Professional Documents
Culture Documents
Bilim
Teknik
ve Aylık Popüler Bilim Dergisi
Haziran 2009 Yıl 42 Sayı 499
3,5 TL
Bugünün sorunlarını
Bilim ve Teknik
Çekingen ve titiz bir dehanın günümüzden tam bir buçuk asır önce yayımladığı devrimsel eseri “Doğal Seçilim Yoluyla Türlerin Kökeni ya da
Hayat Mücadelesinde Avantajlı Irkların Konumu”, 20 yılı aşan yorucu ve mükemmeliyetçi bir kişisel çalışmanın sonucuydu. Charles Darwin bu
eserle, türlerin evrimi ve doğal seçilim gibi iki önemli kavramı kullanarak evrim kuramının temel sistematiğini ortaya koydu. Çevremizdeki
canlı çeşitliliğinin oluşumuna dair neyin nasıl olduğunu açıklamaya çalışan bu eser, aynı zamanda modern biyoloji ve yaşam bilimlerinin de
kuramsal temelini oluşturdu. Evrim kuramı, sonraki yıllarda popülasyon genetiği, biyokimya, genom bilimi ve moleküler hücre biyolojisindeki
Ödül Evren Töngür
gelişmelerin yardımıyla evrimsel biyoloji adını verdiğimiz bir bilim dalına dönüştü.
Şu bir gerçek ki, bilim tarihinde çok az düşünce, yaşam, doğa ve insan bilimlerini evrim kuramı kadar etkileyebilmeyi başarmıştır. Evrim kuramı
günümüzde, yaşam bilimlerinin yanı sıra çevre bilimleri, biyoteknoloji, optimizasyon, bilgisayar bilimleri, dilbilim, antropoloji, psikoloji ve
ekonomi gibi farklı dallarda da uygulama alanı bulmakta, evrimsel düşünce pek çok bilimsel gelişmeye yön göstermektedir. Bugünün bilimi,
doğayı ve olayları anlamlandırmak ve olaylar arasında ilişki kurmak için evrimsel düşünceden sıklıkla yararlanmaktadır.
TÜBİTAK, Darwin ve evrim kuramının tanıtılması amacıyla bu alanda yazılmış temel eserlerin Türk bilim okuyucusuna ulaştırılmasında yıllardır
çok önemli bir misyon üstlenmiştir. Darwin’in yaşamöyküsü, evrim kuramının geliştirilme süreci ve evrimsel biyolojinin temel ilkelerine yönelik
çok önemli eserler Popüler Bilim Kitapları aracılığıyla Tükçe bilim kitaplığındaki saygın yerini almıştır.
Darwin’in 200’üncü doğum yılı ve evrim kuramının 150’nci yılı anısına hazırlanan bu sayıda, evrim kuramının bilimsel gelişmenin değişik
alanlarına yaptığı katkıları tartışmayı, evrim düşüncesinin pozitif bilimlerin yanı sıra sanat ve dilbilim alanlarına getirdiği açılımları irdelemeyi
amaçladık. Saygın popüler bilim dergilerinde kısa süre önce yayınlanmış yazılardan oluşan bu derlemenin, evrim düşüncesine yaşam bilimleri
dışındaki pencerelerden de bakmayı teşvik edeceğini ve çok daha kapsamlı bir okumanın ilk kıvılcımını ateşleyeceğini umuyoruz.
Saygılarımla,
Adnan Bahadır
24 Bir Viktoria dönemi amatörü usulca ve titizlikle yürüteceği gözlemlerle ömür boyu sürecek bir arayışa girdi ve doğal dünya
hakkında düşündü. Sonuçta 150 yıl önce, çağımızın bilim gündemine hâlâ yön veren bir kuram üretti.
44 Evrimi anlamak sağlık hizmetleri, hukuki uygulamalar, ekoloji ve her türlü iyileştirme ve tasarım sorunlarının çözümüne yönelik
güçlü teknolojilerin önünü açıyor. Charles Darwin, kuşlar ve böcekler üzerinde yaptığı çalışmaların getireceği
çığır açan teknolojik gelişmeleri şüphesiz öngörmemişti. Evrimin tarihini ve mekanizmalarını kavrayışımızdaki ilerlemeler,
bugün pek çok farklı alanı şekillendiren etkili uygulamaların yolunu açtı.
68 Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ne imza attığı şu günlerde emisyon sorunu ve alternatif yakıt kullanımı daha da önem kazandı.
Alternatif yakıtların çimento fırınlarında ek yakıt olarak kullanılmasıyla hem fosil yakıtların daha az tüketilmesi hem de CO2 emisyonunun
azaltılması hedefleniyor.
Haberler ........................................................................................................................................... 4
+
Türkiye’den Haberler / Duran Akca ........................................................................................... 16 84
Tekno-Yaşam / Sinan Erdem ....................................................................................................... 18 Doğa
Bülent Gözcelioğlu
Ctrl+Alt+Del / Levent Daşkıran ................................................................................................. 22
Darwin’in Yaşayan Mirası: 150 Yıl Sonra Evrim Kuramı / Gary Stix .................................... 24
LİDAR / Kerim Allahverdi - Tarık Baykara - Fatih Hüseyinoğlu - Alper Seçgin ................... 72
92
Görülmeyen Dünyalara Bakış Zekâ Oyunları
Nanoteknolojik Görüntüleme Sistemlerinin Gelişimi / Güneş Kibar - Nihan Güvener ......... 76 Emrehan Halıcı
P
rinceton Üniversitesi’nden bir ekibi, çevrede bulunan jeolojik
jeolog, dinozorların yeryüzüne oluşumları tarihlendirmeyi başardılar.
çarpan bir göktaşı sonucu yok Bu sayede kanıtları bir araya
olduğunu savunan popüler inanışa getirerek göktaşının yeryüzüne,
meydan okuyan ve bu konudaki kitlesel yokoluştan 300.000 yıl önce
tartışmaları tekrar gün yüzüne çıkaran, çarptığını ortaya çıkardılar.
oldukça güçlü, yeni kanıtlar ileri sürdü. Yıllar içinde Keller ve ekibi Teksas ve
ABD’nin, Meksika’nın ve Hindistan’ın Meksika’da farklı zamanlarda gerçekleşen
Denise Applewhite
birçok bölgesinde kaya oluşumlarını başlıca dört olayın kanıtlarını topladı.
inceleyen Gerta Keller’a göre bu dev Bunlardan en eskisi camsı katmanlar
sürüngenlerin yok olmasına göktaşı olarak görülen Chicxulub çarpışması.
değil, yanardağlar sebep oldu. İkinci olayın kanıtı ise bundan 150.000
Keller ve çalışma arkadaşlarının bilinen geç Mezozoik zaman ile Senozoik yıl sonra kumtaşı katmanı içinde
Journal of the Geological Society’de zaman arasındaki sınırı temsil ediyor. gerçekleşen deniz seviyesinin düşüşünün
(Londra) yayımladıkları makalede de Daha detaylı jeolojik zaman çizelgesine ardından sığ kıyılardan derin sulara
belirttiklerine göre, farklı bölgelerde göre, bu yokoloşun Kretase (K) ile taşınan camsı katmanlarla birlikte
yapılan çalışmalar sonucunda, bitkilerin Tersiyer (T) dönemler arasında yaşandığı görüldü. Deniz seviyesindeki bu düşüş
ve hayvanların fosilleşmiş izleri, kitlesel söylenebilir. Bu nedenle bilim insanları yaygın olarak Chicxulub çarpışmasının
yokoluşun göktaşı çarpmasından hemen bu olayı K-T sınırı olarak adlandırıyor. yol açtığı bir tsunamiye bağlanıyordu.
sonra değil, çok sonra gerçekleştiğini Birçok bölgede bu sınır, kaya Chicxulub’daki çarpışma teorisini
kanıtlıyor. Buna ek olarak araştırma oluşumlarında bulunan ve oldukça savunanlar, krater ve kitlesel yokoluş
ekibi, göktaşı çarpmasından sonra, yüksek miktarda iridyum elementi arasındaki bağlantının tortul kalıntılarının
tortulların değişime uğramadığını içeren ince kil katmanları olarak verileriyle açığa kavuşturulmasının
tespit etti ve okyanus tabanında açıkça görülebiliyor. İridyum, göktaşı pek güvenilir olamayacağını, çünkü
yaşayan canlıların bu tortullar üzerinde ve kuyrukluyıldızlarda, yeryüzüne sonrasında gerçekleşen deprem ya
oluşturdukları oyuklarla birlikte aktif göre daha yaygın olduğundan bilim da tsunaminin yapısal bozulma ve
yaşamın da işaretlerini verdiğini belirtti. insanları 1980 yılında, bir göktaşının çökmelere sebep olduğunu, her
Bu tespit, bazılarının savunduğu ve ya da kuyrukluyıldızın tam da bu
göktaşı çarpmasının ardından büyük zaman sınırında Dünya’ya çarptığını ve
bir tsunaminin gerçekleştiği görüşüyle dinozorlarla birçok memelinin kitlesel
de uyuşmuyor. Ancak Keller’ın da yokoloşuna sebep olduğunu öne sürdü.
ifade ettiğine göre, bu çalışma sadece Meksika’nın kuzey Yucatan bölgesinde,
bir başlangıç olsa da gerçeğin açığa Chicxulub kasabasında keşfedilen
çıkarılmasında önemli bir adım. krater de bu görüşlerini destekledi.
Dinozorların yokoluşuna neyin 1984 yılından beri K-T sınırı üzerine
sebep olduğu hâlâ gizemini koruyor. çalışan Keller ise, bu teoriyi destekleyen
Bu durumu açıklamaya yönelik teoriler kanıtların çok da net olmadığını
arasında göktaşı, kuyrukluyıldız, keşfetti. Ekibiyle birlikte yaptığı arazi
yanardağlar, küresel iklim değişimi, deniz çalışmalarında, okyanusta yaşayan
seviyesinin yükselmesi ve süpernova ve o dönemde hızla evrimleşen tek
gibi seçenekler yer alıyor. Sebep her ne hücreli organizmalar olan foraminifer
ise, bilim insanlarının bildiği bir gerçek popülasyonları buldu. Chicxulub’daki
var ki o da yaklaşık 65 milyon yıl önce çarpışma sonucu yayılan atıkların
bir olayın, karada ve okyanuslarda üzerinde bulunan bu oluşumlar
kitlesel yokoluşu tetiklediği. Kretase dönemine aitti. Chicxulub’a
Kitlesel yokoluşa sebep olan bu olay, çarpan göktaşından yayılan atıklar,
Gerta Keller
4
Bilim ve Teknik Haziran 2009
ESA
Keller, bu kitlesel yokoluşa,
Hindistan’da bulunan Dekkan ve sayısız artçıları haritalamak için, bu Önümüzdeki aylarda, COSMO-
volkanizmasının sebep olduğunu uydulardan elde edilen SAR (Sentetik SkyMed verileri, Envisat’ın verileri ve
öne sürüyor. Ona göre, yanardağ Açıklıklı Radar) verilerinden yararlanıyor. muhtemelen başka uyduların SAR
patlaması sırasında açığa çıkan Bilim insanları SAR İnterferometri verileriyle birlikte L’Aquila bölgesindeki
yoğun gaz ve toz bulutu, güneş (InSAR) olarak bilinen, gelişmiş bir zeminin biçim bozulmalarına yönelik
ışığını engelleyerek iklimi değiştirdi “fark belirleme” tekniği kullanıyor. yoğun bir örnekleme çalışması yapılmış
ve asit yağmurlarına neden oldu. InSAR aynı yere ait iki ya da daha fazla olacak, böylece belki de bu deprem,
Keller’a göre K-T kitlesel yokoluşunun radar görüntüsünün, iki görüntü alımı SAR İnterferometri ölçümlerinin en çok
nedeni üzerinde yıllardır süren arasında oluşan yer hareketlerinin çok uygulandığı depremlerden biri olacak.
bu anlaşmazlık bir fikir birliğine hassas ölçümlerine -birkaç milimetrelik Depremin analizlerine tüm bilim
ulaşmayacak gibi görünüyor. Ancak ölçeklerde- imkân verecek biçimde insanlarının katkı yapabilmesini
Keller gerçeğin açığa çıkarılmasında birleştirilmesine dayanıyor. mümkün kılmak için ESA, L’Aquila
ve bilimin ilerlemesinde önkoşulun InSAR tekniği depremden önce bölgesine yönelik yapılan Dünya gözlem
fikir birliği olmadığını, gereken şeyin, ve sonra alınan verileri birleştirerek verilerini, yenilikçi bir hızlı veri indirme
tekrar üretilebilir ve doğrulanabilir gökkuşağı renkli girişim desenleri şeklinde mekanizması yardımıyla genel erişime
sonuçların özenli bir şekilde görünen “interferogram” görüntülerini açmaya hazırlanıyor. Veri setleri Envisat’ın
toplanması olduğunu söylüyor. oluşturuyor. “Fringes” denen tam bir her veri alışında güncellenecek.
renkli bant seti, uzay mekiğine göre yarım
http://www.nsf.gov/news/news_summ.jsp?cntn_
http://www.esa.int/esaCP/SEM4PJ9NJTF_index_2.html
id=114648 dalga boyluk, Envisat uydusunun ASAR’ı
5
Haberler
Avucumuzdaki karşımıza çıkıyor. Endüstriyel camlar
evlerimizde kullandığımız pencere
Islanmak ya da
olmaları onları, fotoğraf makinesi flaşları
ve dizel motorların marş düzenekleri gibi,
Islanmamak...
güçlü enerji sinyallerine ihtiyaç duyulan
durumlarda çok kullanışlı hale getirir. Aynı
zamanda kapasitörler, sadece binlerce
kezle sınırlı dolup boşalabilme kapasitesine Özden Hanoğlu
sahip olan bildiğimiz şarj edilebilir
pillerden farklı olarak, milyonlarca kez Japon ve Amerikalı bilim insanlarının
şarj-deşarj olabilme kapasitesine sahiptir. ortaklaşa gerçekleştirdikleri bir araştırma,
Araştırmacılar modern cihazların artan kendi kendini temizleyen kumaşlar,
elektrik gücü ihtiyaçlarını karşılamak yüzeyler ve nesneler; ayrıca su üzerinde
için daha çok elektrik depolayabilen yürüyebilen mikro-robotların gündelik
Xiao Cheng Zeng
6
Bilim ve Teknik Haziran 2009
Katal Innovations
molekül ölçüsünde değişebilecekken
Wikimedia
Snowboard
saç benzeri uzantılardan (hatta bu tesisleri yok. Coret, snowboard sporcularını
uzantılar da kendilerinden çok daha bekleyen en büyük riskin yeni numaralar
Kazası İniş
küçük uzantılarla kaplı olabilir) oluşan denerken buzlu yüzeye inme zorunluluğu
bu yapı, yüzey alanını çok artırarak olduğunu ve ortadan kaldırmak istedikleri
Düzeneğine
su damlalarının bu organizmalara riskin de bu olduğunu söylüyor. Coret ve
yapışmasını olanaksız hale getiriyor. Slen tasarladıkları iniş minderini geliştirip
Esin Kaynağı
Araştırmacılar Japonya RIKEN pazarlamak için Katal Innovations’ı kurmuş.
Enstitüsü’nde bulunan süper bilgisayarda İkilinin buluşunu, yalnızca dev bir
Oldu
on binlerce deneme yaparak yüzeylerin yastık işlevi gören mevcut güvenlik
değişik koşullar altındaki tepkilerini düzeneklerinden ayıran özellik bu
deneyen bir simülasyon geliştirdiler. minderin mükemmel biçimli bir iniş pisti
Sanal malzemelerin üzerindeki çıkıntıların İlay Çelik işlevi görürken aynı zamanda yumuşak
boylarını, kalınlıklarını ve aralarındaki bir iniş sağlaması. İniş minderinin 15’e
uzaklığı değiştirerek yüzeye geliş şiddeti British Columbia Üniversitesi’nden bir 20 metre boyutlarındaki üçüncü ve
ve büyüklüğü farklı su damlalarıyla öğrenci yeni bir kayak ve snowboard iniş en büyük versiyonu, sporcunun yokuş
etkileşimlerini gözlemlediler. Grup, minderi geliştirdi. 2005’te geçirdiği bir aşağı inişini sürdürmesini sağlayan
sonuçta malzemenin kimyasal özelliklerine snowboard kazasından sonra kollarını ancak dengesiz düşmesi durumunda
ve uzantıların yapısına bağlı olarak su ve bacaklarını kullanamaz hale gelen düşüşü yavaşlatmaya yarayan iki
damlalarının geçemediği kritik uzantı Aaron Coret adlı öğrencinin Stephen bağımsız hava yastığına sahip. Böylece
eşikleri olduğu sonucuna vardı. Slen adlı arkadaşıyla birlikte bir ders iniş minderiyle güvenli biçimde
Su damlaları malzemenin üzerindeki projesi olarak hazırladıkları serbest antrenman yapmak mümkün oluyor.
çıkıntıları aşmayı başarıp altındaki stil kayak ve snowboard güvenlik Coret, antrenman için güvenli bir
balmumumsu yüzeye ulaşamazsa düzeneği, şu anda patent bekleyen bir ortam yaratarak bu sporun gelişim
o yüzeye süper-hidrofobik deniyor. buluş. Buluşun kamuoyuna ilk tanıtımı sürecindeki riski azaltmayı ve çok sevdiği
Süper-hidrofobik yüzeylere gelen su Mayıs ayının ilk haftasında yapıldı. bu spora katkısını sürdürmeyi umuyor.
damlaları tutunamadıkları için üzerinden Dalış ya da jimnastik gibi sporlardan
http://www.sciencedaily.com/
yuvarlanıp gidiyor. Balmumumsu farklı olarak atletlerin üç metreden releases/2009/05/090503204418.htm
7
Haberler
STEAM tekniği bu sorunlara karşı
Yuvraj Agarwal
ancak 30 resim yakalayabiliyor, en megahertz hızla görüntüleyebildiler,
iyi cihazlar bile saniyede en fazla bir yani STEAM kamerası her 163 nano-
milyon resme çıkabiliyor. Bu hızların saniyede bir görüntü almayı başardı.
üzerine çıkıldığında ışık yetersizliği Fransa’da Besançon’daki Franche-Comté Bilgisayar mühendisi bir doktora
ve elektronik gürültü, görüntüleri Üniversitesi’nden fizikçi John Dudley, öğrencisi olan Yuvraj Agarwal’ın
bulanık ve karanlık hale getiriyor. piyasada mevcut olan malzemelerden sunduğu bu aygıt “Somniloquy” olarak
üretildiği için STEAM’i çok zekice bir adlandırılırmış. Bu ad, bilim insanlarının
buluş olarak niteliyor. Dudley, yeterince ‘uykuda konuşma hali’ anlamında
geliştirildiğinde kameranın şimdiye kadar kullandığı ‘Somniloquy’dan alınmış.
çok iyi anlaşılamamış iki endüstriyel süreç Birçok insanın bilgisayarlarını kısa süreli ve
olan yanma ve lazer kesimi konularındaki seyrek aralıklarla kullandıkları halde devamlı
araştırmalarda kullanılabileceğini söylüyor. uyanık tuttuklarını ve bunu yaparken
Öncelikle kameranın çözünürlüğünün öncelikli amaçlarının ağada ya da internette
geliştirilmesi gerekiyor. Şu anki kalmak olduğunu gözlemlediğini belirten
çözünürlüğü pek çok cep telefonu Agarwal, “sonrasında insanların bunu
kamerasının sahip olduğundan 1000 çoğunlukla virüs taramaları, yedekleme işleri,
kat daha düşük. Goda, kızılötesinden güncellemeler, VoIP (internet üzerinden
daha kısa dalga boylarına geçilirse ses iletişimi) aramaları, mesajlaşma, dosya
performansın çarpıcı şekilde artacağını, paylaşımı, bilgisayara uzaktan erişim ve
eldeki cihazın şimdilik sadece buluşun benzeri işlemleri gerçekleştirmek için
dayandığı prensibin çalıştığını gösteren de yaptıklarını fark ettim. Bilgisayarların
bir model niteliği taşıdığını söylüyor. bu işlemleri gerçekleştirmek için ihtiyaç
duyduğu enerji aslında uyanık modda
http://www.nature.com/news/2009/090429/full/
T.Sato
8
Bilim ve Teknik Haziran 2009
Visual Photos
bellek bulunduruyor. Buradaki küçük işlemci
ve işletim sistemiyle takılı olduğu bilgisayarın
kimliğini alarak ağdaki sunucu ve diğer
bilgisayarlara ‘uyanığım’ diyor. Gerçekleşen jetlerin günün birinde insanları uzaya ya Ohio Eyalet Üniversitesi’nin kontrol
işlemler içerisinde gücünün yetmediği bir şey da dünyanın öbür ucuna sadece birkaç sistemini diğerlerinden ayıran özellik,
çıkarsa Somniloquy bilgisayarı uyandırıyor. saat içinde götürebileceği düşünülüyor. uçuş sırasında değişen koşullara ayak
Örneğin büyük bir dosya indirirken kendi NASA’nın X-43 hipersonik (ses hızının 5 uydurabilecek esnekliğe sahip olması.
hafızası dolduğunda bilgisayarı uyandırarak katı ve üstü hızlara çıkan) jetinin başarısı bu Fiorentini, yaklaşımlarının en dikkate
verileri aktarıyor ve işlem bittikten sonra araçlara yönelik kontrol sistemleri üzerine değer yönünün denge analizlerinin
bilgisayara yine uyumasını söylüyor. yapılan araştırmaları hızlandırmış. Ohio gerçekçi ve fiziğe dayalı bir araç modeli
Üretilen örneğin masaüstü ve dizüstü Eyalet Üniversitesi’nde elektrik ve bilgisayar üzerinde oldukça gelişmiş bir kontrol
bilgisayarlarda, kablolu ve kablosuz mühendisliği doktora öğrencisi olan Lisa sistemi kullanılarak yapılması olduğunu;
ağlarda çalıştığını söyleyen araştırmacılar Fiorentini ile doçent Andrea Serrani, Wright- diğer araştırma ekiplerinin çoğunun
Somniloquy’un çalışması için bilgisayarın Patterson Hava Kuvvetleri Üssü’ndeki ABD kontrol sistemlerini çok basitleştirilmiş
işletim sisteminde ya da yerel ağ yapısında Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuarı modellerle oluşturduklarını söylüyor.
herhangi bir değişiklik yapmanın (ARFL) ile ortaklaşa yeni bir kontrol sistemi Wright-Patterson’la çalıştıkları için aracın
gerekmediğini belirtiyorlar. Uyanık olan geliştiriyorlar. Journal of Guidance, Control en gelişmiş modeline erişim
ama herhangi bir işlem yapılmayan and Dynamics’te yayımlanan makalelerinde, olanağı bulmuşlar.
bilgisayarlarla oranlandığında 11 ile 24 tasarladıkları kontrol sisteminin Günümüzde denemeleri süren ram
kat daha az enerji harcayan aygıtın yaptığı bilgisayardaki uçuş simülasyonlarında jetler artık ses hızını aşmakla kalmayıp,
enerji tasarrufunun, kullanılma şekline gösterdiği kusursuz performansı anlatıyorlar. ses hızının yaklaşık 10 kat üstüne
göre %60 ile %80 olduğunu ekliyorlar. Kontrol sistemi, hem jeti rotası üzerinde kadar çıkabiliyor. En son X–43 jeti
yönlendiriyor hem de uçuş süresince jetin 2004 yılında ses hızının 10 katına
http://www.jacobsschool.ucsd.edu/news/news_releases/
release.sfe?id=840 dengesini sağlıyor. Algılayıcılar irtifa, hız yakın bir hızda uçmayı başardı.
ve ivme gibi etmenleri ölçerken kontrol Ram jetler uçuş sırasında depolarındaki
sistemi de jeti dengede tutmak ve uçuşu hidrojen yakıtını yakabilmek için
Sesten Hızlı
sağlıklı olarak devam ettirebilmek için atmosferden oksijen alabilecek bir şekle
gerekli ayarlamaları hesaplıyor. Sonra da sahip oluyor. Böylece jet, ağır oksijen
Jetler için
gerçekleştiriciler kontrol yazılımının verdiği tankları taşımaktan kurtuluyor ve böylece
komutları yerine getiriyor, örneğin jetin yük taşıma kapasitesi de artmış oluyor.
“Pilot” Yazılımı
hızlanması gerekiyorsa gaza basıyorlar. Ohio Eyalet Üniversitesi ve ARFL
Fiorentini, araçlar şu anda insansız mühendisleri kontrol sistemini iyileştirme
çalıştığı için her şeye önceden hazırlıklı çalışmalarına devam ediyor. Fiorentini
İlay Çelik yeni geliştirmelerin bazı güvenlik sınırları
olmaları ve uçuş sırasında gerçekleşebilecek
tüm olasılıkları öngörmeleri gerektiğini getireceğini belirtiyor. Ram jetlerin
Sesten hızlı giden araçlar üzerine söylüyor. Ayrıca kontrol sisteminin motoruna yeterli miktarda hava girişinin
çalışmalar yıllardır devam ediyor. Son gerçekten çok hızlı çalışması gerektiğini sürekliliğinin sağlanması gerekiyor,
çıkan süpersonik (ses hızını geçen) çünkü ses hızının 10 katına varan hızlarda, çünkü eğer araç çok hızlı yükselirse
yanmalı ram jetler (scramjetler) yakıtını bir saniye bile gecikildiğinde her şey motor havada aniden durabiliyor.
yakabilmek için hava kullanıyor, bu için çok geç olabileceğini belirtiyor. http://researchnews.osu.edu/archive/scramjet.htm
9
Haberler
da süpermarkete gitmek gibi yinelenen
LiquidLibrary
Petrol rezervlerinin tükenmek üzere olur; günlük deneyimlerimizin sürekli
olduğu fikri yeni bir fikir değil, ama değişen yönlerini hızlı öğrenme için
19. yüzyılın ortalarında ilk ticari petrol günden bugüne yaklaşık 1 trilyon (944 özel bir önemi vardır. Hipokampusun
kuyularının açılmasından bugüne milyar) varil ham petrol çıkarıldı. bu hızlı öğrenmeye nasıl aracılık ettiği
insanoğlunun ne kadar petrol çıkardığını Jones, varilin hacmini (42 Amerikan dikkat çeken bir konudur. Farelerin
bile tam olarak bilmiyoruz. Macar Bilimler galonu veya 0,16 m3) ve ham petrolün hipokampuslarındaki sinir hücrelerinin
Akademisi’nden kimyager Istvan Lakatos yoğunluğunu (0,9 ton/m3) hesaba üzerinde çok çalışma yapılmış bir niteliği,
ve Julianna Lakatos-Szabo’nun teorisine katarak daha iyi bir tahmin ortaya bu hücrelerin etkinliği belirli yerlere
göre 1850 yılından bugüne kadar koydu. Bu hesaba göre, ODAC’ın tahmini uygun hale getirme konusundaki,
dünyada toplam 100 milyar tondan az olan 944 milyar varil ham petrol, 135 mekân-hücresi ateşlemesi olarak bilinen
ham petrol üretilmiş ve yıllık ortalama milyar ton ham petrole denk geliyor. çarpıcı yetenekleridir. Hipokampustan
petrol üretimi 700 milyon varilden az. alınan elektrofizyolojik kayıtlar,
http://www.sciencedaily.com/
Hali hazırda bilinen petrol rezervlerini releases/2009/05/090507072830.htm fareler bir ortamda hareket ederken,
ve henüz bulunamamış petrol rezerv hipokampustaki pek çok sinir hücresinin
tahminlerini bir araya getiren bu hayvan yalnızca belirli bir yerden
Otomobilimi
kuramcılar, henüz dokunulmamış geçerken ateşlendiğini göstermektedir.
önemli miktarda petrol rezervi olduğu Bu, hipokampusun hızlı “öğrendiği”
Nereye
düşünülse bile, yakın zamanda petrol ve belirli yerleri kodladığı anlamına
kıtlığı çekeceğimiz iddiasını yeniliyorlar. geliyor. Ancak hızlı mekân öğreniminin
Bırakmıştım?
İngiltere’de bulunan Aberdeen davranışa nasıl aktarıldığı konusu hak
Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nden ettiği ilgiyi yeni görmeye başladı.
John Jones’a göre, Istvan Lakatos ve Yeni çalışmada araştırmacılar
Adem Uludağ hipokampusun bu “öğrenme ve davranışa
Julianna Lakatos-Szabo hiçbir kaynak
göstermeden kullandıkları sayılarla, aktarma”dan sorumlu bölümünü saptadı.
bugüne kadar tükettiğimiz petrol Büyük bir alışveriş merkezinden bir Kritik bölümün hipokampusun “ara” yani
miktarını, olması gerekenin çok altında dolu paketle çıkıp kendimizi yüzlerce orta bölgesi olduğunu, bu bölgenin kesin
tahmin etmiş durumdalar. Jones’a göre, otomobilin karşısında bulduğumuzda, görsel-mekânsal bilgi ile ilgili bağlantıları
J. D. Rockefeller’ın The Standard Oil otomobilimizi nereye park ettiğimizi (otomobilin bir park yerindeki konumu)
Company’i kurup da petrol çıkarma işine nasıl hatırlarız ve oraya ulaşmak belli bir süre sonra bu otomobile dönmek
yoğunlaştığı 1870 yılından bugüne kadar için, hatırladıklarımızı nasıl eyleme için gereken davranış kontrolüyle ilgili
en az 135 milyar ton petrol kullanıldı. aktarırız? Yapılan son çalışmalarda, bağlantılarla birleştirdiğini buldular.
Nesillerdir devam edegelen petrol günlük yaşamımızın bir parçası olan
endüstrisi, bugüne kadar toplam ne kadar bu sorunu çözmekle görevli özel
petrol tüketildiğiyle değil, ekonomistlerin beyin bölgeleri saptanıyor. Sonuçlar,
yaptıkları gibi, günlük ve yıllık verilerle nöropsikiyatrik hastalıklarda, örneğin
ilgileniyor. 2005 yılında, merkezi şizofrenide gözlemlenen önemli bir
Londra’da bulunan ve petrol rezervlerinin beyin anormalliğinin işlevsel önemini
tükenmesi konusuyla ilgilenen The Oil anlamaya yardımcı olabilir.
Depletion Analysis Centre’a (ODAC) göre Beynin farklı bölgelerinde farklı bellek
petrol üretimi ticari olarak başladığı tipleri oluşur. Otomobille iş yerine ya
10
Bilim ve Teknik Haziran 2009
Bunu gerçekleştirmek için fareleri bir hipokampal işlevin seçici bellek yitiminin
su labirentinde test ettiler. Su labirentine yanı sıra davranış kontrolünde çok
konulan farelerden, sudaki yeri her gün daha büyük aksamalara yol açması
değiştirilen bir platforma dönmeleri olasılığını incelemeyi planlıyoruz.”
beklendi. Deneyciler nörotoksin
http://www.sciencedaily.com/
kullanarak farelerin hipokampusundaki
releases/2009/04/090420202326.htm
farklı bölgelerde seçici olarak “lezyon”
oluşturdu yani o bölgeler işlevsiz hale
getirildi. Daha sonra bunun farelerin
davranışı üzerindeki etkileri ölçüldü.
Halk Müziği,
Paul Wedig
Çalışmada hipokampusun ortasındaki
sinir hücresi dokusunun kabaca % 60-
70’lik bir bölümü nörotoksinle oluşturulan
Pop Müzik, söyleyen araştırmacılar, bu çalışanların
lezyondan etkilendiğinde, farelerin
hipokampusları hiç etkilenmemiş
Klasik Müzik, işlerini yaparken tüm algılarını en iyi
şekilde kullanmalarına, çalışmadıkları
haldeyken yerine getirdikleri işlevi yine
aynen yerine getirebildiği bulundu. Ancak
BEYİN Müziği... zamanlardaysa iyice dinlenmelerine
yardım etmek istediklerini belirtiyorlar.
hipokampusun orta bölgesi ya da bu Amaçlarının bu alanda çalışanlara
bölgenin önemli bir kısmı kullanılmaz Özden Hanoğlu fazladan iş yükü, stres ve eğitim
hale geldiğinde, hipokampusun iki yüklemeden en iyi sonucu almaya
ucunda yer alan “septal” ve “temporal” Her beyine özel bir tema müziği çalışmak olduğunu da ekliyorlar.
hipokapmusta % 60-70’lik sinir dokusu varmış! Bilim insanları bu müziğin Eğer beynimiz bizim için bir müzik
kaybı olunca, fareler kendilerinden temposunun ve tarzının duygusal besteliyorsa yapılması gereken ilk iş
beklenen görevi yapmakta zorlandı. duruma, düşünce yapısına ve beynin onun notalarını kaydetmektir diyen
Araştırmacılar ayrıca hipokampusun kendine özgü özelliklerine bağlı olarak araştırmacılar, bundan sonra bu notaları
kesin görsel-mekânsal bilgi ile ilgili değiştiğini söylüyorlar. Bu müziğin vücudun doğal tepkilerini uyaran iki
bağlantıları içeren septal bölgesinin kaydedilip, örneğin bir itfaiyeci ya da besteye çeviriyorlar, bu bestelerin bir
hâlâ hızlı, doğru bir mekân belleği ilk yardım çalışanına dinletildiğinde benzeri daha bulunmuyor. Bu bestelerin
oluşturabildiğini gördü; hipokampusun bir kriz anında onların reflekslerini her bireyde iki ruh halinden birini
kalan kısmı kullanılmaz hale geldikten geliştirebilmenin ya da kriz sonrasında desteklediği gözlemlenmiş: rahatlama
sonra bile buradaki mekânla ilişkili sinir bu insanların daha kolay rahatlamasını (kişi üzerindeki baskıyı azaltmaya ve uyku
hücresi ateşlemesi sürüyordu. Ancak bu sağlamanın mümkün olduğu belirtiliyor. kalitesini yükseltmeye yönelik) ve tetikte
bellek bilgisi davranışa aktarılamıyordu, Geçtiğimiz yıllarda kavrama yetisinin olma (işe odaklanmayı arttırmaya ve karar
çünkü hipokampusun orta bölgesinin gelişimi, öğrenme yetisi ve duygusal almaya yönelik). Kayıt süreleri 2 – 6 dakika
kullanılamadığı durumda davranış kontrolü durum üzerinde müziğin etkisi birçok arasında değişen bu besteler genellikle tek
için gerekli bağlantılar da kurulamıyordu. bilim dalı için popüler bir konu olarak bir enstrümanla (çoğunlukla da piyanoyla)
Dr. Bast şizofreni gibi pek çok belirdi. Müzik ve acil durumlara tepki seslendiriliyor. Araştırmacılar, rahatlatmaya
nöropsikiyatrik durumu tanımlayan verebilme arasındaki bağlantıyı inceleyen yönelik şarkıyı “melodik, oldukça
anormal hipokampal etkinliğin, hastalık bu yeni araştırmanın sahibiyse ABD’de basitleştirilmiş bir Chopin sonadı” olarak
belirtilerinin oluşumuna nasıl katkıda milli savunmayla ilgilenen bir kurumun betimlerken tetikte olma şarkısını “Mozart
bulunduğunu araştırmayı da planlıyor. Ar-Ge birimi. Nöro-eğitim olarak bestelerine benzer” olarak tarif ediyorlar.
Dr. Bast “İnsanlar anormal hipokampal adlandırılabilecek bir çalışmayı yürüten (Tetikte olmayı destekleyen örnek bir
işlevin önemini düşünürken çoğunlukla araştırmacılar, ‘Beyin Müziği’ dedikleri, besteye şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz:
bellek yitimi üzerine odaklanıyor” kişilerin beyin dalgalarını kullanarak www.dhs.gov/xlibrary/multimedia/
diyor. “Ancak yeni bulgularımız yarattıkları bu parçaları kaydediyorlar. snapshots/st_brain_music_active.mp3)
hipokampal bağlantıların davranış Daha sonra kaydettikleri bu müzikleri Besteler hazırlandıktan sonra her birey
kontrolü üzerindeki önemine ışık uykusuzluk hastalığı, baş ağrıları ve için çalışma ortamına ve ihtiyaçlarına
tutuyor. Bu bulguları kullanarak anormal yorgunluk gibi durumlarda önceden göre bir müzik dinleme programı
kaydettikleri bu müziği sahiplerine çıkartılıyor. Araştırmacılar, uygun şekilde
dinleterek onlara yardım ediyorlar. Beyin kullanıldığında müziğin üretkenliği ve
müziği çalışmasının temelinde müzik enerjikliği arttırdığını ya da vücutta
seslerinin sıklıklarında, yüksekliklerinde ve strese karşı doğal savunmaları harekete
sürelerinde düzenlemeler yaparak beyni geçirdiğini söylüyorlar. Yapılan araştırmada
tedirgin ve sıkıntılı bir durumdan alıp daha bu müzikler polislerin ve itfaiyecilerin de
rahat bir duruma getirebilme fikri yatıyor. aralarında bulunduğu bir grupla denenmiş.
Acil yardım işlerinin çalışan için
photos.com
http://www.dhs.gov/xres/programs/gc_1242652643060.
gerilimleri de beraberinde getirdiğini
11
Haberler
Grip Aşınız Sizi ardından gelişen bakteri enfeksiyonlarının
altında yatan mekanizmaları daha iyi
LiquidLibrary
bir yanıt veremiyor. Merkezin başkanı tepkisindeki azalmanın bağışıklık
Richard Besser 27 Nisan’da yaptığı bir sisteminin felce uğramasına ve dolayısıyla
basın açıklamasında mevcut aşıların etkili ikincil bakteri enfeksiyonlarına sebep
olduğunu düşünmediklerini söyledi. altı çocuklar ile yaşlılara daha önce gayet olabileceğini düşündürüyor. Söz konusu
Öte yandan kimi aşı araştırmacıları kapsamlı bir aşı uygulaması yapıldığını grip hastaları, orta şiddette grip geçiren
ve halk sağlığı uzmanları bunun henüz söylüyor ve aşının en azından kısmi hastalar, solunum sinsitiyal virüs (RSV)
kesin olarak bilinemeyeceği görüşündeler. koruma sağlıyor olabileceğini belirtiyor. hastaları ve sağlıklı kişilerden oluşan bir
Örneğin Tennessee’deki bir çocuk Robert Webster da mevcut aşıdaki kontrol grubu ile karşılaştırılmış. Bağışıklık
araştırma hastanesinde grip uzmanı ve aşı H1N1 soyu salgına sebep olan H1N1 sisteminin felce uğramasının özel olarak
üreticisi olan Robert Webster “Kendime soyundan bariz biçimde farklı olduğu grip enfeksiyonunun bir sonucu olduğu ve
grip aşısı yaptırmamış olsaydım şimdi için aşıdan fazla bir beklentisi olmadığını solunum sinsitiyal virüs enfeksiyonunda
hemen gidip aşı olurdum” diyor. ancak yine de aşının belki de orta oluşmadığı gözlemlenmiş. Bu süreç belki
Yine ABD Hastalık Kontrol ve Önleme şiddetteki vakalarla ölümcül vakalar de çocuklarda gribe bağlı ölümlerin
Merkezi’nden Daniel Jernigan dağ arasında fark yaratabileceğini söylüyor. dörtte birinin neden virüs enfeksiyonunu
gelincikleriyle yapılan deneylerde mevcut takip eden bakteri enfeksiyonundan
http://sciencenow.sciencemag.org/cgi/content/
grip aşısının domuz gribine sebep olan full/2009/428/1?rss=1 kaynaklandığını açıklayabilir.
H1N1 virüsü soyuna karşı etkili olmadığını Journal of Leukocyte Biology’nin editör
gördüklerini bildiriyor. Merkezdeki yardımcısı Dr. John Wherry, 1918 ve
Grip Nasıl
araştırmacılar daha önce hiç grip virüsü 1919’daki büyük grip salgınından beri tıpta
bulaşmamış dağ gelinciklerine, içerisinde büyük ilerlemeler kaydedilmiş olmasına
Öldürüyor?
domuz değil de insan kaynaklı H1N1 rağmen grip virüsünün hâlâ ciddi bir tehdit
virüsü parçası bulunan bu yılki grip aşısını olmaya devam ettiğini, son domuz gribi
uygulamışlar. Daha sonra bu gelinciklerden salgınının da bunun vahim bir göstergesi
aşı tarafından harekete geçirilen antikorları olduğunu söylüyor. Wherry, Dr. Sullivan
içeren kan serumlarını almışlar ve bu İlay Çelik ve ekibinin yaptığı araştırmanın gribin
serumların salgına sebep olan H1N1 bazı insanlarda neden çok ağır seyrettiğini
virüsüne karşı etkisini test etmişler. Yapılan yeni bir araştırmaya göre grip anlama yolunda bizi bir adım daha ileri
Jernigan, serumların virüse karşı herhangi virüsü bağışıklık sistemini felce uğratıyor.
bir koruma sağlamadığını bildiriyor. Pennsylvania’da, Philadelphia Çocuk
Bununla birlikte Jernigan antikorların, Hastanesi’ndeki araştırmacılar domuz
aşının harekete geçirdiği bağışıklık gribinin tüm dünyayı etkilemeye başladığı
tepkilerinin sadece bir çeşidinden sorumlu şu günlerde, neden bazı insanların gribi
olduğunu da söylüyor. Aşı aynı zamanda diğerlerine göre daha ağır geçirdiğine
hastalıklı hücreleri kandan temizleyen ilişkin önemli ipuçları elde etti. Journal
hücresel bağışıklığı da tetikleyebiliyor. Dağ of Leukocyte Biology’de yayımlanan
gelinciği deneylerinde aşının hastalığın çalışmada araştırmacılar grip virüsünün
şiddetini azaltıp azaltmadığına ilişkin test normalde sağlıklı olan insanların bağışıklık
yapılmamış. Belki de çoğu yaşlı insanın sistemini felce uğratarak zatürre gibi ikincil
önceki aşılardan ya da geçirdikleri grip bakteri enfeksiyonlarının oluşmasına
hastalıklarından dolayı bu hastalığa sebep olduğunu gösterdi. Üstelik bu felç
karşı bir ölçüde bağışıklığı olabilir. durumu uzun sürebiliyor ki bu da virüse
Boston’daki Halk Sağlığı Okulu Dekanı karşı tedavi stratejileri geliştirilirken
Julio Frenk de aşının faydalı olabileceğine dikkat edilmesi gereken bir husus.
LiquidLibrary
12
Bilim ve Teknik Haziran 2009
Kafein Eksikliği
hazır yemek ve şekerli içecek tüketimi
ile çocukların mutluluğu arasındaki
bağlantı hakkında çok az şey biliniyor.
