Professional Documents
Culture Documents
8 Mart’› kutlarken
Yüzlerde hâlâ
Bir Ermeni
k›z›n gerçek
hikâyeleri
Nancy Agabian’la Gülizar kimin öyküsü?
söylefli
MEL‹SSA B‹LAL NIVART TAfiÇI
17 18-19 ÇOCUK
Hayat ‘yolda’
ö¤renilir! Bir özgürlük atölyesi: ILGAR’IN K‹TAPLI⁄I
YA⁄MUR BATTAL
Uçan filler,
Buket Uzuner pembe kurba¤alar
Yolda
Prenses Sophie
Sandra Albukrek-Sebban’la sihirli bir dünyan›n
YEL‹Z söylefli kap›lar›n› açt›
KIZILARSLAN SAREM KÜLEGEÇ S‹B‹L ÇEKMEN
20 21 22 - 23 ERMEN‹CE
Bedenimiz Feminist
bizimdir! sineman›n gücü
• Bir bas›n emekçisi: Garbis Muradyan
Aylin Dikmen Özarslan Anneke Smelik
K›rm›z› Kar: Toplumsal Feminist Sinema ve Film • Khaçaduryan Korosu
ve Kültürel Aç›dan Ayhali Teorisi: Ve Ayna Çatlad›
• Zahrad sonunda ‘Kabak Tad›’ da verdi
TÜLAY A. KILIÇDA⁄I DERYA UZUNKALA
Savafl alan› bedenlerimiz kadar, doymaks›z›n yer. le.” (s. 143). nünü uygunsuz site- için girdi¤i ameliyat çeflitli komplikasyonlar
Çocuklu¤unda savafl›n lerde geçirir, en vahfli do¤urur ve Sol bir türlü iyileflemez.
Gövdesiz insanlar: Randall tüm vahfletini gören fliddet ve porno videolar›n› Hapsoldu¤umuz bedenler
Annesinin kendi bedeniyle olan kronik so- Randall, yetiflkin izler. ‹flkence, vahflet ve fliddet
runlar›n› anlayamayan küçük Randall’›n bir erkek oldu- Bir yanda Nazi yönetiminin soydu¤u, ze-
sahnelerini açl›kla izler, hatta
NAZAN MAKSUDYAN yapt›¤› insan resimleri, bu yüzden hep göv- ¤unda savaflç› hirledi¤i, üst üste y›¤d›¤›, yakt›¤› eksik be-
gördüklerinden cinsel haz
desiz olur. Çizdi¤i resimlerde insanlar›n be- robotlar, ya- denler, di¤er yanda üstün ›rk›n tüm özellik-
duyar.
denleri yoktur; kollar› ve bacaklar› do¤ru- ni ölmeyen lerini haiz kusursuz bedenler… Her iki ko-
rak ö¤renir. Peki, canl› k›s›mlar neden uza- “... kendimi daima tombul ve aptal, tu- dan kafalar›ndan ç›kar. Sadie, kocas›na ve askerler “... internete giriyor ve flulda da, insan bedeni üzerinde sonsuz dev-
B ir aile zincirinde dört halka, dört beden.
‹ki kad›n, iki erkek. Henüz alt› yafl›nda
bir çocukken tenlerinde hissettikleri ve ha-
maz? Savafl Almanya’s›nda gördükleriyle
(yanan flehirler, s›rtlar›nda fosfor alevleri
haf ve d›fllanm›fl, sakar ve yamuk –tek
kelimeyle yetersiz– hissedece¤im. (...)
o¤luna, kimseye söz hakk› tan›madan
Hayfa’ya tafl›nacaklar›n› söyledi¤inde,
gelifltiren
bir flirket-
Ebu Garip resimlerinin
içinde kayboluyorum. He-
let tasarrufu… Devlet ya da toplumsal yap›
taraf›ndan bedensel normlar›n belirlenmesi,
Ö¤retmenlerim ve anneannem (...) in- rifler diz çökmüfl halde üst
dans eden, normal boylar›n›n üçte biri ha- Randall’›n öfkesi yine resimler yoluyla an- te çal›fl›r. ayn› zamanda defolu olanlar›n ay›klanmas›,
yatlar› boyunca kurtulamad›klar› tahakküm san içine ç›k›labilir hale getirmek için
üste y›¤›lm›fllar, sirkteki akro-
linde kal›p kömürleflmifl insanlar, k›rm›z› nesinin bedenine yönelir: Gövdesiz insan- Annesine batlara benziyorlar biraz, yaln›z türünün nadide örneklerinin de özel koflul-
ve tasarruflar… beynimi ve bedenimi yontmakta direti-
mor ve kahverengi mumyalar, yan›p kavrul- lar, memeleri kesilmifl, s›rtlar›na büyük neredeyse bunlar irik›y›m ve ç›r›lç›plaklar larda, itinayla büyütülmesi anlam›na geli-
Fay Hatlar›, 2004’te bafllay›p 1944’e yorlar... (...) fakat Düflman’› aldatmak
mufl yolcularla a¤z›na kadar dolu tramvay- hançerler saplanm›fl kad›nlar çizer, ama gözleri parlaya- (...) erkek ve kad›n ABD askerleriyse yor. Erra’n›n hayat hikâyesinde, totaliter re-
uzanan altm›fl y›ll›k bir zaman dilimi içinde, imkâns›z, o benim derinlemesine kötü rak anlatt›¤›, ölme-
lar, yerde kad›n elleri, tenis topu büyüklü- yüzlerinin annesine benzememesine dikkat bütün bu ç›plak Araplarla foto¤raf çek- jimlerin insan bedeni üstündeki iktidarlar›-
genel anlamda çocukluk, savafl, devlet, flid- oldu¤umu biliyor. Bask› art›nca, yapa- yen, bedensel ve ruh- tirmekten ve onlarla alay etmekten ve
det, kad›nl›k, erkeklik, mutsuzluk ve kötü- ¤ünde insan bafllar›, kazanlar›n›n patlama- bildi¤im tek fley karanl›kta bafl›m› duva-
eder. O yafla kadar küvete annesiyle birlikte n›n en uç örneklerini görüyoruz. Ancak Fay
giren ve annesinin memelerini görmeye izni sal ihtiyaçlar› olma- onlar› tasmalar›ndan tutmaktan ve on-
lük, özel olarak da beden politikalar› üzeri- s›yla kemi¤ine kadar hafllanm›fl ya da küçük ra vurmak, tekrar tekrar.” (s. 166-7) Hatlar›, farkl› siyasi rejimler, toplumlar, ta-
yan, hata yapmayan, lara ask›da elektrik vermekten ve birbir-
kül y›¤›nlar› haline gelmifl insanlar, s. 274) olan Randall’›n, art›k büyüdü¤ü gerekçesiy- rihsel dönemler ve bireyler baz›nda, beden
ne, akademik bir incelemenin söyleyebilece- duygusuz, zaafs›z sa- lerini arkadan becermeye mecbur etmek-
birlefltirince insan bedeninin ölümlülü¤ünü le bu hakk›n› kaybetmesi de böyle resimler ten müthifl haz duyuyor gibiler; penisim politikalar›n›n, baz› fleyler flekil de¤ifltirse de
¤inden fazlas›n› anlatmay› baflar›yor. ‹lk ola- vaflç›lar... Sadie onu Naziler
bir kay›ts›zl›¤a dönüfltürür. çizmesinde etkili olur. sepsert oluyor...” (s. 45). yeniden üretildi¤ini hat›rlat›yor.
rak ailenin en küçü¤ü Sol’dan dinledi¤imiz yaratmakla suçlar, ama belki de
Hayfa’da geçirdi¤i 1982 y›l›nda yaflanan K›yaslamak ilk bak›flta indirgemek gibi
büyük babaanne (BBA) Kristina (Erra), ba- “fiehrimizdeki insanlar canl›lar ve Dres- Randall, savafllar›n bitmedi¤i dünyada ölü ve Kusursuz oldu¤una inand›¤› bedenine
Lübnan savafl› ve Sabra ve fiatila mülteci görünse de, beden üzerindeki bireysel flid-
baanne Sadie ve baba Randall’›n hayat hikâ- den’in su perileri ve melekleriyle k›yaslan- parçalanm›fl bedenler görmekten usanm›flt›r. neler girece¤i ve neler ç›kaca¤› konusunda
d›¤›nda çirkinler, aceleleri varm›fl ve endi- kamplar›ndaki katliamlar, Randall’›n zih- det ya da devlet fliddeti, tarihin her döne-
yelerini, zamanda geri giderek, kendi tan›k- da saplant›l› oldu¤u için sadece tats›z, renk-
fleliymifller ve en çok da açm›fllar gibi bir ninde, yok olan, bütünlü¤ünü yitirip uzuv- minde çok yak›c› ve gerçek olmay› sürdürü-
l›klar›ndan ö¤reniyoruz. Kronolojik olarak S›f›r beden: Sol siz, yumuflak yiyecekleri, duda¤› ve difl etle-
halleri var (...) erkeklerin pek ço¤u tek lar›na ayr›lan beden imgelerini art›r›r. Gaze- ri aras›nda emerek beslenir ve vücudundan yor. Ebu Garip’te birer et parças›na, insan-
Erra’n›n çocuklu¤unda Münih’te bafllayan Kaliforniya’da, afl›r› korumac› bir annenin
kollar›n› veya bacaklar›n› kaybetmifller telerde gördü¤ü ve unutamad›¤› sahneler, sadece biçimi ve k›vam› düzgün d›flk›lar ç›k- l›ktan ç›km›fl ç›plak vücut y›¤›nlar›na dön-
anlat›, dört kufla¤›n bir araya gelmesiyle yi- sonsuz müsamahas› ve özverisiyle çevrelen-
veya ikisini birden – ve uzuvlar› tekrar anneannesi Erra’n›n çocukluk oyunca¤›n›, mas›na müsaade eder. Bu yüzden de, alt› müfl bedenler, kendi bedenlerini cephaneye
ne Münih’te noktalan›yor. Çember bafllad›- uzam›yor, elbette.” (s. 230) mifl Sol, ayn› zamanda internetin ve televiz-
kendisinin de çok sevip saklad›¤› ay›y› ma- yafl›nda bir çocuk olmas›na ra¤men anorek- dönüfltüren canl› bombalar, yemeyi redde-
¤› noktaya dönene kadar, kurgu Toron- Nancy Huston “Askerler robot gibi hareket ederler ve ro- yonun üstüne boca etti¤i afl›r› fliddet ve cin-
kasla parça parça etmesine neden olur. si hastas›d›r. Biricikli¤ine ve mükemmelli¤i- dip kendi bedenlerini iskeletlefltirenler...
to’ya, New York’a, Hayfa’ya uzan›yor; Po- Fay Hatlar› botlar canl› de¤ildir, halbuki askerler can- sellik, hayat›n›n her alan›n› belirleyen terö-
“Lübnan’da insanlar›n bedenlerini parça- ne patoloji noktas›nda inand›¤› için, yana- “Bedenime sahip olabilirsin, ama ruhu-
lonya’ya, Ukrayna’ya, Küba’ya, Lübnan’a, çev. Sosi Dolano¤lu l›d›r – ancak Lothar gibi, üstlerine atefl
lamaktalar, kollar ve bacaklar ve bafllar rizm söylemi (“Sana alçak terörist hücreler ¤›yla aln› aras›ndaki benden kurtulmay›, ma asla” fliar› tüm anlam›n› yitiriyor; do-
Irak’a a¤ at›yor. edildi¤inde veya kalplerinden veya beyin-
Metis Yay›nlar›, Ocak 2009, 292 s. havada uçufluyor, yüzlerce ölü beden sald›rm›fl”, s. 51), kopan parmaklar›n uza- annesinin de teflvikiyle saplant› haline geti- ¤umdan ölüme, bedenlerimiz savafl alan›.
Roman, yirminci yüzy›l›n ikinci yar›s›n- lerinden b›çakland›klar› veya tepelerine
daki ak›l almaz fliddetin ve insanl›k trajedi- bir bomba veya el bombas› düfltü¤ü tak-
iradesiyle edindi¤i Yahudi kimli¤ine, dinine dirde hareket etmeyi ilelebet keserler ve
lerinin panoramas›n› sunuyor farkl›; tarihsel
dönemlerde insanl›¤›n yüz yüze kald›¤› be-
densel dayatmalar› ve fliddeti (kiflisel, top-
ve diline militanca ba¤lan›yor.
Bir kad›n olaca¤›m yine, yüzümde gülümseme. matize eden Plath, benli¤inin s›n›rlar›n› afla- nik depresif Ester arac›l›¤›yla, farkl› olduk-
fi u s›ralar Azerbaycan kamuoyu, gazeteci-
yazar Ali Ekber Aliyev’in, “çifte tabular›
y›kmaya çal›flan” son roman› ile meflgul. fiu-
nu, eflcinsellik temas›n› ise, dikkatleri çek-
mek üzere kulland›¤›n› söylüyor. “Herkes
kendi ilgi alanlar› olan
insanlar olduklar›n›
mayla birlikte, Azerbay-
can’da kitap sat›fllar› can-
Otuzunday›m daha. rak, istihzan›n gücüyle, tüm becerisini aflk›n lar› için toplum taraf›ndan kabul edilmeyen Güney Kafkasya’da eflcinselli¤e iliflkin anlat›r›z.” lanm›fl. Koçarl›, Aliyev’in,
bat ay›nda yay›mlanan ve kapa¤›nda ‘Tabu-
Kedi gibi dokuz can›m var hem de. benli¤ini parçalamak için kullan›r ve mo- tüm kad›nlar›n ayn› cinsiyet politikalar›na olumsuz yarg›lar› biliyor. Tüm bunlar› te- Yazar, ayr›ca eflcin- insanlar› kitap okumaya
lar› y›kmak kolay olmayacak’ notu yer alan
(‘Lady Lazarus’tan) dern bireyin bölünmüfl kiflili¤inin s›n›rlar›- tabi tutulup d›fllanmas›n› elefltirir. mel alarak, üç komflu ülke aras›ndaki çat›fl- sellik alg›s›n›n siyasi yöneltti¤i için sayg›y› hak
Artufl ve Zaur’da, bir Ermeni ile bir Azeri
na geri döner. Özellikle, ‘Lady Lazarus’ flii- Roman›n ana karakteri olan üniversite malar›n karmafl›kl›¤›n› göstermeye çal›flt›m” alanda ve seçim kam- etti¤ini, senelerdir kitap
genç aras›ndaki aflk hikâyesi anlat›l›yor. Ro-
A merikan gotik edebiyat›n›n üstad› Ed-
gar Allan Poe’nun unutulmaz fliirlerin-
den ‘Annabel Lee’de, deniz ülkesinin çocuk
rinde görüldü¤ü gibi, epik kahramanlara
özgü egosunu öldürerek, sanatsal yarat›c›l›k
arac›l›¤›yla flair benli¤ini yeniden dirilten
ö¤rencisi Ester Greenwood, McCarthy dö-
neminde Amerikan paranoyas›n›n bir yans›-
mas› olarak, haks›z yere Ruslarla iflbirli¤i
man›n baflkarakterleri Artufl ve Zaur, Ba-
kü’de do¤up büyümüfl, ayn› okula gitmifl,
diyen yazar, Artufl ve Zaur’un sadece Azer-
baycan’da de¤il, uluslararas› alanda da ko-
panyalar›nda ‘karala-
ma’ niteli¤i tafl›yabil-
okumayan insanlar›n ki-
tapç›lara u¤ramaya baflla-
s›n›fta ayn› s›ralar› paylaflm›fl iki erkek. Ara- layca kabul edilebilecek bir roman olmad›- di¤ini belirtirken, d›¤›n› söylüyor. Öte yan-
prensesi Annabel Lee’nin zamans›z ölümü- Plath için döngüsellik, d›fl dünyada verili yapmakla suçlanan ve idam edilen ¤›n› belirtiyor. Azerbaycan Halkç› dan, kendilerine ‘nasyo-
lar›nda bir aflk›n yeflermeye bafllad›¤› s›rada
nü anlatan “Bir gece bulutun rüzgâr›ndan olan toplumsal cinsiyet s›n›rlar›n› aflarak, Rosenberg’lerle kendini özdefllefltirir. ‹ngiliz Kitaba toplumun çeflitli kesimlerinden Cephe Partisi Baflkan› nal sosyalist’ diyen bir
Karaba¤ sorunu patlak verir ve savafl, onlar›
üflüdü gitti Annabel Lee” dizesi, Amerikan ‘kad›nl›¤a’ ulaflmak için ç›k›lan bir yolcu- feminizminin önemli isimlerinden Jacqueli- hem olumlu hem de olumsuz tepkiler var. Ali Kerimli’nin geçen grup genç Azerbaycanl›,
birbirinden ay›r›r. Artufl Ermenistan’a göç
edebiyat›n›n genç yaflta intihar eden efsane- luktur. ne Rose, S›rça Fanus’u özgür bir toplum is- 2008 y›l›nda heteroseksüel bir Ermeni-Aze- sene yürüttü¤ü seçim kitabevinin flubelerine gi-
eder, Zaur ise Bakü’de kal›r. Y›llar sonra, iki
vi flairi Sylvia Plath’›n trajik ölümünü anlat- Sylvia Plath’›n fliirlerinde, Nazilerin soy- te¤inin bir ifadesi olarak görür; romanda ifl- ri çiftinin aflk hikâyesinin yay›mlanmas›yla kampanyas›nda eflcin- dip çal›flanlar› tehdit et-
yetiflkin olarak Tiflis’te yeniden buluflurlar.
