You are on page 1of 13

SAYFA 01

8 Mart’› kutlarken

Yüzlerde hâlâ

S‹YAH MAV‹ KIRMIZI SARI


direncin ›fl›¤›
S A Y I 5 • M A R T 2 0 0 9 • A G O S G A Z E T E S ‹ N ‹ N Ü C R E T S ‹ Z E K ‹ D ‹ R
4-5
Savafl alan›
bedenlerimiz editörden
Altm›fl y›l,
dört farkl› hayat Agos Kitap/Kirk’in beflinci say›s›, 8 Mart’tan befl gün sonra eliniz-
de olacak.
Nancy Huston
Bu say› için haz›rlad›¤›m›z ‘Direncin Ifl›¤›’ bafll›kl› dosyada, 19.
Fay Hatlar› yüzy›l sonlar› ile 20. yüzy›l›n bafllar›nda, Anadolu’da ve ‹stan-
bul’da, cinsiyetleri, etnik ve dini kimlikleri ile var olma mücade-
NAZAN MAKSUDYAN
lesi veren Ermeni kad›nlar›n hikâyeleri yer al›yor: Ermenice ya-
zan ilk kad›n romanc› S›rpuhi Düsap, geçmiflini kaybetmeme
7 inad›yla sembolleflmifl Mufllu Gülizar ve zorla Müslümanlaflt›r›l-
6
“Bir gece bulutun Güney Kafkasya’n›n m›fl Ermeni neneler.
Dosya d›fl›ndaki yaz›larda da, kad›nlar, direnen, mücadele eden,
rüzgâr›ndan üflüdü” ve ‘çifte tabular›’ ve üreten kad›nlar›n ‘hikâye’lerini anlat›yorlar.
ölüme gitti Sylvia Plath... bir roman Bu say›y› haz›rlarken, geçmiflin ve bugünün anlat›lar›nda, foto¤-
raf karelerinde, ac› ve umutla yo¤rularak, direncin ›fl›¤›n› tafl›ma-
ya devam eden portreler gördük.
Amerikan edebiyat›n›n genç yaflta Bu ›fl›¤›n güçlenmesi umuduyla;
intihar eden efsanevi flairi Plath Dünya Kad›nlar Günü kutlu olsun!
Agos Kitap/Kirk
YEL‹Z KIZILARSLAN

9 10-11-12-13-14-15 DOSYA : D‹RENC‹N IfiI⁄I

S›rpuhi Düsap: Evsizlefltirilen neneler,


Ermeni kad›n masumlaflt›r›lan zalimler
edebiyat›n›n bafllang›c› Gülçiçek Günel Tekin
Kara Kefen
MARAL AKTOKMAKYAN BEL‹NDA MUMCU

Bir Ermeni
k›z›n gerçek
hikâyeleri
Nancy Agabian’la Gülizar kimin öyküsü?
söylefli
MEL‹SSA B‹LAL NIVART TAfiÇI

17 18-19 ÇOCUK
Hayat ‘yolda’
ö¤renilir! Bir özgürlük atölyesi: ILGAR’IN K‹TAPLI⁄I
YA⁄MUR BATTAL
Uçan filler,
Buket Uzuner pembe kurba¤alar
Yolda
Prenses Sophie
Sandra Albukrek-Sebban’la sihirli bir dünyan›n
YEL‹Z söylefli kap›lar›n› açt›
KIZILARSLAN SAREM KÜLEGEÇ S‹B‹L ÇEKMEN

20 21 22 - 23 ERMEN‹CE
Bedenimiz Feminist
bizimdir! sineman›n gücü
• Bir bas›n emekçisi: Garbis Muradyan
Aylin Dikmen Özarslan Anneke Smelik
K›rm›z› Kar: Toplumsal Feminist Sinema ve Film • Khaçaduryan Korosu
ve Kültürel Aç›dan Ayhali Teorisi: Ve Ayna Çatlad›
• Zahrad sonunda ‘Kabak Tad›’ da verdi
TÜLAY A. KILIÇDA⁄I DERYA UZUNKALA

‹ M T ‹ Y A Z S A H ‹ B ‹ A G O S Y a y › n c › l › k B a s › m H i z m e t l e r i S A N . v e T ‹ C . L T D . fi T ‹ . A D I N A Rahil Dink KURUCU • Hrant Dink


• SORUMLU YAZI ‹fiLER‹ MÜDÜRÜ Aris Nalc› • K‹TAP EK‹ ED‹TÖRÜ Altu¤ Y›lmaz • GÖRSEL TASARIM VE SAYFA DÜZEN‹
Leda Mermer • REKLAM SORUMLUSU Linda Karin Özsu • reklam@agos.com.tr • YÖNET‹M YER‹ Halaskargazi Caddesi Sebat Apt.
No 74 (Eski No 192), Kat 1, Daire 2 Osmanbey 34371 ‹stanbul • Tel: (212) 296 23 64 - 231 56 94 - 219 50 82 Fax: (212) 247 55 19 •
H T T P www.agos.com.tr • e - p o s t a : agos@agos.com.tr • B A S K I Star Medya Yay›nc›l›k A.fi. ‹ n ö n ü C a d . B a s › n e k s p r e s
y o l u S t a r S o k . N o : 2 ‹kitelli 34303 ‹ST. Tel: (212) 629 08 12 • YAYIN TÜRÜ Ayl›k Yayg›n Süreli Yay›n
kadar yer, annesinin çocukluk hayali merte- binlerce ölü beden ölü çocuklar ölü atlar yabildi¤i estetik ameliyat rir. Kendini mükemmellefltirmek ad›na be-
besine (sirkteki fiiflman Kad›n) gelinceye ölü ihtiyarlar çürüyüp kokan y›¤›nla ai- f›rsatlar›yla iç içe büyür. Gü- denine iflkence eder, zira benini ald›rmak

Savafl alan› bedenlerimiz kadar, doymaks›z›n yer. le.” (s. 143). nünü uygunsuz site- için girdi¤i ameliyat çeflitli komplikasyonlar
Çocuklu¤unda savafl›n lerde geçirir, en vahfli do¤urur ve Sol bir türlü iyileflemez.
Gövdesiz insanlar: Randall tüm vahfletini gören fliddet ve porno videolar›n› Hapsoldu¤umuz bedenler
Annesinin kendi bedeniyle olan kronik so- Randall, yetiflkin izler. ‹flkence, vahflet ve fliddet
runlar›n› anlayamayan küçük Randall’›n bir erkek oldu- Bir yanda Nazi yönetiminin soydu¤u, ze-
sahnelerini açl›kla izler, hatta
NAZAN MAKSUDYAN yapt›¤› insan resimleri, bu yüzden hep göv- ¤unda savaflç› hirledi¤i, üst üste y›¤d›¤›, yakt›¤› eksik be-
gördüklerinden cinsel haz
desiz olur. Çizdi¤i resimlerde insanlar›n be- robotlar, ya- denler, di¤er yanda üstün ›rk›n tüm özellik-
duyar.
denleri yoktur; kollar› ve bacaklar› do¤ru- ni ölmeyen lerini haiz kusursuz bedenler… Her iki ko-
rak ö¤renir. Peki, canl› k›s›mlar neden uza- “... kendimi daima tombul ve aptal, tu- dan kafalar›ndan ç›kar. Sadie, kocas›na ve askerler “... internete giriyor ve flulda da, insan bedeni üzerinde sonsuz dev-
B ir aile zincirinde dört halka, dört beden.
‹ki kad›n, iki erkek. Henüz alt› yafl›nda
bir çocukken tenlerinde hissettikleri ve ha-
maz? Savafl Almanya’s›nda gördükleriyle
(yanan flehirler, s›rtlar›nda fosfor alevleri
haf ve d›fllanm›fl, sakar ve yamuk –tek
kelimeyle yetersiz– hissedece¤im. (...)
o¤luna, kimseye söz hakk› tan›madan
Hayfa’ya tafl›nacaklar›n› söyledi¤inde,
gelifltiren
bir flirket-
Ebu Garip resimlerinin
içinde kayboluyorum. He-
let tasarrufu… Devlet ya da toplumsal yap›
taraf›ndan bedensel normlar›n belirlenmesi,
Ö¤retmenlerim ve anneannem (...) in- rifler diz çökmüfl halde üst
dans eden, normal boylar›n›n üçte biri ha- Randall’›n öfkesi yine resimler yoluyla an- te çal›fl›r. ayn› zamanda defolu olanlar›n ay›klanmas›,
yatlar› boyunca kurtulamad›klar› tahakküm san içine ç›k›labilir hale getirmek için
üste y›¤›lm›fllar, sirkteki akro-
linde kal›p kömürleflmifl insanlar, k›rm›z› nesinin bedenine yönelir: Gövdesiz insan- Annesine batlara benziyorlar biraz, yaln›z türünün nadide örneklerinin de özel koflul-
ve tasarruflar… beynimi ve bedenimi yontmakta direti-
mor ve kahverengi mumyalar, yan›p kavrul- lar, memeleri kesilmifl, s›rtlar›na büyük neredeyse bunlar irik›y›m ve ç›r›lç›plaklar larda, itinayla büyütülmesi anlam›na geli-
Fay Hatlar›, 2004’te bafllay›p 1944’e yorlar... (...) fakat Düflman’› aldatmak
mufl yolcularla a¤z›na kadar dolu tramvay- hançerler saplanm›fl kad›nlar çizer, ama gözleri parlaya- (...) erkek ve kad›n ABD askerleriyse yor. Erra’n›n hayat hikâyesinde, totaliter re-
uzanan altm›fl y›ll›k bir zaman dilimi içinde, imkâns›z, o benim derinlemesine kötü rak anlatt›¤›, ölme-
lar, yerde kad›n elleri, tenis topu büyüklü- yüzlerinin annesine benzememesine dikkat bütün bu ç›plak Araplarla foto¤raf çek- jimlerin insan bedeni üstündeki iktidarlar›-
genel anlamda çocukluk, savafl, devlet, flid- oldu¤umu biliyor. Bask› art›nca, yapa- yen, bedensel ve ruh- tirmekten ve onlarla alay etmekten ve
det, kad›nl›k, erkeklik, mutsuzluk ve kötü- ¤ünde insan bafllar›, kazanlar›n›n patlama- bildi¤im tek fley karanl›kta bafl›m› duva-
eder. O yafla kadar küvete annesiyle birlikte n›n en uç örneklerini görüyoruz. Ancak Fay
giren ve annesinin memelerini görmeye izni sal ihtiyaçlar› olma- onlar› tasmalar›ndan tutmaktan ve on-
lük, özel olarak da beden politikalar› üzeri- s›yla kemi¤ine kadar hafllanm›fl ya da küçük ra vurmak, tekrar tekrar.” (s. 166-7) Hatlar›, farkl› siyasi rejimler, toplumlar, ta-
yan, hata yapmayan, lara ask›da elektrik vermekten ve birbir-
kül y›¤›nlar› haline gelmifl insanlar, s. 274) olan Randall’›n, art›k büyüdü¤ü gerekçesiy- rihsel dönemler ve bireyler baz›nda, beden
ne, akademik bir incelemenin söyleyebilece- duygusuz, zaafs›z sa- lerini arkadan becermeye mecbur etmek-
birlefltirince insan bedeninin ölümlülü¤ünü le bu hakk›n› kaybetmesi de böyle resimler ten müthifl haz duyuyor gibiler; penisim politikalar›n›n, baz› fleyler flekil de¤ifltirse de
¤inden fazlas›n› anlatmay› baflar›yor. ‹lk ola- vaflç›lar... Sadie onu Naziler
bir kay›ts›zl›¤a dönüfltürür. çizmesinde etkili olur. sepsert oluyor...” (s. 45). yeniden üretildi¤ini hat›rlat›yor.
rak ailenin en küçü¤ü Sol’dan dinledi¤imiz yaratmakla suçlar, ama belki de
Hayfa’da geçirdi¤i 1982 y›l›nda yaflanan K›yaslamak ilk bak›flta indirgemek gibi
büyük babaanne (BBA) Kristina (Erra), ba- “fiehrimizdeki insanlar canl›lar ve Dres- Randall, savafllar›n bitmedi¤i dünyada ölü ve Kusursuz oldu¤una inand›¤› bedenine
Lübnan savafl› ve Sabra ve fiatila mülteci görünse de, beden üzerindeki bireysel flid-
baanne Sadie ve baba Randall’›n hayat hikâ- den’in su perileri ve melekleriyle k›yaslan- parçalanm›fl bedenler görmekten usanm›flt›r. neler girece¤i ve neler ç›kaca¤› konusunda
d›¤›nda çirkinler, aceleleri varm›fl ve endi- kamplar›ndaki katliamlar, Randall’›n zih- det ya da devlet fliddeti, tarihin her döne-
yelerini, zamanda geri giderek, kendi tan›k- da saplant›l› oldu¤u için sadece tats›z, renk-
fleliymifller ve en çok da açm›fllar gibi bir ninde, yok olan, bütünlü¤ünü yitirip uzuv- minde çok yak›c› ve gerçek olmay› sürdürü-
l›klar›ndan ö¤reniyoruz. Kronolojik olarak S›f›r beden: Sol siz, yumuflak yiyecekleri, duda¤› ve difl etle-
halleri var (...) erkeklerin pek ço¤u tek lar›na ayr›lan beden imgelerini art›r›r. Gaze- ri aras›nda emerek beslenir ve vücudundan yor. Ebu Garip’te birer et parças›na, insan-
Erra’n›n çocuklu¤unda Münih’te bafllayan Kaliforniya’da, afl›r› korumac› bir annenin
kollar›n› veya bacaklar›n› kaybetmifller telerde gördü¤ü ve unutamad›¤› sahneler, sadece biçimi ve k›vam› düzgün d›flk›lar ç›k- l›ktan ç›km›fl ç›plak vücut y›¤›nlar›na dön-
anlat›, dört kufla¤›n bir araya gelmesiyle yi- sonsuz müsamahas› ve özverisiyle çevrelen-
veya ikisini birden – ve uzuvlar› tekrar anneannesi Erra’n›n çocukluk oyunca¤›n›, mas›na müsaade eder. Bu yüzden de, alt› müfl bedenler, kendi bedenlerini cephaneye
ne Münih’te noktalan›yor. Çember bafllad›- uzam›yor, elbette.” (s. 230) mifl Sol, ayn› zamanda internetin ve televiz-
kendisinin de çok sevip saklad›¤› ay›y› ma- yafl›nda bir çocuk olmas›na ra¤men anorek- dönüfltüren canl› bombalar, yemeyi redde-
¤› noktaya dönene kadar, kurgu Toron- Nancy Huston “Askerler robot gibi hareket ederler ve ro- yonun üstüne boca etti¤i afl›r› fliddet ve cin-
kasla parça parça etmesine neden olur. si hastas›d›r. Biricikli¤ine ve mükemmelli¤i- dip kendi bedenlerini iskeletlefltirenler...
to’ya, New York’a, Hayfa’ya uzan›yor; Po- Fay Hatlar› botlar canl› de¤ildir, halbuki askerler can- sellik, hayat›n›n her alan›n› belirleyen terö-
“Lübnan’da insanlar›n bedenlerini parça- ne patoloji noktas›nda inand›¤› için, yana- “Bedenime sahip olabilirsin, ama ruhu-
lonya’ya, Ukrayna’ya, Küba’ya, Lübnan’a, çev. Sosi Dolano¤lu l›d›r – ancak Lothar gibi, üstlerine atefl
lamaktalar, kollar ve bacaklar ve bafllar rizm söylemi (“Sana alçak terörist hücreler ¤›yla aln› aras›ndaki benden kurtulmay›, ma asla” fliar› tüm anlam›n› yitiriyor; do-
Irak’a a¤ at›yor. edildi¤inde veya kalplerinden veya beyin-
Metis Yay›nlar›, Ocak 2009, 292 s. havada uçufluyor, yüzlerce ölü beden sald›rm›fl”, s. 51), kopan parmaklar›n uza- annesinin de teflvikiyle saplant› haline geti- ¤umdan ölüme, bedenlerimiz savafl alan›.
Roman, yirminci yüzy›l›n ikinci yar›s›n- lerinden b›çakland›klar› veya tepelerine
daki ak›l almaz fliddetin ve insanl›k trajedi- bir bomba veya el bombas› düfltü¤ü tak-
iradesiyle edindi¤i Yahudi kimli¤ine, dinine dirde hareket etmeyi ilelebet keserler ve
lerinin panoramas›n› sunuyor farkl›; tarihsel
dönemlerde insanl›¤›n yüz yüze kald›¤› be-
densel dayatmalar› ve fliddeti (kiflisel, top-
ve diline militanca ba¤lan›yor.

Mükemmelli¤in laneti: Erra


onlar› bir tabutun içine koyarlar ve bir
daha onlar› kimse görmez çünkü cennete
gitmifllerdir.” (s.241)
M odern tüketim kültürü, art›k otomo-
bil kültüründen ba¤›ms›z düflünüle-
mez bir durumda. Bu kültürde otomobilin
Gündelik hayattan mektedir. Modern yaflam›n oda¤› olan mo-
dern özne, merkezdeki rolünü otomobil
kültürü içerisinde otomobile b›rak›rken,
lumsal, siyasi) gözler önüne seriyor. Nazi
Almanya’s›n›n mükemmel bedeni (ideal
renk, ideal uzunluk, ideal genifllik vb.) sap-
Anne ile k›z› aras›ndaki farkl›l›klar, kendi
bedenleriyle olan iliflkilerinde belirginlefli-
Ailenin her kufla¤›nda vücudun farkl› bir
yerinde ç›kan, üzeri yumuflak tüylerle kapl›
kendisi Henri Lefebvre’in adland›rmas›yla
bir ‘kral-nesne’, bir ‘k›lavuz-fley’ olarak mo- reklamlara ‘otomobil-insan’ tam, bütün ve özerk do¤as›n› da araca terk
etmektedir. Kitapta, bu terk edifl süreci, ide-
al modern öznenin kimli¤ini oluflturan top-
yor. Erra bedenine ne kadar kay›ts›zsa, kahverengi ben de beden-ruh iliflkisini tem- dernizmin simge nesnesi. Serpil Aygün Cen-
lant›l› flekilde yücelten ›rkç› politikalar›yla lumsal cinsiyet, ilerlemecilik, milliyetçilik,
Sadie o kadar düflman ve bedeniyle mücade- sil eder. Erra, hem en yak›n dostu, hem kar- giz Modernizm, Otomobil Kültürü ve Reklam MEL‹HA ÖZGÜ H‹KMET
aç›lan perde, Sabra ve fiatila’da parçalanan modern bilim anlay›fl›, teknoloji, zaman-
le halinde. Saç›na, makyaj›na, k›yafetlerine defli, hem ilk aflk› mertebesindeki Janek’in adl› çal›flmas›nda, bu simgeleflme sonucunda
vücutlara, oradan da günümüze uzan›p, mekân alg›lay›fl› gibi temel ö¤eler ayr› ayr›
hiçbir zaman fazla önem vermeyen Erra, yerine, durmadan, sol kolunun iç k›sm›nda- modern insan›n ‘otomobil-insan’a dönüflü-
Ebu Garip cezaevi iflkencelerine, canl› bom- ele al›narak çözümleniyor.
herkesin gözünde hep çok güzeldir, adeta ki beni okflar ve ondan güç al›r. fiark› söyle- münü elefltirel bir çerçevede ele al›yor. kiflilik özellikleri aktar›larak– insan-biçim- sonra, söz konusu reklam
balara, porno endüstrisine ve çocuk yaflta Yazar, modernlik iktidar›-
bir peri k›z›d›r. Kendisi tüm bunlar› umur- mesini sa¤layan da odur; ona dokundu¤un- Çal›flma üç bölümden olufluyor. ‹lk bö- sellefltirilen otomobil ve otomobilli yaflam metinlerini Homo auto-
anoreksi vakalar›na ›fl›k tutarak kapan›yor. n›n inflas›nda programlama,
samaz görünse de alt›n sar›s› saçlar› ipek gi- da, ruhunun içine girer ve kendi a¤z›ndan lümde, ‘Modernizm’ alt bafll›¤›yla, moder- olgusuna yak›ndan bak›yor. mobilus kavram› çerçeve-
bir kufl gibi uçar. Geçmifliyle, ailesiyle, be- teknik ve stratejilerin üretildi¤i
Geçmiflin dehlizleri bidir, masmavi gözleri ›fl›ldar, ince narin be- nizm düflüncesinin kayna¤› ve temel varsa- ‘Bir Anlat› Olarak Reklam ve Otomobil sinde çözümlüyor. Yazar,
deniyle, hatta d›fla vurmad›¤› benli¤iyle tek Bedeniyle iliflkisi annesine taban tabana alanlardan biri olan otomobil
Roman›n merkezindeki anne-k›z iliflkisinde, deniyle hep bir zarafet timsalidir. y›mlar›, ard›ndan, insan› do¤a karfl›s›nda Reklamlar›’ bafll›kl› altbölümde, reklamla- otomobilin reklam me-
ba¤› o ben gibidir. Çünkü o, kaybolmas›na z›t olan Sadie, bedeninden kurtulmak için reklamlar›n›n, bireyi flekillen-
Erra ve k›z› Sadie, benlikleriyle ve bedenle- Asl›nda Erra herkes taraf›ndan yüceltilen ayr›cal›kl› bir konuma yerlefltiren felsefi ve r›n tüketim kültürüyle iliflkisi sorgulanarak, tinlerinde insan-biçim-
engel olan bir t›ls›m, aryan mükemmelli¤ini kendini yemeyi dahi hayal eder (“Yapabil- direrek gözetim-denetim alt›-
riyle iliflkileri Janus-yüz misali s›rt s›rta du- bu özelliklerini unutmak, görmemek, hatta bilimsel ö¤retileri ele al›n›yor. Yazar, insan reklamlar›n kimlik üretimini nas›l gerçek- sellefltirilmesi sonucunda
yads›yan bir isyan bayra¤›d›r! sem kendimi yiyece¤im”, s. 191). Kalças›n- na ald›¤›n› ileri sürüyor. Çal›fl-
ran iki karakter çiziyor: Birinin yüzü ne ka- belki bozmak ister. Saf sesle söyledi¤i flark›- usunun kendini gerçeklefltirme ve do¤ay› lefltirdi¤i inceleniyor. Yazara göre ça¤›m›z- ortaya ç›kan melez varl›k
daki beni tahammül edilemez bir kusur, bir man›n sonuç bölümünde, mo-
dar geçmifle dönükse, di¤eri o kadar gelece- lar dinleyenleri gözlerini kapatmaya zorlar, Defolu bedenler: Sadie dönüfltürme gücünün anlat›lar› olan bu ö¤- daki tüketim olgusuna, sadece faydac›l›k ‘otomobil-insan’› tart›-
eksiklik olarak görür ve ondan nefret eder. dernli¤in temel ö¤elerinden
¤e bakmay› tercih ediyor. Erra için hayat›, çünkü görsel dünya önemini kaybetmifltir. retileri, Ayd›nlanma, evrim ya da ilerleme, aç›s›ndan ve ekonomik bir süreç olarak de- fl›rken, söz konusu yeni
Çocuklu¤undan beri bedeninden hoflnutsuz olan otomobil kültürünün
kiflisel tarihi, keza kaderi, dolay›s›yla da be- Belki de Erra’n›n yegâne hayali budur: Gö- “... kötülük ta içimde sakl› ama d›flar›dan birey, kapitalizm, tüketim kültürü kavram- ¤il, gösterge ve sembollerin de içinde oldu- oluflumun arkas›nda bu-
olan Sadie ise, yemek yerken hep bir vicdan motorlu araç reklamlar› dola-
deni ne kadar tesadüfî, gelip geçici ve üze- rüntülerin ötesine geçmek. Neticede, o, saç görülen bir iflareti var yani sol kalçamda lar› arac›l›¤›yla detayl› bir biçimde inceliyor. ¤u bir kültürel süreç olarak da bak›lmal›d›r. lunan modernist meka-
azab› duyar, kalças›ndaki beni hep saklama- y›m›yla üretti¤i / yeniden üret-
rinde durmaya de¤meyecek fleylerse, Sadie ve göz renginin ve vücudunun çeflitli ke- befl kurufl büyüklü¤ünde kestane rengi ‹kinci alt bafll›k olan ‘Otomobil Kültü- Yazar, bu bölümde, ‘tüketimcilik’ ad› veri- nizm anlay›fl›, teknokrasi ti¤i modernlik iktidar›n› sor-
ya çal›fl›r, durmadan s›k› rejimler yapar. korkunç bir ben. Bunun varl›¤›n› hemen
için bir o kadar masaya yat›r›lmas›, analiz miklerinin ölçüsünün mükemmelli¤i yüzün- rü’nde ise, modernizmin simge nesnesi ola- len bir yaflam biçiminin olgusu haline gelen ve tüketim kültürünün gulayan yazar, hem kamusal
Yapt›¤› sakarl›klar, üstünün bafl›n›n da¤›- hemen hiç kimse bilmiyor ama ben hiç
edilmesi ve cevap bulunmas› gereken mese- den ailesinden kopar›lm›fl bir çocuktur; rak otomobilin konumland›r›lmas› ve oto- tüketimin art›k yaln›zca ekonomi-politik yabanc›laflma etkisini de hem özel alanda, otomobille bütünleflen
n›kl›¤›, dar gelen etekleri, ufak gelen ayak- unutam›yorum, bu bir kusur ve solda ol-
leler. Erra çocuklu¤unun tümünden, Mü- kendisine atfedilen kusursuzluk, onun tüm mobil kültürü tart›fl›l›yor. Bu bölümde, söz bir görüngü olmad›¤›, ayn› zamanda bir ar- dile getiriyor. Modern tüketim toplumunda modern insan, modernli¤in devinimle öz-
kab›lar›, oburlu¤u ve kafas›na takt›¤› flifl- du¤una göre ne sol taraf›ma yatabilirim
nih’ten, eskiden bildi¤i dillerden, ailesi san- hayat›n›n trajedisi olmufltur. Bedeni üzerin- konusu simgeleflmeyle birlikte modern kül- zu duyma ve arzulanan nesneye sahip olma, gündelik yaflam› yap›land›ran en önemli defllefltirildi¤i bir yaflam biçiminde, göçebe
manl›¤› yüzünden hep içindeki Düflmanla ne sol elimle bir süt barda¤› tutabilirim
d›¤› insanlardan, hatta isminden nas›l kaç›- de hiçbir tasarrufu yoktur, onu hor kullan- türde önemli bir yere sahip olan otomobil k›saca ‘arzu nesnesi yarat›lmas› etkinli¤i’ ol- meta-simgelerden olan otomobilin, National yurttafl olarak belirlendi¤i, vatan olarak ken-
mücadele eden küçük Sadie, hiç kazanamaz. ne de sol aya¤›mla kald›r›mdaki bir çat-
yor ve kaç›n›yorsa, Sadie tüm bu kapal› ku- maktan çekinmez: ilerleyen yafl›nda puro la¤›n üstünde yürüyebilirim. (...) kalça- kültürünün karfl›s›nda yer alan ‘otomobil du¤unu savunan görüfle dayanan çal›flma- Geographic dergisinde yer alan motorlu araç disine ‘yol’u seçti¤i sonucuna var›yor.
Okuldaki öbür k›zlarla iliflki kurmas› zor-
tular› açmak için annesinin dostlu¤unu kay- içer, içkiyle aras› iyidir, genç yafl›ndan itiba- m›n üzerinde olmas› lekeli oluflumun bir karfl›t› kültür’ ve modern insan›n ‘otomobil- s›nda, otomobil reklamlar›n› nas›l ele alaca- reklamlar›ndaki tüm sunum biçimlerini in- Serpil Aygün Cengiz’in çal›flmas›ndan ç›-
dur, çünkü ip atlarken düfler, resim dersin-
betmek pahas›na çaba harc›yor. ren çok fazla sevgilisi olur... ‹kinci Dünya kan›t› gibi, tuvalette iyi silinmemiflim de insan’a dönüflümü irdeleniyor. Otomobilin ¤›n›n da temelini kuruyor. celeyen yazar, reklam metinlerinin her biri- kan asal sonuca göre, reklam metinlerinde
de çizdikleri bir fleye benzemez, makas› kö-
Savafl› s›ras›nda açl›k ve yoksunlu¤un dehfle- yanl›fll›kla biraz kaka kalm›fl sanki, do¤u- insan-biçimsellefltirilmesi yoluyla sa¤lanan ‘Motorlu Araç Reklamlar›’ bafll›kl› ikinci ni, devasa, tek bir reklam›n ayr› bir parça- gezgin olarak tasar›mlanan modern birey,
Hayat›n› annesinin geçmiflini de ayd›nla- relir, beden dersinde k›pk›rm›z› kesilip giyi-
tini yaflar, kuru kemiklerin üzerindeki ya¤- fluma yön veren Düflman›n iflareti bu...” bu dönüflümde, modernizmin, yetkin bir bölümde, yazar, National Geographic dergi- s›ym›fl gibi ele al›yor ve otomobile, ideal Zygmunt Bauman’›n deyifliyle, yolculu¤u
tan, “nazizmin beflikteki veçhesi” dedi¤i Po- nemez, k›yafetleri asidir – bir dü¤me kopar,
(s. 159). varl›k olarak tasar›mlad›¤› insan ile otomo- sinin 2001-2002 y›llar›nda yay›mlanan modern bireyin özelliklerinin nas›l yüklen-
lonya, Ukrayna ve baz› Balt›k ülkelerinde lar› emmek için fliddetli bir arzu duyarken, bir leke olur, ete¤i sarkar. Henüz alt› yafl›n- kendine amaç edinmifl, “vatan› çöl” olan bir
tek hayali ‘sirkteki fliflman kad›n’ olmak Sadie, Hayfa’da geçirdi¤i trafik kazas›n- bil aras›ndaki özdefllik iliflkisini de ele alan Türkçe ve ‹ngilizce bask›lar›nda yer alan di¤ini gösteriyor. Yazara göre, modern bir göçebedir asl›nda.
ailelerinden çal›nan Aryan tipli çocuklar›n da bir çocukken bafllayan, kendine ayna
olan Erra, neticede tüm diflleri dökülmüfl, yazar, modern gündelik kültür içinde, ge- toplam 93 motorlu araç reklam metnini proje olarak ‘otomobil-insan’, modern bire-
Almanya’da birer Alman olarak yetifltirilme- karfl›s›nda not verme al›flkanl›¤› hayat›n›n dan sonra felç olunca, bir türlü neticelendi-
tüy s›klet bir çocuk-kad›na dönüflür. lanetine dönüflür, çünkü notu k›t, mükem- nellikle, isim verilerek, bir kiflilik kazand›r›- göstergebilim ve içerik çözümlemesi yön- ye kapitalizmden, mekândan-zamandan, Serpil Aygün Cengiz
si, yani lebensborn (hayat çeflmesi) politika- remedi¤i ruh-beden kavgas›n› bir kenara b›-
meliyetçidir; kendini bir türlü be¤enmez. larak ve bir cinsiyet atfedilerek; reklam me- temleriyle ele al›yor. Tüm dünyada elli mil- toplumsal cinsiyet ve kusursuzluk bask›s›n- Modernizm,
lar›n› araflt›rmaya ad›yor. Erra, kimlik, kifli- Hep ‘canl› - canl› de¤il’ oyunu oynayan rak›r. Bacaklar› tutmayan bir sakat olarak
Geçer not alamad›kça, ya kafas›n› duvarlara tinlerinde de, benzer biçimde –ama bu kez, yondan fazla okuru bulunan National dan ba¤›ms›z bir özgürlük alan› yarat›yor gi- Otomobil Kültürü ve Reklam
sel tarih ya da özgeçmifl denen fleyi, dilini ve küçük Kristina, kopan parmaklar›n tekrar art›k mükemmellikten fersah fersah uzak ol-
vurmak ya da kendine sert flamarlar atmak isim verme yerine marka ve model ismi kul- Geographic’in neden modernizmin simge bi görünse de, gerçekte otomobil, modern Ütopya Yay›nevi, 2009, 272 s.
ismini geride b›rakacak kadar inkâr eder- uzamad›¤›n› ama saçlar›n, t›rnaklar›n, yani du¤una göre, ne kadar fliflman ya da çirkin
zorunda kal›r. lan›larak, en önemlisi ideal modern öznenin dergilerinden biri oldu¤unu tart›flt›ktan toplumda devasa bir panoptikon ifllevi gör-
ken, Sadie yirmi yafl›ndan sonra kendi öz vücudun ölü k›s›mlar›n›n uzad›¤›n› flafl›ra- oldu¤unun önemi kalmam›flt›r. Yiyebildi¤i
AGOS kitap 4 mart 2009 mart 2009 5 AGOS kirk
“Bir gece bulutun rüzgâr›ndan üflüdü” Güney Kafkasya’n›n
ve ölüme gitti Sylvia Plath… ‘çifte tabular›’ ve bir roman
YEL‹Z KIZILARSLAN tan ve Azerbaycan aras›ndaki ihtilaf oldu¤u- ra kazanan, okuyan ve ve Zaur’un yaratt›¤› tart›fl-

