörü ile eş-reseptörlerine bağlanan kısmıdır.
Hücreden ayrılan yeni virüsler diğer T-lenfosit hücrelerine bulaşırlar. cağı düşüncesi yatmaktadır. Bununla be-
raber bu çalışmalar endişe verici bir ger-
hayata kavuşturduklarını duyurdular. dönüşmüşlerdi. Üretilen HERV-K virüs- çeği de gözler önüne serdi. O da dizüstü
Hedelman ve arkadaşları virüsü haya- lerinin bulaşıcı olup olmadığını test et- bilgisayarına ve internet bağlantısına sa-
ta geçirmek için önce insan genomunda mek için araştırmacılar bu sefer hücrede hip olan bir lisans öğrencisinin dahi ge-
bulunan endojen retrovirüslerin DNA üretilip besi ortamına geçen bu virüsleri nel kullanıcılara açık olan DNA dizilimi
dizilimlerini karşılaştırarak işlevsel bir toplayıp diğer hücrelerin besi tabakları- veri bankalarını kullanarak geçmişte mil-
virüsün diziliminin nasıl olması gerekti- na aktardılar. İnsan hücreleri yanında vi- yonlarca insanın yaşamını kaybetmesine
ğini belirlediler. Daha sonra bu dizilim- rüsü, hamster ve kedi hücreleri ile de ka- neden olmuş ve yok edilmiş virüsleri ko-
lere bakarak insan endojen retrovirüsle- rıştırdılar. Virüs bu hücrelere de bulaş- layca geri getirebileceği gerçeğidir. Nite-
rinden biri olan HERV-K’nin değişikliğe tı ve onların yeni virüs üretmelerini sağ- kim 2002 yılında sırf bunun mümkün ol-
uğramış veya eksik olan kısımlarını be- ladı. Hedelman milyonlarca yıl öncesin- duğunu kanıtlamak için Stony Brook’taki
lirlediler. Laboratuarda deney tüplerin- den günümüze geri getirdiği bu retrovi- New York Eyalet Üniversitesi’nden Ec-
de DNA’daki bu eksiği doldurup, yan- rüse, mitolojide küllerinden tekrar do- kard Wimmer’in önderliğinde bir grup
lışlıkları da düzelttikten sonra HERV-K ğan “Anka” kuşunun İngilizce karşılığı bilim insanı polio virüsünün DNA di-
DNA’sını insan hücreleri ile karıştırdılar. olan “Phoenix” ismini verdi. zilim bilgisini kullanarak önce virüsün
Laboratuarlarda özel besi yerlerinde ve Bu antik virüslerin çok büyük bir kıs- DNA’sını DNA sentezi yapan bir şirket-
37 C derecede kültürü yapılan bu hücre- mı hiçbir şey yapmadan öylece durur- ten ısmarladılar. Daha sonra laboratu-
lere elektron mikroskobu ile baktıkların- lar ve nesilden nesile aktarılırlar. Bu- arda bu DNA’yi RNA ya dönüştüren bir
da, tıpkı HIV-AIDS virüsü gibi, hücrede nunla birlikte bazı endojen retrovirüsle- enzim kullanarak deney tüpünde virü-
üretilmiş olan virüslerin hücre zarından rin protein üretmeye devam ettiklerini, sün genetik materyali olan RNA’yi el-
besi ortamına geçtiklerini gözlemlediler. bu proteinlerden bazılarının işe yaradı- de ettiler. Yine internetten indirdikleri
Aktarılan virüs DNA’sı, insan hücresin- ğını ve bazılarının da hastalıklara neden “tarif ”leri kullanarak deney tüpünde bu
de çalışarak virüs proteinlerini üretmiş olabildiğini biliyoruz. Örneğin HERW- sefer virüsün kendisini yapmayı başardı-
ve bu proteinler bir araya gelerek virüse W adındaki endojen retrovirüsün, evrim lar. Ürettikleri virüsü farelere aktardıkla-

66
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
rında geliştirilen yapay virüs, tıpkı doğal retrovirüslerin DNA’ya şansa bağlı olarak Bu proteinler normalde bağışıklık sistemi-
virüslerin yaptığı gibi farenin kısa sürede yerleştiğini gösterdi. DNA’mızdaki bu vi- nin işlevinin sürdürülmesinde görev alır-
felç olmasına neden oldu. Wimmer bası- rüs fosillerinin, özellikle endojen retrovi- lar. Anahtar ve kilidin bir uyum içerisin-
na yaptığı açıklamalardan birinde “dün- rüslerin, türlerin genomlarında bulundu- de birbirine takılması gibi vücutta üretilen
yanın buna hazır olması gerektiğini, çün- ğu noktaların evrim hipotezini test etmek özel bazı proteinler hücre yüzeyindeki bu
kü yaptıklarının kâğıt üzerindeki bilgileri için de çok güçlü bir araç olarak kullanıl- reseptörlere bağlanarak hücre içerisinde
kullanılarak virüslerin elde edilebileceği- makta olduğunu biliyoruz. Türlerin ay- bir dizi reaksiyonun başlamasını sağlar-
ni gösterdiğini” belirtti. rışımından sonra genoma eklenmiş olan lar. HIV’in dış yüzeyini oluşturan protein-
‘Feline Immunodeficiency Virus’, kısa- endojen retrovirüslerin her bir türün fert- lerden biri, yapısındaki benzerlikten dola-
ca FIV, kedilerde HIV benzeri bir hastalı- lerinde kendine özgü ve diğer türlerden yı işte bu reseptörlerden birine bağlanır ve
ğa neden olan bir retrovirüstür. Ancak bu farklı noktalarda bulunması beklenir. De- bu sayede hücrenin içine girer. Virüs bu-
virüsün insanlar için zararı tespit edilme- ğişik türlerin genomunda tamamen şansa laştığı halde hastalığa yakalanmayan in-
miştir. Bunu FIV tanısı konan kedileri ta- bağlı olarak aynı endojen retrovirüslerin sanlar bu dayanıklılıklarını reseptör gen-
rafından tırmalanmış kişilerde herhangi bulunması ve bunun yanı sıra genomla- lerindeki mutasyona borçludurlar. Resep-
bir hastalık belirtisinin ortaya çıkmama- rında tesadüfen aynı noktalara yerleşmiş tördeki mutasyon onun şeklini değiştirdi-
sından biliyoruz. Iowa Üniversitesi’nden olmalarının ihtimali sıfıra yakın düzeyde ği için kilidin değişmesi ile anahtarın artık
çalışma arkadaşım göğüs hastalıkları uz- yani imkânsızdır. Bunun için, örneğin iki işe yaramayışı gibi, virüs de artık hücre-
manı Dr. Paul McCray, FIV’nin bu özel- ayrı kütüphanede 3 milyar harfle yazılmış ye bağlanamaz. Bağlanamayınca da hücre
liğini göz önüne alarak onu kistik fibroz 23 ciltten oluşan iki ansiklopedi seti düşü- içine giremez ve hastalığa neden olamaz.
hastalığı için gen tedavisi geliştirme araş- nün. Bahsettiğimiz olasılığın gerçekleşme Şimdiye kadar yapılan çalışmalar hem
tırmalarında kullanmaya başladı. Uygu- ihtimali, birbirinden habersiz iki kişinin anne ve hem de babasından mutasyon-
ladığı strateji, FIV’nin içini boşaltıp, ya- iki farklı kütüphanede 23’er ciltlik bu an- lu CCR5 genini alan kişilerin virüs bulaş-
ni onun çoğalmasını sağlayan genlerini siklopedi setlerinden rastgele bir seçimle sa bile HIV-AIDS hastalığına yakalanma-
çıkarıp, yerine kistik fibroza neden olan aynı cildi çıkarıp, o ciltelerdeki aynı say- dıklarını gösterdi. Eğer HIV-AIDS hasta-
genin sağlıklı kopyasını yüklemek ve bu- faları açıp, o sayfalarda parmaklarını aynı lığı için etkin bir tedavi geliştirilmezse ge-
nu kistik fibroz hastalarının akciğerlerine kelime üzerine basmaları ile eşanlamlıdır. lecekte Afrika Kıtası’nın sakinleri CCR5
aktarmaktı. Bunun için önce virüsün ka- Böyle bir rastlantının gerçekleşme olasılı- genlerinde mutasyon taşıdığı için hayat-
buğunu oluşturan proteinlerde değişik- ğı imkânsız denecek kadar azdır. Bunun ta kalabilen insanlar ve onların yeni nesil-
lik yaparak virüsün akciğerlerin iç yüzü- aksine şimdiye dek yapılan çalışmalar en- lerinden oluşacaktır. Böylece, virüsler bir
nü kaplayan epitel hücrelerine bulaşma- dojen retrovirüsün hem farklı türlerin ge- bakıma insanlığın geleceğinde belirleyici
sını sağladı. Laboratuar şartlarında virüs, nomlarında ve hem de genomlarının ay- bir rol üstlenmiş olacaklardır.
beklediği gibi epitel hücrelerine bulaşa- nı noktasında bulunduğunu gösteriyor. Sanırım virüslerin dünya üzerindeki
rak yüklenmiş olan geni bu hücrelere ta- Bundan yola çıkılarak, endojen retrovi- yaşamda önemini en güzel ifade edenler-
şıdı. Dr. McCray’ in cevaplaması gereken rüslerin DNA’lardaki mutasyonların bi- den biri Nobel ödüllü biyolog Joshua Le-
önemli bir soru hücreye girdikten sonra rikme oranına dayanılarak yapılan mate- derberg oldu. Lederberg, bir makalesinde
virüsün 46 kromozom ve 6 milyar bazdan matiksel hesaplamalarla, geçmişte hangi virüsleri “bu gezegende insan hâkimiyeti
oluşan insan genomunun hangi noktası- türlerin ortak atalardan geldiği ve türlerin için en büyük tehdit” olarak tanımlamıştı
na ekleneceğiydi. Virüsün bulaştığı hüc- ayrışımının ne zaman gerçekleştiği bugün ve geçen zaman onun ne kadar gerçekçi bir
relerin DNA’larını izole etti ve molekü- artık rahatlıkla tespit edilebilmektedir. tespitte bulunduğunu göstermektedir.
ler biyoloji teknikleri ile virüsün hücrenin Diğer faktörlere karşı olduğu gibi, vi-
Kaynaklar:
kromozomlarının hangi noktalarına yer- rüslerle olan savaşı da kazanan insanlar Bonthius D. J, Nichols B., Harb H., Mahoney J., Karacay
leştiğini belirledi. Sonuçlar virüsün kro- şüphesiz gelecekteki insan neslinin ata- B., “Lymphocytic choriomeningitis virus infection of
the developing brain: critical role of host age”, Annals of
mozomlara belli bir DNA dizilimini he- larını oluşturacaklardır. Örneğin büyük Neurology, 62:356-74 2007.
def alarak değil şansa bağlı olarak yerleş- bir olasılıkla Afrika’nın geleceğini, gü- Bonthius D. J., Wright R., Tseng B., Barton L., Marco
E., Karacay B., Larsen P. D., “Congenital lymphocytic
tiğini gösterdi. Çünkü sadece bu küçük nümüzde HIV-AIDS virüsünü taşıyan choriomeningitis virus infection: spectrum of disease”,
Annals of Neurology, 62:347-355, 2007.
çaplı çalışmada bile virüsün insan kro- milyonlarca Afrikalıdan sadece bu virü- Dewannieux M., Harper F., Richaud A., Letzelter C.,
mozomları üzerinde 226 farklı noktaya se karşı dayanıklı olanlar oluşturacak, bu Ribet D., Pierron G., Heidmann T., “Identification of an
infectious progenitor for the multiple-copy HERV-K human
eklenmiş oldukları görüldü. Her bir kro- virüsle baş edemeyen ailelerin nesli so- endogenous retroelements”, Genome Research, 16:1548-56,
mozom üzerinde de çok farklı noktalara na erecektir. HIV, hedefi olan bağışık- 2006.
Weiss R.A., “The discovery of endogenous retroviruses”,
eklenmişlerdi. 2006 yılında Viroloji dergi- lık sistemi hücrelerine girerken önce bu Retrovirology, 3:67, 2006.
sinde yayınlanan McCray’in bu çalışması hücrelerin yüzeyinde bulunan ve resep- Cello J., Paul A. V., Wimmer E., “Chemical synthesis of
poliovirus cDNA: generation of infectious virus in the
ve bu konuda yapılan diğer çalışmalar da tör adını verdiğimiz proteinlere bağlanır. absence of natural template.”, Science, 297:1016-1018, 2002.

67
Mustafa Kara*
Esin Günay**
Yasemin Tabak***
Şenol Yıldız****

İstanbul’un Çöpleri
*Dr., Uzman Araştırmacı
**Dr., Başuzman Araştırmacı
***Araştırmacı

TÜBİTAK Marmara Araştırma

Çimento Fırınlarında
Merkezi, Malzeme Enstitüsü

****Proje Etüt Müdürü,


İSTAÇ, İstanbul Çevre
Koruma ve Atık Maddeleri
Değerlendirme Sanayi ve

Ek Yakıta Dönüşüyor
Ticaret A.Ş.

Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ne imza attığı şu günlerde emisyon sorunu ve alternatif


yakıt kullanımı daha da önem kazandı. Alternatif yakıtların çimento fırınlarında
ek yakıt olarak kullanılmasıyla hem fosil yakıtların daha az tüketilmesi hem de CO2
emisyonunun azaltılması hedefleniyor.

di. Hızla artan dünya nüfusuna paralel olarak artan


çöp miktarı büyük problemler oluşturmaya başla-
dı. İnsanların oluşturduğu bu katı atık problemini
doğanın geri dönüşüm sistemi içerisinde çözmek
mümkün değil. Bu atıkların tekrar milli servete ka-
tılması noktasında yürütülecek çalışmalar gelece-
ğe yapılan kalıcı bir yatırım olacaktır. Türkiye’de bir
kişi bir ayda yaklaşık 45 kg çöp oluşturuyor. Bu ra-
kam AB ülkelerinde 25 kg’ye kadar düşüyor; üste-
lik bu 25 kg atığın yaklaşık yarısı geri dönüşümlü
olarak tekrar tekrar kullanılıyor. Artan çöp yığınla-
rının yerleşim alanlarına kadar ulaşması, yığınlar-
dan yayılan pis kokunun ve hastalıkların üzerine
bir de ekonomik kayıp eklenince önlem almak ka-
çınılmaz hale geliyor. İstanbul’da günlük toplanan
14.000 ton çöpün depolama alanlarına yönlendi-

Y
RDF’nin çimento fırınına rilmesi ve bertaraf edilmesi çok ciddi bir maliyet
beslenmesi aşamın doğal ve kaçınılmaz sonucu olan oluşturuyor. Çöpü geri dönüştürebildiğimiz ölçü-
atıklar ve bu atıkların yönetimi, toplum- de ekonomiye olan katkı da büyük ölçekte artacak-
ların yıllardır gözden uzak olsun anlayı- tır. 2023 yılında İstanbul’un çöplerinin büyük kıs-
şıyla idare ettikleri işlerin başında gelmiş; insanlar mının enerji ve gübre haline getirilmesi, depolama
uzunca bir süre, yaptıklarıyla doğal dengeyi boza- alanlarına gönderilen miktarın büyük ölçüde azal-
bileceklerini düşünememişler. Nüfus artışı, tekno- tılması ve çöp konusunda İstanbul’a ekonomik fay-
lojik gelişme, endüstrileşme, kentleşme, hızla artan da sağlanması hedefleniyor.
ve farklılaşan tüketim ile ortaya çıkan katı atıklar, Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ne imza attığı şu
çevre ve insan sağlığına olumsuz etkileriyle günü- günlerde emisyon sorunu ve alternatif yakıt kul-
müzün önemli çevre sorunlarından biri haline gel- lanımı daha da önem kazandı. Kyoto Protokolü,

68
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
gelişmiş ülkelerin sera gazı emisyonları-
nı 2008-2012 yılları arasında, 1990 yılına
göre % 5,2 oranında düşürmelerini he-
defliyor. Kyoto Protokolü’nün temel ama-
cı, atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun,
iklimi tehdit etmeyecek seviyelerde den-
gede kalmasını sağlamaktır. Hükümet-
lerarası İklim Değişikliği Paneli, 2007
Raporu’nda 1990 ile 2100 yılları arasın-
da dünya sıcaklığının 1,4 ile 5,8 °C ara-
sında artacağı yönünde tahminler yapıl-
mıştır. Kyoto Protokolü’nün başarıyla uy-
gulanabilmesi durumunda, bu dönemde
dünya sıcaklık artışının 0,02 ile 0,28 °C
arasında kalacağı tahmin ediliyor. Kyoto
Protokolü’ne göre gelişmiş ülkeler, 2008
ile 2012 yılları arasında sera gazı emis-
yonlarını 1990 yılına göre % 5,2 düşüre-
Pilot ölçekte çimento fırını
bilmek için demir-çelik, çimento, kâğıt,
enerji santralleri gibi belirli endüstri ku- Bu çalışma ile çevre dostu bir yöntem- bu maddelerin bertarafının maliyeti gide-
ruluşlarına sınırlamalar koymuştur. Bu le atık plastiklerin düzenli olarak toplan- rek yükselmektedir. Bu tür atıkların depo
sınırlamalar, Avrupa Birliği ülkelerin- ması ve bunların granül ürüne dönüştü- alanlarına gömülmeleri durumunda ye-
de uygulanmaya başlanmış olup, sera ga- rülerek geri dönüşümü sağlanmış, diğer raltı ve yerüstü suları, toprak ve hava için
zı emisyonları yüksek olan ülkelerde de atık plastiklerin sosyal amaca yönelik ola- önemli olumsuz etkiler ortaya çıkar.
devreye alınmaya çalışılıyor. rak çimento fırınlarında alternatif yakıt
Alternatif yakıtların çimento fırınla- olarak kullanılması gerçekleştirilmiştir.
rında ek yakıt olarak kullanılması duru- Çalışmanın başarılı bir şekilde tamam- RDF
munda hem fosil yakıtların daha az tü- lanması ile belediyeler ve çimento sektö- Atıktan türetilen yakıt (refuse derived
ketilmesi hem de CO2 emisyonun azal- rü için iyi bir model oluşturulmuş ve eko- fuel - RDF) evsel ya da endüstriyel katı
tılması hedefleniyor. Bu hedef doğrul- nomiye katma değer sağlanmıştır. atıklardan geri kazanılabilen malzemele-
tusunda “Geri Dönüşümlü Plastik Atık- rin (plastik, cam, metal, kâğıt vs.) ayrış-
ların Granül Ürüne Dönüştürülmesi ve tırılmasından sonra geriye kalan yana-
Geri Dönüştürülemeyen Diğer Atıkların Evsel Katı Atık bilir geri dönüşümsüz malzemeden elde
Çimento Fabrikalarında Ek Yakıt Ola- İstanbul’da bir günde ortalama 14.000 edilen alternatif bir tür katı yakıttır. Nihai
rak Kullanılabilirliğinin Araştırılması” ton evsel katı atık üretilir. Bir yılda üre- olarak elde edilen parçalanmış atıklardan
konulu TÜBİTAK destekli proje kapsa- tilen 5.000.000 ton evsel katı atığın oluşan ve kalorifik (ısıl) değeri yaklaşık
mında çöpten ek yakıt elde edilmesi ve % 12-15’ini geri kazanılabilir atıklar oluş- 3500 kcal/kg olan atıklar, çimento fabri-
bunun çimento fırınlarında kullanımı turur. Geri kazanılabilir atıkların büyük kalarında kullanılacak fiziksel büyüklüğe
araştırılmıştır. bir çoğunluğunu oluşturan ambalaj atık- indirilmek üzere son parçalayıcıda kıyıla-
Bu projede İstanbul Büyükşehir ları, katı atık miktarını sürekli artırırken rak kullanıma hazır hale getirilir.
Belediyesi’ne bağlı Belediye İktisadi Te- Çimento endüstrisi yoğun enerji tüke-
şebbüsü olan İSTAÇ A.Ş.’nin toplamış ten bir sektördür. Genel olarak 1 kg klin-
olduğu atıkların ayrılarak plastiklerin te- ker (yani çimento yapımında fırından
mizleme, kırma, öğütme, eritme aşama- ezilmeden çıkan pişirme ürünü) üret-
larından sonra granül haline getirilmesi, mek için 840 kcal’e ihtiyaç vardır. Bir baş-
geri dönüştürülemeyen (mevcut sistem- ka deyişle çimento endüstrisinde üretim
de depolama alanlarına gönderilen atık- maliyetlerinin % 30-40’ını enerji tüketimi
lar) diğer atıklardan RDF malzeme üre- oluşturur. İhtiyaç duyulan birincil enerji
tilmesi ve bu malzemenin çimento fırın- kaynağı petrokok veya linyit ile karşılanır.
larında alternatif veya ek yakıt (fosil ya- Üretilen çimentonun türüne bağlı olarak
kıtlar yerine) olarak kullanılması süreci- 1 ton çimento üretimi için 60 ile 130 kg
nin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Üretilen RDF arasında fuel-oil ya da buna eşdeğer ya-