Araştırmacılar, sağlıksız beslenme
Özlem Özbal alışkanlıkları ve çocukların psikolojik
Photos.com
sağlıkları arasındaki ilişkiyi incelediler.
Hiç başınızın zonklayarak ağrımaya 2001 yılında Tayvan’da yapılmış bir anketin
başladığı ve sizin de her sabah içtiğiniz verilerini kullanarak, 2-12 yaş grubundan
kahveyi o sabah içmeyi unuttuğunuzu fark olabilirdi. Akut kafein yoksunluğu 2366 çocuğun hazır yemek (patates
ettiğiniz oldu mu? Kahve ve diğer kafeinli beyindeki kan akışını artırmıştı, bu da kızartması, pizza, hamburger) ve şekerli
içecekleri tüketenler, kafein eksikliğinin sık sık şikâyet edilen, eksikliğe bağlı baş içecek (gazoz ve benzeri asitli içecekler
baş ağrısı, bitkinlik, tam uyanamamışlık, ağrılarının nedeni olabilirdi. Akut kafein ile şekerle tatlandırılmış diğer hazır
kendini zinde hissetmeme ve yoksunluğu EEG’de de değişikliklere yol içecekler) tüketiminin vücut ağırlıklarına ve
konsantrasyon güçlüğü çekme belirtileriyle açmıştı (teta ritmi artmıştı), bu durum mutluluk seviyelerine etkisini araştırdılar.
kendini gösterdiğini söylüyorlar. daha önce yaygın eksiklik belirtilerinden Ankete katıların % 25’i fazla kilolu ya
Vermont Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden bitkinlikle ilişkilendirilmişti. Katılımcılar da obez, yaklaşık % 19’u ise kendisini
ve Johns Hopkins Tıp Fakültesi’nden “yorgunluk”, “bitkinlik”, “bezginlik” artışı çoğunlukla mutsuz, üzgün ya da karamsar
araştırmacıların kafein eksikliğinin yaşadıklarını ifade etmişlerdi. Bu bulgular hisseden çocuklardı. Çalışmanın en önemli
biyolojik işleyişini ortaya çıkarmak üzere bugüne kadar kafein eksikliğinin fizyolojik
yaptıkları çalışmayla ilgili makaleleri etkilerinin en ayrıntılı gösterimiydi.
geçtiğimiz günlerde Psychopharmacology Araştırmacılar hiç beklemedikleri,
dergisinde yayımlandı. Ekip kafein eksikliği kışkırtıcı bir sonuca da ulaştılar:
durumunda beyindeki elektrik etkinliğini Sürekli kafein alımının herhangi
ve kan akışını izleyerek akut kafein bir belirgin yararı yoktu.
yoksunluğu durumunda fizyolojik olarak Bu çalışma sayesinde düzenli kafein
neler yaşandığını, örneğin sık rastlanan alımı ile düzenli plasebo alımının
Photos.com
“kafein yoksunluğuna bağlı baş ağrısı”nın sonuçlarının karşılaştırılabilmesi mümkün
altında yatan mekanizmayı bulmaya çalıştı. oldu. Araştırmacılar pek çok kahveseverin
Deneklere kafein tabletlerinin ve düşüneceğinden farklı olarak bu iki grup
plasebo tabletlerin verildiği çalışmada katılımcı arasında elde edilen fayda bulgusu, hazır yemek yiyen ve şekerli
çift kör araştırma tekniği kullanıldı. bakımından herhangi bir fark bulamadılar. içecek içen çocukların fazla kilolu olma
(Durumu izleyen ya da değerlendiren olasılıklarının daha yüksek, mutsuz olma
http://www.uvm.edu/research/?Page=bioscience_article.
doktorun, hastanın hangi ilacı aldığını html olasılıklarının ise daha düşük olduğuydu.
ya da ilaç yerine plasebo mu aldığını Araştırmacıların analizleri bir çocuğun
bilmediği, deneğin de bu konuda vücut ağırlığını, yeme alışkanlıklarını ve
13
Haberler
tercih edip kullandı, diğer molekülün
Darwin Deney besin kaynağından uzak durdu.
Bu süreç boyunca moleküller sonuca
Tüpünde ulaşmak için farklı evrimsel yaklaşımlar
geliştirdiler. Bir tanesi besinini “yeme”
konusunda son derece uzmanlaştı,
Özlem Özbal çünkü hızı diğer molekülün hızından
yüz kat fazlaydı. Diğeri besin elde etme
Scripps Araştırma Enstitüsü’nden konusunda biraz yavaştı, ama o da her
Photos.com
bilim insanları evrimleşen ve birbiriyle nesilde diğerinden üç kat daha fazla
rekabet eden moleküller yaptı. Araştırma kopya yapabiliyordu. Joyce’a göre
sırasında evrimin klasik ilkelerinden bunlar hayatta kalmaya yönelik klasik
bazıları gözler önüne serildi. Örneğin Bu, evrimin dayanağı bir molekülün her evrim stratejilerine birer örnek.
farklı türler aynı sonlu kaynak için rekabet kopyalanışında mutasyon geçirme ihtimali
http://www.scripps.edu/newsandviews/e_20090504/joyce.
ettiklerinde sadece en güçlü olanın olmasıdır. Her kopyalanışta ortalama bir html
hayatta kaldığını gösterdi bu çalışma. kere görülen bu mutasyon ile zaman içinde
Ayrıca farklı türlerin (kaynaklarda çeşitlilik popülasyon yeni özellikler kazanabilir.
İyiyle Kötüyü
olduğu durumda) nasıl evrimleşerek Araştırmanın başında bulunan, Scripps
giderek daha fazla özelleşeceği ve Enstitüsü’nden Sarah Voytek iki yıl kadar
Ayırmak
her bir türün ortak ekosistemde farklı önce Joyce’unkinden farklı, ama o da
bir nişi dolduracağı görüldü. sürekli evrimleşebilen ikinci bir enzim işlevi
Çalışmanın amacı Darwinci evrim gören RNA geliştirmeyi başardı. Böylece
Sevil Kıvan
kuramını daha da iyi anlamaktı. Yaşayan evrimleşen iki farklı RNA, aynı kabın
türler yerine moleküller kullanıldığında, içinde ortak kaynaklar için rekabet etmek
deney tüpünde birkaç dakikada zorunda bırakılmış oldu; tıpkı Galapagos MIT’den ve Brown Üniversitesi’nden
trilyonlarca molekül kopyalanıyor, yani Adaları’ndan birindeki iki ispinoz türü gibi. bilim insanları, denizlerde yaşayan
evrim kuvvetlerinin günlerle ölçülebilecek Bu çalışmada ana kaynak yani “besin” bakterilerin nasıl hareket ettiğine
kadar kısa sürede işlemesi mümkün her iki RNA türünün de kopyalanması ilişkin araştırmaları sonucunda, sudaki
oluyordu. Araştırmacılar bu sayede her için gerekli olan moleküllerdi. akıntıda oluşan keskin bir değişikliğin
şeyin hızlandığını, çalışmalarının kısa RNA’lar sadece kendilerini bu besin mikropları zıt yönlere iterek, “sağ
sürede sonuç verdiğini açıkladılar. moleküllerine bağlamayı başarırlarsa ellerini kullanan” bakterileri “sol ellerini
Darwin Beagle yolculuğunda Galapagos kopyalanabiliyorlardı. RNA’lar besinleri kullanan”lardan ayırdığını keşfetti.
Adaları’ndan farklı türde ispinozlar toplamış bol olduğu müddetçe kendilerini Bu bulgu ve “iki elli” cisimleri
ve üzerlerinde çalışmıştı. İspinozlar kopyalayacaklar,kendilerini kopyalarken laboratuvarda hızlı ve ucuz bir yöntemle
gaga yapılarının farklılığıyla birbirinden de mutasyon geçireceklerdi. Zaman içinde birbirinden ayırma olasılığı birçok
ayrılıyordu. Bazılarının kalın ve güçlü bu mutasyonlar biriktikçe yeni formlar endüstriyi, örneğin “sağ ellerini kullanan”
gagaları varken bazılarının gagaları ince ortaya çıkacak, bu formlardan bazıları moleküllerin “sol ellerini kullanan”
ve narindi. Darwin ispinozların birincil da diğerlerinden daha güçlü olacaktı. moleküllerden ayrılmasının bir ilacın
besin kaynakları olan belirli tohum Voytek ve Joyce iki RNA molekülünü tek güvenle kullanılabilir hale gelmesi
türlerini yiyebilecek şekilde uyum bir besin kaynağı için rekabet edecekleri açısından çok önemli olduğu ilaç
geçirdiklerini gözlemledi. Büyük gagalı teke tek bir yarışa soktuklarında, belirli endüstrisini ciddi biçimde etkileyebilir.
türler büyük tohumların bulunduğu bir besini kullanmaya daha iyi uyum Tek hücreli bakterilerin elleri yoktur,
yerlerde yaşıyorlardı; küçük tohumların gösteren moleküllerin kazandığını ama sarmal şeklindeki kırbaçımsı
olduğu yerlerde de küçük gagalı kuşlar gördüler. Diğer moleküller zaman içinde uzantıları ya saat yönünde ya da bunun
vardı. Darwin bu ispinozların ortak bir yok olup gitti. Daha sonra bu iki RNA aksi yönde döner. Yani zıt yönlerde dönen
atalarının olduğuna, ama zaman içinde molekülünü beş farklı besin kaynağının kırbaçımsı uzantıların (birbirlerinin ayna
farklı türlere ayrıldıklarına kanaat getirdi. Bu bulunduğu bir kaba koydular; iki RNA da görüntüsünü oluşturmaları ve üst üste
Darwinci evrim kuramında “niş paylaşımı” bu besin kaynaklarının hiçbiriyle daha bindirilememeleri anlamında) insanların
olarak ifade edilen klasik bir kavramdır. önce karşılaşmamıştı. Deneyin başlarında ellerine benzediği düşünülebilir.
İki türün ortak bir yaşam alanında iki RNA da beş besin türünün hepsini Bu “iki elli olma” özelliğine kiralite
kaynaklar için rekabet ettiği durumda, kullandı, ama bu beş kaynağın hiç birinden denir. Bu durum moleküller söz konusu
türlerin iki farklı kaynağı kullanacak özellikle daha çok yararlanmıyorlardı. Ama olduğunda insan vücudunu iyileştirme ya
şekilde farklılaşması anlamına gelir. yüzlerce nesillik bir evrim sürecinden sonra da vücuda zarar verme anlamına gelebilir.
Araştırmacılardan Gerald Joyce bir deney iki molekül de beş besin kaynağından MIT İnşaat ve Çevre Mühendisliği
tüpünün içinde sürekli evrimleşebilen belirli sadece birini kullanacak şekilde ayrı ayrı Bölümü, Doherty Kürsüsü yardımcı
bir tip enzim işlevi gören RNA molekülüyle uyum gösterdi. Kendilerine özel tercihler doçentlerinden ve araştırmanın
yıllardır bazı deneyler yürütüyordu. yaptılar, yani her biri kendi besin kaynağını yürütücülerinden Roman Stocker “Bu keşif,
14
Bilim ve Teknik Mayıs 2009
http://earthobservatory.nasa.gov/Newsroom/view.
modelini de çıkarmış. Moleküler php?id=38358
15
Türkiye’den Haberler Duran Akca
Türkiye Diyabet Vakfı ile Türk Diyabet zayıf farede obezite geliştiğinin
Cemiyeti tarafından düzenlenen 45. görüldüğü örneğiyle açıkladı.
Ulusal Diyabet Kongresi 20-24 Mayıs
tarihleri arasında Antalya’da yapıldı. Ölçme
Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı
Profesör Temel Yılmaz ve Harvard Kök Hücre Biliminde
Üniversitesi Genetik ve Kompleks
Hastalıklar Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sempozyumu 130 Yılı Aştık
Gökhan Hotamışlıgil kongrede yapılan
çalışmaları basın mensuplarına aktardılar. TÜBA Kök Hücre Çalışma Grubu, Bilimin temel yapı taşlarından
Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, basın 26-27 Haziran 2009 günlerinde ölçümün toplum için öneminin bir kez
toplantısında yaptığı açıklamada “obezite Ankara Bilkent Kongre Merkezi’nde daha vurgulandığı 20 Mayıs Dünya
geni” diye bir kavram bulunmadığını, gerçekleştirilecek olan “IV. TÜBA Kök Metroloji Günü, ülkemizde ulusal ölçüm
doğrusunun “obezite genleri” olduğunu Hücre Sempozyumu”nu düzenliyor. standartlarını oluşturan ve ölçme
belirterek, tek bir geni çözerek obeziteyi Sempozyumun amacı, kök hücre bilimi metrolojiye dair araştırmaları
engellemenin mümkün olmadığını konusuyla ilgilenen bilimcilerimizi bir yürüten TÜBİTAK Ulusal Metroloji
söyledi. Şişmanlığın tıbbi açıdan belki de araya getirerek, kök hücre alanında ortak Enstitüsü’nde (UME) de çeşitli etkinliklerle
bir araştırma platformu oluşturmak. kutlandı.
Ölçüm standartları konusunda
Uluslararası bilimcilerin de katılımıyla
bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilecek
olan kök hücre sempozyumunda,
ülkemizde kök hücre konusunda
temel ve uygulamalı araştırma yapan
bilimcilerimiz arasında bilgi ve deneyim
paylaşımına imkân sağlanacak.
www.tuba.gov.tr
Ali Özdemir
artırmayı ve onları ölçümün önemine
dair düşündürmeyi hedefleyen “Ya
Ölçemeseydik” konulu resim yarışması Bilim merakının artırılmasını, Kimya dalında birinciliği Edirne Keşan
düzenlendi. İlköğretim II. kademe (6, 7 gençlerin yaparak öğrenmelerini, bilimsel Ticaret ve Sanayi Odası Bilişim Anadolu
ve 8. sınıf ) öğrencileriyle lise ve dengi bulguların daha geniş öğrenci kitleleriyle Teknik Lisesi’nden Esen Duhan ve Emel
okullarda öğrenim gören öğrencilere paylaşılmasını amaçlayan TÜBİTAK Ezerçe, “Siber Arı Feremon Maskesi
yönelik olarak düzenlenen yarışmada Proje Yarışması, 2005 yılından itibaren ile Migren Tedavisi” adlı projeleriyle
dereceye giren öğrenciler TÜBİTAK UME’ye bölgesel olarak yapılmaya başlandı. matematik dalında ise Ankara Samanyolu
davet edildi ve ödülleri Dünya Metroloji 2009 yılında Proje Yarışması’na, Fen Lisesi’nden Furkan Kökdoğan ve
Günü kutlamaları sırasında takdim edildi. bir önceki yıla oranla % 45’lik artışla Fatih Ballı “Üçggenin Teğet Noktalarına
4740 öğrenci toplam 2791 proje ile Farklı Bir Bakış” isimli projeleriyle aldı.
başvurdu. Bu projelerden 814’ü ilk Yer bilimi alanında İstanbul Ulus
TÜBİTAK Proje
aşamada değerlendirilerek sergilenmeye Özel Musevi Lisesi’nden Reysi Rodikli
uygun bulundu ve bölge sergileri ve Betsi Levi, “Jeotermal Kaynaklardan
Yarışması
7-9 Nisan 2009 tarihleri arasında 12 Alternatif Yöntemle Elektrik Eldesi”
bölge merkezinde gerçekleştirildi. isimli projeleriyle birinci seçildi.
Bölge sergilerinde birincilik ödülüne Sosyoloji alanının birincilik ödülü
TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri layık görülen 134 proje Final Yarışması’na ise “Taraftar Topluluklarıyla Futbol
Arası Araştırma Projeleri Final Yarışma katılmaya hak kazanarak, 22-24 Mayıs 2009 Maçlarında Görülen Şiddet Olayları
Sergisi Altınpark Fuar Alanı B Salonu’nda tarihleri arasında Ankara’da sergilendi. Arasındaki İlişki (Samsunspor Örneği)”
öğrenci, öğretmen ve velilerin TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri isimli projeleriyle Samsun İbrahim
katılımıyla düzenlenen törenle açıldı. Arası Araştırma Projeleri Türkiye finalinde Tanrıverdi Sosyal Bilimler Lisesi’nden
Serginin açılışını gerçekleştiren dereceye giren proje sahibi öğrenciler 26 İskender Cüre ve Furkan Aras’a verilirken,
TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş, Mayıs’ta düzenlenen törenle ödüllendirildi. tarih alanının birincilik ödülü de “93
bilgi ve bilimin insanı kainattaki tüm Bu yılki yarışmanın biyoloji dalındaki Harbinin Anadolu’da Oluşturduğu Göç
varlıklardan ayıran en önemli unsur birincilik ödülü, Bursa Işıklar Askeri Hava Dalgası ve Bu Göç Dalgasında Tomorza
olduğunu belirterek, bu yolda ilerleyen Lisesi’nden Muhammed Emin Ayar ve İlçesine Muhacir Göçleri” isimli projesiyle
tüm öğrencilere TÜBİTAK’ın her türlü Yiğit Can İleri’nin “Zeytin Yaprağından Kayseri Melikgazi Kayseri Anadolu
desteği vermeye hazır olduğunu ifade etti. Gizli Güç ‘Oleuropein’ Kullanarak Lisesi’nden Hakan Yıldız’ın oldu.
Yarışmaya 2009 yılında 79 ilden 2800’e yakın Bakteri Yiyen Kumaş” isimli projeleri ve Törende, ayrıca yarışmaya katıldıkları
projenin başvurduğu bilgisini veren Prof. İstanbul Atatürk Fen Lisesi’nden Özden dallarda ikinci ve üçüncü olanların
Dr. Nüket Yetiş, başvuru sayısındaki artışta Canöz ve Efecean Çekiç’in “Tek Odacıklı yanı sıra teşviğe değer bulunan
Siirt’in birinci, Bitlis’in ikinci, Şanlıurfa’nın Mikrobiyal Yakıt Hücresi Sisteminde projelerle “yılın genç araştırmacısı”
üçüncü sırada yer aldığını belirtti. Elektirik Üretimi Üzerine Anot Elektro ödülleri de sahiplerine verildi.
TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri Arası Türünün Sistem Hacminin ve Çeşitli Ayrıca, 9-15 Mayıs 2009 tarihlerinde
Araştırma Projeleri Yarışması, öğrencileri Besin Modellerinin Etkisinin İncelenmesi” Intel-ISEF’in Amerika’da düzenlenen
temel ve uygulamalı bilimler alanlarında adlı projeleri arasında paylaştırıldı. 56 ülkeden 1563 öğrencinin 1225
araştırmaya teşvik etmek, onların yaratıcı Fizik dalında ise İzmir Fen Lisesi’nden proje ile katıldığı Proje Yarışması’nda
yönlerini ortaya çıkarmak ve bilimsel Onur Aksöyek ve Uğur Yekta Başak, “Dalga üçüncülük ödülü alan İstanbul Lisesi
gelişmelerine katkıda bulunmak amacıyla Cephesi Ölçümü İçin Yeni bir Yöntem ve öğrencileri Erdem Başeğmez ve Murat
1969 yılından beri düzenleniyor. Uygulamaları” adlı projeleriyle birinci oldu. Aslan’a da ödülleri takdim edildi.
17
Tekno - Yaşam Sinan Erdem
“Açık Ev”
http://www.yankodesign.com/2009/03/06/open-house/
http://techon.nikkeibp.co.jp/english/NEWS_EN/20081204/162357/
18
Bilim ve Teknik Haziran 2009
sinan.erdem@tubitak.gov.tr
Charlie Pyott
Bu yeni sistemde ise tekerlek
El Monty
havayla çalışan araçlar geliştirilmesi
üzerinde çalışıyor. Kulağa heyecan verici
gelse de, henüz bu araçların performansını için de sıra dışı bir üretim modeli geliştirmiş.
kanıtlayabilecek veriler elde edilememiş. Yüksek miktarda yatırım yaparak büyük bir fabrika
Aracın açıklanan çalışma prensibi, düşük yapmak yerine, birçok ülkede girişimcilerle
sıcaklıktaki sıkıştırılmış havanın atmosferdeki üretilebilmesine izin verebilmek için üretim
daha sıcak havayla etkileşerek lisansı satmayı planlıyorlar.
pistonları hareket ettirmesine Üretilen prototipler şimdiden
dayanıyor. Tabii bu havanın motor fuarlarında, yatırımcıların
sıkıştırılması ve düşük sıcaklıkta ilgisini çekmek için sergileniyor.
tutulması için enerji gerekiyor. Aracın başarıyla üretilerek
Aracın tasarımının yollara çıkıp çıkamayacağını
geliştirilmesi ve seri üretime ileriki yıllarda göreceğiz.
geçilebilecek duruma gelmesi
içinse parasal kaynak gerekiyor. http://www.mdi.lu/english/cityflowair.
php http://www.wired.com/cars/
Şirket gerekli parayı bulmak energy/news/2003/09/60427#
19
Tekno - Yaşam
“6. His” ile Bilgi Her Yerde
Eko-Küreler
Güzel bir süs eşyası gibi görünen bu camdan
küreler aslında kapalı birer ekosistem. Kapalı
ekosistemler, uygun şartlar altında, içlerinde
barındırdıkları canlıların dışarıdan hiçbir
müdahale olmadan uzun süreler boyunca
yaşamlarını sürdürmelerine olanak verir.
Eko-küreler, içinde iki adet karides, filtrelenmiş
deniz suyu, suyosunları ve bir dal parçası bulunur
halde, hava almayacak şekilde kapatılıyor. Uygun ışıkta
suyosunları yetişiyor. Bu yosunlarla ve bakterilerle
beslenen karidesler yaşamlarını sürdürüyor. Ancak
küreye konulan karidesler, yoğun üremeyen türlerden
seçildiği için birkaç ay sonra ölerek ortamı yosunlara
bırakıyor. Eko-küreler, NASA’nın desteklediği
araştırmaların bulgularından yararlanılarak geliştirilmiş.
pressetext.at
http://www.eco-sphere.com/home.htm
20
Temmuz’u Bekleyin...
42 YILLIK ARŞİV
Ekim 1967’de yayın hayatına başlayan
Bilim ve Teknik dergisi 500. sayısında 42 yıllık birikimini tek bir
DVD’de toplayarak okurlarına armağan ediyor.
Ctrl+Alt+Del Levent Daşkıran
22
Bilim ve Teknik Haziran 2009
23
Gary Stix
EVRİM: Gelecek 200 Yıl 1835 yılında, 26’sında olan Charles Darwin Darwin 20 yıl sonra, ispinozların farklı adalar-
HMS Beagle’ın (Majestelerinin Gemisi) güverte- daki koşullara uyumu hakkındaki düşüncelerini
Richard Dawkins
Evrim hakkındaki sinde Galápagos Adaları’nda yol alırken, bugün olgunlaşmış bir evrim kuramına dönüştürecek ve
hangi olguların doğru kendi ismiyle özdeşleşmiş olan bir grup kuşla pek bu kuramda, doğal seçilimin gücü sayesinde son-
olması gerekliydi, az ilgilenmişti. Büyük doğa bilimci gerçekten de, raki nesillerde daha uygun özelliklerin hayatta kal-
hangileri zaten kendi bugün Darwin ispinozları olarak bilinen kuşlardan dığını vurgulayacaktı. Darwin’in, temel özellikle-
kendine doğruydu?
Doğal seçilimin işlemesi bazılarını yanlışlıkla iri gagalı kuş olarak sınıflan- ri bilim ve din çevrelerinden gelen eleştirilere di-
için genetik kod dırdı. Darwin İngiltere’ye döndükten sonra kuşbi- renen kuramı, bugün bilim insanlarına ilham ver-
sayısal olmak zorunda limci ve ressam John Gould, Beagle’ın ambarında meye devam eden ve giderek zenginleşen bir di-
mıydı? Herhangi bir korunarak getirilen bir grup kuş örneğinin resmi- zi araştırma sorusu için sadece bir başlangıç nok-
başka molekül sınıfı,
proteinlerin yerini alabilir ni çizmeye başladı ve bunların hepsinin ispinozla- tası oluşturuyordu. Biyologlar hâlâ doğal seçilimin
miydi? Cinsiyetlerin rın farklı türleri olduğunu fark etti. moleküler düzeyde nasıl işlediğini –ve yeni türle-
evrimi ne kadar Kendi kendini eğitmiş bir doğa bilimci olan rin gelişmesini nasıl etkilediğini– gösteren deney-
kaçınılmazdı? Peki ya Darwin, Gould’un çalışmasından yola çıkarak, is- sel sonuçlar arıyorlar.
gözler? Zekâ? Dil? Bilinç?
Bizzat yaşamın kökeninin pinozların gaga boylarının, çeşitli adalarda tüketi- Darwin’in ünlü ispinozlarının, cevapların bu-
ortaya çıkışı muhtemel len tohum ve böceklerin boyutlarındaki farklılıkla- lunmasında oynadıkları rol hiç bitmiyor. Bilim in-
bir olay mıydı, dolayısıyla ra uyum sağlayacak şekilde nesiller boyunca deği- sanları evrimin, yavaşça, “uzun dönemler” boyun-
evrenin her yerinde şim geçirmiş olması gerektiğini anlamaya başladı. ca, gözlem yapan insanların kısa yaşamında fark
yaşam olabilir mi?
1839’da İngiltere’ye döndükten sonra yayımlanan edilemeyecek bir hızla işlediğini varsaymışlardı.
Richard Dawkins, Evrim Biyologu,
Oxford Üniversitesi Beagle Yolculuğu’nda, “Küçük ve birbirleriyle ya- Buna karşın, ispinozlar, evrimin gerçek zaman-
kın akraba bir kuş grubunun yapılarındaki bu de- lı olarak incelenebileceği ideal araştırma konuları-
rece derece farklılaşma ve çeşitliliği gören biri ger- na dönüştüler, çünkü onlar görece daha hızlı ürer,
çekten de, bu takımadadaki kuşların başlangıçta- farklı adalarda yalıtılmış olarak yaşar ve nadiren
ki azlığından yola çıkarak, bir türün farklı niyet- göç ederler.
İzin alınarak Türkçeye
çevrilmiştir. Copyright © 2009 lerle alınmış ve değiştirilmiş olduğunu düşünebi- Princeton Üniversitesi’nden evrim kuramcıları
Scientific American, Inc. Ltd.
Tüm hakları saklıdır. lir,” diyordu. Peter R. Grant ve B. Rosemary Grant, 1970’lerden
24
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
itibaren Galápagos’u 20.000’den fazla ispinozu göz-
lemlemek için devasa bir laboratuvar gibi kullan-
dılar ve El Niño’lar gelip gittikçe ve böylece yağış-
lı iklimi kuraklaştırdıkça, ortalama gaga ve beden
boyutunun her yeni nesilde nasıl değiştiğini kesin
olarak ortaya koydular. Ayrıca, oluşmaya başlayan
yeni türlerin muhtemel örneklerini de kaydedebil-
diler.
Grant’ler, faal haldeki evrime tanıklık etme
misyonunu üstlenen pek çok gruptan sadece bi-
ridir. Evrimin çok uzun dönemlere yayılarak de-
ğil, kimi zaman yıllar içinde coşkun hamleler ya-
parak nasıl işleyebildiğini göstermişlerdir ki bu,
Darwin’in yavaş ve sürekli ilerleme nitelendirme-
sine ters düşer. Bu tür çalışmalar, diğerlerinin ya-
nı sıra Afrika’daki Büyük Göller’de yaşayan çiklet
balıklarına, Alaska’daki dikenli balıklara ve Orta ve
Güney Amerika ile Karayipler’deki Eleutherodact-
ylus kurbağalarına odaklanıyor.
Evrim hakkındaki düşüncelerin-çoğunlukla
da, nasıl olup da sadece en güçlü olanların hüküm
sürdüğüne ilişkin olanların- Sokrates’ten bile es-
kiye giden bir şeceresi vardır. 18. ve 19. yüzyıllar-
da, yaşamın nasıl evrildiğiyle ilgili yaratıcı yorum-
lar ortaya çıktı ve bunlar arasında, Darwin’in 1731
- 1802 yılları arasında yaşamış büyükbabası Eras-
mus Darwin’in öne sürdüğü fikirler de vardı.
19. yüzyılda ve sonrasında da bilimsel inceleme-
Ullstein Bild
lere konu olarak zorlu sınavlardan geçen Darwin’in
evrim kuramı bir ilki gerçekleştirmiş oldu. Artık
Beagle’ın kargo ambarındakilerle hiçbir ilgisi ol-
mayan gelişmiş kameralar, bilgisayarlar ve DNA bir yazısında, “Darwin, biyolojiyi doğa fikrini in- Anahtar Kavramlar
örnekleme araçlarıyla donanmış araştırmacılar, san aklının doğaüstü etkenlere başvurmadan açık-
Darwin’in eserinin bugün de geçerli olduğunu ka- layabildiği devingen bir yasa sistemi haline getir- Darwin’in evrim
nıtlamaktadırlar. Darwin’in temel bilimlerle biyo- mekle görevlendirerek Kopernik Devrimi’ni ta- hakkındaki fikirleri 150
teknolojiden adli tıbba kadar uygulamalı araştır- mamladı,” diyordu. yıl boyunca incelenmiş,
malara sunmuş olduğu katkılar bu yıl tüm dünya- Bu yıldönümünde, Darwin’in en büyük mirası, çürütülememiştir.
da doğumunun 200’üncü ve başyapıtı Doğal Seçi- yazılarına dayanarak girişilen araştırma ve kuram-
lim Yoluyla Türlerin Kökeni ya da Hayat Mücadele- laştırma çabalarının büyüyerek muazzam bir bilgi Ancak fikirleri genetikle
sinde Avantajlı Irkların Konumu’nun yayınlanma- tabanı oluşturmasında aranabilir. Bu miras, evri- birleşince, evrim kuramı
sının 150’nci yılı olarak kutlanmasının nedeni. min son 150 yılda kendi içinde nasıl çarpıcı bir dö- genişlemiş ve
Darwin’in kuramı görelilik, kuantum mekani- nüşüm geçirdiğini de gösterir. Başlangıçtaki kuram değişim geçirmiştir.
ği ve diğer hayati destek yapılarıyla birlikte, mo- artık, tıpkı kendinden öncekiler gibi Darwin’in de
dern bilimin temel bir dayanağını temsil eder. hakkında pek az şey bildiği gen bilimiyle birleşmiş Evrim biyolojisi,
Kopernik’in dünyayı evrenin merkezinden çıkar- bulunuyor. Darwin’in zihnini
meşgul eden soruların
ması gibi, Darwinci evren de insanları doğal dün- Bugün, hâlâ geçerli olan şu soruların yanıtlarını
bazılarıyla hâlâ
yanın odağından bir kenara itti. Doğal seçilim, Ka- arıyoruz: Doğal seçilim ne kadar evrenseldir? Do-
uğraşmak zorundadır:
liforniya Üniversitesi’nden (Irvine) evrim biyoloğu ğal seçilim moleküler düzeyde ne derece gerçekleş-
En başta, “Tür nedir?”
Francisco J. Ayala’nın “tasarımcısız tasarım” olarak mektedir? Doğal seçilimin işler kıldığı genetik var-
sorusu.
ifade ettiği ve bugün de bazı din bilimcilerin evrim yasyonun kökeni nedir? Tek tek genlere, tüm orga-
kuramını küçümseme maksatlı şiddetli çabalarını nizmalara ya da hatta tüm hayvan, bitki veya mik-
bertaraf eden kavramla açıklanır. Ayala 2007’deki rop gruplarına bir uyumluluk testi uygulanarak mı
25
Darwin’in Yaşayan Mirası: 150 Yıl Sonra Evrim Kuramı
Darwin’den Önce ve
Sonra Evrim
Anaximander (photos.com) / Charles ve Catherine Darwin (wikimedia) / Gregor Mendel (wikimedia) / Darwin karikatürü (wikimedia) /Maymun Davası Karikatürü (Ullstein Bild - Granger Collection)
Evrim kavramının geçmişi
antik dönemlere kadar
uzanıyor. İşte sürekli bir
değişimin görüldüğü
bu geçmişe ait bazı satır
başları:
M.Ö. 610-546: Yunan düşünürü 1735: Carl Linnaeus taksonominin temellerini 1809: Darwin (kız kardeşiyle görülüyor)
Anaksimandros, tüm yaşam biçimlerinin oluşturan Systema Naturae’nin ilk cildini İngiltere, Shrewsbury’de varlıklı bir ailenin
denizlerdeki balıklardan evrimleştiğini ve yayımladı. Daha sonra bitkilerin ortak bir atadan çocuğu olarak dünyaya geldi.
karaya çıktıktan sonra da bir değişim geldiği savını ortaya attı.
Erişilebilir Bir Deha sürecinden geçtiğini ileri sürdü.
Darwin’in yazıları,
Türlerin Kökeni’nin Giriş’inde
doğal seçilimi açıkladığı
aşağıdaki cümlelerde de
görüleceği gibi, okuma yazması
olan herhangi biri için
gayet anlaşılırdı:
EVRİM: Gelecek 200 Yıl çalışır? Şayet insanlar, çevreleri ve hatta biyolojileri sorunu yoktu. Alanının dışındaki bir girişim ola-
üzerinde katı bir denetim kurabilirlerse, onlar için rak kendisi için saptadığı görevlerden biri vahşi ya-
Kenneth Miller
Bence, dikkat çekecek de geçerli olur mu? şamı izlemek ve örnek toplamaktı.
derecede esnek bir Charles’ın geleceğiyle ilgili ümitsizliğe düşen
çerçeve olan ve Doğuştan Bir Doğa bilimci Robert Darwin, ikinci oğluna ruhban sınıfına gir-
yeni verileri, hatta mesini sağlayacak bir diploma alabilmesi için
moleküler genetik gibi
Einstein ve doğuştan deha sahibi diğerleri gi- Cambridge Üniversitesi’ne başvurmasını emretti.
yeni bilim alanlarını
ustalıkla bağdaştıran bi, Darwin de kendi yolunu izledi. Çocukluk yıl- Fikirleri bazı din adamlarınca dinsel inanca kök-
evrim kuramında larında erken bir akademik atılımı gösteren her- ten bir saldırı kabul edilen bu adam, ilahiyat diplo-
temel “gedik”ler yok. hangi bir işaret yoktu. İngiltere’de kırsal bölgede masıyla (güç bela) mezun oldu.
Ne var ki, biyolojideki yaşayan varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünya- Darwin, babasının vazgeçirme çabalarına rağ-
çözülmemiş en
temel sorun bizzat ya gelen Darwin, klasikler üzerinde yoğunlaşan bir men Beagle adlı bir araştırma gemisinde bir doğa
yaşamın kökenidir. müfredat sisteminden nefret eden, son derece va- bilimci olma teklifini hemen kabul etti; daha son-
Dünya’nın ilk sat bir öğrenciydi (Einstein da asi bir genç ve ka- ra bu deneyim için “zihnimin ilk terbiye edilişi ve
zamanlarındaki yaratıcı rarsız bir üniversite öğrencisiydi). Babasının arzu- eğitimi” diyecekti. Dünya turuna dönüşen bu beş
kimya hakkında
çok şey biliyoruz, fakat sunu yerine getiren Darwin tıp okuluna girdi, fa- yıllık gezi, ona sonraki düşüncelerini şekillendire-
bildiklerimiz henüz kat insan kadavrası kesip açmaktan iğreniyordu ve cek olan doğal dünyayı keşfetme -ve değerlendir-
bu sorunu çözmek için çalışmaları hep yarım kaldı. Kadavralar karşısında me için yeterince zaman bulma- fırsatı verdi.
yeterli değil. yaşadıklarının aksine, Darwin’in, avladığı kuşları Brezilya’nın tropikal bölgelerindeki türlerin çe-
Kenneth Miller, Biyoloji Profesörü,
Brown Üniversitesi ve küçük hayvanları öldürmek konusunda pek bir şitliliğine tanık olunması ve aralarında Buenos
26
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
Grand Kanyon (photos.com) / HMS Beagle (wikimedia) / Türlerin Kökeni (spencer.lib.ku.edu) / James D. Watson ve Francis Crick (Visual Photos)
1830: Charles Lyell Jeolojinin İlkeleri’ni 1831: Darwin HMS (Majestelerinin Gemisi) 1838: Charles Darwin doğal seçilim kuramını
yayımladı. Bu eser Darwin’in, doğal olayların Beagle adlı gemiyle beş yıl sürecek ve bir dünya oluşturdu ancak bu kuramını 20 yıldan
Büyük Kanyon’da da (üstte) gözlemlenebileceği turuna dönüşecek yolculuğa çıktı. uzun bir süre yayımlamadı.
gibi aşamalı oluşu konusundaki düşüncelerinin 1859: kitabı basılır basılmaz yok sattı.
şekillenmesinde önemli bir rol oynadı.
Darwin’den Alıntılar
Aires’in 640 kilometre güneyinde çıkan devasa bir ve şiddetli olayların çevrenin biçimlenmesini be-
tembelhayvan türünün olduğu fosillerin keşfi yol- lirlediğini iddia eden, o dönemki egemen görüşü “İnsanın bedensel yapısı
culuğun seyrindeki önemli olaylar arasındaydı. Bu reddediyordu. And Dağları’nda yapılan bir yürü- hâlâ ilkel köklerine ait
fosilin keşfiyle Darwin bu yaratıkların neslinin na- yüş gezisinde 2000’li rakımlarda keşfettikleri çok silinmez izler taşımakta.”
sıl tükendiği konusunda kafa yormaya başladı. Ar- eski zamanlardan kalma deniz tortusu, Lyell’in fi-
“Benim uğraştığım gibi
jantin Pampaları’ndaki atlı çobanların yerli halkla- kirlerinin hayata geçmesine yardımcı oldu.
bir konuya saplanmak bir
rı nasıl öldürdüklerine ilişkin anlattıkları, ona in- Darwin, biyoloji bilimlerini ilelebet dönüştü-
insanın uğrayabileceği en
san denen hayvanın ilkel, yerel dürtüleriyle ilgili fi- recek bir geziye çıktığının farkında değildi. El-
kötü lanetlerden birisidir. ”
kir verdi. Ve elbette, görece daha kısa bir konakla- li yedi aylık yolculukta, Einstein’ın Özel Göreli-
mayla Galápagos’un “aşırı sıcaklarında” geçen beş lik, Brown Hareketi ve diğer konular hakkındaki
“Zihnim geniş olgu
haftalık sürede, her iki tür için de ortak bir ataya makalelerini yayımladığı 1905’e denk düşen “an- kümelerini öğüterek ortaya
işaret eden, deniz kaplumbağaları ile alaycı kuşla- nus mirabilis”ine (Lat., mükemmel yıl) eşdeğer yasalar çıkartan bir tür
rın yakın akraba türlerinin çevre adalarda nasıl ya- bir ani kavrayış deneyimi yaşamadı. Bu seyahatin makineye dönmüş gibi
şadığını gözlemleme ve düşünme fırsatı buldu. getirdiği hazine, bugün engin bir veritabanı ola- görünüyor.”
Darwin yolculuk sırasında, Charles Lyell’in rak nitelendirilebilecek 368 sayfalık zooloji notla-
erozyon, çökelme ve volkanik etkinlik gibi süreç- rı, 1383 sayfalık jeoloji notları ve 770 sayfalık gün- “Bir hatayı yok etmek de
lerin geçmişte bugünküyle aşağı yukarı aynı hızla lükten oluşan bir koleksiyon, alkol şişelerinde 1529 bir fayda kadar iyidir, hatta
gerçekleştiği yönündeki “tekdüzecilik” fikrini içe- tür, 3907 kurutulmuş örnek ve bunların yanı sıra bazen yeni bir doğru ya da
ren Jeolojinin İlkeleri adlı kitabının iki cildini dik- Galápagos’ta yakalanan canlı kara kaplumbağala- olgu yakalamaktan bile
katle okudu. Lyell, doğaüstü güçlerin tetiklediği ani rıydı. daha iyidir.”
27
Darwin’in Yaşayan Mirası: 150 Yıl Sonra Evrim Kuramı
EVRİM: Gelecek 200 Yıl Beagle Ekim 1836’da İngiltere’ye döndüğünde, doğa cetveli (‘scala naturae’) olarak, yani her bit-
Frans de Waal Darwin’in bazı örneklerle birlikte postaladığı mek- ki veya hayvan soyunun cansız bir özden kendili-
Neden insanların tuplardaki bilgiler İngiltere’deki bilim çevrelerin- ğinden ortaya çıktığı ve karşı konulmaz şekilde gi-
yüzü kızarır? Mahcup de yayılmış ve bir bilim insanı olarak şöhreti pe- derek karmaşıklaşarak mükemmelleştiği bir yük-
edici durumlarla kişmiş bulunuyordu. Bilim çevrelerince tanınması, selen merdiven şeklinde algılanmaktaydı.
karşılaştığında (utanç)
veya bir yalanı açığa babasının, oğlunun ruhban sınıfı içinde yer edin- Darwin bir hiyerarşiye dayanan bu doğrusal
çıktığında (suçluluk) mesi yönündeki emellerinden vazgeçmesini sağ- ilerleme yerine, bugün dallanan evrim denilen,
yüzü kızaran tek primat ladı. Darwin birkaç yıl içinde teyzesinin kızı Em- bazı türlerin farklı yolları izleyerek ortak bir ata-
biziz; utangaçlıkla ilgili ma Wedgwood ile evlendi ve ardından, bahçeleri dan ayrıldığı şeklindeki evrim modelini benimse-
bu duyguları ifade etmek
için neden bu kadar bariz ve seraları çalışmaları için ölümüne dek canlı bir di. Bu model o dönemde egemen olan, yeni bir
bir işarete ihtiyacımız laboratuvar sağlayacak olan bir malikâneye taşındı. türün atasal bir türden ne kadar ayrışabileceğinin
vardı ? Yüzün kızarması, Bu yaşam biçimini mümkün kılan, ailesinin serve- sınırları olduğu düşüncesiyle çelişiyordu. Darwin
diğer insanların ahlaka tiydi. Keşif yolculuğundan sonra baş gösteren ve Galápagos’ta gözlemlediği üç alaycı kuş türünün
aykırı bir şekilde
baş ağrıları, kalp çarpıntılarıyla kas spazmları gi- Latin Amerika’da gözlemlemiş olduğu akraba bir
kandırılmasını engeller.