Bir kad›n olaca¤›m yine, yüzümde gülümseme. matize eden Plath, benli¤inin s›n›rlar›n› afla- nik depresif Ester arac›l›¤›yla, farkl› olduk-
fi u s›ralar Azerbaycan kamuoyu, gazeteci-
yazar Ali Ekber Aliyev’in, “çifte tabular›
y›kmaya çal›flan” son roman› ile meflgul. fiu-
nu, eflcinsellik temas›n› ise, dikkatleri çek-
mek üzere kulland›¤›n› söylüyor. “Herkes
kendi ilgi alanlar› olan
insanlar olduklar›n›
mayla birlikte, Azerbay-
can’da kitap sat›fllar› can-
Otuzunday›m daha. rak, istihzan›n gücüyle, tüm becerisini aflk›n lar› için toplum taraf›ndan kabul edilmeyen Güney Kafkasya’da eflcinselli¤e iliflkin anlat›r›z.” lanm›fl. Koçarl›, Aliyev’in,
bat ay›nda yay›mlanan ve kapa¤›nda ‘Tabu-
Kedi gibi dokuz can›m var hem de. benli¤ini parçalamak için kullan›r ve mo- tüm kad›nlar›n ayn› cinsiyet politikalar›na olumsuz yarg›lar› biliyor. Tüm bunlar› te- Yazar, ayr›ca eflcin- insanlar› kitap okumaya
lar› y›kmak kolay olmayacak’ notu yer alan
(‘Lady Lazarus’tan) dern bireyin bölünmüfl kiflili¤inin s›n›rlar›- tabi tutulup d›fllanmas›n› elefltirir. mel alarak, üç komflu ülke aras›ndaki çat›fl- sellik alg›s›n›n siyasi yöneltti¤i için sayg›y› hak
Artufl ve Zaur’da, bir Ermeni ile bir Azeri
na geri döner. Özellikle, ‘Lady Lazarus’ flii- Roman›n ana karakteri olan üniversite malar›n karmafl›kl›¤›n› göstermeye çal›flt›m” alanda ve seçim kam- etti¤ini, senelerdir kitap
genç aras›ndaki aflk hikâyesi anlat›l›yor. Ro-
A merikan gotik edebiyat›n›n üstad› Ed-
gar Allan Poe’nun unutulmaz fliirlerin-
den ‘Annabel Lee’de, deniz ülkesinin çocuk
rinde görüldü¤ü gibi, epik kahramanlara
özgü egosunu öldürerek, sanatsal yarat›c›l›k
arac›l›¤›yla flair benli¤ini yeniden dirilten
ö¤rencisi Ester Greenwood, McCarthy dö-
neminde Amerikan paranoyas›n›n bir yans›-
mas› olarak, haks›z yere Ruslarla iflbirli¤i
man›n baflkarakterleri Artufl ve Zaur, Ba-
kü’de do¤up büyümüfl, ayn› okula gitmifl,
diyen yazar, Artufl ve Zaur’un sadece Azer-
baycan’da de¤il, uluslararas› alanda da ko-
panyalar›nda ‘karala-
ma’ niteli¤i tafl›yabil-
okumayan insanlar›n ki-
tapç›lara u¤ramaya baflla-
s›n›fta ayn› s›ralar› paylaflm›fl iki erkek. Ara- layca kabul edilebilecek bir roman olmad›- di¤ini belirtirken, d›¤›n› söylüyor. Öte yan-
prensesi Annabel Lee’nin zamans›z ölümü- Plath için döngüsellik, d›fl dünyada verili yapmakla suçlanan ve idam edilen ¤›n› belirtiyor. Azerbaycan Halkç› dan, kendilerine ‘nasyo-
lar›nda bir aflk›n yeflermeye bafllad›¤› s›rada
nü anlatan “Bir gece bulutun rüzgâr›ndan olan toplumsal cinsiyet s›n›rlar›n› aflarak, Rosenberg’lerle kendini özdefllefltirir. ‹ngiliz Kitaba toplumun çeflitli kesimlerinden Cephe Partisi Baflkan› nal sosyalist’ diyen bir
Karaba¤ sorunu patlak verir ve savafl, onlar›
üflüdü gitti Annabel Lee” dizesi, Amerikan ‘kad›nl›¤a’ ulaflmak için ç›k›lan bir yolcu- feminizminin önemli isimlerinden Jacqueli- hem olumlu hem de olumsuz tepkiler var. Ali Kerimli’nin geçen grup genç Azerbaycanl›,
birbirinden ay›r›r. Artufl Ermenistan’a göç
edebiyat›n›n genç yaflta intihar eden efsane- luktur. ne Rose, S›rça Fanus’u özgür bir toplum is- 2008 y›l›nda heteroseksüel bir Ermeni-Aze- sene yürüttü¤ü seçim kitabevinin flubelerine gi-
eder, Zaur ise Bakü’de kal›r. Y›llar sonra, iki
vi flairi Sylvia Plath’›n trajik ölümünü anlat- Sylvia Plath’›n fliirlerinde, Nazilerin soy- te¤inin bir ifadesi olarak görür; romanda ifl- ri çiftinin aflk hikâyesinin yay›mlanmas›yla kampanyas›nda eflcin- dip çal›flanlar› tehdit et-
yetiflkin olarak Tiflis’te yeniden buluflurlar.
mak için de kullan›labilir: “Bir gece bulutun k›r›m›na u¤rayan Yahudiler temas› ve sevgi- lenen lezbiyenlik ve delili¤i, anneden devra- tabular› k›rmaya bafllayan ve olumlu tepki- sellik ‘suçlama’lar›yla mifl ve kitab›n sat›fltan
Geçmifli anarken eski duygular›n› yitirme-
rüzgâr›ndan üflüdü” ve ölüme gitti Sylvia nefret ikilemiyle anlat›lan baba figürü de bir l›nan toplumsal cinsiyetin reddi, uygar top- ler gösteren Azerbaycan kamuoyu, Artufl ve kamuoyu nezdinde kalkmas›n› istemifl.
diklerini fark ederek, Gürcistan Cumhur-
Plath. Henüz 30 yafl›nda, iki çocuk annesi, hayalet gibi dolafl›r. Ona, esas edebi kariye- lumun de¤erlerine irrasyonel bir baflkald›r› Zaur roman›ndaki eflcinsellik temas›na ta- ‘imaj›n›n sars›ld›¤›n›’ Tahmin edilebilece¤i
baflkan› Saakaflvili’nin eflinin de yak›n arka-
parlak bir flairken yaln›zl›¤›na yenilen ve rini sa¤layan ‘Ariel’ de, (1965) kilisenin giz- olarak yorumlar. Dönemin, flaire, kamusal k›lm›fl gözüküyor. Dini otoritelerin tepkile- hat›rlat›yor. gibi, kitap, internet orta-
dafl› olan Hollandal› bir papaz›n yard›m›yla
ölümü seçen Plath için, Boston Üniversite- li günah ç›kartma hücresinde kad›nl›¤›n ka- alanda muhaliflik imkân› tan›mayan politik ri sert; Bakü ‹slam Üniversitesi’nden Hac› Azerbaycan ‹nsan Haklar› Merkezi Mü- m›nda da hararetli tart›flmalara konu olmufl.
evlenirler. Hikâyenin sonunda, ümitlerini
si’ndeki hocas›, flair Robert Lowell ölümün- ranl›k s›rlar›n› iffla eden bir azize gibi Plath, koflullar›, Plath’›n bilinçd›fl›ndaki biseksüel Fuat Nurullah, eflcinselli¤in Azerbaycan’a dürü Eldar Zeynalov ise, toplumda, eflcin- Nefret dolu ve homofobik ö¤eler içeren me-
yitirirler ve kendilerini, bir 12. yüzy›l yap›s›
den 2 y›l sonra flu sat›rlar› yazar: “Bu fliirler- gizemli yaln›zl›¤›n›n dehfletini anlat›r. Özel- nen Plath’›n ölümünden önce yazd›¤› bö- cinsel kimli¤ini de romana yans›t›r. yurtd›fl›ndan geldi¤ini ve milli kültüre zarar sellere karfl›, AIDS ile ilgili yay›nlarla k›flk›r- tinlerle, yazar, ulusal ç›karlara ihanetle suç-
–ve Azerbaycanl›lar için aflk›n efsanevi sem-
de Sylvia Plath kendisi oluyor; imgesel bir likle, babas›n›n yoklu¤unu ve bask›n anne lümler, Ted Hughes taraf›ndan kitaptan ç›- Rose’a göre, Plath, konuflamayan bir lez- verdi¤ini; erkeklerin kad›n elbiseleri giyme- t›lan bir düflmanl›¤›n yer etti¤ini söylüyor. lanm›fl. Kitab›n toplat›l›p yak›lmas›n› iste-
bolü– olan Bakü K›z Kulesi’nden atarlar.
fleye dönüflerek, kendini deliflmen ve maha- figürünün yaratt›¤› ac›y›; ölüm ve yeniden kar›l›r. 1982’de, ‘Toplu fiiirler’i Pulitzer biyendir; gerçek yaflam›ndaki cinsel kimli¤i- Bir üniversite ö¤rencisi, öfkesini “Sadece yenler, hatta yazar›n fleriat hükümlerine gö-
retli olarak yeniden ya- do¤umu sa¤layan sanat›n Ödülü’ne lay›k görülen Plath’›n, 2006’da nin müphemli¤i, politik bir flartland›r›lm›fl- Ermeni ve Azeri de¤iller, bir de eflcinseller. re yarg›lanmas› gerekti¤ini ifade edenler de
rat›yor. Gerçeküstü, et- mucizevi büyüsüyle ifade Virginia Üniversitesi’nden bir ö¤rencinin l›¤›n simgesi olarak dilsel ikilemini ortaya Tam bir kâbus” sözleriyle ifade ederken, 35 olmufl. Baz›lar› ise, ironik bir dille, Azerbay-
kileyici, hipnotize edici, eden flair, kendi bireysel- keflfetti¤i yay›mlanmam›fl ‘Ennui’ (Can S›- koyar. Yine Rose’a göre, roman, Plath’›n yafl›ndaki, temizlik iflçisi olarak çal›flan bir can’›n kendi Salman Rushdie’sini ve Orhan
muhteflem ve klasik ka- li¤ini anlatt›¤› fliirleri ‘Ba- k›nt›s›) adl› fliiri, onun edebi baflar›s›n› bir kendisinin bu dönemde politik olarak ken- kad›n, kitab›n tamam›n› okuduktan sonra Pamuk’unu yaratt›¤› yorumunda bulun-
d›n kahramanlardan bi- ba’, ‘Lady Lazarus’, ‘Ay- kez daha tescillerken, yaflad›¤› buhranlar› da dini temsil edecek bir alan bulamay›p daha eflcinsellerle ilgili görüfllerinin olumlu yönde mufl.
rine dönüflüyor.” Tüm na’ ve ‘Medusa’da antik gözler önüne serer. Yaflam› boyunca çekti¤i da içine kapanmas›n›n bir ifadesidir. Bu an- de¤iflti¤ini belirtiyor, fakat ekliyor: “Milliyet Ermeni toplumu ile Azeri toplumunun,
be¤eni ifadeleriyle, imgelerle, gençli¤inde ya- ac›lar ve fliirlerinde derin izler b›rakan sinir lamda, Plath, Amerika’daki kad›n hareketi- s›n›rlar› ve ayr›mlar› olmadan bir aflk yafl›- birçok di¤er alanda oldu¤u gibi, homofobi
Plath’›n, sanatsal deha- flad›¤› sinir hastal›¤›n›n krizleri, Plath’a, 8 yafl›ndayken ölen babas›- nin bafllamas›ndan iki y›l önce intihar ede- yorlar. Bunu anlayabiliyorum. Fakat bu afl- konusunda da birbirine çok benzedi¤ini ifa-
s›yla kendini fliirde ye- etkilerini birlefltirerek, n›n ölümünden sonra yaflad›¤› travmalar- rek, ard›nda bütün bir suskun toplumu suç- k›n bir Ermeni ile olmas›n› istemezdim. de eden Aliyev, Ermenistan’dan gelen tepki-
niden yaratabilmesini modern zamanlar›n te- dan kalan mirast›r. 1950’de burs alarak bafl- lu olarak b›rak›r. Bugün gizemini hâlâ koru- Afla¤›lay›c› bir durum.” lerin genelde olumsuz oldu¤unu ve Erme-
flafl›rt›c› bulan Lowell malar›n› yarat›r. lad›¤› üniversitede, ö¤rencili¤inin ikinci y›- yan intihar›, yarat›c›l›¤› ve gelecek kuflaklara Aliyev, toplumun kal›plaflm›fl önyarg›lar› nistan kamuoyunun “kitab› okumam›fl ol-
da, onun, benli¤ini dö- Annelerinin etkisi al- l›nda uyku ilac› içerek intihar girifliminde b›rakt›¤› efsanevi edebi kiflili¤iyle Sylvia ve tahammülsüzlü¤ünün, kendisini ümitsiz- mas›na ra¤men, bafll›ktan ve olas› içerikten
nüfltürerek yazd›¤›n› t›nda, efllerini sonsuz bir bulunur. Bunun üzerine, ak›l hastanesine Plath, edebiyat›n ölümsüz kad›n kahraman- li¤e itti¤ini söylüyor: “Azerbaycan’da siyasi floke olmufl oldu¤una” dikkat çekiyor. Ali-
ölümünden sonra fark duygusal ›st›raba terk yat›r›l›r ve burada elektroflok tedavisi ile psi- lar›ndan biri ve feministlerin tanr›ças› ola- diktatörlük yoktur, toplumun kendisi zaten yev, roman›n›n Rusça çevirisinin haz›r oldu-
eder yaz›k ki. eden erkekleri anlatt›¤› ve koterapi görür. rak kabul ediliyor. diktatör!” Ard›ndan, uygulanan siyaset ve ¤unu, ‹ngilizce çevirisine baflland›¤›n›, Erme-
Pek çok fliirini bir- lezbiyen feministlerin 1956’da Ted Hughes’la evlenen flair, lerinin, kad›n gibi davranmalar›n›n kabul kurgulanan toplum alg›lar› aras›ndaki çelifl- nice ve Gürcüceye çevirisinin de gündeme
Yazar, hem eflcinsel bir aflk› roman›n›n
kaç günde ve ayn› anda manifestosu say›lan ‘Les- onunla birlikte Londra’da yaflamaya bafllar. Türkçede Sylvia Plath kitaplar› merkezine yerlefltirerek, hem de bu yasak afl- edilemez oldu¤unu söylüyor ve “Böyle in- kilerden yak›n›yor: “Bugün Azeri yetkililer, gelebilece¤ini söylüyor: “Malesef ben Erme-
yazan Plath, 11 fiubat bos’da ise, toplumsal da- Yaklafl›k 5 y›l sonra ayr›l›rlar. 1963 k›fl›nda, k› birbirine düflman edilmifl iki komflu ara- sanlar, hastal›klar›n› bulaflt›rmamalar› için, Azerbaycan s›n›rlar› dahilinde, Da¤l›k Kara- nice bilmiyorum; Bakü’de Ermenice bilen ta-
1963’teki ölümünden yatmalarla ikiye bölün- Londra’da küçük bir dairede yaflayan ve Temmuz Gelincikleri
s›nda yaflatarak, “lanetli kara parças›” olarak toplumun sa¤l›kl› üyelerinden tecrit edilme- ba¤ bölgesine en yüsek özerklik hakk›n› su- n›d›¤›m da yok. Ama Ermenistan’da pek çok
çev. Gürkal Aylan
sonra flair efli Ted Hughes müfl kiflili¤inin karanl›k- yoksulluk çekmesine ra¤men fliirlerini yaz- tan›mlad›¤› Güney Kafkasya co¤rafyas›na lidir” diyor. nuyor ve bu özerklik, ilk defa Ermenilerin yazar, çevirmen ve yay›nc› arkadafl›m var. Ro-
Artshop Yay›nc›l›k, Nisan 2007, 80 s.
taraf›ndan bir araya ge- lar›n› a盤a ç›karan flair, may› sürdüren Plath’›n sinir krizleri artar. hükmeden birtak›m tabular› y›k›yor. Kara- Azerbaycan’da eflcinsellik 2000 y›l›n›n bizim sahip oldu¤umuz haklara sahip, eflit man›n Rusças› Rusya’da yay›mland›ktan
Üç Kad›n
tirilerek yay›mlanan fliir ev kad›nl›¤›, annelik ve 11 fiubat 1963’te, trajik bir biçimde intihar çev. Gürkal Aylan ba¤ Savafl›’nda kardeflini kaybetmifl biri olan Eylül ay›ndan itibaren yasal olarak tan›n- vatandafllar olmalar›n› öngörüyor. Ancak sonra, Ermeniceye, hatta Gürcüceye çevril-
koleksiyonlar›nda da görüldü¤ü gibi, yazar- yetimlik temalar›n› birlefltirerek, kendi yafla- eder. O¤lak Yay›nlar›, Aral›k 2006, 60 s. yazar, bu co¤rafyada yaflanan trajediye ve m›flt›. Ancak, eflcinsellere karfl› ayr›mc›l›k ayn› anda, Azerbaycan toplumu ve medya- mesi için düflünmeye bafllayaca¤›z.”
ken d›fl dünyadan soyutlanacak derecede iç m›n›n kuflat›lm›fll›¤›n› anlat›r. Lezbiyenli¤i, Sylvia Plath’›n fiairli¤inin komflu iki toplumun de¤er yarg›lar›na de- yapmak yasalara ayk›r› olsa da, Azeri eflcin- s›nda bir düflmanl›k alg›s› ifllenmeye devam “Malesef, önümüzdeki yüz y›l boyunca
S›rça Fanus ve cinsiyet politikalar›
dünyas›na çekilen ve tüm yaflam enerjisini “Yahudi ve gardiyan bir anneye” düflkün er- ‹ntihar› Ba¤lam›nda Analizi
¤inmeyi bir görev biliyor. Bu durum, onun seller yaflam›n pek çok alan›nda aç›kça taci- ediyor” diyen Aliyev, “Bu bir ikiyüzlülük ve yaln›z Azerbaycan’da de¤il, tüm Güney Kaf-
Kimi elefltirmenlere göre modern fliirin ka- Nilgün Marmara
fliirine veren bir kad›n flairdir. Lowell’›n keklerin duygusal bir ç›kmaza soktu¤u ka- Everest Yay›nlar›, fiubat 2006, 70 s. muhalif bir yazar kimli¤iyle kendi vatan›nda ze maruz kalmaya devam ediyorlar. Ülkede, bana hiçbir anlam ifade etmiyor” diyor. Ba- kasya bölgesinde hiçbir fley de¤iflmeyecek”
onun için kulland›¤›, “muhteflem ve klasik d›nlar›n bir ç›k›fl› olarak gören Plath, kad›n- ranl›k azizesi olan Slyvia Plath, on doku- eflcinsellere, yaflad›klar› zorluklar karfl›s›nda külü bir ifladam›n›n yorum ise olumlu: “Ni- diyen Aliyev, ülkesinde Ermenilere ve eflcin-
Suyu Geçifl kabul görmesini zorlaflt›r›yor, fakat Ali Ek-
kad›n kahramanlardan biri” ifadesinde de lar›n sessiz b›rak›lmalar›n›n bir sonucu olan zuncu yüzy›l›n kad›nlar için bask›c› olan at- ber Aliyev, bu eserin hem bölgedeki hem de destek veren tek bir sivil toplum kuruluflu hayet, bir roman ç›k›p Azerbaycan’daki mu- sellere karfl› tutumun de¤iflmesi ihtimalinin
çev. Gürkal Aylan
var olan ve onun, ‘fliirin gizemli cad›s› ya da cinsel sorunlar›n›n nedenini, arkaik bir gele- mosferini sanat›n diline çevirerek, intihar›n- Artshop Yay›nc›l›k, Haziran 2006, 77 s. dünyadaki mücadele alanlar› için tafl›d›¤› bulunuyor: Faaliyetine 2006 y›l›nda baflla- hafazakâr fikirleri dumura u¤ratt›; bunun zay›f oldu¤unu düflünse de, sözlerini bar›fl
‘büyücü tanr›ça’ unvan›yla an›lmas›na ne- ne¤in devam› olarak niteler. Annelerinin, dan iki y›l sonra bafllayacak olan Amerikan Johnny Panik ve Rüyalar›n Kutsal Kitab› önemin fark›nda: yan Union of Gender Development and için çok mutluyum. Önyarg›lar›n k›r›lmas›, dilekleriyle bitiriyor: “Gürcistan, Azerbay-
den olan yazma inzivalar›, Plath’›n, kendini k›ymetli bir ‘inci’ gibi kendilerine saklad›k- kad›n hareketinin de öncülü¤ünü yapar. çev. Olcay Boynudelik
“Bizler flimdi Ermenistan’la dolma ve ba- Flourishment. Baflkan Kamran R›zayev’e gö- kamuoyunda hâkim olan fikirlerin dalga ge- can ve Ermenistan, yani bölgemiz için bar›fl
1963’te, ‘Victor Lucas’ mahlas›yla yay›mla- Alt›k›rkbefl Yay›nlar›, 2000, 221 s.
destanlar›n muzaffer kahramanlar›ndan zi- lar› o¤ullar›n, sorunlu evliliklerini sad›k bir laban üzerinden bilgi savafllar› ile u¤rafl›yo- re, eflcinsellerin en büyük sorunlar› yaflad›k- çilmesi, çoktan yap›lmas› gereken bir fleydi!” ve mutluluk diliyorum. ‹nsanca yaflamak
yade yaln›z, yaral› ama vakur bir tanr›ça ola- ‘köpek’ gibi yürütmeye çal›flan efllerini nas›l nan tek otobiyografik roman› ‘S›rça Fa- Sylvia Plath’›n Günceleri
çev. fiadan Karadeniz ruz, halbuki tüm gücümüzü, küresel mese- lar› yerler, kendi aileleri: “Çocuklar›n›n ge- Azerbaycan’›n büyük yay›nevlerinden zorunday›z. Baflka bir flans›m›z yok.” Yaza-
rak tasavvur etti¤ini gösterir. Amerikan ede- aldatt›¤›n› ve delirtti¤ini, kad›nl›¤›n zalim nus’ta, gençli¤inde yaflad›¤› elektroflok teda- O¤lak Yay›nlar›, May›s 1998, 438 s. lelerin çözümü için sarf etmeliyiz. ‹nsanlar›- leneksel olmayan yönelimlerini ö¤renen ai- hiçbiri, Aliyev’in roman›n› basma cesareti r›n ifadesiyle, yaln›zca o flekilde Ermenis-
biyat›nda, aflk›nl›k gelene¤inin önemli isim- mirasç›s› olan maderflahi aileleri çarp›c› bir visini, annesinin afl›r› disiplininden kaynak- m›z, iki halk aras›ndaki ‘dondurulmufl çat›fl- lelerin, çocuklara fliddet uygulad›¤› ve evden göstermemifl. Baz›lar› roman› ‘utanç verici’ tan’da Kara Karaev’in, Azerbaycan’da ise
Ben’den Önce Tufan: Sylvia Plath ve fiiiri
lerinden biri olan Ralph Waldo Emerson’›n dille anlat›r ‘Lesbos’da. lanan depresyonunu ve üniversitedeyken Yusuf Eradam ma’y› kesin ve nihai bir flekilde ortadan kal- kovdu¤u vakalar yaflanm›flt›r. Bu tip vaka- bulmufl, baz›lar› da yay›mlamaktan kork- Khaçaduryan’›n müzikleri yükselebilecek!
‘muhteflem ve geliflkin benlik’ kavram›ndan Plath’›n, 11 yafl›ndan intihar›na kadar yaflad›¤› McCarthy döneminin komünistle- ‹mge Kitabevi, May›s 1997, 180 s.
d›rmak için gereken bilgelik, cesaret ve ka- larda, bizler bu çocuklara psikolojik destek mufl. En sonunda, Mo¤olistan’daki bir yay›-
hareket eden Plath için fliir, yazma an›nda tuttu¤u ‘Günlükler’i ise, Ça¤dafl Amerikan re yönelik cad› av›n›n yaratt›¤› bo¤ucu poli- Ariel rarl›l›¤› göstermeli. Bu küçük toprak parça- sa¤layarak aileleriyle konuflmaya çal›fl›yoruz. nevi kitab› basmay› kabul etmifl. Roman›n ‘Unzipped: Gay Armenia’ adl› internet
tik atmosferin ç›k›fls›zl›¤›n›, toplumsal cinsi- çev. Yusuf Eradam
yakalanan mitsel gücün, s›radan ve ehli edebiyat›n›n önemli gotik yazarlardan s›nda, iki komflu halk›n bar›fl içinde bir ara- Baz› aileler, özellikle daha genç yaflta olan- sat›ld›¤› tek yer, Bakü’de bulunan, ‘Ali ve sitesinde yer alan, Mika Artyan, Mina
‹mge Kitabevi, May›s 1996, 96 s.
olandan sanr›lara ve tam anlam›yla tekinsiz Carol Joyce Oates taraf›ndan “dâhiyane bir yet ve patriarkal bask›n›n elefltirisini yaparak da yaflayabilmesinin koflullar›n› yaratmak lar, ofisimize gelirler ve bizler de çocuklar›- Nino’ adl› kitabevi zinciri. Kitabevinin sahi- Muradova ve Nigar Musayeva imzal›
anlatan Plath, roman›n marjinal karakterle- S›rça Fanus
olana transfer edilmesidir. Ölümlü kahra- edebi olay” olarak tan›mlan›r. ‘Günlük- çev. Handan Saraç üzere güçlerimizi birlefltirmeliyiz.” n›n uyuflturucu ba¤›ml›s› veya katil olmad›- bi Nigar Koçarl›, roman için “toplumumuz metinlerden derleyip ‹ngilizceden çeviren:
manlar›n romantik egosunu fliirlerinde dra- ler’inde, yaflam›n›n tüm ayr›nt›lar›na de¤i- ri lezbiyen Joan ve evlenmek istemeyen ma- Can Yay›nlar›, A¤ustos 1987, 252 s. Aliyev, roman›n ana temas›n›n Ermenis- ¤›n›, normal bir hayat sürdüren, çal›flan, pa- için iyi bir tokat” ifadesini kullan›yor. Artufl Anna Maria Aslano¤lu
AGOS kitap 6 mart 2009 mart 2009 7 AGOS kirk
Gender, toplumsal cinsiyet, Bir Ermeni k›z›n gerçek hikâyeleri
kad›n haklar›... MEL‹SSA B‹LAL