69
İstanbul’un Çöpleri Çimento Fırınlarında Ek Yakıta Dönüşüyor

timi için kullanılmaktadır. Bu teknik sa- RDF tesisine gelen atık malzeme ön
yesinde, yakılan atıkların içindeki inorga- parçalama ve manyetik ayırma işlemleri-
nik unsurlar gerekli hammaddelerin ye- ne tabi tutulduktan sonra balistik ayırıcı
rini alarak çimentonun bir parçası olma (seperatör) yardımıyla yanmayan ve dü-
niteliğini kazandıkları için, kullanılan atı- şük ısıl değerli kısım atıktan ayrılır. Ge-
ğın yanmayan kısımları da kazanılmakta ri kalan atıktan demir dışı metal ayırıcı-
ve cüruf ve küllerin ortadan kaldırılması sı vasıtasıyla metal kısımlar ayrılır ve ka-
zorunluluğu kalmamaktadır. lan atıklar son parçalama ünitesinde 30
Avrupa’da çimento endüstrisi enerjiyi mm’den küçük parçalar elde edilecek şe-
yüksek verimle kullanmaktadır. Üretim kilde kırılır. Bütün bu süreç RDF’nin üre-
aşamasında oluşan karbondioksit emis- tim akım şemasında görülebilir.
yonunu azaltmak için yapılacak teknolo- Üretilen RDF’den numune alınarak
jik değişiklik neredeyse kalmamıştır. Ge- nem, yoğunluk, eser elementler, karbon
leneksel fosil yakıt ile atıktan türetilmiş ve kül içeriği, kalorifik değer gibi çeşit-
alternatif yakıtlar önemli ölçüde sürdü- li karakterizasyon testleri yapılmış, el-
rülebilir gelişme sağlayarak karbondiok- de edilen sonuçlar yurtdışında üreti-
sit gibi sera gazlarının emisyonunun azal- len RDF’nin özellikleriyle kıyaslanmış-
masına sebebiyet verir. Avrupa’nın çeşit- tır. RDF malzemenin çimento döner fı-
li ülkelerinde bu amaca yönelik tesisler rınlarında ek yakıt olarak kullanımının
mevcuttur. Ancak her ülkenin atığı farklı araştırılmasına yönelik pilot ölçekli ça-
karakterizasyona sahip olduğundan ülke- lışmalar, proje kapsamında imal edi-
Üretilen klinker
mize özgü RDF üretimi planlanmış ve bu len çimento döner fırınında gerçekleş-
kıta ihtiyaç duyulur. Bunların yanında al- proje kapsamında uygulamaya alınmıştır. tirilmiştir. Birincil yakıt olarak kullanı-
ternatif yakıt olarak atık yağ, RDF, atık lan LPG’ye değişik oranlarda RDF ila-
lastik de kullanılır. Atık malzemenin al- ve edilmiş, çimento üretim sürecine gö-
ternatif yakıt olarak çimento fabrikala- Proje Kapsamında Yapılan re farinden (çimento üretiminin başla-
rındaki döner fırınlarda kullanılması, Çalışmalar rında yer alan öğütülmüş kireçtaşı ve
hem çimento üretiminde önemli bir gi- birkaç ek maddeden oluşan un gibi ana
der kalemi olan yakıt kullanımının azal- Bu proje kapsamında çöpten temsili nu- malzeme) klinker üretimi gerçekleşti-
tılması ve yenilenemeyen fosil yakıtların mune alınması, temsili numunenin ana- rilmiştir. Bu çalışmada RDF katkısının
korunması hem de çeşitli üretim ve kul- lizi, analiz sonuçlarına dayanarak RDF klinker yapısı üzerine etkisi incelenmiş
lanım aşamalarından sonra oluşan atık- üretimi için makine ve teçhizat seçimi, fı- ve burada elde edilen teorik ve pratik
ların bertarafı için son derece önemlidir. rında yakılacak olan malzemenin kimya- bilgiler ışığı altında endüstriyel boyut-
Çimento endüstrisi, çeşitli atıkları kul- sal analizinin yapılması ve çimento üre- ta klinker üretimi çalışmaları organize
lanarak bir yandan fosil yakıtlardan tasar- tim sürecine etkilerinin değerlendiril- edilmiştir.
ruf sağlarken bir yandan da atıkların de- mesi incelenmiştir. Türkiye’de yürürlükte Endüstriyel boyuttaki çalışmalar, pi-
ğerlendirilmesi ve çevrenin korunma- olan tebliğ ve yönetmeliklerdeki emisyon lot ölçekli deneysel çalışma sonucunda
sı yoluyla toplumsal atık sorununa katkı- sınır değerlerini aşmayacak şekilde yapı- belirlenen optimum besleme oranlarına
da bulunur. Gelişmiş ülkelerdeki çimento lacak olan hesaplamalardan yola çıkılarak göre AKÇANSA A.Ş.’de yapılmıştır. Yapı-
fabrikalarında ısıl değer taşıyan atıkların kullanılacak optimum RDF besleme ora- lan çalışmalarda değişik oranlarda RDF
alternatif yakıt olarak bertarafı yaygın bir nının belirlenmesi öngörülmüştür. malzemesi, petrokoka ek yakıt olarak ila-
yöntem haline gelmiştir. AB ülkelerinde- Tesise gelen atıktan organik kısım ay- ve edilmiştir. Deney sonrası üretilen klin-
ki bazı fabrikalarda alternatif yakıt kulla- rıldıktan sonra geri kazanım hattına gelen kerin yoğunluk, kimyasal ve mineralojik
nım oranı % 60-70 seviyelerine ulaşmıştır. atıkların metal kısmı ayrılır ve geri kala- analiz sonuçları incelendiğinde, Portland
Avrupa’daki çimento endüstrisinde atık- nın bir kısmı geri kazanılabilir malzeme çimento klinkerinin üretildiği görülmüş-
tan kazanılan alternatif yakıt, harcanan olarak granül tesisine gider. Geri kazanıla- tür. Daha sonra bu klinkerden üretilen çi-
toplam yakıtın % 12’sini oluşturmaktadır. mayan atıklar ise RDF tesisine gönderilir. mentonun fiziksel, kimyasal ve dayanım
Atıkların çimento fırınlarında alter- RDF tesisinde hazırlanan RDF malzemesi özellikleri TS 197/1’e göre belirlenmiş
natif yakıt olarak kullanılması, atıklar- çimento endüstrisinde ek yakıt olarak kul- olup elde edilen değerlerin standartlar-
dan azami seviyede enerji elde edilmesi- lanılabilecek formunu alırken granül tesi- da belirtilen sınır değerlerle uyumlu ol-
ne imkân verir. Malzeme enerjisinin ta- sine gelen malzeme, ikincil plastik ham- duğu görülmüştür. Endüstriyel boyuttaki
mamı fırında dolaysız olarak klinker üre- madde için kullanılabilir hale getirilir. çalışmalar esnasında baca gazında emis-

70
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
plastiklerin daha küçük boyutlara getiri-
lerek hammadde olarak kullanımları sağ-
lanmış ve ekonomik değerleri artırılmış-
tır. Bu ürünler halen üretilme ve piyasaya
Hammadde Ön parçalama satılmaktadır. Böylece projede belirlen-
stok alanı
miş olan hedefe tam anlamıyla uyulmuş
ve TÜBİTAK TARAL 1007 projelerinde
0-200 mm öngörülen hedefe ulaşılmıştır.
Bu proje sonunda depolama alanlarına

Tesis çalışmadığında
gönderilen atık miktarı azaltılmış, nakliye
Geri kazanım Manyetik FE ayırıcı

0-1000 mm
(Elektrik magnetli) ve depolama masraflarından tasarruf sağ-
lanmış, nihai ürün ekonomik olarak değer-
lendirilebilecek hale getirilmiştir. İSTAÇ
A.Ş. RDF tesisine bir günde gelen 150 ton
Ön ayıklamadan gelen atık atığın 50-75 tonu RDF ürün haline getirile-
Balistik seperatör (yak. 25 ton/saat) rek çimento fabrikalarına gönderilecek ve
Ayrılmış malzeme
stok alanı (Yanmayan ve düşük bertaraf edilmiş olacaktır. Bu durumda de-
kalorifik değerli atık)
polama alanlarının ömrü uzayacak, depo-
lama maliyetlerinden tasarruf edilecektir.
0-80 mm Dünyada birçok ülkede kullanılmakta olan
bu teknoloji ülkemiz için bir yeniliktir ve
tüm kompost tesisleri için bir model oluş-
Ayıklama kabini Metal turmuştur. Bu proje sayesinde Türkiye’de
de RDF üretme ve yakma teknolojisi geliş-
tirilmiştir. Proje kapsamında yapılan tesis,
23 Haziran 2008 tarihinde açılarak basın
kuruluşlarına tanıtımı yapılmıştır.
Son parçalama
(0-30 mm) Bu proje kapsamında emeği geçen
Volkan Enç, Ahmet Pekin, Ufuk Durgut,
Hidayet Bodur ve Erbay Keleş’e
teşekkür ederiz.

Kaynaklar
Kara, M., Günay, E., Tabak, Y., Yıldız, Ş., Enç, V., “The Usage
Ürün stok alanı Of Refuse Derived Fuel From Urban Solid Waste In Cement
Industry As An Alternative Fuel”, The 6th IASME/WSEAS
International Conference on Innovation Heat Transfer,
Thermal Engineering and Environment (HTE ’08), s.
172–177, 20-22 Ağustos 2008, Rodos, Yunanistan, 2008.
RDF’nin üretim akım şeması Kara, M., Günay, E., Tabak, Y., Yıldız, Ş., Enç, V., Pekin,
A.V., Durgut, U., “Kentsel Katı Atıktan Türetilmiş Alternatif
Yakıtın Çimento Fabrikalarında İkincil Yakıt Olarak
Kullanılabilirliğinin Araştırılması”, 10. Uluslararası Yanma
yon ölçümü yapılmış ve ölçüm sonuçla- tesisi kurulmuştur. Geri kazanım tesisi- Sempozyumu, s. 417-423, Sakarya Üniversitesi, Teknik
rı Atıkların Ek Yakıt Olarak Kullanılma- ne gelen atık plastikler temizleme, kırma, Eğitim Fakültesi, Ekim 2008.
Yıldız Ş., Enç V., Kara M., Günay E., “Evsel Atıklardan
sında Uyulacak Genel Kurallar Hakkında öğütme, eritme aşamalarından sonra gra- Çimento Fabrikaları İçin Alternatif Yakıt Elde Edilmesi
Tebliğ’inde belirtilen sınır değerlerle kı- nül haline getirilmektedir. Yapılan üretim Olanaklarının Araştırılması”, TÜRKAY 2007 AB Sürecinde
Türkiye’de Katı Atık Yönetimi ve Çevre Sorunları
yaslanmıştır. Endüstriyel boyutta yapılan sonrasında PET, PE ve PP’den granül ve Sempozyumu, İstanbul, 28-31 Mayıs 2007.
deneysel çalışma sonrasında, klinkerin kırıntı (hurda) elde edilmiştir. Bu ürün- Türk S., “Çimento Üretiminde Alternatif Yakıt Denemeleri
- II”, Çimento ve Beton Dünyası, Cilt/Yıl 12, Sayı 72, Nisan-
kalitesi ve emisyon sınır değerleri dikka- lerin boyut dağılımı yapılarak piyasada Mayıs 2008.
Environmental Benefits of Using Alternative Fuels in Cement
te alınarak optimum RDF kullanma ora- satılan boyuta getirilmesi için tesiste ge- Production, CEMBUREAU (European Cement Association),
nı % 15 olarak belirlenmiştir. rekli mekanik düzenleme yapılmıştır. El- 1999. http://www.wbcsd.org/web/projects/cement/tf2/
CEMBUREAU.pdf
Geri kazanım hattından gelen PE (Po- de edilen granülden plastik çöp kontey- Pekin A. V., “Çimento Sanayinde Alternatif Yakıt Kullanımı”
lietilen), PP (Polipropilen) ve PET (Polie- nırı, çöp poşeti, yol döşemesi, saksı, as- http://www.eie.gov.tr/turkce/en_tasarrufu/en_tas_
etkinlik/2005_bildiriler/oturum2/AhmetVPekin.doc
tilen tereftalat) türü plastik atıkların eko- kılık, komodin, bulaşık kapları ve benze- http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Pages/Haber.
nomik değerinin artırılması için granül ri eşyalar üretiliyor. Kurulan bu tesis ile aspx?NewsID=16163

71
Kerim Allahverdi *
Tarık Baykara **
Fatih Hüseyinoğlu
Alper Seçgin

LİDAR
*Prof. Dr., **Doç. Dr.,
TÜBİTAK MAM Malzeme
Enstitüsü

Son yıllarda iyice yaygınlaşarak bir çok alanda, örneğin uçaktan yeryüzü şekillerinin
taranmasında, gemi üzerindeki bir platformdan deniz yüzeyindeki petrol kirliliğinin
ölçülmesinde, atmosferdeki su buharı miktarının, sıcaklığının, parçacıkların
büyüklükleri ve cinslerinin belirlenmesinde kullanılmakta olan LİDAR aygıtının
adı, İngilizce dört kelimenin baş harflerinden oluşturulmuş bir kısaltmadır.
Light Detection and Ranging (ışıkla algılama ve mesafelendirme) sözcüklerinin
kısaltmasıyla adlandırılan LİDAR, özellikle son on yılda iyice yaygınlaşmıştır; hatta
Mars’a gönderilen Phoenix uzay aracının bir parçası otomatik olarak çalışan bir
LİDAR’dan Mars atmosferine ilişkin önemli bilgiler alınmaktadır.

Gece çok uzaklardan görülebilen LİDAR’ın ışığı ufukla 30 derece açı yapacak şekilde gönderilmiş. Özellikle Raman saçılımı prensibine dayalı LİDAR’lar,
Güneş’in kuvvetli ışınımının sonuçları değiştirmesini engellemek için geceleri çalışır.

72
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
LİDAR temel olarak üç ana bölümden oluşur. ci yani bir ışık kaynağı, alıcı yani bir teleskop ve alı-
İlki bir ışık kaynağı, ikincisi bu ışığın yansıma ve nan ışığı bilgi haline dönüştüren elektronik sistem-
saçılmalarını toplayan bir teleskop, üçüncüsü ise ler. Birkaç saniyeden nanosaniyelere kadar değişen
toplanan sinyalleri anlamlı bilgiye dönüştürecek sürelerde lazer ışını darbeleri atmosfere gönderilir.
olan elektronik ve bilgisayar sistemleri. Günümüz- Günümüzdeki bir çok LİDAR sisteminde ışın, dar-
de ışık kaynağı olarak çok çeşitli dalga boyların- be genişleticiyle büyütülmekte ve daha sonra koli-
daki lazerler kullanılıyor. Lazer ışını hedef bölge- matörden geçirilerek paralelliği sağlanmaktadır.
ye gönderildiğinde, bölgedeki cisimlerle bir iletişi- Bunun nedeni, ışığın dağılmasını en aza indirge-
me geçer. Örneğin atmosfer araştırmalarında kul- mektir. Gönderilmekte olan bu ışının atmosferde-
lanılan bir LİDAR’ın gönderdiği lazer ışını, hava- ki her türlü etkileşimi, geri dönen fotonlar halinde
daki parçacıklara çarptığında çeşitli optik etkile- alıcı teleskop tarafından algılanır. Nasıl hiç bir aygıt
şimler meydana gelir. Bu etkileşimler arasında yer mükemmel olamazsa, LİDAR sistemlerinde de bil-
alan saçılma ve yansımadan doğan ışık, LİDAR ay- gi kaybı olur. Teleskop tarafından algılanan foton-
gıtının ikinci kısmı olan alıcı teleskop tarafından lar optik analizör sistemlerinden geçirilir ve yapı- Agnes Scott Koleji ve Georgia
algılanır ve ışığın geri gelen bu kısmı (çeşitli analiz lan uygulamaya göre geri gelen ışığın seçilen çeşit- Institute of Technology işbirliği
ile ABD’de kurulmuş olan eğitim
sistemlerinden de geçirilerek) elektronik sinyalle- li dalga boyları ve polarizasyon durumları ölçülür. amaçlı LİDAR sistemi
re dönüştürülür. Bundan sonrası artık alanında uz- Bu fotonlar daha sonra çeşitli dedektörlerin üzeri- http://eosl.gtri.gatech.edu/
Capabilities/RemoteSensing/
man bilim insanlarının değerlendirmelerine bağlı- ne düşürülür ve bu dedektörler sayesinde optik sin- LidarResearch/LidarProjects/
tabid/220/Default.aspx
dır. Böylece bu sinyaller yorumlanarak, anlamlı ve yal elektrik sinyaline dönüştürülür. Sinyalin yoğun-
kullanılabilir bilgiye dönüştürülür. luğu lazer ışınının gönderilmesinden sonra geçen
LİDAR’ın geçmişi aslında bir hayli eskilere da- zamanla orantılıdır, bu da elektronik olarak belirle-
yanmaktadır. Lazerin 1960 yılında keşfinden tam nerek bir bilgisayarda depolanır.
30 yıl önce, lazer ışını yerine kullanılan projektör
lambalarıyla hava yoğunluğunun ölçülmesi için
bazı çalışmalar yapılmaktaydı. İlk uygulama, 1938
yılında bulut yüksekliklerinin ölçülmesi için gön-
derilen ışık darbelerini toplayan bir teleskobun
kullanılmasıyla gerçekleşti. Işığın darbeler şeklin-
de kullanılmasıyla bu sistemler ilk olarak bistatik
değil de monostatik olarak kullanılmış oldu, ya-
ni ışık kaynağı ve teleskop aynı eksen üzerine yer-
leştirilebiliyordu. Böylelikle ilk kez Middleton and
Spilhaus 1953 yılında ışık kaynağından çıkan ışığın
bir hedefe gidişi ve dönüşü arasındaki zaman far-
kını ölçerek hedefin uzaklığını saptadı ve “LİDAR”
kısaltması da aynı yıl doğmuş oldu. 1960’larda la-
zer teknolojisinin hızla gelişmesiyle ve birçok alan-
da etkin olarak kullanılmaya başlanmasıyla ilk kez
Fiacco ve Smullin 1963 yılında lazerle atmosferik
araştırmalar yapmaya başladı. Bunu takip eden 10 LİDAR’da kullanılan lazerlerin dalga boyları Marsta 532 nm lazer
darbeleriyle çalışan LİDAR’ın
yıl boyunca bütün LİDAR teknikleri önerildi ve 213 nanometreden 11 mikrometreye kadar değişe- temsili görüntüsü
uygulandı. 1976 yılında E. D. Hinkler tarafından bilir. Dolayısıyla LİDAR’da kullanılan lazer ışınla- http://www.guardian.co.uk/
science/2008/jul/31/mars.spac
LİDAR hakkında ilk ders kitabı yayımlandı. O yıl- rını görmek her zaman mümkün olmaz, çünkü in- eexploration?gusrc=rss&feed=
technology
dan sonra LİDAR hakkındaki gelişmeler optik ve san gözünün algılayabildiği ışık aralığı kişiden ki-
elektronik alanındaki ve özellikle de lazer teknolo- şiye değişmekle beraber genelde yaklaşık 380 ila
jisi alanındaki gelişmelere paralel olarak büyümeye 780 nanometre aralığı civarındadır. İlk yıllarda ya-
ve yaygınlaşmaya devam etti. Günümüzde Hubble kut, azot, bakır buharı ya da karbondioksit lazer-
uzay teleskobunda ve hatta Mars üzerinde bile uy- leri kullanılırken, lazer teknolojisindeki gelişme-
gulama alanı bulan LİDAR tekniği uzaktan algıla- leri takiben 80’li yıllardan itibaren LİDAR’larda
manın en önemli aygıtı haline gelmiştir. Nd:YAG ve yüksek güçlü excimer lazerleri kul-
LİDAR nedir? Temel olarak LİDAR daha ön- lanılmaya başlanmıştır. Excimer lazerleri ultravi-
ce de bahsedildiği gibi üç bölümden oluşur. Veri- yole dalga boyunda ışın verirken Nd:YAG lazer-