İlk insanlar, kendilerini bi pek çok belirtisi olan fakat nedeni anlaşılamayan türün tek bir kolonileşmesine dayanıyor olabilece-
dürüst kalmaya iten bir hastalık, 1882’deki ölümüne kadar peşini bırak- ğini düşünüyordu. Dallanan bir “yaşam ağacı” es-
seçilim baskılarına mı madı ve yeni yolculuk planlarının önüne geçti. kizi Türlerin Kökeni’e koyduğu tek çizimdi.
maruz kaldı? Bunun Bir yaşam ağacı fikri, evrim için hâlâ bir “Na-
hayatta kalma açısından
değeri neydi? Bir Kuramın Kökleri sıl?” sorusunu çağırıyordu. Bu, Darwin’in en dev-
Frans de Waal, Charles Howard Candler rimci fikri olan doğal seçilim kuramına geçit ve-
Primat Davranışı Profesörü,
Emory Üniversitesi Darwin, kuramlarını 1830’ların sonlarında for- ren bir gedikti. Darwin, Thomas Malthus’un ese-
müle etmeye başlamıştı, fakat bunları yayımlamak rini okuyunca, popülasyonların hızlı büyüme eği-
için yirmi yıl bekledi (ve ancak bir rakibinin, Alf- limi gösterdiğini ve bu nedenle sınırlı kaynaklarla
red Russel Wallace’ın neden olduğu baskıyla ya- baş etmek zorunda kaldığını fark etti. Ayrıca, bitki
yımladı); çünkü ulaştığı olgular ve savlarının tar- ve hayvan türlerinin ıslahı konusuna takıntılı bir
19. yüzyılın sonları ile 20. tışmasız hale gelmesini istiyordu. ilgisi vardı. Tarım pazarlarını geziyor, bitki kata-
yüzyılın başlarında filizlenen Kuram oluşturma süreci çok yavaş ilerledi. Dar- logları topluyordu.
ve Darwin’in düşüncelerini
sosyal planlamada win, Lyell’de okuduğu, jeolojik çevrenin aşamalı Darwin 1838’de, doğal dünyanın, bir büyükbaş
kullanmayı hedefleyen
Sosyal Darwinism ve Öjeni değişimi fikrini benimsedi ve bunun biyolojik or- hayvan yetiştiricisi gibi planlı bir şekilde uygun
hareketi, bilimsellikten uzak ganizmalar için de geçerli olması gerektiği sonu- özellikleri seçmediğini, ekolojik bir nişteki kay-
ve artık ciddiye alınmayan
girişimlerdir. Aşağıda, bir cuna vardı: Bir tür diğerine yol açmalıydı. Döne- nakları tehdit eden kabarık bir popülasyonla baş
Alman antropolog etnik min diğer bazı evrim kuramcıları da türlerin de- etmek için kendine ait yönteminin olduğunu an-
özellikleri göz üzerinden
saptamaya çalışıyor. ğişkenliği teşhisini paylaşmaktaydı. Fakat bu bir ladı (bunu başlarda sadece birkaç arkadaşıyla pay-
laştı).
Doğal seçilim, belli bir türdeki muazzam kalıt-
sal çeşitlilik içinden daha az uygun özelliklere sa-
hip bireyleri gözü kapalı eler: Ayala’nın “tasarımcı-
sız tasarım” ı. Dahası, aynı türe mensup iki popü-
lasyon birbirinden yalıtılmış kalırsa –örneğin bi-
ri çölde, diğeri dağlarda– uzun bir süre sonra, bir-
birleriyle çiftleşemeyen, tümden ayrı türlere dönü-
şebilir.
Türlerin Kökeni 1859’da alelacele yayımlandı,
çünkü Wallace da neredeyse aynı sonuçlara ulaştı-
ğı bir taslak metne sahipti. 155.000 sözcükten olu-
şan “özet” kısmının ilk 1250 kopyası hemen satıl-
dı. Darwin’in savının açıklığı ve anlaşılırlığı göze
çarpmaktaydı. Einstein’ın kuramlarıyla ilgili, geze-
gendeki sadece üç kişinin anladığı şeklindeki esp-
riler Darwin’in kuramı için söz konusu olmadı.
Darwin, yaşamının geri kalanında, Londra’nın
Ullstein Bild
28
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
malikânesindeki orkideler ve diğer bitkiler üzerin-
de doğal seçilimi ilk elden araştırmaya devam etti.
Eserini savunma işini başkalarına bırakmıştı. Ese-
rin yayımlanması, bugün de devlet okullarındaki
idarecileri meşgul ederek yaratılışçı tartışmalar bi-
çiminde süren bir anlaşmazlığa yol açtı. 11 Ağus-
tos 1860’ta Scientific American’da yayımlanan bir
makalede, İngiliz Bilimler Akademisi’nin toplan-
tısında bir “Sir B. Brodie”nin Darwin’in hipotezi-
ni şu sözlerle reddettiği yazıyordu: “İnsan bir öz
bilinç gücüne, maddi dünyada bulunan herhan-
gi bir şeyden ayrılan bir ilkeye sahiptir ve o, bu-
nun nasıl olup da daha aşağı organizmalardan kay-
naklanabildiğini göremedi. İnsanın bu gücü, ila-
hi zekâyla özdeşti.” Fakat o zaman bile, önde ge-
len bilim insanları arasında Darwin’i savunan pek
çok kişi vardı. Derginin bahsettiği aynı konferans-
ta, ünlü Joseph Hooker, katılımcılar arasında yine
Darwin’i eleştiren Oxford piskoposuna, ruhban sı-
nıfının açıkça Darwin’in yazılarından bir şey anla-
madığını söyledi.
Darwin, Türlerin Kökeni’nde insanın evrimini
EMBL Bülteni
tartışmaktan kaçınmıştı, fakat İnsanın Türeyişi’nde,
insanın başlangıcını Eski Dünya maymunları-
na dayandırıyordu. Bu sav pek çok kişiyi kızdırdı
ve Darwin’i yarı insan yarı hayvan gösteren gaze- Fakat sonraki yıllarda evrim biyolojisinin kap-
te karikatürleri bile yayımlandı. Hatta 1860’larda samı, evrimin aralıklı olarak işleyip işlemedi-
Darwin’in kuzeni Francis Galton ve başkaları, mo- ği -uzun durağanlık dönemlerinin ardından şid-
dern toplumun, “seçilim değerine sahip olmayan” detli bir değişim- gibi soruları da ele alacak şekil-
mensuplarını doğal seçilimden koruduğundan ya- de genişledi. Rastgele mutasyonlar sıkça aktarılır
kınmaya başlamıştı. Darwinizm Nazi ideologla- mı, yoksa genetik sürüklenme adı verilen bir sü-
rından neoliberal ekonomistlere ve popüler kültü- reç çerçevesinde, seçilim değerini artırmadan ya
re kadar hâlâ çarpıtılmakta ve yanlış anlaşılmakta- da azaltmadan yok mu olur? Her biyolojik özel-
dır. Amerikalı romancı Kurt Vonnegut bir zaman- lik evrime dayalı bir uyum mudur, yoksa bazı ni-
lar, Darwin “ölenlerin ölmeye niyetlendiğini, yani telikler hayatta kalmak için avantaj sağlayan fizik-
cesetlerin ilerleme olduğunu öğretti,” demişti. sel bir özelliğin yalnızca rastlantısal bir yan-ürünü
Ortak bir atadan dallanarak türeme fikrini sa- müdür?
1937’de ilk kez Darwin
vunan evrim anlayışı görece hızlı bir biçimde be- Evrimsel biyolojinin, özgeci özelliklerin tüm tarafından çizilen, evrimin
dallanarak fakat aynı
nimsendi; fakat doğal seçilim, bilim çevrelerinde gruplarda meydana gelen doğal seçilimle açıklana- zamanda mikroorganizmalar
bile çok daha yavaş kabul gördü. Tereddüt anlaşı- bilmesi düşüncesini de ele alması gerekmiştir. Tür- arasındaki gen alışverişiyle
(kırmızı çizgiler) nasıl
labilirdi. Darwin çalışmasında, kalıtımı her doku- lerin kökeni söz konusu olduğunda, genetik sü- ilerlediğini gösteren yaşam
dan atılıp, kopyalanmak ve sonraki nesillere akta- rüklenmenin rolü nedir? Dahası, tek hücreli or- ağacı (aşağıda), halen
oldukça karmaşık ve çok
rılmak üzere cinsel organlara seyahat eden farazi ganizmaların birbirleriyle sıkça tüm gen dizileri- boyutlu bir bilgisayar modeli
olarak karşımızda durmakta
“küçük tohumcuklar”a dayandıran bir kalıtım me- ni değiş tokuş etmeleri gerçeği, organizma grup- (solda).
kanizması betimlememişti. Doğal seçilim ancak larının birbirleriyle üreyememeleriyle tanımlanan
1930’lu ve 1940’lı yıllarda yaygın kabul gördü. tür kavramını zayıflatır mı? Bu tartışmaların sü-
Sonraki adım, Darwin’in doğal seçilimini Gre- rekli yoğunlaşması, evrim biyolojisinin öneminin
gor Mendel’in öncüsü olduğu genetikle uzlaştıran ve Darwin’in mirasının hâlâ yaşadığının kanıtıdır.
Modern Sentez’in geniş bir çerçeve olarak ortaya
çıkışı oldu. Türlerin Kökeni’nin yayımlanmasının NOT: Bu makale ilk olarak “Darwin’in Yaşayan
100’üncü yılı olan 1959’da doğal seçilimin yeri sağ- Mirası” adıyla yayımlanmıştır.
lamlaşmış görünüyordu.
29
David M. Kingsley
Atomlardan
Özelliklere
Çeşitlilik
Charles Darwin organizmalardaki rastlantısal çeşitliliğin evrime zemin
oluşturduğunu görmüştü. Bilim insanları, çeşitliliğin DNA’daki değişikliklerden
kaynaklandığını, birikerek karmaşık canlılar ve hatta kültürler
oluşturabileceğini gösteriyor.
T
EVRİM: Gelecek 200 Yıl
eksas’taki bir kütüphanenin bir rafında
Richard Fortey 150 yıl önce basılmış, bugüne dek yazılmış
Coğrafi yalıtımın en önemli bilimsel kitaplardan biri olarak
yeni türlerin kabul edilen, küçük, yeşil ciltli bir kitap duruyor.
ortaya çıkmasını
nasıl tetiklediği Türlerin Kökeni ilk kez basıldığında ileride ne ka-
hakkında daha çok dar büyük bir başarı elde edeceği tahmin bile edi-
şey öğrenmeliyiz. lemezdi. Charles Darwin yeni eserinin son oku-
Biyoçeşitliliğin büyük masını bitirdiğinde, kitabın basılır basılmaz gön-
bölümünden bu etken
mi sorumlu? Evrim, derilmesini istediği, önem verdiği meslektaşları-
okaliptüs gibi, pek nın kısa bir listesini çıkarmıştı. Sonra da, zama-
çoğu aynı yaşama nının önde gelen bu düşünürlerinin yorumlarını
ortamında uyumlu bir beklemeye başladı.
şekilde bir arada var David M. Kingsley Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde
olabilen, tür açısından gelişim biyolojisi alanında profesör ve Howard Hughes İngiltere’nin en önemli bilim insanı 1859’da, ki-
son derece zengin Tıp Enstitüsü’nde araştırmacıdır. Genlerin iskelet ve tabın şimdi Austin’deki Texas Üniversitesi’nde ko-
cinsleri nasıl üretiyor? eklemlerdeki gelişimi ve onarımı nasıl kontrol ettiğini ruma altında olan bu küçük, yeşil ciltli kopyasının
Bu yıldönümünün, konu alan çalışmaları, modern sağlık sorunlarının üzerine ilk tepkilerini not etti. İç kapak sayfasının
bu gibi sorulara anlaşılmasının yanı sıra son bin yıllık süreçte oluşan yeni
cevap vermek için arkasında “yazardan” ibaresi bulunan bu kopya,
alanda yapılacak hayvan formlarının evrimi konusuna da ışık tutmaktadır. Darwin’in bilim alanındaki kahramanlarından bi-
biyoloji ve paleontoloji Kingsley doğal popülasyonlarda yeni özellikler rine, doğa felsefesi hakkındaki bilimsel inceleme-
çalışmalarına yeni bir oluşturan temel bazı genetik mekanizmaların farklı siyle bir bilim insanı olmasına yol açan Sir John
itici güç sağlayacağını organizmalarda nasıl işlediğini göstermiştir.
umuyorum. Herschel’e gönderdiği kopya. Herschel 1830’larda,
Richard Fortey, Londra Doğal Tarih
dikkat çekici bir biçimde türlerin kökenini, doğal
Müzesi Paleontoloji Bölümü
süreçlerle oluşması olası bir “sırların sırrı” olarak
tanımlamıştı. Darwin, kitabının ilk paragrafın-
da onun bu sözlerini alıntılayarak, Herschel’e ve
İzin alınarak Türkçeye
çevrilmiştir. Copyright © 2009 dünyaya “sırların sırrına” getirdiği yaratıcı çözü-
Scientific American, Inc. Ltd.
Tüm hakları saklıdır. mü sundu.
30
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
Darwin’in kuramı aynı anda hem basit, hem de
kapsamlıydı. Dünya’daki tüm canlıların bir ya da
birkaç orijinal formdan türediğini öne sürüyordu.
Yaşamın ilk kez nasıl oluştuğunu biliyormuş gibi
yapmıyordu. Darwin, yaşam bir kez başladıktan
sonra organizmaların yavaşça değişmeye başlaya-
cağını ve tamamen doğal bir süreçle farklılaşaca-
ğını öne sürdü: Tüm canlılar farklıdır ve bu farklı-
lıklar da kalıtsaldır. Yaşadıkları ortama uygun özel-
liklere sahip bireyler daha başarılı olacak ve o özel-
liklere sahip olmayan bireylerden daha fazla üre-
yecektir. Üstünlük sağlayan özellikler zamanla, ka-
çınılmaz “doğal seçilim” sürecinin sonucunda bi-
rikecektir. Darwin, okurları kendiliğinden oluşan
Bir bezelye bitkisindeki ve tüm
çeşitliliğin ve diferansiyel üremenin birikme özel- yaşamdaki çeşitlilik DNA’dan
liği konusunda ikna edebilmek için evcilleştirilmiş kaynaklanıyor
bitkilerde, güvercinlerde ve köpeklerde insanlar
tarafından yapılan sadece birkaç yüzyıllık seçme-
li üretim sonucunda, büyüklükte ve şekilde büyük
değişiklikler meydana geldiğine işaret ediyordu.
Meslektaşlarından bazıları Darwin’in kuramı-
nın gücünü derhal anladı. Thomas Henry Huxley
Darwin’in kendisine gönderdiği kitabı okuduktan
sonra “Benim bunu düşünememiş olmam ne büyük
bir aptallık” demişti. Ne yazık ki, Darwin’in fikrine
neredeyse herkesten daha fazla değer ver-
diğini belirttiği kişinin tepkisi böyle olum-
lu değildi. Herschel basit, rastlantısal çeşit-
lilik sonucunda faydalı yeni özelliklerin ve
türlerin oluşabileceğini düşünmüyordu. Bu
fikri ”karman çorman kanunu” olarak
nitelendirip bir kenara attı.
Türlerin Kökeni’nin ken-
di kopyasında Herschel,
“herhangi bir şey ‘başarılacaksa’ faydalı
çeşitliliklerin ‘kendi kendine olması’ ge-
rektiği” olgusuna odaklandı. Darwin gerçek-
ten de değişik özelliklerin kökeni hakkında bilgi
sahibi değildi. Herschel de, çeşitliliğin kaynağını
açıklayamadığı sürece, Darwin’in kuramının tür-
lerin kökenini açıklayamayacağını düşünüyordu.
Darwin’in kuramının sahneye çıkışından 150 yıl
sonra, gen ve genom araştırmalarındaki çarpıcı iler-
lemeler sayesinde, özelliklerin sonraki nesillere nasıl
aktarıldığı ve nasıl evrim geçirdiği gibi temel soru-
lar yanıtlandı. Günümüzde evrim biyolojisi üzerine
araştırmalar yapan Darwin takipçileri, etrafımızda-
ki bitkilerin ve hayvanların muhteşem çeşitliliğinin
en azından moleküler temellerini bili-
yor. Darwin’in kuramının kendisi
Amadeo Bachar
31
Atomlardan Özelliklere Çeşitlilik
32
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
diliğinden oluşan değişiklikler olup olmadığını araş- Çeşitilliği Arayış
tıran bilim insanları, bu tip mutasyonların olduk-
ça düzenli olarak ortaya çıktığını net olarak göster-
di. (Tabii ki, sadece tohum hücrelerde oluşan mu- GEMÜL
tasyonlar sonraki nesle aktarılacak, yani o anlamda Türlerin Kökeni’nden dokuz yıl
saptanabilir olacaktır.) Mutlak mutasyon hızı deği- sonra Darwin bir özelliğin değişime
uğramış halinin, ebeveynden
şik türlerde farklılık gösterse de, tek baz çiftlerinin çocuğa ve böylelikle de daha geniş
popülasyonlara gemül adını verdiği
yer değiştirdiği mutasyonlar tipik olarak her nesil- “son derece küçük” parçacıklar
de nükleotid başına ortalama 10-8 oranında görülür. aracılığıyla aktarılabileceğini
söyleyen bir kuram öne sürdü.
Bu sıklık düşük gibi görünebilir, ama birçok bitkinin Hücreler tarafından salgılanan
bu parçacıklar, kaynaklandıkları
ve hayvanın genomu çok büyüktür. Genomunda 100 vücut bölgesinin özünü üreme
milyon hatta 10 milyar baz çifti olan çok hücreli bir organlarında bulunan üreme
hücrelerine taşımaktaydı.
hayvanda, kalıtım bilgisinin her aktarılışında kendi-
liğinden tek baz çifti değişiklikleri olacaktır.
DNA bazlarının kimyasal kararlılıklarına ve ya-
pısal özelliklerine bağlı olarak, belirli yer değişik-
MENDEL’İN ETKENLERİ
liklerinin oluşması diğerlerine göre daha olasıdır.
Bilim insanları 20. yüzyılın
Ayrıca, bazı uzun dizilim değişikliği tipleri, orta- başlarında 1850’lerde ve 1860’larda
lama tek baz çifti değişikliklerinden çok daha sık bezelye bitkisiyle deneyler yaparak
kalıtım yasalarını bulan Gregor
gerçekleşir. Örneğin, ardışık 8 ya da daha fazla ay- Mendel’in fikirlerini yeniden
nı harften oluşan ve homopolimer adı verilen DNA keşfetti. Mendel özelliklere ait
bilgileri taşıyan ayrık etkenlerin
parçalarında, DNA kopyalanması sırasında kopya- varlığını gösterdi ve her bireyin
belli bir faktörden iki (biri anneden
lama hatalarının oluşması çok daha olasıdır. Aynı biri babadan gelen) kopya taşıdığını
şekilde iki, üç ve daha fazla sayıda nükleotidin tek- tespit etti. İki kopya olduğu halde
yalnızca biri baskın olacak ve
rar tekrar yinelendiği ve mikrosatelit adı verilen di- görünür özelliği oluşturacaktır.
zilerde de aynı durum söz konusudur.
Baz çifti
Genomda kendiliğinden oluşan tüm bu deği-
Bölünen Hücre
şimler birikerek, bizimki de dahil tek bir türde bile
yüksek oranda çeşitlilik oluşturabilir. 2003 yılında İKİLİ SARMAL
3 milyar baz çiftinden oluşan insan genomunun re- Sitozin (C) Guanin (G) Francis Crick ve James D. Watson
1953’te yapısını keşfettiğinde,
ferans diziliminin tamamlanması tarihsel bir kilo- Adenin (A) Timin (T)
DNA molekülü zaten özellikleri
metre taşıdır. 4 yıl sonra da Watson’ın genomunun taşıyan araç olarak kabul ediliyordu.
Tamamlayıcı kimyasal bazlarla
neredeyse tamamı çıkarılmış, böylece hem refe- birleşen iki ip, hem genetik mesajı
rans genomu ile Watson’un genomunu karşılaştır- taşıyan bir alfabeyi hem de bu
mesajın değişmesini sağlayabilecek
mak hem de aynı dönemde genomu çıkarılan Ce- bir mekanizmayı akla getiriyordu.
Hücre her bölünüşünde
lera firmasının kurucusu Craig Venter’ın genomu- kromozomlarının bir kopyasını
nu Watson’un genomuyla (yani iki insanın geno- oluşturur ve böylece baz dizisinde
“yazım” hatalarının oluşmasına
munu) karşılaştırmak mümkün olmuştu. Bu üç di- fırsat tanımış olur.
zilimin yan yana konularak karşılaştırılması ilginç
bilgiler ortaya koymaktadır.
İlk olarak, her bireyin genomu referans dizilim- Düzenleyici Bölge
den kabaca 3,3 milyon tek baz çifti farklılık gös-
terir. Bu da ortalama olarak her 1000 bazda 1 de- GEN DÜZENLEMESİ
ğişikliğe karşılık gelir. Her ne kadar daha büyük Mendel’in etkenleri daha sonraları,
DNA bölümlerinin ve tüm bir genin dizilime “gir- bir proteini kodlayan DNA dizileri
Düzenleyici olarak tanımlanan “gen” adını aldı.
mesi” ya da dizilimden “çıkması”, tek baz çifti de- Proteinler “Yazım” hataları yani mutasyonlar,
genleri doğrudan değiştirebilir
ğişiklikleri kadar sık görülmese de (genom başı- veya etkisiz kılabilir.
na birkaç milyon yerine birkaç yüz bin), genom- Ancak geçtiğimiz on yılda
bilim insanları başka bir çeşitlilik
dan genoma değişiklik gösteren toplam bazların kaynağının da önemini anladı:
Gen Bir genin vücutta nerede
çoğunluğundan (15 milyona kadar baz çifti etkile- ve ne zaman etkinleşeceğini
Melissa Thomas
33
Atomlardan Özelliklere Çeşitlilik
Noktasal Mutasyon
Tazılarda tek bir baz çiftindeki değişim vücut yapısında alttaki
fotoğraflarda görüldüğü gibi, çok çarpıcı bir değişime yol açar. Bu
mutasyon, kas gelişimini düzenleyen sinyal molekülündeki bir geni
etkisiz hale getirir. Mutasyona uğrayan genin her iki kopyasına
da sahip olan hayvanlarda, bir “dur” sinyali olmayışı sebebiyle
kas gelişimi denetlenemez. (Genin sadece bir kopyası etkisiz hale Ekleme
geldiğinde ise köpekler daha makul ölçüde kaslanır ve yarış köpeği Bezelye bitkilerinde, bir gene giren 800 baz çiftinden oluşan bir dizi, düz yerine
olarak nitelendirilir.) buruşuk bezelyeler üretmektedir. Gene giren DNA parçası, nişasta sentezi için
gerekli bir geni etkisiz hale getirir, böylece bezelyenin şeker ve su içeriği değişir.
Bu tür hareketli parçalar, insan da dahil olmak üzere çok hücreli organizmaların
çoğunun genomlarında görülür.
photos.com
Gen Kopya Sayısı
Hücre bölünmesi sırasında olabilecek kopyalama hatalarıyla bir genin tamamı
kopyalanabilir; bu da türler arasında ve aynı türün üyeleri arasında çeşitliliğe
yol açabilir. Çoğunlukla yeşil bitkilerle beslenen şempanzelerin genomunda,
tükürük amilazı adı verilen ve nişastayı sindirmeye yarayan enzimin geninden
normal olarak sadece bir tane varken, insanlarda bu genin
10 kadar kopyası görülebilir.
reye farklılık gösterdiği bulundu. Bu da genomdaki ğinden oluşan değişiklikler olduğunu biliyor, ama
yapısal değişikliklerin seviyesinin tam olarak bilin- bu mutasyonların özelliklerde farklılaşmaya “na-
Çeşitliliğin Kökeni
mediği anlamına geliyor; bilim insanları bu konu- sıl” yol açtığı sorusunun cevabı daha karmaşık ve
Bir organizmanın yu daha yeni yeni ele alıyor. Son olarak, bütün in- evrim çalışmalarından öteye giden açılımları olan
DNA’sındaki rasgele san genomlarının kıyaslanması sırasında görülen bir araştırma alanına işaret ediyor.
değişiklikler özelliklerde
dizilim değişiklikleri ya protein kodlarını ya dü- Biyologlar, artık bitkilerdeki ve hayvanlarda-
çok küçük veya çok büyük
farklılıklar yaratabilir. zenleyici bilgiyi ya da toplam sayısı 23.000 olan in- ki klasik morfolojik ve fizyolojik özellikleri, DNA
DNA mutasyonu, tek bir san geninin hatırı sayılır bir bölümünün kopya sa- çifte sarmalındaki atomlardaki değişikliklerle iliş-
baz çiftinin yerine bir yısını değiştiriyor. İşte bu, insanlardaki farklı bir- kilendirebiliyor. Örneğin, Mendel’in uzun sap-
başkasının geçmesiyle çok özelliğin altında yatan çeşitlilik kaynağının ne lı ve kısa saplı bezelye bitkileri arasındaki tek far-
sınırlı olabileceği gibi kadar büyük olduğuna işaret ediyor. kın, gibberellin oksidaz enzimini oluşturan gende
bütün bir genin veya
kromozom bölgesinin G’nin yerine A’nın geçmesi olduğunu biliyorlar. Bu
kopyalanması şeklinde Özelliklerin Moleküler Temeli genin “kısa varyant” denilen varyantı enzimdeki
de olabilir. Yukarıdaki tek bir amino asiti değiştiriyor, bu da o enzimin et-
örnekler, DNA’da Darwin’in, doğal seçilimin bu özellikleri etki- kinliğinin azalmasına ve bezelye bitkisinin sapın-
kendiliğinden oluşan lediğini ve böylece tamamen doğal süreçlerle yeni daki büyümeyi tetikleyen hormonun üretiminde
değişimlerin çeşitliliğe
yaşam biçimleri yarattığı şeklindeki kuramını ka- %95’lik bir düşüşe neden oluyor.
hangi şekillerde yol
açtığını gösteriyor. bul etmeden önce, Herschel varyantların nasıl ve Bunun tersine, Mendel’in deneylerindeki be-
neden ortaya çıktığı sorusunun yanıtını almak is- zelyelerin buruşuk olanlarının bu özelliği, nişasta
tiyordu. Bugün, bilim insanları çeşitliliğin “neden” üretimiyle ilişkili bir enzimin genine 800 baz çift-
ortaya çıktığı sorusunun yanıtının DNA’da kendili- lik bir dizinin girmesinden kaynaklanır. Gene gi-
34
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
Örneğin, Labrador türü av köpeklerinde siyah EVRİM: Gelecek 200 Yıl
ve sarı renk farkı, sarı köpeklerin pigment hücre-
Andy Knoll
lerindeki bir sinyal reseptörünü etkisiz hale geti- Darwin, popülasyonların
ren tek bir baz değişikliğinden kaynaklanmakta- çevrelerine nasıl uyum
dır. Tazıya benzeyen yarış köpeklerinde kas ağır- sağladığını açıkladı, fakat
lığının artmasının ve koşu performansının iyileş- Dünya hem fiziksel hem
photos.com
Photos.com
de biyolojik zorlamalara
mesinin de, normalde kas büyümesini baskılayan karşılık vererek sürekli
bir sinyali etkisiz hale getiren tek bir baz çifti deği- değişen, hareketli bir
şiminden kaynaklandığı bulunmuştur. Bunun ak- hedeftir. Yaşam ve çevre
sine, yüksek sırtlı Rodezya köpeklerinin sırtların- arasındaki dinamik
Kopyalama etkileşimler tamamen
Aynı baz çiftini içeren, sekiz kere ya da daha fazla tekrarlanan diziler daki çizgiler, fibroblast hücreleri için büyüme fak- anlaşılmış değil, fakat
(homopolimerler olarak adlandırılırlar) kopyalama hatalarına çok açıktır.
Domuzlarda, bu tür bir diziye fazladan iki S-G çiftinin katılmasıyla pigment törünü kodlayan üç geni içeren 133,000 baz çiftin- bunlar Dünya’nın tarihinin
hücrelerindeki sinyal reseptörünü denetleyen bir gen etkisiz hale gelir ve den oluşan bir gen bölgesinin kopyalanması so- temelini oluşturuyor ve
domuzların tüyleri açık renk olur. Hücrelerin kendi içlerinde gerçekleşen
nucunda, büyüme faktörünün üretimindeki artış- gelecekte torunlarımızın
kopyalama hataları da kopyalanan dizinin baz kaybetmesine neden olabilir,
böylece gen tekrar aktive olur ve deride koyu renk lekeler oluşur. miras alacağı dünyayı
tan kaynaklanır. belirleyecekler. Çözüm,
Günümüzde Darwin’in ve evrim kuramının çevresel değişimin Dünya
eleştirmenleri, insanlar arasındaki küçük farklılık- üzerindeki yaşamı nasıl
ların doğal süreçlerden kaynaklanabileceğini, ama etkileyeceğine ilişkin
analizlere fizyolojiyi
türler arasındaki daha büyük yapısal farklılıkla- -organizma ve çevre
photos.com
35
Atomlardan Özelliklere Çeşitlilik
Mutasyonlar
kültürlerle
karşılaşıyor
İnsanlar sadece kendi
genomlarına bakarak
bile, nispeten yakın
zamanlarda ortaya
çıkmış ve hastalığa
dirençten deri rengine
varıncaya kadar, yeni
özelliklere yol açmış
olan çarpıcı çeşitliliklerin
örneklerini görebilirler.
Laktoz Toleransı
Beslenme konusunda
görülen bazı uyum Bağırrsaklarda üretilen laktoz adındaki
biçimlerinde, ortaya bir enzim, bebeklerin ve çocukların
sütteki karmaşık bir şeker olan laktozu
çıkan değişiklikler sindirmelerini sağlar. Sadece az sayıda insan
popülasyonların yetişkinlik döneminde de laktaz üretmeye
tamamen yeni yaşam devam eder. 2002’de Avrupalılar üzerinde
yapılan bir çalışmada bu özelliğin laktaz
biçimleri (örneğin genini denetleyen düzenleyici DNA’daki
hayvan yetiştiriciliği ve bir mutasyona bağlı olarak ortaya çıktığı
bulundu. Daha yakın zamanlarda, süt veren
tarım) benimsemesine hayvanların yetiştirildiği Doğu Afrikalı ve
neden olmuştur. Suudi Arabistanlı popülasyonlarda (aşağıda)
Yetişkinlikte süt aynı geni etkileyen farklı mutasyonların
olduğu görüldü. DNA’daki değişikliklerde
Stefan Becker / LOOK / Getty Images
36
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
kisiyle oluştuğu gösterildi. DNA’da oluşan ve geliş-
mekte olan pigment hücrelerinin hareketini, geli- Ten Rengi
şimini ve hayatta kalmasını düzenleyen başka de- En az üç gendeki değişimin,
ğişikliklerinin de katkısı olabileceği düşünülüyor. Kuzey Avrupa’da ortaya çıktığı
düşünülen açık ten rengi
Bu pigment genlerinden ikisine komşu DNA özelliğiyle ilişkili olduğu bulundu.
Açık renk ten D vitamini üretimi
bölgelerinde görece az çeşitlilik olması, bize açık için gereken ultraviyole ışınlarını
ten rengi varyantının başlangıçta nadir bulundu- daha kolay emiyor. Güneş ışığının
photos.com
az olduğu bölgelerde bu bir
ğunu ve muhtemelen az sayıda kişide görüldüğünü üstünlük.
düşündürüyor. İlk insanlar daha soğuk kuzey en-
lemlerde yeni çevrelere göç edince, açık ten rengi
Nişasta Sindirimi
kısıtlı gün ışığında daha kolay D vitamini yapılma-
sını sağladığından, bu varyantların görülme sıklığı İnsanlar nişasta sindirimine
yarayan tükürük amilaz
da artmış olabilir. enziminin geninden kaç kopya
taşıdıklarıyla birbirlerinden
Benzer şekilde, sütteki baskın şeker olan lakto- farklılık gösteriyor. Nişasta
zu sindirebilme becerisini kontrol eden bir gende açısından zengin diyetlere sahip
kültürlerde yetişenlerde daha
de “seçilimin güçlü moleküler imzası” bulunmuş- fazla sayıda amilaz geni var ve
photos.com
tükürüklerinde de bu enzimin
tur. İnsanlar memelidir, dişiler bebeklerini emzi- seviyesi daha yüksek.
rir ve bağırsaklarda laktozu basit şekerler olan glü-
koz ve galaktoza ayıran bir enzim üretirler. Ço- Süt için hayvan yetiştirme ve tarım son 10.000
cukluklarından sonra da önemli bir besin kaynağı yılda ortaya çıkmıştır. Bu, sadece yaklaşık 400 in-
olarak başka hayvanların sütlerini tüketmeye de- san nesline karşılık gelse de, yeni besin kaynakları,
vam etmeleri, insanları memeliler arasında biricik bu besin kaynaklarını tüketen popülasyonlarda yeni
kılar. Bu kültürel gelişim, Avrupa, Afrika ve Orta genetik varyantların birikmesine neden olmaktadır.
Doğu’da inek, keçi ve deve sütü tüketen gruplarda, Herschel’in Darwin’in kuramına karşı hep ile-
birbirinden bağımsız olarak görülmüştür. ri sürdüğü itiraz, yeni faydalı özelliklerin basit rast-
Bir yetişkinin sütü hazmedebilmesi, çoğu me- lantısal çeşitlilik sonucu ortaya çıkamayacağı dü- EVRİM: Gelecek 200 Yıl
melide ve çoğu insan grubunda sadece bebek em- şüncesiydi. Çeşitli yerlerde yayımlanan yorumların-
Niles Eldredge
zirme döneminde etkin olan ve bağırsakta bulu- da ve mektuplarında, bu özelliklerin daima “konu- Darwin bize hâlâ modern
nan laktaz enziminin geninin mutant bir formu- nun bu şekilde rastlantısal olarak ele alınmasını ve evrimsel biyolojinin
na bağlıdır. Uzun süredir sütü için hayvan yetişti- atomların rasgele bir araya gelmesini değil, tersine merkezinde yer alan bir
ren popülasyonlardan gelen insanlarda, laktaz ge- akıl, plan ve tasarım“ gerektireceğini öne sürmüş- doğal seçilim yoluyla
uyum kuramı bıraktı.
ninin mutant bir formu yetişkinlikte de etkindir. tü. Herschel, 1859’da çeşitliliğin kökeninin hâlâ bir Bence burada eksik
Bu genetik gelişme, bu geni kontrol eden düzen- sır olduğunu söylerken haklıydı. Ama daha sonra- olan, seçilimin işlediği
leyici DNA bölgelerindeki tek baz çifti değişimiyle ki 150 yıl boyunca yapılan araştırmalar sonucunda, ekolojik bağlamdır. Bizim
ilişkilendirilmişti, ama laktoz toleransı farklı olan karmaşık bir genomun ebeveynden evlatlara her ge- ihtiyacımız olan, moleküler
biyolojiden tutun da
popülasyonlarda, kritik bölgede farklı mutasyonlar çişinde DNA diziliminde kendiliğinden oluşan var- kitlesel yokoluşların ve
var. Bu da, sadece bir geni etkileyen bağımsız deği- yantların uzun bir listesini yapabiliriz. evrimsel sıçramaların
şikliklerin yol açtığı benzer bir özelliğin tekrarla- Bu değişikliklerin ancak çok küçük bir kıs- jeobiyolojisine kadar
nan evriminin çok çarpıcı bir örneğidir. mı, başlangıçtaki kalıtsal bilgiyi ve ondan türeyen her şeye ilişkin verileri
ve ilkeleri -yani son
İnsanlarda beslenmeyle ilgili bir başka uyum ör- özelliği bozmak yerine, iyileştirebilir. Yine de, da-
derece farklı zamansal
neği de tam bir genin çoğalmasıyla ilgili. Şempan- ha tatlı bezelyeler, daha büyük kaslar, daha hızlı ve uzamsal boyutlara ait
zelerin tükürüğünde, besinlerdeki nişastayı sindi- koşma yeteneği ve yeni besinleri hazmetme özelli- varlıkları ve süreçleri-
ren amilaz geninin tek bir kopyası varken, insan- ği, bezelyelerin, köpeklerin ve insanların DNA di- bütünleştirmektir.
lardaki amilaz geninin sayısında çok farklılık görü- zilerindeki atomların yeniden düzenlenmesinden Niles Eldredge, Paleontoloji Küratörü, Amerikan
Doğal Tarih Müzesi, New York
lür. Bazı bireylerde bu genin kopyalanması sonu- kaynaklanmaktadır. Yani belli ki “atomların rasge-
cunda tek bir kromozomda yaklaşık 10 kopya gö- le bir araya gelmesiyle” ilginç yeni özellikler olu-
rülebilir. Diyetlerinde nişasta bakımından zengin şabilir. Darwin’in küçük, yeşil kitabının sonunda
besinlerin, örneğin pirincin bol olduğu kültürler- kullandığı meşhur “sonsuz sayıda, çok güzel ve çok
den gelen insanlardaki ortalama amilaz geni kop- muhteşem form evrimleşmiş ve evrimleşmektedir”
yalarının sayısı ve tükürükteki amilaz enzimi sevi- cümlesiyle ifade ettiği gibi, canlı organizmaların
yesi, avcılık ya da balıkçılıkla beslenen kültürlerde- içkin bir özelliği olan değişebilirlik evrim için ge-
ki insanlarda olduğundan daha yüksektir. reken hammaddeyi sağlamaya devam etmektedir.
37
H. Allen Orr
Doğal Seçilimin
Genetikle Testi
En gelişmiş genetik araçları kullanarak biyologlar, genlerin evrimleşmesinde
doğal seçilimin, çoğu evrim bilimcinin düşündüğünden de büyük bir rol oynadığını
gösteriyorlar.
B
ilim tarihinde bazı fikirler, ya güç fark edil-
diklerinden, ya da karmaşık ve kavranma-
sı zor olduklarından geç keşfedildiler. Do-
ğal seçilim bunlardan biri değildi. Devrim yaratan
diğer bilimsel fikirlerle karşılaştırıldığında Charles
Darwin ile Alfred Russell Wallace’ın 1858’de çıkan
yazıları ve Darwin’in 1859’da çıkan kitabı, Türlerin
Kökeni’yle ortaya atılan doğal seçilim kuramı, as-
lında her şeyi oldukça basitleştiriyor. Bazı organiz-
malar belirli ortamlarda hayata daha iyi tutunurlar,
daha çok üreyebilirler ve zamanla yaygınlaşırlar.
Doğal çevre böylelikle, o günkü şartlara en uygun
Profesör H. Allen Orr, Rochester Üniversitesi Biyoloji
organizmaları “seçer”. Çevresel koşullar değiştiğin-
bölüm başkanı ve Speciation (Türleşme) adlı kitabın
de, değişen yeni şartlara en uygun özelliklere sahip
yazarlarındandır. Araştırmalarının odağı, türleşme
ve uyumun genetik temelleridir. Orr’a verilen ödüller olan organizmalar daha baskın olurlar. Darwiniz-
Anahtar Kavramlar arasında Londra Linnean Topluluğu tarafından verilen min devrimsel olmasının nedeni biyoloji hakkında
Charles Darwin’in evrimin, hayatta kalmayı Darwin-Wallace madalyası, Guggenheim Araştırma bazı gizli varsayımlarda bulunması değil de, doğa-
kolaylaştıran kalıtsal değişimler ve
doğal seçilimin etkisiyle oluştuğuna dair Bursu, David ve Lucile Packard Araştırma Bursu ve nın temelinde yatan mantığın aslında şaşırtıcı bi-
kuramı günümüzde biyolojide kabul
görebilmek için diğer rakip kuramlarla Evrim Çalışmaları Topluluğu’nca verilen Dobzhansky çimde basit olduğunu göstermesidir.
mücadele etmek zorunda.
ödülü bulunmaktadır. New Yorker ve New York Review Bu kadar basit olmasına rağmen, doğal seçilim
Bir zamanlar, olumlu ya da olumsuz
herhangi bir etki taşımayan rastgele of Books adlı dergilerde pek çok kitap eleştirisi ve edebi kuramının tarihi uzun ve dolambaçlıdır. Darwin’in
genetik mutasyonların moleküler
düzeydeki değişimlerin pek çoğunu makaleleri yayınlanmıştır. türlerin evrimleştiği savı biyologlarca hemen kabul
etkilediği düşünülüyordu. Ancak
yakın zamanda yapılan deneyler
faydalı genetik mutasyonlara yönelik
edilmiş olsada, değişimin büyük oranda doğal seçi-
doğal seçilimin çok yaygın bir olgu
olduğunu gösteriyor. limden kaynaklandığı savı aynı şekilde kabul görme-
Bitki genetiğinde yapılan çalışmalar miş, hatta doğal seçilimin, gerçekten de temel evrim-
tek bir gende oluşan değişimlerin türler
arasında uyum farklılığı açısından kimi sel güç olduğu 20. yüzyıla kadar kabul edilmemiştir.
zaman büyük etkiler yaratabildiğini
gösteriyor. On yıllar boyunca yapılmış kapsamlı deneysel
araştırmalar sonucunda doğal seçilimin statüsü ar-
tık güven altında olsa da, bu konudaki çalışmalar
İzin alınarak Türkçeye
çevrilmiştir. Copyright © 2009 hâlâ tamamlanmış sayılmaktan çok uzaktır. Aksine,
Scientific American, Inc. Ltd.
Tüm hakları saklıdır. bundan yirmi yıl öncesine kıyasla, kısmen geliştiri-
38
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
len yeni deneysel teknikler, kısmen de doğal seçili-
min temellendirildiği genetik mekanizmaların kap-
samlı deneysel analizlere tabi tutulması nedeniyle,
doğal seçilim, biyolojinin daha aktif çalışma yürü-
tülen bir alanıdır. Doğal seçilim konusunda yapılan
deneysel çalışmaların çoğu üç amaca odaklanmıştır:
sıklığını saptamak, doğal seçilim sonucunda görü-
len adaptasyonları üreten genetik değişimi tam ola-
rak belirlemek, evrimsel biyolojinin temel sorunsalı
olan, yeni türlerin ortaya çıkışı konusunda doğal se-
çilimin oynadığı rolü değerlendirmek.