mak için de kullan›labilir: “Bir gece bulutun k›r›m›na u¤rayan Yahudiler temas› ve sevgi- lenen lezbiyenlik ve delili¤i, anneden devra- tabular› k›rmaya bafllayan ve olumlu tepki- sellik ‘suçlama’lar›yla mifl ve kitab›n sat›fltan
Geçmifli anarken eski duygular›n› yitirme-
rüzgâr›ndan üflüdü” ve ölüme gitti Sylvia nefret ikilemiyle anlat›lan baba figürü de bir l›nan toplumsal cinsiyetin reddi, uygar top- ler gösteren Azerbaycan kamuoyu, Artufl ve kamuoyu nezdinde kalkmas›n› istemifl.
diklerini fark ederek, Gürcistan Cumhur-
Plath. Henüz 30 yafl›nda, iki çocuk annesi, hayalet gibi dolafl›r. Ona, esas edebi kariye- lumun de¤erlerine irrasyonel bir baflkald›r› Zaur roman›ndaki eflcinsellik temas›na ta- ‘imaj›n›n sars›ld›¤›n›’ Tahmin edilebilece¤i
baflkan› Saakaflvili’nin eflinin de yak›n arka-
parlak bir flairken yaln›zl›¤›na yenilen ve rini sa¤layan ‘Ariel’ de, (1965) kilisenin giz- olarak yorumlar. Dönemin, flaire, kamusal k›lm›fl gözüküyor. Dini otoritelerin tepkile- hat›rlat›yor. gibi, kitap, internet orta-
dafl› olan Hollandal› bir papaz›n yard›m›yla
ölümü seçen Plath için, Boston Üniversite- li günah ç›kartma hücresinde kad›nl›¤›n ka- alanda muhaliflik imkân› tan›mayan politik ri sert; Bakü ‹slam Üniversitesi’nden Hac› Azerbaycan ‹nsan Haklar› Merkezi Mü- m›nda da hararetli tart›flmalara konu olmufl.
evlenirler. Hikâyenin sonunda, ümitlerini
si’ndeki hocas›, flair Robert Lowell ölümün- ranl›k s›rlar›n› iffla eden bir azize gibi Plath, koflullar›, Plath’›n bilinçd›fl›ndaki biseksüel Fuat Nurullah, eflcinselli¤in Azerbaycan’a dürü Eldar Zeynalov ise, toplumda, eflcin- Nefret dolu ve homofobik ö¤eler içeren me-
yitirirler ve kendilerini, bir 12. yüzy›l yap›s›
den 2 y›l sonra flu sat›rlar› yazar: “Bu fliirler- gizemli yaln›zl›¤›n›n dehfletini anlat›r. Özel- nen Plath’›n ölümünden önce yazd›¤› bö- cinsel kimli¤ini de romana yans›t›r. yurtd›fl›ndan geldi¤ini ve milli kültüre zarar sellere karfl›, AIDS ile ilgili yay›nlarla k›flk›r- tinlerle, yazar, ulusal ç›karlara ihanetle suç-
–ve Azerbaycanl›lar için aflk›n efsanevi sem-
de Sylvia Plath kendisi oluyor; imgesel bir likle, babas›n›n yoklu¤unu ve bask›n anne lümler, Ted Hughes taraf›ndan kitaptan ç›- Rose’a göre, Plath, konuflamayan bir lez- verdi¤ini; erkeklerin kad›n elbiseleri giyme- t›lan bir düflmanl›¤›n yer etti¤ini söylüyor. lanm›fl. Kitab›n toplat›l›p yak›lmas›n› iste-
bolü– olan Bakü K›z Kulesi’nden atarlar.
fleye dönüflerek, kendini deliflmen ve maha- figürünün yaratt›¤› ac›y›; ölüm ve yeniden kar›l›r. 1982’de, ‘Toplu fiiirler’i Pulitzer biyendir; gerçek yaflam›ndaki cinsel kimli¤i- Bir üniversite ö¤rencisi, öfkesini “Sadece yenler, hatta yazar›n fleriat hükümlerine gö-
retli olarak yeniden ya- do¤umu sa¤layan sanat›n Ödülü’ne lay›k görülen Plath’›n, 2006’da nin müphemli¤i, politik bir flartland›r›lm›fl- Ermeni ve Azeri de¤iller, bir de eflcinseller. re yarg›lanmas› gerekti¤ini ifade edenler de
rat›yor. Gerçeküstü, et- mucizevi büyüsüyle ifade Virginia Üniversitesi’nden bir ö¤rencinin l›¤›n simgesi olarak dilsel ikilemini ortaya Tam bir kâbus” sözleriyle ifade ederken, 35 olmufl. Baz›lar› ise, ironik bir dille, Azerbay-
kileyici, hipnotize edici, eden flair, kendi bireysel- keflfetti¤i yay›mlanmam›fl ‘Ennui’ (Can S›- koyar. Yine Rose’a göre, roman, Plath’›n yafl›ndaki, temizlik iflçisi olarak çal›flan bir can’›n kendi Salman Rushdie’sini ve Orhan
muhteflem ve klasik ka- li¤ini anlatt›¤› fliirleri ‘Ba- k›nt›s›) adl› fliiri, onun edebi baflar›s›n› bir kendisinin bu dönemde politik olarak ken- kad›n, kitab›n tamam›n› okuduktan sonra Pamuk’unu yaratt›¤› yorumunda bulun-
d›n kahramanlardan bi- ba’, ‘Lady Lazarus’, ‘Ay- kez daha tescillerken, yaflad›¤› buhranlar› da dini temsil edecek bir alan bulamay›p daha eflcinsellerle ilgili görüfllerinin olumlu yönde mufl.
rine dönüflüyor.” Tüm na’ ve ‘Medusa’da antik gözler önüne serer. Yaflam› boyunca çekti¤i da içine kapanmas›n›n bir ifadesidir. Bu an- de¤iflti¤ini belirtiyor, fakat ekliyor: “Milliyet Ermeni toplumu ile Azeri toplumunun,
be¤eni ifadeleriyle, imgelerle, gençli¤inde ya- ac›lar ve fliirlerinde derin izler b›rakan sinir lamda, Plath, Amerika’daki kad›n hareketi- s›n›rlar› ve ayr›mlar› olmadan bir aflk yafl›- birçok di¤er alanda oldu¤u gibi, homofobi
Plath’›n, sanatsal deha- flad›¤› sinir hastal›¤›n›n krizleri, Plath’a, 8 yafl›ndayken ölen babas›- nin bafllamas›ndan iki y›l önce intihar ede- yorlar. Bunu anlayabiliyorum. Fakat bu afl- konusunda da birbirine çok benzedi¤ini ifa-
s›yla kendini fliirde ye- etkilerini birlefltirerek, n›n ölümünden sonra yaflad›¤› travmalar- rek, ard›nda bütün bir suskun toplumu suç- k›n bir Ermeni ile olmas›n› istemezdim. de eden Aliyev, Ermenistan’dan gelen tepki-
niden yaratabilmesini modern zamanlar›n te- dan kalan mirast›r. 1950’de burs alarak bafl- lu olarak b›rak›r. Bugün gizemini hâlâ koru- Afla¤›lay›c› bir durum.” lerin genelde olumsuz oldu¤unu ve Erme-
flafl›rt›c› bulan Lowell malar›n› yarat›r. lad›¤› üniversitede, ö¤rencili¤inin ikinci y›- yan intihar›, yarat›c›l›¤› ve gelecek kuflaklara Aliyev, toplumun kal›plaflm›fl önyarg›lar› nistan kamuoyunun “kitab› okumam›fl ol-
da, onun, benli¤ini dö- Annelerinin etkisi al- l›nda uyku ilac› içerek intihar girifliminde b›rakt›¤› efsanevi edebi kiflili¤iyle Sylvia ve tahammülsüzlü¤ünün, kendisini ümitsiz- mas›na ra¤men, bafll›ktan ve olas› içerikten
nüfltürerek yazd›¤›n› t›nda, efllerini sonsuz bir bulunur. Bunun üzerine, ak›l hastanesine Plath, edebiyat›n ölümsüz kad›n kahraman- li¤e itti¤ini söylüyor: “Azerbaycan’da siyasi floke olmufl oldu¤una” dikkat çekiyor. Ali-
ölümünden sonra fark duygusal ›st›raba terk yat›r›l›r ve burada elektroflok tedavisi ile psi- lar›ndan biri ve feministlerin tanr›ças› ola- diktatörlük yoktur, toplumun kendisi zaten yev, roman›n›n Rusça çevirisinin haz›r oldu-
eder yaz›k ki. eden erkekleri anlatt›¤› ve koterapi görür. rak kabul ediliyor. diktatör!” Ard›ndan, uygulanan siyaset ve ¤unu, ‹ngilizce çevirisine baflland›¤›n›, Erme-
Pek çok fliirini bir- lezbiyen feministlerin 1956’da Ted Hughes’la evlenen flair, lerinin, kad›n gibi davranmalar›n›n kabul kurgulanan toplum alg›lar› aras›ndaki çelifl- nice ve Gürcüceye çevirisinin de gündeme
Yazar, hem eflcinsel bir aflk› roman›n›n
kaç günde ve ayn› anda manifestosu say›lan ‘Les- onunla birlikte Londra’da yaflamaya bafllar. Türkçede Sylvia Plath kitaplar› merkezine yerlefltirerek, hem de bu yasak afl- edilemez oldu¤unu söylüyor ve “Böyle in- kilerden yak›n›yor: “Bugün Azeri yetkililer, gelebilece¤ini söylüyor: “Malesef ben Erme-
yazan Plath, 11 fiubat bos’da ise, toplumsal da- Yaklafl›k 5 y›l sonra ayr›l›rlar. 1963 k›fl›nda, k› birbirine düflman edilmifl iki komflu ara- sanlar, hastal›klar›n› bulaflt›rmamalar› için, Azerbaycan s›n›rlar› dahilinde, Da¤l›k Kara- nice bilmiyorum; Bakü’de Ermenice bilen ta-
1963’teki ölümünden yatmalarla ikiye bölün- Londra’da küçük bir dairede yaflayan ve Temmuz Gelincikleri
s›nda yaflatarak, “lanetli kara parças›” olarak toplumun sa¤l›kl› üyelerinden tecrit edilme- ba¤ bölgesine en yüsek özerklik hakk›n› su- n›d›¤›m da yok. Ama Ermenistan’da pek çok
çev. Gürkal Aylan
sonra flair efli Ted Hughes müfl kiflili¤inin karanl›k- yoksulluk çekmesine ra¤men fliirlerini yaz- tan›mlad›¤› Güney Kafkasya co¤rafyas›na lidir” diyor. nuyor ve bu özerklik, ilk defa Ermenilerin yazar, çevirmen ve yay›nc› arkadafl›m var. Ro-
Artshop Yay›nc›l›k, Nisan 2007, 80 s.
taraf›ndan bir araya ge- lar›n› a盤a ç›karan flair, may› sürdüren Plath’›n sinir krizleri artar. hükmeden birtak›m tabular› y›k›yor. Kara- Azerbaycan’da eflcinsellik 2000 y›l›n›n bizim sahip oldu¤umuz haklara sahip, eflit man›n Rusças› Rusya’da yay›mland›ktan
Üç Kad›n
tirilerek yay›mlanan fliir ev kad›nl›¤›, annelik ve 11 fiubat 1963’te, trajik bir biçimde intihar çev. Gürkal Aylan ba¤ Savafl›’nda kardeflini kaybetmifl biri olan Eylül ay›ndan itibaren yasal olarak tan›n- vatandafllar olmalar›n› öngörüyor. Ancak sonra, Ermeniceye, hatta Gürcüceye çevril-
koleksiyonlar›nda da görüldü¤ü gibi, yazar- yetimlik temalar›n› birlefltirerek, kendi yafla- eder. O¤lak Yay›nlar›, Aral›k 2006, 60 s. yazar, bu co¤rafyada yaflanan trajediye ve m›flt›. Ancak, eflcinsellere karfl› ayr›mc›l›k ayn› anda, Azerbaycan toplumu ve medya- mesi için düflünmeye bafllayaca¤›z.”