73
LİDAR

leri 1064 nanometrede, kızılötesi bölgede ışın ve-


rir. LİDAR’larda yaygın olarak, frekans çiftleme ya
da beşleme gibi bazı yöntemlerle elde edilen 532
ve 213 nanometre dalga boylarındaki ışınlar kul-
lanılmaktadır.
LİDAR’lar günümüzde çok çeşitli amaçlar-
la kullanılıyor ve çok geniş kullanım alanları var.
Kullanılacak LİDAR’ın türü de amaca göre belir-
lenmektedir.
Günümüzde kullanılan LİDAR’ları çok değişik
şekillerde sınıflandırmak mümkün. Öncelikle do-

http://www.aad.gov.au/default.asp?casid=2192
ğal olarak kullanım amacı bir adım öndedir. Daha
sonra LİDAR’ın oturtulmuş olduğu platform gele-
bilir. En son olarak, teknik bir parametre olsa da
kullanılan ışık kaynağının gönderdiği ışının dalga
boyu düşünülebilir. Yukarıdaki şemada özet ola-
photos.com

rak, ölçülmek istenen parametreye göre kullanıla-


cak LİDAR’lar görülmektedir. Bir LİDAR tasarla-
LİDAR çalışma prensibi olarak lazer darbeleri yerine radyo dalgaları kul- nacağı zaman ilk sorulması gereken soru neyin öl-
lanan RADAR’a benzetilebilir. Hatta bazı kaynaklar ve uygulamacılar LİDAR çüleceği ve ne büyüklükte ölçüleceğidir. LİDAR’da
yerine Lazer RADAR kelimelerini kullanır. Ancak aslı İngilizce olan kısaltma- kullanılacak lazerin dalga boyu, lazerin gücü, lazer
lar incelendiğinde RADAR’ın radyo algılama ve mesafelendirme olduğu, darbelerinin uzunluğu, kullanılacak teleskobun ça-
LİDAR’ın ise ışık (İngilizcesi light) kaynaklarıyla algılama ve mesafelendirme pı, analizörlerdeki filtrelerin cinsi ve hatta tüm Lİ-
olduğu görülecek, dolayısıyla da LİDAR kelimesinin kullanılması daha doğ- DAR sisteminin dayandırılacağı temeller, bu soru-
ru olacaktır. lara verilecek cevaplara göre oluşturulmaktadır.
Fotoğraflarda iki aygıt arasındaki çarpıcı farklılık görünmektedir. LİDAR yaygın olarak yeryüzündeki bir plat-
formda, yukarısı hedeflenerek kullanılır, ama bu-
nun tam tersi yapılarak, yani uçan bir cismin üze-

Amerika Birleşik Devletleri


Hava Kuvvetleri bünyesinde
Sirüs bulutlarını incelemekte
kullanılan LİDAR
http://eosl.gtri.gatech.edu/
Capabilities/RemoteSensing/
LidarResearch/LidarProjects/
tabid/220/Default.aspx

74
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<

Saçıldıktan
sonra geri
gelen ışık Fiber optik taşınma

Filtre

Dedektör

Teleskopun aynası
Lazer

Bilgisayarla Veri kaydetme


lazer tetikleme
ve veri işleme
Temel bir LİDAR şeması

rindeki bir platforma yerleştirilip yeryüzünü öl-


çümleyecek şekilde de tasarlanabilir. Uçan bu cisim
bir helikopter ya da bir uçak olabilir, ayrıca günü-
müzde yaygın olarak uydularda da LİDAR’lar kul-
lanılmaktadır. Uydulardaki LİDAR’ları yeryüzünü
haritalandırmakta kullanmak mümkün olduğu gi- TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi, Malzeme Enstitüsü bünyesinde de
bi, uzaya doğrultularak başka bilgiler de elde etmek 2007 yılında LİDAR’la ilgili çalışmalar başlatılmıştır. 5 dalga boylu lazere, 400
mümkündür. Araştırma gemilerinin güvertelerin- mm çapında bir teleskoba ve 7 kanallı spektrum analizörüne sahip bu Lİ-
de kurulan platformlara bağlı bazı LİDAR sistem- DAR, atmosferdeki su buharı miktarını, parçacık ve aerosol miktarını, bulut
leri ile gemi yol aldıkça 4 boyutlu (uzay + zaman) yüksekliği gibi değerleri ölçebilecek şekilde tasarlanmıştır. Bu aygıtın 2009
ölçümler yapılabilmektedir. Bu LİDAR sistemleri, yılının yaz aylarında ölçme yapmaya başlaması planlanmaktadır. Ayrıca Flo-
su yüzeyindeki petrol kirliliğinin ve hatta bu kir- resans kanalının da bu LİDAR aygıtına eklenmesi planlama aşamasındadır.
liliğin kaynağının ayrıntılı olarak belirlenmesin- Bu kanal sayesinde İstanbul Boğazı’ndaki gemilerin yarattığı hava ve su kir-
den, su yüzeyindeki klorofil miktarına ve balık av- liliğinin ölçülmesi de mümkün olacaktır.
lamaya elverişli bölgelerin belirlenmesine kadar Fotoğrafta TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi, Malzeme Ensitüsü, La-
bir çok alanda kullanılmaktadır. Yeryüzünde hare- zer Spektroskopisi Laboratuvarı’ndaki LİDAR görülüyor.
ketli platformlar kurularak tek bir LİDAR’ın birçok
bölgede kullanılabilmesi, LİDAR’lara özellikle as-
keri alanda önemli bir yer açmıştır. Kültürel miras Belediyesi’nin yeni bir projesinde kaçak yapılanma
kapsamındaki eserlerin üzerindeki bakterilenme yine LİDAR sistemleriyle takip edilmektedir. Hat-
ve mantarlanmanın takibi de yine LİDAR’lar sa- ta artık otomobillerimizle aşırı sürat yaptığımızda
yesinde sürdürülebilmektedir. İstanbul Büyükşehir RADAR’a değil LİDAR’a yakalanıyoruz.

Kuzey Kutbu’ndaki istasyondan


stratosferdeki bulutları
gözlemleyen ARCLITE LİDAR
sistemi
Kaynak: http://isr.sri.com/
instruments/data/arclite/
greenbeam_lg.jpg

75
Güneş Kibar
Nihan Güvener
Hacettepe Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi,
Kimya Mühendisliği
Biyomühendislik Bölümü

Görülmeyen Dünyalara Bakış


Nanoteknolojik
Görüntüleme
Sistemlerinin Gelişimi
Nanoteknoloji her geçen
gün yeni buluşlarla günlük
hayatımızda hızlı bir
şekilde yer alırken gelişen
görüntüleme sistemleriyle
de görünmeyen dünyaların
kapısını bize açıyor.
Günümüzde gelişen
teknolojiyle gözümüzün
algılayamadığı boyutları
bile görüntülemek
mümkün. Bu yazımızda
nanoteknolojik
görüntüleme sistemlerinin
tarihsel gelişimini
göz önüne alarak bu
yeni teknolojinin
modern uygulamalarını
inceleyeceğiz.
Visual Photos

İlk geliştirilen elektron


mikroskoplarından biri.

76
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
Taramalı tünelleme eletron mikroskobu (STM):
Örneğin üç boyutlu görüntülenmesini sağlayan
piezotüp için kontrol voltajı bir mikroskop türüdür. Yüzey yapısı bir iğne

içinde elektrotlar bulunan


kullanılarak yüzeyle iğne arasındaki
sabit mesafede yüzeyin taranmasıyla çalışılır.
Son derece hasas iletken prob örneğe yakın
piezoeletrik tüp tutulur. İğneyle yüzey arasında elektron tüneli örnek
tünelleme akımı uzaklık kontrolü ve elektirsel bir sinyal üretir. İğne gayet keskindir
iğne
yükselticisi tarama ünitesi ve genellikle tungsten malzeme kullanılır.
İğnenin ucu tek bir atomdan oluşur.
İğne yavaşca örnek yüzeyini sadece bir atomun
çapı uzaklığında tarar. İğne titreşim sinyalini
iğne ve uzaklığı sabit tutabilmek için yükselir ve
alçalır. Böylece iğnenin dikey hareketleri
kaydedilerek taranan örneğin yüzey yapısını probun
atom - atom çalışmak mümkün hale gelir. izlediği yol
tünelleme İğnenin hareketleri örnek yüzeyini en küçük tünelleme
voltajı ayrıntısına kadar taramamızı sağlar. Böylece akımı
bilgi işleme ve taranan yüzeyin profili çıkarılır ve bundan sonra Tarmalı tünelleme örnek
gösterimi bilgisayar, yüzeyin kontur haritasını oluşturur. mikroskopu yüzeyi

İ
nsanoğlunun gözle görülemeyenle ilk defa ta- yonik hem de yüksek elektrik alan emisyonu tarafın-
nışması ışık mikroskobunun Antony Van Leu- dan yayılan elektronlar pozitif yüklü fosfor ekrana va-
wenhoek tarafından 1668’de icat edilmesiyle ol- kum altında düşürülür. Görüntüleme cihazının ucu-
muştur. Araştırmaların derinliğinin artmasıyla bera- nun büyüklüğü yaklaşık 100 nanometre civarındadır.
ber 19. yüzyıl ortalarına gelindiğinde ışık geçirgenlik Bundan 20 yıl sonra 1956’da yine E. W. Müller
mikroskobu geliştirilmiştir. Aynı yüzyılın sonlarına tarafında alan-iyon mikroskobu (FIM) icat edilir.
doğru, florasan ve lüminesan teknolojileri yardımıy- Temelde FEM ile çalışma prensibi aynıdır. Ancak
la katot ışınları artık görünür hale gelmiştir. Işınla- FIM’da yüksek gerilimin vakum altında uygulan-
rın pozitif yüklü metal bir hedefe yönlendirilmesiyle ması yerine iyonlaşabilen gaz ortamında uygulan-
x-ışınlarını elde eden Roentgen hepimizin yakından ması söz konusudur. Çalışma prensibi, pozitif yük-
tanıdığı görüntüleme sistemine adını vermiştir. 20. lü tel uç ve negatif yüklü fosfor ekran arasında bulu-
yüzyıla gelindiğinde sistemlerden istenilen sadece nan ortam gazının iyonlaşması sonucu tel ucu terk
gözle görmek değil bunu herkesle paylaşabilmektir. eden elektronların fosfor ekrana çarparak görüntü
İlk görüntü 1933 yılında ultraviyole ışık ile etki- oluşturmasına dayanır. Genelde çevre gazı olarak 1
leşen parlatılmış metal bir yüzeyden fotoelektron- x 10-3–3 x 10-3 mbar basınca sahip Helyum ve Neon
ların yansımasıyla elde edilmiştir. Bunu takip eden kullanılmıştır. Ucun ön tarafındaki örnek, sıvı azot
gelişme ise florasan görüntüleme olacaktır. Tek- sıcaklığına veya daha düşük sıcaklıklara soğutulur.
li katot lens sistemine yapılan elektrik yüklemesi ile Bunun için genellikle yaklaşık 20 K’de sıvılaştırılmış
elektronlar florasan ekrana düşürülerek ilk termiyo- Hidrojen veya 2 K’de sıvılaştırılmış Helyum kullanı-
nik (ısıl) elektron mikroskobu oluşturulmuştur. Ge- lır. Böylece iyon projeksiyonuna düşen görüntü da-
çen yıllarla gelişen teknoloji, günümüz transmis- ha net oluşturulur.
yon elektron mikroskobu TEM ve taramalı elektron
Yüzey çalışmaları
mikroskobu SEM gibi cihazlarının öncülleri olan
bilimin bir çok alanı için
çoklu katot lens sistemlerini bilim dünyasına kazan- çok önemlidir. Örneğin
dırmıştır. TEM ışık mikroskobuyla aynı temel ilke- fizikte yarı iletken
ler üzerinde çalışır ama ışın yerine elektronları kul- malzemelerin çeşitli
lanır. Bir ışık mikroskobuyla ne görebileceğiniz ışı- uygulamalarında ve
nın dalga boyu ile sınırlıdır. TEM ışık kaynağı yeri- mikro elektroniklerde
ne elektronları kullanır ve TEM ile elde edilen da- büyük önem taşır.
ha düşük dalga boyları sayesinde, ışık mikroskobu Ayrıca yüzeye
ile elde edilen görüntüye oranla çözünürlüğü 1000 organik molekülleri
kat daha iyi görüntünün alınmasını mümkün kılar. sabitlemeyi ve bunların
1936’da, E. W. Müller alan-elektron emisyonu ica- yapılarıyla çalışmayı
dıyla (FEM) görüntü kalitesini ve kontrastını artır- mümkün kılar.
makla beraber işaretli bölgeleri büyütme imkânı sun- Örneğin günümüzde
muştur. Bu görüntüleme cihazının çalışma prensi- bu teknikle DNA
bi tel-katot emitör ile iletken fosfor ekran arasında molekülleri
Visual Photos

yüksek gerilim uygulanmasına dayanır. Hem termi- çalışılmıştır.

77
Nanoteknolojik Görüntüleme Sistemlerinin Gelişimi

Tip (uç) yarıçapı lazer ışını bel Fizik Ödülü’ne layık görülmüştür ve ticari ürün
1 ile 10 µm aralığında
değişmektedir. AFM olarak satılmaya başlanmıştır. Tünelleme mikros-
tiplerinin ana özellikleri kobu, 0,1 nm düzlemsel, 0,01 nm derinlik çözünür-
yüzey enerjileri ve
yarıçaplarıdır. Tipin yarıçapı konsol lüğünde görüntüleme yapmaya elverişlidir. Sadece
ve büyüklüğü, yapılan
deneyler sonucunda yüksek vakum ortamında değil, çeşitli sıvı ve gaz or-
yüzey
adhesiyon kuvvetlerine göre tamlarında da geniş bir sıcaklık aralığında rahatlık-
değiştiğini göstermektedir. uç
Genelde tip ve konsol la kullanılabilir. Bu sayede yüzeyin üç boyutlu yapı-
malzemesi olarak silikon
kullanılmaktadır. sını gösteren yüksek çözünürlükte, radyasyona, özel
Malzemeler genellikle merceklere, ışığa veya elektron kaynağına hiç ihti-
atmosfer yani hava
ortamında durduğu için yaç duymayan güçlü bir mikroskop kullanma avan-
konsol ve uç ince bir 1000 nm
silikon oksit tabakasıyla
tajı yakalamış olur.
kaplanabilir. Silikon tipin Takip eden yıllarda görüntüleme ucu olarak el-
yüzey enerjisi 1 ile 1.4 N/m
arasında değişmektedir. mas kullanılması ile yüzeye zarar vermeden atomlar
Silikon nitrat tiplerin ise arası kuvvete duyarlı ölçümler yapılması düşünül-
yüzey enerjileri 0.7 N/m
olarak bilinmektedir. konuma duyarlı lazer diyot müştür. Tünelleme mikroskobu kullanarak sadece
ışık algılayıcı iletken örneklerden verimli sonuç alınabilir olması,
farklı bir sistem geliştirilmesi ihtiyacını doğurmuş-
konsol yayı tur. Bu düşünce, ucun yüzeye olan dik uzaklığın öl-
çülmesi ile atomik çözünürlükte görüntü alınma-

örnek sı yoluyla atomik kuvvet mikroskobu (AFM) olarak
adlandırılan cihazda hayat bulmuştur. Günümüzde
amacına ve görüntüsü alınacak yüzeyin özellikleri-
ne göre silikon, silikon nitrat, altın kaplı veya biyo-
tinli, partiküllü tipin yüzeye olan dik uzaklığın ayar-
lanmasıyla atomik çözünürlükte görüntü alınması
prensibiyle geliştirilen atomik kuvvet mikroskobu,
yüzey topografisini örnek üzerinden geri besleme
sinyali alarak angstrom (metrenin on milyarda biri)
seviyelerine kadar görüntüleyebilmektedir. Tünelle-
me mikroskobundan farklı olarak en büyük avan-
tajı analiz edilen örneğin iletken olmasını gerektir-
memesidir. Diğer elektron mikroskoplarına karşı en
Atomik kuvvet büyük avantajı ise hava ve sıvı içerisinde örneklere
mikroskobu (AFM) bakılabilmesinin yanında örneklerin analizden ön-
tipinin ucuna reaksiyon ce dehidrasyon, sabitleme ve kaplama gibi ön hazır-
verecek molekülü lığa tabi tutulmasına ihtiyaç duyulmaması nedeniyle
veya yüzeye bağlamak özellikle biyolojik örneklerin görüntülenmesine uy-
istediğimiz molekülü 1960’larda E. W. Müller’in öğrencisi olan R. D. gun olmasıdır. Buna karşılık, AFM ile ancak mikron
takıp kullanabiliriz.
Young tarafından FEM ve FIM’de bulunmayan tü- boyutlarında tarama alanı yapılabilirken, milimetre
Örneğin yüzey
nelleme özelliği geliştirilmiştir. İnce metal folyo ve mertebesinde görüntüleme alanına sahip SEM’de bu
aktivasyonu
emitör uç arasında tünelleme akım ve voltaj karak- şekilde bir kısıtlama yoktur.
için uç grup olarak
teristiğini saptamak amacıyla tungsten alan iyon AFM’de farklı uçlar kullanılarak, örnek tipleri-
-OH veya istediğimiz
emitör ucu kullanmıştır. Böylece metal yüzeylerin ne göre üç farklı şekilde tarama yapabilmek müm-
reaksiyona göre
bu molekülleri çıkarılacak üç boyutlu topografi haritalarının geliş- kün. Temaslı ölçüm bunlardan ilk geliştirilen yön-
çeşitlendirebiliriz. mesine öncülük etmiştir. Örneğin, 1978’de H. Roh- tem olup, yüzeyle fiziksel temasta bulunarak tara-
rer ve G. Binnig tarafından ince bir tarayıcı ucunun mayı gerçekleştirir. Temastan ötürü bir sürtünme
yüzeyinde oluşan elektron kümesinden yüzeyin gi- hatası ortaya çıkmaması için bu yöntem daha çok
rinti ve çıkıntılarını açığa çıkaran ve bunu bir bilgi- sert yüzeylerde iyi sonuç verir. Yarı temaslı ölçüm,
sayar ortamına aktaran bir uçlu elektron mikrosko- ucun belli bir salınım yaparak kısıtlı bir temas ile ta-
buyla yüzey görüntüsüne ulaşılmıştır. Bu sistem ta- rama gerçekleştirilmesine bağlı bir yöntemdir. Yarı
ramalı tünelleme mikroskobu (STM) adını alarak, temaslı ölçümde, temaslı ölçüme kıyasla daha dü-
1986 yılında Gerd Binnig & Heinrich Rohrer No- şük kuvvet uygulanır. Temassız ölçüm yöntemin-

78
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<

Visual Photos
Visual Photos

Şekilde transmisyon elektron mikroskobu (TEM) ile çekilmiş ve renklendirişmiş HIV virüsünün fotoğrafını görmekteyiz. Taramalı elektron mikroskobuyla çekilen ve renklendirilen görüntü kemik dokusu.