David Creswell
ri ürettiğini varsayalım: tip1 sadece tip1; tip2 de sa-
dece tip2 üretsin. Şimdi çevresel koşullar aniden de-
ğişsin: ortama, tip1’in dirençli olduğu, ama tip2’nin
olmadığı bir antibiyotik verelim. Yeni koşullarda 1. nedenden ötürü zararlıdır; ince ayarı yapılmış sis- Hayvan postu
tipteki bakteriler, 2. tipteki bakterilerden daha rahat temlerde, rastlantısal değişikliklerin sistemi iyileş- doldurmada hünerli
uyum sağlarlar, yani ortama daha uygun oldukla- tirmekten ziyade, bozmaları daha olasıdır. bir sanatçıyla bir bilim
rından, hayatta kalarak, 2. tipteki bakterilerden da- Bu nedenle evrim, mutasyonun ve seçilimin gö- insanının yaratıcı
ha çok ürerler. Sonuç olarak, tip1 bakterilerinin sa- revlerinin katı olarak birbirinden ayrıldığı iki kade- uzmanlığı birleştiğinde
yısı, tip2 bakterilerinden daha fazla olur. meli bir süreçtir. Mutasyon, her nesilde popülasyon- evrimin hayvan
Evrim biyolojisinde kullanıldığı şekilde “uygun- da yeni genetik çeşitliliklerin oluşmasına neden olur. krallığında olanaklı
luk”, belirli bir ortamda hayatta kalma ya da üreme Bundan sonra da, doğal seçilim onları tarar: çevre- kıldığı muhtelif yaşam
olasılığını ifade eden teknik bir terimdir. Değişik sel koşullardaki zorlayıcı şartlar, “kötü” (göreceli ola- biçimleri hakkında
bağlamlarda sayısız kere tekrarlanan bu seçilim sü- rak uygun olmayan) çeşitliliklerin frekansını azaltır. ipuçları ortaya
recinin sonucunda bitkiler, hayvanlar ve bakteriler Popülasyon genetikçileri, doğal seçilime mate- konabiliyor. Bu seçki,
ortamlarına karmaşık şekillerde uyum sağlarlar. matiksel tanımlamalarla açıklık getirdiler. Örneğin,
New York şehrindeki
Amerikan Doğa Tarihi
Evrim genetikçileri, yukarıda belirtilen savın bi- genetikçiler popülasyonda daha uygun olan bir ti-
Müzesi’ndeki Yaşam
yolojik detaylarını zengin biçimde ortaya koyabilir- pin frekansını daha hızlı arttıracağını ve bu artışın
Çeşitliliği Salonu’nda yer
ler. Biliyoruz ki, genetik tipler DNA’da oluşan mu- da gerçekten hesaplanabileceğini gösterdiler. Popü-
alan sergiden çekilmiş
tasyonlardan, yani genomun dilini oluşturan AGCT lasyon genetikçileri, doğal seçilimin hayal bile edile-
fotoğraflardan oluşuyor.
harfleriyle simgelenen nükleotid zincirindeki rast- meyecek kadar keskin “gözleriyle” genetik tipler ara-
lantısal değişikliklerden kaynaklanır. Sıradan bir sındaki çok ufak uygunluk farklılıklarını bile tespit
mutasyonun, yani DNA’daki bir harfin bir diğerine edebildiği gerçeğini şaşkınlıkla keşfettiler. Bir mil-
dönüşmesinin, oluşum hızı hakkında oldukça bilgi yon bireyin bulunduğu bir popülasyonda doğal se-
sahibiyiz. Her nesilde, her bir gamette, her bir nük- çilim, bir milyonda bir gibi düşük seviyede görülen
leotidin bir diğerine değişme olasılığı milyarda bir- uygunluk farklılıklarıyla hareket edebiliyordu.
dir. Daha da önemlisi, mutasyonun uygunluk üze- Doğal seçilim hakkındaki savda çarpıcı bir nokta
rindeki etkilerini kısmen biliyoruz. Rastlantısal mu- da, mantığının genlerden, türlere kadar her seviyede-
tasyonların çoğu zararlıdır, yani uygunluğu azaltır- ki biyolojik varlık için geçerli olmasıdır. Darwin’den
lar; sadece az sayıda mutasyon faydalıdır, uygunlu- beri biyologlar bireyler arasındaki uygunluk farklı-
ğu arttırırlar. Çoğu mutasyon, bilgisayar program- lıklarını ele alsalar da, prensip olarak doğal seçilim,
larındaki yazılımlarda karşılaştığımız hatalarla aynı diğer varlıkların hayatta kalma ve üreme farklılıkla-
39
Doğal seçilimin Genetikle Testi
Son nesiller
Çevre 1
Bazı rastgele mutasyonlar Yeni ölümcül
ölümcüldür (kırmızı): Bu mutasyon
genleri taşıyan organizmalar, Çevre 2
sonraki nesillere bunu Bir mutasyon faydalı ise (mavi) onu taşıyan
aktarmayı başaracak organizmaların taşımayanlara oranla bu özelliği bir
kadar hayatta kalamazlar. sonraki nesle aktarma olasılığı artmaktadır. Faydalı
Çevre, genomdaki ölümcül mutasyon böylelikle, toplulukta kalıtım yoluyla Çevre değişirken faydalı mutasyonlar
değişiklikleri sürekli tarar. devralınan genin önceki versiyonunun yerini alır. Bu toplulukta daha sık görülebilir.
arada rastgele yeni ölümcül mutasyonlar da görülmeye
devam etmektedir.
rını da yönlendirebilir. Örneğin, daha geniş bir coğ- lar bulunmakta. Milyonlarca yıl boyunca DNA’daki
Mutasyon ve rafyada yaşayabilen türlerin bir tür olarak, daha dar evrimsel değişim, ne oranda doğal seçilim yoluyla,
Doğal Seçilim bir coğrafyada yaşayanlardan daha uzun süre neslini ne oranda bir başka süreçle olmuştur?
sürdürebileceğini düşünebiliriz. Ne de olsa, daha ge- 1960’lara kadar biyologlar yanıtın “neredeyse tü-
Doğal seçilim yoluyla niş alanda yaşayan türler, bir kaç yerel popülasyonun mü” olduğunu varsayıyorlardı. Japon araştırmacı
evrim, iki aşamalı bir
süreçtir: ilk olarak yok olmasını, daha dar alanda yaşayan türlerden da- Motoo Kimura liderliğindeki popülasyon genetik-
toplulukta rastgele ha fazla kaldırabilirler. Doğal seçilim mantığıyla, da- çileri bu görüşü ciddi şekilde sorguladılar. Kimura,
genetik mutasyonlar ha geniş alanda yaşayabilen türün oranının zamanla moleküler evrimin genellikle başlangıçta nadir gö-
ortaya çıkar; sonra artacağını tahmin edebiliriz. rülen faydalı bir özelliğin frekansının çevresel ko-
çevre, organizmaları Bu sav, biçimsel olarak sağlam olsa da ve evrim şullarca arttırıldığı, “pozitif ” doğal seçilimle yürü-
tarayarak bu özellikleri
bilimciler daha üst seviyede seçilimin ara sıra ger- tülmediğini savundu. Aksine, popülasyonda kalıcı
gösterenleri belirler.
çekleştiğini düşünseler de, çoğu biyolog doğal seçili- olan ya da yüksek frekanslara erişen genetik mutas-
min genellikle organizmalar ya da genetik tipler ara- yonların neredeyse tümünde seçici nötralite olduğu-
sında olduğu konusunda hem fikir. Bunun bir nede- nu, yani uygunluk üzerinde öyle ya da böyle, belirgin
EVRİM: Gelecek 200 Yıl ni, organizmaların ömürlerinin, türlerinkinden çok bir etkisinin olmadığını belirtti. (Tabii ki zararlı mu-
Steven Pinker daha kısa olması. Böylelikle, organizmaların doğal tasyonlar yüksek oranda görülseler de, popülasyon-
Seçilim, genom üzerinde seçilimi, türlerin doğal seçilimine baskın geliyor. da hiçbir zaman yüksek frekanslara erişemediklerin-
parmak izini nasıl den evrimsel açıdan çıkmaz sokaktalar.) Nötral mu-
bırakır? Özellikle de
protein kodlamayan Doğal Seçilim Ne Kadar Yaygın? tasyonlar esasen var olan ortamda görünmez olduk-
kısımlar üzerinde nasıl larından, bu değişiklikler popülasyonda sessizce var
işler ve ardında ne tür Doğal seçilim hakkında biyologların sorabi- olmaya devam etmekte, genetik yapısını zaman için-
değişiklikler bırakır: lecekleri en basit sorulardan biri, şaşırtıcı biçim- de belirgin şekilde değiştirmektedir. Rastlantısal ge-
Sınırlı etkiye sahip birkaç
de yanıtlanması en zor sorulardan biri olmuştur: netik kayma denen bu süreç, nötral moleküler evrim
ortak gen mi, yoksa
etkileri daha geniş olan, Bir popülasyonun genel genetik yapısındaki deği- kuramının özünü oluşturmaktadır.
çok sayıda az rastlanan şikliklerinden doğal seçilim ne ölçüde sorumlu- 1980’lere gelindiğinde, moleküler genetikçilerin
gen mi? Şempanzelerden dur? Doğal seçilimin, canlılarda çoğu fiziksel özel- çoğu nötralite kuramını kabul etseler de, bu konu-
ve birbirimizden nasıl liklerin evrimini yönlendiği konusunda hiç kim- da eldeki verilerin çoğu dolaylı göstergelerdi; ku-
farklı olduğumuzu
ve neden kalıtsal senin ciddi bir şüphesi yok. Gagalar, kaslar ve be- ramı doğrudan ispatlayan önemli testler yapılma-
hastalıklarımız olduğunu yinler gibi büyük boyuttaki özellikleri açıklamanın mıştı. İki gelişme bu sorunun giderilmesini sağla-
anlamak açısından bir başka mantıklı yolu yok. Buna karşın, molekü- dı. Birinci gelişme, popülasyon genetikçilerinin ge-
bunları bilmek gereklidir. ler düzeyde gerçekleşen doğal seçilimin, değişim- nomdaki nötral değişimleri, adaptif değişimlerden
Steven Pinker, Harvard Üniversitesi’nde
Johstone Family Psikoloji profesörüdür. de ne derece rol oynadığı konusunda ciddi kuşku- ayırt eden basit istatistiksel testleri geliştirmeleriy-
40
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
Son nesiller
Çevre 1
Tarafsız mutasyonlar tıpkı Yeni ölümcül
eskiden devralınan genler mutasyon
gibi çevresel taramaya Çevre 2
tabi tutulurlar ve ölümcül Topluluğa ait bir gendeki tarafsız
mutasyonlar bertaraf edilir. farklılıkların sıklığında görülen rastgele
değişimler özellikle küçük topluluklarda
olağan sıklık düzeyinden kimi zaman Çevre değiştiğinde bazı tarafsız farklılıklar faydalı olma
di. İkinci gelişmeyse, yeni teknolojiyle birçok tür- le, bunun nasıl olduğu konusuna hâlâ açıklık geti-
den elde edilen tüm genomun sekansının yapıla- rememekteler. Yakın zamana kadar, örneğin adap- “Tarafsız” Evrim
rak, istatistiksel testlerin uygulanabileceği büyük tif evrimin altında yatan genetik değişimler hakkın- ve Genetik
verilerin elde edilebilmesiydi. Yeni veriler, nötrali- da pek fazla şey bilinmiyordu. Genetik alandaki ye- Sürüklenme
te teorisinin, doğal seçilimin önemini ve büyüklü- ni gelişmelerden sonra, biyologlar bu soruya doğru-
ğünü doğru tahmin edemediğini gösteriyor. dan eğilebiliyor ve seçilim konusunda bir kaç temel Yakın zamana kadar
California Üniversitesi, Davis’ten David J. Be- soruyu yanıtlamaya çalışıyorlar. Organizmalar yeni
biyologlar DNA’daki, birçok
nesil boyunca varlığını
gun ve Charles H. Langley başkanlığındaki bir çevreye doğal seçilimle ne zaman adapte oluyorlar? sürdüren çoğu değişimin
grup, meyve sineği Drosophila’nın iki türünün Bunu bir kaç gende mi, yoksa birçok gende olan de- tarafsız olduğuna (sarı),
DNA frekanslarını karşılaştırdı. Her iki türde yak- ğişimle mi yapıyorlar? Bu genler tanımlanabilir mi? yani hayatta kalma
laşık 6000 genin analizini yaparak ortak atadan ay- Aynı çevreye farklı organizmaların uyumu sırasında veya üreme üzerinde
rıldıklarından beri hangi genlerin farklılaştığını yine aynı genler mi rol oynuyor? herhangi bir etkisi
olmadığına inanıyorlardı.
belirlediler. İstatistiksel bir test uygulayarak, 6000 Bu sorular kolay yanıtlanamaz. Esas zorluk, fay- Bir toplulukta bu tür
genin en az %19’unda nötral evrimin söz konusu dalı bir mutasyondan kaynaklanan uygunluk artı- değişikliklerin karışımı
olmadığını, yani incelenen genlerin beşte birin- şının küçüklüğünün evrimsel değişimi oldukça ya- nesilden nesile rastgele
de doğal seçilimin evrimsel farklılaşmayı yönetti- vaşlatmasıdır. Evrim biyologlarının bu sorunun değişebilir ve bu süreç,
ğini belirttiler. Bu sonuç, nötral evrim kuramının üstesinden gelmek için kullandıkları bir yol da, genetik sürüklenme diye
adlandırılır. Bol miktarda
önemli olmadığını ima etmiyor; sonuçta genle- hızla üreyen organizmaların büyük popülasyonla-
tarafsız mutasyon
rin kalan %81’i genetik kayma nedeniyle farklılaş- rını uygunluk farklılıklarının daha büyük olduğu, olduğu varsayımı bazı
mış olabilir. Buna rağmen, doğal seçilimin türlerin bu nedenle evrimin daha hızlı olduğu suni ortam- genetikçileri doğal
farklılaşmasında çoğu nötralite kuramcısının tah- lara koymak oldu. Popülasyonlarının büyük olma- seçilimden çok genetik
min ettiğinden daha büyük rol oynadığını ispatlı- sı, sabit miktarda mutasyon oluşturmalarını sağ- sürüklenmenin DNA’daki
yor. Benzer çalışmalar, evrim genetikçilerinin do- layacağından faydalı olacaktır. Mikrobiyal deney- değişimlerin itici gücü
olduğu görüşüne
ğal seçilimin DNA sekanslarında bile evrimsel de- sel evrim çalışmalarında, aynı genetik yapıda olan yönlendiriyor. Yeni
ğişimi yönlendirdiği sonucunu çıkarmalarına ne- mikroorganizma popülasyonları, uyum sağlamala- deneysel bulgular da
den olmuştur. rı gereken yepyeni bir ortama konulurlar. Tüm bi- doğal seçilimin bu tür
reyler aynı DNA sekansına sahip olduklarından, bir değişimde önemli
doğal seçilim deney sırasında oluşan yeni mutas- bir etken olduğunu
Doğal Seçilimin Genetiği gösteriyor.
yonlarla gerçekleşmektedir. Araştırmacı böylelikle
Biyologlar gagalar, kaslar ve beyinler gibi sıra- yeni koşullardaki üreme hızını ölçerek popülasyo-
dan fiziksel özelliklere bakarak, doğal seçilimin ev- nun uygunluğunun zamana karşı değişimini gös-
rimsel değişimi yönlendirdiğinden emin olsalar bi- terebilir.
41
Doğal seçilimin Genetikle Testi
EVRİM İŞ BAŞINDA Deneysel evrim konusunda en ilginç araştırma- layabilir. Schemske ve Bradshaw iki türü çaprazla-
lar bakteriofajlarla, bakterileri enfekte edecek ka- dıklarında, renk farklılıklarının Yellow Upper ya da
Bazı hayvanlarda dar küçük virüslerle yapılmıştır. Bakteriofajların YUP diye adlandırılan tek bir genden kaynaklandı-
uyum değişimleri genomlarının oldukça kısa olması nedeniyle, bi- ğını gösterdiler. Bu bulgular ışığında, araştırmacılar
gözlemlenebilecek
yologların deneyin başında, sonunda ya da deney iki tür kırma geliştirdiler. Birincisinde, YUP geni M.
düzeyde hızlı
ortasında genomlarının sekansını tespit etmeleri Cardinalis’ten, genomun kalanıysa M. Lewisii’den
gerçekleşmektedir:
çok kolaydır. Doğal seçilimin “yakalayıp” zamanla gelmekteydi. Kırmanın çiçeği turuncuydu. İkin-
sürdürdüğü her bir genetik değişimi izleyebilmek ci kırma ise birincisinin tam tersiydi: YUP geni M.
mümkün olmaktadır. Lewisii’den, genomun kalanı da M. Cardinalis’ten
Teksas Üniversitesi, Austin’den K. Kichler Hol- geliyordu. Bu kırmanın çiçekleri pembeydi.
der ve James J. Bull, birbirleriyle yakından ilinti- Kırmalar doğada yetiştirildiklerinde, araştırma-
li iki bakteriofaj türü olan OX174 ve G4 üzerinde cılar YUP geninin, çiçeğin ziyaretçisinin üzerinde
Visual Photos
bir deney yaptılar. Her iki virüs de bağırsak bakte- büyük etkisi olduğunu gösterdiler. M. Cardinalis’in
risi olan Escherichia Coli’yi enfekte ederler. Araştır- YUP genini taşıyan M. Lewisii bitkilerini ziyaret
Yaban Tavşanı (Avustralya) macılar, bakteriofajları çok yüksek sıcaklıkta tuta- eden arı kuşu sayısı, saf M. Lewisii bitkilerinin-
Avrupa’dan getirilen bu rak bu yeni sıcak ortama uyum göstermelerini sağ- kinden 68 kat fazlaydı. M. Lewisii’nin YUP geni-
hayvanlarda Avustralya’nın
kuru, sıcak iklimine uyum ladılar. Her iki türde de yeni ortama uygunluk, de- ni taşıyan M. Cardinalis bitkilerindeyse, yaban arı-
sağlayacak biçimde vücut
ölçüsü, ağırlık ve kulak ney süresinde belirgin şekilde arttı. Dahası, her iki sı ziyaretleri 74 kat artmıştı. Bu nedenle artık, M.
büyüklüğünde değişimler türde de araştırmacılar aynı eğilimi gördüler: de- Cardinalis’in kuşlar tarafından polenlenmesinin
oluşmuştur.
neyin başlarında uygunluk hızla artıp, daha son- evrimleşmesinde YUP’un önemli rol oynadığı ko-
ra, zamanla kesiliyordu. Holder ve Bull uygunluk- nusunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır. Schems-
taki artışa neden olan DNA mutasyonlarını harfi- ke ve Bradshaw’ın çalışması doğal seçilimin bazen
yen tespit edebilmişlerdi. görünürde oldukça basit genetik değişikliklerden
Screaming Brocoli
ağır hızını araştırmak için bir başka yol bulmalıyız. limcilerin “türlerden” ne kastettikleri konusunda
Bunun için, evrim bilimciler, aralarında hali ha- net olmak gerekir. Darwin’in aksine, biyologların
Deniz Salyangozu zırda doğal seçilim tarafından oluşturulmuş adap- çoğu genellikle biyolojik türler kavramını benim-
(New England)
Muhtemelen yengeçlerce tif farklılıklar olan popülasyonlar veya türleri ele serler. Burada kritik nokta, türler arasında yeniden
avlanmaya bir yanıt olarak alıp, aralarındaki genetik farklılıkları incelerler. üretici izolasyon olduğudur, yani genetik özellik-
salyangozun kabuğu biçim
değiştirmiş ve kalınlaşmıştır. Örneğin, Michigan Eyalet Üniversitesi’nden Doug- leri onların birbirlerinden gen alıp vermelerini en-
las W. Schemske ve Washington Üniversitesi’nden geller. Bir başka deyişle, farklı türlerin farklı gene-
H.D. Bradshaw, iki misk otu türünü, yaban arısı ta- tik havuzları vardır. Bu izolasyonun oluşması için,
rafından polenlenen (tozaklanan) Mimilus lewisi- Darwin’in Türlerin Kökeni adlı eserinde çok iyi be-
i ve arı kuşu tarafından polenlenen M. Cardinalis’i timlediği gibi, iki popülasyon arasında coğrafik izo-
incelediler. Diğer türlerden elde edilen verilere gö- lasyon olması gerektiği düşünülmektedir. Açıktır ki,
re, Mimilus Genusu’nda kuşlar tarafından polen- Galapagos Takımadaları’ndaki farklı adalarda yaşa-
lenme, arı polenlemesinden evrimleşmiştir. yan ispinozlar, ancak coğrafik izolasyondan sonra,
M. Lewisii’nin pembe çiçekleri, M. Cardinalis’in bugün gözlemlediğimiz farklı türlere ayrıştılar.
de kırmızı çiçekleri olduğundan sırf çiçek rengi bi- Bir kere oluştuktan sonra, izolasyon bir kaç şek-
le, polenleyenin farklı tercihte bulunmasını açık- li alabilir. Örneğin bu iki tür, coğrafik olarak aynı
42
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
yerde bulunsalar, eşleşme döneminde bir türün di-
şileri, diğer türün erkekleriyle eşleşmek istemeye-
bilirler. Bir kelebek türü olan Pieris Occidentalis’in
dişileri, büyük ihtimalle her iki türün farklı ka- Balarısı Sinekkuşu Balarısı Sinekkuşu
nat desenleri olması nedeniyle, ilişkili tür olan P.
Protodice’in erkekleriyle eşleşmeyeceklerdir. Şayet
iki tür eşleşse ve döllenme gerçekleşse de kırma-
ların yaşayamaması ya da kısırlığı izolasyonun bir Maymun çiçeği bitkilerinde yapılan araştırmalar tek bir
başka şeklini oluşturacaktır. Oluşan kırmaların öl- gende oluştuğu sanılan mutasyonların, yeni türlerin
çeşitlenmesine katkıda bulunduğunu gösteriyor.
mesi ya da kısırlığı sonucunda bir türün genleri di- Araştırmacılar YUP genini taşıyan küçük bir kromozom
ğer türe geçemeyecektir. Bu durumda, çağdaş biyo- bölgesini oynatarak aşağıdaki gibi iki tür kırma yarattılar ve
sinek kuşlarının M. Lewisii kırma bitkisini saf türünden
loglar için, doğal seçilimin türlerin kökenini yön- 68 kez daha sık ziyaret ettiklerini buldular. Benzer biçimde,
balarıları da M. Cardinalis kırmalarını saf türünden 74 kez daha
lendirip, yönlendiremediği sorusu, doğal seçilimin sık ziyaret ettiler.
izolasyonun kökenini yönlendirip yönlendirmedi- M. Cardinalis YUP geni , M. Lewisii YUP geni
ğine indirgenmiştir.
20. yüzyılın büyük bölümünde çoğu evrim bi-
limci bunun yanıtının “hayır,” olduğunu düşün-
mekteydi. Aksine, genetik kaymanın türlerin olu-
şumunda kritik bir unsur olduğuna inanıyorlar-
dı. Türlerin kökeni üzerine yakın zamanda yapı-
lan araştırmalardan elde edilen en ilginç bulgu-
ların biri, türlerin oluşumunu genetik kaymanın
yönlendirdiği savının belki de yanlış olduğu, ak- M. Cardinalis YUP geni taşıyan M. Lewisii YUP geni taşıyan
M. Lewisii M. Cardinalis
sine, doğal seçilimin türlerin oluşumunda büyük
rol oynadığıdır.
Buna iyi bir örnek de, yukarıda söz edilen iki
misk otu türünün evrim tarihidir. Polenleyenler Balarısı Sinekkuşu Balarısı Sinekkuşu
43
David P. Mindell
Bugünün
Dünyasında
Evrimden
Faydalanmak
Evrimi anlamak sağlık hizmetleri, hukuki uygulamalar, ekoloji ve her türlü iyileştirme ve
tasarım sorunlarının çözümüne yönelik güçlü teknolojilerin önünü açıyor.
C
harles Darwin, kuşlar ve böcekler üze-
rinde yaptığı çalışmaların getireceği çı-
ğır açan teknolojik gelişmeleri şüphesiz
öngörmemişti. Evrimin tarihini ve mekanizmala-
rını kavrayışımızdaki ilerlemeler, bugün pek çok
farklı alanı şekillendiren etkili uygulamaların yo-
lunu açtı.
Anahtar Kavramlar
44
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
nının en aza indirgenmesini sağlayacak kuralların Çok daha ince detaylar içeren bir parmak izi işle-
belirlenmesi mümkün oluyor. Yönlendirilmiş ev- vi gördükleri için insan DNA’sının bu hızlı gelişen
rim adı verilen, proteinleri hızla evrimleştiren la- bölgeleri genetik işaretleyiciler olarak adli vakala-
boratuvar süreci sayesinde, aşılar ve diğer faydalı rın araştırılmasında ve babalık testlerinde kullanıl-
proteinler hızla geliştirilebiliyor. maya başlandı.
Diğer örnekler arasında bilgisayar bilimcilerin, Adli tıp araştırmacıları olay yerinden alınan insan
evrim kavramını ve mekanizmalarını uyarladıkla- saçı, bira kutusundaki dudak derisi hücreleri, sigara
rı, karmaşık iyileştirme ve tasarım sorunlarını çö- izmaritleri, zarflardaki tükürük izleri, meni, kan ve
zebilen ve genetik programlama olarak bilinen ça- dışkı gibi örneklerden elde edilen verilerle şüpheli-
lışmaları bulunuyor. Yeni geliştirilen metagenomik lerden elde edilenler arasındaki bağlantıyı bu gene-
yaklaşımıysa mikroskobun geliştirilmesinden be- tik işaretleyicilere bakarak değerlendiriyorlar. En ba-
ri mikrobik çeşitlilik konusundaki anlayışımıza en sit kullanımı, şüpheliden alınan verilerin olay yerin-
çarpıcı değişimi getirmiş, bilim insanlarının belir- den alınan örneklerle karşılaştırıldığında eşleşmedi-
li bir bölgede yaşayan mikropları tarayabilme yeti- ğini göstererek, bir şüphelinin suçsuzluğunu kanıtla-
sinde devrim yaratmıştır. maktır. Genetik işaretleyicileri kullanarak yanlış yar-
Yaklaşık 400 yıl önce İngiliz filozof ve devlet ada- gılamaları önlemeye çalışan ve kamu yararı gözeten
mı Francis Bacon bilginin güç anlamına geldiğini politikaları geliştirmeyi amaçlayan Masumiyet Pro-
söylemişti. Evrimi anlayışımızdaki ilerlemelerle or- jesi adındaki oluşumun bildirdiğine göre, 1989’den
taya çıkan son derece faydalı teknikler onun ne ka- beri, çoğu tecavüzle suçlanmış ve bir kısmı da idam
dar haklı olduğunu görkemli biçimde gösteriyor. mahkûmu olmuş 220 kişi genetik işaretleyicilerin
kullanılması sayesinde beraat edebilmiştir.
1925’te lise öğretmeni John T. Scopes aleyhi-
Şüphe Götürmez Biçimde ne Tennessee’de
Kanıtlandı ki… açılan dava-
da evrimin
Evrimsel analiz ile kriminal araştırmaların or-
tak amacı geçmiş olayları aydınlatmaktır. İkisinin sinsi bir musibet gibi gös-
birlikteliğinin yararlı sonuçlar vermesi için, DNA terilmesinden bu yana ABD
sekans teknolojisinin olgun- adli sisteminin evrimsel bilime
laşıp büyük veri setleriyle bakışı tamamen değişmiş
güçlü niceleyici yöntem- bulunuyor. 1988’de Lou-
isiana Eyaleti’nin Ric-
ler sunması
ve bilimin hu-
kuk alanına gir-
mesi gerekiyordu.
Diğer evrimsel uygulamalarda da görüldüğü gi-
bi moleküler saat kavramının çok önemli hard J Schmidt
bir rolü vardır. DNA dizisinde zaman aleyhine açtığı da-
içinde oluşan değişiklikler, genel ola- vada hâkim, sonuçla-
rak tahmin edilebilir hızda seyre- rı deneysel olarak belir-
der, bu da moleküler saatin te- lenerek bilimsel hakem-
melini oluşturur. DNA’nın iki li dergilerde yayımlandığın-
dan, filogenetik analizin (adını emsal gösterilen bir
davanın davacısından alan) Daubert Bilimsel İspat
Standardı’nın adli ölçütlerine uygun olduğu yö-
nünde karar verdi.
ayrı bölgesinin moleküler saatle-
ri birbirlerinden oldukça farklı hız-
larda ilerleyebilir. 1980’lerin başla-
rında genetikçiler insan DNA’sının çok
hızlı evrimleşen bölgelerini keşfettiler.
45
Bugünün Dünyasında Evrimden Faydalanmak
CAATTTATCT Mutasyonlar
T=mutasyon
Yaklaşık 50 milyon yıl sonra
Ortak Ata t
CAATTTATCG CAATTTATTT
DNA dizisi T=mutasyon
t
Tür B
Ortak Ata
Baylor Tıp Fakülte-si’nden Michael L. Metzker ve Zarf geni analizi, epidemiyolojik örneklerle kı-
Austin’deki Texas Üniversitesi’nden David M. Hil- yaslandığında, kurbandan ve doktordaki örnekten
Mokelüler Saatler lis tarafından uzman bilirkişi olarak davet edildiğim alınan HIV dizilerinin aynı kökenden geldiğini gös-
için, Louisiana Eyaleti’nin Richard J Schmidt aley- terdi. Hastalıklı popülasyondaki rastgele iki kişi-
Uygulamada en faydalı hine açtığı davaya katılma şansım oldu . Moleküler den alınan örneklerde bulunan virüslerin bu kadar
evrimsel kavramlardan analizler üzerinde üçümüz birlikte uğraştık. İspat benzerlik gösterebilme olasılığı çok düşüktür. So-
birisi moleküler saat
kavramıdır. Bir DNA edilmemiş verilere göre, bir gastroenterolog eskiden nuç, doktorun hastalarından birinden aldığı örne-
dizisi üzerinde yeterince muayenehanesinde hemşire olarak çalışan metresi- ği hemşireyi enfekte etmek için kullandığını doğru-
düzenli bir hızda nin evine girerek ona bir şey enjekte etmiştir. Dok- luyor görünse de, hastanın hemşireden bulaşan HIV
gerçekleşen mutasyonlar tor bunun B vitamini olduğunu, kadınsa HIV ol- ile hastalanmış olma olasılığı da vardı. Daha ağır ev-
birikerek iki türün ortak duğunu iddia etmektedir. Olaydan birkaç ay sonra rimleşen RT enzimi dizilerinin filogenetik analizi,
bir atadan ne kadar
zaman önce farklılaştığını kadın kendini iyi hissetmemeye başlar. Kan testle- kurbandan alınan virüsün iddia edilen kaynaktan
göstermektedir. ri HIV bulaştığını gösterir ve bu noktada kadın da- alınan virüsten daha genç olduğunu gösterdi. Bu so-
va açar. Savcılık makamı hızla arama emri çıkarta- nuç, iddia edilen kaynaktan alınan virüsün hemşire-
rak doktorun muayenehanesini aratır; kayıt defter- yi enfekte ettiğini açıkça ispatladı.
leri ve buzdolabında da bir tüp kan örneği ele geçi- Jüri, doktoru, adam öldürmeye teşebbüsten suç-
rilir. Doktor, bunun HIV pozitif olan hastalarından lu bularak, 50 yıl hapse mahkûm etti. Elbette jürinin
birine ait olduğunu, şahsi araştırmaları için tuttuğu- kararında evrimsel verilerin mi, doktorun defterle-
nu belirtir. ri ve davranışlarının mı daha etkili olduğunu bilmi-
Araştırmada atılacak bir sonraki mantıklı adım, yoruz. Bildiğimiz şu ki Richard J. Schmidt davasın-
olası kaynaktan ve hemşireden alınan HIV örnekle- daki kararın 2002 yılında Yargıtay’ca emsal gösteril-
rinin filogenetik analizini yapmaktı. Diğer araştırma- mesiyle, filogenetik analizin ABD mahkemelerince
cılarla birlikte, dizi analizi yapılacak iki HIV genini kullanılmaya devam edeceği kesinleşti.
belirledik. Bunlardan biri, viral zarfı kodlayan ve hızlı
evrimleşen, diğeri de elzem bir enzim olan ters trans-
kriptazı (RT) kodlayan ve yavaş evrimleşen genlerdi. Biyolojik Silahlanma Yarışı
Kontrol grubu olarak referans oluşturması amacıyla, Suçlar gibi bulaşıcı hastalıklar da her zaman ya-
30 hastalıklı kişiden kan örnekleri topladık. şamın gerçekleri olmaya devam edecektir. Parazi-
46
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
tik virüsler, bakteriler, fungi ve hayvanlar, Homo diğer ırklarının taramasının yapılmasını tavsiye et- Evrimleşen Yüksek Hız
sapiens’in tarihi boyunca insanlarla birlikte evrim- mektedirler. Bir robotu dengesini koruyarak
leşmişler; bağışıklık sistemimizin, kendisini olağa- Filogenetik analiz, influenza A genomunda di- olabildiğince hızlı biçimde yürütmek
üzere eğitmek her yeni zeminde çok
nüstü bir biçimde uyarlayarak evrimleşmesine ne- ğer konak türlerden gelen virüs ırklarıyla karıştı- ince ve zorlu ayarlarla yürüyüşünü
den olmuşlardır. Her ne kadar bazılarını uzaklaştı- rılarak eşleştirilebilen sekiz benzersiz kesimin bu- düzenlemeyi gerektirmektedir.
Carnegie Mellon Üniversitesi’ndeki
rıp, bazılarının yok olmasına neden olsak da, insan lunduğunu göstermektedir. Kayma olarak da bili- araştırmacılar dört bacaklı Sony-Aibos
robotunu bu şekilde yürütmek için
toplulukları mikrobik patojenler için üreme orta- nen bu tür yeniden birleşmeler, DNA dizilerindeki evrimsel bir algoritma kullandılar.
mı sağladıklarından, hayatta kalanlar bizleri başa- mutasyonla beraber, neredeyse kaleidoskopik var- Bu robotlardan dördü çeşitli yürüyüş
tarzlarını deneyerek, ortaya çıkan
rıyla ele geçirip yayılmaktalar. Uzun soluklu bir si- yasyon oluştururlar ve yeniden yapılandırılmış vi- başarım sonuçlarını birbirleriyle
paylaştılar. Daha sonra en iyi yürüyüş
lahlanma yarışının içindeyiz. rüslerin bağışıklık sisteminin ürettiği antikorları at- tarzlarını seçerek bir sonraki aşama
Patojenlerin evrimsel geçmişini anlamak, bi- latmasını sağlarlar. Bu da sürekli yeni aşı geliştir- için mutasyona uğramış yeni nesil
yürüyüş tarzları geliştirdiler. Bu
linmeyen patojenleri ve onların genlerini tanım- memizi zorunlu kılar. Coğrafi örneklemenin, pato- evrimsel sürecin yaklaşık 100 defa
lamak için bildiğimiz en iyi yöntem, filogenetik tekrarı sonucunda dört ayaklı
jenik olduğu bilinen belirli mutasyonlarla ve belir- bu makineler bilim insanlarının
analizle genetik kökenlerini belirlemektir. Yakın li kesimlerin filogenetik geçmişiyle birleştirilmesi, algoritma kullanmadan yaptıklarına
oranla % 20 daha hızlı yürümeyi
akrabalar uzak akrabalara göre benzer kalıtımsal hastalığın yayılmasıyla ilgili tahmin yapılmasını ve başarıyorlar.
yaşam özelliklerine sahip olacaklarından, bir pa- aşı geliştirmede kullanılacak adayların belirlenme-
tojenin genetik kökenini bilmemiz, üreme ve bu- sini kolaylaştırır.
Adli Tıp Bilimi, genetik
laşma kanalları ve tercih ettiği yaşam ortamı hak- Bilim insanları 1997’de, yerel virüs kaynağı olan işaretleyiciler dediğimiz, şüphelilerle
olay yeri kanıtları arasında olası
kında hipotez üretmemizi sağlar. Böylelikle, bu ki- tüm evcil kümes hayvanlarının itlafı konusunda yet- bağlantıları ortaya çıkaran güçlü
lit bilgiyi patojenin bulaşma olasılığının nasıl azal- kilileri ikna ederek, Hong Kong’da felaketle sonuçla- araçlardan dolayı, evrimleşen DNA
dizilerini anlayan biyologlara şükran
tılacağı ve mümkünse bağışıklığın nasıl arttırıla- nacak bir H5N1 pandemiğinin önüne geçtiler. Grip duymaktadırlar. 1998’deki emsal bir
cağı konusunda tavsiyelerde bulunmak için kulla- virüsünün evrimsel kökeni, genomlar arasında me- vakada, HIV örneklerinin filogenetik
incelemesi bir doktorun bir hastadan
nabiliriz. lezleştirme ve konak kaydırma yetisi hakkında bilgi- aldığı kanı kurbanına enjekte ettiğine
dair suçlamayı kanıtladı.
Evrimin mekanizmalarını anlamak, mutasyo- miz, bir grip salgını olduğunda (olursa değil) riskle-
nun nedenlerini, doğal seçilim ve rastlantısal olay- ri en aza indirgememize yardımcı olacaktır.
ların belirli kalıtımsal değişimlerin kaynağı ve ka-
lıcılığı üzerindeki rollerini belirlemeyi gerektirir.
Kalıtımsal değişimleri genotipik ve morfolojik açı-
dan olduğu gibi, patojenlik (sayrıganlık), bulaşıcı-
lık, konak spesifikliği ve üreme hızı gibi yaşamsal
özellikler açısından da izleyebiliriz. Örneğin, uzak-
tan akraba bakterilerin yatay transfer denilen bir
süreçle ilaca dirençlilik genlerini değiştirmeleriyle
47
Bugünün Dünyasında Evrimden Faydalanmak
Interferon adı verilen tir. Gelişmekte olan bu yaklaşıma bir örnek, meme
bağışıklık sistemi kanseri vakalarını % 25 oranında azaltmakla bir-
proteinlerinin likte kardiyovasküler sorunlara yol açabilen Her-
yönlendirilmiş evrimi, ceptin (trastuzumab) adlı ilaçtır. Doktorlar, geno-
virüsün çoğalmasını tip bilgisini kullanarak, kişinin Herceptin’e olumlu
yavaşlatıcı etkisi yanıt verme olasılığına ve düşük de olsa kalp soru-
250.000 bin kez daha nu riskinin olup olmadığına bakabilmekteler.
fazla olan türlerin ortaya Ancak pek çok kişi, işveren ya da sigorta şir-
çıkmasını sağladı.
Photos.com
In Vitro ve In Silico
Milyarlarca yıl işledikten sonra evrim, bazı yön-
leriyle anlaşılmaz ve tuhaf olsa da çok yönlü bir ta-
Mike Clarke AFP/Getty Images
48
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
lendirilmiş evrimi uygulayan araştırmacılar, tek bir Genetik programlamayla, bazen insan ürünü ta-
amino asit dizisi içinde rastlantısal konumlarda ya da sarımlara hiç benzemeyen çözümlere ulaşılabiliyor.
yalnızca belirli bölgelerde ve hatta işlevsel önemi ol- Örneğin, yerde konuşlanmış alıcılar kullanarak sin-
duğu belirlenen belirli dizi bölgelerinde değiştirmek yal kaybını azaltan iletişim uydularına bir takım ha-
isteyebilirler. Protein kodlayan genler, karıştırılarak linde yörünge bulmak üzere kullanılan evrimsel bir
yeni ve özgün özelliklere sahip değişik düzenlemeler bilgi işlem programı, uydu yörüngeleri arasında de-
ortaya çıkartacak şekilde, kesimler halinde yapılan- ğişken aralıklar bırakarak, alışılmadık asimetrik yö-
mıştır. Filogenetik tanımı yapılmış bir gen ailesinden rünge konfigürasyonları oluşturdu. Bu sonuçlar, ta-
ya da kardeş türlerden gelen bağlantılı genlerin yapı- sarımcıların düşünebildikleri alışılagelmiş simetrik
sal kesimleri karıştırılarak, kimerik proteinler olarak düzenlemelerden daha iyi performans gösterdiler. EVRİM: Gelecek 200 Yıl
adlandırılan yapılar oluşturulabilir. Gen kesimlerini
yeniden birleştirip karıştırarak (shuffling) proteinle- Simon Conway Morris
Kritik Hizmetler “Evrimin en büyük
rin hızlı evrimini sağlayan yöntem biyobenzetim yo-
gediği mi? Çok basit,
luyla laboratuvarda uygulandığında başarılı sonuçlar Dünya nüfusu artarak çevreyi hızla değiştir- dostum.” Profesör
vermiştir. Araştırmacılar, bazı mikrop popülasyon- meye devam ettikçe, biyolojik çeşitliliğin korun- Mortimer arkasına
larının genomlarının tümünü karıştırarak, evrimsel ması ve insanın geleceğiyle ilgili kaygılar da gide- yaslanıp güldü.
değişimi daha da hızlandırmıştır. rek artıyor. Organizmalar ve yaşadıkları ortamlar- “Evrim, değişimle
eşdeğer mi? Tabii, fakat
Yönlendirilmiş evrimin başarıları arasında in- dan oluşan sağlıklı ekosistemlerin, bize kullanıla- bu sadece bir ilk adım.
san papilloma virüsü aşısının geliştirilmesi ve He- bilir su kaynağı, ekilebilir toprak ve temiz hava te- Peki ya yaşam nedir?
patit C aşısının iyileştirilmesi bulunmaktadır. Bağı- min etmesini bekliyoruz. Ekosistemin sunduğu bu Berrak bir hareketsizlik
şıklık sistemi proteinleri ailesi olan interferonun 20 kritik unsurların gerekliliğini bilsek de, bunların bölgesi ile neredeyse kaotik
bir sürekli değişkenlik
farklı insandan alınan kesimlerinin karıştırılmasıy- kontrolü ve ekosistemdeki değişikliklerin sonuçla- bölgesi arasına gerilmiş,
la geliştirilen kimerik protein, virüslerin üremesini rı konusunda çok az bilgimiz var. Belirli türlerin ve incecik bir ip üzerinde
yavaşlatmada 250.000 kez daha etkilidir. Bir tümör komünitelerin ekosistemdeki rolleri nedir? Bu do- olağanüstü bir yürüyüş.
baskılayıcı olan insan p53 proteininin iyileştirilmiş ğal sistemler türlerin ve yaşam alanlarının kaybına Bu metafor hoşunuza
gitmediyse, kilometrelerce
biçimi de laboratuar deneylerinde tümörün büyü- ne kadar duyarlıdır? Ekosistemlerdeki değişiklik- yükseklikte bir iskambil
mesini engellemede daha etkili olmuştur. Araştır- ler yerel iklimleri, bitkilerde tozaklama ve tohum- kâğıdı destesi düşünmeye
macılar şimdi bu başarıyı p53 protein yetersizliği ların dağılımını, atıkların çözünmesini, hastalıkla- çalışın, bu destenin
olan bireylere aktarmaya çalışıyorlar. rın ortaya çıkışını ve yayılmasını nasıl etkilemekte- tepesinde de gayet dengeli
bir şekilde duran bir
Bilim insanları ve mühendislerin evrimden di- dir? Bunlar evrimsel yöntem ve bilginin yanıtlama- fil olsun. İşte, karşınızda
ğer bir esinleri, evrimsel ya da genetik algoritma- mıza yardımcı olduğu zor sorulardır. tekinsiz bir kendini-
lar olarak adlandırılan bilgisayar programlarıdır. Envanter çıkarma, kaynakların anlaşılması ve örgütleme. Hücrelerden
İnsanlar bu tekniği kullanarak, hava trafik kontro- idaresi için elzemdir. Bununla birlikte, birçok ya- bilince. Etkileyici, değil mi?