ken d›fl dünyadan soyutlanacak derecede iç m›n›n kuflat›lm›fll›¤›n› anlat›r. Lezbiyenli¤i, Sylvia Plath’›n fiairli¤inin komflu iki toplumun de¤er yarg›lar›na de- yapmak yasalara ayk›r› olsa da, Azeri eflcin- s›nda bir düflmanl›k alg›s› ifllenmeye devam “Malesef, önümüzdeki yüz y›l boyunca
S›rça Fanus ve cinsiyet politikalar›
dünyas›na çekilen ve tüm yaflam enerjisini “Yahudi ve gardiyan bir anneye” düflkün er- ‹ntihar› Ba¤lam›nda Analizi
¤inmeyi bir görev biliyor. Bu durum, onun seller yaflam›n pek çok alan›nda aç›kça taci- ediyor” diyen Aliyev, “Bu bir ikiyüzlülük ve yaln›z Azerbaycan’da de¤il, tüm Güney Kaf-
Kimi elefltirmenlere göre modern fliirin ka- Nilgün Marmara
fliirine veren bir kad›n flairdir. Lowell’›n keklerin duygusal bir ç›kmaza soktu¤u ka- Everest Yay›nlar›, fiubat 2006, 70 s. muhalif bir yazar kimli¤iyle kendi vatan›nda ze maruz kalmaya devam ediyorlar. Ülkede, bana hiçbir anlam ifade etmiyor” diyor. Ba- kasya bölgesinde hiçbir fley de¤iflmeyecek”
onun için kulland›¤›, “muhteflem ve klasik d›nlar›n bir ç›k›fl› olarak gören Plath, kad›n- ranl›k azizesi olan Slyvia Plath, on doku- eflcinsellere, yaflad›klar› zorluklar karfl›s›nda külü bir ifladam›n›n yorum ise olumlu: “Ni- diyen Aliyev, ülkesinde Ermenilere ve eflcin-
Suyu Geçifl kabul görmesini zorlaflt›r›yor, fakat Ali Ek-
kad›n kahramanlardan biri” ifadesinde de lar›n sessiz b›rak›lmalar›n›n bir sonucu olan zuncu yüzy›l›n kad›nlar için bask›c› olan at- ber Aliyev, bu eserin hem bölgedeki hem de destek veren tek bir sivil toplum kuruluflu hayet, bir roman ç›k›p Azerbaycan’daki mu- sellere karfl› tutumun de¤iflmesi ihtimalinin
çev. Gürkal Aylan
var olan ve onun, ‘fliirin gizemli cad›s› ya da cinsel sorunlar›n›n nedenini, arkaik bir gele- mosferini sanat›n diline çevirerek, intihar›n- Artshop Yay›nc›l›k, Haziran 2006, 77 s. dünyadaki mücadele alanlar› için tafl›d›¤› bulunuyor: Faaliyetine 2006 y›l›nda baflla- hafazakâr fikirleri dumura u¤ratt›; bunun zay›f oldu¤unu düflünse de, sözlerini bar›fl
‘büyücü tanr›ça’ unvan›yla an›lmas›na ne- ne¤in devam› olarak niteler. Annelerinin, dan iki y›l sonra bafllayacak olan Amerikan Johnny Panik ve Rüyalar›n Kutsal Kitab› önemin fark›nda: yan Union of Gender Development and için çok mutluyum. Önyarg›lar›n k›r›lmas›, dilekleriyle bitiriyor: “Gürcistan, Azerbay-
den olan yazma inzivalar›, Plath’›n, kendini k›ymetli bir ‘inci’ gibi kendilerine saklad›k- kad›n hareketinin de öncülü¤ünü yapar. çev. Olcay Boynudelik
“Bizler flimdi Ermenistan’la dolma ve ba- Flourishment. Baflkan Kamran R›zayev’e gö- kamuoyunda hâkim olan fikirlerin dalga ge- can ve Ermenistan, yani bölgemiz için bar›fl
1963’te, ‘Victor Lucas’ mahlas›yla yay›mla- Alt›k›rkbefl Yay›nlar›, 2000, 221 s.
destanlar›n muzaffer kahramanlar›ndan zi- lar› o¤ullar›n, sorunlu evliliklerini sad›k bir laban üzerinden bilgi savafllar› ile u¤rafl›yo- re, eflcinsellerin en büyük sorunlar› yaflad›k- çilmesi, çoktan yap›lmas› gereken bir fleydi!” ve mutluluk diliyorum. ‹nsanca yaflamak
yade yaln›z, yaral› ama vakur bir tanr›ça ola- ‘köpek’ gibi yürütmeye çal›flan efllerini nas›l nan tek otobiyografik roman› ‘S›rça Fa- Sylvia Plath’›n Günceleri
çev. fiadan Karadeniz ruz, halbuki tüm gücümüzü, küresel mese- lar› yerler, kendi aileleri: “Çocuklar›n›n ge- Azerbaycan’›n büyük yay›nevlerinden zorunday›z. Baflka bir flans›m›z yok.” Yaza-
rak tasavvur etti¤ini gösterir. Amerikan ede- aldatt›¤›n› ve delirtti¤ini, kad›nl›¤›n zalim nus’ta, gençli¤inde yaflad›¤› elektroflok teda- O¤lak Yay›nlar›, May›s 1998, 438 s. lelerin çözümü için sarf etmeliyiz. ‹nsanlar›- leneksel olmayan yönelimlerini ö¤renen ai- hiçbiri, Aliyev’in roman›n› basma cesareti r›n ifadesiyle, yaln›zca o flekilde Ermenis-
biyat›nda, aflk›nl›k gelene¤inin önemli isim- mirasç›s› olan maderflahi aileleri çarp›c› bir visini, annesinin afl›r› disiplininden kaynak- m›z, iki halk aras›ndaki ‘dondurulmufl çat›fl- lelerin, çocuklara fliddet uygulad›¤› ve evden göstermemifl. Baz›lar› roman› ‘utanç verici’ tan’da Kara Karaev’in, Azerbaycan’da ise
Ben’den Önce Tufan: Sylvia Plath ve fiiiri
lerinden biri olan Ralph Waldo Emerson’›n dille anlat›r ‘Lesbos’da. lanan depresyonunu ve üniversitedeyken Yusuf Eradam ma’y› kesin ve nihai bir flekilde ortadan kal- kovdu¤u vakalar yaflanm›flt›r. Bu tip vaka- bulmufl, baz›lar› da yay›mlamaktan kork- Khaçaduryan’›n müzikleri yükselebilecek!
‘muhteflem ve geliflkin benlik’ kavram›ndan Plath’›n, 11 yafl›ndan intihar›na kadar yaflad›¤› McCarthy döneminin komünistle- ‹mge Kitabevi, May›s 1997, 180 s.
d›rmak için gereken bilgelik, cesaret ve ka- larda, bizler bu çocuklara psikolojik destek mufl. En sonunda, Mo¤olistan’daki bir yay›-
hareket eden Plath için fliir, yazma an›nda tuttu¤u ‘Günlükler’i ise, Ça¤dafl Amerikan re yönelik cad› av›n›n yaratt›¤› bo¤ucu poli- Ariel rarl›l›¤› göstermeli. Bu küçük toprak parça- sa¤layarak aileleriyle konuflmaya çal›fl›yoruz. nevi kitab› basmay› kabul etmifl. Roman›n ‘Unzipped: Gay Armenia’ adl› internet
tik atmosferin ç›k›fls›zl›¤›n›, toplumsal cinsi- çev. Yusuf Eradam
yakalanan mitsel gücün, s›radan ve ehli edebiyat›n›n önemli gotik yazarlardan s›nda, iki komflu halk›n bar›fl içinde bir ara- Baz› aileler, özellikle daha genç yaflta olan- sat›ld›¤› tek yer, Bakü’de bulunan, ‘Ali ve sitesinde yer alan, Mika Artyan, Mina
‹mge Kitabevi, May›s 1996, 96 s.
olandan sanr›lara ve tam anlam›yla tekinsiz Carol Joyce Oates taraf›ndan “dâhiyane bir yet ve patriarkal bask›n›n elefltirisini yaparak da yaflayabilmesinin koflullar›n› yaratmak lar, ofisimize gelirler ve bizler de çocuklar›- Nino’ adl› kitabevi zinciri. Kitabevinin sahi- Muradova ve Nigar Musayeva imzal›
anlatan Plath, roman›n marjinal karakterle- S›rça Fanus
olana transfer edilmesidir. Ölümlü kahra- edebi olay” olarak tan›mlan›r. ‘Günlük- çev. Handan Saraç üzere güçlerimizi birlefltirmeliyiz.” n›n uyuflturucu ba¤›ml›s› veya katil olmad›- bi Nigar Koçarl›, roman için “toplumumuz metinlerden derleyip ‹ngilizceden çeviren:
manlar›n romantik egosunu fliirlerinde dra- ler’inde, yaflam›n›n tüm ayr›nt›lar›na de¤i- ri lezbiyen Joan ve evlenmek istemeyen ma- Can Yay›nlar›, A¤ustos 1987, 252 s. Aliyev, roman›n ana temas›n›n Ermenis- ¤›n›, normal bir hayat sürdüren, çal›flan, pa- için iyi bir tokat” ifadesini kullan›yor. Artufl Anna Maria Aslano¤lu
AGOS kitap 6 mart 2009 mart 2009 7 AGOS kirk
Gender, toplumsal cinsiyet, Bir Ermeni k›z›n gerçek hikâyeleri
kad›n haklar›... MEL‹SSA B‹LAL
Heinrich Böll Stiftung Derne¤i, Türkiye’de faaliyet göstermeye bafllad›¤› 1994 y›l›ndan bu yana gerçeklefltirdi¤i
ancy Agabian’›n geçti¤imiz Ekim ay›nda rak yay›mland›. ‘Mad’ (parmak), ‘na’ (o) ve ve cemaatine sahip ç›karken bir yandan
etkinliklerde ve destekledi¤i projelerde, ‘kad›nlar›n güçlendirilmesi’ (empowerment) adl› bir ana çal›flma alan›
oluflturmufltur. Bu alanda birçok kad›n örgütü ile birlikte çok say›da proje gerçeklefltirdik. Var olan toplumsal N yay›mlanan kitab› Me as her again: True ‘flunç’ (nefes) kelimelerinin yan yana gelmesiyle
Stories of an Armenian Daughter (Yeniden O oluflan Madnaflunç, ‘kad›nlar›n parmaklar›ndaki
da onlar› de¤ifltirme, dönüfltürme müca-
delen, kimli¤inin farkl› bileflenlerinin ve-
hareketlerin odak noktas› neyse, biz de bu konulara a¤›rl›k vermekteyiz. ‹lk y›llarda, kad›n hareketinin en çok
Olarak Ben: Bir Ermeni K›z›n Gerçek Hikâye- nefes’i, yani kendi hikâyelerini yazma hevesleri- rili bir Ermeni kimli¤inin içine s›¤mad›-
çal›flt›¤› konu kad›na yönelik fliddet oldu¤u için, Heinrich Böll Stiftung Derne¤i de bu konuda yo¤un olarak
çal›flmaktayd›. Kad›na yönelik fliddet konusu çok önemli olsa da, toplumsal cinsiyet alan›nda ve özellikle de eflitlik leri), kendi tan›mlamas›yla “büyükannesinin ni simgeliyor. Antolojide yer alan baz› hikâyele- ¤› anlar...
konusunda baflka sorunlar›n çözüme ihtiyac› oldu¤u bilinmektedir. Bu nedenle, 2005 y›l›n›n bafl›nda çeflitli kad›n soyk›r›mdan kurtulma hikâyesi ve 1950’lerin ri www.utopiana.am sitesinde okumak müm- Kitab›n ilk yar›s›nda ele ald›¤›m konular›,
örgütleri, feminist akademisyen ve konuyla ilgilenen kiflilerle birlikte bir strateji toplant›s› düzenleyip toplumsal tutucu Amerikas›nda yetiflmifl kün. daha önce yay›mlad›¤›m, fliirlerim ve perfor-
cinsiyetin çeflitli boyutlar› ve gelecekte önem tafl›yacak konular› tespit etmeye çal›flt›k. Bu beyin f›rt›nas›n›n bir feminist annesi arac›l›¤›yla, Los Agabian, 2003’ten beri manslar›mdan oluflan kitab›mda da ifllemifltim.
neticesi olarak, derne¤imiz ekonomik ve sosyal konulara daha çok de¤inip mevcut durumu analiz etmeye, strateji Angeles, New York ve Türki- Queens College’da yarat›c› ya- Yani, Boston’un bir banliyösünde büyüyen bir
ve politikalar üretmeye yönelik faaliyetleri destekledi. ye’de (Anadolu’da), ailesinin zarl›k dersleri veriyor ve halen, çocu¤un Ermeni kimli¤i ve asimilasyonla mü-
hikâyesi ile eflcinselli¤i aras›nda New York’taki bir kafede Erme- cadelesi ve daha sonra, ailemle, cinselli¤im ko-
Ayr›ca, derne¤imiz, 2005 y›l›ndan itibaren bütün faaliyet alanlar›ndaki çal›flmalar›nda toplumsal cinsiyet özgün bir kimlik aray›fl›n› anla- ni edebiyat› okuma toplant›lar› nusunda yaflad›¤›m çat›flmalar... 1998’de, bü-
yaklafl›m›n› uygulamaya bafllad›. Toplumsal cinsiyet yaklafl›m› sadece kad›n-erkek iliflkileri ile ilgili de¤ildir; daha t›yor.” düzenliyor. yükannemin köyünü bulmak için Türkiye’ye
çok, toplumun cinsiyete iliflkin bak›fl›n› ve toplumsal iliflkilerini analiz edip, eflitlik kavram› üzerinde durmak 1968’de ABD - Massachu- Nancy Agabian, kitab›n›n ta- gitti¤imde, içimde bir fley harekete geçti ve be-
gerekti¤ini savunmaktad›r. Ayr›ca, her alan›n bir cinsiyet boyutunun oldu¤unu, buna de¤inilmedikçe sorunun setts’te do¤an Agabian, Welles- n›t›m› için bir süredir New York ni, ailemin geçmiflini aramaya yöneltti. Yazar-
çözümünün eksik kalaca¤›n› ve ‘toplumsal cinsiyet’in, insanlar›n cinsel kimlikleri yüzünden u¤rad›klar› ley College’da stüdyo sanat› ve Los Angeles’ta okuma ve per- ken baz› fleylerin, özellikle de kay›plar›n çocuk-
ayr›mc›l›¤a karfl› eflitlik haklar›n›n savunulmas› için zemin oluflturan, kapsay›c› bir kavram oldu¤unu düflünmek- okudu. 1990’da Los Angeles’ta- formans toplant›lar› gerçekleflti- lar ve torunlar üzerindeki etkisinin fark›na var-
teyiz. Bu nedenle, derne¤imiz LGBT’lerin haklar› ve sorunlar› ile de ilgilenmeye bafllad›. Bu düflüncelerin bir ki Beyond Baroque (Barok Öte- riyor. Ayr›ca, 13 d›m. Ayr›ca, ço¤u eflcinsel
sonucu olarak, 2007 y›l›ndan beri ‘kad›n güçlendirme alan›’m›z› kapat›p bütün faaliyet alanlar›m›zda toplumsal si) Edebiyat ve Sanat Merke- ve 14 Ocak’ta, ‹s- ve(ya) feminist olan Ermeni ar-
cinsiyet boyutunu ortaya koymaya çal›flmaktay›z. Toplumsal cinsiyeti, cinsiyet eflitli¤ini bir anlay›fl ve yöntem Me as her again: viçre’de, Birleflmifl kadafllar›mla, aileleriyle yaflad›k-
zi’nde, Michelle T. Clinton’un
olarak alg›l›yor ve bu flekilde uygulamaya çal›fl›yoruz. True Stories of an
çokkültürlü kad›n fliirleri atöl- Milletler ve Ce- lar› deneyimler üzerine yapt›-
Armenian Daughter
yesine kat›ld›. Bir süre tek kifli- (Aunt Lute Books, 2008) nevre Kantonu ¤›m sohbetler, beni bu fikrimi
Heinrich Böll Stiftung Derne¤i olarak ‘toplumsal cinsiyet demokrasisi’ sorununun çözümünde toplumun çeflitli lik kad›n oyunlar› yaz›p sahne- e¤itim departma- hayata geçirmek konusunda ce-
kesimlerinin sorumluluklar›n› ortaya ç›karan çal›flmalara ve projelere katk› sunuyoruz. Bu amaçlarla, afla¤›daki ledikten sonra, 2000 y›l›nda fliirlerini ve per- n›n›n Mémoires Blesses / saretlendirdi.
alan ve konularda çal›flmalar yürütüyoruz: nunda, diasporal› bir Ermeni olarak kendi
formans metinlerini Princess Freak (Prenses Wounded Memories (Yaral› Hat›- • Sence okur kitlen kim- kimli¤im üzerine yazmaya bafllad›m. Kendim-
Kaç›k) bafll›¤›yla yay›mlad›. Kitab›n yay›mlan- ralar/Haf›zalar) projesinde, Wa-
• Kad›nlar›n siyasetteki yerinin, kad›nlar›n ve kad›n sorunlar›n›n siyasette görünürleflmesi için
mas›ndan birkaç y›l sonra dünyan›n farkl› yer- ter and Wine (Su ve fiarap) per-
lerden olufluyor, ve kitab›n bu le ilgili de çok fley ö¤rendim.