Heinrich Böll Stiftung Derne¤i, Türkiye’de faaliyet göstermeye bafllad›¤› 1994 y›l›ndan bu yana gerçeklefltirdi¤i
ancy Agabian’›n geçti¤imiz Ekim ay›nda rak yay›mland›. ‘Mad’ (parmak), ‘na’ (o) ve ve cemaatine sahip ç›karken bir yandan
etkinliklerde ve destekledi¤i projelerde, ‘kad›nlar›n güçlendirilmesi’ (empowerment) adl› bir ana çal›flma alan›
oluflturmufltur. Bu alanda birçok kad›n örgütü ile birlikte çok say›da proje gerçeklefltirdik. Var olan toplumsal N yay›mlanan kitab› Me as her again: True ‘flunç’ (nefes) kelimelerinin yan yana gelmesiyle
Stories of an Armenian Daughter (Yeniden O oluflan Madnaflunç, ‘kad›nlar›n parmaklar›ndaki
da onlar› de¤ifltirme, dönüfltürme müca-
delen, kimli¤inin farkl› bileflenlerinin ve-
hareketlerin odak noktas› neyse, biz de bu konulara a¤›rl›k vermekteyiz. ‹lk y›llarda, kad›n hareketinin en çok
Olarak Ben: Bir Ermeni K›z›n Gerçek Hikâye- nefes’i, yani kendi hikâyelerini yazma hevesleri- rili bir Ermeni kimli¤inin içine s›¤mad›-
çal›flt›¤› konu kad›na yönelik fliddet oldu¤u için, Heinrich Böll Stiftung Derne¤i de bu konuda yo¤un olarak
çal›flmaktayd›. Kad›na yönelik fliddet konusu çok önemli olsa da, toplumsal cinsiyet alan›nda ve özellikle de eflitlik leri), kendi tan›mlamas›yla “büyükannesinin ni simgeliyor. Antolojide yer alan baz› hikâyele- ¤› anlar...
konusunda baflka sorunlar›n çözüme ihtiyac› oldu¤u bilinmektedir. Bu nedenle, 2005 y›l›n›n bafl›nda çeflitli kad›n soyk›r›mdan kurtulma hikâyesi ve 1950’lerin ri www.utopiana.am sitesinde okumak müm- Kitab›n ilk yar›s›nda ele ald›¤›m konular›,
örgütleri, feminist akademisyen ve konuyla ilgilenen kiflilerle birlikte bir strateji toplant›s› düzenleyip toplumsal tutucu Amerikas›nda yetiflmifl kün. daha önce yay›mlad›¤›m, fliirlerim ve perfor-
cinsiyetin çeflitli boyutlar› ve gelecekte önem tafl›yacak konular› tespit etmeye çal›flt›k. Bu beyin f›rt›nas›n›n bir feminist annesi arac›l›¤›yla, Los Agabian, 2003’ten beri manslar›mdan oluflan kitab›mda da ifllemifltim.
neticesi olarak, derne¤imiz ekonomik ve sosyal konulara daha çok de¤inip mevcut durumu analiz etmeye, strateji Angeles, New York ve Türki- Queens College’da yarat›c› ya- Yani, Boston’un bir banliyösünde büyüyen bir
ve politikalar üretmeye yönelik faaliyetleri destekledi. ye’de (Anadolu’da), ailesinin zarl›k dersleri veriyor ve halen, çocu¤un Ermeni kimli¤i ve asimilasyonla mü-
hikâyesi ile eflcinselli¤i aras›nda New York’taki bir kafede Erme- cadelesi ve daha sonra, ailemle, cinselli¤im ko-
Ayr›ca, derne¤imiz, 2005 y›l›ndan itibaren bütün faaliyet alanlar›ndaki çal›flmalar›nda toplumsal cinsiyet özgün bir kimlik aray›fl›n› anla- ni edebiyat› okuma toplant›lar› nusunda yaflad›¤›m çat›flmalar... 1998’de, bü-
yaklafl›m›n› uygulamaya bafllad›. Toplumsal cinsiyet yaklafl›m› sadece kad›n-erkek iliflkileri ile ilgili de¤ildir; daha t›yor.” düzenliyor. yükannemin köyünü bulmak için Türkiye’ye
çok, toplumun cinsiyete iliflkin bak›fl›n› ve toplumsal iliflkilerini analiz edip, eflitlik kavram› üzerinde durmak 1968’de ABD - Massachu- Nancy Agabian, kitab›n›n ta- gitti¤imde, içimde bir fley harekete geçti ve be-
gerekti¤ini savunmaktad›r. Ayr›ca, her alan›n bir cinsiyet boyutunun oldu¤unu, buna de¤inilmedikçe sorunun setts’te do¤an Agabian, Welles- n›t›m› için bir süredir New York ni, ailemin geçmiflini aramaya yöneltti. Yazar-
çözümünün eksik kalaca¤›n› ve ‘toplumsal cinsiyet’in, insanlar›n cinsel kimlikleri yüzünden u¤rad›klar› ley College’da stüdyo sanat› ve Los Angeles’ta okuma ve per- ken baz› fleylerin, özellikle de kay›plar›n çocuk-
ayr›mc›l›¤a karfl› eflitlik haklar›n›n savunulmas› için zemin oluflturan, kapsay›c› bir kavram oldu¤unu düflünmek- okudu. 1990’da Los Angeles’ta- formans toplant›lar› gerçekleflti- lar ve torunlar üzerindeki etkisinin fark›na var-
teyiz. Bu nedenle, derne¤imiz LGBT’lerin haklar› ve sorunlar› ile de ilgilenmeye bafllad›. Bu düflüncelerin bir ki Beyond Baroque (Barok Öte- riyor. Ayr›ca, 13 d›m. Ayr›ca, ço¤u eflcinsel
sonucu olarak, 2007 y›l›ndan beri ‘kad›n güçlendirme alan›’m›z› kapat›p bütün faaliyet alanlar›m›zda toplumsal si) Edebiyat ve Sanat Merke- ve 14 Ocak’ta, ‹s- ve(ya) feminist olan Ermeni ar-
cinsiyet boyutunu ortaya koymaya çal›flmaktay›z. Toplumsal cinsiyeti, cinsiyet eflitli¤ini bir anlay›fl ve yöntem Me as her again: viçre’de, Birleflmifl kadafllar›mla, aileleriyle yaflad›k-
zi’nde, Michelle T. Clinton’un
olarak alg›l›yor ve bu flekilde uygulamaya çal›fl›yoruz. True Stories of an
çokkültürlü kad›n fliirleri atöl- Milletler ve Ce- lar› deneyimler üzerine yapt›-
Armenian Daughter
yesine kat›ld›. Bir süre tek kifli- (Aunt Lute Books, 2008) nevre Kantonu ¤›m sohbetler, beni bu fikrimi
Heinrich Böll Stiftung Derne¤i olarak ‘toplumsal cinsiyet demokrasisi’ sorununun çözümünde toplumun çeflitli lik kad›n oyunlar› yaz›p sahne- e¤itim departma- hayata geçirmek konusunda ce-
kesimlerinin sorumluluklar›n› ortaya ç›karan çal›flmalara ve projelere katk› sunuyoruz. Bu amaçlarla, afla¤›daki ledikten sonra, 2000 y›l›nda fliirlerini ve per- n›n›n Mémoires Blesses / saretlendirdi.
alan ve konularda çal›flmalar yürütüyoruz: nunda, diasporal› bir Ermeni olarak kendi
formans metinlerini Princess Freak (Prenses Wounded Memories (Yaral› Hat›- • Sence okur kitlen kim- kimli¤im üzerine yazmaya bafllad›m. Kendim-
Kaç›k) bafll›¤›yla yay›mlad›. Kitab›n yay›mlan- ralar/Haf›zalar) projesinde, Wa-
• Kad›nlar›n siyasetteki yerinin, kad›nlar›n ve kad›n sorunlar›n›n siyasette görünürleflmesi için
mas›ndan birkaç y›l sonra dünyan›n farkl› yer- ter and Wine (Su ve fiarap) per-
lerden olufluyor, ve kitab›n bu le ilgili de çok fley ö¤rendim.
seçim kanunu gibi temel konular› incelemek ve somut ad›mlar at›lmas›na destek olmak. kitleye nas›l hitap ediyor? Atölye ise, kulaktan kula¤a, internet arac›l›-
lerinden, ço¤unlukla da genç formans›yla yer al- Okurlar›m genellikle ikinci ¤›yla, Utopiana ve Kad›n Merkezi’nden yap›-
• Türkiye’de kad›nlar›n toplumsal yaflama kat›lmalar›ndaki en büyük sorunlardan biri kad›n Ermeni kad›nlardan mesajlar d›. Bu performans- kuflak Ermeniler, yani soyk›r›m- lan duyurularla yay›ld›. Atölyeye baflvuran ka-
istihdam›n›n yetersizli¤i ve kad›n eme¤inin yeterince de¤erlendirilmemesidir. Kad›n›n toplumsal ald›¤›n› ve sadece 500 adet ba- ta, Ermeni Kilise- dan kurtulanlar›n torunlar›. Ai- d›nlar›n hepsi kendilerini yazar olarak nitelen-
yaflama kat›lmas› konusunda çal›flan kad›n örgütleri ile kad›n istihdam› alan›nda çal›flan kad›n s›lan bu kitab›n bu kadar genifl si’ndeki deneyim- Madnaflunç lenin beklentileri ve travman›n diriyorlard›. Farkl› yafl gruplar›ndan, farkl› yer-
örgütleri aras›nda bir a¤ ve iflbirli¤i oluflturulmas›na katk›da bulunmak. bir kitleye ulaflm›fl olmas›n›n lerini, kendi icat (Metis Press, 2007) miras al›nmas› konular›yla ilgi- lerden gelen bu kad›nlar aras›nda diasporadan
• Kad›na yönelik fliddet ve s›¤›naklarla ilgili olarak 10 y›ld›r çal›flmalar yürüten Kad›n S›¤›naklar› ve kendisi için bir sürpriz oldu¤u-
nu söylüyor. Princess Freak’te-
etti¤i ritüelleri ve lenen baflka okurlar›m da var. gelenler de vard›, ve çal›flman›n sonunda yaz-
Dan›flma/Dayan›flma Merkezleri kurultaylar›n› desteklemek kad›n›n Kilise’deki rolüyle ilgili d›klar› da farkl› tarzlarda oldu. Kat›l›mc›lar›n
ki fliirlerden baz›lar› Ermenice- • Istanos ziyaretinden bahseder misin bi-
düflüncelerini, kitab›ndan al›nt›-
• Yasal deste¤e ihtiyac› olan kad›nlara hukuki dan›flmanl›k hizmeti verilerek yasal haklar›n›n anlat›lmas› ve ye çevrilerek P›nakir (Özgün lad›¤› monologlarla aktard›.
raz? birbirlerine ›s›nmalar›, özellikle birbirlerinin
yazd›klar›n› elefltirmeye bafllad›klar›nda ve de-
bilinçlenmelerini sa¤lamak amac›yla bu alanda çal›flma yapan kurumlarla ortak projeler gelifltirmek. Metin) ve ‹nknakir (‹mza) der- Oraya teyzemle birlikte gitmifltim. Teyzem
Nancy, son olarak, 11 fiubat’ta Il- neyimlerini paylaflt›klar›nda mümkün oldu.
hem sanatç›, hem de ailemde anneannemin sa¤
• Türkiye’de kad›nlarla ilgili çeflitli alanlarda faaliyet gösteren STK’lar üzerine bir araflt›rma yaparak gilerinde yay›mlanm›fl. linois Devlet Üniversitesi’nde
kalma hikâyesini gerçekten dinlemifl olan tek Atölye çal›flmalar› daha sonra baflka yazarlar ve
Türkiye kad›n hareketinin ihtiyaç analizinin yap›lmas›na destek olmak. Nancy Agabian, Los Ange- yapt›¤› bir konuflmada, büyükan-
les’ta yaflad›¤› y›llarda Ann Pe- kifli oldu¤undan, onu kendime çok yak›n his- kat›l›mc›larla devam etti.
• LGBT’lerin kimlik sorunlar›, yaflad›klar› ayr›mc›l›k tecrübeleri ve ayr›mc›l›¤a karfl› stratejilerin rich’le birlikte Guitar Boy adl›
nesinin hayatta kalma hikâyesini
aray›fl›n› anlatt›.
sederim. Ondan ailemin hikâyesine dair çok • Biraz da seyahatlerinden, New York’taki
belirlenmesine katk› sunmak. bir folk-punk ikilisi kurdu ve fley ö¤rendim. Turda, bizim gibi ailesinin kö- Ermeni Gay ve Lezbiyen Örgütü’ndeki
Princess Freak Nancy’ye, yeni kitab›, okuma yünü ziyaret eden baflkalar› da vard› ve bizim
• LGBT’lerin ayr›mc›l›k deneyimleri konusunda kamuoyuna yönelik bilgilendirme faaliyetleri ve 1999’da Freaks like me (Benim
(Beyond Baroque Books, 2000)
toplant›lar› ve hikâyesinin oluflu- köy, gezinin son duraklar›ndand›. Minibüsle
(AGLA) okuma toplant›lar›ndan ve Ce-
kampanyalar›n gelifltirilmesine destek vermek. Gibi Kaç›klar) adl› bir albüm nevre’deki performans›ndan söz eder mi-
ç›kard›. 1999’da New York’a tafl›narak, Colum- munda önemli bir dönüm nok- Anadolu’yu gezerken çok fley ö¤renme f›rsat›m sin?
• K›rsal kalk›nma, çevre ve enerji politikalar›ndan demokratikleflmeye kadar her alanda toplumsal bia Üniversitesi’nde, yazarl›k program›nda yük- tas› sayd›¤›, büyükannesinin köyü Istanos’a oldu. Istanos’ta geçirdi¤imiz gün duygu yük- Seyahat etmekten de, okuma toplant›lar›n-
cinsiyet boyutlar› ile ilgili bilgilendirme faaliyetleri yürütmek. sek lisans›n› tamamlad›. Yüksek lisans tezi, Me yapt›¤› ziyaretle ilgili birkaç soru sordum. lüydü. Anadolu gezimizin büyük bir bölümü dan da büyük zevk ald›m. Los Angeles’ta, Ab-
as her again adl› kitab›n›n bir ön tasla¤›yd›. • An›lar›n›/deneyimlerini, birçok Ermeni y›k›nt›lar› görmek ve kaybolan fleyin fark›na ril kitabevinde bir okuma toplant›s› oldu. Beni
Heinrich Böll Stiftung Derne¤i Türkiye Temsilcili¤i olarak toplumsal cinsiyet konusunda uluslararas› deneyim ve
2006-2007 döneminde, Yerevan Devlet Üni- kad›n›n paylaflt›¤› –ve senin hayat hikâ- varmakla geçmiflti, ama Istanos’ta köylülerle gerçekten çok s›cak karfl›lad›lar. Ben uzun süre
tart›flmalar›n yer ald›¤›, Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Tart›flmalar› isimli bir yay›n haz›rlad›k. Bu kitapta,
versitesi’nde yarat›c› yazarl›k dersleri verdi. fiu yende de takip edebildi¤im– iç çeliflkile- çok ilginç paylafl›mlar›m›z oldu. Bizi o toprak- AGLA - New York’ta aktivist olarak yer alm›fl-
Türkiye’de ve uluslararas› alanda konuflulmaya bafllam›fl olan ‘toplumsal cinsiyet’ konusunda Türkiye’de nelerin
s›ralar, Yerevan’dayken yazd›¤› denemeleri The rini k⤛da dökerken zorland›¤›n anlar lardan ony›llar önce sürülen Ermenilerin ço- t›m, bu yüzden kitab›m› onlarla paylaflaca¤›m
tart›fl›ld›¤›, nas›l alg›land›¤› ve dünyada yaflanan geliflmelerin neler oldu¤u incelenmektedir. Bu yay›n›n
Fear of Large and Small Nations (Büyük ve Kü- oldu mu? Bir Ermeni kad›n olarak ailene cuklar› olarak tan›d›lar ve bizimle birlikte on- için çok heyecanlan›yordum. Y›llar boyunca,
oluflmas›ndaki en büyük etkenlerden biri, 2006 y›l›nda toplumsal cinsiyet konusunda gerçeklefltirdi¤imiz iki
çük Uluslar›n Korkusu) ad›nda lar da duygusallaflt›lar. onlar›n varl›¤› benim için büyük destek olmufl-
etkinliktir: Bunlardan biri siyaset, e¤itim, çal›flma hayat› ve aile-din-toplum gibi konularda çal›flan kad›nlar›n bir
bir romana dönüfltürme projesi tu. En güzeli de, daha önce Gartal toplant›la-
araya geldi¤i atölye çal›flmalar›yd›. Di¤er etkinlik ise, gerçeklefltirilen atölye çal›flmalar›n›n sonuçlar›n›n da sunul- • Yerevan’da geçirdi¤in
üzerinde çal›fl›yor. Bu roman, r›ndan tan›d›¤›m Ermenilerin bu merkeze gel-
du¤u ve Türkiye’de toplumsal cinsiyet konusunun akademik ve sivil toplum alanlar›nda çal›flanlar›n kat›l›m›yla, y›lla ilgili izlenimlerini, ki-
kendi deyimiyle “Ermeni sanatç›- meleri ve destekleyici bir tav›r sergilemeleriydi.
toplumsal cinsiyetin kurumsallaflmas› ve Türkiye’deki politikalara yerleflmesi konusundaki konferanst›. flisel deneyimlerini ve dü-
lar›n yaflamlar›nda, kültürel çat›fl-
Bu kitapta ayr›ca kad›n›n siyasete kat›l›m› konusundaki eksikliklerin ve engellerin ne oldu¤unun tart›fl›ld›¤› zenledi¤in yaz› atölyesini Cenevre’de ise oldukça küçük fakat aktif bir
malar›n, kapitalizmin, kimli¤in ve
makaleler ve Mart 2007’de KADER’in düzenledi¤i ‘Bu Mecliste Kad›n fiart’ isimli seçim kampanyas›yla ilgili anlatabilir misin biraz? Bu Ermeni cemaati vard›. Performans›m› 60 kifli
savafl›n tezahürlerini” iflliyor.
olarak, farkl› kesimler taraf›ndan yap›lm›fl de¤erlendirmeler yer almaktad›r. kad›nlar nas›l bir araya gel- izledi; izleyicilerin ço¤unlu¤u Ermeni de¤ildi.
Agabian ayr›ca, 2007’de, fiu-
diler? Bu performans› daha önce Ermenistan’da ve
flan Avagyan ve Lara Aharonian’la
Ulrike Dufner & Semahat Sevim Asl›nda flu s›ralar, Erme- Los Angeles’ta, ‹ngilizce ve Ermenice olarak
birlikte (An)daradzutyan Meç / In
nistan’daki günlerim üzerine sahnelemifltim. Ermeni Kilisesi’nin ataerkil ya-
the (Un)Space (Uzams›zl›kta) adl›
“Müdahil olmak gerçekçi olabilmenin tek yoludur” bir kitap haz›rl›yorum. Ben p›s›na ve kad›nlar›n din görevlisi olamamalar›-
deneysel çal›flmaya da imza att›.
oraya, Sovyet sonras› Erme- na yönelik elefltirilerim ve buna ra¤men bir
Yay›nlar›m›z›, Heinrich Böll Stiftung Derne¤i Türkiye Temsilcili¤i’nden Ayn› y›l, Yerevan’daki Kad›n
nistan’da kültürel, ekonomik maneviyat bulma mücadelemle ilgili olan bu
Merkezi’nde (Women’s Resource
ücretsiz olarak siparifl edebilirsiniz. ve siyasi de¤iflimlerin, sanatç›- performans, farkl› izleyici/dinleyici/okur kitle-
Center), ‘Kurgusal Olmayan Ka-
lar›n, ilericilerin ve ailelerin leri taraf›ndan, farkl› flekillerde alg›lan›yor.
d›n Yaz›lar›’ bafll›kl› bir atölye dü-
yaflamlar›ndaki etkilerini ö¤- Mesela, Ermenice versiyonunu sahneledi¤im-
zenledi. Bu atölyede ortaya ç›kan
Ayr›nt›l› bilgi için: renmek amac›yla, bir gözlem- de, din temas›, biseksüel kimli¤imi aç›kça ifa-
eserler, Matnashoonch-Madnaflunç Utopiana
ci olarak gitmifltim. Ama so- de ediyor olmam kadar ilgi çekmemiflti.
www.boell-tr.org veya info@boell-tr.org ad›yla, ‹ngilizce ve Ermenice ola- ‘Su ve fiarap’ta, Anne-Shlomit Deonna’yla (13 Ocak 2009, Cenevre)

mart 2009 9 AGOS kirk


Roman ve makalelerinin s›nda, Ermeni kad›n edebi- laca¤› güne kadar, Aras Yay›nc›l›k’tan ç›k-
arkas›ndaki “Çal›fl!” düsturu yat› üzerine çal›flmalar› m›fl olan Bir Adalet Feryad›: Osmanl›’dan

S›rpuhi Düsap: Kad›n›n ekonomik ve sosyal hayat için-


deki yerini, romanlar›n›n yan› s›ra ma-
kalelerinde de (‘Kad›nlar›n E¤itimi’,
olan Victoria Rowe’un söz-
lerini ödünç alarak “Bir er-
ke¤in Ermeni bir kad›na,
Ermeni kad›n› hakk›nda
Türkiye’ye Befl Ermeni Feminist Yazar adl›
derlemede, onun yan› s›ra, döneme damga-
s›n› vurmufl, Türkiye’nin ilk Ermeni kad›n
gazetecisi say›lan Elbis Gesaratsyan, flair ve

Ermeni kad›n edebiyat›n›n bafllang›c›


1880; ‘Kad›nlar›n Çal›flmas› ‹lkesi’,
1881; ‘Kad›nlar›n Çal›flmamas›na Dair hiçbir fley bilmedi¤ini söy- yazar Zabel Asadur (nam-› di¤er Sibil), ya-
lemesi son derece ironiktir” zar ve aktivist Zabel Yesayan ve ilk aktif fe-
Birkaç Söz’, 1881) ele alan Düsap, Er-
demek, san›r›m bu noktada minist Ermeni kad›n say›lan Hayganufl
meni kad›nlar›n›n pasifize edilip kaybol-
verilebilecek uygun cevap Mark hakk›nda bilgi edinebilir, baz› eserle-
malar›ndan yak›n›r. Ayr›ca, hangi s›n›fa
MARAL AKTOKMAKYAN olacak. rinin k›sa çevirilerini okuyarak fikir sahibi
ait olursa olsun kad›n›n içinde bulundu-
Ne büyük gürültü kopa- olabilirsiniz.
¤u ekonomik ve sosyal koflullar›n esiri
olup tembelleflmesi ve kendi kendini et- ran elefltiriler, ne de yazar-
nesini ve babas›n› kaybetmifl, tek kendini. Araksiya, alt-orta s›n›fa l›k kariyerinin a¤›rl›¤› Dü-
S ›rpuhi Düsap (1841-1901), ilk Osman-
l›-Ermeni kad›n yazar… fiüphesiz, onu
önemli k›lan, bir ilke imza atmas›n›n yan›
k›z›yla yapayaln›z kalm›fl bir kad›-
n›n sosyal ve ekonomik olarak
mensup bir ailenin tek çocu¤u-
dur. Babas›n›n iflas etmesi ve
kisizlefltirmesi üzerinden a¤›r elefltiriler-
de bulunur. Düsap’›n en büyük düsturu
ve kad›nlara yönelik en önemli mesaj›
sap’› pes ettirebilmiflti. Dü-
sap, 1891’de, on sekiz ya-
de¤inilen kitaplar:
s›ra romanlar›yla Ermeni edebiyat›nda bir ayakta kalma çabas›n› ele al›r. hemen arkas›ndan felç olmas› çal›flmak olmufltur. Araksiya roman›, fl›ndaki k›z› Dorin’in ve- S›rpuhi Düsap
盤›r açm›fl olmas›. Yaflad›¤› dönemde, dene- Mektuplardan oluflan roman, bü- nedeniyle ailenin geçimini üst- remden ölmesinden sonra, Araksiya gam Varjuhin
Düsap’›n makalelerinin esas dayana¤›
meleri ve romanlar›yla tüm dikkatleri üstü- yük ölçüde, Sira Han›m ile May- lenir. ‹yi bir e¤itim alm›flt›r ve ‘盤l›klar atmaya devam (Araksiya veya Mürebbiye).
olan ‘her alanda özgürlük’ fikri eksenin-
ne çekecek konular ifllemifl, o güne kadar da’n›n yaz›flmalar›yla akar. Okur, kendine en uygun mesle¤i seçip, edecek’ nice yaz›ya hayat ‹stanbul, Arev Yay›nc›l›k, 1925.
de düflünüldü¤ünde yaratt›¤› yeni kad›-
sorgulanmam›fl kad›n kimli¤ini gündeme olaylar› bu iki temel kad›n karakte- istemeyerek de olsa mürebbiye- vermekten vazgeçti ve sus-
n›n önemi bir kez daha gözler önüne se- Siranufl. Yerger (Tüm Eserleri) içinde.
tafl›m›flt›. Erkekleri ve erkek egemen Ermeni rin mektuplar› üzerinden takip lik yaparak ailesini geçindire- kunlu¤unu on sene boyun-
rilir. Yerevan, Sovedagan Krog Hradaragutyun
toplumunu elefltirdi¤i kadar, Ermeni kad›- ederken, zaman zaman ikincil ka- cektir. Yaflanan iflasla birlikte ca, ölümüne dek korudu. (Sovyet Yazarlar Birli¤i Yay›n›), 1981.
n›n› sosyal, ekonomik ve kültürel aç›dan ele rakterlerin mektuplar›yla di¤er ses- sosyal s›n›f fark›n›n alt›nda ezi- Ve elefltiriler… Fakat her fleye ra¤men,
m›na indirgemeci bir tav›rla yaklafl›lm›flt›. Mayda. Yerger (Tüm Eserleri) içinde.
alm›fl ve gerekti¤inde Ermeni kad›n›n›n ek- leri de dinleme f›rsat›n› bulur. Sira len ve burjuva endifleleri içinde Düsap, ça¤dafllar› taraf›ndan, özellikle dili onun ›fl›¤›n› izleyecek edebiyat dünyas›nda-
Halbuki, kad›nlar›n flikâyetlerini, bask› ve Yerevan, Sovedagan Krog Hradaragutyun
sikliklerini dile getirmekten de kaç›nmam›fl- Han›m, ümitsizli¤e düflen May- yak›nan annesinin aksine, Arak- ve izledi¤i edebi ak›m nedeniyle yo¤un elefl- ki ‘k›z’lar› Zabel Yesayan ve Zabel Asadur
ac›lar›n›, k›saca Ermeni kad›nlar›n duygula- (Sovyet Yazarlar Birli¤i Yay›n›), 1981.
t›. Eserlerindeki radikal söylemi ve duruflu, da’y› karfl› teselli eder, ona ayakta siya çal›flmak zorunda kalmak- tiriler alm›flt›. Bu elefltirilerin bafl›nda, üç ro- gibi kad›n yazarlar›n yetiflmesini sa¤lad›,
r›n› dillendirme teflebbüsü, kad›n edebiyat›-
kalman›n önemini anlat›r. Asl›nda tan ne utanç duyar, ne de yak›- Lerna Ekmekçio¤lu, Melissa Bilal (der.)
‘yeni Ermeni kad›n›’n›n do¤uflunu ilan eder man›n›n da ‘romantik’ olmas› geliyordu. na ve bunun için yarat›lacak dile do¤ru at›l- modern Ermenicenin oldu¤u kadar modern
bunlar, Ermeni kad›n›na verilen n›r. Mürebbiyelik yapt›¤› aile- Bir Adalet Feryad›: Osmanl›’dan Türkiye’ye
niteliktedir. Düsap’›n, Ermeni edebiyat›nda Düsap’›n Siranufl (1884) ve Araksiya veya Mürebbiye (1887) adl› Düsap’›n, dönemin ak›m› realizmi de¤il de m›fl bir ilk ad›mdan baflka bir fley de¤ildi. Ermeni kad›n›n›n dillenmesinde de milat
nin büyük o¤luna âfl›k olmas›, Befl Ermeni Feminist Yazar 1862-1933.
kad›n edebiyat›n› bafllatan üç roman›, May- nasihatlerdir. Onun gibi bir ak›l romanlar›n›n 1925 ‹stanbul bas›ml› kopyalar›n›n kapaklar› romantizmi seçmifl olmas›n›n nedenleri var- Di¤er bir aç›dan, elefltiri oklar›n› sak›n- oldu.
ama her koflulda s›n›fsal bir ç›- ‹stanbul, Aras Yay›nc›l›k, 2006.
da (1883), Siranufl (1884) ve Araksiya ya da hocas›yla, Mayda, önce hayat›na d› hiç flüphesiz. Özellikle ilk roman› Mayda, mayan baz› Ermeni ayd›nlar, Düsap’› belli ***
Mürebbiye (1887) o dönemde oldu¤u kadar çeki düzen verecek, sonra da özgür aflk› tec- ‹lk iki roman›n›n kad›n kahramanlar› kar yerine yeni kad›n tipinin Victoria Rowe. A History of Armenian
alttan alta özgür ve romantik aflk› savundu- bir s›n›fa mensup Ermeni kad›nlar› betimle- Birçok aç›dan önemli olan S›rpuhi Dü-
günümüzde de kad›n›n sosyal konumu, ma- rübe etmenin s›k›nt›s› ve mücadelesi içinde, düzene karfl› kendi dengelerini, dillerini, is- peflinde oldu¤u aflk evlili¤i, özgür irade ve ¤u için Krikor Zohrab ve Hagop Baronyan mekle elefltirmifl ve onu Ermeni kad›n›n› sap’›n Türkçeye –ve di¤er dillere– çevrilme- Women’s Writing: 1880-1922
ruz kald›¤› bask›lar ve cinsel politikalar hak- daima kendi olmaya çal›flacakt›r. tedikleri varolufl flekillerini gerçeklefltirmek ekonomik olarak ayaklar›n›n üzerinde dur- (Ermeni Kad›n Yaz›n› Tarihi: 1880-1922).
gibi ayd›nlar taraf›ndan a¤›r flekilde elefltiril- anlamamakla suçlayacak kadar ileri gidebil- mifl olmas› ne yaz›k ki büyük bir kay›p. Fa-
k›nda pek çok fley söylemekte. Yazar›n ikinci roman› Siranufl, daha bas- ad›na bir mücadele içerisindedirler. Son ro- mas›, onu roman›n oldu¤u kadar ikincil ka- mifl, eserde savunulan romantik aflk kavra- miflti. Arpiar Arpiaryan’›n bu elefltirisi karfl›- kat, bir Düsap eserinin Türkçeye kazand›r›-
Cambridge Scholars Press, 2003.
k›n bir flekilde, kad›nlar üzerinden kurulan man› Araksiya ya da Mürebbiye ise, bafll› ba- rakterlerin de ‘kahraman’› yapar. Tipik bir
Üç ‘kad›n’ roman› ve Düsap’›n sesi sosyal yap› ve ataerkil kurallar› ele al›r. Ken- fl›na ‘yeni Ermeni kad›n›’n›n portresidir. modern ve kesinlikle erken feminist gönder-
‹lk roman› Mayda, Düsap’›n bafleseri olma- dinin de mensubu oldu¤u yüksek s›n›f›, Araksiya karakterinde hayat bulan ‘yeni Er- meleri olan bir Pamuk Prenses hikâyesidir
s›n›n yan› s›ra radikal söylemiyle de ön pla- özellikle de, Ermeniler içindeki büyük tüc- meni kad›n›’, koflullar ne olursa olsun çal›- anlat›lan. Kötü kraliçe, büyük o¤lun üvey
na ç›kar. Düsap, Mayda’da, dul kalm›fl, an- car ve bürokrat s›n›f›n› oluflturan amiralar› flan, toplumda cinsel kimli¤ini, sosyal ve annesi önlerine sürekli engellerle ç›ksa da,
hedef alarak elefltiren Düsap, zorla ve sade- ekonomik konumunu oluflturmufl, dolay›- Araksiya iyilik mele¤i olmaktan ödün ver-
ce s›n›fsal düzenin korunmas› için yap›lan s›yla hem maddi hem manevi yönden birey mez. Ödün vermedi¤i bir baflka fley de kifli-
bir anlaflma ile evlendirilen Siranufl’un hikâ- olabilmifl kad›n› temsil eder. Tabii, kad›nla- li¤idir. Böylece, Pamuk Prenses’in temelleri,
yesini anlat›r. Görücü usulü veya ‘düzen- r›n e¤itimi, bunun için önkofluldur. Dü- Ermeni kad›n›n dilinde yeni bir platforma
lenmifl’ evlili¤in yayg›n ve ‘do¤al’ oldu¤u o sap’›n di¤er romanlar›ndaki karakterlerden oturtulur. Baflka bir deyiflle, kendi cinsel,
dönemde, Düsap, bu meseleyi do¤rudan farkl› olarak, Araksiya, roman›n bafl›nda ol- sosyal ve ekonomik aidiyetini ezdirmeden
do¤ruya, tüm yönleriyle sergilemifl, s›n›fsal du¤u kadar sonunda da ‘özgür’ ve kendini de evdeki melek olur. Böyle bir denge, hem
farkl›l›klar›n kad›n› sadece öldürece¤inin al- gerçeklefltirmeyi baflarm›fl bir kad›n olacak, Düsap hem de Ermeni kad›n edebiyat› için
t›n› çizmifltir. ölümle veya yenilgiyle sonland›rmayacakt›r gayet iddial› bir bafllang›çt›r.

dikten sonra, onun da deste¤ini gördü.


S›rpuhi Düsap’›n Evi dönemin ayd›nlar›yla dolup taflan Düsap’› Ermeni edebi-
yat›na haz›rlayan üçüncü önemli figür ise M›g›rdiç Befliktafll›-
edebiyat dünyas›ndaki yan’d›. Dönemin romantik flairlerinden olan Befliktafll›yan, S›r-
puhi’yi anadiliyle bar›flt›ran ve yeni yeni oluflmakta olan mo-

yeri üzerine dern Ermenicenin savunucusu yapan isimdi. S›rpuhi Düsap’›n


e¤itim hayat› tümüyle Bat› ve özellikle de Frans›z kültürünün
etkisinde geliflmifl olsa da, Befliktafll›yan sayesinde anadiline ge-
ri dönüfl yapm›flt›.
S›rpuhi Düsap’›n yazarl›k kariyerinde, üç isim önemli rol oyna-
Düsap, Ermeni kültürü ve edebiyat›nda ‘uyan›fl’ (zartonk)
m›flt›r. Öncelikle, annesinin yetifltirme tarz› ve duruflu S›rpu-
olarak tan›mlanan bir tür ‘Rönesans’a tan›kl›k eden ve bafllama-
hi’nin hayat›ndaki birincil etki olmufltu. Yüksek s›n›ftan Kato-
s›nda önemli rol oynayan isimlerden biri oldu. Hocas› Befliktafl-
lik bir ailenin tek k›z› olarak do¤an S›rpuhi, küçük yaflta baba-
s›n› kaybedince, annesi taraf›ndan büyütülmüfltü. Bir amira k›- l›yan gibi, Klasik Ermenicenin (krapar) günlük hayatta ve ede-
z› olan annesi Nazl› Vahan, Ermeni cemaati içinde, k›z çocuk- biyatta gereksinimleri karfl›lamad›¤›n› savunarak, yeni ve Mo-
lar›n›n okumas› gibi hemcinslerine iliflkin birçok aktiviteye ön- dern Ermenicenin (aflkharapar) geliflmesini destekledi. Kad›n›
cülük etmifl veya katk›da bulunmufl biriydi. Geleneksel kad›n- ezen, ikincil gören, sessizlefltirip etkisizlefltiren ataerkil sisteme
l›k halinden uzak bir annenin etkin ve bilinçli yetifltirmesiyle, karfl›, kad›n kimli¤ine iliflkin sorun ve bask›lar› eserlerinde dile
S›rpuhi çok genç yaflta toplumsal hayat hakk›nda fikir sahibi ol- getirerek sergiledi¤i tav›r, tutum ve tepkiselli¤i bir kad›n dili ve
maya, kendini sarmalayan entelektüel çevrenin etkisiyle belli edebiyat›n›n do¤ufluna öncülük etti. Dildeki yenilikçi tavr› eser-
de¤erler edinip olgunlaflmaya bafllam›flt›. lerine amaçlad›¤› ölçüde yans›mam›fl ve bu konuda baflar›s›zl›¤a
‹kinci önemli isim ise, efli Paul Düsap’t›. S›rpuhi Düsap, Ab- u¤rad›¤› yönünde elefltiriler alm›fl olsa da, bu elefltirileri haks›z
dülhamit döneminde M›z›ka-i Hümayûn’un flefli¤ini yapm›fl ve ç›kar›rcas›na, bir sonraki kuflakta Zabel Yesayan gibi isimler ara-
pafla unvan› alm›fl olan Frans›z bestekâr Paul Düsap ile evlen- c›l›¤›yla meyvesini vermifltir.
S›rpuhi Düsap (Abdullah Freres stüdyosu)

AGOS kitap 10 mart 2009 mart 2009 11 AGOS kirk


ra geri dönüyor ve Sultan Abdülhamit taraf›n- proleterle Yerevanl› bir fabrika iflçisi aras›nda-

Gülizar kimin öyküsü? dan bir Hamidiye Alay›’n›n bafl›na getiriliyor.