Darwin meseleyi anlamıştı,
lü, hava durumu tahmini, borsa portföyünün den- şam türü, özellikle virüsler, bakteriler ve protistler Newton da öyle.
gelenmesi, ilaç bileşimlerinin iyileştirilmesi ve hat- gibi en küçük boyutta olanlar keşfedilmeyi ve ta- Fakat sonra fizikte Einstein
ta köprü, elektronik devre, robot-kontrol sistemle- nımlanmayı bekliyor. Tüm yaşam formları arasın- çıktı. Belki de şimdi
rinin tasarımı gibi oldukça karmaşık problemlere daki genetik bağlantıları belirleme çabası, hem tür- biyolojinin sırasıdır.”
en uygun çözümü aramaktadırlar. ler içinde hem de türler arasındaki biyolojik çeşit- Simon Conway Morris, Profesör,
Yerbilim Bölümü, Cambridge Üniversitesi
Evrimsel algoritmaların yapısı beş basamaktır: liliğin kapsamlı genetik örneklemesini içermekte-
1. Olası çözüm popülasyon oluşturulması. dir. Bu örneklerin filogenetik analizlerinden elde
2. Her bir olası çözümün uygunluğunun ya da edilen bilgiyle biyologların, organizma gruplarının
uyumluluğunun değerlendirilmesi. göreceli farklılaşmalarını değerlendirerek, korun-
3. Olası çözüm hedeflenen kritere uygunsa, ması gereken (türler ya da tür grupları gibi) belirli
sürecin durdurulması. evrimsel birimleri ayrıştırabilmeleri mümkündür.
4. Uygun değilse, popülasyondaki göreceli Filogenetik analizler pek çok kez, daha önce ta-
olarak uyumlu bireylerin ebeveyn olarak nımlanmamış türleri ortaya koymuştur. Afrika fil-
seçilmesi. lerinden alınan DNA örnekleri, Afrika’da uzun sü-
5. Ebeveynde mutasyon değişiklikleri redir düşünüldüğü gibi bir değil, iki farklı tür ol-
yaratılarak, özelliklerinin “eşeysel” olarak duğunu ispatlamıştır. Loxodonta africana daha çok
yeniden birleşmeleriyle yeni bir olası çözüm savanada, yeni adlandırılan L. cyclotis ise orman-
popülasyonu oluşturulması ve yeniden da yaşamaktadır. DNA analizleriyle ayrıca yeni As-
ikinci adımdan başlanması. ya yumuşak-kabuklu kaplumbağa türleri, gerçek-
49
Bugünün Dünyasında Evrimden Faydalanmak
Bilim insanları
biyologların filogenetik
Hititçe
yöntemlerini ilişkili
sözcük kümeleri ve Luvi Dili Toçarca A
diğer ortak özelliklere
uyguladıklarında Hint Toçarca A
Avrupa Dilleri evrimsel Galce
bir ağaç oluşturuyor
(sağda). Dillerin
geçmişini alternatifler
arasından hangi olası Eski İrlandaca
ağacın daha iyi temsil
ettiği henüz tam açıklık Latince
kazanmış değil. Umbriyaca
Oskan
Arnavutça
Got Dili
Eski Yüksek Almanca
Eski İngilizce
Klasik Ermenice
Antik Yunanca
Prusya Dili
Letonca
Vedik
Litvanya Dili
Eski Farsça
50
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
linde yeniden bir araya getirebilmektedirler; hem leri, zaman içinde nasıl değiştikleri ve yaşamlarını Metagenomik
de zor ve emek yoğun bir süreçle mikropları labo- nasıl sürdürdüklerini öğrenmenin ilk adımıdır. Çe- incelemeler insan
ratuar ortamında büyütmek için gerekli adımlar şitlilik gösteren mikrobik komüniteler, daha az çe- sindirim sisteminde
atılmadan. şitlilik gösterenlere göre çevresel değişiklikler kar- yaşayan ve daha önce
İnsan bağırsağındaki mikropların metagenomik şısında daha mı dirençlidirler? Bir ekosistemin sür- bilinmeyen yaklaşık
analizi bağırsakta, yaklaşık 25.000 protein kodlayan dürülebilirliğinde belirli türlerin çok büyük önemi 300 mikrobun varlığını
genin bulunduğu genomumuzdakinden 100 kat bulunmakta mıdır? Mikrobik komünitelerin yapı- ortaya çıkardı.
fazla değişik gen bulunduğunu ve daha önce bilin- sının oluşumunu ve dönüşümünü tetikleyen ve sür-
meyen ve kültürü alınmamış yaklaşık 300 mikrobik düren nedir? Bir sonraki kavrayış düzeyi için gerek-
yaşam cinsi olduğunu göstermiştir. Bilinen mik- li kavram ve yöntemler büyük ölçüde, türler, popü-
roplar ve genleri, bağışıklık sistemimizin gelişme- lasyonlar ve bunların çevreleri içinde ve arasındaki
sinde, sağlıklı bağırsak hücresi üretimini sağlayan tüm etkileşimleri içeren evrimsel ekolojinin sınırla-
yağ asidi üretiminde ve hem kanserli hücre gelişi- rı içinde bulunmaktadır.
mine neden olan hem de ilaçları metabolize etme Mikrobiyal metagenomik ve evrimsel ekolo-
yetimizi etkileyen zararlı maddelerin etkisini gider- jinin tüm uygulamaları henüz ortaya çıkmasa da
mede önemli rol oynamaktadır. Metagenomik ana- çok fazla olasılık bulunmaktadır. Mikroplar kar-
liz sonuçları, bilinen ve bilinmeyen mikropların or- bondioksit, metan ve diğer sera gazlarını üretip
taya çıkışı, üremesi ve ilişkilerindeki değişimin ilti- aynı zamanda tükettiklerinden, küresel ısınmayı
haplı bağırsak hastalığı ya da obezite gibi olguların azaltmaya yönelik çalışmaların başarısını belirle-
çıkışında rol oynadığını düşündürmektedir. mede önemli rol oynayabilirler. Metagenomik ta-
Kadın üreme sistemi üzerinde yapılan benzer banlı sistemler, çevre sağlığını kontrol etmenin ya-
metagenomik analizler, erken doğum, leğen kemi- nı sıra, patojenlerin doğal mı terörist kaynaklı mı
ği enfeksiyonları ve HIV gibi cinsel yolla bulaşan olduklarını saptamada kullanılabilirler. Metageno-
patojenlerin edinimiyle bağlantılı bir hastalık olan mik, faydalı mikropların sisteme verildiği probi-
bakteriyel vajinitin, vajinal bakteri komüniteleri- yotik terapilerle tedavi edilebilecek, insanda ve ev-
nin tür bileşimindeki çarpıcı değişikliklerle birlik- cil hayvanlarda görülen çok sayıda hastalığın tanı-
te geliştiğini göstermiştir. Araştırmacılar, sağlıksız sını koyabilir. Yeni keşfedilen mikroplar, yeni an-
vajinal ekosistemlerde de sağlıklı olanlarda da bir- tibiyotiklerin geliştirilmesinde, selülozda bulu-
çok yeni bakteri grubu tespit ettiler. Bakteriyel vaji- nan glikozdan fermantasyonla (yakıt amaçlı kulla-
nitin daha etkin tedavisi, vajinal ekosistemlerde bu nım için) etanol elde edilmesinde gerekli enzimle-
değişimlerin nasıl oluştuğunun ve ekosistemin iş- rin keşfinde ve toprak ve sudaki kirliliğin biyolojik
levini ve hastalığın seyrini nasıl etkilediğinin daha olarak giderilmesinde kullanılabilir.
iyi anlaşılmasıyla sağlanabilir. Bilimsel kavrayışımız neredeyse tümüyle, her
Dış ekosistemler ve sürdürülebilirlik açısın- hangi bir düzeyde doğayı gözlememize ve sorgula-
dan bakıldığında, Pasifik Okyanusu’ndan ve Kuzey mamıza dayanır. Doğa bir öğretmen gibi ders ver-
Atlantik’teki Sargasso Denizi’nden alınan su ör- mez ya da çalışma yöntemleri önermez. Doğal sis-
neklerinin metagenomik analizleri sonucunda, ok- temler daha çok, garip ve muhteşem güzellikleriyle
yanuslarda da virüs çeşitleri dâhil halen keşfedilip içten gelen merakımızı cezbederek, bizi elimizden
incelenmesi gereken büyük bir biyolojik çeşitlilik gelen en iyi şekilde öğrenmeye sevk eder. Evrim,
olduğu görülmektedir. Bilim insanları, çeşitli mik- yeryüzündeki yaşamın anlaşılmasındaki tek birleş-
robik ırkların metabolik faaliyetleri ve ekolojik iş- tirici ilkedir. Evrimin, değişimin tarihi ve mekaniz-
levleri hakkında hâlâ görece az şey biliyorlar ve bu maları hakkında verdiği dersleri uygulamaya geçi-
konuda çok sayıda proje devam ediyor. Mikroplar rilmek insanoğlunun esenliğini artırabilir. Bir za-
yeryüzündeki yaşamı büyük ölçüde destekledikle- manlar bir merak olan, şimdi güçlü bir araçtır.
ri için onlar hakkında daha fazla bilgi edinmemiz
gerekiyor. Mikroplar, dünyadaki fotosentezin bü-
yük bir bölümünü, diğer yaşam formları ve insan-
lar için gerekli olan karbon, azot, oksijen ve kükürt
gibi elementleri yapıyorlar.
Metagenomik evrim analizini kullanarak çeşit-
li şartlar içindeki komünitelerin yapısını anlamak,
komünite üyelerinin ne yaptıkları, nasıl etkileştik-
51
Michael Balter
Sanat ve
Simgeselliğin
Kökenleri
Üzerine
1994’te Fransız mağaracılar tarafından keşfedilmesinden beri, güney Fransa’daki
Chauvet Mağarası’nın duvarlarından fırlayacakmış gibi duran muhteşem
aslanlar, atlar ve gergedanlar dünyanın en eski mağara resimleri olarak kabul görüyor.
Demir oksit ve kömür kullanılarak, ustalıkla yapılmış bu adeta canlı çizimler,
insanın sanatsal yeteneğin 30.000 yıldan da geriye gittiğini gösteriyor.
İlkçağ sanatı hakkındaki yayınların neredeyse tümünde sözü edilen bu resimler,
sanatsal ifadenin kökenleri hakkında bize gerçekten ne söylüyor?
C
hauvet Mağarası’nın duvarlarını meşale- Chauvet gibi sit alanları, bazı araştırmacılarca hâlâ
lerinin ışığında süsleyen tarihöncesi in- 40.000 yıl önce modern insanın Avrupa’ya yerleşme-
sanlar mağaraya geldiklerinde sanatsal de- siyle başlayan “yaratıcılık patlamasının” canlı örnekleri
haları zaten tam olarak gelişmişti. Bu nedenle, ço- olarak nitelendirilse de, giderek artan sayıda tarihön-
ğu araştırmacı artık sanatın kökenlerinin antik dö- cesi araştırmacısı simgesel köklerimizi bunun daha da
nemlerden kalma, en son keşfedilen resimlere ve öncesinde, hatta bazı durumlarda Homo sapiens’in de
heykellere dayandırılamayacağı konusunda hem- atası olan türlerde arıyor. Modern insanın kökeni gibi,
fikir. En eski sanat eserlerinin bir kısmı büyük ih- simgesel davranışın kökenleri de Afrika’da gibi görü-
timalle çağlar içinde yok oldu, büyük bir kısmı da nüyor. Son dönemde yapılan kazılarda 100.000 yıldan
hâlâ bulunmayı bekliyor. Arkeologlar eldeki bul- hatta daha da öncesinden kalma özenle yontulmuş taş
guların nasıl yorumlanacağı konusunda anlaşamı- aletler, boncuklar ve demir oksit bulundu. Araştırma-
yor. Bundan dolayı, araştırmacıların çoğu sanatın cılar hâlâ bu bulgulardan hangilerinin gerçekten sim-
Science dergisinin 6 Şubat ilk defa ne zaman ortaya çıktığını araştırmak yeri- gesel ifadeyi gösterdiği üzerinde tartışıyor. Bununla
2009 tarihli sayısında
yayımlanan “On the Origin ne, simgesel köklerini anlamak istiyor. Ne de olsa, birlikte, simgeselliğin yapı taşlarının sanatın tam an-
of Art and Symbolism”
adlı makale, American
sanat temel bir olgunun estetik ifadesidir: İster di- lamıyla gelişmesinden önce oluştuğu konusunda bir
Association for the
Advancement of Science’dan
limizi oluşturan kelimeler, ister duyguları ileten ar- uzlaşma var. University College London’dan arkeolog
(AAAS) izin alınarak monik sesler, ister yapılışlarından 30.000 sene son- Dietrich Stout “Boncuklardan ve sanattan bahseder-
Türkçeye çevrilmiştir. Bu
çeviri, AAAS çalışanlarınca ra bulunduklarında kâşiflerini gözyaşlarına boğan ken, aslında, kesinlikle simgesel düşüncenin ve ileti-
yapılmamış ve kontrol
edilmemiştir. Gerekli Chauvet Mağarası’ndaki çarpıcı resimler olsun, sa- şimin oluşumundan çok sonra, hem de muhtemelen
durumlarda makalenin
AAAS tarafından nat bir anlam ileten simgeler oluşturmamızı sağla- çok çok sonra ortaya çıkan, simgesel ifade için gere-
yayımlanan İngilizce orijinal
metnine başvurulabilir. yan bilişsel bir yetidir. ken malzeme teknolojilerinden bahsediyoruz” diyor.
52
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
Londra Üniversitesi, Royal Holloway’den arkeolog rılan daha küçük bir taş hakkındaki benzer tartışma-
Clive Gamble’ın bir kaç sene önce ifade ettiği şekliy- yı hatırlatıyor. Bazı arkeologlar 250.000 yıllık bu ob-
le, önceleri simgeselliğin evriminin, bir elektrik düğ- jenin bir kadını andırdığını söylese de, diğerleri do-
mesine basılması gibi, hızla gerçekleştiği düşünülü- ğal etkenler tarafından şekillendirildiğini, zaten daha
yordu. Ancak Gamble, simgesel davranışın mağara çok da penguene ya da erkek cinsel organına benze-
resimlerinden çok önce ortaya çıktığını gösteren ye- diğini söylüyor. Mikroskopla yapılan kapsamlı bir ça-
ni verilerin ışığında, çok alıntılanan bu sözünün de- lışmayla, Berekhat Ram’da bulunan objenin (kimile-
ğiştirilmesi gerektiğini belirtiyor: “Artık bir loşlaştırı- rinin “baş” ve “kollar” olduğunu kabul ettiği) özellik-
cı anahtarın çevrilmesi gibi, demek gerek.” lerinin gerçekten de alet kullanılarak yapıldığı sonu-
Bilim insanları, simgesel davranışın ne zaman baş- cuna varıldıktan sonra bile, birçok araştırmacı bu cis-
Boxgrove Projesi
ladığını tam olarak bilirlerse, günün birinde sorula- mi bir sanat eseri olarak kabul etmemiştir. Bazıları-
rın en zorunu yanıtlayabileceklerini ümit ediyorlar: na göre, ortada simgesel bir davranış olduğunun söy-
Simgesel davranışın insanlara sağladığı evrimsel üs- lenebilmesi için, o simgenin herkes tarafından anla-
tünlük neydi? Birçok araştırmacının düşündüğü gi- şılan bir anlamı olduğunun ve insan toplulukları ta- Taştaki Simetri
bi, simgeler, ilk insan kabilelerinin hayatta kalması- rafından paylaşıldığının kanıtlanması gerekiyor. Ör- Bazı taş aletlerin yapılması
nı ve üremesini sağlayan toplumsal bir yapıştırıcı iş- neğin Avrasya’da pek çok yerde bulunan, 30.000 sene için önce görüntüsünün
levi mi gördü? öncesinden kalma kemikten ve taştan yapılmış yüz- zihinde canlandırılmış
lerce “Venüs heykelciği” hünerli eller tarafından ya- olması gerekir.
Venüs mü, pılmış ve hepsinde de ortak bir motif var. Çoğunluk
tarafından sadece simgesel bir ifade olarak değil, tam
Cinsellik Simgesi mi, anlamıyla sanatsal objeler olarak nitelendiriliyorlar.
Çakıl Taşı mı? Birçok araştırmacı Tan-Tan ve Berekhat Ram obje-
1906’ta mizahçı ve sanat eleştirmeni Gelett Bur- leri gibi nadir olan, başka bir örneği daha olmayan bu- EVRİM: Gelecek 200 Yıl
gess, “Sanattan anlamam, ama neyi beğendiğimi bi- luntuları simgesel davranış örnekleri olarak nitelen-
lirim” diye bir espri yapmıştı. Arkeologlar için, sanatı dirmekte gönülsüz. Pennsylvania Üniversitesi’nden David Dilcher
Darwin’in zamanında,
sanat olmayandan ayırt etmek hâlâ zor. Tan-Tan Ve- antropolog Philip Chase “İlk insanın bir benzerlik çiçekli bitkilerin fosil
nüsü olarak bilinen 6 santimetre uzunluğundaki ku- görmüş olabileceğini düşünebilirsiniz, ama objenin kayıtları evrim işaretleri
varsiti ele alalım. 1999’da Fas’ta, 300.000 yıl ile 500.000 hâlâ hiçbir simgesel anlamı olmayabilir” diyor. Colo- göstermiyor gibiydi,
yıl arasında bir döneme ait olduğu düşünülen çok sa- rado Üniversitesi’nden (Colorado Springs) antropo- o nedenle Darwin
bu bitkilerin kökenini
yıda taş aletin çıktığı bir yerin yakınında bulunan bu log Thomas Wynn de aynı fikirde: “Başka bir örneği “berbat bir gizem”
taş, güdük kolları ve güdük bacakları olan bir insan daha olmayan bir objeyse, sayılmaz. Kimseye bir me- olarak nitelendirmişti.
figürünü andırıyor. Caulfield South’ta (Avustralya) saj vermez.” Araştırmacıların bu
serbest çalışan arkeolog Robert Bednarik, ilk insan- durumu düzeltmesi
için felsefi bir kayma
lardan birinin taşı yontup bilerek insana benzetmeye Hayal Gücünün Aletleri gerekti. Eski nesil
çalıştığında ısrarlı. Eğer öyleyse, bu sanat eseri o ka- paleobotanikçiler, fosil
dar eski ki, yaklaşık 200.000 yıl önce Afrika’da ortaya Arkeolojik kayıtlardaki ilk simgesel mesajları sap- bitkileri çok benzedikleri
çıkan kendi türümüz tarafından değil de atalarımız- tamanın ne kadar zor olduğu bilindiğinden, bazı yaşayan cinsler arasında
ele alırken, biz bugün
dan biri, belki de bazı antropologların modern insa- araştırmacılar benzer bilişsel yetiler gerektiren, ör- analizimizi ayrıntılı
nın ve Neandertallerin ortak atası olduğunu düşün- neğin alet yapımı gibi davranışları araştırmayı ter- morfolojik özelliklerin
düğü, büyük beyinli H. Heidelbergensis tarafından cih ediyor. Charles Darwin de alet yapımı ile simgesel dikkatle gözlenmesine
yapılmış olmalı. Bu, sanatın Homo’nun dağarcığının davranışın belki de en gelişmiş formu olan dil arasın- dayandırıyoruz.
Bunun sonucunda
çok çok eski bir parçası olduğu anlamına gelecektir. da evrimsel bir paralellik görmüştü. Darwin İnsanın elimizde, soyu tükenmiş
Bednarik 2003’te Current Anthropology’de yayım- Türeyişi adlı eserinde “Nasıl ses çıkarmamızı sağla- pek çok sınıfı da içeren
lanan Tan-Tan Venüs’ü hakkındaki incelemesinde “ yan organlar konuşmak için uyum göstermişse, çak- çiçekli bitkilere ait ve
Paleosanatın elimizdeki zaten az sayıdaki ilk dönem mak taşından en kaba aleti yontmak için de bu iş için Darwin’i de çok memnun
edecek, yeni yeni ortaya
örneklerini göz ardı ederek, kısa açıklamalarla geçiş- uyum göstermiş, çok becerikli bir çift el gerekir” der. çıkan bir fosil kaydı var.
tirerek ya da reddederek bu bilim dalına hizmet etmiş Birçok araştırmacıya göre, hem ince işlenmiş alet- David Dilcher, Paleobotanikçi, Florida Doğal
olmuyoruz” diyordu. ler yapmak hem de simge kullanmak, soyut bir kav- Tarih Müzesi (Gainesville)
Ama birçok arkeolog konuya kuşkuyla yaklaşa- ramı zihinde tutma becerisi gerektirir; alet yapma ör-
rak taşın insan figürünü andırmasının bir rastlantı neğinde buna bir de ham maddenin üzerine, soyut
olabileceğini savunuyor. Tan-Tan “figürü” tartışması, bir zihinsel şablona dayanan, önceden düşünülmüş-
1981’de Golan Tepeleri’ndeki Berekhat Ram’da çıka- bir şeklin “uygulanması” eklenir. Wynn ve diğer araş-
53
Sanat ve Simgeselliğin Kökenleri Üzerine
tırmacılar, bilinen en eski aletlerin yapımında böy- pılmış saplara takılabilecek gibi şekillendirilmiş alet-
le bir yeteneğin muhtemelen gerekmemiş olduğunu ler bıraktılar. Saplı aletler denilen bu aletler, daha yeni
söylüyor. 2,6 milyon yıl öncesine tarihlenen bu en es- kazı alanlarında bulunduklarında simgesel davranı-
ki aletler, genellikle ikiye ayrılıp daha sonra keskin- şın kanıtları olarak kabul görmüştür. Cape Town’daki
leştirilerek basit kesici ve kazıyıcı gereçler haline ge- (Güney Afrika) Iziko Müzesi’nden arkeolog Sarah
tirilmiş taşlar. Wurz “Taş alet yapımında böyle bir esnekliğe sahip
Sonraları, yaklaşık 1,7 milyon yıl önce Afrika’da, olmaları, onları yapan insanların simgeleştirme yetisi
Acheulean el baltaları adı verilen, büyük, damla şek- olduğunu gösterir” diyor.
linde aletler ortaya çıktığı görülüyor. Muhtemelen H. Schöningen’de (Almanya) çıkarılan 400.000 yıllık
erectus tarafından büyük bir olasılıkla bitki kesmek meşhur tahta mızrakları yapmak için de muhteme-
ve hayvan kesmek amacıyla yapılmış bu aletlerin şe- len benzer bilişsel yetiler gerekliydi. Yakın zamanda
killeri aletten alete farklılık gösteriyor. Arkeologlar bu yapılmış bir çalışma, bu mızrakların yaratıcılarının
aletlerin ilk örneklerinin yapımının soyut bir zihin- -belki de H. Heidelbergensis ailesinin üyeleri- ağaç-
sel şablon gerektirip gerektirmediği konu- lardan el baltasıyla dal kesmek, mızrakları in-
sunu tartışıyor. Ama 500.000 yıl ka- ce ve yassı taş parçalarıyla yontmak gibi ön-
dar öncesine gelindiğinde ilk insan- ceden planlanmış en az sekiz aşamayı, bir
Ne gözle lar, Wynn ve diğerlerinin zihinsel kaç güne yayılan bir sürede gerçekleştirdi-
baktığına bağlı şablona dayalı uygulamanın açık ğini gösterdi.
Arkeologlar bu örnekleri olduğunu savunduğu, da- Karmaşık alet yapımının ve simge-
yontulmuş taşın bir
ha simetrik, Geç Acheulean aletleri sel düşünmenin benzer bilişsel yetiler ge-
kadını temsil edip
yapıyordu. Hatta bazı arkeologlar, rektirdiği düşüncesine değişik bir alan-
etmediğini tartışıyor.
beceriyle yontulmuş bu el balta- dan da destek geliyor: Beyin görün-
larının simgesel anlamları ol- tüleme çalışmaları. Stout’un eki-
duğunu, örneğin itibar göster- bi, hepsi de taş yontma konu-
gesi olmak ve hatta karşı cinsin sunda becerikli olan üç arko-
ilgisini çekmek gibi işlevlerinin elogun beyinlerini, Acheulean
olduğunu savunuyor. öncesi ve Geç Acheulean döne-
Yarım milyon yıl noktası ay- mi aletleri yaparlarken, pozitron
nı zamanda H. Erectus’tan da- emisyon tomografisiyle (PET) tara-
well
pril No
ha büyük bir beyne sahip olan dı. Ekibin geçtiğimiz sene yayımladı-
ood - A
54
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
55
Bret Peterson
Dilin Evrimi
Dil ve öğrenme arasındaki bağlantı nedir? Bu konuyu araştırırken, okul ortamı ve
sonrası için geniş kapsamlı etkileri olacak bazı temel sorular ile karşı karşıya kalırız.
İnsanların bilgi paylaşımı yaptığı en temel mekanizma dildir. Ancak dil, biyolojik
olarak evrimleşmiş işlevler veya kültürel buluşlar kategorisine girer mi?
Kısmen bile olsa, evrimleşmiş işlevler kategorisine giriyorsa, dil nasıl evrimleşmiştir?
Ve dile dayanan zihin mekanizmaları nelerdir? Dilin nasıl ortaya çıktığı içlerinde
Charles Darwin de olmak üzere birçok dâhi beyni meşgul etmiştir ancak bu soru,
hepimizin üzerinde düşünüp anlayabileceği bir konudur. Dil ve evrimi hakkında
düşünürken, düşünce dediğimiz süreci gözlemleyip incelememiz kaçınılmazdır.
Geçmişin bizden sakladığı şeyleri düşünürken sinir içinde dişlerimizi gıcırdatabiliriz.
Ancak sonunda, üzerinde kafa yorduğumuz dil aracılığıyla bize nakledilmiş fikirler
sayesinde, zihnin işlevlerine ilişkin kendi anlayış ve farkındalığımızı
deneyimleyebiliriz. Bu konuda çoğu dikkate değer birçok eser bulunmaktadır.
Bu yazıda sadece sizin bunları okuma isteğinizi uyandırmaya çalışacağız.
Visual Photos
56
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
Evrim ve Bilgi
Bilimsel açıdan aydın bir dünyada evrim olağan
bir olgu olarak kabul edilmiştir. Doğa Tarihi müze-
lerini dolaşın, geçmişten gelen ve günümüzde ya-
şamaya devam eden hayvan iskeletlerini inceleyin.
Tüm biyolojinin üzerine kurulduğu bu temel olgu
açıkça fark edilecektir. Bir balina iskeletinde, arta-
kalan boğumlu el ve pelvise baktığımızda, elimi-
ze veya pelvisimize benzer bir yapıyı hemen tanı-
yabiliriz. Bu dev canlılarla ortak atalarımız olduğu
açıkça ortadadır.
Konu aslında evrimin olup olmadığı değil, in-
sanların bunu anlamakta neden bu kadar geç kal-
dığıdır. Evrim, yanıtı bulunduğunda önemsiz ka-
lacak, görünüşte çözülemeyecek bir bilmece mi-
dir? Biz 150 yıl önce yaşamış insanlardan daha mı
akıllıyız? Ve eğer evrim bu kadar apaçık ortadaysa,
neden Darwin konusunu bu kadar büyütüyoruz?
Hayvanlar arasındaki bağlantı ve evrim aslında çok
eski görüşlerdir ve muhtemelen, aşikârlığı yüzün-
Visual Photos
den birçok kültürde bilinir. Açık olmayan ise evri-
min işlediği mekanizmadır.
Darwin’in en önemli kuramlarından biri olan
doğal seçilim kuramı önemlidir çünkü biyolo- değiştiren, son derece önemli kültürel bir buluştur. EVRİM: Gelecek 200 Yıl
jik bilgi hakkında sezgisel algılayışımıza ters dü- Peki yazının dayandığı dil, kültürel bir yapı mıdır
Chris Wills
şen birçok evrimsel sorunu çözümlemiştir: bil- yoksa biyolojik bir kapasite midir? Bu soru tartış- Evrim kuramındaki en
gi kendiliğinden doğmaz ancak bir kaynaktan bir ma konusu olmaya devam etmektedir ve yanıt ke- büyük gedik hâlâ bizzat
alıcıya iletilir. Claude Shannon, 1948’de yayınladı- sinlikle iki uç noktanın ortasında bir yerdedir. yaşamın kökenidir. Bugün
ğı önemli makalede, bu fikirleri, Bilgi Kuramı diye yaşamın, muhtemelen
volkanik olarak aktif
bilinen ve aktarılan bilginin kesin niceliğinin ölçü- bölgelerin yakınlarında,
münü mümkün kılan matematiksel bir kuram ha- Dil nedir? atmosferde serbest
linde formüle etmiştir. Evrim bağlamında ise, ba- Dilin nasıl var olduğunu incelemeden önce, di- oksijenin bulunmadığı
zı organizmalarda giderek artan karmaşıklıkta ya- lin ne olduğuna karar vermeliyiz. Sessiz bir yerde bir zamanda, yaklaşık
3,8 ila 3,5 milyar yıl önce
pılara neden olan bilginin kaynağı açık değildir. yalnızken, kesintisiz içsel bir konuşma akışı içinde başladığını biliyoruz.
Darwin’in anlayışına göre, bu bilgi kaynağı çevre- düşünce üretebiliriz. Böyle durumlarda, dil, dü- Laboratuvarda bu koşulları
dir. DNA’larımızdaki rastlantısal mutasyonlar bilgi şüncenin önemli bir parçası gibi görünür. Ancak yinelemek ve aminoasitleri,
üretmez. Aslında bu, mutasyonları taşıyan birey- dilin, herhangi bir bilişsel işlem için gerekli oldu- zar benzeri ilkel yapıları
ve RNA ile DNA’nın
lerin, yeni bilgiyi gen havuzuna veren çevre tara- ğuna dair bulgu yoktur. Bazı hastalarda beyin ha- yapıtaşlarından bazılarını
fından doğal seçilimidir (bu, mutasyonları taşıma- sarı, hem dışsal hem de içsel konuşmanın tama- üretmek mümkün olmuştur.
yanların daha yüksek bir oranda öldüğünün üstü men kaybolmasına yol açar. Ancak araştırmacılar Daha yakın bir zamanda,
kapalı bir ifadesidir). dil kaybıyla bilişsel sorunları ilişkilendirememiş- protein enzimleriyle
birlikte, RNA’nın
Ancak birçok omurgalı hayvan gelecek kuşak- tir. Origins of the Modern Mind (Modern Zihnin kimyasal tepkimeleri
lara bilgi aktarımı için sadece genetiğe bel bağla- Kökenleri) adlı kitabında Merlin Donald, bu has- hızlandırabildiği saptanmış
maz. Annenin dış çevresindeki mevcut koşullar, talarda dil kaybıyla duyusal sistemin kaybını kar- ve hatta kendi parçalarını
rahim içindeki koşulları; bunlar da önemli ölçüde şılaştırmıştır. Hastalar hayatlarını büyük ölçüde kopyalayabilen RNA
molekülleri yapmak
gelişen embriyoyu etkiler. Doğumdan sonra ebe- kolaylaştıran bir aracı kaybetmişler ancak görme mümkün olmuştur. Fakat
veynin sağladığı bakım, genç bireye biraz daha bil- ve duyma özürlü kişilerde de olduğu gibi, bu ka- böyle bir molekül grubu ile
gi aktarımı sağlayabilir. İnsanlarda bu genetik dı- yıpla gelen bir zekâ ve bilinç eksilmesi gösterme- en ilkel hücre arasındaki
şı bilgi aktarımı, kültürün ve teknolojinin icadıy- mişlerdir. gedik bile hâlâ çok
büyüktür.
la büyük çapta artmıştır. Yazılı bilgi, bir nesilden Dilin, düşünceler içinde bilgi aktarımı sağla-
Chris Wills, Biyoloji Profesörü, California
diğerine aktarılan bilginin miktarını büyük ölçüde yan bir mekanizma olduğu farz edilir. Bunu or- Üniversitesi (San Diego)
57
Dilin Evrimi
photos.com
58
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
zaten büyük ölçüde kısıtlamalarla doludur. Bu ne- mek için evrimleştiği anlamına gelmediğini söyle- EVRİM: Gelecek 200 Yıl
denle, çocuklar, çevreden duydukları az miktarda miştir. Örneğin, sadece insanlar satranç oynayabi-
Eörs Szathmáry
veriye dayanarak anadillerinin yapısını çıkarabi- lir ancak bu, beyinde bir satranç modülü olduğu- Doğal seçilim yoluyla
lirler. Gramer yapılarına ilişkin bir dizi kısıtlama- nu göstermez. Ancak satranç insanlar için çok uy- evrim, kompleks düşünceyi
ya Chomsky “evrensel gramer” demiştir. Bu kısıtla- gundur. Ayrıca ilginç bir oyundur çünkü İngilizce- açıklayabilir mi? Bizler
malar, bir zar üzerinde rastgele bir sayı elde etmek de “tic-tac-toe” diye bilinen XOX oyunundan fark- geliştikçe ve öğrendikçe,
beynimizde bir tür seçilim
için kullanılan kısıtlamalara benzer. Kimse önce- lı değildir. Tek fark, satrançta gerekli planlama dü- olduğunu biliyoruz; iyi
den zarda gelecek sayının 1, 2, 3, 4, 5 veya 6 olup zeyinin beynin kapasitesine uygun olmasıdır. Şöyle işleyen sinaptik bağlantılar
olmayacağını bilemez ancak gelecek sayının 7 veya ki, oynarken, sonucu bilecek kadar uzağı göreme- ve yollar sağlamlaşırken,
13 ya da 14 olup olamayacağına ilişkin bir tahmin yiz ancak sonucu etkileyebilecek kadar uzağı göre- zayıf olanlar bozuluyor.
Fakat evrim (seçilimin,
yürütmekle de zaman kaybetmez. biliriz. Böylece oyunda her şeyin şansa bırakıldığı uyumu mümkün kılacak
Evrensel gramere ilişkin diğer bir kanıt, İngiliz- duygusuna kapılmayız. çözümler üretmek için
cede “creolization” denilen dilde yerlileştirme sü- Satranç gibi, atalarımız beynin bilişsel kapa- üzerinde çalışabileceği
recidir. Ortak dilleri olmayan yetişkin insanlar bir sitesine uygun bir iletişim aracı icat etmiş olabi- varyasyonların
oluşabilmesi için) sürekli
araya geldiklerinde, “pidgin” denilen karma bir lir. Chomsky’nin evrensel gramerinin, bu kapasi- tekrarlanma ve mutasyon
dil oluşturarak iletişim kurarlar. Bu karma dil, iki telerin dilin yapısına getirdiği sınırlamalar açısın- da gerektirir. İlk bakışta
kaynak dilden gelen bazı ortak sözcükler içerse de, dan mevcut olduğu söylenebilir. Dil, kültürel ola- beyin dokusunda hiçbir
anlamlı tümceler oluşturacak kadar zengin bir dizi rak ortaya çıkmış ve bu sayede, dilin yapısını an- şey tekrarlanmıyor
gibi görünüyor. Demek
gramer kuralına sahip olmadığı için gerçek bir dil lamamızı sağlayacak çevresel veri, göreceli olarak ki sinir hücrelerinin
sayılmaz. Böyle karma bir dilin konuşulduğu çev- az bile olsa, bu kapasiteleri kullanarak dil öğren- tekrarlanmasına ilişkin
rede doğan çocuklar, anne ve babalarının kullandı- memiz mümkün olmuş olabilir. Beyinde doğuştan arayışların farklı bir
ğı bu dilden daha farklı bir dil konuşmaya başlar- var olan, birbirimizle iletişim kurma isteğimiz ola- seviyede olması gerekecek;
belki nöron grupları
lar. Karma dilde büyüklerinin kullandığı sözcükle- bilir. Bir dilin olmadığı durumda bu güçlü istek, bi- arasındaki bağlantı
rin arasına bir gramer yerleştirir ve “creole” adı ve- zi yeni bir dil yaratmaya zorlayabilir. Yarattığımız örüntülerinde ya da bu
rilen yeni bir dil üretirler. bu dil, var olan dillerde bulunan bilişsel özellikler nöron gruplarının etkinlik
Evrensel gramer için diğer bir örnek, ikizlerin üzerine kurulacağı için, bu yeni dil ve mevcut dil- örüntülerinde. Bu düşünce
konuşmasıdır. İkizler veya aynı gelişimsel yaştaki ler arasında ortak yapısal içerikler bulunur.
o kadar da zorlama
değil. Seçilim yoluyla
iki kardeş birbirleriyle iletişim için kimsenin anla- genetik evrimin bağışıklık
madığı bir dil yaratırlar. Chomsky’ye göre yeni üre- tepkimizi sürekli olarak
tilen diller, creole dilleri ve insanlara ait diğer tüm şekillendirdiğini zaten
diller (hem konuşma hem de işaret dilleri) kısmen, biliyoruz. Eğer Darwinci
dinamikler bize yeni
dilbilgisi açısından sadece doğru tümceler üreten hastalıklarla baş edebilme
bir gramer tarafından tanımlanır. Bu gramerler, esnekliğini verebiliyorsa,
insanların ve sadece insanların genetik kodlarında neden yeni problemlere
taşıdıkları evrensel gramerin sınırlamalarına tabii bilişsel çözümler bulmak
için de esneklik vermesin?
olduklarından birçok benzer özellikler taşır. Eörs Szathmáry, Kuramsal Evrim Biyoloğu,
Parmenides Vakfı (Münih, Almanya) ve
Collegium Budapest’te (Macaristan)
Dil ve Beyin
Bu tür dilbilgisel analizlerin detaylı bir incele-
me sonrasında da geçerli kalıp kalmayacağı tartış-
ma konusudur. Phillip Lieberman Eve Spoke (Eve
Konuştu) adlı kitabında, bugüne kadar hiçbir di-
Visual Photos
59
Dilin Evrimi
Dil ve Konuşma
Dil, kökeninin tespit edilmesi zor, karmaşık bir
olgudur. Aksi görüşler olsa da, dilin bazı alanları-
nın deneysel incelemeye daha uygun olduğu düşü-
nülür. Konuşma bu alanlardan biridir. Çünkü fo-
sil kayıtlarında ölçülebilecek veya en azından kıs-
men fosil kayıtlarından çıkarılabilecek bazı fiziksel
özellikler içerir.
Phillip Lieberman, uzun yıllar, konuşmanın kö-
kenini incelemiş ve bu incelemesini dilin evrimine
ilişkin varsayımlar oluşturmak için kullanmıştır.
Lieberman, konuşmanın yaklaşık 150.000 yıl önce
insanlarda gırtlağın boğaz içinde daha aşağıda po-
zisyon almasıyla geliştiği fikrini ortaya atmıştır. Li-
eberman ve çalışma arkadaşlarının araştırmalarına
göre, gırtlağın aşağıda olması, erken homonidlerde
bazı temel sesli harfleri çıkarma yetisini arttırmış-
tır. Neanderthallerdeki ses üretim yolu ise, birçok
açıdan yeni doğmuş bir bebeğinkine benzer. Yetiş-
kin insanlardaki daha uzamış bir yutağın, daha an-
laşılır bir ses dağarcığının üretimini mümkün kıl-
dığı düşünülür. Lieberman’a göre, Neanderthaller
de bir çeşit dile sahipti ancak daha karmaşık sesleri
çıkaracak fiziksel donanımları olmadığı için dille-
rini geliştiremediler. Modern insandaki ses üretim
yolunun sesli harfleri çıkarmak için daha uygun ol-
duğuna ilişkin kuram son zamanlarda Louis-Jean
Boe tarafından sorgulanmıştır.
Ancak Lieberman’ın tezinin en güçlü kısmı, ta-
mamen fonetik olmaktan çok evrimsel olmasıdır.
Gırtlağın boğazın aşağı kısımda pozisyonlanması,
photos.com
60
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
ifadeleriyle yürütülmüş olabilir. Yüz ifadelerini oku- Yeni doğmuş bebek
mak, kişilerin karşılarındakilerden gelecek eylemleri
tahmin etmelerini sağlamış olabilir. El hareketlerine GB
D Neanderthal
dikkat etmek ise, alet yapma gibi el becerisi gerekti- FC
61
Bahri Karaçay
DNA’mızdaki
Öğretim Üyesi,
Holden Kanser Merkezi ve
Iowa Üniversitesi
Gen Tedavisi Merkezi Üyesi
Virüs Fosilleri
2003 yılında insan gen haritasının tamamlanması sayesinde yaşamın el kitabına
ilk defa yakından bakma fırsatını elde ettiğimizde ilginç sürprizlerle de karşılaştık.
Bunlardan birisi, DNA’mızın %8 gibi çok önemli bir kısmının milyonlarca yıldır
türümüzü hedef almış virüslerin kalıntılarından oluştuğu gerçeğiydi. DNA’mızın bir
parçası haline gelmiş olan bu virüs fosilleri, insanın orijini hakkında önemli bilgiler
sağladı. Bir grup bilim insanı bu fosiller hakkında daha fazla bilgi edinmek ve bu
bilgiyi modern tıp uygulamalarının hizmetine sunmak amacıyla Jurasik Park filmini
andırır bir şekilde fosil virüslerden birini tekrar yaşama döndürmeyi başardılar.