seçim kanunu gibi temel konular› incelemek ve somut ad›mlar at›lmas›na destek olmak. kitleye nas›l hitap ediyor? Atölye ise, kulaktan kula¤a, internet arac›l›-
lerinden, ço¤unlukla da genç formans›yla yer al- Okurlar›m genellikle ikinci ¤›yla, Utopiana ve Kad›n Merkezi’nden yap›-
• Türkiye’de kad›nlar›n toplumsal yaflama kat›lmalar›ndaki en büyük sorunlardan biri kad›n Ermeni kad›nlardan mesajlar d›. Bu performans- kuflak Ermeniler, yani soyk›r›m- lan duyurularla yay›ld›. Atölyeye baflvuran ka-
istihdam›n›n yetersizli¤i ve kad›n eme¤inin yeterince de¤erlendirilmemesidir. Kad›n›n toplumsal ald›¤›n› ve sadece 500 adet ba- ta, Ermeni Kilise- dan kurtulanlar›n torunlar›. Ai- d›nlar›n hepsi kendilerini yazar olarak nitelen-
yaflama kat›lmas› konusunda çal›flan kad›n örgütleri ile kad›n istihdam› alan›nda çal›flan kad›n s›lan bu kitab›n bu kadar genifl si’ndeki deneyim- Madnaflunç lenin beklentileri ve travman›n diriyorlard›. Farkl› yafl gruplar›ndan, farkl› yer-
örgütleri aras›nda bir a¤ ve iflbirli¤i oluflturulmas›na katk›da bulunmak. bir kitleye ulaflm›fl olmas›n›n lerini, kendi icat (Metis Press, 2007) miras al›nmas› konular›yla ilgi- lerden gelen bu kad›nlar aras›nda diasporadan
• Kad›na yönelik fliddet ve s›¤›naklarla ilgili olarak 10 y›ld›r çal›flmalar yürüten Kad›n S›¤›naklar› ve kendisi için bir sürpriz oldu¤u-
nu söylüyor. Princess Freak’te-
etti¤i ritüelleri ve lenen baflka okurlar›m da var. gelenler de vard›, ve çal›flman›n sonunda yaz-
Dan›flma/Dayan›flma Merkezleri kurultaylar›n› desteklemek kad›n›n Kilise’deki rolüyle ilgili d›klar› da farkl› tarzlarda oldu. Kat›l›mc›lar›n
ki fliirlerden baz›lar› Ermenice- • Istanos ziyaretinden bahseder misin bi-
düflüncelerini, kitab›ndan al›nt›-
• Yasal deste¤e ihtiyac› olan kad›nlara hukuki dan›flmanl›k hizmeti verilerek yasal haklar›n›n anlat›lmas› ve ye çevrilerek P›nakir (Özgün lad›¤› monologlarla aktard›.
raz? birbirlerine ›s›nmalar›, özellikle birbirlerinin
yazd›klar›n› elefltirmeye bafllad›klar›nda ve de-
bilinçlenmelerini sa¤lamak amac›yla bu alanda çal›flma yapan kurumlarla ortak projeler gelifltirmek. Metin) ve ‹nknakir (‹mza) der- Oraya teyzemle birlikte gitmifltim. Teyzem
Nancy, son olarak, 11 fiubat’ta Il- neyimlerini paylaflt›klar›nda mümkün oldu.
hem sanatç›, hem de ailemde anneannemin sa¤
• Türkiye’de kad›nlarla ilgili çeflitli alanlarda faaliyet gösteren STK’lar üzerine bir araflt›rma yaparak gilerinde yay›mlanm›fl. linois Devlet Üniversitesi’nde
kalma hikâyesini gerçekten dinlemifl olan tek Atölye çal›flmalar› daha sonra baflka yazarlar ve
Türkiye kad›n hareketinin ihtiyaç analizinin yap›lmas›na destek olmak. Nancy Agabian, Los Ange- yapt›¤› bir konuflmada, büyükan-
les’ta yaflad›¤› y›llarda Ann Pe- kifli oldu¤undan, onu kendime çok yak›n his- kat›l›mc›larla devam etti.
• LGBT’lerin kimlik sorunlar›, yaflad›klar› ayr›mc›l›k tecrübeleri ve ayr›mc›l›¤a karfl› stratejilerin rich’le birlikte Guitar Boy adl›
nesinin hayatta kalma hikâyesini
aray›fl›n› anlatt›.
sederim. Ondan ailemin hikâyesine dair çok • Biraz da seyahatlerinden, New York’taki
belirlenmesine katk› sunmak. bir folk-punk ikilisi kurdu ve fley ö¤rendim. Turda, bizim gibi ailesinin kö- Ermeni Gay ve Lezbiyen Örgütü’ndeki
Princess Freak Nancy’ye, yeni kitab›, okuma yünü ziyaret eden baflkalar› da vard› ve bizim
• LGBT’lerin ayr›mc›l›k deneyimleri konusunda kamuoyuna yönelik bilgilendirme faaliyetleri ve 1999’da Freaks like me (Benim
(Beyond Baroque Books, 2000)
toplant›lar› ve hikâyesinin oluflu- köy, gezinin son duraklar›ndand›. Minibüsle
(AGLA) okuma toplant›lar›ndan ve Ce-
kampanyalar›n gelifltirilmesine destek vermek. Gibi Kaç›klar) adl› bir albüm nevre’deki performans›ndan söz eder mi-
ç›kard›. 1999’da New York’a tafl›narak, Colum- munda önemli bir dönüm nok- Anadolu’yu gezerken çok fley ö¤renme f›rsat›m sin?
• K›rsal kalk›nma, çevre ve enerji politikalar›ndan demokratikleflmeye kadar her alanda toplumsal bia Üniversitesi’nde, yazarl›k program›nda yük- tas› sayd›¤›, büyükannesinin köyü Istanos’a oldu. Istanos’ta geçirdi¤imiz gün duygu yük- Seyahat etmekten de, okuma toplant›lar›n-
cinsiyet boyutlar› ile ilgili bilgilendirme faaliyetleri yürütmek. sek lisans›n› tamamlad›. Yüksek lisans tezi, Me yapt›¤› ziyaretle ilgili birkaç soru sordum. lüydü. Anadolu gezimizin büyük bir bölümü dan da büyük zevk ald›m. Los Angeles’ta, Ab-
as her again adl› kitab›n›n bir ön tasla¤›yd›. • An›lar›n›/deneyimlerini, birçok Ermeni y›k›nt›lar› görmek ve kaybolan fleyin fark›na ril kitabevinde bir okuma toplant›s› oldu. Beni
Heinrich Böll Stiftung Derne¤i Türkiye Temsilcili¤i olarak toplumsal cinsiyet konusunda uluslararas› deneyim ve
2006-2007 döneminde, Yerevan Devlet Üni- kad›n›n paylaflt›¤› –ve senin hayat hikâ- varmakla geçmiflti, ama Istanos’ta köylülerle gerçekten çok s›cak karfl›lad›lar. Ben uzun süre
tart›flmalar›n yer ald›¤›, Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Tart›flmalar› isimli bir yay›n haz›rlad›k. Bu kitapta,
versitesi’nde yarat›c› yazarl›k dersleri verdi. fiu yende de takip edebildi¤im– iç çeliflkile- çok ilginç paylafl›mlar›m›z oldu. Bizi o toprak- AGLA - New York’ta aktivist olarak yer alm›fl-
Türkiye’de ve uluslararas› alanda konuflulmaya bafllam›fl olan ‘toplumsal cinsiyet’ konusunda Türkiye’de nelerin
s›ralar, Yerevan’dayken yazd›¤› denemeleri The rini k⤛da dökerken zorland›¤›n anlar lardan ony›llar önce sürülen Ermenilerin ço- t›m, bu yüzden kitab›m› onlarla paylaflaca¤›m
tart›fl›ld›¤›, nas›l alg›land›¤› ve dünyada yaflanan geliflmelerin neler oldu¤u incelenmektedir. Bu yay›n›n
Fear of Large and Small Nations (Büyük ve Kü- oldu mu? Bir Ermeni kad›n olarak ailene cuklar› olarak tan›d›lar ve bizimle birlikte on- için çok heyecanlan›yordum. Y›llar boyunca,
oluflmas›ndaki en büyük etkenlerden biri, 2006 y›l›nda toplumsal cinsiyet konusunda gerçeklefltirdi¤imiz iki
çük Uluslar›n Korkusu) ad›nda lar da duygusallaflt›lar. onlar›n varl›¤› benim için büyük destek olmufl-
etkinliktir: Bunlardan biri siyaset, e¤itim, çal›flma hayat› ve aile-din-toplum gibi konularda çal›flan kad›nlar›n bir
bir romana dönüfltürme projesi tu. En güzeli de, daha önce Gartal toplant›la-
araya geldi¤i atölye çal›flmalar›yd›. Di¤er etkinlik ise, gerçeklefltirilen atölye çal›flmalar›n›n sonuçlar›n›n da sunul- • Yerevan’da geçirdi¤in
üzerinde çal›fl›yor. Bu roman, r›ndan tan›d›¤›m Ermenilerin bu merkeze gel-
du¤u ve Türkiye’de toplumsal cinsiyet konusunun akademik ve sivil toplum alanlar›nda çal›flanlar›n kat›l›m›yla, y›lla ilgili izlenimlerini, ki-
kendi deyimiyle “Ermeni sanatç›- meleri ve destekleyici bir tav›r sergilemeleriydi.
toplumsal cinsiyetin kurumsallaflmas› ve Türkiye’deki politikalara yerleflmesi konusundaki konferanst›. flisel deneyimlerini ve dü-
lar›n yaflamlar›nda, kültürel çat›fl-
Bu kitapta ayr›ca kad›n›n siyasete kat›l›m› konusundaki eksikliklerin ve engellerin ne oldu¤unun tart›fl›ld›¤› zenledi¤in yaz› atölyesini Cenevre’de ise oldukça küçük fakat aktif bir
malar›n, kapitalizmin, kimli¤in ve
makaleler ve Mart 2007’de KADER’in düzenledi¤i ‘Bu Mecliste Kad›n fiart’ isimli seçim kampanyas›yla ilgili anlatabilir misin biraz? Bu Ermeni cemaati vard›. Performans›m› 60 kifli
savafl›n tezahürlerini” iflliyor.
olarak, farkl› kesimler taraf›ndan yap›lm›fl de¤erlendirmeler yer almaktad›r. kad›nlar nas›l bir araya gel- izledi; izleyicilerin ço¤unlu¤u Ermeni de¤ildi.
Agabian ayr›ca, 2007’de, fiu-
diler? Bu performans› daha önce Ermenistan’da ve
flan Avagyan ve Lara Aharonian’la
Ulrike Dufner & Semahat Sevim Asl›nda flu s›ralar, Erme- Los Angeles’ta, ‹ngilizce ve Ermenice olarak
birlikte (An)daradzutyan Meç / In
nistan’daki günlerim üzerine sahnelemifltim. Ermeni Kilisesi’nin ataerkil ya-
the (Un)Space (Uzams›zl›kta) adl›
“Müdahil olmak gerçekçi olabilmenin tek yoludur” bir kitap haz›rl›yorum. Ben p›s›na ve kad›nlar›n din görevlisi olamamalar›-
deneysel çal›flmaya da imza att›.
oraya, Sovyet sonras› Erme- na yönelik elefltirilerim ve buna ra¤men bir
Yay›nlar›m›z›, Heinrich Böll Stiftung Derne¤i Türkiye Temsilcili¤i’nden Ayn› y›l, Yerevan’daki Kad›n
nistan’da kültürel, ekonomik maneviyat bulma mücadelemle ilgili olan bu
Merkezi’nde (Women’s Resource
ücretsiz olarak siparifl edebilirsiniz. ve siyasi de¤iflimlerin, sanatç›- performans, farkl› izleyici/dinleyici/okur kitle-
Center), ‘Kurgusal Olmayan Ka-
lar›n, ilericilerin ve ailelerin leri taraf›ndan, farkl› flekillerde alg›lan›yor.
d›n Yaz›lar›’ bafll›kl› bir atölye dü-
yaflamlar›ndaki etkilerini ö¤- Mesela, Ermenice versiyonunu sahneledi¤im-
zenledi. Bu atölyede ortaya ç›kan
Ayr›nt›l› bilgi için: renmek amac›yla, bir gözlem- de, din temas›, biseksüel kimli¤imi aç›kça ifa-
eserler, Matnashoonch-Madnaflunç Utopiana
ci olarak gitmifltim. Ama so- de ediyor olmam kadar ilgi çekmemiflti.
www.boell-tr.org veya info@boell-tr.org ad›yla, ‹ngilizce ve Ermenice ola- ‘Su ve fiarap’ta, Anne-Shlomit Deonna’yla (13 Ocak 2009, Cenevre)
zalimler: Kimin hikâyesi? Sessizce dinlemifltim. Erkek torun, dile duydum – bir kad›n›n ömrü billah bedeni üze- nesiller “Seni görüyorum” anlam›na gelecek,
getirilemese de gerisinde ba¤›ran zulüm hikâ- rinden hüküm giymesinden, bir erke¤in ken- karfl›l›kl› etnik espriler yap›yorlar. Renkli etnik
yelerini saklayam›yordu. Gündelik hayat›n, dine dedesinden miras hikâyesine s›¤›n›p baba- kimliklerini giyinip kavga edenlerin yan› s›ra,
yaflanan trajedileri f›kralaflt›ran ac›mas›z di- annesini kap› efli¤inde b›rakmas›ndan, bir ka- ayn› renkli k›yafetler ve flark›larla karfl›l›kl› gö-
liyle, kad›n hikâyelerini kahve muhabbetleri- d›n›n torununun a¤z›nda ‘Ermeni meselesi’ne bek atanlar da var. Halklar›n kardeflli¤i, dost-
BEL‹NDA MUMCU ne malzeme etmesi gibi çok ‘s›radan’, ‘bildik’ s›k›flt›r›lm›fl hikâyesinden, s›rt›ma yüklenen Er- lu¤u ba¤lamlar›nda ‘ezilmifl’ halklardan olma-
hikâyeleri kesik kesik, ama k›s›k de¤il, ‘alayl›’ menili¤in ve kad›nl›¤›n a¤›r ac›lar›n›, sorunlar›- ya da sanki bazen özeniliyor... Zaten bu yüz-
Biliyorum at s›rt›nda bir gerdek den Fahriye Han›m’›n hikâyesini, Gülçiçek diyor. Ancak, hikâyeler, kad›nlar›n yaflad›k- bir edayla anlat›yordu. Anlat›rken rahat ol- n› –ve sorumluluklar›n›– tafl›yamamaktan... den de art›k kimse ‘Türk’ de¤il; herkes bir kö-
öyküsüymüfl Han›m Nenem Günel Tekin, Kara Kefen: Müslümanlaflt›r›- lar›n›n derinlerine inilemeden anlat›l›yor. mad›¤›n› da hissediyordum. Sanki ‘bana’ de- Bir kad›n›n ailesinden, geçmiflinden bu- ken aray›fl›nda. ‘Türklük’ uza¤a itiliyor. Bas-
Etek uçlar›na tak›l› tarihini gezdiren lan Ermeni Kad›nlar›n Dram› isimli kitab›n- Yazar›n, bunu özellikle, k›sa bir anlat› için ¤il de, özellikle bir Ermeni’ye anlat›p üstün- güne kalan tek fley olan torununun, kad›n›n k›n kimlikten soyunup, daha ‘masum’ kimlik-
Sanki köyün yazl›k sinemas›ym›fl da kaydetmifl. seçmifl oldu¤u da söylenebilir. Bunun, ka- den atmak istiyordu bu hikâyeyi. Ermenili- ac›lar›n› dillendirmede ve sahiplenmede bo- leri giyinip ruh ac›lar›m›z› dindirmeye çal›fl›-
pembe flifon entarisi Kara Kefen, 1915 ve sonras›nda Müslü- d›nlar›n yaflad›klar›n› çocuklar›na aktarma- ¤im sayesinde, babaanne hikâye d›fl› edilmek calad›¤›n› gördüm. Kestirmeden anlatmak, yoruz. Yüzleflme döneminin sanc›lar› bunlar...