de ise ucun örnekten bir miktar uzakta tutulmasıy- lekülleri ayırt etmek, farklı türdeki uygulamalar
la arada etkin olan van der Waals kuvvetlerinden ya- için manyetik ölçümler, elektrik ölçümleri gibi fark-
rarlanılarak geri besleme alınır. Bu yöntem ile AFM lı teknikler ile atomik ölçekte analiz yapmak müm-
ucu hasar görmez ve yumuşak yüzeylerde daha iyi kündür. Ayrıca biyolojik amaçlı uygulamalar için
ölçüm yapılabilir. geliştirilmiş olan bio-AFM çeşitleriyle, hücre biyo-
Taramalı elektron
Çeşitli alanlarda üretilen malzemelerin SEM ta- lojisinin 50 nm altında bir çözünürlükte ve biyomal- mikroskobuyla çekilen bu
görüntü, üniversitemiz
ramalı elektron mikroskobu, akla gelebilecek bir- zemelerin ise 2 nm altında bir çözünürlükte görün- bünyesinde doku mühendisliği
çok ürünün 10.000 kat kadar büyütülmüş görüntü- tülenebilmesi mümkün hale gelmiştir. alanında geliştirdiğimiz kemik
dokusunu büyütme amaçlı
sünü ve ileri teknoloji malzemelerinin yüzey görün- Bu görüntüleme cihazlarının desenleme sistemi sentezlediğimiz doku iskelesidir.
tüsünü alabilmektedir. Piyasada ticari olarak çok çe- olarak da kullanılması mümkündür. Nanolitografi Ürettiğimiz malzemelerin
dokularla olan benzerliğini
şitli modelleri mevcuttur ve fotoğraflanmak isteni- (nano baskılama) yöntemlerinden birisi, AFM uçla- gördükten sonra ki aşamalarda
hücre ekimlerini yaparak uygun
len malzemelerin eş zamanlı olarak bize görüntüsü- rına yüksek kuvvet uygulanması ile yüzeyde desen şartlarda doku büyütüyoruz ve
nü sağlar. Bu sayede ürettiğimiz ürünlerin veya çe- elde edilmesi şeklindedir. Böylece isteğe göre farklı daha sonra gene bu teknolojik
görüntüleme sistemleri
şitli malzemelerin üzerindeki makro ve mikro yapı- geometrik şekillerde, mikro ve nano yapılar oluştu- sayesinde üretiğimiz dokuların
fotoğraflarını gerçek dokuların
ları rahatlıkla değerlendirebiliriz. Örneğin, biyomü- rulabilmektedir. Bu yapılar sayesinde, çoklu dizi (ar- fotoğraflarıyla karşılaştırma
hendisliğin alt dallarından doku mühendisliği için ray) teknolojileri ve tek yongada laboratuvar (lab on imkanı yakalıyoruz.
üretilen doku iskelelerinin gözenek yapılarını veya a chip) olarak adlandırılan yeni teknolojilerin kapı-
cansız dokuları görüntüleyebiliriz. Bunun yanı sıra larını açmaktadır. Bu teknolojiler sayesinde tek bir
renklendirilmiş SEM görüntüleri sayesinde birçok analiz yongası ile bir çok molekülün tayin edildiği
dokuyu hızlıca ve rahatlıkla inceleyebiliriz. tanı kitleri üretmek mümkün hale gelmiştir. AFM
TEM mikroskoplarının uygulama alanlarına ucuyla açılan her bir kuyucuğa, farklı molekülü ta-
hücrelerin ayrıntılı görüntülenmesi veya farklı mal- nıyan veya özel bir moleküle duyarlı tanı molekülle-
zemelerin yaklaşık atomik seviyelerde görüntüleri- ri yerleştirilerek elde edilebilecek bu tanı kitleri saye-
nin alınması örnek olarak verilebilir. TEM yönte- sinde küçücük bir kan damlasıyla, kanda aranan bir-
minin sağlamış olduğu yüksek çözünürlüğün getir- kaç proteini veya maddeyi aynı anda dakikalar için-
diği olanaklar, hem tıp ve biyoloji araştırmalarında de nicel olarak tayin etmek mümkün hale gelecektir.
hem de malzeme bilimi araştırmalarında çok çeşitli Bu yazımızda sizlerle beraber nanoteknolojik gö-
şekillerde kullanılmaktadır. rüntüleme sistemlerinin ışık mikroskobundan çı-
Bu yeni görüntüleme sistemleri sadece nano - bi- kan gelişim sürecini inceledik. Ayrıca günümüzde
yoteknoloji alanında değil, malzeme bilimi alanın- gözün bile algılayamadığı hücre içi detaylardan tu-
da da kullanılan önemli sistemlerdir. Örneğin AFM, tun bir çipin kıvrımlarına kadar görüntüleme yapa-
malzeme yüzeyini atomik boyutta haritalandırarak bileceğimiz noktalara geldiğimizi paylaştık. Nano
geliştirilen yeni bir malzemenin veya seri üretim- teknolojik görüntüleme sistemleri gelişen teknolo-
deki malzeme yüzeyinin kalite kontrol amacıyla en jiyle hızla gelişmekte ve bize büyük kolaylıklar sun-
Şekilde metal yüzeyinde mikron
ufak ayrıntılarına kadar görüntülenmesi ile bu tür maya devam etmektedir. seviyesinde meydana gelmiş bir
yüksek teknoloji malzemelerinin kalite kontrolü de Kaynaklar
hata gösterilmektedir. Malzeme
Murr, L. E. , “Imaging systems and materials characterization.” Materials üzerinde meydena gelebilecek
daha hatasız bir biçimde sağlanır. Characterization, Cilt 60, Sayı 5, Mayıs 2009, Sf. 397-414. en küçük ayrıntıya kadar
Nader ve Karthik Laxminarayana, “A review of atomic force microscopy imaging görüntüleme yapıp böylece
AFM teknolojisindeki gelişmeler, bu cihazın ör- systems: application to molecular metrology and biological sciences.” yüzeyin pürüzsüzlüğünden emin
neğin faz modu ile yüzeydeki değişik yapıdaki mo- Mechatronics, Cilt 14, Sayı 8, Ekim 2004, Sf. 907-945. olabiliyoruz.

79
İbrahim Vargel*
Güneş Kibar**

*Doç. Dr., Kırıkkale Üniversitesi


Tıp Fakültesi, Plastik
Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi

Günümüzde
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
**Ar. Gör., Hacettepe
Üniversitesi Mühendislik
Fakültesi / Kimya Mühendisliği
Biyomühendislik Bölümü

Meme İmplantları
çağı 1962 yılında Cronin ve Gerow tarafından si-
likon jel-dolgulu protezin implantasyonu ile baş-
lamıştır. Süreç içinde ihtiyaçlar ve sorunlar doğ-
rultusunda meme implantlarında gelişmeler-
değişiklikler olmuştur. Böylece estetik kaygıların
giderilmesinin yanı sıra meme kanseri gibi has-
talıklardan dolayı memesini kaybetmiş hastala-
rın gerek piskolojik, gerek sosyolojik sorunları-
nın giderilmesinde de büyük kazanımlar sağla-
mıştır.
Vücuda yerleştirilen malzeme ne olursa olsun
bağışıklık sisteminin bu malzemeye bir tepkisi
olur. Yabancı cisim reaksiyonu olarak kabul edi-
len bu tepkiye karşı implantlar biyo-uyumlu ol-
malıdır. Toksik olmamalı ve alerjik özellik içer-
memelidir. Uygulanan bölgenin mekanik, fizik-
sel özelliklerini taşıyabilir olmalı ve uzun vadede
hasta vücudunda rezorbsiyona ve deformasyona
dayanıklı olmalıdır. Cerrahi işlemden sonra iyi-
Visual Photos

leşme süreci içinde mikroorganizmaların geliş-

T
mesine neden olmamalı ve gerektiğinde kolayca
oplumun ilgi odağı olan plastik rekons- çıkarılabilmeli, sterilize edilebilmeli, bilgisayarlı
trüktif ve estetik cerahinin önemli bir tomografi ve manyetik rezonans tetkiklerinden
konusu da meme implantlarıdır. Bilin- etkilenmemelidir.
diği gibi bir kadın için meme cinsel obje oldu- Gelişen teknoloji ile birlikte kullanılan ürün-
ğu kadar bebeğin beslenmesinde de önemli rol lerde de büyük değişiklikler ve gelişmeler ol-
oynayan bir organdır. Bu organdaki değişiklik- muştur. Polidimetilsiloksan ya da silikon, metil
ler (küçüklük, asimetri, anomali) veya hastalık- gruplarının silikon atomlarına bağlı olduğu ve
lar farklı tedavileri ve onarımları gündeme getir- -Si-O- zincir ünitelerinin tekrarı ile oluşur. Si-
miştir. Silikon meme implantları muhtemel te- likon, bu moleküler ünitelerin oluşturduğu zin-
davi seçeneklerinin başında gelmektedir. Tarih- cirlerin çapraz bağlanma şekline ve uzunluğuna
sel süreç içinde sırttaki lipomu, memenin olduğu göre sıvı, jel veya lastik kıvamlı olabilir. Etrafın-
bölgeye taşıyarak otojen doku ile ilk meme bü- da kapsül oluşumu ile sonuçlanan hafif bir ya-
yütme gerçekleştirilmiştir. Parafin, cam boncuk, bancı cisim reaksiyonu yaratma özelliğine sahip-
serbest yağ greftleri, politetrafloroetilen, serbest tirler. Meme implantının yerleştirme sonrasında
silikon yağı, polivinil alkol süngerler gibi birçok oluşan yabancı cisim reaksiyonu sonucu gelişen
madde kullanılmış ancak sonuçlar başarısız ol- bu kapsül, zaman zaman bölgede sertleşmeye yol
muştur. Meme büyütme uygulamasının modern açabilmektedir. Çok sık görülmemekle birlikte

80
Bilim ve Teknik Haziran 2009
><
hastaları rahatsız edebilir. Ayrıca sıvı silikon doku
aralığına dağıldığında onu temizlemek veya ayık-
lamak oldukca zordur. Bu sorunlara yönelik ya-
pılan araştırmalar sonrasında protezin dış yüzeyi
pürüzlü hale getirilirken protezi kaplayan kapsül
delinse bile dışarı akmayan yapışkan jeller geliş-
tirilmiştir. Enjeksiyon sonrası granülom gelişme-
si nedeniyle yıllar önce sıvı silikon kullanımı ya-
saklanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde se-
rum fizyolojik ile şişirilen silikon protezler tercih
edilirken, Avrupa’da ve ülkemizde jel ile doldurul-
muş protezleri daha yaygın olarak kullanıyoruz.
1900’lü yıllarda silikon meme protezlerinin meme
kanserine yol açtığı iddia edilmiş ve FDA tarafın-
dan kullanımı yasaklanmıştır. Ancak yapılan araş-
tırmalar sonrasında bunun asılsız olduğu anlaşıl-
Visual Photos

mış, bilgilendirmeyi takiben hastanın izni ile kul-


lanımına yeniden başlanmıştır. Silikon meme pro-
tezleri birçok firma tarafından üretilip (Mc Ghan,
Mentor, Eurosilicon) piyasada pazarlanmaktadır. Meme implantların vücut içine yerleştirilme-
Ayrıca tıbbın çok farklı alanlarında silikon ve tü- si üç şekilde gerçekleşir: a) memenin hemen altın-
revlerinden yapılmış birçok malzeme, giderek ar- daki oluktan açılacak 4 cm’lik kesikten, b) meme-
tan oranda kullanılmakta. areola sınırından yapılan C kesiğinden, c) koltuk
Gelen hastanın şikâyetleri doğrultusunda ön- altına yakın aksiler çizgiden yapılan kesikten giri-
cellikle detaylı bir değerlendirme yapılır. Hastanın lerek açılan cebe yerleştirilerek. Protezin yerleşti-
beklentisi ile ihtiyaçlar ve olası seçenekler belirlenir. rileceği cep, memenin durumuna bağlı olarak ya
Onay alındıktan sonra seçim meme protezinden ya- meme dokusunun hemen altında ya da pektoral
na ise, hastanın göğüs çapı, boyu, fiziki yapısı, di- kas (göğüs kafesinin ön duvarında yer alan kas) al-
ğer memenin durumu göz ününe alınarak protezin tında oluşturulur. Kanama kontrolünü takiben se-
özelliği ve boyutları belirlenir. Bunu protezin nere- çilen protez cebe uygun şekilde yerleştirilir. Me-
den ve nasıl yerleştirileceğinin belirlenmesi izler. me kanseri sonucu kaybedilen meme, bu protezler
yardımıyla doğala yakın görünümünü ve kıvamı-
nı yeniden kazanmakta, anatomik kayıpları gider-
mekte, kadına özgüvenini geri sağlarken beden al-
gısını da düzeltmektedir.
Yeni geliştirilen, serum fizyolojik ile şişirilerek
hacmi ve projeksiyonu değiştirilebilen silikon jel de
içeren çift bölmeli yeni protezler, protezin yerleşti-
rilmesinden sonra bile hacim ayarlama şansını verir.
Plastik cerrahların hem estetik hem de rekons-
trüktif cerrahi uygulamalarında vazgeçilmez terci-
hi silikon meme implantlarıdır. Komplikasyon ris-
ki, morbidite ve mortalite riski düşük, estetik kaza-
nımları büyük, üstelik başka bir bölgeye cerrahi gi-
rişimde bulunmadan tatmin edici sonuçlara ulaş-
tıran silikon meme implantları gelecekte de tercih
nedeni olmaya devam edecek görünmektedir.

Kaynaklar:
Goldwyn, R. M., “Vincenz Czerny and the beginnings of breast
reconstruction”, Plastic and Reconstructive Surgery, 1978 Mayıs; 61(5):
673-81.
Visual Photos

http://www.fda.gov/bbs/topics/news/2006/new01512.html
http://www.fda.gov/bbs/topics/ANSWERS/ANS00867.html

81
Emre Sarı*
Hilmi Volkan Demir**

*Elektrik-Elektronik
Mühendisliği Bölümü,
Bilkent Üniversitesi

Türkiye’de
** Yrd. Doç. Dr.,
Fizik Bölümü ve
Elektrik-Elektronik
Mühendisliği Bölümü,
Bilkent Üniversitesi

Mavi Kuvantum
Modülatörleri
Geliştirildi
Mavi Elektrosoğrulma Dünya Rekoru Kırıldı

İ
nsanlığın bugüne kadar geliştirdiği en ileri tek- Bu sorunun çözümleri arasında, sayısal mikroe-
nolojiler arasında hiç kuşkusuz bütünler metal lektronik devrelerin senkronize yani eşzamanlı ça-
oksit yarıiletken (kısaca CMOS) teknolojisi yer lışması için gerekli saat sinyalinin optik olarak üre-
alıyor. CMOS teknolojisi, karmaşık işlemlerin çok tilmesi ve yongalara optik saat sinyali olarak dağı-
hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasını sağlayan, günü- tılması yer alıyor. Şu anda Intel ve IBM gibi elektro-
müzün bilgi ve iletişim çağı olmasına en çok katkıda nik devleri bu konuda Ar-Ge çalışmalarına hızla de-
bulunan teknoloji. Örneğin, günümüzde bilgisayar- vam ediyor.
ların donanımını oluşturan mikroelektronik devre- Önerilen optik saat ve arabağlantı mimarisi için
ler en yaygın olarak CMOS teknolojisi ile üretiliyor. en önemli bileşenler arasında optik modülatörler ve
Geniş bir pazara sahip olan CMOS teknolojisi ge- fotodedektörler (ışık algılayıcılar) bulunuyor. Mo-
liştikçe yeni gereksinimler de ortaya çıkıyor; sürek- dülatörler, optik darbelerin oluşturulmasını ve bu
li daha yetkin ve daha hızlı mikroelektronik devre- şekilde optik saat sinyalinin üretimini sağlıyor. Fo-
lere ihtiyaç duyuluyor ve sürekli yenileri eskilerinin todedektörler optik sinyali tekrar elektriksel sinya-
yerine geçiyor. Ancak, günümüzde bu teknoloji ile le çeviriyor. Örneğin, günümüzde yüksek hızlı fiber
üretilen devreler (örneğin, bilgisayarlarımızdaki iş- optik iletişim sistemlerinde indiyum fosfit (InP) ta-
lemciler) bugün kullanılan mimarilerinde ne yazık banlı kuvantum modülatörleri standart olarak kul-
ki temel fizik prensiplerinden dolayı hız açısından lanılıyor. Bu modülatörler optik tayfın yakın kızılö-
sınırlı kalıyor ve çalışma hızları gün geçtikçe bu te- tesi bölgesinde dalgaboyu 1550 nm çevresinde çalı-
mel sınıra yaklaşıyor. şıyor. Ancak, silisyum tabanlı, standart CMOS tek-
Elektronik devrelerin çalışma hızını sınırlayan nolojisi ile üretilen fotodedektörler, difüzyon kuy-
etkenlerin başında, bu devrelerdeki arabağlantıların ruğu (optik soğrulmanın yetersizliğinden dolayı
ve veriyollarının sahip oldukları direnç-sığa (RC) çok derinlerde oluşan elektron-deşik çiftlerinin ya-
zaman sabitinin azaltılamaması geliyor. Bu, yüksek vaş bir şekilde difüzyonu ile elektrik sinyali yavaş-
hızlı elektriksel sinyallerin iletimi sırasında seğirme latma etkisi) sorunundan dolayı verinin taşındığı
ve kayıklık gibi olumsuz etkilere yol açıyor. Bu so- optik tayfın yakın kızılötesi bölgesinde yüksek hız-
run, devre elemanlarının ve arabağlantılarının öl- da çalışamıyor. Buna çare olarak InP platformunda
çekli bir şekilde küçültülmesiyle bile aşılamıyor. üretilen fotodedektörlerin silisyum tabanlı mikroe-

82
Bilim ve Teknik Haziran 2009
><
lektronik devrelere melez entegrasyonu kullanılabi-
liyor. Ancak bu öneri CMOS sonrası işlem gerektir-
diği için, bunun yaygın şekilde gerçekleştirmesi çok
zor oluyor.
Halbuki, difüzyon kuyruğu problemiyle karşı-
laşılmayan, dolayısı ile silisyum tabanlı fotodedek-
törlerin yüksek hızda doğrudan çalışabildiği optik
tayfın mavi aralığında (dalgaboyu 420 nm civarın-
da) optik saat sinyali oluşturmak bu sorunu çözüyor.
Ancak, yakın geçmişe kadar bu dalgaboyu aralığında
çalışan optik saat sinyali oluşturabilen çip düzeyinde
bir aygıt bulunmuyordu.
Bu amaç için ilgili aygıt önerisi ve uygulaması,
ilk kez Bilkent Üniversitesi Demir Araştırma Grubu
üyeleri Emre Sarı, Sedat Nizamoğlu, Tuncay Özel ve
Hilmi Volkan Demir tarafından Applied Physics Let-
ters dergisinde yayımlanan “Kuvantum Sınırlı Ters
Stark Etkisine Dayalı Mavi Tayfa Kayan Mavi Ku-
vantum Elektrosoğrulma Modülatörleri” başlıklı ça-
lışmada yer aldı. Bu çalışmada gerçekleştirilen mavi
kuvantum modülatörleri, optik soğrulma sabitinin