HIV-AIDS virüsü bağışıklık sisteminin hücrelerini hedef alır ve onları adeta yeni virüsler üreten fabrikalara dönüştürür. (Kaynak: CDC C Goldsmith)
62
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
İ
nsan gen haritasının tamamlanma-
sından önce, insanın kalıtsal ma-
teryalinin, yani sahip olduğumuz
3 milyar bazın sadece %2’lik bir kısmı-
nın genlerden oluştuğu ve geri kalan kıs-
mının ise, bazı araştırmacılar tarafından
tanımlandığı gibi, “çöp DNA” olduğuna
inanılıyordu. Çöp DNA tanımlamasına
hiç katılmamış bir bilim insanı olarak
kendi düşüncem, genomun %98’inin,
işlevini henüz bilmediğimiz DNA’dan
oluştuğuydu. Çünkü genetik materya-
limizin çok büyük bir kısmının ne yap-
tığını henüz bilmiyorduk. Daha sonra-
ki yıllarda perde yavaş yavaş aralanın-
ca genomun genler dışındaki kısımları-
nın ne olduğu ve neler yaptığı hakkında
bilgi edinmeye başladık. Bu bilgiler ara-
sında hiç beklenmedik sırlar da saklıydı.
Bunlardan biri, DNA’mızın %8 gibi çok
önemli bir kısmının milyonlarca yıldır Virüsler basit bir yapıta sahiptirler. Genetik materyalleri olan DNA veya RNA ile onu içinde barındıran kabuk proteinlerinden oluşur.
Yaklaşık beşbin çeşidi olduğu tahmin edilen virüslerden biri de bu fotoğrafta görülen ve grip salgınına neden olan influenza virüsüdür.
insan türünü hedef almış virüslerin ka- (Kaynak: CDC- Dr. Erskine. L. Palmer; Dr. M. L. Martin)
lıntıları ile dolu olduğuydu. Bu virüsler
hücreye girdikten sonra DNA’larını hüc- Virüsler hücreye bulaştıktan sonra Vücuda giriş yolundaki farklılıktan
renin DNA’sına aktarmış fakat aradan hücrenin işleyişini kontrol altına alır- daha da önemlisi, vücuda girdikten son-
geçen milyonlarca yıl boyunca geçirdik- lar. Taşıdıkları sınırlı sayıdaki genle hüc- ra virüslere ne olduğu veya ne olacağıdır.
leri kalıtsal değişiklikler nedeni ile virüs renin kontrolünü ele geçirdikten sonra Çoğunlukla vücudun bağışıklık sistemi,
olma özelliklerini kaybetmişlerdi. “En- hücreye yeni bir virüsü oluşturacak pro- bulaşan virüslerle mücadele ederek on-
dojen (iç kaynaklı) retrovirüs”ler adını teinleri ürettirmeye başlarlar. Tıpkı bir ları vücuttan tamamen elimine eder. He-
verdiğimiz bu virüs kalıntıları bir bakı- otomobil fabrikasında çeşitli otomobil pimizin başından geçmiş olan ve kış ay-
ma arkeolojik kazılarda bulunan dino- parçalarının bir araya toplanıp birbirle- larında soğuk algınlığına neden olan vi-
zor kemiklerinde olduğu gibi DNA’mıza rine monte edilmesiyle otomobili oluş- rüsler bu gruba örnektirler. Ancak ba-
yerleşmiş virüs fosilleridir. Endojen ret- turması gibi, bu proteinler de bir araya ğışıklık sistemine rağmen vücuttan atıla-
rovirusleri daha iyi anlamak için virüsle- toplanarak yeni bir virüse dönüşürler. mayan ve hastanın vücudunda uzun sü-
rin ne oldukları ve neler yaptıklarını kı- Hücrede bu şekilde üretilen virüslerin re kalan virüsler de bulunmaktadır. Can-
saca hatırlamakta fayda var. sayıları belirli bir düzeye kadar artınca lının ölümüne neden olan çok sayıda vi-
Virüs kelimesi, Latincede “zehir” bazı virüsler hücreyi parçalayarak ayrılır rüs ise önce hücreleri işlemez hale geti-
anlamına gelir. Yeryüzünde halen yak- ve etraftaki diğer sağlıklı hücrelere bula- rir ve sonra da o hücrelerin oluşturduğu
laşık 5 bin virüs çeşidinin bulunduğu şırlar. Bu kez yeni bulaştıkları hücreleri canlının ölümüne neden olurlar.
tahmin ediliyor. Virüsler canlı bir or- virüs fabrikalarına dönüştürürler. Bu şe- Bazen bağışıklık sistemi, virüsle bu-
ganizma dışında devamlılıklarını sür- kilde, bulaşan tek bir virüs ile başlayan laşmış olan hücreleri yok etmeye çalı-
düremezler. Bir diğer deyişle yaşamla- süreç sonunda virüs sayıları milyonlara şırken vücuda ciddi zararlar da verebi-
rını ancak bulaştıkları hücreler saye- ve hatta milyarlara ulaşır. lir. Iowa Üniversitesi Pediatri Bölümün-
sinde devam ettirebilirler. Öte yandan, Virüslerin hepsi hastalık yapıcı değil- de 2001 yılından beri üzerinde çalıştı-
virüslerin canlı olup olmadıkları da dirler. Virüsler insanlara bulaşma yolları ğım Lymphocytic Choriomeningitis Vi-
tartışma konusu olmaya halen devam bakımından da farklılık gösteririler; ha- rüsü (LCMV), bu türe bir örnektir. Bu
ediyor. Neden oldukları hastalıklara ve vada taşınıp solunum yoluyla bulaşan vi- virüsün doğadaki taşıyıcısı bildiğimiz
bulaşma yollarına bakılınca çok kar- rüsler olduğu gibi yiyeceklerle veya suyla farelerdir. LCMV virüsü farelere bula-
maşık canlılar oldukları düşünülen vi- bulaşan virüsler de vardır. HIV diye bil- şır ama henüz bilemediğimiz nedenler-
rüslerin yapısı aslında çok basittir. Fa- diğimiz AIDS hastalığına sebep olan bir den dolayı farelerde herhangi bir hasta-
kat bu basitlikle hiç örtüşmeyen düzey- diğer virüs ise cinsel ilişki yoluyla bula- lığa neden olmaz. Virüs, farenin vücu-
de yeteneklidirler. şan türlerden biridir. dunda çoğalmasına devam eder ve vü-
63
DNA’mızdaki Virüs Fosilleri
64
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
HIV virüsünün kendisi değil, onun bağı- lında kuluçkalık yumurtalardan elde et- si ile yaşamaya başladı. Kabilenin üye-
şıklık sistemini zayıflatması sonucu has- tiği embriyolarda retrovirus genetik ma- leri bu baykuşları kolaylıkla yakalayabi-
tanın vücudunu istila eden fırsatçı mik- teryalinin kalıntılarının varlığını bul- liyorlardı. Çok sayıda baykuş yakalan-
roorganizmaların neden olduğu enfek- du. O güne kadar retrovirüslerin gene- dı ve onlardan kan örnekleri alındı, yu-
siyonlara ve diğer hastalıklara karşı ko- tik materyallerini bulaştıkları hücrenin murtaları da toplandı. Weiss bu örnek-
rumasız hale gelmesidir. Diğer bir değiş- DNA’sına aktardığına ilişkin deliller elde leri Londra’ya geri getirip laboratuarın-
le, HIV virüsü çevreden devamlı olarak edilmişti ama onların türün bir parçası da incelediğinde tavuk yumurtalarında-
vücuda giren fakat sağlıklı bir bağışıklık olarak gelecek nesillere Mendel’in açık- ki embriyolarda gördüğü virüslerin ay-
sisteminin alt ettiği mikroorganizmala- ladığı kalıtım kurallarına uyarak geçtik- nılarını kırmızı orman baykuşunun yu-
ra karşı var olan koruma mekanizması- leri görüşüne imkânsız olarak bakılıyor- murta ve kan örneklerinde de tespit et-
nı etkisiz hale getirir. HIV, şimdiye ka- du. Weiss, 1968 yılında buluşunu detaylı ti. Retrovirüsler binlerce yıldır bu tü-
dar yaklaşık 25 milyon insanın ölümüne bir şekilde yayınlamak istediğinde ma- rün genleri arasına yerleşmişti. Weiss bu
neden oldu ve yaklaşık 50 milyon insa- kaleyi okuyan dergi hakemlerinden biri keşfini yayınlayınca, araştırmacılar, di-
nın HIV pozitif olduğu tahmin ediliyor. onun fikirlerini çılgınca ve imkânsız bu- ğer türlerde de endojen retrovirüslerin
HIV-AIDS virüsü bağışıklık sistemi- larak makaleyi reddetmişti. Weiss, 1969 varlığını aramaya ve türler arasında kar-
nin hücrelerine bulaştığı için hastanın yılında konu ile ilgili iki makale yayınla- şılaştırmalar yapmaya başladılar. Böyle-
yaşamını kaybetmesi ile virüs de orta- dı. Bu çalışmalarının ardından endojen ce yepyeni bir bilim dalı da doğmuş ol-
dan kalkmış olur. Bilim insanları uzun retrovirüslerin sadece evcil kümes hay- du: Retroviroloji.
bir süre HIV gibi retrovirüslerin eşey vanları ile kısıtlı olmayıp diğer canlıla- Bu araştırmalar tavuklar gibi özellik-
hücrelerine de bulaşmış olabilecekleri- rın DNA’larında da var olabileceğini dü- leri DNA tarafından belirlenen bütün
ni düşündüler. Son derece zayıf bir ihti- şündü. Bu düşüncesi onu 1970 yılında canlılarda endojen retrovirüslerin var-
mal de olsa retrovirüslerin yumurta ve- Malezya’nın el değmemiş ormanların- lığını gösterdi. Fakat DNA’daki bu virüs
ya sperm hücrelerine bulaşıp onların bir dan Pahang’a kadar götürdü. Bu orman- fosillerinin neler yaptıkları ve aralarında
parçası haline gelebileceğini, böylece bu ların sakinlerinden biri kümes hayvan- hâlâ virüs özelliği taşıyanların olup ol-
sperm ve yumurtadan meydana gelecek larının da atası olduğu kabul edilen “kır- madığı merak konusuydu.
canlıya da geçebileceklerini düşündüler. mızı orman baykuşu” dur. Eğer endojen Gustave Roussy Enstitüsü’nden (Pa-
Bunun gerçekleşmesi durumunda bu vi- retrovirüs yakın bir geçmişte bulaşmışsa ris) Thierry Hedelman’in liderliğinde-
rüslerin genetik materyali, bulaştıkları kırmızı orman baykuşunun DNA’sında ki araştırmacılar 2006 yılında Genome
türün DNA’sına ilelebet eklenecek ve o onun izlerine rastlanılmayacaktır. Eğer Araştırmaları dergisinde yayınladıkları
türün bir parçası olacaktır. binlerce ve hatta milyonlarca yıl önce bir makale ile Jurassic Park filmindeki-
Endojen retrovirüslerin genetik ma- bulaşmışsa hem kırmızı orman bayku- ne benzer bir şekilde milyonlarca yıl ön-
teryalinin türlerin DNA’sının bir parça- şunun DNA’sına ve hem de onun soyun- ce aktif bir virüs olarak insan genomu-
sı haline gelmiş olduklarını ilk defa Col- dan türemiş olan kümes hayvanlarında na yerleşmiş fakat aradan geçen sürede
lege London Üniversitesi profesörlerin- da yerleşmiş olacaktır. Weiss bu orma- değişikliğe uğradığı için virüs olma özel-
den Robin Weiss keşfetti. Weiss, 1967 yı- nın sakinlerinden “Orang Asli” kabile- liğini kaybetmiş bir retrovirüsü yeniden
Bilim insanları farklı türlerin DNA dizilimlerini süper bilgisayarlar yardımıyla karşılaştırarak DNA’nın gizli sırlarını çözmeye başladılar. (Kaynak: Bahri Karacay)
65
DNA’mızdaki Virüs Fosilleri
66
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
rında geliştirilen yapay virüs, tıpkı doğal retrovirüslerin DNA’ya şansa bağlı olarak Bu proteinler normalde bağışıklık sistemi-
virüslerin yaptığı gibi farenin kısa sürede yerleştiğini gösterdi. DNA’mızdaki bu vi- nin işlevinin sürdürülmesinde görev alır-
felç olmasına neden oldu. Wimmer bası- rüs fosillerinin, özellikle endojen retrovi- lar. Anahtar ve kilidin bir uyum içerisin-
na yaptığı açıklamalardan birinde “dün- rüslerin, türlerin genomlarında bulundu- de birbirine takılması gibi vücutta üretilen
yanın buna hazır olması gerektiğini, çün- ğu noktaların evrim hipotezini test etmek özel bazı proteinler hücre yüzeyindeki bu
kü yaptıklarının kâğıt üzerindeki bilgileri için de çok güçlü bir araç olarak kullanıl- reseptörlere bağlanarak hücre içerisinde
kullanılarak virüslerin elde edilebileceği- makta olduğunu biliyoruz. Türlerin ay- bir dizi reaksiyonun başlamasını sağlar-
ni gösterdiğini” belirtti. rışımından sonra genoma eklenmiş olan lar. HIV’in dış yüzeyini oluşturan protein-
‘Feline Immunodeficiency Virus’, kısa- endojen retrovirüslerin her bir türün fert- lerden biri, yapısındaki benzerlikten dola-
ca FIV, kedilerde HIV benzeri bir hastalı- lerinde kendine özgü ve diğer türlerden yı işte bu reseptörlerden birine bağlanır ve
ğa neden olan bir retrovirüstür. Ancak bu farklı noktalarda bulunması beklenir. De- bu sayede hücrenin içine girer. Virüs bu-
virüsün insanlar için zararı tespit edilme- ğişik türlerin genomunda tamamen şansa laştığı halde hastalığa yakalanmayan in-
miştir. Bunu FIV tanısı konan kedileri ta- bağlı olarak aynı endojen retrovirüslerin sanlar bu dayanıklılıklarını reseptör gen-
rafından tırmalanmış kişilerde herhangi bulunması ve bunun yanı sıra genomla- lerindeki mutasyona borçludurlar. Resep-
bir hastalık belirtisinin ortaya çıkmama- rında tesadüfen aynı noktalara yerleşmiş tördeki mutasyon onun şeklini değiştirdi-
sından biliyoruz. Iowa Üniversitesi’nden olmalarının ihtimali sıfıra yakın düzeyde ği için kilidin değişmesi ile anahtarın artık
çalışma arkadaşım göğüs hastalıkları uz- yani imkânsızdır. Bunun için, örneğin iki işe yaramayışı gibi, virüs de artık hücre-
manı Dr. Paul McCray, FIV’nin bu özel- ayrı kütüphanede 3 milyar harfle yazılmış ye bağlanamaz. Bağlanamayınca da hücre
liğini göz önüne alarak onu kistik fibroz 23 ciltten oluşan iki ansiklopedi seti düşü- içine giremez ve hastalığa neden olamaz.
hastalığı için gen tedavisi geliştirme araş- nün. Bahsettiğimiz olasılığın gerçekleşme Şimdiye kadar yapılan çalışmalar hem
tırmalarında kullanmaya başladı. Uygu- ihtimali, birbirinden habersiz iki kişinin anne ve hem de babasından mutasyon-
ladığı strateji, FIV’nin içini boşaltıp, ya- iki farklı kütüphanede 23’er ciltlik bu an- lu CCR5 genini alan kişilerin virüs bulaş-
ni onun çoğalmasını sağlayan genlerini siklopedi setlerinden rastgele bir seçimle sa bile HIV-AIDS hastalığına yakalanma-
çıkarıp, yerine kistik fibroza neden olan aynı cildi çıkarıp, o ciltelerdeki aynı say- dıklarını gösterdi. Eğer HIV-AIDS hasta-
genin sağlıklı kopyasını yüklemek ve bu- faları açıp, o sayfalarda parmaklarını aynı lığı için etkin bir tedavi geliştirilmezse ge-
nu kistik fibroz hastalarının akciğerlerine kelime üzerine basmaları ile eşanlamlıdır. lecekte Afrika Kıtası’nın sakinleri CCR5
aktarmaktı. Bunun için önce virüsün ka- Böyle bir rastlantının gerçekleşme olasılı- genlerinde mutasyon taşıdığı için hayat-
buğunu oluşturan proteinlerde değişik- ğı imkânsız denecek kadar azdır. Bunun ta kalabilen insanlar ve onların yeni nesil-
lik yaparak virüsün akciğerlerin iç yüzü- aksine şimdiye dek yapılan çalışmalar en- lerinden oluşacaktır. Böylece, virüsler bir
nü kaplayan epitel hücrelerine bulaşma- dojen retrovirüsün hem farklı türlerin ge- bakıma insanlığın geleceğinde belirleyici
sını sağladı. Laboratuar şartlarında virüs, nomlarında ve hem de genomlarının ay- bir rol üstlenmiş olacaklardır.
beklediği gibi epitel hücrelerine bulaşa- nı noktasında bulunduğunu gösteriyor. Sanırım virüslerin dünya üzerindeki
rak yüklenmiş olan geni bu hücrelere ta- Bundan yola çıkılarak, endojen retrovi- yaşamda önemini en güzel ifade edenler-
şıdı. Dr. McCray’ in cevaplaması gereken rüslerin DNA’lardaki mutasyonların bi- den biri Nobel ödüllü biyolog Joshua Le-
önemli bir soru hücreye girdikten sonra rikme oranına dayanılarak yapılan mate- derberg oldu. Lederberg, bir makalesinde
virüsün 46 kromozom ve 6 milyar bazdan matiksel hesaplamalarla, geçmişte hangi virüsleri “bu gezegende insan hâkimiyeti
oluşan insan genomunun hangi noktası- türlerin ortak atalardan geldiği ve türlerin için en büyük tehdit” olarak tanımlamıştı
na ekleneceğiydi. Virüsün bulaştığı hüc- ayrışımının ne zaman gerçekleştiği bugün ve geçen zaman onun ne kadar gerçekçi bir
relerin DNA’larını izole etti ve molekü- artık rahatlıkla tespit edilebilmektedir. tespitte bulunduğunu göstermektedir.
ler biyoloji teknikleri ile virüsün hücrenin Diğer faktörlere karşı olduğu gibi, vi-
Kaynaklar:
kromozomlarının hangi noktalarına yer- rüslerle olan savaşı da kazanan insanlar Bonthius D. J, Nichols B., Harb H., Mahoney J., Karacay
leştiğini belirledi. Sonuçlar virüsün kro- şüphesiz gelecekteki insan neslinin ata- B., “Lymphocytic choriomeningitis virus infection of
the developing brain: critical role of host age”, Annals of
mozomlara belli bir DNA dizilimini he- larını oluşturacaklardır. Örneğin büyük Neurology, 62:356-74 2007.
def alarak değil şansa bağlı olarak yerleş- bir olasılıkla Afrika’nın geleceğini, gü- Bonthius D. J., Wright R., Tseng B., Barton L., Marco
E., Karacay B., Larsen P. D., “Congenital lymphocytic
tiğini gösterdi. Çünkü sadece bu küçük nümüzde HIV-AIDS virüsünü taşıyan choriomeningitis virus infection: spectrum of disease”,
Annals of Neurology, 62:347-355, 2007.
çaplı çalışmada bile virüsün insan kro- milyonlarca Afrikalıdan sadece bu virü- Dewannieux M., Harper F., Richaud A., Letzelter C.,
mozomları üzerinde 226 farklı noktaya se karşı dayanıklı olanlar oluşturacak, bu Ribet D., Pierron G., Heidmann T., “Identification of an
infectious progenitor for the multiple-copy HERV-K human
eklenmiş oldukları görüldü. Her bir kro- virüsle baş edemeyen ailelerin nesli so- endogenous retroelements”, Genome Research, 16:1548-56,
mozom üzerinde de çok farklı noktalara na erecektir. HIV, hedefi olan bağışık- 2006.
Weiss R.A., “The discovery of endogenous retroviruses”,
eklenmişlerdi. 2006 yılında Viroloji dergi- lık sistemi hücrelerine girerken önce bu Retrovirology, 3:67, 2006.
sinde yayınlanan McCray’in bu çalışması hücrelerin yüzeyinde bulunan ve resep- Cello J., Paul A. V., Wimmer E., “Chemical synthesis of
poliovirus cDNA: generation of infectious virus in the
ve bu konuda yapılan diğer çalışmalar da tör adını verdiğimiz proteinlere bağlanır. absence of natural template.”, Science, 297:1016-1018, 2002.
67
Mustafa Kara*
Esin Günay**
Yasemin Tabak***
Şenol Yıldız****
İstanbul’un Çöpleri
*Dr., Uzman Araştırmacı
**Dr., Başuzman Araştırmacı
***Araştırmacı
Çimento Fırınlarında
Merkezi, Malzeme Enstitüsü
Ek Yakıta Dönüşüyor
Ticaret A.Ş.
Y
RDF’nin çimento fırınına rilmesi ve bertaraf edilmesi çok ciddi bir maliyet
beslenmesi aşamın doğal ve kaçınılmaz sonucu olan oluşturuyor. Çöpü geri dönüştürebildiğimiz ölçü-
atıklar ve bu atıkların yönetimi, toplum- de ekonomiye olan katkı da büyük ölçekte artacak-
ların yıllardır gözden uzak olsun anlayı- tır. 2023 yılında İstanbul’un çöplerinin büyük kıs-
şıyla idare ettikleri işlerin başında gelmiş; insanlar mının enerji ve gübre haline getirilmesi, depolama
uzunca bir süre, yaptıklarıyla doğal dengeyi boza- alanlarına gönderilen miktarın büyük ölçüde azal-
bileceklerini düşünememişler. Nüfus artışı, tekno- tılması ve çöp konusunda İstanbul’a ekonomik fay-
lojik gelişme, endüstrileşme, kentleşme, hızla artan da sağlanması hedefleniyor.
ve farklılaşan tüketim ile ortaya çıkan katı atıklar, Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ne imza attığı şu
çevre ve insan sağlığına olumsuz etkileriyle günü- günlerde emisyon sorunu ve alternatif yakıt kul-
müzün önemli çevre sorunlarından biri haline gel- lanımı daha da önem kazandı. Kyoto Protokolü,
68
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
gelişmiş ülkelerin sera gazı emisyonları-
nı 2008-2012 yılları arasında, 1990 yılına
göre % 5,2 oranında düşürmelerini he-
defliyor. Kyoto Protokolü’nün temel ama-
cı, atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun,
iklimi tehdit etmeyecek seviyelerde den-
gede kalmasını sağlamaktır. Hükümet-
lerarası İklim Değişikliği Paneli, 2007
Raporu’nda 1990 ile 2100 yılları arasın-
da dünya sıcaklığının 1,4 ile 5,8 °C ara-
sında artacağı yönünde tahminler yapıl-
mıştır. Kyoto Protokolü’nün başarıyla uy-
gulanabilmesi durumunda, bu dönemde
dünya sıcaklık artışının 0,02 ile 0,28 °C
arasında kalacağı tahmin ediliyor. Kyoto
Protokolü’ne göre gelişmiş ülkeler, 2008
ile 2012 yılları arasında sera gazı emis-
yonlarını 1990 yılına göre % 5,2 düşüre-
Pilot ölçekte çimento fırını
bilmek için demir-çelik, çimento, kâğıt,
enerji santralleri gibi belirli endüstri ku- Bu çalışma ile çevre dostu bir yöntem- bu maddelerin bertarafının maliyeti gide-
ruluşlarına sınırlamalar koymuştur. Bu le atık plastiklerin düzenli olarak toplan- rek yükselmektedir. Bu tür atıkların depo
sınırlamalar, Avrupa Birliği ülkelerin- ması ve bunların granül ürüne dönüştü- alanlarına gömülmeleri durumunda ye-
de uygulanmaya başlanmış olup, sera ga- rülerek geri dönüşümü sağlanmış, diğer raltı ve yerüstü suları, toprak ve hava için
zı emisyonları yüksek olan ülkelerde de atık plastiklerin sosyal amaca yönelik ola- önemli olumsuz etkiler ortaya çıkar.
devreye alınmaya çalışılıyor. rak çimento fırınlarında alternatif yakıt
Alternatif yakıtların çimento fırınla- olarak kullanılması gerçekleştirilmiştir.
rında ek yakıt olarak kullanılması duru- Çalışmanın başarılı bir şekilde tamam- RDF
munda hem fosil yakıtların daha az tü- lanması ile belediyeler ve çimento sektö- Atıktan türetilen yakıt (refuse derived
ketilmesi hem de CO2 emisyonun azal- rü için iyi bir model oluşturulmuş ve eko- fuel - RDF) evsel ya da endüstriyel katı
tılması hedefleniyor. Bu hedef doğrul- nomiye katma değer sağlanmıştır. atıklardan geri kazanılabilen malzemele-
tusunda “Geri Dönüşümlü Plastik Atık- rin (plastik, cam, metal, kâğıt vs.) ayrış-
ların Granül Ürüne Dönüştürülmesi ve tırılmasından sonra geriye kalan yana-
Geri Dönüştürülemeyen Diğer Atıkların Evsel Katı Atık bilir geri dönüşümsüz malzemeden elde
Çimento Fabrikalarında Ek Yakıt Ola- İstanbul’da bir günde ortalama 14.000 edilen alternatif bir tür katı yakıttır. Nihai
rak Kullanılabilirliğinin Araştırılması” ton evsel katı atık üretilir. Bir yılda üre- olarak elde edilen parçalanmış atıklardan
konulu TÜBİTAK destekli proje kapsa- tilen 5.000.000 ton evsel katı atığın oluşan ve kalorifik (ısıl) değeri yaklaşık
mında çöpten ek yakıt elde edilmesi ve % 12-15’ini geri kazanılabilir atıklar oluş- 3500 kcal/kg olan atıklar, çimento fabri-
bunun çimento fırınlarında kullanımı turur. Geri kazanılabilir atıkların büyük kalarında kullanılacak fiziksel büyüklüğe
araştırılmıştır. bir çoğunluğunu oluşturan ambalaj atık- indirilmek üzere son parçalayıcıda kıyıla-
Bu projede İstanbul Büyükşehir ları, katı atık miktarını sürekli artırırken rak kullanıma hazır hale getirilir.
Belediyesi’ne bağlı Belediye İktisadi Te- Çimento endüstrisi yoğun enerji tüke-
şebbüsü olan İSTAÇ A.Ş.’nin toplamış ten bir sektördür. Genel olarak 1 kg klin-
olduğu atıkların ayrılarak plastiklerin te- ker (yani çimento yapımında fırından
mizleme, kırma, öğütme, eritme aşama- ezilmeden çıkan pişirme ürünü) üret-
larından sonra granül haline getirilmesi, mek için 840 kcal’e ihtiyaç vardır. Bir baş-
geri dönüştürülemeyen (mevcut sistem- ka deyişle çimento endüstrisinde üretim
de depolama alanlarına gönderilen atık- maliyetlerinin % 30-40’ını enerji tüketimi
lar) diğer atıklardan RDF malzeme üre- oluşturur. İhtiyaç duyulan birincil enerji
tilmesi ve bu malzemenin çimento fırın- kaynağı petrokok veya linyit ile karşılanır.
larında alternatif veya ek yakıt (fosil ya- Üretilen çimentonun türüne bağlı olarak
kıtlar yerine) olarak kullanılması süreci- 1 ton çimento üretimi için 60 ile 130 kg
nin geliştirilmesi hedeflenmiştir. Üretilen RDF arasında fuel-oil ya da buna eşdeğer ya-
69
İstanbul’un Çöpleri Çimento Fırınlarında Ek Yakıta Dönüşüyor
timi için kullanılmaktadır. Bu teknik sa- RDF tesisine gelen atık malzeme ön
yesinde, yakılan atıkların içindeki inorga- parçalama ve manyetik ayırma işlemleri-
nik unsurlar gerekli hammaddelerin ye- ne tabi tutulduktan sonra balistik ayırıcı
rini alarak çimentonun bir parçası olma (seperatör) yardımıyla yanmayan ve dü-
niteliğini kazandıkları için, kullanılan atı- şük ısıl değerli kısım atıktan ayrılır. Ge-
ğın yanmayan kısımları da kazanılmakta ri kalan atıktan demir dışı metal ayırıcı-
ve cüruf ve küllerin ortadan kaldırılması sı vasıtasıyla metal kısımlar ayrılır ve ka-
zorunluluğu kalmamaktadır. lan atıklar son parçalama ünitesinde 30
Avrupa’da çimento endüstrisi enerjiyi mm’den küçük parçalar elde edilecek şe-
yüksek verimle kullanmaktadır. Üretim kilde kırılır. Bütün bu süreç RDF’nin üre-
aşamasında oluşan karbondioksit emis- tim akım şemasında görülebilir.
yonunu azaltmak için yapılacak teknolo- Üretilen RDF’den numune alınarak
jik değişiklik neredeyse kalmamıştır. Ge- nem, yoğunluk, eser elementler, karbon
leneksel fosil yakıt ile atıktan türetilmiş ve kül içeriği, kalorifik değer gibi çeşit-
alternatif yakıtlar önemli ölçüde sürdü- li karakterizasyon testleri yapılmış, el-
rülebilir gelişme sağlayarak karbondiok- de edilen sonuçlar yurtdışında üreti-
sit gibi sera gazlarının emisyonunun azal- len RDF’nin özellikleriyle kıyaslanmış-
masına sebebiyet verir. Avrupa’nın çeşit- tır. RDF malzemenin çimento döner fı-
li ülkelerinde bu amaca yönelik tesisler rınlarında ek yakıt olarak kullanımının
mevcuttur. Ancak her ülkenin atığı farklı araştırılmasına yönelik pilot ölçekli ça-
karakterizasyona sahip olduğundan ülke- lışmalar, proje kapsamında imal edi-
Üretilen klinker
mize özgü RDF üretimi planlanmış ve bu len çimento döner fırınında gerçekleş-
kıta ihtiyaç duyulur. Bunların yanında al- proje kapsamında uygulamaya alınmıştır. tirilmiştir. Birincil yakıt olarak kullanı-
ternatif yakıt olarak atık yağ, RDF, atık lan LPG’ye değişik oranlarda RDF ila-
lastik de kullanılır. Atık malzemenin al- ve edilmiş, çimento üretim sürecine gö-
ternatif yakıt olarak çimento fabrikala- Proje Kapsamında Yapılan re farinden (çimento üretiminin başla-
rındaki döner fırınlarda kullanılması, Çalışmalar rında yer alan öğütülmüş kireçtaşı ve
hem çimento üretiminde önemli bir gi- birkaç ek maddeden oluşan un gibi ana
der kalemi olan yakıt kullanımının azal- Bu proje kapsamında çöpten temsili nu- malzeme) klinker üretimi gerçekleşti-
tılması ve yenilenemeyen fosil yakıtların mune alınması, temsili numunenin ana- rilmiştir. Bu çalışmada RDF katkısının
korunması hem de çeşitli üretim ve kul- lizi, analiz sonuçlarına dayanarak RDF klinker yapısı üzerine etkisi incelenmiş
lanım aşamalarından sonra oluşan atık- üretimi için makine ve teçhizat seçimi, fı- ve burada elde edilen teorik ve pratik
ların bertarafı için son derece önemlidir. rında yakılacak olan malzemenin kimya- bilgiler ışığı altında endüstriyel boyut-
Çimento endüstrisi, çeşitli atıkları kul- sal analizinin yapılması ve çimento üre- ta klinker üretimi çalışmaları organize
lanarak bir yandan fosil yakıtlardan tasar- tim sürecine etkilerinin değerlendiril- edilmiştir.
ruf sağlarken bir yandan da atıkların de- mesi incelenmiştir. Türkiye’de yürürlükte Endüstriyel boyuttaki çalışmalar, pi-
ğerlendirilmesi ve çevrenin korunma- olan tebliğ ve yönetmeliklerdeki emisyon lot ölçekli deneysel çalışma sonucunda
sı yoluyla toplumsal atık sorununa katkı- sınır değerlerini aşmayacak şekilde yapı- belirlenen optimum besleme oranlarına
da bulunur. Gelişmiş ülkelerdeki çimento lacak olan hesaplamalardan yola çıkılarak göre AKÇANSA A.Ş.’de yapılmıştır. Yapı-
fabrikalarında ısıl değer taşıyan atıkların kullanılacak optimum RDF besleme ora- lan çalışmalarda değişik oranlarda RDF
alternatif yakıt olarak bertarafı yaygın bir nının belirlenmesi öngörülmüştür. malzemesi, petrokoka ek yakıt olarak ila-
yöntem haline gelmiştir. AB ülkelerinde- Tesise gelen atıktan organik kısım ay- ve edilmiştir. Deney sonrası üretilen klin-
ki bazı fabrikalarda alternatif yakıt kulla- rıldıktan sonra geri kazanım hattına gelen kerin yoğunluk, kimyasal ve mineralojik
nım oranı % 60-70 seviyelerine ulaşmıştır. atıkların metal kısmı ayrılır ve geri kala- analiz sonuçları incelendiğinde, Portland
Avrupa’daki çimento endüstrisinde atık- nın bir kısmı geri kazanılabilir malzeme çimento klinkerinin üretildiği görülmüş-
tan kazanılan alternatif yakıt, harcanan olarak granül tesisine gider. Geri kazanıla- tür. Daha sonra bu klinkerden üretilen çi-
toplam yakıtın % 12’sini oluşturmaktadır. mayan atıklar ise RDF tesisine gönderilir. mentonun fiziksel, kimyasal ve dayanım
Atıkların çimento fırınlarında alter- RDF tesisinde hazırlanan RDF malzemesi özellikleri TS 197/1’e göre belirlenmiş
natif yakıt olarak kullanılması, atıklar- çimento endüstrisinde ek yakıt olarak kul- olup elde edilen değerlerin standartlar-
dan azami seviyede enerji elde edilmesi- lanılabilecek formunu alırken granül tesi- da belirtilen sınır değerlerle uyumlu ol-
ne imkân verir. Malzeme enerjisinin ta- sine gelen malzeme, ikincil plastik ham- duğu görülmüştür. Endüstriyel boyuttaki
mamı fırında dolaysız olarak klinker üre- madde için kullanılabilir hale getirilir. çalışmalar esnasında baca gazında emis-
70
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
plastiklerin daha küçük boyutlara getiri-
lerek hammadde olarak kullanımları sağ-
lanmış ve ekonomik değerleri artırılmış-
tır. Bu ürünler halen üretilme ve piyasaya
Hammadde Ön parçalama satılmaktadır. Böylece projede belirlen-
stok alanı
miş olan hedefe tam anlamıyla uyulmuş
ve TÜBİTAK TARAL 1007 projelerinde
0-200 mm öngörülen hedefe ulaşılmıştır.
Bu proje sonunda depolama alanlarına
Tesis çalışmadığında
gönderilen atık miktarı azaltılmış, nakliye
Geri kazanım Manyetik FE ayırıcı
0-1000 mm
(Elektrik magnetli) ve depolama masraflarından tasarruf sağ-
lanmış, nihai ürün ekonomik olarak değer-
lendirilebilecek hale getirilmiştir. İSTAÇ
A.Ş. RDF tesisine bir günde gelen 150 ton
Ön ayıklamadan gelen atık atığın 50-75 tonu RDF ürün haline getirile-
Balistik seperatör (yak. 25 ton/saat) rek çimento fabrikalarına gönderilecek ve
Ayrılmış malzeme
stok alanı (Yanmayan ve düşük bertaraf edilmiş olacaktır. Bu durumda de-
kalorifik değerli atık)
polama alanlarının ömrü uzayacak, depo-
lama maliyetlerinden tasarruf edilecektir.
0-80 mm Dünyada birçok ülkede kullanılmakta olan
bu teknoloji ülkemiz için bir yeniliktir ve
tüm kompost tesisleri için bir model oluş-
Ayıklama kabini Metal turmuştur. Bu proje sayesinde Türkiye’de
de RDF üretme ve yakma teknolojisi geliş-
tirilmiştir. Proje kapsamında yapılan tesis,
23 Haziran 2008 tarihinde açılarak basın
kuruluşlarına tanıtımı yapılmıştır.
Son parçalama
(0-30 mm) Bu proje kapsamında emeği geçen
Volkan Enç, Ahmet Pekin, Ufuk Durgut,
Hidayet Bodur ve Erbay Keleş’e
teşekkür ederiz.
Kaynaklar
Kara, M., Günay, E., Tabak, Y., Yıldız, Ş., Enç, V., “The Usage
Ürün stok alanı Of Refuse Derived Fuel From Urban Solid Waste In Cement
Industry As An Alternative Fuel”, The 6th IASME/WSEAS
International Conference on Innovation Heat Transfer,
Thermal Engineering and Environment (HTE ’08), s.
172–177, 20-22 Ağustos 2008, Rodos, Yunanistan, 2008.
RDF’nin üretim akım şeması Kara, M., Günay, E., Tabak, Y., Yıldız, Ş., Enç, V., Pekin,
A.V., Durgut, U., “Kentsel Katı Atıktan Türetilmiş Alternatif
Yakıtın Çimento Fabrikalarında İkincil Yakıt Olarak
Kullanılabilirliğinin Araştırılması”, 10. Uluslararası Yanma
yon ölçümü yapılmış ve ölçüm sonuçla- tesisi kurulmuştur. Geri kazanım tesisi- Sempozyumu, s. 417-423, Sakarya Üniversitesi, Teknik
rı Atıkların Ek Yakıt Olarak Kullanılma- ne gelen atık plastikler temizleme, kırma, Eğitim Fakültesi, Ekim 2008.
Yıldız Ş., Enç V., Kara M., Günay E., “Evsel Atıklardan
sında Uyulacak Genel Kurallar Hakkında öğütme, eritme aşamalarından sonra gra- Çimento Fabrikaları İçin Alternatif Yakıt Elde Edilmesi
Tebliğ’inde belirtilen sınır değerlerle kı- nül haline getirilmektedir. Yapılan üretim Olanaklarının Araştırılması”, TÜRKAY 2007 AB Sürecinde
Türkiye’de Katı Atık Yönetimi ve Çevre Sorunları
yaslanmıştır. Endüstriyel boyutta yapılan sonrasında PET, PE ve PP’den granül ve Sempozyumu, İstanbul, 28-31 Mayıs 2007.
deneysel çalışma sonrasında, klinkerin kırıntı (hurda) elde edilmiştir. Bu ürün- Türk S., “Çimento Üretiminde Alternatif Yakıt Denemeleri
- II”, Çimento ve Beton Dünyası, Cilt/Yıl 12, Sayı 72, Nisan-
kalitesi ve emisyon sınır değerleri dikka- lerin boyut dağılımı yapılarak piyasada Mayıs 2008.
Environmental Benefits of Using Alternative Fuels in Cement
te alınarak optimum RDF kullanma ora- satılan boyuta getirilmesi için tesiste ge- Production, CEMBUREAU (European Cement Association),
nı % 15 olarak belirlenmiştir. rekli mekanik düzenleme yapılmıştır. El- 1999. http://www.wbcsd.org/web/projects/cement/tf2/
CEMBUREAU.pdf
Geri kazanım hattından gelen PE (Po- de edilen granülden plastik çöp kontey- Pekin A. V., “Çimento Sanayinde Alternatif Yakıt Kullanımı”
lietilen), PP (Polipropilen) ve PET (Polie- nırı, çöp poşeti, yol döşemesi, saksı, as- http://www.eie.gov.tr/turkce/en_tasarrufu/en_tas_
etkinlik/2005_bildiriler/oturum2/AhmetVPekin.doc
tilen tereftalat) türü plastik atıkların eko- kılık, komodin, bulaşık kapları ve benze- http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Pages/Haber.
nomik değerinin artırılması için granül ri eşyalar üretiliyor. Kurulan bu tesis ile aspx?NewsID=16163
71
Kerim Allahverdi *
Tarık Baykara **
Fatih Hüseyinoğlu
Alper Seçgin
LİDAR
*Prof. Dr., **Doç. Dr.,
TÜBİTAK MAM Malzeme
Enstitüsü
Son yıllarda iyice yaygınlaşarak bir çok alanda, örneğin uçaktan yeryüzü şekillerinin
taranmasında, gemi üzerindeki bir platformdan deniz yüzeyindeki petrol kirliliğinin
ölçülmesinde, atmosferdeki su buharı miktarının, sıcaklığının, parçacıkların
büyüklükleri ve cinslerinin belirlenmesinde kullanılmakta olan LİDAR aygıtının
adı, İngilizce dört kelimenin baş harflerinden oluşturulmuş bir kısaltmadır.
Light Detection and Ranging (ışıkla algılama ve mesafelendirme) sözcüklerinin
kısaltmasıyla adlandırılan LİDAR, özellikle son on yılda iyice yaygınlaşmıştır; hatta
Mars’a gönderilen Phoenix uzay aracının bir parçası otomatik olarak çalışan bir
LİDAR’dan Mars atmosferine ilişkin önemli bilgiler alınmaktadır.
Gece çok uzaklardan görülebilen LİDAR’ın ışığı ufukla 30 derece açı yapacak şekilde gönderilmiş. Özellikle Raman saçılımı prensibine dayalı LİDAR’lar,
Güneş’in kuvvetli ışınımının sonuçları değiştirmesini engellemek için geceleri çalışır.