Tam elli iki dü¤meli... malar›, ya da çocuklar›n bunlar› dillendire- özellikle de bana duyurmak istiyor gibiydi. Ermenili¤in görünmezli¤i, reddi ile, tan›-
manlar taraf›ndan ‘kurtar›lan’, ‘kaç›r›lan’ Kendisini kaç›ranlar taraf›ndan yüzüne, bölgedeki
(...) Sanki o anlatacakt›, ben üzülecektim. Sanki, d›¤›m birinin, köyünde –asl›nda olmayan–
Ermeni k›z çocuklar›n›n hikâyelerinin pefli- cek, detayland›racak bir yüzleflme aflamas›na Müslüman halklar›n geleneklerine göre dövmeler
Kerem’in sabr›yla çözülüp ah›yla iliklenen. Ermenili¤i buldu¤unu san›p, kulaklar›mda
ne düflen bir kitap. Günel Tekin, kendisine henüz varamam›fl olmalar› gibi farkl› sebep- bu hikâyede a¤lamak benim görevimdi. De- yapt›r›lm›fl, 17 yafl›nda, Antepli bir genç kad›n
(...) (Nubarian Koleksiyonu)
anlat›lanlar aras›ndan, çok önemli bir konu- leri de olabilir. Ayn› zamanda, kitapta baz› de ‘zalim’di, ama ‘ismini veren’ de oydu. Hi- hâlâ ç›nlayan “Ne güzel, bizde de Ermenilik
Anam›n a¤lamalar›ndan bilirim
ya dikkat çekiyor: “Anlat›lanlara göre, tehcir hikâyeleri hem yazar›n kendisinin do¤rudan kâyede torunu taraf›ndan kap› d›flar› edil- ev, mülk babaannedendi. Ama torun, evin var” kutlamas› gibi haller aras›ndaki mesafe
(...)
Kökü sökülmüfl a¤aç gibiydi nenem s›ras›nda Müslüman erkekler, tehcir edilen anlatmas›, hem de hikâyeyi dinledi¤i kifliler- mekte olan ise babaanneydi. Torun, dedenin dededen kalma oldu¤u bilgisiyle büyümüfltü. ne? Bu ‘güzellik’ nas›l bir fley? Bu, etnik çat›fl-
Gö¤ünü yitirmifl kartal... ailelerin k›zlar› ile evlenebiliyor, isteyen iste- den aktararak tekrarlara düflmesi gibi teknik günah›n› ç›kar›yordu. Ben babaanneyi sahip- ‘Benim’ hikâyeme iade edilecek ‘evsiz ve malar›, nefreti, tahammülsüzlü¤ü karfl›l›kl›
di¤i Ermeni k›z›na el koyabiliyormufl. Hü- sorunlar, kitab›n detaylara giremeyen acele- lenecektim. ‹yi de, ne haddime? Torunu kar- ac›’ babaanne hikâyesi, kendisinde fazla du- anlay›fla, dostluk umuduna dönüfltürmek
kümet böyle bir karar ç›karm›fl” (s. 8). Ata- cili¤ini ve uzun soluklu bir çal›flman›n ek- fl›mda dururken, babaaneyi ve onun ac›s›n› ruyordu. Keflke, babaannesinin hikâyesini için verilen mücadelelere ya da ‘köklerini’,
B u dizeler, 12-13 yafllar›ndayken bütün
ailesini, akrabalar›n›, tan›d›¤› herkesi
kaybeden, bu arada bir çavufl taraf›ndan ‘be-
erkil ulus zihniyetinin ulus tahayyülü nas›l
kad›n kimli¤ini, bedenini ‘ulusun anneleri’,
sikli¤ini hissettiriyor.
Yazar›n konufltu¤u evlatlar›n, torunlar›n
torunundan çok sahiplenmek ne haddime?
Torununun kendi ac›s›n› bilebilme ve bunu
bana havale etmeden, baflka bir dille kursa ve
sahiplenebilse. Keflke, ‘aile’ ve ‘ev’, erkekli¤in
geçmiflini, yok say›lman›n ne demek oldu¤u-
nu ö¤renmeye çal›flma hallerine yöneltilmifl
¤enilip’ kaç›r›lan Erzurum-H›n›sl› bir Er- toplumsal ‘namus’ kurallar›n›n bir numara- hepsinin ortaklaflt›¤› nokta, kitab›n bir nevi özgürce dillendirebilme imkân› olmal›yd›. referanslar› olan din, devlet ve milliyet flidde- bir soru de¤il. Ermeni olmay› kutlamak da,
meni kad›n›n, Fahriye Han›m’›n torunu ta- l› uygulama alan› vb. flekillerde nesnelefltiri- özeti gibi: “Onu hiç anlayamad›k”, “Hep Benim kendi hikâyem onun anlatt›klar›n›n tinden göbek ba¤›n› koparabilse. Yok sayma, reddetmek de bu kimli¤in hâlâ normallefle-
raf›ndan yaz›lm›fl. Fahriye Han›m’›n k›z›, yorsa, ayn› flekilde baflka milletleri, uluslar›, yaln›zd› ve ac› çekiyordu”, “Hiç kimse onun uza¤›na düflmüyordu belki, ama o kad›n›n afla¤›lama, üstünlük kurma, tecavüz etme, el medi¤ine iflaret eden tav›rlar. Ama ev içlerini
annelerinin geçmifliyle ilgili fazla bir fley bil- halklar› yok etmeyi hedefledi¤inde de o mil- derdini sormad›.” Çocuklardan biri flöyle dertlerini önce torunu sahiplenebilmeliydi. koyma hikâyeleri ile beslenip ‘büyüyen’ her- nefessiz k›lan ‘üç maymun’luklarla hesaplafl-
mediklerini, hatta ona önceki ismini sorma- letin kad›nlar›n› özellikle hedefliyor. Büyük diyor: “Bugün en ac› duydu¤um fley, baflta Babaanneden kendisine ac› an›lar, dede- kes evinde yaflananlar› dillendirse ve dedeleri- mak, konu Ermenilerle ilgili meseleler olun-
y› bile ak›l edemediklerini söylüyor. K›z›, Felaket döneminde de, benzer bir zihniyet- Gülçiçek Günel Tekin biz çocuklar› ve efli olmak üzere, hiç kimse- den ise mülkiyet miras kalm›flt›. Babaanne hi- nin yan›nda anneanne, teyze ve hatta ‘evlat’ ca, bu memlekette çok daha zor bir savafl. Ka-
babas› olan çavuflu ‘annelerini kurtaran le, Ermeni kad›nlar ve ‘müstakbel’ çocukla- Kara Kefen nin onu anlamamas›, onu dinlememesi, kâyenin öznesi de¤il, bohças› bile olmayan bir bildiklerini ac›lar›yla birlikte sahiplense. Kefl- ra Kefen, inand›¤›m iyi niyeti ile bu savafla gi-
1920'li y›llarda Danimarkal› misyoner
adam’, Fahriye Han›m’› ise dirençli, asil, ço- r›, Ermeni erkeklerden farkl› flekilde hedef Belge Yay›nlar›, 2008, 175 s. onun an›lar›n›, ac›lar›n› paylaflmamas›yd›. ‘gelin’iydi. Dede evine d›flar›dan getirilmiflti ke, “Nenem Ermeni’ydi” diyebilen cumhur- riflmesine ra¤men hikâyesini, mücadelesini
Karen Yeppe’nin kurtard›¤› Ermeni kad›nlardan
cuklar› için yaflam›fl bir kad›n olarak anlat›- al›nd›. Bu hedef, bir yandan da, kad›nlar› ve Bu da içimdeki en büyük ac›, en büyük s›- biri (Ermeni Soyk›r›m Müzesi) babaanne. Kim bilir, belki de içinde yaflanan baflkanlar›, bakanlar› olsa bu memleketin. tamamlayamam›fl bir kitap.
yor. Annenin geçmiflinden kalan tek fley, ka- kad›nlar›n ‘egemen’ Müslüman halklar›n kitaptaki hikâyeleri –art›k hayatta olmad›k- z›d›r.” (s, 20). Annesinin “Mezar›m› da yap-
ç›r›ld›¤› gün üzerinde olan elbise. “fiimdi erkeklerinden do¤uraca¤› çocuklar› ‘hak di- lar› için– kad›nlar›n kendilerinden de¤il ço- t›rmay›n, dümdüz olsun” dedi¤ini ve “Yafla-
filmlerde gördü¤ümüz saray kad›nlar›n›n ne getirme’, ‘kurtarma’ düsturuyla ‘masum- cuklar›ndan toplayabilmifl. Çocuklar›n an- m›m kara oldu. Ölürsem kefenim de kara
giydi¤i gibi bir elbiseydi. Etekleri kabar›k, laflt›r›lmaya’ çal›fl›ld›. Ama iflte, ‘hak dine lat›lar›nda da, babalar›n ya da dedelerin ko- olsun” vasiyetiyle, kitaba da ad›n› veren ka-
pembe flifon ve tüldendi. Biz, o zamana ka- gelmesi’ için erkeklerden ya da genel olarak numlar› “Anlatt›¤›na göre babam öldürme ra bir kefenle gömüldü¤ünü anlat›yor.
dar böyle bir elbise görmemifltik. Anam za- halk›n kendisinden ziyade özellikle kad›nlar ifline pek kar›flm›yormufl” ‘masumlu¤u’ ile Kitab›n sonuç bölümünün bafll›¤› ‘Er-
man zaman bu elbiseyi ç›kar›p öper, koklar seçildi. geçifltiriliyor (s. 8). En fazla, baba ile anne- menilerle Kürtler Kardefl Gibiydiler’. Önce-
ve a¤lard›” diyor k›z›. Neneden k›z›na ve to- Günel Tekin, kitab›nda ad› geçen Erme- nin pek muhabbetli olmad›¤› söyleniyor. ki bölümlerde Ermeni-Kürt iliflkilerine dair
rununa kalan, daha sonra baflka bir kad›n ta- ni kad›nlar içinde sadece Pire Hatun ve ebe- fiimdiye kadar bu konu üzerine yaz›lanlarda hiçbir söz söylemeyen yazar›n, kitab›n sonu-
raf›ndan kesilip ‘kese’ yap›lm›fl bir elbisenin si Sittö Zero’yu (Sittö, Arapça ‘büyükanne’, da henüz babalar›n ve dedelerin (ya da hala- nu söylefli yapt›¤› birine referans vererek
ard›ndan yaz›lm›fl dizeleri ve k›z›n›n dilin- yerel kullan›m› ‘çok bilmifl’) tan›m›fl. Ama lar›n, teyzelerin, yengelerin yani ‘baba tara- aniden bu bafll›¤a ba¤lamas›, kitab›n ak›fl›-
f›’n›n) bu hikâyelerdeki konumlar› ile yeter- n›n beklenmedik bir noktada kesildi¤i hissi-
li ölçüde ve gerekti¤i flekilde yüzleflilmedi¤i ni uyand›r›yor. Ermenileri kurtaran Kürtler,
söylenebilir. Bu tip bir yüzleflme flüphesiz Türkler ya da baflka halklardan insanlar el-
zor, ama yüzleflememenin sanc›lar› çok a¤›r. bette vard›. Ancak yazar›n yedi sayfal›k so-
nuç bölümünde aktard›¤› öykülerin gerek
Hikâyeleri dillendirebilmek dilindeki, gerekse içeri¤indeki yetersizlikle
Fethiye Çetin’in, okuyan herkesin üzerinde vard›¤› noktan›n “Ermenilerle Kürtler kar-
iz b›rakm›fl kitab› Anneannem’i (Metis Yay., defl gibiydiler” olmas› ve son olarak “Kürtler
2004) hat›rlamadan bu kitab› okumak pek Ermenileri niye öldürsünler ki?” gibi tart›fl-
mümkün de¤il. Anneannem’de, Çetin sade- mal› bir soruyu/duruflu ortaya koyup, bu
ce anneannesini de¤il, kendini de anlat›yor- mesele üzerinde yeterince durmadan kitab›
du; kendisi de anlatt›¤› hikâyenin bir parça- bitirmesi, bence kitab›n önemli bir eksikli-
s›yd›. Bu anlamda, kitapta neneden toruna, ¤i.
torundan di¤er torunlara bir aktar›m vard›.
Kimin hikâyesi?
Kara Kefen de, Anneannem gibi, yok say›l-
d›kça derinleflmifl ac›lar› görme, anlama, ak- Kara Kefen’i okurken, “Bu hikâyeleri nene-
tarma derdinde olan bir kitap. Gülçiçek lerinin ac›lar›n› görmemifl, duymam›fl, bil-
Günel Tekin, Müslümanlaflmak zorunda memifl torunlar okumal›” diye düflündüm.
b›rak›lan Ermeni kad›nlar›n y›llarca üstü ör- ‹nsan›n nenesinin, kendi ailesinin ac›s›n› bi-
tülen, evlerin arka odalar›na kilitlenen hikâ- lememesi, görememesi, dillendirememesi,
yelerini görebilmek, fark edebilmek, ac›lar›- buna mecbur b›rak›lmas›, yaray› daha da
n› hissedebilmek ve dillendirmek için yola büyüten bir fley de¤il mi?
ç›km›fl. Yazar›n, çevresinde bu kad›nlar› ko- Bir defas›nda, bir arkadafl grubuyla lafl›-
layca bulabilmesi de, Müslümanlaflmak zo- yorduk. Gruptan biri, benim Ermeni oldu-
runda kalan bu kad›nlar› bilmeden, görme- ¤umu ö¤renince, ilk önce bana, belki de bir
den yaflamak için iyi bir ‘üç maymun’ oyun- yak›nl›k hamlesi olarak, babaannesinin de
cusu olmak gerekti¤ini düflündürüyor. Gü- Ermeni oldu¤unu ‘itiraf’ etti. Dedesinin sözü
nel Tekin ‘üç maymun’u oynamay› redde- geçen, güçlü, zalim bir a¤a oldu¤unu, 1915
AGOS kitap
14 mart 2009 mart 2009 15 AGOS kirk
Kan ve ‹nanç: ba¤›ms›z bir devlet için savaflmak üzere da¤- ken, yak›n tarihimizin erkek imgesiyle de Güçler (roman)
Kurflunkalem Bir Deliler Evinin
nin toplumsal yönlerini incelemenin yararl› t›p güçten düflürece¤ine inan›l›yor. Bu tarz ye’de de ‘tehlikeli’ olarak alg›land›¤›n› gös-
Hep s›nam›fl, suçlam›fls›n ya beni, seyirci. Sinemasal yarat›c›l›k ba¤lam›nda, kurulurken, ‘K›r›k Aynalar’da dünya, meta-
oldu¤unu, çünkü kad›n›n bunu nas›l an- k›s›tlamalar sadece basit toplumlarda görül- teriyor.