Gülo’nun cesaretinde tohumlanan tüm bu
hikâyeler, bugün bizim için bambaflka türden
karfl›laflmalar›n güzelli¤ini tafl›mal›… T›pk›
ki ba¤›n, yani s›n›fsal ba¤›n, burada asla yer al-
mad›¤›n› hat›rlat›yor. Anahid’e göre gençlerin
hareket alan› çok genifl, fakat tarih bilincin-
den, tarih bilgisinden yoksun bir kitleyle gele-
Gülo’nun torunu Anahid Ter Minasyan ile ce¤e dair umut beslemek ne kadar mümkün?
NIVART TAfiÇI Liceli Kürt yazar Mehmet Emin Bozarslan’›n Anahid’in k›z› Talin Ter Minasyan da,
buluflmas› gibi: Gülo ile Musa’n›n hikâyesinin bahsi geçen neslin biraz farkl› bir üyesi. Anne-
konu edildi¤i say›s›z flark› ve fliirden biri olan si gibi tarihçi. Çal›flma alan›ysa, annesininkine
Gulê û Hecî Mûsa Beg (Gülo ve Hac› Musa k›yasla daha fazla siyasi tarih içeriyor. Sovyet
Gülizar’›n öyküsü Fatma’n›n öyküsü Bey), Anahid Ter Minasyan’a Mehmet Emin Rusya dönemi ve Ermenistan’›n 20. yüzy›l›
Bir yanda Mufllu bir Ermeni k›z, Gülizar; nam› Sondan bafla gidelim bu defa: Gülizar kurtu- Bozarslan taraf›ndan gönderiliyor. fiiirin çevi- üzerine bir dizi incelemenin sahibi... Görünen
di¤er Gülo. Kars’›n tan›nm›fl ailelerinden Mi- luyor! A¤layarak, kendini açl›¤a mahkûm ede- risini Mehmet Emin Bozarslan’›n o¤lu Hamid o ki, hem Anahid, hem Talin, kiflisel geçmifl-
ro’nun (Mihran) torunlar›ndan. Annesini alt› rek, gizlice dua ederek ve yeni ismini, yeni di- Bozarslan yap›yor. Bugün bu fliirler ayn› top- lerini baflkalar›n›nkiyle birlefltirmeye soyun-
ayl›kken kaybediyor; kendi ifadesiyle, bollu¤un nini, yeni ailesini redderek geçen günlerin ra¤›n çocuklar› taraf›ndan, flüphesiz bambaflka mufllar. Di¤er bir deyiflle, var olma savafl› ve-
ve neflenin eksik olmad›¤› bir konakta, kalaba- kurtulufl olmad›¤›n›n fark›na var›yor. Bir duygularla söyleniyor. Ortak haf›zam›z bizi ren Gülo’yu bir halk›n kimlik savafl›na ekleye-
l›k bir ailede büyüyor. Di¤er yanda da Mufllu ç›k›fl yolu bulma umuduyla sonu görün- bir arada tutuyor. rek, görünüflte onu bu kalabal›k içinde kaybe-
Mirza Bey’in o¤ullar›ndan Musa... Bitlis ken- meyen bir ‘mutlu gelin’ rolüne soyu- S›ra, hayat›n› bu haf›zadan yola diyor, ama hiç flüphesiz kendi kaderinin efen-
tinde, emrinde 300 adam; zalimli¤i çevre köy- nuyor. Köyüne haber gönderebile- ç›karak kuran, bu ortakl›¤a en disi olacak nesillerde yeniden, baflka isimlerle,
lere yaka silktirmifl. Miro’nun k›z› Manuflak’›n ce¤i ufac›k f›rsatlar› de¤erlendir- fazla ayna tutanda: Gülo’nun baflka yüzlerle do¤urmufl oluyorlar.
dü¤ününde gördü¤ü güzel Gülo’yu gözüne meye çal›fl›yor. Cezahir ve k›z› Armenuhi’de… Gülizar (ortada, haç kolyeli), Ke¤am Der Garabedyan (oturmufl, solda). Soldaki çocuk Armenuhi Kevonyan, Peki, tüm bu hikâyeler bir araya geldi¤inde
kestiriyor. Sar›, dalgal› saçl›, ceylan gözlü, on Musa Bey’in tüm tehditleri- arkas›nda ablas› Hayganufl. Mufl, 1905 civar›. pay›m›za düflen, bizim olan öykü hangisi, ya
dört yafl›ndaki bir Ermeni k›z›, Gülo’yu... ne, zorlamalar›na ve kor- Armenuhi’nin ra¤›ndan kopar›lm›fl say›s›z insana sunulan efl- bir akademisyen. T›pk› annesi gibi, ata topra- da bizim öykümüzde Gülo, Armenuhi nerede?
Bir at ve a¤›rl›¤›nca alt›n karfl›l›¤›nda k›z› kutmalar›na gizlice dire- öyküsü siz bir arma¤an: Hat›rlama flans›... ¤› Anadolu’da de¤il, Paris’te yafl›yor. 1988 y›- Tuhaf benzetmeler geliyor akl›m›za... San-
ailesinden istiyor. Reddediliyor. Yetmezmifl gi- niyor. Sonunda, ‹stan- Tarihçilerin, araflt›rd›kla- Bu k›sac›k yaflamöyküsü daha da ayr›nt›- l›nda France-Arménie dergisine verdi¤i bir rö- ki tarihin ‘olay yerinde’, ete¤inde çamurla di-
bi, yöre halk›n›n kendisi hakk›ndaki flikâyetle- bul hükümetinin, Gü- r› dönemin kay›tlar› land›r›labilir, hatta bir monografiye dahi konu portajda, bafllang›çta fizikçi olmak istedi¤ini, kilmifl Gülo, az ötesinde ancak ‘sesler’ duyabi-
rini Bitlis Valisi Edhem Pafla’ya iletenlerden lizar’›n ‹stanbul’a ge- olarak masallara, flark›- olabilir. Fakat hakk›nda yap›lm›fl onca araflt›r- fakat ‘maddenin yap›s›na’ duydu¤u merak›, len Armenuhi ve daha daha da ötesinde, akta-
birinin Miro oldu¤unu ö¤reniyor (di¤eri tirilip sorgulanmas›- lara, a¤›tlara baflvur- maya, arflivleri kaplam›fl onca belgeye ra¤men ‘toplumlar›n yap›s›n›’ anlamaya vakfetmek r›lanlarla yetinen, hayal gücüne s›¤›nm›fl Ana-
Mufl’un Arkavank köyünden Ohan Bey). Ve n› emretmesi üzeri- malar›, 1980’ler- Gülizar’› bilmenin en hakiki yolu onun ‘sesini durumunda kald›¤›n› söylüyor. Söylefliye ba- hid ve Talin. Bir ailenin dört kuflak kad›nlar›-
intikam çanlar› çal›yor. Musa Bey’in halas› Pe- ne, Musa Bey için den itibaren ivme dinlemek’se e¤er, k›z› Armenuhi’yi anlaman›n k›l›rsa Anahid’i tarihçi olmaya iten temel ne- n›n Mufl’tan Paris’e uzanan bir yol üzerinde
riflan Han›m’›n Gülo’nun ailesini önceden de, Cezahir için kazanm›fl bir en iyi yolu da, bu a¤›tlar›n onun kimli¤inde den, pozitif bilimlerin uzun ve masrafl› bir durup, adeta kulaktan kula¤a oyunu oynar-
Arménouhie Kévonian uyarmas› ifle yaram›yor; tehlikeye birlikte karfl› de yapacak bir yaklafl›m. Geç- infla etti¤i geçmifli görmeye çal›flmakt›r. “Ma- e¤itim sürecini gerektirmesi. On üç y›l liseler- m›flças›na birbirine aktard›¤› bu öykü kimin?
Les Noces Noires de Gulizar koymak üzere komflu Kürt köyleriyle yap›lan fley kalm›yor. mifl yeniden mig, babig, garkek zis, çulhag martu d›vek zis” de tarih ö¤retmenli¤i, ard›ndan 1969’da, Sor- Okullarda bize tek bir tarih olmad›¤›, tarihin
(Gülizar’›n Kara Dü¤ünü)
planlar da hayata geçirilemiyor. Paskalya’y› iz- Kaç›r›ld›¤›n›n Der Garabedyan’la ve koca bir halkla birlefli- kurgulan›rken (ana, baba, evlendirin beni, dokumac›ya verin bonne ve EHESS’te uluslararas› iliflkiler ve düz bir çizgide ilerlemedi¤i ö¤retildi. Lakin
Ermeniceden Frans›zcaya
çev.: Jacques Mouradian, Editions Parenthèses, leyen pazartesi gününün ilk saatlerinde, Musa ertesi günü, Musa Bey’e “‹stersen Ohan Bey’i yor. Bunlar öyle zamanlar ki, tek bir kiflinin büyüteç alt›na al›nan, yaln›zca, büyük co¤raf- beni) diyen bir halk flark›s›, Mufllu genç ka- ça¤dafl tarih e¤itmenli¤iyle bafllayan akademik engebelerle dolu da olsa, tek bir hat üzerinde
Marsilya, 1993, 166 s. Bey 150 adam›yla Miro’nun evini kuflat›yor. yakt›¤›n gibi, beni de diri diri yak, kurtulmufl hikâyesi, bir halk›n hikâyesine dönüflüyor. yalara ve genifl zaman aral›klar›na hükmeden- d›nlar›n dilinde nas›l sürekli tekrarlanan bir hayat›... “Tarih bir sanat dal›d›r” diyor, “Ha- s›ralanm›fl olan bu öykü, bize kal›rsa Gülo’dan
Gülo’nun babas› A¤acan ve amcas› M›kho ya- olurum. Yüz y›l da geçse vazgeçmeyece¤im!” Der Garabedyan çifti için de durum de¤iflmi- ler de¤il art›k. Bütün o kaosun içinde varl›¤›n› dua gibi kalm›flsa, Armenuhi’nin de kendi du- yal gücüne ve hikâyeye yap›lan bir ça¤r›d›r. bafll›yor. Aksini söylersek, onun direniflinin
ralan›yor; tek bafl›na odalardan birine s›¤›nan diye hayk›ran Gülo, aylar sonra ilk defa mah- korumaya çal›flan bir köylü, bir tüccar veya bir as›n› aramad›¤›n› kim söyleyebilir? Hatta ana- yak›n›ndaki insanlara afl›lad›¤› gücü ve her
K ritik bir y›l 1889. Frans›z Devrimi’nin
yüzüncü y›ldönümü bir defa… Bir yan-
dan II. Enternasyonal’in tohumlar›n› atan sos-
Gülizar saklanmay› baflaram›yor, kaç›r›l›yor.
Çok sonralar›, flöyle anlat›yor o geceyi:
keme kap›s›nda gördü¤ü annesine, plan›n›n
bir parças› olarak, büyük bir so¤ukkanl›l›kla
yor… Musa Bey’in dinmeyen tehditleri, Ke-
¤am Der Garabedyan’›n Mufl’ta Taflnaksut-
yun lideri olmas›; II. Meflrutiyet’in ilan›yla
deli de hikâyenin baflaktörlerinden say›l›yor.
Kürt Musa Bey davas› gibi kendi s›n›rlar›n›
s› Gülo’ya adanm›fl bu a¤›tta kendini bulma-
d›¤›n›?...
Ben, sen, biz, tarihin bir sonucuyuz.”
Ermenilerin bugünkü siyasi düflünce kal›p-
lar›n›n, yak›n tarihlerine göbekten ba¤l› oldu-
üyesiyle bize ilham veren bir nesli mümkün
k›l›fl›n› göremeyece¤iz. Hükümdarlar› bilmek,
yalist partiler Avrupa ülkelerinde boy göster- “Git ana, ben art›k Türk’üm!” diyebiliyor. Ve birlikte meclise girmesi; Ermeni ayd›nlar›n›n aflan bir olayda kimi görünmez ba¤lar› gözden ¤unu savunuyor Anahid. ‘Zihniyet tarihi’ ola- ekonomik koflullar› sunmak, hukuk yap›s›n›
“Köyümden gelen çan seslerini duyunca
meye bafllam›fl, di¤er yandan Avrupa’n›n do¤u ac› ac› a¤lad›m. Evlilik töreni bitti¤inde,
daha da önemlisi, yüzlerce insan›n nefretini ölüme yolland›¤› 24 Nisan gecesi hastal›¤›n›n kaç›rmak çok kolay. Fakat, ne mutlu ki, hayat rak ele ald›¤› Ermenilerin geçmiflini, 1915’te büyüteç alt›na almak, Gülo’nun ve k›z›n›n ve
ucunda, ‹stanbul’da, Devrim’in ‘eflitlik, özgür- genç çiftin kafalar›nda yeflil k›rm›z› bir ensesinde hissetti¤i, davan›n art›k bir etnik ça- onu kurtarmas›; sevdiklerini kaybetmenin ac›- dedi¤imiz, tarihçinin körlü¤üne yenik düflmü- savrulanlar›n kurduklar› hayatlar üzerinden torunlar›n›n, bilimselli¤in, hukukun, erkekli-
lük, kardefllik’ idealleri, ço¤unlu¤unu askeri taçla kiliseden ç›k›fllar›na efllik eden da- t›flmaya dönüfltü¤ü mahkeme salonunda, “Er- s›yla geçen 3 y›l ve 28 Kas›m 1918’deki ölü- yor. Ac›lar flark›lara iflliyor. Çocuklar do¤uyor. yeniden toparl›yor. Rusya’da, Viyana’da, ‹z- ¤in ve ilerleme mitinin dünyas›nda direnmek-
e¤itim görmüfl vatansever doktorlar›n ve su- vul ve zurnan›n sesinin, çanlar›n tatl› se- meni misin, Türk mü?” sorusuna ölümü göze mü. Baki kalan tek fleyse Gülo’nun savafl› ve Ve kimseye de¤il, tüm bir halka ait olan a¤›t- mir’de, Bitlis’te... Bu infla süreci sadece mekâ- ten vazgeçmeyen bu kad›nlar›n savafl›n› anla-
baylar›n oluflturdu¤u Jön-Türk hareketine iv- sine kar›flt›¤› anlar› hat›rlad›m. Benim alarak cevap veriyor: direnifli oluyor: larda temsil edilen gerçekler, birilerinin haf›za- na s›k›flt›r›lm›fl de¤il; Ermenilerin, 1980’ler- mam›z› belki kolaylaflt›r›yor... Ama, o kadar!
me kazand›rm›fl. Yeni filizlenmeye bafllayan kara dü¤ün alay›msa, o kapkaranl›k ge- s›na, yüre¤ine illa ki iflliyor... ‹flte Armenuhi den sonra, tarihlerini de¤ifltiren trajedilere ve Bu yaz›n›n en bafl›ndaki paragraf› at›n, veya
“Bütün vücudumu bir atefl ve titreme “Ke¤am yabanc› bir ülkede, yüre¤inde
milliyetçilik ideolojisi, ulusal kimlik aray›fl› ve ceydi! Silah sesleri eflli¤inde, bilinmez bir hissi kaplam›flt›. Ölümün terinde bo¤u-
Garabedyan’a (Kevonyan) olan da bu! kimliklerine nas›l bakt›klar› üzerine de kafa yerine baflka isimler, baflka tarihler koyun, de-
vatan hasretiyle öldü. Ve ben, asla avuna-
reformizm, yaln›z Osmanl› ‹mparatorlu- kadere do¤ru ilerliyordum.” luyor gibiydim. Hâkimin sorusu kulakla- Kaç›r›lma olay›ndan y›llar sonra annesinin yoruyor. Fakat tüm bu akademik u¤rafllardan ¤iflen hiçbir fley olmayacak. Sadece, Gülo’dan
mad›m. Mucizelere inan›yorum. Ke-
¤u’nun bask›n etnik gruplar› aras›nda de¤il, r›mda yank›lan›yordu: ‘Ermeni misin, ¤am’dan artakalanlarla birlikte, onun
anlatt›klar›n› kaleme alan Armenuhi, bask› al- çok daha öncelikli bir fley var onun hayat›nda: ve ayn› kaderi paylaflan di¤erlerinden uzaklafl-
Musa Bey’in Hevedig köyündeki evine gö-
1870’lerden itibaren Ermeniler aras›nda da Türk mü?’ Gözlerim karar›yordu, umu- kutsal topra¤›na birlikte gömülmek üze- t›nda yaflamaya çal›flan bir halk›n, korkuyla Annesi Armenuhi’nin a¤›tlar› miras almas› gi- t›kça bilimsellik artacak, inand›r›c›l›k ve umut
türülen Gülizar, ›fl›ks›z, so¤uk bir odada, yal-
kendini hissettirmeye bafllam›fl. Türkmen ve dumu kaybetmifltim ve cevap vermeye re, geri dönece¤im günü bekliyorum. O y›ld›r›lmaya çal›fl›lan bir genç k›z›n Gülizar’da bulan›klaflacak...
n›z bafl›na b›rak›l›yor. Aile büyükleri, Güli- bi, ailesinden miras ald›¤› ‘örgütlülük’. Kendi-
Kürt afliretlerinin a¤›rl›kl› oldu¤u bölgelerde mecburdum.” güne kadar dayanaca¤›m.” tekrar eden hikâyesini kaleme ald›¤›nda, ama-
zar’›, zaten dört kar›s› olan Musa Bey yerine, ni bir entelektüelden çok bir propagandac›, en
yaflayan, ço¤unlu¤unu köylülerin oluflturdu¤u c› profesyonel bir tarih çal›flmas› yapmak de-
kardefli Cezahir’e vermeyi uygun görüyor. Ar- Mahkeme salonunun ortas›nda, üzerindeki Sonuç olarak, Gülizar’›n kaç›r›lmas› ve da- iyi ihtimalle bir militan entelektüel olarak ta-
Ermeniler, Anadolu’nun do¤u vilayetlerinin ¤ildi. Büyük olas›l›kla sadece Gülizar’a ödedi-
d›ndan Gülizar’›, ya da yeni ismiyle Fatma’y›, elbiseleri y›rtarak “Kaç›r›ld›¤›m gün neysem, va süreci olay›n faillerini fazlas›yla afl›yor. Er- n›ml›yor:
alt›s›nda oldukça büyük bir az›nl›k kesimi ¤i bin gönül borcundan biriydi bu... Zira ya-
bu co¤rafyan›n kad›nlar›n›n makûs talihini yi- babam›n evine öyle dönmek istiyorum” diyen meni toplumunun hareketlenmesi aç›s›ndan “Yapt›¤›m fley ajitasyondan ibaret. Partiyle,
oluflturuyor. Tarihin ‘büyük anlat›s›na’ Sultan flam›n›, halk›n›n a¤›tlarda dillenen ac›lar›n›
nelemekten al›koyan, as›l hikâye bafll›yor. Gülizar’›n bundan sonraki öyküsü, Ke¤am bir çözülme noktas›, yabanc› bas›n için Os- asl›nda her türlü duygusall›ktan muaf olmas›
II. Abdülhamit’in 1890’da kurdu¤u Hamidiye unutulmaktan kurtarmaya adam›flt›.
manl› yönetimini elefltirme ve iç çat›flmalar›n gereken iliflkim, olmas› gerekenin tam tersi bir
Alaylar›’n› eklememek düflünülemez elbette: 1904’te Mufl’un Surp Marine mahallesinde
varl›¤›n› görünür k›lma f›rsat›na dönüflüyor. ba¤lanma içinde geliflti. Köklerini aile öyküm-
1877-78 y›llar›nda Osmanl›-Rus savafl›n›n dünyaya gelen Armenuhi, Ermeni müzi¤iyle
Dönemin koflullar› içinde toplumsal roller da- de tafl›yan, beni bedenen ve ruhen parças› ol-
patlak verdi¤i, imparatorlu¤un do¤u s›n›r›n- çocuklu¤unda tan›flm›flt›. Mebus olan babas›y-
dan toprak kayb› korkusunun iyice artt›¤›, üs- ha da belirginlefliyor. Söz gelimi, Gülizar’› du¤um örgüte (Taflnaksutyun) ait k›lan bir
la birlikte ‹stanbul’a geldi¤i 1908 y›l›nda, Go-
tüne üstlük ba¤›ms›zl›k söyleminin dolaflacak elinden kaç›rmay› sineye çekmek zorunda ka- ba¤ bu. Böyle bir zihniyet yap›s›ndan, böyle
midas’›n kurdu¤u Kusan korosunun ilk pro-
kanallar› en kolay flekilde buldu¤u topraklar- lan Cezahir, intikam duygular›n› Ohan Bey’in valar›nda yer alan en küçük üye olma flans›n› bir ruhun varl›¤›ndan söz etmek kesinlikle
‹stanbul’daki dava s›ras›nda Londra’da sat›lan bir kartpostal mümkün. Bu öyle bir vatanseverlik ki, zorluk-
da, y›llard›r bölgeyi kontrol etmekte zorlanan ailesine ve Arkavank köyüne yöneltiyor; ne yakalad›. Bu karfl›laflman›n s›cak an›lar› sonra-
‹stanbul hükümeti çareyi Kürt afliretlerini dev- var ki halktan daha önce görülmemifl bir dire- ki y›llar›n› da derinden etkileyecek, ileride, lara direnmeyi sa¤l›yor ve Ermeni halk›na,
niflle karfl›lafl›yor. Akabinde Cezahir ve adam- “Daha dün dam›m›z nefleli ve mutluydu, kendi kaderinin efendisi olma inanc›n› afl›l›-
reye sokmakta bulur. Yörenin güvenli¤inden Vartan Sarkisyan ve V. S›rvantzyan’›n piyano
lar›n›n Mufl’un Vartenis köyünde bir Ermeni Hiçbir fleyden korkmadan, yor.”
Kürt afliretlerin sorumlu tutulmas›, hem bu eflli¤inde verdi¤i resitallerde, Gomidas’›nkiler
dü¤ün alay›n› basmalar›yla bafllayan bir dizi sen, yak›n›mda oturur, konuflurdun, Anahid’e göre, Ermeni sorununun bir aya-
gruplar›n merkezi hükümete tabi k›l›nmas›, baflta olmak üzere Ermeni müzi¤inin çeflitli
olay, Ermenilerin bir Kürt afliretine karfl› ilk örneklerini baflar›yla seslendirecekti. 1925’te Ailemiz bugün hepten yas içinde ¤›n› 1915 üzerinde uzlaflma oluflturuyorsa,
hem de sultan ile aralar›ndaki ‹slami birlik ba-
¤›n›n güçlendirilmesi gibi sonuçlar do¤urur. silahl› ve örgütlü direnifli göstermeleriyle so- Paris’e yerleflen Armenuhi, müzik çal›flmalar›- Hepsi senin için iç çeker; ötekini, bugün Ermenistan halk›n›n ve hatta
Peki, tarihi yapan büyük aktörlerden ötesi- nuçlan›yor. n› burada da sürdürdü. Gurbetin besledi¤i öz- hepsi senin ard›ndan a¤lar; tüm Ermenilerin yurttafl olarak korkular›n›
nin görünmedi¤i bu tabloda, sar›, dalgal› saç- Kaç›r›lma olay›n›n ve davan›n ayr›nt›lar›, lemler, bir süreli¤ine yan›na gelen annesi Gü- Ah! Benim Küçü¤üm, benim biricik Gülom yenmesi, karfl›lar›na dikilen yasaklar› alt etme-
l›, ceylan gözlü, on dört yafl›nda, Mufllu bir k›- Saint-Petersburg’da yay›mlanan Araks ve Lon- lizar’dan ö¤rendi¤i flark›larla, hat›ralarla daha Gözlerim karard›! Seni kaç›rd›, Cezo.” si ve koskoca bir halk›n özsayg›s›n› yeniden
z›, Gülizar’› nereye koymal›? Musa Bey ve dra’da yay›mlanan Hayasdan dergilerinde ay- da perçinlendi. Margarit Babayan’dan ald›¤› kazanmas› zorunlulu¤u teflkil ediyor. Anahid,
larca konu ediliyor. ‹lk aflamada tüm iddialar- derslerin ard›ndan, ilk konserini 6 Kas›m
Ve Anahid, ve Talin, gençli¤in kendi tarihinden bihaber oldu¤un-
adamlar› taraf›ndan kaç›r›ld›ktan 50 y›l sonra,
dan aklanarak ç›kan Musa Bey, davan›n tekra- 1946’da Paris’teki Chopin Salonu’nda verdi.
ve bizim öykümüz dan yak›n›yor. Vatanseverli¤in öne ç›kar›ld›¤›
canl› ve berrak bir haf›zayla, yaflad›klar›n› k›z› Gülizar’›n torunu, tarihçi Anahid Ter Minasyan,
Armenuhi’ye anlatan Gülo’nun hikâyesini na- Gülizar (sa¤da), üvey annesi Nartun (solda), Gülizar ve k›z› Armenuhi, 1909, Kudüs r› talebi üzerine yeniden yarg›lan›yor. Mek- Ard›ndan Amerika’ya, Beyrut’a, Halep’e dü- Armenuhi’nin k›z› Anahid Ter Minasyan, Ga- veya milliyetçili¤in kamç›land›¤› söylemlerde dedesi Mufl mebusu Ke¤am Der Garabedyan’›n fiiflli Ermeni
s›l yapmal› da kaybetmemeli? day›s› Der Harutyun. ‹stanbul, 1889. (Hac yolculu¤u) ke’ye sürülüyor; burada bir y›l kald›ktan son- zenlenen turneler, ya da baflka bir deyiflle, top- rabedyan ailesinin üçüncü kuflak üyelerinden sadece ulusal ba¤a yer verildi¤ini, Bakülü bir Mezarl›¤›’ndaki mezar›n›n bafl›nda. (27 May›s 2008)

AGOS kitap 12 mart 2009 mart 2009 13 AGOS kirk


olaylar› s›ras›nda bir Ermeni kad›n› (baba- üzereydi. ‘Ben’ ve ‘temsil etti¤im’ Ermenilik- Keflke herkes yaflanan zulümlerle ve fliddetle
anesini) kendisine efllerinden biri olarak seç- te, bir yak›nl›ktan ziyade, bunca zamand›r hesaplaflsa, ve evinin içini temizlese.

Evsizlefltirilen neneler, masumlaflt›r›lan ti¤ini söyledi. Yabanc›s› olmad›¤›m›z, hatta


fazlas›yla ‘kendisi’ oldu¤umuz Annean-
nem’de, Kara Kefen’de de anlat›lanlara benzer
yük gibi tafl›d›¤› babaanne hikâyesinin iade
edilece¤i bir yer ar›yordu. Ömür biçilmifl bir
hikâyeyi ‘sahibine’ iade ediyordu.
Hikâye devam ediyor
fiimdilerde ‘üç maymun’ olma hallerine karfl›
bir hikâyeye özet bir girifl yapm›flt›. Ben, o an art›k her ne isem, sadece utanç nispeten daha güçlü bir direnç var. Art›k genç