72
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
LİDAR temel olarak üç ana bölümden oluşur. ci yani bir ışık kaynağı, alıcı yani bir teleskop ve alı-
İlki bir ışık kaynağı, ikincisi bu ışığın yansıma ve nan ışığı bilgi haline dönüştüren elektronik sistem-
saçılmalarını toplayan bir teleskop, üçüncüsü ise ler. Birkaç saniyeden nanosaniyelere kadar değişen
toplanan sinyalleri anlamlı bilgiye dönüştürecek sürelerde lazer ışını darbeleri atmosfere gönderilir.
olan elektronik ve bilgisayar sistemleri. Günümüz- Günümüzdeki bir çok LİDAR sisteminde ışın, dar-
de ışık kaynağı olarak çok çeşitli dalga boyların- be genişleticiyle büyütülmekte ve daha sonra koli-
daki lazerler kullanılıyor. Lazer ışını hedef bölge- matörden geçirilerek paralelliği sağlanmaktadır.
ye gönderildiğinde, bölgedeki cisimlerle bir iletişi- Bunun nedeni, ışığın dağılmasını en aza indirge-
me geçer. Örneğin atmosfer araştırmalarında kul- mektir. Gönderilmekte olan bu ışının atmosferde-
lanılan bir LİDAR’ın gönderdiği lazer ışını, hava- ki her türlü etkileşimi, geri dönen fotonlar halinde
daki parçacıklara çarptığında çeşitli optik etkile- alıcı teleskop tarafından algılanır. Nasıl hiç bir aygıt
şimler meydana gelir. Bu etkileşimler arasında yer mükemmel olamazsa, LİDAR sistemlerinde de bil-
alan saçılma ve yansımadan doğan ışık, LİDAR ay- gi kaybı olur. Teleskop tarafından algılanan foton-
gıtının ikinci kısmı olan alıcı teleskop tarafından lar optik analizör sistemlerinden geçirilir ve yapı- Agnes Scott Koleji ve Georgia
algılanır ve ışığın geri gelen bu kısmı (çeşitli analiz lan uygulamaya göre geri gelen ışığın seçilen çeşit- Institute of Technology işbirliği
ile ABD’de kurulmuş olan eğitim
sistemlerinden de geçirilerek) elektronik sinyalle- li dalga boyları ve polarizasyon durumları ölçülür. amaçlı LİDAR sistemi
re dönüştürülür. Bundan sonrası artık alanında uz- Bu fotonlar daha sonra çeşitli dedektörlerin üzeri- http://eosl.gtri.gatech.edu/
Capabilities/RemoteSensing/
man bilim insanlarının değerlendirmelerine bağlı- ne düşürülür ve bu dedektörler sayesinde optik sin- LidarResearch/LidarProjects/
tabid/220/Default.aspx
dır. Böylece bu sinyaller yorumlanarak, anlamlı ve yal elektrik sinyaline dönüştürülür. Sinyalin yoğun-
kullanılabilir bilgiye dönüştürülür. luğu lazer ışınının gönderilmesinden sonra geçen
LİDAR’ın geçmişi aslında bir hayli eskilere da- zamanla orantılıdır, bu da elektronik olarak belirle-
yanmaktadır. Lazerin 1960 yılında keşfinden tam nerek bir bilgisayarda depolanır.
30 yıl önce, lazer ışını yerine kullanılan projektör
lambalarıyla hava yoğunluğunun ölçülmesi için
bazı çalışmalar yapılmaktaydı. İlk uygulama, 1938
yılında bulut yüksekliklerinin ölçülmesi için gön-
derilen ışık darbelerini toplayan bir teleskobun
kullanılmasıyla gerçekleşti. Işığın darbeler şeklin-
de kullanılmasıyla bu sistemler ilk olarak bistatik
değil de monostatik olarak kullanılmış oldu, ya-
ni ışık kaynağı ve teleskop aynı eksen üzerine yer-
leştirilebiliyordu. Böylelikle ilk kez Middleton and
Spilhaus 1953 yılında ışık kaynağından çıkan ışığın
bir hedefe gidişi ve dönüşü arasındaki zaman far-
kını ölçerek hedefin uzaklığını saptadı ve “LİDAR”
kısaltması da aynı yıl doğmuş oldu. 1960’larda la-
zer teknolojisinin hızla gelişmesiyle ve birçok alan-
da etkin olarak kullanılmaya başlanmasıyla ilk kez
Fiacco ve Smullin 1963 yılında lazerle atmosferik
araştırmalar yapmaya başladı. Bunu takip eden 10 LİDAR’da kullanılan lazerlerin dalga boyları Marsta 532 nm lazer
darbeleriyle çalışan LİDAR’ın
yıl boyunca bütün LİDAR teknikleri önerildi ve 213 nanometreden 11 mikrometreye kadar değişe- temsili görüntüsü
uygulandı. 1976 yılında E. D. Hinkler tarafından bilir. Dolayısıyla LİDAR’da kullanılan lazer ışınla- http://www.guardian.co.uk/
science/2008/jul/31/mars.spac
LİDAR hakkında ilk ders kitabı yayımlandı. O yıl- rını görmek her zaman mümkün olmaz, çünkü in- eexploration?gusrc=rss&feed=
technology
dan sonra LİDAR hakkındaki gelişmeler optik ve san gözünün algılayabildiği ışık aralığı kişiden ki-
elektronik alanındaki ve özellikle de lazer teknolo- şiye değişmekle beraber genelde yaklaşık 380 ila
jisi alanındaki gelişmelere paralel olarak büyümeye 780 nanometre aralığı civarındadır. İlk yıllarda ya-
ve yaygınlaşmaya devam etti. Günümüzde Hubble kut, azot, bakır buharı ya da karbondioksit lazer-
uzay teleskobunda ve hatta Mars üzerinde bile uy- leri kullanılırken, lazer teknolojisindeki gelişme-
gulama alanı bulan LİDAR tekniği uzaktan algıla- leri takiben 80’li yıllardan itibaren LİDAR’larda
manın en önemli aygıtı haline gelmiştir. Nd:YAG ve yüksek güçlü excimer lazerleri kul-
LİDAR nedir? Temel olarak LİDAR daha ön- lanılmaya başlanmıştır. Excimer lazerleri ultravi-
ce de bahsedildiği gibi üç bölümden oluşur. Veri- yole dalga boyunda ışın verirken Nd:YAG lazer-
73
LİDAR
http://www.aad.gov.au/default.asp?casid=2192
ğal olarak kullanım amacı bir adım öndedir. Daha
sonra LİDAR’ın oturtulmuş olduğu platform gele-
bilir. En son olarak, teknik bir parametre olsa da
kullanılan ışık kaynağının gönderdiği ışının dalga
boyu düşünülebilir. Yukarıdaki şemada özet ola-
photos.com
74
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
Saçıldıktan
sonra geri
gelen ışık Fiber optik taşınma
Filtre
Dedektör
Teleskopun aynası
Lazer
75
Güneş Kibar
Nihan Güvener
Hacettepe Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi,
Kimya Mühendisliği
Biyomühendislik Bölümü
76
Bilim ve Teknik Haziran 2009
>>>
Taramalı tünelleme eletron mikroskobu (STM):
Örneğin üç boyutlu görüntülenmesini sağlayan
piezotüp için kontrol voltajı bir mikroskop türüdür. Yüzey yapısı bir iğne
İ
nsanoğlunun gözle görülemeyenle ilk defa ta- yonik hem de yüksek elektrik alan emisyonu tarafın-
nışması ışık mikroskobunun Antony Van Leu- dan yayılan elektronlar pozitif yüklü fosfor ekrana va-
wenhoek tarafından 1668’de icat edilmesiyle ol- kum altında düşürülür. Görüntüleme cihazının ucu-
muştur. Araştırmaların derinliğinin artmasıyla bera- nun büyüklüğü yaklaşık 100 nanometre civarındadır.
ber 19. yüzyıl ortalarına gelindiğinde ışık geçirgenlik Bundan 20 yıl sonra 1956’da yine E. W. Müller
mikroskobu geliştirilmiştir. Aynı yüzyılın sonlarına tarafında alan-iyon mikroskobu (FIM) icat edilir.
doğru, florasan ve lüminesan teknolojileri yardımıy- Temelde FEM ile çalışma prensibi aynıdır. Ancak
la katot ışınları artık görünür hale gelmiştir. Işınla- FIM’da yüksek gerilimin vakum altında uygulan-
rın pozitif yüklü metal bir hedefe yönlendirilmesiyle ması yerine iyonlaşabilen gaz ortamında uygulan-
x-ışınlarını elde eden Roentgen hepimizin yakından ması söz konusudur. Çalışma prensibi, pozitif yük-
tanıdığı görüntüleme sistemine adını vermiştir. 20. lü tel uç ve negatif yüklü fosfor ekran arasında bulu-
yüzyıla gelindiğinde sistemlerden istenilen sadece nan ortam gazının iyonlaşması sonucu tel ucu terk
gözle görmek değil bunu herkesle paylaşabilmektir. eden elektronların fosfor ekrana çarparak görüntü
İlk görüntü 1933 yılında ultraviyole ışık ile etki- oluşturmasına dayanır. Genelde çevre gazı olarak 1
leşen parlatılmış metal bir yüzeyden fotoelektron- x 10-3–3 x 10-3 mbar basınca sahip Helyum ve Neon
ların yansımasıyla elde edilmiştir. Bunu takip eden kullanılmıştır. Ucun ön tarafındaki örnek, sıvı azot
gelişme ise florasan görüntüleme olacaktır. Tek- sıcaklığına veya daha düşük sıcaklıklara soğutulur.
li katot lens sistemine yapılan elektrik yüklemesi ile Bunun için genellikle yaklaşık 20 K’de sıvılaştırılmış
elektronlar florasan ekrana düşürülerek ilk termiyo- Hidrojen veya 2 K’de sıvılaştırılmış Helyum kullanı-
nik (ısıl) elektron mikroskobu oluşturulmuştur. Ge- lır. Böylece iyon projeksiyonuna düşen görüntü da-
çen yıllarla gelişen teknoloji, günümüz transmis- ha net oluşturulur.
yon elektron mikroskobu TEM ve taramalı elektron
Yüzey çalışmaları
mikroskobu SEM gibi cihazlarının öncülleri olan
bilimin bir çok alanı için
çoklu katot lens sistemlerini bilim dünyasına kazan- çok önemlidir. Örneğin
dırmıştır. TEM ışık mikroskobuyla aynı temel ilke- fizikte yarı iletken
ler üzerinde çalışır ama ışın yerine elektronları kul- malzemelerin çeşitli
lanır. Bir ışık mikroskobuyla ne görebileceğiniz ışı- uygulamalarında ve
nın dalga boyu ile sınırlıdır. TEM ışık kaynağı yeri- mikro elektroniklerde
ne elektronları kullanır ve TEM ile elde edilen da- büyük önem taşır.
ha düşük dalga boyları sayesinde, ışık mikroskobu Ayrıca yüzeye
ile elde edilen görüntüye oranla çözünürlüğü 1000 organik molekülleri
kat daha iyi görüntünün alınmasını mümkün kılar. sabitlemeyi ve bunların
1936’da, E. W. Müller alan-elektron emisyonu ica- yapılarıyla çalışmayı
dıyla (FEM) görüntü kalitesini ve kontrastını artır- mümkün kılar.
makla beraber işaretli bölgeleri büyütme imkânı sun- Örneğin günümüzde
muştur. Bu görüntüleme cihazının çalışma prensi- bu teknikle DNA
bi tel-katot emitör ile iletken fosfor ekran arasında molekülleri
Visual Photos
77
Nanoteknolojik Görüntüleme Sistemlerinin Gelişimi
Tip (uç) yarıçapı lazer ışını bel Fizik Ödülü’ne layık görülmüştür ve ticari ürün
1 ile 10 µm aralığında
değişmektedir. AFM olarak satılmaya başlanmıştır. Tünelleme mikros-
tiplerinin ana özellikleri kobu, 0,1 nm düzlemsel, 0,01 nm derinlik çözünür-
yüzey enerjileri ve
yarıçaplarıdır. Tipin yarıçapı konsol lüğünde görüntüleme yapmaya elverişlidir. Sadece
ve büyüklüğü, yapılan
deneyler sonucunda yüksek vakum ortamında değil, çeşitli sıvı ve gaz or-
yüzey
adhesiyon kuvvetlerine göre tamlarında da geniş bir sıcaklık aralığında rahatlık-
değiştiğini göstermektedir. uç
Genelde tip ve konsol la kullanılabilir. Bu sayede yüzeyin üç boyutlu yapı-
malzemesi olarak silikon
kullanılmaktadır. sını gösteren yüksek çözünürlükte, radyasyona, özel
Malzemeler genellikle merceklere, ışığa veya elektron kaynağına hiç ihti-
atmosfer yani hava
ortamında durduğu için yaç duymayan güçlü bir mikroskop kullanma avan-
konsol ve uç ince bir 1000 nm
silikon oksit tabakasıyla
tajı yakalamış olur.
kaplanabilir. Silikon tipin Takip eden yıllarda görüntüleme ucu olarak el-
yüzey enerjisi 1 ile 1.4 N/m
arasında değişmektedir. mas kullanılması ile yüzeye zarar vermeden atomlar
Silikon nitrat tiplerin ise arası kuvvete duyarlı ölçümler yapılması düşünül-
yüzey enerjileri 0.7 N/m
olarak bilinmektedir. konuma duyarlı lazer diyot müştür. Tünelleme mikroskobu kullanarak sadece
ışık algılayıcı iletken örneklerden verimli sonuç alınabilir olması,
farklı bir sistem geliştirilmesi ihtiyacını doğurmuş-
konsol yayı tur. Bu düşünce, ucun yüzeye olan dik uzaklığın öl-
çülmesi ile atomik çözünürlükte görüntü alınma-
uç
örnek sı yoluyla atomik kuvvet mikroskobu (AFM) olarak
adlandırılan cihazda hayat bulmuştur. Günümüzde
amacına ve görüntüsü alınacak yüzeyin özellikleri-
ne göre silikon, silikon nitrat, altın kaplı veya biyo-
tinli, partiküllü tipin yüzeye olan dik uzaklığın ayar-
lanmasıyla atomik çözünürlükte görüntü alınması
prensibiyle geliştirilen atomik kuvvet mikroskobu,
yüzey topografisini örnek üzerinden geri besleme
sinyali alarak angstrom (metrenin on milyarda biri)
seviyelerine kadar görüntüleyebilmektedir. Tünelle-
me mikroskobundan farklı olarak en büyük avan-
tajı analiz edilen örneğin iletken olmasını gerektir-
memesidir. Diğer elektron mikroskoplarına karşı en
Atomik kuvvet büyük avantajı ise hava ve sıvı içerisinde örneklere
mikroskobu (AFM) bakılabilmesinin yanında örneklerin analizden ön-
tipinin ucuna reaksiyon ce dehidrasyon, sabitleme ve kaplama gibi ön hazır-
verecek molekülü lığa tabi tutulmasına ihtiyaç duyulmaması nedeniyle
veya yüzeye bağlamak özellikle biyolojik örneklerin görüntülenmesine uy-
istediğimiz molekülü 1960’larda E. W. Müller’in öğrencisi olan R. D. gun olmasıdır. Buna karşılık, AFM ile ancak mikron
takıp kullanabiliriz.
Young tarafından FEM ve FIM’de bulunmayan tü- boyutlarında tarama alanı yapılabilirken, milimetre
Örneğin yüzey
nelleme özelliği geliştirilmiştir. İnce metal folyo ve mertebesinde görüntüleme alanına sahip SEM’de bu
aktivasyonu
emitör uç arasında tünelleme akım ve voltaj karak- şekilde bir kısıtlama yoktur.
için uç grup olarak
teristiğini saptamak amacıyla tungsten alan iyon AFM’de farklı uçlar kullanılarak, örnek tipleri-
-OH veya istediğimiz
emitör ucu kullanmıştır. Böylece metal yüzeylerin ne göre üç farklı şekilde tarama yapabilmek müm-
reaksiyona göre
bu molekülleri çıkarılacak üç boyutlu topografi haritalarının geliş- kün. Temaslı ölçüm bunlardan ilk geliştirilen yön-
çeşitlendirebiliriz. mesine öncülük etmiştir. Örneğin, 1978’de H. Roh- tem olup, yüzeyle fiziksel temasta bulunarak tara-
rer ve G. Binnig tarafından ince bir tarayıcı ucunun mayı gerçekleştirir. Temastan ötürü bir sürtünme
yüzeyinde oluşan elektron kümesinden yüzeyin gi- hatası ortaya çıkmaması için bu yöntem daha çok
rinti ve çıkıntılarını açığa çıkaran ve bunu bir bilgi- sert yüzeylerde iyi sonuç verir. Yarı temaslı ölçüm,
sayar ortamına aktaran bir uçlu elektron mikrosko- ucun belli bir salınım yaparak kısıtlı bir temas ile ta-
buyla yüzey görüntüsüne ulaşılmıştır. Bu sistem ta- rama gerçekleştirilmesine bağlı bir yöntemdir. Yarı
ramalı tünelleme mikroskobu (STM) adını alarak, temaslı ölçümde, temaslı ölçüme kıyasla daha dü-
1986 yılında Gerd Binnig & Heinrich Rohrer No- şük kuvvet uygulanır. Temassız ölçüm yöntemin-
78
Bilim ve Teknik Haziran 2009
<<<
Visual Photos
Visual Photos
Şekilde transmisyon elektron mikroskobu (TEM) ile çekilmiş ve renklendirişmiş HIV virüsünün fotoğrafını görmekteyiz. Taramalı elektron mikroskobuyla çekilen ve renklendirilen görüntü kemik dokusu.
de ise ucun örnekten bir miktar uzakta tutulmasıy- lekülleri ayırt etmek, farklı türdeki uygulamalar
la arada etkin olan van der Waals kuvvetlerinden ya- için manyetik ölçümler, elektrik ölçümleri gibi fark-
rarlanılarak geri besleme alınır. Bu yöntem ile AFM lı teknikler ile atomik ölçekte analiz yapmak müm-
ucu hasar görmez ve yumuşak yüzeylerde daha iyi kündür. Ayrıca biyolojik amaçlı uygulamalar için
ölçüm yapılabilir. geliştirilmiş olan bio-AFM çeşitleriyle, hücre biyo-
Taramalı elektron
Çeşitli alanlarda üretilen malzemelerin SEM ta- lojisinin 50 nm altında bir çözünürlükte ve biyomal- mikroskobuyla çekilen bu
görüntü, üniversitemiz
ramalı elektron mikroskobu, akla gelebilecek bir- zemelerin ise 2 nm altında bir çözünürlükte görün- bünyesinde doku mühendisliği
çok ürünün 10.000 kat kadar büyütülmüş görüntü- tülenebilmesi mümkün hale gelmiştir. alanında geliştirdiğimiz kemik
dokusunu büyütme amaçlı
sünü ve ileri teknoloji malzemelerinin yüzey görün- Bu görüntüleme cihazlarının desenleme sistemi sentezlediğimiz doku iskelesidir.
tüsünü alabilmektedir. Piyasada ticari olarak çok çe- olarak da kullanılması mümkündür. Nanolitografi Ürettiğimiz malzemelerin
dokularla olan benzerliğini
şitli modelleri mevcuttur ve fotoğraflanmak isteni- (nano baskılama) yöntemlerinden birisi, AFM uçla- gördükten sonra ki aşamalarda
hücre ekimlerini yaparak uygun
len malzemelerin eş zamanlı olarak bize görüntüsü- rına yüksek kuvvet uygulanması ile yüzeyde desen şartlarda doku büyütüyoruz ve
nü sağlar. Bu sayede ürettiğimiz ürünlerin veya çe- elde edilmesi şeklindedir. Böylece isteğe göre farklı daha sonra gene bu teknolojik
görüntüleme sistemleri
şitli malzemelerin üzerindeki makro ve mikro yapı- geometrik şekillerde, mikro ve nano yapılar oluştu- sayesinde üretiğimiz dokuların
fotoğraflarını gerçek dokuların
ları rahatlıkla değerlendirebiliriz. Örneğin, biyomü- rulabilmektedir. Bu yapılar sayesinde, çoklu dizi (ar- fotoğraflarıyla karşılaştırma
hendisliğin alt dallarından doku mühendisliği için ray) teknolojileri ve tek yongada laboratuvar (lab on imkanı yakalıyoruz.
üretilen doku iskelelerinin gözenek yapılarını veya a chip) olarak adlandırılan yeni teknolojilerin kapı-
cansız dokuları görüntüleyebiliriz. Bunun yanı sıra larını açmaktadır. Bu teknolojiler sayesinde tek bir
renklendirilmiş SEM görüntüleri sayesinde birçok analiz yongası ile bir çok molekülün tayin edildiği
dokuyu hızlıca ve rahatlıkla inceleyebiliriz. tanı kitleri üretmek mümkün hale gelmiştir. AFM
TEM mikroskoplarının uygulama alanlarına ucuyla açılan her bir kuyucuğa, farklı molekülü ta-
hücrelerin ayrıntılı görüntülenmesi veya farklı mal- nıyan veya özel bir moleküle duyarlı tanı molekülle-
zemelerin yaklaşık atomik seviyelerde görüntüleri- ri yerleştirilerek elde edilebilecek bu tanı kitleri saye-
nin alınması örnek olarak verilebilir. TEM yönte- sinde küçücük bir kan damlasıyla, kanda aranan bir-
minin sağlamış olduğu yüksek çözünürlüğün getir- kaç proteini veya maddeyi aynı anda dakikalar için-
diği olanaklar, hem tıp ve biyoloji araştırmalarında de nicel olarak tayin etmek mümkün hale gelecektir.
hem de malzeme bilimi araştırmalarında çok çeşitli Bu yazımızda sizlerle beraber nanoteknolojik gö-
şekillerde kullanılmaktadır. rüntüleme sistemlerinin ışık mikroskobundan çı-
Bu yeni görüntüleme sistemleri sadece nano - bi- kan gelişim sürecini inceledik. Ayrıca günümüzde
yoteknoloji alanında değil, malzeme bilimi alanın- gözün bile algılayamadığı hücre içi detaylardan tu-
da da kullanılan önemli sistemlerdir. Örneğin AFM, tun bir çipin kıvrımlarına kadar görüntüleme yapa-
malzeme yüzeyini atomik boyutta haritalandırarak bileceğimiz noktalara geldiğimizi paylaştık. Nano
geliştirilen yeni bir malzemenin veya seri üretim- teknolojik görüntüleme sistemleri gelişen teknolo-
deki malzeme yüzeyinin kalite kontrol amacıyla en jiyle hızla gelişmekte ve bize büyük kolaylıklar sun-
Şekilde metal yüzeyinde mikron
ufak ayrıntılarına kadar görüntülenmesi ile bu tür maya devam etmektedir. seviyesinde meydana gelmiş bir
yüksek teknoloji malzemelerinin kalite kontrolü de Kaynaklar
hata gösterilmektedir. Malzeme
Murr, L. E. , “Imaging systems and materials characterization.” Materials üzerinde meydena gelebilecek
daha hatasız bir biçimde sağlanır. Characterization, Cilt 60, Sayı 5, Mayıs 2009, Sf. 397-414. en küçük ayrıntıya kadar
Nader ve Karthik Laxminarayana, “A review of atomic force microscopy imaging görüntüleme yapıp böylece
AFM teknolojisindeki gelişmeler, bu cihazın ör- systems: application to molecular metrology and biological sciences.” yüzeyin pürüzsüzlüğünden emin
neğin faz modu ile yüzeydeki değişik yapıdaki mo- Mechatronics, Cilt 14, Sayı 8, Ekim 2004, Sf. 907-945. olabiliyoruz.
79
İbrahim Vargel*
Güneş Kibar**
Günümüzde
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
**Ar. Gör., Hacettepe
Üniversitesi Mühendislik
Fakültesi / Kimya Mühendisliği
Biyomühendislik Bölümü
Meme İmplantları
çağı 1962 yılında Cronin ve Gerow tarafından si-
likon jel-dolgulu protezin implantasyonu ile baş-
lamıştır. Süreç içinde ihtiyaçlar ve sorunlar doğ-
rultusunda meme implantlarında gelişmeler-
değişiklikler olmuştur. Böylece estetik kaygıların
giderilmesinin yanı sıra meme kanseri gibi has-
talıklardan dolayı memesini kaybetmiş hastala-
rın gerek piskolojik, gerek sosyolojik sorunları-
nın giderilmesinde de büyük kazanımlar sağla-
mıştır.
Vücuda yerleştirilen malzeme ne olursa olsun
bağışıklık sisteminin bu malzemeye bir tepkisi
olur. Yabancı cisim reaksiyonu olarak kabul edi-
len bu tepkiye karşı implantlar biyo-uyumlu ol-
malıdır. Toksik olmamalı ve alerjik özellik içer-
memelidir. Uygulanan bölgenin mekanik, fizik-
sel özelliklerini taşıyabilir olmalı ve uzun vadede
hasta vücudunda rezorbsiyona ve deformasyona
dayanıklı olmalıdır. Cerrahi işlemden sonra iyi-
Visual Photos
T
mesine neden olmamalı ve gerektiğinde kolayca
oplumun ilgi odağı olan plastik rekons- çıkarılabilmeli, sterilize edilebilmeli, bilgisayarlı
trüktif ve estetik cerahinin önemli bir tomografi ve manyetik rezonans tetkiklerinden
konusu da meme implantlarıdır. Bilin- etkilenmemelidir.
diği gibi bir kadın için meme cinsel obje oldu- Gelişen teknoloji ile birlikte kullanılan ürün-
ğu kadar bebeğin beslenmesinde de önemli rol lerde de büyük değişiklikler ve gelişmeler ol-
oynayan bir organdır. Bu organdaki değişiklik- muştur. Polidimetilsiloksan ya da silikon, metil
ler (küçüklük, asimetri, anomali) veya hastalık- gruplarının silikon atomlarına bağlı olduğu ve
lar farklı tedavileri ve onarımları gündeme getir- -Si-O- zincir ünitelerinin tekrarı ile oluşur. Si-
miştir. Silikon meme implantları muhtemel te- likon, bu moleküler ünitelerin oluşturduğu zin-
davi seçeneklerinin başında gelmektedir. Tarih- cirlerin çapraz bağlanma şekline ve uzunluğuna
sel süreç içinde sırttaki lipomu, memenin olduğu göre sıvı, jel veya lastik kıvamlı olabilir. Etrafın-
bölgeye taşıyarak otojen doku ile ilk meme bü- da kapsül oluşumu ile sonuçlanan hafif bir ya-
yütme gerçekleştirilmiştir. Parafin, cam boncuk, bancı cisim reaksiyonu yaratma özelliğine sahip-
serbest yağ greftleri, politetrafloroetilen, serbest tirler. Meme implantının yerleştirme sonrasında
silikon yağı, polivinil alkol süngerler gibi birçok oluşan yabancı cisim reaksiyonu sonucu gelişen
madde kullanılmış ancak sonuçlar başarısız ol- bu kapsül, zaman zaman bölgede sertleşmeye yol
muştur. Meme büyütme uygulamasının modern açabilmektedir. Çok sık görülmemekle birlikte
80
Bilim ve Teknik Haziran 2009
><
hastaları rahatsız edebilir. Ayrıca sıvı silikon doku
aralığına dağıldığında onu temizlemek veya ayık-
lamak oldukca zordur. Bu sorunlara yönelik ya-
pılan araştırmalar sonrasında protezin dış yüzeyi
pürüzlü hale getirilirken protezi kaplayan kapsül
delinse bile dışarı akmayan yapışkan jeller geliş-
tirilmiştir. Enjeksiyon sonrası granülom gelişme-
si nedeniyle yıllar önce sıvı silikon kullanımı ya-
saklanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde se-
rum fizyolojik ile şişirilen silikon protezler tercih
edilirken, Avrupa’da ve ülkemizde jel ile doldurul-
muş protezleri daha yaygın olarak kullanıyoruz.
1900’lü yıllarda silikon meme protezlerinin meme
kanserine yol açtığı iddia edilmiş ve FDA tarafın-
dan kullanımı yasaklanmıştır. Ancak yapılan araş-
tırmalar sonrasında bunun asılsız olduğu anlaşıl-
Visual Photos
Kaynaklar:
Goldwyn, R. M., “Vincenz Czerny and the beginnings of breast
reconstruction”, Plastic and Reconstructive Surgery, 1978 Mayıs; 61(5):
673-81.
Visual Photos
http://www.fda.gov/bbs/topics/news/2006/new01512.html
http://www.fda.gov/bbs/topics/ANSWERS/ANS00867.html
81
Emre Sarı*
Hilmi Volkan Demir**
*Elektrik-Elektronik
Mühendisliği Bölümü,
Bilkent Üniversitesi
Türkiye’de
** Yrd. Doç. Dr.,
Fizik Bölümü ve
Elektrik-Elektronik
Mühendisliği Bölümü,
Bilkent Üniversitesi
Mavi Kuvantum
Modülatörleri
Geliştirildi
Mavi Elektrosoğrulma Dünya Rekoru Kırıldı
İ
nsanlığın bugüne kadar geliştirdiği en ileri tek- Bu sorunun çözümleri arasında, sayısal mikroe-
nolojiler arasında hiç kuşkusuz bütünler metal lektronik devrelerin senkronize yani eşzamanlı ça-
oksit yarıiletken (kısaca CMOS) teknolojisi yer lışması için gerekli saat sinyalinin optik olarak üre-
alıyor. CMOS teknolojisi, karmaşık işlemlerin çok tilmesi ve yongalara optik saat sinyali olarak dağı-
hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasını sağlayan, günü- tılması yer alıyor. Şu anda Intel ve IBM gibi elektro-
müzün bilgi ve iletişim çağı olmasına en çok katkıda nik devleri bu konuda Ar-Ge çalışmalarına hızla de-
bulunan teknoloji. Örneğin, günümüzde bilgisayar- vam ediyor.
ların donanımını oluşturan mikroelektronik devre- Önerilen optik saat ve arabağlantı mimarisi için
ler en yaygın olarak CMOS teknolojisi ile üretiliyor. en önemli bileşenler arasında optik modülatörler ve
Geniş bir pazara sahip olan CMOS teknolojisi ge- fotodedektörler (ışık algılayıcılar) bulunuyor. Mo-
liştikçe yeni gereksinimler de ortaya çıkıyor; sürek- dülatörler, optik darbelerin oluşturulmasını ve bu
li daha yetkin ve daha hızlı mikroelektronik devre- şekilde optik saat sinyalinin üretimini sağlıyor. Fo-
lere ihtiyaç duyuluyor ve sürekli yenileri eskilerinin todedektörler optik sinyali tekrar elektriksel sinya-
yerine geçiyor. Ancak, günümüzde bu teknoloji ile le çeviriyor. Örneğin, günümüzde yüksek hızlı fiber
üretilen devreler (örneğin, bilgisayarlarımızdaki iş- optik iletişim sistemlerinde indiyum fosfit (InP) ta-
lemciler) bugün kullanılan mimarilerinde ne yazık banlı kuvantum modülatörleri standart olarak kul-
ki temel fizik prensiplerinden dolayı hız açısından lanılıyor. Bu modülatörler optik tayfın yakın kızılö-
sınırlı kalıyor ve çalışma hızları gün geçtikçe bu te- tesi bölgesinde dalgaboyu 1550 nm çevresinde çalı-
mel sınıra yaklaşıyor. şıyor. Ancak, silisyum tabanlı, standart CMOS tek-
Elektronik devrelerin çalışma hızını sınırlayan nolojisi ile üretilen fotodedektörler, difüzyon kuy-
etkenlerin başında, bu devrelerdeki arabağlantıların ruğu (optik soğrulmanın yetersizliğinden dolayı
ve veriyollarının sahip oldukları direnç-sığa (RC) çok derinlerde oluşan elektron-deşik çiftlerinin ya-
zaman sabitinin azaltılamaması geliyor. Bu, yüksek vaş bir şekilde difüzyonu ile elektrik sinyali yavaş-
hızlı elektriksel sinyallerin iletimi sırasında seğirme latma etkisi) sorunundan dolayı verinin taşındığı
ve kayıklık gibi olumsuz etkilere yol açıyor. Bu so- optik tayfın yakın kızılötesi bölgesinde yüksek hız-
run, devre elemanlarının ve arabağlantılarının öl- da çalışamıyor. Buna çare olarak InP platformunda
çekli bir şekilde küçültülmesiyle bile aşılamıyor. üretilen fotodedektörlerin silisyum tabanlı mikroe-
82
Bilim ve Teknik Haziran 2009
><
lektronik devrelere melez entegrasyonu kullanılabi-
liyor. Ancak bu öneri CMOS sonrası işlem gerektir-
diği için, bunun yaygın şekilde gerçekleştirmesi çok
zor oluyor.
Halbuki, difüzyon kuyruğu problemiyle karşı-
laşılmayan, dolayısı ile silisyum tabanlı fotodedek-
törlerin yüksek hızda doğrudan çalışabildiği optik
tayfın mavi aralığında (dalgaboyu 420 nm civarın-
da) optik saat sinyali oluşturmak bu sorunu çözüyor.
Ancak, yakın geçmişe kadar bu dalgaboyu aralığında
çalışan optik saat sinyali oluşturabilen çip düzeyinde
bir aygıt bulunmuyordu.
Bu amaç için ilgili aygıt önerisi ve uygulaması,
ilk kez Bilkent Üniversitesi Demir Araştırma Grubu
üyeleri Emre Sarı, Sedat Nizamoğlu, Tuncay Özel ve
Hilmi Volkan Demir tarafından Applied Physics Let-
ters dergisinde yayımlanan “Kuvantum Sınırlı Ters
Stark Etkisine Dayalı Mavi Tayfa Kayan Mavi Ku-
vantum Elektrosoğrulma Modülatörleri” başlıklı ça-
lışmada yer aldı. Bu çalışmada gerçekleştirilen mavi
kuvantum modülatörleri, optik soğrulma sabitinin
Visual Photos
değişim miktarı ile dünya rekoru kırdı. Halihazırda
bu bilimsel çalışmalar Demir Araştırma Grubu’nda
devam ediyor.
Grup III-V modülatörlerinde temel kuvantum lanarak mavi bölgede 10 dB’lik modülasyon derin-
operasyon mekanizması, yapıya dışarıdan uygula- liği elde etmek mümkün oluyor. Bu değişim mik-
nan elektrik alanının yönünden bağımsız olarak ar- tarları, hali hazırda kullanılan ticari kızılötesi III-V
tırılmasıyla optik soğrulmanın başladığı dalgaboyu- kuvantum modülatörleri ile karşılaştırıldığında ay-
nun uzun dalgaboylarına kaymasına dayanıyor. Bu nı mertebede bulunuyor. Ayrıca, bu aygıtlar oda sı-
şekilde en yaygın olarak kullanılan etki, nanomet- caklığında 430 nm tepe dalgaboyunda fotoışıma ve
re ölçekli kuvantum yapılarında gözlenen kuvan- ileri beslemede elektrik akımı ile sürüldüğünde 437
tum sınırlamalı Stark etkisi oluyor. Demir Araştırma nm tepe dalgaboyunda elektroışıma ile ışık üretiyor
Grubu’nun çalışmasında ise GaN/InGaN (galyum ve yüksek hızda modülasyon için düşük direnç-sığa
nitrür/indiyum galyum nitrür) tabanlı nanometre değerlerine sahip bulunuyor. Bu özellikleri ile bu ay-
ölçekli polar kuvantum zigzag yapılarını içeren mo- gıtlar, doğru tasarlanmış tümleşik bir ışık kaynağı-
dülatörlerde temel mekanizma, kuvantum kuyula- modülatör fotonik devresi ile 10 GHz ve üstünde
rındaki polarizasyon alanının tersine dışarıdan uy- kompakt bir şekilde yonga üzerinde optik saat sinya-
gulanan elektrik alanının artırılmasıyla soğrulma- li üretimine olanak veriyor.
nın başladığı dalgaboyunun kısa dalgaboylarına, ya- Bu araştırma çalışmaları, Hilmi Volkan Demir’in
ni ters yönde kaymasına dayanıyor. Demir Grubu, yürütücülüğünü yaptığı TÜBİTAK projeleri, Avrupa
bu kuvantum etkisine “tersine kuvantum sınırlama- Birliği 6. Çerçeve Programı projeleri ve Türkiye Bi-
lı Stark etkisi” olarak isimlendirilerek çalışmalarında limler Akademisi Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı
kuramsal ve deneysel olarak gösteriyor. Ödülü ile desteklenmiştir. Bu çalışmaların aygıt fik-
Bu modülatörler silisyum tabanlı, standart CMOS rini oluşturma, kuvantum yapılarını ve aygıt mima-
fotodedektörlerin yüksek hız ve verimlilik gösterdiği rilerini tasarlama, kuvantum yapılarını büyütme, ay-
420-430 nm dalgaboyu aralığında çalışması için ta- gıt fabrikasyonu, deneysel optoelektronik karakteri-
sarlanıyor; bu tasarımda yüzeye dik p-i-n diyot mi- zasyonu ve kuramsal analizi basamaklarının tümü,
marisi kullanılıyor. Aygıtlarda 6 Volt’luk gerilim de- Türkiye’de Bilkent Üniversitesi’nde yapılmıştır.
ğişimi ile 424 nm’de en yüksek 6000 cm-1’lik soğrul-
ma sabiti değişimi elde ediliyor. Bu rekor değişim Kaynak
göz önünde bulundurulduğunda, dalgakılavuzu mi- Sarı, E., Nizamoğlu, S., Özel, T. ve Demir, H. V. Effect with Blueshift”, Applied Physics Letters,
“Blue Quantum Electroabsorption Modulators Cilt 90, Cilt 1, s. 11101, 2007.
marisinde 100 μm’lik optik etkileşim uzunluğu kul- Based on Reversed Quantum Confined Stark
83
Doğa Dr. Bülent Gözcelioğlu
Visual Photos
D
ünya üzerinde, çok farklı ekositem- etkili oluyor. Büyük kargo gemileri, tırlar, kon- Yabancı bir tür, bir ekosistemden benzer
lerde, farklı özellikleri olan türler ya- teynerler, kamyonlar, kargo uçakları gibi araç- özelliklere sahip bir başka ekosisteme taşın-
şamlarını devam ettiriyor. Deprem, larla türlerin bir ekosistemden başka bir eko- dığında ilk olarak hayatta kalmaya çalışır. Ya-
yangın, kasırgalar, volkanik faaliyet gibi doğal sisteme geçmeleri artık kolayca gerçekleşebi- şamayı başarabilirse gelişme (uzun bir dönem
olaylar canlıların yaşamlarında her zaman kar- liyor. Bu durum görünürde herhangi bir tehli- olabilir), kalış ve yerleşme süreçlerinden ge-
şılaşabilecekleri doğal tehlikeler. Bunların ya- ke oluşturmasa da ekosistemlerin doğal türle- çer. Yabancı türün yeni girdiği ekosistemde
nında avcı türler de av olan türlerin doğal teh- ri üzerinde bir baskı oluşturur ve bazen de do- yaşamını devam ettirebilmesi için doğal düş-
ditleri arasında. Doğal tehlikeler aynı zaman- ğal türlerin yok olmasına neden olabilir. Söy- manlarının olmaması (ya da çok az olması),
da ekosistemlerin durağan olmayan, devamlı lemeyi unuttuk, yabancı tür derken, bir eko- uygun ekolojik ortamın olması ve beslenebi-
değişebilir yapısının da göstergeleri. Bununla sistemde doğal olarak bulunmayan bitki, hay- leceği canlıların mevcut olması gerekir. Bunun
birlikte canlıların yaşamlarını tehdit eden, do- van, mantar ve virüslerden söz ediyoruz. Bir yanında, yabancı türün uyum becerisinin yük-
ğal olmayan etkenler de yok değil. Kentleşme, ekosistemde yabancı türlerin sayısı ve popü- sek olması da yeni ortamında yaşama beceri-
endüstriyel gelişmeler, tarımsal faaliyetler gi- lasyonları arttıkça biyolojik istila durumu orta- sini artıran etkenlerden. Tüm bu koşullar bir
bi birçok nedenle türlerin yaşam alanları dara- ya çıkar. Bu durumda ekosistem ve ekosistem- araya gelince yabancı tür yeni girdiği ekosis-
lıyor ve soyları tehlikeye giriyor. Ancak bu ne- deki doğal türler zarar görmeye başlar. Yaban- temde hızla çoğalıp ortamda baskın hale ge-
denlerin yanı sıra günümüzde ve gelecekte cı türlerin zararları ekolojik ve ekonomik ola- lerek gerçek anlamda biyolojik istilaya neden
türlerin yaşamını etkileyen bir olay daha var: bildiği gibi insan sağlığı üzerine de etkili olabi- olabilir. Ancak her yabancı tür her zaman biyo-
Yabancı türler ve biyolojik istila. İnsanoğlunun lir. Özellikle son dönemlerde ortaya çıkan kuş lojik istilaya neden olmayabilir. Ekosistem için-
bir yerden bir yere hareket etme becerisinin gribi, domuz gribi gibi herhangi bir ülkede et- de belirli sayıda kalarak yaşamlarını ekosiste-
artmasıyla türler de insanlarla birlikte hareket kisini göstermeye başlayan virüslerin çok hızlı me zarar vermeden devam ettirebilir.
etmeye başladı. Özellikle büyük ticari araçların bir biçimde, o ülkeye çok uzak yerlerde de gö- Yabancı türler, dünyanın her yerinde ol-
etkisi türlerin bir yerden bir yere taşınmasında rülebilmesi buna örnek olarak verilebilir. duğu gibi ülkemiz için de potansiyel tehdit
84
Bilim ve Teknik Haziran 2009
bulent.gozcelioglu@tubitak.gov.tr
Kazım Çapacı
Avrupa’dakinden fazladır. Ülkemizin biyocoğrafi yapısı,
10.000’den fazla bitki, 80.000’den fazla böcek, 140’tan
fazla memeli, 100’den fazla sürüngen, 30’dan fazla ikiya-
şamlı türünün yaşamasına olanak sağlıyor. Bu kadar çe-
şitli türün yaşaması çok değişik yaşam ortamları ve de-
ğişik iklim özellikleri gerektirir. Bu şartlar doğal türlerin
yaşaması için olduğu kadar pek çok yabancı tür için de
uygun özellikler barındırır. Bundan dolayı ülkemize her-
hangi bir biçimde giren yabancı türlerin yaşama şansı da
Visual Photos
Visual Photos
yüksektir. Şimdi, ülkemizdeki yabancı türlerden bazıları-
na ve bunların özelliklerine bakalım.
Böceklerle başlayabiliriz. Böcekler, değişen koşullara
uyum sağlama konusundaki becerileri ve hemen hemen şullarına uyum göstermiş. Ankara’da park ve bahçelerde
tüm ekosistemlerde yaşayabilmeleri nedeniyle günü- görülen yeşil papağan (Psittacula krameri), buna en iyi
müzde hayatta kalma konusunda en başarılı grup olarak örnek. Küçük de olsa gruplar oluşturan yeşil papağan-
biliniyorlar. Sayılarının fazlalığı, böcek konusunda yetiş- lar Ankara iklimine uyum sağlamışlar ve artık kentin bir
miş araştırmacıların azlığı ve böcek araştırmalarının zor parçası olarak görülüyorlar. Bunun yanında aşina oldu-
olması nedeniyle ülkemizdeki böcek araştırmaları yeter- ğumuz bir tür de aslında yabancı. Kumrudan söz ediyo-
li düzeyde değil. Özellikle yabancı tür böcekler konusun- ruz. Osmanlı döneminde Güney Asya’dan ülkemize geti-
da araştırma yapan çok az. En iyi bilinen yabancı tür, “isti- rildiği tahmin edilen bu türün uzun zamandır ülkemizde
lacı çekirgeler” olarak bilinen çöl çekirgeleri (Schistacer- yaşadığından bir yabancı tür olduğu pek bilinmez.
ca gregaria). Bu tür, bazen Afrika’dan ülkemizin güney Yabancı tür ya da biyolojik istila en az memeliler gru-
bölgelerine kadar göç ederek gelebiliyor. Sayıları artın- bunda görülüyor. Sıçanlar (Rattus sp) ve ev fareleri (Mus
ca ve ortamda yiyecek azalınca yeni yaşam bölgeleri ara- domesticus), taşınmayla gelen ve en çok yayılış göste-
yan çekirgeler, bir araya gelerek büyük sürüler oluşturur- ren türler. Ancak bunlar yalnızca ülkemizde değil tüm
Kazım Çapacı
lar. Hava akımlarının da etkisiyle Afrika’dan ülkemize ka- dünyada benzer biçimde yayılmış türlerdir. Memeli tü-
dar büyük mesafeler kat ederek göç ederler. Temmuz ve rüne bir başka örnek olarak sumaymunlarını (Myocastor
Ağustos aylarında gerçekleşebilen bu göç sonucu çekir- coypus) verebiliriz. Bir kemirici türü olan sumaymunla- Her yılın 22 Mayıs günü
geler devamlı olarak ülkemizde kalmazlar ve bu yüzden rı Trakya’da Meriç Nehri üzerinde yayılış gösteriyor. Do- Dünya Biyoçeşitlik Günü
gerçek anlamda istilacı olarak kabul edilmezler. ğal olarak Güney Amerika’da nehir kıyılarında yayaşan olarak kutlanmaktadır.