O ölümün teciline denk izni, Helke Sander’in yaz›p yönetti¤i ‘Der Sub- forik olarak, bir genelev fleklinde temsil edi-
lamland›rd›¤›, nas›l yaflad›¤›n›n, çevresi ta- müyor; Avrupa’da da benzer inan›fllara rast- Dikmen, kitapta, bu konuda yapt›¤›
Hak edebilece¤imi söyleyen bak›fl için jective Faktor’ (Öznel Aktör, 1980) adl› fe- liyor. Smelik’in, bu bölümde ‘hakikat’ ve
raf›ndan nas›l alg›land›¤›n›n ve ne gibi dav- lamak mümkün. Mesela Aristo, âdet gören araflt›rmaya da yer veriyor. Kad›nlar›n âdet
Seve seve verirdim can›m›. minist Alman filmini çözümleyen yazar, ‘duygulan›m’ kavramlar› çerçevesinde orta-
ran›fllara maruz kald›¤›n›n, büyük oranda kad›n›n bir bak›fl›n›n aynadaki s›rr› ç›kara- kanamas› döneminde kendilerini nas›l his-
Emily Dickinson hem siyasal hem de teorik sebeplerden dola- ya koydu¤u yaklafl›mda kad›n öznelli¤ini
sosyal ve kültürel olarak belirlendi¤ini söy- ca¤›n› ve bu aynaya bakan› büyüleyece¤ini settikleri ve bunu nas›l yaflad›klar›n› anla-
y›, feminizmin, bir yönetmenin toplumsal ‘toplumsal cinsiyet hapishanesine’ yerlefltir-
lüyor. ileri sürüyor. En eski ansiklopedi olarak bi- mak amac›yla k›zlardan (18), anne (15) ve
Kitab›n ilk bölümü tarih öncesi dönem-
de ayhalinin nedeni ile ilgili söylencelerle
linen Pliny’nin Do¤al Tarih’inde ise, aybafl›
halindeki kad›n›n bir dokunuflu ile flarab›
anneannelerinden (4) oluflan 37 kiflilik bir
grup kad›n üzerinde derinlemesine mülakat
H ollandal› görsel kültür profesörü An-
neke Smelik’in And the Mirror Crac-
ked: Feminist Cinema and Film Theory
cinsiyetinin farkl›l›k yaratt›¤›n› ve bunun
teorik aç›dan anlaml› oldu¤unu teslim et-
mesinin hayati önem tafl›d›¤›n› belirtiyor.
di¤i söylenebilir. Yazar, her iki filmin do¤-
rudan do¤ruya gerçekli¤i yans›tmas›ndan
ötürü ‘hakikate’ flahitlik ettiklerini ileri sü-
bafllay›p, farkl› toplumlardaki kültürel yan- sirkeye çevirece¤i, ürünleri yakaca¤›, fidele- metoduyla yap›lan araflt›rman›n sonuçlar›
(1998) adl› çal›flmas›, geçti¤imiz y›l, Sinema Bu noktadan hareketle, bu bölümde yönet- rüyor. Bu filmleri izlerken, kad›n kimli¤i-
s›malar›na iliflkin antropolojik çal›flmalar- ri öldürüp bahçeleri kurutaca¤›, usturalar› bir hayli çarp›c›. Kat›l›mc›lara ilk âdet kana-
ve Film Teorisi: Ve Ayna Çatlad› ad›yla, menin toplumsal cinsiyetinin temsil edile- nin içinde bulundu¤u dünyan›n hakiki bir
dan örneklerle devam ediyor. Oldukça ay- köreltip demiri pasland›raca¤› yaz›yor. Hat- mas› deneyimlerini, ayhali ile ilgili alg›, tu-
Agora Kitapl›¤›’ndan yay›mland›. bilirlik ve diflil öznellik temsilleri aç›s›ndan resminin yans›t›ld›¤›n› oldukça ac›mas›z bir
r›nt›l› ve zengin bir literatür taramas›n›n ya- ta, bu tarz inan›fllar ‘bilimsel çal›flmalarla’ tum ve düflüncelerini irdeleyen, aç›k uçlu
Ve Ayna Çatlad›, feminist sinemay›, top- nas›l bir farkl›l›k yaratt›¤› sorusu üzerinde flekilde fark etti¤ini ifade ederken, filmlerin
p›ld›¤› bu bölümde, ilginç oldu¤u kadar ko- da destekleniyor. 1878’de ‘British Medical sorular›n yöneltildi¤i görüflmelerden elde
lumsal ve sembolik de¤iflim aç›s›ndan itici duruyor. Bat› toplumlar›nda kad›nlar›n nas›l ezildi¤i-
nunun önemine de iflaret eden bilgilere yer Journal’ adl› t›p dergisinde, aybafl› kanama- edilen veriler, kitapta, anlat› tarz›nda, ayr›n-
bir kuvvet olarak sunan, feminist sinema- ‘Sessiz fiiddet: Bak›fl Aç›s› Üzerine’ bafll›- ni göstermekte alabildi¤ine ac›mas›z olduk-
veriliyor. Dikmen, ilkel insan›n, görünürde s› geçiren kad›n›n dokundu¤u etin bozulup t›l› olarak veriliyor.
n›n, görsel kültürü sonsuza dek dönüfltüre- ¤›n› tafl›yan bölümde, kad›nlara karfl› flidde- lar›n› vurguluyor.
hiçbir neden yokken kad›n›n bedeninden koktu¤u, flüphe götürmeyen bir gerçek ola- Araflt›rma sonuçlar› bu konudaki yasak
bilece¤ini ortaya koyan bir kitap. Öznellik tin konu edildi¤i filmlerde diflil öznelli¤in Kitab›n ‘Altüst Edici Kuvvetler: ‹mgesel
her ay düzenli kan gelmesini ve bunun ka- rak belirtilebiliyor. ve alg›lamalar›n kad›nlar›n kendileri tara-
kavram›n›, bir varolufl hali olmaktan ziyade, nas›l infla edildigi inceleniyor. Bunun için, Afl›r›l›k Üzerine’ bafll›kl› beflinci bölümünde
d›na zarar vermemesini anlamland›ramad›- Semavi dinlerin konuya yaklafl›m›, kita- f›ndan sonraki kuflaklara aktar›ld›¤›n› göste-
bitmeyen bir oluflum olarak gören yazar, öz- Belçikal› yönetmen Marion Hansel’in ise, görüntü ve imge üzerinde durularak,
¤›, bu nedenle korku duyulan bir olgu ola- b›n ilk bölümünde yer verilen di¤er bir riyor. Bu da, ataerkil düzenin devam›nda
nelli¤in dinamik bir süreç olarak alg›lanma- ‘Dust’ (1983) ve ‘Barbar Dü¤ünler’ (1987) “Görsel ve anlat›sal hazz›n baflka yollar› ola-
rak alg›lad›¤›na dikkat çekiyor. ‹lkel insan önemli bafll›k. Dikmen’in kad›n bedenini kad›nlar›n üstlendi¤i role iflaret etmesi aç›-
Aylin Dikmen Özarslan s›n›n, bu alandaki de¤iflim ve dönüflümlerin isimli iki filmi analiz eden yazar, bir fliddet bilir miydi?” sorusuna yan›t aran›yor. ‘Bag-
duydu¤u bu korku nedeniyle kad›n›n âdet denetim alt›nda tutmaya yard›m eden ide- s›ndan oldukça önemli. Araflt›rma, ayhali
K›rm›z› Kar: sebeplerinin de anlafl›lmas›n› sa¤layaca¤›n› deneyiminin, öznelli¤i tam da bu fliddet ey- dad Cafe’ (Percy Adlon, Almanya, 1988) ve
döneminde do¤aüstü güçlere sahip oldu¤u- olojik araçlar›n en etkilisi olarak nitelendir- konusunun Türkiye’de bir tabu oldu¤unu,
Toplumsal ve Kültürel Aç›dan Ayhali savunuyor. lemi sonucunda y›k›lan kurban›n bak›fl aç›- ‘Sweetie’ (Jane Campion, Yeni Zelanda,
na inanm›fl, onun tehlikeli ve kirli oldu¤u- di¤i din, bu konudaki tabular›n kurumsal- bu konuda konuflman›n ay›p, hatta günah Anneke Smelik
Ba¤lam Yay›nlar›, Temmuz 2004, 335 s. Smelik, kitab›n›n önsözünde, 1978 y›- s›ndan nas›l temsil edilebilece¤i sorusu üze- 1989) gibi birbirinden çok farkl› iki filmde
nu düflünmüfl. ‹nsanlar tarih boyunca bu laflmas›n› sa¤l›yor. Dikmen’e göre, tek tan- olarak görüldü¤ünü de gösteriyor. Konu- Feminist Sinema ve Film Teorisi:
l›nda izledi¤i Margarethe Von Trotta’n›n rinde durarak, kad›n karakterlerin öznellik- yer alan görsel afl›r›l›klar›n tart›fl›ld›¤› bu
gizemli olay› aç›klamaya çal›flm›fllar; her r›l› üç dinde de, âdet kanamas›, kad›n›n flulmamas›, ilk âdet kanamas› öncesi yeterli Ve Ayna Çatlad›
‘Christa Klages’in ‹kinci Uyan›fl›’ isimli fil- lerini kazanmalar›n› ve eril nazar›n psikana- bölümde, görsel afl›r›l›¤›n dikizcilik ve feti-
aç›klama ile kad›nlara yönelik yeni k›s›tla- toplumdaki ikincil konumunu pekifltirmek- bilgi al›namamas›na yol aç›yor, bilgisizlik çev. Deniz Koç
T ürkiye’de birbirinden farkl› feminist
gruplar›n kulland›¤› ortak bir slogan
vard›r: “Bedenimiz bizimdir.” Özellikle
malar ve yapt›r›mlar ortaya ç›km›fl. Sonuç
olarak kirli, tehlikeli ve korku
te kullan›lan bir araca dönüfl-
müfl. Tevrat’ta, âdet gö-
ise yaflam boyu devam edebiliyor. Çal›flma-
da, ilk âdet kanamas›n›n yaratt›¤› korku ve
minin onu nas›l derinden etkiledi¤inden
bahsediyor ve bu etkinin, esas olarak, yö-
Agora Kitapl›¤›, Mart 2008, 256 s.
litik aç›dan yorumluyor. Yazar, diflil öznelli-
¤in farkl› anlat›bilimsel düzeylerde y›k›l›p
flizmin yap›lar›n› de¤ifltirebilece¤i varsay›-
m›ndan hareket ediliyor. Smelik, ‘Bagdad
netmenin seyircisini feminist olarak kuran tekrar infla edilmesinin, seyircide bir trajedi Cafe’de erkek bak›fl› ve seyirlik bir malzeme
1980’lerin sonunda popülerleflen bu slogan, uyand›ran bu fizyolojik ren kad›n›n murdar endifleye iliflkin birçok örnek ile de karfl›la- ‘Göze Çarpanlar’ bafll›kl› ilk bölümünde,
ve onlara bir kad›n olarak seslenen yaklafl›- hissi yaratt›¤›n› savunuyor olarak kad›n kliflelerinin, imgenin görsel
kad›n hareketinin varolufl nedenini çok aç›k olay, kad›n› toplumsal oldu¤u, ona yak- fl›lm›fl. Âdet kanamas›n›n kad›nlar aras›nda 1970’lerin ortalar›ndan günümüze feminist
m›ndan kaynakland›¤›n› belirtiyor. Smelik, Kitapla ayn› ad› tafl›yan bölümde, Hol- afl›r›l›¤› yoluyla y›k›ld›¤›n› belirtiyor.
bir flekilde ifade eder: Kad›n kendi bedeni- yaflamdan uzaklafl- laflan erke¤in de nas›l kodland›r›ld›¤› ile ilgili bölümde ise, film teorisine genel bir bak›fl sunuyor. Kla-
1970’lerde ikinci feminist dalgan›n ve ‘Yeni landal› yönetmen Marleen Gorris’in gerilim Sweetie’nin sinemasal üslubundaki afl›r›l›-
nin sahibi de¤ildir. Kad›n›n ataerkil top- t›rmak ve erke¤e murdar olaca¤› sadece kat›l›mc›lar›n söylediklerine de¤il, sik Hollywood sinemas› ile –ço¤u 1970’le-
Sinema’ türünün ortaya ç›kmas›yla film türündeki feminist filmleri ‘Bir Sessizlik ¤›n ise, tekinsiz ve d›flk›lamayla ilgili psiflik
lumda yüz yüze kald›¤› toplumsal adaletsiz- ba¤›ml› hale aç›kça yaz›l- farkl› kültürlerde kullan›lan deyim ve te- rin sonlar› ve 1980’lerin bafllar›nda çekilmifl
çekme pratiklerinde adeta bir uyan›fl yaflan- Sorgusu’ (1982) ve ‘K›r›k Aynalar’ (1984), yap›lanmalar›n, klasik görsel ve anlat›sal ya-
lik, bekâret tabusu, namus, töre cinayeti, getirmek m›fl. H›risti- rimlere de yer veriliyor. olan filmlerin temsil etti¤i– deneysel kad›n
d›¤›n› söylerken, bu tarihsel dönüflümle ki- seyircinin yaflad›¤› deneyimlerden yola ç›k›- p›lar›n üzerinde tutarak, daha fazla öne ç›k-
cinsel taciz gibi tüm sorunlar›n temelinde, için kulla- yanl›¤›n ilk Dikmen, çal›flman›n inceleme grubunu sinemas›n›n, göstergebilimsel ve psikanali-
fliselli¤i aras›nda bir ba¤ kuruyor. Bugün larak inceleniyor. ‘Sessizlik Sorgusu’nda ka- malar›n› sa¤lad›¤›n› belirtiyor. Burada ‘afl›-
onun kendi bedenine sahip olmad›¤› gerçe- n›lm›fl. yüzy›l›nda, oluflturan genç k›zlar›n, âdetin do¤al bir fiz- tik bak›fl aç›s› kullan›larak okunmas› üzeri-
ise, tarihsel ba¤lam›yla feminizmin hem bir d›nlar›n yasad›klar› evler ile hapishaneler r›l›k’ terimiyle, anlat›y› infla eden, ama ayn›
¤i yatar. Kad›n›n, evleninceye kadar ailesi- Bir- kilise pa- yolojik süreç oldu¤unu düflündüklerini; an- ne kurulu olan feminist film teorisinden
‘kad›n yönetmen’ konumu yaratt›¤›n›, hem aras›nda para- zamanda daima filmin hikâyesini aflan bir
nin denetiminde olan bedeni, evlilikle koca- çok kül- pazlar›, neler aras›nda, hâlâ, âdet kanamas›n›n bir farkl›l›¤›n› vurguluyor. Feminist film teori-
de kad›n seyirciye bilinçli ve kendi üzerine lellikler anlam tafl›yan görsel imgeye dair bütün ni-
s›na geçer, hatta kendi do¤urdu¤u erkek ço- türde, âdet gören kirlilik oldu¤u görüflünün hâkim oldu¤unu; sinin yerleflmifl parametreleriyle uyumsuz
düflünen bir özne rolü yükledi¤ini ifade edi- telikleri kastetti¤ini vurguluyor. Ya-
cuk bile büyüdü¤ünde bu bedenin sahiple- ilk âdet kad›n›n ne- bu alg›lamay› paylaflan genç k›zlar›n say›s›- yor. Yazar, toplumsal cinsiyet iliflkilerinin olarak ifade etti¤i feminist anlat› sinemas›, zar, bu bölümde, söze döküle-
rinden biri olur. Kad›n, bedeninin ‘as›l sa- kanamas› ler yap›p ya- n›n azalmakta oldu¤unu; çok az say›da k›z- asimetrik iktidar yap›s›na elefltirel bir far- Smelik’in esas çal›flma nesnesini oluflturu- meyen, yani ‘temsil’ fleklinde
hiplerinin’ belirledi¤i kurallar ve k›s›tlama- (menarfl) pamayaca¤› da ise hâlâ eski geleneklerin izlerinin görül- k›ndal›kla yaklaflt›¤›n› belirterek feminist yor. Sosyolojik perspektif içerisinde sine- karfl›m›za ç›kan imgeler-
lar alt›nda, bedenine yabanc›laflarak yafla- ile birlikte, konusunda dü¤ünü belirtiyor. Dikmen, araflt›rmas›nda anlat› sinemas›nda yer alan temsiller ve diflil ma ile gerçeklik aras›nda ba¤ kurmaya den söz ederken, görsel
mak zorunda kal›r. Bedeni ile ilgili her ko- k›z çocuklar› uzun mesai harca- âdet dönemine iliflkin eski alg› ve tutumla- özneler üzerine odaklan›yor. Feminizmin, çal›flan yazar, ‘gerçe¤in’ oldu¤u gibi afl›r›l›¤›n fliddetli duy-
nu, toplumsal ve kolektif bir meseledir. için, kad›nla- m›fllar. Kuran’da ise, r›n bir yandan kuflaktan kufla¤a aktar›larak erkekçil kültürün mimetik aynas›n› çatlatt›- gösterilmesi durumunda ideoloji ile gular uyand›ran ve za-
Hatta en basit fizyolojik ifllevler bile tabula- r›n toplumda fark- Bakara Suresi’nin 222. ve gelenekler yoluyla sürdürüldü¤ü, di¤er ¤›n› öne sürerken, feminist sineman›n ‘ka- toplum aras›ndaki iliflkinin de de¤i- man zaman kendi s›-
ra maruz kal›r. l› bir yeri oldu¤u ile il- ayetinde, ayhalinin bir eza ol- yandan de¤iflime u¤ramakta oldu¤u sonu- d›n’ imgesini küçültüp üzerine baflka an- flebilece¤inden bahsediyor ve bu n›rlar›n›n da ötesine
Bu durumun en basit yans›mas›, her ka- gili uyar›lar içeren ritüeller yap›l›- du¤u belirtildikten sonra, bu cuna var›yor. lamlar yükleyerek, Virginia Woolf’un ifade- çerçevenin içine, özgürlefltirici ka- geçen anlamsal etkileri
d›n›n ergenlikle birlikte yaflamaya bafllad›¤› yor. Gruptan uzak tutulma, dönemde kad›n›n Allah’›n Dikmen’in görüfltü¤ü 18 genç k›z›n hep- siyle “erke¤in görüntüsünü oldu¤undan iki d›n sinemas›n› yerlefltiriyor. Buna üzerinde de duruyor.