Visual Photos
değişim miktarı ile dünya rekoru kırdı. Halihazırda
bu bilimsel çalışmalar Demir Araştırma Grubu’nda
devam ediyor.
Grup III-V modülatörlerinde temel kuvantum lanarak mavi bölgede 10 dB’lik modülasyon derin-
operasyon mekanizması, yapıya dışarıdan uygula- liği elde etmek mümkün oluyor. Bu değişim mik-
nan elektrik alanının yönünden bağımsız olarak ar- tarları, hali hazırda kullanılan ticari kızılötesi III-V
tırılmasıyla optik soğrulmanın başladığı dalgaboyu- kuvantum modülatörleri ile karşılaştırıldığında ay-
nun uzun dalgaboylarına kaymasına dayanıyor. Bu nı mertebede bulunuyor. Ayrıca, bu aygıtlar oda sı-
şekilde en yaygın olarak kullanılan etki, nanomet- caklığında 430 nm tepe dalgaboyunda fotoışıma ve
re ölçekli kuvantum yapılarında gözlenen kuvan- ileri beslemede elektrik akımı ile sürüldüğünde 437
tum sınırlamalı Stark etkisi oluyor. Demir Araştırma nm tepe dalgaboyunda elektroışıma ile ışık üretiyor
Grubu’nun çalışmasında ise GaN/InGaN (galyum ve yüksek hızda modülasyon için düşük direnç-sığa
nitrür/indiyum galyum nitrür) tabanlı nanometre değerlerine sahip bulunuyor. Bu özellikleri ile bu ay-
ölçekli polar kuvantum zigzag yapılarını içeren mo- gıtlar, doğru tasarlanmış tümleşik bir ışık kaynağı-
dülatörlerde temel mekanizma, kuvantum kuyula- modülatör fotonik devresi ile 10 GHz ve üstünde
rındaki polarizasyon alanının tersine dışarıdan uy- kompakt bir şekilde yonga üzerinde optik saat sinya-
gulanan elektrik alanının artırılmasıyla soğrulma- li üretimine olanak veriyor.
nın başladığı dalgaboyunun kısa dalgaboylarına, ya- Bu araştırma çalışmaları, Hilmi Volkan Demir’in
ni ters yönde kaymasına dayanıyor. Demir Grubu, yürütücülüğünü yaptığı TÜBİTAK projeleri, Avrupa
bu kuvantum etkisine “tersine kuvantum sınırlama- Birliği 6. Çerçeve Programı projeleri ve Türkiye Bi-
lı Stark etkisi” olarak isimlendirilerek çalışmalarında limler Akademisi Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı
kuramsal ve deneysel olarak gösteriyor. Ödülü ile desteklenmiştir. Bu çalışmaların aygıt fik-
Bu modülatörler silisyum tabanlı, standart CMOS rini oluşturma, kuvantum yapılarını ve aygıt mima-
fotodedektörlerin yüksek hız ve verimlilik gösterdiği rilerini tasarlama, kuvantum yapılarını büyütme, ay-
420-430 nm dalgaboyu aralığında çalışması için ta- gıt fabrikasyonu, deneysel optoelektronik karakteri-
sarlanıyor; bu tasarımda yüzeye dik p-i-n diyot mi- zasyonu ve kuramsal analizi basamaklarının tümü,
marisi kullanılıyor. Aygıtlarda 6 Volt’luk gerilim de- Türkiye’de Bilkent Üniversitesi’nde yapılmıştır.
ğişimi ile 424 nm’de en yüksek 6000 cm-1’lik soğrul-
ma sabiti değişimi elde ediliyor. Bu rekor değişim Kaynak
göz önünde bulundurulduğunda, dalgakılavuzu mi- Sarı, E., Nizamoğlu, S., Özel, T. ve Demir, H. V. Effect with Blueshift”, Applied Physics Letters,
“Blue Quantum Electroabsorption Modulators Cilt 90, Cilt 1, s. 11101, 2007.
marisinde 100 μm’lik optik etkileşim uzunluğu kul- Based on Reversed Quantum Confined Stark

83
Doğa Dr. Bülent Gözcelioğlu

Yabancı Türler ve Biyolojik İstila


(Karadakiler)

Visual Photos
D
ünya üzerinde, çok farklı ekositem- etkili oluyor. Büyük kargo gemileri, tırlar, kon- Yabancı bir tür, bir ekosistemden benzer
lerde, farklı özellikleri olan türler ya- teynerler, kamyonlar, kargo uçakları gibi araç- özelliklere sahip bir başka ekosisteme taşın-
şamlarını devam ettiriyor. Deprem, larla türlerin bir ekosistemden başka bir eko- dığında ilk olarak hayatta kalmaya çalışır. Ya-
yangın, kasırgalar, volkanik faaliyet gibi doğal sisteme geçmeleri artık kolayca gerçekleşebi- şamayı başarabilirse gelişme (uzun bir dönem
olaylar canlıların yaşamlarında her zaman kar- liyor. Bu durum görünürde herhangi bir tehli- olabilir), kalış ve yerleşme süreçlerinden ge-
şılaşabilecekleri doğal tehlikeler. Bunların ya- ke oluşturmasa da ekosistemlerin doğal türle- çer. Yabancı türün yeni girdiği ekosistemde
nında avcı türler de av olan türlerin doğal teh- ri üzerinde bir baskı oluşturur ve bazen de do- yaşamını devam ettirebilmesi için doğal düş-
ditleri arasında. Doğal tehlikeler aynı zaman- ğal türlerin yok olmasına neden olabilir. Söy- manlarının olmaması (ya da çok az olması),
da ekosistemlerin durağan olmayan, devamlı lemeyi unuttuk, yabancı tür derken, bir eko- uygun ekolojik ortamın olması ve beslenebi-
değişebilir yapısının da göstergeleri. Bununla sistemde doğal olarak bulunmayan bitki, hay- leceği canlıların mevcut olması gerekir. Bunun
birlikte canlıların yaşamlarını tehdit eden, do- van, mantar ve virüslerden söz ediyoruz. Bir yanında, yabancı türün uyum becerisinin yük-
ğal olmayan etkenler de yok değil. Kentleşme, ekosistemde yabancı türlerin sayısı ve popü- sek olması da yeni ortamında yaşama beceri-
endüstriyel gelişmeler, tarımsal faaliyetler gi- lasyonları arttıkça biyolojik istila durumu orta- sini artıran etkenlerden. Tüm bu koşullar bir
bi birçok nedenle türlerin yaşam alanları dara- ya çıkar. Bu durumda ekosistem ve ekosistem- araya gelince yabancı tür yeni girdiği ekosis-
lıyor ve soyları tehlikeye giriyor. Ancak bu ne- deki doğal türler zarar görmeye başlar. Yaban- temde hızla çoğalıp ortamda baskın hale ge-
denlerin yanı sıra günümüzde ve gelecekte cı türlerin zararları ekolojik ve ekonomik ola- lerek gerçek anlamda biyolojik istilaya neden
türlerin yaşamını etkileyen bir olay daha var: bildiği gibi insan sağlığı üzerine de etkili olabi- olabilir. Ancak her yabancı tür her zaman biyo-
Yabancı türler ve biyolojik istila. İnsanoğlunun lir. Özellikle son dönemlerde ortaya çıkan kuş lojik istilaya neden olmayabilir. Ekosistem için-
bir yerden bir yere hareket etme becerisinin gribi, domuz gribi gibi herhangi bir ülkede et- de belirli sayıda kalarak yaşamlarını ekosiste-
artmasıyla türler de insanlarla birlikte hareket kisini göstermeye başlayan virüslerin çok hızlı me zarar vermeden devam ettirebilir.
etmeye başladı. Özellikle büyük ticari araçların bir biçimde, o ülkeye çok uzak yerlerde de gö- Yabancı türler, dünyanın her yerinde ol-
etkisi türlerin bir yerden bir yere taşınmasında rülebilmesi buna örnek olarak verilebilir. duğu gibi ülkemiz için de potansiyel tehdit

84
Bilim ve Teknik Haziran 2009
bulent.gozcelioglu@tubitak.gov.tr

oluşturuyorlar. Ülkemizin kara ve denizlerindeki biyolo-


jik yaşam bu tehditten payına düşeni alıyor. Özellikle de-
nizlerimiz yabancı türlerden çok fazla etkileniyor. Üste-
lik yabancı tür tehditi her geçen gün artıyor. Ancak bu
sayımızda yalnızca karadaki yabancı türlere yer verece-
ğiz. Denizlerimizdeki yabancı türleriyse bir sonraki sayı-
mızda anlatacağız.
Türkiye jeolojik konumu nedeniyle Asya, Avrupa ve
Afrika kıtalarından gelebilecek etkilere açık durumda. Üç
kıtanın kesişme noktasında olması ülkemizdeki yüksek
biyolojik çeşitliliğin de nedeni. Örnek verecek olursak,
çoğu canlı grubu açısından ülkemizdeki tür sayısı tüm

Kazım Çapacı
Avrupa’dakinden fazladır. Ülkemizin biyocoğrafi yapısı,
10.000’den fazla bitki, 80.000’den fazla böcek, 140’tan
fazla memeli, 100’den fazla sürüngen, 30’dan fazla ikiya-
şamlı türünün yaşamasına olanak sağlıyor. Bu kadar çe-
şitli türün yaşaması çok değişik yaşam ortamları ve de-
ğişik iklim özellikleri gerektirir. Bu şartlar doğal türlerin
yaşaması için olduğu kadar pek çok yabancı tür için de
uygun özellikler barındırır. Bundan dolayı ülkemize her-
hangi bir biçimde giren yabancı türlerin yaşama şansı da

Visual Photos

Visual Photos
yüksektir. Şimdi, ülkemizdeki yabancı türlerden bazıları-
na ve bunların özelliklerine bakalım.
Böceklerle başlayabiliriz. Böcekler, değişen koşullara
uyum sağlama konusundaki becerileri ve hemen hemen şullarına uyum göstermiş. Ankara’da park ve bahçelerde
tüm ekosistemlerde yaşayabilmeleri nedeniyle günü- görülen yeşil papağan (Psittacula krameri), buna en iyi
müzde hayatta kalma konusunda en başarılı grup olarak örnek. Küçük de olsa gruplar oluşturan yeşil papağan-
biliniyorlar. Sayılarının fazlalığı, böcek konusunda yetiş- lar Ankara iklimine uyum sağlamışlar ve artık kentin bir
miş araştırmacıların azlığı ve böcek araştırmalarının zor parçası olarak görülüyorlar. Bunun yanında aşina oldu-
olması nedeniyle ülkemizdeki böcek araştırmaları yeter- ğumuz bir tür de aslında yabancı. Kumrudan söz ediyo-
li düzeyde değil. Özellikle yabancı tür böcekler konusun- ruz. Osmanlı döneminde Güney Asya’dan ülkemize geti-
da araştırma yapan çok az. En iyi bilinen yabancı tür, “isti- rildiği tahmin edilen bu türün uzun zamandır ülkemizde
lacı çekirgeler” olarak bilinen çöl çekirgeleri (Schistacer- yaşadığından bir yabancı tür olduğu pek bilinmez.
ca gregaria). Bu tür, bazen Afrika’dan ülkemizin güney Yabancı tür ya da biyolojik istila en az memeliler gru-
bölgelerine kadar göç ederek gelebiliyor. Sayıları artın- bunda görülüyor. Sıçanlar (Rattus sp) ve ev fareleri (Mus
ca ve ortamda yiyecek azalınca yeni yaşam bölgeleri ara- domesticus), taşınmayla gelen ve en çok yayılış göste-
yan çekirgeler, bir araya gelerek büyük sürüler oluşturur- ren türler. Ancak bunlar yalnızca ülkemizde değil tüm

Kazım Çapacı
lar. Hava akımlarının da etkisiyle Afrika’dan ülkemize ka- dünyada benzer biçimde yayılmış türlerdir. Memeli tü-
dar büyük mesafeler kat ederek göç ederler. Temmuz ve rüne bir başka örnek olarak sumaymunlarını (Myocastor
Ağustos aylarında gerçekleşebilen bu göç sonucu çekir- coypus) verebiliriz. Bir kemirici türü olan sumaymunla- Her yılın 22 Mayıs günü
geler devamlı olarak ülkemizde kalmazlar ve bu yüzden rı Trakya’da Meriç Nehri üzerinde yayılış gösteriyor. Do- Dünya Biyoçeşitlik Günü
gerçek anlamda istilacı olarak kabul edilmezler. ğal olarak Güney Amerika’da nehir kıyılarında yayaşan olarak kutlanmaktadır.
Sürüngen türlerine baktığımızda evcil hayvan olarak bu tür, kürkünün ticareti için önce Avrupa’ya getirilmiş. Her yıl başka bir ana
satılan bazı türlerin yabancı tür olarak ülkemiz doğal ha- Avrupa’da doğal ortamlara kaçan ve uyum sağlayan bu temayla kutlanan
yatına karışmış durumda olduğunu görüyoruz. En iyi bi- tür nehirler aracılığıyla ülkemize kadar gelmiş. Biyoçeşitlilik Günü’nün
linen yabancı tür Singapur kaplumbağası (Trachemys Karasal yabancı türlere son olarak bitkilerden örnek 2009 yılı ana teması
scripta elegans). Anavatanı Güney Amerika olan bu tür, verebiliriz. Peyzaj amaçlı olarak yurt dışından getirilen istilacı yabancı türler.
evcil olarak en çok tercih edilen kaplumbağa türü. Ülke- bazı türler çok hızlı büyüyebiliyor. Kokar ağaç (Ailanthus
mizde çeşitli yerlerde kayıtlara geçmiş. Özellikle Antal- altissima), Pavlonya ya da İmparatoriçe ağacı (Paulowni-
ya, Mersin ve İzmir’deki bazı tatlı sularda popülasyonlar a tomentosa), Kıbrıs akasyası (Acacia cyanophylla), oka-
oluşturmuş durumda. Sahipleri tarafından bakılamadığı liptüs (Eucalyptus sp) odunsu yabancı türlerden bazıları.
için tatlısulara bırakıldığı tahmin edilen bu tür, yerel tür- Peyzaj amaçlı getirilen bu ağaçların ekimi o kadar fazla ki
lerle rekabete girerek onlara karşı baskın hale de geliyor. adeta doğal tür olarak biliniyorlar.
Kuşlar göç eden hayvanlar olarak bilindiğinden ya-
bancı tür tanımı göç etmeyen, evcil olarak ticareti ya-
Kaynaklar
pılan türler için kullanılıyor. Evlerden ya da evcil hayvan http://www.invasivespeciesinfo.gov/ DRAKE, J. A., Handbook of Alien Species in Europe,
http://www.invasive.org/ Invading Nature Springer Series In Invasıon Ecology,
dükkânlarından kaçan türlerden bazıları ülkemizin ko- http://www.cbd.int/invasive/ 3. Cilt, Springer Netherlands, 2009.

85
Sağlık Doç. Dr. Ferda Şenel

Kendi Küçük Gücü Büyük Tehdit: Virüsler


Virüs Nedir? ise virüsün kapsülünün açılıp genetik madde-
Son derece küçük olan ve ancak elektron nin dışarıya çıkmasını sağlar. Bu protein virü-
mikroskobuyla görülen bu yaratıklar ne hay- sün genetik yapısının çoğalmasına yardımcı
van, ne bitki, ne de bakteri grubuna girer. Hatta olur. İnfluenza viruslerinde NS1, NS2, BM2 ve
canlı mı cansız mı oldukları bile tartışma konu- NB olarak adlandırılan başka proteinler de bu-
su olmuştur. Kimi araştırmacılar virüsleri, kendi lunur. İnfluenza virusleri bu proteinlerin yapı-
başlarına yaşamayı başarabilmiş genetik şifreler larındaki farklılıklara bağlı olarak A, B ve C di-
(DNA veya RNA parçaları) olarak tanımlar. Virüs- ye üç gruba ayrılır. İnfluenza A virüslerinde ge-
ler oldukça zorlu koşullara uyum sağlayabilen netik madde sekiz bölümden oluşur. İnsanlar,
ve başka hücreler üzerinden yaşamlarını sürdü- domuzlar ve atlarda, deniz memelilerinde ve
ren organizmalar olarak tanımlanabilir. Virüsle- kuşlarda salgın hastalığa yol açar. İnfluenza
rin kendi başlarına enerji üretmeleri ve prote- A virusları HA ve NA yüzey proteinlerine gö-

Visual Photos
in yapmaları mümkün değildir. Yaşamsal tüm re alt tiplere ayrılır. İnfluenza virüslerinin on al-
işlevleri için konakçı bir hücreye ihtiyaç duyar- tı HA ve dokuz NA alt tipi vardır. Son yıllarda
lar. Hücre içerisine girerek o hücrenin enerjisin- rüslerin de kendilerine özgü hayatta kalma yol- görülen kuş gribinin H5N1, domuz gribinin ise
den yaralanır, o hücrenin ribozomlarını kullana- ları vardır. Virüsler, bağışıklık hücreleri tarafından H1N1 olduğu tespit edilmiştir. İnfluenza B vi-
rak protein yapar ve çoğalırlar. Hatta, girdikleri kolaylıkla tanınmalarına, bu sayede de çabuk- rüslerinde de genetik madde sekiz bölümden
hücrenin içine kendi genetik şifrelerini yerleşti- ça yok edilmelerine yol açan kapsüllerini değiş- oluşur ve sadece insanlarda hastalık oluşturur.
rerek ömür boyu o canlıda kalabilirler. Örneğin, tirebilirler. Kapsüllerindeki proteinlerdeki bir tek İnfluenza C virüslerinde ise genetik madde ye-
dudakta uçuğa sebep olan herpes virüsleri yüz- aminoasitin bile değişmesi yeni bir virüsün oluş- di bölümden oluşur. İnsanlarda ve domuzlar-
deki bir sinir köküne yerleşir. Sinir hücrelerine ması için yeterlidir. Kapsüllerdeki protein yapısı- da hastalığa yol açar.
giren virüsler, kendi genetik şifrelerini hücrenin nı değiştiren, yani farklı bir kılığa bürünen virüs
DNA’sına yapıştırır. Bünye zayıfladıkça virüsler vücuda girdiğinde tanınmaz ve sanki ilk defa vü-
güçlenir, çoğalır ve dudağımızda uçuk çıkması- cuda girmiş gibi yeni bir hastalığa yol açar. Gri- Virüslerin Değişimi ve
na sebep olur. Virüsler üç ana kısımdan oluşur: be neden olan influenza virüsünün belirli aralık- İnsanları Tehdit Eden Yeni
Genetik şifre, kapsül ve zarf. Genetik şifre DNA larla salgınlara yol açmasının sebebi de işte bu-
veya RNA şeklinde olur. Virüsün kapsülünü pro- dur. Kapsülündeki H veya N proteinlerini değiş- Virüsler
teinlerden oluşur. En dışta bulunan zarf ise pro- tirmek suretiyle yeni bir yapıya kavuşan influen- Genetik yapısını sürekli değiştirebilen vi-
tein ve yağlardan oluşur. Virüsler önce hücre- za virüsü çok tehlikeli hastalıklara ve dünya ça- rüsler insanlık için hayli büyük bir tehlike oluş-
lere tutunur. Hücre duvarına yapışan virüs içe- pında salgınlara yol açabilir. turuyor. Hatta bazı araştırmacılara göre virüs-
ri alınır. Hücrenin içinde kapsül açılır ve virüsün ler, insan ırkını en çok tehdit eden unsur. Hay-
genetik şifresi dışarı çıkar. Virüsün genetik şifre- van veya bitki sınıfına girmeyen bu yaratıklar
sinin emirleri doğrultusunda, hücrenin malze- İnfluenza Virüsünün Yapısı belki de son derece zeki canlılar. Bu küçük ya-
meleri kullanılarak virüs parçacıkları yapılır. Bu İnfluenza virüsleri, Orthomyxoviridae de- ratıklar, hücreye saldırıp, onun tüm kaynakla-
parçacıklar birleşerek yeni virüsleri oluşturur. Vi- nilen bir aileye mensup, 80-120 nm çapında rını kullanıyor. İsterse hücreyi öldürüyor, ister-
rüsler çoğaldıktan sonra hücreyi öldürür ve o RNA virüslerdir. İnfluenza virüsünün genetik se onun genetik yapısına girip bir ömür onun-
hücreyi terk ederler. Bazı virüsler hücreleri terk kodu tek zincir içeren 7-8 RNA parçasından la birlikte yaşıyor. Sürekli maske değiştiren vi-
ederken hücrenin genetik yapısının bir kısmını oluşur. Bu RNA parçaları, yaklaşık 700 aminoa- rüsler çeşitli aralıklarla, hiç beklenmedik za-
da beraberlerinde götürebilirler. Genetik yapı- sit içeren 10 farklı proteini kodlar, yani bu pro- manlarda, dünyanın çok farklı yerlerinde çir-
larında, hayvan ve insandan gelen şifreleri taşı- teinlerin yapılması için gerekli bilgiyi gönde- kin yüzlerini gösterip kitlesel ölümlere yol
yan karma virüsler, bu değişim sayesinde sade- rir. Üç büyük RNA parçası PB1, PB2 ve PA ola- açabiliyor. Hızlı değişim nedeniyle birçok vi-
ce hayvanları etkilemekle kalmaz insanlarda da rak adlandırılan proteinleri kodlar. Bu protein- rüs türüne karşı ömür boyu etkili, tek bir aşı
hastalığa yol açmaya başlayabilir. ler RNA’nın çoğalmasından (replikasyonu) ve geliştirilemiyor. Değişen yeni virüsler sadece
Bağışıklık sistemimiz virüslerle olanca gü- genetik şifreyi kopyalamasından (transkrip- bulaşıcı hastalıklara yol açmakla da kalmıyor.
cüyle savaşır ve yeni saldırılara karşı vücudumu- siyonu) sorumludur. Diğer RNA parçaları, vi- Birkaç ay önce yayımlanan bir çalışmada pol-
zu savunur. Bir virüsün saldırısından sonra ba- rüsün kapsülünde yer alan HA (hemagluti- yoma virüs denilen bir virüs türünün cilt kan-
ğışıklık sistemi artık bu virüsü tanır. Virüsün dış nin) ve NA (nöraminidaz) proteinleri için ge- serine yol açtığı gösterildi. Polyoma virüs aile-
kabuğunda yer alan bazı proteinlerin yapılarını rekli bilgiyi taşır. Virus kapsülünün iç kısmın- sine mensup olan JC, BK, KI ve WU virüslerinin
“hafızasına kaydeden” bağışıklık sistemi, aynı vi- da matriks proteinleri olarak adlandırılan M1 hiçbiri kansere yol açmıyor. Ancak yeni bulu-
rüs bir daha vücuda girdiğinde derhal hareke- ve M2 proteinleri yer alır. Viruse şeklini veren nan Merkel cell polyomavirüs (MCV) hücrelerin
te geçer. Bu sayede, önceden hazırlıklı olan ba- M1 proteinidir. Ayrıca RNA molekülüne bağ- içine girdiğinde onları ölümsüz hale getirerek
ğışıklık sistemi kolaylıkla savaşı kazanır. Tabii vi- lanarak genetik maddeyi korur. M2 proteini kansere yol açıyor.