zalimler: Kimin hikâyesi? Sessizce dinlemifltim. Erkek torun, dile duydum – bir kad›n›n ömrü billah bedeni üze- nesiller “Seni görüyorum” anlam›na gelecek,
getirilemese de gerisinde ba¤›ran zulüm hikâ- rinden hüküm giymesinden, bir erke¤in ken- karfl›l›kl› etnik espriler yap›yorlar. Renkli etnik
yelerini saklayam›yordu. Gündelik hayat›n, dine dedesinden miras hikâyesine s›¤›n›p baba- kimliklerini giyinip kavga edenlerin yan› s›ra,
yaflanan trajedileri f›kralaflt›ran ac›mas›z di- annesini kap› efli¤inde b›rakmas›ndan, bir ka- ayn› renkli k›yafetler ve flark›larla karfl›l›kl› gö-
liyle, kad›n hikâyelerini kahve muhabbetleri- d›n›n torununun a¤z›nda ‘Ermeni meselesi’ne bek atanlar da var. Halklar›n kardeflli¤i, dost-
BEL‹NDA MUMCU ne malzeme etmesi gibi çok ‘s›radan’, ‘bildik’ s›k›flt›r›lm›fl hikâyesinden, s›rt›ma yüklenen Er- lu¤u ba¤lamlar›nda ‘ezilmifl’ halklardan olma-
hikâyeleri kesik kesik, ama k›s›k de¤il, ‘alayl›’ menili¤in ve kad›nl›¤›n a¤›r ac›lar›n›, sorunlar›- ya da sanki bazen özeniliyor... Zaten bu yüz-
Biliyorum at s›rt›nda bir gerdek den Fahriye Han›m’›n hikâyesini, Gülçiçek diyor. Ancak, hikâyeler, kad›nlar›n yaflad›k- bir edayla anlat›yordu. Anlat›rken rahat ol- n› –ve sorumluluklar›n›– tafl›yamamaktan... den de art›k kimse ‘Türk’ de¤il; herkes bir kö-
öyküsüymüfl Han›m Nenem Günel Tekin, Kara Kefen: Müslümanlaflt›r›- lar›n›n derinlerine inilemeden anlat›l›yor. mad›¤›n› da hissediyordum. Sanki ‘bana’ de- Bir kad›n›n ailesinden, geçmiflinden bu- ken aray›fl›nda. ‘Türklük’ uza¤a itiliyor. Bas-
Etek uçlar›na tak›l› tarihini gezdiren lan Ermeni Kad›nlar›n Dram› isimli kitab›n- Yazar›n, bunu özellikle, k›sa bir anlat› için ¤il de, özellikle bir Ermeni’ye anlat›p üstün- güne kalan tek fley olan torununun, kad›n›n k›n kimlikten soyunup, daha ‘masum’ kimlik-
Sanki köyün yazl›k sinemas›ym›fl da kaydetmifl. seçmifl oldu¤u da söylenebilir. Bunun, ka- den atmak istiyordu bu hikâyeyi. Ermenili- ac›lar›n› dillendirmede ve sahiplenmede bo- leri giyinip ruh ac›lar›m›z› dindirmeye çal›fl›-
pembe flifon entarisi Kara Kefen, 1915 ve sonras›nda Müslü- d›nlar›n yaflad›klar›n› çocuklar›na aktarma- ¤im sayesinde, babaanne hikâye d›fl› edilmek calad›¤›n› gördüm. Kestirmeden anlatmak, yoruz. Yüzleflme döneminin sanc›lar› bunlar...
Tam elli iki dü¤meli... malar›, ya da çocuklar›n bunlar› dillendire- özellikle de bana duyurmak istiyor gibiydi. Ermenili¤in görünmezli¤i, reddi ile, tan›-
manlar taraf›ndan ‘kurtar›lan’, ‘kaç›r›lan’ Kendisini kaç›ranlar taraf›ndan yüzüne, bölgedeki
(...) Sanki o anlatacakt›, ben üzülecektim. Sanki, d›¤›m birinin, köyünde –asl›nda olmayan–
Ermeni k›z çocuklar›n›n hikâyelerinin pefli- cek, detayland›racak bir yüzleflme aflamas›na Müslüman halklar›n geleneklerine göre dövmeler
Kerem’in sabr›yla çözülüp ah›yla iliklenen. Ermenili¤i buldu¤unu san›p, kulaklar›mda
ne düflen bir kitap. Günel Tekin, kendisine henüz varamam›fl olmalar› gibi farkl› sebep- bu hikâyede a¤lamak benim görevimdi. De- yapt›r›lm›fl, 17 yafl›nda, Antepli bir genç kad›n
(...) (Nubarian Koleksiyonu)
anlat›lanlar aras›ndan, çok önemli bir konu- leri de olabilir. Ayn› zamanda, kitapta baz› de ‘zalim’di, ama ‘ismini veren’ de oydu. Hi- hâlâ ç›nlayan “Ne güzel, bizde de Ermenilik
Anam›n a¤lamalar›ndan bilirim
ya dikkat çekiyor: “Anlat›lanlara göre, tehcir hikâyeleri hem yazar›n kendisinin do¤rudan kâyede torunu taraf›ndan kap› d›flar› edil- ev, mülk babaannedendi. Ama torun, evin var” kutlamas› gibi haller aras›ndaki mesafe
(...)
Kökü sökülmüfl a¤aç gibiydi nenem s›ras›nda Müslüman erkekler, tehcir edilen anlatmas›, hem de hikâyeyi dinledi¤i kifliler- mekte olan ise babaanneydi. Torun, dedenin dededen kalma oldu¤u bilgisiyle büyümüfltü. ne? Bu ‘güzellik’ nas›l bir fley? Bu, etnik çat›fl-
Gö¤ünü yitirmifl kartal... ailelerin k›zlar› ile evlenebiliyor, isteyen iste- den aktararak tekrarlara düflmesi gibi teknik günah›n› ç›kar›yordu. Ben babaanneyi sahip- ‘Benim’ hikâyeme iade edilecek ‘evsiz ve malar›, nefreti, tahammülsüzlü¤ü karfl›l›kl›
di¤i Ermeni k›z›na el koyabiliyormufl. Hü- sorunlar, kitab›n detaylara giremeyen acele- lenecektim. ‹yi de, ne haddime? Torunu kar- ac›’ babaanne hikâyesi, kendisinde fazla du- anlay›fla, dostluk umuduna dönüfltürmek
kümet böyle bir karar ç›karm›fl” (s. 8). Ata- cili¤ini ve uzun soluklu bir çal›flman›n ek- fl›mda dururken, babaaneyi ve onun ac›s›n› ruyordu. Keflke, babaannesinin hikâyesini için verilen mücadelelere ya da ‘köklerini’,
B u dizeler, 12-13 yafllar›ndayken bütün
ailesini, akrabalar›n›, tan›d›¤› herkesi
kaybeden, bu arada bir çavufl taraf›ndan ‘be-
erkil ulus zihniyetinin ulus tahayyülü nas›l
kad›n kimli¤ini, bedenini ‘ulusun anneleri’,
sikli¤ini hissettiriyor.
Yazar›n konufltu¤u evlatlar›n, torunlar›n
torunundan çok sahiplenmek ne haddime?
Torununun kendi ac›s›n› bilebilme ve bunu
bana havale etmeden, baflka bir dille kursa ve
sahiplenebilse. Keflke, ‘aile’ ve ‘ev’, erkekli¤in
geçmiflini, yok say›lman›n ne demek oldu¤u-
nu ö¤renmeye çal›flma hallerine yöneltilmifl
¤enilip’ kaç›r›lan Erzurum-H›n›sl› bir Er- toplumsal ‘namus’ kurallar›n›n bir numara- hepsinin ortaklaflt›¤› nokta, kitab›n bir nevi özgürce dillendirebilme imkân› olmal›yd›. referanslar› olan din, devlet ve milliyet flidde- bir soru de¤il. Ermeni olmay› kutlamak da,
meni kad›n›n, Fahriye Han›m’›n torunu ta- l› uygulama alan› vb. flekillerde nesnelefltiri- özeti gibi: “Onu hiç anlayamad›k”, “Hep Benim kendi hikâyem onun anlatt›klar›n›n tinden göbek ba¤›n› koparabilse. Yok sayma, reddetmek de bu kimli¤in hâlâ normallefle-
raf›ndan yaz›lm›fl. Fahriye Han›m’›n k›z›, yorsa, ayn› flekilde baflka milletleri, uluslar›, yaln›zd› ve ac› çekiyordu”, “Hiç kimse onun uza¤›na düflmüyordu belki, ama o kad›n›n afla¤›lama, üstünlük kurma, tecavüz etme, el medi¤ine iflaret eden tav›rlar. Ama ev içlerini
annelerinin geçmifliyle ilgili fazla bir fley bil- halklar› yok etmeyi hedefledi¤inde de o mil- derdini sormad›.” Çocuklardan biri flöyle dertlerini önce torunu sahiplenebilmeliydi. koyma hikâyeleri ile beslenip ‘büyüyen’ her- nefessiz k›lan ‘üç maymun’luklarla hesaplafl-
mediklerini, hatta ona önceki ismini sorma- letin kad›nlar›n› özellikle hedefliyor. Büyük diyor: “Bugün en ac› duydu¤um fley, baflta Babaanneden kendisine ac› an›lar, dede- kes evinde yaflananlar› dillendirse ve dedeleri- mak, konu Ermenilerle ilgili meseleler olun-
y› bile ak›l edemediklerini söylüyor. K›z›, Felaket döneminde de, benzer bir zihniyet- Gülçiçek Günel Tekin biz çocuklar› ve efli olmak üzere, hiç kimse- den ise mülkiyet miras kalm›flt›. Babaanne hi- nin yan›nda anneanne, teyze ve hatta ‘evlat’ ca, bu memlekette çok daha zor bir savafl. Ka-
babas› olan çavuflu ‘annelerini kurtaran le, Ermeni kad›nlar ve ‘müstakbel’ çocukla- Kara Kefen nin onu anlamamas›, onu dinlememesi, kâyenin öznesi de¤il, bohças› bile olmayan bir bildiklerini ac›lar›yla birlikte sahiplense. Kefl- ra Kefen, inand›¤›m iyi niyeti ile bu savafla gi-
1920'li y›llarda Danimarkal› misyoner
adam’, Fahriye Han›m’› ise dirençli, asil, ço- r›, Ermeni erkeklerden farkl› flekilde hedef Belge Yay›nlar›, 2008, 175 s. onun an›lar›n›, ac›lar›n› paylaflmamas›yd›. ‘gelin’iydi. Dede evine d›flar›dan getirilmiflti ke, “Nenem Ermeni’ydi” diyebilen cumhur- riflmesine ra¤men hikâyesini, mücadelesini
Karen Yeppe’nin kurtard›¤› Ermeni kad›nlardan
cuklar› için yaflam›fl bir kad›n olarak anlat›- al›nd›. Bu hedef, bir yandan da, kad›nlar› ve Bu da içimdeki en büyük ac›, en büyük s›- biri (Ermeni Soyk›r›m Müzesi) babaanne. Kim bilir, belki de içinde yaflanan baflkanlar›, bakanlar› olsa bu memleketin. tamamlayamam›fl bir kitap.
yor. Annenin geçmiflinden kalan tek fley, ka- kad›nlar›n ‘egemen’ Müslüman halklar›n kitaptaki hikâyeleri –art›k hayatta olmad›k- z›d›r.” (s, 20). Annesinin “Mezar›m› da yap-
ç›r›ld›¤› gün üzerinde olan elbise. “fiimdi erkeklerinden do¤uraca¤› çocuklar› ‘hak di- lar› için– kad›nlar›n kendilerinden de¤il ço- t›rmay›n, dümdüz olsun” dedi¤ini ve “Yafla-
filmlerde gördü¤ümüz saray kad›nlar›n›n ne getirme’, ‘kurtarma’ düsturuyla ‘masum- cuklar›ndan toplayabilmifl. Çocuklar›n an- m›m kara oldu. Ölürsem kefenim de kara
giydi¤i gibi bir elbiseydi. Etekleri kabar›k, laflt›r›lmaya’ çal›fl›ld›. Ama iflte, ‘hak dine lat›lar›nda da, babalar›n ya da dedelerin ko- olsun” vasiyetiyle, kitaba da ad›n› veren ka-
pembe flifon ve tüldendi. Biz, o zamana ka- gelmesi’ için erkeklerden ya da genel olarak numlar› “Anlatt›¤›na göre babam öldürme ra bir kefenle gömüldü¤ünü anlat›yor.
dar böyle bir elbise görmemifltik. Anam za- halk›n kendisinden ziyade özellikle kad›nlar ifline pek kar›flm›yormufl” ‘masumlu¤u’ ile Kitab›n sonuç bölümünün bafll›¤› ‘Er-
man zaman bu elbiseyi ç›kar›p öper, koklar seçildi. geçifltiriliyor (s. 8). En fazla, baba ile anne- menilerle Kürtler Kardefl Gibiydiler’. Önce-
ve a¤lard›” diyor k›z›. Neneden k›z›na ve to- Günel Tekin, kitab›nda ad› geçen Erme- nin pek muhabbetli olmad›¤› söyleniyor. ki bölümlerde Ermeni-Kürt iliflkilerine dair
rununa kalan, daha sonra baflka bir kad›n ta- ni kad›nlar içinde sadece Pire Hatun ve ebe- fiimdiye kadar bu konu üzerine yaz›lanlarda hiçbir söz söylemeyen yazar›n, kitab›n sonu-
raf›ndan kesilip ‘kese’ yap›lm›fl bir elbisenin si Sittö Zero’yu (Sittö, Arapça ‘büyükanne’, da henüz babalar›n ve dedelerin (ya da hala- nu söylefli yapt›¤› birine referans vererek
ard›ndan yaz›lm›fl dizeleri ve k›z›n›n dilin- yerel kullan›m› ‘çok bilmifl’) tan›m›fl. Ama lar›n, teyzelerin, yengelerin yani ‘baba tara- aniden bu bafll›¤a ba¤lamas›, kitab›n ak›fl›-
f›’n›n) bu hikâyelerdeki konumlar› ile yeter- n›n beklenmedik bir noktada kesildi¤i hissi-
li ölçüde ve gerekti¤i flekilde yüzleflilmedi¤i ni uyand›r›yor. Ermenileri kurtaran Kürtler,
söylenebilir. Bu tip bir yüzleflme flüphesiz Türkler ya da baflka halklardan insanlar el-
zor, ama yüzleflememenin sanc›lar› çok a¤›r. bette vard›. Ancak yazar›n yedi sayfal›k so-
nuç bölümünde aktard›¤› öykülerin gerek
Hikâyeleri dillendirebilmek dilindeki, gerekse içeri¤indeki yetersizlikle
Fethiye Çetin’in, okuyan herkesin üzerinde vard›¤› noktan›n “Ermenilerle Kürtler kar-
iz b›rakm›fl kitab› Anneannem’i (Metis Yay., defl gibiydiler” olmas› ve son olarak “Kürtler
2004) hat›rlamadan bu kitab› okumak pek Ermenileri niye öldürsünler ki?” gibi tart›fl-
mümkün de¤il. Anneannem’de, Çetin sade- mal› bir soruyu/duruflu ortaya koyup, bu
ce anneannesini de¤il, kendini de anlat›yor- mesele üzerinde yeterince durmadan kitab›
du; kendisi de anlatt›¤› hikâyenin bir parça- bitirmesi, bence kitab›n önemli bir eksikli-
s›yd›. Bu anlamda, kitapta neneden toruna, ¤i.
torundan di¤er torunlara bir aktar›m vard›.
Kimin hikâyesi?
Kara Kefen de, Anneannem gibi, yok say›l-
d›kça derinleflmifl ac›lar› görme, anlama, ak- Kara Kefen’i okurken, “Bu hikâyeleri nene-
tarma derdinde olan bir kitap. Gülçiçek lerinin ac›lar›n› görmemifl, duymam›fl, bil-
Günel Tekin, Müslümanlaflmak zorunda memifl torunlar okumal›” diye düflündüm.
b›rak›lan Ermeni kad›nlar›n y›llarca üstü ör- ‹nsan›n nenesinin, kendi ailesinin ac›s›n› bi-
tülen, evlerin arka odalar›na kilitlenen hikâ- lememesi, görememesi, dillendirememesi,
yelerini görebilmek, fark edebilmek, ac›lar›- buna mecbur b›rak›lmas›, yaray› daha da
n› hissedebilmek ve dillendirmek için yola büyüten bir fley de¤il mi?
ç›km›fl. Yazar›n, çevresinde bu kad›nlar› ko- Bir defas›nda, bir arkadafl grubuyla lafl›-
layca bulabilmesi de, Müslümanlaflmak zo- yorduk. Gruptan biri, benim Ermeni oldu-
runda kalan bu kad›nlar› bilmeden, görme- ¤umu ö¤renince, ilk önce bana, belki de bir
den yaflamak için iyi bir ‘üç maymun’ oyun- yak›nl›k hamlesi olarak, babaannesinin de
cusu olmak gerekti¤ini düflündürüyor. Gü- Ermeni oldu¤unu ‘itiraf’ etti. Dedesinin sözü
nel Tekin ‘üç maymun’u oynamay› redde- geçen, güçlü, zalim bir a¤a oldu¤unu, 1915
AGOS kitap
14 mart 2009 mart 2009 15 AGOS kirk
Kan ve ‹nanç: ba¤›ms›z bir devlet için savaflmak üzere da¤- ken, yak›n tarihimizin erkek imgesiyle de Güçler (roman)
Kurflunkalem Bir Deliler Evinin

Geçen ay›n kitaplar›


PKK ve Kürt lara ç›kmaya yönelten ne? Kürtler, yoksul hesaplafl›yor. Ursula K. Le Guin
Fabrikas› (roman) Yalan Yanl›fl Hareketi olduklar› ve baflka bir seçenekleri bulunma- * çev. Çi¤dem
Soti Triantafyllou Anlat›lan K›sa (siyaset) d›¤›ndan m›, yoksa örgüte ve hedeflerine Düflman›m›n Erkal ‹pek
çev. Fulya Koçak Tarihi (roman) Aliza Marcus tam manas›yla inand›klar›ndan m› PKK’ya Befli¤i (roman) Metis Yay›nlar›,
Literatür Yay›nlar›, Ayfer Tunç çev. Ayten Alkan kat›l›yorlar? Bu sorular› yan›tlayabilmek Sara Young 349 s., 22,5 TL
346 s., 22 TL Can Yay›nlar›, ‹letiflim Yay›nlar›, için, bizzat asilerle konuflmak laz›m. (…) çev. Füsun
Çarfl›: Bir Baflka Siyasal ‹slam 482 s., 26,5 TL 428 s., 22,50 TL Peki, PKK de¤iflebilir mi? Kolay de¤il. Ni- Talay Fantastik ve bilim-
Triantafyllou, Yu- Taraftarl›k ve Liberalizm hai olarak bu, Türkiye devletinin y›llard›r Bilge Yay›nlar›, kurgu edebiyat›n ya-
nanistan’da 1999’da (spor, sosyoloji) (siyaset) Sakl› adl› öyküsü ile 2007’de ABD’de süren çat›flmay› sonland›rmak üzere ilk ad›- 366 s, 18,5 TL flayan en önemli isim-
yay›mlanan bu ro- Sema Tu¤çe Dikici der. Ayflen Uysal 1989 Yunus Nadi yay›mland›¤›nda m› atmas›yla söz konusu olabilir.” (yazar›n, lerinden Ursula K. Le Guin, ‘Bat› Sahili Y›l-
man›nda, 1866- Dipnot Yay›nlar›, Yak›n Yay›nlar›, Öykü Arma¤an›’n›, büyük ilgi gören kitab›n Türkçe bask›s› içi yazd›¤› önsözden) II. Dünya Sava- l›klar›’ adl› dizisinin üçüncü roman› olan
1940 y›llar› aras›nda M›s›rl› Helen bir ailenin 190 s., 12 TL 254 s., 16 TL Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek ve PKK konusunda bugüne dek yaz›lm›fl en * fl› y›llar›nda Na- Güçler’le, 2008 Nebula En ‹yi Roman Ödü-
üç kuflakl›k hikâyesini Kahire, Zürih, Berlin, adl› an› kitab›yla 2003 Balkanika Ödülü’nü nesnel ve kapsaml› çal›flma olarak nitelenen Bir zilerin gelifltirdi- lü’nü ald›. Kitab›n anlat›c›s› olan Gavir, efen-
Sen Petersburg ve Atina gibi, bu 80 y›ll›k dö- Kocaeli Üniversitesi Bu kitab›n plan›ndan alan Tunç, son roman› Bir Deliler Evinin Kan ve ‹nanç, Aliza Marcus’un y›llara daya- Yafldönümü ¤i, ‘Savafl Ço- dilerden ve kölelerden oluflan bir toplumda
nemin çalkant›l› kentlerinde gezinerek anla- Siyaset Bilimi ve Ka- da aç›kça anlafl›labile- Yalan Yanl›fl Anlat›lan K›sa Tarihi’nde, ya- nan eme¤inin ürünü. PKK militanlar›yla Rüyas› (roman) cuklar›’ olarak yaflayan bir köledir. Gelece¤e dair olaylar› ‘ha-
t›yor. mu Yönetimi Bölümü’ne yüksek lisans tezi ce¤i gibi, ‹slam bir din ama ayn› zamanda k›n tarihimizin önemli bafll›klar›n›n kiflisel görüflen ilk Bat›l› gazetecilerden biri olan Erendiz Atasü da hat›rlanan Lebensborn projesi dahilinde t›rlama’ ve asla unutmama özelli¤ine sahip
Roman, iki temel hikâye etraf›nda örülü- olarak sunulan bu çal›flmada, Befliktafl taraf- bir toplumsal düzen olarak ele al›nmakta, hayatlar üzerine düflen etkilerine de¤iniyor Marcus, 1989’dan beri Güneydo¤u’daki ge- Everest özel olarak Aryan ›rktan seçilmifl erkek ve olan Gavir bu gücün yarar›ndan çok zarar›n›
yor. ‹lki, liberal fikirleriyle, 19. yüzy›l Avru- tar camias›n›n önemli bir grubu olan Çarfl› daha özelde de ‹slamc›l›k bir siyasal ak›m ve hayat›n içinde akl›n yerinin neresi oldu- liflmeler, Kürt sorunu ve PKK hareketi hak- Yay›nlar›, kad›nlar›n çiftlefltirilmesinden do¤an ço- gömektedir. Gavir, köleli¤e do¤mufl ve bu
pas›’n›n modernleflme ak›m›na kap›lan Asi- ele al›n›yor. Kitap, ‘Çarfl›, savafla karfl›’, ‘Çar- olarak de¤erlendirme konusu yap›lmakta, ¤unu soruyor. Roman›n öyküsü, Karade- k›nda haberler yapm›fl, makaleler yazm›fl ve 311 s., 15 TL cuklar›n say›s› sadece Almanya’da 8 bindi. durumu hiç sorgulamam›fl, halinden mem-
makis ailesi’nden, Afrika k›tas›n›n yat›r›m- fl›, küresel ›s›nmaya karfl›’, ‘Çarfl›, nükleer liberalizm ise bir yandan bir iktisadi sistem, niz’in küçük bir kentinde, denize penceresi hatta bunlardan biri dolay›s›yla yarg›lanm›fl Bu merkezler, ayn› zamanda, SS subaylar›n- nun yaflamakad›r. Bu durum, yaflad›¤›n evin
c›lar taraf›ndan keflfedilmeyi bekleyen alan- santrallere karfl›’, ‘Çarfl›, tiyatro y›k›m›na kar- di¤er yandan da siyasal bir ideoloji olarak olmayan bir ak›l hastanesinde 2007 y›l›nda bir isim. Marcus’un eski PKK üyeleri, bölge Sanat Edebiyat dan hamile kalan kad›nlar›n Führer için do- sahibi efendilerin küçük o¤lu bir köleyi öl-
lar›n› tan›maya çal›flan, baba-o¤ul iki mü- fl›’, ‘Çarfl›, faili meçhullere karfl›’, ‘Çarfl›, ›rk- kabul edilmektedir. Di¤er bir anlat›mla, li- geçiyor, ancak hastanenin kurulufl y›l› olan halk› ve süreci yak›ndan takip eden politika- ‘81, Düflün, ¤um yapt›¤› yerlerdi. dürmesine kadar devam eder. Gavir bu ola-
hendisin hikâyesi. Roman›n kurgusunda ç›l›¤a karfl›’, ‘Çarfl›, teröre karfl›’, ‘Çarfl›, ço- beralizm iki yönlü düflünülmektedir: Eko- 1898’e kadar uzan›yor. c›lar ve hukukçularla yapt›¤› röportajlar›n Ça¤dafl Türk Çocuk kitaplar› yazar› Sara Young, bu ro- yan sonra ç›kt›¤› yolculukta köleli¤i ve gücü
‘diyalog’u yaratan ana karakterlerden Nikos cuk pornosuna karfl›’, ‘Amerikan flahinlerine nomik liberalizm ve siyasal liberalizm. (…) * yan› s›ra, resmî kaynaklardan, dönemin ko- Dili, Varl›k, Pa- man›nda, s›¤›nd›¤› Hollandal› akrabalar›n›n sorgulamaya bafllar. Köleli¤in oldu¤u yerde
Vangalis ise, karamsarl›k ile devrimci ro- karfl›’, ‘Çarfl› ya¤l› gürefle karfl›’, ‘Çarfl› Te- Elinizdeki kitap iki bölüm olarak tasarland›: ‹nsan mutanlar›n›n yazd›klar› metinlerden, köfle pirüs, Cumhuriyet Kitap, Saçak gibi dergiler- evinde kalarak Nazilerden kaçmaya çal›flan adalet olabilir mi? Güven ve sadakatin ihanet-
mantizm aras›nda gidip gelen ve bu faaliyet- kel’in özellefltirilmesine karfl›’, ‘Çarfl› bomba- ‹slam’›n daha çok ekonomik liberalizmle Co¤rafyas› yaz›lar›ndan ve gazete haberlerinden yarar- de edebiyat sorunlar›, kitaplar, kad›n özgür- Yahudi bir kad›n›n, Cryla’n›n, ölüm kamp- le, itaatin zulümle sonuçland›¤› bir yerde sev-
leri u¤runa bahsi geçen kentlerde yaflam›n› ya karfl›’, ‘Çarfl› hayvan itlaf›na karfl›’, ‘Çarfl›, ba¤lant›s›n› sorgulayan birinci bölüm ve ‹s- Atlas› (roman) lanarak ortaya ç›kard›¤› Kan ve ‹nanç, Tür- lü¤ü, laik toplum ve Cumhuriyet devrimle- lar›ndan kaçmak için Lebensborn evlerinde gi yaflayabilir mi? Kitaplardan korkulan bir
sürdüren komünist bir ayd›nd›r. Romanda, alay›na karfl›’ gibi sloganlar› ile tan›nan gru- lam’›n siyasal liberalizm ile ba¤lant›s›n› sor- Almudena Grandes kiye’de yepyeni bir tart›flma alan› açmaya ri üzerine deneme, inceleme ve makaleleri saklanmak zorunda kal›fl›n›n hikâyesini an- yerde bilgi bar›nabilir, yeni fikirler yeflerebilir
paralel yaflamlar›n bir araya gelmesiyle yüz- bun tarihini ve geliflim dinamiklerini inceli- gulayan ikinci bölüm.Bu derleme ‹slam›n çev. Muhittin aday bir kitap. (tan›t›m bülteninden) yay›mlanan Atasü’nün son roman›, konusu- lat›yor. Cryla, Nazilerden daha fazla kaça- mi? Yasaklar ve engellerle dolu bir yerde insan
y›l sonundaki fikir ak›mlar›n›, aile ve dost- yor. Dikici’ye göre Çarfl› her konuda söyleye- bir yandan ekonomik liberalizm, dolay›s›yla Kark›n “Türkiye’deki Kürt sorununu anlayabilmek nu yak›n tarihin kad›nl›k imgelerinden al›- mayaca¤›n› anlay›nca, bir SS subay›ndan ‘kendisi’ olabilir mi? Henüz olmam›fl olaylar›
luk öyküleriyle kurgulan›yor ve yazar›n bilecek sözü olup, her fleye karfl› olabilendir. da küreselleflme ile iliflkisini masaya yat›r›r- Kanat Kitap, için, PKK’y› tan›mak gerek. Örgüt Türki- yor. Çal›kuflu’na yapt›¤› göndermeler arac›- hamile kald›¤› için bir Lebensborn evine ya- ‘hat›rlama’ ve muazzam haf›zas› sayesinde bir
kendi deyimiyle “bireyin Tarih karfl›s›ndaki Asilikle harmanlanm›fl bir sevginin tezahürü ken, di¤er yandan da demokrasi ile karma- 516 s., 24 TL ye’deki Kürtler ve Kürt siyaseti üzerindeki l›¤›yla kad›na dayat›lan rolleri ve bu roller- z›lmak zorunda kalan Hollandal› kuzeninin kere okudu¤unu asla unutmama ‘gücü’ne sa-
duruflu, siyasi fikirler ve toplumsal gerçek- olan Çarfl› ruhunu yeniden üreten taraftar fl›k ba¤lar›n› tart›flma konusu yapmaktad›r. kontrolünü nas›l sürdürebildi? Genç erkek- den kurtulufl çabas›n› sorgulayan Atasü, Fe- yerine geçer, yani ‘düflman›n›n befli¤inde’ hip olan ve kendisine ulaflmak, kendisi olabil-
lik” eflli¤inde sunuluyor. kitlesini di¤er gruplardan farkl› k›lan nokta Söz konusu iliflkileri, çeflitli ülkelerden ve 1998’de yay›mla- lerle kad›nlar› sivil hayatlar›ndan vazgeçip ride ve Kâmuran iliflkisini yeniden kurar- saklanmaya çal›fl›r. mek için diyarlar aflan bir çocu¤un öyküsü..
Sonuç olarak, bu roman iki dünya savafl›n- ise, Befliktafll› kimlikleriyle çevresel, kültürel, farkl› siyasal, toplumsal ve ekonomik alan- nan ve Lulu ve Ka-
dan, Avrupa’y› sarsan çeflitli olaylar eflli¤in- siyasal ve sosyal mesajlar vermeleri, taraf ol- lardan oldu¤u kadar, farkl› kuramsal pence- d›n Modeller’in ard›ndan, Grandes’in Türk-
de, Lenin, Troçki, Rosa Luxemburg ve Ma- malar› ve bu ba¤lamlarda oluflturduklar› son relerden hareketle ortaya koymaktad›r. Bu çeye çevrilen üçüncü roman› olan ‹nsan

Hayat ‘yolda’ ö¤renilir!


yakovski gibi kifliliklerin de boy gösterdi¤i, Co¤rafyas› Atlas›, di¤er birkaç roman› gibi, taptaki hofl tariflerden bir örne¤i afla¤›da ve-
derece yarat›c› tepkisel söylemleridir. zenginlik ve çok boyutluluk, ayn› zamanda
ulafl›lamayan düfllerin, gerçekleflmeyen ha- konunun çetrefilli¤ini ve üzerinde uzlaflma- filme çekilmiflti (2007; yön. Azucena Rod- riyorum.
*
yallerin, hayal k›r›kl›klar›n›n, devrimin ve Kemalist n›n güçlü¤ü de gözler önüne sermektedir. riguez). “Ana, Rosa, Marisa ve Fran, büyük
devrimcilerin hikâyesi… bir yay›n grubu bünyesinde, fasiküller ha-
Japon çöp flifli: Kufli age
Modernleflme ve *
* Seçkincilik: Do¤u Öyküleri linde yay›mlad›klar› ‹nsan Co¤rafyas› Atlas› YEL‹Z KIZILARSLAN Japonlar›n orta direk yeme¤i olarak
Eski Sinagog Peyami Safa ve (roman) üzerinde çal›flmaktad›rlar. Her biri farkl› 30’dan fazla çeflidiyle pratik, ekonomik ve
Meydan› Falih R›fk› Marguerite görevlere, kifliliklere, geçmifllere sahiptir. çok lezzetli bir spesiyal olan taze at›flt›rmal›k
(roman) Atay’da Yourcenar Ancak ortak bir noktalar› vard›r: Mesele is- lanm›fl. Uzuner’in Fas’tan, ‹spanya, Alman- t›¤› ve muhtemelen bir Japon çöp flifli kufli
Öykü Didem Halk›n ‹nflas› çev. Hür Yumer ter çocuk yapmak, ister yürümeyen bir bir- daha görüflemeyecek- age’ler, Japonya’da çok
ya, Finlandiya, Japonya, Hawaii ve Kana-
Ayd›n (tarih, edebiyat) Helikopter Yay›nlar›, likteli¤in gelece¤ini saptamak, isterse de ye- popülerdir.
da’ya uzanan yedi flehirlik gezisini anlatan lerini bilmenin verdi¤i
‹letiflim Yay›nlar›, Tezcan Durna 112 s., 15 TL ni bir aflka yelken açma cesaretini göstermek Haz›rlan›fl›: Arzuya
kitab›, bu yerlerin dillerini, insan hikâyeleri- rahatl›kla ona bütün
421 s., 21,5 TL Dipnot Yay›nlar›, olsun, dördü de hayatlar›n›n kritik bir evre- göre vejetaryenler için
ni ve yemek kültürlerini de içeren, s›ra d›fl› s›rlar›n› ve hikâyelerini
245 s, 15 TL “Biz gençken bu ki- sinde, kritik kararlar alman›n, kuflkular› ve çi¤ kabak, lahana,
bir gezi rehberi olma özelli¤ini tafl›yor. ‹s- açan yabanc›lar› yaz-
2004 y›l›nda ‘Üç tab› tekrar tekrar hayal k›r›kl›klar› ile yüzleflmenin efli¤inde- mantar brokoli, so¤an,
Demokraside Dü- dirler. Umutsuzlukla doludur bu süreç, tanbullu, gezgin bir yazar olan Uzuner’in maya karar verir. Yedi
Kemalist Modernleflme ve Seçkincilik, asl›nda okuduk. Baflucu ki- kuflkonmaz gibi sebze-
flünce Özgürlü¤ü ‘ama bazen ifller de¤iflir. ‹mkâns›z, inan›l- uçak, otobüs ve trenlerde geçen yolculuklar› farkl› flehirde geçen ye-
hâlâ günümüzde, Kemalist laik kanada iç- tab›m›z yapt›k. Er- ler veya klasik olarak
ve Ceza Hukuku’ adl› monografisi Türki- kin oldu¤u söylenen bir siyasal stratejinin maz gibi geliyor, ama bazen olur’.” (tan›t›m s›ras›nda dinledi¤i benzersiz öykülerden di gizemli öykünün
nesto Saboto’nun Tünel’i, Italo Calvi- sosis, midye, karides,
ye’de, ‘ABD ve Almanya’da Kin ve Nefret Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda nas›l kurumsal no’nun Görünmez Kentler’i neyse, Do¤u bülteninden) oluflan kitapta, her öykünün sonunda, o ül- yer ald›¤› Yolda’n›n en
keyle özdeflleflen yemeklerden birinin tarifi ilginç hikâyesi, Uzu- kuflbafl› et, tavuk, kala-
Suçlar›’ adl› monografisi Almanya’da ya- bir söylem haline geldi¤ini Peyami Safa ve Öyküleri de oydu bizim için. Bir flölen. *
Arumi’nin de veriliyor. ner’in, ünlü ‹spanyol mar, ahtapot gibi et ve
y›mlanan, ulusal ve uluslararas› ceza huku- Falih R›fk› Atay gibi iki etkin entelektüel fi- Düzyaz› sevmeyen dostlar›m›z bile önünde
gürün dönem içerisindeki tüm metinleri te- Rüzgârgülü “Seyahat bir zevk iflidir” diyen Uzuner, yazar Juan Goytisolo’yla deniz ürünleriyle haz›r-
ku, düflünce özgürlü¤ü, kad›n haklar›, cin- secdeye dururlard› bu kitab›n. Yourcenar,
sel haklar ve çoçuk haklar› alanlar›nda çal›fl- mel al›narak yap›lm›fl siyasal bir analizdir. (roman) bir edebiyat bursuyla gitti¤i New York’taki yapt›¤› 15 dakikal›k lanan kufli age’ler ince
efsanevi isim. Bu kitap, efsanevi bir kitap.
malar yürüten Öykü Didem Ayd›n, ayn› za- Dönem içerisinde Kemalist alt› okun en id- Handan Öztürk sanat kolonisinde çal›fl›rken ‘seyahat içinde unutulmaz bir araba ince kesilip bambu çöp
Nefî divan›n› Bulak bask›s›yla karfl›laflt›ran
manda, Kitap Çevirmenleri Meslek Birli- dial› ilkesi olan halkç›l›¤› çözümleyerek seç- ve fliir deyince, aç›yorum eskileri okuyorum Do¤an Yay›nc›l›k, seyahat’ ederek, Kanada’da yaflayan bir ar- yolculu¤unu konu al›- flifllere dizilir. Önce ga-
¤i’nin kurucu üyelerinden. ‹lk roman›n› kincili¤in izlerini sürmek kitab›n özgün ya- diyen en yak›n arkadafl›m, ad›n› vermeye- 248 s., 15 TL kadafl›n› ziyarete gider ve arkadafl›n›n kü- yor. leta ununa sonra yu-
2000 y›l›nda yazan ve flu s›ralar, paralel ola- n›n› oluflturuyor. Söylemde ‘halk›n inflas›’ yim, Do¤u Öyküleri deyince sadece mutlu- murta, un ve su ile ha-
tüphanesinde buldu¤u, Gabriel Garcia Buket Uzuner’in,
rak yazd›¤› Ben Nikolay Adl› Bir Kanifl, Sa- kavramsallaflt›rmas›, halk kavram›n›n içinin luktan havalara uçard›. Tabii, çevirmenin Yönetmen ve yazar z›rlanan sosa bulanarak
Marquez’in On ‹ki Gezici Öykü adl› kita- yabanc› insanlar›n bi-
hibem Gölgesi Olmayan Kad›n, Ortaklar, yazarlar›n metinlerinde nas›l dolduruldu¤u- pay› büyüktü bu durumda. Hür Yumer, Handan Öztürk, k›zg›n ya¤da k›zart›l›r. Alt›n gibi k›zaran çöp
nu anlat›yor. Günümüzde solun baflar›s›zl›- b›ndan çok etkilenir. Bu kitap, Yolda’y› ka- linmeyen öyküleriyle, yabanc› co¤rafyalara
K›rk Dönüm ve Elsa Niyego adl› dört roman okuyup okuyabilece¤imiz en güzel çeviriler- bu roman›nda Me- flifller, ya¤›n›n süzülmesi için peçetelere ko-
¤›, solun bir dönem Kemalist modernleflme leme almas›nda büyük etken olur. Montre- yapt›¤› yolculuklar›n öykülerinden oluflan
çal›flmas›n› daha yay›na haz›rlayan Ayd›n, den birini hediye etmiflti Türkçeye. Her- zopotamya’n›n nulup üzerlerine birkaç damla limon damla-
paradigmas›na ulusalc›l›k, antiemperyalizm, al’den New York’a dönerken, trende, yeni Yolda, herkesi s›rt›na çantas›na al›p görmedi-
Eski Sinagog Meydan›’nda, Almanya’n›n hangi bir okur, mesela, ‘Wang-Fo Nas›l köklü bir kentinde, Do¤u ve Bat› kültürü Foto¤raf • Enif Yavuz t›l›r. Kalamar sosu, ketçap-mayonez ya da so-
halkç›l›k gibi söylemsel kanallardan eklem- roman› için notlar tutarken, kendine özgü ¤i yerlere yolculuk etmeye teflvik ediyor. Ya-
Köln ve Freiburg kentlerinde geçen bir hi- Kurtuldu’ bafll›kl› ilk öyküyü okudu¤unda, aras›nda s›k›flm›fl bir aileden gelen Mer- ya sosuna banarak yenilen çöp flifller, Japon-
lendi¤i hat›rda tutulursa daha anlafl›l›r hale bir seyahat kitab› yazmaya karar verir ve yol zar, kitaptaki bölümlerin sonuna o ülkedeki
kâye anlat›yor. Ayd›n, Uluslararas› Suç
Merkezi’nin güvenli koridorlar›ndan Al-
gelir. Bu nedenle bu çal›flma, sol entelektüel-
ler ve Kemalist laik kanad›n halk› alg›lamas›
hakikaten selamlayacakt›r edebiyat›n gücü-
nü. Güzelin niye güzel oldu¤unu aç›kla-
yem’in, kendisine dayat›lan kültürel rolleri
karfl›s›na alarak ç›kt›¤› yolun hikâyesini an- “V arl›¤›n kökeni harekettir. Hareket-
sizlik varl›¤›n içinde yer almaz, çün-
kü varl›k hareketsiz olamaz, olursa kayna¤›-
öykülerini bir an önce okurlar›na aktarmak
için, notlar›n› tuttu¤u kitab› erteler.
geleneksel bir yeme¤in tarifini koyma fikrini,
Marcel Proust’un ünlü Kay›p Zaman›n ‹zin-
ya’da kufli age barlar›nda Japonlar›n gelenek-
sel pirinç rak›s› sake ile servis edilse de bira
manya sokaklar›nda dedektifli¤e uzanan, makta zorlan›r›z genelde. Ben de anlata- lat›yor. Geleneksel anal›k ve kad›nl›k rolle-
ve anlamas› aç›s›ndan ufuk aç›c› bir çal›flma Yazar, tan›mad›¤› insanlar›n öykülerin- de adl› kitab›nda geçen madlen keklerin s›rr›- veya flarapla da iyi gider. Afiyet olsun!
gerçekle kurmaca aras›nda, paralel iki aflk mazd›m eskiden bu kitab›n niye güzel oldu- rini reddeden Meryem, Asya k›tas›n› boy- na yani H‹ÇL‹⁄E döner. ‹flte bu yüzden
olarak duruyor. (…) Bu çal›flma halk›n ho- den oluflan Yolda’da, keflfetmek ya da icat na dayand›r›yor. Kokular gibi tatlar da an›la-
hikâyesi anlat›rken flu sorulara da yan›t ar›- ¤unu. fiimdi biliyorum: Yarat›c›l›¤›n, yeni dan boya kat ediyor. Bu yolculukta, kad›n- dünyada ve ahirette yolculuk hiç bitmez.”
mojen bir millet kategorisi içine yerlefltiril-
yor: ‹nsanlar› bir arada tutan nedir? Konufl- bir fley yapman›n yani poiesis’in en has ör- l›¤›n›n ve cinselli¤inin ‘fark›na vararak’ yüz- Buker Uzuner’in yeni kitab› Yolda’n›n giri- etmekten çok, yerleflik hazlara gönül koyma r›m›z› harekete geçirir, ve bir yolculuk an›s›- Buket Uzuner
mesi yerine halk›n içinde yer bulan farkl› ve
tu¤umuz diller ne anlatamaz? Kimli¤imizi ne¤i bu. Uzun müddet de afl›labilecek tür- y›ll›k gelenekleri parçalarken, bir yandan da flinde yer alan bu sözler, onun yolculuk fel- fikrinden hareket eder. Tam da bu yüzden, n› benzersiz k›lmak için yap›lacak en iyi ifl, o Yolda
tikel unsurlar› ile siyasal alana zenginlik ve
belirleyen nerede do¤du¤umuz mu, nerede dinamizm kazand›rd›¤›n› da iddia ediyor. den de¤il. Güzel, bu. Tam da bu. Bafldön- dokunakl› ve ilginç kad›n öykülerine tan›k- sefesini okurlara anlatmak için, ‹bn-el Ara- Türkiyeli bir yazar olarak, yurtd›fl›nda yafla- ülkenin esasl› bir yeme¤ini tatmakt›r. Yolcu- Turkuvaz Kitapç›l›k, fiubat 2009, 160 s.
büyüdü¤ümüz mü? (tan›t›m bülteninden) dürücü.” (tan›t›m bülteninden) l›k ediyor. bî’nin Kitabü’l Efsâr adl› kitab›ndan al›nt›- yan göçmen Türkleri de¤il, ilk defa karfl›lafl- luk yapma iste¤i uyand›r›r düflüncesiyle, ki-