ve kad›n üretkenli¤inin göstergesi olan ay- topra¤a basmama, yiye- sevgisinden mahrum kalaca- sinin Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji kat› büyük yans›tan” geleneksel görsel tem- göre, kad›n yönetmenler beyaz- ‘Filmin Göbek De-
bafl› kanamas›n›n (menstruasyon) alg›lan›fl›- ceklere dokunmama ve ¤› ima edilmifl. Bölümü ö¤rencisi olmas› ve dahas›, görüflü- sil alan›n› dönüfltürdü¤ünü vurguluyor. perdede ‘gerçek’ kad›nlar›n ‘ger- li¤i’ bafll›kl› son bölüm-
d›r. Tarih boyunca farkl› kültürlerde âdet güneflten uzak tutulma, Yazar›n, bu alandaki li- len toplam 37 kad›n›n ço¤unlu¤unun kent Smelik, feminist yönetmenlerin, eski çek’ hayatlar›n› göstererek kad›nl›- de, ‘The Virgin Machine’
dönemindeki kad›n toplumsal yaflamda çok çeflitli kültürlerde rastla- teratüre özgün bir katk› sun- kökenli olmas›, çal›flmadan ç›kar›lan sonu- temsil biçimlerini bir kenara atarak, kad›n- ¤a dair her yerde karfl›m›za ç›kan ve (Monika Treut, 1988)
say›da k›s›tlama ve yasaklama ile karfl› karfl›- nan benzer ritüeller. Kültür- du ‘Türkiye’de Âdet Kana- cun Türkiye genelini ne kadar temsil etti¤i lar›n hayatlar› ve deneyimlerini temsil etme, kültürel aç›dan hegemonik fantezi isimli Alman filmi arac›l›-
ya kalm›fl, sosyal anlamda damgalanm›fl ve den kültüre farkl›l›k gösteren ise, mas›’ ve ‘Kirliden Temize: Üç konusunda ciddi flüpheler uyand›r›yor. diflil öznelli¤i görüntüleme ve diflil seyirciye büyüsünü bozabilirler. Örne¤in ¤›yla lezbiyen arzu ve cinselli-
d›fllanm›flt›r. Bu konudaki tabular›n yayg›n- ritüellerdeki detaylar. Mesela, ‹n- Kuflak Kad›n›n Ayhali Anlat›lar›’ Türkiye’de özellikle k›rsal kesimde kad›nla- seslenme üzerine yeni yollar bulma giriflim- bir Greta Garbo’nun, bir Marleine ¤in temsilleri inceleniyor. Smelik,
l›¤› Bat›’da konunun sosyal ve antropolojik giliz Klolombiyas›’nda bir K›z›lderili bafll›klar›n›n yer ald›¤› ikinci bölümde,. r›n maruz kald›¤› bask› düflünüldü¤ünde, lerinden bahsederken, kendi çal›flmas›n› da, Dietrich’in ya da bir Marilyn Monroe’nun bu filmde bir yandan geleneksel cinsel
çal›flmalarda çokça ifllenmesine neden ol- kabilesi, ergenli¤e giren genç k›zlar› üç-dört Dikmen, Türkiye’de bu konuda neredeyse bu alanda yaflayan kad›nlar üzerine yap›la- feminist sinema ile feminist teorinin kesiflti- par›lt›s›na karfl› kad›n yönetmenler, ‘nor- farkl›l›k kurgular›na karfl› bir durufl sergi-
mufltur. Ancak Türkiye’de genel olarak ka- y›l boyunca yerleflim yerinden uzakta bir hiçbir çal›flma yap›lmad›¤›na dikkat çekip, cak bir araflt›rman›n çok daha farkl› ve çar- ¤i noktaya yerlefltiriyor. Bunun için film mal’, yani par›lt›s›z kad›n›n gündelik haya- lendi¤ini, di¤er yandan da geleneksel temsil
d›n bedeni, özel olarak da ayhaliyle ilgili kulübede inzivada tutarken, Alaska’da bir bu durumu “resmi sessizlik” olarak nitelen- p›c› sonuçlar vermesini tahmin etmek zor analizlerine baflvuran yazar, filmlerin form t›n› filme çekmelidirler. tarzlar›na meydan okundu¤unu vurgulu-
sosyolojik ve antropolojik çal›flmalar›n say›- kabile, bir y›l boyunca ateflten uzak, hareket diriyor ve yayg›n olarak görülen tabular› s›- de¤il. Gelenekleri sorgulaman›n çok zor ol- ve yap›lar› üzerinde durururken, anlat›lar›, ‘Yarat›c›n›n Peflinde’ isimli ikinci bö- yor. Lezbiyen arzu meselesinin psikanalitik
s› oldukça s›n›rl›d›r. Aylin Dikmen Özars- etmeden, küçük bir hava deli¤i d›fl›nda ta- ral›yor. Dini alandaki k›s›tlamalar›n d›fl›n- du¤u k›rsal kesimde de¤iflimden ne kadar karakterleri, imgeleri, görsel ifadeleri, kare- lümde ise, Smelik, yönetmenlik ba¤lam›nda çerçevede ele al›nd›¤›n› belirten yazar, d›flk›-
lan’›n K›rm›z› Kar: Toplumsal ve Kültürel mamen kapat›lm›fl olan ufac›k bir kulübeye da, Türkiye’de en s›k rastlanan tabu, âdet söz edilebilece¤i de flüpheli. Ancak, tüm bu leri, kameran›n konumunu ve hareketlerini, diflil öznelli¤i tart›fl›yor. Bir filmin yap›m ve lama ve mizahi anlat›m gibi iki farkl› farkl›
Aç›dan Ayhali bafll›kl› kitab›, Türkiye’de bu kapat›yor. Do¤u Afrika’da, kad›n, âdet dö- gören kad›n›n yeni do¤mufl bebe¤in yan›na eksikliklere ra¤men, Dikmen’in çal›flmas›, montaj› ve metaforlar› araç olarak kullan›- izleme aflamalar›nda en az›ndan üç farkl› öz- stratejinin, yads›ma ve meydan okuman›n
konuda yap›lan az say›daki çal›flmadan biri nemi boyunca kocas›ndan ayr› yatakta yat›- yaklaflt›r›lmamas›. Âdet gören kad›n›n be- bu konuda Türkiye’de bir ilk olmas› bak›- yor. nenin iflin içinde oldu¤undan bahsediyor: biçimleri olarak, meydan okuyucu doku-
oldu¤u için dikkat çekici. Dikmen, ayhali- yor, çünkü kad›n›n nefesinin erke¤i zay›fla- be¤i hasta edece¤i inan›fl›, ayhalinin Türki- m›ndan dikkate ve okunmaya de¤er. Anneke Smelik, Ve Ayna Çatlad›’n›n Kad›n yönetmen, kad›n karakter ve kad›n sundan bahsediyor.
AGOS kitap 20 mart 2009 mart 2009 21 AGOS kirk
‡ı≠ÅÖÒÅı üÅıÅ˘Åõ·© ßè ¶Åü·ıÅ´ Ç. ÔÅÒâóïÛï´
úÅÒÂïÎ à. ¶·ıÒÅÔâÅ´ îÎëŴ·ı-
óÅüÅ© ßÅß·ıóï ÂÅÔ´ç≠ï´ ÌÒÅ© áâÈâıÎ
ÂÅ©˘ÅÒ·£ âÒçÛ ÎâÒ·ı´áï õÅ´˚ë ˘Ò·-
™âÒùÅ© üÅÔ·Òè ´ïıëâÒ·ı üÅßÅ°Å©´
ÉÅì´·ıÅõ ç „·ÒÎ â´ëÅÉÅìï´´âÒ·ı.
Å.- ÑÒÅáÅÔÅùÅ´ åÁâÒ,
Ñç·ÒÖ åßï´ (¶·ıÒÅÔâÅ´)
ÇÅ´ÅÎÔâ£õ âı ëÅÒÖßÅ´ï„, Ñç·ÒÖ
åßï´ õ´Åõ ç Ä≠ÔÅÒÅù, ÉÅ©Û ßÅ´ù·ı-
äÅüÒÅÔç´ ÉÅÒâı ùÅ©fi
´ïùÅÖïÒ âı üÒÅÂÅÒÅùÅÖïÒ´âÒ·ı Ìâ- É.- ò·üâÒ,
ëïı´´ ·ı ÂÅÔÅ´âù·ıëïı´è Å´Û·ıÛÅõ
ëâÒÅ´ ´âÒùÅ©ÅÛ·ıÛï„´´âÒç´ ç: îÒ Ö. -äÅıâ≠ÔÅùÅ´ úÎßïë´âÒ, Ò ßÅü·ıÅ´ Ç. ÔÅÒâóïÛï´ äÅü- ëâÅßÉ 1993-ç´ ÎùÎâÅó ó·©Î ÔâÎÅ´ ùÅ´ ÂïÔï ùÅ´Ö´ï`
ç àÒâıÅ´: ÇÅÒ°ÒÅÖ·©´ ùÒë·ıëïı´è
ùâ´ÎÅÖÒÅùÅ´è, ·Ò Ôâ£ÅáÒ·ıÅõ ç ÖïÒ-
˘ï ù·£˘ï´ ÌâÒÁï´ çÁï´ ÌÒÅ©, ÅÒáç´
ïÎù ù·ı ÖÅ© ˜ÅÎÔâó ïÒ ÉÅãßÅù·£ßÅ´ï
á.- é´ùâÒÅ©ï´ ÄÂÒ·ıß´âÒ:
ÄÈÅÁï´ ÉÅìï´è ùè ÂÅÒ˜Åùç 68
üÅ´ÒÅõÅ´˚ë Å´·ı´´âÒ·ı ßÅÎï´ Å´-
ÎÔÅÛÅõ ç àÒâıÅ´ï ˜·óïëç˘´ï˘ üÅßÅ-
óÎÅÒÅ´è, ·ıÒùç ÌùÅ©·ıÅõ ç ·ÒÂçÎ
•ÅÒÔÅÒÅÖçÔ, ÉÅ©Û ´·ıïÒ·ıÅõ ç ÖÒÅ-
î ÒÅÔ ÆÜá·ıßï ûÅßØ ô·ÒÅÖÒâÅó
´·ÒÅÔï üÅÔ·Ò·Ìè ùè ÉÅÒâıç
ßâã, ÄÒÅÎ ûÒÅÔÅÒÅù„ÅÔÅ´ ßïÁ·-
âÒ⢠üÅÔ·Ò´âÒ, ·Ò·´˘ âıÎ ÅÒìÅ´Å-
ÛÅ´ óÅ©´ è´á·ı´âó·ıëâÅ´ âı ·ıηıß-
´ÅÎïÒ·ıëâÅ´:
Å´Å£ÅÒÔ ÅÒ°Å´ï ßè ÂçÎ:
***
©ÅÔù·ıëïı´´âÒ´ ·ı ÉÅãßÅëïı ´ßÅ- üÅÔÅùÅ´ õÅ´˚ëÅÖÒ·ıëïı´´âÒ: ¶âõÅßâõè