86
Bilim ve Teknik Haziran 2009
mfsenel@yahoo.com.tr

Virüslerdeki değişimin kaynağı, nasıl ve (Glu) adlı aminoasitin yerine, lisin (Lys) adlı bir karın ağrısı, kusma ve bulantı şikâyetiyle yatı-
neden olduğu tam olarak bilinmiyor. Kimi aminoasitin geçmesiyle virüs insandan insana rıldığı hastanede hayatını kaybetti. Virüsü ka-
araştırmacılar yeni virüslerin, bilimsel çalışma- geçme özelliğini büyük ölçüde kazanabildi. pan kişilerde çok kısa süre içerisinde ciddi ak-
ların sonucunda değişime uğrayan virüslerin ciğer yetmezliği gelişiyor ve hastaların %75’i
laboratuvar dışına sızmasından kaynaklandı-
ğını düşünüyor. Kimileriyse, bu yeni virüslerin
Domuz Gribi hayatını kaybediyor. Bu virüs insanlara fareler-
den bulaşıyor. Farelerde hastalığa yol açmadı-
biyolojik silah olarak geliştirilmiş olduğu kanı- İnfluenza A’nın H1N1 tipi olan domuz gri- ğı gibi, henüz insandan insana da geçmiyor.
sında. Hatta, bu yeni virüslerin uzaydan gel- bi virüsü, ilk olarak 1930 yılında domuzlarda Ancak genetik yapısındaki küçük bir değişim-
diğini düşünenler dahi var. Kökeni ne olursa bulundu. Daha sonra değişim geçirerek insan- le insandan insana bulaşma ve salgınlara yol
olsun, yeni virüsler insanların başına oldukça ları da etkileyen H1N1 virüsler 2009 yılına ka- açma ihtimali bulunuyor.
büyük sorunlar açacak gibi görünüyor. dar dünya genelinde çok az insanı etkiledi ve
nadiren ölümcül seyretti. Kuş gribi virüsü, do-
muz gribi virüsü ve insan influenza virüsleri-
Ebola Virüsü
SARS nin bir karışımı olan H1N1 domuz gribi virü- Adını Kongo’daki bir nehirden alan ebo-
İlk olarak Nisan 2003’te salgınlara yol açan sü, Nisan 2009’da ani bir değişim geçirerek la hastalığı ilk olarak 1976 yılında tespit edil-
SARS virüsü, esas olarak bir koronavirüs. Ko- di. Hastalığa, filovirida ailesine mensup olan
ronovirüsler soğuk algınlığına yol açan virüs- ebola virüsleri yol açar. İnsan ve maymun-
lerin yaklaşık üçte birini oluşturur. Genellikle larda hastalığa yol açan virüsü hangi hayva-
hafif bir üst solunum yolu iltihabına yol açan nın taşıdığı bilinmiyor. Virüs vücuda girdikten
bu virüsler 2003 yılında genetik yapılarını de- birkaç gün sonra yüksek ateş, baş ağrısı, kas
ğiştirerek ağır alt solunum yolu enfeksiyonla- ağrısı, karın ağrısı, halsizlik, gözlerde kızarık-
rına yol açtı. SARS aniden başlayıp, ilk olarak lık, kanlı kusma ve kanlı ishal başlar. Sonraki
üst solunum yollarını tutar. Hastalık hızla iler- birkaç hafta içinde göğüs ağrısı ve ölüm gö-
leyip akciğerlere iner ve ölüme yol açabilir. Bu rülür. Ebola virüsü 80 nm çapında ve 970 nm
virüsün genetik yapısını nasıl değiştirebildi- uzunluğundadır, genetik yapısında RNA ta-
ği henüz bilinmiyor. Hastalığın aniden ortaya şır. Virüs, şiddetli kanamaya yol açarak insan-
çıkması ve virüsün hayvanlarda görülen ben- ları ve maymunları öldürür. İnsanlarda kan ve
zer virüslerden çok farklı bir genetik yapıya sa- idrar örneklerinin elektron mikroskobuyla in-
hip olması, farklı bir ortamda hatta yeryüzün- celenmesi ile tespit edilir. Maymunlarda ha-
den uzakta değişim geçirmiş olabileceğini dü- va yoluyla bulaşabilen hastalık, insanlarda sa-
Visual Photos

şündürüyor. Bazı araştırmacılar, SARS virüsü- dece kan veya diğer vücut salgılarının tema-
nün meteorlar yoluyla uzaydan gelmiş oldu- sıyla bulaşır. Kongo’da Aralık 2008’de meyda-
ğunu savunuyor. na gelen salgından etkilenen 32 kişinin 15’i öl-
saldırgan ve ölümcül bir şekle büründü. Ma- müştür. Son olarak Şubat 2009’da Filipinler’de
yıs 2009’da virüsün değişim gösterdiği toplam ebola virüsüne rastlandı. Bu virüsün de son
Kuş Gribi sekiz genin haritası Craig Venter Enstitüsü’nde yıllarda değişim geçirerek tehlikeli hale gelen
İnfluenza virüslerinin yol açtığı ve esas ola- çıkarılarak internette yayımlandı. Haritası çı- virüsler arasında olduğu düşünülüyor.
rak kümes hayvanlarını etkileyen bu gribal kartılan genler: Nükleer eksport proteini (NEP),
Kaynaklar:
hastalık 1997 yılında aniden değişime uğradı. nükleokapsül proteini (NP), matriks proteinle-
Wickramasinghe, C., ve ark., “SARS--a Clue to its
İnfluenza A’nın H5N1 tipi olan kuş gribi virü- ri (MP), polimerazlar, HA ve NA proteinleri. Ge- Origins?” Lancet, S. 24, s. 1832, 2003.
sünün genetik yapısında meydana gelen de- netik yapısı ortaya konulan yeni H1N1 virüsüne Jaax, N., ve ark., “Transmission of Ebola Virus
(Zaire Strain) to Uninfected Control Monkeys in a
ğişim, bu virüsü ölümcül hale getirdi. Eskiden karşı aşı geliştirme çalışmalarına hemen baş- Biocontainment Laboratory”, Lancet, S. 346, s. 669, 1995.
zararsız kabul edilen kuş gribi virüsü, bu ta- landı. Birkaç ay içinde hazır olması beklenen aşı Feng, H., Shuda, M., Chang, Y., Moore, P., “Clonal
Integration of a Polyomavirus in Human Merkel Cell
rihten sonra insanlarda ölümcül seyreden gri- sayesinde dünya çapındaki salgınların önlene- Carcinoma”, Science, S. 319, s.1096-1100, 2008.
bal enfeksiyonlara yol açmaya başladı. Virüs- bileceği düşünülüyor. Trifonov, V., ve ark., “The Origin of the Recent Swine
Influenza A(H1N1) Virus Infecting Humans”, Euro
teki bu değişiklik kendi kendine (mutasyon- Surveillance, Cilt. 17, S. 14, s. 191-93, 2009.
la) olmuş olabileceği gibi, tavuk veya domuz “Update: Infections with a Swine-Origin Influenza A
gibi ara konakçılarda da gerçekleşmiş olabi- Hanta Virüsü (H1N1) Virus - United States and Other Countries”,
Morbidity and Mortality Weekly Report, Center for Disease
lir. Diğer bir olasılık da ara konakçılardan insa- Bunya virüs ailesinden olan hanta virüsü Control and Prevention (CDC), C. 16, S. 58, s. 431-3, 28
na bulaşan virüslerin, insan vücudunda deği- ilk olarak 1950’li yıllarda Kore’de tespit edildi. Nisan 2009.
Cavanagh, D., “SARS and Other Coronaviruses”, Methods
şime uğrayarak salgınlara yol açması. Virüsün Hanta virüsü üç RNA parçasından oluşan, küre in Molecular Biology, S. 454, s. v-vi, 2008.
ölümcül hale gelmesi, PB2 geninde ve bazı şeklinde ve 95-110 nm çapında bir virüs. Ülke- Pappaioanou, M., “Highly Pathogenic H5N1 Avian
Influenza Virus: Cause of the Next Pandemic?”,
yüzey proteinlerindeki değişime bağlanıyor. mizde ilk olarak 2009 Şubat’ında ortaya çıktı. Comparative Immunology, Microbiology and Infectious
Bu değişimler sayesinde virüs, hem saldırgan- Ormanda parmağına diken batan bir çiftçinin Diseases, C. 4, S. 32, s. 287-300, 2009.
Hatta, M., ve ark.,“Growth of H5N1 Influenza A Viruses
laştı hem de insanları etkilemeye başladı. PB2 bir süre sonra parmağı morardı ve şişti. Hasta,
in the Upper Respiratory Tracts of Mice”, Pathogens,
proteinin 627’inci sırasındaki glutamik asit iki hafta sonra kas ağrıları, üşüme, yüksek ateş, Public Library of Science, C. 10, S. 3, s. 133, 2007.

87
Gökyüzü Alp Akoğlu

Teleskop cak ikinci ayna birinci aynaya göre çok küçük ol-
duğundan, bu önemli bir kayıp olmaz. Bu tip te-

Tipleri leskoplar “Newton tipi” olarak adlandırılıyor.


Newton tipi teleskoplar, özellikle amatör
gökbilimciler tarafından, günümüzde çok yay-
Teleskopları tanıtmaya geçtiğimiz sayıda gın olarak kullanılıyor. Görece ucuz olan mali-
başlamış, bir teleskopun nasıl “çalıştığına” ve yetleri ve düşük olabilen f-oranları sayesinde
odak uzunluğu, büyütme ve odak oranı gibi bir- derin gökyüzü cisimlerinin parlak ve net görün-
takım temel kavramlara değinmiştik. Bu ay, op- tülerinin elde edilebilmesi onları çekici yapan
tik özelliklerine göre teleskop tiplerini tanıta- nedenler arasında.
cağız. Gelecek sayıdaysa optik özellikler kadar
önemli olan teleskop kurgularına yer verdikten Cassegrain Tipi Teleskoplar
sonra, bir amatör gökbilimcinin ilgi alanına ve Bir başka aynalı teleskop tipi olan Cassegrain
gözlemlerini yaptığı bölgedeki koşullara göre teleskoplarda, birinci ayna yine tüpün tabanın-
nasıl bir teleskop seçimi yapması gerektiğine da yer alır. Bu aynadan yansıyan görüntü ikinci
göre birtakım önerilerimiz olacak. bir aynaya, oradan da birinci aynanın ortasında-
Tüm teleskop tiplerinin yaptıkları iş benzer ki bir delikten geçerek gözlemcinin rahat göz-
olsa da tasarımları farklıdır. Her tasarımın ken- lem yapabilmesi için bir prizma ya da düz ay-
dine göre birtakım üstünlükleri bulunur. Teles- nayla gözmerceğine yansıtılır. Cassegrain teles-
kopları mercekli ve aynalı olmak üzere iki gru- koplardaki ikinci ayna dışbükeydir (tümsek). 17.
ba ayırabiliriz. yüzyılın sonlarında Guillaume Cassegrain’in ta-
kullanılarak üretilen merceklerin kullanıldığı te- sarladığı Cassegrain tipi teleskopların en büyük

Mercekli Teleskoplar leskoplarda renk ayrışması fark edilebilir düze-


yin altında kalır. Bu özel merceklerin üretim ma-
üstünlüğü teleskop tüpünün kısa olmasıdır. Bu
nedenle büyük gözlemevlerinde bulunan teles-
Mercekli teleskoplar, en basit tanımla objek- liyetleri yüksek olduğundan kaliteli merceklerin koplar genellikle Cassegrain tipidir.
tifleri mercekten oluşan teleskoplardır. Mercekli kullanıldığı teleskoplar pahalı olabiliyor.
bir teleskopta, ışık mercekten geçerken kırılır. Bu Bileşik (Katadioptrik) Teleskoplar
özellik sayesinde, ışınlar belli bir noktada topla-
narak odaklanabilirler. Ne var ki, ışık farklı renk-
Aynalı Teleskoplar “Katadioptrik” ya da “bileşik” teleskoplar ola-
rak sınıflandırılan bu teleskoplarda birinci ayna-
leri içerir ve her renk farklı açılarla kırılır. Bu, ci- Newton Tipi Teleskoplar dan önce bir de düzeltici mercek bulunur. Bu
simden gelen ışığın renklerine ayrışmasına yol Aynalı teleskoplarda objektif bir aynadan mercek Newton ya da Cassegrain tipi teleskop-
açar. Bu istenmeyen bir durumdur, çünkü gö- oluşur. Aynadan yansıyan ışınlar teleskop tüpü- lara eklenmiş olabilir. Bunun amacı, küçük teles-
rüntünün netliği bozulur. nün içine geri döner. Ancak, gözlemcinin ayna- koplarda ihmal edilebilir düzeyde olan küresel
İlk teleskop tasarımcıları tarafından da fark ya düşen ışınları engellememesi için aynadan sapıncı (ışınların tam olarak bir merkezde odak-
edilen bu sorun, 18. yüzyılın sonlarında çözü- yansıyan ışınların tüpün dışına taşınması gere- lanamaması, aberasyon) önlemektir. Küresel sa-
lebildi. Objektif ve gözmerceği için birer mer- kir. Bunun için, teleskobun yöneltildiği cismin pınç, büyük aynalarda görüntünün bulanıklaş-
cek yerine, farklı özelliklerde en azından ikişer görüntüsü “ikinci ayna” adı verilen bir düz ay- masına yol açar. Aynanın kenarından yansıyan
mercek kullanılması sorunu büyük oranda çöz- nayla teleskop tüpünün dışında odaklanır. Ay- ışınlar biraz daha yakına odaklanırken, merke-
dü. Günümüzde “apokromatik” olarak da adlan- nalı teleskoplardaki ikinci ayna gözlenen cisim- ze yakın yerlerden yansıyan ışınlar daha uzağa
dırılan ve bileşiminde florit gibi özel mineraller den gelen ışınların bir bölümünü engeller. An- odaklanır. Bu durum, gözlemlerde göz ardı edi-

Mercekli teleskop kesiti Newton tipi teleskop kesiti Schmidt-Cassegrain tipi teleskop kesiti

88
Bilim ve Teknik Haziran 2009
gokyuzu@tubitak.gov.tr

2009 Dünya Astronomi Yılı Etkinlikleri - www.astronomi2009.org


TÜBİTAK 12. Ulusal bağlantısı verilen internet sitesindeki bilgiler Diğer Etkinlikler
Gökyüzü Gözlem Şenliği doğrultusunda ve yine bu sitede yer alan baş- 7 Haziran 2009, 13:30 - Ankara
24-27 ve 28-29 Temmuz 2009 - Antalya vuru formlarıyla yapılabilecek. Ankara Üniversitesi Gözlemevi’nde Halka
Şenlik kapsamında 24-27 Temmuz 2009 http://senlik.tug.tubitak.gov.tr/ Açık Gözlem (Gündüz rasathane pikniği ve
tarihlerinde Saklıkent’te düzenlenecek olan Güneş gözlemi, uygulamalı güneş saati yapı-
“Uygulamalı Astronomi Etkinliği”nde temel 13. Amatör Astronomi Yaz Okulu mı; gece takımyıldızların mitolojideki öykü-
bilgilerin verileceği görsel ağırlıklı seminerler, 29 Haziran - 01 Ağustos 2009 - İzmir leriyle birlikte tanıtımı; teleskopla Ay, Satürn
gökyüzünü tanıtmaya yönelik çıplak gözle 13. Amatör Astronomi Yaz Okulu, Ege ve başka gökcisimlerinin gözlemi; “Yıldızımız
yapılacak gözlemler, çeşitli gökcisimlerinin te- Üniversitesi Gözlemevi’nde 29 Haziran - 01 Güneş” sunumu; “Güneş” belgesel gösterimi)
leskoplarla gözlemleri, Saklıkent’in çok yakı- Ağustos 2009 tarihleri arasında birer hafta- Yer: Ankara Üniversitesi Gözlemevi
nında bulunan TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’ne lık 5 dönem halinde yapılacak. Yaz okuluna, http://rasathane.ankara.edu.tr/day2009/
(TUG) tanıtım gezisi ile çeşitli yarışma ve eğ- yaş sınırı olmaksızın gökbilime ve gökyüzüne
lenceli etkinlikler düzenlenecek. meraklı herkes başvurabilir. Ancak kontenjan 8-12 Haziran2009, 10:00 - Bolu
28-29 Temmuz 2009 tarihlerinde düzen- her dönem için 14 kişiyle sınırlı. İzzet Baysal Anadolu Lisesi Gökyüzü Şenliği
lenecek “Halka Açık Gözlem Etkinlikleri” sı- Yaz okulunda katılımcılara geceleri te- Yer: İBAL Şenlik Alanı, Bolu
rasında TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi Bilim ve leskoplarla gökyüzü gözlemleri yaptırılacak; http://www.ibal.k12.tr
Toplum Merkezi’nde (BİTOM) mevcut kurulu ayrıca katılımcılar bilimsel gözlemleri izleme
teleskobun yanındaki açık alanda kurulacak ve bu gözlemlerle ilgili bilgi alma şansı bula- 25-28 Haziran 2009 - Kayseri
olan orta boy amatör teleskoplar ile uzmanlar caklar. Gündüzleriyse gökbilimle ilgili bilgiler 1. Amatör Radyo Astronomi Çalıştayı
eşliğinde gökcisimleri gözlenecek ve katılım- verilecek. Katılımcılar dönem sonunda birer Erciyes Üniversitesi Radyo Astronomi
cılara çeşitli bilgiler verilecek. Bu etkinliklere sertifika alacaklar. Bilgi ve başvuru için: Gözlemevi’nde gerçekleşecek olan çalıştay-
katılım serbest olacak. Prof. Dr. Serdar Evren da yurt dışından bazı radyo astronomlar,
24-27 Temmuz 2009 tarihlerinde düzen- e-posta: serdar.evren@ege.edu.tr Türkiye’den bazı uzmanlar dersler verecek,
lenecek “Uygulamalı Astronomi Etkinliği”ne Tel: (232) 373 14 03 - (232) 388 40 00 / 2322 katılımcılara uygulamalar yaptırılacak.
katılabilmek için başvurular yalnızca aşağıda http://astronomi.ege.edu.tr/yazokulu İletişim: kucuk@erciyes.edu.tr