AGOS kitap 16 mart 2009 mart 2009 17 AGOS kirk


bir adams›n” diyerek aç›klay›c› bil- rak kullanm›fl, ve belli ki bir silah lan’d›r. S›rtlan yalan›n can yakaca-
o k u l ö n c e s i
Bir özgürlük atölyesi: ILGAR’IN
giler verdi bir süre... Neyse, bu dö-
nemi çabuk atlatt›k. Ard›ndan,
oyuncak tercihinde bafllad› erkek
oldu¤unu göstermeye. ‹lk önce bir
tasarlam›fl... “Bu ne?” diye sordum; ¤›na inanmaz, tavflanla dalga geçer,
“Silah” dedi. “Ne yap›yorsun bu ona güler. Tavflan da yalan›n nas›l
silahla?” Sadece “t›fl” yap›yormufl, can yakt›¤›n›, kalp k›rd›¤›n› kan›t-
atefl etmiyormufl, çünkü askerler lamak için, dostu anne sinekten

Uçan filler, pembe kurba¤alar K‹TAPLI⁄I oyuncak firmas›n›n eve gönderdi¤i


katalogda gördü¤ü bir nevresimi
“Anne yata¤›m› arabaya dönüfltü-
relim mi?” diyerek istedi, sonra bir S
atefl edermifl...
***
eçim vaatlerinin bi-
ninin bir para oldu-
yard›m ister.
S›rtlan dersini
fena al›r, yala-
YA⁄MUR BATTAL n›n ne kadar
bakt›m ki arabalarla, inflaat oyun- ¤u, bu vaatlerin pek ço- kötü bir fley ol-
SAREM KÜLEGEÇ
caklar›yla, tamirat iflleriyle ilgilen- ¤unun gerçekleflmeye- du¤unu ö¤renir
miklerin alt›nda ne oldu¤unu gö- meye bafllad›.
A ld›¤› sahne tasar›m› e¤itiminin ard›n-
dan, çocuk kitaplar› resimlemeye yöne-
recektir zaten. Ancak, geliflimsel olarak, göl-
geyi, derinli¤i fark etti¤i anda bunu en iyi fle-
kilde gerçeklefltirebilmesi için tüm tekni¤i
I lgar’› krefle göndermeye karar
verdi¤imde, belki de daha sonra
soraca¤›, cinsel geliflim, kad›nlarla
rüyoruz. Bafllang›çta, k›z ve erkek Bir gün mutfakta bir fleyler pifli-
çocuklar aras›ndaki yap›sal farkl›- riyordum. Ilgar yan›ma geldi, çek-
ce¤inin hem vaatte bu-
lunan aday hem de kar-
kitab›n sonun-
da.
len Sandra Albukrek-Sebban, Paris’teki atöl- fl› taraf seçmen için afli- Kitapta yer
ona sunar›m. Çocu¤un geliflimine göre, ol- erkekler aras›nda farkl›l›klarla ilgili l›klar› gösteren bir meceden tirbuflo-
yesinde, çocuklar› bafltan sona bir kitab›n kâr oldu¤u, dolay›s›yla Paco Livan alan, sürrealist
du¤u yere göre, ona yeni bilgiler veririm. sorulardan kaç›nmak için, ona in- çizim de var. Tabii, nu ald›, krema Can›n› En Çok Ne Yakar?
yarat›l›fl öyküsüne davet ederek onlara bir “Ne koparsam kârd›r” üslubu ça¤r›flt›-
san vücudunu anlatan bir kitap al- benim merakl› o¤- pompas›n›n uçla- çev. Esin Üngör
özgürlük alan› sunuyor. • Geleneksel e¤itim sisteminin çal›flma- mant›¤›n›n al›p yürü- resimleyen: Roger Olmos ran resimlerden
d›m. Bir yumurta hücresinin döl- lum “Anne, bu k›z›n r›ndan birini se-
Çocuklar, senelik olarak kaydolduklar› ve n›z› sabote etti¤i noktalar var m›? dü¤ü bu dönemde bah- Redhouse Kidz, Ekim 2006, 32 s. söz etmeden
lenmesinden bafllayarak, bebe¤in pipisi nerede?” diye çip götürdü. Bir
haftada bir kez gittikleri bu atölyede, kendi Çocuklar kitaplar› resimledikten sonra setmek istedi¤im kitap, geçmeyelim. Il-
do¤umunu ve insan vücudunun sorarak bafllad› kita- süre sesini duy-
kitaplar›n› yarat›yorlar. Sevdikleri bir masal› yaz›lar›n› yaz›yorlar. Yaz› yazd›klar› zaman “Can›n› en çok ne yakar?” sorusu- gar en çok s›rtlan›n k›r›k kalpli res-
özelliklerini anlat›yor. Aileden ge- ba. Dilim döndü- mad›m; kendi
veya yaratt›klar› bir hikâyeyi resimleyip, ki- istedikleri kadar imla hatas› yapabilirler... na yan›t ar›yor. mini seviyor. Her seferinde “Anne
len genler nedeniyle insanlar›n ¤ünce anlatt›m. Fa- kendine oynuyor
tab›n tasar›m ve ciltleme aflamalar›n› da ken- Çocu¤a “Buras› okul de¤il, istedi¤in gibi Tavflan ve s›rtlan bal›k avlamaya bak, tavflan yalan atm›fl, s›rtlan›n
farkl› göz, deri ve saç renklerine sa- kat ya kafas›nda diye mutluydum.
dileri gerçeklefltirerek, kendilerini ve ihtiyaç- yaz” diyorum ki, ak›c›l›k kaybolmas›n. Ço- giderler. Sohbet s›ras›nda tavflan kalbini k›rm›fl” diyor. Hele s›rtla-
hip oldu¤unu, çok güzel resimler oturtamad›¤›ndan, Sonra bakt›m, tir-
lar›n› ifade etme yollar›n› gelifltirdikleri bir cuk masal›n› yaratmaya bafllad›¤› anda “Bu s›rtlana sorar bu soruyu: “Can›n› n›n tavflana güldü¤ü resimde, s›rt-
eflli¤inde aç›klan›yor kitapta. Vü- ya da konuyu pekifl- buflona krema
süreçten geçiyorlar. Sandra, çocuklara, fikir- nas›l yaz›l›yordu?” siye düflünürse, yarat›c›l›- Vücudumuz en çok ne yakar?” Birkaç tahmin- lan›n a¤z›ndan ç›kan kahkahan›n
‹stanbul’daki atölye çal›flmas›na kat›lan çocuklardan Kris’in çizdi¤i bir resim cut, katmanlar halinde, sayfalara tirmek için, çevre- pompas›n›n ucu-
lerin dahi haz›r›n›n bulundu¤u, üretim ihti- ¤›n yüzde ellisi yok olur. Dolay›s›yla, ben Mars›k Yay›nc›l›k,
den sonra s›rtlan s›k›l›r ve tavflana tavflan›n kocaman kulaklar›na dol-
çizilmifl; sayfalar› çevirdikçe deri- sindekilere “Sen bir nu takm›fl, burgu
yac›n›n azald›¤› bir dünyada, yarat›c›l›k, ka- rektiriyor. Bu süreçte çocu¤un zorluklarla bilirsin ama burada istersen pembe bir deniz çocuklar› bu konuda tamamen rahat b›rak›- May›s 2004, 35 s.
nin alt›nda, kaslar›n alt›nda, ke- k›zs›n” ya da “Sen k›sm›n› tetik ola- sorunun yan›t›n› sorar. Yan›t, ‘ya- mas›, çok farkl› ve güzel çizilmifl.
rarl›l›k, yetebilirlik gibi birçok duygu duru- karfl›laflt›¤›, h›z›n›n kesildi¤i zamanlar olabili- bile çizebilirsin!” diyorum. yorum. Ayr›ca bu imla hatalar›, çocu¤un,
munu yaflama f›rsat› sunuyor. 17-19 fiubat yor. Baflaramama korkusundan kaynaklanan • Bu anlamda, atölyeniz bir özgürlük on sekiz yafl›na geldi¤inde gülerek bakaca¤›
tarihleri aras›nda, ‹stanbul Frans›z Kültür blokajlar, çocu¤un geçici olarak duraklamas›- alan›… bir hat›ra belgesi olacakt›r. Baz› anne- baba- Prenses Sophie Audouin-Mamikonian, yaratt›¤› Tara Duncan karakteriyle, Fransa’da en çok okunan yazarlar aras›nda
Merkezi’nde bir atölye çal›flmas› düzenledi. na sebep olabiliyor. ‹flte o noktalarda, zorlu- Evet, ve böyle kalmas› için hem çocukla- lar teker teker imla hatalar›n› düzeltmeye
Sandra ile çal›flmalar› üzerine konufltuk. ¤un üstesinden gelmesi için çocu¤a yard›mc› kalk›fl›yorlar. Bense çocu¤a “‹stersen imla
• Çocuklar sizinle kitap yaratma süreci-
ne dahil oluyorlar; hatta her biri kendi
oluyorum. Çocuklar, bu süreçte, insan›n sev-
di¤i bir fleyi yaparken de konsantre olmas› ve
ra yaklafl›m›ma hem de çocuklar›n aralar›n-
daki iletiflime dikkat ediyorum. Biri di¤eri-
nin resmini be¤enmedi¤ini ifade etti¤inde,
hatlar›n› düzeltebilirim, istersen b›rakal›m”
diyerek, seçimi ona b›rak›yorum. Onlar da
Prenses Sophie sihirli bir dünyan›n kap›lar›n› açt›
kitab›n› yarat›yor. Bu sürede ne gibi çaba göstermesi gerekti¤ini anl›yor. ben resmin güzel oldu¤unu söyleyerek, her kendilerini rahat hissediyorlar, ço¤u zaman
yaflam becerileri ediniyorlar? • Bu süreç boyunca çocuklar›n kendile- çizgiyi, rengi ve çabay› destekliyorum. Be- “Böyle b›rakal›m” diyorlar. S‹B‹L ÇEKMEN
Öncelikle, kitab›n yap›m sürecini takip rini ifade edebilmeleri için yeni bir ka- nim bu tavr›m›, zamanla çocuklar da, adeta Kitab›n, çocu¤un o yafl›ndaki tüm duygu
edebiliyorlar. ‹lk kez yoktan var olan bir fleyin nal açt›¤›n›z› söyleyebilir miyiz? Asla yaz›l› olmayan bir kural gibi benimsiyorlar. durumunu, geliflimini, akademik baflar›s›n›, ald›¤›n› düflünen Sophie Audouin-Mami- aksine, günde yaklafl›k 15 saat çal›fl›yorum. ya’n›n Hayaletleri) adl› yedinci kitab› yaz›-
evrelerini izlemenin, onu bizzat gerçeklefltir- reddedilmedikleri ve iyi, kötü, güçlü, Bu flekilde birbirlerine yaklafl›mlar› konu- yapabildikleri ve yapamad›klar›yla gösteren konian’la Ermeni kimli¤i, yazarl›k kariyeri • Tara’y› 80’li y›llar›n sonunda yazd›n›z yorum. Kitab›n yaz›m›n› bitirir bitirmez
menin mutlulu¤unu yafl›yorlar. Bu sürecin zay›f tüm hislerini ak›t›p ifade edebile- sunda bir yenilik ve kabul anlay›fl› sa¤l›yo- bir belge, bir çocukluk foto¤raf› oldu¤unu ve Tara serüveni üzerine söylefltik. ama kitab›n bas›m› uzun y›llar sonra Tara Duncan’›n ilk filminin senaryosu üze-
her aflamas›nda aktif görevdeler. E¤lenceli, cekleri bir kanal… rum. Bu da atölyemizi özgür k›l›yor. söyleyebiliriz o halde. • Kendinizden ve yazmaya nas›l bafllad›- gerçekleflti… rine çal›flaca¤›m.Bir sinema uyarlamas› pro-
keyifli olman›n yan› s›ra zorlay›c› bir yolculuk Evet. Benim gayem, çocuklar›n yarat›c›- • Günümüzde, sanat ve oyun, pedagog- ¤›n›zdan söz eder misiniz? ‘AutreMonde’u (Di¤erDünya) yaratmaya jemiz var. Prodüktörüm sene sonuna kadar
• Tüm bu yarat›m sürecini, teknik bilgi-
bu, çünkü konsantrasyon ve dayan›kl›l›k ge- l›klar›n›n bilincine varmalar› ve bunu, res- lar›n s›kça baflvurdu¤u yöntemler. Bu 24 A¤ustos 1961’de, Saint Jean de ve Tara’n›n serüvenlerini yazmaya 1987’de, senaryoyu bitirmemi bekliyor.
lerle birlikte anlatt›¤›n›z L’Atelier des
min d›fl›ndaki alanlarda da, ihtiyaç duydukça lutins (Afacanlar›n Atölyesi) ad›nda bir anlamda çal›flmalar›n›z›n bir terapi ni- Luz’da do¤dum. Annemle babam›n ayr›l- k›z›m Diane’›n do¤umundan sonra baflla- • Tara Duncan kitaplar›n›n arkas›nda
kullanabilmeleri ve bu çal›flman›n bir süreç kitab›n›z var. Bu kitab›n hikâyesi nedir? teli¤i de tafl›d›¤› söylenebilir mi? mas›ndan sonra, Georgette Paul takma d›m. Shakespeare’in ‘Bir Yaz Gecesi Rüya- “di¤erleri gibi olmayan bir cad›”*
oldu¤unu anlamalar›. Yarat›c›l›k ve resim, za- Bir yay›nevinin editörü, atölyeme gele- Öncelikle foto¤raf konusunda size kat›l›- ad›yla heyecanl› aflk hikâyeleri yazan büyü- s›’ndaki elflerden ve sihirli yarat›klardan et- aç›klamas› kullan›l›yor. Tara’y› di¤er-
man geçtikçe geliflen, de¤iflen ve çocukla bü- rek, bana bir tablonun nas›l kopya edilebile- yorum. Bu, kendini oldu¤u gibi kabul et- kannem Catherine ve edebiyatç› dedem Pi- kilenerek Di¤erDünya’y›, bu dünyan›n bit- lerinden farkl› k›lan nedir?
yüyen bir kanald›r. Dokuz senedir kesintisiz ce¤ine dair teknik bir kitap haz›rlamam› mek gibi bir fley, kendini yarg›lamadan… erre taraf›ndan büyütüldüm. Dedem bana, ki örtüsünü, orada yaflayan hayvanlar›, halk- Sihri kullanmay› reddetmesi san›r›m.
atölye çal›flmas›na devam eden çocuklar var; teklif etmiflti. Ben hayatta böyle bir kitap Di¤er yandan, iyilefltirici olmak gibi bir id- 6 ayl›kken bile Alexandre Dumas, Victor lar› ve son olarak kitab›n as›l kahramanlar›- Di¤erlerinin aksine, o sihri kullanmay› sev-
onlar›n bu kanal› keflfedip benimsemifl ol- yazamayaca¤›m›, çünkü yapt›¤›m›n bunun diam veya amac›m olmasa da, yapt›¤›m›z Hugo, Corneille ve Moliere okurmufl. n› yaratt›m. Kitab›n yaz›m›n› 1990’da, kü- miyor. Sihir, biraz da sakarl›¤› nedeniyle,
duklar›n› rahatl›kla söyleyebilirim. tam tersi bir ifl oldu¤unu söyledim. Bir bu- iflin çocuklar›n psikolojisine iyi geldi¤ini Annem ilgimi hep Voltaire, Rousseau, çük k›z›m Marine’in do¤umundan hemen bafl›n›n sürekli belaya girmesine yol aç›yor.
Ayr›ca, bir çocu¤un, atölyeye hoplaya çuk saat atölyemde kal›p çal›flmam› izleyen düflünüyorum. Mesela çocuklar istedikleri Descartes üstüne çekmeye çal›flt› fakat ben sonra bitirdim. • Bu tür kitaplarda güç, cesaret ve buna
z›playa gelip “Ben burada istersem uçan fil, editör, “Tamam, sen burada ne yap›yorsan bir hikâye üzerinde çal›flabiliyorlar. Bu esna- Asimov, Tolkien ve Homeros’u seviyor- Fransa’da fantastik hikâyeler o dönemde ba¤l› olarak gelen baflar› daha çok er-
istersem pembe kurba¤a çizebilirim” diye- tam da onu anlatan bir kitap yaz” dedi. da resimlemek üzere seçtikleri, bildi¤imiz dum. 12 yafl›nda, apandis problemi yüzün- revaçta de¤ildi, ve yazd›¤›m kitap 1000 say- kekler üzerinden tan›mlan›rken, siz,
bilmesi, baz› çocuklar›n, her sabah uyand›k- ‹çinde bir kitab›n yarat›l›fl›n›n tüm evreleri- peri masallar›, asl›nda kendi içsel çat›flmala- den bir süre yatakta kalmam gerekti ve bu fal›kt›. Bu yüzden hiçbir yay›nevi kitab› bas- Tara ad›nda bir genç k›z kahraman ya-
lar›nda, annelerine “Bugün atölye günü r›n› yans›tabiliyor. Her masal›n gizli mesaj- dönemde yazmaya bafllad›m; bir daha da may› kabul etmedi. Editörler bana “Sihir
mü?” diye sormalar› beni mutlu ediyor.
nin oldu¤u bu kitap, böylelikle ortaya ç›kt›.
• Yafllar› 5 ile 17 aras›nda de¤iflen ço- lar› var. Çocuk bunu aç›kça dile getiremese
de (ki getirmemesi sa¤l›kl›d›r) mesajlar› sez-
F ransa’da bundan birkaç y›l önce esmeye
bafllayan Tara Duncan f›rt›nas›, yay›m-
lanan her yeni kitapla daha da büyüyor. Es-
kalemi elimden hiç b›rakmad›m. Chantecla-
ir le petit phénix d’or (Küçük Alt›n Anka
hiçbir zaman ifle yaramayacak, ve kitab›n›z
çok kal›n” dediler.
ratmay› seçtiniz…
Ben bir kad›n›m ve Tara’y› 25 yafl›mday-
ken yazmaya bafllad›m. Kendimi onun yeri-
• Çocuklar›n yapt›¤›, iki pencereli, iki cuklarla atölyenizde bir çal›flma sürdü-
Kuflu Chanteclair) adl› ilk kitab›mda, ailesi Daha sonra Harry Potter geldi. 2003 y›-
Sandra Albukrek-Sebban katl› evi, ‘m’ harfi seklindeki kufllar›, rüyorsunuz. Çocuklar›n geliflimsel ev- gi yoluyla alg›lar. Tüm bir sene, seçilen bu prili, biraz sakar, ak›l almaz sihirli güçleri
ve kabilesi gümüfl olan alt›n bir Anka kuflu- l›nda, kocam ve k›zlar›m›n önerisi üzerine,
ne koydum, onun yerinde oldu¤umu hayal
bulut, günefl ve fondaki çift da¤lar› ile releri çal›flman›za nas›l yans›yor? masal üzerinde çal›fl›yor; bir yandan, hoflu- olan, ama bazen onlar› kontrol etmekte zor- ettim hep. Bu yüzden, Tara bir erkek ola-
1974’te ‹stanbul’da do¤du. 1994’te gitti¤i
na gitti¤i için s›k›lm›yor, bir yandan da bu lanan Tara’tylanhnem T’al Barmi Ab Santa nun hikâyesini anlatt›m. Alexander Du- kitab›m› editörlere tekrar yollad›m. ‹lk iki mazd›. Ama e¤er onu çok seven erkek arka-
Paris’te önce güzel sanatlar, ard›ndan da sah- ayn› kompozisyonlu resimleri nas›l de- Resim sadece e¤lence de¤il, bir ifade flek-
konu ile u¤rafl›p meflgul oldu¤u için iç çat›fl- Ab Maru T’al Duncan’›n, 12 yafl›nda sihir mas’y› keflfetmemle ise, kitaplar›m, tarihsel kitap, Les sortceliers (Cad›lar*) ve Le livre in- dafllar› olmasayd›, flu ana kadar (yani serinin
ne tasar›m› e¤itimi ald›. Bir süre tiyatro, si- ¤erlendiriyorsunuz? lidir. 5-6 yafllar, çocuklar›n en yarat›c› oldu-
malar›n›n üstesinden gelmesi kolaylafl›yor. yapabildi¤ini keflfetmesiyle bafllayan dekalo- olaylarla zenginleflti ve jeopolitik ilgimi çek- terdit (Yasak Kitap) Seuil Yay›nc›l›k taraf›n- 6. kitab›na kadar) çoktan ölmüfl ya da ‘kötü
nema ve dans için dekorlar tasarlad›ktan Modellere ve kal›plara karfl›y›m. Befl ya- ¤u y›llar. Okul ça¤›na geldikçe bu yarat›c›l›k
sonra çocuk kitaplar›na yöneldi. Paris’te, jinin (10 kitapl›k serinin) 6. kitab›, geçti¤i- meye bafllad›. Yüksek e¤itimimi, Diplomasi dan bas›ld›. Tara baflar›s› uluslararas› plat- tarafa geçmifl’ olurdu. Kahraman›n erkek ya
fl›nda benimle çal›flmaya bafllayan ve yarat›- yerini mükemmeliyete b›rak›yor. Ben çal›fl- • Bafllarken, çocuklar›n bu süreçten na-
2003 y›l›nda kurdu¤u L’Atelier des lutins ad- miz Ekim ay›nda, Tara hayranlar›n›n kü- ve Strateji bölümünde tamamlad›m çünkü forma yay›l›nca, Le sceptre maudit’den (La- da genç k›z olmas› önemli de¤il; önemli
c›l›¤› gayet genifl olan bir çocuk bile, devre- ma boyunca çocuklar›n o spontan hallerinin s›l faydaland›¤›n› sormufltum. Peki, siz
l› atölyede, çocuklara kitap yaratma serüven- tüphanelerindeki yerini ald›. elçi olmak istiyordum. Fakat evlendim; ön- netli Hükümdarl›k Asas›) itibaren, kitapla- olan cesaret, istek ve tabii ki mizah.
ye giren ‘mant›¤›’, yan›lmama kayg›s› ve ci- kaybolmamas›na özen gösteriyorum. Asla nas›l faydalan›yorsunuz?
lerinde rehberlik etmeye devam ediyor. Kitab›n yazar›, Prenses Sophie Audouin- ce ev kad›n›, daha sonra anne, sonunda da r›m›n bas›m›n› Flammarion Yay›nc›l›k üst-
var telkinlerden dolay›, sekiz yafl›na geldi- kal›plarla çal›flm›yorum. 5 yafl›ndaki bir ço- Ben onlarla ö¤reniyorum. Bana ‘ö¤ret- • Tara Duncan’›n yak›n zamanda Erme-
Yay›mlanm›fl kitaplar›: L’Atelier des lutins Mamikonian, anneannesinin taraf›ndan, yazar oldum. lendi.
¤inde bazen kal›ba girmifl olabiliyor. Benim cuk a¤ac› nas›l istiyorsa öyle çizsin... Benim men’ demelerini istemiyorum. Kendimi bir nice ya da Türkçeye çevrilmesi söz ko-
(Yarat›c› Afacanlar Atölyesi, 2006); Contes amac›m, çocu¤u bu kal›plardan ar›nd›rmak. nevi rehber olarak görüyorum. Çocuklara ‘Ermenistan taht›’n›n vârislerinden biri. Ai- • Ermeni kimli¤inizi nas›l tan›ml›yorsu- • Tara hangi dillere çevrildi? fiu ana ka- nusu mu?
onda düzeltecek bir fleyim olamaz, tersine
judéo-espagnols: La mariée de sucre et de miel lesinde, aralar›nda büyük büyük amcas› nuz? dar toplam kaç kitap sat›ld›?
Çok rahat çizen bir çocuk, bir sonraki hafta ondan ö¤reneceklerim vard›r. Çocu¤un, ge- “Ben sizden ö¤reniyorum” dedi¤imde flafl›- fiimdilik ne yaz›k ki bu konuda bir çal›fl-
(Judeo-Espanyol Masallar›: fieker ve Bal Ge- Tristan Bernard, amcas› Francis Veber (Le Ben Ermeni as›ll› bir Frans›z’›m. Ama Japoncadan Çinceye, Almancadan Rus-
okulda gördü¤ü, kal›plaflm›fl, kare fleklinde liflimi süresince o bak›fl› kaybetmemesini is- r›yorlar. Atölyemde çocuklar›n yarat›c›l›¤›- ma yap›lm›yor.
lini, 2007); Abécédaire: La cuisine des anima- çaya kadar, toplam 14 dile çevrildi. Ve 7
bir ev çizebilir. Bunu gördü¤ümde hemen tiyorum. Sonuçta resim bir görme, bir alg›- na, spontanl›¤›na, sadeli¤ine, do¤all›¤›na, dîner des cons), dedesi Pierre Gilles Veber Frans›zca, ‹ngilizce ve biraz Rusça konufla-
ux farfelus (ABCD: fiakac› Hayvanlar›n milyonun üstünde sat›ld›. * Mamikonian, Tara Duncan kitaplar›nda, Frans›zca-
tepki vermiyorum. Bitirmesini bekliyorum, lama ifli. Küçük bir çocuk henüz insan›n içtenli¤ine flahit olmak beni duyguland›r›- (Fanfan la Tulipe) ve anneannesi Catherine bilmeme ra¤men Ermenice konuflam›yo-
Mutfa¤›, 2007); Contes turcs: Dans la nuit da ‘cad›’ kelimesine karfl›l›k gelen ‘sorcier’ kelimesi ye-
sonra, “Çok güzel, flimdi baflka bir tane çi- boynunu göremiyorsa, ona vücudun bu par- yor. Buras› ayn› zamanda kendi özgürlük Veber’in (Neige, Mademoiselle Fanny) de rum. Fransa’da ‘Ermeni’ kelimesi, ‘çok ça- • Bir sonraki kitap ne zaman ç›kacak?
des temps (Türk masallar›: Zaman Zaman rine, ‘sort’ (büyü) ve ‘lier’ (ba¤lamak) kelimelerinden
‹çinde, 2008) zebilirsin” diyerek çocu¤u o kal›ptan uzak- ças›n› da çizmesi gerekti¤ini söyleyemem. alan›m. Ve bu alanda çocuklarla yol ald›¤›m bulundu¤u toplam 15 kifli yazar. Yazarl›k l›flkan’la eflde¤erdir. San›r›m buna iyi bir ör- fiu anda, Ekim 2009’da piyasaya ç›kacak, oluflan ve ‘büyüleri birbirine ba¤layan’ anlam›na gelen
laflt›rmaya çal›fl›yorum. “Okulda öyle yapa- Zaman› gelince, kendili¤inden detaylar› gö- için kendimi flok flansl› hissediyorum. yetene¤ini ve mizah duygusunu ailesinden nek teflkil ediyorum, çünkü birçok yazar›n Les fantômes d’AutreMonde (Di¤erDün- ‘sortcelier’ kelimesini kullan›yor.