ùÅ´ ùâÅ´˘ï´: ûÒÅÂÅÒÅù ïÁÅõ ç 1940- ÛÅı, ·Ò â£Åõ çÒ ´Åâı ïÒ ÅßÉ·£ÁÅùÅ´ ÆÜá·ıßï ûÅßØè ÌâÒÁï´ üÅ´ÖèÒ-
´·ıëïı´´âÒè ïÒâ´ ÎâÒ´áÅùïÛ ÖÒ·£´â- Æò·üâÒØ ô·ÒÅÖïÒï ´âÒ˘âı ùè üÅ´-
ÅùÅ´ ë·ıÅùÅ´´âÒ·ı´, ïÉÒâı ˘´ÅÒâÒ- Ö·ÒõâÒ·ı´ üÒÅÔÅÒÅùï„è: ıÅ´´ ç ÉÅ´ÅÎÔâ£õï ÎÔâ£õÅÖ·ÒõÅùÅ´
Ò·ı´ üâÔ: Ä´ Åó ÖÒâó ÎùÎÅõ ç ÔÅδÌâÛ áïÂï´˘ ÔÅδßçù ÖÒ·ıëïı´´âÒ·ı, ¶âõÅßâõè Å£˚ëâÛ
ÔÅÒâùÅ´ï´` ÎÔ·ÒÅÖÒâó·Ì âÒÖïõÅùÅ´ ·Ò·´˘ ÅÈüÅÎÅÒÅù üÅ© âı ßÅ´ÅıÅ´á ÖÅù ÉÅ´ÅÎÔâ£õ` âÒÖâó·Ì üÅ©Òâ´ï˘, ®âÔ ßÅü·ı Å©Î üÒÅÔÅÒÅù·ıëïı´è •Å´ÅÂÅÒüï´, ·Ò ÎùïãÉ ÅÈÅõ ç 1940-
- Ó·ıÒ ·Ò ˘Åóâ´˘ °ïı´ï´ ÌÒÅ©
©˚á·ıÅõ´âÒ ·ı ˘Ò·´ïù´âÒ, Å≠ôÅÔÅù- ΘïıÈ˘ÅüÅ©âÒ·ı ßÔÅü·Ö·ıëâÅ´Û É´·ıëïı´, ÎçÒ, ˜ÅÈÅÉÅ´âó·Ì üÅ© ì·- ùè ÉÅ£ùÅ´Å© â˚ëè ÉÅìï´´âÒ·ı ßçÁ ÅùÅ´´âÒ·ı´ âı ·Ò ÅÈÅÁï´ ÂÔ·ı£è
ÉÅ©Û ·Ô˘ï üâÔ˘ „ë·£·ı´˘
ÛÅõ` ˘Å£Å˘ïÎ ûÅ© ßÅß·ıóï´ ÉÅãßÅ- ßÅÎï´ ô·ÒüÒáÅõ·ıëïı´´âÒ â´: £·Ì·ıÒáï ÂÅ´õÅóï Å´ÛâÅó´ ·ı ≠ï´Å- Åߘ·˜·ıÅõ üÅÒïıÒ ÉÅ´ÅÎÔâ£õ·ı- Ô·ıÅõ ç ©ïηı´ ÔÅÒï´âÒ ÅÈÅÁ ƶâõ
í·£·Ì·ıÒáè ßïÅÉâÒÅ´ èÎÅı - Åßç´ -
ëïı ëâÒëâÒ·ı´, ï´„ÂçÎ ´Åâı îÎëÅ´- îÎù ÆäÅıâ≠ÔÅùÅ´ ùÎßïë´âÒØ âı ÒÅÒ ´âÒùÅ´: ëïı´´âÒç, ·Ò·´˘ ßâõ ßÅÎÅßÉ äÅüÒÅ- ¯Å£Å˘èØ üÅÔ·Ò·Ì: Ä©Î ÂÅÒÅÖÅ´ ùè
·ıóï ßçÁ üÒÅÔÅÒÅù·ıÅõ ˝ÒÅ´ÎâÒç´ Æé´ùâÒÅ©ï´ ÅÂÒ·ıß´âÒØ·ı´ Åó ùè Ñç·ÒÖ åßï´ï ÅÈÅÁï´ ÖïÒ˘è, Æ™Å- Ôï ÌâÒÁï´ Å´Ôï´âÒ´ â´` ÖÒ·ıÅõ ≠â≠Ô·ıï ´Åâı ïÒ Ô·£âÒ·Ì, ï´„ÂçÎ ¶âõÅßâõè Å£˚ëâÛ
ëâÒëâÒ·ı´ ßçÁ: ©Å©Ô´·ıï ßÅÒáè, ó·ù ßÅÒáè ùÅß ßïÅ©- ôÅ≠Åıï£Øè óÅı è´á·ı´âó·ıëïı´ ÖÔÅı 2005-2006ï´: ÑÒ˘ï´ Å´·ı´´ Åó ùè ÆÄ©ÎØ ÉÅ´ÅÎÔâ£õ·ıëâÅ´ ßçÁ äÅü- - Ó·ıÒ ·Ò ©Å•Åô ÎÅÔÅ´Å©ï´ ©ÅÒßÅÒï´˘ -
ÍÔÅÛÅõ ç ˝ÒÅ´ÎÅùÅ´ ·ıηıß` ÌùÅ©- ´Åù ïÒ üÅ´áïÂÅõ ùÅß ÂÅÔ•ÅÈÅõ è´ëâÒÛ·£´âÒ·ı´ ù·£ßç: ÄÂÅ ó·©Î è´- ÂÅÒÔï´˘ ´·©´ï´˘´ üâ£ï´Åùï´, ï´„- ÒÅÔ ù˛èÎç.- Æîß ùÅÒùÅ´áÅùïÎ ÌâÒÁï´ ëç ïÒ Ö·Òõï˘´ â´˘ „ßÅÔ´ç
·ıâó·Ì ˆÅÒïãï Ecole Universelle par üÅùÅηıëïı´´âÒ·Ì: õÅ©âÛ` Æòţţ·ıëâÅ´ õôÅß·Ò•èØ, ÂçÎ ùè üÅ£·Òáç ôßÉÅÖïÒè, ëç äÅü- ≠âÒÔ´ ç Å©Îfi ÄÈç˘ ùÅÒáÅÛç˘ - Å´- ÎÅÔÅ´Å´ -
ÆÄù´ÅÒù´âÒ ‡ıëâÒ·Òá Ñïı£ç´Ø , correspondance-ç´: îÒ ÖÒÅùÅ´ ÌÅÎÔÅ- ÜïıÒè´ëâÈ´âóï âı üâÔâıÅÉÅÒ Åó Æ™·Ò˘Ø, ÆàÒù·ı •ÅßÉÅ©Ø, ƶﴄâı ÒÅÔ ÅÒáç´ ·Ò·≠Åõ çÒ Å´·ı´è âÒÉ Ôï ëâÒëÎ ç Å©ÎØ: í·£·Ì·ıÒáè - Åßç´ - âÒïÛÎ Åßç´ -
úÅÒÂïÎ à. ¶·ıÒÅÔâÅ´ ùï´ ßçÁ ùè ©ï≠·ıï´ Åıâóï ˘Å´ âÒù·ı ©Å•âóï üÅıÅ˘Åõ·© ßè´ ç úà¶-ï Å©Î Å©Î˚ÒØ üÅÔ·Ò´âÒè, ·Ò·´Û ßçÁ ùÅ´
2006-ï ÅÒßÅ´ õïõÅ£ÅôÅÈ´ ù˛èÎçÒ. ò˚΢è ë·£·ı´˘ Óïùï´ Ä´Å©ïÎ àÅó-
üÅÒïıÒ üÅÒÛÅãÒ·©Û´âÒ âı âÒ⢠ÉâßÅ- ÖïÒ˘è, ·Ò ÖÒÅáÅÒÅ´ï ßçÁ ùÒùï´ ·ı ãÖÅÛ·ıß·Ì Ô·Ö·Ò·ıÅõ ˘´ÅÒÅùÅ´ ÉÅ- ¶âõÅßâõè Å£˚ëâÛ
¶·ıÒÅÔ ˙˝Îçë ÓÂÅÒÅ´, ÆÅó áá·ıßï üÅß ù·ı ÔÅ©Ø ÅßÉ·£ÁÅ- Ôèã•âÅ´ï` 1963-ç´ ÎùÎâÅó äÅüÒÅÔï
ùÅ´ ëÅÒÖßÅ´·ıëïı´´âÒ: ùÒùï´ ˚ÖÔÅÖ·Òõâó·ı ùÅÒâóï·ıëïı´ ´ÅÎÔâ£õ·ıëïı´´âÒ, Öâ£˚´´âÒ, ÌïÂâÒÖ- - Ó·ıÒ ·Ò âëç ßâ´˘ Å≠ÔÅÒÅù ßè Ö·£´Å´˘
îÎëŴ·ıó 2008, 328 çÁ ùÅ´ âÒùâÒ·ı üÒÅÔÅÒÅù·ıëâ´ç´ ÌâÒÁ ÎÔâ£õÅÖ·ÒõÅùÅ´ •Å´ÅÂÅÒüï´ ù·- ÆÜá·ıßï ûÅßØ,
‰Å≠Ô˚´ÅÌÅÒÅõ ç ´Åâı ˘Å£Å˘ïÎ ù·ı ÔÅ© ÖÒÅÎçÒï´, ßÅ´ÅıÅ´á` ü·´ ´âÒ: ÂÅÔÒÅÎÔ èóóÅ© Ô·ÂÒÅùè - ßçÁè
´·Ò ÖïÒ˘ ßèfi: £ÅùïÛ-·ı£âùÛï´` ·Ò ÆÜá·ıßï ûÅßØè äÅüÒÅÔ, ÇÅ´ÅÎÔâ£õ·ıëïı´´âÒ,
ûÅ© ÌÅÒìÅÒÅ´´âÒ·ı´ ßçÁ ïÉÒâı üÅ©â- ©ï≠·ıÅõ Å´·ı´´âÒ·ı ßÅÎï´ ïÒ ÂÅÒ·ı- åßï´ ïÒ ·ıìâÒè ˜·Ò°Åõ ç ´Åâı ÅÒ- ÂÅüâ´˘ -
âÒÁâÒÎ ¶·ıÒÅÔ ˙˝Îçë ÔÂÅ- ÄÒáÅÒâı, äÅüÒÅÔ „çÒ ùÒ´ÅÒ „ÅÒ- ùè ´âÒùÅ©ÅÛ´ç üâÔâıâÅó Ô·£âÒ·Ì. ÆÄÒÅÎØ üÒÅÔÅÒÅù„ÅÔ·ı´, 160 çÁ,
°Åùï ßçÁ. ïÒ Æà˚ëè âÒÖØ ÅÒ°Åù
Ï Òç´ âı ˝ÒÅ´ÎâÒç´ óâã·ı´âÒ·ı ·ıηı- ´ÅùÅõ Ôâ£âù·ıëâÅßÉ: í·£·Ì·ıÒáè - Åßç´ - âı ˘·ı ÎïÒ·©á üâÔ -
ÒÅ´ç´ ó·©Î ÔâÎÅı úÅÒÂïÎ à. ÔÅáÒâó, ˘Å´ï ßï≠Ô ·ı´çÒ èÎâóï˘ ÆäÅÒâüè ´·©´ÅÛÅõ çÒ ïÒ ÖÒÅùÅ- ˆâÔÒ·ıÅÒ 2009, îÎëŴ·ıó,
Ûï„: ¶·ıÒÅÔâÅ´ ÌâÒÁâÒÎ ù˛Å≠ôÅÔÅù- îÉÒ ´ß·©≠ ßâ´˘ è´ÔÒâÛï´˘ ÖïÒ˘ï´ ÖÒ·ıÅõ˘´âÒ·ı üÅÔ·Òè ´·ıïÒÅõ ç ûÅ-
¶·ıÒÅÔâÅ´ï 328 çÁâÒç ÉÅ£ùÅ- ô˚΢ âı ùè ÖÒçÒ ´·Ò ÉÅ´ÅÎÔâ£õ·ı- ´·ıëâÅ´ üâÔ. Å´ ù˛ÅÂÒçÒ ÉÅ´ÅÎÔâ£- üÒÅÔÅÒÅù·ıëâÅ´ ÂÅÔÒÅÎÔâÛ` ¶âõÅßâõè Å£˚ëâÛ
Ûï ƶÅÒßÅÒÅØ ˚ÒÅëâÒëï´, ÆÄù´ÅÒù- ßçÁ ©ï≠·ıÅõ ÉÅãßÅëïı Å´·ı´´âÒç´ ©ÅÎÔÅ´ï Å´ÛâÅóï´ ·ı ´âÒùÅ©ï´: úÅ-
ÛâÅó ÆÄù´ÅÒù´âÒ` ‡ıëâÒ·Òá Ñïı£ç´Ø ëïı´´âÒ, ù·ıÔÅùâó·Ì ãÅ´·´˘ ë£ëÅõ- õ·ıëâÅ´ ßçÁ, ÉÅ´ÅÎÔâ£õ·ıëâÅ´ ã·ı- ÄÒÔÅ≠çÎ ¶ÅÒù·ÎâÅ´: êç ÂÅÔÅüï ·Ò ÉÅÒï˘ Ö·Òõâ´˘ - Ô·ıÒ ·Ò
´âÒØ Îïı´Åùè ÖÒÅıâó·Ì` úචùÒ•Å- ßçùè` ìÅßÅ´ÅùÅùïÛ ßâõ ÉÅ´ÅÎÔâ£õ ÔÅÒÅõ ç ´Åâı ëÅÒÖßÅ´·ıëïı´´âÒ
ô·ÒÅÖÒâÅó üÅÔ·Òè: ÒÅÒï ßè ßçÁ: ˙ìÔ·ıÅõ´âÒ·ı ©ÅÔ·ıù ÖÅüâÈ, ÉÅ´ÅÎÔâ£õ·ıëâÅ´ üÅßÅÒ: ÉÅÒï˘è õ·Ìè ´âÔâ´˘
Ô·ıß·Ì: Ñç·ÒÖ åßï´ï ßÅÎï´ üâÔâıâÅó ÖÒ·ıëïı´è: È·ıÎ âı âıÒ·ÂÅÛï ÖÒ·£´âÒç:
ߣ·ıß ßè´ çÒ Å©á, ï´„ÂçÎ ¶´°·ıÒï´ îÒ â£âó·ıëâÅ´ ÅÈÅ´Û˘è Å©á Å´°âÈ´- Ò·ı´ ÎùÎÅõ ç ÖÒâó ÉÅ´ÅÎÔâ£õ·ıëïı´- ÉÅ©Û ´ÅôÅÂçÎ ó·£Åó ηÒÌï´˘ °·ıùï
ù˛èÎçÒ. Æúè ÖÒâß, ·Ò·ÌüâÔâı „âß ßôâóï´, Å©á Å´ëŘŴÛâóï´ çÒ, ïÒ ´âÒ. Å≠ôÅÔÅùÛÅõ ç ãÅ´ÅãÅ´ ëâÒëâ- ÂçÎ
‡ı ¶âõÅßâõè èÎÅı -
ú˛ÅÒ°Åùâß °âã - âóç˘ ÖÅÛç˘
Ôâ£õ·ıëïı´´âÒ·Ì ·£·£âÛ ßâÒ ÖÒÅùÅ- Ä©á ù·ıÒõ˘è Å©óâıÎ „ùÅ©: ÇÅ©Û ùÅ© ÆÍÅ´Ø üÅ´áçÎï´: ‡ı´ï ·ıë ÉÅ´Å-
Å© ÂÅÔßÅ-ß≠Åù·ıëÅ©ï´ ù·ıÔÅ- ÜÂÒ·Ûè, Å£˘ÅÔÅô´Åß ßÅÒßï´è ÄÒ˘. ‰ÅÒÎÅßâÅ´ï, ÄÒâıßÔâÅ´ êâßï Å´ÌÔÅ´Ö
´·ıëâÅ´ áÅ≠Ôè, ´·ÒÅÒÅÒ ≠·ı´„ ßè Å©Î üÅÔ·Òè, ã·Ò ïÒâ´Û ù·ıÒõ˘ï´ ÌÒÅ©
Ayfle Nur Zarakolu Silva Gabudikyan Zabel Yeseyan Emine Erdem Yelda Yüksel Genç
YAZMA VE YAYINLAMA fiARKILARIN fiARKISI S‹LAHTARIN BAHÇELER‹ B‹R YERDE B‹R GÜL A⁄LAR ÇO⁄UNLUK AYDINLARINDA BARIfiA TUTUNMAK
Seçme Öykü ve Yaz›lar
ÖZGÜRLÜ⁄Ü ‹Ç‹N Seçme fiiirler 6-7 Eylül Bulgur Palas IRKÇILIK
çeviren: Jülide De¤irmenciler
Ayfer Coflkun Maria Yordanidu Eva Groepler Sabiha Sertel Gün Benderli Sevim Belli
DURAN ZAMAN ÇILGIN KUfiLAR G‹B‹ ‹SLAM VE OSMANLI ROMAN G‹B‹ SU BAfiINDA DURMUfiUZ BOfiUNA MI Ç‹⁄NED‹K?
DÜNYASINDA YAHUD‹LER
Kad›n Öyküleri ‹stanbul ‹skenderiye Atina Demokrasi Mücadelesinde Bir Kad›n An›lar An›lar
çeviren: Süheyla Kaya
Saliha Scheinhardt Ayfle Hülya Lissy Schmidt Aleksandra Kollontay Ingrid Strobl Uluslararas› Af Örgütü
PUSUDA K‹N DÖ⁄ÜfiENLER KONUfiACAK ÖZGÜRLÜ⁄ÜN BEDEL‹ ÖZGÜR B‹R KADIN KOMÜN‹ST‹N FAfi‹ZME VE ALMAN ‹fiGAL‹NE TÜRK‹YE
Yanl›fl Cennete Veda Metris fiiirleri Irak Kürt Bölgesinden Röportajlar OTOB‹YOGRAF‹S‹ KARfiI Kad›nlara Yönelik Gözalt›nda Cinsel
çeviren: Zeynep Herkmen - Süheyla Kaya çeviren: Nesrin Oral Silahl› Direniflte Kad›nlar
çeviren: Nesrin Oral fiiddete Son
Ümit Cizre, Serpil Üflür Elizabeth Burgos-Debray Marta Rojas , Y›ld›z Sertel Rosa Luxemburg Feryal Kaya
LAT‹N AMER‹KA’DA BEN… R‹GOBERTA MENCHU Mirta Rodriguez Calderón ANNEM SERMAYE B‹R‹K‹M‹ AYfiEN
ASKER‹ D‹KTATÖRLÜK VE Guatemala’da Yaflam TANYA Sabiha Sertel Kimdi, Neler Yazd›
La Guerilla
KADIN çeviren: Gülsen Özilkiz