lebilir bir sorun olsa da fotoğraflarda belirginle- yatları yüksektir. Bu tip teleskoplar birçok göz- mercekten oluşur ve çok keskin görüntü verir.
şir. Özellikle görüntünün kenarlarına yakın böl- lemevinde kullanılıyor. Pahalı olmaları nedeniy- Bu nedenle de özellikle gezegen gözlemleri için
gelerdeki yıldızlar tam olarak nokta değil, koma le amatör gökbilimcilikte kullanımı henüz sınırlı çok uygundur.
biçiminde (bir kuyrukluyıldızın kuyruğu gibi düzeyde olsa da giderek yaygınlaşıyor. Kaliteli teleskoplarda yaygın olarak kullanı-
uzamış) görünür. Bir teleskop gökyüzünde çok dar bir alanı lan Plössl gözmercekleri dört ya da beş parça
Aynadan kaynaklanan küresel sapınç sorunu gösterdiğinden, gökyüzündeki hedefi doğru- mercekten oluşur. 15 ila 30 mm odak uzaklıkla-
özel mercekler yardımıyla çözülebilir. Bileşik te- dan bulmak çok zor olur. Bunun için, çok daha rı arasında en iyi performans gösterirler. Plössl
leskoplarda Schmidt ve Maksutov denen iki tip geniş bir açıya bakan bulucu dürbünler kullanı- mercekleri özellikle gezegen gözlemleri için uy-
düzeltici mercek kullanılır. Daha ince ve hafif ya- lır. Teleskopla aynı doğrultuya bakan bulucu, te- gundur. Nagler gözmercekleri yedi parça mer-
pıda olması nedeniyle, Schmidt mercekleri daha leskop tüpünün üzerine, ona paralel olarak yer- cekten oluşur ve 82 derece görüş alanına sahip-
yaygın kullanılıyor. Maksutov düzeltici mercek- leştirilir. Bakılmak istenen gökcismi bulucu dür- tir. Genişlikleri fazla olduğundan, yalnızca 5 mm
leri daha çok küçük çaplı ve odak uzunluğu faz- bünde ortalandıktan sonra, teleskobun gözmerceği yuvası olan teleskoplarla
la olan aynalı teleskoplarda bulunuyor. Schmidt göz merceğinden görülebilir. kullanılırlar (amatörlerin kullandığı
ve Maksutov mercekleri genellikle Cassegrain çoğu teleskobun gözmerceği yu-
tipi teleskoplarda kullanılıyor. Ancak bazı New-
ton tipi teleskoplarda da kullanılabiliyor. Bileşik
Gözmercekleri vası 3,125 cm çapındadır) ve kütle-
leri yaklaşık 1 kg kadardır. Bu mer-
teleskoplarda kullanılan merceklerin türü, teles- Teleskoba takılan gözmerceği- ceklerin fiyatları da kütleleri kadar
kop tipinin başına eklenir (Schmidt-Cassegrain, nin kalitesi, en az teleskobunki ka- yüksektir.
Maksutov-Cassegrain gibi). dar önemlidir. Gözmerceklerinin de Teleskoplar, genellikle yapıları-
Cassegrain tipi teleskopların bir başka türü çeşitli tipleri bulunur. Bunlara temel na en uygun gözmerceğiyle birlik-
olan Ritchey-Chrétien tipi teleskopların birinci ve özellikleriyle kısaca değinelim: Huygens te satılır. Değişik büyütmeler elde et-
ikinci aynaları hiperbol yapısındadır. Görüntü ka- ve Ramsden tipi, iki parça mercekten olu- mek için, başka gözmercekleri de alına-
litesi, öteki tiplere göre daha üstün olan bu teles- şan gözmercekleri en eski tiplerdir ve görün- bilir. Bir gözmerceğinin odak uzaklığı ne kadar
koplarda, genellikle düzeltici merceğe gerek du- tü kaliteleri pek iyi değildir. Kellner ve RKE tipi kısaysa o kadar yüksek büyütme sağlar. Örne-
yulmaz. Bu da görüntü kalitesindeki kaybı azal- gözmercekleri üç parçalıdır ve düşük sayılabile- ğin, 10 mm odak uzunluğuna sahip bir gözmer-
tır. Ne var ki, bu tip aynaların üretimi daha zor ol- cek fiyatlarına karşın görüntü kaliteleri fena de- ceği, 20 mm odak uzunluğuna sahip olanın iki
duğundan Ritchey-Chrétien tipi teleskopların fi- ğildir. “Orthoskopik” gözmercekleri dört parça katı büyütme sağlar.

89
Gökyüzü Alp Akoğlu

06 Haziran
Venüs en büyük
uzanımda (46°)
13 Haziran
Merkür en büyük uzanımda (23°)
14 Haziran
Jüpiter ve Ay yakın görünümde
(gece yarısından sonra)
20 Haziran
Venüs, Mars’ın 2° güneyinde
(sabah)
21 Haziran
Ay ve Merkür yakın görünümde
(sabah)
21 Haziran
Yaz gündönümü - en uzun
gündüz, en kısa gece
28 Haziran
Satürn ve Ay yakın görünümde
(akşam)
1 Haziran 23:00
15 Haziran 22:00
30 Haziran 21:00

Haziran’da Gezegenler ve Ay
Haziran’da akşamın ilk saatlerinde
gözlenebilen tek gezegen Satürn. Gezegen
ayın başlarında akşam alacakaranlığında
gökyüzünde hemen hemen en yüksek
konumunda yer alıyor ve gece 01:00
civarına kadar gökyüzünde kalıyor. Satürn,
ilerleyen günlerde giderek daha erken
batacak.
Jüpiter, Satürn’ün batmasından kısa bir
süre sonra doğu ufkunda beliriyor. Jüpiter’i
teleskopla gözlemek için en uygun zaman 1 Haziran sabahı doğu ufku 21 Haziran sabahı doğu-kuzeydoğu ufku
sabah alacakaranlığının hemen öncesi.
Çünkü bu sırada gezegen iyice yükselmiş azalsa da, kuzeye doğru yapacağı hareket Haziran’da Venüs’e 2° kadar yakın olacak.
ve atmosferin olumsuz etkilerinden önemli nedeniyle bir süre daha ufkun üzerinde Merkür, bu ay sabah gökyüzünde
ölçüde kurtulmuş oluyor. yükselmeyi sürdürecek. ve ufku açık olan yerlerden ay boyunca
Venüs, 5 Haziran’da sabah gökyüzünde Geçen ay başından itibaren sabah gözlenebilir. Ayın sonlarına doğru
en büyük uzanıma ulaşıyor. Sabah gün gökyüzünde yükselmeye başlayan Mars, gezegenin ufkun üzerindeki yükselimi
ağarmaya başlamadan yaklaşık 2 saat önce nihayet alacakaranlıktan kurtuluyor. artmış olacak.
gezegenin doğu ufku üzerinde belirişi Gezegen, Venüs’ün de yardımıyla Ay, 7 Haziran’da dolunay, 16 Haziran’da
görülebilir. İlerleyen günlerde, gezegenin gökyüzünde bulunabilir. Ayın başlarında sondördün, 22 Haziran’da yeniay ve 29
Güneş’le olan açısal uzaklığı yavaş yavaş Venüs’ün sol altında görünen Mars, 20 Haziran’da ilkdördün hallerinde olacak.

90
Geceleyin gokyuzu@tubitak.gov.tr
Bilim ve Teknik Haziran 2009

Dünya
Gökyüzü köşesinde ve öteki sayfalarımızda okuyucularımızın göndereceği Fotoğrafların yukarıdaki e-posta adresine elektronik olarak gönderilmesi;
fotoğraflara yer vermeyi sürdüreceğiz. JPEG formatında ve en az 1700 piksel genişlikte olması gerekiyor.
Bu nedenle sizlerden fotoğraflarınızı kısa bir açıklamayla birlikte Gönderilen fotoğraflar bir elemeden sonra dergide yayımlanacak.
(çekim yeri, kullanılan donanım, poz süresi, diyafram açıklığı, ISO değeri vs.) Fotoğrafların ana teması gökyüzü, gökcisimleri olmalı.
göndermeyi sürdürmenizi bekliyoruz. Göndericiler, fotoğraflarının TÜBİTAK yayınlarında fotoğrafçının adının
belirtilmesi koşuluyla kullanılabileceğini kabul etmiş sayılır.

2009 Dünya Astronomi


Yılı özel projelerinden
biri olan “Geceleyin
Dünya” (The World
At Night - TWAN)
kapsamında,
yeryüzündeki en
güzel yerlerin ve tarihi
eserlerin gece gökyüzü

© Tunç Tezel / TWAN (www.twanight.org)


eşliğindeki fotoğrafları
toplanıp sergileniyor.
Projedeki fotoğraflar,
gökyüzü ve manzara
fotoğraflarıyla dünya
çapında tanınmış,
Kaş’a bağlı Kasaba yakınlarından Samanyolu merkezi. Sol altta Ay doğuyor.
20 gökyüzü
fotoğrafçısının
eserlerinden oluşuyor.
Bu fotoğrafçılar
arasında Türkiye’den
bir gökyüzü fotoğrafçısı,
Tunç Tezel de bulunuyor.

“Objektifinizden Gökyüzü”
başlığı altında
© Yuichi Takasaka / TWAN (www.twanight.org)

okuyucularımızın gökyüzü
fotoğraflarını yayımladığımız
bu sayfayı, Dünya Astronomi
Yılı süresince bu muhteşem
fotoğraflara ayıracağız.
Her sayıda TWAN
fotoğrafçılarının eserleri
arasından seçtiğimiz
fotoğrafları burada
yayımlayacağız.
Kanada’nın Kuzeybatı Bölgesi’ndeki donmuş bir göl üzerindeki yerli çadırı ve fonda kuzey gök kutbu bölgesi ve kuzey ışıkları.

91
Zekâ Oyunları Emrehan Halıcı

Kartların Sırası Evet Sayısı


(1, 2, 3, 4, 5) biçiminde sıralanmış olan Bir okuldaki öğrenciler yabancı dil olarak
kartların sırasını ters çevirerek ( 5, 4, 3, 2, 1) ya İngilizce ya Fransızca ya Almanca
sıralamasını elde edeceksiniz. ya da İtalyanca biliyor. Tuttukları takım
ya Fenerbahçe ya Galatasaray ya da
Her hamlede yanyana olan iki kartın Beşiktaş. Öğrencilerin bir kısmı yalancı,
yerlerini değiştirebileceğinize göre geri kalanı ise doğrucu. Yalancılar
bu işlemi en az kaç hamlede bütün sorulara yalan, doğrucular ise bütün
tamamlayabilirsiniz? sorulara doğru cevap veriyor.
17 Aşağıdaki sorulardan ilk dördü tüm
öğrencilere, takip eden üç soru

1 2 3 4 5
erkek öğrencilere, son üç soru ise kız
15
öğrencilere sorulmuştur.
Verilen “EVET” yanıtlarının sayısı şöyledir:

Bildiğiniz yabancı dil İngilizce mi? (50 EVET)


Bildiğiniz yabancı dil Fransızca mı? (60 EVET)
Kumaş Bölmek Bildiğiniz yabancı dil Almanca mı? (70 EVET)
Uzunlukları tamsayı olan iki kumaş Bildiğiniz yabancı dil İtalyanca mı? (80 EVET)
parçasının biri size, diğeri de arkadaşınıza
veriliyor. Her ikiniz de kumaşınızı Tuttuğunuz takım Fenerbahçe mi? (25 EVET)
8 dilediğiniz uzunluklarda öyle parçalara Tuttuğunuz takım Galatasaray mı? (30 EVET)
ayıracaksınız ki, elde edeceğiniz parçaların Tuttuğunuz takım Beşiktaş mı? (35 EVET)
uzunluklarının çarpımı maksimum olacak.
Daire-Dik Üçgen Tuttuğunuz takım Fenerbahçe mi? (30 EVET)
Kenar uzunlukları 8, 15 ve 17 birim olan Tuttuğunuz takım Galatasaray mı? (40 EVET)
bir dik üçgenin içine sığabilecek Tuttuğunuz takım Beşiktaş mı? (50 EVET)
en büyük dairenin yarıçapını bulunuz.
Okuldaki öğrenci sayısını bulunuz.

Gazeteciler
Önemli bir konuyla ilgili olarak Sayı Grupları
bir gazetenin 11 muhabiri değişik Elimizde beş adet pozitif tamsayı var.
bölgelerde bilgi peşindedir. A, B, C, D, E olarak adlandıracağımız
Her muhabir, diğerlerinde olmayan, bu sayıları kullanarak oluşturulabilecek tüm
sadece kendisinin ulaştığı en az 1 ikili grupların toplamları (A+B, A+C, A+D, ...)
bilgiye sahiptir. ve tüm üçlü grupların toplamları
(A+B+C, A+B+D, A+B+E, ...) alınır ve
Görev sonunda telefonla birbirlerini yirmi farklı sayı elde edilir.
arayarak, ellerindeki tüm bilgileri
birleştirecekler. Tele-konferans Bu yirmi sayı arasında 16, 21, 22, 25, 28, 31,
yöntemiyle yapılacak her telefon Örnek: 5 birim uzunluğundaki bir kumaş 38, 42, 50 ve 51 sayıları da bulunduğuna
seansında, üç muhabir o ana kadar 2 ve 3 birimlik iki parçaya ayrılırsa çarpımları göre A, B, C, D, E sayılarını bulunuz.
ulaştıkları tüm bilgileri 6 olur. Eğer 1,5, 1,5 ve 2 birimlik
birbirleriyle paylaşacaklar. üç parçaya ayrılırsa çarpımları 4,5 olur.

Tüm muhabirlerin tüm bilgilere Biraz hesap yaptıktan sonra ikiniz de Saat-Dakika-Saniye
sahip olması için en az kaç telefon işlemi başarıyla gerçekleştiriyorsunuz. 24 saatlik bir süre için kol saatinizle ilgili
seansı gereklidir? Sizin kumaşınız arkadaşınızın aşağıdaki soruları cevaplayınız.
kumaşının 6 katı. Ayırma sonucunda elde a) Akrep-yelkovan kaç kez üst üste gelir?
ettiğiniz parça sayısı ise arkadaşınızın b) Akrep-saniye kolu kaç kez üst üste gelir?
elde ettiği parça sayısının 5 katı. c) Yelkovan-saniye kolu kaç kez üst üste gelir?
d) Akrep-yelkovan-saniye kolu kaç kez
Size verilen kumaşın uzunluğu kaç birimdir? üst üste gelir?

92
Bilim ve Teknik Haziran 2009

Soru İşareti

?
Soru işaretinin yerine ne gelecek?

Üç Parça
Karelerin kenarları üzerinde hareket ederek
aşağıdaki şekli üç eşit parçaya bölünüz.
Parçalar döndürülebilir ve ters çevrilebilir.

Geçen Sayının Çözümleri


Film Festivali Sayılı Bloklar
Toplam 12 film.
9’u yerli. 21

9 12
Şifre
97469 5 4 8
(4x293-3x29) 2 3 1 7

Zar yapımı
Bir zarın diğer bir zarla Palindrom
karıştırılmaması için komşu herhangi 1089 adet palindrom vardır.
iki yüzünün (yani karşılıklı olmayan) 2 rakamlı 9 adet, 3 rakamlı 90 adet,
sabit tutulması gerekir. 4 rakamlı 90 adet, 5 rakamlı 900 adet
olmak üzere toplam 1089 adet
a) 1 x 1 x 2 = 2 farklı zar
b) 3 x 2 x 2 = 12 farklı zar Lira-Kuruş
292 farklı biçimde bozdurulabilir.
Futbol Takımı
111 Üçgenler
50 farklı üçgen oluşturulabilir.
f = futbolcu sayısı
n = aradaki boşluk sayısı = f – 1 Çalışma Grubu
f tek ise (n2 + 2n – 2)/2 4 gün
f çift ise (n2 + 2n – 1)/2
f = 15, n = 14 Soru Maratonu
mesafe = 111 81

93
Yayın Dünyası Adem Uludağ

Tüfek, Mikrop ve Çelik maya devam eden özelliklerle karşılaştıran bir


kitap üzerinde çalışıyorum.
zaman geçirdiğim bir alan çalışmasının sonu-
cunda başladım. Yirmi otuz yıl öncesine kadar
Çev. Ülker İnce BTD: “Tüfek, Mikrop ve Çelik”i yazmaya Yeni Gineliler taş aletler kullanıyor, okuma yaz-
TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 2002 nasıl karar verdiniz? ma bilmiyorlardı ve merkezi bir yönetimleri de
JD: Tüfek, Mikrop ve Çelik’i insanlık tarihinin yoktu. Yeni Gineli arkadaşlarım bana “Niye siz
Disiplinlerarası araştırma ve yaklaşımlar bi- en ilginç ve en önemli büyük sorusuyla ilgili ol- Avrupalıların bu kadar çok eşyası, malı mülkü
lim dünyasında gün geçtikçe daha fazla ilgi gö- duğu için yazmaya karar verdim. Tarih neden varken bizim bu kadar az var?” diye sordu. Bu
rüyor. Farklı alanlarda edinilen bilgiler ve kul- dünyadaki farklı insanlar için farklı farklı yol- sorunun cevabını bilmiyordum, kitabımı da bu
lanılan analitik yaklaşımlarla yeni kavrayışla- lar izlemiştir? Örneğin neden Avrupalılar Afri- soruyu cevaplamak için yazdım. Tarihin neden
ra ulaşılabiliyor; böylece araştırılan olguları et- kalıları, Amerika Yerlilerini, Avustralya Yerlile- dünyadaki farklı insanlar için farklı farklı yollar
kileyen çeşitli faktörlerle bunlar arasındaki et- rini yönetimleri altına aldılar da, Aztek impa- izlediği sorusu bugün Amerika Birleşik Devlet-
kileşimler hakkında bilgimiz zenginleşiyor. Ja- ratoru Montezuma gemilerle Avrupa’ya ge- leri için de önemli bir soru. Daha önce Ameri-
red Diamond’ın kariyeri disiplinlerarası yakla- lip Avrupalıların çoğunu öldürüp Avrupa’yı kan Yerlilerinin yaşadığı topraklarda şimdi be-
şımın önemini gösteren en güzel örneklerden yönetimi altına almadı? Neden 9000 yıl önce yaz Amerikalılar ve ataları ABD’ye köle olarak
biri. Diamond fizyoloji alanında doktora dere- Anadolu’nun ilk çiftçileri Avrupa’ya yayılıp Av- gelmiş Afrika kökenli Amerikalılar yaşıyor. Irk-
cesi alıyor, ancak ilgi alanları onu evrimsel bi- rupalı toplumları değiştirdi de İngiliz çiftçiler çı birçok Amerikalı olayların böyle gelişmesini
yoloji ve coğrafyaya sürüklüyor. Kitapları mole- Anadolu’ya yayılmadı? Bu konuyla ilgilenmeye Avrupalıların daha üstün bir zekâya sahip ol-
küler biyoloji, dilbilim, fizyoloji ve arkeoloji gibi gayet akıllı ve hoş Yeni Ginelilerle bayağı uzun masına bağlıyor, ama aslında elimizde bunu
farklı araştırma alanlarına dayanmakla birlikte,
Japonya’nın feodal döneminden daktilo tasa-
rımına kadar geniş bir bilgi dağarcığı da içeri- Yazar Hakkında
yor. Halen Kaliforniya Üniversitesi’nde coğrafya
profesörü olan Diamond’ı bir araştırmacı olarak nanca, Almanca, İspanyolca, Rusça, Fince,
özel kılansa birden çok alana hâkim olmasının bir Yeni Gine dili olan Fore, Yeni Malenez-
yanında, disiplinlerarası araştırmalarda ulaştığı ya Dili, Endonezya dili ve İtalyanca biliyor.
sonuçları uzman olmayanların da kolayca anla- Çevre tarihçisi ve fizyolog olarak
yabileceği şekilde anlatabilmesi. 1985’te MacArthur Vakfı’nın Dahi Ödülü’ne
Diamond, pek çok ülkede olduğu gibi (“Genius Award”) layık görülen Diamond,
Türkiye’de de yayımlandığı 2002 yılından bu Amerikan Fizyoloji Derneği, National Ge-
yana büyük ilgi gören Tüfek, Mikrop ve Çelik adlı ographic Derneği ve San Diego Zoolo-
kitabıyla ve kendisiyle ilgili sorularımızı yanıtladı. ji Derneği’nin araştırma ödüllerini kazan-
Bilim ve Teknik Dergisi (BTD): Bize kısaca dı. Defalarca en başarılı öğretim üyesi ödü-
kendinizi tanıtıp bugünlerde ne üzerinde ça- lü aldı ve farklı konularda çok sayıda kon-
lıştığınızı anlatır mısınız? ferans verdi. Diamond ayrıca Amerika Bir-
Jared Diamond (JD): Ben Jared Diamond, 71 leşik Devletleri’nin en önde gelen üç bi-
yaşında bir Amerikalıyım, mutlu bir evliliğim ve Jared Diamond 1937’de, Polonya asıllı lim kurumunun (Ulusal Bilimler Akademi-
ikiz oğullarım var. Kaliforniya Üniversitesi Coğ- Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Boston’da si, Amerikan Sanat ve Bilimler Akademisi,
rafya Bölümü’nde profesörüm. Benim üç kari- doğdu. Doktor bir baba ile öğretmen, mü- Amerikan Felsefe Derneği) her üçüne de
yerim oldu. Doktoramı fizyoloji alanında yap- zisyen ve dilbilimci bir annenin çocuğu üye seçilmiştir.
tım ve 40 yılı aşkın bir süre boyunca, sindirim olan Diamond, Roxbury Latin School’un Diamond’ın alan çalışmaları arasında
ve beslenme süreçlerini biyolojik açıdan anla- ardından Harvard Üniversitesi’ne girdi. kuşların ekoloji ve evrimlerini araştırmak
mak için laboratuvar deneyleri yürüttüm. Safra 1961’de fizyoloji ve membran biyofiziği üzere Yeni Gine ve çevre adalarına yaptı-
kesesi denilen küçük organın bir numaralı uz- alanlarında Cambridge Üniversitesi’nden ğı 17 bilimsel gezi ile Kuzey Amerika, Gü-
manı sayılıyordum. Dünyada topu topu beş bi- doktora derecesini aldı ve araştırma gö- ney Amerika, Afrika, Asya ve Avusturya’da
lim insanının daha ilgilendiği safra kesesi, daya- revlisi olarak Harvard Üniversitesi’ne dön- gerçekleştirdiği diğer alan projeleri bulu-
nılmaz bir ağrıya yol açıp da alınması gerekti- dü. 1966’da Kaliforniya Üniversitesi Tıp nuyor. Yeni Gine’nin uzun zamandır kayıp
ğinde ister istemez birçok kişiyi ilgilendirir hale Fakültesi’nde fizyoloji profesörü oldu. Di- olan altınalınlı çardakkuşunun (Amblyor-
geliyor. Bu ilk kariyerimdi. Onunla aynı anda amond yirmili yaşlarındayken asıl kariyeri- nis flavifrons) yeniden keşfi Diamond’ın
yürüttüğüm, hâlâ devam eden ikincisi ise bü- nin yanında, Yeni Gine kuşlarının ekolojisi alan araştırmalarıyla mümkün oldu. Kap-
yük, tropik bir ada olan Yeni Gine’deki kuşların ve evrimi üzerine yaptığı çalışmalarla ikinci samlı bir doğa koruma planı olarak uygu-
davranışlarını ve ekolojisini incelemek. Son ola- bir kariyer izledi ve bu dönemden başlaya- lanan Yeni Gine Ulusal Park sistemini tasar-
rak geçtiğimiz 20 yılda, tarihin büyük soruları- rak Yeni Gine ve çevre adalarını keşfetmek ladı. Endonezya hükümeti ve Dünya Doğal
nı anlamaya ve bunları halka anlatmaya çalı- için pek çok kez bölgeye gitti. Diamond el- Hayatı Koruma Fonu için çok sayıda alan
şan bir çevre tarihçisi oldum. Şu anda, modern lili yaşlarında meslek yaşamına yine Kali- projesi yürüttü. Koruma Biyolojisi Derne-
toplumları ve onların özelliklerini (örneğin gü- forniya Üniversitesi’nde, coğrafya ve çevre ği kurucu üyesi olan Diamond aynı zaman-
nümüz İstanbul’undaki insanların hayatlarını) sağlığı profesörü olarak üçüncü bir kariyer da Dünya Doğal Hayatı Koruma Fonu’nun
devlet yönetiminin ortaya çıkmasından önceki çizgisi ekledi. Halen aynı görevi sürdüren (ABD) Yönetim Kurulu üyesidir.
geleneksel toplumlarla ve bugün kırsal alanlar- Diamond İngilizce, Latince, Fransızca, Yu- http://www.edge.org/3rd_culture/bios/diamond.html
da yaşayan birçok insanın hayatlarında yer al-