AGOS kitap 18 mart 2009 mart 2009 19 AGOS kirk


Bedenimiz bizimdir! Feminist sineman›n gücü
TÜLAY A. KILIÇDA⁄I
DERYA UZUNKALA

nin toplumsal yönlerini incelemenin yararl› t›p güçten düflürece¤ine inan›l›yor. Bu tarz ye’de de ‘tehlikeli’ olarak alg›land›¤›n› gös-
Hep s›nam›fl, suçlam›fls›n ya beni, seyirci. Sinemasal yarat›c›l›k ba¤lam›nda, kurulurken, ‘K›r›k Aynalar’da dünya, meta-
oldu¤unu, çünkü kad›n›n bunu nas›l an- k›s›tlamalar sadece basit toplumlarda görül- teriyor.
O ölümün teciline denk izni, Helke Sander’in yaz›p yönetti¤i ‘Der Sub- forik olarak, bir genelev fleklinde temsil edi-
lamland›rd›¤›, nas›l yaflad›¤›n›n, çevresi ta- müyor; Avrupa’da da benzer inan›fllara rast- Dikmen, kitapta, bu konuda yapt›¤›
Hak edebilece¤imi söyleyen bak›fl için jective Faktor’ (Öznel Aktör, 1980) adl› fe- liyor. Smelik’in, bu bölümde ‘hakikat’ ve
raf›ndan nas›l alg›land›¤›n›n ve ne gibi dav- lamak mümkün. Mesela Aristo, âdet gören araflt›rmaya da yer veriyor. Kad›nlar›n âdet
Seve seve verirdim can›m›. minist Alman filmini çözümleyen yazar, ‘duygulan›m’ kavramlar› çerçevesinde orta-
ran›fllara maruz kald›¤›n›n, büyük oranda kad›n›n bir bak›fl›n›n aynadaki s›rr› ç›kara- kanamas› döneminde kendilerini nas›l his-
Emily Dickinson hem siyasal hem de teorik sebeplerden dola- ya koydu¤u yaklafl›mda kad›n öznelli¤ini
sosyal ve kültürel olarak belirlendi¤ini söy- ca¤›n› ve bu aynaya bakan› büyüleyece¤ini settikleri ve bunu nas›l yaflad›klar›n› anla-
y›, feminizmin, bir yönetmenin toplumsal ‘toplumsal cinsiyet hapishanesine’ yerlefltir-
lüyor. ileri sürüyor. En eski ansiklopedi olarak bi- mak amac›yla k›zlardan (18), anne (15) ve
Kitab›n ilk bölümü tarih öncesi dönem-
de ayhalinin nedeni ile ilgili söylencelerle
linen Pliny’nin Do¤al Tarih’inde ise, aybafl›
halindeki kad›n›n bir dokunuflu ile flarab›
anneannelerinden (4) oluflan 37 kiflilik bir
grup kad›n üzerinde derinlemesine mülakat
H ollandal› görsel kültür profesörü An-
neke Smelik’in And the Mirror Crac-
ked: Feminist Cinema and Film Theory
cinsiyetinin farkl›l›k yaratt›¤›n› ve bunun
teorik aç›dan anlaml› oldu¤unu teslim et-
mesinin hayati önem tafl›d›¤›n› belirtiyor.
di¤i söylenebilir. Yazar, her iki filmin do¤-
rudan do¤ruya gerçekli¤i yans›tmas›ndan
ötürü ‘hakikate’ flahitlik ettiklerini ileri sü-
bafllay›p, farkl› toplumlardaki kültürel yan- sirkeye çevirece¤i, ürünleri yakaca¤›, fidele- metoduyla yap›lan araflt›rman›n sonuçlar›
(1998) adl› çal›flmas›, geçti¤imiz y›l, Sinema Bu noktadan hareketle, bu bölümde yönet- rüyor. Bu filmleri izlerken, kad›n kimli¤i-
s›malar›na iliflkin antropolojik çal›flmalar- ri öldürüp bahçeleri kurutaca¤›, usturalar› bir hayli çarp›c›. Kat›l›mc›lara ilk âdet kana-
ve Film Teorisi: Ve Ayna Çatlad› ad›yla, menin toplumsal cinsiyetinin temsil edile- nin içinde bulundu¤u dünyan›n hakiki bir
dan örneklerle devam ediyor. Oldukça ay- köreltip demiri pasland›raca¤› yaz›yor. Hat- mas› deneyimlerini, ayhali ile ilgili alg›, tu-
Agora Kitapl›¤›’ndan yay›mland›. bilirlik ve diflil öznellik temsilleri aç›s›ndan resminin yans›t›ld›¤›n› oldukça ac›mas›z bir
r›nt›l› ve zengin bir literatür taramas›n›n ya- ta, bu tarz inan›fllar ‘bilimsel çal›flmalarla’ tum ve düflüncelerini irdeleyen, aç›k uçlu
Ve Ayna Çatlad›, feminist sinemay›, top- nas›l bir farkl›l›k yaratt›¤› sorusu üzerinde flekilde fark etti¤ini ifade ederken, filmlerin
p›ld›¤› bu bölümde, ilginç oldu¤u kadar ko- da destekleniyor. 1878’de ‘British Medical sorular›n yöneltildi¤i görüflmelerden elde
lumsal ve sembolik de¤iflim aç›s›ndan itici duruyor. Bat› toplumlar›nda kad›nlar›n nas›l ezildi¤i-
nunun önemine de iflaret eden bilgilere yer Journal’ adl› t›p dergisinde, aybafl› kanama- edilen veriler, kitapta, anlat› tarz›nda, ayr›n-
bir kuvvet olarak sunan, feminist sinema- ‘Sessiz fiiddet: Bak›fl Aç›s› Üzerine’ bafll›- ni göstermekte alabildi¤ine ac›mas›z olduk-
veriliyor. Dikmen, ilkel insan›n, görünürde s› geçiren kad›n›n dokundu¤u etin bozulup t›l› olarak veriliyor.
n›n, görsel kültürü sonsuza dek dönüfltüre- ¤›n› tafl›yan bölümde, kad›nlara karfl› flidde- lar›n› vurguluyor.
hiçbir neden yokken kad›n›n bedeninden koktu¤u, flüphe götürmeyen bir gerçek ola- Araflt›rma sonuçlar› bu konudaki yasak
bilece¤ini ortaya koyan bir kitap. Öznellik tin konu edildi¤i filmlerde diflil öznelli¤in Kitab›n ‘Altüst Edici Kuvvetler: ‹mgesel
her ay düzenli kan gelmesini ve bunun ka- rak belirtilebiliyor. ve alg›lamalar›n kad›nlar›n kendileri tara-
kavram›n›, bir varolufl hali olmaktan ziyade, nas›l infla edildigi inceleniyor. Bunun için, Afl›r›l›k Üzerine’ bafll›kl› beflinci bölümünde
d›na zarar vermemesini anlamland›ramad›- Semavi dinlerin konuya yaklafl›m›, kita- f›ndan sonraki kuflaklara aktar›ld›¤›n› göste-
bitmeyen bir oluflum olarak gören yazar, öz- Belçikal› yönetmen Marion Hansel’in ise, görüntü ve imge üzerinde durularak,
¤›, bu nedenle korku duyulan bir olgu ola- b›n ilk bölümünde yer verilen di¤er bir riyor. Bu da, ataerkil düzenin devam›nda
nelli¤in dinamik bir süreç olarak alg›lanma- ‘Dust’ (1983) ve ‘Barbar Dü¤ünler’ (1987) “Görsel ve anlat›sal hazz›n baflka yollar› ola-
rak alg›lad›¤›na dikkat çekiyor. ‹lkel insan önemli bafll›k. Dikmen’in kad›n bedenini kad›nlar›n üstlendi¤i role iflaret etmesi aç›-
Aylin Dikmen Özarslan s›n›n, bu alandaki de¤iflim ve dönüflümlerin isimli iki filmi analiz eden yazar, bir fliddet bilir miydi?” sorusuna yan›t aran›yor. ‘Bag-
duydu¤u bu korku nedeniyle kad›n›n âdet denetim alt›nda tutmaya yard›m eden ide- s›ndan oldukça önemli. Araflt›rma, ayhali
K›rm›z› Kar: sebeplerinin de anlafl›lmas›n› sa¤layaca¤›n› deneyiminin, öznelli¤i tam da bu fliddet ey- dad Cafe’ (Percy Adlon, Almanya, 1988) ve
döneminde do¤aüstü güçlere sahip oldu¤u- olojik araçlar›n en etkilisi olarak nitelendir- konusunun Türkiye’de bir tabu oldu¤unu,
Toplumsal ve Kültürel Aç›dan Ayhali savunuyor. lemi sonucunda y›k›lan kurban›n bak›fl aç›- ‘Sweetie’ (Jane Campion, Yeni Zelanda,
na inanm›fl, onun tehlikeli ve kirli oldu¤u- di¤i din, bu konudaki tabular›n kurumsal- bu konuda konuflman›n ay›p, hatta günah Anneke Smelik
Ba¤lam Yay›nlar›, Temmuz 2004, 335 s. Smelik, kitab›n›n önsözünde, 1978 y›- s›ndan nas›l temsil edilebilece¤i sorusu üze- 1989) gibi birbirinden çok farkl› iki filmde
nu düflünmüfl. ‹nsanlar tarih boyunca bu laflmas›n› sa¤l›yor. Dikmen’e göre, tek tan- olarak görüldü¤ünü de gösteriyor. Konu- Feminist Sinema ve Film Teorisi:
l›nda izledi¤i Margarethe Von Trotta’n›n rinde durarak, kad›n karakterlerin öznellik- yer alan görsel afl›r›l›klar›n tart›fl›ld›¤› bu
gizemli olay› aç›klamaya çal›flm›fllar; her r›l› üç dinde de, âdet kanamas›, kad›n›n flulmamas›, ilk âdet kanamas› öncesi yeterli Ve Ayna Çatlad›
‘Christa Klages’in ‹kinci Uyan›fl›’ isimli fil- lerini kazanmalar›n› ve eril nazar›n psikana- bölümde, görsel afl›r›l›¤›n dikizcilik ve feti-
aç›klama ile kad›nlara yönelik yeni k›s›tla- toplumdaki ikincil konumunu pekifltirmek- bilgi al›namamas›na yol aç›yor, bilgisizlik çev. Deniz Koç
T ürkiye’de birbirinden farkl› feminist
gruplar›n kulland›¤› ortak bir slogan
vard›r: “Bedenimiz bizimdir.” Özellikle
malar ve yapt›r›mlar ortaya ç›km›fl. Sonuç
olarak kirli, tehlikeli ve korku
te kullan›lan bir araca dönüfl-
müfl. Tevrat’ta, âdet gö-
ise yaflam boyu devam edebiliyor. Çal›flma-
da, ilk âdet kanamas›n›n yaratt›¤› korku ve
minin onu nas›l derinden etkiledi¤inden
bahsediyor ve bu etkinin, esas olarak, yö-
Agora Kitapl›¤›, Mart 2008, 256 s.
litik aç›dan yorumluyor. Yazar, diflil öznelli-
¤in farkl› anlat›bilimsel düzeylerde y›k›l›p
flizmin yap›lar›n› de¤ifltirebilece¤i varsay›-
m›ndan hareket ediliyor. Smelik, ‘Bagdad
netmenin seyircisini feminist olarak kuran tekrar infla edilmesinin, seyircide bir trajedi Cafe’de erkek bak›fl› ve seyirlik bir malzeme
1980’lerin sonunda popülerleflen bu slogan, uyand›ran bu fizyolojik ren kad›n›n murdar endifleye iliflkin birçok örnek ile de karfl›la- ‘Göze Çarpanlar’ bafll›kl› ilk bölümünde,
ve onlara bir kad›n olarak seslenen yaklafl›- hissi yaratt›¤›n› savunuyor olarak kad›n kliflelerinin, imgenin görsel
kad›n hareketinin varolufl nedenini çok aç›k olay, kad›n› toplumsal oldu¤u, ona yak- fl›lm›fl. Âdet kanamas›n›n kad›nlar aras›nda 1970’lerin ortalar›ndan günümüze feminist
m›ndan kaynakland›¤›n› belirtiyor. Smelik, Kitapla ayn› ad› tafl›yan bölümde, Hol- afl›r›l›¤› yoluyla y›k›ld›¤›n› belirtiyor.
bir flekilde ifade eder: Kad›n kendi bedeni- yaflamdan uzaklafl- laflan erke¤in de nas›l kodland›r›ld›¤› ile ilgili bölümde ise, film teorisine genel bir bak›fl sunuyor. Kla-
1970’lerde ikinci feminist dalgan›n ve ‘Yeni landal› yönetmen Marleen Gorris’in gerilim Sweetie’nin sinemasal üslubundaki afl›r›l›-
nin sahibi de¤ildir. Kad›n›n ataerkil top- t›rmak ve erke¤e murdar olaca¤› sadece kat›l›mc›lar›n söylediklerine de¤il, sik Hollywood sinemas› ile –ço¤u 1970’le-
Sinema’ türünün ortaya ç›kmas›yla film türündeki feminist filmleri ‘Bir Sessizlik ¤›n ise, tekinsiz ve d›flk›lamayla ilgili psiflik
lumda yüz yüze kald›¤› toplumsal adaletsiz- ba¤›ml› hale aç›kça yaz›l- farkl› kültürlerde kullan›lan deyim ve te- rin sonlar› ve 1980’lerin bafllar›nda çekilmifl
çekme pratiklerinde adeta bir uyan›fl yaflan- Sorgusu’ (1982) ve ‘K›r›k Aynalar’ (1984), yap›lanmalar›n, klasik görsel ve anlat›sal ya-
lik, bekâret tabusu, namus, töre cinayeti, getirmek m›fl. H›risti- rimlere de yer veriliyor. olan filmlerin temsil etti¤i– deneysel kad›n
d›¤›n› söylerken, bu tarihsel dönüflümle ki- seyircinin yaflad›¤› deneyimlerden yola ç›k›- p›lar›n üzerinde tutarak, daha fazla öne ç›k-
cinsel taciz gibi tüm sorunlar›n temelinde, için kulla- yanl›¤›n ilk Dikmen, çal›flman›n inceleme grubunu sinemas›n›n, göstergebilimsel ve psikanali-
fliselli¤i aras›nda bir ba¤ kuruyor. Bugün larak inceleniyor. ‘Sessizlik Sorgusu’nda ka- malar›n› sa¤lad›¤›n› belirtiyor. Burada ‘afl›-
onun kendi bedenine sahip olmad›¤› gerçe- n›lm›fl. yüzy›l›nda, oluflturan genç k›zlar›n, âdetin do¤al bir fiz- tik bak›fl aç›s› kullan›larak okunmas› üzeri-
ise, tarihsel ba¤lam›yla feminizmin hem bir d›nlar›n yasad›klar› evler ile hapishaneler r›l›k’ terimiyle, anlat›y› infla eden, ama ayn›
¤i yatar. Kad›n›n, evleninceye kadar ailesi- Bir- kilise pa- yolojik süreç oldu¤unu düflündüklerini; an- ne kurulu olan feminist film teorisinden
‘kad›n yönetmen’ konumu yaratt›¤›n›, hem aras›nda para- zamanda daima filmin hikâyesini aflan bir
nin denetiminde olan bedeni, evlilikle koca- çok kül- pazlar›, neler aras›nda, hâlâ, âdet kanamas›n›n bir farkl›l›¤›n› vurguluyor. Feminist film teori-
de kad›n seyirciye bilinçli ve kendi üzerine lellikler anlam tafl›yan görsel imgeye dair bütün ni-
s›na geçer, hatta kendi do¤urdu¤u erkek ço- türde, âdet gören kirlilik oldu¤u görüflünün hâkim oldu¤unu; sinin yerleflmifl parametreleriyle uyumsuz
düflünen bir özne rolü yükledi¤ini ifade edi- telikleri kastetti¤ini vurguluyor. Ya-
cuk bile büyüdü¤ünde bu bedenin sahiple- ilk âdet kad›n›n ne- bu alg›lamay› paylaflan genç k›zlar›n say›s›- yor. Yazar, toplumsal cinsiyet iliflkilerinin olarak ifade etti¤i feminist anlat› sinemas›, zar, bu bölümde, söze döküle-
rinden biri olur. Kad›n, bedeninin ‘as›l sa- kanamas› ler yap›p ya- n›n azalmakta oldu¤unu; çok az say›da k›z- asimetrik iktidar yap›s›na elefltirel bir far- Smelik’in esas çal›flma nesnesini oluflturu- meyen, yani ‘temsil’ fleklinde
hiplerinin’ belirledi¤i kurallar ve k›s›tlama- (menarfl) pamayaca¤› da ise hâlâ eski geleneklerin izlerinin görül- k›ndal›kla yaklaflt›¤›n› belirterek feminist yor. Sosyolojik perspektif içerisinde sine- karfl›m›za ç›kan imgeler-
lar alt›nda, bedenine yabanc›laflarak yafla- ile birlikte, konusunda dü¤ünü belirtiyor. Dikmen, araflt›rmas›nda anlat› sinemas›nda yer alan temsiller ve diflil ma ile gerçeklik aras›nda ba¤ kurmaya den söz ederken, görsel
mak zorunda kal›r. Bedeni ile ilgili her ko- k›z çocuklar› uzun mesai harca- âdet dönemine iliflkin eski alg› ve tutumla- özneler üzerine odaklan›yor. Feminizmin, çal›flan yazar, ‘gerçe¤in’ oldu¤u gibi afl›r›l›¤›n fliddetli duy-
nu, toplumsal ve kolektif bir meseledir. için, kad›nla- m›fllar. Kuran’da ise, r›n bir yandan kuflaktan kufla¤a aktar›larak erkekçil kültürün mimetik aynas›n› çatlatt›- gösterilmesi durumunda ideoloji ile gular uyand›ran ve za-
Hatta en basit fizyolojik ifllevler bile tabula- r›n toplumda fark- Bakara Suresi’nin 222. ve gelenekler yoluyla sürdürüldü¤ü, di¤er ¤›n› öne sürerken, feminist sineman›n ‘ka- toplum aras›ndaki iliflkinin de de¤i- man zaman kendi s›-
ra maruz kal›r. l› bir yeri oldu¤u ile il- ayetinde, ayhalinin bir eza ol- yandan de¤iflime u¤ramakta oldu¤u sonu- d›n’ imgesini küçültüp üzerine baflka an- flebilece¤inden bahsediyor ve bu n›rlar›n›n da ötesine
Bu durumun en basit yans›mas›, her ka- gili uyar›lar içeren ritüeller yap›l›- du¤u belirtildikten sonra, bu cuna var›yor. lamlar yükleyerek, Virginia Woolf’un ifade- çerçevenin içine, özgürlefltirici ka- geçen anlamsal etkileri
d›n›n ergenlikle birlikte yaflamaya bafllad›¤› yor. Gruptan uzak tutulma, dönemde kad›n›n Allah’›n Dikmen’in görüfltü¤ü 18 genç k›z›n hep- siyle “erke¤in görüntüsünü oldu¤undan iki d›n sinemas›n› yerlefltiriyor. Buna üzerinde de duruyor.
ve kad›n üretkenli¤inin göstergesi olan ay- topra¤a basmama, yiye- sevgisinden mahrum kalaca- sinin Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji kat› büyük yans›tan” geleneksel görsel tem- göre, kad›n yönetmenler beyaz- ‘Filmin Göbek De-
bafl› kanamas›n›n (menstruasyon) alg›lan›fl›- ceklere dokunmama ve ¤› ima edilmifl. Bölümü ö¤rencisi olmas› ve dahas›, görüflü- sil alan›n› dönüfltürdü¤ünü vurguluyor. perdede ‘gerçek’ kad›nlar›n ‘ger- li¤i’ bafll›kl› son bölüm-
d›r. Tarih boyunca farkl› kültürlerde âdet güneflten uzak tutulma, Yazar›n, bu alandaki li- len toplam 37 kad›n›n ço¤unlu¤unun kent Smelik, feminist yönetmenlerin, eski çek’ hayatlar›n› göstererek kad›nl›- de, ‘The Virgin Machine’
dönemindeki kad›n toplumsal yaflamda çok çeflitli kültürlerde rastla- teratüre özgün bir katk› sun- kökenli olmas›, çal›flmadan ç›kar›lan sonu- temsil biçimlerini bir kenara atarak, kad›n- ¤a dair her yerde karfl›m›za ç›kan ve (Monika Treut, 1988)
say›da k›s›tlama ve yasaklama ile karfl› karfl›- nan benzer ritüeller. Kültür- du ‘Türkiye’de Âdet Kana- cun Türkiye genelini ne kadar temsil etti¤i lar›n hayatlar› ve deneyimlerini temsil etme, kültürel aç›dan hegemonik fantezi isimli Alman filmi arac›l›-
ya kalm›fl, sosyal anlamda damgalanm›fl ve den kültüre farkl›l›k gösteren ise, mas›’ ve ‘Kirliden Temize: Üç konusunda ciddi flüpheler uyand›r›yor. diflil öznelli¤i görüntüleme ve diflil seyirciye büyüsünü bozabilirler. Örne¤in ¤›yla lezbiyen arzu ve cinselli-
d›fllanm›flt›r. Bu konudaki tabular›n yayg›n- ritüellerdeki detaylar. Mesela, ‹n- Kuflak Kad›n›n Ayhali Anlat›lar›’ Türkiye’de özellikle k›rsal kesimde kad›nla- seslenme üzerine yeni yollar bulma giriflim- bir Greta Garbo’nun, bir Marleine ¤in temsilleri inceleniyor. Smelik,
l›¤› Bat›’da konunun sosyal ve antropolojik giliz Klolombiyas›’nda bir K›z›lderili bafll›klar›n›n yer ald›¤› ikinci bölümde,. r›n maruz kald›¤› bask› düflünüldü¤ünde, lerinden bahsederken, kendi çal›flmas›n› da, Dietrich’in ya da bir Marilyn Monroe’nun bu filmde bir yandan geleneksel cinsel
çal›flmalarda çokça ifllenmesine neden ol- kabilesi, ergenli¤e giren genç k›zlar› üç-dört Dikmen, Türkiye’de bu konuda neredeyse bu alanda yaflayan kad›nlar üzerine yap›la- feminist sinema ile feminist teorinin kesiflti- par›lt›s›na karfl› kad›n yönetmenler, ‘nor- farkl›l›k kurgular›na karfl› bir durufl sergi-
mufltur. Ancak Türkiye’de genel olarak ka- y›l boyunca yerleflim yerinden uzakta bir hiçbir çal›flma yap›lmad›¤›na dikkat çekip, cak bir araflt›rman›n çok daha farkl› ve çar- ¤i noktaya yerlefltiriyor. Bunun için film mal’, yani par›lt›s›z kad›n›n gündelik haya- lendi¤ini, di¤er yandan da geleneksel temsil
d›n bedeni, özel olarak da ayhaliyle ilgili kulübede inzivada tutarken, Alaska’da bir bu durumu “resmi sessizlik” olarak nitelen- p›c› sonuçlar vermesini tahmin etmek zor analizlerine baflvuran yazar, filmlerin form t›n› filme çekmelidirler. tarzlar›na meydan okundu¤unu vurgulu-
sosyolojik ve antropolojik çal›flmalar›n say›- kabile, bir y›l boyunca ateflten uzak, hareket diriyor ve yayg›n olarak görülen tabular› s›- de¤il. Gelenekleri sorgulaman›n çok zor ol- ve yap›lar› üzerinde durururken, anlat›lar›, ‘Yarat›c›n›n Peflinde’ isimli ikinci bö- yor. Lezbiyen arzu meselesinin psikanalitik
s› oldukça s›n›rl›d›r. Aylin Dikmen Özars- etmeden, küçük bir hava deli¤i d›fl›nda ta- ral›yor. Dini alandaki k›s›tlamalar›n d›fl›n- du¤u k›rsal kesimde de¤iflimden ne kadar karakterleri, imgeleri, görsel ifadeleri, kare- lümde ise, Smelik, yönetmenlik ba¤lam›nda çerçevede ele al›nd›¤›n› belirten yazar, d›flk›-
lan’›n K›rm›z› Kar: Toplumsal ve Kültürel mamen kapat›lm›fl olan ufac›k bir kulübeye da, Türkiye’de en s›k rastlanan tabu, âdet söz edilebilece¤i de flüpheli. Ancak, tüm bu leri, kameran›n konumunu ve hareketlerini, diflil öznelli¤i tart›fl›yor. Bir filmin yap›m ve lama ve mizahi anlat›m gibi iki farkl› farkl›
Aç›dan Ayhali bafll›kl› kitab›, Türkiye’de bu kapat›yor. Do¤u Afrika’da, kad›n, âdet dö- gören kad›n›n yeni do¤mufl bebe¤in yan›na eksikliklere ra¤men, Dikmen’in çal›flmas›, montaj› ve metaforlar› araç olarak kullan›- izleme aflamalar›nda en az›ndan üç farkl› öz- stratejinin, yads›ma ve meydan okuman›n
konuda yap›lan az say›daki çal›flmadan biri nemi boyunca kocas›ndan ayr› yatakta yat›- yaklaflt›r›lmamas›. Âdet gören kad›n›n be- bu konuda Türkiye’de bir ilk olmas› bak›- yor. nenin iflin içinde oldu¤undan bahsediyor: biçimleri olarak, meydan okuyucu doku-
oldu¤u için dikkat çekici. Dikmen, ayhali- yor, çünkü kad›n›n nefesinin erke¤i zay›fla- be¤i hasta edece¤i inan›fl›, ayhalinin Türki- m›ndan dikkate ve okunmaya de¤er. Anneke Smelik, Ve Ayna Çatlad›’n›n Kad›n yönetmen, kad›n karakter ve kad›n sundan bahsediyor.
AGOS kitap 20 mart 2009 mart 2009 21 AGOS kirk
‡ı≠ÅÖÒÅı üÅıÅ˘Åõ·© ßè ¶Åü·ıÅ´ Ç. ÔÅÒâóïÛï´
úÅÒÂïÎ à. ¶·ıÒÅÔâÅ´ îÎëŴ·ı-
óÅüÅ© ßÅß·ıóï ÂÅÔ´ç≠ï´ ÌÒÅ© áâÈâıÎ
ÂÅ©˘ÅÒ·£ âÒçÛ ÎâÒ·ı´áï õÅ´˚ë ˘Ò·-
™âÒùÅ© üÅÔ·Òè ´ïıëâÒ·ı üÅßÅ°Å©´
ÉÅì´·ıÅõ ç „·ÒÎ â´ëÅÉÅìï´´âÒ·ı.
Å.- ÑÒÅáÅÔÅùÅ´ åÁâÒ,
Ñç·ÒÖ åßï´ (¶·ıÒÅÔâÅ´)
ÇÅ´ÅÎÔâ£õ âı ëÅÒÖßÅ´ï„, Ñç·ÒÖ
åßï´ õ´Åõ ç Ä≠ÔÅÒÅù, ÉÅ©Û ßÅ´ù·ı-
äÅüÒÅÔç´ ÉÅÒâı ùÅ©fi
´ïùÅÖïÒ âı üÒÅÂÅÒÅùÅÖïÒ´âÒ·ı Ìâ- É.- ò·üâÒ,
ëïı´´ ·ı ÂÅÔÅ´âù·ıëïı´è Å´Û·ıÛÅõ
ëâÒÅ´ ´âÒùÅ©ÅÛ·ıÛï„´´âÒç´ ç: îÒ Ö. -äÅıâ≠ÔÅùÅ´ úÎßïë´âÒ, Ò ßÅü·ıÅ´ Ç. ÔÅÒâóïÛï´ äÅü- ëâÅßÉ 1993-ç´ ÎùÎâÅó ó·©Î ÔâÎÅ´ ùÅ´ ÂïÔï ùÅ´Ö´ï`
ç àÒâıÅ´: ÇÅÒ°ÒÅÖ·©´ ùÒë·ıëïı´è
ùâ´ÎÅÖÒÅùÅ´è, ·Ò Ôâ£ÅáÒ·ıÅõ ç ÖïÒ-
˘ï ù·£˘ï´ ÌâÒÁï´ çÁï´ ÌÒÅ©, ÅÒáç´
ïÎù ù·ı ÖÅ© ˜ÅÎÔâó ïÒ ÉÅãßÅù·£ßÅ´ï
á.- é´ùâÒÅ©ï´ ÄÂÒ·ıß´âÒ:
ÄÈÅÁï´ ÉÅìï´è ùè ÂÅÒ˜Åùç 68
üÅ´ÒÅõÅ´˚ë Å´·ı´´âÒ·ı ßÅÎï´ Å´-
ÎÔÅÛÅõ ç àÒâıÅ´ï ˜·óïëç˘´ï˘ üÅßÅ-
óÎÅÒÅ´è, ·ıÒùç ÌùÅ©·ıÅõ ç ·ÒÂçÎ
•ÅÒÔÅÒÅÖçÔ, ÉÅ©Û ´·ıïÒ·ıÅõ ç ÖÒÅ-
î ÒÅÔ ÆÜá·ıßï ûÅßØ ô·ÒÅÖÒâÅó
´·ÒÅÔï üÅÔ·Ò·Ìè ùè ÉÅÒâıç
ßâã, ÄÒÅÎ ûÒÅÔÅÒÅù„ÅÔÅ´ ßïÁ·-
âÒ⢠üÅÔ·Ò´âÒ, ·Ò·´˘ âıÎ ÅÒìÅ´Å-
ÛÅ´ óÅ©´ è´á·ı´âó·ıëâÅ´ âı ·ıηıß-
´ÅÎïÒ·ıëâÅ´:
Å´Å£ÅÒÔ ÅÒ°Å´ï ßè ÂçÎ:

***
©ÅÔù·ıëïı´´âÒ´ ·ı ÉÅãßÅëïı ´ßÅ- üÅÔÅùÅ´ õÅ´˚ëÅÖÒ·ıëïı´´âÒ: ¶âõÅßâõè
ùÅ´ ùâÅ´˘ï´: ûÒÅÂÅÒÅù ïÁÅõ ç 1940- ÛÅı, ·Ò â£Åõ çÒ ´Åâı ïÒ ÅßÉ·£ÁÅùÅ´ ÆÜá·ıßï ûÅßØè ÌâÒÁï´ üÅ´ÖèÒ-
´·ıëïı´´âÒè ïÒâ´ ÎâÒ´áÅùïÛ ÖÒ·£´â- Æò·üâÒØ ô·ÒÅÖïÒï ´âÒ˘âı ùè üÅ´-
ÅùÅ´ ë·ıÅùÅ´´âÒ·ı´, ïÉÒâı ˘´ÅÒâÒ- Ö·ÒõâÒ·ı´ üÒÅÔÅÒÅùï„è: ıÅ´´ ç ÉÅ´ÅÎÔâ£õï ÎÔâ£õÅÖ·ÒõÅùÅ´
Ò·ı´ üâÔ: Ä´ Åó ÖÒâó ÎùÎÅõ ç ÔÅδÌâÛ áïÂï´˘ ÔÅδßçù ÖÒ·ıëïı´´âÒ·ı, ¶âõÅßâõè Å£˚ëâÛ
ÔÅÒâùÅ´ï´` ÎÔ·ÒÅÖÒâó·Ì âÒÖïõÅùÅ´ ·Ò·´˘ ÅÈüÅÎÅÒÅù üÅ© âı ßÅ´ÅıÅ´á ÖÅù ÉÅ´ÅÎÔâ£õ` âÒÖâó·Ì üÅ©Òâ´ï˘, ®âÔ ßÅü·ı Å©Î üÒÅÔÅÒÅù·ıëïı´è •Å´ÅÂÅÒüï´, ·Ò ÎùïãÉ ÅÈÅõ ç 1940-
- Ó·ıÒ ·Ò ˘Åóâ´˘ °ïı´ï´ ÌÒÅ©
©˚á·ıÅõ´âÒ ·ı ˘Ò·´ïù´âÒ, Å≠ôÅÔÅù- ΘïıÈ˘ÅüÅ©âÒ·ı ßÔÅü·Ö·ıëâÅ´Û É´·ıëïı´, ÎçÒ, ˜ÅÈÅÉÅ´âó·Ì üÅ© ì·- ùè ÉÅ£ùÅ´Å© â˚ëè ÉÅìï´´âÒ·ı ßçÁ ÅùÅ´´âÒ·ı´ âı ·Ò ÅÈÅÁï´ ÂÔ·ı£è
ÉÅ©Û ·Ô˘ï üâÔ˘ „ë·£·ı´˘
ÛÅõ` ˘Å£Å˘ïÎ ûÅ© ßÅß·ıóï´ ÉÅãßÅ- ßÅÎï´ ô·ÒüÒáÅõ·ıëïı´´âÒ â´: £·Ì·ıÒáï ÂÅ´õÅóï Å´ÛâÅó´ ·ı ≠ï´Å- Åߘ·˜·ıÅõ üÅÒïıÒ ÉÅ´ÅÎÔâ£õ·ı- Ô·ıÅõ ç ©ïηı´ ÔÅÒï´âÒ ÅÈÅÁ ƶâõ
í·£·Ì·ıÒáè ßïÅÉâÒÅ´ èÎÅı - Åßç´ -
ëïı ëâÒëâÒ·ı´, ï´„ÂçÎ ´Åâı îÎëÅ´- îÎù ÆäÅıâ≠ÔÅùÅ´ ùÎßïë´âÒØ âı ÒÅÒ ´âÒùÅ´: ëïı´´âÒç, ·Ò·´˘ ßâõ ßÅÎÅßÉ äÅüÒÅ- ¯Å£Å˘èØ üÅÔ·Ò·Ì: Ä©Î ÂÅÒÅÖÅ´ ùè
·ıóï ßçÁ üÒÅÔÅÒÅù·ıÅõ ˝ÒÅ´ÎâÒç´ Æé´ùâÒÅ©ï´ ÅÂÒ·ıß´âÒØ·ı´ Åó ùè Ñç·ÒÖ åßï´ï ÅÈÅÁï´ ÖïÒ˘è, Æ™Å- Ôï ÌâÒÁï´ Å´Ôï´âÒ´ â´` ÖÒ·ıÅõ ≠â≠Ô·ıï ´Åâı ïÒ Ô·£âÒ·Ì, ï´„ÂçÎ ¶âõÅßâõè Å£˚ëâÛ
ëâÒëâÒ·ı´ ßçÁ: ©Å©Ô´·ıï ßÅÒáè, ó·ù ßÅÒáè ùÅß ßïÅ©- ôÅ≠Åıï£Øè óÅı è´á·ı´âó·ıëïı´ ÖÔÅı 2005-2006ï´: ÑÒ˘ï´ Å´·ı´´ Åó ùè ÆÄ©ÎØ ÉÅ´ÅÎÔâ£õ·ıëâÅ´ ßçÁ äÅü- - Ó·ıÒ ·Ò ©Å•Åô ÎÅÔÅ´Å©ï´ ©ÅÒßÅÒï´˘ -
ÍÔÅÛÅõ ç ˝ÒÅ´ÎÅùÅ´ ·ıηıß` ÌùÅ©- ´Åù ïÒ üÅ´áïÂÅõ ùÅß ÂÅÔ•ÅÈÅõ è´ëâÒÛ·£´âÒ·ı´ ù·£ßç: ÄÂÅ ó·©Î è´- ÂÅÒÔï´˘ ´·©´ï´˘´ üâ£ï´Åùï´, ï´„- ÒÅÔ ù˛èÎç.- Æîß ùÅÒùÅ´áÅùïÎ ÌâÒÁï´ ëç ïÒ Ö·Òõï˘´ â´˘ „ßÅÔ´ç
·ıâó·Ì ˆÅÒïãï Ecole Universelle par üÅùÅηıëïı´´âÒ·Ì: õÅ©âÛ` Æòţţ·ıëâÅ´ õôÅß·Ò•èØ, ÂçÎ ùè üÅ£·Òáç ôßÉÅÖïÒè, ëç äÅü- ≠âÒÔ´ ç Å©Îfi ÄÈç˘ ùÅÒáÅÛç˘ - Å´- ÎÅÔÅ´Å´ -
ÆÄù´ÅÒù´âÒ ‡ıëâÒ·Òá Ñïı£ç´Ø , correspondance-ç´: îÒ ÖÒÅùÅ´ ÌÅÎÔÅ- ÜïıÒè´ëâÈ´âóï âı üâÔâıÅÉÅÒ Åó Æ™·Ò˘Ø, ÆàÒù·ı •ÅßÉÅ©Ø, ƶﴄâı ÒÅÔ ÅÒáç´ ·Ò·≠Åõ çÒ Å´·ı´è âÒÉ Ôï ëâÒëÎ ç Å©ÎØ: í·£·Ì·ıÒáè - Åßç´ - âÒïÛÎ Åßç´ -
úÅÒÂïÎ à. ¶·ıÒÅÔâÅ´ ùï´ ßçÁ ùè ©ï≠·ıï´ Åıâóï ˘Å´ âÒù·ı ©Å•âóï üÅıÅ˘Åõ·© ßè´ ç úà¶-ï Å©Î Å©Î˚ÒØ üÅÔ·Ò´âÒè, ·Ò·´Û ßçÁ ùÅ´
2006-ï ÅÒßÅ´ õïõÅ£ÅôÅÈ´ ù˛èÎçÒ. ò˚΢è ë·£·ı´˘ Óïùï´ Ä´Å©ïÎ àÅó-
üÅÒïıÒ üÅÒÛÅãÒ·©Û´âÒ âı âÒ⢠ÉâßÅ- ÖïÒ˘è, ·Ò ÖÒÅáÅÒÅ´ï ßçÁ ùÒùï´ ·ı ãÖÅÛ·ıß·Ì Ô·Ö·Ò·ıÅõ ˘´ÅÒÅùÅ´ ÉÅ- ¶âõÅßâõè Å£˚ëâÛ
¶·ıÒÅÔ ˙˝Îçë ÓÂÅÒÅ´, ÆÅó áá·ıßï üÅß ù·ı ÔÅ©Ø ÅßÉ·£ÁÅ- Ôèã•âÅ´ï` 1963-ç´ ÎùÎâÅó äÅüÒÅÔï
ùÅ´ ëÅÒÖßÅ´·ıëïı´´âÒ: ùÒùï´ ˚ÖÔÅÖ·Òõâó·ı ùÅÒâóï·ıëïı´ ´ÅÎÔâ£õ·ıëïı´´âÒ, Öâ£˚´´âÒ, ÌïÂâÒÖ- - Ó·ıÒ ·Ò âëç ßâ´˘ Å≠ÔÅÒÅù ßè Ö·£´Å´˘
îÎëŴ·ıó 2008, 328 çÁ ùÅ´ âÒùâÒ·ı üÒÅÔÅÒÅù·ıëâ´ç´ ÌâÒÁ ÎÔâ£õÅÖ·ÒõÅùÅ´ •Å´ÅÂÅÒüï´ ù·- ÆÜá·ıßï ûÅßØ,
‰Å≠Ô˚´ÅÌÅÒÅõ ç ´Åâı ˘Å£Å˘ïÎ ù·ı ÔÅ© ÖÒÅÎçÒï´, ßÅ´ÅıÅ´á` ü·´ ´âÒ: ÂÅÔÒÅÎÔ èóóÅ© Ô·ÂÒÅùè - ßçÁè
´·Ò ÖïÒ˘ ßèfi: £ÅùïÛ-·ı£âùÛï´` ·Ò ÆÜá·ıßï ûÅßØè äÅüÒÅÔ, ÇÅ´ÅÎÔâ£õ·ıëïı´´âÒ,
ûÅ© ÌÅÒìÅÒÅ´´âÒ·ı´ ßçÁ ïÉÒâı üÅ©â- ©ï≠·ıÅõ Å´·ı´´âÒ·ı ßÅÎï´ ïÒ ÂÅÒ·ı- åßï´ ïÒ ·ıìâÒè ˜·Ò°Åõ ç ´Åâı ÅÒ- ÂÅüâ´˘ -
âÒÁâÒÎ ¶·ıÒÅÔ ˙˝Îçë ÔÂÅ- ÄÒáÅÒâı, äÅüÒÅÔ „çÒ ùÒ´ÅÒ „ÅÒ- ùè ´âÒùÅ©ÅÛ´ç üâÔâıâÅó Ô·£âÒ·Ì. ÆÄÒÅÎØ üÒÅÔÅÒÅù„ÅÔ·ı´, 160 çÁ,
°Åùï ßçÁ. ïÒ Æà˚ëè âÒÖØ ÅÒ°Åù