Sürüngen türlerine baktığımızda evcil hayvan olarak bu tür, kürkünün ticareti için önce Avrupa’ya getirilmiş. Her yıl başka bir ana
satılan bazı türlerin yabancı tür olarak ülkemiz doğal ha- Avrupa’da doğal ortamlara kaçan ve uyum sağlayan bu temayla kutlanan
yatına karışmış durumda olduğunu görüyoruz. En iyi bi- tür nehirler aracılığıyla ülkemize kadar gelmiş. Biyoçeşitlilik Günü’nün
linen yabancı tür Singapur kaplumbağası (Trachemys Karasal yabancı türlere son olarak bitkilerden örnek 2009 yılı ana teması
scripta elegans). Anavatanı Güney Amerika olan bu tür, verebiliriz. Peyzaj amaçlı olarak yurt dışından getirilen istilacı yabancı türler.
evcil olarak en çok tercih edilen kaplumbağa türü. Ülke- bazı türler çok hızlı büyüyebiliyor. Kokar ağaç (Ailanthus
mizde çeşitli yerlerde kayıtlara geçmiş. Özellikle Antal- altissima), Pavlonya ya da İmparatoriçe ağacı (Paulowni-
ya, Mersin ve İzmir’deki bazı tatlı sularda popülasyonlar a tomentosa), Kıbrıs akasyası (Acacia cyanophylla), oka-
oluşturmuş durumda. Sahipleri tarafından bakılamadığı liptüs (Eucalyptus sp) odunsu yabancı türlerden bazıları.
için tatlısulara bırakıldığı tahmin edilen bu tür, yerel tür- Peyzaj amaçlı getirilen bu ağaçların ekimi o kadar fazla ki
lerle rekabete girerek onlara karşı baskın hale de geliyor. adeta doğal tür olarak biliniyorlar.
Kuşlar göç eden hayvanlar olarak bilindiğinden ya-
bancı tür tanımı göç etmeyen, evcil olarak ticareti ya-
Kaynaklar
pılan türler için kullanılıyor. Evlerden ya da evcil hayvan http://www.invasivespeciesinfo.gov/ DRAKE, J. A., Handbook of Alien Species in Europe,
http://www.invasive.org/ Invading Nature Springer Series In Invasıon Ecology,
dükkânlarından kaçan türlerden bazıları ülkemizin ko- http://www.cbd.int/invasive/ 3. Cilt, Springer Netherlands, 2009.
85
Sağlık Doç. Dr. Ferda Şenel
Visual Photos
in yapmaları mümkün değildir. Yaşamsal tüm re alt tiplere ayrılır. İnfluenza virüslerinin on al-
işlevleri için konakçı bir hücreye ihtiyaç duyar- tı HA ve dokuz NA alt tipi vardır. Son yıllarda
lar. Hücre içerisine girerek o hücrenin enerjisin- rüslerin de kendilerine özgü hayatta kalma yol- görülen kuş gribinin H5N1, domuz gribinin ise
den yaralanır, o hücrenin ribozomlarını kullana- ları vardır. Virüsler, bağışıklık hücreleri tarafından H1N1 olduğu tespit edilmiştir. İnfluenza B vi-
rak protein yapar ve çoğalırlar. Hatta, girdikleri kolaylıkla tanınmalarına, bu sayede de çabuk- rüslerinde de genetik madde sekiz bölümden
hücrenin içine kendi genetik şifrelerini yerleşti- ça yok edilmelerine yol açan kapsüllerini değiş- oluşur ve sadece insanlarda hastalık oluşturur.
rerek ömür boyu o canlıda kalabilirler. Örneğin, tirebilirler. Kapsüllerindeki proteinlerdeki bir tek İnfluenza C virüslerinde ise genetik madde ye-
dudakta uçuğa sebep olan herpes virüsleri yüz- aminoasitin bile değişmesi yeni bir virüsün oluş- di bölümden oluşur. İnsanlarda ve domuzlar-
deki bir sinir köküne yerleşir. Sinir hücrelerine ması için yeterlidir. Kapsüllerdeki protein yapısı- da hastalığa yol açar.
giren virüsler, kendi genetik şifrelerini hücrenin nı değiştiren, yani farklı bir kılığa bürünen virüs
DNA’sına yapıştırır. Bünye zayıfladıkça virüsler vücuda girdiğinde tanınmaz ve sanki ilk defa vü-
güçlenir, çoğalır ve dudağımızda uçuk çıkması- cuda girmiş gibi yeni bir hastalığa yol açar. Gri- Virüslerin Değişimi ve
na sebep olur. Virüsler üç ana kısımdan oluşur: be neden olan influenza virüsünün belirli aralık- İnsanları Tehdit Eden Yeni
Genetik şifre, kapsül ve zarf. Genetik şifre DNA larla salgınlara yol açmasının sebebi de işte bu-
veya RNA şeklinde olur. Virüsün kapsülünü pro- dur. Kapsülündeki H veya N proteinlerini değiş- Virüsler
teinlerden oluşur. En dışta bulunan zarf ise pro- tirmek suretiyle yeni bir yapıya kavuşan influen- Genetik yapısını sürekli değiştirebilen vi-
tein ve yağlardan oluşur. Virüsler önce hücre- za virüsü çok tehlikeli hastalıklara ve dünya ça- rüsler insanlık için hayli büyük bir tehlike oluş-
lere tutunur. Hücre duvarına yapışan virüs içe- pında salgınlara yol açabilir. turuyor. Hatta bazı araştırmacılara göre virüs-
ri alınır. Hücrenin içinde kapsül açılır ve virüsün ler, insan ırkını en çok tehdit eden unsur. Hay-
genetik şifresi dışarı çıkar. Virüsün genetik şifre- van veya bitki sınıfına girmeyen bu yaratıklar
sinin emirleri doğrultusunda, hücrenin malze- İnfluenza Virüsünün Yapısı belki de son derece zeki canlılar. Bu küçük ya-
meleri kullanılarak virüs parçacıkları yapılır. Bu İnfluenza virüsleri, Orthomyxoviridae de- ratıklar, hücreye saldırıp, onun tüm kaynakla-
parçacıklar birleşerek yeni virüsleri oluşturur. Vi- nilen bir aileye mensup, 80-120 nm çapında rını kullanıyor. İsterse hücreyi öldürüyor, ister-
rüsler çoğaldıktan sonra hücreyi öldürür ve o RNA virüslerdir. İnfluenza virüsünün genetik se onun genetik yapısına girip bir ömür onun-
hücreyi terk ederler. Bazı virüsler hücreleri terk kodu tek zincir içeren 7-8 RNA parçasından la birlikte yaşıyor. Sürekli maske değiştiren vi-
ederken hücrenin genetik yapısının bir kısmını oluşur. Bu RNA parçaları, yaklaşık 700 aminoa- rüsler çeşitli aralıklarla, hiç beklenmedik za-
da beraberlerinde götürebilirler. Genetik yapı- sit içeren 10 farklı proteini kodlar, yani bu pro- manlarda, dünyanın çok farklı yerlerinde çir-
larında, hayvan ve insandan gelen şifreleri taşı- teinlerin yapılması için gerekli bilgiyi gönde- kin yüzlerini gösterip kitlesel ölümlere yol
yan karma virüsler, bu değişim sayesinde sade- rir. Üç büyük RNA parçası PB1, PB2 ve PA ola- açabiliyor. Hızlı değişim nedeniyle birçok vi-
ce hayvanları etkilemekle kalmaz insanlarda da rak adlandırılan proteinleri kodlar. Bu protein- rüs türüne karşı ömür boyu etkili, tek bir aşı
hastalığa yol açmaya başlayabilir. ler RNA’nın çoğalmasından (replikasyonu) ve geliştirilemiyor. Değişen yeni virüsler sadece
Bağışıklık sistemimiz virüslerle olanca gü- genetik şifreyi kopyalamasından (transkrip- bulaşıcı hastalıklara yol açmakla da kalmıyor.
cüyle savaşır ve yeni saldırılara karşı vücudumu- siyonu) sorumludur. Diğer RNA parçaları, vi- Birkaç ay önce yayımlanan bir çalışmada pol-
zu savunur. Bir virüsün saldırısından sonra ba- rüsün kapsülünde yer alan HA (hemagluti- yoma virüs denilen bir virüs türünün cilt kan-
ğışıklık sistemi artık bu virüsü tanır. Virüsün dış nin) ve NA (nöraminidaz) proteinleri için ge- serine yol açtığı gösterildi. Polyoma virüs aile-
kabuğunda yer alan bazı proteinlerin yapılarını rekli bilgiyi taşır. Virus kapsülünün iç kısmın- sine mensup olan JC, BK, KI ve WU virüslerinin
“hafızasına kaydeden” bağışıklık sistemi, aynı vi- da matriks proteinleri olarak adlandırılan M1 hiçbiri kansere yol açmıyor. Ancak yeni bulu-
rüs bir daha vücuda girdiğinde derhal hareke- ve M2 proteinleri yer alır. Viruse şeklini veren nan Merkel cell polyomavirüs (MCV) hücrelerin
te geçer. Bu sayede, önceden hazırlıklı olan ba- M1 proteinidir. Ayrıca RNA molekülüne bağ- içine girdiğinde onları ölümsüz hale getirerek
ğışıklık sistemi kolaylıkla savaşı kazanır. Tabii vi- lanarak genetik maddeyi korur. M2 proteini kansere yol açıyor.
86
Bilim ve Teknik Haziran 2009
mfsenel@yahoo.com.tr
Virüslerdeki değişimin kaynağı, nasıl ve (Glu) adlı aminoasitin yerine, lisin (Lys) adlı bir karın ağrısı, kusma ve bulantı şikâyetiyle yatı-
neden olduğu tam olarak bilinmiyor. Kimi aminoasitin geçmesiyle virüs insandan insana rıldığı hastanede hayatını kaybetti. Virüsü ka-
araştırmacılar yeni virüslerin, bilimsel çalışma- geçme özelliğini büyük ölçüde kazanabildi. pan kişilerde çok kısa süre içerisinde ciddi ak-
ların sonucunda değişime uğrayan virüslerin ciğer yetmezliği gelişiyor ve hastaların %75’i
laboratuvar dışına sızmasından kaynaklandı-
ğını düşünüyor. Kimileriyse, bu yeni virüslerin
Domuz Gribi hayatını kaybediyor. Bu virüs insanlara fareler-
den bulaşıyor. Farelerde hastalığa yol açmadı-
biyolojik silah olarak geliştirilmiş olduğu kanı- İnfluenza A’nın H1N1 tipi olan domuz gri- ğı gibi, henüz insandan insana da geçmiyor.
sında. Hatta, bu yeni virüslerin uzaydan gel- bi virüsü, ilk olarak 1930 yılında domuzlarda Ancak genetik yapısındaki küçük bir değişim-
diğini düşünenler dahi var. Kökeni ne olursa bulundu. Daha sonra değişim geçirerek insan- le insandan insana bulaşma ve salgınlara yol
olsun, yeni virüsler insanların başına oldukça ları da etkileyen H1N1 virüsler 2009 yılına ka- açma ihtimali bulunuyor.
büyük sorunlar açacak gibi görünüyor. dar dünya genelinde çok az insanı etkiledi ve
nadiren ölümcül seyretti. Kuş gribi virüsü, do-
muz gribi virüsü ve insan influenza virüsleri-
Ebola Virüsü
SARS nin bir karışımı olan H1N1 domuz gribi virü- Adını Kongo’daki bir nehirden alan ebo-
İlk olarak Nisan 2003’te salgınlara yol açan sü, Nisan 2009’da ani bir değişim geçirerek la hastalığı ilk olarak 1976 yılında tespit edil-
SARS virüsü, esas olarak bir koronavirüs. Ko- di. Hastalığa, filovirida ailesine mensup olan
ronovirüsler soğuk algınlığına yol açan virüs- ebola virüsleri yol açar. İnsan ve maymun-
lerin yaklaşık üçte birini oluşturur. Genellikle larda hastalığa yol açan virüsü hangi hayva-
hafif bir üst solunum yolu iltihabına yol açan nın taşıdığı bilinmiyor. Virüs vücuda girdikten
bu virüsler 2003 yılında genetik yapılarını de- birkaç gün sonra yüksek ateş, baş ağrısı, kas
ğiştirerek ağır alt solunum yolu enfeksiyonla- ağrısı, karın ağrısı, halsizlik, gözlerde kızarık-
rına yol açtı. SARS aniden başlayıp, ilk olarak lık, kanlı kusma ve kanlı ishal başlar. Sonraki
üst solunum yollarını tutar. Hastalık hızla iler- birkaç hafta içinde göğüs ağrısı ve ölüm gö-
leyip akciğerlere iner ve ölüme yol açabilir. Bu rülür. Ebola virüsü 80 nm çapında ve 970 nm
virüsün genetik yapısını nasıl değiştirebildi- uzunluğundadır, genetik yapısında RNA ta-
ği henüz bilinmiyor. Hastalığın aniden ortaya şır. Virüs, şiddetli kanamaya yol açarak insan-
çıkması ve virüsün hayvanlarda görülen ben- ları ve maymunları öldürür. İnsanlarda kan ve
zer virüslerden çok farklı bir genetik yapıya sa- idrar örneklerinin elektron mikroskobuyla in-
hip olması, farklı bir ortamda hatta yeryüzün- celenmesi ile tespit edilir. Maymunlarda ha-
den uzakta değişim geçirmiş olabileceğini dü- va yoluyla bulaşabilen hastalık, insanlarda sa-
Visual Photos
şündürüyor. Bazı araştırmacılar, SARS virüsü- dece kan veya diğer vücut salgılarının tema-
nün meteorlar yoluyla uzaydan gelmiş oldu- sıyla bulaşır. Kongo’da Aralık 2008’de meyda-
ğunu savunuyor. na gelen salgından etkilenen 32 kişinin 15’i öl-
saldırgan ve ölümcül bir şekle büründü. Ma- müştür. Son olarak Şubat 2009’da Filipinler’de
yıs 2009’da virüsün değişim gösterdiği toplam ebola virüsüne rastlandı. Bu virüsün de son
Kuş Gribi sekiz genin haritası Craig Venter Enstitüsü’nde yıllarda değişim geçirerek tehlikeli hale gelen
İnfluenza virüslerinin yol açtığı ve esas ola- çıkarılarak internette yayımlandı. Haritası çı- virüsler arasında olduğu düşünülüyor.
rak kümes hayvanlarını etkileyen bu gribal kartılan genler: Nükleer eksport proteini (NEP),
Kaynaklar:
hastalık 1997 yılında aniden değişime uğradı. nükleokapsül proteini (NP), matriks proteinle-
Wickramasinghe, C., ve ark., “SARS--a Clue to its
İnfluenza A’nın H5N1 tipi olan kuş gribi virü- ri (MP), polimerazlar, HA ve NA proteinleri. Ge- Origins?” Lancet, S. 24, s. 1832, 2003.
sünün genetik yapısında meydana gelen de- netik yapısı ortaya konulan yeni H1N1 virüsüne Jaax, N., ve ark., “Transmission of Ebola Virus
(Zaire Strain) to Uninfected Control Monkeys in a
ğişim, bu virüsü ölümcül hale getirdi. Eskiden karşı aşı geliştirme çalışmalarına hemen baş- Biocontainment Laboratory”, Lancet, S. 346, s. 669, 1995.
zararsız kabul edilen kuş gribi virüsü, bu ta- landı. Birkaç ay içinde hazır olması beklenen aşı Feng, H., Shuda, M., Chang, Y., Moore, P., “Clonal
Integration of a Polyomavirus in Human Merkel Cell
rihten sonra insanlarda ölümcül seyreden gri- sayesinde dünya çapındaki salgınların önlene- Carcinoma”, Science, S. 319, s.1096-1100, 2008.
bal enfeksiyonlara yol açmaya başladı. Virüs- bileceği düşünülüyor. Trifonov, V., ve ark., “The Origin of the Recent Swine
Influenza A(H1N1) Virus Infecting Humans”, Euro
teki bu değişiklik kendi kendine (mutasyon- Surveillance, Cilt. 17, S. 14, s. 191-93, 2009.
la) olmuş olabileceği gibi, tavuk veya domuz “Update: Infections with a Swine-Origin Influenza A
gibi ara konakçılarda da gerçekleşmiş olabi- Hanta Virüsü (H1N1) Virus - United States and Other Countries”,
Morbidity and Mortality Weekly Report, Center for Disease
lir. Diğer bir olasılık da ara konakçılardan insa- Bunya virüs ailesinden olan hanta virüsü Control and Prevention (CDC), C. 16, S. 58, s. 431-3, 28
na bulaşan virüslerin, insan vücudunda deği- ilk olarak 1950’li yıllarda Kore’de tespit edildi. Nisan 2009.
Cavanagh, D., “SARS and Other Coronaviruses”, Methods
şime uğrayarak salgınlara yol açması. Virüsün Hanta virüsü üç RNA parçasından oluşan, küre in Molecular Biology, S. 454, s. v-vi, 2008.
ölümcül hale gelmesi, PB2 geninde ve bazı şeklinde ve 95-110 nm çapında bir virüs. Ülke- Pappaioanou, M., “Highly Pathogenic H5N1 Avian
Influenza Virus: Cause of the Next Pandemic?”,
yüzey proteinlerindeki değişime bağlanıyor. mizde ilk olarak 2009 Şubat’ında ortaya çıktı. Comparative Immunology, Microbiology and Infectious
Bu değişimler sayesinde virüs, hem saldırgan- Ormanda parmağına diken batan bir çiftçinin Diseases, C. 4, S. 32, s. 287-300, 2009.
Hatta, M., ve ark.,“Growth of H5N1 Influenza A Viruses
laştı hem de insanları etkilemeye başladı. PB2 bir süre sonra parmağı morardı ve şişti. Hasta,
in the Upper Respiratory Tracts of Mice”, Pathogens,
proteinin 627’inci sırasındaki glutamik asit iki hafta sonra kas ağrıları, üşüme, yüksek ateş, Public Library of Science, C. 10, S. 3, s. 133, 2007.
87
Gökyüzü Alp Akoğlu
Teleskop cak ikinci ayna birinci aynaya göre çok küçük ol-
duğundan, bu önemli bir kayıp olmaz. Bu tip te-
Mercekli teleskop kesiti Newton tipi teleskop kesiti Schmidt-Cassegrain tipi teleskop kesiti
88
Bilim ve Teknik Haziran 2009
gokyuzu@tubitak.gov.tr
lebilir bir sorun olsa da fotoğraflarda belirginle- yatları yüksektir. Bu tip teleskoplar birçok göz- mercekten oluşur ve çok keskin görüntü verir.
şir. Özellikle görüntünün kenarlarına yakın böl- lemevinde kullanılıyor. Pahalı olmaları nedeniy- Bu nedenle de özellikle gezegen gözlemleri için
gelerdeki yıldızlar tam olarak nokta değil, koma le amatör gökbilimcilikte kullanımı henüz sınırlı çok uygundur.
biçiminde (bir kuyrukluyıldızın kuyruğu gibi düzeyde olsa da giderek yaygınlaşıyor. Kaliteli teleskoplarda yaygın olarak kullanı-
uzamış) görünür. Bir teleskop gökyüzünde çok dar bir alanı lan Plössl gözmercekleri dört ya da beş parça
Aynadan kaynaklanan küresel sapınç sorunu gösterdiğinden, gökyüzündeki hedefi doğru- mercekten oluşur. 15 ila 30 mm odak uzaklıkla-
özel mercekler yardımıyla çözülebilir. Bileşik te- dan bulmak çok zor olur. Bunun için, çok daha rı arasında en iyi performans gösterirler. Plössl
leskoplarda Schmidt ve Maksutov denen iki tip geniş bir açıya bakan bulucu dürbünler kullanı- mercekleri özellikle gezegen gözlemleri için uy-
düzeltici mercek kullanılır. Daha ince ve hafif ya- lır. Teleskopla aynı doğrultuya bakan bulucu, te- gundur. Nagler gözmercekleri yedi parça mer-
pıda olması nedeniyle, Schmidt mercekleri daha leskop tüpünün üzerine, ona paralel olarak yer- cekten oluşur ve 82 derece görüş alanına sahip-
yaygın kullanılıyor. Maksutov düzeltici mercek- leştirilir. Bakılmak istenen gökcismi bulucu dür- tir. Genişlikleri fazla olduğundan, yalnızca 5 mm
leri daha çok küçük çaplı ve odak uzunluğu faz- bünde ortalandıktan sonra, teleskobun gözmerceği yuvası olan teleskoplarla
la olan aynalı teleskoplarda bulunuyor. Schmidt göz merceğinden görülebilir. kullanılırlar (amatörlerin kullandığı
ve Maksutov mercekleri genellikle Cassegrain çoğu teleskobun gözmerceği yu-
tipi teleskoplarda kullanılıyor. Ancak bazı New-
ton tipi teleskoplarda da kullanılabiliyor. Bileşik
Gözmercekleri vası 3,125 cm çapındadır) ve kütle-
leri yaklaşık 1 kg kadardır. Bu mer-
teleskoplarda kullanılan merceklerin türü, teles- Teleskoba takılan gözmerceği- ceklerin fiyatları da kütleleri kadar
kop tipinin başına eklenir (Schmidt-Cassegrain, nin kalitesi, en az teleskobunki ka- yüksektir.
Maksutov-Cassegrain gibi). dar önemlidir. Gözmerceklerinin de Teleskoplar, genellikle yapıları-
Cassegrain tipi teleskopların bir başka türü çeşitli tipleri bulunur. Bunlara temel na en uygun gözmerceğiyle birlik-
olan Ritchey-Chrétien tipi teleskopların birinci ve özellikleriyle kısaca değinelim: Huygens te satılır. Değişik büyütmeler elde et-
ikinci aynaları hiperbol yapısındadır. Görüntü ka- ve Ramsden tipi, iki parça mercekten olu- mek için, başka gözmercekleri de alına-
litesi, öteki tiplere göre daha üstün olan bu teles- şan gözmercekleri en eski tiplerdir ve görün- bilir. Bir gözmerceğinin odak uzaklığı ne kadar
koplarda, genellikle düzeltici merceğe gerek du- tü kaliteleri pek iyi değildir. Kellner ve RKE tipi kısaysa o kadar yüksek büyütme sağlar. Örne-
yulmaz. Bu da görüntü kalitesindeki kaybı azal- gözmercekleri üç parçalıdır ve düşük sayılabile- ğin, 10 mm odak uzunluğuna sahip bir gözmer-
tır. Ne var ki, bu tip aynaların üretimi daha zor ol- cek fiyatlarına karşın görüntü kaliteleri fena de- ceği, 20 mm odak uzunluğuna sahip olanın iki
duğundan Ritchey-Chrétien tipi teleskopların fi- ğildir. “Orthoskopik” gözmercekleri dört parça katı büyütme sağlar.
89
Gökyüzü Alp Akoğlu
06 Haziran
Venüs en büyük
uzanımda (46°)
13 Haziran
Merkür en büyük uzanımda (23°)
14 Haziran
Jüpiter ve Ay yakın görünümde
(gece yarısından sonra)
20 Haziran
Venüs, Mars’ın 2° güneyinde
(sabah)
21 Haziran
Ay ve Merkür yakın görünümde
(sabah)
21 Haziran
Yaz gündönümü - en uzun
gündüz, en kısa gece
28 Haziran
Satürn ve Ay yakın görünümde
(akşam)
1 Haziran 23:00
15 Haziran 22:00
30 Haziran 21:00
Haziran’da Gezegenler ve Ay
Haziran’da akşamın ilk saatlerinde
gözlenebilen tek gezegen Satürn. Gezegen
ayın başlarında akşam alacakaranlığında
gökyüzünde hemen hemen en yüksek
konumunda yer alıyor ve gece 01:00
civarına kadar gökyüzünde kalıyor. Satürn,
ilerleyen günlerde giderek daha erken
batacak.
Jüpiter, Satürn’ün batmasından kısa bir
süre sonra doğu ufkunda beliriyor. Jüpiter’i
teleskopla gözlemek için en uygun zaman 1 Haziran sabahı doğu ufku 21 Haziran sabahı doğu-kuzeydoğu ufku
sabah alacakaranlığının hemen öncesi.
Çünkü bu sırada gezegen iyice yükselmiş azalsa da, kuzeye doğru yapacağı hareket Haziran’da Venüs’e 2° kadar yakın olacak.
ve atmosferin olumsuz etkilerinden önemli nedeniyle bir süre daha ufkun üzerinde Merkür, bu ay sabah gökyüzünde
ölçüde kurtulmuş oluyor. yükselmeyi sürdürecek. ve ufku açık olan yerlerden ay boyunca
Venüs, 5 Haziran’da sabah gökyüzünde Geçen ay başından itibaren sabah gözlenebilir. Ayın sonlarına doğru
en büyük uzanıma ulaşıyor. Sabah gün gökyüzünde yükselmeye başlayan Mars, gezegenin ufkun üzerindeki yükselimi
ağarmaya başlamadan yaklaşık 2 saat önce nihayet alacakaranlıktan kurtuluyor. artmış olacak.
gezegenin doğu ufku üzerinde belirişi Gezegen, Venüs’ün de yardımıyla Ay, 7 Haziran’da dolunay, 16 Haziran’da
görülebilir. İlerleyen günlerde, gezegenin gökyüzünde bulunabilir. Ayın başlarında sondördün, 22 Haziran’da yeniay ve 29
Güneş’le olan açısal uzaklığı yavaş yavaş Venüs’ün sol altında görünen Mars, 20 Haziran’da ilkdördün hallerinde olacak.
90
Geceleyin gokyuzu@tubitak.gov.tr
Bilim ve Teknik Haziran 2009
Dünya
Gökyüzü köşesinde ve öteki sayfalarımızda okuyucularımızın göndereceği Fotoğrafların yukarıdaki e-posta adresine elektronik olarak gönderilmesi;
fotoğraflara yer vermeyi sürdüreceğiz. JPEG formatında ve en az 1700 piksel genişlikte olması gerekiyor.
Bu nedenle sizlerden fotoğraflarınızı kısa bir açıklamayla birlikte Gönderilen fotoğraflar bir elemeden sonra dergide yayımlanacak.
(çekim yeri, kullanılan donanım, poz süresi, diyafram açıklığı, ISO değeri vs.) Fotoğrafların ana teması gökyüzü, gökcisimleri olmalı.
göndermeyi sürdürmenizi bekliyoruz. Göndericiler, fotoğraflarının TÜBİTAK yayınlarında fotoğrafçının adının
belirtilmesi koşuluyla kullanılabileceğini kabul etmiş sayılır.
“Objektifinizden Gökyüzü”
başlığı altında
© Yuichi Takasaka / TWAN (www.twanight.org)
okuyucularımızın gökyüzü
fotoğraflarını yayımladığımız
bu sayfayı, Dünya Astronomi
Yılı süresince bu muhteşem
fotoğraflara ayıracağız.
Her sayıda TWAN
fotoğrafçılarının eserleri
arasından seçtiğimiz
fotoğrafları burada
yayımlayacağız.
Kanada’nın Kuzeybatı Bölgesi’ndeki donmuş bir göl üzerindeki yerli çadırı ve fonda kuzey gök kutbu bölgesi ve kuzey ışıkları.
91
Zekâ Oyunları Emrehan Halıcı
1 2 3 4 5
erkek öğrencilere, son üç soru ise kız
15
öğrencilere sorulmuştur.
Verilen “EVET” yanıtlarının sayısı şöyledir:
Gazeteciler
Önemli bir konuyla ilgili olarak Sayı Grupları
bir gazetenin 11 muhabiri değişik Elimizde beş adet pozitif tamsayı var.
bölgelerde bilgi peşindedir. A, B, C, D, E olarak adlandıracağımız
Her muhabir, diğerlerinde olmayan, bu sayıları kullanarak oluşturulabilecek tüm
sadece kendisinin ulaştığı en az 1 ikili grupların toplamları (A+B, A+C, A+D, ...)
bilgiye sahiptir. ve tüm üçlü grupların toplamları
(A+B+C, A+B+D, A+B+E, ...) alınır ve
Görev sonunda telefonla birbirlerini yirmi farklı sayı elde edilir.
arayarak, ellerindeki tüm bilgileri
birleştirecekler. Tele-konferans Bu yirmi sayı arasında 16, 21, 22, 25, 28, 31,
yöntemiyle yapılacak her telefon Örnek: 5 birim uzunluğundaki bir kumaş 38, 42, 50 ve 51 sayıları da bulunduğuna
seansında, üç muhabir o ana kadar 2 ve 3 birimlik iki parçaya ayrılırsa çarpımları göre A, B, C, D, E sayılarını bulunuz.
ulaştıkları tüm bilgileri 6 olur. Eğer 1,5, 1,5 ve 2 birimlik
birbirleriyle paylaşacaklar. üç parçaya ayrılırsa çarpımları 4,5 olur.
Tüm muhabirlerin tüm bilgilere Biraz hesap yaptıktan sonra ikiniz de Saat-Dakika-Saniye
sahip olması için en az kaç telefon işlemi başarıyla gerçekleştiriyorsunuz. 24 saatlik bir süre için kol saatinizle ilgili
seansı gereklidir? Sizin kumaşınız arkadaşınızın aşağıdaki soruları cevaplayınız.
kumaşının 6 katı. Ayırma sonucunda elde a) Akrep-yelkovan kaç kez üst üste gelir?
ettiğiniz parça sayısı ise arkadaşınızın b) Akrep-saniye kolu kaç kez üst üste gelir?
elde ettiği parça sayısının 5 katı. c) Yelkovan-saniye kolu kaç kez üst üste gelir?
d) Akrep-yelkovan-saniye kolu kaç kez
Size verilen kumaşın uzunluğu kaç birimdir? üst üste gelir?
92
Bilim ve Teknik Haziran 2009
Soru İşareti
?
Soru işaretinin yerine ne gelecek?
Üç Parça
Karelerin kenarları üzerinde hareket ederek
aşağıdaki şekli üç eşit parçaya bölünüz.
Parçalar döndürülebilir ve ters çevrilebilir.
9 12
Şifre
97469 5 4 8
(4x293-3x29) 2 3 1 7
Zar yapımı
Bir zarın diğer bir zarla Palindrom
karıştırılmaması için komşu herhangi 1089 adet palindrom vardır.
iki yüzünün (yani karşılıklı olmayan) 2 rakamlı 9 adet, 3 rakamlı 90 adet,
sabit tutulması gerekir. 4 rakamlı 90 adet, 5 rakamlı 900 adet
olmak üzere toplam 1089 adet
a) 1 x 1 x 2 = 2 farklı zar
b) 3 x 2 x 2 = 12 farklı zar Lira-Kuruş
292 farklı biçimde bozdurulabilir.
Futbol Takımı
111 Üçgenler
50 farklı üçgen oluşturulabilir.
f = futbolcu sayısı
n = aradaki boşluk sayısı = f – 1 Çalışma Grubu
f tek ise (n2 + 2n – 2)/2 4 gün
f çift ise (n2 + 2n – 1)/2
f = 15, n = 14 Soru Maratonu
mesafe = 111 81
93
Yayın Dünyası Adem Uludağ
94
Bilim ve Teknik Haziran 2009
kanıtlayan hiçbir şey yok. Ben işte bu Amerika- rım için Türkiye’nin dünya tarihindeki, sadece
lı ırkçılara cevap vermek için tarihin bu büyük son bin yıldaki değil, 10.000 yıl önce tarımın
sorusunun doğru cevabını bulmalıydım. ortaya çıkışındaki önemini de tekrar vurgula-
BTD: Bu kitabı yazmaktaki amacınız neydi? mak isterim.
JD: Bu kitabı yazarken iki amacım vardı. BTD: En başarılı popüler bilim yazarları
Bu dikkat çekici soruların cevaplarını kendim arasında sayılıyorsunuz, bunun sırrı nedir?
için bulmak ve öğrendiklerimi diğer insanlar- JD: Popüler bilim yazarı olarak başarılı ol-
la paylaşmak. Neden Avrupalıların dünyaya mamın tek bir sırrı yok. Tersine işin içinde pek
yayıldığı sorusu, dikkat çekici başka birçok so- çok etken olduğunu düşünüyorum. Hem an-
ruyu da beraberinde getiriyordu. Yazının bulu- nem tarafından hem de eğitim gördüğüm
nuşu (yazı neden 5.400 yıl önce Irak’ta, bugün okullarda yazmak için yüreklendirildim. İngi-
okuryazarlık oranı dünya sıralamasının ortala- lizce dilbilgisini ve sözcüklerin anlamlarını iyi
rında yer alan bir ülkede ortaya çıkmıştır?), tek- öğrenmeye çalıştım. Pek çok kişi gibi ben de
nolojinin, salgın hastalıkların, kralların ve hü- pek çok konuya ilgi duydum, ama ben üniver-
kümetlerin ortaya çıkışıyla ilgili sorular. sitede eğitmen olma şansına sahip oldum; bu
BTD: Kitabın yazım aşamasında başınız- da bana ilgi duyduğum farklı konular hakkın-
dan ilginç bir olay geçti mi? da kitap okuma olanağı sağladı. Ayrıca dünya-
JD: Bu kitabı yazarken iki büyük sürprizle kar- nın her yerinden, ilgi duydukları ve beni de en
şılaştım. Bir tanesi, yöreye özgü evcilleştirilebilir az onlar kadar ilgilendiren konular hakkında
bitkilerin ve hayvanların çok uzun zaman önce büyük bir sabırla bana bilgi aktaran arkadaş-
bazı halkların diğer halkları yönetimi altına al- lar edindim.
masında oynadığı rol. Bugün Türkiye’de nohu- BTD: Popüler bilim kitapları yazmak sizin
dun önemi üzerine pek fazla düşünmüyorsu- için neden önemli?
nuzdur veya günümüzde Iraklılar buğdayın Irak Türk okurlarına söylemek istediğiniz bir şey JD: Popüler bilim kitapları yazmayı önem-
tarihindeki önemini takdir edemiyor olabilir. var mı? siyorum, çünkü kamuoyu çok doğal olarak bi-
Ama bu iki tarım bitkisinin, bir de bunların atala- JD: Kitabım Tüfek, Mikrop ve Çelik yakın- limin ve tarihin ele aldığı “büyük” konulara ilgi
rı olan başka tarım bitkilerinin (örneğin arpa) ve da 34 dile çevrilmiş olacak. Bu diller arasında duyuyor. Ama uzman akademisyenlerin çoğu
hayvanların (domuz ve koyun) Türkiye’de, Irak’ta yaygın dillerin yanı sıra görece daha az sayı- da konularını halkın geniş bir kısmının anla-
ve onlara komşu bölgelerde doğal olarak bulun- da insanın konuştuğu Baskça, Ukraynaca ve yacağı şekilde anlatmaya çalışmıyor. Oysa bu
ması, 9000 yıl önce neden Avrupa’daki çiftçilerin Vietnamca gibi diller de var. Çoğu ülkede ki- “büyük” konular sadece ilginç olmanın yanın-
Anadolu’yu değil de Anadolu’nun ilk çiftçilerinin tap halkın hemen ilgisini çekti; çünkü fark- da önemli de. Önemli, çünkü modern toplum-
Avrupa’yı fethettiğini açıklar. lı toplumların tarihte nasıl olup da farklı yol- lar karşılaştıkları sorunları, yönetenler ve yöne-
BTD: Kitabınız 30’dan fazla dile çevrildi. lar izlediği sorusu çok açık, ama cevaplanma- tilenler bilim ve tarih hakkında en azından te-
Diğer ülkelerde nasıl tepkiler aldı? Özellikle sı da bir o kadar zor bir soru. Türk okuyucula- mel bir bilgiye sahip olmadığı sürece çözemez.
95
TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisine
Gönderilen Yazı ve Görsellerin
Sahip Olması Gereken Özellikler
1. TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisi akademik düzey- Kaynaklar: Yazının başvuru kaynakları mutlaka lis-
de yayın yapan bir dergi değildir. Bu nedenle dergimiz- te halinde yazının sonunda verilmelidir. Kaynaklar
de yayımlanan yazılar genel okuyucu tarafından anla- aşağıdaki örnek biçimlere uygun şekilde yazılmalıdır:
şılabilecek düzeyde, net, yalın ve teknik olmayan bir
Alp, S., Hitit Güneşi, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 2002.
Türkçe ile yazılmış olmalıdır. Yazılar, başlık, sunuş, ana
metin, alt başlıklar, çerçeve metinleri ve görsel malze- Şeker, A., Tokuç, G., Vitrinel, A., Öktem, S. ve Cömert, S., “Me-
melerden oluşmaktadır. nenjitli Vakalarda Beyin Omurilik Sıvısındaki Enzimatik Değişim-
ler”, Çocuk Dergisi, Cilt 1, Sayı 3, s. 56-62, 1 Mart 2008.
Başlık: Konuyu en iyi ifade edebilecek nitelikte, kısa Soylu, U. ve Göçer, M., “Göller Bölgesi Sulak Alanlar Durum
ve ilgi çekici olmalıdır. Değerlendirmesi,” Göller Bölgesi Çalıştayı, 8–10 Aralık 1995.
http://www.news.wisc.edu/16250
Sunuş: Yazının sunuşu başlığın hemen altında yer
alır ve konunun önemini, yazının ilginç yanlarını oku-
yucuda merak uyandıracak biçimde anlatan birkaç kı- Anahtar kelimeler: Konuyla ilgili en çok beş adet
sa cümleden oluşur. Bu kısım sayfa düzeninde farklı bir anahtar kelime verilmelidir.
yazı karakteriyle, ana metinden ayrı biçimde başlığın
altında yer alacaktır. Görsel malzemeler: Yazıda ele alınan düşünceyi
destekleyici ve açıklayıcı fotoğraf, çizim, grafik gibi su-
Ana metin: Ele alınan konunun, savunulan düşün- nuşu zenginleştirici öğelerdir. Görsel malzemeler ya-
cenin ve ilgili olayların örneklerle açıklandığı bölümdür. yın tekniğine uygun kalitede, yeterli büyüklük ve çö-
Yazılar yapılan bir araştırmayı tanıtmaya yönelik olabilir. zünürlükte (baskı boyutunda en az 300 dpi) olmalıdır.
Ancak bu gibi durumlarda dahi dergimizin bir popüler Açıklama gerektiren görsellerin alt ve iç yazıları yazı
bilim yayın organı olduğu göz önüne alınarak, yazının metninin altında mutlaka verilmelidir. Yazarın önerdi-
önemli bir kısmının konuyu çok genel hatları, temel bil- ği görsel malzemelerin telif hakkı sorumluluğu yazara
gileri ve kısa bir gelişim tarihçesiyle okura tanıtması ge- aittir. Yazar gerekli izinleri almakla yükümlüdür.
rekmektedir. Burada teknik terimlerin ve temel kavram-
ların net bir şekilde açıklanması beklenmektedir. Yazı- 2. Yazı .txt ya da .doc formatında, elektronik ortam-
nın geri kalan kısmında araştırmaya özel hususlardan da bteknik@tubitak.gov.tr adresine iletilmelidir. Seçi-
ve araştırmanın genel katkısından bahsedilmeli, önemi len görsel malzemelerin nerede kullanılması istendi-
ve yaygın etkisi vurgulanmalıdır. Varsa, konu hakkında- ği metinde işaretlenmiş olmalıdır. Görsel malzemeler
ki başlıca görüş farklılıklarına işaret edilmeli, ancak ay- metnin içinde değil, ayrıca gönderilmelidir.
rıntılı tartışma ve yargılardan kaçınılmalıdır. Çok ender
durumlar dışında yazıda formül bulunmamalıdır. 3. Dergi yönetiminden onayı alınmış özel durumlar
dışında, bir yazı 2500 kelimeyi geçmemelidir.
Alt başlıklar: Ana metinde işlenecek konuyla ilgili
farklı görüşlerin ve durumların anlatıldığı paragraflar 4. Yukarıdaki koşulları yerine getirdiği takdirde öne-
alt başlıklarla ayrılabilir. rilen yazılar, Yayın Kurulu, Konu Editörleri ve Bilimsel Da-
nışmanlar tarafından değerlendirilir. Yayımlanmasına
Çerçeve metinler: Ana metinde ele alınan konuyu karar verilen yazılar redaksiyon sürecine alınır ve yazarın
destekleyici, konuya yeni açılımlar getiren, kimi zaman onayıyla yazı yayımlanma aşamasına getirilir.
uzmanlar dışındaki okuyucuların anlayamayacağı nite-
likteki teknik kavramları açıklayan, kimi zaman uzman 5. Bilim ve Teknik dergisine ilk defa yazı göndere-
görüşlerinin yer aldığı kısa metinlerdir. Çerçeve metin- cek kişilerin yazılarını eğitim durumlarını ve/veya yaz-
ler yazarın kendisi tarafından hazırlanabileceği gibi, dıkları konudaki yetkinliklerini gösteren bir özgeçmiş-
konunun uzmanına da yazdırılabilir. le birlikte göndermeleri gerekmektedir.
96
Y E T İ Ş K İ N K İ T A P L I Ğ I
Evrenin
Bir şey keşfetmenin insanın yeni bir şey görmesi değil de
bakışını biçimlendirmesi demek olduğu söylenir. Evreni sicim
kuramı tarafından biçimlendirilmiş bir bakışla gören okurlar
Zarafeti
yeni manzaranın nefes kesici olduğunu görecek.