94
Bilim ve Teknik Haziran 2009

kanıtlayan hiçbir şey yok. Ben işte bu Amerika- rım için Türkiye’nin dünya tarihindeki, sadece
lı ırkçılara cevap vermek için tarihin bu büyük son bin yıldaki değil, 10.000 yıl önce tarımın
sorusunun doğru cevabını bulmalıydım. ortaya çıkışındaki önemini de tekrar vurgula-
BTD: Bu kitabı yazmaktaki amacınız neydi? mak isterim.
JD: Bu kitabı yazarken iki amacım vardı. BTD: En başarılı popüler bilim yazarları
Bu dikkat çekici soruların cevaplarını kendim arasında sayılıyorsunuz, bunun sırrı nedir?
için bulmak ve öğrendiklerimi diğer insanlar- JD: Popüler bilim yazarı olarak başarılı ol-
la paylaşmak. Neden Avrupalıların dünyaya mamın tek bir sırrı yok. Tersine işin içinde pek
yayıldığı sorusu, dikkat çekici başka birçok so- çok etken olduğunu düşünüyorum. Hem an-
ruyu da beraberinde getiriyordu. Yazının bulu- nem tarafından hem de eğitim gördüğüm
nuşu (yazı neden 5.400 yıl önce Irak’ta, bugün okullarda yazmak için yüreklendirildim. İngi-
okuryazarlık oranı dünya sıralamasının ortala- lizce dilbilgisini ve sözcüklerin anlamlarını iyi
rında yer alan bir ülkede ortaya çıkmıştır?), tek- öğrenmeye çalıştım. Pek çok kişi gibi ben de
nolojinin, salgın hastalıkların, kralların ve hü- pek çok konuya ilgi duydum, ama ben üniver-
kümetlerin ortaya çıkışıyla ilgili sorular. sitede eğitmen olma şansına sahip oldum; bu
BTD: Kitabın yazım aşamasında başınız- da bana ilgi duyduğum farklı konular hakkın-
dan ilginç bir olay geçti mi? da kitap okuma olanağı sağladı. Ayrıca dünya-
JD: Bu kitabı yazarken iki büyük sürprizle kar- nın her yerinden, ilgi duydukları ve beni de en
şılaştım. Bir tanesi, yöreye özgü evcilleştirilebilir az onlar kadar ilgilendiren konular hakkında
bitkilerin ve hayvanların çok uzun zaman önce büyük bir sabırla bana bilgi aktaran arkadaş-
bazı halkların diğer halkları yönetimi altına al- lar edindim.
masında oynadığı rol. Bugün Türkiye’de nohu- BTD: Popüler bilim kitapları yazmak sizin
dun önemi üzerine pek fazla düşünmüyorsu- için neden önemli?
nuzdur veya günümüzde Iraklılar buğdayın Irak Türk okurlarına söylemek istediğiniz bir şey JD: Popüler bilim kitapları yazmayı önem-
tarihindeki önemini takdir edemiyor olabilir. var mı? siyorum, çünkü kamuoyu çok doğal olarak bi-
Ama bu iki tarım bitkisinin, bir de bunların atala- JD: Kitabım Tüfek, Mikrop ve Çelik yakın- limin ve tarihin ele aldığı “büyük” konulara ilgi
rı olan başka tarım bitkilerinin (örneğin arpa) ve da 34 dile çevrilmiş olacak. Bu diller arasında duyuyor. Ama uzman akademisyenlerin çoğu
hayvanların (domuz ve koyun) Türkiye’de, Irak’ta yaygın dillerin yanı sıra görece daha az sayı- da konularını halkın geniş bir kısmının anla-
ve onlara komşu bölgelerde doğal olarak bulun- da insanın konuştuğu Baskça, Ukraynaca ve yacağı şekilde anlatmaya çalışmıyor. Oysa bu
ması, 9000 yıl önce neden Avrupa’daki çiftçilerin Vietnamca gibi diller de var. Çoğu ülkede ki- “büyük” konular sadece ilginç olmanın yanın-
Anadolu’yu değil de Anadolu’nun ilk çiftçilerinin tap halkın hemen ilgisini çekti; çünkü fark- da önemli de. Önemli, çünkü modern toplum-
Avrupa’yı fethettiğini açıklar. lı toplumların tarihte nasıl olup da farklı yol- lar karşılaştıkları sorunları, yönetenler ve yöne-
BTD: Kitabınız 30’dan fazla dile çevrildi. lar izlediği sorusu çok açık, ama cevaplanma- tilenler bilim ve tarih hakkında en azından te-
Diğer ülkelerde nasıl tepkiler aldı? Özellikle sı da bir o kadar zor bir soru. Türk okuyucula- mel bir bilgiye sahip olmadığı sürece çözemez.

Jared Diamond’ın Türkçe’de Yayımlanan Diğer Kitapları


Çöküş zer bir sonla karşılaşmamak için sosyal, ekono- se de diğer dişi memeli-
Medeniyetler Nasıl Ayakta Kalır mik ve politik ne gibi önlemler alabiliriz? ler gibi bunu renk değişti-
Ya Da Yıkılır? Derin içeriği, anlaşılır ve açık üslubuyla Çö- rerek, koku salgılayarak ve
Çev. Elif Kıral, küş cevaplanması gereken şu soruyu sorarak sesler çıkararak ilan etmez.
Timaş Yayınları, 2006. günümüzün en önemli kitaplarından biri ha- Cinselliğimiz en yakın
line geldi: Dünyamızın çöküşünü nasıl engel- atalarımız olan insansımay-
Niçin bazı toplumlar leyebiliriz? munlardan neden bu ka-
kendilerini düşünmeden dar farklı? Neden memeli-
yıkıma götürürken, diğer- Seks Neden Keyiflidir? ler arasında bir tek insan dişisi menopoza gi-
leri aynı hatayı yapmıyor? İnsanın Cinsel Evrimi rer? Neden insan erkeği hamile bıraktığı dişi-
Bugün benzer problemler- Çev. Sinem Gül, nin yanında kalıp genlerini taşıyan yavruları-
le biz karşılaşıyoruz; Ruan- Varlık Yayınları, 1998. nın yetiştirilmesine (genelde) yardımcı olur?
da ve Haiti’nin başına bazı Fizyoloji ve evrimsel biyoloji dallarında uz-
felaketler geldi bile. Hatta İnsanlara birçok hayvanın cinsel yaşamı man, ödüller kazanmış bir yazar olan Jared Di-
Çin ve Avustralya bu sorunlara yenilikçi ted- garip görünür. Oysa cinsel yaşamı garip olan amond, cinsel açıdan bizi atalarımızdan bun-
birler almaya çalışıyor. Her ne kadar bizim top- asıl bizleriz. Neden mi? Gözden uzak çiftleşen ca farklı kılan evrimsel etkenleri araştırıyor ve
lumumuz (Amerika) açık bir şekilde ekonomik tek tür biziz. Dahası, istediğimiz zaman, hat- insan konumuna erişmemizde, büyük beyin-
olarak zengin ve siyasi olarak rakipsiz görünse ta döllenmenin olanaksız olduğu dönemler- lerimiz ve dik durabilen gövdemiz kadar cin-
de, Montana gibi ekolojik olarak sağlam böl- de bile çiftleşiriz. İnsan dişisi döllenmeye el- selliğimizin de hayati önem taşıdığını çarpıcı
gelerde kötü işaretler belirmeye başladı. Ben- verişli olduğu dönemi tam olarak bilmez, bil- örnekler vererek açıklıyor.

95
TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisine
Gönderilen Yazı ve Görsellerin
Sahip Olması Gereken Özellikler
1. TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisi akademik düzey- Kaynaklar: Yazının başvuru kaynakları mutlaka lis-
de yayın yapan bir dergi değildir. Bu nedenle dergimiz- te halinde yazının sonunda verilmelidir. Kaynaklar
de yayımlanan yazılar genel okuyucu tarafından anla- aşağıdaki örnek biçimlere uygun şekilde yazılmalıdır:
şılabilecek düzeyde, net, yalın ve teknik olmayan bir
Alp, S., Hitit Güneşi, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 2002.
Türkçe ile yazılmış olmalıdır. Yazılar, başlık, sunuş, ana
metin, alt başlıklar, çerçeve metinleri ve görsel malze- Şeker, A., Tokuç, G., Vitrinel, A., Öktem, S. ve Cömert, S., “Me-
melerden oluşmaktadır. nenjitli Vakalarda Beyin Omurilik Sıvısındaki Enzimatik Değişim-
ler”, Çocuk Dergisi, Cilt 1, Sayı 3, s. 56-62, 1 Mart 2008.

Başlık: Konuyu en iyi ifade edebilecek nitelikte, kısa Soylu, U. ve Göçer, M., “Göller Bölgesi Sulak Alanlar Durum
ve ilgi çekici olmalıdır. Değerlendirmesi,” Göller Bölgesi Çalıştayı, 8–10 Aralık 1995.

http://www.news.wisc.edu/16250
Sunuş: Yazının sunuşu başlığın hemen altında yer
alır ve konunun önemini, yazının ilginç yanlarını oku-
yucuda merak uyandıracak biçimde anlatan birkaç kı- Anahtar kelimeler: Konuyla ilgili en çok beş adet
sa cümleden oluşur. Bu kısım sayfa düzeninde farklı bir anahtar kelime verilmelidir.
yazı karakteriyle, ana metinden ayrı biçimde başlığın
altında yer alacaktır. Görsel malzemeler: Yazıda ele alınan düşünceyi
destekleyici ve açıklayıcı fotoğraf, çizim, grafik gibi su-
Ana metin: Ele alınan konunun, savunulan düşün- nuşu zenginleştirici öğelerdir. Görsel malzemeler ya-
cenin ve ilgili olayların örneklerle açıklandığı bölümdür. yın tekniğine uygun kalitede, yeterli büyüklük ve çö-
Yazılar yapılan bir araştırmayı tanıtmaya yönelik olabilir. zünürlükte (baskı boyutunda en az 300 dpi) olmalıdır.
Ancak bu gibi durumlarda dahi dergimizin bir popüler Açıklama gerektiren görsellerin alt ve iç yazıları yazı
bilim yayın organı olduğu göz önüne alınarak, yazının metninin altında mutlaka verilmelidir. Yazarın önerdi-
önemli bir kısmının konuyu çok genel hatları, temel bil- ği görsel malzemelerin telif hakkı sorumluluğu yazara
gileri ve kısa bir gelişim tarihçesiyle okura tanıtması ge- aittir. Yazar gerekli izinleri almakla yükümlüdür.
rekmektedir. Burada teknik terimlerin ve temel kavram-
ların net bir şekilde açıklanması beklenmektedir. Yazı- 2. Yazı .txt ya da .doc formatında, elektronik ortam-
nın geri kalan kısmında araştırmaya özel hususlardan da bteknik@tubitak.gov.tr adresine iletilmelidir. Seçi-
ve araştırmanın genel katkısından bahsedilmeli, önemi len görsel malzemelerin nerede kullanılması istendi-
ve yaygın etkisi vurgulanmalıdır. Varsa, konu hakkında- ği metinde işaretlenmiş olmalıdır. Görsel malzemeler
ki başlıca görüş farklılıklarına işaret edilmeli, ancak ay- metnin içinde değil, ayrıca gönderilmelidir.
rıntılı tartışma ve yargılardan kaçınılmalıdır. Çok ender
durumlar dışında yazıda formül bulunmamalıdır. 3. Dergi yönetiminden onayı alınmış özel durumlar
dışında, bir yazı 2500 kelimeyi geçmemelidir.
Alt başlıklar: Ana metinde işlenecek konuyla ilgili
farklı görüşlerin ve durumların anlatıldığı paragraflar 4. Yukarıdaki koşulları yerine getirdiği takdirde öne-
alt başlıklarla ayrılabilir. rilen yazılar, Yayın Kurulu, Konu Editörleri ve Bilimsel Da-
nışmanlar tarafından değerlendirilir. Yayımlanmasına
Çerçeve metinler: Ana metinde ele alınan konuyu karar verilen yazılar redaksiyon sürecine alınır ve yazarın
destekleyici, konuya yeni açılımlar getiren, kimi zaman onayıyla yazı yayımlanma aşamasına getirilir.
uzmanlar dışındaki okuyucuların anlayamayacağı nite-
likteki teknik kavramları açıklayan, kimi zaman uzman 5. Bilim ve Teknik dergisine ilk defa yazı göndere-
görüşlerinin yer aldığı kısa metinlerdir. Çerçeve metin- cek kişilerin yazılarını eğitim durumlarını ve/veya yaz-
ler yazarın kendisi tarafından hazırlanabileceği gibi, dıkları konudaki yetkinliklerini gösteren bir özgeçmiş-
konunun uzmanına da yazdırılabilir. le birlikte göndermeleri gerekmektedir.

96
Y E T İ Ş K İ N K İ T A P L I Ğ I

Evrenin
Bir şey keşfetmenin insanın yeni bir şey görmesi değil de
bakışını biçimlendirmesi demek olduğu söylenir. Evreni sicim
kuramı tarafından biçimlendirilmiş bir bakışla gören okurlar

Zarafeti
yeni manzaranın nefes kesici olduğunu görecek.

Önde gelen sicim kuramcılarından Brian Greene, çok açık ve


anlaşılır bir dille yazdığı bu kitapta okuyucuya nihai kuram
arayışının ardındaki bilimsel hikâyeyi ve bilim insanlarının
çabalarını anlatıyor. Heyecan verici ve çığır açıcı fikirlerin,
örneğin uzayın dokusunda gizli yeni boyutlar, temel
parçacıklara dönüşen kara delikler, uzay-zamanda yarıklar ve
delikler, birbirlerinin yerine geçebilen çok büyük ve çok küçük
evrenler ve bunlar gibi birçok başka fikrin, günümüzde
fizikçilerin üstesinden gelmeye çalıştığı bazı sorunların
çözümünde çok önemli bir yeri var.

Evrenin Zarafeti bu konuda yapılan keşifleri ve hâlâ


çözülememiş gizemleri, durup dinlenmeden uzayın, zamanın ve
maddenin nihai doğasını araştıran bilim insanlarının yaşadığı
coşkuları ve hayal kırıklıklarını yetkinlik ve incelikle bize
aktarıyor. Brian Greene akıllıca kullandığı benzetmelerle, fizikte
bugüne kadar ele alınmış kavramlardan en karmaşık olanlarını
gerçekten de eğlendirici bir anlatımla okuyucu için kavranabilir
hale getiriyor ve bizi evrenin nasıl bir işleyişi olduğunu
anlamaya daha önce hiç olmadığı kadar yaklaştırıyor.

TÜBİTAK POPÜLER BİLİM KİTAPLARI


Her şey 1999 yılında New York Times’ın editörlerinden David Shipley’nin Witold Rybczynski’den binyılın
en iyi ve en kullanışlı aleti hakkında kısa bir makale yazmasını istemesi üzerine başladı.
Rybczynski işi kabul etti ama aletlerin tarihi üzerinde çalışmaya başladığında neredeyse tüm aletlerin kökeninin
eskiçağa kadar gittiğini buldu. Oysa o geçtiğimiz binyılın en yararlı ve vazgeçilemez aletini arıyordu.
Tam yazmaktan vazgeçecekken aklına eşinin fikrini almak geldi, eşinin verdiği yanıt ise ilham vericiydi:
Tornavidanın ve hemen ardından vidanın aletler sahnesine çıkışı görece yeniydi.
Geç ortaçağ Avrupasının bir icadı olan tornavida Çinlilerin bulmadığı tek önemli aletti.
Bu icadın sahibi Leonardo da Vinci’ydi. Ama yaygın olarak kullanılması uzun zaman almıştı.
Rybczynski akıcı ve eğlendirici üslubuyla kaleme aldığı Vida ile Tornavida’da okuyucuya
üzerine pek az yazılmış bir konuda yeni bir pencere açıyor.

POPÜLER BİLİM KİTAPLARI

You might also like