Ï Òç´ âı ˝ÒÅ´ÎâÒç´ óâã·ı´âÒ·ı ·ıηı- ´ÅùÅõ Ôâ£âù·ıëâÅßÉ: í·£·Ì·ıÒáè - Åßç´ - âı ˘·ı ÎïÒ·©á üâÔ -
ÒÅ´ç´ ó·©Î ÔâÎÅı úÅÒÂïÎ à. ÔÅáÒâó, ˘Å´ï ßï≠Ô ·ı´çÒ èÎâóï˘ ÆäÅÒâüè ´·©´ÅÛÅõ çÒ ïÒ ÖÒÅùÅ- ˆâÔÒ·ıÅÒ 2009, îÎëŴ·ıó,
Ûï„: ¶·ıÒÅÔâÅ´ ÌâÒÁâÒÎ ù˛Å≠ôÅÔÅù- îÉÒ ´ß·©≠ ßâ´˘ è´ÔÒâÛï´˘ ÖïÒ˘ï´ ÖÒ·ıÅõ˘´âÒ·ı üÅÔ·Òè ´·ıïÒÅõ ç ûÅ-
¶·ıÒÅÔâÅ´ï 328 çÁâÒç ÉÅ£ùÅ- ô˚΢ âı ùè ÖÒçÒ ´·Ò ÉÅ´ÅÎÔâ£õ·ı- ´·ıëâÅ´ üâÔ. Å´ ù˛ÅÂÒçÒ ÉÅ´ÅÎÔâ£- üÒÅÔÅÒÅù·ıëâÅ´ ÂÅÔÒÅÎÔâÛ` ¶âõÅßâõè Å£˚ëâÛ
Ûï ƶÅÒßÅÒÅØ ˚ÒÅëâÒëï´, ÆÄù´ÅÒù- ßçÁ ©ï≠·ıÅõ ÉÅãßÅëïı Å´·ı´´âÒç´ ©ÅÎÔÅ´ï Å´ÛâÅóï´ ·ı ´âÒùÅ©ï´: úÅ-
ÛâÅó ÆÄù´ÅÒù´âÒ` ‡ıëâÒ·Òá Ñïı£ç´Ø ëïı´´âÒ, ù·ıÔÅùâó·Ì ãÅ´·´˘ ë£ëÅõ- õ·ıëâÅ´ ßçÁ, ÉÅ´ÅÎÔâ£õ·ıëâÅ´ ã·ı- ÄÒÔÅ≠çÎ ¶ÅÒù·ÎâÅ´: êç ÂÅÔÅüï ·Ò ÉÅÒï˘ Ö·Òõâ´˘ - Ô·ıÒ ·Ò
´âÒØ Îïı´Åùè ÖÒÅıâó·Ì` úචùÒ•Å- ßçùè` ìÅßÅ´ÅùÅùïÛ ßâõ ÉÅ´ÅÎÔâ£õ ÔÅÒÅõ ç ´Åâı ëÅÒÖßÅ´·ıëïı´´âÒ
ô·ÒÅÖÒâÅó üÅÔ·Òè: ÒÅÒï ßè ßçÁ: ˙ìÔ·ıÅõ´âÒ·ı ©ÅÔ·ıù ÖÅüâÈ, ÉÅ´ÅÎÔâ£õ·ıëâÅ´ üÅßÅÒ: ÉÅÒï˘è õ·Ìè ´âÔâ´˘
Ô·ıß·Ì: Ñç·ÒÖ åßï´ï ßÅÎï´ üâÔâıâÅó ÖÒ·ıëïı´è: È·ıÎ âı âıÒ·ÂÅÛï ÖÒ·£´âÒç:
ߣ·ıß ßè´ çÒ Å©á, ï´„ÂçÎ ¶´°·ıÒï´ îÒ â£âó·ıëâÅ´ ÅÈÅ´Û˘è Å©á Å´°âÈ´- Ò·ı´ ÎùÎÅõ ç ÖÒâó ÉÅ´ÅÎÔâ£õ·ıëïı´- ÉÅ©Û ´ÅôÅÂçÎ ó·£Åó ηÒÌï´˘ °·ıùï
ù˛èÎçÒ. Æúè ÖÒâß, ·Ò·ÌüâÔâı „âß ßôâóï´, Å©á Å´ëŘŴÛâóï´ çÒ, ïÒ ´âÒ. Å≠ôÅÔÅùÛÅõ ç ãÅ´ÅãÅ´ ëâÒëâ- ÂçÎ

30-ÅßâÅù` ©ÅıâÒì·ıëâÅ´ •ÅßÉ·ı´ ÌÒÅ© ùÒ´ÅÒ „ÖÒâó: ú·ı ÖÅ´Ø:


äÅüÒÅÔï´ Åó Æù·ı ÖÅ©ï´Ø âı óÅı ç
·Ò ù·ı ÖÅ©ï´, ·Ò·Ì Å´ õ·Ì ßè ÉÅ´ÅÎ-
ÌÅüÅ´è` «ÌÅüÅ´ ß˛Å´´ïıë, ã·ıÔ
ÖţŘÅÒ, É·ÒÉ üÅıÅÔ˘» ã·Ò «áÒ˚≠ï
ÂçÎ ù·ıÒõ˘ï´ ÌÒÅ© ùè ÉÈ´çÒ»:
Ò·ı âı ÂÅÒÉâÒÅùÅ´´âÒ·ı. â£Åõ ç üïß-
´ÅáïÒ Å´áÅß ¶ôïëÅÒâÅ´ ÍÅ´·ıÛ
¶ï·ıëâÅ´ âı ôßÉÅÖïÒ` ¶ï·ıëâÅ´
í·£·Ì·ıÒáè - Åßç´- Åßç´ -

‡ı ¶âõÅßâõè èÎÅı -
ú˛ÅÒ°Åùâß °âã - âóç˘ ÖÅÛç˘
Ôâ£õ·ıëïı´´âÒ·Ì ·£·£âÛ ßâÒ ÖÒÅùÅ- Ä©á ù·ıÒõ˘è Å©óâıÎ „ùÅ©: ÇÅ©Û ùÅ© ÆÍÅ´Ø üÅ´áçÎï´: ‡ı´ï ·ıë ÉÅ´Å-
Å© ÂÅÔßÅ-ß≠Åù·ıëÅ©ï´ ù·ıÔÅ- ÜÂÒ·Ûè, Å£˘ÅÔÅô´Åß ßÅÒßï´è ÄÒ˘. ‰ÅÒÎÅßâÅ´ï, ÄÒâıßÔâÅ´ êâßï Å´ÌÔÅ´Ö
´·ıëâÅ´ áÅ≠Ôè, ´·ÒÅÒÅÒ ≠·ı´„ ßè Å©Î üÅÔ·Òè, ã·Ò ïÒâ´Û ù·ıÒõ˘ï´ ÌÒÅ©

û ù·ıßï ßçÁ ïıÒÅ©ÅÔ·ıù âÒâı·©ë ç


âÒÖ„ÅôßÉÅ©ï´ ÅıÅ´áè: ™Åô
ù˛ÅÒìç ©ï≠âó, ·Ò ûÅ© âùâ£âÛï´ ÂÅüÂÅ-
âı âÒÖ„Åô·ıßÉè Å©Î ÅÈÅ˘âó·ıëâÅ´
©ÎÔÅù ˚Òï´Åù´âÒè èóóÅó ùè ë·ıï´:
àÒÖ„Åô·ıßÉ´âÒ´ â´ ·Ò ïÒâ´Û âÒùÎâÈ
´Åôùï´ ÅÈÅÁ´·Òá ÏÅ„ç ÄÒ˘. ®·ÌÎç˜-
âÅ´ï, ûÅ©ÅÎÔÅ´ï Ñ·ıÖÅÒÅÛ êâßï
ÅÈÅÁ´·Òá Íâ·ıü àÂÎ. ‚·ıó•·ıâÅ-
ÉâÒâó·Ì ‰·óÎÅüÅ© ÉÅ´ÅÎÔâ£õ·ı-
ëâÅ´:
Ä´ Ö´ÅüÅÔ·ıâÛÅı ˚ÔÅÒ´âÒ·ı ù·£-
ôÅ´áÅ£ÅÔÅ´˘·Ì ÂïÔï Îâ£ßâ´ É·ó·Ò
Å´·´˘ ·Ò·´˘ ÎïÒâÛï´ ïÒ ÔÅ£âÒÖ·ı-
ëïı´è âı ïÒ Å´°è ·ÒÂçÎ äÄûÄÓé-
ÎÔâ£õ·ıëâÅ´ ÖïÒ˘âÒ` (¶âõ ˘Å£Å˘è,
úÅ´Å´„ ü·£, Ñ·ı´Åı·Ò ÎÅüßÅ´´âÒ,
ÇÅÒï âÒùï´˘, ¶çù ˘ÅÒ·Ì âÒù·ı ÖÅ-
™·Ò õ·ı£Åù´âÒ óÅÒâÛç˘
™·Ò áÅıâÒ ÎÅÒ˘âÛç˘ -

Ò·ı´, ¶Å£ ßè Á·ıÒ, öÅ©Òè õÅ©Òï´, àı ïÒ °âÈ˘âÒè ó·ıÅÛ


´Åõ âı ßâÒ ˚ÒâÒ·ı´ üÅÎÛ·ıÛÅõ ç üÅ- ùÅãßâÒ·Ì ùè Ö·©ÅÛ´â´ è´ùâÒÅ©ï´ ßï- ´ï, ™ÅÒâù Äı. ¯ü´©. ¶ÅÔÅÒâÅ´ï, ÄÒ-
ßç Åó âı ïÒ ÉÅ´ÅÎÔâ£õ·ıëïı´´âÒè ‡Ùî¨é-ÓÄÇàéØ: Ê·ıÒè ÂÅÔç´ ÌâÒ), ·Ò·´˘ Åߘ·˜·ıÅõ ***
Ò·ıÎÔ âÒÅì≠ÔÅùÅ´ ·• ßè: Ä©Î˚Ò ßâÒ ÁÅÌÅ©Ò ·ı Å©á ßïÁÅÌÅ©Òï´ ÅÒÔÅá- ≠Åù Äı. ¯ü´©. òÅ„ÅÔ·ıÒâÅ´ï, ¶·ı-
ëÅÒÖßÅ´·ıâÛÅ´ ˘ÎÅ´ç Åıâóï óâã·ı- *** â´ âÒù·ı üÅÔ·Ò´âÒ·Ì` ÇÅ´ÅÎÔâ£õ·ı- ™≠Å´Åù·ıëïı´
âùâ£âÛï´âÒç´ ´âÒÎ ÅÒ°ÅÖÅ´Ö·£ ≠Å- Ò·ıëïı´è ù˛èóóÅ© âùâ£âÛı·© ã·ıÖÅüâÈ ≠⣠Äı. ¯ü´© êÅ≠•âÅ´ï âı ¨´·Òü˘ Äı.
´âÒ·ı: ú˛ÅÒìç ©ï≠âó, ëç 1980-ï´ ñ·ı- ëïı´´âÒ Ä. âı Ç.: îÒ Ö·ÒõâÒç´ ùÅÔÅÒ-
ÒÅùÅ´´âÒ·ı Å´ÛâÅóè ùÅÒâóï ç ÔÅ´ïó õÅÈÅ©âó ´Åâı ì·£·ÌÒáÅùÅ´ ß≠Åù·©- ¯ü´©. ÓçßïÒ•âÅ´ï ·£Á·©´ï ÖïÒâÒ·Ì: äÅüÒÅÔ
Ìç´ï ßçÁ Ôâ£ï ·ı´âÛÅõ ÆàıÒ·ÂÅ- ıÅõ â´ è´ÔÒÅ´ï´âÒ` üÅ©âÒç´ ëç Å©ó ÄÂÒïó - ùè ´≠Å´Åùç
ßï´„âı ßâÒ ì·£·Ì·ıÒáï´ üÅßÅÒ ˘ÒïÎ- ëï´: û·Öâı·ÒÅùÅ´´âÒ·ı ©ÅÔùÅÛ·ıÅõ ç- Åßç´ ˚Ò
ùÅ´ ÇÅ´ÅÎÔâ£õ·ıëâÅ´ ˆÅÈÅÔ˚´Øï´ Ç·ı´ Å´·ı´·Ì äÅÒâü àÅóÔèã•âÅ´ óâã·ı´âÒ·Ì. äÅüÒÅÔ ëÅÒÖßÅ´·ıÅõ ç
Ô·´ç·ıëâÅ´ ÂâÔÅùÅ´ ùÒ˚´ üÈ„Åù- ûÅ©ÅÂÅüÂÅ´ßÅ´ ïßÅÎÔ·Ì ùÅÒâ- ÁâÒ·ı´ ùè ©ÅÁ·Òáç Å´ßïÁÅÂçÎ âÒÖ- ™·Ò ´·Ò ßâ£˘âÒ Ö·Òõâó
äÅüÒÅÔ ´âÒùÅ©ÅÛ·ıÛï„´âÒç´ ßï´ çÒ 10 ¶Å©ïÎ 1924-ï´ õ´Åõ ç ™≠Å´ëÅ≠` ˘ÎÅ´âÒù·ı óâã·ı´âÒ·ı, ÅÒìÅ´ÅÛÅõ ç
ßÅ´ ìÅßÅ´Åù´âÒ·ı´: êâÒâıÎ Ñ·£- ı·Ò õÅÈÅ©·ıëïı´ ·ı´âÛ·£ ôßÉÅı·- „Åô·ıßÉï Åßâ´ÅùÅÒùÅÈ·ı´ áçߢ, ùè ´≠Å´Åùç
ê·ıÒ˘ï·©, âı ©·ı≠ÅÖïÒ˘ï´ ßçÁ è´á- ‰·óïÎ: 1942-ï´ ≠ÒÁÅ´ÅıÅÒÔ â£Åõ ç ´Åâı ãÅ´ÅãÅ´ ≠˘Å´≠Å´´âÒ·ı, ÂÅÔ-
ëÅ´ âÒÖï„´âÒ·ı üâÔ˘âÒ·Ì ´·©´ïÎù Ò·ıß ßè´ ç ñ·Î Ä´•âóèÎï òÅ„ÅÔ·ıÒ- üïß´ÅáïÒ´âÒ·ı ÅÈÅÁ´ÅÔÅÒ, âÒÖ„Å- ´·ÒÅ´·Ò ßâ£˘âÒ
ÖÒùâó Ô·ıÅõ çÒ üÅ©âÒç´è ·ÒÂçÎ âıÒ·- ÇÅ´ùÅóëïï ¶ôïëÅÒâÅ´ óïÎçç´ âı ©Å- ıÅÖïÒ´âÒ·ı âı ßÒÛÅ´Åù´âÒ·ı: ¶Å-
Åıâóï Åó ùÅ´·ıô, ßï´„âı üâëÅ´·ÎÅ- âÅ´ âÒÖ„Åô·ıßÉè, ·Ò Å´ÛâÅó´âÒÎ ô·ıßÉï´ âÒâδÅßâÅ© ôßÉÅÌÅÒ ÍÔâ- ÉÅÒáâó üï´ï´ ÌÒÅ©
ÂÅùÅ´ óâã·ı: •ÅôÅõ` îÎëŴ·ıó ûÅßÅóÎÅÒÅ´ï áâ- üÅÛÅõ ç 21 ˆâÔÒ·ıÅÒ 2007-ï´, ßÅÒ-
ùÅ´ ≠ÒÁÅ´ï ßâ£âáï´âÒ·ı üâÔ˘âÒè Ô˚´âÛ ïÒ üïß´ÅÒù·ıëâÅ´ 30-ÅßâÅùè ˜Å´ ÍÒù. úç˚ãïıßâÅ´ï ÎÒÔï ô˚΢è: ÎÅùÅ©´ âÒâıïó ηıÒÉï ÂçÎ Å´Éïõ
äÅüÒÅÔ ÉÅãßÅëïı óâã·ı´âÒ·ı ÅÈ- £ÅÖ·ÒõÅùÅ´ ·ı Éì≠ùÅùÅ´ ˝Å˘ïıóëç- ßï´è Åߘ·˜·ıÅõ ç ¨ï≠óïï ûÅ©·Û Öâ-
ÖÔ´âó ùÅÒâóï ç üÅ© ü·Öâı·Ò âÒÅìè≠- âı ïÒ 30-ÅßâÅ© ÂÅÔßÅùÅ´è Åߘ·- ®âÔ·© ïÒâÒÅ©ÅÁ·Òá âÒ⢠çÁâÒ·ı´ ßçÁ ßï´„ ´âÒ˘´ÅÂçÎ ßâ£˘âÒ·ı
è´ëâÒ ëÅÒÖßÅ´·ı´âÛÅı ´Åâı ëÒ˘â- ´âÒè. ùïÎÅıÅÒÔ ë·£ó·Ì ·ıηıßè ´âÔ- ÒâãßÅ´ÅÔ·ı´è` ïÒ è´ÔÅ´âùÅ´ áÅß-
Ô·ıëâÅ´ ßçÁ: ÄüÅ Å©Î ïÒ·£·ıëïı´è ˜âÛ Öâ£ÅÔï ©·ı≠ÅßÅÔâÅ´ï ßè ßçÁ: ïÒâ´Û ·£Á·©´ï ô˚΢è ù˛èÎâ´ ÆíÅßÅ- ù·ıÔÅù·ıßï´ ÔÅù ù˘ïó
Òç´ï. ˙üÅ´ ¨Å≠˘Åóï ëÅÒÖßÅ´·ı- ıÅõ ç Ö·Òõï ÅÎÂÅÒçã. 1940-ÅùÅ´´â- ÉÅÒÅ´ï´ ßçÁ:
ï´˘´ï´ üÒÅßÅ©ÅùÅ´ ßè èóóÅó·Ì ùè ÄüÅ Å©á ©·ı≠ÅßÅÔâÅ´è Å©Î˚Ò ßâÒ ´ÅùØï ÖóôÅı·Ò ôßÉÅÖïÒ ÄÒÅ Ñ˚„·ı-
*** ÄÂÒïó - ùè ´≠Å´Åùç Å´ß⣠°âıÅ´Åó
©Å©Ô´·ıï üÎùÅ© ÅıÅ´áï´ ßâÒ˚ÒâÅ© Îâ£Å´ï´ ÌÒÅ© ç ·Ò·ı´ çÁâÒè ë£ëÅÔâ- ´âÅ´, ƶÅÒßÅÒÅØï ôßÉÅÖÒÅÂâÔ
Ä£Åı´ÅùâÒÂ
ùÅÔÅÒ·£´âÒ·ı ÅÈÅ˘âó·ıëïı´è ÂÅÒ- òÅ„ÅÔ·ıÒâÅ´ ÜÂÒÅÛ ÜÅÎ ó·Ì ßâ´˘ ùè ÖÔ´â´˘ ÑÅÒâÖï´ Ç. Äßâ- Ë·ÂçÒ ûÅÔÔç•âÅ´ âı ÆÄù˚ÎØï ôèß- ßâ£Åı·Ò´âÒ·ı Å≠ôÅÒüï
ãâó·ı üÅßÅÒ: ò·ÒüÒáÅõâ´˘ ·Ò ÉÅÛï àÒÖ„Åô·ıßÉï 30-ÅßâÅùï ´Å©´ ûÅ©·Û úÅë·£ïù·Îï, ê·ÒÖ·ß ÉÅÖÒ·ıëïı´è: äÅüÒÅÔ ïÒ Ä£Åı´ï´âÒè üÅß·ãâÛï´, èÎï´ ·Ò ßè ßçÁ
Å©á Å´˜·˜·ô ß´ÅÛÅõ ≠ÅÒÅùÅ´´â- ©·ı≠ÅßÅÔâÅ´, ÄÒ˘. ¶Å´·ıùâÅ´ àÒ·ıÎÅ£çßÅ© ‰ÅÔ- ‡£Á·©´ï Å©Î ÖÒ·ıëïı´´âÒç´ âÔ˘ Å≠ôÅÔÅÎâ´- ïÒâ´Û ÌÒÅ© ***
âÅùï ÖÒÅ- „â´ ùÒÅùâÒ, ûÒÅ´á üÅıÅÔÅÛ: êçÂçÔ ò˚Î˘ï´ ¨ÅÔè
Ò·ı, ÔÅ£âÒ·ı ´ß·©≠´âÒç´, âùâ£âÛï´ ñ·Î Ä´•çóèÎ 2008, 408 çÁ ÒïÅÒ˘ï, ¶âÎÒ·Â ÄÒ˘. ¶·ıëÅ˝âÅ´ Åıâóï ˘Å´ 400 çÁâÒç ÉÅ£ùÅÛâÅó ©·ı-
áÅÒÅ´ï´
˚ìÔ·ıâÛÅı ´Åâı ÉÅãßÅ°Å©´ ÂÅÔÅ- ê·ıÒ˘ï·© ûÅ©·Û ‰ÅÔÒïÅÒ˘ï ˚Òü´·ı- ≠ÅßÅÔâÅ´ï ÂÅÔùâÒÅãÅÒá çÁâÒ·ı´ âÒù„·Ô`
ÅÈÁâı, ï °âÈï´
ÒÅÖÅßÅÔ·©Û·Ì: ÑóôÅı·Ò·ıëâÅßÉ` ¶Å- ëâÅ´ ÖïÒâÒè: ®·ı≠ÅßÅÔâÅ´è âı ßçÁ ù˛Å´Û´ï´˘ ñ·Î Ä´•âóèÎï òÅ- ·ı´â´Åó·Ì ïÒ
üÅıÅÔÅÛ ëç Å£Åı´ï ßè´ ç: àÒùÅÒ ÉÅÒÅù ô˚ÎâÛÅı
´âÒ·ı ô·ıßÉè, ·Ò ùè ù·„â´˘ âÒÖ„Å-
ÉÅ´ÅÎÔ⣠ÇÅ©Û ùÒÅùâÛï´: ‚ÉÅıâÛ
ùÅÒ àùßÅóâÅ´ï âı ú·ßïÔÅÎ ÏÅÒ- ô·ıßÉ: âÒÖ„Åô·ıßÉï 30-ÅßâÅùè ·£Á·ı´·£ „ÅÔ·ıÒâÅ´ àÒÖ„Åô·ıßÉï Å´Û´·£
õÅùÅ´ ™ÅôÅÔâÎÅõ çÒ, ßçù ˘Å´ï ÔÅÒï éÎÅõè ÂÅÔç´ ùÅôâÛ
áÅÂâÔï ÉÅãßÅ°Å©´ ßâù´ÅÉÅ´·ı- ͘ïıÈ˘ÅüÅ© ïÒÅùÅ´·ıëâÅ´ ßçÁ, ÖÒ·ıëïı´´âÒ·ı ≠ÅÒ˘è ùè ≠ÅÒ·ı´Åù- 30 ÔÅÒï´âÒ·ı ©·ı≠âÒ·ı´ ÅùÅ´ÅÔâÎ
üÅÔ·Ò´âÒ·ı ÅÈÅÁ èÎÅõ çÒ ï´õï.
ëïı´´âÒ·ı´, ÔÅùÅıï´ ´·Ò ©˚Òï´·£´â- âùâ£âÛï´ ·ı ïÒ ©ÅÒÅùïÛ ßÅÒßï´´âÒè, ıï´ ûÅ©ÅÎÔÅ´âÅ©Û âùâ£âÛı·© ûïı- áÅÈ´Åó·Ì: ÄÄÍ-ï ù·£ßç ¨ÅÔ çÒ ô˚ÎâÒ
Æîß ßÅüè ÂïÔï èóóÅ© ·Ô˘ï ÌÒÅ©` ùÅ´-
Ò·ı ≠´·Òü·Ì ùè ãÅÒÖÅ´Å© Å©Î ·•´ Åó: ·ı´ï´ ©ÅıâóâÅó ´≠Å´Åù·ıëïı´´âÒ, ÎïÎÅ©ï´ ÄßâÒïùÅ©ï ÄÒâıßÔâÅ´ êâßï ûÅÒù ç ©ï≠âó, ·Ò Å©Î Öâ£ÅÔï üÒÅ- ùÅÔÅÒ·ıÅõ ‚áïßÅÛÅı õÅ´Ò·ıëâÅ´
Ö´Åõ, ·„ ëç ÂÅÈùÅõ` Å´ù·£ï´ï ßçÁØ:
ÇÅãßÅ°Å©´ âÒÖâÛ·£·ıëâÅ´ Å´ßïÁÅ- ÄÈÅÁ´·Òá ®·Ì´Å´ ÄÒ˘. ÓçÒÔçÒâÅ´ï, ÔÅÒÅù·ıëïı´è ó·©Î ÔâÎÅõ ç êÅßÅÈÅ ÅßÉ·£ÁÅùÅ´
·Ò·´˘ ÅÈè´„·ıÅõ â´ Åıâóï ≠ÅÔ Å≠- ê·£ ÂÅÈùï ó·©ÎâÒ·ı ßçÁ: ‰ÅÔè ˜óÅı
üÒÅÔÅÒÅù·ı-
ùÅ´ ÂÅüÅ´Á˘´ ç ÉÅãßÅ´áÅß âÒÖï„- ôÅÒüïù ÅÂÒ·ıß´âÒ·ı, ˘Å´ ü·Öâı·Ò: ÄÒâıâóâÅ´ êâßï ÄÈÅÁ´·Òá òÅìÅù ™ïãÅßâÅ´ï ßâùâ´ÅηıëâÅßÉ: àëç ßâãï üÅÒÛ´ç˘, Å´ ßï≠Ô ©Å£ëÅ- ***
ëïı´èfi
Äú˙Í ˘ïëŘ
22 ßÅÒÔ 2009
8 MART’TA AYfiE NUR ZARAKOLU’NUN ANISINA
Kad›n›n kurtuluflu olmadan özgürlük bir hayaldir

Ayfle Nur Zarakolu Silva Gabudikyan Zabel Yeseyan Emine Erdem Yelda Yüksel Genç
YAZMA VE YAYINLAMA fiARKILARIN fiARKISI S‹LAHTARIN BAHÇELER‹ B‹R YERDE B‹R GÜL A⁄LAR ÇO⁄UNLUK AYDINLARINDA BARIfiA TUTUNMAK
Seçme Öykü ve Yaz›lar
ÖZGÜRLÜ⁄Ü ‹Ç‹N Seçme fiiirler 6-7 Eylül Bulgur Palas IRKÇILIK
çeviren: Jülide De¤irmenciler

Ayfer Coflkun Maria Yordanidu Eva Groepler Sabiha Sertel Gün Benderli Sevim Belli
DURAN ZAMAN ÇILGIN KUfiLAR G‹B‹ ‹SLAM VE OSMANLI ROMAN G‹B‹ SU BAfiINDA DURMUfiUZ BOfiUNA MI Ç‹⁄NED‹K?
DÜNYASINDA YAHUD‹LER
Kad›n Öyküleri ‹stanbul ‹skenderiye Atina Demokrasi Mücadelesinde Bir Kad›n An›lar An›lar
çeviren: Süheyla Kaya

Saliha Scheinhardt Ayfle Hülya Lissy Schmidt Aleksandra Kollontay Ingrid Strobl Uluslararas› Af Örgütü
PUSUDA K‹N DÖ⁄ÜfiENLER KONUfiACAK ÖZGÜRLÜ⁄ÜN BEDEL‹ ÖZGÜR B‹R KADIN KOMÜN‹ST‹N FAfi‹ZME VE ALMAN ‹fiGAL‹NE TÜRK‹YE
Yanl›fl Cennete Veda Metris fiiirleri Irak Kürt Bölgesinden Röportajlar OTOB‹YOGRAF‹S‹ KARfiI Kad›nlara Yönelik Gözalt›nda Cinsel
çeviren: Zeynep Herkmen - Süheyla Kaya çeviren: Nesrin Oral Silahl› Direniflte Kad›nlar
çeviren: Nesrin Oral fiiddete Son

Ümit Cizre, Serpil Üflür Elizabeth Burgos-Debray Marta Rojas , Y›ld›z Sertel Rosa Luxemburg Feryal Kaya
LAT‹N AMER‹KA’DA BEN… R‹GOBERTA MENCHU Mirta Rodriguez Calderón ANNEM SERMAYE B‹R‹K‹M‹ AYfiEN
ASKER‹ D‹KTATÖRLÜK VE Guatemala’da Yaflam TANYA Sabiha Sertel Kimdi, Neler Yazd›
La Guerilla
KADIN çeviren: Gülsen Özilkiz

BELGE ULUSLARARASI YAYINCILIK


Divanyolu Cad. Binbirdirek Han 15/1 Sultanahmet - ‹stanbul
Tel: +90 212 638 34 58 Faks: +90 212 517 44 53
belgekitapkulubu@yahoo.com www.belgeyayincilik.com

You might also like